Meme kanseriyle mücadele Erken ve ileri safhada meme kanserine sahip hastalar için bilgi amaçlı filmle ilgili broşür 1 İçindekiler Memeden kalbe giden yol Meme kanserinin oluşumu Meme kanseri nedir? Bir düğüm ne zaman kötü huyludur? Kist, iyi huylu tümör mü yoksa kanser mi? Önlem ve erken teşhis Kendini muayene etme talimatları Meme kanseri nasıl teşhis edilir? Meme kanserinin safha dağılımı Nüksetme Teşhis belli: Neden illa ben? Hangi tedavi olanakları bulunmaktadır? Işın terapisi (Radyoterapi) Kemoterapi Anti hormon terapisi Antikor tedavisi: Anti anjiyogenez Kemik metastazının tedavisi Memenin yeniden oluşumu Meme için koruyucu ameliyat sonrasında rekonstrüksiyon Meme kesildikten (ampütasyon) sonraki rekonstrüksiyon Rehabilitasyon Ek tedavi yöntemleri Tümör nedeniyle bitkinlik: Akut ve uzun süreli bitkinlik Ağrılar ve ağrı tedavisi Terapi sonrası zaman Meme kanseriyle günlük yaşam: Aile ve eş Meme kanseriyle günlük yaşam: Mesleğe ve günlük hayata etkileri Meme kanseri efsaneleri: Pozitif düşünme Kampanya hakkında Diğer bilgi malzemeleri Faydalı adresler Hakkımızda Memeden kalbe giden yol 1 2 5 6 8 9 10 14 15 16 17 22 24 28 32 34 36 38 40 41 44 46 48 50 52 54 56 58 60 61 62 65 Meme kanseri korkuya, güçsüzlüğe ve çaresizliğe neden olan bir teşhistir. Bu teşhis hastayı, ailesini ve arkadaşlarını tam kalbinde vurmaktadır. Ancak günümüzde artık birçok kadın için şu geçerlidir: Meme kanserinin tedavisi mümkün. Bu broşürün amacı, hastaların bu hastalığa alışmasını sağlamak ve kapsamlı bilgi vererek onlara güven aşılamaktır. Ancak meme kanseri nükseden kadınlara da destek verilmektedir. Buna göre de bu broşür, başlangıç safhasındaki tedavi olanaklarının yanı sıra ilerlemiş meme kanserinin tedavi yöntemleri hakkında da bilgi vermektedir. karşı nasıl davranacağım? Söz konusu çocuklarımın bakımı olduğunda kime yöneleceğim? Bu zor durumda bana ne iyi gelebilir? Bu fanilik deneyimiyle nasıl baş edeceğim? Bu broşürde “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele” isimli filme ek olarak hastalığın en önemli özellikleri bir kere daha gösterilmiş ve faydalı bilgiler yardımıyla anlatılmıştır. Bu şekilde hastalar, konan teşhisle yalnız bırakılmamaktadır. Hastalar, bu hastalıkla aktif bir mücadele sergileyerek iyileşme sürecini tasarlamaya yardımcı olabilmek için daha fazla fırsata sahip olacaktır. Hastanın bu hastalıkla kuracağı kişisel ilişki de kendisine verilecek tıbbi bilgiler kadar önemlidir. Bu nedenle de bu broşürde, genelde hayati bir tehlike olarak görülen meme kanseri teşhisinin sosyal ve psikolojik etkileriyle ilgili sorulara da cevap bulacaksınız: Çevreme, partnerime, arkadaşlarıma Meme kanseri nadir değildir Almanya‘da yılda yaklaşık 72.000 kadın, yani ortalama olarak bakıldığında her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanmaktadır. Erkekler de meme kanserine yakalanabilir, ancak bu sayı yılda 230-500 erkek hasta arasında olup, kadın hastalara göre oldukça küçük bir grup oluşturmaktadır. 2 3 Meme kanserinin oluşumu Bazı kadınların neden meme kanserine yakalandığı ve bazılarının neden yakalanmadığı şuana kadar net bir şekilde açıklanamamıştır. Ancak meme kanserinin oluşumunu teşvik eden belli başlı risk faktörleri bulunmaktadır. Bu faktörler, müdahale edilemeyecek faktörler, yani genetik risk faktörleri ve müdahale edilebilecek faktörler, yani çevre etkenleri, yaşama alışkanlıkları, jenerasyon tutumu ve hormonal etkenler, şeklinde ayrılmaktadır. larda aşağıdaki durumlardan biri söz konusuysa, bir gen testi yapılması önerilir: Yaştan bağımsız olarak üç kadında meme kanseri; n İki kadında meme kanseri, bunlardan biri 51. yaşından önce; n Bir kadında meme kanseri başka bir kadında da yumurtalık kanseri; n İki kadında yumurtalık kanseri; n Bir kadın ve bir erkekte meme kanseri; n Bir kadında yumurtalık kanseri ve bir erkekte meme kanseri; Genetik etki faktörleri n Bir kadında 36. doğum gününden önce 100 meme kanseri hastasından meme kanseri; sadece 5-10‘u kalıtımla geçmiş veya n Bir kadında 51. doğum gününden önce kalıtımla geçebilir meme kanseri çift taraflı meme kanseri; riskine sahiptir. Şuana kadar hastaların n Bir kadında hem meme hem yumurtalık büyük bir çoğunluğunda mutasyona kanseri. uğrayarak meme veya yumurtalık kanserine neden olabilen iki gen Ayrıca bir memesinde meme kanseri bilinmektedir: “Breast Cancer Gene” görülmüş bir hastanın diğer memekısaltması BRCA 1 ve BRCA 2. Birinci sinde de bu hastalığın görülmesi riski, derece akrabalarda, örn. anne, kız sağlıklı kadınlara göre daha yüksektir. veya kardeşlerde meme kanseri veya Bunların dışında belli başlı etnik gruyumurtalık kanseri görülmüşse, bu plarda gen değişiminin sıkça görüldüğü hastalığın irsi olarak geçme tehlikesi de dikkate alınmalıdır. oldukça yüksektir. Bunun için de eğer baba veya anne tarafındaki akraban sahiptir. Çeşitli uzmanlık alanlarında meme hastalıkları uzmanları ve „Breast Care Nurse“, yani meme kanseri bakım uzmanları, hastalara hastalık sırasında ve sonrasında mümkün olabilen en iyi tedaviyi ve bakımı sunmaktadır. İrsi meme ve yumurtalık kanseri merkezi genetik açıdan meme kanseri riski olduğunu düşünen kadınlar için, Almanya genelinde bulunan on iki klinikte özel bir muayene ve görüşme imkanı sunmaktadır. Bu muayene ve görüşme, ailedeki hastalık geçmişini tespit etmenin ve gen analizinin yanı sıra, kadınların genetik bir muayenenin olası sonuçları hakkında bilgilendirilebilmesi için de kapsamlı bir danışmanlık hizmetinden oluşmaktadır. Bu kadınlar, kendi ailelerinde genetik bir inceleme yapılmasını mantıklı olup olmayacağını doktorlarına sormalıdır. Bu incelemeler genel olarak kanuni hastalık sigortaları tarafından üstlenilir. Bireysel danışmanlık ve kontrol amaçlı yoğun muayeneler, irsi bir risk durumunda mutlaka önerilmektedir. Meme kanseri merkezleri de buna yönelik hizmet verdiğinden, hastalığı nükseden, yani meme kanseri tekrarlayan kadınlar da verilebilecek en iyi tedaviyi alacaktır. Bunların dışında tüm kadınlar, bu merkezlerde verilen standart bir erken teşhis programına katılma olanağına Jenerasyon tutumu Meme kanserinin oluşumunda doğum sırasındaki tutum da bir risk faktörü olarak görülmektedir. Bir kadın östrojenin ve gestagenin (kadın cinsiyet hormonları) döngüsel iniş ve çıkışlarıyla ne kadar uzun süre yaşarsa, meme kanserine yakalanma olasılığı da o kadar yüksektir. Bu nedenle de aşağıdaki durumlar risk faktörü olarak görülmektedir: 13. yaş öncesi adet kanaması (erken adet dönemi); n 52. yaş sonrası menopoz (geç menopoz); n Doğum yapmama veya ilk doğumu geç yapma (30‘dan sonra); n Emzirme dönemi olmaması veya kısa sürmesi n 4 5 Yaşama alışkanlıkları ve çevre faktörleri Bunun dışında sigara içenlerde, aşırı kilolularda, fazla alkol tüketenlerde ve şeker hastalarında da meme kanserine yakalanma riski artmaktadır. Hayvansal yağ oranı yüksek besinlerin ve vitamin, mineral değeri düşük besinlerin veya sebze ve meyvelerdeki sindirimi mümkün olmayan liflerin yenmesi gibi yanlış beslenme de büyük bir rol oynar. Çevre kirliliği ise risk faktörleri olarak değerlendirilebilmek için henüz yeterince incelenememiştir. Hormonal etkiler Cinsiyet hormonları da meme kanserinin gelişmesinde hafife alınmayacak bir rol oynamaktadır. Doğum kontrol hapı veya östrojen ve gestagen gibi hormon tedavilerinin menopoz dönemindeki etkisiyle ilgili olarak aksini gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Büyük olasılıkla doğum kontrolü için doğum kontrol hapının uzun süre alınmış olması, meme kanserine riskine olumsuz bir etkiye sahiptir, ancak risk artışı genel olarak çok yüksek değildir. Ancak bu etki, kanser türlerine karşı sağlanan hormonsal koruma etkisi nedeniyle en azından istatistiksel olarak ağırlık kazanmaktadır. En yeni araştırmalara göre menopoz şikayetlerini gidermek için yapılan yedek hormon tedavisinin kesin olarak riski arttırdığı anlaşılmıştır. Fito-hormonları içeren bitkisel preparatların ve besin katkı maddelerinin alımı da uzmanlar tarafından kritik olarak görülmektedir. Birçok maddenin tehlike potansiyeli, uzun süre kullanıldıkların da daha da artmaktadır. Özellikle de menopoz döneminde ve sonrasındaki kadınlar tarafından bu tür maddelerin kullanımı risksiz değildir. Meme kanseri nedir? Bir düğüm ne zaman kötü huyludur? Memedeki bir düğümün oluşumu, çoğu zararsız olan birçok nedene bağlı olabilir. Her hücre yığınına (ister iyi huylu ister kötü huylu) tümör denmektedir. Ancak sadece kötü huylu tümörler meme kanseridir ve bu kanser türü kadınlarda en sık görülen türdür ve Mammakarsinom veya Mamma-CA olarak da adlandırılmaktadır. Meme dokusu içindeki hücreler yozlaştığında ve durmadan büyüdüğünde, yani sürekli çoğaldıklarında meme kanseri oluşur. En sık görülen iki meme kanseri türü süt kanallarındaki hücrelerde (duktal Mammakarsinom, yüzde 70 ila 80) ve süt bezlerinde (lobuler Mammakarsinom, yüzde 10 -15) oluşur. Yozlaşmış bir hücrenin ele gelen bir düğüm haline gelmesi yıllarca sürebilir. Bundan da meme kanseri teşhisinin neden oldukça ciddiye alınması gerektiği ancak tek başına neden henüz akut bir acil durum oluşturmadığı da anlaşılmaktadır. Bu durum, tekrar nükseden bir meme kanseri için de geçerlidir. Yağ dokusu Kas Tümör dokusu Süt kanalları Bağ dokusu Meme ucu Süt kanalı Süt kanalında gelişen tümör Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz Tümör gelişimi, memedeki süt kanallarında veya süt bezi dokusundaki hücrelerin yozlaşmasıyla başlar. “Hastalığın nereden geldiğini bilmiyoruz. Elbette batıdaki yaşam şartları da bir problem oluşturmaktadır. Nede olsa meme kanseri batıda daha sık görülmektedir.” Bu ön safha (ki buna Karsinom in situ denmektedir) mamografide tespit edilebilir ve genelde bir ameliyatla tedavi edilebilir. Kanserin ne kadar çabuk geliştiği birçok faktöre bağlıdır, bunlardan biri de tümör hücrelerinin büyümeyi teşvik edebilen hormonlara ve başka aktarıcı maddelere karşı reaksiyon gösterip göstermemesi veya ne şekilde göstermesidir. 6 7 Kist, iyi huylu tümör mü yoksa kanser mi? Bir kist ya da iyi huylu bir tümör genelde çevresindeki meme dokusuna karşı iyi sınırlanmıştır ve bu nedenle de kolayca kayabilmektedir. Bir düğümün sınırları çok keskin olmadığında ve buna ilaveten de düğümü kaydırmak zorsa, bu düğümden şüphe edilir. Buna göre de meme kanserinin en sık göstergesi, süt bezlerindeki ağrısız (yani baskıya karşı hassas olmayan), genelde bir yumru şeklinde ve sert hissedilen, tek taraflı bir düğümdür. Eğer tümör cilt altındaki doku içinde büyürse genelde cilt üzerinde bir takım değişimler görülür. Bu durumda cilt veya meme ucu tümör üzerinde kalıcı olarak çekilir. Meme kızarır ve ıslanabilir. Ancak oldukça zararsız bir iltihaplanma da bu görüntüye neden olabilir. Meme ucunda, özellikle kanlı ve sümüksü sıvı sızıntısı da yine bir hastalığın nedeni olabilir. Meme kanserine ait başka semptomlar, kanserin gelişimi çerçevesinde metastazlar nedeniyle görülür. Neredeyse tüm vakalarda ilk olarak koltuk altı boşluğundaki lenf düğümleri etkilenir. Bir tümörün istilasına uğramış ve büyümüş lenf düğümleri, koltuk altında genelde sert ve alt alta birleşmiş düğümler şeklinde ele gelir. İlgili kişi bunun bir iltihap sonucu büyümüş (örn. banal bir enfeksiyonda) veya bir tümörün istilasına uğramış bir lenf düğümü olup olmadığını ayırt etmekte zorlanır. Meme kanseri ileri safhalarda başka organlara yayılabilir. Bu kanser genelde kemiklere, özellikle de omurgaya veya leğen kemiklerine, kemik iliğine, akciğerlere, karaciğere veya beyine sıçrar. Bu ikincil tümörlerin birçoğu, genelde takip eden tedavi sırasında veya hastalar tarafından memede yeni bir düğümün hissedilmesiyle veya başka şikayetlerin oluşmasıyla tespit edilir. “Tarama işlemi sırasında bana sol mememi ve yedi milimetrelik çok küçük bir tümör gösterdiler. Bende bunun üzerine bayana şunu söyledim: Bu olamaz. Bu ben değilim. Sürekli, böyle bir şeyin benim başıma gelemeyeceğini düşünmüştüm.“ ) 5 6 ( d r a g e d l i H 8 9 Önlem ve erken teşhis Memenin kişinin kendisi tarafından muayenesi (düzenli doktor kontrollerinin yanı sıra) günümüzde halen en iyi erken teşhis yöntemidir. Tüm düğümlerin yüzde 30‘undan fazlası kadınlar tarafından elle hissedilerek tespit edilmektedir. Bunun yanı sıra 40 yaşındaki kadınlarda bir kere bir mamografi çekilmeli ve bu mamografi ileriki rutin muayenelerde esas alınmalıdır. 50. yaş itibariyle mamografinin sertifikalı bir enstitüde iki yıllık aralarla rutin bir önleyici muayene kapsamında Kendini muayene etme talimatları çekilmesi önerilir. Eğer bir meme kanseri teşhisi konmuşsa bu doktor muayeneleri daha kısa aralıklarda yapılır. Bu noktada doktorun bireysel tavsiyesi dikkate alınır. Bir kadın kendini elliyle muayene edebilmek için iyi bir ışık altında aynanın önünde durmalı ve memenin ve meme ucunun şeklini ve görünümü incelemeli. İki meme arasındaki büyüklüğün sürekli aynı kalması normaldir. Daha sonra kollar kaldırılarak her iki memeye önden ve yandan bakılmalı ve dikkati çeken kısımlar incelenmelidir. Bunun dışında her kadın memesini ayda bir kere kendi muayene etmelidir, özellikle de adet kanamasından kısa bir süre sonra (memedeki gerginlik geçtikten sonra). Ancak süt bezleri dokusu hafifçe düğüm düğüm olduğunda, elle bir şey hissetmek genelde zordur. Meme yağlandığında elle daha iyi hissedilebilir. Elle muayenenin en iyi sonucu verebilmesi için üç orta parmak meme üzerinde gezdirilmelidir. Bunu yaparken de üst dış dörtte birlik dilimden başlanır (birçok kadının meme dokusu burada daha yoğundur) ve parmaklar saat yönünde önce bir meme daha sonra da diğer meme üzerinde gezdirilir. Daha sonra her bir meme ucu tek başparmak ile işaret parmağı arasına sıkıştırılır ve meme ucundan sıvı çıkıp çıkmadığına bakılır. Şimdi aynı muayene yöntemi yatarak tekrarlanmalıdır. Son olarak da koltuk altında büyümüş veya sertleşmiş düğümler olup olmadığına bakılmalıdır. Elle muayene sırasında neye dikkat edilmelidir? Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz “Erken dönemde çok iyi bir risk profili oluştura olanağımız var. Sıçrama eğilimi şiddetli bir tümörden mi bahsediyoruz? Tümörün büyüklüğü ne kadar? Tüm bu bilgiler elimize oldukça erken geçer ve bu nedenle de mücadeleye çok iyi bilgilerle başlayabiliyoruz.” n Meme dokusu her yerde cilde doğru eşit bir şekilde kaydırılabiliyor mu? n Doku da kısım kısım sertleşme var mı? n Memenin bir yerinde ağrı var mı? n Kızarıklık veya enflamasyon var mı? n Cilt üzerinde çukurluklar veya şişlikler var mı? 10 11 Meme kanseri nasıl teşhis edilir? Lokal teşhis Mamografi Biopsie Meme kanserinin teşhisi birçok adımdan oluşur, bunların başında da elle muayene, mamografi, ultrason ve doku analizi (biyopsi) en önemli muayene yöntemleridir. Her düğüm kanser anlamına gelmez. Ancak buna rağmen ele gelen her düğüm jinekolog tarafından incelenmelidir. Hangi yöntemin kullanılacağı ise birçok faktöre bağlıdır. Bunlardan biri de meme bezleri dokusunun ne kadar sıkı olduğudur. Mamografi, memeden çeşitli pozisyonlarda röntgen filmlerinin çekildiği gibi röntgen muayenesidir. Mamografide meme kanserine işaret eden belirtiler, özellikle yıldız şeklindeki gölgeler veya küçük, gruplar halindeki kireçlenmelerdir (mikro kireçlenmeler). Bunlar, kanser tarafından zarara uğramış hücrelerin sağlıklı dokuya kıyasla kireç biriktirmesinden oluşmakta olup bunlar da röntgen filmi üzerinde beyaz görülmektedir. Mamografinin ifade gücü, meme bezleri dokusunun sıkılığına bağlıdır. Bu nedenle de özellikle sıkı bir meme bezi dokusuna sahip genç kadınlarda başka yöntemler kullanılmaktadır. Modern teknik sayesinde mamografi sırasındaki ışınların etkisi artık çok azdır. Eğer mamografi ve ultrasonda ciddi bir kötü huylu düğüm şüphesine rastlandıysa, memeden bir doku örneği alınmalı ve mikroskop altında kanser hücreleri olup olmadığı incelenmelidir. Laboratuarda yapılan bu mikro doku teşhisi çok güvenli bir bulgudur. Birçok vakada memeden ameliyatsız doku alınabilir, ancak bazen bir ameliyat daha mantıklıdır. Elle muayene bulguları Mamografide görülebilen tümörlerin yüzde 70-80‘ninde meme kanserinin elle hissedilmesi de mümkündür. Bu nedenle de elle muayene yöntemi en basit ve en etkili düğüm teşhis yöntemidir. Her kadın yukarıda tarif edilen bu muayene yöntemini kendi yapabilir. Ultrason Bu yöntem, mamografiye ek olarak kullanılır ve doktora, söz konusu düğümün iyi mi yoksa kötü huylu bir tümör mü olduğuna karar vermek için bir yardımcı araçtır. Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck “Günümüzde ilk hastalığa yakalanan 100 kadından yaklaşık 70-80‘inini iyileştirebiliyoruz. Ancak buradaki asıl sorunu, hastalara herhangi bir vaat veremememizdir“. Biyopsinin üç türü vardır: Ultrason kontrollü zımbalı biyopside şüpheli doku, içi boş bir iğneyle memeden zahmetsizce alınır. Vakumlu biyopsi ise bilgisayar kontrollüdür ve daha fazla dokunun tam istendiği gibi alınmasına olanak tanır. Eğer zımbalı ve vakumlu biyopsi sonucunda istenen netlik sağlanamamışsa açık bir biyopsi çerçevesinde tüm şüpheli bölge inceleme amacıyla çıkarılır. Daha sonra alınan bu dokuda yozlaşmış hüre bulunup bulunmadığı incelenir. Eğer kanser hücreleri tespit edil- diyse alınan bu doku (artık tümör olarak adlandırılır) spesifik özellikler konusunda incelenir. Bu tümör özellikleri daha sonra alınacak tedavi ve terapi kararları açısından önemlidir. Tümör markerleri Kanda meme kanseri hücresi oluşturabilen ve tümör markeri olarak adlandırılan belli başlı proteinler incelenir. Meme kanseri için CA 15-3 tümör markeri oldukça spesifiktir. Ancak sadece bu marker ile bir teşhis yapılması mümkün değildir, ancak bu marker tedavi sırasında ve sonrasında hastalığını seyrinin daha iyi değerlendirilmesine yardımcı olabilir. 12 13 Vücut içindeki tümör dağılımının tespiti Teşhis konmuşsa, başka muayeneler yapılarak kanserin başka organları istila edip etmediği, yani metastaz oluşumu olup olmadığına bakılmalıdır. Röntgen ve bilgisayarlı tomografi (CT) Göğüs kafesinin röntgen filminde, kanserin lenf düğümlerine veya akciğerlere sıçrayıp sıçramadığı tespit edilmelidir. Metastazın var olup olmadığı, burada belli bir boyuttan sonra tespit edilebilir. Gerekirse bilgisayarlı bir tomografiyle daha detaylı bilgi sağlanabilir. Bu esnada arka arkaya birkaç röntgen çekilir ve bu şekilde doktor, örn. üst gövde filmlerini kademe kademe inceleyebilir. Kemik sintigrafisi Meme kanserinin kemik iskeletine yayılıp yayılmadığı bir sintigram ile incelenir. Bunun için de hastaya Radyonüklid Technetium-99m-fosfat enjekte edilir (bu özellikle kemiklerde toplanan bir moleküldür). Özel bir kamerayla da radyonükleid ile zenginleştirilmiş iskelet görüntülenir. Tümörün aktif olduğu kemik dokularında daha fazla radyonükledi birikir ve bu şekilde iskeletin diğer kısmından ayırt edilir. Manyetik rezonans tomografisi (MRT) MRT bilgisayarlı tomografiye benzer şekilde, ancak röntgen ışınları olmadan değişken manyetik alanlar içinde yapılır. Ancak bu yöntem sadece özel durumlarda kullanılır. Metastaz veya lokal nüksetme şüphesi varsa, ilk teşhiste uygulanan yöntemler bu durumlarda da uygulanır. Bu esnada da her muayene yöntemi her hastaya uygulanmaz, teşhis yöntemi her hasta için bireysel olarak seçilir. “Kanser beni yenemeyecek diye en başından söyledim. Elbette bir gün öleceğim, ancak kansere şimdi yenilmeyeceğim.“ Lucia (51) 14 15 Meme kanserinin safha dağılımı Meme kanserinde prognostik ve tedavi hastalığın bulunduğu safhaya bağlıdır. Erken safhalar Safha 0: Henüz içeri sızan, yani yok edici bir kanser büyümesi yok (Carcinoma in situ = ön safha). Safha I: Kesin sızıntı yapan ve iki santimetreden daha küçük olan bir tümör, meme kanseri bu safhada henüz meme bezleriyle sınırlıdır.. İleri safhalar Safha II: Tümörler iki ila beş santimetre büyüklüğündedir. Genelde ilk lenf düğümlerine sıçramaya başlamışlardır. Safha III: Bir tümörün lenf düğümlerine sıçradığını belirtir. Metastaz safhası Safha IV: Diğer organ sistemlerine yayılma var.. İltihaplı meme kanseri İltihaplı meme kanseri, bu hastalığın nadiren görülen bir şeklidir. Meme, kızarık olmasından ve ısıdan dolayı iltihaplıymış gibi görünür. Cilt üzerinde şişlik ve kırışıklık görülebilir veya çatlak oluşumu görülebilir. İltihaplı meme kanseri çok çabuk yayılma eğilimine sahiptir. Nüksetme Nüksetme tekrar oluşum anlamına gelir, yani kanser tedaviden sonra tekrar oluşur ve ya memeyle (lokal) ya da memeden uzak kısımlarla (metastaz) sınırlıdır. Eğer kanser ilk hastalıktan sonra tekrar oluşursa, buna nüksetme, yani tekrar oluşum denir. Nükseden bir kanser ilk hastalıkta olduğu gibi memeyle sınırlı olabilir (lokal) veya memeden uzakta diğer organlarda görülebilir (metastaz). Tüm hastaların yaklaşık yüzde 30‘unda kanser tekrar nükseder, bunların üçte ikisinde metastaz şeklinde üçte birindeyse lokal sınırlı bir şekilde. Burada temel olarak şu geçerlidir: Tekrar nükseden kanser ne kadar küçükse ve ne kadar geç nüksederse, iyileşme şansı da o kadar yüksektir. İlerlemiş meme kanseri TNMG-sınıflandırması, birçok tümör hastalıklarında uygulanan bir safha dağılım şemasıdır. T tümör büyüklüğünü, N lenf düğümü durumunu, M metastaz var olup olmadığını ve G geçmişteki diferans derecesini (yani tümör hücrelerinin normal hücre yapısından ne kadar farklılık gösterdiğini) temsil eder.. Düğümün organ sınırların aşmamış olması, meme kanserinin erken safhada olduğunu gösterir. Düğüm belli bir kritik büyüklüğe ulaştığında kanser hücreleri lenf kanalları üzerinden çevredeki meme dokusuna yayılmaya başlar. Nüksetme Kanser metastaz şeklinde nüksetmişse bu birincil tümörün bir kardeş tümörüdür ve bu tümör, hastaların yarısından fazlasında kemiklerde, akciğerde, karaciğerde ve beyinde oluşabilir. Metastaz oluşumu varsa, günümüzde sahip olunan bilgilere göre hastanın uzun sürede iyileşmesi sadece istisnai durumlarda müm- kündür. Burada bahsedilen tedavi palyatif bir tedavidir, yani bir iyileşme hedeflenmeden . sadece şikayetler azaltılır. Tıbbi tedavi olanakları oldukça iyi olduğundan birçok kadın iyi bir yaşama kalitesine sahip olduklarından bu hastalıkla genelde birçok sene yaşayabilmektedir. Bu nedenle de doktorlar bu hastalığa iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalık gözüyle değil de kronik bir hastalık gözüyle bakmaktadır. Lokal nüksetme Eğer kanser lokalde tekrar nüksetmişse, bu çok farklı bir durumdur, çünkü bu genelde iyileştirilebilmektedir (elbette burada da istisnalar mevcuttur). Burada söz konusu olan tümör, birincil tümörle aynı dokudan, aynı yerde veya aynı organda oluşmuş bir tümördür. 16 17 Teşhis belli: Neden ben? Şu soruyla: „Neden beni buldu bu hastalık?“ kadınlar genelde duygusal bir çıkmaza girerler. Oysa ki bu çıkmaz teşhisin yarattığı anlık güçsüzlük hissini yansıtmaktadır. “Suçlu ben miyim? Yoksa sonuçta gittikçe artmış olan çevre kirliliği mi suçlu?” Hastalar bu soruları kendi kendine sorar, çünkü hastalıkla aktif bir mücadeleye girmeye çalışırlar. Günümüzde meme kanserinin ne genel oluşumunun ne de metastaz oluşumunun kişilikle veya yanlış bir davranışla ilgisi olmadığı bilinir, çünkü meme kanserinin çok farklı nedenleri olabilir. Kanseri nükseden bir hastadaki prognostiğin ne kadar iyi göründüğü de birçok etkene bağlıdır. TNMGsınıflandırmasının dışında başka özellikler de önemli bir rol oynamaktadır. Tümörün iki kat büyüme hızının ve metastaz oluşturma özelliğinin yanı sıra biyolojik özellikleri de, yani bir hormon reseptörü veya HER2/yenipozitif olup olmadığı, gibi etkenler de kötü huyluluğunu belirler (Bu konuda “Antikor terapisi” bölümünde detaylı Hangi tedavi olanakları bulunmaktadır? bilgi verilmiştir). Bu nedenle de klasik prognostik faktörleri şunlardır: n n n n n n n Tümör büyüklüğü Lenf düğümünün durumu Metastaz varlığı Grading (kötü huylu hücrelerin normal hücre yapısından ayrışması) Hormon reseptör durumu HER2/yeni-Reseptör durumu Yaş Önemli olan konan teşhisi kabul etmek ve bununla yaşamayı öğrenmektir. Bu noktada yardım istenmesi ve kişisel iyileşme sürecine nelerin iyi geleceğini tespit edilmesi önerilir. Sonraki adımlar için şunlar çok önemlidir: Meme kanseri teşhisi (nüksetmiş olsa da) akut bir acil durum değildir. İkinci bir tıbbi görüş almak ve sakin kafayla düşünüp hangi tedavinin en iyisi olduğuna karar vermek için süre vardır. Olabilecek en iyi tedavi için (ister ilk teşhis ister nüksetme), kanserin ne kadar yayıldığını tam olarak tespit edebilmek için öncelikle bir dizi ön muayene daha gereklidir. Safha ne kadar doğru tespit edilirse, uygulanacak tedavi de o kadar iyi planlanabilir. Bu tedavi ise meme kanserinde ilgili kanser safhasına adapte edilerek yapılır, yani belirtilen muayene yöntemleriyle doğru hastalık safhası tespit edildikten sonra tedavi adımları tespit edilir. Metastaz veya lokal nüksetme şüphesi varsa, prensip olarak ilk teşhiste uygulanan aynı yöntemler bu durumlarda da uygulanabilir. Doku alındıktan, tümörün büyüklüğü ve yaygınlığı tespit edildikten ve spesifik tümör özellikleri de belirlendikten sonra hasta için bireysel bir tedavi planı hazırlanır. Hasta bu durumda sakin kafayla bilgi toplamak ve hangi tedavinin kendisi için doğru tedavi olduğuna karar vermek için yeterince zamana sahiptir. Belirsizlik halinde ikinci bir fikir alabilir ve başka uzmanlara görünebilir. Bunların dışında bir psikoonkolog ve başka hastalarla görüşmesi mantıklı olacaktır. Erken safha Bu safhada tümör ameliyatla alındıktan sonra şu tedavi olanakları bulunmaktadır: Kemoterapi, radyoterapi, Anti hormon tedavisi ve antikor tedavisi. Hangi tedavinin uygulanacağı ve bunların kombine edilip edilmeyeceği veya nasıl kombine edileceği ise çeşitli etkenlere bağlıdır. Bu etkenler ilk etapta tümörün büyüklüğü, yayılma durumu ve özellikleridir. Bu, lokal nüksetmiş bir tümör için de geçerlidir. Tümörün bulunduğu konum müsaade ettiği takdirde bir ameliyatla tamamen alınır. Tümörün bu noktada tekrar nüksetmesini önlemek için bu bölgeye radyoterapi uygulanır. Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz “Meme kanseri günümüzde en iyi araştırılan hastalıklardan biridir. Göğüs sağlığı merkezleri de bu araştırma bilgilerine sahiptir. Bu merkezlerde, meme kanseri tedavisi ve bakımında önemli olan tüm uzmanlık dalları temsil edilmektedir.”. 18 19 Ancak bunun için de „radyoterapi olanağı“ bulunmalıdır, yani vücudun bu bölgesi tekrar bir radyoterapiyi müsaade etmelidir. Uygulanacak maksimum ışın dozu, çeşitli doku yapılarının özellikleri nedeniyle belli bir ölçüyle sınırlıdır. İleri safha Bu safhada da önce bir ameliyat yapılır. Daha sonra da genelde kemoterapi uygulanır ve bu tedavi yöntemi gerektiği takdirde bir radyoterapi, anti hormon tedavisi, antikor tedavisi veya “Small Molecules” ile kombine edilir. Lokal nükseden bir tümör genelde bir ameliyatla ve/veya radyoterapiyle kontrol altına alınabilirken, uzak organ metastazı oluştuğunda genellikle sistematik bir terapi (antikor ve/veya kemoterapi, anti hormon tedavisi) gereklidir. Her durumda tedavinin başından itibaren etkili bir ağrı tedavisi uygulanmalıdır. Metastaz safhası Metastaz safhasında şuanda bir iyileşme mümkün değildir. Ancak meme kanseri, antikor terapisi, anjiyogenez önleme veya “Small Molecules” tedavileri gibi modern tedavi opsiyonlarının kullanılmasıyla uzun bir süre için kontrol altına alınabilmektedir ve buna da hastalığın kronikleştirilmesi (devamlı seyir) denmektedir. Tümörün büyümesini sürekli yeni bir etken maddesiyle durdurabilmek için arka arkaya farklı ilaçlar kullanılır. Buna ilaveten bu safhada terapi yöntemleri korunarak uygulanmaya ve hasta için sürekliliği olan dayanıklı bir yaşama kalitesi oluşturulmaya çalışılır. Paniğe kapılmayın! Kesin bir teşhis genelde birkaç gün içinde, ancak en geç bir hafta sonra konabilir. Genelde bir hastane seçmek ve randevu almak da birkaç sürer. Bilgi toplamak, kararınızı sakin kafayla vermek ve uygun desteği aramak için zaman ayırın. Klinik araştırmalar gelecekti tedavi türleri için bir olanak sunar. Yeni ilaçlar, belli başlı tedavi tedbirleri ve tıbbi müdahaleler, etkileri ve güvenlikleri açısından kontrol edilir. Hasta burada kesinlikle bir „deney hayvanı“ değildir, sonuçta o dönemde güvenlikle ilgili yeterince bilgiye sahibiz. Ayrıca yeni bir ilaç genelde olağan standart tedaviye ek olarak verilir. “Bu denli şiddetli bir hastalıkta bile güzel, hatta çok güzel bir hayat sürmek mümkün. Hayat belki daha kısa sürecek, ancak her şeye sahip olan ve 80‘ine kadar yaşayacağını düşünen birçok kişiden daha güzel yaşanabilir.” Jutta (48) Temel olarak şu geçerlidir: Her hasta bir terapiyi reddetme veya verilmiş bir terapi onayını geri alma hakkına sahiptir. 20 21 Güncel ameliyatlı terapi konseptleri Kötü huylu olduğu teşhis edilen tümörün ilk tedavisi, bunun ameliyatla alınmasıdır. Bu ameliyat sırasında ne kadar meme dokusu alınacağı, tümörün büyüklüğüne ve bulunduğu yere bağlıdır. Bu noktada radikal bir işlemin hastalığın uzun süreli prognostiğine hiçbir etkisi olmadığı görülmüştür, yani gerektiğinden daha fazla doku almaya gerek yoktur. Bu bilginin başarısı, günümüzde artık meme kanserinin yaklaşık yüzde 80‘inin memenin komple kesilmesine gerek kalmadan ameliyat edilebildiğidir ve gelecekte bu rakamın yüzde beş ila on arasında arttırılabileceği umulmaktadır. Memenin korunduğu ameliyatlar Memenin korunduğu bir ameliyatta tümörün tamamı ve tümör yatağının sınırında bulunan sağlıklı doku (bir santimetreye kadar) alınır. Tümörün bu kenar sınırı, sağlıklı ve hastalıklı doku arasındaki güvenli mesafesidir. Memenin korunduğu cerrahinin başlıca kriterlerinde biri, memenin tümör büyüklüğüne olan oranıdır. Buna göre eğer tümör ile sağlıklı doku arasında bir santimetrelik bir güvenli alan var- sa, bu durumda büyük bir memenin beş santimetre büyüklüğündeki bir tümörde bile komple alınmasına gerek yoktur. Kozmetik açıdan bakıldığında memenin korunduğu ameliyat en ideal çözümdür: Geriye de sadece çok küçük, hatta zamanla kaybolan bir yara izi kalır. Ameliyat kesikleri genelde doğrudan tümörlü doku üzerine yapılır. Tümörün bu şekilde ameliyat edilmesiyle birlikte genelde koltuk altı boşluklarındaki lenf düğümleri de alınır ve hastalığın önünde hangi safhanın bulunduğu güvenle tespit edilir. Bunun sonucunda da lenf tıkanması, kolu oynatamama veya hareket sırasında ağrı gibi rahatsız edici yan etkiler görülebilir. Yeni, hatta şu ara standart haline gelmiş ameliyat işlemlerinden biri örn. Sentinel-nod-biyopsisidir ve bu tür müdahalelerin amacı, lenf düğümlerinin koltuk altı boşluklarından alınmasını (aksilla diseksiyonu) azaltmaktır. Sentinel-lenf nodu (Türkçe: “Bekçi lenf düğümü”) anatomik açıdan kanserli meme bölgesine en yakın ilişkidedir. Bu lenf bir kontrast maddesi yardımıyla işaretlenir, ameliyatla alınır ve daha sonra da hassas doku incelemesine tabii tutulur. Eğer bu lenfte kanser hücresi bulunmuyorsa, büyük olasılıkla diğer lenf düğümlerinde de kanser hücresi bulunmadığı varsayılabilir. Dolayısıyla da diğer lenf düğümlerinin alınmasına gerek yoktur ve yan etki oranları da azalır. Bir tedavinin ameliyattan önce veya sonra mı yapılması gerektiğine bağlı olarak neoadjuvant ve adjuvant terapi uygulanabilir. Neoadjuvant terapi Adjuvant terapi Adjuvant terapi ameliyattan sonra yapılır. Bu dönemde artık tümör hakkında çok sayıda bilgi bulunmaktadır: Büyüklüğü, Hormon ve HER2/yeni reseptör durumu ile lef düğümüne sıçrama olup olmadığı. Sonraki tedavinin radyoterapi, kemoterapi, anti hormon terapisi, antikor terapisi ne şekilde yapılacağı bu faktörlere bağlıdır. Buradaki hedef sonradan yapılan tedaviyle, vücuttan halen bulunan kanser hücrelerini parçalamak ve hastalığın ilerlemesini veya tekrar nüksetmesini önlemektir. Neoadjuvant terapide ameliyattan önce kemoterapiye başlanır. Bunun amacı, kötü huylu bir tümörün ameliyattan önce küçülmesi ve örn. küçük meme yapısına ve büyük bir tümöre sahip kadınlar da memeyi koruyan bir ameliyat yapılabilmesidir. Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer Sentinel-Nod-biyopsisinde tümöre en yakın olan lenf düğümleri, yani „bekçi lenf düğümleri“ alınır. Bun- “Birçok kadın için göğüsleri kadınlığın en önemli simgesidir. Ancak bazı kadınlar için de göğsün pek önemi yoktur. Göğüs yapısıyla ilgili soru da sadece hastanın düşünceleri önemlidir.” lar radyoaktif maddelerle ve maviye boyanarak bulunabilir. Kansersiz diğer lenf düğümleri alınmaz. Bu şekilde olası yan etkilerde en az indirgenmiş olur. 22 23 Işın terapisi (Radyoterapi) Işın terapisi (radyoterapi) meme kanseri tedavisinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu tedavi yöntemi yardımıyla, geriye kalmış olası tümör hücreleri memede veya yara izi bölgesinde parçalanarak kanserin lokalde tekrar nüksetmesi önlenir. İki veya üç hafta sonra, yani ameliyat yarası iyileştiğinde ve radyoterapi planlaması tamamlandığında, bu terapiye baş­ lanır. Münferit durumlarda müdahale sırasında bile intraoperatif radyo­ terapi uygulanabilir Henüz ameliyat sırasında tümör yatağına uygulanan ışınlar sayesinde, sonradan uygulanacak radyoterapi de bir – iki hafta kısaltılabilir, bu şekilde de o bölgedeki tüm tümör hücrelerinin parçalanma güvenilirliği de artar. Radyoterapiye tam olarak ne zaman başlanması gerektiği de bir kemoterapiye ihtiyaç olup olmamasına bağlıdır. Buna göre de radyoterapiye kemoterapi tamamlandıktan sonra başlanır. 30 günlük seanslarda gerçekleştirilen radyoterapi sadece bir kaç saniye sürmektedir. Burada günlük alınan tek doz ile toplam doz birbirinden ayırt edilmelidir, bu esnada da planlanan temel doz kısmi dozlara (fraksiyonlara) bölünür. Temel doz terapi hedefine (kuratif veya palyatif) ve tümörün bulunduğu yere bağlıdır. Günümüzde uygulanan tedavilerde ışın yoğunluğu öyle dozlara ayrılarak kontrol edilir ki normal şartlar altında cilt üzerinde ciddi yanıklar meydana gelmez. Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck “Günümüzde modern radyoterapide ışınlar doğrudan hedef noktaya doğrultulabilmektedir. Bu şekilde de çevredeki doku, kalp ve akciğerler korunur. Ciddi yan etkiler de beklenmez.” Radyoterapi, ilerlemiş hastalık safhalarında da metastaz tedavisi için kullanılmaktadır. Tedavi hedefi ilk etapta ağrıyı azaltmak ve metastazın bulunduğu bölgeye bağlı olarak başka komplikasyonları (örn. kemik metastazında kemiğin kırılmasını) önlemektir. Ancak tedavi görmüş bir bölgeye sadece bir kere radyoterapi uygulanabilir, çünkü fazla ışınlama hücrenin genine zarar verebilir. Yan etkiler Radyoterapinin uygulandığı bölgedeki cildin genellikle kızarması ve çok hassaslaşması oldukça rahatsız edici görülmektedir ve bu nedenle de radyoterapi sırasında suyla temas etmemelidir, sadece pudralanabilir. Bunun dışında birçok meme kanseri hastası radyoterapinin çok da rahatsız edici olmadığını belirtmiştir. Sıkça görülen yan etkiler yorgunluk ve huzursuzluktur. Radyoterapi süresinin artmasıyla bu şikayetler de artsa da, terapi sona erir ermez hemen yok olurlar. 24 25 Kemoterapi Kemoterapi de aynı radyoterapi gibi başarılıdır, çünkü verilen ilaçlar (Sitostatik maddeler) özellikle de kanser hücreleri gibi çabuk büyüyen hücrelere saldırmaktadır. Meme kanseri tedavisinde birçok sitostatik ilaç şemalar halinde kombine edilerek kullanılır. Tekrar nükseden bir kanser halinde kemoterapinin amacı meme kanserini durdurmak ve hastalık semptomlarını kontrol altında tutmaktır. Bu durumlarda ölçülü seyir altında daha az agresif olan bir terapi kombinasyonu (iki veya daha fazla ilaçla tedavi) veya bir mono terapi (tek bir ilaçla tedavi) daha uygun olacaktır. Prognostiğin uygunsuz olması ve klinik seyrin çok çabuk olması halinde ise daha yoğun bir kemoterapi tercih edilmelidir. İlacın döngüsü sayısı ve alınma şekli ilgili kemoterapi ilacına göre değişir. Kemoterapinin kendisi ise tümör ilerleyene kadar devam ettirilebilir. Başka bir strateji ise tam bir emisyon (görülen tümörün tamamen yok olması) veya bulguların stabilizasyonu halinde kemoterapiyi durdurmak ve tümör ilerlemeye başladığında da tekrar başlatmaktır. Kemoterapi çok katı bir zaman planı çerçevesinde, birçok döngüde uygulanır. Genellikle haftada veya üç haftada bir verilen ilaçtan sonra bir mola verilir. Kemoterapi ilaçları farklı kombinasyonlar halinde kullanılabilir. Bu da güncel terapi direktiflerine ve bireysel durumla ilgili tahminlere dayanır. Günümüzde Antrasiklin‘lerden oluşan kemoterapi kombinasyonları ve Taksan etken maddesi sınıfına sahip şemalar kullanılmaktadır. Kemoterapi genelde ayakta tedavi şeklinde uygulanır, yani ilaç hastaya enjekte edildikten sonra hasta hemen evine dönebilir. Bu durum, hastada ilerlemiş bir meme kanseri söz konusu olduğunda da geçerlidir. Hastaya örn. sabah klinikte veya onkoloji muayenehanesinde bir infüzyon verilir ve hasta bundan sonra evine veya işine dönebilir. Bilinen infüzyon terapilerinin yanı sıra günümüzde metastaz durumlarında tablet şeklindeki bir kemoterapi de uygulanabilir, bu yöntem sayesinde hastanın sürekli muayenehaneye veya hastaneye gelmesine gerek kalmaz. Bu ilaç oldukça akıllı bir etki mekanizmasına sahip bir etken maddesi içerir. Bu etken maddesi ilk önce tümör dokusundaki aktif maddeye dönüştürülür ve burada aynı etkiyi yarattığı halde daha az yan etkiye neden olur. Yan etkiler Kemoterapi sırasında hastalara sıkça infüzyon verilmesi gerektiğinden cilt altına bir tür Port-sistemi takılır. Bu sistem, köprücük kemiğinin altına yerleştirilen yaklaşık 4 cm büyüklüğündeki bir metal gövdedir (port odacığı). Bu gövdeden ince plastik bir borucuk çıkmakta ve kalbin hemen önünde bulunan merkezi toplar damara gitmektedir. Bunun bir avantajı hastaya her infüzyon yapılması gerektiğinde yeni bir toplar damar girişine gerek olmaması ve diğer taraftan da ilacın daha kolay verilebilmesidir. Bu Port kemoterapi tamamlandıktan sonra çıkarılır. Kemoterapide vücuda kandan çok etkili hücre zehirleri verilir ve bunlar çok çabuk büyüyen kanser Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck hücrelerini yok eder. Ancak bu işlem çok çabuk büyüyen normal hücreleri de, örn. terapi sırasında “Kemoterapi genel tedavimizin bir parçasıdır, ancak artık en önemlisi değildir.” neredeyse tamamen dökülen saçları da etkiler. 26 27 Kemoterapiyle birlikte sağlıklı ve sıkça bölünen hücreler de (örn. saç folikülleri, kemik iliği ve mukoza) etkiye uğradığından saç dökülmesi, zayıflık, mide bulantısı, yorgunluk gibi yan etkiler görülmektedir. Saçlar tedaviden üç ila altı ay sonra tekrar büyümeye başlar. Ayrıca diğer akut yan etkiler de Sitostatik ilaç tedavisi kesildikten sonra ortadan kalkar. Son birkaç yılda tedavi daha da geliştirilmiştir. Günümüzde artık mide bulantısı ve kusma gibi yan etkilere karşı oldukça etkili olan ve kemoterapinin yan etkilerini azaltabilen çok sayıda ilaç arasından bir seçim yapılabilmektedir. Bilimsel tıbbi uzman şirketler çalışma birliğine (AWMF) ait “Onko­ loji rehberlik programı” , hastalar için özel olarak, meme kanserinin teşhisi, terapisi ve tedavi sonrası bakımıyla ilgili şuan da en güncel olan talimatları bir araya getiriştir. Hasta talimatnamesi “Meme kanseri 1: Hastalar için ilk hastalık ve DCIS ile ilgili bir talimatname” 2010 ve hasta talimatnamesi “Meme kanseri 2: ilerlemiş hastalık, nüksetmiş hastalık ve metastaz oluşumu” 2011 isimli talimatnameleri şu linkte bulabilirsiniz: http://leitlinienprogramm-onkologie.de/Patientenleitlinien.8.0.html Buna ek olarak, Arbeitsgemeinschaft Gynäkologische Onkologie e.V. (Jinekolojik Onkoloji Derneği) güncel bir hasta kılavuzu yayınladı: www.ago-online.de/fileadmin/downloads/pdf/2012/AGO_Patienten_2012_Buch.pdf Her iki broşür de kendiniz için ne yapabileceğiniz, muayenelerin avantaj­ ları ve dezavantajları, doktorunuza yöneltebileceğiniz önemli sorular, hasta hakları ve bilinmeye değer adresler hakkında bilgiler içermektedir. “Bu yıldan sonra birçok kişi bana şunu söyledi: „Bu yılı aklından artık çıkar, geride kaldı“. Bende şöyle düşündüm: Ben geçtiğimiz yılı aklımdan çıkarmak istemiyorum ki. O yıl çok güzel şeyler yaşadım.” Ute (55) 28 29 Anti hormon tedavisi Hormonlar vücudun „aktarıcı madde­ leridir“ ve büyüme, metabolizma ve cin­sel davranışlar gibi bir ömrü boyunca süren işlemleri düzenler. En önemli kadın hormonu olan östrojen genelde yumurtalıklar da oluşur ve hormon reseptörleri yardımıyla vücuttaki çeşitli hücrelerini büyüme işlemini stimüle eder. Belli başlı tümör hücreleri de bu reseptörlere, yani östrojen için bağlantı noktalarına sahiptir ve bunlardan büyüme dürtüsünü alırlar. Anti östrojenlerle ise bu hormonların etkisi ve dolayısıyla da tümörün büyümesi frenlenebilir, hatta bloke edilebilir. Bazı yeni maddelerde östrojen oluşumunu önler, ancak aynı tedavi hedefine sahiptirler. Uygulanan bu meme kanseri tedavisi oldukça etkilidir. Erken safhalarda ve çok uygun bir risk profilinde anti hormon tedavisi ameliyattan sonra tek başına uygulanabilir, ancak bunun için tümör hücrelerinin reseptör açısından oldukça pozitif olması gerekir, yani yüzey üzerinden çok sayıda hormon reseptörü bulunmalıdır. Hormon tedavisi diğer risk gruplarında radyoterapiden veya kemoterapi-radyoterapi kombinasyonundan sonra uygulanır ve birincil terapiden sonra beş sene boyunca devam ettirilir. Anti hormon tedavisinde farklı birçok madde kullanılabilir. Hangi maddenin kullanılacağı ise ilk etapta hastanın menopoz öncesi dönemde mi yoksa sonrası dönemde mi bulunduğuna bağlıdır. Anti-östrojenler Reseptörleri istila eden anti östrojenler tablet şeklinde verilebilir. Bu sayede östrojenlerin tümörün büyümesini teşvik edici etkisini önlerler. Ancak östrojen eksikliği de (aromataz önleyici ilaçların kullanılmasında olduğu gibi) kemik yoğunluğuna olumsuz etki edebilir ki bu da osteoperoza neden olabilir. Bu durumda doktorla görüştükten sonra ek olarak kalsiyum ve vitamin D alınması tavsiye edilir. Spor yapmak da osteoporoz‘u önleyebilir. Aromataz önleyiciler Aromataz önleyicilerin alınmasıyla östrojen oluşumu önlenebilir ve bu şekilde büyümeyi teşvik etme ihtimali tamamen ortadan kalkar. serbest bırakan ve yumurtalıklarda östrojen oluşmamasını sağlayan bir implant enjekte edilir. GnRH-Analogları Tamoxifen‘lerle veya aromataz önleyicilerle kombine halde verilir, çünkü bunlar östrojenin kemik içerisinde oluşmasını önlememektedir. Östrojen reseptör antagonistleri “Saf” östrojen reseptör antagonistleri sadece hormon reseptörlerini istila etmekle kalmaz, aynı zamanda da reseptörlerin ayrışma işlemini de hızlandırırlar. Bu şekilde bu etki mekanizması tüm diğer anti hormon tedavisi yöntemlerinden farklılık göstermektedir ve meme kanseri artık anti östrojen ve aromataz önleme terapisine cevap vermeyen hastalar için de uygulanabilir. “Saf” östrojen reseptör antagonistleri ayda bir kere iğneyle verilir. GnRH-Analogları Östrojenin çoğunluğunun yumurta­ lıklarda oluştuğu genç kadınlara ek olarak GnRH-Analogları da verilir. Her dört haftada bir karına, eten maddeyi Gestagen Gestagen grubundaki hormonlardan başka bir kadın hormonu olan Progesteron da yüksek dozlarda hormon reseptörü pozitif olan tümörlerin gelişimini durdurabilir. Ancak yan etkileri çok fazla olduğundan (Kilo artışı, su birikimleri, yüksek tromboz ve emboli oluşma riski, yüksek kan basıncı ve ruh halinde sık değişim) gestagen tedavisi, diğer anti hormon tedavileri artık etki etmediğinde uygulanır. 30 31 Yan etkiler Bir anti hormon tedavisi birçok hasta için kemoterapiye göre daha az yan etkiye neden olur. Bu nedenle de hormon reseptörü pozitif olan tümörlerde bu yöntem tercih edilir. Tüm hastaların yüzde 60‘ında hastalıkta gerileme görüleceği düşünülmelidir. Anti hormon tedavisinin olası yan etkileri genellikle tipik menopoz şikayetleri, örn. terleme, uyku bozukluğu, ruh hali değişimleri ve kilo artışıdır. Bu durumda doktorla görüşülerek adaçayı, kılıç otu veya anti depresif ilaçlar kullanılabilir. Menopoz dönemindeki kadınlar bu yan etkileri pek de rahatsız edici bulmazken, anti hormon tedavisi daha genç kadınlar da doğurganlığın sonu anlamına gelir. tüm hastaların yaklaşık yüzde 20‘sinde bu yan etki görülmektedir. Eğer cinsel isteğin azalması ruhsal açıdan bir sorun oluşturuyorsa, psikoterapi desteği alınabilir. Hastalar ayrıca bu konuyu doktorla veya bir yardım grubuyla konuşmaktan da çekinmemelidir. Bu durumda hasta bu yan etkilerden dolayı ilaç alımını kendi kararıyla durdurmadan önce bir doktorla görüşmeli ve tüm tedavi olanaklarını konuşmalıdır. Bu olası yan etkilere rağmen hormon tedavisinin verimliliği kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Bu tedavi sayesinde kanserin gelişmesi veya tekrar nüksetmesi önlenebilir. Kanseri yayılmış (metastaz oluşumu ) olan kadınlarda da hormon tedavisi başarıyla uygulanabilir.. Tüm kadınları etkileyebilecek diğer yan etkiler ise vajinada kuruluk ve cinsel istekte azalma olabilir. Kuruluğu gidermek için kayganlaştırıcı kremler ve östrojen jeli kullanılabilir. Cinsel isteğin azalması ise kesinlikle kişisel bir hata olarak görülmemelidir, çünkü Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck “Hastalar kendilerini rahatsız eden her şeyi biz doktorlara anlatabilmelidir. Eğer bir hasta uygulanan tedaviyi istemiyorsa, bunu bize söylemelidir. Elbette alternatif yöntemler var. Yan etkiler genelde önlenebilir. Ancak yardımcı olabilmemiz için bize önce danışılması gerekir, bu nedenle de hastalardan ricam bizimle konuşmalarıdır.” 32 33 Anti hormon tedavisi Antikor tedavisi hedefe yönelik tedavi­ lerdendir. Bu tedavi türleri kemoterapiye göre sağlıklı dokulara az etki eder veya hiç etki etmez. Kanser hücrelerinin spesifik özellikleri bu tedavi sırasında bloke edilir ve bu şekilde tümörün büyümesini durdurur. Bu tedavi yöntemiyle özellikle de meme kanserinde çok önemli başarılar elde edilmiştir. Aynı hormonlara benzer biçimde burada da belli başlı büyüme faktörleri reseptörler yardımıyla vücut hücrelerinin olgunlaşmasını düzenler. Bu esnada da normal vücut hücrelerinin yüzeyinde reseptör proteini olarak bulunan HER2/ yeni-Proteini önemli bir rol oynar. HER2/yeni-reseptörleri meme kanseri hücrelerinin yüzeyinde çok sayıda görülebilir. Bu, hastaların yaklaşık yüzde 20‘sinde görülmektedir. Bu durumda reseptör sayısı genellikle olması gerekenin 100 katına çıkar. Bu tür bir HER2/ yeni-aşırı ekspresyonu tümörün daha (1) çabuk büyümesi ve metastaz oluşumu için bir tehlike anlamına gelmektedir. Yıllar önce HER2/yeni-Protein‘e karşı reseptör noktalarını bloke eden bir antikor bulunabilmiştir. Büyüme sinyalleri artık aktarılamamakta ve dolayısıyla da hücrelerin büyümesi engellenmektedir. Ayrıca tümör hücreleri, yüzeyleri antikorlar istila edilerek işaretlenir ve bu şekilde de vücudun bağışıklık sistemine ait hücrelerin saldırısına uğrarlar ve yok edilirler. Antikor tedavisi ileri safhalarda tek başına veya kemoterapiyle veya anti hormon tedavisiyle birlikte uygulanabilir. Sayısız araştırma sonucunda ileri safhalardaki HER2/yeni-pozitif meme kanserinde de tümör gelişiminin frenlenebildiği görülmüştür. Erken safhalardaki meme kanserinde antikor tedavisi bir yıl sürer. Yayılmış meme kanserinin tedavisi ise, ilaçlar pozitif bir etki gösterene ve kanser durana kadar sürdürülmelidir. Kemoterapiden farklı olarak tedavide sadece kanser hücreleri zarar görür. Eğer hastalık HER2- antikor tedavisine rağmen ilerlerse, HER2/ yenireseptörüne yönelik başka tedavi olanakları da bulunmaktadır, örn. “Small Molecules”. Bu küçük moleküller kanser hücrelerine girer ve burada reseptör­ lerin hücre içinde bulunan parçaları olan tirosinkinazları bloke ederler. Hücre bölünmesi sürecini başlatan büyüme faktörleri sinyalleri artık iletilmez ve tümör gelişimi durdurulur. Küçük moleküllerle yapılan bu tedavi kemoterapiyle kombine halde uygulanır. Eğer tümör yüzeyinde aşırı derecede çok HER2/yeni-reseptörleri varsa, bu durumda HER2-antikor tedavisi hem metastaz oluşumunda hem de erken safhadaki meme kanserinde standart olarak uygulanır. Antikorların kemoterapiyle birlikte verilmesi ise nüksetme eğilimlerinin önlendiğini ve iyileşmeye katkı sağladığını göstermiştir. (2) Yan etkiler İnfüzyon sırasında gribe benzer semptomlar görülebilir, örn. ateşlenme ve üşüme gibi. Bu yan etkiler özellikle ilk infüzyondan sonra görülür, sonraki infüzyonlarda ise nadiren görülürler. Genelde infüzyona verilen kısa bir ara bu semptomları yok etmeye yarar, infüzyon daha sonra devam ettirilebilir. Gerektiği takdirde grip semptomları ilaçlarla (örn. Paracetamol) ile kontrol altına alınabilir. HER2- antikor tedavisinden önce güvenlik amacıyla tüm hastaların kalp fonksiyonları kontrol edilir. Bu da genel olarak bir Elektrokardiyogram (EKG-) ve ultrason (ekokardiyografi) ile düzenli aralıklarda yapılır. Temel olarak antikor tedavisi kemoterapiye göre daha az rahatsız edicidir, çünkü hedefe yönelik etkisi sayesinde sağlıklı hücrelere zarar vermez. (3) Meme kanserinde bazı tümör hücrelerinin yüzeyinde reseptörler bulunur (1). Eğer bu reseptörler HER2antikorlarıyla istila edilmişse kanser hücrelerine giden büyüme sinyalleri azalır (2). Bu şekilde de bu hücrelerin çoğalması yavaşlatılır ve ideal bir şekilde de kanser hücrelerinin ölmesine yol açar (3). Bir hastanın bu HER2-antikorundan fayda görüp görmeyeceği, tümör hücrelerinin yüzeyinde HER2-reseptör proteinlerinin bulunup bulunmamasına bağlıdır. Bu nedenle de genellikle önce HER2-reseptör durumu kontrol edilir. 34 35 Anti anjiyogenez İlerlemiş meme kanseri veya metastaz teşhisi konan hastalar için çok sayıda tedavi opsiyonları bulunmaktadır. Son birkaç yılda ise anjiyogenez önleyiciler de kullanılmaktadır. (1) Bir tümör nasıl büyür? Tümör gelişiminin önlenmesi Yan etkiler Anjiyogenez‘den kastedilen yeni kan damarlarının oluşumu, anjiyogenez önlemesindeyse bu kan damar oluşumunun önlenmesidir. Bir tümör oluştuğunda bu tümör ilk etapta yakın çevredeki besin maddeleri ve oksijenle beslenebilir. Tümör yaklaşık iki mili­ metre büyüklüğe ulaştıktan sonra kendi beslemesini sağlamalıdır ve bunun için de kan damarlarının tümörlü doku içerisine girip bununla birleşmesini sağlayan aktarıcı maddeler serbest bırakır. Bu tür damar büyüme faktörlerinin en önemli grubu VEGF‘lardadır (Vascular Endothelial Growth Factors). Damar hücreleri bu damar büyüme faktörü sinyalin aldıklarında yeni kan damarları oluştururlar ve bunlar da tümörü besin ve oksijenle besler. Bu şekilde de tümör büyür ve yayılır (metastaz oluşumu). Biyoteknolojik olarak hazırlanmış bir antikor, VEGF büyüme faktörlerini yakalayıp bunların etki etmesine engel olarak yeni damar oluşumunu önler. Bu nedenle de anjiyogenez önleyicisinin hastalığın ilerlediği tespit edildikten hemen sonra kullanılması çok önemlidir, çünkü bu şekilde yeni damar oluşumu mümkün olabilen en erken şekilde önlenir ve tümör gelişimi durdurulur. Anjiyogenez önleyicisi burun kana­ ma­sına yol açabilir ve bazı hastalarda kan basıncını arttırır. Bu nedenle kan basıncı düzenli olarak kontrol edilmelidir. Baş dönmesi, burun kanaması gibi yüksek kan basıncına veya kanama eğilimine işaret eden yan etkilerin doktora hemen bildirilmesi çok önemlidir, bu şekilde doktorunuz gerektiği takdirde uygun bir tedavi yapacaktır. (2) Bu tedavinin amacı ise tümörün kemoterapiye cevap verebilme özelliğini iyileştirmek ve hastalığın ilerlemesini mümkün olduğunca uzun bir süre için geciktirmektir. Bu nedenle de anjiyogenez önleyicisi önce kemoterapiyle kombine halde ve daha sonra tek başına, tedavi etkisi devam edene kadar verilir. İnfüzyon genelde her üç haftada bir yapılır. (3) Tümör hücreleri, kan damarlarına sinyal gönderen ve bunları büyümeye teşvik eden VEGF damar büyüme faktörlerini serbest bırakır (1). Bu yeni damarlar sayesinde de tümör besin ve oksijenle beslenir (2). Antikor ise bu VEGF damar büyüm faktörlerini bağlar ve bloke eder (3). Tümör damarları geri çekilir, ayrıca da yeni damar oluşumu da bloke edilir. Tümör artık yeterince beslenmez ve “açlıktan ölür“. 36 37 Kemik metastazının tedavisi İskelet sistemi meme kanseri hücrelerinin en sık metastaz oluşturduğu yerlerden biridir. İlerlemiş meme kanserine sahip hastaların yaklaşık üçte ikisinde, hastalık boyunca kemik metastazları gelişir. Bundan özellikle de dingil iskeleti, yani omurga, leğen, üst baldır kemikleri ve kaburgalar etkilenir. Hem kemik oluşturan hem de kemikleri eriten hücreler bulunmaktadır. Normalde kemik oluşumu ve kemik erimesi bir dengededir. Ancak bazı tümör hücreleri kemiksi maddeyi eriten hücreleri aktif hale getirir, bunlara „kemik kemiren hücreler“ veya osteoklast‘lar denir. Gittikçe artan kemik erimesi de beraberinde kalsiyumun kemikten kana çökmesine neden olur. Kalsiyum seviyesinin bu şekilde yükselmesi ise sayısız metabolizma işlemlerini etkiler ve bu nedenle de ciddi komplikas­ yonlar oluşabilir. Artan kemik erimesi nedeniyle kemikte kalsiyum oranı ve dolayısıyla da kemiğin dayanıklılığı azalır. Bunun sonucunda da kemik kırılması, omur parçalanmaları ve kemik ağrıları meydana gelebilir. Kemik metastazları genelde uzun süre fark edilmez. Kemik metastazı varlığına işaret eden ilk belirti genelde kemiğin eridiği bölgelerdeki ağrılardır. Hastaların yarısından fazlası, kemik metastazı tespit edildiği anda ağrıların uzun süreden beri devam ettiğini bildirmişlerdir. Bu nedenle de iskelet sisteminin bir bölgesinde yeni oluşan ve devam eden ağrıların ciddiye alınması ve doktor gidilmesi çok önemlidir. Kemik metastazının tedavisinde günümüzde bisfosfanatlar kullanılmaktadır. Bunlar kemiğin daha fazla erimesini önler, kandaki kalsi- yum seviyesini düzenler ve kemik ağrılarını etkili bir şekilde azaltır ki bu da hastanın yaşama kalitesi için çok büyük bir öneme sahiptir. Bisfosfonatlar kemik metastazında hastaya ömrü boyunca verilir. Kullanım ve yan etkileri visinin durdurulup durdurulmayacağı hakkında görüşülmelidir. Kemik metastazı alanında yeni bilgiler ve ilerlemeler kaydedilmiştir. Günümüzde artık kemik metastazında kullanılan antikorlarda bulunmaktadır. Antikor subkutan verilir, yani iğneyle cilde enjekte edilir. Bisfosfonatlar ya her gün tablet olarak veya ayda bir kere infüzyon olarak verilir. Bunlar başka tedavilerle kombine edilerek de verilebilir ve genel­ likle vücut tarafından iyi karşılanır. Bisfosfonat damardan verildiğinde ilk etapta gribe benzer semptomlar görülebilir, tablet şeklinde alındığında ise mide bulantısı ve mide-bağırsak şikayetlerine yol açabilir. Bisfosfonat kemik metabolizmasına etki ettiğinde, çenesinden ameliyat olacak hastaların mutlaka doktorlarını bu durumdan haberdar etmeli ve Bisfosfonat teda- Jutta (48) “Doktor hastayı tedavi konusunda acele ettirmiyorsa ve insan buna kendisinin karar vermesi gerektiğini biliyorsa, duruma çok farklı bir açıdan bakılabiliyor ve tedaviye daha iyi katlanılabiliyor.” 38 39 Memenin yeniden oluşumu Bir memenin ameliyattan sonra tekrar oluşturulup oluşturulmayacağı veya ne zaman oluşturulacağı konusu tamamen hastanın isteğine bağlıdır. Memenin tümör alındıktan hemen sonra oluşturulmasının mümkün olduğu gibi daha sonra oluşturulması da (ancak bu tercih ikinci bir ameliyatı daha gerektirecektir) mümkündür. Bu nedenle de bazı hastalar memenin yeniden oluşturulmasına bilinçli olarak karşı çıkmakta ve memenin ampütasyonunu tercih etmektedir. Bundan dolayı kendilerini daha güvende hissederler veya memenin korunduğu bir ameliyattan sonra radyoterapiyi reddederler. Doktor veya cerrah çeşitli tekniklerin avantajları ve dezavantajları hakkında bilgi verir. Bu problem sosyal yardım gruplarında da görüşülebilir. Sosyal yardım grubundaki insanlar çok farklı deneyimlere sahiptir ve bu şekilde kendi hissettiklerini ve yaşadıklarını anlatabilirler. Memenin rekonstrüksiyonunda temel olarak alınan dokunun bulunduğu bölge doldurulur ve bu şekilde memeye tekrar sağlıklı bir görünümün kazandırılmaya çalışılır. Bu kararın alımında önemli olan hastanın, örn. tedaviyi yapan doktor veya cerrah tarafından kapsamlı şekilde bilgilendirilmiş olmasıdır. “Şöyle düşündüm: Elbette ben hala benim. Ruhum zarar gördü ancak ne olursa olsun bu hala benim. Saçlar tekrar uzar. Ve o anda şu düşünce geldi aklıma: Yeni bir göğüs yaptıracağım. Bunun yapılabildiğini biliyorum, artık dıştan da tekrar komple bir kadın olacağım.” Peggy (40) 40 41 Meme için koruyucu ameliyat sonrasında rekonstrüksiyon Günümüzde kadınların yaklaşık yüzde 80‘i meme korunarak ameliyat edilebilir. Çok küçük tümörlerde meme görünümü değişmediğinden başka bir ameliyata gerek yoktur. Ancak büyük tümörlerde durum farklıdır, çünkü bunlarda ameliyat sırasında çok fazla doku alınmak zorundadır. Bu nedenle de iki meme arasında belirgin bir fark ortaya çıkar ve bu da kadının estetik görünümünü açısından ona büyük yük oluşturabilir. Bu etkiler, ameliyat planlanırken dikkate alınmalıdır. sırasında veya daha sonra ameliyat edilen memenin boyutuna uyarlanabilir (redüksiyon plastiği). Tümörün bulunduğu yere göre, hedeflenen güvenli sınıra ulaşabilmek için meme ucunun kesilmesi gerekebilir. Kozmetik açıdan mümkün olabilen en iyi tedavi sonuçlarını elde edebilmek için meme ucunun rekonstrüksiyonu önerilir. Günümüzde meme ucunun vücuttaki bazı malzemelerden oluşturulması veya dövme şeklinde çizilmesi mümkündür. Boyut farklarını önlemek için ameliyat edilmemiş meme, ameliyat Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer “Yapay Prof. Dr.memenin med. Rolfkendi Kreienberg memeye olan oranı zamanla değişir . İlk etapta önemli olan meme olmaktır. Bunun için de birçok memeEs gibt kanseri Frauen,hastalığını für die der yenip Verlustgüvenli der Brust ein ganz wesentlicher Punktkadın ist. Diesen sini feda etmeye hazır. Ancak daha sonra kendi etinden ve kanından bir memeye Frauen müssen brusterhaltende oder plastische Ope­ra­tionen zur Verfügung stehen. sahip olmanın olacağını düşünmeden edemezler.” Aber die Angst,güzel wieder zu erkranken oder zu sterben, ist lang­fristig und für die meisten Frauen viel wichti­ger als die Kosmetik. Meme kesildikten (ampütas­ yon) sonra rekonstrüksiyon n n n Aşağıdaki meme yapıcı işlemler uygulanır: yatta (genelde bir kaç ay sonra yapılır) cilt altına final protez monte edilir. Yabancı ve suni malzemelerle cilt genişletme tekniği Cilt kaslarının katlanması şeklindeki yapım (yabancı madde kullanılmadan) Hastanın kendi dokusuyla bağlantılı olarak bir silikon jel veya sodyum klorid çözeltiden oluşan bir implantla meme yapımı Ancak bu ameliyat tekniğinde dokular sertleşebilir ve fibrozlaşabilir (bunun anlamı bağ dokusunun çoğalmasıdır). Ayrıca esneme işleminden dolayı cildi iyileşmesi de zordur ve dolayısıyla da yaranın iyileşme süreci de uzayabilir. Bu da kozmetik açıdan kötü bir sonuca yol açabilir, bu özellikle uzun vadeli sonuçlar için geçerlidir. Cilt genişletme tekniği Bu yöntemin hedefi öncelikle ameliyat bölgesindeki cildi esnetmek ve daha sonra da bir implant kullanılarak memeyi tekrar oluşturmaktır. Bu esnada da meme kasının altına plastik bir yastık konur ve sodyum klorid çözeltisiyle doldurulur, bu şekilde sonraki tedavi adımı için ciltte istenen esneklik elde edilir. Bu esneklik yaklaşık sekiz hafta sonra elde edilir. İkinci bir ameli- Cilt kas parçasıyla meme yapımı (hastanın kendi dokusuyla) Bu yöntemde cerrah yabancı bir malzeme kullanmayıp sırttan (Latissimusdorsi parçası) veya karın yüzeyinden (transversus-rectus-abdominis parçası, kısaca TRAM-parçası denir) aldığı bir cilt kası parçasını kullanarak meme yeniden modeller. 42 43 Kas parçasının sırttan veya karından kesildikten sonra meydana gelen kanam bozukları nedeniyle bu parçanın ölmesi, serbest veya saplı mikrovasküler yöntem ile kolayca önlenebilmektedir. Saplı yöntemde sırt veya karından alınan cilt kası parçası, kesilmiş memenin olduğu bölgeye kaydırılır ve bu esnada da kan damarlarından ayrılmaz. Bu işlem sırasında da, transplante edilen cilt parçasını memeyle birleşene ve yeni oluşan damarlarla kan dolaşım sistemine entegre olana kadar kan ve besinle besleyen ve bir sapa benzeyen bir köprü oluşur. Serbest mikrovasküler yöntemdeyse cerrah cilt kası parçasını keserken bunu damarlardan ayırır ve rekon­ strük­siyon için memenin olduğu bölgeye yerleştirir. Bir mikroskop yardımıyla transplanta ait damar uçlarını koltuk altındaki damarlarla birleştirir. Küçük bir meme genelde sırtta bulunan Latissimus-dorsi-jas parça­ sıyla tekrar yapılabilir. Ancak daha büyük bir meme için karındaki TRAMparçası daha uygundur. Bu cilt kası parçası dokularla birleşene kadar genelde sekiz hafta geçer. Vücudun kendisi tarafından meme yapımı + implant Bu yöntemde de yukarıdaki yöntemde olduğu gibi işlem yapılır. Eğer kas yapısıyla ameliyat edilerek kesilen memenin hacmine ulaşılamazsa, silikon jelinden veya soydum kloridden oluşan bir implant kullanılabilir. Yan etkileri Ameliyat bölgesinde uyuşukluk veya dokunmaya karşı hassasiyet gibi hisler kalıcı olabilir, çünkü önemli sinirler kesilmiştir. Meme tamamen kesilmişse uzun süreli hareket kısıtlılığı da söz konusu olabilir, çünkü oldukça belirgin bir yara izi o bölgede gerginlik hissi yaratabilir. Eğer meme tekrar oluşturulmazsa veya hasta protez kullanmak istemezse, aradaki ağırlık farkından dolayı duruş bozuklukları meydana gelebilir. Hedefe yönelik bir fizyoterapiyle bu semptomlar azaltılabilir veya yok edilebilir. Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz “Günümüzde hastaların yüzde 70-80‘i memeleri korunarak ameliyat edilir. Aslında bir kadın memesini artık sadece iltihaplı meme kanserine yakalanmışsa kaybeder.” 44 45 Rehabilitasyon Kanser hastalığından sonraki rehabilitasyon süreci, günümüzde artık her Almanya‘daki her kanser hastasının alabileceği standart tedavinin bir parçasıdır. Genelde rehabilitasyon kliniğindeki üç-dört haftalık bir tedaviden sonra aşağıdaki terapiler ve hizmetler sunulur: n n n n n n n n n Spor ve hareket terapileri Beslenme danışmanlığı ve eğitimi Lenf ödem tedavisi Psikolojik danışmanlık ve terapi Rahatlama antrenmanı ve sanat veya ergoterapi Sosyal ve sosyal hukuka dayalı sorularda danışmanlık Hizmet ve ödeme talebinde yardım Mesleki ve sosyal entegrasyon desteği için alınacak tedbirler Tıbbi tedavi sonrası bakım planlaması Bu tedbirlerin amacı hastanın eski güc­ üne kavuşmasını sağlamak (nükseden bir kanser olsa bile) ve bu sayede hastanın kendi entegrasyon sürecini hızlandırmaktır. Bu tedbirlerin hasta eve döndükten sonra, ancak günlük yaşamında sorun yaşmaya devam etmesi halinde de alınması mümkündür. Mene kanseri hastası için bedensel, ruhsal ve manevi rahatlama aktivitelerinin yanı sıra rehabilitasyonda ayrıca kanser teşhisini ve tedavisini sakin kafayla idrak etme olanağı da tanınır. Hasta eğer evde ailesinin yanında çok büyük baskı görüyorsa, rehabilitasyon tedavisi planlanan davranış değişimlerini önceden denemeye ve bunları daha sonra günlük yaşamda başarıyla uygulamaya yarayabilir. Ancak rehabilitasyon önlemleri bir zorunluluk değildir. Her hasta bilinçli olarak rehabilitasyon tedavisini kabul veya reddedebilir. Ancak yine de var olan avantajları ve dezavantajları daima doktoruyla görüşmelidir. Rehabilitasyon tedavileri günlük bir klinikte de yapılabilir. Bir hasta rehabilitasyona gitmeye karar verirse, bunu kendisi talep etmelidir. Bu konuda yatılı tedavi sırasında kliniklerin sosyal hizmetleri ve bölgesel REHA hizmet kurumları yardım sunmaktadır. Rehabilitasyon kliniğinin seçimi genel­ de sağlık sigortasına dahil olup olma­ dığına bağlı olduğundan kısıtlıdır. Birçok Federal eyalette hastaların rehabilitasyon merkezlerine yatırılmasını üstlenen kurumlar bulunmaktadır. Ancak hastaya rehabilitasyon merkezini seçimine katılması önerilir. Çünkü kliniğin bulunduğu yer dikkate alınmalıdır. Birçok merkez göle yakın değil dağların ortasındadır. Hareket kısıtlılığı olan hastalarda (örn eklem veya kalp rahatsızlıkları) engebesiz bir bölgede bulunan bir rehabilitasyon kliniği seçmeleri önerilir. olmak istemezler veya başka kanser hastalarına yakın olarak tekrar olumsuz bir ruh haline bürünmeye korkarlar. Ancak hasta rehabilitasyona gitmeyi kabul edip etmeden önce, kendisi için uygun olan rehabilitasyon merkezi hakkında bilgi edinmesi ve tedaviyi yapan doktorlar bu tedbir hakkında görüşmesi önerilir. Birçok hasta ileri düzeydeki bu terapiyi kabul edip etmeme konusunda kararsızdır. Ailelerine daha fazla yük Ute (55) “Rehabilitasyona gitmeye aslında beni zor ikna ettiler. Merkeze gittiğimde de oldukça şüpheliydim. Ancak bir gün içinde çok mükemmel bir kadın grubu kurduk, hatta bugün bile halen görüşüyoruz. Çok güzel bir zaman geride kaldı ve bu zamanda sadece kendime odaklanma bana çok yaradı. Merkezde kendimi buldum.” 46 47 Ek tedavi yöntemleri Birçok kadın şu soruları sorar: “İyileşebilmek için başka ne yapabilirim? Tıp dışında başka veya ek iyileşme yöntemleri var mı? Sözde etkili “alternatif” kanser tedavileri hakkında çok şey okuyoruz, bunlara inanabilir miyim? Benim için hangi yöntem uygun?” Her hasta güvendiği bir doktora danışabilir ve ondan ne tür „ek“ ­tedavilerin uygulanabileceğini ve bu ek yöntemlerin şuan aldığı „modern tıp ilaçlarıyla“ ne kadar uyumlu olacağını öğrenebilir. Devam eden tedaviyle istenmeyen etkileşimlerin olup olmayacağını veya bu ek yöntemlerin tıbbi tedaviyi etkileyip etkilemeyeceğini tahmin edebilmek için doktorla konuşulması çok önemlidir. Ökseotu, enzimler, eser elementler ve vitaminler tedavilerin mide bulantısı ve halsizlik bir yan etkilerini azaltabilir ve genel durumu düzeltebilir. Ancak bunlar yine de modern tıbbın yerini almaz ve bu nedenle de bunların kullanılması mutlaka önce doktorla görüşülmelidir. Doğal tedavi önerilerinde ve vaatlerinde de hastanın çok dikkatli olması önerilir. Piyasada, özellikle de İnternette bir dizi “yara iyileştirici” bulunmaktadır ve bu kişiler, kanser gibi bir hastalığın verdiği güvensizlikten yararlanarak sizi kendi avantajlarına kullanmak isteyecektir. Eğer bir ilaç, hiçbir yan etki olmadan kanserin her türünü iyileştirebiliyorsa, bundan şüphe duymalısınız. Bunun için örn. Köln‘deki „doğal tedavi yöntemlerinin bilimsel gelişim enstitüsüne yönelebilirsiniz. Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck “Hastaların kendi iyileşme olanaklarını arttırmak için bir şeyler yapmaya çalışması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak burada vurgulanması gereken şudur: Kansere özel bir diyet yoktur. Tümörle mücadele etmek için belli başlı besinlerden vazgeçmeye gerek yoktur. Önemli olan tedavi sırasında ve sonrasında dengeli ve sağlıklı beslenmektir.” Ökseotu içeren preparat Ökseotu içeren çeşitli preparatlar yıllardan beri tümör tedavisinde kullanılsa ve bunların etkisi birçok araştırma sonucunda kanıtlanmış olsa da, bu preparatların modern tıp ürünlerine ek olarak kullanılması henüz kesin olarak kararlaştırılmamıştır. Belli başlı bağışıklık problemlerine sahip hastalarda ökseotunun ekten maddesi olan lektin (albümin ve şeker bileşimi), hedefe yönelik olarak bağışıklık sistemini desteklemek için kullanılabilir. Bunun yanı sıra ökseotu içeren preparatların kemoterapinin ve radyoterapinin kısa ve uzun süreli yan etkilerini de yumuşattığı bildirilmiştir. Ökseotu içeren preparatlar, doktor talimatlarına uyulduğu takdirde hastanın kendisi tarafından enjekte edilebilir (subkutan kullanım). Ancak bazı durumlarda enjeksiyon bölgesinde şiddetli kızarıklık, ateşlenme, baş ağrısı veya dolaşım bozukluğu gibi alerjik reaksiyonlar görülebilir. 48 49 Tümör nedeniyle bitkinlik: Akut ve uzun süreli bitkinlik Tümöre bağlı bitkinlik (bitkinlik sendromu da denir) birçok kanser hastasında tedavi sırasında görülür, hatta bazı hastalarda, tedavi tamamlandıktan uzun bir süre sonra da halen görülmüştür. Hatta ileri safhadaki meme kanserinde bu sendrom hastaların yarısından fazlasında görülmektedir. Bitkinlik, aşırı bir zorlanma olmadığı halde görülür ve dinlenildiği halde yeterli bir dinlenme olanağı sağlamaz. Bu nedenle de bu sendrom hastanın yaşama kalitesine ciddi etki eder, hatta tedavi seyrini bile ciddi anlamda etkileyebilir. Akut bitkinliğin oluşmasında tümörün kendisi sorumlu tutulabilir. Bu sendromun nedeni ise vücuttaki güç rezervlerini sürekli harcayan farklı ve tümör bağlı değişimlerdir. Ancak tümör tedavisi de bitkinliğe neden olabilir. Tedavi hastayı çok zorlar ve hem bedensel hem de duygusal açıdan masif bir yorgunluğa neden olabilir. Çünkü kemoterapi ve radyoterapi sadece kanser hücreleriyle savaşmakla kalmayıp vücudu da çok zorlamaktadır. Kan oluşumu önlendiğinde,vücut direnci azalabilir (lökopeni, yani akyuvarlar eksikliği), kanama tehlikesi artabilir (trombopeni, yani an pulcuğu - trombosit - eksikliği) ve uzun vade de anemi (alyuvar - eritrosit- eksikliği) meydana gelebilir. Anemi Kandaki eritrositlerin görevi oksijeni taşımaktır. Oksijen nefesle akciğerlere ve buradan da eritrositlere aktarılır ve kan dolaşım sistemiyle tüm vücuda yayılır. Alyuvar sayısı ne kadar azsa, organlara sağlanan oksijen beslemesi de o kadar kötüdür. Kemik iliğindeki alyuvar üretimi ise Eritropoetin hormonuyla stimüle edilir. Hem tümör hem de bir kemoterapi ise eritropoetin eksikliğine neden olabilir ve dolayısıyla da kan oluşumunu ciddi anlamda bozabilir. Bunun sonucunda da, kandaki oksijen eksiliği devam ettiğinden tüm organizmayı sürekli bitkin kılan gelişmiş ve farklı bir anemi türü oluşur. Akut ve kronik seyir Genel olarak iki tür bitkinlik görülebilir: Neredeyse tüm hastalarda bir tümör veya anemiden kaynaklanan akut bitkinlik, tedavi devam ederken izlenmelidir, diğer bir taraftan ise kronik bitkinlik yıllarca süren bir yorgunluktur ve hastayı günlük yaşamında çok ciddi biçimde etkileyebilir. Tümör-bitkinlik-sendromunun nedenleri ise şuana kadar pek bilinmemektedir. Özellikle de uzun yıllar boyunca devam eden bitkinliğin nedeninin araştırılıp açıklanması gerekmektedir. Anketler yardımıyla tümöre bağlı bir bitkinliğin varlığı ve seyri kayda alınabilir. Olası tedaviler Bitkinliğin tedavisi akut fazda aneminin tedavisini ve tümör veya tümör tedavisinden kaynaklanan metabolizma bozukluğunun giderilmesini kapsar. Bir anemi varsa hemoglobin değeri yükseltilerek hastanın genel durumunda hissedilebilir bir düzelme sağlanabilir. Bu nedenle de bitkinliğin ilk belirtilerinde bir doktorla görüşülmelidir. Özellikle de kronik bitkinlik söz konusuysa fiziksel antrenman ve psikoonkolojik tedbirler bu hastalığın düzelmesini de kendini kanıtlamış yöntemlerdir. Eğer bu tedbirlerin bir yardımı dokunmamışsa, bir bitkinlik uzmanıyla görüşülmelidir. Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer “Bedensel hareket, spor ve rahatlama hareketleri bir hastalıkla verilen mücadelede çok önemli rol oynar. Hastalara bedensel hareketliliğin bazen hayatta kalmayı sağladığı da söylenebilir. Hareket halinde yeni hastalık ve metastaz oluşum oranının çok düşük olduğu birçok araştırmayla kanıtlanmıştır.” 50 51 Ağrılar ve ağrı tedavisi İlerlemiş meme kanserinde ağrılar hasta için ciddi bir yük olabilir ve yaşam kalitesini ciddi anlamda kısıtlayabilir. Eğer ağrının nedeni, yani tümör veya metastazını doğru­ dan tedavi etmek mümkün değilse, bu durumda etkili bir ağrı tedavisi alınabilecek en önemli tedbirlerden biridir. Bu ağrı tedavisi bireysel olarak hastaya göre planlanır. Ancak günümüzde tümör ağrıları artık çok azaltılabilmektedir. ilacın düzenli ve korunarak alınması, ağrıların başlamasını önler. Ancak ağrının daima ruhsal bir tarafı da olduğundan ve örn. ağrı hissine etki eden korkuya neden olduğundan, antidepresan kullanılması etkili bir ağrı tedavisini destekleyebilir. Özel eğitimli ağrı terapistleri, ağrı tedavisiyle ilgili birçok deneyime sahiptir. Bu uzmanlar ve ağrı tedavi merkezleri, akut ve şiddetli ağrılar için önemli bir rol oynar. Bu tedavi mümkün olduğunca tablet, damla, infüzyon veya bantlarla yapıl­ maktadır. En etkili ağrı kesici ise morfinin bir türevi olan Opioide‘dir. Bu ilacın reçeteyle verilmesi de artık eskiden olduğu kadar karmaşık bir işlem olmayıp hastanın bağımlı olma korkusu da gereksizdir. Etkili ve kalıcı bir ağrı kesici etki için hastanın bu ilacı, ağrılar akut olduktan sonra değil, sabit bir zaman planına göre alması önemlidir. Bu şekilde “Tıp o kadar ilerlemiştir ki, bir insanın kendini iyi hissetmesi için her şey yapılmaktadır. Şunu söylemem gerekir, benimle ilgilenildiği için bazen kendimi iyi bile hissettim.” Heike (53) 52 53 Terapi sonrası zaman Genellikle tedavi sonrası bakım muayeneleri hem birinci hastalıkta hem de nükseden hastalıklarda ilk beş yıl içinde yılda en az bir kere, ancak altıncı yıldan sonra artık sadece yılda bir kere yapılır. Eğer memenin korunduğu bir ameliyat yapılmışsa daima diğer meme ve meme ampütasyonu yapılmışsa, memenin kesildiği bölge de muayene edilmelidir. Yapılan terapi kadınlar için çok ağır bir yük olsa da kendilerini güvende hissetmelerini de sağlar. Seyir planı hazır: Hastalar sürekli tıbbi personel ile iletişim halindedir ve bu sayede istedikleri sorulara ve kafalarındaki soru işaretlerine hemen çözüm bulabilirler. Tedavi tamamlandıktan sonra birçok kadın için genelde hazır olmadıkları zor bir dönem başlar. Çevreleri tedavinin başarıyla tamamlanmış olmasından dolayı her şeyin bittiğini ve hastanın tekrar „normal“ hayata döndüğünü düşünür. Ancak bu düşünceyle tedavi edilen hastaya karşı duyulan beklentiler de artmaktadır. Hastanın hastalığa yakalanmadan önce üstlendiği çeşitli rolleri tekrar üstlenmesi beklenir: Anne rolünü, meslek sahibi kadın rolünü veya partner rolünü. Bazı kadınlar bu beklentileri kolayca karşılayıp bu şekilde çevrelerine tekrar mükemmel şekilde entegre olabilirken bazı kadınlar ise kendilerini çok büyük bir baskı altında hisseder. Bu baskı nedeniyle de beklentileri karşılayamadıkları için genelde güçsüzlük, boyun eğme ve üzüntü duyarlar. Tümörün tekrar nüksetmesi korkusu veya kadınlığa duyulan güvensizlik gibi hisler de sıklıkla Jutta (48) “Birçok kişi şunu söyler: Ben sosyal yardım grubuna gitmem, orada sadece hastalık hakkında konuşuluyor. Ancak bu doğru değil. O kadar çok eğleniyoruz ki ve konuşulacak da o kadar çok konu var ki. Bu tabii biraz da insanın kendisine bağlıdır. İnsan daima içinde bulunduğu durumdan en iyi şekilde yararlanmalı ve hastalığı bir şans olarak görmelidir.” bununla birlikte artmakta ve şiddetli bir yük oluşturabilmektedir. Hasta bu dönemde aktif yardım almalı ve kendisi için en iyi desteği nasıl alabileceğini bulmalıdır. Özellikle benzer durumlardaki hastalarla kurulan iletişimin oldukça faydalı olduğu görülmüştür. Bir sosyal yardım grubunda yapılan görüşmeler insanın kendi durumunu daha iyi anlamasını ve hayata dönüş yolu için kendine zaman ayırmasını sağlar. Bazı durumlarda uyum sağlama zorlukları o denli masif olabilir ki, bunun için profesyonel danışmanlık ve tedavi gerekebilir. Bu alanda uzmanlaşmış doktorlar ve psikologlar (psikoonkologlar) bu durumda çok önemli muhataplardır. Muhtemelen iyileşmesi mümkün olmayan tekrar nüksetmiş bir kansere sahip hastalarsa, çok ciddi anlamda kendi fanilikleriyle yüz yüze gelmektedirler. Psikoonkologlar veya sosyal yardım grupları ya da organizasyonları bu tür kadınları teşhisten sonra kabul eder, onlara hastalıkla mücadele etme olanaklarını anlatır ve kanserli yaşamda onların yanında olur. Sosyal danışmanlık hizmetleri ise ekonomik ve sosyal sorular için yardımcı olur. Bu tür merkez ve kurumlar broşürün ekinde belirtilmiştir. 54 55 Meme kanseriyle günlük yaşam: Aile ve partnerlik Bu teşhis hastayı, ailesini ve arkadaşlarını tam kalbinden vurur. Bu zor durumu diğer aile bireylerini fazla üzmeden atlatabilmek için, kadının veya annenin yakalandığı kanser hastalığıyla ilgili yeni tedaviler herkes tarafından anlaşıldıktan sonra tasarlanmalıdır. Açık görüşmelerde herkes, dilediği zaman kendi denetimlerini anlatabilmelidir. Eğer bu, dışarıdan destek almadan mümkün değilse, kanserin ruhsal ve sosyal sonuçlarıyla ilgilenen bir uzman doktora gidilmesi önerilir. Psikoonkolog hem hastalara hem de hasta yakınlarına yardımcı olur. Kanser hastalarına hastanede yatılı tedavi gördüklerinde ve ayakta kendi muayenehanesinde destek verir. Psikonolog uzmanlar ararken hastalar ve hasta yakınları Alman psikososyal onkoloji birliğine e.V. yönelebilir: dapo – Geschäftsstelle Ludwigstrasse 65, 67059 Ludwigshafen Telefon 0700. 20006666 Telefax 0621. 59299222 www.dapo-ev.de Bunların dışında kliniklerin sosyal yardımları ve kendi kendine yardım organizasyonları da destek sağlamaktadır. Bununla ilgili detaylı bilgiler ekte verilmiştir. Çocuklar, annelerinde bir şeylerin yolunda olmadığını anında hisseder. Yaşa bağlı olarak kontrolsüz yitirme korkusu veya annelik rolünü üstlenme gibi tepkiler verebilirler. Tehdit oluşturan bu yük özellikle çocuklarda görülmektedir. Burada yapılması gereken ilk şey çocuklarla açıkça konuşmaktır. Bu şekilde gerçeği en iyi şekilde kavrayabilir ve annenin hastalığını daha iyi idrak edebilirler. Ayrıca onlara soru sorma fırsatı da verilmelidir. Çünkü soracakları sorularla çocuğun hissettikleri en iyi şekilde görülebilir. için destek vermektedir. Bu dernek her yaştaki çocuğa, hasta yakınına ve refakatçiye bilgi ve danışmanlık hizmet vermektedir. Flüsterpost e.V. Kanser hastası anne ve babaların çocuklarına destek Kaiserstraße 56, 55116 Mainz Sekretariat: Karin Willmann Telefon 06131. 5548-798 www.kinder-krebskranker-eltern.de Flüsterpost e.V. derneği kanser hastası anne veya babaların çocukları Hildegard (65) “Aile desteği çok önemli. Doktora veya hastaneye giderken yanınızda biri varsa, bu doktor ziyaretleri daha kolay oluyor.” 56 57 Meme kanseriyle günlük yaşam: Mesleğe ve günlük hayata etkileri Birçok kadın için ailenin yanı sıra meslek hayatı da yaşamın, meme kanseri tehdidiyle karşı karşıya gelen önemli bir parçasıdır. İlk etapta bu probleme fazla önem verilmezdi, ancak zamanla önem artmıştır. Tedavi tamamlandıktan sonra ölüm tehdidi ilk etapta aşılmışsa hasta, mesleğinin hayatında hangi yere sahip olduğuna karar vermelidir. Eğer hasta mesleğine dönerse, her türlü entegrasyon yardımları kabul edilmelidir. Bu bağlamda meydana gelen medeni ve sosyal hukukla ilgili sorular, tüm Almanya‘da 21 merkeze sahip olan Alman bağımsız hasta danışmanlık merkezi (UPD) tarafından cevaplanabilmektedir. Bağımsız hasta danışmanlığı Bundesgeschäftsstelle Littenstraße 10, 10179 Berlin Telefon 030. 20089233 www.unabhaengige-patientenberatung.de Tedavi tamamlandıktan sonra mesleğin sürdürülememesi de mümkün olabilir. Tedaviyi yapan doktor ve yetkili makamlarla emekliğe ayrılma şartlarının hangi kapsamda oluştuğu görüşülmelidir. Bu durumda lütfen şu kurumla görüşünüz: Deutsche Rentenversicherung Bund Emeklilik, emeklilik hukuku ve rehabilitasyon hakkında bilgiler 10704 Berlin Telefon 030. 8651 www.deutsche-rentenversicherungbund.de Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer “Birçok kadın için mesleğe dönüş çok zordur. Kadın bir yıl aradan sonra mesleğine döndüğünde, kendisine son birkaç ayda pek destek olmayan birçok kişiyle karşılaşır, yani birçok soruyla karşı karşıya gelir: Nasılsın? Nasıl geçti? Hadi anlat! Hasta genelde kararsızdır: Kime ne anlatmak istediğini bilemez Yaşadıklarını meslektaşlarıyla ne derece paylaşmak ister?” Meme kanserinin vücut üzerindeki diğer bir etkisi ise lenf ödemidir (lenf sıvısının kolda toplanması). Bu da genelde birçok kadında koltukaltındaki lenf düğümleri alındıktan sonra sıklıkla farklı boyutlara sahip olabilecek hareket kısıtlılığını beraberinde getirmektedir. Bazı hastalar sürekli lenf drenajına tabiidir (sıvının tekrar dolaşım sistemine dönmesini sağlayan masaj). Hareketlilik kısıtlı da olsa, hasta yine de tüm aktivitelere katılmaya çalışmalıdır. Üzerindeki yükün dikkatlice arttırılması ve tedaviyi yapan doktorun da yardım­ ıyla kendisine ne dereceye kadar yük­lenebileceğini öğrenebilir. Bu, tedavi sırasında ve sonrasında tüm meme kanseri hastaları için geçerlidir. Hareket ve spor hastaların büyük bir kısmı için önemlidir. Bireysel hareket idmanlarıyla yorgunluğun önüne geçilebilir ve ruhsal huzur iyileştirilebilir. Özel spor gruplarıyla ilgili detaylı bilgileri, kanser danışmanlık merkezlerinde, yerel spor derneklerinde veya sağlık sigortanızdan öğrenebilirsiniz. 58 59 Meme kanseri efsaneleri: Pozitif düşünme gözünün önüne getirdiğinde, bu kendisine yeni bir güç verir. Rahatlamak, bisiklete binmek veya yüzmek ve hayatta güzel şeylerle ilgilenmek de hastalıkla daha iyi baş edilmesine yardımcı olabilir. Kişisel motivasyonun meme kanserini ne derece etkileyebileceği sorusu daima ön plana çıkar. Bu soru günümüzde bile halen tam olarak cevaplandırılamamaktadır, çünkü eldeki bilgiler oldukça çelişkilidir. Buna göre bir kanser hastalığına saldırgan bir biçimde yaklaşan hastaların tedavi seyrinin daha kolay geçtiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Elbette „tedavinin iyi geçmesi için olumlu düşün“ şeklindeki sözler doğru değil. „Kanser kişiliği“ ne kadar azsa, hastada hastalıktan ve hastalığın oluşumundan dolayı sorumlu değildir. Ancak en iyi tedavi seyrinden ve kendisi için en iyi terapi şartlarından hasta da sorumludur. Buna kendi davranışlarını planlanan tedavi adımlarına göre ayarlayabilmesi için yeterince bilgi toplamak da dahildir. Hasta korkularıyla yüzleşmelidir: Korkunun nedenini tespit eder ve buna örn. yazarak vs. bir anlam verirse, korkuyla başa çıkmak daha kolay olur. Hasta, yaşamında neleri atlattığını Kendilerine hastalıklarıyla iyi geçinmek için diğer kadınlara ne önerebilecekleri sorulduğunda meme kanseri hastaları kanser sonrası yardım e.V. derneğine şu cevabı vermiştir: n n n n n n n n n n (ulaşılabilir) hedefler koymak, plan yapmak, yaşamın anlamıyla ilgili soruyu cevaplamak veya yeniden tanımlamak, güzel şeylere sevinmek, (çözülebilir) görevler üstlenmek, kanseri yenmek için aktif çaba göstermek (örn. beslenme, spor, pozitif bir yaşama görüşüyle), başka kadınlarla bilgi alışverişi yapmak, yaşama katılmak ve merak duymak, “fazlalıkları” üzerinden atmak ve olduğunuz insan olmak. “Dans etmek bana inanılmaz güç verdi. Dans ederken kendimi dış dünyaya karşı kapatabiliyorum. Dans ettiğimde mutluyum ve gülebiliyorum.” Heike (53) 60 61 Kampanya hakkında Diğer bilgi malzemeleri Almanya çapındaki “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele” isimli kampanya, hastalara ve ailelerine 2003‘ten beri değerli bilgiler sunmaktadır. Bu kampanya Roche Pharma AG, Alman kanser topluluğu ve Alman senoloji topluluğu tarafından yürütülmektedir. “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele” kampanyası şu bilgi araçlarını kapsar ve bunlar ilgililere ücretsizce dağıtılır: Hastalar doktorlarda, kitaplarda veya İnternette cevap ararken karşılarına çok sayıda bilgi çıkar ve bunlarla birlikte başka sorular ve güvensizlik de oluşur. Bu nedenle de “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele” kampanyası meme kanseri hakkında temel bilgileri aktarmakla birlikte tedavi olanakları ve mücadele stratejileriyle ilgili bir hedefe yönelik bilgiler sağlamaktadır. Meme kanseriyle mücadele – erken ve ilerlemiş safhada meme kanserine sahip hastalar için bilgi filmi Birbirlerine uyarlanmış ve yapıcı bilgi malzemeleri, örn. broşürler ve filmlerle birlikte “Meme kanserine karşı alman şehirler” organizasyon dizisi, bu hastalıkla mücadele edilirken kapsamlı ve yapıcı yardım sağlamaktadır. “Meme kanseriyle ilgili düşünceler” dokümantasyon serisi, “Yaşamdan resimler” resim cildi veya “En sevdiklerime nasıl söyleyeceğim?” broşürü de ekstra destek sağlar. Bunların dışında meme kanseri günlüğü ile bakım kimliği de hastalara mantıklı bir yardım sağlar. Teşhis, terapi, bakım. Hastalığın partnere, aileye ve mesleğe etkisi, 62 dak. ve 21 dak., DVD; İngilizce, Rusça ve Türkçe dillerinde: www. brustkrebszentrale.de Hayatın tadını çıkarmak – Kanser, Kriz, Kuvvet Bir kanser hastalığına neden olabilecek değişim süreçleri hakkında film 70 dakikalık DVD. Bunların dışında kliniklerin sosyal yardımları ve kendi kendine yar­dım organizasyonları da destek sağla­ mak­tadır. Bununla ilgili detaylı bilgiler ekte verilmiştir. Bu bilgi malzemeleri aşağıdaki adresten alınabilir: Durch die Brust ins Herz Postfach 511170 50947 Köln veya www.brustkrebszentrale.de Meme kanseri günlüğü Hastalığın genel ve tam olarak belgelenmesi için Bakım kimliği Kadın doktorunda rutin bakım amaçlı muayene için 62 63 Faydalı adresler BRCA-Netzwerk – Ailede meme veya yumurtalık kanseri için yardım Freie Bitze 1, 53639 Königswinter www.brca-netzwerk.de Brustkrebs Deutschland e.V. Charles-de-Gaulle-Straße 6, 81737 München Telefon 0800. 0117112 www.brustkrebsdeutschland.de Deutsche Fatigue Gesellschaft (DFaG) Maria-Hilf-Straße 15, 50667 Köln Telefon 0221. 9311596 www.deutschefatiguegesellschaft.de Deutsche Gesellschaft für Senologie Hausvogteiplatz 12, 10117 Berlin Telefon 030. 514883345 www.senologie.org Deutsche Krebsgesellschaft e.V. Kuno-Fischer-Straße 8, 14057 Berlin Telefon 030. 3229329-0 www.krebsgesellschaft.de Diğer ülkelerde kanser hakkında bilgi veren kurumlar INKA – Informationsnetz für Krebspatienten und Angehörige e.V. Reuchlinstraße 10-11, 10553 Berlin Telefon 030. 44024079 www.inkanet.de Österreichische Krebshilfe Dachverband Wolfengasse 4, A-1010 Wien Telefon 0043. 179664-50 www.krebshilfe.net Doğal tedavi yöntemlerinin bilimsel gelişim enstitüsü Joseph-Stelzmann-Straße 9, Gebäude 35a, 50931 Köln Telefon 0221. 478-6414 www.iwenv.de/ Krebsliga Schweiz Postfach 8219, CH-3001 Bern Telefon 0041. 3138991-00 www.swisscancer.ch Internet-Krebs-Kompass der Volker Karl Oehlrich-Gesellschaft e.V. Şube, Eisenacher Straße 8, 64560 Riedstadt www.krebs-kompass.de Özel sorular KID – Krebsinformationsdienst Deutsches Krebsforschungszentrum Heidelberg Im Neuenheimer Feld 460, 69120 Heidelberg Telefon 0800. 4203040 www.krebsinformationsdienst.de Deutsche Krebshilfe e.V. Buschstraße 32, 53113 Bonn Telefon 0228. 72990-0 www.krebshilfe.de mamazone – Frauen und Forschung gegen Brustkrebs e. V. Postfach 310220, 86063 Augsburg Telefon 0821. 5213-144 www.mamazone.de Frauenselbsthilfe nach Krebs e.V. Thomas-Mann-Straße 40, 53111 Bonn Telefon 0228. 33889-400 www.frauenselbsthilfe.de Mamma Mia! – Meme kanseri dergisi Altkönigstraße 31, 61476 Kronberg www.mammamia-online.de Federal sağlık ve sosyal güvenlik bakanlığı Telefon 0800. 151515-0 www.bmg.bund.de RKI – Robert Koch Institut Dachdokumentation Krebs und Krebsregister www.rki.de ABD ulusal kanser araştırma kurumu www.cancer.gov ICIS – Kanser bilgi hizmetlerinin uluslar arası çalışma grubu www.icis.org Deutsche Rentenversicherung Bund Emeklilik, emeklilik hukuku ve rehabiltiasyon hakkında bilgiler 10704 Berlin, Telefon 030. 865-1 www.deutsche-rentenversicherungbund.de Erkekte meme kanseri Universität Bonn www.meb.uni-bonn.de/ cancernet/104410.html 64 Filmin uzmanları (Versiyon 2012) Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck Göğüs hastalıkları merkezi, Münih LudwigMaximilians-üniversite kliniği Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz Niederrhein göğüs hastalıkları merkezi yönetimi, Evangelisches Krankenhaus Bethesda gGmbH Mönchengladbach Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer Psikoonkolog, Aachen Hakkımızda Yayınlayan Film prodüksiyonu Redaksiyon ve tasarım Roche Pharma AG, Grenzach-Wyhlen TAKEPART media and science gmbh, Köln art tempi communications gmbh, Köln Meme kanseriyle mücadele Almanya‘da yılda yaklaşık 72.000 kadın meme kanserine yakalanmaktadır. Bu hastalık birçok hasta için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Günümüzde artık birçok kadının iyileşmesi mümkün olsa da, hastalık halen korku saçmaya devam etmektedir. Bu nedenle de meme kanseri ve bunun tedavisiyle ilgili bilgilendirme, hastayla girilen mücadelenin ilk adımıdır. Bu, tekrar nükseden ve kadının hayatına kronik bir hastalık olarak dönen meme kanseri içinde geçerlidir. Meme kanseriyle mücadelenin odak noktası altı kadın hastanın bu hastalıkla mücadele sırasında gösterdiği cesaret ve kararlılık bulunmaktadır. Bu kadınların dördü hastalığa ilk kez yakalanmış, diğer ikisi ise metastaz oluşumuyla karşı karşıyadır. Meme kanseriyle mücadele etkileyici bir şekilde bu kadınların ve partnerlerinin bu hastalıkla nasıl baş ettiğini göstermektedir. Bu kişiler net kelimelerle teşhis, tedavi ve tedavi sonrası bakım ve hastalığın partnerliğe, aileye ve mesleğe etkilerini anlatmaktadırlar. Ünlü meme kanseri uzmanları da hastaların bu deneyimlerini dikkate alır ve bunlara meme kanseriyle ilgili güncel bilgiler ekler. Hastanın bu durumla daha iyi baş edebilmesini sağlayabilmek için bir psikoonkolog‘tan da yararlanılır. Meme kanseriyle mücadele zayrıca insanın kendi faniliği çerçevesinde bir dizi yaşam perspektifi olduğunu da gösterir ve hastaya bu şekilde cesaret verir. Bu DVD, meme kanseriyle mücadele ve meme kanseri geri döndüğünde isimli filmlerin ve göğüsten kalbe giden yol kampanyasının güncel halidir. DVD iki film içerir: 1. Film meme kanseriyle mücadele (62 dak.) 2. Film meme kanseri geri döndüğünde (21 dak.) www.senologie.org www.krebsgesellschaft.de