HUZUR DERSLERİ VE BOLULU ULEMA

advertisement
1
HUZUR DERSLERİ VE BOLULU ULEMA
Bahri
ATA
Osmanlı Devleti’nde, Ramazan ayının ilk gününden başlayıp, en az sekiz oturum
süren, Sarayda Sultan’ın huzûrunda dönemin tanınmış âlimleri tarafından yapılan Kur’ân-ı
Kerim tefsir derslerine “Huzûr-ı Hümayûn Dersleri” de denmektedir. Bu şekilde dolaylı
olarak, dönemin sultanı dinî konularda bilgilendirilmiş, ilmiye sınıfının yetkinliği de
kanıtlanmış olurdu(Sakaoğlu, 1994:98).
Tayyarzade Atâ Bey, Tarih-i Atâ Tarihi adlı eserinde, bu derslerin başlangıcını Osman
Gazi, Orhan Gazi ve I. Murat dönemine kadar indirmekteyse de, Huzûr dersleri, 1759’da
Sultan III. Mustafa iradesiyle resmileştirilmiştir (Özbilgen, 1994:116).
Huzûr dersleri; 1 ders veren (mukarrir), 15 tartışmaya katılmakla görevlendirilen
ulemâdan (muhatap’dan) oluşmaktadır. Fakat bu sayı zamanla değişmiştir. Huzûr dersi için
seçilen en kıdemli, yetenekli, zamanın en çok tanınan müderrisine, “Mukarrir”, dinleyen ve
soru yönelten diğerlerine “Muhatap” denmektedir. Mukarrir ve Muhataplar, Şeyhülislam’ın
onayı ve İrâde-i Seniyye ile belirlenmektedir. Huzûr derslerine katılan âlimlerin Mûsıla-ı
Sahn, Hareket-i Dâhil rütbelerine sahip olduğunu ve Altmışlı medreselere mensup olduğunu
görmekteyiz. Taşra’da üst görevde olanlar veya İstanbul dışında yaşayan müderrisler bu
toplantılara katılamazdı.
Huzur dersleri için belli bir mekân yoktur. Sultan’ın öngördüğü bir köşkte yapılır. Bu
dersler için bazen, Sepetçiler, Sofa köşkü, Revan Köşkü, İncili Köşk, bazen de Yalı Kasrı,
Eski
Mabeyn
Dairesi
veya
Sünnet
odası
kullanılmıştır.
Bu
dersler,
Abdülaziz
döneminde(1861-1876) Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonunda, II. Abdülhamit
döneminde(1876-1909) Yıldız Sarayı’nın Çit kasrında yapılmıştır.
Dersler, öğle ile ikindi arasında yapılmaktaydı. Daha sonra ikindi sonrası yapılmaya
başlandı. Derste esas alınan metin Kâdı Beyzâvi’nin tefsiridir. Mukarrir, Muhataplar’ın
sorularına ve itirazlarına cevaplar verir. Ders yaklaşık iki saat sürer. Sultan ve Enderun ileri
gelenleri açıklamaları dinlerdi. Daha sonra, Sultan “kafi” deyince oturum biter.
Dersin
sonunda Sultan’ın kendisi ve Valide Sultan , katılanlara, nakit para veya kumaşı bayram
hediyesi olarak vermektedir. Mukarrilerin bazıları, derslerini kitap halinde bastırmışlardır.
Bu derslere, İstanbul’da ilmiyede rüûs (yeterlilik) sınavına girerek başarılı olmuş,
müderrisliğe hak kazanmış, İstanbul’da ikamet eden Bolulu âlimlerde katılmıştır. Huzûr
2
derslerine katılımda ilmiye rütbesinin önemi gözönünde tutulduğunda; Bolu’da doğup,
büyümüş ve İstanbul’da eğitimini sürdürmüş, aşağıdaki kişilerin başarısı daha iyi anlaşılır.
Bunların bazıları şöyledir;
1. Bolulu Mustafa Efendi:
1789 (H. 1204) yılının Ramazan ayının 12. Çarşamba günü Şevkiyye Kasrında 7.
toplantıda Bolulu Mustafa Efendi dersini anlatmıştır. 1790 (H. 1205) Bolulu Mustafa Efendi,
Hasanpaşa Kasrında, Bakara süresinden bir âyeti tefsir etmiştir(Mardin,1966:8-9). 1796
tarihine gelindiğinde Mustafa Efendi’nin Hazine hocası olduğu okunmaktadır. Ramazan’ın 8.
günü Topkapı’da Sünnet odası denilen bir odada 4. toplantıda dersini anlatır. 1800’de
Ramazan’ın 6. günü Çarşamba günü Mabeyinde 3. toplantıda dersini anlatır. 1801’de
Ramazanın 7. salı günü sünnet odasında dersini anlatır. 1802’de kütüphane hocalığına
yükseltilen Bolulu Mustafa Efendi, mukarrir olarak toplantılara katılır. 1812’de Ramazan
ayının ilk huzûr dersini Çırağan sarayında anlatma işi Bolulu Mustafa Efendi’ye
verilmiştir(Mardin, 1966:40). 1789 ve1827 arasında Huzûr derslerinin ayrılmaz bir parçası
olan Mustafa Efendi’nin 1827’den sonra kaydına raslanmamaktadır.
2. Bolulu İslâm Feyzî Efendi:
1867’de Bolu’da doğdu. Kudüs kadısı ve daha sonra Edirne mollası oldu. 23 Şubat
1882’de(H. 1299) vefat etmiştir. Kabri Haydarpaşa’dadır (M. Süreyya, 1996: III, 810).
Huzur derslerine muhatap ve mukarrir olarak katılmıştır.
3. Bolulu Hacı Hâfız Muhammed Hilmi Efendi :
Huzur derslerine 1907-1914 yılları arasında muhatâp olarak katılmış olan Bolulu Hacı
Hâfız Muhammed Hilmi Efendi biyografisi şöyledir: Bolu’nun Karaçayır mahallesi imam ve
hatîbi olup, Mekteb-i İptidâî Muallimi
Hacı İbrahim Efendi’nin oğlu’dur. Ailesi,
“Mutapzâde” olarak şöhret bulmuştur. 1844’da (H. 1260) Bolu’da doğdu. Hilmi Efendi,
İlköğrenimini Bolu’da babasının okulunda görmüştür. 1866’da (H. 1283) İstanbul’a gelerek
Bâyezid Câmisinde Amidli Hüseyin Mahir Efendi’den öğrenim görmüş ve sonra da Çorlulu
Ali Paşa medresesine yazılmıştır. Bu konuda Konrapa(1964:577), Bolu medreselerinde
öğrenimini tamamlayanların çok defa Çorlulu Ali Paşa medresesine yerleştirildiğini
yazmaktadır. Dârülfünun, Dâr-ül muallimin ve Hamîdiye imtihanlarını başarıyla geçmiş,
1879’da (H. 1297) diplomasını (icazetnamesini) almıştır. 1906’da Hareket-i Dâhil derecesiyle
Bıçakcı Alâeddin Mescidine Dersiyye müderrisliğine getirildi. Dar-ül-hilâfet-il âliyye
3
medresesi yüksek kısım müdürlüğü yaptı. 1918’de Müftülük makamınca
hazırlanmış
programda Bâyezid câmisinde vaaz verecek olanların başında “Huzur hocalarından Hafız
Hilmi Efendi’nin” (Konrapa,1964:642) ismine rastlamak mümkündür. Hafız Hilmi Efendi
1918’de vefât etmiştir( Mardin,1966: 914).
1913 yılında Ramazan ayının 7. toplantısında Bolulu Hasan’ın huzûr derslerine
muhatap olarak katıldığına ilişkin bir not görülmüştür(Mardin,1966:100). Fakat Bolulu Hasan
hakkında yeterli bilgi edinilememiştir.
Sonuç olarak; yukarıdaki bu kişiler, Bolu’nun Huzûr derslerine katılacak derecede
yetkin ve ünlü âlimler yetiştirmiş olduğunun bir göstergesidir. Bu arada, 1707’de(H. 1199)
Huzûr derslerine ilişkin bilgi kaynağı olarak kabul edilen, toplantılara katılıp, not tutmuş olan
Sultan’ın
Sır
Kâtibinin
de
de
Bolulu
İbrahim
Efendi
olduğunu
söylemeden
edemiyeceğiz(Mardin, 1966:5).
Öteyandan, Saray ve Ötesi adlı kitabında anılarını anlatan Sultan V. Mehmet
Reşat’ın(1909-1918) başkâtibi olan Halit Ziya Uşaklıgil, Osmanlı Devletinin son günlerinde
Huzûr derslerinin aldığı acıklı durumu son derece iyi betimlemektedir. İlk dönemlerde, yani
Sultan III. Mustafa döneminde şiddetli tartışmaların yaşandığı, öyle ki bazı âlimlerin sürgüne
gönderildiği (örn.Tatar Ali Efendi Bozcaada’ya sürülmüştür), Huzûr dersleri; bu dönemde
önceden prova yapılan, sorulacak soruların ve cevaplarının belirlendiği yapmacık bir tartışma
ortamı şeklini almıştır.
Kaynaklar
Ebül’ula Mardin, 1966, Huzûr Dersleri, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul.
Konrapa, M. Zekai, 1964, Bolu Tarihi, Bolu Vilayet Matbaası, Bolu.
Mehmed Süreyya, 1996, Sicill-i Osmanî, 3. Cilt, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.
Özbilgen, Erol, 1994, Osmanlı Ansiklopedisi, 4. cilt Ağaç Yay., İstanbul.
Pakalın, M. Zeki, 1993, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 1. Cilt, Milli
Eğitim Bakanlığı, İstanbul.
Sakaoğlu, Necdet, 1994, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, İletişim Yay.,
İstanbul.
Download