İthalata ve dış krediye dayalı bir büyümeden yerli üretime

advertisement
Küresel kriz, dünyada üretimi, talebi ve ticaret hacmini
daraltıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde dünya ticaretinde yeni
dengeler kurulacak, cari açıklar azalacak.
Bu nedenle ithalata ve dış krediye dayalı bir büyümeden yerli
üretime, inovasyona, katma değeri yüksek mal ve hizmet ihracatına
dayalı bir büyümeye geçmemiz gerekiyor.
Sürdürülebilir
büyüme
için
yatırımların
canlandırılması,
uluslararası rekabet gücünün, ihracatın ve istihdamın arttırılması temel
önceliklerimiz arasındadır.
Dış kaynak girişiyle büyüyen, dış kaynak çıkışı ile küçülen bir
ekonomik yapımız var. Türkiye’de büyüme, çok uzun yıllardan beri dış
kaynakla, yani cari açıkla sağlanmaktadır.
Sermaye girişinin ve dış kredinin olduğu dönemlerde sermaye ve
ara malları ithalatı artmış, buna bağlı olarak büyüme yükselmiş ve cari
açık verilmiştir. Bunun aksine, sermayenin çıktığı ve kredilerin daraldığı
dönemlerde sermaye ve ara malları ithalatı azalmış, büyümede büyük
düşüşler yaşanmıştır.
Türkiye Osmanlı dönemi dahil tarihi boyunca iki açıktan çok
çekmiştir. Bunlar bütçe açığı ve cari açıktır. Bütçe açığında çok önemli
mesafeler aldık. Ancak aynı şeyi cari açık için söylemek pek mümkün
değildir.
Daha yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme elde etmek ve bunu da
dış kaynak olmadan başarmak için tasarruflarımızı artırmalıyız.
Çin ve Hindistan gibi yüksek oranlı büyüme kaydeden ülkelerin
ulusal tasarruflarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı sırasıyla yüzde 55
ve yüzde 35 dolayındadır. Türkiye’de tasarruflar yeterli düzeyde değil,
yüzde 17 civarındadır.
Tasarruf açığı vererek, üretmeden tüketerek, yani ürettiğimizden
fazlasını harcayarak cari açığı sınırlı bir süre devam ettirebiliriz. Ancak
bunun sürdürülebilirliği yoktur.
Bu nedenle önümüzdeki dönemde ihracatımızı artırmanın yollarını
ararken, ithalatımızı da azaltacak katma değeri yüksek, bilgi ve
teknoloji yoğun ürünler üretmeliyiz.
Öte yandan ticaret yaptığımız bölgelerin payları değişiyor. Avrupa
Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin, ihracatımız içindeki payı
geriliyor.
Ancak
Ortadoğu,
Asya
ve
Afrika
ülkelerine
yapılan
ihracatımızın payı ise artıyor. Bu ülkeler, hem gelişen ekonomi olmaları
hem de küresel krizden daha az etkilenmeleri sebebiyle ihracat
performansımızı olumlu yönde etkileyecektir.
Diğer
önemli
bir
etken
de
ihracat
kompozisyonumuzun
zenginleşmesidir. Bu gelişme, küresel ekonominin yavaşladığı dönemde
bize önemli bir avantaj sağlayacaktır.
Bunun yanında önceki yıllarda ortalama 1 milyar dolar yabancı
sermaye çekilebilirken Hükümetlerimiz döneminde 72 milyar doğrudan
yabancı sermaye girişi sağladık.
Ancak son dönemde doğrudan yabancı yatırımlar tüm dünyada
azalma eğilimindedir. Küresel kriz nedeniyle yatırımcıların bekleyişleri
kötüleşti. Artık daha temkinli ve seçici yatırımcılarla karşı karşıyayız.
Türkiye de bu küresel gelişmelerden etkileniyor. 2007 yılında 22,2
milyar dolar tutarındaki doğrudan yabancı sermaye girişi, bu yılsonunda
15 milyar dolar olacak. 2009 yılında ise 12–13 milyar dolar yabancı
sermaye bekliyoruz.
Download