Meme kanseriyle mücadele

advertisement
Meme kanseriyle mücadele
Erken ve ileri safhada meme kanserine sahip hastalar
için bilgi amaçlı filmle ilgili broşür
1
İçindekiler
Memeden kalbe giden yol
Meme kanserinin oluşumu
Meme kanseri nedir? Bir düğüm ne zaman kötü huyludur?
Kist, iyi huylu tümör mü yoksa kanser mi?
Önlem ve erken teşhis
Kendini muayene etme talimatları
Meme kanseri nasıl teşhis edilir?
Meme kanserinin safha dağılımı
Nüksetme
Teşhis belli: Neden illa ben?
Hangi tedavi olanakları bulunmaktadır?
Işın terapisi (Radyoterapi)
Kemoterapi
Anti hormon terapisi
Antikor tedavisi:
Anti anjiyogenez
Kemik metastazının tedavisi
Memenin yeniden oluşumu
Meme için koruyucu ameliyat sonrasında rekonstrüksiyon
Meme kesildikten (ampütasyon) sonraki rekonstrüksiyon
Rehabilitasyon
Ek tedavi yöntemleri
Tümör nedeniyle bitkinlik: Akut ve uzun süreli bitkinlik
Ağrılar ve ağrı tedavisi
Terapi sonrası zaman
Meme kanseriyle günlük yaşam: Aile ve eş
Meme kanseriyle günlük yaşam: Mesleğe ve günlük hayata etkileri
Meme kanseri efsaneleri: Pozitif düşünme
Kampanya hakkında
Diğer bilgi malzemeleri
Faydalı adresler
Hakkımızda
Memeden kalbe giden yol
1
2
5
6
8
9
10
14
15
16
17
22
24
28
32
34
36
38
40
41
44
46
48
50
52
54
56
58
60
61
62
65
Meme kanseri korkuya, güçsüzlüğe ve
çaresizliğe neden olan bir teşhistir. Bu
teşhis hastayı, ailesini ve arkadaşlarını
tam kalbinde vurmaktadır. Ancak
günümüzde artık birçok kadın için
şu geçerlidir: Meme kanserinin tedavisi mümkün. Bu broşürün amacı,
hastaların bu hastalığa alışmasını
sağlamak ve kapsamlı bilgi vererek
onlara güven aşılamaktır. Ancak
meme kanseri nükseden kadınlara da
destek verilmektedir. Buna göre de bu
broşür, başlangıç safhasındaki tedavi
olanaklarının yanı sıra ilerlemiş meme
kanserinin tedavi yöntemleri hakkında
da bilgi vermektedir.
karşı nasıl davranacağım? Söz konusu
çocuklarımın bakımı olduğunda kime
yöneleceğim? Bu zor durumda bana
ne iyi gelebilir? Bu fanilik deneyimiyle
nasıl baş edeceğim?
Bu broşürde “Göğüsten kalbe giden
yol – meme kanseriyle mücadele” isimli
filme ek olarak hastalığın en önemli
özellikleri bir kere daha gösterilmiş ve
faydalı bilgiler yardımıyla anlatılmıştır.
Bu şekilde hastalar, konan teşhisle
yalnız bırakılmamaktadır. Hastalar,
bu hastalıkla aktif bir mücadele sergileyerek iyileşme sürecini tasarlamaya
yardımcı olabilmek için daha fazla
fırsata sahip olacaktır.
Hastanın bu hastalıkla kuracağı kişisel
ilişki de kendisine verilecek tıbbi bilgiler kadar önemlidir. Bu nedenle de bu
broşürde, genelde hayati bir tehlike
olarak görülen meme kanseri teşhisinin
sosyal ve psikolojik etkileriyle ilgili sorulara da cevap bulacaksınız:
Çevreme, partnerime, arkadaşlarıma
Meme kanseri nadir değildir
Almanya‘da yılda yaklaşık 72.000 kadın, yani ortalama olarak bakıldığında her 8
kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanmaktadır. Erkekler de meme
kanserine yakalanabilir, ancak bu sayı yılda 230-500 erkek hasta arasında olup,
kadın hastalara göre oldukça küçük bir grup oluşturmaktadır.
2
3
Meme kanserinin oluşumu
Bazı kadınların neden meme kanserine yakalandığı ve bazılarının neden
yakalanmadığı şuana kadar net bir
şekilde açıklanamamıştır. Ancak meme
kanserinin oluşumunu teşvik eden
belli başlı risk faktörleri bulunmaktadır.
Bu faktörler, müdahale edilemeyecek
faktörler, yani genetik risk faktörleri ve
müdahale edilebilecek faktörler, yani
çevre etkenleri, yaşama alışkanlıkları,
jenerasyon tutumu ve hormonal etkenler, şeklinde ayrılmaktadır.
larda aşağıdaki durumlardan biri söz
konusuysa, bir gen testi yapılması
önerilir:
Yaştan bağımsız olarak üç kadında
meme kanseri;
n İki kadında meme kanseri, bunlardan
biri 51. yaşından önce;
n Bir kadında meme kanseri başka bir
kadında da yumurtalık kanseri;
n İki kadında yumurtalık kanseri;
n Bir kadın ve bir erkekte meme kanseri;
n Bir kadında yumurtalık kanseri ve bir
erkekte meme kanseri;
Genetik etki faktörleri
n Bir kadında 36. doğum gününden önce
100 meme kanseri hastasından
meme kanseri;
sadece 5-10‘u kalıtımla geçmiş veya
n Bir kadında 51. doğum gününden önce
kalıtımla geçebilir meme kanseri
çift taraflı meme kanseri;
riskine sahiptir. Şuana kadar hastaların
n Bir kadında hem meme hem yumurtalık
büyük bir çoğunluğunda mutasyona
kanseri.
uğrayarak meme veya yumurtalık
kanserine neden olabilen iki gen
Ayrıca bir memesinde meme kanseri
bilinmektedir: “Breast Cancer Gene”
görülmüş bir hastanın diğer memekısaltması BRCA 1 ve BRCA 2. Birinci
sinde de bu hastalığın görülmesi riski,
derece akrabalarda, örn. anne, kız
sağlıklı kadınlara göre daha yüksektir.
veya kardeşlerde meme kanseri veya
Bunların dışında belli başlı etnik gruyumurtalık kanseri görülmüşse, bu
plarda gen değişiminin sıkça görüldüğü
hastalığın irsi olarak geçme tehlikesi
de dikkate alınmalıdır.
oldukça yüksektir. Bunun için de eğer
baba veya anne tarafındaki akraban
sahiptir. Çeşitli uzmanlık alanlarında
meme hastalıkları uzmanları ve „Breast Care Nurse“, yani meme kanseri
bakım uzmanları, hastalara hastalık
sırasında ve sonrasında mümkün
olabilen en iyi tedaviyi ve bakımı
sunmaktadır.
İrsi meme ve yumurtalık kanseri
merkezi genetik açıdan meme kanseri
riski olduğunu düşünen kadınlar için,
Almanya genelinde bulunan on iki
klinikte özel bir muayene ve görüşme
imkanı sunmaktadır. Bu muayene ve
görüşme, ailedeki hastalık geçmişini
tespit etmenin ve gen analizinin yanı
sıra, kadınların genetik bir muayenenin olası sonuçları hakkında bilgilendirilebilmesi için de kapsamlı bir
danışmanlık hizmetinden oluşmaktadır.
Bu kadınlar, kendi ailelerinde genetik
bir inceleme yapılmasını mantıklı olup
olmayacağını doktorlarına sormalıdır.
Bu incelemeler genel olarak kanuni
hastalık sigortaları tarafından üstlenilir.
Bireysel danışmanlık ve kontrol amaçlı
yoğun muayeneler, irsi bir risk durumunda mutlaka önerilmektedir. Meme
kanseri merkezleri de buna yönelik
hizmet verdiğinden, hastalığı nükseden, yani meme kanseri tekrarlayan
kadınlar da verilebilecek en iyi tedaviyi
alacaktır.
Bunların dışında tüm kadınlar, bu
merkezlerde verilen standart bir erken
teşhis programına katılma olanağına
Jenerasyon tutumu
Meme kanserinin oluşumunda doğum
sırasındaki tutum da bir risk faktörü olarak görülmektedir. Bir kadın
östrojenin ve gestagenin (kadın
cinsiyet hormonları) döngüsel iniş
ve çıkışlarıyla ne kadar uzun süre
yaşarsa, meme kanserine yakalanma olasılığı da o kadar yüksektir. Bu
nedenle de aşağıdaki durumlar risk
faktörü olarak görülmektedir:
13. yaş öncesi adet kanaması (erken
adet dönemi);
n 52. yaş sonrası menopoz (geç menopoz);
n Doğum yapmama veya ilk doğumu geç
yapma (30‘dan sonra);
n Emzirme dönemi olmaması veya kısa
sürmesi
n
4
5
Yaşama alışkanlıkları ve çevre
faktörleri
Bunun dışında sigara içenlerde, aşırı
kilolularda, fazla alkol tüketenlerde ve
şeker hastalarında da meme kanserine
yakalanma riski artmaktadır. Hayvansal yağ oranı yüksek besinlerin ve vitamin, mineral değeri düşük besinlerin
veya sebze ve meyvelerdeki sindirimi
mümkün olmayan liflerin yenmesi
gibi yanlış beslenme de büyük bir rol
oynar. Çevre kirliliği ise risk faktörleri
olarak değerlendirilebilmek için henüz
yeterince incelenememiştir.
Hormonal etkiler
Cinsiyet hormonları da meme kanserinin
gelişmesinde hafife alınmayacak bir rol
oynamaktadır. Doğum kontrol hapı veya
östrojen ve gestagen gibi hormon tedavilerinin menopoz dönemindeki etkisiyle
ilgili olarak aksini gösteren araştırmalar
bulunmaktadır. Büyük olasılıkla doğum
kontrolü için doğum kontrol hapının
uzun süre alınmış olması, meme kanserine riskine olumsuz bir etkiye sahiptir,
ancak risk artışı genel olarak çok yüksek
değildir. Ancak bu etki, kanser türlerine
karşı sağlanan hormonsal koruma etkisi
nedeniyle en azından istatistiksel olarak
ağırlık kazanmaktadır.
En yeni araştırmalara göre menopoz
şikayetlerini gidermek için yapılan yedek
hormon tedavisinin kesin olarak riski
arttırdığı anlaşılmıştır. Fito-hormonları
içeren bitkisel preparatların ve besin
katkı maddelerinin alımı da uzmanlar
tarafından kritik olarak görülmektedir.
Birçok maddenin tehlike potansiyeli,
uzun süre kullanıldıkların da daha da
artmaktadır. Özellikle de menopoz
döneminde ve sonrasındaki kadınlar
tarafından bu tür maddelerin kullanımı
risksiz değildir.
Meme kanseri nedir?
Bir düğüm ne zaman kötü
huyludur?
Memedeki bir düğümün oluşumu,
çoğu zararsız olan birçok nedene
bağlı olabilir. Her hücre yığınına
(ister iyi huylu ister kötü huylu) tümör
denmektedir. Ancak sadece kötü
huylu tümörler meme kanseridir
ve bu kanser türü kadınlarda en
sık görülen türdür ve Mammakarsinom veya Mamma-CA olarak da
adlandırılmaktadır. Meme dokusu
içindeki hücreler yozlaştığında ve
durmadan büyüdüğünde, yani sürekli çoğaldıklarında meme kanseri
oluşur. En sık görülen iki meme
kanseri türü süt kanallarındaki
hücrelerde (duktal Mammakarsinom, yüzde 70 ila 80) ve süt bezlerinde (lobuler Mammakarsinom,
yüzde 10 -15) oluşur. Yozlaşmış bir
hücrenin ele gelen bir düğüm haline
gelmesi yıllarca sürebilir. Bundan
da meme kanseri teşhisinin neden
oldukça ciddiye alınması gerektiği
ancak tek başına neden henüz akut
bir acil durum oluşturmadığı da
anlaşılmaktadır. Bu durum, tekrar
nükseden bir meme kanseri için de
geçerlidir.
Yağ dokusu
Kas
Tümör dokusu
Süt kanalları
Bağ dokusu
Meme ucu
Süt kanalı
Süt kanalında gelişen tümör
Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz
Tümör gelişimi, memedeki süt kanallarında veya süt bezi dokusundaki hücrelerin yozlaşmasıyla başlar.
“Hastalığın nereden geldiğini bilmiyoruz. Elbette batıdaki
yaşam şartları da bir problem oluşturmaktadır. Nede olsa
meme kanseri batıda daha sık görülmektedir.”
Bu ön safha (ki buna Karsinom in situ denmektedir) mamografide tespit edilebilir ve genelde bir ameliyatla tedavi edilebilir. Kanserin ne kadar çabuk geliştiği birçok faktöre bağlıdır, bunlardan biri de tümör
hücrelerinin büyümeyi teşvik edebilen hormonlara ve başka aktarıcı maddelere karşı reaksiyon gösterip
göstermemesi veya ne şekilde göstermesidir.
6
7
Kist, iyi huylu tümör mü yoksa
kanser mi?
Bir kist ya da iyi huylu bir tümör
genelde çevresindeki meme dokusuna
karşı iyi sınırlanmıştır ve bu nedenle de
kolayca kayabilmektedir. Bir düğümün
sınırları çok keskin olmadığında ve
buna ilaveten de düğümü kaydırmak
zorsa, bu düğümden şüphe edilir.
Buna göre de meme kanserinin en sık
göstergesi, süt bezlerindeki ağrısız
(yani baskıya karşı hassas olmayan),
genelde bir yumru şeklinde ve sert
hissedilen, tek taraflı bir düğümdür.
Eğer tümör cilt altındaki doku içinde büyürse genelde cilt üzerinde bir
takım değişimler görülür. Bu durumda
cilt veya meme ucu tümör üzerinde
kalıcı olarak çekilir. Meme kızarır ve
ıslanabilir. Ancak oldukça zararsız bir
iltihaplanma da bu görüntüye neden
olabilir. Meme ucunda, özellikle kanlı
ve sümüksü sıvı sızıntısı da yine bir
hastalığın nedeni olabilir.
Meme kanserine ait başka semptomlar, kanserin gelişimi çerçevesinde
metastazlar nedeniyle görülür. Neredeyse tüm vakalarda ilk olarak koltuk
altı boşluğundaki lenf düğümleri etkilenir. Bir tümörün istilasına uğramış ve
büyümüş lenf düğümleri, koltuk altında
genelde sert ve alt alta birleşmiş
düğümler şeklinde ele gelir. İlgili kişi
bunun bir iltihap sonucu büyümüş (örn.
banal bir enfeksiyonda) veya bir tümörün istilasına uğramış bir lenf düğümü
olup olmadığını ayırt etmekte zorlanır.
Meme kanseri ileri safhalarda başka
organlara yayılabilir. Bu kanser
genelde kemiklere, özellikle de omurgaya veya leğen kemiklerine, kemik
iliğine, akciğerlere, karaciğere veya
beyine sıçrar. Bu ikincil tümörlerin
birçoğu, genelde takip eden tedavi
sırasında veya hastalar tarafından
memede yeni bir düğümün hissedilmesiyle veya başka şikayetlerin
oluşmasıyla tespit edilir.
“Tarama işlemi sırasında bana sol mememi ve yedi milimetrelik çok
küçük bir tümör gösterdiler. Bende bunun üzerine bayana şunu
söyledim: Bu olamaz. Bu ben değilim. Sürekli, böyle bir şeyin benim
başıma gelemeyeceğini düşünmüştüm.“
)
5
6
(
d
r
a
g
e
d
l
i
H
8
9
Önlem ve erken teşhis
Memenin kişinin kendisi tarafından
muayenesi (düzenli doktor kontrollerinin yanı sıra) günümüzde halen
en iyi erken teşhis yöntemidir. Tüm
düğümlerin yüzde 30‘undan fazlası
kadınlar tarafından elle hissedilerek
tespit edilmektedir. Bunun yanı sıra
40 yaşındaki kadınlarda bir kere bir
mamografi çekilmeli ve bu mamografi ileriki rutin muayenelerde esas
alınmalıdır.
50. yaş itibariyle mamografinin
sertifikalı bir enstitüde iki yıllık aralarla
rutin bir önleyici muayene kapsamında
Kendini muayene etme talimatları
çekilmesi önerilir. Eğer bir meme
kanseri teşhisi konmuşsa bu doktor
muayeneleri daha kısa aralıklarda
yapılır. Bu noktada doktorun bireysel
tavsiyesi dikkate alınır.
Bir kadın kendini elliyle muayene
edebilmek için iyi bir ışık altında
aynanın önünde durmalı ve memenin ve meme ucunun şeklini ve
görünümü incelemeli. İki meme
arasındaki büyüklüğün sürekli aynı
kalması normaldir. Daha sonra kollar
kaldırılarak her iki memeye önden
ve yandan bakılmalı ve dikkati çeken
kısımlar incelenmelidir.
Bunun dışında her kadın memesini
ayda bir kere kendi muayene etmelidir,
özellikle de adet kanamasından kısa
bir süre sonra (memedeki gerginlik
geçtikten sonra). Ancak süt bezleri dokusu hafifçe düğüm düğüm
olduğunda, elle bir şey hissetmek
genelde zordur. Meme yağlandığında
elle daha iyi hissedilebilir.
Elle muayenenin en iyi sonucu verebilmesi için üç orta parmak meme
üzerinde gezdirilmelidir. Bunu yaparken de üst dış dörtte birlik dilimden
başlanır (birçok kadının meme dokusu
burada daha yoğundur) ve parmaklar
saat yönünde önce bir meme daha
sonra da diğer meme üzerinde gezdirilir. Daha sonra her bir meme ucu tek
başparmak ile işaret parmağı arasına
sıkıştırılır ve meme ucundan sıvı çıkıp
çıkmadığına bakılır.
Şimdi aynı muayene yöntemi yatarak
tekrarlanmalıdır. Son olarak da koltuk altında büyümüş veya sertleşmiş
düğümler olup olmadığına bakılmalıdır.
Elle muayene sırasında neye dikkat edilmelidir?
Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz
“Erken dönemde çok iyi bir risk profili oluştura olanağımız var. Sıçrama eğilimi
şiddetli bir tümörden mi bahsediyoruz? Tümörün büyüklüğü ne kadar? Tüm bu
bilgiler elimize oldukça erken geçer ve bu nedenle de mücadeleye çok iyi bilgilerle
başlayabiliyoruz.”
n
Meme dokusu her yerde cilde doğru eşit bir şekilde kaydırılabiliyor mu?
n
Doku da kısım kısım sertleşme var mı?
n
Memenin bir yerinde ağrı var mı?
n
Kızarıklık veya enflamasyon var mı?
n
Cilt üzerinde çukurluklar veya şişlikler var mı?
10
11
Meme kanseri nasıl teşhis edilir?
Lokal teşhis
Mamografi
Biopsie
Meme kanserinin teşhisi birçok
adımdan oluşur, bunların başında da
elle muayene, mamografi, ultrason
ve doku analizi (biyopsi) en önemli
muayene yöntemleridir. Her düğüm
kanser anlamına gelmez. Ancak
buna rağmen ele gelen her düğüm
jinekolog tarafından incelenmelidir.
Hangi yöntemin kullanılacağı ise birçok faktöre bağlıdır. Bunlardan biri de
meme bezleri dokusunun ne kadar sıkı
olduğudur.
Mamografi, memeden çeşitli pozisyonlarda röntgen filmlerinin çekildiği gibi
röntgen muayenesidir. Mamografide
meme kanserine işaret eden belirtiler,
özellikle yıldız şeklindeki gölgeler veya
küçük, gruplar halindeki kireçlenmelerdir (mikro kireçlenmeler). Bunlar, kanser
tarafından zarara uğramış hücrelerin
sağlıklı dokuya kıyasla kireç biriktirmesinden oluşmakta olup bunlar da röntgen filmi üzerinde beyaz görülmektedir.
Mamografinin ifade gücü, meme bezleri dokusunun sıkılığına bağlıdır. Bu
nedenle de özellikle sıkı bir meme bezi
dokusuna sahip genç kadınlarda başka
yöntemler kullanılmaktadır. Modern
teknik sayesinde mamografi sırasındaki
ışınların etkisi artık çok azdır.
Eğer mamografi ve ultrasonda ciddi bir kötü huylu düğüm şüphesine
rastlandıysa, memeden bir doku örneği
alınmalı ve mikroskop altında kanser
hücreleri olup olmadığı incelenmelidir.
Laboratuarda yapılan bu mikro doku
teşhisi çok güvenli bir bulgudur. Birçok
vakada memeden ameliyatsız doku
alınabilir, ancak bazen bir ameliyat
daha mantıklıdır.
Elle muayene bulguları
Mamografide görülebilen tümörlerin
yüzde 70-80‘ninde meme kanserinin
elle hissedilmesi de mümkündür. Bu
nedenle de elle muayene yöntemi en
basit ve en etkili düğüm teşhis yöntemidir. Her kadın yukarıda tarif edilen
bu muayene yöntemini kendi yapabilir.
Ultrason
Bu yöntem, mamografiye ek olarak
kullanılır ve doktora, söz konusu
düğümün iyi mi yoksa kötü huylu bir
tümör mü olduğuna karar vermek için bir
yardımcı araçtır.
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
“Günümüzde ilk hastalığa yakalanan 100 kadından
yaklaşık 70-80‘inini iyileştirebiliyoruz. Ancak buradaki asıl
sorunu, hastalara herhangi bir vaat veremememizdir“.
Biyopsinin üç türü vardır: Ultrason
kontrollü zımbalı biyopside şüpheli
doku, içi boş bir iğneyle memeden
zahmetsizce alınır. Vakumlu biyopsi
ise bilgisayar kontrollüdür ve daha
fazla dokunun tam istendiği gibi alınmasına olanak tanır. Eğer zımbalı ve
vakumlu biyopsi sonucunda istenen
netlik sağlanamamışsa açık bir
biyopsi çerçevesinde tüm şüpheli
bölge inceleme amacıyla çıkarılır.
Daha sonra alınan bu dokuda yozlaşmış hüre bulunup bulunmadığı incelenir. Eğer kanser hücreleri tespit edil-
diyse alınan bu doku (artık tümör olarak
adlandırılır) spesifik özellikler konusunda incelenir. Bu tümör özellikleri daha
sonra alınacak tedavi ve terapi kararları
açısından önemlidir.
Tümör markerleri
Kanda meme kanseri hücresi
oluşturabilen ve tümör markeri olarak adlandırılan belli başlı proteinler
incelenir. Meme kanseri için CA
15-3 tümör markeri oldukça spesifiktir. Ancak sadece bu marker ile bir
teşhis yapılması mümkün değildir,
ancak bu marker tedavi sırasında ve
sonrasında hastalığını seyrinin daha iyi
değerlendirilmesine yardımcı olabilir.
12
13
Vücut içindeki tümör dağılımının
tespiti
Teşhis konmuşsa, başka muayeneler
yapılarak kanserin başka organları
istila edip etmediği, yani metastaz
oluşumu olup olmadığına bakılmalıdır.
Röntgen ve bilgisayarlı
tomografi (CT)
Göğüs kafesinin röntgen filminde,
kanserin lenf düğümlerine veya
akciğerlere sıçrayıp sıçramadığı
tespit edilmelidir. Metastazın var
olup olmadığı, burada belli bir boyuttan sonra tespit edilebilir. Gerekirse
bilgisayarlı bir tomografiyle daha
detaylı bilgi sağlanabilir. Bu esnada
arka arkaya birkaç röntgen çekilir ve
bu şekilde doktor, örn. üst gövde filmlerini kademe kademe inceleyebilir.
Kemik sintigrafisi
Meme kanserinin kemik iskeletine
yayılıp yayılmadığı bir sintigram ile
incelenir. Bunun için de hastaya Radyonüklid Technetium-99m-fosfat enjekte
edilir (bu özellikle kemiklerde toplanan
bir moleküldür). Özel bir kamerayla da
radyonükleid ile zenginleştirilmiş iskelet görüntülenir. Tümörün aktif olduğu
kemik dokularında daha fazla radyonükledi birikir ve bu şekilde iskeletin diğer
kısmından ayırt edilir.
Manyetik rezonans tomografisi
(MRT)
MRT bilgisayarlı tomografiye benzer
şekilde, ancak röntgen ışınları olmadan değişken manyetik alanlar içinde
yapılır. Ancak bu yöntem sadece özel
durumlarda kullanılır.
Metastaz veya lokal nüksetme
şüphesi varsa, ilk teşhiste uygulanan yöntemler bu durumlarda da
uygulanır. Bu esnada da her muayene yöntemi her hastaya uygulanmaz, teşhis yöntemi her hasta için
bireysel olarak seçilir.
“Kanser beni yenemeyecek diye en başından söyledim.
Elbette bir gün öleceğim, ancak kansere şimdi yenilmeyeceğim.“
Lucia (51)
14
15
Meme kanserinin safha dağılımı
Meme kanserinde prognostik ve
tedavi hastalığın bulunduğu safhaya bağlıdır.
Erken safhalar
Safha 0: Henüz içeri sızan, yani yok
edici bir kanser büyümesi yok (Carcinoma in situ = ön safha).
Safha I: Kesin sızıntı yapan ve iki santimetreden daha küçük olan bir tümör,
meme kanseri bu safhada henüz
meme bezleriyle sınırlıdır..
İleri safhalar
Safha II: Tümörler iki ila beş santimetre büyüklüğündedir. Genelde ilk lenf
düğümlerine sıçramaya başlamışlardır.
Safha III: Bir tümörün lenf düğümlerine
sıçradığını belirtir.
Metastaz safhası
Safha IV: Diğer organ sistemlerine
yayılma var..
İltihaplı meme kanseri
İltihaplı meme kanseri, bu hastalığın
nadiren görülen bir şeklidir. Meme,
kızarık olmasından ve ısıdan dolayı
iltihaplıymış gibi görünür. Cilt üzerinde
şişlik ve kırışıklık görülebilir veya çatlak
oluşumu görülebilir. İltihaplı meme kanseri çok çabuk yayılma eğilimine sahiptir.
Nüksetme
Nüksetme tekrar oluşum anlamına
gelir, yani kanser tedaviden sonra
tekrar oluşur ve ya memeyle (lokal) ya
da memeden uzak kısımlarla (metastaz) sınırlıdır.
Eğer kanser ilk hastalıktan sonra
tekrar oluşursa, buna nüksetme, yani
tekrar oluşum denir. Nükseden bir kanser ilk hastalıkta olduğu gibi memeyle
sınırlı olabilir (lokal) veya memeden
uzakta diğer organlarda görülebilir
(metastaz). Tüm hastaların yaklaşık
yüzde 30‘unda kanser tekrar nükseder, bunların üçte ikisinde metastaz
şeklinde üçte birindeyse lokal sınırlı bir
şekilde. Burada temel olarak şu geçerlidir: Tekrar nükseden kanser ne kadar
küçükse ve ne kadar geç nüksederse,
iyileşme şansı da o kadar yüksektir.
İlerlemiş meme kanseri
TNMG-sınıflandırması, birçok tümör
hastalıklarında uygulanan bir safha
dağılım şemasıdır.
T tümör büyüklüğünü, N lenf düğümü
durumunu, M metastaz var olup
olmadığını ve G geçmişteki diferans
derecesini (yani tümör hücrelerinin normal hücre yapısından ne kadar farklılık
gösterdiğini) temsil eder..
Düğümün organ sınırların aşmamış olması, meme kanserinin erken safhada olduğunu gösterir.
Düğüm belli bir kritik büyüklüğe ulaştığında kanser hücreleri lenf kanalları üzerinden çevredeki
meme dokusuna yayılmaya başlar.
Nüksetme
Kanser metastaz şeklinde nüksetmişse bu birincil tümörün bir kardeş
tümörüdür ve bu tümör, hastaların
yarısından fazlasında kemiklerde,
akciğerde, karaciğerde ve beyinde
oluşabilir. Metastaz oluşumu varsa,
günümüzde sahip olunan bilgilere
göre hastanın uzun sürede iyileşmesi
sadece istisnai durumlarda müm-
kündür. Burada bahsedilen tedavi
palyatif bir tedavidir, yani bir iyileşme
hedeflenmeden
.
sadece şikayetler
azaltılır. Tıbbi tedavi olanakları oldukça iyi olduğundan birçok kadın iyi bir
yaşama kalitesine sahip olduklarından
bu hastalıkla genelde birçok sene
yaşayabilmektedir. Bu nedenle de
doktorlar bu hastalığa iyileşmesi
mümkün olmayan bir hastalık gözüyle
değil de kronik bir hastalık gözüyle
bakmaktadır.
Lokal nüksetme
Eğer kanser lokalde tekrar
nüksetmişse, bu çok farklı bir
durumdur, çünkü bu genelde
iyileştirilebilmektedir (elbette burada
da istisnalar mevcuttur). Burada söz
konusu olan tümör, birincil tümörle
aynı dokudan, aynı yerde veya aynı
organda oluşmuş bir tümördür.
16
17
Teşhis belli:
Neden ben?
Şu soruyla: „Neden beni buldu bu
hastalık?“ kadınlar genelde duygusal
bir çıkmaza girerler. Oysa ki bu çıkmaz
teşhisin yarattığı anlık güçsüzlük hissini
yansıtmaktadır. “Suçlu ben miyim?
Yoksa sonuçta gittikçe artmış olan
çevre kirliliği mi suçlu?” Hastalar bu
soruları kendi kendine sorar, çünkü
hastalıkla aktif bir mücadeleye girmeye
çalışırlar. Günümüzde meme kanserinin
ne genel oluşumunun ne de metastaz
oluşumunun kişilikle veya yanlış bir
davranışla ilgisi olmadığı bilinir, çünkü
meme kanserinin çok farklı nedenleri
olabilir. Kanseri nükseden bir hastadaki
prognostiğin ne kadar iyi göründüğü
de birçok etkene bağlıdır. TNMGsınıflandırmasının dışında başka özellikler de önemli bir rol oynamaktadır.
Tümörün iki kat büyüme hızının ve
metastaz oluşturma özelliğinin yanı
sıra biyolojik özellikleri de, yani bir
hormon reseptörü veya HER2/yenipozitif olup olmadığı, gibi etkenler de
kötü huyluluğunu belirler (Bu konuda
“Antikor terapisi” bölümünde detaylı
Hangi tedavi olanakları
bulunmaktadır?
bilgi verilmiştir). Bu nedenle de klasik
prognostik faktörleri şunlardır:
n
n
n
n
n
n
n
Tümör büyüklüğü
Lenf düğümünün durumu
Metastaz varlığı
Grading (kötü huylu hücrelerin normal
hücre yapısından ayrışması)
Hormon reseptör durumu
HER2/yeni-Reseptör durumu
Yaş
Önemli olan konan teşhisi kabul etmek
ve bununla yaşamayı öğrenmektir. Bu
noktada yardım istenmesi ve kişisel
iyileşme sürecine nelerin iyi geleceğini
tespit edilmesi önerilir.
Sonraki adımlar için şunlar çok
önemlidir:
Meme kanseri teşhisi (nüksetmiş olsa
da) akut bir acil durum değildir. İkinci
bir tıbbi görüş almak ve sakin kafayla düşünüp hangi tedavinin en iyisi
olduğuna karar vermek için süre vardır.
Olabilecek en iyi tedavi için (ister ilk
teşhis ister nüksetme), kanserin ne
kadar yayıldığını tam olarak tespit
edebilmek için öncelikle bir dizi ön
muayene daha gereklidir. Safha ne
kadar doğru tespit edilirse, uygulanacak tedavi de o kadar iyi planlanabilir.
Bu tedavi ise meme kanserinde ilgili
kanser safhasına adapte edilerek
yapılır, yani belirtilen muayene
yöntemleriyle doğru hastalık safhası
tespit edildikten sonra tedavi adımları
tespit edilir.
Metastaz veya lokal nüksetme
şüphesi varsa, prensip olarak ilk
teşhiste uygulanan aynı yöntemler
bu durumlarda da uygulanabilir.
Doku alındıktan, tümörün büyüklüğü ve
yaygınlığı tespit edildikten ve spesifik
tümör özellikleri de belirlendikten sonra hasta için bireysel bir tedavi planı
hazırlanır. Hasta bu durumda sakin
kafayla bilgi toplamak ve hangi tedavinin kendisi için doğru tedavi olduğuna
karar vermek için yeterince zamana
sahiptir. Belirsizlik halinde ikinci bir fikir
alabilir ve başka uzmanlara görünebilir. Bunların dışında bir psikoonkolog
ve başka hastalarla görüşmesi mantıklı
olacaktır.
Erken safha
Bu safhada tümör ameliyatla
alındıktan sonra şu tedavi olanakları
bulunmaktadır: Kemoterapi, radyoterapi,
Anti hormon tedavisi ve antikor tedavisi. Hangi tedavinin uygulanacağı ve
bunların kombine edilip edilmeyeceği
veya nasıl kombine edileceği ise çeşitli
etkenlere bağlıdır. Bu etkenler ilk etapta
tümörün büyüklüğü, yayılma durumu
ve özellikleridir. Bu, lokal nüksetmiş
bir tümör için de geçerlidir. Tümörün
bulunduğu konum müsaade ettiği takdirde bir ameliyatla tamamen alınır.
Tümörün bu noktada tekrar nüksetmesini önlemek için bu bölgeye radyoterapi
uygulanır.
Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz
“Meme kanseri günümüzde en iyi araştırılan hastalıklardan biridir. Göğüs
sağlığı merkezleri de bu araştırma bilgilerine sahiptir. Bu merkezlerde,
meme kanseri tedavisi ve bakımında önemli olan tüm uzmanlık dalları temsil
edilmektedir.”.
18
19
Ancak bunun için de „radyoterapi
olanağı“ bulunmalıdır, yani vücudun bu
bölgesi tekrar bir radyoterapiyi müsaade
etmelidir. Uygulanacak maksimum ışın
dozu, çeşitli doku yapılarının özellikleri
nedeniyle belli bir ölçüyle sınırlıdır.
İleri safha
Bu safhada da önce bir ameliyat
yapılır. Daha sonra da genelde kemoterapi uygulanır ve bu tedavi yöntemi
gerektiği takdirde bir radyoterapi, anti
hormon tedavisi, antikor tedavisi veya
“Small Molecules” ile kombine edilir.
Lokal nükseden bir tümör genelde
bir ameliyatla ve/veya radyoterapiyle
kontrol altına alınabilirken, uzak organ
metastazı oluştuğunda genellikle
sistematik bir terapi (antikor ve/veya
kemoterapi, anti hormon tedavisi)
gereklidir. Her durumda tedavinin
başından itibaren etkili bir ağrı tedavisi
uygulanmalıdır.
Metastaz safhası
Metastaz safhasında şuanda bir
iyileşme mümkün değildir. Ancak meme
kanseri, antikor terapisi, anjiyogenez
önleme veya “Small Molecules” tedavileri gibi modern tedavi opsiyonlarının
kullanılmasıyla uzun bir süre için kontrol altına alınabilmektedir ve buna da
hastalığın kronikleştirilmesi (devamlı
seyir) denmektedir. Tümörün büyümesini sürekli yeni bir etken maddesiyle durdurabilmek için arka arkaya farklı ilaçlar
kullanılır. Buna ilaveten bu safhada terapi yöntemleri korunarak uygulanmaya
ve hasta için sürekliliği olan dayanıklı bir
yaşama kalitesi oluşturulmaya çalışılır.
Paniğe kapılmayın!
Kesin bir teşhis genelde birkaç gün
içinde, ancak en geç bir hafta sonra
konabilir. Genelde bir hastane seçmek
ve randevu almak da birkaç sürer.
Bilgi toplamak, kararınızı sakin kafayla
vermek ve uygun desteği aramak için
zaman ayırın.
Klinik araştırmalar gelecekti tedavi
türleri için bir olanak sunar. Yeni ilaçlar,
belli başlı tedavi tedbirleri ve tıbbi
müdahaleler, etkileri ve güvenlikleri
açısından kontrol edilir. Hasta burada
kesinlikle bir „deney hayvanı“ değildir,
sonuçta o dönemde güvenlikle ilgili
yeterince bilgiye sahibiz. Ayrıca yeni bir
ilaç genelde olağan standart tedaviye
ek olarak verilir.
“Bu denli şiddetli bir hastalıkta bile güzel, hatta çok güzel bir hayat
sürmek mümkün. Hayat belki daha kısa sürecek, ancak her şeye sahip
olan ve 80‘ine kadar yaşayacağını düşünen birçok kişiden daha güzel
yaşanabilir.”
Jutta (48)
Temel olarak şu geçerlidir:
Her hasta bir terapiyi reddetme veya verilmiş bir terapi onayını geri
alma hakkına sahiptir.
20
21
Güncel ameliyatlı terapi
konseptleri
Kötü huylu olduğu teşhis edilen
tümörün ilk tedavisi, bunun ameliyatla
alınmasıdır. Bu ameliyat sırasında ne
kadar meme dokusu alınacağı, tümörün büyüklüğüne ve bulunduğu yere
bağlıdır. Bu noktada radikal bir işlemin
hastalığın uzun süreli prognostiğine
hiçbir etkisi olmadığı görülmüştür, yani
gerektiğinden daha fazla doku almaya gerek yoktur. Bu bilginin başarısı,
günümüzde artık meme kanserinin
yaklaşık yüzde 80‘inin memenin
komple kesilmesine gerek kalmadan
ameliyat edilebildiğidir ve gelecekte
bu rakamın yüzde beş ila on arasında
arttırılabileceği umulmaktadır.
Memenin korunduğu ameliyatlar
Memenin korunduğu bir ameliyatta
tümörün tamamı ve tümör yatağının
sınırında bulunan sağlıklı doku (bir
santimetreye kadar) alınır. Tümörün
bu kenar sınırı, sağlıklı ve hastalıklı
doku arasındaki güvenli mesafesidir.
Memenin korunduğu cerrahinin başlıca
kriterlerinde biri, memenin tümör
büyüklüğüne olan oranıdır. Buna göre
eğer tümör ile sağlıklı doku arasında
bir santimetrelik bir güvenli alan var-
sa, bu durumda büyük bir memenin
beş santimetre büyüklüğündeki bir
tümörde bile komple alınmasına gerek
yoktur. Kozmetik açıdan bakıldığında
memenin korunduğu ameliyat en ideal çözümdür: Geriye de sadece çok
küçük, hatta zamanla kaybolan bir yara
izi kalır. Ameliyat kesikleri genelde
doğrudan tümörlü doku üzerine
yapılır. Tümörün bu şekilde ameliyat
edilmesiyle birlikte genelde koltuk altı
boşluklarındaki lenf düğümleri de alınır
ve hastalığın önünde hangi safhanın
bulunduğu güvenle tespit edilir. Bunun
sonucunda da lenf tıkanması, kolu
oynatamama veya hareket sırasında
ağrı gibi rahatsız edici yan etkiler görülebilir.
Yeni, hatta şu ara standart haline
gelmiş ameliyat işlemlerinden biri
örn. Sentinel-nod-biyopsisidir ve
bu tür müdahalelerin amacı, lenf
düğümlerinin koltuk altı boşluklarından
alınmasını (aksilla diseksiyonu)
azaltmaktır. Sentinel-lenf nodu (Türkçe: “Bekçi lenf düğümü”) anatomik
açıdan kanserli meme bölgesine
en yakın ilişkidedir. Bu lenf bir kontrast maddesi yardımıyla işaretlenir,
ameliyatla alınır ve daha sonra da
hassas doku incelemesine tabii tutulur. Eğer bu lenfte kanser hücresi
bulunmuyorsa, büyük olasılıkla diğer
lenf düğümlerinde de kanser hücresi
bulunmadığı varsayılabilir. Dolayısıyla
da diğer lenf düğümlerinin alınmasına
gerek yoktur ve yan etki oranları da
azalır.
Bir tedavinin ameliyattan önce veya
sonra mı yapılması gerektiğine bağlı
olarak neoadjuvant ve adjuvant terapi uygulanabilir.
Neoadjuvant terapi
Adjuvant terapi
Adjuvant terapi ameliyattan sonra yapılır. Bu dönemde artık
tümör hakkında çok sayıda bilgi
bulunmaktadır: Büyüklüğü, Hormon
ve HER2/yeni reseptör durumu ile lef
düğümüne sıçrama olup olmadığı.
Sonraki tedavinin radyoterapi, kemoterapi, anti hormon terapisi, antikor
terapisi ne şekilde yapılacağı bu faktörlere bağlıdır. Buradaki hedef sonradan yapılan tedaviyle, vücuttan halen
bulunan kanser hücrelerini parçalamak
ve hastalığın ilerlemesini veya tekrar
nüksetmesini önlemektir.
Neoadjuvant terapide ameliyattan önce
kemoterapiye başlanır. Bunun amacı,
kötü huylu bir tümörün ameliyattan
önce küçülmesi ve örn. küçük meme
yapısına ve büyük bir tümöre sahip
kadınlar da memeyi koruyan bir ameliyat yapılabilmesidir.
Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer
Sentinel-Nod-biyopsisinde tümöre en yakın olan lenf düğümleri, yani „bekçi lenf düğümleri“ alınır. Bun-
“Birçok kadın için göğüsleri kadınlığın en önemli simgesidir. Ancak bazı kadınlar için de göğsün pek önemi yoktur.
Göğüs yapısıyla ilgili soru da sadece hastanın düşünceleri
önemlidir.”
lar radyoaktif maddelerle ve maviye boyanarak bulunabilir. Kansersiz diğer lenf düğümleri alınmaz. Bu
şekilde olası yan etkilerde en az indirgenmiş olur.
22
23
Işın terapisi (Radyoterapi)
Işın terapisi (radyoterapi) meme kanseri tedavisinin önemli bir parçasını
oluşturmaktadır. Bu tedavi yöntemi
yardımıyla, geriye kalmış olası tümör
hücreleri memede veya yara izi bölgesinde parçalanarak kanserin lokalde
tekrar nüksetmesi önlenir. İki veya
üç hafta sonra, yani ameliyat yarası
iyileştiğinde ve radyoterapi planlaması
tamamlandığında, bu terapiye baş­
lanır. Münferit durumlarda müdahale
sırasında bile intraoperatif radyo­
terapi uygulanabilir Henüz ameliyat
sırasında tümör yatağına uygulanan
ışınlar sayesinde, sonradan uygulanacak radyoterapi de bir – iki hafta
kısaltılabilir, bu şekilde de o bölgedeki
tüm tümör hücrelerinin parçalanma
güvenilirliği de artar.
Radyoterapiye tam olarak ne zaman
başlanması gerektiği de bir kemoterapiye ihtiyaç olup olmamasına bağlıdır.
Buna göre de radyoterapiye kemoterapi tamamlandıktan sonra başlanır.
30 günlük seanslarda gerçekleştirilen
radyoterapi sadece bir kaç saniye sürmektedir. Burada günlük alınan tek doz
ile toplam doz birbirinden ayırt edilmelidir, bu esnada da planlanan temel doz
kısmi dozlara (fraksiyonlara) bölünür.
Temel doz terapi hedefine (kuratif veya
palyatif) ve tümörün bulunduğu yere
bağlıdır. Günümüzde uygulanan tedavilerde ışın yoğunluğu öyle dozlara
ayrılarak kontrol edilir ki normal şartlar
altında cilt üzerinde ciddi yanıklar meydana gelmez.
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
“Günümüzde modern radyoterapide ışınlar doğrudan hedef noktaya
doğrultulabilmektedir. Bu şekilde de çevredeki doku, kalp ve akciğerler korunur.
Ciddi yan etkiler de beklenmez.”
Radyoterapi, ilerlemiş hastalık
safhalarında da metastaz tedavisi
için kullanılmaktadır. Tedavi hedefi ilk
etapta ağrıyı azaltmak ve metastazın
bulunduğu bölgeye bağlı olarak
başka komplikasyonları (örn. kemik
metastazında kemiğin kırılmasını)
önlemektir. Ancak tedavi görmüş bir
bölgeye sadece bir kere radyoterapi
uygulanabilir, çünkü fazla ışınlama
hücrenin genine zarar verebilir.
Yan etkiler
Radyoterapinin uygulandığı bölgedeki cildin genellikle kızarması ve çok
hassaslaşması oldukça rahatsız edici
görülmektedir ve bu nedenle de radyoterapi sırasında suyla temas etmemelidir, sadece pudralanabilir. Bunun
dışında birçok meme kanseri hastası
radyoterapinin çok da rahatsız edici
olmadığını belirtmiştir. Sıkça görülen
yan etkiler yorgunluk ve huzursuzluktur. Radyoterapi süresinin artmasıyla
bu şikayetler de artsa da, terapi sona
erir ermez hemen yok olurlar.
24
25
Kemoterapi
Kemoterapi de aynı radyoterapi gibi
başarılıdır, çünkü verilen ilaçlar (Sitostatik maddeler) özellikle de kanser
hücreleri gibi çabuk büyüyen hücrelere
saldırmaktadır. Meme kanseri tedavisinde birçok sitostatik ilaç şemalar
halinde kombine edilerek kullanılır.
Tekrar nükseden bir kanser halinde
kemoterapinin amacı meme kanserini
durdurmak ve hastalık semptomlarını
kontrol altında tutmaktır. Bu durumlarda ölçülü seyir altında daha az
agresif olan bir terapi kombinasyonu
(iki veya daha fazla ilaçla tedavi) veya
bir mono terapi (tek bir ilaçla tedavi)
daha uygun olacaktır. Prognostiğin
uygunsuz olması ve klinik seyrin çok
çabuk olması halinde ise daha yoğun
bir kemoterapi tercih edilmelidir. İlacın
döngüsü sayısı ve alınma şekli ilgili
kemoterapi ilacına göre değişir. Kemoterapinin kendisi ise tümör ilerleyene
kadar devam ettirilebilir. Başka bir
strateji ise tam bir emisyon (görülen
tümörün tamamen yok olması) veya
bulguların stabilizasyonu halinde
kemoterapiyi durdurmak ve tümör
ilerlemeye başladığında da tekrar
başlatmaktır.
Kemoterapi çok katı bir zaman
planı çerçevesinde, birçok döngüde
uygulanır. Genellikle haftada veya üç
haftada bir verilen ilaçtan sonra bir
mola verilir.
Kemoterapi ilaçları farklı kombinasyonlar halinde kullanılabilir. Bu da güncel
terapi direktiflerine ve bireysel durumla
ilgili tahminlere dayanır. Günümüzde
Antrasiklin‘lerden oluşan kemoterapi
kombinasyonları ve Taksan etken
maddesi sınıfına sahip şemalar
kullanılmaktadır. Kemoterapi genelde
ayakta tedavi şeklinde uygulanır, yani
ilaç hastaya enjekte edildikten sonra hasta hemen evine dönebilir. Bu
durum, hastada ilerlemiş bir meme
kanseri söz konusu olduğunda da
geçerlidir. Hastaya örn. sabah klinikte
veya onkoloji muayenehanesinde bir
infüzyon verilir ve hasta bundan sonra
evine veya işine dönebilir.
Bilinen infüzyon terapilerinin yanı sıra
günümüzde metastaz durumlarında
tablet şeklindeki bir kemoterapi de
uygulanabilir, bu yöntem sayesinde
hastanın sürekli muayenehaneye
veya hastaneye gelmesine gerek
kalmaz. Bu ilaç oldukça akıllı bir etki
mekanizmasına sahip bir etken maddesi içerir. Bu etken maddesi ilk önce
tümör dokusundaki aktif maddeye
dönüştürülür ve burada aynı etkiyi
yarattığı halde daha az yan etkiye
neden olur.
Yan etkiler
Kemoterapi sırasında hastalara sıkça
infüzyon verilmesi gerektiğinden cilt
altına bir tür Port-sistemi takılır.
Bu sistem, köprücük kemiğinin
altına yerleştirilen yaklaşık 4 cm
büyüklüğündeki bir metal gövdedir
(port odacığı). Bu gövdeden ince
plastik bir borucuk çıkmakta ve kalbin hemen önünde bulunan merkezi
toplar damara gitmektedir. Bunun
bir avantajı hastaya her infüzyon
yapılması gerektiğinde yeni bir toplar
damar girişine gerek olmaması ve
diğer taraftan da ilacın daha kolay
verilebilmesidir. Bu Port kemoterapi
tamamlandıktan sonra çıkarılır.
Kemoterapide vücuda kandan çok etkili hücre zehirleri verilir ve bunlar çok çabuk büyüyen kanser
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
hücrelerini yok eder. Ancak bu işlem çok çabuk büyüyen normal hücreleri de, örn. terapi sırasında
“Kemoterapi genel tedavimizin bir parçasıdır, ancak artık en önemlisi değildir.”
neredeyse tamamen dökülen saçları da etkiler.
26
27
Kemoterapiyle birlikte sağlıklı ve sıkça
bölünen hücreler de (örn. saç folikülleri, kemik iliği ve mukoza) etkiye
uğradığından saç dökülmesi, zayıflık,
mide bulantısı, yorgunluk gibi yan
etkiler görülmektedir. Saçlar tedaviden
üç ila altı ay sonra tekrar büyümeye
başlar. Ayrıca diğer akut yan etkiler de
Sitostatik ilaç tedavisi kesildikten sonra
ortadan kalkar. Son birkaç yılda tedavi
daha da geliştirilmiştir. Günümüzde
artık mide bulantısı ve kusma gibi yan
etkilere karşı oldukça etkili olan ve
kemoterapinin yan etkilerini azaltabilen
çok sayıda ilaç arasından bir seçim
yapılabilmektedir.
Bilimsel tıbbi uzman şirketler çalışma birliğine (AWMF) ait “Onko­
loji rehberlik programı” , hastalar için özel olarak, meme kanserinin
teşhisi, terapisi ve tedavi sonrası bakımıyla ilgili şuan da en güncel olan
talimatları bir araya getiriştir. Hasta talimatnamesi “Meme kanseri 1:
Hastalar için ilk hastalık ve DCIS ile ilgili bir talimatname” 2010 ve
hasta talimatnamesi “Meme kanseri 2: ilerlemiş hastalık, nüksetmiş
hastalık ve metastaz oluşumu” 2011 isimli talimatnameleri şu linkte
bulabilirsiniz:
http://leitlinienprogramm-onkologie.de/Patientenleitlinien.8.0.html
Buna ek olarak, Arbeitsgemeinschaft Gynäkologische Onkologie e.V.
(Jinekolojik Onkoloji Derneği) güncel bir hasta kılavuzu yayınladı:
www.ago-online.de/fileadmin/downloads/pdf/2012/AGO_Patienten_2012_Buch.pdf
Her iki broşür de kendiniz için ne yapabileceğiniz, muayenelerin avantaj­
ları ve dezavantajları, doktorunuza yöneltebileceğiniz önemli sorular,
hasta hakları ve bilinmeye değer adresler hakkında bilgiler içermektedir.
“Bu yıldan sonra birçok kişi bana şunu söyledi: „Bu yılı aklından artık
çıkar, geride kaldı“. Bende şöyle düşündüm: Ben geçtiğimiz yılı aklımdan
çıkarmak istemiyorum ki. O yıl çok güzel şeyler yaşadım.”
Ute (55)
28
29
Anti hormon tedavisi
Hormonlar vücudun „aktarıcı madde­
leridir“ ve büyüme, metabolizma ve
cin­sel davranışlar gibi bir ömrü boyunca süren işlemleri düzenler. En önemli
kadın hormonu olan östrojen genelde
yumurtalıklar da oluşur ve hormon
reseptörleri yardımıyla vücuttaki çeşitli
hücrelerini büyüme işlemini stimüle
eder. Belli başlı tümör hücreleri de bu
reseptörlere, yani östrojen için bağlantı
noktalarına sahiptir ve bunlardan
büyüme dürtüsünü alırlar. Anti östrojenlerle ise bu hormonların etkisi ve
dolayısıyla da tümörün büyümesi frenlenebilir, hatta bloke edilebilir.
Bazı yeni maddelerde östrojen
oluşumunu önler, ancak aynı tedavi
hedefine sahiptirler. Uygulanan bu
meme kanseri tedavisi oldukça etkilidir. Erken safhalarda ve çok uygun
bir risk profilinde anti hormon tedavisi
ameliyattan sonra tek başına uygulanabilir, ancak bunun için tümör hücrelerinin reseptör açısından oldukça
pozitif olması gerekir, yani yüzey üzerinden çok sayıda hormon reseptörü
bulunmalıdır. Hormon tedavisi diğer
risk gruplarında radyoterapiden veya
kemoterapi-radyoterapi kombinasyonundan sonra uygulanır ve birincil terapiden sonra beş sene boyunca devam
ettirilir.
Anti hormon tedavisinde farklı birçok
madde kullanılabilir. Hangi maddenin
kullanılacağı ise ilk etapta hastanın
menopoz öncesi dönemde mi yoksa
sonrası dönemde mi bulunduğuna
bağlıdır.
Anti-östrojenler
Reseptörleri istila eden anti östrojenler
tablet şeklinde verilebilir. Bu sayede
östrojenlerin tümörün büyümesini
teşvik edici etkisini önlerler. Ancak
östrojen eksikliği de (aromataz önleyici ilaçların kullanılmasında olduğu
gibi) kemik yoğunluğuna olumsuz
etki edebilir ki bu da osteoperoza
neden olabilir. Bu durumda doktorla
görüştükten sonra ek olarak kalsiyum
ve vitamin D alınması tavsiye edilir.
Spor yapmak da osteoporoz‘u önleyebilir.
Aromataz önleyiciler
Aromataz önleyicilerin alınmasıyla
östrojen oluşumu önlenebilir ve bu
şekilde büyümeyi teşvik etme ihtimali
tamamen ortadan kalkar.
serbest bırakan ve yumurtalıklarda
östrojen oluşmamasını sağlayan bir
implant enjekte edilir. GnRH-Analogları
Tamoxifen‘lerle veya aromataz önleyicilerle kombine halde verilir, çünkü
bunlar östrojenin kemik içerisinde
oluşmasını önlememektedir.
Östrojen reseptör antagonistleri
“Saf” östrojen reseptör antagonistleri sadece hormon reseptörlerini
istila etmekle kalmaz, aynı zamanda
da reseptörlerin ayrışma işlemini
de hızlandırırlar. Bu şekilde bu etki
mekanizması tüm diğer anti hormon
tedavisi yöntemlerinden farklılık
göstermektedir ve meme kanseri artık
anti östrojen ve aromataz önleme terapisine cevap vermeyen hastalar için de
uygulanabilir. “Saf” östrojen reseptör
antagonistleri ayda bir kere iğneyle
verilir.
GnRH-Analogları
Östrojenin çoğunluğunun yumurta­
lıklarda oluştuğu genç kadınlara ek
olarak GnRH-Analogları da verilir. Her
dört haftada bir karına, eten maddeyi
Gestagen
Gestagen grubundaki hormonlardan
başka bir kadın hormonu olan Progesteron da yüksek dozlarda hormon
reseptörü pozitif olan tümörlerin
gelişimini durdurabilir. Ancak yan
etkileri çok fazla olduğundan (Kilo
artışı, su birikimleri, yüksek tromboz
ve emboli oluşma riski, yüksek kan
basıncı ve ruh halinde sık değişim)
gestagen tedavisi, diğer anti hormon tedavileri artık etki etmediğinde
uygulanır.
30
31
Yan etkiler
Bir anti hormon tedavisi birçok hasta
için kemoterapiye göre daha az yan
etkiye neden olur. Bu nedenle de hormon reseptörü pozitif olan tümörlerde
bu yöntem tercih edilir. Tüm hastaların
yüzde 60‘ında hastalıkta gerileme
görüleceği düşünülmelidir.
Anti hormon tedavisinin olası yan etkileri genellikle tipik menopoz şikayetleri,
örn. terleme, uyku bozukluğu, ruh hali
değişimleri ve kilo artışıdır. Bu durumda
doktorla görüşülerek adaçayı, kılıç otu
veya anti depresif ilaçlar kullanılabilir.
Menopoz dönemindeki kadınlar bu yan
etkileri pek de rahatsız edici bulmazken,
anti hormon tedavisi daha genç kadınlar
da doğurganlığın sonu anlamına gelir.
tüm hastaların yaklaşık yüzde 20‘sinde
bu yan etki görülmektedir. Eğer cinsel
isteğin azalması ruhsal açıdan bir sorun
oluşturuyorsa, psikoterapi desteği
alınabilir. Hastalar ayrıca bu konuyu
doktorla veya bir yardım grubuyla
konuşmaktan da çekinmemelidir. Bu
durumda hasta bu yan etkilerden dolayı
ilaç alımını kendi kararıyla durdurmadan önce bir doktorla görüşmeli ve tüm
tedavi olanaklarını konuşmalıdır.
Bu olası yan etkilere rağmen hormon tedavisinin verimliliği kesinlikle
göz ardı edilmemelidir. Bu tedavi
sayesinde kanserin gelişmesi veya
tekrar nüksetmesi önlenebilir. Kanseri yayılmış (metastaz oluşumu )
olan kadınlarda da hormon tedavisi
başarıyla uygulanabilir..
Tüm kadınları etkileyebilecek diğer
yan etkiler ise vajinada kuruluk ve
cinsel istekte azalma olabilir. Kuruluğu
gidermek için kayganlaştırıcı kremler
ve östrojen jeli kullanılabilir. Cinsel
isteğin azalması ise kesinlikle kişisel
bir hata olarak görülmemelidir, çünkü
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
“Hastalar kendilerini rahatsız eden her şeyi biz doktorlara anlatabilmelidir. Eğer
bir hasta uygulanan tedaviyi istemiyorsa, bunu bize söylemelidir. Elbette alternatif
yöntemler var. Yan etkiler genelde önlenebilir. Ancak yardımcı olabilmemiz için bize
önce danışılması gerekir, bu nedenle de hastalardan ricam bizimle konuşmalarıdır.”
32
33
Anti hormon tedavisi
Antikor tedavisi hedefe yönelik tedavi­
lerdendir. Bu tedavi türleri kemoterapiye
göre sağlıklı dokulara az etki eder veya
hiç etki etmez. Kanser hücrelerinin
spesifik özellikleri bu tedavi sırasında
bloke edilir ve bu şekilde tümörün
büyümesini durdurur. Bu tedavi yöntemiyle özellikle de meme kanserinde çok
önemli başarılar elde edilmiştir.
Aynı hormonlara benzer biçimde burada da belli başlı büyüme faktörleri
reseptörler yardımıyla vücut hücrelerinin
olgunlaşmasını düzenler. Bu esnada
da normal vücut hücrelerinin yüzeyinde
reseptör proteini olarak bulunan HER2/
yeni-Proteini önemli bir rol oynar.
HER2/yeni-reseptörleri meme kanseri
hücrelerinin yüzeyinde çok sayıda görülebilir. Bu, hastaların yaklaşık yüzde
20‘sinde görülmektedir. Bu durumda
reseptör sayısı genellikle olması gerekenin 100 katına çıkar. Bu tür bir HER2/
yeni-aşırı ekspresyonu tümörün daha
(1)
çabuk büyümesi ve metastaz oluşumu
için bir tehlike anlamına gelmektedir.
Yıllar önce HER2/yeni-Protein‘e karşı
reseptör noktalarını bloke eden bir antikor bulunabilmiştir. Büyüme sinyalleri
artık aktarılamamakta ve dolayısıyla da
hücrelerin büyümesi engellenmektedir.
Ayrıca tümör hücreleri, yüzeyleri antikorlar istila edilerek işaretlenir ve bu
şekilde de vücudun bağışıklık sistemine
ait hücrelerin saldırısına uğrarlar ve yok
edilirler.
Antikor tedavisi ileri safhalarda tek
başına veya kemoterapiyle veya anti
hormon tedavisiyle birlikte uygulanabilir. Sayısız araştırma sonucunda
ileri safhalardaki HER2/yeni-pozitif
meme kanserinde de tümör gelişiminin
frenlenebildiği görülmüştür.
Erken safhalardaki meme kanserinde
antikor tedavisi bir yıl sürer. Yayılmış
meme kanserinin tedavisi ise, ilaçlar
pozitif bir etki gösterene ve kanser durana kadar sürdürülmelidir.
Kemoterapiden farklı olarak tedavide
sadece kanser hücreleri zarar görür.
Eğer hastalık HER2- antikor tedavisine rağmen ilerlerse, HER2/ yenireseptörüne yönelik başka tedavi
olanakları da bulunmaktadır, örn. “Small
Molecules”. Bu küçük moleküller kanser
hücrelerine girer ve burada reseptör­
lerin hücre içinde bulunan parçaları olan
tirosinkinazları bloke ederler. Hücre
bölünmesi sürecini başlatan büyüme
faktörleri sinyalleri artık iletilmez ve
tümör gelişimi durdurulur. Küçük moleküllerle yapılan bu tedavi kemoterapiyle
kombine halde uygulanır.
Eğer tümör yüzeyinde aşırı derecede
çok HER2/yeni-reseptörleri varsa, bu
durumda HER2-antikor tedavisi hem
metastaz oluşumunda hem de erken
safhadaki meme kanserinde standart
olarak uygulanır. Antikorların kemoterapiyle birlikte verilmesi ise nüksetme
eğilimlerinin önlendiğini ve iyileşmeye
katkı sağladığını göstermiştir.
(2)
Yan etkiler
İnfüzyon sırasında gribe benzer semptomlar görülebilir, örn. ateşlenme ve
üşüme gibi. Bu yan etkiler özellikle ilk
infüzyondan sonra görülür, sonraki
infüzyonlarda ise nadiren görülürler.
Genelde infüzyona verilen kısa bir ara
bu semptomları yok etmeye yarar,
infüzyon daha sonra devam ettirilebilir.
Gerektiği takdirde grip semptomları
ilaçlarla (örn. Paracetamol) ile kontrol
altına alınabilir.
HER2- antikor tedavisinden önce
güvenlik amacıyla tüm hastaların kalp
fonksiyonları kontrol edilir. Bu da genel
olarak bir Elektrokardiyogram (EKG-)
ve ultrason (ekokardiyografi) ile düzenli aralıklarda yapılır.
Temel olarak antikor tedavisi kemoterapiye göre daha az rahatsız edicidir, çünkü hedefe yönelik etkisi
sayesinde sağlıklı hücrelere zarar
vermez.
(3)
Meme kanserinde bazı tümör hücrelerinin yüzeyinde reseptörler bulunur (1). Eğer bu reseptörler HER2antikorlarıyla istila edilmişse kanser hücrelerine giden büyüme sinyalleri azalır (2). Bu şekilde de bu
hücrelerin çoğalması yavaşlatılır ve ideal bir şekilde de kanser hücrelerinin ölmesine yol açar (3). Bir
hastanın bu HER2-antikorundan fayda görüp görmeyeceği, tümör hücrelerinin yüzeyinde HER2-reseptör
proteinlerinin bulunup bulunmamasına bağlıdır. Bu nedenle de genellikle önce HER2-reseptör durumu
kontrol edilir.
34
35
Anti anjiyogenez
İlerlemiş meme kanseri veya metastaz
teşhisi konan hastalar için çok sayıda
tedavi opsiyonları bulunmaktadır. Son
birkaç yılda ise anjiyogenez önleyiciler
de kullanılmaktadır.
(1)
Bir tümör nasıl büyür?
Tümör gelişiminin önlenmesi
Yan etkiler
Anjiyogenez‘den kastedilen yeni kan
damarlarının oluşumu, anjiyogenez önlemesindeyse bu kan damar
oluşumunun önlenmesidir. Bir tümör
oluştuğunda bu tümör ilk etapta yakın
çevredeki besin maddeleri ve oksijenle
beslenebilir. Tümör yaklaşık iki mili­
metre büyüklüğe ulaştıktan sonra
kendi beslemesini sağlamalıdır ve
bunun için de kan damarlarının
tümörlü doku içerisine girip bununla
birleşmesini sağlayan aktarıcı maddeler serbest bırakır. Bu tür damar
büyüme faktörlerinin en önemli grubu
VEGF‘lardadır (Vascular Endothelial
Growth Factors). Damar hücreleri
bu damar büyüme faktörü sinyalin aldıklarında yeni kan damarları
oluştururlar ve bunlar da tümörü
besin ve oksijenle besler. Bu şekilde
de tümör büyür ve yayılır (metastaz
oluşumu).
Biyoteknolojik olarak hazırlanmış bir
antikor, VEGF büyüme faktörlerini
yakalayıp bunların etki etmesine
engel olarak yeni damar oluşumunu
önler. Bu nedenle de anjiyogenez
önleyicisinin hastalığın ilerlediği tespit
edildikten hemen sonra kullanılması
çok önemlidir, çünkü bu şekilde yeni
damar oluşumu mümkün olabilen en
erken şekilde önlenir ve tümör gelişimi
durdurulur.
Anjiyogenez önleyicisi burun kana­
ma­sına yol açabilir ve bazı hastalarda
kan basıncını arttırır. Bu nedenle kan
basıncı düzenli olarak kontrol edilmelidir. Baş dönmesi, burun kanaması gibi
yüksek kan basıncına veya kanama
eğilimine işaret eden yan etkilerin doktora hemen bildirilmesi çok önemlidir,
bu şekilde doktorunuz gerektiği takdirde uygun bir tedavi yapacaktır.
(2)
Bu tedavinin amacı ise tümörün kemoterapiye cevap verebilme özelliğini
iyileştirmek ve hastalığın ilerlemesini
mümkün olduğunca uzun bir süre için
geciktirmektir. Bu nedenle de anjiyogenez önleyicisi önce kemoterapiyle
kombine halde ve daha sonra tek
başına, tedavi etkisi devam edene
kadar verilir. İnfüzyon genelde her üç
haftada bir yapılır.
(3)
Tümör hücreleri, kan damarlarına sinyal gönderen ve bunları büyümeye teşvik eden VEGF damar
büyüme faktörlerini serbest bırakır (1). Bu yeni damarlar sayesinde de tümör besin ve oksijenle beslenir
(2). Antikor ise bu VEGF damar büyüm faktörlerini bağlar ve bloke eder (3). Tümör damarları geri çekilir,
ayrıca da yeni damar oluşumu da bloke edilir. Tümör artık yeterince beslenmez ve “açlıktan ölür“.
36
37
Kemik metastazının tedavisi
İskelet sistemi meme kanseri hücrelerinin en sık metastaz oluşturduğu yerlerden biridir. İlerlemiş meme kanserine
sahip hastaların yaklaşık üçte ikisinde,
hastalık boyunca kemik metastazları
gelişir. Bundan özellikle de dingil
iskeleti, yani omurga, leğen, üst baldır
kemikleri ve kaburgalar etkilenir.
Hem kemik oluşturan hem de kemikleri
eriten hücreler bulunmaktadır. Normalde kemik oluşumu ve kemik erimesi bir
dengededir. Ancak bazı tümör hücreleri kemiksi maddeyi eriten hücreleri aktif hale getirir, bunlara „kemik
kemiren hücreler“ veya osteoklast‘lar
denir. Gittikçe artan kemik erimesi
de beraberinde kalsiyumun kemikten
kana çökmesine neden olur. Kalsiyum
seviyesinin bu şekilde yükselmesi ise
sayısız metabolizma işlemlerini etkiler
ve bu nedenle de ciddi komplikas­
yonlar oluşabilir. Artan kemik erimesi
nedeniyle kemikte kalsiyum oranı ve
dolayısıyla da kemiğin dayanıklılığı
azalır. Bunun sonucunda da kemik
kırılması, omur parçalanmaları ve
kemik ağrıları meydana gelebilir.
Kemik metastazları genelde uzun
süre fark edilmez. Kemik metastazı
varlığına işaret eden ilk belirti genelde
kemiğin eridiği bölgelerdeki ağrılardır.
Hastaların yarısından fazlası, kemik
metastazı tespit edildiği anda ağrıların
uzun süreden beri devam ettiğini
bildirmişlerdir. Bu nedenle de iskelet
sisteminin bir bölgesinde yeni oluşan
ve devam eden ağrıların ciddiye
alınması ve doktor gidilmesi çok önemlidir.
Kemik metastazının tedavisinde günümüzde bisfosfanatlar
kullanılmaktadır. Bunlar kemiğin daha
fazla erimesini önler, kandaki kalsi-
yum seviyesini düzenler ve kemik
ağrılarını etkili bir şekilde azaltır ki bu
da hastanın yaşama kalitesi için çok
büyük bir öneme sahiptir. Bisfosfonatlar kemik metastazında hastaya ömrü
boyunca verilir.
Kullanım ve yan etkileri
visinin durdurulup durdurulmayacağı
hakkında görüşülmelidir.
Kemik metastazı alanında yeni bilgiler ve ilerlemeler kaydedilmiştir.
Günümüzde artık kemik metastazında
kullanılan antikorlarda bulunmaktadır.
Antikor subkutan verilir, yani iğneyle
cilde enjekte edilir.
Bisfosfonatlar ya her gün tablet olarak
veya ayda bir kere infüzyon olarak
verilir. Bunlar başka tedavilerle kombine edilerek de verilebilir ve genel­
likle vücut tarafından iyi karşılanır.
Bisfosfonat damardan verildiğinde
ilk etapta gribe benzer semptomlar
görülebilir, tablet şeklinde alındığında
ise mide bulantısı ve mide-bağırsak
şikayetlerine yol açabilir. Bisfosfonat
kemik metabolizmasına etki ettiğinde,
çenesinden ameliyat olacak hastaların
mutlaka doktorlarını bu durumdan
haberdar etmeli ve Bisfosfonat teda-
Jutta (48)
“Doktor hastayı tedavi konusunda acele ettirmiyorsa ve insan buna kendisinin karar
vermesi gerektiğini biliyorsa, duruma çok farklı bir açıdan bakılabiliyor ve tedaviye
daha iyi katlanılabiliyor.”
38
39
Memenin yeniden oluşumu
Bir memenin ameliyattan sonra tekrar
oluşturulup oluşturulmayacağı veya ne
zaman oluşturulacağı konusu tamamen hastanın isteğine bağlıdır. Memenin tümör alındıktan hemen sonra
oluşturulmasının mümkün olduğu gibi
daha sonra oluşturulması da (ancak bu
tercih ikinci bir ameliyatı daha gerektirecektir) mümkündür. Bu nedenle
de bazı hastalar memenin yeniden
oluşturulmasına bilinçli olarak karşı
çıkmakta ve memenin ampütasyonunu
tercih etmektedir. Bundan dolayı kendilerini daha güvende hissederler veya
memenin korunduğu bir ameliyattan
sonra radyoterapiyi reddederler.
Doktor veya cerrah çeşitli tekniklerin
avantajları ve dezavantajları hakkında
bilgi verir. Bu problem sosyal yardım
gruplarında da görüşülebilir. Sosyal
yardım grubundaki insanlar çok farklı
deneyimlere sahiptir ve bu şekilde
kendi hissettiklerini ve yaşadıklarını
anlatabilirler.
Memenin rekonstrüksiyonunda temel
olarak alınan dokunun bulunduğu
bölge doldurulur ve bu şekilde
memeye tekrar sağlıklı bir görünümün
kazandırılmaya çalışılır.
Bu kararın alımında önemli olan
hastanın, örn. tedaviyi yapan doktor veya cerrah tarafından kapsamlı
şekilde bilgilendirilmiş olmasıdır.
“Şöyle düşündüm: Elbette ben hala benim. Ruhum zarar gördü ancak ne
olursa olsun bu hala benim. Saçlar tekrar uzar. Ve o anda şu düşünce geldi aklıma: Yeni bir göğüs yaptıracağım. Bunun yapılabildiğini biliyorum,
artık dıştan da tekrar komple bir kadın olacağım.”
Peggy (40)
40
41
Meme için koruyucu ameliyat
sonrasında rekonstrüksiyon
Günümüzde kadınların yaklaşık yüzde
80‘i meme korunarak ameliyat edilebilir. Çok küçük tümörlerde meme
görünümü değişmediğinden başka bir
ameliyata gerek yoktur. Ancak büyük
tümörlerde durum farklıdır, çünkü
bunlarda ameliyat sırasında çok fazla
doku alınmak zorundadır. Bu nedenle
de iki meme arasında belirgin bir fark
ortaya çıkar ve bu da kadının estetik
görünümünü açısından ona büyük
yük oluşturabilir. Bu etkiler, ameliyat
planlanırken dikkate alınmalıdır.
sırasında veya daha sonra ameliyat
edilen memenin boyutuna uyarlanabilir (redüksiyon plastiği). Tümörün
bulunduğu yere göre, hedeflenen
güvenli sınıra ulaşabilmek için meme
ucunun kesilmesi gerekebilir. Kozmetik
açıdan mümkün olabilen en iyi tedavi
sonuçlarını elde edebilmek için meme
ucunun rekonstrüksiyonu önerilir.
Günümüzde meme ucunun vücuttaki
bazı malzemelerden oluşturulması
veya dövme şeklinde çizilmesi mümkündür.
Boyut farklarını önlemek için ameliyat edilmemiş meme, ameliyat
Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer
“Yapay
Prof. Dr.memenin
med. Rolfkendi
Kreienberg
memeye olan oranı zamanla değişir . İlk etapta önemli olan
meme
olmaktır.
Bunun
için de birçok
memeEs gibt kanseri
Frauen,hastalığını
für die der yenip
Verlustgüvenli
der Brust
ein ganz
wesentlicher
Punktkadın
ist. Diesen
sini
feda
etmeye
hazır.
Ancak
daha
sonra
kendi
etinden
ve
kanından
bir
memeye
Frauen müssen brusterhaltende oder plastische Ope­ra­tionen zur Verfügung stehen.
sahip
olmanın
olacağını
düşünmeden
edemezler.”
Aber die
Angst,güzel
wieder
zu erkranken
oder zu sterben,
ist lang­fristig und für die meisten
Frauen viel wichti­ger als die Kosmetik.
Meme kesildikten (ampütas­
yon) sonra rekonstrüksiyon
n
n
n
Aşağıdaki meme yapıcı işlemler
uygulanır:
yatta (genelde bir kaç ay sonra yapılır)
cilt altına final protez monte edilir.
Yabancı ve suni malzemelerle cilt
genişletme tekniği
Cilt kaslarının katlanması şeklindeki
yapım (yabancı madde kullanılmadan)
Hastanın kendi dokusuyla bağlantılı
olarak bir silikon jel veya sodyum klorid
çözeltiden oluşan bir implantla meme
yapımı
Ancak bu ameliyat tekniğinde dokular
sertleşebilir ve fibrozlaşabilir (bunun
anlamı bağ dokusunun çoğalmasıdır).
Ayrıca esneme işleminden dolayı cildi
iyileşmesi de zordur ve dolayısıyla da
yaranın iyileşme süreci de uzayabilir.
Bu da kozmetik açıdan kötü bir sonuca
yol açabilir, bu özellikle uzun vadeli
sonuçlar için geçerlidir.
Cilt genişletme tekniği
Bu yöntemin hedefi öncelikle ameliyat bölgesindeki cildi esnetmek ve
daha sonra da bir implant kullanılarak
memeyi tekrar oluşturmaktır. Bu esnada da meme kasının altına plastik bir
yastık konur ve sodyum klorid çözeltisiyle doldurulur, bu şekilde sonraki
tedavi adımı için ciltte istenen esneklik
elde edilir. Bu esneklik yaklaşık sekiz
hafta sonra elde edilir. İkinci bir ameli-
Cilt kas parçasıyla meme yapımı
(hastanın kendi dokusuyla)
Bu yöntemde cerrah yabancı bir
malzeme kullanmayıp sırttan (Latissimusdorsi parçası) veya karın yüzeyinden (transversus-rectus-abdominis
parçası, kısaca TRAM-parçası denir)
aldığı bir cilt kası parçasını kullanarak
meme yeniden modeller.
42
43
Kas parçasının sırttan veya karından
kesildikten sonra meydana gelen
kanam bozukları nedeniyle bu
parçanın ölmesi, serbest veya saplı
mikrovasküler yöntem ile kolayca
önlenebilmektedir.
Saplı yöntemde sırt veya karından
alınan cilt kası parçası, kesilmiş
memenin olduğu bölgeye kaydırılır
ve bu esnada da kan damarlarından
ayrılmaz. Bu işlem sırasında da,
transplante edilen cilt parçasını
memeyle birleşene ve yeni oluşan
damarlarla kan dolaşım sistemine
entegre olana kadar kan ve besinle
besleyen ve bir sapa benzeyen bir
köprü oluşur.
Serbest mikrovasküler yöntemdeyse
cerrah cilt kası parçasını keserken
bunu damarlardan ayırır ve rekon­
strük­siyon için memenin olduğu bölgeye yerleştirir.
Bir mikroskop yardımıyla transplanta
ait damar uçlarını koltuk altındaki
damarlarla birleştirir.
Küçük bir meme genelde sırtta
bulunan Latissimus-dorsi-jas parça­
sıyla tekrar yapılabilir. Ancak daha
büyük bir meme için karındaki TRAMparçası daha uygundur. Bu cilt kası
parçası dokularla birleşene kadar
genelde sekiz hafta geçer.
Vücudun kendisi tarafından meme
yapımı + implant
Bu yöntemde de yukarıdaki yöntemde
olduğu gibi işlem yapılır. Eğer kas
yapısıyla ameliyat edilerek kesilen
memenin hacmine ulaşılamazsa, silikon jelinden veya soydum kloridden
oluşan bir implant kullanılabilir.
Yan etkileri
Ameliyat bölgesinde uyuşukluk veya
dokunmaya karşı hassasiyet gibi hisler
kalıcı olabilir, çünkü önemli sinirler
kesilmiştir. Meme tamamen kesilmişse
uzun süreli hareket kısıtlılığı da söz
konusu olabilir, çünkü oldukça belirgin bir yara izi o bölgede gerginlik
hissi yaratabilir. Eğer meme tekrar
oluşturulmazsa veya hasta protez
kullanmak istemezse, aradaki ağırlık
farkından dolayı duruş bozuklukları
meydana gelebilir. Hedefe yönelik
bir fizyoterapiyle bu semptomlar
azaltılabilir veya yok edilebilir.
Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz
“Günümüzde hastaların yüzde 70-80‘i memeleri korunarak ameliyat edilir. Aslında
bir kadın memesini artık sadece iltihaplı meme kanserine yakalanmışsa kaybeder.”
44
45
Rehabilitasyon
Kanser hastalığından sonraki rehabilitasyon süreci, günümüzde artık her
Almanya‘daki her kanser hastasının
alabileceği standart tedavinin bir
parçasıdır. Genelde rehabilitasyon
kliniğindeki üç-dört haftalık bir tedaviden sonra aşağıdaki terapiler ve
hizmetler sunulur:
n
n
n
n
n
n
n
n
n
Spor ve hareket terapileri
Beslenme danışmanlığı ve eğitimi
Lenf ödem tedavisi
Psikolojik danışmanlık ve terapi
Rahatlama antrenmanı ve sanat veya
ergoterapi
Sosyal ve sosyal hukuka dayalı sorularda danışmanlık
Hizmet ve ödeme talebinde yardım
Mesleki ve sosyal entegrasyon desteği
için alınacak tedbirler
Tıbbi tedavi sonrası bakım planlaması
Bu tedbirlerin amacı hastanın eski güc­
üne kavuşmasını sağlamak (nükseden
bir kanser olsa bile) ve bu sayede
hastanın kendi entegrasyon sürecini
hızlandırmaktır. Bu tedbirlerin hasta
eve döndükten sonra, ancak günlük
yaşamında sorun yaşmaya devam
etmesi halinde de alınması mümkündür.
Mene kanseri hastası için bedensel,
ruhsal ve manevi rahatlama aktivitelerinin yanı sıra rehabilitasyonda ayrıca
kanser teşhisini ve tedavisini sakin
kafayla idrak etme olanağı da tanınır.
Hasta eğer evde ailesinin yanında
çok büyük baskı görüyorsa, rehabilitasyon tedavisi planlanan davranış
değişimlerini önceden denemeye ve
bunları daha sonra günlük yaşamda
başarıyla uygulamaya yarayabilir.
Ancak rehabilitasyon önlemleri bir
zorunluluk değildir. Her hasta bilinçli
olarak rehabilitasyon tedavisini kabul
veya reddedebilir. Ancak yine de var
olan avantajları ve dezavantajları
daima doktoruyla görüşmelidir. Rehabilitasyon tedavileri günlük bir klinikte
de yapılabilir.
Bir hasta rehabilitasyona gitmeye karar
verirse, bunu kendisi talep etmelidir.
Bu konuda yatılı tedavi sırasında
kliniklerin sosyal hizmetleri ve bölgesel REHA hizmet kurumları yardım
sunmaktadır.
Rehabilitasyon kliniğinin seçimi genel­
de sağlık sigortasına dahil olup olma­
dığına bağlı olduğundan kısıtlıdır. Birçok Federal eyalette hastaların rehabilitasyon merkezlerine yatırılmasını
üstlenen kurumlar bulunmaktadır.
Ancak hastaya rehabilitasyon merkezini seçimine katılması önerilir.
Çünkü kliniğin bulunduğu yer dikkate
alınmalıdır. Birçok merkez göle yakın
değil dağların ortasındadır. Hareket
kısıtlılığı olan hastalarda (örn eklem
veya kalp rahatsızlıkları) engebesiz
bir bölgede bulunan bir rehabilitasyon
kliniği seçmeleri önerilir.
olmak istemezler veya başka kanser
hastalarına yakın olarak tekrar olumsuz bir ruh haline bürünmeye korkarlar.
Ancak hasta rehabilitasyona gitmeyi
kabul edip etmeden önce, kendisi için
uygun olan rehabilitasyon merkezi
hakkında bilgi edinmesi ve tedaviyi
yapan doktorlar bu tedbir hakkında
görüşmesi önerilir.
Birçok hasta ileri düzeydeki bu terapiyi kabul edip etmeme konusunda
kararsızdır. Ailelerine daha fazla yük
Ute (55)
“Rehabilitasyona gitmeye aslında beni zor ikna ettiler. Merkeze gittiğimde de
oldukça şüpheliydim. Ancak bir gün içinde çok mükemmel bir kadın grubu
kurduk, hatta bugün bile halen görüşüyoruz. Çok güzel bir zaman geride kaldı
ve bu zamanda sadece kendime odaklanma bana çok yaradı. Merkezde
kendimi buldum.”
46
47
Ek tedavi yöntemleri
Birçok kadın şu soruları sorar:
“İyileşebilmek için başka ne yapabilirim? Tıp dışında başka veya ek
iyileşme yöntemleri var mı? Sözde
etkili “alternatif” kanser tedavileri
hakkında çok şey okuyoruz, bunlara
inanabilir miyim? Benim için hangi
yöntem uygun?”
Her hasta güvendiği bir doktora
danışabilir ve ondan ne tür „ek“
­tedavilerin uygulanabileceğini ve bu
ek yöntemlerin şuan aldığı „modern
tıp ilaçlarıyla“ ne kadar uyumlu
olacağını öğrenebilir. Devam eden
tedaviyle istenmeyen etkileşimlerin
olup olmayacağını veya bu ek
yöntemlerin tıbbi tedaviyi etkileyip
etkilemeyeceğini tahmin edebilmek
için doktorla konuşulması çok
önemlidir.
Ökseotu, enzimler, eser elementler ve
vitaminler tedavilerin mide bulantısı ve
halsizlik bir yan etkilerini azaltabilir ve
genel durumu düzeltebilir. Ancak bunlar yine de modern tıbbın yerini almaz
ve bu nedenle de bunların kullanılması
mutlaka önce doktorla görüşülmelidir.
Doğal tedavi önerilerinde ve vaatlerinde de hastanın çok dikkatli
olması önerilir. Piyasada, özellikle
de İnternette bir dizi “yara iyileştirici”
bulunmaktadır ve bu kişiler, kanser gibi
bir hastalığın verdiği güvensizlikten
yararlanarak sizi kendi avantajlarına
kullanmak isteyecektir. Eğer bir ilaç,
hiçbir yan etki olmadan kanserin her
türünü iyileştirebiliyorsa, bundan şüphe
duymalısınız. Bunun için örn. Köln‘deki
„doğal tedavi yöntemlerinin bilimsel
gelişim enstitüsüne yönelebilirsiniz.
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
“Hastaların kendi iyileşme olanaklarını arttırmak için bir şeyler yapmaya çalışması
anlaşılabilir bir durumdur. Ancak burada vurgulanması gereken şudur: Kansere
özel bir diyet yoktur. Tümörle mücadele etmek için belli başlı besinlerden vazgeçmeye gerek yoktur. Önemli olan tedavi sırasında ve sonrasında dengeli ve sağlıklı
beslenmektir.”
Ökseotu içeren preparat
Ökseotu içeren çeşitli preparatlar
yıllardan beri tümör tedavisinde
kullanılsa ve bunların etkisi birçok
araştırma sonucunda kanıtlanmış olsa
da, bu preparatların modern tıp ürünlerine ek olarak kullanılması henüz
kesin olarak kararlaştırılmamıştır.
Belli başlı bağışıklık problemlerine
sahip hastalarda ökseotunun ekten
maddesi olan lektin (albümin ve
şeker bileşimi), hedefe yönelik olarak
bağışıklık sistemini desteklemek için
kullanılabilir. Bunun yanı sıra ökseotu
içeren preparatların kemoterapinin ve
radyoterapinin kısa ve uzun süreli yan
etkilerini de yumuşattığı bildirilmiştir.
Ökseotu içeren preparatlar, doktor talimatlarına uyulduğu takdirde
hastanın kendisi tarafından enjekte
edilebilir (subkutan kullanım). Ancak
bazı durumlarda enjeksiyon bölgesinde şiddetli kızarıklık, ateşlenme, baş
ağrısı veya dolaşım bozukluğu gibi
alerjik reaksiyonlar görülebilir.
48
49
Tümör nedeniyle bitkinlik:
Akut ve uzun süreli bitkinlik
Tümöre bağlı bitkinlik (bitkinlik
sendromu da denir) birçok kanser hastasında tedavi sırasında
görülür, hatta bazı hastalarda, tedavi
tamamlandıktan uzun bir süre sonra
da halen görülmüştür. Hatta ileri safhadaki meme kanserinde bu sendrom
hastaların yarısından fazlasında
görülmektedir. Bitkinlik, aşırı bir
zorlanma olmadığı halde görülür ve
dinlenildiği halde yeterli bir dinlenme
olanağı sağlamaz. Bu nedenle de bu
sendrom hastanın yaşama kalitesine
ciddi etki eder, hatta tedavi seyrini bile
ciddi anlamda etkileyebilir.
Akut bitkinliğin oluşmasında tümörün
kendisi sorumlu tutulabilir. Bu sendromun nedeni ise vücuttaki güç rezervlerini sürekli harcayan farklı ve tümör
bağlı değişimlerdir. Ancak tümör tedavisi de bitkinliğe neden olabilir. Tedavi
hastayı çok zorlar ve hem bedensel
hem de duygusal açıdan masif bir
yorgunluğa neden olabilir. Çünkü
kemoterapi ve radyoterapi sadece kanser hücreleriyle savaşmakla kalmayıp
vücudu da çok zorlamaktadır. Kan
oluşumu önlendiğinde,vücut direnci
azalabilir (lökopeni, yani akyuvarlar
eksikliği), kanama tehlikesi artabilir
(trombopeni, yani an pulcuğu - trombosit - eksikliği) ve uzun vade de anemi
(alyuvar - eritrosit- eksikliği) meydana
gelebilir.
Anemi
Kandaki eritrositlerin görevi oksijeni
taşımaktır. Oksijen nefesle akciğerlere
ve buradan da eritrositlere aktarılır ve
kan dolaşım sistemiyle tüm vücuda
yayılır. Alyuvar sayısı ne kadar azsa,
organlara sağlanan oksijen beslemesi
de o kadar kötüdür. Kemik iliğindeki
alyuvar üretimi ise Eritropoetin hormonuyla stimüle edilir.
Hem tümör hem de bir kemoterapi ise
eritropoetin eksikliğine neden olabilir
ve dolayısıyla da kan oluşumunu ciddi
anlamda bozabilir. Bunun sonucunda
da, kandaki oksijen eksiliği devam
ettiğinden tüm organizmayı sürekli
bitkin kılan gelişmiş ve farklı bir anemi
türü oluşur.
Akut ve kronik seyir
Genel olarak iki tür bitkinlik görülebilir:
Neredeyse tüm hastalarda bir tümör
veya anemiden kaynaklanan akut
bitkinlik, tedavi devam ederken izlenmelidir, diğer bir taraftan ise kronik
bitkinlik yıllarca süren bir yorgunluktur
ve hastayı günlük yaşamında çok ciddi
biçimde etkileyebilir.
Tümör-bitkinlik-sendromunun nedenleri
ise şuana kadar pek bilinmemektedir.
Özellikle de uzun yıllar boyunca devam
eden bitkinliğin nedeninin araştırılıp
açıklanması gerekmektedir. Anketler
yardımıyla tümöre bağlı bir bitkinliğin
varlığı ve seyri kayda alınabilir.
Olası tedaviler
Bitkinliğin tedavisi akut fazda aneminin
tedavisini ve tümör veya tümör tedavisinden kaynaklanan metabolizma
bozukluğunun giderilmesini kapsar. Bir
anemi varsa hemoglobin değeri yükseltilerek hastanın genel durumunda
hissedilebilir bir düzelme sağlanabilir.
Bu nedenle de bitkinliğin ilk belirtilerinde bir doktorla görüşülmelidir. Özellikle
de kronik bitkinlik söz konusuysa fiziksel antrenman ve psikoonkolojik tedbirler bu hastalığın düzelmesini de kendini
kanıtlamış yöntemlerdir. Eğer bu tedbirlerin bir yardımı dokunmamışsa, bir
bitkinlik uzmanıyla görüşülmelidir.
Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer
“Bedensel hareket, spor ve rahatlama hareketleri bir hastalıkla verilen mücadelede çok önemli rol oynar. Hastalara bedensel hareketliliğin bazen hayatta kalmayı
sağladığı da söylenebilir. Hareket halinde yeni hastalık ve metastaz oluşum
oranının çok düşük olduğu birçok araştırmayla kanıtlanmıştır.”
50
51
Ağrılar ve ağrı tedavisi
İlerlemiş meme kanserinde ağrılar
hasta için ciddi bir yük olabilir ve
yaşam kalitesini ciddi anlamda
kısıtlayabilir. Eğer ağrının nedeni,
yani tümör veya metastazını doğru­
dan tedavi etmek mümkün değilse,
bu durumda etkili bir ağrı tedavisi
alınabilecek en önemli tedbirlerden
biridir. Bu ağrı tedavisi bireysel olarak hastaya göre planlanır. Ancak
günümüzde tümör ağrıları artık çok
azaltılabilmektedir.
ilacın düzenli ve korunarak alınması,
ağrıların başlamasını önler. Ancak
ağrının daima ruhsal bir tarafı da
olduğundan ve örn. ağrı hissine etki
eden korkuya neden olduğundan,
antidepresan kullanılması etkili bir ağrı
tedavisini destekleyebilir.
Özel eğitimli ağrı terapistleri, ağrı tedavisiyle ilgili birçok deneyime sahiptir.
Bu uzmanlar ve ağrı tedavi merkezleri,
akut ve şiddetli ağrılar için önemli bir
rol oynar.
Bu tedavi mümkün olduğunca tablet,
damla, infüzyon veya bantlarla yapıl­
maktadır. En etkili ağrı kesici ise
morfinin bir türevi olan Opioide‘dir.
Bu ilacın reçeteyle verilmesi de artık
eskiden olduğu kadar karmaşık bir
işlem olmayıp hastanın bağımlı olma
korkusu da gereksizdir.
Etkili ve kalıcı bir ağrı kesici etki için
hastanın bu ilacı, ağrılar akut olduktan
sonra değil, sabit bir zaman planına
göre alması önemlidir. Bu şekilde
“Tıp o kadar ilerlemiştir ki, bir insanın kendini iyi hissetmesi için her şey
yapılmaktadır. Şunu söylemem gerekir, benimle ilgilenildiği için bazen
kendimi iyi bile hissettim.”
Heike (53)
52
53
Terapi sonrası zaman
Genellikle tedavi sonrası bakım muayeneleri hem birinci hastalıkta hem de
nükseden hastalıklarda ilk beş yıl içinde yılda en az bir kere, ancak altıncı
yıldan sonra artık sadece yılda bir kere
yapılır. Eğer memenin korunduğu bir
ameliyat yapılmışsa daima diğer meme
ve meme ampütasyonu yapılmışsa,
memenin kesildiği bölge de muayene
edilmelidir.
Yapılan terapi kadınlar için çok ağır bir
yük olsa da kendilerini güvende hissetmelerini de sağlar. Seyir planı hazır:
Hastalar sürekli tıbbi personel
ile iletişim halindedir ve bu sayede
istedikleri sorulara ve kafalarındaki
soru işaretlerine hemen çözüm
bulabilirler. Tedavi tamamlandıktan
sonra birçok kadın için genelde hazır
olmadıkları zor bir dönem başlar.
Çevreleri tedavinin başarıyla
tamamlanmış olmasından dolayı
her şeyin bittiğini ve hastanın tekrar
„normal“ hayata döndüğünü düşünür.
Ancak bu düşünceyle tedavi edilen
hastaya karşı duyulan beklentiler de
artmaktadır. Hastanın hastalığa yakalanmadan önce üstlendiği çeşitli rolleri
tekrar üstlenmesi beklenir: Anne rolünü, meslek sahibi kadın rolünü veya
partner rolünü. Bazı kadınlar bu beklentileri kolayca karşılayıp bu şekilde
çevrelerine tekrar mükemmel şekilde
entegre olabilirken bazı kadınlar
ise kendilerini çok büyük bir baskı
altında hisseder. Bu baskı nedeniyle
de beklentileri karşılayamadıkları için
genelde güçsüzlük, boyun eğme ve
üzüntü duyarlar. Tümörün tekrar nüksetmesi korkusu veya kadınlığa duyulan güvensizlik gibi hisler de sıklıkla
Jutta (48)
“Birçok kişi şunu söyler: Ben sosyal yardım grubuna gitmem, orada sadece
hastalık hakkında konuşuluyor. Ancak bu doğru değil. O kadar çok eğleniyoruz
ki ve konuşulacak da o kadar çok konu var ki. Bu tabii biraz da insanın kendisine
bağlıdır. İnsan daima içinde bulunduğu durumdan en iyi şekilde yararlanmalı ve
hastalığı bir şans olarak görmelidir.”
bununla birlikte artmakta ve şiddetli
bir yük oluşturabilmektedir. Hasta bu
dönemde aktif yardım almalı ve kendisi
için en iyi desteği nasıl alabileceğini
bulmalıdır. Özellikle benzer durumlardaki hastalarla kurulan iletişimin
oldukça faydalı olduğu görülmüştür.
Bir sosyal yardım grubunda yapılan
görüşmeler insanın kendi durumunu
daha iyi anlamasını ve hayata dönüş
yolu için kendine zaman ayırmasını
sağlar.
Bazı durumlarda uyum sağlama
zorlukları o denli masif olabilir ki,
bunun için profesyonel danışmanlık
ve tedavi gerekebilir. Bu alanda
uzmanlaşmış doktorlar ve psikologlar
(psikoonkologlar) bu durumda çok
önemli muhataplardır.
Muhtemelen iyileşmesi mümkün olmayan tekrar nüksetmiş bir kansere sahip
hastalarsa, çok ciddi anlamda kendi
fanilikleriyle yüz yüze gelmektedirler.
Psikoonkologlar veya sosyal yardım
grupları ya da organizasyonları bu
tür kadınları teşhisten sonra kabul
eder, onlara hastalıkla mücadele
etme olanaklarını anlatır ve kanserli
yaşamda onların yanında olur. Sosyal
danışmanlık hizmetleri ise ekonomik
ve sosyal sorular için yardımcı olur. Bu
tür merkez ve kurumlar broşürün ekinde belirtilmiştir.
54
55
Meme kanseriyle günlük yaşam:
Aile ve partnerlik
Bu teşhis hastayı, ailesini ve
arkadaşlarını tam kalbinden vurur.
Bu zor durumu diğer aile bireylerini fazla üzmeden atlatabilmek için,
kadının veya annenin yakalandığı
kanser hastalığıyla ilgili yeni tedaviler
herkes tarafından anlaşıldıktan sonra
tasarlanmalıdır. Açık görüşmelerde
herkes, dilediği zaman kendi denetimlerini anlatabilmelidir. Eğer bu,
dışarıdan destek almadan mümkün
değilse, kanserin ruhsal ve sosyal
sonuçlarıyla ilgilenen bir uzman doktora gidilmesi önerilir. Psikoonkolog hem
hastalara hem de hasta yakınlarına
yardımcı olur. Kanser hastalarına
hastanede yatılı tedavi gördüklerinde
ve ayakta kendi muayenehanesinde
destek verir.
Psikonolog uzmanlar ararken hastalar
ve hasta yakınları Alman psikososyal
onkoloji birliğine e.V. yönelebilir:
dapo – Geschäftsstelle
Ludwigstrasse 65,
67059 Ludwigshafen
Telefon 0700. 20006666
Telefax 0621. 59299222
www.dapo-ev.de
Bunların dışında kliniklerin sosyal
yardımları ve kendi kendine
yardım organizasyonları da destek
sağlamaktadır. Bununla ilgili detaylı
bilgiler ekte verilmiştir.
Çocuklar, annelerinde bir şeylerin
yolunda olmadığını anında hisseder.
Yaşa bağlı olarak kontrolsüz yitirme
korkusu veya annelik rolünü üstlenme gibi tepkiler verebilirler. Tehdit
oluşturan bu yük özellikle çocuklarda
görülmektedir. Burada yapılması
gereken ilk şey çocuklarla açıkça
konuşmaktır. Bu şekilde gerçeği en
iyi şekilde kavrayabilir ve annenin
hastalığını daha iyi idrak edebilirler.
Ayrıca onlara soru sorma fırsatı da
verilmelidir. Çünkü soracakları sorularla çocuğun hissettikleri en iyi şekilde
görülebilir.
için destek vermektedir. Bu dernek
her yaştaki çocuğa, hasta yakınına ve
refakatçiye bilgi ve danışmanlık hizmet
vermektedir.
Flüsterpost e.V.
Kanser hastası anne ve babaların
çocuklarına destek
Kaiserstraße 56,
55116 Mainz
Sekretariat: Karin Willmann
Telefon 06131. 5548-798
www.kinder-krebskranker-eltern.de
Flüsterpost e.V. derneği kanser
hastası anne veya babaların çocukları
Hildegard (65)
“Aile desteği çok önemli. Doktora veya hastaneye giderken yanınızda biri varsa,
bu doktor ziyaretleri daha kolay oluyor.”
56
57
Meme kanseriyle günlük yaşam:
Mesleğe ve günlük hayata etkileri
Birçok kadın için ailenin yanı sıra
meslek hayatı da yaşamın, meme
kanseri tehdidiyle karşı karşıya gelen
önemli bir parçasıdır. İlk etapta bu
probleme fazla önem verilmezdi,
ancak zamanla önem artmıştır. Tedavi
tamamlandıktan sonra ölüm tehdidi
ilk etapta aşılmışsa hasta, mesleğinin
hayatında hangi yere sahip olduğuna
karar vermelidir. Eğer hasta mesleğine
dönerse, her türlü entegrasyon
yardımları kabul edilmelidir.
Bu bağlamda meydana gelen medeni
ve sosyal hukukla ilgili sorular, tüm
Almanya‘da 21 merkeze sahip olan
Alman bağımsız hasta danışmanlık
merkezi (UPD) tarafından cevaplanabilmektedir.
Bağımsız hasta danışmanlığı
Bundesgeschäftsstelle
Littenstraße 10, 10179 Berlin
Telefon 030. 20089233
www.unabhaengige-patientenberatung.de
Tedavi tamamlandıktan sonra
mesleğin sürdürülememesi de mümkün olabilir. Tedaviyi yapan doktor ve
yetkili makamlarla emekliğe ayrılma
şartlarının hangi kapsamda oluştuğu
görüşülmelidir. Bu durumda lütfen şu
kurumla görüşünüz:
Deutsche Rentenversicherung
Bund
Emeklilik, emeklilik hukuku ve rehabilitasyon hakkında bilgiler
10704 Berlin
Telefon 030. 8651
www.deutsche-rentenversicherungbund.de
Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer
“Birçok kadın için mesleğe dönüş çok zordur. Kadın bir yıl aradan sonra mesleğine
döndüğünde, kendisine son birkaç ayda pek destek olmayan birçok kişiyle
karşılaşır, yani birçok soruyla karşı karşıya gelir: Nasılsın? Nasıl geçti? Hadi anlat!
Hasta genelde kararsızdır: Kime ne anlatmak istediğini bilemez Yaşadıklarını
meslektaşlarıyla ne derece paylaşmak ister?”
Meme kanserinin vücut üzerindeki
diğer bir etkisi ise lenf ödemidir (lenf
sıvısının kolda toplanması). Bu da
genelde birçok kadında koltukaltındaki
lenf düğümleri alındıktan sonra sıklıkla
farklı boyutlara sahip olabilecek hareket kısıtlılığını beraberinde getirmektedir. Bazı hastalar sürekli lenf drenajına
tabiidir (sıvının tekrar dolaşım sistemine dönmesini sağlayan masaj).
Hareketlilik kısıtlı da olsa, hasta yine de
tüm aktivitelere katılmaya çalışmalıdır.
Üzerindeki yükün dikkatlice arttırılması
ve tedaviyi yapan doktorun da yardım­
ıyla kendisine ne dereceye kadar
yük­lenebileceğini öğrenebilir. Bu,
tedavi sırasında ve sonrasında tüm
meme kanseri hastaları için geçerlidir.
Hareket ve spor hastaların büyük bir
kısmı için önemlidir. Bireysel hareket
idmanlarıyla yorgunluğun önüne geçilebilir ve ruhsal huzur iyileştirilebilir. Özel
spor gruplarıyla ilgili detaylı bilgileri,
kanser danışmanlık merkezlerinde,
yerel spor derneklerinde veya sağlık
sigortanızdan öğrenebilirsiniz.
58
59
Meme kanseri efsaneleri:
Pozitif düşünme
gözünün önüne getirdiğinde, bu kendisine yeni bir güç verir. Rahatlamak,
bisiklete binmek veya yüzmek ve
hayatta güzel şeylerle ilgilenmek de
hastalıkla daha iyi baş edilmesine
yardımcı olabilir.
Kişisel motivasyonun meme kanserini ne derece etkileyebileceği
sorusu daima ön plana çıkar. Bu soru
günümüzde bile halen tam olarak
cevaplandırılamamaktadır, çünkü
eldeki bilgiler oldukça çelişkilidir. Buna
göre bir kanser hastalığına saldırgan
bir biçimde yaklaşan hastaların tedavi
seyrinin daha kolay geçtiğine dair bilgiler bulunmaktadır.
Elbette „tedavinin iyi geçmesi için
olumlu düşün“ şeklindeki sözler doğru
değil. „Kanser kişiliği“ ne kadar azsa,
hastada hastalıktan ve hastalığın
oluşumundan dolayı sorumlu değildir.
Ancak en iyi tedavi seyrinden ve
kendisi için en iyi terapi şartlarından
hasta da sorumludur. Buna kendi davranışlarını planlanan tedavi
adımlarına göre ayarlayabilmesi için
yeterince bilgi toplamak da dahildir.
Hasta korkularıyla yüzleşmelidir: Korkunun nedenini tespit eder ve buna
örn. yazarak vs. bir anlam verirse,
korkuyla başa çıkmak daha kolay olur.
Hasta, yaşamında neleri atlattığını
Kendilerine hastalıklarıyla iyi geçinmek için diğer kadınlara ne önerebilecekleri sorulduğunda meme kanseri
hastaları kanser sonrası yardım e.V.
derneğine şu cevabı vermiştir:
n
n
n
n
n
n
n
n
n
n
(ulaşılabilir) hedefler koymak,
plan yapmak,
yaşamın anlamıyla ilgili soruyu cevaplamak veya yeniden tanımlamak,
güzel şeylere sevinmek,
(çözülebilir) görevler üstlenmek,
kanseri yenmek için aktif çaba göstermek (örn. beslenme, spor, pozitif bir
yaşama görüşüyle),
başka kadınlarla bilgi alışverişi yapmak,
yaşama katılmak ve merak duymak,
“fazlalıkları” üzerinden atmak ve
olduğunuz insan olmak.
“Dans etmek bana inanılmaz güç verdi. Dans ederken kendimi dış dünyaya karşı kapatabiliyorum. Dans ettiğimde mutluyum ve gülebiliyorum.”
Heike (53)
60
61
Kampanya hakkında
Diğer bilgi malzemeleri
Almanya çapındaki “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele”
isimli kampanya, hastalara ve ailelerine 2003‘ten beri değerli bilgiler sunmaktadır.
Bu kampanya Roche Pharma AG, Alman kanser topluluğu ve Alman senoloji
topluluğu tarafından yürütülmektedir.
“Göğüsten kalbe giden yol – meme
kanseriyle mücadele” kampanyası
şu bilgi araçlarını kapsar ve bunlar
ilgililere ücretsizce dağıtılır:
Hastalar doktorlarda, kitaplarda veya İnternette cevap ararken karşılarına çok
sayıda bilgi çıkar ve bunlarla birlikte başka sorular ve güvensizlik de oluşur.
Bu nedenle de “Göğüsten kalbe giden yol – meme kanseriyle mücadele”
kampanyası meme kanseri hakkında temel bilgileri aktarmakla birlikte tedavi
olanakları ve mücadele stratejileriyle ilgili bir hedefe yönelik bilgiler
sağlamaktadır.
Meme kanseriyle mücadele –
erken ve ilerlemiş safhada meme
kanserine sahip hastalar için bilgi
filmi
Birbirlerine uyarlanmış ve yapıcı bilgi malzemeleri, örn. broşürler ve filmlerle birlikte “Meme kanserine karşı alman şehirler” organizasyon dizisi, bu hastalıkla
mücadele edilirken kapsamlı ve yapıcı yardım sağlamaktadır. “Meme kanseriyle ilgili düşünceler” dokümantasyon serisi, “Yaşamdan resimler” resim cildi
veya “En sevdiklerime nasıl söyleyeceğim?” broşürü de ekstra destek sağlar.
Bunların dışında meme kanseri günlüğü ile bakım kimliği de hastalara mantıklı
bir yardım sağlar.
Teşhis, terapi, bakım. Hastalığın partnere, aileye ve mesleğe etkisi, 62 dak.
ve 21 dak., DVD; İngilizce, Rusça ve
Türkçe dillerinde:
www. brustkrebszentrale.de
Hayatın tadını çıkarmak – Kanser,
Kriz, Kuvvet
Bir kanser hastalığına neden olabilecek değişim süreçleri hakkında film 70
dakikalık DVD.
Bunların dışında kliniklerin sosyal
yardımları ve kendi kendine yar­dım
organizasyonları da destek sağla­
mak­tadır. Bununla ilgili detaylı bilgiler
ekte verilmiştir.
Bu bilgi malzemeleri aşağıdaki
adresten alınabilir:
Durch die Brust ins Herz
Postfach 511170
50947 Köln
veya
www.brustkrebszentrale.de
Meme kanseri günlüğü
Hastalığın genel ve tam olarak belgelenmesi için
Bakım kimliği
Kadın doktorunda rutin bakım amaçlı
muayene için
62
63
Faydalı adresler
BRCA-Netzwerk – Ailede meme
veya yumurtalık kanseri için yardım
Freie Bitze 1, 53639 Königswinter
www.brca-netzwerk.de
Brustkrebs Deutschland e.V.
Charles-de-Gaulle-Straße 6,
81737 München
Telefon 0800. 0117112
www.brustkrebsdeutschland.de
Deutsche Fatigue Gesellschaft
(DFaG)
Maria-Hilf-Straße 15, 50667 Köln
Telefon 0221. 9311596
www.deutschefatiguegesellschaft.de
Deutsche Gesellschaft für
Senologie
Hausvogteiplatz 12, 10117 Berlin
Telefon 030. 514883345
www.senologie.org
Deutsche Krebsgesellschaft e.V.
Kuno-Fischer-Straße 8, 14057 Berlin
Telefon 030. 3229329-0
www.krebsgesellschaft.de
Diğer ülkelerde kanser hakkında
bilgi veren kurumlar
INKA – Informationsnetz für
Krebspatienten und Angehörige e.V.
Reuchlinstraße 10-11, 10553 Berlin
Telefon 030. 44024079
www.inkanet.de
Österreichische Krebshilfe
Dachverband
Wolfengasse 4, A-1010 Wien
Telefon 0043. 179664-50
www.krebshilfe.net
Doğal tedavi yöntemlerinin bilimsel
gelişim enstitüsü
Joseph-Stelzmann-Straße 9,
Gebäude 35a, 50931 Köln
Telefon 0221. 478-6414
www.iwenv.de/
Krebsliga Schweiz
Postfach 8219, CH-3001 Bern
Telefon 0041. 3138991-00
www.swisscancer.ch
Internet-Krebs-Kompass der Volker
Karl Oehlrich-Gesellschaft e.V.
Şube, Eisenacher Straße 8,
64560 Riedstadt
www.krebs-kompass.de
Özel sorular
KID – Krebsinformationsdienst
Deutsches Krebsforschungszentrum
Heidelberg
Im Neuenheimer Feld 460,
69120 Heidelberg
Telefon 0800. 4203040
www.krebsinformationsdienst.de
Deutsche Krebshilfe e.V.
Buschstraße 32, 53113 Bonn
Telefon 0228. 72990-0
www.krebshilfe.de
mamazone – Frauen und Forschung
gegen Brustkrebs e. V.
Postfach 310220, 86063 Augsburg
Telefon 0821. 5213-144
www.mamazone.de
Frauenselbsthilfe nach Krebs e.V.
Thomas-Mann-Straße 40, 53111 Bonn
Telefon 0228. 33889-400
www.frauenselbsthilfe.de
Mamma Mia! –
Meme kanseri dergisi
Altkönigstraße 31, 61476 Kronberg
www.mammamia-online.de
Federal sağlık ve sosyal güvenlik
bakanlığı
Telefon 0800. 151515-0
www.bmg.bund.de
RKI – Robert Koch Institut
Dachdokumentation Krebs
und Krebsregister
www.rki.de
ABD ulusal kanser araştırma
kurumu
www.cancer.gov
ICIS – Kanser bilgi hizmetlerinin
uluslar arası çalışma grubu
www.icis.org
Deutsche Rentenversicherung
Bund
Emeklilik, emeklilik hukuku ve rehabiltiasyon hakkında bilgiler
10704 Berlin, Telefon 030. 865-1
www.deutsche-rentenversicherungbund.de
Erkekte meme kanseri
Universität Bonn
www.meb.uni-bonn.de/
cancernet/104410.html
64
Filmin uzmanları (Versiyon 2012)
Prof. Dr. Tıp Nadia Harbeck
Göğüs hastalıkları merkezi, Münih LudwigMaximilians-üniversite kliniği
Prof. Dr. Tıp Ulrike Nitz
Niederrhein göğüs hastalıkları merkezi
yönetimi, Evangelisches Krankenhaus
Bethesda gGmbH Mönchengladbach
Dr. Tıp Andrea Petermann-Meyer
Psikoonkolog, Aachen
Hakkımızda
Yayınlayan
Film prodüksiyonu
Redaksiyon ve tasarım
Roche Pharma AG, Grenzach-Wyhlen
TAKEPART media and science gmbh, Köln
art tempi communications gmbh, Köln
Meme kanseriyle mücadele
Almanya‘da yılda yaklaşık 72.000 kadın meme kanserine yakalanmaktadır.
Bu hastalık birçok hasta için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Günümüzde artık birçok kadının iyileşmesi mümkün olsa da, hastalık halen
korku saçmaya devam etmektedir. Bu nedenle de meme kanseri ve bunun
tedavisiyle ilgili bilgilendirme, hastayla girilen mücadelenin ilk adımıdır. Bu,
tekrar nükseden ve kadının hayatına kronik bir hastalık olarak dönen meme
kanseri içinde geçerlidir.
Meme kanseriyle mücadelenin odak noktası altı kadın hastanın bu
hastalıkla mücadele sırasında gösterdiği cesaret ve kararlılık bulunmaktadır.
Bu kadınların dördü hastalığa ilk kez yakalanmış, diğer ikisi ise metastaz
oluşumuyla karşı karşıyadır.
Meme kanseriyle mücadele etkileyici bir şekilde bu kadınların ve partnerlerinin bu hastalıkla nasıl baş ettiğini göstermektedir. Bu kişiler net kelimelerle
teşhis, tedavi ve tedavi sonrası bakım ve hastalığın partnerliğe, aileye ve
mesleğe etkilerini anlatmaktadırlar.
Ünlü meme kanseri uzmanları da hastaların bu deneyimlerini dikkate alır ve
bunlara meme kanseriyle ilgili güncel bilgiler ekler. Hastanın bu durumla daha
iyi baş edebilmesini sağlayabilmek için bir psikoonkolog‘tan da yararlanılır.
Meme kanseriyle mücadele zayrıca insanın kendi faniliği çerçevesinde bir
dizi yaşam perspektifi olduğunu da gösterir ve hastaya bu şekilde cesaret
verir.
Bu DVD, meme kanseriyle mücadele ve meme kanseri geri döndüğünde
isimli filmlerin ve göğüsten kalbe giden yol kampanyasının güncel halidir.
DVD iki film içerir:
1. Film meme kanseriyle mücadele (62 dak.)
2. Film meme kanseri geri döndüğünde (21 dak.)
www.senologie.org
www.krebsgesellschaft.de
Download