FİNANSAL SİSTEMİN UNSURLARI FİNANSAL SİSTEM VE ÖNEMİ

advertisement
ÜNİTE 1: FİNANSAL SİSTEMİN UNSURLARI
FİNANSAL SİSTEM VE ÖNEMİ






Günümüz ekonomilerinde yatırım ve tasarruf farklı ekonomik birimler tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu iki birimi bir araya getirip, tasarrufların yatırımlara
aktarılmasını sağlayan yapı finansal sistemdir.
Finansal sistem belli kişi ve kurumların, piyasaların, araçların ve organizasyonların,
çeşitli finansal fonksiyonları yerine getirmek üzere, bir araya gelmeleri sonucu oluşan
bir bütündür.
Sistemin temel amacı fon ihtiyacı olan ekonomik birimleri, fon fazlası olan kişilerle bir
araya getirerek etkin bir fon akışı sağlamaktır.
o Fon fazlası olan kişilerin bu tasarrufları ekonominin işleyişine katmayıp
ellerinde tutmaları “gömüleme” olarak adlandırılır ve kişi bundan gelir elde
edemediği gibi bu ekonomik açıdan da bir kayıptır.
Gelişmiş ve etkin çalışan bir finansal sistem, tasarrufların etkin bir şekilde
kullanılmasını sağlayarak ülke kalkınmasına katkıda bulunur.
Tasarrufların yatırımlara dönüşmesi sürecinde etkinlik, genel olarak o ülkedeki finansal
sistem yapısına ve örgütlenmesine bağlıdır.
Son dönemlerde tüm dünyada yaşanan finansal tabanlı krizler finansal sistemin
ekonomide ne kadar büyük rol oynadığının bir göstergesidir.
FİNANSAL SİSTEMİN YAPISI


Finansal sistem ülkedeki fon arz ve talep edenler, finansal araç ve kurumlar, yasal ve
kurumsal düzenlemeler gibi çeşitli unsurlardan oluşmaktadır.
Finansal sistemin temel unsurları Şekil 1.1’de verildiği gibidir.
o Fon arz edenler tasarruf sahibi ve borç verenler, fon talep edenler ise giderlerini
karşılamak için fon ihtiyacı olan ekonomik birimlerdir. Her iki tarafta da hane
halkları, işletmeler veya devlet olabilir.
o Finansal araçlar, fonların aktarılması sırasında, aktarılan fonlar üzerinde çeşitli
haklar ve yükümlülükleri temsil eden yazılı belgelerdir.
o Finansal aracılar, fon arz edenlerle talep edenler arasında aracılık yapıp, köprü
görevi görmekte ve fonların etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır.
o Yasal ve kurumsal düzenlemeler sistemin işleyişi sırasında muhtemel sorunların
oluşmasını engeller ve sorunların çözümlerinde önemli görevler üstlenir.
Sistemin gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerle donatılmış olması tüm
taraflar için güven ortamı oluşturur.
FİNANSAL PİYASALAR VE TÜREVLERİ


Piyasa en yalın haliyle arz edenlerle talep edenlerin bir araya geldiği ve değişimin
gerçekleştiği yerdir. Finansal piyasalar, fon fazlası olanlar ile fon açığı olanların
karşılaştığı ve fon değişiminin gerçekleştiği piyasalar olarak tanımlanır.
Etkin işleyen finansal piyasaların özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
o Zamanında ve doğru bilgi sağlama,
o Likidite sağlama,
o Fon aktarım maliyetlerinin düşük olması,
o Fiyatların yeni bilgileri hızla yansıtması.
Para ve Sermaye Piyasaları

Para Piyasası: Kısa vadeli (1 yıla kadar) fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır.
o Uzun vadeli menkul kıymetlere göre daha yaygın işlem görmektedir böylece
daha fazla likit olmaktadır.
o Fiyatlarında küçük dalgalanmalar olduğu için nispeten daha güvenilirlerdir.
o Çok kısa sürede paraya dönüşebilirler.
o Para piyasası finansal araçları: hazine bonosu, finansman bonosu, mevduat
sertifikası, repo ve kambiyo senetleri (poliçe, bono, çek).

Sermaye Piyasası: Orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır.
o Sermaye piyasasında sağlanan fonlar genellikle işletmelerin bina, makina ve
teçhizat gibi duran varlıkların finansmanında kullanılmaktadır.
o Fonlar para piyasasına göre daha dolaysız olarak işlem görmektedir.
o Fon açığı olan birimler ihraç ettikleri hisse senedi, tahvil vb. finansal araçlarla
fon ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
o Fon fazlası olan ekonomik birimler ise ihraç edilen finansal araçları alarak
fonlarını ihtiyaç duyan kesimlere sağlamakta, karşılığında kâr payı ve faiz
şeklinde gelir elde etmektedir.
o Tasarruf sahipleri fonlarının kimler tarafından kullanıldığını sunulan finansal
araçların risk getiri tercihine göre seçerek belirleyebilmektedir. Yatırımcı bu
piyasada “aktif yatırımcı” olarak adlandırılır.
o Sermaye piyasası finansal araçları: Tahvil, hisse senedi.
Birincil ve İkincil Piyasalar

Birincil Piyasalar: İlk kez dolaşıma çıkan finansal araçların alım satımının ve fon
değişiminin yapıldığı piyasalardır.
o Fon arz edenlerle talep edenlerin doğrudan karşılaştıkları piyasalardır.

o Tarafların doğrudan karşılaşmasında herhangi bir aracı ihtiyacı olmadığı için
ödenecek herhangi bir komisyon yoktur. Ancak ihracın başarısızlık riski
yüksektir.
o Dolaylı karşılaşmada ise finansal aracıya komisyon ödenir fakat başarısız olma
riski azdır.
o Birincil piyasalara örnek olarak şirketlerin hisse senedi halka arzı verilebilir.
Sermaye piyasası fonları da daha çok birincil piyasalarda gerçekleştirilmektedir.
o Finansal aracı olarak yatırım bankalarından yararlanılır.
İkincil Piyasalar: Önceden ihracı yapılmış finansal araçların bu kez yatırımcılar
arasında tekrar tekrar alım satımın yapıldığı piyasalardır.
o İkincil piyasalar menkul kıymetlerin paraya çevrilmesini sağlayan piyasalardır.
o Menkul kıymetler aracı kuruluşlar tarafından yatırımcılar için alınıp satılır.
o Birincil piyasanın sağlıklı işlemesi için etkin ve verimli bir ikincil piyasa olması
gerekir.
 İkincil piyasada menkul kıymetin kolayca el değiştirebilmesi ilgili
işletmenin birincil piyasada yeni menkul kıymet ihracını ve sermaye
piyasasından fon sağlamasını kolaylaştırır.
 İkincil piyasalar menkul değerlerin likidite ve pazarlanabilme olasılığını
artırarak birincil piyasalara talep yaratır ve gelişmesini sağlar.
o İkincil piyasalara örnek olarak menkul kıymetler borsaları, döviz piyasaları,
vadeli işlem piyasaları, futures ve opsiyon piyasaları verilebilir.
Organize ve Tezgah Üstü Piyasalar


Organize Piyasalar: Fon arz ve talep edenlerin resmi olarak belirlenmiş fiziksel
alanlarda buluştuğu ve işlemlerin belli kurum ve kuruluşlarca denetim altına alındığı
piyasalardır.
o Bu piyasalarda nihai işlemler merkezleşmiş borsalarda yapılır.
o İnterbank para piyasası, TCMB bankalararası döviz piyasası, IMKB uluslararası
tahvil ve bono piyasası ve İstanbul altın borsası organize piyasalara örnek olarak
gösterilebilir.
Tezgah Üstü Piyasalar (Over-The Counter Markets): Fiziki ve resmi olarak
belirlenmiş bir mekanı bulunmayan, organize piyasalarda yapılamayan alım satım
işlemlerinin gerçekleştiği, denetim ve gözetimin olmadığı piyasalardır.
o Nihai işlemler zorunlu olmamakla birlikte iletişim teknolojisi
(telekomünikasyon sistemi, İnternet) aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
Merkezleşmiş bir mekan yoktur.
o Amerika’da faaliyet gösteren NASDAQ, Avrupa’da faaliyet gösteren
EASDAQ, Japonya’da faaliyet gösteren JASDAQ tezgah üstü piyasalara
örnektir. Ülkemizde de bankalararası TL piyasası, bankalararası repo piyasası,
serbest döviz piyasası, bankalararası altın piyasası, serbest altın piyasası örnek
gösterilebilir.
FİNANSAL ARACILIK VE TÜRLERİ

Finansal piyasalarda işlemler doğrudan ve dolaylı olarak iki şekilde yürütülmektedir.
o Doğrudan finansmanda fon açığı olanlarla fon fazlası olanlar direkt olarak
görüşüp herhangi bir aracıya ihtiyaç duymamaktadır.
o Dolaylı finansmanda ise tarafların işlemleri finansal aracılar tarafından
gerçekleştirilmektedir.
 Finansal aracılar, tarafları bir araya getiren, fon değişimi koşullarını
belirleyen ve değişimin hızlı ve etkin bir şekilde yapılmasını sağlayan
kurumlardır.
 Finansal aracıların varlığı işlemleri kolaylaştırıp hızlandırmaktadır.
 Finansal aracılar tarafları bir araya getirirken “aracılık maliyeti” adında
komisyon almaktadırlar.
Finansal Aracılık Türleri

Finansal aracılar, para yaratan finansal aracılar ve para yaratmayan finansal aracılar
olarak iki gruba ayrılmaktadırlar.
o Para yaratan finansal aracılar, tasarruf sağlayan birimlerden aldıkları fonları
tasarruf açığı olan birimlere kredi açarak veya finansal varlıklara yatırım
yaparak değerlendirirler. Küçük tasarrufların ekonomik işleyişe sokulmasına,
birikimlerin artmasına ve kullanılabilir olmasına olanak sağlarlar.
 Ticaret Bankaları: Tüm dünyada en yaygın olan finansal aracı türüdür.
Mevduat toplayarak bu mevduatı kredi ve finansal varlık yatırımı olarak
değerlendirmektedirler. En önemli işlevlerinden biri kaydi para
yaratarak para arzını genişletmektir.
 Kredi Birlikleri: Üyelerinden topladığı mevduatı yine üyelerine kredi
olarak dağıtan kurumlardır. Ticaret bankalarına göre daha küçük
ölçeklidirler ve kâr amacı gütmeden yalnızca kendi üyeleriyle sınırlı
olarak faaliyet gösterirler.
 Katılım Bankaları: Ortaklık ilkesiyle faaliyet gösteren bu bankalar,
tasarruf sahiplerine önceden tutarı belirli faiz yerine faaliyet sonucu belli
olan kâr veya zarardan pay sağlarlar.
 Tasarruf ve Kredi Birlikleri: Mesken ve ticari konut sektörüne ipotek
karşılığı kredi açan ve mevduat toplayan kurumlardır.
o Para yaratmayan finansal aracılar, mevduat kabul etmeyen diğer kaynaklardan
fon sağlayan kurumlardır.
 Kalkınma ve Yatırım Bankaları:
 Kalkınma bankaları, kalkınmakta olan ülkeler için yapılan
teknoloji ve sermaye transferlerinde yerli ve yabancı kuruluşlara
yardımcı olmak ve sermaye piyasalarının gelişmesini sağlamak
için kurulmuş finansal aracılardır.
 Yatırım bankaları ise mevduat kabul etmeyen, ticari bankacılık
yapmayan ve kalkınma bankacılığı fonksiyonlarının dışında
kalan alanlarda faaliyet gösteren bankalardır.
 Sosyal Güvenlik Kurumları: Bireylere emeklilik dönemlerinde çeşitli
ihtiyaçlarını karşılamaları için tasarruflarının biriktirilmesini ve
değerlendirilmesini sağlamaktadır. Tasarrufları finansal sistemde
değerlendirerek emeklilik zamanı geldiğinde bireylere getirileriyle
beraber sunmaktadır.



Sigorta Şirketleri: Kişiler ve kurumları muhtemel çeşitli risklere karşı
sigorta primi karşılığında sattıkları sigorta poliçeleri ile koruma altına
alan ve prim gelirlerinin önemli kısmını para ve sermaye piyasası
araçlarına yatıran şirketlerdir.
Finansman Şirketleri: Bireysel ve kurumsal tüketicilere otomobil, iş
ekipmanları, ev araç gereçleri gibi her türlü alışverişleri için kredi
kullandıran kurumlardır. Fon kaynakları sermaye, uzun vadeli borçlar ve
finansman bonosu çıkararak sağlanan kısa süreli borçlardır.
Yatırım Fonları ve Ortaklıkları: Yeterli bilgi ve tecrübeye sahip
olmayan tasarruf sahiplerinin tasarruflarını kazançlı ve riskten uzak bir
şekilde değerlendirmeleri için Kollektif Yatırım Kurumu (KYK) olarak
bilinen yatırım fonları ve yatırım ortaklıkları adında kurumlar
bulunmaktadır.
 Yatırım ortaklığı, Kollektif Yatırım Kurumu’nun ayrı ve
bağımsız bir tüzel kişilik olarak kurulmasıdır.
 Yatırım fonu ise başka bir tüzel kişilik tarafından bir sözleşme
çerçevesinde kurulmasıdır.
FİNANSAL ARACILARIN İŞLEVLERİ



İşlem Maliyetlerinden Tasarruf Sağlama
o Finansal işlemler yapılırken harcanan para ve zaman işlem maliyeti olarak
adlandırılır.
o Finansal aracıların bu maliyetleri düşürmesi dolaylı finansmanı daha cazip hale
getirir.
o İşlem maliyetlerinin düşük olması sayesinde finansal aracılar müşterilerine
likiditesi yüksek hizmetler sunabilmektedirler.
Asimetrik Bilgi Sorununun Çözümü
o Finansal piyasalarda katılımcılar tam rekabet piyasasında olduğu gibi “tam
bilgi” ye sahip olmayıp “asimetrik bilgi” ye sahiptirler.
o Asimetrik bilgi birinin bildiğini başkasının bilmemesi durumudur. Başka bir
deyişle bilgi eşitsizliğidir.
o Finansal piyasalarda tarafların eksik bilgiye sahip olması durumunda
yatırımcılar ters seçim ve kötü niyet sorunlarıyla karşı karşıya gelirler.
 Ters seçim, işlem öncesi oluşan asimetrik bilgi sorunudur. Piyasada fon
arz edenlerin eksik bilgi sonucu iyi nitelikli ekonomik birimler yerine
kötü nitelikli birimlere fon sağlamasıdır.
 Ahlaki tehlike ise fon değişimi sonrası karşılaşılan sorundur. Fon
sağlanan ekonomik birim bu fonu normalden daha riskli yatırımlarda
kullanması durumudur.
o Finansal aracılar asimetrik bilgi sorununu çözerek tasarruf sahiplerinin
tasarruflarını doğru ve güvenilir bir şekilde aktarmasını sağlayarak finansal
piyasaların etkinliğinin artmasını sağlamaktadır.
Gömüleme Eğilimini Azaltma

o Gömüleme ekonomik birimlerin, birikimlerini ekonomik işleyişin dışına
çıkarması ve bildikleri geleneksel yöntemlerle bu birikimlerini korumaları
olarak tanımlanabilir.
o Genellikle kendilerine uygun finansal kurum ve aracıları bulamayan ve bu
konuda bilgisiz ve tecrübesiz olan bireyler birikimlerini gömüleme yoluna
giderler.
o Finansal aracıların varlığı bu gömülenmiş birikimlerin finansal piyasaya
girmesini sağlamaktır.
Vade, Miktar ve Risk Ayarlama
o Vade, fonların arz edenlerden çıktıktan sonra, tekrar onlara geri gelinceye kadar
geçen süredir.
 Fon arz edenler mümkün olduğunca kısa vade olmasını isterken, fon
talep edenler ise olabildiğince uzun vade olmasını isterler.
 Finansal aracılar, finansal araçların vadelerini farklılaştırarak hem fon
arz edenlere hem talep edenlere uygun hale getirmektedirler.
o Miktar konusunda da fon arz edenlerle talep edenler farklı isteklere sahiptirler.
Fon arz edenler birikimleri küçük tutarken fon talep edenler ise büyük miktarlar
istemektedirler. Bu konudaki anlaşmazlığı da finansal aracılar düzenlemektir.
o Bireysel yatırımcılar risk konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları
için finansal aracılar bireylerin tek başlarına yapamadıkları risk ayarlama ve
dağıtma işlemini daha kolay ve etkin bir şekilde yaparlar.
FİNANSAL ARAÇLAR

Fonların aktarılması sırasında sahiplik ve el değiştirme olgusunu kanıtlayan, fon aktarım
koşullarını ortaya koyan, alacak ve mülkiyet ilişkilerini yansıtan yazılı belgelerdir.
İşlem gördükleri piyasaya bağlı olarak kesin çizgileri olmamakla beraber ayrılırlar.
o Para Piyasası Araçları: Bir yıldan kısa vadeli olan, para piyasalarında alınıp
satılan, likiditesi yüksek, fiyat değişikliği düşük ve aynı zamanda daha düşük
risk düzeyine sahip belgelerdir.
 Hazine Bonosu: Devlete ait iç borçlanma araçlarıdır. Kamu
harcamalarının finansmanı amacıyla kısa vadelerle ihraç edilir. Kredi
riski taşımaması, likiditesinin yüksek oluşu, çeşitli vergi avantajlarına
sahip olması gibi nedenlerden dolayı en çok tercih edilen para piyasası
aracıdır.
 Finansman Bonosu: Piyasada tanınmış anonim şirketlerin borç bulmak
amacıyla çıkarttıkları ve vadeleri en fazla bir yıl olan borçlanma
belgeleridir.
 Varlığa Dayalı Menkul Kıymet: İhraç eden kurumun kendi ticari
işlemlerinden doğan veya devraldığı alacakları karşılığında ihraç edilen
menkul kıymetlerdir. Konut kredileri, tüketici kredileri, leasing
alacakları, ihracattan doğan alacaklar ve taksitli satış karşılığı senetli
alacaklar bu ihraca konu olabilecek alacak çeşitleridir.
 Yatırım Fonu Katılım Belgeleri: Kanun hükümleri uyarınca halktan
katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına,
riskin dağılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre çeşitli
varlıklardan oluşan portföyü işlemek üzere kurulan mal varlığıdır.

Repo/Ters Repo: Repo, belli bir vade sonunda belli bir faiz ya da fiyatla
geri alma taahhüdü yapılarak gerçekleştirilen çeşitli menkul kıymetlerin
satışı anlaşmasıdır. Ters repo ise geri satış taahhüdü ile alımı
anlaşmasıdır. Repo sağladığı likidite, esneklik ve pazarlama kolaylığı
açısından diğer araçlara göre avantajlıdır.
 Mevduat Sertifikaları: Bankalara yatırılan vadeli mevduatlar
karşılığında mevduat sahibine, yatırdığı para miktarı ve vadesini
göstermek üzere verilen belgelerdir. Likiditesi yüksek ve ikincil piyasası
olan bir piyasa aracıdır. Devredilebilir olması en önemli özelliğidir.
Ayrıca borç teminatı olarak da kullanılabilmesi önemli bir diğer
özelliğidir. Mevduat sahipleri mevduat sertifikalarını karşılık göstererek
kredi kullanabilirler.
o Sermaye Piyasası Araçları: Orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin
buluştuğu piyasalarda fon akışının gerçekleştirecek olan araçlardır. Sermaye
piyasasında yalnızca yasa ve yönetmeliklerle tanınmış olan finansal araçlarla
işlem yapılabilmektedir.
 Hisse Senedi: Anonim şirketlerdeki hissedarlığı belgelendirmek
amacıyla çıkarılan menkul kıymetlerdir. Hisse senetleri sahipleri şirketin
net geliri ve varlıkları üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir ve anonim
ortaklığın ortağı durumundadır.
 Tahvil: Devletin ve anonim şirketlerin bir yıldan uzun vadeyle ödünç
para bulmak amacıyla çıkardıkları borç senetleridir. Hisse senedinin
aksine mülkiyet senedi değil borç senedidir. Tahvil sahibi, şirketin aktifi
üzerinde alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin
yönetimine katılamazlar. Tahvil sabit getirili bir finansal araç olup riski
nispeten düşüktür.
 Kar-Zarar Ortaklığı Belgeleri (KOB): Faiz kavramı yerine kâr ve
zarara ortak olma şeklinde bir sisteme sahip olan menkul kıymettir.
Belge sahiplerinin oy haklarının bulunmaması, belgelerin vadeli olması
ve vade sonunda anaparanın ve kâr payının geri ödenmesi nedenlerinden
dolayı KOB hisse senedi sayılmamaktadır. Yalnızca kâr ve zarara
katılma ve ortaklık hakkı verir.
 Gelir Ortaklığı Senetleri (GOS): Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına
ait altyapı tesislerinin gelirlerine ortak olma fırsatı yaratan senetlerdir.
Altyapı yatırımlarına devlet bütçesi dışında gelir sağlamak amacıyla
ihraç edilir. Değişken faizli bir tahvil özelliği taşımaktadır.
 Eurobond: Devlet ya da şirketlerin kendi ülkeleri dışında kaynak
sağlamak amacıyla, uluslararası piyasalarda yabancı para birimleri
(genellikle euro ve dolar) üzerinden satışa sundukları genellikle uzun
vadeli borçlanma aracıdır. Hazine bonosu ve tahvillere benzer yönleri
olmakla beraber onlardan farklı olarak dış borçlanma statüsündedir.
Türkiye hazinesinin dolar cinsinden ihraç ettiği tahvillerin Londra
piyasasında satılması bir eurobond işlemidir.
ÜNİTE 2: PARA VE ÖDEMELER SİSTEMİ
PARANIN TANIMI

Para iktisatçılar tarafından “satın alınan mal ve hizmetlerin bedelinin karşı tarafa aktarılmasında
ya da borçların geri ödenmesinde genel kabul gören her şey” olarak tanımlanmaktadır.
 Genel olarak banknot ve madeni para olarak aklımıza gelen para kavramı iktisadi olarak çok
daha geniş bir kavramdır.
 “Para” kavramını daha iyi anlayabilmek için günlük hayatta parayla eşanlamlı kullanılan
“servet” ve “gelir” kavramlarının parayla arasındaki farkları açıklamamız gerekmektedir.
o Servet: Kişinin belli bir ana kadar birikmiş varlıklarının o anki toplam değeridir. Hisse
senedi, tahvil, bono, gayri menkuller servetin parçalarıdır. Para da bu varlıklar gibi
servetin bir parçasıdır. Yani bir kişinin zengin olması elinde bulunan kağıt paranın fazla
olduğu anlamına gelmez, elindeki değerli varlıkların toplamıyla ölçülür.
o Gelir: Bir kişinin belirli bir zaman diliminde elde ettiği kazançları ifade etmektedir.
Gelir tanımı gereği akım değişkendir, para ise stok değişkendir.
 Stok değişken, belirli bir zaman noktasında ölçülen ve o an var olan büyüklüğü
gösteren bir değişkendir.
 Akım değişken bir zaman aralığı içerisinde ölçülmektedir.
 Paranın tanımını yapmak kolay olmadığından iktisatçılar paranın bir ekonomide yerine getirdiği
işlevleri sıralayarak bu işlevleri yerine getiren her varlığı para tanımı kapsamında kabul etmeyi
tercih etmektedirler.
Takas Ekonomisi




Paranın bir ekonomide yerine getirdiği işlevleri daha iyi anlamak için öncelikle paranın
olmadığı bir ekonominin yani “takas ekonomisi”nin işleyişini ele almakta fayda var.
Takas ekonomisi malın malla değişimine dayanan, değişim aracı olarak paranın kullanılmadığı
ekonomidir.
Bu ekonomide bireyler ürettikleri mal ve hizmetleri, başka mal ve hizmetlerle doğrudan
değiştirmektedir.
Takas ekonomisinin uygulamada etkin işlemediği görülmüştür. Bunun sebeplerini şöyle
sıralayabiliriz:
o Takasa dayalı bir ekonomide işlem maliyeti oldukça yüksektir. Alıcı veya satıcı ticareti
gerçekleştireceği ticaret ortağını bulmak için zaman ve çaba harcayacaktır. Alışverişe
konu olan tarafların herbiri karşı tarafın takasa sunmaya hazır olduğu malı almak
istemelidir. Mesela bir litre süt için üç ekmek takas etmeye hazır olan bir kişinin takas
yapacağı taraf vereceği üç ekmek karşılığında bir litre süt almak istemeyebilir. Buna
“ihtiyaçların karşılıklı çatışması” denir.
o Her bir malın birçok fiyatı bulunmaktadır. Takas ekonomisinde mal ve hizmetlerin
fiyatları takas edildiği mal ve hizmetler cinsinden belirlenir. Yani her bir malın takasa
gireceği malların her biri için ayrı bir fiyatı olacaktır. Bu da ekonomide karışıklığa
neden olmaktadır.
o Fiyatların standartlaşması mümkün değildir. Örnek vermek gerekirse bir inek her
zaman bir koyun etmeyebilir. Nitelikli bir inek karşılığında birey 2 koyun isteyebilir.
Bir malın fiyatını başka bir mal cinsinden ifade ederken sadece malın sayısını
söylememiz yeterli olmayacaktır, özelliklerini de saymamız gerekebilir.
o Son olarak takas ekonomisinde servet birikimi yapmak çok zordur. Paranın olmadığını
düşünürsek, servet biriktirmek isteyenlerin mal depolaması gerekecektir.
PARANIN İŞLEVLERİ

Değişim Aracı Olma
Bu özelliğiyle para, mal ve hizmetler satın alımlarında genel olarak kabul gören
nesnedir.
o Mal ve hizmetlerin değişimi sürecinde devreye para girmekte ve böylece değişimde
harcanan zaman en aza indirilerek etkinlik arttırılmaktadır.
o Bir nesnenin değişim aracı olabilmesi için gerekli özellikler vardır:
 Standart olmalıdır
 Bölünebilir olmalıdır
 Taşıması kolay olmalıdır
 Dayanıklı olmalıdır
 Kolay taklit edilememelidir.
Hesap Birimi Olma
o Paranın bu işlevi sayesinde mal ve hizmetlerin değerinin tek bir ölçü birimiyle (örneğin
lira) ifadesi sağlanır.
o Yine bu işlev sayesinde borçların değerlenmesi ve muhasebe hesaplarının tutulması
daha kolay olmaktadır.
Değer Muhafaza Aracı Olma
o Paranın bu özelliğinin olması, geliri elde ettiğimiz an ile harcadığımız an arasında
paranın satın alma gücünü koruması anlamına gelmektedir.
o Ekonomideki fiyatların hızla arttığı enflasyonist bir ortamda paranın satın alma gücü
sabit kalmayacaktır. Bu ortamda para bu özelliğini yitirmeye başlayacaktır.
o Paranın yanı sıra tahvil, hisse senedi gibi finansal varlıklar da bu özelliğe sahiptir ve
paradan farklı olarak faiz getirisi gibi kazançlar sağlamaktadır. Yine de ekonomik
birimlerin parayı tercih etme sebebi paranın yüksek likiditeye sahip olmasıdır.
 Likidite: Herhangi bir varlığın değişim aracına dönüşebilme hızıdır.
o


ÖDEMELER SİSTEMİNİN GELİŞİMİ


Bir ekonomide alışveriş işlemlerinin yürütülme yöntemine “ödemeler sistemi” denilmektedir.
Tarih boyunca değişik coğrafyalarda çok çeşitli nesneler değişim aracı olarak kullanılmış ve
para olarak kabul edilmiştir. Önceleri deniz kabuğu, ipek, tahıl gibi nesneler kullanılırken daha
sonraları altın ve gümüş gibi metaller kullanılmıştır. Maliyetinin daha düşük olması ve değerinin
kolay anlaşılabilmesinden dolayı madeni paraya geçilmiş, kolay taşınabilir olduğu için son
olarak kağıt paralar basılmıştır. Yine ihtiyaçlar doğrultusunda çek, elektronik fon transferleri ve
kredi kartları ortaya çıkmıştır.
Mal Para



Mal para, ekonomik birimlerin tamamı tarafından değerli kabul edilen bir varlığın değişim aracı
olarak işlev görmeye başlamasıdır.
Altın, gümüş, bakır, tuz , deniz kabukları, taşlar gibi tarih boyunca değişim aracı olarak
kullanılan mallar örnek verilebilir.
Bu varlıkların en önemli özelliğii kendiliğinden yüksek bir değere sahip olmalarıdır. Mesela az
miktarda bir altınla çok miktarda mal ve hizmet alabiliriz.
o Madeni Para: Tarihte ilk madeni paranın M.Ö. 100’lü yıllarda Çin’de kullanıldığı
bilinmektedir. Özellikle altın ve gümüş gibi kıymetli madenlere dayanan madeni
paralar, standart bir ağırlık ve saflık düzeyinde üretilmeye başlanmış ve böylece yapılan
her alışverişte madeni paraları tartma ve içeriğini inceleme ihtiyacı ortadan kalkmıştır.
o Kağıt Paranın Temelleri: Kağıt para ise ilk olarak 11.yüzyılda Çin’de ve daha sonra
16. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa'da kullanılmıştır. Kağıt paranın kullanılmaya
başlanması bankalardan altın ve gümüş karşılığı alınan makbuzların bir değişim aracı
olarak kullanılmasıyla olmuştur. Madeni paraların taşınmasının zor olması, taşınma
esnasında değer kaybetmesi gibi nedenlerden dolayı esnaflar senet kullanmaya başlamış
ve zamanla bu senetler para gibi kullanılmıştır. Öncelikle bankalar daha sonrasında
devlet kağıt para basmıştır. Bu süreçte kasalardaki altın miktarı ile dolaşımdaki para
miktarı eşit olduğu için istenildiği zaman para altına çevrilebilmekteydi. Bu açıdan ilk
kağıt paralar da mal paranın bir çeşidi olarak kabul edilir.
İtibari Para


Modern ekonomilerde değeri tamamıyle itibari olan kağıt paralar kullanılmaktadır.
İtibari para, değerli madenlerin aksine mal olarak bir değeri bulunmayan, ancak mal ve
hizmetlerin satın alınmasında bir değer ifade eden nesnelerdir.
 Günümüzde kullandığımız ve merkez bankası tarafından basılan kağıt paraların mal olarak bir
değeri yoktur.
 İtibari paraların altın veya gümüş karşılığı bir değeri bulnmamaktadır.
 Yalnızca bir kağıt parçası olan bu paraların kullanılmasının tek nedeni devletin bu kağıtları yasal
ödeme aracı olarak ilan etmesi ve ülke vatandaşlarının bunu kabul etmesidir.
 Kağıt paraların çalınmasının kolay olması ve büyük miktarda paraların taşınmasının zor olması
sorunlarından dolayı ödemeler sisteminde yeni gelişmeler olmuş ve bankalarda mevduat hesabı
bulunanlar ödemelerinde çek kullanmaya başlamıştır.
o Çek: Bankanızda bulunan paranızın tamamının veya bir bölümünün banka tarafından
karşı tarafa ödenmesini emreden kıymetli bir evraktır.
 Büyük miktarda para taşıma zorunluluğu çekler sayesinde ortadan kalkmıştır.
 Çek kullanımı paranın nakledilmesi sürecinde karşılaşılan zorlukları azaltmış,
ödemeler sisteminin etkinliğini arttırmıştır.
 Çekle ödeme sisteminin getirdiği sıkıntılar ise çeki bozdurmak için bankaya
gitmek gerekmesi ve çekin karşılıksız çıkma ihtimalidir.
Elektronik Ödemeler ve E-Para



İletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte
ödemeler sistemi daha iyi organize olmaya başlamıştır.
Elekronik bankacılığın gelişmesindeki en önemli adımlardan biri ATM olarak bilinen otomatik
vezne makinelerinin (Automatic Teller Machine) ortaya çıkmasıdır. ATM ler bankacılık
işlemlerinin hem daha kolay yapılabilmesini sağlamış hem de işlem maliyetlerini düşürmüştür.
Günümüz bankacılığında birçok işlem ATM ler aracılığıyla yapılabilmektedir.
Bir diğer önemli yenilik elektronik fon transferidir (EFT). EFT'yi bilgisayar bağlantılı sistemler
üzerinden yapılan hızlı para transferi olarak tanımlayabiliriz.
o Satış noktasında yapılan ödemeler, bir kart aracılığıyla çalışan terminaller, müşterilerin
kendi hesaplarından satıcıların hesaplarına para aktarma fikri EFT'nin temelini
oluşturmuştur.
o Debit kart ve elektronik kartların kullanımı transfer işleminin önemli unsurudur.


Debit kart: Şekil ve ebat bakımından kredi kartıyla aynı olan fakat alışveriş
tutarının kredili olarak ödenmesi yerine doğrudan sahibinin hesabından
düşüren karttır.
o Elektronik fon transferleri sayesinde çek kullanımında karşılaşılan karşılıklı
güvensizlik sorunu ortadan kalkmaktadır. Ayrıca nakit olmadan da alışveriş yapabilme
imkanı sağlamaktadır.
Son gelişme akıllı kartlar (smart card) ve elektronik para kullanımıdır. Elektronik para,
mikroçipine ATM veya POSlardan kredi yüklenebilen akıllı kartlardır. Elektronik para
kullanımında devreye bankanın girmesi zorunlu değildir. Bankaların olmadığı bir yapıda da bu
sistem işleyebilir.
ULUSAL PARA KULLANIMININ ALTERNATİFLERİ
Merkez bankalarının piyasaya sürdüğü itibari paralar birçok ülkede ulusal para birimi olarak
işlevlerini yerine getirmektedirler. Ancak yüksek enflasyon dönemlerinde ulusal paralar en başta "değer
muhafaza aracı olma" işlevi olmak üzere işlevlerini kaybederler. Bu durumlarda ulusal para
kullanımının üç alternatifi vardır.



Dolarizasyon
o Bir ülkenin kendi ulusal para birimi dışında başka bir yabancı para birimini ulusal
piyasalarında kullanmasıdır.
o Genellikle bu yabancı para birimi ABD doları olsa da dolarizasyon yalnızca ABD doları
için geçerli değildir. Herhangi bir yabancı para biriminin kullanılabilir.
o Hükümetler veya hükümetlerden bağımsız diğer ekonomik birimler tarafından
gerçekleştirilebilir.
o Dolarizasyon yaşanmasında en önemli faktör yüksek enflasyon sonucu ulusal paranınn
değer kaybetmesidir.
Para Kurulu
o Ulusal paranın değerini seçilen yabancı bir para biriminin değerine sabitleyerek para
yaratan bir parasal kuruluştur.
o Bu sistemde, uluslararası piyasalarda işlem gören istikrarlı bir para birimi "çapa" olarak
seçilir ve ulusal para birimi bu yabancı para birimine sabitlenir.
o En belirgin özelliği, merkez bankasının döviz rezervi kadar sisteme yerli para arz
etmesidir.
o Ulusal para kullanılmaya devam edilse de ulusal paranın değeri tamamıyla yabancı bir
para birimine endekslenmiştir.
o Para kurulu uygulanmasında iki yöntem kullanılır.
 Birincisi, ülke merkez bankası para kurulu haline dönüştürülmektedir.
 İkincisi, merkez bankasından bağımsız olarak bir para kurulu oluşturulur ve bu
kurul para basma yetkisini merkez bankasından devralır.
o Mal paraya günümüzde en yakın olan kavram para kuruludur. Mal para ile arasındaki
tek fark, paranın bir kıymetli madenler gibi bir mala değil de başka bir itibari para
birimine sabitlenmesidir.
o Dolarizasyon uygulamasında olduğu gibi bu uygulamanın da temel amacı yüksek
enflasyon sonucunda meydana gelen paranın değer kaybıyla mücadele etmektir.
Parasal Birlik
o İki ya da daha fazla ülkenin kendi ulusal para birimlerini kullanmayı bırakıp aynı para
birimini kullanmaya başlamasıdır.
o Bu uygulama da öncellikle döviz kurlarında birlik sağlanması, ortak bir fon
mekanizmasının işletilmesi, ekonomi politikalarının eşgüdümün sağlanması ve ortak
rezerv yönetimini gerçekleştirip ortak para politikasını yürütecek tek bir merkez
bankasının faaliyete geçmesi gerekmektedir. Daha sonra ise üye ülkelerin ulusal
paralarını yerine tek bir ortak para biriminin dolaşıma çıkarılması gerekecektir.
o Dolarizasyondan farklı olarak ülkelerin karşılıklı ortak bir para birimini kullanmalarını
içerir.
o Örnek olarak Avrupa Birliğine üye 11 ülke tarafından kurulan Euro bölgesidir.
PARA MİKTARININ ÖLÇÜLMESİ


Para miktarı faiz oranları, üretim ve istihdam düzeyindeki değişimler, ve en önemlisi de
enflasyon arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenler bütün ekonomik birimler paranın
ölçülmesi ile yakından ilgilidirler.
Para miktarının ölçülmesi ile ilgili farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.



Paranın tanımında olduğu gibi paranın miktarının ölçülmesinde de zorluklar karşımıza
çıkmaktadır. Bunun sebebi hangi varlığın para olarak kabul edileceği sorunudur.
Para miktarını ölçmek için tek bir tanım belirlemek yerine parasal büyüklükler adını verdiğimiz
birden fazla para arzı tanımıyla farklı büyüklükleri hesaplarız.
T.C. Merkez Bankasının 2005 yılından bu yana M1, M2 ve M3 olmak üzere üç ayrı para arzı
tanımı kullanmaktadır.
o M1 (Dar tanımlı para arzı): Dolaşımdaki nakit (C) ve vaadesiz mevduatların (D)
toplamından oluşmaktadır. Bu iki varlık finanasal sistemin likiditesi en yüksek olan
varlıklarıdır.
M1=C+D

o
Dolaşımdaki nakit, C, emisyon haacminden bankaların kasalarında bulunan
nakdin çıkarılması ile bulunur.
 Emisyon hacmi: Merkez bankası tarafından piyasaya sürülen
banknotların toplam tutarını ifade etmektedir.
 Vaadesiz mevduatlar, D, kalemi ise mevduat bankaları, katılım bankaları ve
merkez bankasında bulunan vaadesiz mevduatların toplamından oluşmaktadır.
M2 (Geniş tanımlı para arzı): M1 para arzına mevduat bankaları, katılım bankaları ve
merkez bankasındaki vadeli mevduatların (TD) eklenmesi ile bulunur.
M2 = M1+TD
o
M3: Merkez bankasının yaptığı en geniş para tanımıdır.
M3 = M2 + Repo + Para Piyasası Fonları + İhraç Edilen Menkul Kıymetler
Para ile Enflasyon İlişkisine İlk Bakış: Paranın Miktar Teorisi



Paranın arzı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi açıklayan ilk teorilerden birisi Irving Fisher
tarafından geliştirilen paranın miktar teorisidir.
Fisher 'a göre ekonomik birimler sadece işlem amacı ile kullanmak için para talep etmektedirler.
Yani paranın tutulmasının tek sebebinin mal ve hizmet satın almak olduğunu kabul eder.
Teorinin temelleri bir özdeşlik niteliğinde olan değişim denklemine dayanmaktadır,
M.V≡P.Y
o
o
Bu denklem, para miktarı (M) ile paranın dolaşım hızının (V) çarpımının o ekonomideki
fiyatlar genel düzeyi (P) ile üretim düzeyinin (Y) çarpımına eşit olduğunu
göstermektedir. Eşitliğin sağ tarafı (P.Y), nominal GSYİH değerine eşittir.
 Dolaşım hızı gözlenebilir bir değişken değildir. Fisher paranın dolaşım hızını,
bir birim paranın mal ve hizmet satın almak için ortalama olarak kaç kez el
değiştiği olarak tanımlanmıştır.
Değişim denklemi bu hali ile bir teoriden ziyade bir denklem niteliğindedir. Fisher
değişim denklemini bir para talebi teorsine dönüştürmek için paranın dolaşım hızının
sabit
olduğunu
varsaymıştır.
 Para arzındaki değişimlerin enflasyon üzerindeki etkisini açıklamak için değişkenlerin değişim
oranları şeklinde ifade edilmesi gerekir:
o
Δ sembolü değişim miktarının ifade etmek için kullanılır. Dolaşım hızı (V) sabit olduğu
için dolaşım hızının değişim oranı 1 olacaktır. Fiyatlardaki yüzde değişim oranı da
enflasyonu ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında aşağıdaki denklem ortaya çıkmaktadır;
o
Başka bir ifadeyle;
Enflasyon Oranı = Para Miktarındaki % Değişme -Üretim Hacmindeki % Değişme

Bu eşitliğe göre para arzı miktarı reel GSYİH'nın büyüme oranından daha hızlı
artarsa enflasyona sebep olacaktır. Bu ilişkinin doğru olması her şeyden önce
dolaşım hızının sabit olması varsayımının gerçekliğine bağlıdır.
Download