TARIMDA YAPILAN ÖNEMLİ YANLIŞLIKLAR 1-Bilinçsiz Zirai İlaç, Kimyasal Gübre ve Su Kullanımı: Tarımda yapılan en önemli yanlışlı gerekli olmadığı halde tarım ilacı kullanılmasıdır. Özellikle bazı bölgelerimizde ve özellikle ağaçlar için ‘ileride hastalık olmasın’ diye hastalık görülmeden ve hatta daha emaresi yokken ‘hastalık olabilir’ diye yapılan ilaç uygulamasıdır. Bu insanın ‘hasta olabilirim ‘ diye daha hastalık emaresi yokken ilaç kullanması gibidir. Özellikle tarım ilaçlarında hastalık görülmeden, ziraat mühendisinden görüş almadan asla zirai ilaç uygulaması yapılmamalıdır. Maalesef ülkemizde genel olarak tarım ilaçlarının dozajına asla dikkat edilmemektedir. Bu konuda oldukça hassas davranılması, gerekli olmadan ve ziraat mühendisi tarafından önerilmeden zirai ilaç kullanılmaması, mühendis tarafından önerilen zirai ilacın ise önerilen dozajda kullanılması son derecede önemlidir. Doğrusu, mümkün ise organik tarım ilaçları kullanılmalıdır. Tarım ilaçlarının tavsiye edilenden yüksek dozlarda kullanımı insanların kullandığı ilaçların tavsiye edilenden yüksek dozlarda kullanımına benzer etkileri bitkilerde gösterir ve son derece yanlıştır. Tarım ilacı kullanımında bitki savunma sistemi harekete geçer ve bitki kendi gelişimini yavaşlatarak kullanılan tarım ilacının, kendi bünyesinde yapabileceği olumsuz etkilere karşı mücadeleye başlar. Yani tarım ilaçları bitkinin savunma sistemini yendikten sonra etkili olurlar. Bu ilaçlar, topraktaki organizmal ve mikro organizmal yaşama da son derece olumsuz yönde etkileri olur. Bu açıdan hiçbir tarım ilacı, zararlı unsurlar belli bir seviyeye gelmeden kullanılmamalıdır. Tarım ilacı kullanılmak zorunda kalındığında, mühendis tarafından belirlenen doza, kullanım zamanına ve kullanım şekline son derece dikkat edilmesi gereklidir. Kulaktan duyma bilgilerle tarım ilacı kullanılamaz. Sentetik kimyasal gübrelerin çevreyle ilgili döngüyü (ekolojik dengeyi) olumsuz yönde etkilediği, çevre dostu olmadığı ve çevreyi tahrip ettiği, küresel ısınmanın önemli nedenlerinden birisi olduğu, toprağın organik madde miktarını azalttığı, üretilen besinlerin doğal olmadığı ve dolayısı ile sağlık riskleri taşıdığı bilim adamları, çevre kuruluşları vb. Tarafından sık sık kamuoyuna durulmaktadır. Buna sentetik kimyasal gübrelerin yanlış kullanımını da eklediğimizde, dünya ve özellikle ülkemiz açısından son derece vahim sonuçlar artık gözlemlenebilir hale gelmiştir. Ağır hastalıklardaki (kanser gibi) son yıllardaki ciddi artış oranları organik tarım ve ürünleri gündemin ilk sıralarına oturtmuştur. Ülkemizde sentetik kimyasal gübre kullanımı ciddi manada sorgulanmalıdır. Bundan 30 yıl önce klasik kuru tarımda hiç kimyasal gübre kullanılmadan 1 dekar alandan yaklaşık 400 kg buğday alınabiliyordu. 30 yıl boyunca kimyasal gübre kullanıldı, yanlış kullanıldı, önce verim arttı, 30 yıl sonra bu gün ise kimyasal gübre ne kadar verilirse verilsin yine 1 dekardan 400 kg civarında buğday alınabilir hale geldi. Ne kazanıldı? Ne kaybedildi? Şimdi artık sentetik kimyasal gübre kullanmadan 1dekardan 400 kg buğday alınamamaktadır. Yani 30 yıl sonra bu gün 30 yılda alınan verim fazlasının bedelini, kimyasal gübre bedeli olarak iade etmek durumunda kalınmıştır. Bu kısır döngü ancak organik tarıma geçiş ile kırılabilecektir. Artık devir organik tarım devridir ve organik tarımda da organik gübreler kullanılacaktır. Bakınız arılar sentetik kimyasal gübre devri başlamadan önce ne kadar bal veriyordu? Bu gün ne kadar bal vermektedirler? Yine topraktaki solucanlara ne oldu? Nereye gitti? Neden gitti? Oysa bir adet solucanın bir yıl boyunca bir traktörün bir saatte işlediği toprak kadar toprağı işlediği ve üstelik bu işlemi yaparken de havadaki azotu alıp toprağı gübrelediğini bilim adamları haykırmaktadırlar. Çevremiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, kullandıklarımız, soluduklarımız ne kadar sağlıklı ve doğal? Nereye gidiyoruz? Bu, insanlar tarafından sorgulanmakta ve insanoğlu, her şeyin doğal ve temiz olanına yönelmektedir. 2-Hayvan (çiftlik) Gübresinin Yanlış Kullanımı: Ülkemizde çok sık yapılan yanlışlıklardan birisi de yanlış hayvan (çiftlik) gübresi kullanımıdır. Hayvan (çiftlik) gübresi, doğru kullanıldığında, yani usulüne uygun olarak yakılarak kullanıldığında faydalı bir gübre olmasına karşın, usulüne uygun olarak kullanılmadığı zaman faydasından çok zararı olan bir gübredir. Hayvan (çiftlik) gübresi olarak, usulüne uygun olarak yakılmış keçi gübresi veya yaylalarda yetişen koyun gübresi kullanımı tavsiye edilir. Besihanelerde yetiştirilmiş sığır gübresi kullanımı asla tavsiye edilmez. Buna rağmen hayvan (çiftlik) gübresi, usulüne uygun olarak yakıldıktan sonra kullanılabilir. Ülkemizde hayvan (çiftlik) gübresini usulüne uygun olarak yakıp satan ticari kuruluşlar olup hayvan (çiftlik) gübresi buralardan tedarik edilebilir. Yaş veya usulüne uygun olarak yakılmamış olarak kullanılan hayvan (çiftlik) gübreleri, tarlalarımızı böcek larvaları ve çeşitli hastalıklara doldurmaktadır. Besihane atığı hayvan (çiftlik) gübresinin besihanelerde hayvanlara vurulan tüm ilaç atıklarını taşıdığını, hayvanların bağırsaklarında salgılanmakta olan enzimlerin de bu atıkların içerisinde bulunduğunu bilmemiz gerekmektedir. Bu enzimlerin bir kısmı toprak ve bitki için son derece zararlıdır. Nitekim bir takım bölgelerde hayvan ahırından çıkarılan taze hayvan gübrelerinin direkt tarlaya uygulanması sonucu topraklar tahrip edilmiştir. Bu yanlışlık zincirleme yanlışlığa neden olmakta, bu şekilde yapılan yanlış uygulamalar sonucu toprakta ve o toprağa ekilen bitkilerde ortaya çıkan hastalıkları önleyebilmek için genellikle bilinçsiz, ağır ve yüksek dozlarda tarım ilacı kullanılmakta, bu ise durumu daha da vahim hale getirmektedir. Bazı bölgelerde ise hayvan ahırından alındıktan sonra, dışarıda herhangi bir açık alana konulan çiftlik gübresinin, açık alana konulduktan sonra üzerinden bir süre geçince hayvan gübresinin yandığı düşünülmektedir, Bu yanlıştır ve bu gibi yanlış uygulamalardan şiddetle kaçınılması gerekmektedir. Hayvan (çiftlik) gübresinin doğru yakım teknikleri hakkında ziraat mühendislerinden görüş alınmalıdır. En genel şekli ile hayvan gübresi şu şekilde yakılabilir: Ekim yapılmayacak açık bir alanda bir çukur açılarak içerisine yeterli mukavemette (sağlamlıkta) bir muşamba (naylon) serilir. Bu muşambanın boyu, içerisine yanmamış çiftlik gübresi konulduktan sonra üzerini kapayacak kadar büyük olmalıdır. Bazı illerimizde (Antalya gibi) bu amaca uygun naylonlar hazır olarak satılabilmektedir. Bu şekilde hazırlanan ve içerisine naylon serilen çukurun tabanında 5- 10 tane 1 cm çapında delik açılmalıdır. Daha sonra buraya yanmamış hayvan gübresi doldurulur ve üzerine hortumla su tutulur, karıştırılır ve üzeri muşambanın (naylonun) diğer ucu ile örtülerek etrafı toprak ile kapatılıp hava alması önlenir. Bu yığının üzerine (naylonun içinde kalacak şekilde) bir termometre konulmalıdır. Bu şekilde su tutulup karıştırılarak üzerinin tekrar kapatılması içlemi birkaç günde bir yinelenmelidir. Yığının üzerine naylonun altından konulan termometre ile iç sıcaklık sık sık kontrol edilerek sıcaklığın 60 derecenin üzerine çıkması durumunda naylon açılıp yığının üzerine su tutularak sıcaklık mutlaka 60 derecenin altında tutulmalıdır. Sıcaklık 60 derecenin üzerine çıkarsa gübrenin içerisinde faydalı hemen hemen hiçbir unsur kalmaz. Bu açıdan sıcaklık kontrolü önemlidir. Hayvan (çiftlik) gübresinin yakılmasındaki genel amaç, yanmamış hayvan gübresindeki zararlı bakterilerin ölmesi, metan gazının çıkarılarak atmosfere verilmesi, toprakta tuzluluk oluşturabilecek unsurların ortadan kaldırılması ve toprak ile bitkiye zarar verebilecek ilaç, hormon, enzim atıklarının bertaraf edilmesidir. Bu şekilde depolanan yanmamış hayvan gübresi birkaç günde bir üzerine hortumla su tutulup karıştırıldığında ve üzeri tekrar naylon ile örtüldüğünde 4 ile 6 aylık bir zaman dilimi içerisinde yakılmış hale getirilebilir. Bu işlem yaz aylarında yapılmalıdır. Bu işlem büyük çiftliklerde beton havuzlarda da yapılabilir. 3-Ağaçlarda Budama Hataları: Ülkemizde en sık yapılan yanlışlıklardan birisi budamadır. Ağaçlarda faaliyetler kış-yaz durmadan devam eder. En genel ifade ile ağaç meyvesini verdikten, yapraklarını döktükten sonra kök faaliyetlerini sürdürür ve sonraki yıla hazırlanır. Ancak ülkemizde sonbaharda adeta katliam yapar tarzda budama yapıldığı çok sık olarak görülmektedir. Genellikle budama son derece bilinçsiz yapılmaktadır. Kesilmemesi gereken dallar kesilmekte, kesilen büyük dallar açık bırakılmaktadır. Bu durumda ağaç, kış döneminde sonraki yıl için kök yapısını kuvvetlendirmek için çalışacağına kendi yaralarını tedavi etmeye çalışmakta, sonraki yıla kök gelişimi olarak yeterince hazırlanamamaktadır. Nitekim birçok ağaç türlerinde budanan büyük dalların üzerinin ağaç tarafından reçine (sakız) ile kaplandığı gözlemlenmektedir. Oysa ağaç bu reçine oluşumuna harcadığı enerjiyi kök gelişimine harcamalıdır. Bunun için budama sonrası budanan yerlerin, tıpkı atalarımızın yaptığı gibi ağacın altındaki toprak ile yapılacak çamur ile kapatılması şarttır. Hatta atalarımız ağaca o kadar itinalı davranmışlardır ki, budama işleminden sonra sadece kendi dibindeki topraktan yaptıkları çamurla sıvamakla kalmamışlar, ayrıca tülbent benzeri bezlerle o dalları sarmışlardır. Atalarımız toprağa, ağaca, bitkiye son derece saygılı ve özenli davranmışlardır. Sizin kış dönemine girerken parmağınızı, kolunuzu, ayağınızı kesseler kendinizi ne kadar bir sürede toparlayabilirsiniz? Ağaç da bir canlı değil mi? Her işin kolayına kaçılmaya çalışmakla tarımda kazanç sağlamak mümkün mü? Bu yanlış işlem sonunda, her yıl ürün verebilecek bazı ağaç türleri (Antep fıstığı, zeytin vb.) iki yılda bir ürün verir hale gelmiştir. Bu, kişisel ve ulusal bir kayıptır. 4-Anız ve Bitki Atıklarının Yakımı, Meyve Ağaçlarında Sonbaharda Toplanması: Dökülen Yaprakların Tarımda yapılan en önemli yanlışlıktır. Anız ve bitki atıklarının yakılması demek, gübre olabilecek bitki atıklarını kendi elimizle yok etmek ve para ile gübre almak zorunda kalmak demektir. Ayrıca anız-bitki atıklarının yakılması, toprakta yaşayan ve çevre dengesi içerisinde çok büyük görevleri olan canlıların (karınca, solucan gibi böcekler ile diğer sayısız türde mikro organizmaların) yok edilmesi demektir. Kısaca topraktaki yaşamı katletmektir. Anız-bitki atıklarının yakılması,toprağın en verimli kısmı olan en üst tabakadaki humus tabakasının tahrip edilmesi anlamını taşır.Yakılan tarlalarda gübre miktar ve maliyetleri her yıl artmakta, ama verim her yıl düşmektedir. Toprak asla yakılamaz, yakılmamalıdır. Buğday, arpa vb. ürünler saplı kesilmeli, bir karış sap bırakılmalı, mümkünse bu bırakılan sap da saman makinesinde küçültüldükten sonra tarlaya serilmeli ve daha sonra sürülmelidir. Mısır, Pamuk, Biber, Domates Karpuz vb ürünlerde ise ürün toplandıktan sonra kalan sap uygun makine ile öğütüldükten sonra tarlaya serildikten sonra tarla sürülmelidir. Ağaçların sonbaharda yapraklarını dökmesinden sonra bazı bölgelerde bu yaprakların tırmıklarla toplandığı ve yakıldığı gözlemlenmektedir. Bunun gerekçesi olarak da bu yaprakların ağaçlarda kurt oluşumuna neden olduğu ifade edilmektedir. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Bu yapraklar gübre olarak tarlada ağaçların altında bırakılmalı ve daha sonra sürülmelidir.Bu yapraklar ağaçlarda kurtlanmaya neden olmazlar.Kurtlanmanın en önemli nedenlerinden birisi, geçmiş yıllarda dahi olsa yakılmadan veya usulüne uygun yakılmadan kullanılan hayvan (çiftlik) gübresidir.Bu gibi konularda ziraat mühendisinden görüş almanız önerilir. 5-Yanlış ve Derin Tarla Sürümü: Özellikle küresel ısınmamın hissedilmeye başlandığı ülkemizde tarlalarımız maalesef yanlış sürülmektedir. En büyük yanlışlık ise çok derin tarla sürümüdür. Çok derin tarla sürümleri kuraklık etkisinde toprağın çok fazla ve derin çatlamasına ve bitki kılcal köklerinin sıcaklık etkisi ile tahrip olmasına neden olabilir. Bilindiği gibi toprağın humus tabakası yüzeyde 3-5 cm’ lik bir tabaka kalınlığı şeklindedir. Tarlaların derin sürülmesi ile en üst tabakada bulunan bu 3-5 cm’ lik humus tabakası çok derinlere itilerek derinde bulunan ve humus ile organik madde miktarı son derece zayıf olan tabaka yüzeye çıkarılmaktadır. Derine itilen humuslu kısım ise buradan yeraltı suları ile derinlere inerek zayi olmaktadır. Bu açıdan da tarlaların derin sürülmesi hatalıdır. Tarlalarda yapılan önemli sürüm hatalarından birisi de yabani otlarla mücadelede, bazı bölgelerimizde otlar daha birkaç santim iken sürüm işlemi yapılmasıdır. Otların tohum verme aşamasına kadar yükselmesi, tohum vermeden sürülmesi, bu sürme işleminin de toprağın alt-üst edilerek bu otların toprağa karıştırılıp yeşil gübre olarak değerlendirilmesi şeklinde yapılması önerilmektedir. Tarlaların eğime paralel olarak sürülmesi de ülkemizde en çok yapılan yanlışlıklardan birisidir. Bazı çiftçilerimiz daha kolay olduğu için tarlalarını eğim aşağı, yani eğim yönünde sürmektedirler. Bu durumda yağmur ve rüzgar erozyonu ile toprağın humuslu tabakası yok olmaktadır. Bu açıdan eğimli tarlalar eğime dik olarak sürülmek zorundadır. Bu konuda taviz verilmemeli ve zor olsa da eğimli topraklar dikine sürülmelidir. 6-Gündüz Sulama: Küresel ısınmanın gündemimizi işgal ettiği, kuraklığın her gün biraz daha hissedildiği bu yıllarda gündüz tarla sulaması ile sulama suyunuzun % 30 - % 70 i buharlaşmaktadır. Ayrıca gündüz sulamalarında yapraklarda kalan su damlacıkları mercek etkisi göstererek kendi alanlarının 12 katı kadar alanı yakarak tahrip eder. Bu bitkinin fotosentez yapan alanının küçülmesi anlamı taşır. Bitki bu duruma karşı devamlı yaprak yenilemek zorunda kalır ki bu da, bitkinin meyve veriminde düşüş meydana getirir. Gündüz sulamanın bir diğer mahzuru da tarlanın çukur alanlarında minyatür göllenmelerin oluşmasıdır. Bu göllenmeler ise bu kısımdaki bitki köklerinin çürümesine neden olur. Sulama işlemi hangi metodla olursa olsun mutlaka gece toprak soğukken yapılmalıdır.