Matbaadan itibaren her yeni teknoloji karşısında duyarlı olan - Inet-tr

advertisement
IPTV ve TELİF HAKLARI
Dr. Serpil Karlıdağ
Başkent Üniversitesi, İKKYM
skarli@baskent.edu.tr
Özet: Bu çalışmada dünyadaki gelişmelere koşut olarak Türkiye’de gerçekleştirilen telif hakkı değişiklikleri
IPTV bağlamında ele alınmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde, IPTV’de yer alan oyuncularla ilgili hak
sorunlarının önemine değinilmiş, daha sonra uluslararası anlaşmalarla yapılan değişikliklerin ulusal
yasalarda yer almasıyla hak sahipleri ve kamu yararı arasında bozulan dengeye dikkat çekilmiştir. Özel
çıkarlar ile kamu yararı arasındaki gerilimi dengeleyen telif hakkı araçları sayısal haklar yönetimi (DRM)
ile geçersiz hale getirilirken, “uyar-kaldır” sistemi ile pek çok site kapatılabilmektedir. Bu çalışmanın
amacı, kapsam ve süresi artırılan telif haklarının hem eser sahiplerini, hem de kullanıcıları olumsuz
etkilediği gerçeğinden hareketle, IPTV işletimcilerinin telif hakları konusunda dikkatli olmalarını
önermektir.
Anahtar sözcükler: IPTV, Telif Hakları, WIPO, EUCD, FSEK, DRM, Uyar-Kaldır Sistemi
Abstract: In this study, the copyright changes realized in Turkey in paralel to the developments in the
world are analyzed in IPTV context. In the first part of the study, the importance of the right issues related
to the players in IPTV is elaborated, afterwards attention is drawn to the deteriorating balance between
copyright owners and public good due to inclusion of changes enacted by international treaties in domestic
laws. While copyright tools, balancing the tension between private interest and public good, can be
invalidated with digital right management, many internet sites can be closed down through the “notice and –
takedown” system. The purpose of this study is to advise the IPTV operators to be careful about copyrights,
taking into account the reality that copyrights, with their enlarged scope and extended time frame, have
negative effects both on users and producers.
Key words: IPTV, Copyrights, WIPO,EUCD, FSEK, DRM, Notice and Takedown
Giriş
Hızla gelişen ve günlük yaşam pratikleri içerisinde daha geniş bir biçimde kullanılmaya başlanan sayısal ve
ağ teknolojileri, sanal ortamdaki enformasyonun hızla kopyalanmasını ve dağıtılmasını sağlarken bireylerin
günlük alışkanlıklarında da değişikliklere yol açmaktadır. Analog dünyadan farklı olarak aslı gibi
kopyalamayı sağlayabilen bu sayısal teknolojiler belirli araçları sağladıktan sonra çok düşük neredeyse
sıfıra yakın maliyetle sayısal kopyalamayı gerçekleştirebilmektedirler. Mükemmel kopyalar pek çok
çalışmanın paylaşımını sağlarken, telif hakları için bir tehdit oluşturmaktadır. Yine metin, ses ve görsel
formattaki pek çok çalışmanın sayısal ortamda kolaylıkla birbirleriyle karıştırılması ya da birleştirilmesi
analog ortamlara göre çok kolay olurken, var olan çalışmalar değiştirilebilmekte ve/veya yeni yaratıcı
ifadeler eklenebilmektedir. Bu eklemeler, değiştirmeler ve türetmelerle yapılan ortak çalışmalar, yenilikler
hatta yaratıcılıklar için teşvik edici bir unsur olarak görülürken telif hakkı sahipleri için kabul edilemez bir
durum olmaktadır (Noguchi, 2006:9-16). Sürekli bir gerilimin olduğu bireysel yaratıcılar ve yapımcılar ile
kamu yararı arasında denge sağlamaya çalışan telif hakları, matbaadan itibaren her yeni teknoloji karşısında
duyarlı olmuş ve alanını genişletmiştir. Telif hakkı sahipleri her yeni iletişim teknolojisini önce bir tehdit
olarak algılamış, daha sonra işbirliğine giderek, piyasa denetimlerini sürdürmüşlerdir. Hollywood,
televizyonu bir tehdit olarak görmüş ancak telif hakları ve kamuya iletim hakları ile televizyon
yayıncılarıyla sembiyotik ilişki kurarak bu sorunun üstesinden gelmiştir. Daha sonra kablolu televizyon ve
video kasette de aynı şeyler olmuştur (Bettig, 2003).
İnternetin coğrafi olarak sınır tanımaz bir biçimde küresel erişimi sağlaması, telif haklarının uluslararası bir
çerçevede korunmasını gerektirmiştir. Böylece popüler söylemde korsanlık olarak adlandırılan bu telif hakkı
ihlalleri için Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (World Intellectual Property Organization /WIPO ) Anlaşmaları
yapılmıştır. WIPO Eser Sahibinin Hakları Anlaşması ve WIPO İcralar ve Fonogramlar Anlaşması gibi iki
yeni Anlaşma 2002 yılında yürürlüğe girerken her ikisinin de önsözünde yeni ekonomik, toplumsal, kültürel
ve teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan sorunlara uygun çözümler sağlamak, mevcut kuralları açıkça
yorumlamak ve yeni uluslararası kuralları başlatmak gerekliliği belirtilmiştir. Sayısal ortamda hak tanımı ve
kapsamı konuları ile çevrimiçi uygulamaları içeren bu Anlaşmalar temelde sayısallaşamayı konu alan ilk
fikri mülkiyet anlaşmaları olmuştur. Anlaşmalarla geleneksel telif hakları yeni hizmet ve ürünlere
uygulanırken telif hakkı sahiplerine yeni haklar dolayısıyla yeni ayrıcalıklar yaratılmıştır. Ticaretle
Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (Trade Aspects of Intellectual Property Rights/TRIPS)’yla
birlikte WIPO Anlaşmaları fikri mülkiyet haklarını gelişmiş ülkelerin lehine genişletirken, dış ticarette
bulunan hemen her ülkeye de bu alanda uyulması gereken tek tipteki kurallar ve standart zorunluluklar
olarak sunulmuştur. Avrupa Birliği, WIPO Anlaşmalarına dayanan değişiklikleri Avrupa Birliği Telif
hakları Direktifi (European Union Copyright Directive /EUCD) nde gerçekleştirirken, ABD’de 1998 yılında
Sayısal Binyılın Telif Hakkı (Digital Millenium Copyright Act/ DMCA) Yasasını kabul etmiştir. Batı’da
büyük tartışma alanı bulan bu konu Türkiye’de yeterince ele alınmamış, ancak kapatılan sitelerle gündeme
gelmiştir. Bir anlamda ulusal telif hakkı yasası olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) nda yapılan
değişikliklerle endüstrinin çıkarı, eser sahibinin hakları ve kamu yararı arasındaki değişen denge kapatılan
sitelerle görünür olmuştur. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı telif hakkı sahiplerinin yararına değişen
dengeyi IPTV bağlamında ele alarak her çeşit telif hakkı uygulamasını içeren IPTV’de karşılaşılabilecek
sorunlar üzerinde durmaktır. IPTV’nin Türkiye’de biçimlenmesini sağlayan yönetmelikle ilgili tartışmalar,
telif hakları konusunun da ele alınmasının önemini ortaya koymuştur.
Iptv ve Hakların Belirlenmesi
Üçlü oyun olarak adlandırılan ve internet, televizyon ve telefon hizmetlerini bir arada sunabilen IPTV’nin
en önemli özelliği etkileşime olanak vermesidir. Öyle ki, izleyiciler kendileri ya da çocukları için program
oluşturabilmekte, izledikleri maçtaki golü bilgisayarlarına kaydedebilmekte, izleyip dinledikleri müziği
eşzamanlı olarak cep telefonuna indirebilmekte, diğer izleyicilerle iletişim kurabilmekte, sesli ve görüntülü
görüşmeler yapabilmektedirler. Yine bankacılıktan, alışverişe ve e-devlet uygulamalarından fatura
ödemelerine kadar internet ve multimedya üzerinde yapılan her türlü işlem de IPTV ile sağlanabilmektedir
(Kırbaş, 2008:134). Etkileşim ile izleyiciler kendilerine sunulan hizmetleri edilgen biçimde tüketmek
yerine, bu hizmetlere katkıda bulunmakta ve denetime sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla IPTV hem
yayıncıların iş yapma biçimlerini hem de izleyicilerin geleneksel izleme alışkanlıklarını değiştirebilecektir.
Bir anlamda yayıncılık, telekomünikasyon ve bilgi teknolojileri arasında gerçekleşen yöndeşme sonucu ayrı
olan bu sektörler bütünleşmeye giderek, çok çeşitli hizmet bileşkeleri oluşturmaktadır (Zerey, 2008:83 ve
89). Böylece geleneksel yayıncılar, içerik sağlayıcılar, internet servis sunucuları ve internetle ilgili iş
çevreleri gibi pek çok oyuncu IPTV dünyasında yerlerini almaktadır. Türkiye’de Resmi Gazetede
yayınlanan IPTV Yönetmeliğine göre, IPTV altyapı işletmecisi, IPTV platform işletmecisi ve IPTV
yayıncısı olmak üzere üç ana oyuncu bulunmaktadır. Alt yapı işletmecileri, başta Türk Telekom olmak
üzere SuperOnline veya Türksat gibi genişbant iletim ve erişim teknolojileri üzerinden IPTV platform
işletmecilerine altyapı hizmeti sağlayan ve bu altyapıyı işletenler olarak tanımlanmıştır. IPTV platform
işletmecileri, Digitürk, Dsmart, Türksat (Uydunet/Teledünya) gibi tüketicilere bir kutu vererek IPTV yayın
lisans ve izni almış olan yayıncı kuruluşların yayınları ile etkileşimli hizmetler de dahil olmak üzere pek çok
hizmeti sunan işletmecilerdir. Yayıncılar da radyo, televizyon yayınını IPTV platformu üzerinden kamuya
iletmek isteyen ve yayının içeriğinden sorumlu olan kuruluşlar olarak belirtilmiştir (Geray, 05 Ağustos,
2010).
IPTV İşletimcileri ve Telif Hakları
Bu kadar çeşitli oyuncunun olduğu bir ortamda telif haklarıyla ilgili en önemli sorun hakların belirlenmesi
ve hak yetkisi olmaktadır. Öncelikle IPTV platform işletmecilerinin kullandıkları içeriklerle ilgili, önceden
izin almış olmaları gerekmektedir aksi takdirde bir dizi kişiyle görüşüp izin almak zorunda kalacaklardır.
Örneğin bir yayıncı çevrimiçi mevcut bir belgesel programı yapmak istediğinde, programda bulunan özgün
materyal, sanatsal ve edebi çalışmalar, sesli kayıt, müzik ve icralar da dahil olmak üzere, her bir öğe için
uyarlama, kopyalama, icra ve umuma iletim konusunda izin almak durumundadır (Ganley, 2007:251). Eski
bir eserde, bir meslek birliğine üye olmayan eser sahiplerinin mirasçılarına ulaşmanın güçlükleri
düşünüldüğünde bu işin zorluğu da anlaşılabilmektedir. Bir anlamda radyo ve-televizyon yayıncılarının
karşılaştığı sorunlar IPTV işletimcilerini de ilgilendirmektedir.Yasa koyucu da yeni çıkan teknolojileri göz
2
önünde bulundurarak düzenleme yapmaktadır. FSEK’in 43. Maddesi radyo ve televizyon kuruluşlarının
yanı sıra uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunulacak teknik olanaklarla yayın
yapacak kuruluşların yayınlarında yararlanacakları opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konulmuş
eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorunda olduklarını belirtmiştir.
IPTV platform işletimcisi, kullandığı müzik eserleri için eser sahibine ya da eser sahibinin bağlı
bulunduğu MÜYAP, MESAM gibi meslek birliklerine telif hakkı bedeli ödemek durumundadır. Telif
bedelleri yazılı sözleşme ile belirtilirken tüm hakların ayrıca gösterilmesi yasa açısından gereklidir. IPTV
üzerinden film gösterilebilmesi için de aynı biçimde film yapımcıları, dağıtımcıları, yayımcıları ya da ilgili
meslek kuruluşları ile yazılı telif hakkı sözleşmeleri yapılmak zorundadır. Yasal gösterim hakkı bu şekilde
elde edilmediği takdirde eser sahibinin maddi ve manevi hakları ihlal edilmiş olmakta ve hem hukuki hem
de cezai yaptırımlarla karşılaşılmaktadır. Nitekim FSEK’in 23.Maddesi eserin aslının veya çoğaltılmış
nüshalarının kiralanma, ödünç verme, satışa çıkarma ve diğer yollarla dağıtma haklarını, 24.Maddesi eserin
vuku bulunduğu ya da başka bir yerde temsil edilme hakkını ve 25.Maddesi eserin aslını veya çoğaltılmış
nüshalarının dijital iletim de dahil olmak üzere her türlü işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan
araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşlardan alınarak başka yayın kuruluşları tarafından
umuma iletilmesi hakkını açıkça eser sahibine vermektedir
Yayıncıların Hakları
Diğer taraftan radyo ve televizyon kuruluşlarının gerçekleştirdiği yayınlar, büyük yatırımların ve bir çok
kişinin emeğinin bir araya gelmesiyle oluştuğu için bu yayınların korunması gerekliliğine karar verilmiş ve
1961 yılında Roma Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma radyo ve televizyon yayıncılarına kendi yayınlarının
tespiti ve kamuya iletimi konusunda 20 yıl koruma hakkı sağlamıştır. 83 ülke tarafından imzalanan bu
Anlaşmaya ABD taraf olmamıştır. Türkiye’nin de imzalamamış olduğu bu Anlaşma’ya, 1995 yılında 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nda yapılan değişiklikler sırasında dahil olunmuştur. Böylece
ilk kez, eser sahibinin maddi-manevi haklarına zarar vermemek koşuluyla, fikir ve sanat eserlerini özgün bir
biçimde icra eden, yorumlayan, icracı sanatçılarla bir icrayı ya da sesleri ilk defa tespit eden fonogram
yapımcıları ve radyo televizyon kuruluşlarının, eser sahibine komşu hakları olduğu kabul edilmiştir. 2001
yılında AB ülkeleri hukukuna yakın olabilmek için yapılan düzenlemelerle de bu haklar daha kapsamlı bir
hale getirilmiştir. Radyo-televizyon kuruluşları, yayınlarının başka kuruluşlar tarafından tekrar yayını ve
kamuya açık yerlerden gösterilmesi konusunda da tek yetki sahibi konumundadırlar. Radyo-televizyon
kuruluşlarının hakları programının ilk yayınlandığı tarihten başlayarak 70 yıl devam etmektedir. Bu
bağlamda IPTV üzerinden verilecek televizyon yayını hizmeti için televizyon kanalları ile IPTV platform
işletmecisi arasında FSEK 481 ve 522. Maddeleri gereğince sinyal teslim sözleşmesi imzalanabilecektir
(Ünsal, 2008:234). Bu anlaşma ile yayın sahibi kuruluş programla ilgili yayın sinyalini IPTV veya sayısal
platform işletmesine bir bedel karşılığında göndermeyi taahhüt etmektedir.
Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, Batı’daki yayıncılar sahip oldukları bu hakları yeterli
bulmayıp, görsel-işitsel içeriğin aktarımını korumak, bir anlamda yayın sinyallerindeki korsanlığı önlemek
için ABD yönetimi önderliğinde WIPO Yayıncılık Anlaşması yapmak istemişlerdir. WIPO’nun bu isteği
olumlu bularak 2006 yılında yayıncılara sinyal korumasının ötesinde yayınların yeniden aktarım hakkıyla
birlikte umuma iletim, tespit, yeniden üretim ve dağıtım haklarını içeren anlaşma taslağı yapması tepkilere
neden olmuştur. Radyo televizyon yayıncılarının yanı sıra kablo yayıncılarına ve web yayıncılarına yeni
haklar dolayısıyla yeni ayrıcalıklar getirecek olan bu anlaşma sivil toplum örgütleri tarafından eleştirilmiştir.
Bunlardan Electronic Frontier Foundation (EFF) sinyal korsanlığını önlemek için yapılan bu taslak
anlaşmanın, yayıncılara telif hakkı sahibi olmadıkları halde yayınların ve yayın içeriklerinin tespit edilmesi
Madde 48: Eser sahibi veya mirasçıları kendilerine kanunen tanınan mali hakları süre, yer ve muhteva itibariyle
mahdut veya gayrimahdut, karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredebilirler.
Mali hakları sadece kullanma selahiyeti de diğer bir kimseye bırakılabilir.
Yukarıdaki fıkralarda sayılan tasarruf muameleleri henüz vücuda getirilmemiş veya tamamlanacak olan bir esere
taaluk etmekte ise batıldır.
1
Madde 52: :Mali haklar a dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi
şarttır
2
3
konusunda denetim yetkisi vereceğine dikkati çekmiştir (http://www.eff.org/issues/wipo_broadcast_treaty).
EFF ayrıca, geleneksel radyo ve televizyon yayıncılarının ileri teknoloji yatırımı yapıp bir yöne doğru
içeriği gönderdiklerini, oysa internetin çok yönlü içerik forumuna sahip olup, yüksek düzeyde katılımı vaat
etmesi nedeniyle giriş engellerinin çok düşük olması gerektiğini vurgularken, medya araçlarının tümüne
aynı kurallarla yaklaşmanın yanlış olduğunu belirtmiştir (Ganley, 2007:253). Anlaşmaya karşı olan diğer
kuruluşlar da, yayıncıların, bireylerin ev ya da kişisel ağ çevreleri üzerinde önceden tahmin edilemeyen bir
denetim elde edebilecekleri gerekçesiyle, bireysel kullanımın anlaşma maddesi dışında tutulması gerektiğini
söylemişlerdir (http://www. edri. org/ edrigram/ number 4.17 / wipo broadcast ).
Yayıncıların yeni haklar elde etmeleriyle birlikte telif hakkı sahipleri için ayrılmış havuzdan pay almaya
çalışmalarının hem içerik sahipleri hem de kullanıcılar açısından tehdit oluşturabileceği de eleştiriler
arasında bulunmaktadır. Nitekim anlaşmanın bu haliyle kamu yararı ve hak sahiplerinin çıkarı arasında telif
hakları
tarafından
oluşturulmuş
olan
dengenin
alt
üst
edileceği
belirtilmiştir
(http://www.publicknowledge.org/issues/wipobroadcasters). Bu esnada, yayıncıların ve kablo yayıncılarının
yaşamış olduğu sorunlar bağlamında, onların hak isteğini meşrulaştırabilecek yeterli ampirik analizin
yapılmaması ve tüm tarafların uzlaşmaya varamaması yayıncılık anlaşmasının sonuçlandırılmasını
engellemiştir (http:// www. edri. org/edrigram/number8.3/broadcasting-treaty-council-of-europe). Bununla
beraber yayıncılar fikri mülkiyet haklarına dayalı bir sözleşme yaparak sahip olacakları münhasır hakları
internete taşıma konusundaki çabalarını sürdürmektedirler.
Yayıncılar, WIPO’nun dışında Avrupa Konseyi’nde de süren tartışmalar sırasında, internet televizyonu ve
IPTV tarafından sağlanan isteğe bağlı vidyo ve daha önce kaçırılmış (catch-up) olan progamların tekrar
sunulması hizmetleri için de korumanın olmasını gündeme getirmişlerdir. Tüm bu gelişmeler Ganley’in de
belirttiği gibi, IPTV’de yer alan oyuncuların web yayıncılığı ve “eşzamanlı yayın” (simulcasting)
konusunda olabilecek değişiklikleri yakından izlemesi ve yayın içeriğinin hem üreticisi hem de tüketicisi
olarak daha fazla hak talebinin ne gibi yarar getireceğini düşünmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır
(2007:254).
İçerik Yaratıcısı Olarak Kullanıcılar:
IPTV’nin etkileşime olanak veren yapısı, kullanıcıların içerik üreticisi olabilmelerini de sağlamaktadır.
Kullanıcılar artık sadece izleyici olmayıp yayınlara konuk olmakta, yorum yapabilme olanağı ele etmekte ve
bunu televizyon, bilgisayar ve cep telefonundaki kamera sayesinde görüntülü olarak da
gerçekleştirebilmektedir. Ayrıca web 2.0 ile başlayan video paylaşım sitelerinin IPTV’de de
sürdürülebilmesiyle, IPTV kullanıcıları kendi videolarını paylaşabilecek ve kendi yayınlarını yapabilecektir.
Bu durumda, IPTV işletimcisi “youtube” da olduğu gibi kullanıcılara içerik oluşturulması için bir forum
sağladığında ve içerikle ilgili telif hakkı ihlali saptadığında,“uyar-kaldır” (notice and take-down) sistemini
kullanabilecektir. WIPO Anlaşmalarını kendi iç hukukuna uyarlayan ABD tarafından oluşturulan bu sisteme
göre, internet servis sağlayıcıları çevrimiçi ortamda bulunan içeriğin izinsiz kullanıldığını gördüklerinde ya
da telif hakkı sahipleri tarafından uyarı aldıklarında bu içeriği kaldırmaları veya erişilemez hale getirmeleri
gerekmektedir. İngiltere’de IPTV işletimcileri, izleyiciler tarafından oluşturulan içeriği kendi programlarına
dahil etmek istediklerinde, telif hakkı ihlaline karşı izleyiciden kendi web sitelerinin kayıt ve şartlarına
uyum gösterir bir garanti ya da taahhüt talep edebilmektedirler. Çoğunlukla içerik toplayıcıları içeriğe
kendileri sahip olmak istedikleri için, web sitelerinin kayıt ve koşullarında bunu belirtmekte veya
kullanıcıdan süresiz lisans hakkı talep edebilmektedirler (Ganley, 2007:255).
IPTV işletimcisi sunulan içeriğin denetimiyle ilgili olarak bir çeşit editörlük görevi de yapabilmektedir.
Yine teknolojiden yararlanan bazı siteler geliştirilmiş olan yazılımlar sayesinde kullanıcılar tarafından
oluşturulan içeriğin telif hakkı ihlalinde bulunup bulunmadığını saptayabilmektedir. Ancak teknoloji de
kusursuz olmadığı için her zaman kesin sonuç vermeyebilmektedir (Ganley:255).
Dünyada ve Türkiye’de Yasal Çerçeve
Telif hakkı yasasını sayısal ortama uyarlayan WIPO Anlaşmaları, tüketici tarafından etkileşimli olarak
seçilen yer ve zamanda erişimi sağlarken eser sahibine de münhasır hak vermektedir. Böylece ekonomik
4
anlamda, eser sahipleri ve yayıncılar çevrimiçi hizmetler için teşvik edilirken, rekabetçilerin yasal olmayan
biçimde piyasayı aşındırması önlenmek istenmiştir (Towse, 2004). Avrupa Birliği Telif Hakkı Direktifi
tarafından da benimsenen bu hak, 2001 yılında 4630 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucunda umuma
iletim hakkı olarak FSEK’e getirilmiştir. Daha önce 3. sayfada da belirtilen 25.maddenin ikinci fıkrasında,
eser sahibinin, “eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer
biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine
erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına” sahip olduğu açıkça
ifade edilmektedir. Ancak ‘umum’ un ne olduğu tarif edilmemiştir. Bununla beraber bu fıkra anlamında, bir
website üzerinde eserlerin sunulması veya kendi bilgisayarının sabit diski üzerinde bulunan eserlerin
başkasının kullanımına açık hale getirilmesi, bir anlamda KazaA, Grokster örneğinde olduğu gibi bu
eserlerin bulunduğu dosyalara erişimin serbest bırakılması, ‘gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserin
erişimini sağlamak suretiyle umuma iletme’ olarak görülmektedir. Böylece karşılıklı olarak dosya
paylaşımını sağlayan “file sharing” sisteminde gerçek kişilerin – internete bağlanmak suretiyle – istedikleri
yer ve zamanda eserlere ulaşma olanakları bulunmaktadır. Bu da FSEK 25. madde ve fıkra. 2 anlamında,
eser sahibinin haklarını ihlal etmiş olmaktadır.
Türkiye, dış etkenlerin yanı sıra yeni iletişim teknolojilerine uyum sağlayabilmek için 2001 ve 2004 yılında
yaptığı değişikliklerle telif haklarını genişletirken 2008 yılına kadar WIPO Anlaşmalarına taraf olmadığı
halde, Anlaşmaların temel hükümlerini kendi telif hakkı yasasına dahil etmeye çalışmıştır. Bu bağlamda
2001 yılında “sayısal haklar yönetimi”/DRM maddesini, 2004 yılında “uyar-kaldır” sistemini Ek 4.
maddeye yerleştirerek yapılan değişiklikler kullanıcıları yakından ilgilendirmiştir. Bunlardan DRM, sayısal
içeriğe izinsiz erişimi ve çoğaltmayı önlemektedir. İçerik IPTV için çok önemlidir, çünkü IPTV’nin diğer
yayın araçlarıyla rekabet edebilmesi için kaliteli ve çeşitli içerik sunabilmesi gerekmektedir. Kullanıcıların
büyük bir bölümü geleneksel televizyon kanallarını izlerken değişik içerik arayanlar bunu internet üzerinden
gerçekleştirebilmektedirler. İnternet üzerine yapılan araştırmaların bir kısmı, internetin televizyona bir
alternatif olmaktan çok ek bir hizmet olarak kalacağı yönünde olurken, diğer bir kısım araştırmalar
internetin geleneksel yayın kanallarının yanında IPTV için de ciddi bir alternatif oluşturduğu yönünde
olmuştur (Bayrak, 2008:173). Öyle ki, İngiltere’de BBC ve ICM tarafından yapılan araştırmaya göre
youtube üzerinden içerik izleyen kullanıcıların %43’ü televizyon karşısında daha az zaman geçirdiğini
söylerken, araştırmaya katılanların bir kısmı da bir yıl öncesine göre internet üzerinden daha çok video
izlediklerini söylemiştir (Bayrak:173). Dolayısıyla kullanıcıları bu alışmış oldukları mecraların dışına
çıkarabilmek için çekici seçeneklerin oluşturulması gerekmektedir. Geleneksel yayınları sorunsuz bir
biçimde sağlamanın yanı sıra isteğe bağlı vidyo (video on demand/VoD) gibi katma değerli hizmetler
üzerinden içerik sunmak IPTV işletimcileri için önemli bir rekabet aracı olmaktadır. VoD hizmetleriyle
popüler filmler ve diziler kullanıcıların hizmetine sunulurken, daha çok niş içeriklere yönelen kişilerin özel
zevklerine, hobilerine uygun tematik yayınlar da sağlanmaktadır. Yine aynı ilgiye sahip kullanıcılar aynı
içerik etrafında bir araya gelebilmektedir.
İçerik bu kadar önem kazanırken, sahipliği ve denetimi de önemli olmaktadır. Telif hakkı ihlallerine karşı
açılan davaların uzun sürmesi ve masraflı olması, DRM’nin hak sahipleri tarafından benimsenmesine yol
açmıştır. Sayısal ortamdaki e-kitap, müzik ve film gibi telif hakkına sahip içeriğin güvenli bir biçimde
dağıtımını sağlamasının yanı sıra iş modellerine de olanak vermesi DRM’nin kullanımını
yaygınlaştırmaktadır. İlk kez adobe ile başlayan ve yazılı metinlerin çoğaltılmasını, yazıcıdan çıkartılmasını
ve bir kısmının kopyalanmasını dahi önleyen bu teknolojiler daha sonra müzik ve film içeriklerinin
erişimini engellemek için kullanılmışlardır. Bu teknolojik olanakların yayıncılar tarafından da
benimsenmesiyle Amerika ve Japonya’da izleyicilerin sevdikleri yayınları kaydetmelerine ya da
aktarılmalarına kısıtlamalar getirilmiştir. Amerika’da 2003 yılında, yayın bayrağı olarak adlandırılan bu
teknik koruma televizyon programının içine gömülmüş ve programın izinsiz olarak aktarımını engellemek
amacıyla sayısal alıcılarına mesaj göndermiştir. Kullanıcılara özel kullanım için evlerinde kopyalamaya izin
veren bu sistem internet üzerinden yeniden aktarımı önlemektedir. (Kaplan, 2005:326). 2004 yılında
Japonya’da da benzer bir uygulama ile kullanıcıların izledikleri televizyon programından sadece bir kopya
yapmalarına izin verilmiş, ikincisi engellenmiştir (Lambert, 2006:1331). Yayın bayrağına benzer diğer bir
sistem de, 35 den fazla ülkedeki 250’nin üzerindeki yayıncı, imalatçı, ağ operatörü, yazılım geliştiricileri ve
düzenleyici organlar tarafından oluşturulmuş bir konsorsiyum tarafından geliştirilen küresel standartlardır
5
(http://www.dvb.org/news_events/pressreleases/press
20CPCM%20Blue%20Book%20Release.pdf).
releases
/
DVB_
prl37%
Sayısal televizyon ve veri hizmetlerinin aktarımına bir dizi teknik koşullar getiren bu sistemler, içerik
korumasında DRM teknolojilerinin yaygınlığını ortaya koyarken, teknik koruma ve DRM’ye pek çok
eleştiri getirilmektedir. DRM’ye getirilen eleştirilerin büyük kısmı, içeriğe erişimi engellemesi üzerine
olmuştur. Oysa geleneksel telif hakları insanların içeriğe erişimine değil, izinsiz olarak çoğaltılmasına karşı
koruma getirmektedir (Chang, 2005:241-242; Griffin, 2005:274; Konrapa-Karlıdağ,2010:132). Yine telif
hakkı istisnaları olarak bilinen ve telif hakkı sahibine karşı kamu yararını sağlayan adil kullanım, fikir-ifade
ayırımı, koruma süresi ve ilk satış hakkı gibi kuralları geçersiz sayması, DRM’nin akademisyenler ve sivil
toplum örgütleri tarafından tepki görmesine yol açmıştır. Telif hakkı istisnalarından adil kullanım, içerikle
ilgili eleştiri, parodi ve atıfta bulunmaya olanak sağladığı gibi özürlüler ve eğitimsel amaçlar için de
kullanımlara izin vermektedir. Bir anlamda kâr amacı olmadığı takdirde telif hakkına sahip ürünlerin
bireysel kullanıma olanak vermektedir. Fikir ve ifade arasındaki ayırım telif haklarının dayandığı en temel
ilke olup ifade özgürlüğünü korumakta ve toplumun yeni türetilmiş çalışmalara sahip olmasına olanak
vermektedir. Dolayısıyla telif hakları fikirleri, olguları, olayları değil onların ifade edilişlerini korumaktadır.
Telif hakkının sadece belirli bir süre ve alan konusunda tekel hakkı vermesi, kamu alanını ve kültürel
zenginliği beslerken, ilk satış hakkı da kütüphanelerin ödünç kitap verebilmesini sağlamaktadır. Ancak
Vaidhyanathan’ın açıkça belirttiği gibi, telif hakkı “iki yüzyıllık evrim ve teknolojik devrimden sonra” bu
araçlarını yitirirken demokrasiyi desteklemekten uzaklaşmakta ve enformasyon akışı kısıtlayıcı bir duruma
gelmektedir (2003:250).
Türkiye’de MÜ-YAP’ın TTNet ve Turkcell ile yaptığı anlaşma sonucunda oluşturulan yasal çevrimiçi
müzik sitesi ve Turkcell-im’den indirilen şarkıların başkasına gönderilmesi DRM ile engellenmektedir.
Batı’daki gibi CD ve VCD’lerde DRM kullanılmamaktadır. DRM’lerin kırılması ya da geçersiz kılınması
durumunda, sadece teknolojik önlemlerin engellenmesine ilişkin teknik araçları elinde bulunduran veya
dağıtan kişilerin cezai sorumluluğunun bulunacağını belirten FSEK 73/1 maddesine karşın, 2001/29 sayılı
Direktif’in 6 (2) maddesinde olduğu gibi, “teknolojik önlemleri engellemeye yönelik her türlü araç, hizmet,
ürün ve bileşenin üretiminin, ihracatının, dağıtımının, satışının, kirâlanmasının ve satış veya kirâlama için
reklamının yapılmasının yasaklamasını”da içerecek biçimde değiştirilmesi istenmiştir.
IPTV uygulamasında, sistem için üretilen araçların ve yazılımların içerisinde gömülü olarak bulunan DRM,
içeriğin son kullanıcıya güvenli biçimde ulaşımını sağlamaktadır. Ancak beraberinde kullanım kısıtlamaları
da getirmektedir. Bu nedenle, IPTV platform işletmecilerinin bu kısıtlamaların derecesi konusunda ciddi
olarak düşünmeleri ve kullanıcı dostu olabilecek biçimlerini seçmeleri daha uygun gözükmektedir. Yeni iş
modelleri geliştirerek DRM’leri hafifleten hatta DRM’siz müzik sunmayı planlayan müzik endüstrisi bu
konuda örnek olabilecektir.
2004 yılında Ek 4.maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında yapılan değişiklikler ile, dijital iletim de dahil
olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla taşınan içeriğin ihlal edilmesi durumunda
hak sahiplerinin başvuruları üzerine ihlale konu olan eserler servisten çıkarılabilmektedir. Bunun için hak
sahiplerinin üç gün içerisinde servis sağlayıcısına başvurması gerekmektedir. Başvuruya karşın ihlal edilen
içeriğin iletimi sürdürülüyorsa, cumhuriyet savcılığı yoluyla bu izinsiz iletim durdurulmaktadır. Bağlantılı
Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜYAP)’nin başvurusu üzerine pek çok sitenin yanı
sıra en büyük sosyalleşme sitelerinden “MySpace” ve “Last FM” gibi sitelerin de kapatılması büyük
tepkilere yol açmıştır. Bu tepkileri bilinçli bulmayan MÜYAP Başkanı Bülent Forta ise, sansür ve özgür
iletişimin engellendiği yolundaki görüşlere katılmadığını ve müzik içeriklerinden para kazanan sitelerin telif
hakkı ödemeleri gerektiğini belirtirken amaçlarının site kapattırmak olmayıp sadece telif hakkına sahip
içeriğin hizmetten çıkarılması olduğunu belirtmiştir (www.bianet.org). Aslında bu sistem, daha önce de
belirtilmiş olduğu gibi WIPO Sözleşmelerini ulusal telif hakkı yasasına uyarlamak amacıyla ABD’nin 1998
yılında kabul etmiş olduğu Sayısal Binyılın Telif Hakkı Yasasında (Digital Millenium Copyright
Act/DMCA) yer alan uyar-kaldır uygulamasının benzeridir. İçerik/servis sağlayıcılarına yükümlülük getiren
bu uygulama ABD’de de telif hakkı sahipleriyle içerik/servis sağlayıcıları arasında gerginliklere yol açmışsa
da telif hakkı sahiplerinin isteklerini kabul ettirmeleriyle sonuçlanmıştır (İmfeld ve Ekstrand, 2005:312
6
Konrapa-Karlıdağ 2010:114). ). MÜYAP başkanı Forta da, tüm sitenin kapatılmadan sadece sakıncalı
içeriğin siteden çıkarılmasının teknolojik olarak olanaklı olduğunu söylerken yükümlülüğü internet servis
sağlayıcılarına ve sitelere bırakmıştır. Forta’ya göre, internet servis sağlayıcılarının bu yükümlülüklerini
yerine getirebilmeleri için büyük yatırımda bulunmaları, sitelerin de sakıncalı içeriğin yüklenmesini
önlemek için youtube da olduğu gibi parmak izi (finger print) uygulamalarını gerçekleştirmeleri
gerekmektedir. Parmak izi ile belirtilen sayısal haklar yöntemidir (http://www.mu-yap.org/).
Sonuç
Yöndeşmenin ürünü olan IPTV, ulusal içerikle birlikte ulusal sınırların ötesinde akan eğlence ve eğitimle
ilgili içeriği son kullanıcıya aktarırken telif haklarıyla birlikte “izle ve öde” gibi DRM’ye dayalı iş
modelleri geliştirmektedir. Uluslararası içerik her zaman WIPO’nun dikkatini çektiği için yeni
düzenlemelere gitmek istemektedir. Nitekim yukarıda belirtildiği gibi yayıncılarla ilgili olarak anlaşma
yapılmak istenmişse de şimdilik gerçekleştirilememiştir. Daha çok kültür endüstrilerinde gelişmiş ülkeleri
ve bu alandaki büyük ulusötesi kuruluşları koruyan ve onların ekonomik güçlerini artıran yeni düzenlemeler
eser sahiplerinin yaratıcılıklarını kısıtlarken, kullanıcıların da seçimlerini kısıtlamakta hatta daha az telif
haklarına sahip ürün kullanmalarına yol açmaktadır.
Bu bağlamda, bu çalışmayla IPTV’de karşılaşılabilecek olan hak belirlenimi ve kullanıcıların
karşılaşabilecekleri sorunlara dikkat çekilmek istenmiştir. Ancak pek çok olanağı ve olasılığı içinde
barındıran IPTV’nine, telif hakları konusunda daha uzun yıllar iş çevrelerini, hukukçuları ve ekonomistleri
meşgul edeceği görülmektedir.
KAYNAKÇA
1)Bayrak, M.,(2008), “IPTV ve İçerik”, Birey Eksenli Yayıncılık IPTV (der) içinde, s.169-176
2)Bettig, R., (1996), Copyrighting Culture, USA: Westview Press
3)Ganley (P.,(2007), “Copyright and IPTV”, Computer Law &Security Report, s.248-261.
4)Geray,H.,(2010, 5 Ağustos), IPTV Nasıl Şekilleniyor”, Birgün
5)Griffin, G.H.J.,(2005), “The Need for a New Paradigmin IP Law: A Foccus on Authorship”
Information & Communications Technology Law, 14:3, s.267-278
6) İmfeld, C.ve Ekstrand V.S., (2005), “The Music Industry and the Legislative
Developmentof the Digital Millenium Copyright Act’s Online Service Provider Provision”,
10 Comm.Law&Poly’y, s.291-312.
7)Kaplan,D.,(2005), “Broadcast Flags and the War Against Digital Television Piracy:A
Solution or Dilemma for the Digital Era”, Federal Communications Law Journal,p.325-344
8)Kırbaş, C., (2008), “Klasik televizyonun Kişisel ve İnteraktif Televizyona Evrimi”, Birey
Eksenli Yayıncılık IPTV (der) içinde, s.131-135.
9)Konrapa-Karlıdağ, S.,(2010), Fikirlerimizin Sahibi Kim? İstanbul:Kalkedon
10)Lambert, K.S.,(2006), “ Unflagging Television Piracy:How Piracy of Japanese Television
Programming in East Asia Portends Failure for a U.S.Broadcast Flag”, Texas Law Review.
V.84, ABI/INFORM Global. s.1317-1346
11)Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği/Mü-Yap (2010),MüYap hakkında. http://www.mu-yap.org/
12)Noguchi,Y.,(2006), Toward Better-Balanced Copyright Regulations in the Digital and
Network Era: Law, Technology and the Market in the U.S. and Japan, Stanford University,
Yayımlanmamış Doktora tezi
13)Towse, R.,(2004), “Economics and Copyright Reform:aspects of the EC Directive”,
Telematics and Informatics, vol22, issues 1-2, s.11-24. Veri tabanı: Science Direct
14/0472006’da erişildi.
14)------------ (2000),”Cultural economics, Copyrights and the Cultural Industries”,
www.lib.uni-corvinus.hu/gt/2000-4/towse.pdf
15)Ünsal S.,(2008), “”Yasal Sınırlar İçerisinde Yeni Fırsatlar ve IPTV”, Birey Eksenli
Yayıncılık IPTV (der) içinde, s.231-240.
7
16)Vaidhyanathan, S., (2003), Copyrights and Copywrongs: The Rise of Intellectual Property
and How it Threatens Creativity: Creativity
17)World Intellectual Property Organization Performances and Phonograms Treaty (WPPT),
http://www.wipo.int/treaties/en/ip/wppt/trtdocswo034.html
18)World Intellectual Property Organization Copyright Treaty (WCT),
http://www.wipo.int/treaties/en/ip/wct/
19)Zerey,G.,(2008), “IPTV Altyapı Gereklilikleri ve Türkiye’deki Altyapının Durumu”, Birey Eksenli
Yayıncılık IPTV (der) içinde, s.83-90
20) Last FM ve MySpace’in Erişime Kapatılmasını İstemedik, http://biant.org/bianet/
ifade-ozgurlugu/117196-muyap-last-fm-ve-myspacein-erisime-kapatilmasini-istemedik.
02/09/ 2010 da
erişildi
21)Major Milestone for Content Production, http://www.dvb.org/news_events/press_ releases/
press_releases/ DVB_ prl37%20CPCM%20Blue%20Book%20Release.pdf) 022/08/2010’da erişildi.
22) Broadcasting Treaty, http://www.eff.org/issues/wipo_broadcast_treaty, 22/08/2010’da
erişildi.
23) The broadcast treaty stalled by WIPO General Assembly,http://www. edri. org/ edrigram/
number4.17/wipobroadcast . 22/08/2010’da erişildi.
24)WIPO Broadcaster’s Treaty, http://www.publicknowledge.org/issues/wipobroadcasters
. 22/08/2010’da erişildi.
8
Download