ÜNİTE 1: FİNANSAL SİSTEMİN UNSURLARI FİNANSAL SİSTEM VE ÖNEMİ Günümüz ekonomilerinde yatırım ve tasarruf farklı ekonomik birimler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu iki birimi bir araya getirip, tasarrufların yatırımlara aktarılmasını sağlayan yapı finansal sistemdir. Finansal sistem belli kişi ve kurumların, piyasaların, araçların ve organizasyonların, çeşitli finansal fonksiyonları yerine getirmek üzere, bir araya gelmeleri sonucu oluşan bir bütündür. Sistemin temel amacı fon ihtiyacı olan ekonomik birimleri, fon fazlası olan kişilerle bir araya getirerek etkin bir fon akışı sağlamaktır. o Fon fazlası olan kişilerin bu tasarrufları ekonominin işleyişine katmayıp ellerinde tutmaları “gömüleme” olarak adlandırılır ve kişi bundan gelir elde edemediği gibi bu ekonomik açıdan da bir kayıptır. Gelişmiş ve etkin çalışan bir finansal sistem, tasarrufların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayarak ülke kalkınmasına katkıda bulunur. Tasarrufların yatırımlara dönüşmesi sürecinde etkinlik, genel olarak o ülkedeki finansal sistem yapısına ve örgütlenmesine bağlıdır. Son dönemlerde tüm dünyada yaşanan finansal tabanlı krizler finansal sistemin ekonomide ne kadar büyük rol oynadığının bir göstergesidir. FİNANSAL SİSTEMİN YAPISI Finansal sistem ülkedeki fon arz ve talep edenler, finansal araç ve kurumlar, yasal ve kurumsal düzenlemeler gibi çeşitli unsurlardan oluşmaktadır. Finansal sistemin temel unsurları Şekil 1.1’de verildiği gibidir. o Fon arz edenler tasarruf sahibi ve borç verenler, fon talep edenler ise giderlerini karşılamak için fon ihtiyacı olan ekonomik birimlerdir. Her iki tarafta da hane halkları, işletmeler veya devlet olabilir. o Finansal araçlar, fonların aktarılması sırasında, aktarılan fonlar üzerinde çeşitli haklar ve yükümlülükleri temsil eden yazılı belgelerdir. o Finansal aracılar, fon arz edenlerle talep edenler arasında aracılık yapıp, köprü görevi görmekte ve fonların etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır. o Yasal ve kurumsal düzenlemeler sistemin işleyişi sırasında muhtemel sorunların oluşmasını engeller ve sorunların çözümlerinde önemli görevler üstlenir. Sistemin gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerle donatılmış olması tüm taraflar için güven ortamı oluşturur. FİNANSAL PİYASALAR VE TÜREVLERİ Piyasa en yalın haliyle arz edenlerle talep edenlerin bir araya geldiği ve değişimin gerçekleştiği yerdir. Finansal piyasalar, fon fazlası olanlar ile fon açığı olanların karşılaştığı ve fon değişiminin gerçekleştiği piyasalar olarak tanımlanır. Etkin işleyen finansal piyasaların özellikleri şu şekilde sıralanabilir: o Zamanında ve doğru bilgi sağlama, o Likidite sağlama, o Fon aktarım maliyetlerinin düşük olması, o Fiyatların yeni bilgileri hızla yansıtması. Para ve Sermaye Piyasaları Para Piyasası: Kısa vadeli (1 yıla kadar) fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır. o Uzun vadeli menkul kıymetlere göre daha yaygın işlem görmektedir böylece daha fazla likit olmaktadır. o Fiyatlarında küçük dalgalanmalar olduğu için nispeten daha güvenilirlerdir. o Çok kısa sürede paraya dönüşebilirler. o Para piyasası finansal araçları: hazine bonosu, finansman bonosu, mevduat sertifikası, repo ve kambiyo senetleri (poliçe, bono, çek). Sermaye Piyasası: Orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır. o Sermaye piyasasında sağlanan fonlar genellikle işletmelerin bina, makina ve teçhizat gibi duran varlıkların finansmanında kullanılmaktadır. o Fonlar para piyasasına göre daha dolaysız olarak işlem görmektedir. o Fon açığı olan birimler ihraç ettikleri hisse senedi, tahvil vb. finansal araçlarla fon ihtiyaçlarını karşılamaktadır. o Fon fazlası olan ekonomik birimler ise ihraç edilen finansal araçları alarak fonlarını ihtiyaç duyan kesimlere sağlamakta, karşılığında kâr payı ve faiz şeklinde gelir elde etmektedir. o Tasarruf sahipleri fonlarının kimler tarafından kullanıldığını sunulan finansal araçların risk getiri tercihine göre seçerek belirleyebilmektedir. Yatırımcı bu piyasada “aktif yatırımcı” olarak adlandırılır. o Sermaye piyasası finansal araçları: Tahvil, hisse senedi. Birincil ve İkincil Piyasalar Birincil Piyasalar: İlk kez dolaşıma çıkan finansal araçların alım satımının ve fon değişiminin yapıldığı piyasalardır. o Fon arz edenlerle talep edenlerin doğrudan karşılaştıkları piyasalardır. o Tarafların doğrudan karşılaşmasında herhangi bir aracı ihtiyacı olmadığı için ödenecek herhangi bir komisyon yoktur. Ancak ihracın başarısızlık riski yüksektir. o Dolaylı karşılaşmada ise finansal aracıya komisyon ödenir fakat başarısız olma riski azdır. o Birincil piyasalara örnek olarak şirketlerin hisse senedi halka arzı verilebilir. Sermaye piyasası fonları da daha çok birincil piyasalarda gerçekleştirilmektedir. o Finansal aracı olarak yatırım bankalarından yararlanılır. İkincil Piyasalar: Önceden ihracı yapılmış finansal araçların bu kez yatırımcılar arasında tekrar tekrar alım satımın yapıldığı piyasalardır. o İkincil piyasalar menkul kıymetlerin paraya çevrilmesini sağlayan piyasalardır. o Menkul kıymetler aracı kuruluşlar tarafından yatırımcılar için alınıp satılır. o Birincil piyasanın sağlıklı işlemesi için etkin ve verimli bir ikincil piyasa olması gerekir. İkincil piyasada menkul kıymetin kolayca el değiştirebilmesi ilgili işletmenin birincil piyasada yeni menkul kıymet ihracını ve sermaye piyasasından fon sağlamasını kolaylaştırır. İkincil piyasalar menkul değerlerin likidite ve pazarlanabilme olasılığını artırarak birincil piyasalara talep yaratır ve gelişmesini sağlar. o İkincil piyasalara örnek olarak menkul kıymetler borsaları, döviz piyasaları, vadeli işlem piyasaları, futures ve opsiyon piyasaları verilebilir. Organize ve Tezgah Üstü Piyasalar Organize Piyasalar: Fon arz ve talep edenlerin resmi olarak belirlenmiş fiziksel alanlarda buluştuğu ve işlemlerin belli kurum ve kuruluşlarca denetim altına alındığı piyasalardır. o Bu piyasalarda nihai işlemler merkezleşmiş borsalarda yapılır. o İnterbank para piyasası, TCMB bankalararası döviz piyasası, IMKB uluslararası tahvil ve bono piyasası ve İstanbul altın borsası organize piyasalara örnek olarak gösterilebilir. Tezgah Üstü Piyasalar (Over-The Counter Markets): Fiziki ve resmi olarak belirlenmiş bir mekanı bulunmayan, organize piyasalarda yapılamayan alım satım işlemlerinin gerçekleştiği, denetim ve gözetimin olmadığı piyasalardır. o Nihai işlemler zorunlu olmamakla birlikte iletişim teknolojisi (telekomünikasyon sistemi, İnternet) aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Merkezleşmiş bir mekan yoktur. o Amerika’da faaliyet gösteren NASDAQ, Avrupa’da faaliyet gösteren EASDAQ, Japonya’da faaliyet gösteren JASDAQ tezgah üstü piyasalara örnektir. Ülkemizde de bankalararası TL piyasası, bankalararası repo piyasası, serbest döviz piyasası, bankalararası altın piyasası, serbest altın piyasası örnek gösterilebilir. FİNANSAL ARACILIK VE TÜRLERİ Finansal piyasalarda işlemler doğrudan ve dolaylı olarak iki şekilde yürütülmektedir. o Doğrudan finansmanda fon açığı olanlarla fon fazlası olanlar direkt olarak görüşüp herhangi bir aracıya ihtiyaç duymamaktadır. o Dolaylı finansmanda ise tarafların işlemleri finansal aracılar tarafından gerçekleştirilmektedir. Finansal aracılar, tarafları bir araya getiren, fon değişimi koşullarını belirleyen ve değişimin hızlı ve etkin bir şekilde yapılmasını sağlayan kurumlardır. Finansal aracıların varlığı işlemleri kolaylaştırıp hızlandırmaktadır. Finansal aracılar tarafları bir araya getirirken “aracılık maliyeti” adında komisyon almaktadırlar. Finansal Aracılık Türleri Finansal aracılar, para yaratan finansal aracılar ve para yaratmayan finansal aracılar olarak iki gruba ayrılmaktadırlar. o Para yaratan finansal aracılar, tasarruf sağlayan birimlerden aldıkları fonları tasarruf açığı olan birimlere kredi açarak veya finansal varlıklara yatırım yaparak değerlendirirler. Küçük tasarrufların ekonomik işleyişe sokulmasına, birikimlerin artmasına ve kullanılabilir olmasına olanak sağlarlar. Ticaret Bankaları: Tüm dünyada en yaygın olan finansal aracı türüdür. Mevduat toplayarak bu mevduatı kredi ve finansal varlık yatırımı olarak değerlendirmektedirler. En önemli işlevlerinden biri kaydi para yaratarak para arzını genişletmektir. Kredi Birlikleri: Üyelerinden topladığı mevduatı yine üyelerine kredi olarak dağıtan kurumlardır. Ticaret bankalarına göre daha küçük ölçeklidirler ve kâr amacı gütmeden yalnızca kendi üyeleriyle sınırlı olarak faaliyet gösterirler. Katılım Bankaları: Ortaklık ilkesiyle faaliyet gösteren bu bankalar, tasarruf sahiplerine önceden tutarı belirli faiz yerine faaliyet sonucu belli olan kâr veya zarardan pay sağlarlar. Tasarruf ve Kredi Birlikleri: Mesken ve ticari konut sektörüne ipotek karşılığı kredi açan ve mevduat toplayan kurumlardır. o Para yaratmayan finansal aracılar, mevduat kabul etmeyen diğer kaynaklardan fon sağlayan kurumlardır. Kalkınma ve Yatırım Bankaları: Kalkınma bankaları, kalkınmakta olan ülkeler için yapılan teknoloji ve sermaye transferlerinde yerli ve yabancı kuruluşlara yardımcı olmak ve sermaye piyasalarının gelişmesini sağlamak için kurulmuş finansal aracılardır. Yatırım bankaları ise mevduat kabul etmeyen, ticari bankacılık yapmayan ve kalkınma bankacılığı fonksiyonlarının dışında kalan alanlarda faaliyet gösteren bankalardır. Sosyal Güvenlik Kurumları: Bireylere emeklilik dönemlerinde çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaları için tasarruflarının biriktirilmesini ve değerlendirilmesini sağlamaktadır. Tasarrufları finansal sistemde değerlendirerek emeklilik zamanı geldiğinde bireylere getirileriyle beraber sunmaktadır. Sigorta Şirketleri: Kişiler ve kurumları muhtemel çeşitli risklere karşı sigorta primi karşılığında sattıkları sigorta poliçeleri ile koruma altına alan ve prim gelirlerinin önemli kısmını para ve sermaye piyasası araçlarına yatıran şirketlerdir. Finansman Şirketleri: Bireysel ve kurumsal tüketicilere otomobil, iş ekipmanları, ev araç gereçleri gibi her türlü alışverişleri için kredi kullandıran kurumlardır. Fon kaynakları sermaye, uzun vadeli borçlar ve finansman bonosu çıkararak sağlanan kısa süreli borçlardır. Yatırım Fonları ve Ortaklıkları: Yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan tasarruf sahiplerinin tasarruflarını kazançlı ve riskten uzak bir şekilde değerlendirmeleri için Kollektif Yatırım Kurumu (KYK) olarak bilinen yatırım fonları ve yatırım ortaklıkları adında kurumlar bulunmaktadır. Yatırım ortaklığı, Kollektif Yatırım Kurumu’nun ayrı ve bağımsız bir tüzel kişilik olarak kurulmasıdır. Yatırım fonu ise başka bir tüzel kişilik tarafından bir sözleşme çerçevesinde kurulmasıdır. FİNANSAL ARACILARIN İŞLEVLERİ İşlem Maliyetlerinden Tasarruf Sağlama o Finansal işlemler yapılırken harcanan para ve zaman işlem maliyeti olarak adlandırılır. o Finansal aracıların bu maliyetleri düşürmesi dolaylı finansmanı daha cazip hale getirir. o İşlem maliyetlerinin düşük olması sayesinde finansal aracılar müşterilerine likiditesi yüksek hizmetler sunabilmektedirler. Asimetrik Bilgi Sorununun Çözümü o Finansal piyasalarda katılımcılar tam rekabet piyasasında olduğu gibi “tam bilgi” ye sahip olmayıp “asimetrik bilgi” ye sahiptirler. o Asimetrik bilgi birinin bildiğini başkasının bilmemesi durumudur. Başka bir deyişle bilgi eşitsizliğidir. o Finansal piyasalarda tarafların eksik bilgiye sahip olması durumunda yatırımcılar ters seçim ve kötü niyet sorunlarıyla karşı karşıya gelirler. Ters seçim, işlem öncesi oluşan asimetrik bilgi sorunudur. Piyasada fon arz edenlerin eksik bilgi sonucu iyi nitelikli ekonomik birimler yerine kötü nitelikli birimlere fon sağlamasıdır. Ahlaki tehlike ise fon değişimi sonrası karşılaşılan sorundur. Fon sağlanan ekonomik birim bu fonu normalden daha riskli yatırımlarda kullanması durumudur. o Finansal aracılar asimetrik bilgi sorununu çözerek tasarruf sahiplerinin tasarruflarını doğru ve güvenilir bir şekilde aktarmasını sağlayarak finansal piyasaların etkinliğinin artmasını sağlamaktadır. Gömüleme Eğilimini Azaltma o Gömüleme ekonomik birimlerin, birikimlerini ekonomik işleyişin dışına çıkarması ve bildikleri geleneksel yöntemlerle bu birikimlerini korumaları olarak tanımlanabilir. o Genellikle kendilerine uygun finansal kurum ve aracıları bulamayan ve bu konuda bilgisiz ve tecrübesiz olan bireyler birikimlerini gömüleme yoluna giderler. o Finansal aracıların varlığı bu gömülenmiş birikimlerin finansal piyasaya girmesini sağlamaktır. Vade, Miktar ve Risk Ayarlama o Vade, fonların arz edenlerden çıktıktan sonra, tekrar onlara geri gelinceye kadar geçen süredir. Fon arz edenler mümkün olduğunca kısa vade olmasını isterken, fon talep edenler ise olabildiğince uzun vade olmasını isterler. Finansal aracılar, finansal araçların vadelerini farklılaştırarak hem fon arz edenlere hem talep edenlere uygun hale getirmektedirler. o Miktar konusunda da fon arz edenlerle talep edenler farklı isteklere sahiptirler. Fon arz edenler birikimleri küçük tutarken fon talep edenler ise büyük miktarlar istemektedirler. Bu konudaki anlaşmazlığı da finansal aracılar düzenlemektir. o Bireysel yatırımcılar risk konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları için finansal aracılar bireylerin tek başlarına yapamadıkları risk ayarlama ve dağıtma işlemini daha kolay ve etkin bir şekilde yaparlar. FİNANSAL ARAÇLAR Fonların aktarılması sırasında sahiplik ve el değiştirme olgusunu kanıtlayan, fon aktarım koşullarını ortaya koyan, alacak ve mülkiyet ilişkilerini yansıtan yazılı belgelerdir. İşlem gördükleri piyasaya bağlı olarak kesin çizgileri olmamakla beraber ayrılırlar. o Para Piyasası Araçları: Bir yıldan kısa vadeli olan, para piyasalarında alınıp satılan, likiditesi yüksek, fiyat değişikliği düşük ve aynı zamanda daha düşük risk düzeyine sahip belgelerdir. Hazine Bonosu: Devlete ait iç borçlanma araçlarıdır. Kamu harcamalarının finansmanı amacıyla kısa vadelerle ihraç edilir. Kredi riski taşımaması, likiditesinin yüksek oluşu, çeşitli vergi avantajlarına sahip olması gibi nedenlerden dolayı en çok tercih edilen para piyasası aracıdır. Finansman Bonosu: Piyasada tanınmış anonim şirketlerin borç bulmak amacıyla çıkarttıkları ve vadeleri en fazla bir yıl olan borçlanma belgeleridir. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet: İhraç eden kurumun kendi ticari işlemlerinden doğan veya devraldığı alacakları karşılığında ihraç edilen menkul kıymetlerdir. Konut kredileri, tüketici kredileri, leasing alacakları, ihracattan doğan alacaklar ve taksitli satış karşılığı senetli alacaklar bu ihraca konu olabilecek alacak çeşitleridir. Yatırım Fonu Katılım Belgeleri: Kanun hükümleri uyarınca halktan katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına, riskin dağılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre çeşitli varlıklardan oluşan portföyü işlemek üzere kurulan mal varlığıdır. Repo/Ters Repo: Repo, belli bir vade sonunda belli bir faiz ya da fiyatla geri alma taahhüdü yapılarak gerçekleştirilen çeşitli menkul kıymetlerin satışı anlaşmasıdır. Ters repo ise geri satış taahhüdü ile alımı anlaşmasıdır. Repo sağladığı likidite, esneklik ve pazarlama kolaylığı açısından diğer araçlara göre avantajlıdır. Mevduat Sertifikaları: Bankalara yatırılan vadeli mevduatlar karşılığında mevduat sahibine, yatırdığı para miktarı ve vadesini göstermek üzere verilen belgelerdir. Likiditesi yüksek ve ikincil piyasası olan bir piyasa aracıdır. Devredilebilir olması en önemli özelliğidir. Ayrıca borç teminatı olarak da kullanılabilmesi önemli bir diğer özelliğidir. Mevduat sahipleri mevduat sertifikalarını karşılık göstererek kredi kullanabilirler. o Sermaye Piyasası Araçları: Orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin buluştuğu piyasalarda fon akışının gerçekleştirecek olan araçlardır. Sermaye piyasasında yalnızca yasa ve yönetmeliklerle tanınmış olan finansal araçlarla işlem yapılabilmektedir. Hisse Senedi: Anonim şirketlerdeki hissedarlığı belgelendirmek amacıyla çıkarılan menkul kıymetlerdir. Hisse senetleri sahipleri şirketin net geliri ve varlıkları üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir ve anonim ortaklığın ortağı durumundadır. Tahvil: Devletin ve anonim şirketlerin bir yıldan uzun vadeyle ödünç para bulmak amacıyla çıkardıkları borç senetleridir. Hisse senedinin aksine mülkiyet senedi değil borç senedidir. Tahvil sahibi, şirketin aktifi üzerinde alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin yönetimine katılamazlar. Tahvil sabit getirili bir finansal araç olup riski nispeten düşüktür. Kar-Zarar Ortaklığı Belgeleri (KOB): Faiz kavramı yerine kâr ve zarara ortak olma şeklinde bir sisteme sahip olan menkul kıymettir. Belge sahiplerinin oy haklarının bulunmaması, belgelerin vadeli olması ve vade sonunda anaparanın ve kâr payının geri ödenmesi nedenlerinden dolayı KOB hisse senedi sayılmamaktadır. Yalnızca kâr ve zarara katılma ve ortaklık hakkı verir. Gelir Ortaklığı Senetleri (GOS): Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına ait altyapı tesislerinin gelirlerine ortak olma fırsatı yaratan senetlerdir. Altyapı yatırımlarına devlet bütçesi dışında gelir sağlamak amacıyla ihraç edilir. Değişken faizli bir tahvil özelliği taşımaktadır. Eurobond: Devlet ya da şirketlerin kendi ülkeleri dışında kaynak sağlamak amacıyla, uluslararası piyasalarda yabancı para birimleri (genellikle euro ve dolar) üzerinden satışa sundukları genellikle uzun vadeli borçlanma aracıdır. Hazine bonosu ve tahvillere benzer yönleri olmakla beraber onlardan farklı olarak dış borçlanma statüsündedir. Türkiye hazinesinin dolar cinsinden ihraç ettiği tahvillerin Londra piyasasında satılması bir eurobond işlemidir. ÜNİTE 2: PARA VE ÖDEMELER SİSTEMİ PARANIN TANIMI Para iktisatçılar tarafından “satın alınan mal ve hizmetlerin bedelinin karşı tarafa aktarılmasında ya da borçların geri ödenmesinde genel kabul gören her şey” olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak banknot ve madeni para olarak aklımıza gelen para kavramı iktisadi olarak çok daha geniş bir kavramdır. “Para” kavramını daha iyi anlayabilmek için günlük hayatta parayla eşanlamlı kullanılan “servet” ve “gelir” kavramlarının parayla arasındaki farkları açıklamamız gerekmektedir. o Servet: Kişinin belli bir ana kadar birikmiş varlıklarının o anki toplam değeridir. Hisse senedi, tahvil, bono, gayri menkuller servetin parçalarıdır. Para da bu varlıklar gibi servetin bir parçasıdır. Yani bir kişinin zengin olması elinde bulunan kağıt paranın fazla olduğu anlamına gelmez, elindeki değerli varlıkların toplamıyla ölçülür. o Gelir: Bir kişinin belirli bir zaman diliminde elde ettiği kazançları ifade etmektedir. Gelir tanımı gereği akım değişkendir, para ise stok değişkendir. Stok değişken, belirli bir zaman noktasında ölçülen ve o an var olan büyüklüğü gösteren bir değişkendir. Akım değişken bir zaman aralığı içerisinde ölçülmektedir. Paranın tanımını yapmak kolay olmadığından iktisatçılar paranın bir ekonomide yerine getirdiği işlevleri sıralayarak bu işlevleri yerine getiren her varlığı para tanımı kapsamında kabul etmeyi tercih etmektedirler. Takas Ekonomisi Paranın bir ekonomide yerine getirdiği işlevleri daha iyi anlamak için öncelikle paranın olmadığı bir ekonominin yani “takas ekonomisi”nin işleyişini ele almakta fayda var. Takas ekonomisi malın malla değişimine dayanan, değişim aracı olarak paranın kullanılmadığı ekonomidir. Bu ekonomide bireyler ürettikleri mal ve hizmetleri, başka mal ve hizmetlerle doğrudan değiştirmektedir. Takas ekonomisinin uygulamada etkin işlemediği görülmüştür. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz: o Takasa dayalı bir ekonomide işlem maliyeti oldukça yüksektir. Alıcı veya satıcı ticareti gerçekleştireceği ticaret ortağını bulmak için zaman ve çaba harcayacaktır. Alışverişe konu olan tarafların herbiri karşı tarafın takasa sunmaya hazır olduğu malı almak istemelidir. Mesela bir litre süt için üç ekmek takas etmeye hazır olan bir kişinin takas yapacağı taraf vereceği üç ekmek karşılığında bir litre süt almak istemeyebilir. Buna “ihtiyaçların karşılıklı çatışması” denir. o Her bir malın birçok fiyatı bulunmaktadır. Takas ekonomisinde mal ve hizmetlerin fiyatları takas edildiği mal ve hizmetler cinsinden belirlenir. Yani her bir malın takasa gireceği malların her biri için ayrı bir fiyatı olacaktır. Bu da ekonomide karışıklığa neden olmaktadır. o Fiyatların standartlaşması mümkün değildir. Örnek vermek gerekirse bir inek her zaman bir koyun etmeyebilir. Nitelikli bir inek karşılığında birey 2 koyun isteyebilir. Bir malın fiyatını başka bir mal cinsinden ifade ederken sadece malın sayısını söylememiz yeterli olmayacaktır, özelliklerini de saymamız gerekebilir. o Son olarak takas ekonomisinde servet birikimi yapmak çok zordur. Paranın olmadığını düşünürsek, servet biriktirmek isteyenlerin mal depolaması gerekecektir. PARANIN İŞLEVLERİ Değişim Aracı Olma Bu özelliğiyle para, mal ve hizmetler satın alımlarında genel olarak kabul gören nesnedir. o Mal ve hizmetlerin değişimi sürecinde devreye para girmekte ve böylece değişimde harcanan zaman en aza indirilerek etkinlik arttırılmaktadır. o Bir nesnenin değişim aracı olabilmesi için gerekli özellikler vardır: Standart olmalıdır Bölünebilir olmalıdır Taşıması kolay olmalıdır Dayanıklı olmalıdır Kolay taklit edilememelidir. Hesap Birimi Olma o Paranın bu işlevi sayesinde mal ve hizmetlerin değerinin tek bir ölçü birimiyle (örneğin lira) ifadesi sağlanır. o Yine bu işlev sayesinde borçların değerlenmesi ve muhasebe hesaplarının tutulması daha kolay olmaktadır. Değer Muhafaza Aracı Olma o Paranın bu özelliğinin olması, geliri elde ettiğimiz an ile harcadığımız an arasında paranın satın alma gücünü koruması anlamına gelmektedir. o Ekonomideki fiyatların hızla arttığı enflasyonist bir ortamda paranın satın alma gücü sabit kalmayacaktır. Bu ortamda para bu özelliğini yitirmeye başlayacaktır. o Paranın yanı sıra tahvil, hisse senedi gibi finansal varlıklar da bu özelliğe sahiptir ve paradan farklı olarak faiz getirisi gibi kazançlar sağlamaktadır. Yine de ekonomik birimlerin parayı tercih etme sebebi paranın yüksek likiditeye sahip olmasıdır. Likidite: Herhangi bir varlığın değişim aracına dönüşebilme hızıdır. o ÖDEMELER SİSTEMİNİN GELİŞİMİ Bir ekonomide alışveriş işlemlerinin yürütülme yöntemine “ödemeler sistemi” denilmektedir. Tarih boyunca değişik coğrafyalarda çok çeşitli nesneler değişim aracı olarak kullanılmış ve para olarak kabul edilmiştir. Önceleri deniz kabuğu, ipek, tahıl gibi nesneler kullanılırken daha sonraları altın ve gümüş gibi metaller kullanılmıştır. Maliyetinin daha düşük olması ve değerinin kolay anlaşılabilmesinden dolayı madeni paraya geçilmiş, kolay taşınabilir olduğu için son olarak kağıt paralar basılmıştır. Yine ihtiyaçlar doğrultusunda çek, elektronik fon transferleri ve kredi kartları ortaya çıkmıştır. Mal Para Mal para, ekonomik birimlerin tamamı tarafından değerli kabul edilen bir varlığın değişim aracı olarak işlev görmeye başlamasıdır. Altın, gümüş, bakır, tuz , deniz kabukları, taşlar gibi tarih boyunca değişim aracı olarak kullanılan mallar örnek verilebilir. Bu varlıkların en önemli özelliğii kendiliğinden yüksek bir değere sahip olmalarıdır. Mesela az miktarda bir altınla çok miktarda mal ve hizmet alabiliriz. o Madeni Para: Tarihte ilk madeni paranın M.Ö. 100’lü yıllarda Çin’de kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle altın ve gümüş gibi kıymetli madenlere dayanan madeni paralar, standart bir ağırlık ve saflık düzeyinde üretilmeye başlanmış ve böylece yapılan her alışverişte madeni paraları tartma ve içeriğini inceleme ihtiyacı ortadan kalkmıştır. o Kağıt Paranın Temelleri: Kağıt para ise ilk olarak 11.yüzyılda Çin’de ve daha sonra 16. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa'da kullanılmıştır. Kağıt paranın kullanılmaya başlanması bankalardan altın ve gümüş karşılığı alınan makbuzların bir değişim aracı olarak kullanılmasıyla olmuştur. Madeni paraların taşınmasının zor olması, taşınma esnasında değer kaybetmesi gibi nedenlerden dolayı esnaflar senet kullanmaya başlamış ve zamanla bu senetler para gibi kullanılmıştır. Öncelikle bankalar daha sonrasında devlet kağıt para basmıştır. Bu süreçte kasalardaki altın miktarı ile dolaşımdaki para miktarı eşit olduğu için istenildiği zaman para altına çevrilebilmekteydi. Bu açıdan ilk kağıt paralar da mal paranın bir çeşidi olarak kabul edilir. İtibari Para Modern ekonomilerde değeri tamamıyle itibari olan kağıt paralar kullanılmaktadır. İtibari para, değerli madenlerin aksine mal olarak bir değeri bulunmayan, ancak mal ve hizmetlerin satın alınmasında bir değer ifade eden nesnelerdir. Günümüzde kullandığımız ve merkez bankası tarafından basılan kağıt paraların mal olarak bir değeri yoktur. İtibari paraların altın veya gümüş karşılığı bir değeri bulnmamaktadır. Yalnızca bir kağıt parçası olan bu paraların kullanılmasının tek nedeni devletin bu kağıtları yasal ödeme aracı olarak ilan etmesi ve ülke vatandaşlarının bunu kabul etmesidir. Kağıt paraların çalınmasının kolay olması ve büyük miktarda paraların taşınmasının zor olması sorunlarından dolayı ödemeler sisteminde yeni gelişmeler olmuş ve bankalarda mevduat hesabı bulunanlar ödemelerinde çek kullanmaya başlamıştır. o Çek: Bankanızda bulunan paranızın tamamının veya bir bölümünün banka tarafından karşı tarafa ödenmesini emreden kıymetli bir evraktır. Büyük miktarda para taşıma zorunluluğu çekler sayesinde ortadan kalkmıştır. Çek kullanımı paranın nakledilmesi sürecinde karşılaşılan zorlukları azaltmış, ödemeler sisteminin etkinliğini arttırmıştır. Çekle ödeme sisteminin getirdiği sıkıntılar ise çeki bozdurmak için bankaya gitmek gerekmesi ve çekin karşılıksız çıkma ihtimalidir. Elektronik Ödemeler ve E-Para İletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve internet kullanımının yaygınlaşması ile birlikte ödemeler sistemi daha iyi organize olmaya başlamıştır. Elekronik bankacılığın gelişmesindeki en önemli adımlardan biri ATM olarak bilinen otomatik vezne makinelerinin (Automatic Teller Machine) ortaya çıkmasıdır. ATM ler bankacılık işlemlerinin hem daha kolay yapılabilmesini sağlamış hem de işlem maliyetlerini düşürmüştür. Günümüz bankacılığında birçok işlem ATM ler aracılığıyla yapılabilmektedir. Bir diğer önemli yenilik elektronik fon transferidir (EFT). EFT'yi bilgisayar bağlantılı sistemler üzerinden yapılan hızlı para transferi olarak tanımlayabiliriz. o Satış noktasında yapılan ödemeler, bir kart aracılığıyla çalışan terminaller, müşterilerin kendi hesaplarından satıcıların hesaplarına para aktarma fikri EFT'nin temelini oluşturmuştur. o Debit kart ve elektronik kartların kullanımı transfer işleminin önemli unsurudur. Debit kart: Şekil ve ebat bakımından kredi kartıyla aynı olan fakat alışveriş tutarının kredili olarak ödenmesi yerine doğrudan sahibinin hesabından düşüren karttır. o Elektronik fon transferleri sayesinde çek kullanımında karşılaşılan karşılıklı güvensizlik sorunu ortadan kalkmaktadır. Ayrıca nakit olmadan da alışveriş yapabilme imkanı sağlamaktadır. Son gelişme akıllı kartlar (smart card) ve elektronik para kullanımıdır. Elektronik para, mikroçipine ATM veya POSlardan kredi yüklenebilen akıllı kartlardır. Elektronik para kullanımında devreye bankanın girmesi zorunlu değildir. Bankaların olmadığı bir yapıda da bu sistem işleyebilir. ULUSAL PARA KULLANIMININ ALTERNATİFLERİ Merkez bankalarının piyasaya sürdüğü itibari paralar birçok ülkede ulusal para birimi olarak işlevlerini yerine getirmektedirler. Ancak yüksek enflasyon dönemlerinde ulusal paralar en başta "değer muhafaza aracı olma" işlevi olmak üzere işlevlerini kaybederler. Bu durumlarda ulusal para kullanımının üç alternatifi vardır. Dolarizasyon o Bir ülkenin kendi ulusal para birimi dışında başka bir yabancı para birimini ulusal piyasalarında kullanmasıdır. o Genellikle bu yabancı para birimi ABD doları olsa da dolarizasyon yalnızca ABD doları için geçerli değildir. Herhangi bir yabancı para biriminin kullanılabilir. o Hükümetler veya hükümetlerden bağımsız diğer ekonomik birimler tarafından gerçekleştirilebilir. o Dolarizasyon yaşanmasında en önemli faktör yüksek enflasyon sonucu ulusal paranınn değer kaybetmesidir. Para Kurulu o Ulusal paranın değerini seçilen yabancı bir para biriminin değerine sabitleyerek para yaratan bir parasal kuruluştur. o Bu sistemde, uluslararası piyasalarda işlem gören istikrarlı bir para birimi "çapa" olarak seçilir ve ulusal para birimi bu yabancı para birimine sabitlenir. o En belirgin özelliği, merkez bankasının döviz rezervi kadar sisteme yerli para arz etmesidir. o Ulusal para kullanılmaya devam edilse de ulusal paranın değeri tamamıyla yabancı bir para birimine endekslenmiştir. o Para kurulu uygulanmasında iki yöntem kullanılır. Birincisi, ülke merkez bankası para kurulu haline dönüştürülmektedir. İkincisi, merkez bankasından bağımsız olarak bir para kurulu oluşturulur ve bu kurul para basma yetkisini merkez bankasından devralır. o Mal paraya günümüzde en yakın olan kavram para kuruludur. Mal para ile arasındaki tek fark, paranın bir kıymetli madenler gibi bir mala değil de başka bir itibari para birimine sabitlenmesidir. o Dolarizasyon uygulamasında olduğu gibi bu uygulamanın da temel amacı yüksek enflasyon sonucunda meydana gelen paranın değer kaybıyla mücadele etmektir. Parasal Birlik o İki ya da daha fazla ülkenin kendi ulusal para birimlerini kullanmayı bırakıp aynı para birimini kullanmaya başlamasıdır. o Bu uygulama da öncellikle döviz kurlarında birlik sağlanması, ortak bir fon mekanizmasının işletilmesi, ekonomi politikalarının eşgüdümün sağlanması ve ortak rezerv yönetimini gerçekleştirip ortak para politikasını yürütecek tek bir merkez bankasının faaliyete geçmesi gerekmektedir. Daha sonra ise üye ülkelerin ulusal paralarını yerine tek bir ortak para biriminin dolaşıma çıkarılması gerekecektir. o Dolarizasyondan farklı olarak ülkelerin karşılıklı ortak bir para birimini kullanmalarını içerir. o Örnek olarak Avrupa Birliğine üye 11 ülke tarafından kurulan Euro bölgesidir. PARA MİKTARININ ÖLÇÜLMESİ Para miktarı faiz oranları, üretim ve istihdam düzeyindeki değişimler, ve en önemlisi de enflasyon arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenler bütün ekonomik birimler paranın ölçülmesi ile yakından ilgilidirler. Para miktarının ölçülmesi ile ilgili farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Paranın tanımında olduğu gibi paranın miktarının ölçülmesinde de zorluklar karşımıza çıkmaktadır. Bunun sebebi hangi varlığın para olarak kabul edileceği sorunudur. Para miktarını ölçmek için tek bir tanım belirlemek yerine parasal büyüklükler adını verdiğimiz birden fazla para arzı tanımıyla farklı büyüklükleri hesaplarız. T.C. Merkez Bankasının 2005 yılından bu yana M1, M2 ve M3 olmak üzere üç ayrı para arzı tanımı kullanmaktadır. o M1 (Dar tanımlı para arzı): Dolaşımdaki nakit (C) ve vaadesiz mevduatların (D) toplamından oluşmaktadır. Bu iki varlık finanasal sistemin likiditesi en yüksek olan varlıklarıdır. M1=C+D o Dolaşımdaki nakit, C, emisyon haacminden bankaların kasalarında bulunan nakdin çıkarılması ile bulunur. Emisyon hacmi: Merkez bankası tarafından piyasaya sürülen banknotların toplam tutarını ifade etmektedir. Vaadesiz mevduatlar, D, kalemi ise mevduat bankaları, katılım bankaları ve merkez bankasında bulunan vaadesiz mevduatların toplamından oluşmaktadır. M2 (Geniş tanımlı para arzı): M1 para arzına mevduat bankaları, katılım bankaları ve merkez bankasındaki vadeli mevduatların (TD) eklenmesi ile bulunur. M2 = M1+TD o M3: Merkez bankasının yaptığı en geniş para tanımıdır. M3 = M2 + Repo + Para Piyasası Fonları + İhraç Edilen Menkul Kıymetler Para ile Enflasyon İlişkisine İlk Bakış: Paranın Miktar Teorisi Paranın arzı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi açıklayan ilk teorilerden birisi Irving Fisher tarafından geliştirilen paranın miktar teorisidir. Fisher 'a göre ekonomik birimler sadece işlem amacı ile kullanmak için para talep etmektedirler. Yani paranın tutulmasının tek sebebinin mal ve hizmet satın almak olduğunu kabul eder. Teorinin temelleri bir özdeşlik niteliğinde olan değişim denklemine dayanmaktadır, M.V≡P.Y o o Bu denklem, para miktarı (M) ile paranın dolaşım hızının (V) çarpımının o ekonomideki fiyatlar genel düzeyi (P) ile üretim düzeyinin (Y) çarpımına eşit olduğunu göstermektedir. Eşitliğin sağ tarafı (P.Y), nominal GSYİH değerine eşittir. Dolaşım hızı gözlenebilir bir değişken değildir. Fisher paranın dolaşım hızını, bir birim paranın mal ve hizmet satın almak için ortalama olarak kaç kez el değiştiği olarak tanımlanmıştır. Değişim denklemi bu hali ile bir teoriden ziyade bir denklem niteliğindedir. Fisher değişim denklemini bir para talebi teorsine dönüştürmek için paranın dolaşım hızının sabit olduğunu varsaymıştır. Para arzındaki değişimlerin enflasyon üzerindeki etkisini açıklamak için değişkenlerin değişim oranları şeklinde ifade edilmesi gerekir: o Δ sembolü değişim miktarının ifade etmek için kullanılır. Dolaşım hızı (V) sabit olduğu için dolaşım hızının değişim oranı 1 olacaktır. Fiyatlardaki yüzde değişim oranı da enflasyonu ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında aşağıdaki denklem ortaya çıkmaktadır; o Başka bir ifadeyle; Enflasyon Oranı = Para Miktarındaki % Değişme -Üretim Hacmindeki % Değişme Bu eşitliğe göre para arzı miktarı reel GSYİH'nın büyüme oranından daha hızlı artarsa enflasyona sebep olacaktır. Bu ilişkinin doğru olması her şeyden önce dolaşım hızının sabit olması varsayımının gerçekliğine bağlıdır.