8.SINIF İNKİLAP TARİHİ DERS NOTU ÜNİTE 1 BİR KAHRAMAN DOĞUYOR Batıya Erken Açılan Kent:Selanik Selanik bugün Yunanistan’ın bir şehridir. Liman şehri olan Selanik’te canlı bir ticaret vardı. Şehirde Türklerle birlikte Rum, Bulgar, Sırp, Yahudi ve Ermeniler yaşamaktaydı. Bu çok uluslu yapı kültürel olarak zenginleşmesini sağlamıştır. Fakat bu milletler Fransız İhtilalı’nın yaydığı milliyetçilik akımından etkilendiler. Emperyalist devletlerinde kışkırtmasıyla bağımsızlık için isyan ettiler. Gelişmiş bir kent olan Selanik Atatürk’ün fikri zenginliğinin ve ufkunun gelişmesine olumlu etki yapmıştır. Osmanlı aydınları devletin parçalanmasını önlemek amacıyla çeşitli fikir akımları (Osmanlıcılık, Batıcılık, İslamcılık, Türkçülük)geliştirdiler. Atatürk’ün Hayatı: Babası Ali Rıza Efendi annesi Zübeyde Hanım’dır. Babası önce gümrük memurluğu sonrada tüccarlık yapmıştır. Zübeyde Hanım ev hanımıydı. Atatürk 1881 yılında Selanik’te Koca Kasım Mahallesi Islahane caddesindeki evde doğdu. Ailesi Rumeli’nin Türkleştirilmesi için Anadolu’dan gönderilen Türkmen’lerdendir. M. Kemal Okulda: Mahalle Mektebi Şemsi Efendi İ.O.:Selanik’in ilk özel Müslüman okuludur.Modern bir öğretim vermiştir.Bu okulda iken babası ölmüştür. Selanik Mülkiye Rüştiyesi: Öğretmeninden dayak yediği için ayrıldı. Selanik Askeri Rüştiyesi: Matematik öğretmeni (Mustafa Sabri) Kemal adını verdi. Matematiğe olan ilgisi ilerde de devam etmiştir.’’Geometri’’ isimli bir kitap yazmış, bugün kullandığımız birçok matematik terimine isim vermiştir Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde eğitim birliği yoktu(Dini eğitim veren medrese ve mektepler, askeri okullar, modern okullar, yabancı okulları, azınlık okulları). Manastır Askeri İdadisi: Edebiyata ve tarihe merak saldı. Türk Tarihini iyi öğrendi. Türk halkını tanıdı. Harp Okulu Harp Akademisi Cepheden Cepheye Mustafa Kemal İlk görevi Şam’daki 5.ordu oldu. (Vatan ve Hürriyet Derneği’ni kurdu.)Buradan Manastır’a geldi.(3.Ordu) 13 Nisan 1909’da meşrutiyet karşıtları İstanbul’da ayaklandı.31 Mart olayı denen isyanı, ismini M.Kemal’in verdiği hareket ordusu bastırdı. Bu ordunun kurmay başkanı M.Kemal’di. M.Kemal Trablusgarb’ta (İlk başarısı) Sömürge arayan İtalya gözünü Trablugarp’a (Libya) dikti. İngiltere ve Fransa bu duruma göz yumdular. Çünkü İtalya’nın Almanlara yaklaşmasını istemiyorlardı. Osmanlı, gemileri Haliç’te çürütüldüğü için denizden, Mısır İngiliz işgali altında olduğu için karadan yardım gönderemedi. Mustafa Kemal, Enver gibi gönüllü subaylar buraya gittiler. M.Kemal Bingazi, Derne, Tobruk’ta başarılı savaşlar yaptılar. İtalya Osmanlı’yı barışa zorlamak için 12 adayı işgal etti. Çanakkale Boğazını ablukaya aldı. Balkan savaşı tehlikesi üzerine Osmanlı gönüllü subayları geri çağırdı. İtalya ile Uşi Antlaşmasını imzaladı.12 ada geçici olarak İtalya’ya bırakıldı(Yunanistan’ın işgal etmesini engellemek için).Trablusgarb halkı dini ve kültürel bakımdan Osmanlı halifesine bağlı olacaktı.(Kültürel bağlar kopartılmak istenmemiştir. Balkan Savaşları: Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ birleşerek Osmanlı’yı Balkanlardan atmak istediler. (Mustafa Kemal bu savaşta Gelibolu’da görevliydi. Bu Çanakkale savaşlarında işine geldi. Çünkü bölgeyi tanımıştı.) *İngiltere savaştan önce sınır değişikliğine izin vermeyeceğini açıkladı. Çünkü savaşı Osmanlı’nın kazanacağını düşünüyordu. Savaşı Osmanlı kaybedince sözünü unuttu. Osmanlı silah cephane bakımından yetersiz olması ordunun içine siyaset girmesi vs. nedenlerden dolayı yenildi. Londra Antlaşması imzalandı. Buna göre; Osmanlı’nın Balkan sınırı Midye-Enez oldu. Ege adalarının çoğunluğu Yunanistan’ın oldu. Bu arada sınırı kalmadığı için Arnavutluk bağımsız oldu. Fakat Balkan ülkeleri aldıkları bu toprakları paylaşamadılar ve savaş yeniden başladı. Romanya da savaşa katıldı. Osmanlı Edirne ve Kırklareli’ni geri aldı. M.Kemal Çanakkale’de İtilaf devletleri Rusya’ya yardım etmek ve Osmanlı Devtleti’ni savaş dışı bırakmak için Çanakkale’ye saldırdılar.Denizden başarılı olamayınca Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yaptılar.M.Kemal , Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu’nda büyük başarılar kazandı.Albay oldu. Sonuçları: 1-Savaş 2 yıl uzadı. 2-Rusya savaştan çekildi. 3-Rusya’da ihtilal oldu. 4-Türk ordusunun iyi yönetildiği takdirde neler yapabileceğini herkes gördü. 5-Bu zafer ilerde M.Kemal’i Kurtuluş Savaşı lideri yaptı. -Bu savaşta M.Kemal’in ileri görüşlülüğünü, askeri dehasını,liderliğini ve kararlılığını görüyoruz. Kafkas Cephesi’nde Dağınık birlikleri topladı.Eksiklerini giderdi.Ruslardan Muş ve Bitlis geri alındı.(Bu cephede de sabır ve disiplin anlayışını görüyoruz.) Suriye Cephesi’nde Osmanlı’nın Kanal harekatı başarısız olunca İngilizler, Araplarla birlikte saldırıya geçtiler.Bu sırada M.Kemal Suriye’de bulunan 7.orduya atandı.Alman komutanlarla tartıştığı için istifa etti.Fakat daha sonra 7.orduya komutan olarak geri döndü.Halep’te İngilizleri durdurdu. Dört Şehir Ve M.Kemal Selanik:Osmanlı’nın batıdaki en gelişmiş şehridir.İşlek bir limana sahiptir.Avrupa ile demiryolu bağlantısı vardı.Farklı milletler bir arada yaşıyordu.Bir çok dilde yayınlanan gazete vardı.Avrupa’da çıkan gazete ve dergileri (Kitapları) anında okuma imkanı vardı.Burada Meşrutiyeti ilan ettirmek isteyen İttihat ve Terakki Cemiyeti faaliyette idi. M.Kemal de bu cemiyete girdi,ancak görüş farklılığından dolayı geri çıktı. -Deniz ve demiryolu bağlantısı ile Avrupa’daki fikir akımları kolayca Selanik’e geliyordu. Padişahın baskısının az olması ve farklı ulusların bir arada yaşaması dolayısıyla bu fikir akımları yerleşiyordu. Manastır:(Makedonya) : M. Kemal’in askeri idadiyi okuduğu Manastır canlı bir ticarete sahipti. Konsolosluk binaları vardı. Aralarında çekişmeler olan farklı uluslar vardı. -M. Kemal burada Namık Kemal’in ve Mehmet Emin Yurdakul’un eserleri ile tanıştı. Tarih bilinci burada başladı. Fransız düşünürlerinin eserlerini okudu. -Yabancı devletlerin müdahaleleri (Manastır’daki) M. Kemal’de Türklerin geleceği ile ilgili ilk soru işaretlerini uyandırdı. İstanbul: Başkent’te siyasi faaliyetleri yakından takip etti. Beyoğlu ve Galata şehrin batıya açılan yüzüydü. Tiyatro, konser ve balolar düzenleniyordu. Fransızca gazeteler vardı. M. Kemal okul yıllarında arkadaşlarına konferans niteliğinde konuşmalar yaparken sonraları evinde toplantılar yapıp ülke sorunlarını tartışmıştır. Öğrenim hayatı boyunca okuduğu eserler M. Kemal ‘e gerçekçi, akılcı ve bilimsel bir düşünce yapısı kazandırmıştır. Bu yüzden olaylara aklın ve bilimin ışığında yaklaşmıştır. Bu düşünceler ilke ve inkılâpların temel dayanağı olmuştur. Sofya ( Bulgaristan) :Balkan Savaşlarından sonra askeri ateşe olarak Sofya’ya gönderildi. Sosyal hayat çok canlıydı. Düzenlenen birçok balo, yemekli toplantıda üst düzey Avrupalı yetkililerle görüştü. Bulgaristan’da kalan Türklerle yakından ilgilendi. Türklerin yaşadığı yerleri ziyaret etti. Türkçe yayınlanan gazetelerle irtibat kurdu. Bulgar meclisinin toplantılarına katıldı. M. Kemal gözlemlerinin yer aldığı raporlarına kendi analizlerini de ekleyerek hükümetine gönderdi. ATATÜRK’ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ VE ÇEŞİTLİ YÖNLERİ 1-VATANSEVERLİĞİ Atatürk, vatanı ve milleti için yaptıklarını asla yeterli bulmayan engin bir ruh yüceliğine sahipti.Sahip olduğu mal varlıklarını,millete bağışladığı günlerde,”Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere,Türk milletine canımı vereceğim “demişti. Atatürk denilince ”vatan”,vatan denilince”Atatürk”akla gelir. Bu iki isim birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. Atatürk,vatanını karış karış tanımıştı.Bu konuda,”Yurt toprağı!Sana her şey feda olsun.Kutlu olan sensin.Hepimiz senin için fedaiyiz,fakat sen Türk ulusunu ebedi hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın...”diyordu. Atatürk’ün vatanseverliği, Türk toplumunun üstün gücüne dayanıyordu. Ona göre, Türk ulusunun karakteri yüksekti. Türk ulusu, zeki idi. Türk ulusu, birlik ve beraberlik içinde güçlükleri yenmesini bilen bir ulustu. 2-İDEALİSTLİĞİ Atatürk’ün en güçlü yönlerinden biri, idealist olması idi. En büyük tutkusu, büyük gücüyle milletine yararlı olmaktı. Atatürk, eşi güç bulunan bir idealistti. İdeali için benimsediği ilkelerinden asla taviz vermezdi. Atatürk’ün ruh yapısında bir idealistin nitelikleri yerleşmiş ve gelişmişti. Öğrenciliğinden beri, tüm davranışlarında bu özelliği dikkati çekmiştir. Bir gün, “En büyük eseriniz hangisidir?” sorusuna şöyle cevap verir: “Benim yaptığım işler, biri diğerine bağlı ve gerekli olan şeylerdir. Fakat bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsediniz.” demişti. 3-HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ Atatürk, her konuda gerçekçi düşünen bir önderdi. Hiçbir işi şansa bırakmazdı. “Bizim akıl, zekâ ile hareket etmek şiarımızdır.” diyordu. Önemli bildiği her sorun üzerinde gereği gibi durur, düşünür, o sorunu en derin noktasına kadar inceler, bütün hesaplarını buna göre yapardı. Böylece çok güç, çok karmaşık sorunların bile, en kolay ve en kestirme çözüm yollarını bulurdu. 4-YARATICI ZİHNİYETİ Atatürk, en zor anlarda dahi üstün yaratıcı düşünceleriyle, sorunlara çözümler bulan ve bunları başarıyla uygulayabilen bir önderdi. Yaratıcı düşünceleriyle kimsenin hayal dahi edemediği işleri başarabilmiştir. Atatürk, kendini olayların akışına uymayı zorunlu gören ve buna göre davranan bir kişi değil, aksine olayların dışına ve üstüne çıkıp, olaylara kendi görüşünün ve düşüncesinin biçimini veren bir önderdi. Atatürk’ün gerçekleştirdiği her işinde yaratıcı düşüncesini görmek mümkündür. 5-SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI Atatürk’ü her alanda başarıya ulaştıran özelliklerden birisi de, sahip olduğu sabır ve üstün disiplin anlayışıdır. Hiçbir konuda aceleci olmayan Atatürk, önce düşünür, araştırır, tartışır ve ondan sonra kararını verir ve bu kararı uygulardı. 16 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğuna çıktığında, gelecekte neler yapacağını milli bir sır olarak saklamış ve günü geldiğinde her birini gerçekleştirmiştir. Sakarya ve Büyük Taarruz öncesi TBMM’de karşılaştığı tüm eleştirileri, büyük bir sabır örneği göstererek anlayışla karşılamıştır. “Hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi, özellikle öğretim hayatında da disiplin, başarının esasıdır.”diyen Atatürk, her işin temelinde disiplinin bulunduğuna inanırdı. 6- İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ Atatürk, ileriyi çok iyi gören bir önderdi: “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir.” diyordu. Atatürk, yakın ve uzak çevresi ile ilgisini daima canlı tutardı. Bir gün demişti ki, “Ben askerim. Cihan Savaşı’nda bir ordunun başında idim. Türkiye’de diğer ordular ve onların kumandanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün, Erzurum Cephesi’ndeki hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada, yaverim dedi ki: -Niçin size ait olmayan meselelerle uğraşıyorsunuz? Cevap verdim: -Ben bütün orduların durumunu bilmezsem, kendi ordumu nasıl sevk ve idare edebilirim. Atatürk’ün ileri görüşlülüğüne en çarpıcı örnek, 1932’de Amerikalı General Mac Arthur’la yaptığı görüşmede, 1939’da çıkacak ve 1945 yılına kadar devam edecek olan İkinci Dünya Savaşı’nı ve sonuçlarının nasıl olacağını ifade etmesidir. 7-İYİ KALPLİLİĞİ Atatürk, yüreği sonsuz iyilik ile dolu bir ruh yüceliğine sahipti. Kendisine en fazla kötülük edenlere dahi barışmaya her zaman hazırdı. Bir gün: -“Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni affetmezler, çünkü kalpsizdirler.” demişti. 8-AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ Atatürk, her konuda doğruyu söylemekten ve konuşmaktan yana olan bir önderdi. Bu konuda şöyle demektedir:”Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gereği olmayan bir sırrı kalbinde taşıyacak güçte olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben, düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni uyarır.” Atatürk açık sözlülüğün yararlarını da şöyle anlatır: “Her şey açık söylendiği zaman halkın zihni çalışır durumda bulunacak, iyi şeyleri yapacak ve ulusun zararına olan şeyleri kabul etmeyecek...” 9-İNSAN VE MİLLET SEVGİSİ Atatürk’ün özelliklerinden biri de insan sevgisidir. Bu sevgi sadece kendi milletini sevmeyi, diğer milletleri hor görmeyi gerektiren bir sevgi değil, aksine tüm milletleri sevmeyi ve onlara saygı duymayı gerektiren asil bir duygu idi. Bu anlayış iledir ki,”Yurtta barış, dünyada barış”ilkesi ile bütün insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasını istemektir. Her önder, milletini sever, onu yükseltmeyi amaç edinir. Ancak, Atatürk kadar milletine tutkun önder az bulunur. Atatürk’ün, milletine olan sevgisi ve güveni sonsuzdu.”Benim için en büyük ödül, milletin en ufak beğenme ve değer vermesidir” diyordu. 10-YERSİZ ACIMA GÜCÜNÜ KONTROL Atatürk’ün, cumhuriyeti kurmada ve inkılâpları gerçekleştirmede, bu özelliğin önemi büyüktür. Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğüne, Türk milletinin bağımsızlığına ve inkılâplara zarar vermeye çalışanlara karşı, en sert tepkileri göstermekten kaçınmazdı. 11-MANTIKLILIĞI Atatürk’ün en önemli yönlerinden biri de,her işinde mantık kurallarının dışına çıkmaması, her sorunun çözümünde mantık kurallarına göre hareket etmesidir. Atatürk’ün gerçekleştirdiği bütün eserlerin temelinde mantık ve akılcılık vardır. Atatürk,”Akıl ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur.”diyerek bunu vurgulamıştır. Atatürk,”Bizim akıl, mantık zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delildirler.”diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin meydana getirilmesinde,akıl ve mantığın nasıl kullanıldığını dile getirmişti. 12-ÇOK CEPHELİLİĞİ Atatürk’ün değişik alanlarda gerçekleştirdiği inkılâplar, Onun çok cepheli bir önder olduğunun en açık kanıtıdır. Atatürk, vatan kurtarıcı,teşkilâtçı insan ve büyük bir komutandı.Usta siyasetçi,örnek inkılâpçı idi.Hem düşünce adamı,hem hareket adamı idi.Milletine yepyeni ufuklar açan insandı.Bu özelliklerin hepsi Atatürk’te toplanıyordu. Atatürk,askerlikten sanata,hukuktan eğitime,tarihten dil konusuna kadar her alanda düşünmüş,yeni fikirler üretmiş ve topluma yeni hedefler göstermiştir. 13-EĞİTİMCİLİĞİ Atatürk,eğitim ve öğretim işlerini,her şeyin üstünde tutmuş ve Milli Eğitim Bakanı olmak istediğini söylemek gereğinde duymuştur.Atatürk’e göre,Osmanlı Devletinin çöküşünde en önemli neden,milli eğitim eksikliği idi.Bu nedenle yeni devlet,eğitime önem vermeliydi. Eğitimin,millet hayatındaki önemini Atatürk,şöyle belirtiyordu:”Eğitimdir ki,bir milleti ya özgür,bağımsız, şanlı,yüksek bir toplum olarak yaşatır yada milleti esarete ve sefalete sürükler." 14-YÖNETİCİLİĞİ Atatürk’ün önemli kişisel özelliklerinden biri de üstün bir yönetici olmasıdır.Atatürk bu konuda”Verdiğiniz emrin yapılmasından emin olmak istiyorsanız,ta en son gerçekleşme ucuna kadar kendiniz onun başında bulunmalısınız.”diyerek,yöneticilik konusundaki başarısının sırrını açıklamıştır. Askerlik hayatında üstün bir komutan olan Atatürk,devlet kuruculuğu ve yöneticiliğinde de üstünlüğünü sürdürüp,örnek bir devlet adamı olmuştur.Anılarında,onun devlet,ülke ve millet sorunlarıyla daha öğrencilik yıllarında ilgilendiğini görmekteyiz.Gerçekleştirdiği işlere ve inkılâplara baktığımızda,onun üstün bir örgütleyici ve yönetici olduğunu görmekteyiz. 15-SANAT SEVERLİLİĞİ “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur”diyen Atatürk,milletlerin oluşmasında ve yücelmesinde sanatın büyük etkisi olduğu inancındaydı.Türk sanatına yön veren büyük kuruluşların temelleride Atatürk döneminde atılmıştır. Askerlik hayatında üstün bir komuta olan Atatürk,”Hepiniz millet vekili olabilirsiniz,bakan olabilirsiniz;hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz,fakat sanatkâr olamazsınız”diyerek sanatçının gücünü ve toplumun sanatçıya vereceği değeri açıkça ifade etmiştir. 16-REHBERLİĞİ 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal,Türk milletinin bu en zor günlerinde,rehber olarak izlenmesi gereken yolu gösteriyordu:”Türk’ün onuru ve yetenekleri yüksektir,büyüktür.Böyle bir ulusun,tutsak yaşamaktansa yok olması daha iyidir.Öyleyse,ya bağımsızlık ya ölüm!”Türk milleti,Atatürk’ün rehberliğinde,kısa zamanda düşmana karşı örgütlenerek,verdiği mücadelede sonunda bağımsızlığına kavuştu. Atatürk, söylediği sözlerle ve koyduğu ilkelerle, günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. 17-GURURA YER VERMEMESİ Büyük işler başarmış, inkılâplar gerçekleştirmiş olan Atatürk, hiçbir zaman gurura kapılmamıştır. Atatürk’ün “ben yaptım, ben kazandım”,gibi kendini öven sözler kullandığı görülmemiştir. Aksine, gerçekleştirdiklerinin hepsini millete mal edip,”Türk milleti başardı”demiştir. Başarılarından kendine pay çıkarmayışını şu sözleriyle dile getirmiştir:”Vatanın kurtuluşu, kazanılan zaferler, Türk ordusu ile Türk milletinin gösterdiği kahramanlık ve fedakârlıklar eseridir. 18-ÜMİTSİZLİĞE YER VERMEMESİ Atatürk, başarılarda gururu yenmek, felâketlerde umutsuzluğa direnmek gereğini inanırdı. Yeni Türk alfabesinin ilk şekillerini hazırlayan komisyon, yeni harfler için en aşağı beş yıllık bir geçiş süresi düşünmüştü. Atatürk ise, bu geçiş için üç aylık bir süreyi yeterli buluyordu. Konuştuğu komisyon üyesi, üç aylık süreyi duyunca dona kalmıştı. Atatürk, konuşmasına şöyle devam eder:”Ya üç ayda tatbik ederiz, yahut hiç tatbik edemeyiz.”Atatürk’ün belirttiği gibi, üç ayda yeni harflerin kullanılmasına geçildi ve kısa zamanda da başarı sağlandı. Atatürk, başarılı olmasının sırlarını şöyle açıklıyordu:”Ben,bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem.O işe neler engel olur diye düşünürüm.Engelleri kaldırdım mı,iş kendi kendine yürür. 19-METOTLU ÇALIŞMASI Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de,her şeyin sırasını,zamanını çok iyi bilmesi ve metotlu çalışması idi.Atatürk, 1927 yılında verdiği büyük Nutuk’ta,metotlu çalışma konusunda uyguladığı yöntemi şöyle özetler: “...Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak milletin duygu ve düşünceleri üzerinde işlemek ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmayı çalışmak.” 20-TÜRK’ÜN ÖZ VASIFLARINI, BÜTÜNLÜKLE VE EN GERÇEK ÖLÇÜLER İÇERİSİNDE İLK DEFA ORTAYA KOYAN TÜRK BÜYÜĞÜ OLUŞU Atatürk,Kurtuluş savaşını başlatırken,Türklük duygusu yada bilinci,yok denecek kadar zayıftı.Türk milletinin öz vasıfları unutulmuş durumdaydı.Atatürk,bu konuyla ilgili olarak şöyle demektedir:”Asla şüphem yoktur ki,Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kabiliyeti,bundan sonra ilerlemesiyle geleceğin yüksek medeniyet ufkunda,yeni bir güneş gibi doğacaktır.”Atatürk,bu sözleriyle Türk’ün geçmişte sahip olduğu üstün niteliklerini ifade etmiştir. ÜNİTE 2 MİLLİ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER OSMANLI DEVLETİ HANGİ CEPHEDE A.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU: 19.Yüzyılda dünyayı sarsan iki önemli olay Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı’dır. Fransız İhtilali önce Avrupa’yı etkilemiş daha sonra da etkileri tüm dünyaya yayılmıştır. Fransız İhtilali sonucunda önem kazanan milliyetçilik düşüncesi her milletin bağımsız yaşama duygusunu öngörüyordu.Bu anlayış bir çok milleti içinde barındıran imparatorlukların aleyhineydi.Milliyetçilik akımının tesiri ile bir çok ayaklanmalar oldu.Bu ayaklanmalar sonucu yeni devletler kuruldu.Ayrıca Fransız İhtilali ile eşitlik, hürriyet adalet,bağımsızlık ve milliyet gibi kavramlar ortaya çıktı. Sanayi İnkılabı, basit aletlerden büyük makinelerin ve fabrikaların kurulması olayıdır. İlk önce İngiltere’de ortaya çıkan Sanayi İnkılâbı 19.yüzyılın ikinci yarısından sonra tüm Avrupa’da etkili olmaya başladı. Sanayi İnkılâbı sonucunda, üretim arttı. Hammadde kaynağı ve ürünleri satacak Pazar bulma önemli bir sorun haline geldi. Aynı zaman da Sanayi İnkılabı sömürgeciliğin büyümesine de neden oldu. Devletler ekonomik alanda bir-birleriyle rekabete başladılar İngiltere geniş bir sömürge İmparatorluğu kurdu. (Sömürgecilik: Bir devletin, kendi sınırları dışındaki topraklarda egemenlik kurması, o toprakların yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olarak ekonomik ve siyasi çıkarlar elde etmesidir.) İngiltere’den sonra Avrupa’nın çeşitli devletleri de dünyanın çeşitli yerlerinde sömürge imparatorlukları kurdular. Böylece devletlerarası sömürgecilik yarışı başladı. Devletler arasındaki çıkar çatışmaları bloklaşmaya neden oldu. Bu Birinci Dünya Savaşının başlamasına neden oldu. B.BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU: Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren hızla büyüyerek bir dünya devleti haline geldi fakat bu durumu sonuna kadar koruyamadı. 18.yüzyıldan itibaren gerilemeye başladı. 19.yüzyıldan itibaren de topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. Özellikle Fransız İhtilali sonucunda dünyaya yayılan milliyetçilik akımı en çok Osmanlı Devleti’ni etkiledi. Özellikle Balkanlarda birçok devlet Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için isyan ettiler. Osmanlı devlet adamları bu kötü gidişatı engellemek için ıslahatlar yaptılar. II. Mahmut köklü ve kalıcı yenilikler yapılmadan devletin güçlenemeyeceğine inanmıştı. Bu amaçla tüm devlet kademelerinde Avrupai tarzda yenilikler yaptı. II. Mahmut döneminde yapılan bu yenilikler Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla da desteklendi. Tanzimat fermanıyla hukuk, yönetim, maliye, eğitim alanlarında yenilikler yapıldı. Islahat Fermanıyla da azınlıklara geniş haklar verildi. Osmanlı devlet adamları Avrupa’nın baskısını azaltmak ve azınlıklara geniş haklar vermekle bu kötü gidişatın durdurulabileceğini düşündüler. Bu amaçla II. Abdülhamit zamanında(1876) I.Meşrutiyet ilan edildi. Kanun-i Esasi hazırlandı. Mebusan Meclisi toplandı. Fakat Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) nedeniyle I.Meşrutiyete son verildi. İttihat ve Terakki Cemiyetinin çalışmalarıyla 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi. Mebusan Meclisi ikinci kez toplandı. II. Meşrutiyet’in ilanı sırasındaki karışıklıktan Avrupalı devletler istifade ettiler. Avusturya Bosna Hersek’i Yunanistan Girit’i işgal etti. Henüz Osmanlı Devleti’nden kopmamış olan Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etti. TRABLUSGARP SAVAŞI(1911) İtalya siyasi birliğini geç kurduğu için(1870) sömürgeciliğe geç başlamıştı. Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki toprakları İngiltere(Mısır)ve Fransa (Cezayir, Tunus)tarafından işgal edilmişti. İtalya da Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki son toprağı olan Trablusgarp ve Bingazi’ye (Bugünkü Libya)göz dikti. Çünkü Osmanlı Devleti iyice zayıflamıştı ve buraları savunabilecek gücü yoktu. İtalya Avrupa Devletlerinin de onayını alıp Osmanlı Devletine bir nota vererek (1911 ) Buraların kendine ait olduğunu bildirdi. Daha sonra da(Libya) Trablusgarp ve Bingazi’ye asker çıkardı. Osmanlı Devleti Trablusgarp’a karadan ve denizden yardım gönderemedi. Bunun üzerine bazı gönüllü Subaylar (Mustafa Kemal, Enver Paşa) Trablusgarp’a giderek yerli halkı İtalyanlara karşı teşkilatlandırdılar. Derne Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savaşlar yapıldı. Bu arada İtalya Osmanlı Devletini barışa zorlamak amacıyla on iki adayı da işgal etti. Bu durum devam ederken Balkan Savaşı patlak verdi. İki düşmanla birlikte savaşamayacağını anlayan Osmanlı Devleti İtalyanlarla Uşi Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.(1912)Bu anlaşmaya göre; · Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya bırakıldı · On iki Ada geçici olarak İtalya’ya bırakıldı. Uşi Antlaşmasının önemi: Bu anlaşmayla Osmanlıların Kuzey Afrika’daki son toprakları da elden çıktı. Ayrıca Trablusgarp Savaşından cesaret alan Balkan Devletleri Osmanlı Devletine karşı savaş açtılar. BALKAN SAVAŞLARI(1912-1913) Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan Osmanlı Devletinin Balkanlarda varlığına son vermek amacıyla aralarında anlaştılar. Osmanlı Devletinin Trablusgarp ile uğraşmasından faydalanan Balkan Devletleri, Osmanlı Devletine karşı saldırıya geçtiler. Karadağ’ın Osmanlı Devletine saldırması üzerine Balkan Savaşları başladı.(1912) Balkan Savaşlarının Nedenleri: · Rusya’nın Balkan Devletlerini Osmanlı Devletine karşı kışkırtması. · Osmanlı Devletinin Trablusgarp Savaşı ile uğraşması. · Milliyetçilik fikirleri. I.BALKAN SAVAŞI: Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ kendi aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine çeşitli yönlerden saldırıya geçtiler. Makedonya, Sırplar ve Karadağlılar tarafından işgal edildi. Bulgaristan Batı Trakya’yı tamamen işgal ederek Edirne ve Kırklareli’ye kadar ilerlediler. Bulgar orduları Çatalca önlerine kadar geldiler. Yunanlılar tüm Ege adalarını işgal etti. Savaş devam ederken Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etti.(Osmanlı Devletinden ayrılan en son Balkan Devletidir.)Bu kötü durum karşısında Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. Avrupalı Devletlerin arabuluculuğuyla Londra Anlaşması İmzalandı.(1912)Bu anlaşmaya göre; Ø Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan tüm topraklarını kaybetti. Ø Edirne ve Kırklareli elimizden çıktı. Ø Arnavutluk bağımsız oldu Ø Ege adaları elimizden çıktı. II. BALKAN SAVAŞI: Birinci Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı Devletinin kaybettiği toprakları Balkan Devletleri kendi aralarında paylaşamadı. En büyük payı Bulgaristan’ın aldığını iddia eden diğer Balkan Devletleri Bulgaristan’a savaş açtılar.Bu savaşa Romanya da katıldı.Yunanistan, Romanya,Sırbistan,Karadağ Bulgaristan’la savaşırken Osmanlı Devleti de durumdan yararlandı.Daha önce kaybettiği Edirne ve Kırklareli’mi geri aldı.Avrupalı Devletlerin araya girmesiyle Bükreş Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya Balkanlarda sınırları kalmadığı için Osmanlı Devleti katılmadı.Osmanlı Devleti Bulgaristan’la İstanbul Anlaşmasını(1913) imzaladı.Bu anlaşmaya göre; Ø Meriç Nehri her iki ülke arasında sınır kabul edildi.(Edirne Osmanlı Devletine kaldı.) Ø Batı Trakya Bulgaristan’a bırakıldı. Yunanistan’la da Atina Anlaşması(1913)imzalandı. Bu anlaşmaya göre; Ø Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm Ege adaları Yunanistan’a verildi. Ø Selanik ve Girit adası da Yunanistan’a bırakıldı. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI (1914-1918) Savaşın Nedenleri: Ø Avrupalı Devletler arasında sömürgecilik yarışı ve ekonomik rekabet. Ø Hammadde ve Pazar arayışı. Ø Almanya ve İngiltere arasındaki ekonomik rekabet. Ø Milliyetçilik akımı. Ø İttifak ve İtilaf devletlerinin oluşması. Ø Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çıkar çatışmaları. Ø Avusturya-Macaristan veliahdının Sırplar tarafından öldürülmesi. Almanya ve İtalya milli birliklerini geç kurmuşlardı. (1870)Bundan dolayı sömürgeciliğe de geç başlamışlardı. Sömürgeciliğe başladıklarında mevcut sömürge alanları azalmıştı.Özellikle Almanya,İngiltere’ nin elinde bulunan sömürge topraklarına saldırmaya başladı.Oysa İngiltere ve diğer Avrupa Devletleri sömürgelerini kaybetmek istemiyorlardı.Böylece Almanya-İngiltere rekabeti başladı. Almanya güçlü bir devlet olarak siyasi birliğini kurduktan sonra Fransa’nin elinde bulunan AlsasLoren bölgesine göz dikti.Yapılan savaşla kömür bakımından zengin olan bu bölgeyi Fransa’dan aldı.Bölgeyi Almanya’dan geri almak isteyen Fransa Almanya’ya karşı İngiltere ile ittifak kurmaya başladı. Böylece devletler arasında bloklaşma başladı. Balkanlarda ise milliyetçilik akımının etkileri hüküm sürüyordu.Rusya Panslavizm politikası ile Balkanlarda egemenlik kurmak istiyordu.Bu durum Balkanlarda çıkarı olan Avusturya-Macaristan imparatorluğunun işine gelmiyordu. Devletler arasındaki çıkar çatışmaları ittifak ve itilaf gruplarının doğmasına neden oldu. İtilaf Devletleri: Ø İngiltere.Fransa,Rusya(İtalya’da daha sonra bu gruba geçmiştir.) İttifak Devletleri: Ø Almanya,Avusturya-Macaristan,İtalya, Osmanlı Devleti, Bulgaristan. Savaşın Başlaması: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Saraybosna’yı ziyarete gelmişti. Burada Sırplı bir öğrenci tarafından öldürüldü.28 Haziran 1914 Avusturya-Macaristan bu suikastı bahane ederek Sır- bistan’a savaş açtı. Rusya Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransızlar Rusya’yı destekledi. Almanya’da Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile aynı grupta olduğundan Avusturya’nın yanında savaşa katıldı. Böylece savaş kısa zamanda Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayıldı. Savaşın ilk yıllarında Almanya grubu birçok cephede başarı kazandı. Osmanlı Devletinin Savaşa Katılması: Osmanlı Devleti Balkan savaşlarından yeni çıktığı için perişan ve yoksuldu.Bundan dolayı I.Dünya Savaşı çıktığında tarafsızlığını ilan etti.Anlaşma Devletleri de(İngiltere grubu)kendi çıkarları açısından bu fikri destekliyordu. Almanlar Osmanlı İmparatorluğunun kendi saflarında savaşa girmesini istiyordu.Çünkü Osmanlı Devletinin yeni cepheler açmasıyla Almanya’nın üzerindeki savaş yükü azalacaktı.Çünkü Osmanlı Devletinin yönetimi İttihat ve Terakki Partisinin elindeydi.Bu partinin en güçlü ismi de Enver Paşa’ydı.Enver Paşa aşırı Alman hayranıydı.Aynı zamanda Osmanlı Devleti daha önce kaybettiği toprakları Almanya’nın yanında savaşa girer-se tekrar geri alabilirdi(Savaşı Almanya’nın kazanacağı tahmin ediliyordu.) Bu nedenlerden Alman heyeti ile Enver Paşa arasında gizli bir anlaşma imzalandı.Bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında savaşa katılacaktı. Akdeniz’de bulunan iki Alman gemisi(Goben-Breslaw) İngiliz donanmasının önünden kaçarak İstanbul’a geldiler ve Osmanlı Devletine sığındılar.Osmanlı Dev- leti bu iki gemiyi satın aldığını söyledi.Daha sonra bu iki geminin isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi. Bu gemiler Enver Paşanın talimatıyla Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını topa tuttu.Böylece Osmanlı Devleti de I.Dünya Savaşına katılmış oldu(3Ekim1914) OSMANLI DEVLETİNİN I.DÜNYA SAVAŞINDA SAVAŞTIĞI CEPHELER: I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Kafkas, Kanal,Çanakkale,Filistin,Suriye,Irak,Yemen cephelerinde İtilaf Devletlerine karşı savaştı. Romanya,Galiçya,Makedonya Cephelerinde müttefiklere yardım amacıyla savaştı. Kafkasya Cephesi(Aralık 1914) Osmanlı Devletinin I.Dünya Savaşına girmesin- den sonra açtığı ilk cephedir.Enver Paşa komutasındaki 150 bin kişilik Osmanlı ordusu Doğu Anadolu’da Ruslara karşı saldırıya geçti.Osman-lı ordusu daha düşmanla karşılaşmadan salgın hastalık,açlık,soğuk gibi afetler yüzünden Sarıkamış’ta 90 bin askerimiz şehit oldu.(1914) Ruslar bahar aylarında saldırıya geçerek Doğu Anadolu bölgesini işgal ettiler.Mustafa Kemal Çanakkale savaşlarından sonra Muş ve Bitlis’i düşman işgalinden kurtardı.(1916) 1917 yılında Rusya’da çıkan Bolşevik (Komi- nizm)ihtilâli,Rusların bu bölgeleri kendiliğinden terk etmelerine neden oldu.Rusya Birest Litowsk anlaşmasıyla I.Dünya Savaşından çekildi.(1918)Bu anlaşmayla Rusya daha önce aldığı Kars,Ardahan,Batum’u Osmanlı Devleti- ne geri verdi. Çanakkale Cephesi(1915) Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşına girince İtilaf Devletlerinin bütün dikkatleri boğazlar üzerine yöneldi.İngiltere ve Fransa müttefikleri olan Rusya’ya gerekli askeri yardımı sağlamak için boğazlara hakim olmak istiyordu.(Baltık Denizini Alman denizaltıları kapatmıştı. Rusya’ya yardım edilebilecek tek yol boğazlar kalmıştı)Aynı zamanda boğazların ele geçiril- mesiyle İstanbul işgal edilecek,Osmanlı Devleti de savaş dışı kalacaktı. İtilaf Devletleri bu amaçlarla Çanakkale Cephesini açtılar. İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazına yığınak yaptılar.18 Mart 1915’te teknik bakım- dan üstün olan Müttefik Devletleri Boğazı geç- mek amacıyla hareket ettiler.Fakat Türk Ordusunun olağanüstü savunmasıyla karşılaştılar ve pek çok kayıplar vererek geri çekildiler Bunun üzerine İtilaf Devletleri karadan İstanbul’a ulaş-mak üzere Gelibolu’ya asker çıkardılar.İngiliz ve Fran-sız sömürgelerinden de birçok asker getirdiler.Tarihin en kanlı kara savaşları burada meydana geldi.Türk askeri Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu bölgelerinde Mustafa Kemal’in önderliğinde başarılı savunma savaşları yaparak tarihe “Çanakkale Geçilmez”diye yazdırdı. Çanakkale Savaşının Sonuçları: Ø Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğrayan İtilaf Devletleri dünyada prestij kaybettiler. Ø I.Dünya Savaşının uzamasına neden oldu. Ø İtilaf Devletlerinin yardımı Rusya’ya ulaş-madığı için Rus ekonomisi iyice bozuldu. Rusya’da çarlık rejimi yıkılarak yerine Bolşevik rejim kuruldu ve Ruslar I.Dünya Savaşından çekildi. Ø Bulgaristan Almanya’nın(İttifak Dev.)yanında savaşa katıldı. Ø Çanakkale Savaşları milli mücadele ruhunun başlangıcı oldu. Ø Mustafa Kemal’in milli mücadelede önder olmasında Çanakkale Savaşlarının büyük rolü vardır. Irak Cephesi Almanların isteği üzerine açılmıştır.Cephenin açılma amacı,İngilizlerin uzakdoğu sömürgeleriyle bağlantısını kesmek ve Mısır’da Osmanlı hakimiyetini yeniden kurmaktır. Ancak istenilen gerçekleşmedi.İngilizlere karşı bazı başarılar elde edildi,bu kalıcı olmadı.İngilizler Sina Yarımadasını ele geçirip Suriye’ye kadar geldiler. Suriye-Filistin Cephesi Kanal cephesinde İngilizlere yenilen birliklerimiz Filistin’e sonrada Suriye’ye kadar geri çekildiler. Yıldırım orduları burada başarılı savunma savaşları yaptılar Zamanla kuzeye doğru çekilen Türk birlikleri Halep önlerinde İngilizleri durdurdular. Hicaz ve Yemen Cephesi İngilizler Arap Yarımadasını işgal etmek için Yemen’e asker çıkardılar.Ayrıca Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e çok miktarda para yardımı yaptılar.Türk ordusu İngiliz ve Araplara karşı mücadele ettiyse de başarılı olamadı. İngilizler Yemen’i alarak Hicaz’a tamamen hakim oldular. Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephesi Osmanlı Devleti bu cephelerde Ortaklarına (Bulgaristan,Avusturya-Macaristan)yardım etmek amacıyla savaştı. Savaşın Sona Ermesi 1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine İttifak Devletleri İtilaf Devletlerine karşı üstünlük kurmuşlardı. Ancak bu durum uzun sürmedi.Amerika Birleşik Devletleri İtilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi.Amerikan birlikleri o zamana kadar hiç savaşa katılmamıştı.Almanya güçlü,dinamik olan Amerikan orduları karşısında tutunamadı. İngiliz,Fransız ve ABD birliklerinden oluşan güçlü müttefik kuvvetleri Batı Cephesinde Almanya’yı çökerttiler.Diğer cephelerde de başarısızlıklar artmaya başlamıştı.Böylece savaşın sonunda İttifak Devletleri savaşı kaybettiklerini belirterek (yenilerek)yenen devletlerle ateşkes anlaşmasını imzaladılar.Almanya ile (Versay) Avusturya ile(Sen Jermen),Bulgaristan la(Nöyi),Macaristan’la(Tirayanon)Osmanlı Devleti ile de Sevr Barış Anlaşması imzalandı. I.Dünya Savaşının Sonuçları Ø Bazı İmparatorluklar yıkılarak yerine yeni devletler kuruldu.(Polonya,Çekoslovakya,Yugoslavya,Macaristan,Türkiye) Ø Yeni rejimler ortaya çıktı.(Cumhuriyet, Kominizm, Faşizm, Naizm.) Ø Devletler arasındaki dengeler bozuldu. Ø Milyonlarca insan öldü.Birçok şehirler yakılıp yıkıldı. Ø Sürekli barış sağlamak ve anlaşmazlıkları çözmek için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)kuruldu. Ø Sorunların çözümü sağlanamadığı için II.Dünya Savaşının çıkmasına neden oldu. Ø Sömürgecilik,mandacılık haline dönüştü. GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI Almanya’nın I.Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğ-ramasıyla ittifak Devletleri savaşı kaybetti. Osmanlı Devletini temsilen Bahriye Nazırı Rauf Orbay ateşkes şartlarını görüşmek üzere Limni adasının Mondros Limanına gitti.İtilaf Devlet-leri daha önceden Osmanlı Devletinin topraklarını gizli anlaşmalarla paylaşmışlardı. Osmanlı Devleti heyeti bu plana itiraz etti ise de sonuçta bir şey değişmedi.Bunun sonucunda Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.(30 Ekim 1918)Buna göre; Ø Çanakkale ve İstanbul Boğazı İtilaf Devlet-lerinin denetimine geçecek. Ø Osmanlı ordusu terhis edilecek, donanma-sına ve silahlarına el konacak. Ø Toros tünelleri İtilaf Devletlerinin deneti-mine verilecek. Ø Bütün haberleşme ve ulaşım araç ve gereçleri İtilaf Devletlerine bırakılacak. Ø İtilaf Devletleri bütün Osmanlı liman ve tersaneleri ile demiryollarından yararlanacak. Ø Doğuda yani vilayeti sitte’de(altı ilde) (Sivas, Ø Erzurum,Van,Bitlis,Elazığ,Diyarbakır)karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal edecek(24.Madde) Ø İtilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit eden bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler. (7.madde) İtilaf Devletleri bu maddeye dayanarak Anadolu’yu işgal ettiler.(7.madde) Anlaşmanın Önemi Ø Bu anlaşma ateşkes anlaşmasından ziyade Osmanlı Devletinin teslimini ve işgalini ortaya koymaktadır. Ø 24.Madde ile doğuda Vilayeti Sittede bir Ermeni Devleti kurulması düşünülmüştür. Ø Anlaşmanın en önemli maddesi 7.madde idi.İtilaf Devletleri bu maddeyle(Anadolu’nun işgaline ortam)hazırladı. Ø Fransızlar;Mersin.Adana çevresi, Ø İtalyanlar;Muğla,Antalya ve Konya çevresi. Ø Yunanlılar;(Paris Barış Konferansındaki deği-şiklikle)İzmir ve çevresi. Ø İngilizler;Musul,boğazların kontrolü, Samsun, Merzifon.Batum’a asker çıkardılar. Paris Konferansı(18 Ocak 1919) I.Dünya Savaşı sonunda yenik devletlerin durumunu görüşmek üzere 32 devlet Paris’te bir araya geldiler. Konferansa ABD, İngiltere, İtalya, Japonya hakimdi. İtilaf Devletleri Osmanlı Devletinin paylaşımını yeni-den gözden geçirmek ve bazı değişiklikler yapmak amacıyla konferans tertiplediler.Bunların en önemlisi İngilizlerin isteğiyle Batı Anadolu, İzmir ve çevresi Yunanlılara verildi.Çünkü İngiltere Ege bölgesinde güçlü bir İtalya yerine zayıf bir Yunanistan istiyordu.Bu olay İtalya’nın İtilaf Devletleriyle arasını açtı. İzmir’in İşgali(15 Mayıs 1919)İzmir ve çevresi 1.Dünya Savaşı sırasında İtalya’ya verilmişti.Fakat İngiltere Paris Barış Konferansı’nda sahte belgelere dayanarak Batı Anadolu nüfusunun çoğunluğunun Yunanlı olduğunu ve Türklerin Yunanlıları öldürmek üzere olduğunu ileri sürdü ve buranın Yunanistan’a verilmesini sağladı.Buna sinirlenen İtalya konferansı terk etti. 15 Mayıs 1919’da Megola İdea’yı(Büyük Ülkü) gerçekleştirmek isteyen Yunanistan İzmir’i işgal ederek binlerce Türkü öldürdü.İzmir işgaline Hasan Tahsin (Osman Nevres-Hukuku Beşer Gazetesi)ilk kurşunu attı. *İzmir’in işgali Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına ve Kuva-yı Milliye’nin kurulmasına sebep olmuştur. Paris Barış Konferansı(18 Ocak 1919)İtilaf Devletleri yenilen devletler ile yapılacak anlaşmaları görüşmek üzere toplandılar.Asıl amaçları yenilen devletleri aralarında paylaşmaktı.Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi İtalya’yı kızdırmış,böylece İtilaf Devletleri arasında ilk görüş ayrılığı ortaya çıkmış oldu. *Burada ilk kez manda fikri ortaya çıkmıştır. Amiral Bristol Raporu: Bristol raporunda İzmir’de Türklerin çoğunlukta olduğunu,katliamları Yunanlıların yaptığını belirtmiştir. *Batı Anadolu’daki işgallerin haksızlığı ilk kez uluslar arası bir raporda belirtmiştir. Kuva-yı Milliye Mondros Ateşkes Antlaşması ile başlayan işgallere Osmanlı Devleti’nin sessiz kalması üzerne Türk halkı yurdunu korumak için Kuva-yı Milliye adlı direniş kuvvetleri oluşturdu. *Düşmana karşı ilk direniş Güney Cephesi’nde Dörtyol’da Fransızlara ikinci direniş İzmir’de Yunanlılara karşı yapılmıştır.İlk halk direnişi ise Ödemiş’te (İlk Kurşun Savaşı) yapıldı. Kuva-yı Milliye’nin Özellikleri: 1-Tamamen halk tarafından oluşturulan gönüllü kuruluşlardır. 2-Aralarında birlik yoktu.Herkes kendi bölgesini koruma- ya çalışıyordu. 3-Düşmanı durduramamış, ancak yavaşlatarak düzenli ordunun kurulmasına zaman kazandırmışlardır. 4-Yaş,cinsiyet ayrımı yoktur. 5-Bütün ihtiyaçları halktan karşılamışlardır. 6-Bazen keyfi uygulamaları da olmuştur. ZARARLI CEMİYETLER 1-Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler:Ülkedeki Rum,Ermeni gibi azınlıkların kurduğu cemiyetlerdir.Bunlar itilaf Devletlerinden destek almışlardır. a-Mavri Mira:Bizans’ı yeniden canlandırmak için İstanbul’da Rumlar tarafından kurulmuştur. b-Pontus-Rum Cemiyeti:İnebolu’dan Batum’a kadar tüm Karadeniz sahilinde Pontus-Rum devleti kurmayı amaçlamıştır. c- Etnik-i Eterya: Mavri Mira ve Rum Pontus cemiyeti ile ortak çalışmıştır. d-Hınçak ve Taşnak:Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kurmaya çalışmışlardır. 2-Türklerin Kurduğu Zararlı Cemiyetler: (Milli Varlığına Düşman Cemiyetler) a-Sulh ve Selamet-i Osmaniye Cemiyeti:Ülkenin kurtuluşunun padişah ve halifeye bağlılıkta olduğuna inanan cemiyet. b-Teali İslam Cemiyeti: Kurtuluşu padişah ve halifeye bağlı gören cemiyet. c-Kürt Teali Cemiyeti :Bir Kürt devleti kurmayı amaçlamıştır. d-İngiliz Muhipleri Cemiyeti: İngiliz Mandasını isteyen cemiyet. e-Wilson Prensipleri Cemiyetleri:ABD Mandasını isteyen cemiyet. *Bu cemiyetler itilaf devletleri tarafından desteklenmişler ve Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkmışlardır. YARARLI(MİLLİ) CEMİYETLER a-Trakya Paşaeli Cemiyeti:Mavri Mira’ya karşı kurulmuştur.Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini önlemek amacındadır. b-İzmir Müdafa-i Hukuk-ı Osmaniye C. : İzmir’in işgalini önlemek için kurulmuştur. c-Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir’in işgalini önlemek için kurulmuştur. d-Kilikyalılar Cemiyeti:Adana ve çevresinin işgalini önlemek için kurulmuştur. e-Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmesini önlemek için kurulmuştur. f-Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti: Karadeniz’de Rum –Pontus Devleti’nin kurulmasını engellemek için kurulmuştur. g-Milli Kongre Cemiyeti: Türk halkına yapılan haksızlıkları basın,yayın yoluyla dünyada duyurmak amacıyla kurulmuştur.Silahlı mücadele yoktur. Milli Cemiyetlerin Ortak Özellikleri 1.Bölgesel cemiyetlerdir. 2.Milli direniş bilincini uyarmıştır. 3.Birbirinden bağımsızdırlar. 4.Kuva-yı Milliye hareketi bu cemiyetlerin çalışmalarıyla olmuştur. 5.Bu cemiyetler Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir. İŞGALLER KARŞISINDA İSTANBUL’UN TUTUMU: Padişaha göre İtilaf Devletleri çok güçlü idi. Bunlara karşı koymak mümkün değildi. Yapılacak iş işgalcileri kızdırmamaktı. Eğer kızarlarsa gitmezlerdi. Padişah tahtını korumak için her istenileni yapmıştır. M.KEMAL’İN DÜŞÜNCESİ: M. Kemal Anadolu’ya geçip, halkı öğütleyip Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak istiyordu.Tam bağımsız bir devlet ancak böyle kurulabilirdi. AYDIN’LARIN DÜŞÜNCESİ Bir kısım aydın ABD ve İngiliz mandasını savunurken ,bir kısmı da bölgesel direniş hareketlerini benimsiyordu VE MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYOR M.Kemal’in Samsun’a Gönderilmesi(19Mayıs1919 *Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında M.Kemal Suriye’de Yıldırım Orduları Grup Komutanıydı. Samsun ve çevresinde Rum ve Türk çeteleri arasında çatışmalar oluyordu.İtilaf Devletleri bu durumun önlenmesini aksi taktirde 7.maddeye dayanarak işgal edileceğini belirttiler Neden M.Kemal? 1-Hiç bir başarısızlıgı yoktu. 2-Padişah kendisi için M.Kemal’i tehlikeli görüyordu. M.Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak geniş yetkilerle Samsun’a gönderildi. Havza Genelgesi(28 Mayıs 1919) M.kemal,Havza’da İzmir’in işgalini Anadolu’ya duyurmak ve milli bilincin uyanmasını sağlamak amacıyla tüm askeri ve sivil yetkililere genelde gön- dererek bazı isteklerde bulunmuştur. *Ülkede mitinglerin düzenlenmesi halkın Havza Genelgesi’ni kabul ettiğini gösterir. *İstanbul Hükümeti M.Kemal’in hareketlerinden hoşlanmadığı için geri çagırdı. Amasya Genelgesi(22 Haziran 1919) M.Kemal,Ali Fuat Cebesoy,Refet Bele,Rauf Orbay imzalamış,Kazım Karabekir ile Cemal Paşa’nın da onayı alınmıştır.Bundaki amaç Milli Mucadeleyi bireysellikten çıkarıp halkın isteği haline getirmektir. 1-Vatanın bütünlüğü,millitin istiklali tehlikededir. (temel gerekçe) *Bu madde ile Kurtuluş Savaşı’nın amacı,gerekçesi ve yöntemi açıklanmıştır. 2-İstanbul Hükümeti üzerine aldığı görevi yerine getirememektir. 3-Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.(Amaç ve yöntem) *İlk kez milli egemenlikten bahsedilmiştir. 4-Milletin sesini duyurmak için milli bir kurul kurulmalıdır. 5-Sivas’ta milli bir kongre toplanmalıdır.Temsilciler kimliklerini gizleyerek Sivas’a geleceklerdir. 6)Askeri birlikler ve sivil örgütler dağıtılmayacak Önemi 1)Kurtuluş Savaşı’nın amacı yöntemi ve gerekçesi açıklanmıştır. 2)Milli egemenlik yolunda atılmış ilk adımdır. 3)İstanbul Hükümeti yok sayılmıştır. 4)Belge ihtilal beyannamesidir. Anadolu’da ihtilalin başladığını gösteri. *Mustafa Kemal Amasya Genelgesi sonrasında ,Erzurum Kongresi öncesinde (7-8 Temmuz 1919) hem resmi görevinden hem de askerlikten istifa etmiştir. Erzurum Kongresi:(23 Temmuz-7Ağustos 1919) Kongreyi Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyetleri düzenlediler. -Kongre Mondros’un 24. maddesine göre Doğu Anadolu’nun Ermeniler verilmesini önlemek için toplandı. 1.Vatan bir bütündür,parçalanamaz. *Bu madde kongreyi bölgesellikten çıkarmış, ulusal hale getirmiştir. *İlk kez Misak-ı Milli’den bahsedildi. 2)Vatanın bağımsızlığını ist. Hükümeti yapamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. *Bu madde yeni bir devletin oluşum sürecinin başladığı gösterir. 3)Her türlü işgale karşı bütün milletçe karşı koçaktır. 4)Kuva - yı Milliye’ yi etkin ,irade –i Milliye-yi hakim kılmak esastır. *Bu madde Cumhuriyete doğru yöneliş olduğunu gösterir. 5)Mebusan Meclisi yeniden açılmalıdır. 6)Ulusal irade ve ulusal güçler padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır. *Milli egemenliğe zıt böyle bir kararın alınma sebebi ortamın hazır olmamasıdır. 7)Manda ve himaye kabul edilemez. *Koşulsuz bağımsızlık amaçlanmıştır. 8)Hıristiyan unsurlara siyasi egemenliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklardır verilemez. *Milliyetçilik düşüncesinin etkili olduğu bu madde ile tam bağımsızlık hedeflenmiştir. Önemi 1)Toplanış amacı bakımından bölgesel ,alınan kararalar bakımından milli bir kongredir 2)Kongrede iç ve dış politika ile ilgili kararlar alınması meclisi gibi hareket edildiğini gösterir. 3)İlk kez milli sınırlardan bahsedildi ve milli egemenliğin koşulsuz bir şekilde gerçekleşmesine karar verildi. 5Temsil heyeti seçildi. 6)Doğudaki yararlı cemiyetler birleştirildi. Sivas Kongresi(4-11 EYLÜL) -En çok tartışılan konular ABD mandası ve başkanlık seçimidir. -Erzurum’da alınan kararlar aynen kabul edildi. -Tüm yararlı cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adı altında elden yürütülmesi sağlandı. birleştirilerek Kurtuluş Savaşı’nın tek -ABD mandası reddedildi. -Temsil Heyeti’nin sayısı 9 ‘dan 16ya çıkarıldı . -Kongre Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi Kuva-yı Milliye komutanlığına atamakla yürütme görevini yerine getirmiştir. -İrade-i Milliye adlı gazete çıkarıldı. Sonuçları 1-)Damat Ferit hükümeti istifa etti. 2-)İstanbul ile her türlü bağlantı kesildi. 3-)Temsil Heyeti tek yetkili organ oldu. 4-)Sivas Kongresi milletin arzusu ile toplanmış milli bir kongredir. 5-)İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Mustafa Kemal ve arkadaşlarını engelleme çabaları sonuçsuz kaldı. EGEMENLİK MİLLETİNDİR Amasya Görüşmesi(20-22 Ekim 1919) -Hükümeti kuran Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Amasya’ya gönderdi.Mustafa Kemal ,Salih Paşa,R.Orbay ve Bekir Sami Bey Amasya Protokolünü imzaladılar. Buna Göre 1-)İşgallere karşı konulacak. 2-)Temsil Heyeti’ne danışılmadan barış görüşmeleri yapılmayacak. 3-İstanbul Hükümeti Temsil Heyeti’ni, kararlarını resmen tanıyacaktı. Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ni ve Sivas Kongresi 4-Mebusan Meclisi İstanbul dışında bir yerde toplanacaktır. (M. Kemal İtilaf Devletleri nedeniyle İstanbul’da açılacak meclisin rahat çalışamayacağına inanıyordu.) 5-Seçimler serbest şekilde yapılacaktır. * Amasya Görüşmeleri ile İstanbul Hükümeti Temsil Heyetini , Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararları resmen tanımıştır. Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi (27Aralık1919) M. Kemal gelişmeleri izlemek üzere Ankara’ya geldi. Neden Ankara? 1-Ankara’nın güvenli olması. 2-Ulaşım ve haberleşme imkanları olması. 3-Batı cephesi’ne yakın olması. 4-İstanbul’da ki gelişmeleri izlemeye elverişli olması. -- Amasya görüşmelerinde alınan kararlardan yalnızca meclisin açılması kabul edildi. M. Kemal de seçimlere katıldı ve Erzurum’dan milletvekili seçildi. Yalnız İstanbul’a gitmedi. --Yapılan seçimlere İtilaf Devletleri Neden Müdahale Etmediler? --Onlara göre Türk milleti yorgun bıkkındı. Yeni bir savaşı istemezdi. Onun için M. Kemal yanlılarına oy vermezdi.Oysa tam tersi oldu. --M. Kemal kendine bağlı milletvekilleriyle Ankara’da görüşerek şu isteklerde bulundu 1-Kendisinin meclis başkanı seçilmesi. 2-Meclisin Anadolu’da açılmasını 3-Müdafa-i Hukuk grubunu kurmalarını 4-Misak-i Milliyi kabul etmelerini. * Bununla M. Kemal meclisi kontrolü altına almayı amaçlamıştır. --M. Kemal başkan seçilmedi, Meclis İstanbul’da açıldı. Müdafa-i Hukuk yerine Felah-ı Vatan grubu kuruldu.Yalnızca Misak-ı Milli kabul edildi. MİSAK-I MİLLİ (28 OCAK 1920) 1-Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal edilmemiş yerler Türk yurdu sayıldı. * Erzurum Kongresi’nde alınan bu karar Osmanlı Meclisince de kabul edilmiştir. 2-Ülkemizdeki azınlıklara, dışarıdaki Türkler kadar halklar verilmelidir (Eşitlik) 3-İstanbul ve Marmara Denizi tehlikelerden arındırılırsa serbestçe ticaret yapılabilir. * Siyasi ve askeri bağımsızlık vurgulanmıştır. 4-Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır. * Kapitülasyonlara ilk tepki. 5-boğazlar ve sınırlar konusundaki şartlar kabul edilirse bize düşecek olan dış borçlar ödenecektir. 6-Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’da halk oylaması yapılacaktır.(Buraların çoğunluğu Türk’tü) * Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarının Meclis-i Mebusan tarafından onaylanması milletvekillerinin milli mücadeleyi benimsediklerini gösterir. * Misak-ı Milli’nin kabulünce kızan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal Ederek meclisi dağıttılar.Bazı milletvekilleriyle tutuklanıp Malta’ya sürüldü. * İtilaf Devletleri meclisi dağıtarak milli iradeyi hiçe saymışlardır. * İstanbul’un işgali M. Kemal’i haklı çıkarmıştır.Çünkü o İstanbul’un güvenli olmadığını söylemiş, meclisin İstanbul dışında toplamasını istemiştir. * İstanbul’un işgali üzerine TBMM açılmıştır. TBMM İSYANLARA KARŞI TBMM’YE KARIŞ ÇIKARILAN AYAKLANMALAR İSTANBUL HÜKÜMETİNİN ÇIKARDIĞI AYAKLANMALAR 1.Ahmet ANZAVUR ayaklanması 2.Kuva-yi inzibatiye (Halifelik Ordusu) İSTANBUL HÜKÜMETİ İLE İTİLAF DEVLETLERİNİN BİRLİKTE ÇIKARDIĞI AYAKLANMALAR 1.Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı Ayaklanmaları 2.Yozgat Ayaklanması (Çapanoğulları) 3.Konya Ayaklanması (Bozkır Aşireti Delibaş Mehmet) 4. Afyon Ayaklanması (Çopur Musa) 5.Milli Aşireti Ayaklanması (Urfa) 6.Koçgiri Ayaklanması (Sivas,Tokat) 7.Şeyh Eşref Ayaklanması 8.Cemil Çeto Ayaklanması 9.Ali Batı Ayaklanması KUVA_Yİ MİLLİYE YANLISI OLUP SONRADAN AYAKLANANLAR 1.Çerkez Ethem (Yunanlılara Sığındı) 2.Demirci Mehmet Efe (İkna edildi) AYAKLANMALARA KARŞI TBMM’NİN ALDIĞI TEDBİRLER 1.İstanbul ile tüm ilişkiler kesildi. 2.Hiyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı 3.İstiklal Mahkemeleri kuruldu. 4.Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi den fetva alındı. *TBMM İstiklal Mahkemeleri ile yargı gücünü kullanmıştır. AYAKLANMALARIN SONUÇLARI 1.Zaman, malzeme ve insan kaybı oldu. 2.TBMM’nin otoritesi arttı 3.Düzenli ordunun kurulmasına zemin hazırladı. 4.İtilaf Devletlerinin ilerlemesi kolaylaştı. BARIŞ ANLAŞMASI MI ÖLÜM FERMANI MI? SEVR ANT. (10 AĞUSTOS 1920) -İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini paylaşma konusunda anlaşamadıkları için en son anlaşması Osm. Devleti ile yaptılar. -Anlaşmanın imzalanmasını çabuklaştırmak için İngilizler Mudanya ve Bandırmaya asker çıkarırken Yunanlılar Bursa Balıkesir ve Edirne’yi işgal ettiler. -Paris Barış Konferansı’nda küstürdükleri İtalya’nın gönlünü almak için Sevr’in taslağını İtalya’nın San Remo şehrinde hazırladılar. -Sevr’in taslağını padişah Saltanat Şurası toplayarak kabul etti.(Çünkü padişah sorumluluğu üzerine almak istemedi.) -Fransa’nın Sevr kasabasında anlaşmayı Osmanlı adına Rıza Tevfik imzaladı. Boğazlar Komisyonu nun kurulmasıyla Osmanlı’nın boğazlar üzerindeki egemenliği sona ermiştir. Askerligin serbest olması,asker sayısının 50 bin cıvarında olması ile Osmanlı savunmasız bırakılmış,işgaller için zemin hazırlamıştır Anlaşmanın Önemi Ve Sonuçları * Osmanlı Devleti’nin imzaladığı son anlaşmadır * Sevr Anlaşması ölü doğmuş, hukuki geçerliliği yoktur.çünkü anayasaya göre meclis tarafından onaylanması gerekiyordu.Oysa meclis dağıtılmıştı.TBMM de kabul etmediği gibi anlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan etmiştir. * Osmanlı tarihinde Ayestefanos ile birlikte uygulanmayan ikinci anlaşmadır. * Türk halkının İstanbul Hükümeti’ne güveni kalmamış milli mücadeleye katılımlar artmıştır. ÜNİTE 3 ‘ YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM!’ İLK ZAFERİMİZ DOĞU CEPHESİ Emeni sorunu ilk kez 1878 Berlin Ant.ile uluslar arası bir belgede yer aldı.Ermenileri ilk kışkırtan Rusya oldu.Rusya Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurdurarak oradan Basra Körfezi’ne inmeyi planlıyordu. İngiltere ise buna engel olmak istiyordu. 1.Dünya Savaşı sırasında ayaklanan ve Ruslarla birlik olan Ermenıler Suriye’ye (Tehcir Kanunu ile)göc ettirildi. Osmanlı Devleti Kafkas Cephesi’nde yenilince Ruslarla birlikte Ermeniler Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını aldılar. Buraya gönderilen M. Kemal Muş ve Bitlis’i geri aldı. Mondros’tan sonra Ermenıler ilerlemeye devam ettiler.15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir TBMM’nin emri ile Ermenileri Anadolu’dan cıkardı. 3 Aralık 1920’de Gümrü Ant.imzalandı.Bu antlaşma TBMM’nin ilk siyası başarısıdır. Ermeniler Doğu Anadolu’dan toprak talebinden vazgeçtiler. TBMM’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur.Ayrıca Misak-ı Millı’yi ilk tanıyan Sevr’i ilk reddeden devlet Ermenistan’ dır. DESTANLAŞAN DİRENİŞ GÜNEY CEPHESİ Mondros’tan sonra Adana,Antep,Maraş ve Urfa’yı önce İngilizler işgal etti.Fakat aralarında yaptıkları gizli anlaşma gereği buraları Fransa’ya bıraktılar. * İngilizlere karşı tepki olmadı. Çünkü İngilizler geleneklerimize, yönetime karışmadılar.Oysa Fransızlar geleneklerimize karıştılar,şehrin yönetimini degiştirdiler, yanlarında getirdıkleri Ermenilerle halka kötü davrandılar. Kaledeki Türk bayrağını indirdiler. * TBMM buraya düzenli birlikler göndermedı.Halk kendi kurtuluşunu kendi yaptı.Ankara’dan yalnızca subaylar gönderildi. * Şahın Bey ,Karayılan– Antep * Sütçü İmam – Maraş Fıransa 20 Ekim 1921 tarihili Ankara Ant. İle Anadolu’dan çekildi.(Sakarya Savaşı sonunda ).Bu anlaşma ile Hatay harıç güney (Suriye) sınırımız çizildi. Buradaki birlikler Batı Cephesine kaydırıldı. İSTİKLAL MİLLETİNDİR DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI Kuva-yı milliye’nin yeterli olmaması üzerine düzenli ordu kuruldu. Düzenli Ordunun yaptığı ve kazandığı ilk savaş I.İnönü savaşıdır. BATI CEPHESİ 1.İnönü Savaşı (6-10 ocak 1921) * Bu savaş öncesinde Çerkez Ethem ayaklandı. Sebepleri: Yunanlılar ; 1.Ankara’ yı alıp TBMM’yı dağıtmak 2.Sevr’i kabul ettirmek 3.Yeni Türk ordusunu yok etmek 4.Megola idea’yı gerçekleştirmek 5.İngilizlere layık olduklarını göstermek istemeleri Sonuçları: 1.Yeni düzenli ordunun yaptığı ve kazandığı ilk savaş 2.TBMM’nin gücü ve otoritesi arttı. 3.Düzenli orduya katılım arttı. 4.TBMM ilk anayasayı kabul ettı. 5.İstiklal marşı (12 Mart 1921)de kabul edildi. 6.İsmet Paşa albaylıktan generallığe yükseldi. 7.Londra Konferansı yapıldı. 8.Moskava Ant.imzalandı. Londra Konferansı: İtilaf Devletleri Sevr’i küçük değişikliklerle kabul ettirmek için Londra Konferansını düzenledi. M. Kemal bunun farkındaydı ama dünya kamuoyuna barıştan yana olduğunu göstermek için TBMM’nin konferansa katılmasına karar verdi.İtilaf Devletlerinin bir amacı da Yunan ordusuna zaman kazanmaktı. İtilaf Devletleri konferansa TBMM ile birlikte İstanbul Hükümetini de çağırdılar.Amaçları iki tarafı birbirine düşürüp Sevr’i kabul ettirmekti.Fakat İstanbul Hükümeti temsilcisi Tevfik Paşa’nın sözü TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey’e vermesi üzerine İtilaf Devletleri’nin planları suya düştü. İtilaf Devletleri TBMM’yi resmen tanımış oldular. Tevfik Paşa’nın ilk söz hakkını TBMM’ye vermesi Türk milletinin temsilcisi olarak TBMM’yi tanıdığını gösterir. Afganistan Dostluk Ant.(1 Mart1921) TBMM’yi tanıyan ilk İslam ülkesi Afganistan oldu. Moskova Ant.(16 Mart 1921) Çarlığı yıkan Bolşevikler 1. Dünya Savaşı’ndan çekilmişti İngiltere ve Fransa bu yüzden Bolşeviklere düşmandı.TBMM’nin de düşmanları aynıydı.Üstelik Rusya güneyinde İngiltere ve Fransa yerine Türkiye’yi tercih ederdi.Bu yüzden iki taraf birbirine yaklaştı. Misak-i Milli’yi ilk tanıyan, Sevr’i ilk reddeden Avrupa ülkesi Rusya oldu. Batum’un Rusya’ya verilmesi Misak-i Milli’den verilen ilk taviz oldu. 2. İnönü Savaşı(23 Mart-1 Nisan 1921) 1. İnönü Savaşı’nın intikamını almak için harekete geçen Yunanlılar yenildi. Sonuçları: 1)İtalya Anadolu’dan çekildi. 2)Fransa TBMM ile anlaşma yollarını aramaya başladı. 3)Kurtuluş ümitleri arttı. Kütahya-Eskişehir Savaşları(10-24 Temmuz 1921) Yunanlılar önceki yenilgilerin intikamını almak için harekete geçti.Türk ordusu hazırlık yapabilmek, çember içine düşmemek için Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekildi. Moral bozuldu, Ankara’nın boşaltılması gündeme geldi, askerden kaçmalar başladı. SAVAŞA RAĞMEN EĞİTİM KONGRESİ Savaş devam ederken Maarif Kongresini düzenlemiş, eğitime verdiği önemi göstermiştir. ANADOLU İNSANININ BÜYÜK FEDAKARLIĞI Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için Tekâlif-i Milliye yayınlanmıştır. DİRİLİŞİN DESTANI:SAKARYA Sakarya Meydan Savaşı(23 Ağustos-13 Eylül 1921) M. Kemal 3 aylığına başkomutan seçildi.Tekalif-i Milliye yayınlanarak ordunun ihtiyaçları giderilmeye çalışıldı. M. Kemal “Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır.” Emrini bu savaşta verdi. Sonuçlar: 1)Son savunma savaşımızdır. 2)1683 Viyana önlerinde başlayan geri çekilişimiz sona erdi. 3)Türkler hücuma, Yunanlılar savunmaya geçti. 4)M. Kemal’e Gazi ve Mareşal ünvanı verildi. 5)Fransa ile Ankara Ant yapıldı. 6)Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kars Ant. yapılarak doğu sınırımız son şeklini aldı. 7)İtalya Anadolu’dan tamamen çekildi. Hatay’ın Fransa’ya bırakılması Misak-i Milli’den verilen ikinci tavizdir. HAYAT VEREN ZAFER Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Savaşı(26 Ağustos-18 Eylül 1922) 26 Ağustos’ta büyük taarruz başladı.30 Ağustos’ta Başkumandan M. Savaşı yapıldı.M. Kemal “Ordular!İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri”emrini verdi. Kurtuluş Savaşı’nın son savaşıdır.Anadolu düşmandan temizlendi.İtilaf Devletleri barış teklifinde bulundular. SAVAŞA SON VEREN BELGE Mudanya Ateşkes Ant.(11 Ekim 1922) Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya katıldı.Türkiye’yi İsmet Paşa temsil etti. İstanbul, Boğazlar ve çevresi TBMM’ye bırakılacak, İtilaf Devletleri asıl barıştan sonra çekilecekti. Bunun anlamı Osmanlı Devleti’nin hukuken çökmesidir. Bunlar savaşsız elde edilmiştir. İngiltere TBMM’yi resmen tanıdı. ÜNİTE 4 ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR Kazanımlar: 1. Millî egemenlik anlayışının pekiştirilmesi sürecinde saltanatın kaldırılmasını değerlendirir. 2. Sevr ve Lozan Antlaşmalarını karşılaştırarak Lozan’ın sağladığı kazanımları iz eder. 3. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararları, millî ekonomi ve tasarruf bilinci açılarından inceler. 4. Ankara’nın başkent oluşunun gerekçelerini açıklar. 5. Türkiye’de cumhuriyetin ilân edilmesini, demokrasi rejiminin gerekleri ile bağdaştırarak değerlendirir. 6. 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunların gerekçelerini öğrenerek, toplum hayatında meydana getirdiği değişimleri fark eder. 7. Atatürk’ün çok partili siyasî hayata verdiği önemi kavrar . 8. Şapka ve kıyafet inkılâbını, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, miladî takvim ve uluslar arası saat uygulamasının kabulünü millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma çerçevesinde değerlendirir. 9. Hukuk alanındaki gelişmeleri, Medeni Kanun’un Türk aile yapısında ve kadının toplumdaki yerinde meydana getirdiği değişiklikleri iz eder. 10. Kabotaj Kanunu’nu millî egemenlik hakları ve Türk denizciliğinde meydana getirdiği gelişmeler bakımından değerlendirir. 11. Mustafa Kemal’e suikast girişimini cumhuriyete yönelik tehditler çerçevesinde yorumlar. 12. Harf inkılâbını ve Millet Mekteplerini, eğitimin yaygınlaştırılması ve çağdaş Türk toplumunun oluşturulması açılarından değerlendirir. 13. Şeyh Sait ve Menemen olaylarını çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tepkiler ve uluslararası ilişkiler açısından değerlendirir. 14. Şehir incelemesi yoluyla Cumhuriyet Dönemi mimarlık ve şehir planlaması alanında yapılan çalışmalara örnekler verir. 15. Ölçü ve tartıların değişmesini çağdaşlaşma çerçevesinde değerlendirir. 16. Atatürk’ün millî kültür ve millî kimlik oluşturmak ve geliştirmek için dil ve tarih alanında yaptığı çalışmaları değerlendirir. 17. Soyadı Kanunu’nun kabulünün gerekçelerini ve Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verilmesini millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma çerçevesinde açıklar. 18. Atatürk’ün kadınlara sağladığı sosyal ve siyasal hakları dönemin çeşitli ülkelerindeki kadın haklarıyla karşılaştırarak değerlendirir. 19. Atatürk Döneminde sağlık alanında yapılan işleri devletin temel görevleri bağlamında inceler. 20. Atatürk Orman Çiftliği örneğinden yola çıkarak Atatürk’ün modern tarımın gelişimine ve çevre bilincine verdiği önemi fark eder. 21. Anekdot, fotoğraf ve anılardan yola çıkarak Atatürk’ün yurt ve okul gezilerini değerlendirir. 22. Örnek olaylardan yararlanarak Atatürk’ün sanata verdiği önemi fark eder. Siyası Alandaki İnkılaplar: SALTANATTAN MİLLİ EGEMENLİĞE TBMM (23 NİSAN 1920) İstanbul’un işgali üzerine İstanbul ile tüm ilişki kesildi. M. Kemal İstanbul’dan kaçan milletvekillerinin TBMM’ye katılabileceğini bildirdi. Bu M. Kemal’in milli iradeye verdiği önemi gösterir. M. Kemal’in verdiği önerge aynen kabul edilir. Buna göre; 1-TBMM’nin üzerinde bir güç yoktur. * Bu madde saltanatın kaldırılıp Cumhuriyet yönetimine geçileceğinin göstergesidir. 2. HÜKÜMET KURMAK ZORUNLUDUR. * Bu madde ile İstanbul Hükümeti yok sayılmış Türk Milleti adına söz söyleme yetkisinden mahrum bırakılmıştır. 3. GEÇİCİ OLARAK HÜKÜMET BAŞKANI YADA PADİŞAH VEKİLİ TAYİN ETMEK DOĞRU DEĞİLDİR. * Meclisin üstünlüğü ve sürekliliği vurgulanmıştır. 4. TBMM, YASAMA, YÜRÜTME , YARGI YETKİLERİNİ KENDİNDE TOPLAMIŞTIR. * Cumhuriyete geçileceği belirtilmiştir. 5. PADİŞAH VE HALİFENİN DURUMU BASKIDAN KURTULDUKTAN SONRA MECLİS TARAFINDAN KANUNLA BELİRLENECEKTİR. * Milli egemenliğe aykırı olan bu madde ortama uygun olmadığı için konmuştur. 1.TBMM’ NİN ÖZELLİKLERİ - Kurucu meclistir. - İnkılapçı ve yenilikçidir. - Olağan üstü yetkilere sahiptir. İhtilalcidir. - Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir. - Meclis hükümeti sistemi uygulanmıştır. - Ulusal bir meclistir. (Azınlıklar yoktur) - Temsil Heyetinin görevi sona ermiştir. - Milli egemenlik tam anlamıyla sağlanmıştır. - Farklı düşünceleri barındıran demokratik bir meclistir. TEŞKİLATI ESASİYE (20 OCAK 1921) 21 ANAYASASI *TBMM’nin ilk anayasasıdır. 1.EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR. * Cumhuriyete gidildiğini gösterir. 2.YASAMA, YÜRÜTME, YARGI TBMM’ YE AİTTİR. * Olağan üstü bir dönem olduğu için kararların hızlı bir şekilde alınıp uygulanması gerekiyordu. 3.DİNİ FAALİYETLER, ŞERİAT İŞLERİ, SAVAŞ, BARIŞ, KANUN YAPMA, KALDIRMA MECLİSE AİTTİR. * Din ve şeriat işlerinin meclisce yapılması ilk anayasanın laik olmadığını gösterir. * Cumhuriyetin ilanı ile Türk devletinin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu hükmü anayasaya eklenmiştir. Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) Padişah milli mücadeleyi engellemek için her şeyi yapmıştı. M.Kemal saltanatı kaldırmak istiyordu.Ancak ortam uygun değildi.M.Kemal’ in aradığı fırsat Lozan Ant. Sırasında ortaya çıktı. İtilaf Devletleri’nin Lozan’a İstanbul Hükümeti’ni çağırması üzerine saltanat kaldırıldı. *İtilaf Devletleri Lozan’a TBMM ile İstanbul Hükümeti’ni beraber çağırarak aradaki görüş ayrılığından yaralanmak istiyorlardı. *Laikliğe geçişin ilk aşaması olan saltanatın kaldırılması ile milli egemenlik yolunda önemli bir adım atılmış ve cumhuriyetin ilanına zemin hazırlamıştır. Lozan Ant.(24 Temmuz 1923) İsviçre’nin Lozan kentindeki konferansa TBMM, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Yugoslavya, Belçika ve Portekiz kaldı .Rusya ve Bulgaristan yalnızca Boğazlar konusu görüşülürken konferansa katıldı. ABD gözlemci bulunurdu. Mudanya’daki başarısından dolayı Lozan’da TBMM’yi İsmet Paşa temsil etti. M. Kemal misak-i Milli, Ermeni meselesi ve kapitülasyonlardan taviz verilmesini istedi. 20 Kasım 1922’de başlayan görüşmeler 4Şubat 1923’te kesildi.Fransa ve İtalya’nın İngiltere’ye baskı yapması sonucu23Nisan 1923’te görüşmeler yeniden başladı. -Sınırlar 1.Suriye sınırı Ankara Ant. Göre çizildi. 2.Irak sınırı ve Musul sorunu çözülemedi. 3.Yunan sınırı:Meriç sınır olsu. 4.Doğu sınırı Moskova ve Kars Ant. göre çizildi. 5. Adalar:Boğazların güvenliği için Bozca-ada ve Gökçeada bize verildi. -Boğazlar:Başkanı Türk olan uluslararası bir komisyona bırakıldı.(Bu madde tam bağımsızlığımıza gölge düşürmüştür.) -Kapitülasyonlar kaldırıldı. -Dış borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer devletlerle bölüşüldü.Türki-ye borcunu faizsiz ve TL olarak ödeyecekti. -Yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’ına bağlandı. -Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkileri alındı ve ekümen (evrensel) olmaktan çıkarıldı.(Hristiyanların iç işlerimize karışması önlendi.) -Azınlıklar Türk vatandaşı sayıldı. -Batı Trakya’daki Türklerle, İstanbul’daki Rumlar değiş tokuş edilecek. Önemi: 1.Türk devletinin bağımsızlığı tüm dünyaca tanındı. 2.Bu olay sömürge altındaki uluslara örnek oldu. =EKONOMİK ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR= 17 şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi yapıldı.Ekonomi andı kabul eldildi. 1933’te 5 yıllık kalkınma planı hazırlandı.Fakat 1938’de hazırlanan 2. plan 2. dünya savaşı nedeniyle uygulanamadı. Özel sermaye çok olmadığından Karma Ekonomi modeli benimsendi. Aşar vergisi kaldırıldı. Kabotaj Kanunu ile limanlarımız arasındaki taşımacılık Türklere verildi. Bir çok yabancı kuruluş devletleştirildi. Ziraat okulları açıldı. Örnek çiftlikler kuruldu. Toprak reformu yapıldı. Ziraat bankası kuruldu. Makineleşmeye önem verildi. İşbankası kuruldu. Yerli sanayiyi korumak için gümrük vergileri yükseltildi. Teşvik-i sanayi kanunu kabul edildi.(1927) MTA kuruldu. Etibank kuruldu. Sümerbank kuruldu. Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim1923) Cumhuriyetin İlanı TBMM’nin açılmasıyla cumhuriyet fiilen kurulmuştu, Ama rejimin adı konmamıştı, Çünkü ortam henüz uygun değildi.1923’teki hükümet bunalımı üzerine Cumhuriyet ilan edildi. Sonuçlar: a-Devletin adı kondu.(Rejim belli oldu.) b-Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi. c-Devlet başkanlığı sorunu çözüldü. *Cumhuriyetin ilk başbakanı İsmet İNÖNÜ, ilk meclis başkanı Fethi OKYAR oldu. Halifeliğin Kaldırılması Halifelik ile cumhuriyet bağdaşmıyordu. Ayrıca halife Abdülmecit’in davranışları bardağı taşıran son damla oldu.(Ödeneğini az buluyor,cumhuriyet karşıtları ile görüşmeler yapıyor,gösterişli törenler yapıyordu.) Sonuçlar: a- Laikliğe geçişte önemli bir adım atıldı. b-İnkılap süreci hızlandı. c-Ümmetçilik anlayışı sona erdi. 5-Çok Partili Rejim Denemeleri a-Cumhuriyet Halk Partisi-ilk parti b-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası-ikinci parti,ilk muhalefet partisidir.Şeyh Sait isyanına karıştığı için kapatılan partidir. c-Serbest Cumhuriyet Fırkası-1929 Dünya Ekonomik buhranı üzerine kurulmuş ancak cumhuriyet karşıtlarının odaklandığı bir parti haline gelince kurucusu olan Fethi Bey tarafından kapatılmıştır. *Çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığı anlaşıldı =SOSYAL ALANDAKİ İNKILAPLAR= Kılık kıyafette yenilik(25 kasım 1925) Kastamonu’da şapka inkılabının yaptı.1934 yılında din adamlarının ibadethaneler dışında dini kıyafet giymelerini yasakladı. Tekke,zaviye ve türbelerin kapatılması(30 kasım 1925) Takvim saat ve ölçülerde yapılan inkılaplar: Uluslar arası ilişkileri düzenlemek amacıyla Miladi takvim,Alafranga saat sistemine geçildi.Uzunluk ölçüsü olarak metre ,ağırlık ölçüsü olarak kg kabul edildi.Hafta tatili Pazar oldu. Soyadı Kanunu(21 haziran 1934) =HUKUK ALANINDAKİ İNKILAPLAR= Teşkilat-ı Esasiye(1921 ve 1924 anayasaları) Medeni Kanun(17 şubat 1926) Mecelle kaldırılarak yerine İsviçre Medeni Kanunu kabul edildi.Çünkü İsviçre Medeni Kanunu en son, en modern,yapımıza en uygun medeni kanun olduğu için kabul edildi. Medeni Kanunla laiklik yolunda önemli bir adım atılmış ve hukukta birlik sağlanmıştır. Ayrıca İsviçre’den Borçlar Kanunu,Almanya’dan Ticaret Kanunu,İtalya’dan Ceza kanunu Fransa’dan İdare Kanunu alındı. =ŞEYH SAİT İSYANI(12 ŞUBAT 1925) Musul’un Türkiye’nin eline geçmesini istemeyen İngiltere’nin kışkırtması ve desteği sonucu Şeyh Sait “DİN ELDEN GİDİYOR” sloganıyla Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin Piran köyünde isyanı başlattı. Başbakan Fethi OKYAR isyanı bastıramayınca İsmet İNÖNÜ başbakan oldu ve şu tedbirleri aldı: Takrir-i Sükun kanunu çıkarıldı. İstiklal mahkemesi kuruldu. SONUÇLAR Musul’u kaybettik. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. Bu isyan yeni rejime karşı çıkan ilk gerici ayaklanmadır. KABOTAJ BAYRAMI Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır. Bundan böyle Türk limanları arasındaki ulaşım ve taşımacılığı Türk gemileri yapacaktır. =M.KEMAL’E SUİKAST GİRİŞİMİ (16 HAZİRAN 1926) Cumhuriyete karşı olanlar M. Kemal’i öldürüp geriye dönmek istediler fakat M. Kemal’in İzmir’e bir gün geç gelmesi ve Giritli Şevki’nin ihbarı üzerine suikast girişimi başarılı olmadı. BİR DEVRİN ANALİZİ:NUTUK HARF İNKILABINDAN MİLLET MEKTEPLERİNE Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu(1.03.1924) Latin Harflerinin kabulü(0.11.1928) Atatürk bunu Sarayburnu’nda halka açıkladı. 24 kasım 1928 de TBMM Atatürk’e başöğretmen unvanını verdi.Bu 1981 den itibaren öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır. Türk Tarih Kurumunun kurulması(15 nisan 1931) Türk tarihini araştırmak için kuruldu. Türk Dil Kurumu(12 temmuz 1932):Türkçe’yi yabancı dillerden kurtarmak için kuruldu. !!Bu 2 kurum milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılmıştır. =MENEMEN OLAYI(23 ARALIK 1930) Nakşibendi Tarikati’ne mensup Derviş Mehmet “Din elden gidiyor, şeriat isteriz” sloganıyla ayaklandı.Asteğmen Kubilay’ın kafasını kestiler. Fethi Bey’in Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kapatmakta ne kadar haklı olduğu görüldü. Henüz çok partili rejim için ortamın uygun olmadığı görüldü. BİR CUMHURİYET KENTİ ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE YOLUNDA DEVLET VE TOPLUM EL ELE MODERN TARIMIN DOĞUŞU ONUNCU YIL NUTKU SANAT VE SPOR ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI SOYADI KANUNU ÜNİTE 5 ATATÜRKÇÜLÜK TÜRK ÇAĞDAŞLAŞMASI ATATÜRK’Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER: Atatürk'ün düşünce sistemini oluşturmasına neden olan etkenlerden birincisi ,Osmanlı Devletinin sosyal, siyasal ve ekonomik durumudur. İkincisi ise, Dünyada meydana gelen olaylardır. Atatürk'ün düşünce sistemini oluştururken birinci olarak, Osmanlı Devletinin şu sosyal, siyasal ve ekonomik durumlarından etkilenmiştir: Osmanlı Devleti, mutlakıyet ve sonrada meşrutiyetle yönetilen bir devletti. Ülkeyi yönetme yetkisi tek başına padişaha aitti(Mutlakiyet). Devletin son dönemlerinde meşrutiyet yönetimi kabul edilmişti. Ama padişah ve İstanbul Hükûmeti ülkeyi iyi yönetememişti ve devlet zayıflamıştı. Devletin zayıflamasıyla, Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti üzerindeki siyasal baskılarını arttırmaları. Fransız İhtilâli ile yayılan milliyetçilik düşüncesinin etkisiyle ve Avrupa devletlerinin de kışkırtmasıyla ; Osmanlı Devleti içindeki azınlıkların(Rumlar,Sırplar,Ermeniler), kendi devletlerini kurmak için ayaklanmaları ve Osmanlı Devletinden ayrılmaları. Kapitülasyonlar ve uzun süren savaşlar nedeniyle Osmanlı Devletinin ekonomisinin bozulması ve Avrupa Devletlerine bağımlı hale gelmesi. Kötü ekonomik şartlardan ve eğitimsizlikten dolayı Osmanlı Halkının zor durumda olması. Birinci Dünya Savaşından sonra imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla , Osmanlı ordusunun dağıtılması ve ülkenin işgal edilmesi. Atatürk'ün düşünce sistemini oluştururken ikinci olarak , Dünyada meydana gelen şu olaylardan etkilenmiştir: Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan özgürlük,bağımsızlık,milliyetçilik,demokrasi ve laiklik(din ve devlet işlerinin ayrılması) gibi fikirlerden etkilenmiştir. Avrupa’da Rönesans’tan ortaya çıkan akılcı ve bilimsel düşüncelerden etkilenmiştir. Dünyada dini esaslara göre yönetilen devletlerin yerine ; din ve devlet işlerinin ayrıldığı laik devletlerin kurulmasından etkilenmiştir. Dünyada mutlakiyet ve meşrutiyet yönetilen devletlerin yerine ; halk egemenliğine dayanan demokratik devletlerin kurulmasından etkilenmiştir. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ : Temel esasları Atatürk tarafından belirtilen; düşünce hayatı, ekonomik yaşam, devlet yönetimi ve toplumun temel kurumları ile ilgili gerçekçi düşünce ve ilkelere Atatürkçülük denir. Bu ilkeler, birbiriyle tutarlı ve uyumlu bir bütün oluşturduğundan Atatürkçü düşünce sistemi adını alır. Atatürkçülüğün Nitelikleri : 1- Milli birlik ve ülkenin bütünlüğüne önem verir. 2- Egemenliğin(yönetim gücünün), millete ait olmasını esas alır. 3- Bağımsızlık ve özgürlükten yanadır. 4- Türk toplumunu , çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmayı amaçlar. 5- Akılcı ve bilimseldir. 6- Yurtta ve dünyada barıştan yanadır. 7- Gelişmeye ve yeniliklere açıktır. 8- Dünyadaki insanlığın ortak değerlerini taşıdığı için evrenseldir. 9- Atatürk ilkeleri bir bütündür ; tek tek değerlendirilemez. ATATÜRK İLKELERİ : Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürkçülüğün temel olan ve 1937 yılında anayasamıza konulan Atatürk ilkeleri şunlardır: 1- Cumhuriyetçilik 2- Milliyetçilik 3- Halkçılık 4- İnkılapçılık 5- Laiklik 6- Devletçilik CUMHURİYETLE BİR MİLLETİZ CUMHURİYETİN VATANDAŞLARIYIZ 1-CUMHURİYETÇİLİK: Devlet yöneticilerinin , halkın oyuyla belli bir süre için seçildiği ; millet egemenliğine(yönetim gücüne) dayanan yönetim şekline Cumhuriyet denir. Cumhuriyetçilik , cumhuriyet yönetimini benimsemek , korumak ve yaşatmak demektir. Atatürk'e göre "Türk ulusunun karakter ve âdetlerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir." Çünkü cumhuriyet; ulusun egemenliğini devletin yurttaşa ve yurttaşın devlete hak ve görevlerini en iyi düzenleyen devlet biçimidir. Cumhuriyetçiliğin başta gelen niteliğini Atatürk, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız ulusundur." diye belirtmiştir. Atatürk’ün Cumhuriyetçiliği , Demokrasiyi temel alır ve şu esaslara dayanır: 1- Egemenlik (yönetim gücü), millete aittir. 2- Devlet yönetiminde son söz , milletin seçtiği meclistedir. 3- Millet adına yasaları , meclis (yasama organı) yapar. 4- Halk , yöneticilerinden memnun olmazsa , belli bir süre sonra başkalarını seçebilir. 5- Millet , seçme ve seçilme hakkını kullanarak devlet yönetimine katılır. Atatürk'ün cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda anayasamızın birinci maddesinde "Türkiye Devleti bir cumhuriyettir." ifadesi yer almıştır. ikinci maddede de, cumhuriyet yönetiminin niteliği olarak , “Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devletidir” ifadesine yer verilmiştir. Anayasamızdaki bu maddeler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin her alanda geliştirilmesinde ve korunmasında Türk Gençliğini temel bir güç kaynağı olarak düşünür. Çünkü, gençlik bir ülkenin geleceğidir. Bu nedenle Atatürk, en büyük eserim dediği Cumhuriyet’i , iç ve dış tehditlere karşı Türk Gençliğine emanet etmiştir.Bizler , bu emaneti korumak ve yaşatmak için görevlerimizi en iyi şekilde yapmalıyız. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE 2-MİLLİYETÇİLİK: Milliyetçilik ilkesi, millî birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeye yöneliktir. Atatürk'e göre millet (ulus), "dil, kültür ve duygu birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasî ve sosyal bütündür." Ülke sınırları içinde yaşayan tüm insanlar; din, mezhep ve etnik köken bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeksizin Türk sayılır. Bu nedenle Atatürk milliyetçiliğine göre "Ben Türküm." diyen herkes Türk’tür. Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk ulusu denir." diyerek bu durumu ifade etmiştir. Atatürk, ülke sınırları içindeki tüm Türk vatandaşlarını birleştirmeye, millî birlik oluşturmaya çalışmıştır. Atatürk milliyetçiliği; Türk ulusunu sevmeye, ve onun mutluluğu için çalışmaya dayanır. Atatürk milliyetçiliği, ırklılığa karşıdır. Atatürk’ün tüm halkımızı içine alan “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü bu durumu ortaya koymaktadır. Atatürk milliyetçiliğinin özellikleri şunlardır: - Birleştirici ve bütünleştiricidir. - Vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını savunur. - İnsanlığa değer verir. - Barışçıdır. - Başka milletlere saygılıdır. - Irkçılığa karşıdır. 3-HALKÇILIK(eşitlik): Halk, bir ülkedeki vatandaşların bütünüdür. Atatürk, halk ve ulus sözcüklerini aynı anlamda; sınıf ayrıcalıklarının olmadığı toplum anlamında kullanıyordu. Atatürk’ün Halkçılık ilkesine göre ; insanlar zengin-fakir, kadın-erkek ,patron-işçi gibi sınıflara ayrılmadan eşit olarak kabul edilir. Atatürk "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk ulusu denir." demiştir. Burada da belirtildiği gibi halkçılık ilkesi, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik ilkeleri sonucu ortay çıkmıştır ve bunlar birbirini tamamlayan ilkelerdir. Atatürk’ün Halkçılık ilkesinin özellikleri şunlarıdır : - Halkçılık ilkesine göre , herkes kanunlar önünde eşittir. - Ülkede hiçbir kişiye, aileye ve toplumsal sınıfa ayrıcalık tanınamaz. - Ülkede herkes, devlet hizmetlerinden eşit yararlanma hakkına sahiptir. - Halk , devlet yönetiminde söz sahibidir. TOPLUMDA DEVLET DESTEĞİ 4-DEVLETÇİLİK (karma ekonomi): Devletçilik ilkesi, Atatürk'ün ekonomi alanındaki görüşlerini ortaya koyar. Devletçilik; büyük kuruluşlara, sermayeye ve pahalı araçlara gereksinim gösteren işlerin ve tarımın devlet tarafından örgütlenip işletilmesidir. Devletçilik ilkesine göre , ulusal gereksinimler nedeniyle devlet, ekonomik yaşamda görev ve sorumluluk yüklenebilecekti. Ayrıca ekonomide devlet yanında özel işletmeler de yer alacak, karma ekonomik düzen gerçekleşecekti. Devletçilik ilkesi, cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda ülkenin ekonomik koşulları nedeniyle gerekliydi ve Türkiye'nin o günkü koşullarından doğmuştu. Çünkü, o dönemde ekonomik açıdan , özel işletmelerin yeterince sermayesi ve gücü olmadığı için büyük ekonomik faaliyetlerin devlet tarafından yapılması gerekiyordu. Devletçilik ilkesi , özel işletmelerin faaliyetlerinin reddedilmesi anlamına gelmez. Bu ilke ile Devlet , ekonomi alanında öncü ve düzenleyici rol oynayacaktı. Kişilerin yapamadıkları işleri yürütecekti. Örneğin ülkemizin kuruluşunun ilk yıllarında ,büyük ekonomik faaliyetleri sadece devlet yaparken ; günümüzde özel işletmeler de fabrikalar açarak ve ticari faaliyetler yaparak ekonomik faaliyetleri devletle birlikte yürütmektedir. Devletçilik ilkesinin toplumumuza sağladığı yararlar şunlardır: - - Bu ilkeyle 1933-1938 yılları arasında daha önce son derece durgun olan ekonomik yaşam canlandırılmıştır. Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Plânı uygulanmış ve bugünkü sanayimizin temelleri atılmıştır. Örneğin, Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve Etibankın kuruluşuyla maden gelirleri artmıştır. Ayrıca Karabük Demir-Çelik Fabrikası, Dokuma,Şeker ve Çimento fabrikaları kurulmuştur. Demir yolları yabancı şirketlerden alınmış ve bunlara yeni demir ve kara yolları eklenmiştir. Böylece çeşitli hizmetlerin yurttaşlara ulaştırılması kolaylaşmıştır. Özel Sermaye sahiplerinin ekonomiye katılmaları sağlandı. 5-LAİKLİK : Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı yürütülmesidir. Lâik devlet, din kurallarına göre yönetilmez, hukuk kurallarıyla yönetilir. Hukuk kuralları da din kurallarından ayrıdır ve dine dayandırılamaz. Hukuk kurallarını devlet, toplumun gereksinimlerinin akılcı ve bilimsel yönden değerlendirilmesine göre düzenler. Bu nedenle lâiklik ilkesi, devlet yönetiminde aklın ve bilimin esas alınmasını öngörür. Lâiklik ilkesi, bütün yurttaşların din, vicdan ve ibadet özgürlüklerini güvence altına alır. Atatürk, bu konu üzerinde önemle durmuştur. Lâik sözcüğünün açıklamasına şu notun eklenmesini istemiştir: "Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğünü de üstlenmek demektir." Lâik devlet, bireylerin din, vicdan ve ibadet özgürlüklerini sağlar ve korur. Laiklik , dinsizlik anlamına gelmez. Sadece dini inançları insanın vicdani özgürlüğüne bırakır. Bu nedenle insanlar, istediği dine inanma ve ibadet etme özgürlüğüne sahiptir. Laik devlet, aralarında ayrım gözetmeksizin bütün dinlere karşı tarafsız kalır ve dinsel inançları güvence altına alır. Dinsel inanç ve duyguların istismar edilmesine izin vermez. Ülkemizin devlet yönetiminde Laikliğin gerçekleşmesinin aşamaları şunlardır : 1. Saltanatın kaldırılması (1922) 2. Halifeliğin kaldırılması (1924) 3. Tevhidi Tedrisat (öğretim birliği) Kanun ile medreselerin kaldırılması (1924) 4. Dini bir kurum olan Şeri’ye Evkaf Vekaletinin kaldırılması (1924) 5. Tekke ve zaviyelerin kapatılması (1925) 6. Dini kurullara göre olan Mecelle Kanunu yerine , Medeni Kanun’un kabul edilmesi (1926) 7. 1924 Anayasasındaki “Devletin dini İslam’dır” maddesinin kaldırılması (1928) 8. Anayasaya , laiklik ilkesinin konulması (1937) HER ALANDA YENİLİK 6-İNKILAPÇILIK: inkılap(devrim); değişime, gelişmeye ve yeniliklere ayak uydurma anlamına gelmektedir. Atatürk’e göre inkılap; eskiyi ve kötüyü kaldırıp, yerine yeniyi ve iyiyi koymaktır. Bu anlayış yaşanılan zamana uymayı ve çağdaşlaşmayı kapsar. İnkılâpçılık ilkesi; Türk toplumu ile devletinin yeniliklere ve gelişmelere açık olmasını gerektiren ilkedir. İnkılapçılığa göre ; Türkiye’nin kurulmasından sonra ,Osmanlı zamanından kalan eski ve zamana uymayan kurumlar kaldırışmış ve yerlerine yeni çağdaş kurumlar kurulmuştur.örneğin ; takvim, saat ve ölçülerde değişiklik yapılmış ; medreseler kaldırılıp, onların yerine çağdaş bilimsel eğitim veren okullar kurulmuştur. Atatürk’e göre Türk Devriminin(inkılabının) amacı "Türkiye Cumhuriyeti halkını, tamamen çağdaş ve uygar bir sosyal toplum durumuna getirmektir." Atatürk önderliğindeki bu devrim; aklın ve bilimin yol göstericiliğinde çağdaş yaşam biçimini hedefler. Bu nedenle, kişi ve toplumların sürekli yeniliklere açık ve dinamik olmaları gerekir. İnkılâpçılık ilkesi , Atatürkçü düşünce sistemine ve diğer Atatürk ilkelerine yenilik , değişim , gelişim ve süreklilik kazandırmıştır. İNKILAPLARIN TEMEL DAYANAĞI Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Atatürk ilkelerine dayanır. Atatürk ilkelerine sahip çıkmak demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yaşatmak demektir. Bu nedenle Atatürk ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından son derece önemlidir. Atatürk ilkeleri sayesinde ulusumuz hem siyasal hem de ekonomik ve kültürel bağımsızlığa kavuşmuştur. Ulus egemenliğine dayanan cumhuriyete sahip olabilmiştir. Devlet yönetiminde din kurallarının değil, hukuk kurallarının geçerliliği Atatürk ilkeleriyle olanaklı duruma gelmiştir. Bu ilkeler sayesinde ülkemiz uygar ülkeler arasında yerini alabilmiştir. Türk gençleri bilimsel düşünceye dayanan, ulusal birliği güçlendiren lâik eğitime kavuşabilmiştir. Bu nedenle Atatürk ilkeleri ulusumuz için son derece önemlidir. Atatürk ilkeleri, Türk ulusunun çağdaşlaşmasını sağlamıştır. Çünkü, cumhuriyetçilik ilkesiyle ulus egemenliği ve çağdaş hukuk geçerli olmuştur. Demokrasi yerleşip kökleşmiştir. Çünkü cumhuriyet olan devlet biçimine en uygun yönetim demokrasidir. Böylece çağdaş bir devlet yapısı ortaya çıkmıştır. Milliyetçilik ilkesi, ulusun birlik ve beraberlik içinde çağdaşlaşma çabasına girmesini sağlamıştır. Halkçılık ilkesi, ülkemizi halkın çıkarlarını ön plâna alan bir yönetime kavuşturmuştur. Devletçilik ilkesiyle ekonomide gelişme sağlanmıştır. Lâiklik ilkesi, Atatürk devriminin temel taşı olmuş ve ulusumuzu Orta Çağ karanlığından kurtarmıştır. İnkılâpçılık ilkesi ile ise sürekli çağdaşlaşmayı gerçekleşmiştir. Atatürk ilkelerine sahip çıkmak ve devamlılığını sağlamak ulusumuzun bugüne ve geleceğe güvenle bakabilmesi için gereklidir. Eğer bu yapılmazsa devlet otoritesi sarsılabilir. Toplum yönetilemez duruma gelebilir. Devletin ülkesi ve ulusuyla olan bütünlüğü parçalanabilir. Çağdaş anlayış yıkılabilir. Ülkemiz içten bölünebilir ya da başka ülkelerin egemenliği altına girebilir. Bütün bunların olmaması için hepimiz, Atatürk ilkelerine sahip çıkmalıyız. ATATÜRK İLKELERİNE SAHİP ÇIKMAK Modern Türkiye'nin kuruluşunda Atatürk ilkeleri önemli bir yere sahiptir. Bu önemi fark edebilmek için Kurtuluş Savaşı'nın başlarında ülkemizin durumunu iyi bilmek gerekir. Atatürk, Türk devrimini şöyle anlatıyor: "Uçurumun kenarında yıkık bir ülke...Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş...Ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni yurt, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler... İşte Türk genel devriminin kısa ifadesi..." Atatürk böyle bir durumda öncelikle Türk ulusuna güvendi. Devrimleri onun benimseyip kabul edeceğine inandı. Sonra hızla cumhuriyet kuruldu. Lâiklik kabul edildi. Lâtin esasına dayalı alfabe kullanılmaya başlandı. Kılık kıyafet uygar duruma getirildi. Tekke ve zaviyeler kapatıldı. Uluslar arası takvim ve saat kabul edildi. Eğitim, tarih ve dil anlayışı değişti. Kadınlara erkeklerle eşit haklar tanındı. Modern hukuk kuralları dinsel hukuk kurallarının yerini aldı. Bütün bunlar, Atatürk ilkelerinin uygulanışıyla yaşama geçirilebildi. Ulusumuzun o günkü durumu ile bugününü karşılaştırmak bizlere Atatürk ilkelerinin önemini daha iyi anlama olanağı verir. Atatürk’ün devrimlerini emanet ettiği Türk Halkı olarak bizlere düşen görev, onun ilkelerine ve inkılaplarına sahip çıkmak ve korumaktır. EN BÜYÜK ESER MAZLUM MİLLETLER CUMHURİYET BİZE EMANET ÜNİTE 6 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ TÜRK DIŞ POLİTİKASI: Millî dış politika; bağımsız bir devletin, diğer devletlerle olan ilişkilerinde, benimsediği ilkeler doğrultusunda izlediği yoldur. İzlenen bu yolda öncelikle yurdun bölünmezliği ve ulusun bağımsızlığı göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer ulusların haklarına da saygı gösterilmelidir. Atatürk’ün dış politika ile ilgili görüşlerini en iyi "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini ortaya koymaktadır. Atatürk'ün belirlediği millî dış politikamızın esasları şunlardır: 1-Bağımsızlığımızı korumak 2-Milli çıkarlarımızı korumak ve 3-Milli sınırlarımız içinde kalmak 4-Gerçekleşmeyecek amaçlar peşinde olamamak 5-Barışçı olmak 6-Diğer devletlerle dostluk ve eşitliğe dayalı ilişkiler kurmak 7-Diğer devletlerin iç politikalarına karışmamak ve onların da bizim iç politikamıza karışmamalarını sağlamak 8-Dünyadaki gelişmeleri göz önünde tutmak YABANCI OKULLAR NÜFUS MÜBADELESİ: Yunanistan ile nüfus değişimi yapıldı MUSUL SORUNU : İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması'nın imzalandığı gün henüz Türk birliklerinin elinde bulunan Musul'u işgal ettiler. Bölgedeki zengin petrol yataklarına sahip olmak isteyen İngiltere, Musul sorununun Lozan Barış Antlaşması'yla kesin çözüme ulaştırılmasını engelledi. Konferansta Türkiye, bölge halkının çoğunluğunun Türk olduğunu bu nedenle bölgenin Türkiye'ye bırakılması gerektiğini savundu. İngiltere buna karşı çıktı. Böylece Türkiye-Irak sınırının belirlenmesi ve Musul sorununun çözümlenmesi, Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakıldı. Bir çözüm sağlanamazsa Milletler Cemiyetine başvurulacaktı. Musul sorununu barışçı yollardan çözmek amacıyla 19 Mayıs 1924'te İstanbul'da Haliç Konferansı adı verilen bir toplantı düzenlendi. Ancak İngiltere bu toplantıda Lozan'dakinden daha aşırı isteklerde bulundu. Musul yanında Hakkâri ilinin de kendi yönetiminde bulunan Irak'a bırakılması gerektiğini savundu. Bu nedenle bir antlaşma sağlanamadı ve görüşmeler kesildi. İngiltere, Türkiye-Irak sınırında karışıklıklar çıkardı ve Güneydoğu Anadolu’daki Şeyh Sait Ayaklanması'nı destekledi. Böylece Musul nedeniyle yapılacak bir askerî harekâtta Türkiye'yi güçsüz bırakmayı amaçladı. Bu sırada , Musul sorunun çözümü için İngiltere , Milletler Cemiyetine ve Lahey Adalet Divanı’na başvurdu ; ancak Musul sorunu buralarda da çözüme kavuşturulamadı. Şeyh Sait Ayaklanmasıyla uğraşıp askeri gücü azalan Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşmeler sonucunda 5 Haziran 1926'da Ankara Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Musul ,İngiltere’nin sömürgesi Irak'a bırakılacak, ancak bölgeden elde edilen petrol gelirinin % 10'u 25 yıl süreyle Türkiye'ye verilecekti. Böylece Türkiye-Irak sınırı çizildi ve Musul sorunu çözüldü. BOĞAZLAR SORUNU : Lozan Barış Antlaşmasıyla, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının yönetimi Türkiye'nin başkanlık edeceği “Boğazlar Komisyonuna” bırakılmıştı. Ayrıca Boğazlar Bölgesi'nde asker bulundurulmayacaktı. Bu durum, Türkiye'nin güvenliği açısından olumlu sayılmazdı. Ama Milletler Cemiyetinin Dünyada barışı koruyacağı ve silâhsızlanmaya gidileceği düşünüldüğü için boğazlarla ilgili bu şartlar kabul edilmişti. 1930’lu yılların başında, dünyada İtalya, Habeşistan'a (Etiyopya’ya) saldırdı;Rodos adası ve Ege denizindeki oniki adayı silâhlandırdı. Almanya, Ren Bölgesi'ni yeniden silâhlandırdı. Japonya, Mançurya'ya girdi.Dünyadaki devletler silahlanmaya başladılar ve Böylece dünyada savaş çıkması olasılığı arttı. Bu nedenle Türkiye, ilk fırsatta Boğazlarda egemenliğini sağlamaya karar verdi. Türkiye, Lozan Barış Antlaşmasının Boğazlarla ilgili maddelerini imzalayan devletlere ve Sovyetler Birliği'ne başvurarak; Boğazlar konusunun yeniden görüşülmesi için bir konferans toplanmasını istedi. İsviçre'nin Montrö şehrindeki konferansta yapılan görüşmeler sonucunda 20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşmeye göre; 1-Boğazlar Komisyonu kaldırılacak ve görevleri Türk Hükûmetine devredilecekti. 2-Türkiye, Boğazları silâhlandırabilecekti. Türkiye tarafsız ve savaş dışında ise savaşan tarafların gemileri Boğazlardan geçemeyecekti. Türkiye savaşa girdiğinde ise Türk Hükûmeti savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini istediği gibi düzenleyebilecekti. 3-Barış zamanında ticaret gemilerinin Boğazlardan geçmeleri serbestti. Montrö Sözleşmesi ile Türkiye, yüz yıldan bu yana süren Boğazlar Sorunu'nu çözdü, buradaki egemenliğini ilân etti ve tam bağımsızlığını pekiştirdi. BALKAN ANTANTI (ANTLAŞMASI): Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra barışı korumak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti , başarılı olamadı. 1930’lu yılların başından itibaren, başta Almanya ve İtalya olmak üzere Avrupa devletleri hızla silâhlanmaya başladılar. Almanya ve İtalya’nın Balkanları hedef alan politikaları , Balkanlardaki ülkeleri endişelendirdi ve güç birliği yapmaya yönlendirdi. Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya, Balkanlardaki bu tehlikeye karşı güç birliği yapmak üzere Romanya’nın başkenti Bükreş'te 9 Şubat 1934'te Balkan Antantı'nı imzaladılar. Bu antlaşmayla ülkeler sınırlarını karşılıklı olarak güvence altına almış, ortaya çıkabilecek tehlikelere birlikte karşı koymaya karar vermişlerdi. Balkan Antantı'nın imzalanmasıyla Türkiye batı sınırının güvenliğini sağlamış ; bölgenin ve dünyanın barışına katkıda bulunmuştur. *Bulgaristan Makedonya sorunu yüzünden, Arnavutluk ise İtalya’dan çekindiği için katılmadı. SÂDÂBAT PAKTI (ANTLAŞMASI) : İtalya, 1935 yılında Afrika’daki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti ve Akdeniz’in Doğusundaki bölgede (Orta Doğu’da) yayılmacı bir politika izlemeyi sürdürdü. Bu durum, Orta Doğu'da bulunan ülkeleri endişelendirdi ve önlem almaya yöneltti. Bu nedenle 8 Temmuz 1937'de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan İran’ın başkenti Tahran'da bulunan Sâdâbat Sarayı'nda Sâdâbat Paktı (Antlaşması) İmzalandı. Sâdâbat Paktı'na göre, taraflar ortak sınırlarını koruyacaklar, birbirlerine karşı saldırıya geçmeyecekler, uluslar arası uyuşmazlıklarda birlikte hareket edecekler ve birbirlerinin iç işlerine karışmayacaklardı. Böylece Türkiye, Sâdâbat Paktı ile II.Dünya savaşı öncesinde doğu ve güneyindeki sınırlarının güvenliğini sağlamış oldu. HATAY SORUNU: Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandığında İskenderun ve Hatay Türklerin elindeydi. Bu bölgede yaşayan halkın büyük çoğunluğu da Türk'tü. Bu bölge, anlaşmanın imzalanmasından sonra İngilizler tarafından işgal edildi. Ama İngilizler burasını daha önce Osmanlı topraklarının paylaşılması için yapılan antlaşmalar uyarınca Fransızlara devrettiler. Türkiye-Suriye sınırı da Fransızlarla 1921'de yapılan Ankara Antlaşması ile çizildi. Antlaşma yapılırken Türkiye,Hatay’ın kendisine bırakılmasını istedi. Ama Fransızlar, burasının sömürgesi olan Suriye'nin bir parçası olduğunu söyleyerek Türkiye'nin isteğini kabul etmediler. Oysa Misakı millî kararlarına göre İskenderun(Hatay) Türkiye'nin ayrılmaz bir parçasıydı. Buna rağmen imzalanan Ankara Antlaşması ile Hatay Fransız yönetimindeki Suriye’ye kaldı. 1936 yılında Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'na neden olan gelişmelerin ortaya çıkması üzerine Fransa, Suriye'deki manda(sömürge) yönetimine son verdi ve buradan çekildi. Bu durum, Hatay sorununun yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Çünkü Suriye ile birlikte Hatay'ın yönetimi de Suriye hükûmetine devredilmiş gibi oluyordu. Türkiye, konunun Milletler Cemiyetinde görüşülmesini istedi. Cemiyet aracılığı ile Türkiye ve Fransa arasında yapılan görüşmeler sonucunda Hatay'da bağımsız bir devlet kurulmasına karar verildi. Bir anayasa hazırlandı, seçimler yapıldı ve 2 Eylül 1938'de Hatay Devleti kuruldu. Avrupa'da savaş olasılıklarının artması üzerine Fransa, Türkiye ile 23 Haziran 1939'da Ankara'da yeni bir antlaşma imzaladı ve Hatay'ın Türkiye'ye bağlanmasına razı oldu. Böylece Hatay'ın Türkiye'ye bağlanması konusundaki tüm engeller ortadan kalktı. Hatay Millet Meclisi , 29 Haziran 1939'da oy birliği ile Türkiye'ye bağlanmaya karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 7 Temmuz'da kabul ettiği bir yasa ile Hatay'ın bir il olarak Türkiye toprakları içinde yer almasını onayladı. Böylece, kendisi görmese de Atatürk’ün çabaları sonucunda Hatay , 1939’da Türkiye’ye katıldı ve Hatay Sorunu çözüldü. ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ ÜNİTE 7 ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE: II.DÜNYA SAVAŞI Kazanımlar 1. İkinci Dünya Savaşı’nın sebep, süreç ve sonuçlarını Türkiye’ye etkileri açısından değerlendirir. 2. Türkiye’de çok partili siyasî hayata geçişi hızlandıran gelişmeleri demokrasinin gerekleri açısından inceler. 3. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumundan ve öneminden yola çıkarak İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen ülkeler arası ilişkileri değerlendirir. 4. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de meydana gelen toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmeleri inceler. 5. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizde huzur ve barışı sağlamak, ülkemizi ve cumhuriyetimizi koruyup kollamak ile ilgili görevlerini kavrar. 6. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine yönelik iç ve dış tehditlere karşı korunması konusunda duyarlı olur. 7. SSCB’nin dağılmasının dünyaya ve ülkemize etkilerini inceler. 8. Türkiye ve yakın çevresindeki enerji kaynaklarını jeopolitik ve jeoekonomik önem açısından değerlendirir. 9. Körfez Savaşlarının Türkiye’ye siyasî ve ekonomik etkilerini inceler. 10. Doğal kaynaklardan verimli şekilde yararlanmaya yönelik projeleri ülkemizin kalkınma politikaları çerçevesinde değerlendirir. 11. Türkiye-Avrupa ilişkilerini Atatürk’ün gösterdiği hedefler ve millî dış politikanın temel ilkeleri doğrultusunda inceler. ATATÜRK’ÜN II.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDEKİ GÖRÜŞLERİ: Atatürk Döneminde Türkiye toprakları etrafında bir barış çemberi oluşturuldu. Buna karşın dünya siyasetindeki gelişmeler büyük bir savaşın habercisiydi. Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan devletler (İngiltere,Fransa ), yenilenlere ağır koşullar taşıyan antlaşmalar imzalatmışlardı.Yenik Almanya, imzaladığı ağır şartları olan Versay Antlaşması'ndan kurtulmaya çalıştı. Atatürk, bu antlaşma hakkında şöyle bir değerlendirme yapıyordu: " Versay Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı'na sebebiyet vermiş olan faktörlerden hiçbirini ortadan kaldırmadığı gibi ;aksine bütün başlıca rakipler arasında uçurumu büsbütün derinleştirmiştir. " İtalya da savaştan galip çıktığı hâlde elde ettiği sonuçtan memnun değildi. Bu nedenle de 1935’te Afrika’daki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti. Devletler arası ilişkileri de çok yakından izleyen Atatürk, yaşamının son aylarında bu durumu şöyle değerlendirdi:" Dünyaya egemen olan ulusları idare edenler arasında ne yazık ki birinci derecede devlet adamı çıkmıyor. Avrupa'da birkaç maceraperest Almanya ile İtalya'nın başında zor kullanarak bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının güçsüzlüklerinden cesaret alıyorlar. Bunlar bugün dünyayı kana bulamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Sovyet Hükûmeti âcizlerle maceraperestlerin yanlış hareketlerinden yararlanmasını bilecektir. Bunun sonucunda dünya sorunları ve dengesi tümüyle değişecektir. İşte bu dönem sırasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük yanlış yapmamız durumunda başımıza ateşkes yıllarından daha çok felâketler gelmesi mümkündür..." Atatürk , yukarıda da söylediği gibi 1930’lu yıllarda Almanya ve İtalya’nın silahlanması nedeniyle yakın gelecekte dünyada büyük bir savaşın çıkacağını belirtmiştir. Bu çıkacak dünya savaşında Türkiye’nin savaşa katılmayıp, dünya barışının sağlanmasına yardımcı olması gerektiğini belirtmiştir. II. DÜNYA SAVAŞININ NEDENLERİ : 1- Almanya'da Germen(Alman) ırkının üstün olduğunu savunup başkan olan Hitler’in ,ağır şartları olan Versay Antlaşmasına son verip , Fransa’dan Ren bölgesini almak ve Avrupa'da egemen olmak istemesi. 2- İtalya’da , 1922 yılında Mussolini'nin başkanlığındaki Faşist Parti iktidara geldi. Mussolini başkanlığındaki İtalya’nın eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak için 1935’te Afrika kıtasındaki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etmesi ve Akdeniz çevresinde yayılmak istemesi. 3- Sovyet Sosyalist Rusya’nın, Birinci Dünya savaşı sonrasında Brest-Litowsk Antlaşması ile kaybedilen yerleri geri almak istemesi. 4- Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal edip ,Asya kıt'asında sömürge elde etmek istemesi. Bu bölgede güçlü olan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu engellemeleri. 5- Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada barışı korumak amacıyla sağlamak amacıyla kurulan Milletler cemiyetinin , güçlü devletlerden yana olup barışı koruyamaması. Not: Birinci Dünya savaşının sonuçları , İkinci Dünya savaşının başlamasına ortam hazırlamıştır. II. DÜNYA SAVAŞININ BAŞLAMASI ÜÇLÜ MİHVER DEVLETLERİ:Almanya,İtalya, Japonya MÜTTEFİK DEVLETLERİ:İngiltere,Fransa,ABD, S.Rusya İtalya , 1935’te Afrika kıtasındaki Habeşistan'ı(Etiyopya’yı) işgal etti. Almanya , Fransa ile arasındaki Ren Bölgesini 1936’da işgal etti. Japonya’nın Çin’e ait olan Mançurya bölgesini işgal etti.Aynı siyaseti yürüten Almanya,İtalya ve Japonya “Üçlü Mihver Devletleri” grubunu kurdular. Almanya , 1938'de Avusturya'yı, 1939'da da Çekoslovakya’yı ele geçirdi. Sonra Almanya ve Sovyet Rusya tarafsızlık anlaşması imzalayıp , Polonya topraklarını 1 Eylül 1939’da işgal etmeye başladılar. Polonya’nın yanında yer alan İngiltere ve Fransa’nın 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan etmesiyle 1939’da II.Dünya Savaşı başladı.İtalya , Almanya’nın yanında savaşa girip Yunanistan’a saldırdı.Almanya , Avrupa’da Danimarka,Belçika,Hollanda,Fransa,Yugoslavya,Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan’ı işgal etti.Sonra Rusya’ya da saldırdı. Bunun üzerine Sovyet Rusya ,Fransa ve İngiltere 1941’de “Müttefik Devletler” grubunu kurdular. 1941’de Japonya ,Uzak Doğuda Havai adalarındaki ABD deniz donanmasına saldırınca ; ABD , Japonya’ya savaş ilan etti ve Müttefik Devletler grubuna katıldı. II. Dünya Savaşının başında Üçlü Mihver Devletleri başarılı oldular ve Müttefik Devletlere karşı üstünlük sağladılar. Ancak Almanya'nın Rusya saldırısı başarılı olmadı. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin de savaşa girmesi ile savaşın dengeleri değişti. 3 Eylül 1943'te İtalya ateşkes imzalayarak savaştan çekildi. 7 Mayıs 1945'te de Almanya teslim oldu. Savaşı sürdüren Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine 1945 yılının Ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri atom bombası attı. Japonya, silâhın verdiği zarar nedeniyle gücünü yitirdi ve 10 Ağustos 1945'te teslim oldu. 2 Eylül 1945'te Japonya'nın imzaladığı teslim belgesi ile 1939’dan 1945’e kadar altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı sona erdi. II. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI: 1- Savaşta yaklaşık 38 milyon insan öldü. 2- Mihver Devletler(Almanya,İtalya,Japonya) yenildi. 3- Faşist ve ırkçı devlet yönetimleri yıkıldı. 4- Avrupalı Devletlerin (İngiltere ve Fransa gibi) , Asya ve Afrika’daki sömürge ülkelerinde (Hindistan ve Cezayir gibi) bağımsızlık hareketleri başladı. 5- “Dünyanın iki süper gücü” denilen ABD ve Sovyet Sosyalist Rusya Devleti arasında “Soğuk Savaş Dönemi” başladı. 6- Savaş süresince kullanılan yeni silâhlar ve atom bombası büyük kayıplara neden oldu. 7- Dünyada barışı korumak için 1945’te Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) kuruldu. II DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN TUTUMU : İkinci Dünya Savaşı'nda müttefikler de Mihver Devletleri de Türkiye'ye kendi yanlarında savaşa girmesi konusunda baskı yaptılar. Ama Türkiye yeni kazandığı bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumakta kararlıydı. Bu nedenle Atatürk’ün “Yurtta Barış , Dünyada Barış” ilkesini temel aldı ve savaş dışında kalıp, tarafsızlık politikası izledi. Almanya'nın Polonya'ya saldırmasından sonra 19 Ekim 1939'da Türkiye, İngiltere ve Fransa ile bir karşılıklı yardım antlaşması imzaladı. Bu antlaşma gereğince Fransa ile İngiltere'nin sürükleneceği Akdeniz Bölgesi'ndeki bir saldırı durumunda; Türkiye bu iki devlete elinden gelen yardımı ve desteği gösterecekti. Buna karşılık Türkiye'nin bir Avrupa devletinin saldırısına uğraması durumunda İngiltere ve Fransa gereken yardımı yapacaktı. Almanya'nın Fransa'ya saldırması ve İtalya'nın da Almanya'nın yanında yer alması üzerine İngiltere ve Fransa antlaşma gereğince Türkiye'nin savaşa girmesini istediler. Ama Türk dış politikasında temel ilke, imzalanmış bulunan ittifak antlaşmalarında öngörülen yardımlara rağmen olanakların elverdiğince savaşa katılmamak ve savaşan taraflarla ilişkileri dengeli bir biçimde sürdürmekti.Bu nedenle Türk Hükûmeti, böyle bir girişimin ülkeyi Sovyetler Birliği ile anlaşmazlığa sürükleyeceğini belirterek savaş dışında kalmak istediğini bildirdi. Almanların Balkanlara yönelmesinden sonra Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler düzeldi. Bu arada İngiltere Türkiye'den hava üslerini kullanma izni istedi. İngiltere'nin gerekli yardımı yapmayacağını düşünen Türkiye bu isteği de reddetti. Almanya da Irak'a asker geçirmek için Türkiye'den izin istedi ve bunun karşılığında Ege adalarından bazılarını Türkiye'ye vereceğini belirtti . Türkiye, bu isteği de kabul etmedi. Bunun üzerine Almanya, Türkiye ile 18 Haziran 1941'de bir Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzaladı. Sovyetler Birliği'ne saldırmaya karar vermiş olan Hitler, Türkiye'nin yansız kalmasını yeğlemişti. Türkiye de saldırıya uğramadığı sürece savaşa katılmak istemiyordu. Bu nedenle böyle bir antlaşma her iki tarafın da yararınaydı. Sovyetler Birliği'nin Alman kuvvetlerini Stalingrad önlerinde durdurmaları, savaşın kaderini müttefikler lehine çevirince Türkiye iki yönden gelen baskılarla karşılaştı. Müttefikler, 1942 yılı sonlarında Mısır’ın başkenti Kahire'de Türkiye'ye savaşa girme çağrısında bulundular. Türk hava alanlarının kendileri tarafından kullanılmasına izin verilmesini ve Türkiye'nin 1943 yılının sonuna kadar savaşa girmesini istiyorlardı. İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği Türkiye'nin katılımıyla Balkanlarda yeni bir cephenin açılmasını sağlamak amacındaydı. Bunun için İngiltere başbakanı Churchill(Çörçil) ile Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü 30 Ocak 1943'te Adana'da görüştü. İsmet İnönü'ye, İtalya'ya karşı bir cephenin açılacağını, onun yenilgiye uğratılmasıyla Sovyetler Birliği'nin kuzeyden harekete geçeceğini belirterek Türkiye'nin kendi yanlarında savaşa girmesini istediklerini söyledi. Ama İnönü, Türkiye'nin Sovyetler Birliği'ne güvenemeyeceğini ve Türk ordusunun savaş araç ve gereçlerinin yetersiz olduğunu belirtti. Bu nedenle Türkiye'nin savaşa girmesi olanaksızdı. Bundan sonra müttefik devletler, 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihlerinde İran’ın başkenti Tahran’da tekrar bir araya geldiler. Yapılan toplantıda Türkiye'nin savaşa zorlanmasına karar verdiler. Churchill, cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Kahire'de buluştu. İkinci Kahire Konferansı adı verilen bu görüşmede İsmet İnönü yine Türk ordusuna verilmesi öngörülen araç gereçlerin henüz yarısının bile verilmediğini belirterek Türkiye'nin savaşa giremeyeceğini bildirdi. Ancak müttefiklerini memnun etmek isteyen Türkiye, onlar lehine bazı kararlar da aldı. Müttefiklerin Roma'ya girmeleri üzerine Hitler'in yenileceği belli olunca 2 Ağustos 1944'te Almanya ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesti. 6 Ocak 1945'te de Japonya ile olan ilişkiler kesildi. Savaşı kazandıklarına inanan müttefik devletler 4-11 Şubat 1945'te yaptıkları toplantıda; yeni kurulacak Birleşmiş Milletler Teşkilâtına 1 Mart 1945'e kadar Japonya ve Almanya'ya savaş açmış devletlerin katılmasını öngören bir karar aldılar. Birleşmiş Milletler Teşkilatına katılmak isteyen Türkiye , 23 Şubat 1945'te formalite olarak kağıt üzerinde Almanya ve Japonya'ya savaş ilân etti . Ancak bu sırada Almanya'nın yenilgisi kesinleştiğinden Türkiye fiilen savaşa girmemiş oldu.Daha sonra Türkiye ,Müttefik Devletlerin kurduğu 1945’te Birleşmiş Milletler Teşkilatına ;1952’de Kuzey Atlantik Paktına (NATO)üye oldu.