ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI VE ESERLERİ (MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF) Tuğçe COŞKUN Yüksek Lisans Tezi Eskişehir, 2022 ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI VE ESERLERİ (MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF) Tuğçe COŞKUN T.C. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Türk Halk Bilimi Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ Eskişehir, 2022 T.C. ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜTÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tuğçe COŞKUN tarafından hazırlanan “Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi-Derleme-Tasnif)” başlıklı bu çalışma 06.06.2022 tarihinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarında yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak, jürimiz tarafından Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı/Türk Dili Bilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Başkan Doç. Dr. Erdal ADAY Üye Doç. Dr. Aslı BÜYÜKOKUTAN TÖRET (Danışman) Üye Prof. Dr. Kürşat ÖNCÜL ONAY …/…/2022 Doç. Dr. Oytun MEÇİK Enstitü Müdürü 7 ...../…../2022 ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANNAMESİ Bu tezin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi hükümlerine göre hazırlandığını; bana ait, özgün bir çalışma olduğunu; çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu aşamalarında bilimsel etik ilke ve kurallara uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilen tüm veri ve bilgiler için kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; bu çalışmanın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından kullanılan bilimsel intihal tespit programıyla taranmasını kabul ettiğimi ve hiçbir şekilde intihal içermediğini beyan ederim. Yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması halinde ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm. Tuğçe COŞKUN 8 ÖZ ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI VE ESERLERİ (MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF) COŞKUN, Tuğçe Yüksek Lisans- 2022 Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Türk Halk Bilimi Bilim Dalı Danışman: Doç. Dr. Aslı Büyükokutan Töret Âşıklar ait oldukları toplumun sadece saz ve söz sanatçıları değildir. Âşık; temsilcisi olduğu milletin dilini, tarihini ve kültürünü ayakta tutar. Böylece geleneğin sürekliliğini sağlayan üretici ve aktarıcı olma niteliği de kazanır. Yüzyıllar boyu devam eden âşıklık geleneğinin kökeni, oluşumu ve âşık ile eserleri tarihin tozlu sayfalarına karışmadan önce araştırılması önem arz eder. Eskişehir’de sürdürülen âşıklık geleneği ve âşık edebiyatı önemli örneklere sahiptir. Eskişehir’deki âşıklık geleneği hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde, bölgede yaşamış ve yaşamakta olan âşıklar hakkında çalışmaların olduğu görülmektedir. Bu yöreyi temsil eden değerli isimlerden biri de Âşık Nurşah’tır. Âşığın çok sayıda yazılı ve basılı eseri mevcuttur. Eserleri Eskişehir tarihine ışık tutmakta ve bölge halkının dilini, yaşam biçimlerini, geleneklerini, bakış açılarını anlamaya yardım etmektedir. Çalışmanın amacı; bugün hayatta olan Âşık Nurşah’ın monografisini kurgulamak, Nurşah’a ait şiirlerin tespitini ve tasnifini yapmaktır. Böylece söz konusu kadın âşık, âşığın eserleri ve âşıklık geleneği kuşaktan kuşağa aktarılacaktır. Bu bağlamda, Âşık Nurşah’ın şahsi arşivi çalışma sahası olarak belirlenerek kendisi ve eserleri hakkındaki çalışmalar taranmıştır. Âşığın hayatı ve eserleri incelenirken âşıklık geleneği üzerine yazılmış birçok yazılı kaynaktan da faydalanılmıştır. Âşığın şiirleri tasnif edilirken bu alanda yapılmış benzer çalışmalar dikkate alınmıştır. Böylece âşığın şiirlerine çok yönlü bir bakış açısı sağlanmıştır. Koşma türünde çok sayıda eser veren Âşık Nurşah’ın şiirleri yörenin kültürüne ve yaşayış biçimine tutulan bir ayna vazifesi görmektedir. Âşık Nurşah, teknolojinin v etkisi, icra ortamlarının farklılaşması gibi günümüz şartlarına ve gerekliliklerine ayak uydurarak âşıklık geleneğini günümüzde devam ettirmektedir. Anahtar Kelimeler: Eskişehir, âşık, âşıklık geleneği, icra ortamları, Âşık Nurşah. vi ABSTRACT THE LIFE AND WORKS OF MINSTREL NURŞAH from ESKİŞEHİR (MONOGRAPHY-COLLECTION-CLASSIFICATION) COŞKUN, Tuğçe Master Degree -2022 Department of Turkish Language and Literature Department of Turkish Folklore Advisor: Asst.Prof. Aslı Büyükokutan Töret The minstrels, are not merely people that perform art in their society with their instruments and lyrics. Minstrels keep alive the language, history, and culture of the nation they represent. Therefore, they have the characteristics of the producer and the transmitter that ensures the continuity of the tradition. It is of great importance to research the origin and formation of the minstrel tradition, which has continued for centuries, before their work are buried into the dusty pages of history. There are important examples of the minstrel tradition and minstrel literature existing in Eskisehir. When the studies conducted on the minstrel tradition in Eskisehir are reviewed, it is seen that there are studies about the minstrels who lived and has currently been living in the region. One of the important names representing the region is Minstrel Nursah. She has many written and printed works. Her works shed light on the history of Eskisehir and help to comprehend the language, lifestyles, traditions, and mindsets of the people living in the region. The aim of the study; is to construct the monography of Minstrel Nursah, who is alive today, and to identify and classify the her poems. Hence, the minstrel woman in question, the works of the minstrel, and the tradition of minstrelsy will be passed from generation to generation. Within this context, Minstrel Nursah’s personal archive was determined as the scope of the study and previous studies about her work were also reviewed. While examining the life and works of the minstrel, many written sources on the tradition of minstrelsy have also been used. While the Minstrel’s poems are classified, similar studies vii conducted in this field have been taken into consideration. Therefore, a versatile perspective on the poems of the minstrel was provided. The poems of Minstrel Nursah, who gave many works within the genre of "koşma", a free-form folk songs, about love or nature, act as a mirror of the culture and lifestyle of the region. Minstrel Nursah continues the tradition of minstrelsy by keeping up with today's circumstances and necessities such as the influence of technology and the differentiation of performance environments. Keywords: Eskisehir, minstrel, minstrel tradition, performance environments, Minstrel Nursah. viii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZ ................................................................................................................................ v ABSTRACT .............................................................................................................. vii İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... ix KISALTMALAR ..................................................................................................... xv ÖN SÖZ.................................................................................................................... xvi GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 1.1. Yöntem ve Teknikler ......................................................................................... 1 1.2. Problem ............................................................................................................. 2 1.3. Amaç ................................................................................................................. 2 1.4. Önem ................................................................................................................. 2 1.5. Varsayım ........................................................................................................... 3 1.6. Sınırlılıklar......................................................................................................... 3 2. ÂŞIK EDEBİYATININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ .............................. 4 2.1. Âşıklık Geleneğinin Eskişehir’deki Temsilcileri .............................................. 8 BİRİNCİ BÖLÜM 1. ÂŞIK NURŞAH HAKKINDA GENEL BİLGİ ................................................. 12 1.1. Doğum Yeri ve Tarihi ..................................................................................... 12 1.2. Ailesi ............................................................................................................... 12 1.3. Öğrenim Hayatı ............................................................................................... 14 1.4. Mesleği ............................................................................................................ 14 1.5. Yaşadığı Yer .................................................................................................... 14 1.6. Hacca Gitmesi ................................................................................................. 15 2. ÂŞIKLIK GELENEĞİNDE GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR VE ÂŞIK GELENEKLERİ ...................................................................................................... 16 2.1. Âşıklığa Başlaması .......................................................................................... 16 2.2. Mahlas Alması ................................................................................................. 17 2.3. Usta- Çırak İlişkisi........................................................................................... 19 2.4. Bade İçme- Rüya Görme ................................................................................. 20 2.5. Saz Çalmaya Başlaması................................................................................... 21 2.6. Ezgi ile İcra ve Makamlar ............................................................................... 21 2.7. Etkilendiği Âşıklar ve Şairler .......................................................................... 22 ix 2.8. Hayata Bakışı .................................................................................................. 23 2.9. Başka Âşıklardan Söz Etme ............................................................................ 24 2.10. Atışma Yapma ............................................................................................... 27 2.11. Yaşnâme ........................................................................................................ 27 3. ÂŞIK NURŞAH’IN VE ŞİİRLERİNİN YER ALDIĞI KAYNAKLAR ........ 28 3.1. Kitapları ........................................................................................................... 28 3.2. Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller ..................... 30 3.3. Âşık Nurşah’ın Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar ................................... 31 3.4. Kitap Bölümleri ............................................................................................... 31 3.5. Makaleler ve Bildiriler .................................................................................... 34 3.6. Dergiler ............................................................................................................ 36 3.6.1. Gülpınar ................................................................................................ 36 3.6.2. Halk Ozanlarının Sesi........................................................................... 36 3.6.3. Kumru................................................................................................... 36 3.6.4. Gürleyik ................................................................................................ 36 3.6.4. Balkon .................................................................................................. 36 3.7. Hakkında Yapılan Haberler ............................................................................. 36 3.8. Tezler ............................................................................................................... 41 3.9. Âşık Nurşah’ın Eserlerinin Elektronik Kültür Ortamına Aktarımı ................. 42 İKİNCİ BÖLÜM ŞİİRLERİN İNCELENMESİ 2.1. ŞEKİL YÖNÜNDEN (DIŞ YAPI) İNCELEMESİ ......................................... 44 2.1.1. Nazım Birimi ........................................................................................ 44 2.1.2 Kâfiye Şeması ve Kâfiye Türü .............................................................. 46 2.1.2.1. Kâfiye Şeması .......................................................................... 46 2.1.2.2. Kâfiye Türü .............................................................................. 48 2.1.2.2.1. Ayakların Kâfiyelenişi ................................................ 49 2.1.2.2.2. Dörtlüklerin Kâfiyelenişi ............................................. 57 2.1.3. Ayaklar ................................................................................................. 60 2.1.3.1. Yapılarına Göre Ayaklar .......................................................... 62 2.1.3.1.1. Yineleme Ayak ............................................................ 62 2.1.3.1.2. Yenileme Ayak ............................................................ 68 2.1.3.2. Kolaylık-Zorluklarına Göre Ayaklar ....................................... 72 2.1.3.2.1. Geniş Ayak .................................................................. 72 x 2.1.4. Şiirin Ölçü Sistemi ............................................................................... 81 2.1.4.1. Hece Sayıları ............................................................................ 82 2.1.4.2. Duraklar ................................................................................... 83 2.1.5. Nazım Şekli .......................................................................................... 84 2.2. İÇERİK YÖNÜNDEN (MUHTEVA) İNCELENMESİ ................................. 88 2.2.1. Konu, Tema .......................................................................................... 90 2.2.1.1. Nurşah’ın Şiirlerinde Aşk ........................................................ 91 2.2.1.1.1. Beşerî Aşk ................................................................... 91 2.2.1.2. Nurşah’ın Şiirlerinde Özlem .................................................... 95 2.2.1.3. Nurşah’ın Şiirlerinde Doğa ...................................................... 97 2.2.1.4. Nurşah’ın Şiirlerinde Sosyal Konular .................................... 104 2.2.1.5. Nurşah’ın Şiirlerinde Nasihat ................................................ 109 2.2.1.6.Nurşah’ın Şiirlerinde Dilek ve Umut ...................................... 113 2.2.1.7. Nurşah’ın Şiirlerinde Milli Konular ...................................... 114 2.2.1.8 Nurşah’ın Şiirlerinde Ölüm .................................................... 116 2.2.1.9. Nurşah’ın Şiirlerinde Dinî ve Tasavvufî Unsurlar ................. 121 2.2.2. Dil, Üslup ve Anlatım ........................................................................ 126 2.2.2.1. Doğrudan Anlatım ................................................................. 129 2.2.2.2. Hitapla ve Nasihatle Anlatım ................................................. 131 2.2.2.3. Soru Sorma Yoluyla Anlatım ................................................ 134 2.2.2.4. Tasvir Yoluyla Anlatım ......................................................... 134 2.2.3. Söz Sanatları ....................................................................................... 136 2.2.3.1. Benzetme (Teşbih) ................................................................. 136 2.2.3.2. Teşhis (Kişileştirme) ve İntak (Konuşturma) ........................ 139 2.2.3.3. Telmih (Hatırlatma) ............................................................... 141 2.2.3.4. Mübalağa (Abartma) .............................................................. 145 2.2.3.5. Tezat....................................................................................... 147 2.2.3.6. Tenasüp .................................................................................. 149 2.2.3.7. Tecahül-i Arif ........................................................................ 150 2.2.3.8. Tekrir ..................................................................................... 151 2.2.3.9. İstifham .................................................................................. 151 2.2.3.10. İltifat..................................................................................... 153 2.2.3.11. Kinaye .................................................................................. 154 2.2.3.12. Muamma .............................................................................. 155 xi ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLERİNİN TASNİFİ 3.1. KOŞMA ŞEKLİNİN TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ .................................. 157 3.1.1. Aşk ve Sevda Şiirleri .......................................................................... 157 3.1.1.1. Beşerî Aşk .............................................................................. 157 3.1.2. Sitem ve Şikâyet Şiirleri ..................................................................... 176 3.1.2.1. Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem ..................................... 176 3.1.2.2. Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem ......................................... 191 3.1.2.3. Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet .................................... 207 3.1.3. Özlem Şiirleri ..................................................................................... 211 3.1.3.1. Yakınlarına Özlem ................................................................. 211 3.1.3.2. Geçmişe Özlem ...................................................................... 222 3.1.4. Nasihat Şiirleri.................................................................................... 226 3.1.5. Dilek/Umut Şiirleri ............................................................................. 257 3.1.6. Ayrılık, Gurbet Şiirleri ....................................................................... 262 3.1.7. Dini- Tasavvufi Şiirleri ...................................................................... 284 3.1.7.1. Allah Sevgisi ve İlahi Aşk ..................................................... 284 3.1.7.2. Peygamber Sevgisi ................................................................. 297 3.1.7.3. Mevlâna ile İlgili Şiirleri........................................................ 299 3.1.7.4. Dinî Günler ............................................................................ 304 3.1.8. Pastoral Şiirleri ................................................................................... 308 3.1.9. Övgü/Güzelleme ................................................................................. 315 3.1.9.1. Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme .......................... 316 3.1.9.2. Aile Bireylerine ve Tanıdıklara Güzelleme ........................... 375 3.1.9.3. Kendine Güzelleme................................................................ 395 3.1.9.4. Âşıklığa ve Âşıklara Güzelleme ............................................ 408 3.1.9.5. Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme.................................... 420 3.1.9.6. Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme ......... 427 3.1.9.7. Türk Milletine Güzelleme ...................................................... 445 3.1.9.8. Atatürk’e Güzelleme .............................................................. 479 3.1.10. Ölüm Şiirleri ..................................................................................... 490 3.1.11. Ağıt ................................................................................................... 499 3.1.11.1. Yakınlarına Ağıt .................................................................. 499 3.1.12. Üzüntü/Eseflenme ............................................................................ 507 xii 3.1.13. Taşlamalar ........................................................................................ 559 3.1.13.1 Topluma Taşlama ................................................................. 560 3.1.13.2. Paraya Taşlama .................................................................... 570 3.1.13.3. Dostluğa Taşlama ................................................................ 571 3.1.13.4. Bireysel Taşlama.................................................................. 575 3.1.14. Yunus Emre ile İlgili Şiirleri ............................................................ 579 3.1.15. Gündemle İlgili Şiirleri .................................................................... 632 3.1.15.1. Savaşlarla İlgili Şiirleri ........................................................ 635 3.1.15.2. Kadına Şiddet İle İlgili Şiirler .............................................. 643 3.1.15.3. Covid-19 İle İlgili Şiirler ..................................................... 644 3.1.16. Dua ve Beddua ................................................................................. 653 3.1.16.1. Dua ....................................................................................... 653 3.1.16.2. Beddua ................................................................................. 655 3.1.17. Koçaklamalar ................................................................................... 657 3.2. ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLE HABERLEŞMESİ .......................................... 658 3.2.1. Nurşah’a Gönderilen Şiirler ............................................................... 658 3.2.1.1. Hikmeti’den Nurşah’a............................................................ 658 3.2.1.2. Kozanlı Âşık Ahmet’ten Nurşah’a ........................................ 659 3.2.1.3. Âşık Memet Oktay’dan Nurşah’a .......................................... 660 3.2.1.4. Ulvi Eren’den Nurşah’a ......................................................... 661 3.2.1.5. Âşık Haşimi’den Nurşah’a..................................................... 661 3.2.1.6. Şerife Gündoğdu’dan Nurşah’a ............................................. 661 3.2.1.7. Âşık Şekip Şahadoğru’dan Nurşah’a ..................................... 661 3.2.1.8. Kozanlı Âşık İmami’den Nurşah’a ........................................ 662 3.2.1.9. Âşık Reyhani’den Nurşah’a ................................................... 662 3.2.1.10. Âşık İsmeti’den Nurşah’a .................................................... 663 3.2.1.11. Şeref Taşlıova’dan Nurşah’a ............................................... 664 3.2.1.12. Ulvi Eren’den Nurşah’a ....................................................... 673 3.2.1.13. Suna Gölpek’ten Nurşah’a ................................................... 674 3.2.2. Âşık Nurşah’ın Gönderdiği Şiirler ..................................................... 675 3.2.2.1. Nurşah’tan Ertuğrul Akbal’a ................................................. 675 3.2.2.2. Nurşah’tan Metin Balıbey’e................................................... 675 3.2.2.3. Nurşah’tan Asaf Demirbaş’a ................................................. 676 3.2.2.4. Nurşah’tan Atilla Aytek’e ...................................................... 677 xiii 3.2.2.5. Nurşah’tan Şerife Gündoğdu’ya ............................................ 678 3.2.2.6. Nurşah’tan İlhan Evliyaoğlu’na ............................................. 678 3.2.2.7. Nurşah’tan Erhan Yolaç’a ..................................................... 679 3.2.2.8. Nurşah’tan Şeref Taşlıova’ya ................................................ 679 3.2.2.9. Nurşah’tan Âşık Mevlüt Sarıçayır’a ...................................... 684 3.2.2.10. Nurşah’tan Burhan Ulu’ya ................................................... 685 3.2.2.11. Nurşah’tan Aziz Bolel’e ...................................................... 685 3.2.2.12. Nurşah’tan Yıldız İrengün’e ................................................ 686 3.2.2.13. Nurşah’tan Necdet Evliyagil’e............................................. 687 3.2.2.14. Nurşah’tan Sarıcakız’a ......................................................... 688 3.2.2.15. Nurşah’tan Âşık Suna’ya ..................................................... 689 3.2.2.16. Nurşah’tan Mehmet Yardımcı’ya ........................................ 689 3.2.2.17. Nurşah’tan Âşık Reyhani ve eşi Rabia Hanım’a ................. 690 3.3. ÂŞIK NURŞAH’A YAZILAN ŞİİRLER ..................................................... 691 3.4. ÂŞIKLARLA KARŞILAŞMALAR ............................................................. 696 3.4.1. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Karşılaşması ..................................... 696 3.4.2. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Atışması ........................................... 697 3.4.3. Nedim Uçar ile Âşık Nurşah Atışması ............................................... 698 3.4.4. Şavşatlı Âşık- Âşık Nurşah Atışması ................................................. 700 3.4.5. Âşık Nurşah ile Karslı Yusuf Yıldız’ın Atışması ............................... 701 3.4.6. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması ..................................................... 701 3.4.7. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması ..................................................... 702 3.4.8. Merhaba (Âşık Ummani- Âşık Yanguni-Âşık Nurşah) ..................... 703 3.4.9. Âşık Nurşah İle Halil Karabulut Atışması ......................................... 704 3.4.10. Âşık Nurşah İle Âşık Hayrani Atışması ........................................... 704 3.4.11. Âşık Nurşah İle Âşık Erdem Atışması ............................................. 705 3.5. MÂNİLERİ ................................................................................................... 706 3.5.1. Âşık Nurşah’ın Mânileri..................................................................... 706 3.5.2. Âşık Nurşah’ın Derlediği Mâniler ...................................................... 707 SONUÇ.................................................................................................................... 709 KAYNAKLAR ....................................................................................................... 715 EK -1: ÂŞIK NURŞAH’IN FOTOĞRAFLARI .................................................. 719 EK- 2: ŞİİRLERİN ALFABETİK LİSTESİ ........................................................ 725 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 748 xiv KISALTMALAR c./C. : Cilt çev. : Çeviren s. : Sayfa ss. : Sayfa sayısı vb. : Ve Benzeri vd. : Ve Diğerleri xv ÖN SÖZ “Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme-Tasnif)” başlıklı çalışmada Eskişehirli Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği bağlamında hayatı, sanatı ve eserleri incelenmiştir. Eskişehir Odunpazarı ilçesine bağlı Çankaya mahallesinde yaşayan Nurşah’ın gerçek adı Durşen Mert’tir. Âşık Nurşah üzerine yapılan bu çalışma “Giriş” bölümü dışında üç bölümden oluşmaktadır. “Giriş” bölümünde asıl konuya geçmeden önce çalışmanın yöntem ve teknikleri, problemi, amacı, önemi, varsayımları ve sınırlılıkları ortaya konularak çalışmanın dayandığı kuramsal çerçeve belirtilmektedir. Ardından, ana hatlarıyla “Âşık Edebiyatının Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Âşıklık Kavramı” üzerinde durulmuştur. Bu bahsi ikinci bir başlık olarak “Eskişehir’de Âşıklık Geleneği” takip etmektedir. Eskişehir bölgesinin doğal yapısı, tarihçesi ve kültürüne ait bilgiler ile buradaki âşıklık geleneği temsilcilerinin kimler oldukları, hayatları ve âşıklığa başlama usulleri kısaca ele alınmaktadır. Çalışmanın “Birinci Bölümü”nde Âşık Nurşah’ın doğup büyüdüğü yer ve çevresi, ailesi ile öğrenim hayatı ve yaşamını sürdürdüğü yer hakkında âşıktan alınan bilgiler doğrultusunda hayatı hakkında genel bir çerçeve oluşturulmuştur. Nurşah’ın âşıklık geleneğinde geçirdiği aşamalar kendisinden bizzat derlenen bilgiler “âşıklığa başlaması”, “mahlas alması”, “usta-çırak ilişkisi”, “bade içme- rüya görme”, “saz çalmaya başlaması”, “ezgi ile icrası”, “etkilendiği âşıklar ve şairler”, “hayata bakış”, “başka âşıklardan söz etme”, “atışma yapma”, “yaşnâme” şeklinde maddeler hâlinde değerlendirilmiştir. Âşığın ve şiirlerinin yer aldığı kaynaklara ve âşık üzerine yapılan çalışmalara bu bölümde yer verilmiştir. Tezin “Şiirlerin İncelenmesi” adlı ikinci bölümünde âşığın gelenek içinde söylediği şiirlerden derlenen yaklaşık altı yüz şiir şekil ve içerik yönünden incelenmiştir. Bu bölümde şiirler nazım birimi, kâfiye şeması ve kâfiye türü, ölçü sistemi ve nazım şekli gibi biçime ait konularda incelemelerde bulunulmuştur. Muhteva yönünden ise şiirler konu ve temalarına göre sınıflandırılmıştır. Âşıktan derlenen şiirler dil, üslup ve anlatım özellikleri yönünden incelenmiş, şiirlerde kullanılan söz sanatları tespit edilerek ayrı başlıklar hâlinde sıralanmıştır. Çalışmanın “Âşık Nurşah’ın Şiirlerinin Tasnifi” başlıklı üçüncü bölümünde âşıktan derlenen şiirlerde aşk ve sevda şiirleri, sitem ve şikâyet şiirleri, özlem şiirleri, xvi nasihat ve umut şiirleri, ayrılık ve gurbet şiirleri, pastoral şiirleri, övgü ve güzellemeler, ağıtlar, üzüntü ve esef şiirleri, taşlamalar vb. şiirlerin olduğu tespit edilmiştir. Bu bölümün ikici başlığı “Âşık Nurşah’ın Şiirle Haberleşmesi” adını taşımaktadır. Başlık altında âşığa mektuplar aracıyla gönderilen şiirlere ve âşığın gönderdiği şiirlere yer verilmektedir. Çalışmanın üçüncü bölümünün sonunda Âşık Nurşah’a yazılan şiirler ile âşık karşılaşmalarında söylenen ve sonrasında yazıya aktarılmış hâlde âşığın arşivinde bulunan şiirler yer almaktadır. Bu bölümde âşığın kendi manilerine ve derlediği manilere de yer verilmektedir. Yukarıda sıralanan bölümlerin ardından “Sonuç” bölümünde elde edilen somut bulgular değerlendirilmiştir. “Ekler” bölümünde fotoğraflara ve şiirlerin alfabetik listesine yer verilmektedir. Bu çalışmanın belirleyicisi olan, çalışmanın her kelimesinde emeği bulunan, bilgisi ve tecrübesiyle yol gösterip desteğini esirgemeyen sayın hocam Doç. Dr. Aslı Büyükokutan Töret’e sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım. Çalışmama kaynaklık eden ve bu süreç boyunca gelenekle ilgili bilgisini, birikimini ve arşivini benimle paylaşan, evini bana açan Âşık Nurşah ve ailesine sonsuz teşekkür ederim. Son olarak eğitim hayatım boyunca her zaman benim yanımda destekçim olan aileme sabırlarından dolayı teşekkür ediyorum. Tuğçe COŞKUN xvii GİRİŞ 1.1. Yöntem ve Teknikler “Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme- Tasnif)” adlı bu yüksek lisans tezinin hazırlık sürecinde “kaynak tarama, görüşme, gözlem” tekniklerinden faydalanılmıştır. Bu çalışmanın başlangıcında, daha öncesinde yazılan kaynaklar taranmış, elde veriler çalışmada kullanılmıştır. Çalışmada, Âşık Nurşah’ın kişisel arşivinin de bulunduğu evinde yüz yüze görüşülmüş ve görüşme öncesinde hazırlanan sorulara cevaplar alınmıştır. Görüşmelerde âşığın arşivinden veri toplama tekniği de kullanılmıştır. Eskişehir’de yaşayan ve eserleri burada olan Âşık Nurşah’ın kendisine ait olduğu bilinen şiirleri tespit edilmiştir. 2019 yılı içinde başlayan ve süregelen Covid19 Pandemi döneminde görüşmeler pandemi kuralları kapsamında yüz yüze yapılsa da bazı sorulara yanıtlar telefon görüşmeleri yoluyla sağlanmış ve bilgi alınmıştır. Çalışmanın giriş bölümünde kaynak tarama yöntemi ile âşıklık, âşıklık gelenekleri ve Eskişehir’de âşıklık geleneği üzerine yazılmış ilgili kaynaklar taranarak yorumlanmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde, âşığın hayatı hakkında bilgilere yer verilmiştir. Âşık Nurşah’ın Hayatı başlığını oluşturan bölümün alt başlıkları şöyledir: Âşığın doğum yeri ve tarihi, ailesi, öğrenim hayatı, mesleği, yaşadığı yer ve hacca gitmesi. Tez yazma süreci boyunca bu bölümde yer alan ilgili bilgiler Âşık Nurşah (Durşen Mert) tarafından derlenmiştir. Bilgiler âşığın istediği şekilde sınırlandırılmıştır. Âşığın, gelenek içerisinde geçirdiği aşamalar ilgili bölümde âşıklığa başlaması, mahlas alması, usta-çırak ilişkisi, bade içmesi- rüya görmesi, saz çalmaya başlaması, etkilendiği âşıklar, hayata bakışı, başka âşıklardan söz etmesi, atışma yapması, yaşnamesi gibi başlıklarla âşığın verdiği bilgilere yer verilmiştir. Âşık Nurşah’ın Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller, Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar, Hakkında Yapılan Haberler başlıkları altında süreç öncesi ve süreç boyunca gerçekleşen durumlar ve olaylar kayıt altına alınarak tezde kullanılmıştır. Âşığın beş yüz elli beş adet şiiri incelemeye dâhil edilmiştir. Bu şiirlerin seçiminde Âşık Nurşah (Durşen Mert) da etkili olmuştur. Hangi şiirlerinin tez 1 çalışmasında yer alıp almaması gerektiği hakkında görüşlerini sunmuş ve kendi de şiirlerinden hangisinin yer alacağına karar vermiştir. Âşığın şiirlerinin incelendiği ilgili bölümde şiirlilerinin nazım biriminden, kâfiye şeması ve kâfiye türünden, dörtlüklerin ve ayakların kâfiyelenişinden, ölçü sisteminden, hece sayılarından, duraklardan ve nazım şeklinden bahsedilmiştir. Çalışmanın “İçerik Yönünden (Muhteva) İncelemesi” başlığını taşıyan bölümünde âşıktan derlenen şiirler konularına göre sınıflandırılmış ve alt başlılar halinde verilmiştir. Bir sonraki başlıkta âşığın şiirlerinde dil, üslup ve anlatımda şiirler: Doğrudan Anlatım, Hitapla ve Nasihatle Anlatım, Soru Sorma Yoluyla Anlatım, Tasvir Yoluyla Anlatım başlıkları altında incelenmiştir. Âşıktan derlenen şiirlerin tasnifi “Koşma Şeklinin Türüne Göre Tasnifi” alt başlığı altında sıralanmıştır. Sonuç bölümünde yukarıdaki tüm aşamalar neticesinde elde edilen somut bulgular değerlendirilmiştir. 1.2. Problem Âşık Nurşah, âşıklık geleneğinde yetişen, yaşadığı devir içinde bu geleneği temsil etmekte olan önemli bir kadın âşıktır. Âşığın çok sayıda şiiri mevcuttur, fakat şiirleri üzerine yapılan akademik mahiyette yeterli bir çalışma yoktur. 1.3. Amaç Henüz hayatta olan Âşık Nurşah’ın monografisini kurgulamak ve âşığa ait şiirlerin tespitini ve tasnifini yapmaktır. Âşığın tarihin tozlu sayfalarında unutulmasını engellemek ve âşıklık geleneğinin kuşaktan kuşağa aktarımını sağlamaktır. Çalışma Âşık Nurşah hakkında ileride yapılacak olan çalışmalara ışık tutmayı amaçlamaktadır. 1.4. Önem Âşık tarzı şiir geleneği, Türk dünyasının ortak miraslarındandır. Geleneğin icracıları başlangıçta eserlerini sözlü kültür ortamında oluşturmuştur. Daha sonraki devirlerde geleneğin yazıya aktarılmasıyla âşıklık günümüze kadar devam etmiştir. Geleneğin temsilcileri olan âşıklar, İslamiyet’in kabulünden önce eski Türk toplulukları arasında çeşitli vasıflarında yüklendiği kam, şaman, ozan, baksı olarak adlandırılmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra ozan-baksı geleneği değişim göstererek yerini âşıklara bırakmıştır. 2 Âşıklık geleneğinin devamını sağlayan ve birer kültür taşıyıcıları olan âşıklara gereken ilginin gösterilmesi, sözlü gelenekte yaşayan şiirlerin kayıt altına alınması, var olan eserlerin tasnif edilmesi ve incelenmesi hususundaki çalışmalar geleneğe ışık tutması ve sürekliliğine katkıda bulunması açısından son derece önemlidir. 1.5. Varsayım Çalışmada, Eskişehir’de ikamet eden Âşık Nurşah’ın monografisi kurgulanacak, sanat hayatında geçirdiği evreler sunulacaktır. Âşığın yayınlanmış ve yayınlanmamış şiirleri gün yüzüne çıkarılacak ve kaybolması engellenecektir. 1.6. Sınırlılıklar “Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme- Tasnif)” adlı yüksek lisans tezinde âşıklık geleneğinin temsilcilerinden olan Âşık Nurşah’ı merkeze alıp Eskişehir âşıklık geleneğinin genel bir tablosu ortaya konulmuştur. Âşıklık geleneği üzerine çalışılmış yazılı kaynaklar taranmış, Türkiye geneli hazırlanmış tez, makale, kitap ve derlemeler incelenmiştir. Kaynak kişi olan Âşık Nurşah’tan (Durşen Mert) alınan veriler çalışmada işlenmiştir. Âşıktan derlenen şiirler muhteva, dil ve anlatım bağlamında detaylı bir incelemeye tâbi tutulmuştur. Âşık Nurşah ile yüz yüze görüşmeler 17 Mart 2021 tarinde Eskişehir ili Odunpazarı ilçesi Çankaya mahallesinde bulunan evinde başlamıştır. Âşığın uyku problemi ve sağlık sorunları dolayısıyla yapılan tüm görüşmeler saat 14:00-18:00 aralığında gerçekleşmiştir. Görüşme saatlerinin yetersiz gelmesi ev ziyaretlerinin sıklaşmasına sebep olmuştur. Böylece şiirlerin bilgisayar ortamında yazıya aktarımında, tasnifinde ve incelenmesinde gecikmeler yaşanmıştır. Âşık Nurşah şiirlerini el yazısıyla yazmaktadır. Yazdığı şiirler üzerinde düzeltmeler ve karalamalar yaptığı görülmüştür. Bunlar da âşığın şiirlerinin doğru okunmasını ve şiirlerin doğru aktarımını zorlaştırmıştır. Âşık Nurşah’ın şiirleri âşığın el yazısıyla A4 sayfalarında, kâğıt parçalarında, peçete parçaları hâlinde ve defterlerde yer almaktadır. Ayrıca daktilo ve bilgisayar ile yazılmış sayfalar halinde bununan şiirleri mevcuttur. Âşık el yazısıyla yazdığı şiirlerinin türlü kopyalarını da saklamıştır. Aynı şiiri birkaç farklı şekilde (kendi el yazısı, daktilo yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görmek mümkündür. 3 Bu da çalışmaya dâhil edilen şiirlerin seçini zorlaştırmış ve zaman kaybına neden olmuştur. 2. ÂŞIK EDEBİYATININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederek yerleşik medeniyet kurmaları ile yeni bir dini benimsemeleri sanat alanlarında da birtakım değişimleri beraberinde getirmiştir (Düzgün 2017: 287). Türkistan’ın kendine has bir çalgı eşliğinde icrası gerçekleşen ozan-baksı geleneği de Anadolu’ya gelerek Anadolu’da yeni şartlarla birleşerek yerine getirilmeye başlanmıştır (Sakaoğlu 2014: 35). Oğuz Türkleri arasında “saz şairi” anlamında da kullanılan ozan, bu toplulukta ellinde kopuzuyla gezer, düğünlerde ve çeşitli ziyafetlerde eski Oğuz destanlarını ve Dede Korkut hikâyelerini anlatırlardı (Albayrak 2007: 18). Eski Türk ozanlarının kopuzlarıyla şiirler söyleyip raks etmeleri; aynı sazla dinî mûsikîler, ilahiler icra etme ananesi, Oğuz Türkleri tarafından, Anadolu ve Balkanlar Türkiye’sine de getirilmiştir (Banarlı 2016: 627). Fuad Köprülü, en eski Türk şairlerinden olan ozanların nüfuzunu ise “Eski Türk ordularında hükümdarların yanında mutlaka "ozan"lar bulunuyor, onların kopuzlarla çaldıkları ve okudukları şiirler, bütün bir milletin zevkini okşuyordu. Onlar yalnız yeni vakalara ve kahramanlık menkibelerine ait şiirler yahut ölülerin vasfında mersiyeler tanzim etmekle kalmaz, ayrıca "milli Türk destanı"ndan alınmış parçaları da terennüm ederlerdi.” diye ifade eder. Köprülü, ozanların İslamiyet’in tesirinden sonra büsbütün silinip ortadan kalkmadıklarını vasıfları azalsa da ellerinde sazlarıyla, yine birer Müslüman -hatta az çok mutasavvıf- bir halk şairi olarak kaldıklarını belirtir (Köprülü 2016:104-105). Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonraki dönemlerde siyasi ve sosyal gelişmeler ile değişimlerden dolayı iki farklı şekildedir. Bunlar; ArapFars geleneklerine dayalı olan ve gelişme sürecinde millileşen divan edebiyatı ve Türklerin milli edebiyatına bağlı gelişip çeşitlenen Türk halk edebiyatıdır (Artun 2004 :54). Klasik şekli ile XVI. yüzyılda teşekkül eden Âşık Edebiyatı, Türklerin ilk edebî gelenekleri olan Ozan-Baksı edebiyat geleneğinin değişen zaman, mekân, inanç, dünya görüşü ve yaşam şeklinin etkisiyle Türk Halk Edebiyatının Anonim ve Tekke edebiyatları ile birlikte üç kolundan biri olmuştur (Günay 2018: 221-222). XV. yüzyıldan itibaren “âşık” ve “âşık şiiri” kavramları gelenekteki yerini almaya başlar. Âşıklık ve âşık tarzı şiir söyleme geleneğini Anadolu sahasında ancak XVI. yüzyıldan 4 günümüze kadar olan değişim evreleri izlenebilme imkânı bulmuştur (Düzgün 2017: 287). Sözlü kültürde icra edilen âşık tarzı şiirlerin zaman içinde unutulmuş olması veya değişikliğe uğramış olması nedeniyle ilk örneklerinin ne şekilde tertip edildiğini tespit etmek oldukça güçtür (Mazıoğlu 1982: 32). Halk Edebiyatı ve Halk Biliminin önemli kaynaklarından olan Divan ü Lûgat-it Türk, Dede Korkut kitabı, Kutadgu Bilig ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Âşık Edebiyatı ile ilgili hem çeşitli meselelere rastlanmakta hem de mukayeseli araştırma yapılabilmesi için yardımcı kaynak niteliğini taşımaktadırlar (Günay 2018: 17). Çobanoğlu, âşıkların yetiştikleri çevre olarak 16. yüzyıl sonlarında bir Türk ve Müslüman sosyo-kültürel kurum olan kahvehaneleri ve tekkeleri işaret eder (Çobanoğlu 2007: 12-13). Şükrü Elçin, sözlü gelenekte üretilen ve tüketilen saz şiirinin ilk örneklerine cönk adı verilen defterlerde, bazı âşıkların hafızalarında, divanlarda ve tarihi kayıtlarda vasıtasıyla sayıca az bilgi edinmemizin sebebini divan edebiyatı mensuplarının saz şiirini yaratan şairlere düşmanlık beslemeleri, tezkirelerinde onların hayatlarına dair bilgilere ve eserlerine yer vermemeleri olarak açıklar (Elçin 1992:232). Bu sebeplerden dolayı XVI. asırdan Karacaoğlan, Kul Mehmet, Hayalî, Kerem Dede gibi bazı âşıklar hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Köprülü’ye göre; âşık Anadolu’nun muhtelif yerlerinde halk arasında kendisinin veya başkasının şiirlerini söyleyen saz şairlerine verilen bir isimdir. Yine halk arasında dolaşan birçok menkıbeler, bunların maddi ve cismani aşk’ tan manevi ve ruhani aşk derecesine yükseldiklerini, saz çalıp şiir söylemeyi de ilahi vasıtalarla yani ya bir mürşidin, pir ’in yahut Hızır Peygamber’in rüyada veya hakikatte tecellisi ile öğrendiklerini anlatır (Köprülü 2004 23-27). Doğan Kaya tarafından Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğün ‘de “Daha çok kırsal kesimlerde yetişen, şiirini saz eşliğinde ve hece vezni ile vücuda getiren, halk hikâyesi tasnif edebilen ve anlatabilen sanatçıya verilen ad” (Kaya 2010: 72) olarak ifade edilen âşıkların önemini ise Yolcu, “gerek kam-şaman adı verilen şahsiyetlerin ürettikleri sözlü ürünleri gerek epik dönemde ozan baksıların anlattıkları destanları bir şekilde yetiştikleri sosyokültürel ortamın özellikleriyle eriterek kültürel belleğin taşıyıcısı ve aktarıcısı olmuşlardır” diye ifade eder (Yolcu, 2019: 327). 5 Artun’a göre âşık; sazlı (telden), sazsız (dilden), doğaçlama yoluyla, kalemle (yazarak) veya bu özelliklerin birkaçını birden taşıyan ve âşıklık geleneğine bağlı olarak şiir söyleyen halk sanatçısıdır. Bu söyleme biçimine “âşıklık-âşıklama” âşıkları yönlendiren kurallar bütününe de ‘âşıklık geleneği’ adı verilmektedir (Artun 2019:1). Umay Günay, âşık-şair tipinin ölçütünü şunlara bağlamıştır: “Maddî veya manevî bir sıkıntı sonunda çoğunlukla kutsal sayılan bir yerde uyku ile uyanıklık arasında görülen rüyada pir elinden içilen bade veya yenilen bir gıda maddesi ile sade kişilikten sanatçı kişiliğe ve kâmil insan mertebesine ulaşılmaktadır. Bu rüya âşık adayına, sanat gücü (irticalen şiir söyleyebilme-saz çalabilme), dünyevî ve ilahî aşk, ilim (İslamî bilgiler) kazandırmaktadır.” Doğan Kaya, âşıkların çeşitli vesilelerle âşıklığa başlamaları üzerinde durur. Ona göre, usta-çırak ilişkisi, ustamalı şiir söyleyerek ve çevredeki âşıklardan etkilenerek âşık olma, türkülü hikâye dinleyerek veya okuyarak âşıklığa başlama, sazlı-sözlü ortamda yetişme, rüya sonrası âşık olma, etki sonucu âşık olma, dert, sevda sebebiyle âşık olma, ruhi depresyon sonucunda âşık olma, millî duyguların baskın gelmesiyle âşık olma ve diğer sebeplerin kendisini göstermesiyle kişiler âşıklığa yönelir (URL-1). XVII. yüzyılda Âşık Ömer, Gevheri ve Karacaoğlan gibi önemli ve etkin temsilcilerinde yer aldığı âşık tarzı kültür geleneği belirginleşen icra ve muhtevasıyla klasikleşen formlarını alır. Çobanoğlu, yukarıda verilen simlerin yanında bu yüzyılda yaşamış belli başlı temsilciler arasında Kayıkçı Kul Mustafa, Bursalı Âşık Halil, Kuloğlu, Benli Ali, Üsküdarî, Kul Deveci, Gedâyi ve Piroğlu gibi isimleri de sıralar (Çobanoğlu 2007: 16). XVIII. yüzyılda halk şiirinin yaygınlaşmasına, sayıca çok âşığın olmasına ve İstanbul’da her kesim insanı tarafından sevilmesine rağmen önceki yüzyıla göre daha zayıf kalarak Gevherî ve Âşık Ömer gibi halk şairinin yetiştiği görülmemektedir. Bunun sebebi bir kısım şairlerin divan şairlerine özenmesi ve divan edebiyatının gölgesinde kalmasıdır (Kabaklı 2008: 93-94). Bu yüzyılda önde gelen âşık simalarını şöyle sıralayabiliriz: Levnî, Katibî, Nigarî, Âşık Süleyman, Abdî, Kara Hamza, Nakdî, Âşık Sadık, Âşık Nurî, Âşık Halil, Âşık Derunî, Neşatî vd. (Köprülü 2004: 346). XIX. yüzyılda büyük önem kazanan âşık edebiyatı, klasik edebiyatın mahallileşme akımının tersine, âşık şiiri divan edebiyatının tesiri ile halka ve halkın 6 zevkinden uzaklaşmaya başlamıştır. İstanbul’da ve imparatorluğun diğer büyük kültür merkezlerinde yetişen âşıklar, XVIII. yüzyıl âşıkları gibi Âşık Ömer ve Gevherî etkisinde kalarak aruz veznini kullanmış ve şiirlerinde daha çok yabancı tabiler ile tamlamalara yer vermişlerdir (Köprülü 2004: 469). Divan edebiyatına mensup kişilerin âşık tarzına ilgileri ve âşık tarzı şiirlerin klasik, dinî- tasavvufî temalara yönelmelerinin temel nedeni daha önce de bahsettiğimiz birbirlerinden bağımsız üç şiir geleneğinin batılılaşmanın sonucu olarak yeni edebiyat anlayışları benimsemeleridir (Çobanoğlu 2007: 16). Türk saz şiiri XIX. asırda önemli hale gelerek geleneğin en parlak devri olmuştur. Bu yüzyılda yetişen âşıkların dikkat çeken başlıca özelliği aruz ölçüsüne ağırlık vermeleri olmuştur. Yüzyılın bir diğer önemli özelliği ise “Âşık Kolu” adını verdiğimiz usta-çırak ilişkisinin ilk örnekleri tarihimizde yer alır. Emrah, Ruhsatî ve Şenlik ile ilgili âşık kolları yetişmeye başlar (Sakaoğlu 1992: 293-294). XIX. asır âşıkları İstanbul ve tüm yurtta varlıklarını göstermektedir. Sayıları artan âşıkların şehirlerde locaları, kahvelerin ve İstanbul Tavukpazarı’nda merkezleri vardır. Buralarda toplanan şairler saz ve söz fasılları yaparlar. Bu dönemde seçilen bir âşık hükümet tarafından resmen loncabaşı (âşıklar kâhyası) tayin edilmiştir (Kabaklı, 2008: 109). Bu dönemde II. Mahmut’un âşıkları koruması âşıklık geleneğini ve âşık edebiyatını yeniden canlandırmıştır. Gelenek “semaî kahvehaneleri” ile gezici âşıkları bu kahvehanelere toplayarak koşma, mani, destan gibi şiirler söylenmiş, ramazan, bayram ve cuma geceleri büyük toplantılar yapılmıştır (Artun, 2019: 341). Halkın ilgisi çeken bu mekânlara gelen âşıkların genellikle tulumbacı olmalarından dolayı buralara “tulumbacı kahveleri” de denir (Kaya: 2010: 81). Bu yüzyılda: Şenlik, Sümmanî, Dertli, Dadaloğlu, Muhibbî, Ruhsatî gibi önemli âşıklar yetişmiştir (Sakaoğlu:1989: 293). XIX. yüzyıl diğer saz şairleri şunlardır: Seyranî, Zihnî, Âşık Figanî, Âşık Gedâyî, Nigarî, Tanburî Mustafa, Deli Boran, Lutfî, Ferdî, Meydaî, Cevrî, Mivmerî, Âşık Kemalî vd. (Köprülü, 2004: 467). XX. yüzyılın başlarında yaşanan sosyal ve siyasal olaylar, Batılılaşma hareketi ile gelen reform ve yenilikler halkın geleneksel değerleriyle çatışmıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonraki dönemlerde sanatta ve edebiyatta halkçılık ve halka doğru hareketleriyle halkın dil ve edebiyatıyla oluşabilecek millî edebiyatı savunan 7 aydınların halk kültürüne ve edebiyatına ilgisi artmıştır. Bu değişimlere ayak uyduran âşık tarzı, tür ve içerik bakımından yenilenme sürecine girmiştir (Aslan 2010: 249). Bu yüzyılda 45’lik denilen küçük plaklarda âşık sesi işitilir olmuş, hatta gazetelerde yayınlanan ilanlarla ticari meta haline getirilmiştir. Çağın imkânlarından faydalanmak isteyen âşıklar kaset piyasasında da kendilerini göstermişlerdir (Sakaoğlu 1992: 300). Medeniyet ve teknolojideki değişimlere ayak uydurmaya çalışan âşıklar, radyo ve televizyon gibi iletişim araçlarının halkın ilgisine nail olmasına rağmen varlıklarını sürdürdüler. Âşıklara ilginin azaldığı dönemde Konya, Sivas gibi çeşitli illerde düzenlenen “âşıklar bayramı” ile şenlik, şölen gibi etkinliklerle tekrar halkı eğitme ve eğlendirme gayreti içinde olmuşlardır. Âşıklar hem halkla bir araya gelerek hem de plak, kaset gibi ses kayıt cihazlarıyla yüklendikleri misyona devam etmişlerdir (Kaya, 2010: 82). XX. yüzyılın önde gelen âşıkları şöyle sıralanabilir: Âşık Ferrahî, Âşık Veysel, Bayburtlu Hicranî, Ali İzzet Özkan, Âşık Efkarî, Âşık Habib Karaaslan, Posoflu Zulalî, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu vd. ile yetişen kadın âşıklardan Sarıcakız, Şah Turna, Âşık Nurşah vd. (Sakaoğlu, 1992: 300- 304). Âşıkların temsil ettiği Âşık Edebiyatı, Cumhuriyetten önce küçümsenmiş ancak sonrasında araştırmacılar tarafından üzerinde durularak çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır. Günay, âşık edebiyatı ve temsilcileri incelenirken âşıkların mensup oldukları geleneğin kurallarına önem verdikleri ve âşık edebiyatı ürünleri bireysel olmalarına rağmen gelenek içinde çeşitlendiği özelliklerinin daima göz önünde tutulması gerektiğini belirtir (Günay 2018: 42). Hâlâ hayatta olan âşıklar gelenekten büsbütün kopmamışlardır ve geleneği sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, Eskişehir’deki âşıklık geleneğine bakmakta fayda vardır. 2.1. Âşıklık Geleneğinin Eskişehir’deki Temsilcileri Eskişehir, İç Anadolu’nun kuzeybatı köşesinde yer alır. Güneyden Afyonkarahisar'ın Emirdağ ve İnsaniye; güneydoğudan Konya'nın Yunak; doğudan Ankara'nın Polatlı, Nallıhan ve Beypazarı; kuzeybatıdan Bolu'nun Göyük; batıdan Bilecik'in Gölpazarı, Söğüt, Bozüyük ilçeleri ve Kütahya ile çevrelenmiş durumdadır (URL-2). 8 Eskişehir, çevresi ile yoğun bir kültür alışverişindedir. Aynı zamanda edebî ve folklor açısından gerek eser gerekse şahsiyetler bakımından çeşitli örneklere sahiptir. Eskişehir eski ve orta çağlarda önemli yolların kavşak noktasında yer alan Yunanca Dorylaion adlı kentten adını alır (Büyük 2008: 14). Bizans’ın güçlü hükümdarı Justinyen’in döneminde Eskişehir ve çevresinde kurulan ticaret merkezli kentlerden biri Justinapolis (Sivrihisar) olmuştur. Bizanslıları Malazgirt’te mağlup eden Türkler (1071) Anadolu Selçuklu Devlet’ini kurarak Tuğrul ve Çağrı Bey önderliğinde Türk akınlarıyla Anadolu Türkleşmeye başlamıştır. Anadolu Selçuklu hükümdarı, Ertuğrul Gazi’nin aşiretini uçbeyliği olarak Eskişehir çevresine yerleştirmiştir. Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra Osman Bey hâkim olmuş ve Osmanlı Beyliğini kurmuştur. Bunun ardından 1289 yılında önce Eskişehir’i ve ardından da İnönü, Seyitgazi, Sivrihisar’ı kendi bölgelerine katmıştır (Koylu; Birgün 2015: 14-19). Eskişehir tarihin her döneminde ticari ve ekonomik açıdan önemli stratejik noktalardan olmuştur. 1919 yılının ocak ayında İtilaf Devletleri’nin Mondros Mütarekesi’nin maddelerinden biri olan; İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri gerekçesine dayanarak Eskişehir’de karargâh kurmuştur. Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1921’de Eskişehir’i işgal etmiştir. Türk ordusunun taarruzu sonucu 2 Eylül 1922 de Eskişehir düşman işgalinden kurtulur (URL-3). 1925 yılında Cumhuriyet döneminde il olan Eskişehir, bu dönemden sonra hızlı bir kentleşme yaşamış ve çok yönlü bir şehir haline gelmiştir. Eskişehir tarihini oluşturan işgallerin etkileri ile iklim şartlarının zorluğunun yanında halkın bu şartlar altında yaşayışı, geçim sıkıntısı gibi etkenler Eskişehir’de âşıkların varlıklarının sebepleri arasında sayılabilir. Eskişehir’de sayıları az olmasına rağmen Eskişehirli âşıklar gelenekte önemli bir yere sahiptir. Sanatında eşsizliği yüzyıllardır süregelen Yunus Emre’nin ve sözlü gelenekten var olup günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktarılan Nasreddin Hoca’nın bu topraklardan seslenişine tarihi kaynaklara bakıldığında şahit olunur. 9 Yunus Emre, Bektaşi Vilâyet-Nâmesinde (Menâkıb-ı H.B.V.) Eskişehir Sarıköylü olarak gösterilmekte ve bu köye defnedildiği bilinmektedir (Gökpınarlı 2009: 27). Nasreddin Hoca hakkında ilk bilgiyi veren Köprülü, Hoca Nasreddin’in 1208’de Sivrihisar’a bağlı Hortu köyünde doğduğunu belirtir. Elde edilen kayıtlı bilgiler ışığında Nasreddin Hoca’nın 1237-8‘de Akşehir’e göç ettiği belirtilir (Sakaoğlu 2013: 14). Eskişehir, Dini Tasvvufi Türk Şiirinin Anadolu’da kurucusu kabul edilen Yunus Emre ve mizahın temsilcisi Nasrettin Hoca ile birlikte birçok ozan, âşık ve sanatçı yetiştirmiştir. Eskişehir merkezinde ve Eskişehir’e bağlı köylerde geçmişten günümüze kadar yaşayan bazı halk şairleri şunlar: Âşık Pervanî, Âşık Sarıcakız, Mehmet Ali Alkan, Rasim Köroğlu (Koç: 2012: 68-73), Âşık Şemsi, Âşık Zülali, Nail Ulusman, Mustafa Kalaycı, Cemal Duru, Âşık Sefili, Pir Mehmet, İlhami Dede, Ali Efendi, Şeyh Sadık Efendi (Sarar 1985:309-324), Telli Suna. 1931’de Artvin’in Yusufeli ilçesi Okar (Havuzlu) köyünde doğan 1963’ten bu yana yaşamını Eskişehir’de davam ettiren Pervanî’nin asıl adı İsmail Çelik’tir. 19 yaşındayken bir ağacın altında uyuyakalan Pervanî’nin rüyasına üç pir gelir ve “Seni âşıklığa eriştireceğiz.” diyerek karşısına Mısır’ın Kenan ilinden güzeller güzeli Nazlıhan’ı çıkarırlar ve onları nişanlarlar. Ardından ikisine de üçer üzüm tanesi ikram edip eklerler: “Bu dünyada size kavuşmak yoktur.” Pirler ledün ilmini okutup ona Pervanî mahlasını verirler. Uyandıktan sonra olanı Marangoz Ahmet Ustaya anlatan Pervanî, ona birkaç şiir okur. Âşık olduğuna inanan usta Pervanî’ye dut ağacından bir saz yapar. Bu sazla birlikte Pervanî, deyişlerini köy halkına sunmaya başlar (Buttanrı 2017: 36-47). Âşık Nurşah’ın da içinde yer aldığı âşıklık geleneğindeki sayılı kadın âşıklardan biri olan Âşık Sarıcakız, 1948 doğumludur. Asıl ismi İlkin Manya’dır. Öğrencilik döneminde okulu vasıtasıyla gittiği Konya Âşıklar Bayramı’nda âşıkları görüp etkilenir ve saza yönelir. Öğretmen okuluna gittiği sırada edebiyat öğretmeni tarafından Karacaoğlan’ın sevgilisinin adı Karacakız olmasından yola çıkarak Sarıcakız mahlası verilir. Âşık Sarıcakız badeli âşık değildir (Koç 2017: 71) Bir diğer kadın âşık olan Telli Suna’nın aslı adı Telli Gölpek’tir. Eskişehir’in Alpu ilçesinin Sarıkavak köyünde dünyaya gelen âşık, Alevi- Bektaşi kültüründe 10 yetişmiştir. Gelenekte ustası olamayan Suna’nın şiirleri tür ve konu bakımından Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre’den izler taşır (Çınar 2008: 92-93). 1935’de Eskişehir’in Seyitgazi İlçesi Değişören köyünde doğan Sefili’nin asıl adı İsmet Kutkan’dır. Âşıklığa gördüğü bir rüya ile başlayan Sefili, saz çalabilmekte ve kendi değişlerini icra edebilmektedir. Sefili mahlasını rüyasında gördüğü pir Veysel Karani’den almıştır (Özhan: 1992: 222) Görüldüğü üzere Eskişehir, âşıklık geleneği yönünden önemli temsilcilere sahiptir. Bu temsilcilerden biri de Âşık Nurşah’tır. Eskişehir’de doğup burada yaşamını sürdüren ve çalışmamıza konu olan Nurşah’ın hayatından söz etmek yerinde olacaktır. 11 BİRİNCİ BÖLÜM ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI 1. ÂŞIK NURŞAH HAKKINDA GENEL BİLGİ 1.1. Doğum Yeri ve Tarihi 24 Şubat 1950’ de Eskişehir ili Mihalıççık ilçesi Çardak köyünde doğan Âşık Nurşah’ın gerçek adı Durşen Mert'tir. Mihalıççık’ta “Semerciler” lakaplı kişilerin evinde dünyaya geldiğini belirten Âşık Nursah, doğum tarihinin de 1954 olup, evlilik dolayısıyla yaşının büyültülerek 1950 olarak nüfus kayıtlarına geçtiğini, doğum yerinin de Çardak köyünün babasıyla annesinin doğduğu köy olduğunu, yeni nüfus kayıtlarında yaşıyla beraber köyünün de değiştiğini söylemektedir. Âşık Nurşah'ın kızlık soyadı Aydın'dır. Mihalıççık’in tarihi M.Ö. 12. yüzyıla dayanır (URL-4). 1915'e kadar Ankara'nın ilçesi olarak kalan Mihalıççık'ın kuzeyinde Sündiken Dağları uzanır. İlçenin rakımı 1.325 metredir (URL-5). Mihalıççık ilçesine 10 km mesafede olan Çardak köyünün il merkezine olan uzaklığı yaklaşık 83 kilometredir (URL-6). Âşık Nurşah, “Köyüm Çardak (181)” şiirinde doğduğu yerden şöyle bahseder: Gönlümdesin sen her zaman, İki gözüm köyüm Çardak, Arzularım seni her an, Ana özüm köyüm Çardak. 1.2. Ailesi Babasının adı Osman Aydın, annesinin adı ise Zeynetiye Aydın’dır. Osman Bey minibüs şoförü, Zeynetiye Hanım ise ev hanımıdır. Ailesinin en büyük çocuğu olan Nurşah’ın kız kardeşinin adı Nurşen, erkek kardeşinin adı ise Mustafa’dır. Babasının eve kuma getirmesi üzerine annesiyle babası ayrılmıştır. Daha sonra Zeynetiye Hanım Sekiören köyünden Habip Özlen ile evlenir. Bu evlilikten de üç kız ve bir erkek çocuğu dünyaya gelir: Metin, Gülay, Tülay ve Filiz. Âşık Nurşah’ın babasının Nilüfer Hanım’dan olan çocuğunun ismi ise Nuray’dır. Âşık Nurşah bir yaşındayken erkek kardeşinin dünyaya gelmesiyle kardeşini kıskanmış kendi deyimiyle kumalık gütmüştür. Bunun üzerine babaannesi Nurşah’ı yanına alarak büyütmüş, evlendirmiştir. 12 On iki yaşındayken eşi Mehmet Bey ile evlendiğini söyleyen Nurşah’ın ikisi kız, biri erkek olmak üzere üç çocuğu vardır. Âşık Nurşah’ın büyükten küçüğe doğru çocuklarının adları; Aynur, Binnur ve Murat’tır. Aynur’dan sonra iki kız çocuğu, Binnur’dan sonra bir kız çocuğu bebekken vefat etmiştir. Vefat eden kızlarının adları Çiğdem, Serap ve Gülnur’dur. Eşinin erkek çocuk istediğini belirten Nurşah, eşinin sülalesindeki kişilerin kız çocuklar doğurduğu için onu yadırgadıklarını, eşine şakalar yaparak “Erkek adamın erkek çocuğu olur.” dediklerini ifade etmiştir. Oğlu Murat’ın doğumundan önceki dönemi şöyle anlatır: “Odunpazarı’da evimde otururken sünnet arabalarında geçen sünnet çocuklarını gördükçe benim de erkek evladım olsun diye dua ederdim.” Duasının kabul olduğunu söyleyen Âşık, izlediği film olan Kara Murat’tan etkilenerek oğluna Murat ismini verdiğini ifade eder: “Sinemada Kara Murat’ı izlerken ‘Allah’ım bana bir oğlan ver de Fatih’in fedaisi Kara Murat gibi olsun.’ derdim. Şimdi de oğlum jandarma görevlisi oldu. O duam da gerçek oldu diyebiliriz.” Âşık Nurşah ailesine olan sevgisini, özlemini ve sitemini dile getirmek için çok sayıda şiir kaleme almıştır. Şiirlerinde çocuklarına ve eşine nasihatlerde bulunmuştur. “1954'te Dünyaya Geldim” adını verdiği şiirinde âşık bizlere kendini tanıtır: Mihalıççık Çardak köylü, Durşen Mert mahlas Nurşah'ım. Türk soyundan Kayı boylu, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. Eskişehir, ilim benim, Yunus Emre yolum benim, Hoş konuşur dilim benim, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. Zeynetiye Osman kızı, Türkümle çalarım sazı, Kadın âşıklıkta özü, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. 13 Aynur, Binnur, oğlum Murat, Can yoldaşım eşim Mehmet, Öz geçmişimden bir demet, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. 1.3. Öğrenim Hayatı Öğrenim hayatına Mihalıççık Atatürk İlkokulunda başlamıştır. Dördüncü sınıfa kadar burada okuyan âşık, beşinci sınıfı annesinin özlemini gidermek için gittiği Çardak’ta okumuştur. Evlendikten ve çocuklarının doğumundan sonra Odunpazarı’da evlerinin yanında bulunan Nasrettin Hoca Ortaokulunda öğrenimine devam etmiştir. Âşık Nurşah dışarıdan eğitim alıp sınavlara girmesinin ardından 27 Haziran 1997’de ortaokul diplomasını almıştır. 1.4. Mesleği Âşık Nurşah’ın ev hanımlığı dışında uğraştığı bir meslek dalı uzun süre olamamıştır. Kendisini eşine ve çocuklarına adayan Âşık, 2014 yılında Eskişehir gazetesine yazılar yazmıştır. Yazılarında gittiği festivallerdeki ve etkinliklerdeki deneyimlerine yer vermiştir. Eskişehir gazetesinde görev yaptığı sırada muhabirlik de yapan Âşık Nurşah’ın geçici basın kartı da bulunmaktadır. Muhabirlik ile âşıklığın ayrı dünyalar olduğu, kendisinin âşıklığa sahip çıkması gerektiği şeklinde eleştirilince bir müddet sonra muhabirliği bırakmıştır. Polis olmak istediğini söyleyen Nurşah, yaşının küçük ve evli olmasından dolayı polis olamadığını anlatmaktadır. Yine de 2010 yılında Odunpazarı karakolunda gizli polis olarak gayrı resmi görev almıştır. Emniyet Müdürünün kendisine teşekkür ettiğini söyleyen Âşık, görev sırasında başına bir şey gelmesinden korkulduğu için göreve devam ettirmeme kararı alındığını ifade etmiştir. 1.5. Yaşadığı Yer Nurşah, Eskişehir’de Odunpazarı ilçesine 3 km mesafede olan Çankaya mahallesinde yaşamaktadır. Mahalle Eskişehir’in yüksek bölgesinde yer almaktadır. Mahalleye yakın şehir mezarlığı vardır. Âşık Nurşah, Yeni Evden Bir Hikâye adlı şiirinde mahallesinden şöyle bahseder: 14 Leyla diye gezen Mecnun gibiyim En son sardı bir bayırı dizlerim Yokuş benim ben yokuşun gibiyim Bir tepeden yol seyreder gözlerim Akşam olur şehirden bir manzara Bakarım bu doyulmaz can güzara Bir köşede hazin duran mezara İnce hayal düşten zaman özlerim 1.6. Hacca Gitmesi “Halk âşığından Hak âşığına dönüşmeye başladım” diyerek dönemi anlatan Âşık Nurşah, 2004 yılında Hac’dan döndükten sonra Hafızlığa başlamıştır. “Bu dönemde ben kabuğuma çekildim, evimde okumalar yaptım. Eskiden beri Yunus Emre âşığıydım ama döndükten sonra kendimi tasavvufta buldum.” demiştir. İrticalen şiir söyleyebilen âşık, “insanlık şiirleri” dediği şiirlerinde hemen hemen her konuya yer vermiştir. Gündemi takip eden âşık, hastalıklar, doğal afetler gibi konularda da şiirler kaleme almıştır. Hacca giden ve Umre ziyaretlerinde bulunan âşık, ziyaretlerden sonra saz çalıp söz söylemeyi bırakmıştır. “Kadının sesi haramdır.” düşüncesiyle sazını çalmayan Nurşah, Diyanet İşleri Başkanlığı’na danışıp kötüye kullanmadığı müddetçe devam edebileceğini öğrenince yeniden sazını eline almıştır. Arada bir sazı ile programlara katılmaya devam ettiğini ifade eden âşık, son zamanlarda yorgun olduğunu, sazının duvarda kaldığını söylemiştir. Sazının ona küstüğünü söyleyen Âşık, şiirler yazmaya devam etmiştir. 15 2. ÂŞIKLIK GELENEĞİNDE GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR VE ÂŞIK GELENEKLERİ 2.1. Âşıklığa Başlaması Âşıkları sanatlarına başlamalarında kendilerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen faktörler vardır. Her ne kadar Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği içerisinde yerini almasını sağlayan en etkili faktörlerden biri görmüş olduğu rüyalar olsa da doğumu öncesi yaşananlar, çocukluğu ve yetiştiği çevre de âşıklığa başlamasını önemli derecede etkilemiştir. Küçük yaşlarda şiire, saza ve söze hevesli insanlar vardır. Bu heves kendisinin de şiir yazmasına vesile olur. Duyduğu, okuduğu şiirler ile içinde yaşadığı halk kültürü, kendi şiirleri için bir zemin oluşturur. Böylelikle kişinin özündeki şairlik yeteneği gün yüzüne çıkar (URL-7). 4-5 yaşlarında şiire ilginin başladığını ifade eden Nurşah, artık tamamını hatırlamasa da babaannesinden dinlediği kadarıyla o yaşlarda iken köyde harman süren ailesi için şiir yazıp “türkü yaktığını” anlatır. Hatırladığı şiiri ise şu şekildedir: Babam kamyon sürse, Tekeri ben olsam. Bu çileyi çekmeden, Şu günde ölsem. 1978 yılında Eskişehir’de düzenlenen Âşıklar Şölenine izleyici olarak giden Nurşah, burada şiir okuması için sahneye davet edilir. İlgi görmesinin ardından çeşitli festival ve etkinliklere katılmaya başlar. Âşık Nurşah, sahneye ilk çıkışını şöyle anlatır: “Burada (Eskişehir’de) ilk âşıklar şöleni oldu. İrfan Ünver Nasrattinoğlu hocam ve bazı âşıklar Ankara’dan gelmişlerdi. Ben de âşıkların hastasıyım. Görmek istiyorum. Âşık nasıl kimsedir? Gittiğimde kapıcı beni içeri koymadı. Program salonda. Ben diyorum ki ‘bir şey yapacak değilim âşıklara, onlara özeniyorum, onları görmek istiyorum.’ O arada başı biraz parlak, orta boylu, yüzü güleç biri geldi. Ne yaptığımı sordu. ‘Sen de mi âşıksın?’ dedi, dalıma vurdu. ‘Yok.’ Dedim. Âşıkların hastası olduğumu söyleyince beni içeri aldı. Orada Sarıcakız ve başka kadın âşıkları gördüm. ‘Sen de bir şey yazıyor musun?’ dedi İrfan abi. ‘Bir şeyler karalıyorum ama âşık ya da şair değilim’ dedim. Beni sahneye çıkarttı. Ben de irticali olarak; “Kuşlar gibi kanadımı çırpa çırpa/ Geldim Yunus Emre’m sana geldim” diyerek şiirimi 16 okudum. Ondan sonra beni bırakmadılar. Yetişmeye başladım. Aldılar beni bakanlığa kaydettiler. Festivalmiş, şurasıymış, burasıymış gitmediğim bir Amerika kaldı. Amerika’ya da davet edildim ama gidemedim.” 2.2. Mahlas Alması Âşıklar şiirlerinin son dörtlüğünde çeşitli şekillerde edindikleri mahlaslarına yer vermektedir. Asıl adı-soyadı Durşen Mert olan Âşık, şiirlerini Nurşah mahlasıyla kaleme almıştır. Âşıklık geleneği içinde mahlas almanın önemli bir yeri vardır. Âşık tarzı şiirde âşığın mahlas kullanması, o şiirin kime ait olduğunu göstermesinin yanı sıra şiirin sona erdiğinin de bir göstergesidir (Durbilmez 2020: 70). Saz çalmada ve notada kendisini geliştirmek isteyen Âşık Nurşah, yakınlarının tavsiyesi üzerine Eskişehir Halk Eğitim Merkezi’ne Halk Müziği Korosu’na kurslara gitmiştir. Kursta Erkan Ertuğ’dan nota dersi alan âşık, notalı çalmayı bir türlü öğrenemez, notasız çalıp söyler. “Bir gün Ertuğ Hocam bana sen âşıksın dedi. Ben de yanlış anlayıp itiraz ettim. Evli ve çocuklu olduğumu söyledim. Onun demek istediği Âşık Veysel gibi bir âşıkmış meğer. Sen halk ozanları gibi halk âşığısın deyince anladım.” Ardından Ertuğ ile Seyitgazili Âşık İsmet Sefili Durşen Mert’in irticali olarak söylediğini gördükten sonra onun halk âşığı olduğunu söyleyip birlikte âşığa mahlası olan “Nurşah” ı vermiştir. Derlenen Âşık Nurşah şiirlerinde; Nurşah mahlasının kullanıldığı görülmektedir. Nurşah mahlasını, son dörtlüğün ilk dizesinde kullanmasına örnekler: Örnek 1 Örnek 2 Nurşah'ım gül bahçesinde Nurşah’ım sözümüz bitmez, Açılan el, bohçasında, Bağda bülbül boşa ötmez, İlleriyle çehresinde, Vatan aşkı bizden gitmez, Bakın tarihiyle pınar. Namımız İsa Kayacan. Âşık, mahlasını kullanırken “Nurşah der”, “Der Nurşah” gibi kalıplaşan ifadeleri de şiirlerinde geçirir: 17 Örnek 1 Kiminin eşi var bekler, Kiminin kardeşi bekler, Der Nurşah can başı bekler, Böyle bir düş gülmez olsun. Örnek 2 Ne diyeyim ne bilmem ki ben sana, Tabi Rabbim acır ise yar bana, Görüşmekse bir zamandır insana, Der Nurşah'ım çöller girdi araya. Örnek 3 Nurşah der ilk müjdem kadın, Böyle yazdım zafer adın, İl içinde, birdir yad'ın Anadolu'm Eskişehir. Âşık Nurşah, “Nurşah” mahlasını genellikle son dörtlüğün ilk dizesinde kullanmıştır. Öte yandan şiirlerinde son dörtlüğün ikinci dizesinde de mahlasını kullandığı şiir örneklerine rastlanır: Örnek 1 Örnek 2 Seneye yine bekleriz, Kültür anlatmakla bitmez, Nurşah candan dilekleriz, Nurşah boş sözü laf etmez, Şimdi hoş çakalın deriz, Dünyası bizlerden gitmez, Hoş geldiniz, güle güle. Kültür çalar sazımızda. Âşık, şiirlerinde bitiriş/son dörtlüğünün üçüncü dizesinde de mahlasını kullanmıştır: Örnek 1 Örnek 2 Gönlümde güllerin açtı, Bir Sıraselviler, bir Ok meydanı, Bahar çiçeklerin saçtı, Camiden ses gelir ezan zamanı, Bu Nurşah badeni içti, Nurşah'ın damarda kurumuş kanı, Gören sever Seni İznik. Lokmanı bulunmaz büyük hikmettir 18 Nurşah, mahlasını şiirin son dörtlüğündeki dördüncü dize de kullanır. Örnekler: Örnek 1 Nurşah, söyler vatan anam. Dünyam senin bakışında, Halkın yüce yârisin sen, Evren yaşar nakısında, Yeşeren dağ, varısın sen. Örnek 2 Âşıkların Pir'isin sen, Dört mevsim bahar kışında, Nurşah'a feyz ettin Veysel. Nurşah’ın şiirlerin mahlasının başına “Âşık” sıfatını da ekleyerek “Âşık Nurşah” mahlasını tapşırır: Örnek 1 Örnek 2 Âşık Nurşah'ta bu turda, Âşık Nurşah, methin bitmez, Az mı sazın çaldı şurda? Bülbüller boşuna ötmez, Yanında kızı Binnur'da Gurbette hayalin gitmez, Gül gülcüm gül gül Silifke. Doğduğum yer Mihalıçcık. 2.3. Usta- Çırak İlişkisi Âşık Nurşah’ın çevresinde ve ailesinde başka âşık yoktur. Çırak yetiştiren kimsenin de olmadığını belirten âşık, kendisi de çırak yetiştirmemiştir. Âşık, “Bizim burada âşık yetişecek kız çocuğu yoktu. Cennet (komşu kızı) ve başka bir kişi gelip gitti yanıma. O zamanlarda kız kaçırma olayları vardı. Gelen kızlara bir şey olursa benden bilirler diye korktum. Burası Doğu gibi değil gelenek Doğu’da. Yanıma kız ve erkek çocukları gelip gitti ama başından sonuna kadar çırağım olmadı. Gelenleri de halk eğitime yönlendirdim. Benim de ustam olmadı. Mesela Konya Âşıklar Bayramı’na gittiğimde bir sohbette bir şeyler sordum. Reyhaniyi gördüm ona sordum. Taşlıova’yı gördüm ona sordum. Kars Posof’tan Ümmani ile bir yerlere gittiğimizde ona sorular sordum. Eskişehir’de geleneğin yaygın olmadığı dönemdi. Kimisi Kars’ta kimisi Erzurum’daydı. Onlara yanlışımı düzeltmeleri bana yol göstermeleri amacıyla mektuplar yazdım. Ama her zaman ustam da çırağım da kendim oldum. Fakat yanıma senin gibi gelen talebelere çırağım derim. Onların tez çalışmalarında yoldaş olurum” demiştir. “Kendi söz ve müziğimi çalıp söylüyorum başkalarının türkülerini çalıp söyleyemiyorum” diyen Âşık Nurşah, usta mallarından olan Reyhani’den ara sıra 19 okuduğunu belirtmiştir. Reyhani ile atışmalar yaptığını anlatan âşık, “Reyhani aşk dizi dizi/ Yunus Mevlan’nın izi/ Hünkara götürün bizi/ Haydar haydar dedik geldik, derdi. Ben de ona cevap verirdim ama onun söyledikleri de kulağımda kalırdı” der. Bunun dışında kendisi için “Yunus Emre âşığıyım” diyerek şiirlerinde Yunus Emre’nin izlerini takip ettiğini belirtmiştir. Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Ahmet Yesevi gibi önemli şahsiyetler de kendisinin âşıklık geleneğinde yetişmesini sağlayan ilham kaynakları olmuştur. 2.4. Bade İçme- Rüya Görme Âşık Nurşah, “Hak vergisi” olarak gördüğü “bâde içme” geleneğini yaşamıştır. Âşık oluşunu rüya görme ve bâde içmeye bağlayan âşık, “bâdeyi kimileri bir tür içki olarak nitelendirse de ben su- şerbet içtim.” şeklinde ifade eder. Âşıklığa geçiş evrelerinde en sık karşılaşılan etken âşığın rüya görmesi ve rüyada dolu veya bâde içmesidir. Bazı âşıklar rüyalarını hatırlamamaktadır. Hatırlayanlar arasında da gelenek gereği rüyalarını anlatmamayı tercih eden âşıklar mevcuttur. Kimi âşıklar ise “bâdeli âşığa” inanmamaktadır (Artun, 2019: 66). Günay’ın ifade ettiği gibi rüyalar, âşıkların hayatlarını değiştirmekle beraber, sanatçı kişiliği kazanmalarına yardımcı olmaktadır. Rüyada Pir elinden bâde içen âşık tanrı aşkını, sevgili aşkını ve saz hünerleri ile bilgilerini kazanmaktadır. Âşık uyandığı andan itibaren çevresi tarafından ilgi görmeye başlar, saygı ve sevgi duyulan kişi olur (Günay, 2018: 131). Nurşah, badeli âşık için “Badeyi Hak’tan alan, halkın verdiğini Hakk’a, Hakk’ın verdiğini halka veren kişidir.” şeklinde tanımlar. Nurşah, rüyasında dağda bir çeşmenin yanındayken eskiden kullanılan zincirli bir tas ile suyu içtiğini anlatır. Eşine de içirmek istese de at arabalarının hızlanmasıyla ona suyu içiremediğini anlatır. İkinci rüyasını da evlendiği dönemde samanlıkta uyurken gören Âşık, “hâlâ gözümün önündedir, hatırımdadır.” der. Rüyasında bir Dede atın üzerinde yanına gelir. Der ki; “Kızım çabuk söyle acelem var. Benimle gelmek ister misin yoksa şiir elimi mi vereyim?” Bunun üzerine korkan Nurşah’a Dede, “Korkma, geleceksen bin atımın arkasına.” der. Korku ve aceleyle “Şiir ver, şiir ver.” dediğini anlatan Âşık Nurşah, “Keşke onunla gitseymişim.” şeklinde pişmanlığını ifade etmiştir. Nurşah, âşık olmada bâde içme olayının dışında kendisinin doğumu öncesi ve sonrasında yaşanılan olayların da etkisi olduğunu düşünür. Doğumuna kadar annesinin 20 uzun süre çocuğu olmaz. Bunun için aile Eskişehir’de Sarıköy denen mevkide bulunan Yunus Emre türbesine gider. Burada çocuk sahibi dileğinde bulunulur ve kurban kesilir. “Yunus Emre’nin yüzü suyu hürmetine annem bana hamile kalır.” diyen Âşık, isminin de “dünyada dursun, yaşasın” amacıyla Durşen konulduğunu anlatır. Kendisini bu vesileden dolayı “Yunus Emre’den şerbetliğim var” diye tanımlar. 2.5. Saz Çalmaya Başlaması “Allah bana söz verdiği gibi saz verdi, saz verdiği gibi irtical verdi, irtical verdiği gibi de müzik verdi.” diyen Âşık Nurşah, saz çalmaya başlamasının da rüya ile gerçekleştiğini belirtir. Yapılan görüşmeler sırasında âşıklığa geçiş evresinin rüyalarının aracılıyla olmasından dolayı “Ozan teyze sen de hep rüya mı görüyorsun?” şeklinde eleştirileceğini düşünmüş ve buna cevap olarak “Bunların hepsi bana Allah tarafından gönderildi” demiştir. Âşık saz çalmaya başladığı dönemde Odunpazarı’nda oturmaktadır. Evi için “Oturduğum ev yatırlıymış. Bunu ev sahipleri, mahalle biliyor. Şeyh Şahabettin tekkesinden gelme.” der. Nurşah, saz çalmaya oturdukları bu evde 12 yaşındayken başlar. Rüyasına erenlerin geldiğini belirtir. Devamını ise şöyle anlatır; “Tekbir ile saz verilir mi? Bana erenler Allahu Ekber! Diye diye saz verdiler.” Bu rüyanın ardından saza ilgi duymaya başlar. Komşusu Cennet ona bir saz verir. Nurşah o dönemde henüz 12 yaşındadır ve evlidir. Eşi onun saz çalmasına kızacak diye korkar ve ondan gizli gizli çalar. Bir gün eşine yakalanır. Bana vur, saza vurma.” diye kocasına başkaldırır. Saz çalmaya heveslendiğini, sazı komşusundan aldığını anlatır. Eşi ona kızmaz ve en büyük destekçisi olur. Nurşah bu durumu şöyle anlatır; “Benim şiirlerim düştüyse de bir yerlerden buldu getirdi. Programlarda onu hep yanımda götürdüm. O da bunu Allah rızası için yaptığımı gördü.” 2.6. Ezgi ile İcra ve Makamlar Âşıklar deyişlerini, türkülerini, destanlarını, atışmalarını sazları eşliğinde söylerler. Ezgi ile söz âşık tarzı söyleyişte birbirlerini tamamlar. Âşıklar türkü, koşma, destan gibi şiirlerini sözlerine ve konuya göre belli bir ezgi ile saz eşliğinde icralarını gerçekleştirirler. “Makam” adıyla Klasik müzikte yer alan bu ezgilere âşık tarzı şiir geleneğinde de “makam” veya “hava” denir (Arslan, 2018: 242-243) 21 Öztuna makamı, “Bir durak ile bir güçlünün etrafında, onlara bağlı olarak bir araya gelmiş seslerin umumi heyeti” olarak tanımlar (Öztuna, 2000:208). Âşıklar usta malı şiirleri söyledikleri gibi musikide de usta malı eserleri kullanarak şiirlerini hazır ezgi kalıplarına göre icra ederler. Âşıklarda sözleri ezgi kalıplarına uydurmada birtakım zorlamalar görülebilir. Bu hal şiire mısra eklenmesini ya da düşmesini, mısranın uzaması ya da kısalması gibi durumları ortaya çıkarır (URL-8). Öcal Oğuz, ezginin bir âşıktan başka bir âşığa, bir yöreden başka bir yöreye göre farklılık gösterdiği ve klasik musikideki makam düzenine benzemeden, tavır, ağız, üslup gibi küçük farklılıklarla ayrıldığını ifade etmektedir. Makamı kavram kargaşasını önlemek için “tavır” olarak adlandırmaktadır. Makamın birden farklı âşığın adıyla anılması tavır farkından kaynaklandığını belirtmektedir (Oğuz, 2001: 28). Özarslan, âşık müziğinde kullanılan ezgilerin çoğunlukla mahalli özellikteki kalıp ezgiler olduğunu, “makam” kavramıyla anlatılmak istenenin “kalıp ezgi” olduğunu ifade etmektedir (Özarslan, 2001: 402). Âşık Nurşah da sazını bir kalıp çerçevesinde çaldığını, kalıp dışına çıkarsa makamın bozulacağını ifade etmiştir. Âşık Nurşah, şiirlerinde ahengi sağlayan kafiye, redif, ölçü, durak, ayak gibi özellikler dışında sazı eşliğinde icrasını gerçekleştirirken de ezgide ahengi sağlamak için şiirlerine uygun makamları seçmiştir. Âşık, makamlarının genellikle, halk müziğimizde çok yaygın olarak kullanılan hüseynî makamı, adını büyük olasılıkla âşık Garip’ten alan garip ayağı, hicaz ve uzun havanın bir türü bozlak olduğunu ifade etmiştir. 2.7. Etkilendiği Âşıklar ve Şairler Âşık Nurşah, ortaokul öğrenimi görmüş okuma yazma bilen bir âşıktır. Kendisini yetiştirirken sık sık kütüphanelere gidip okumalar yaptığını ifade etmiştir. Âşıklık geleneğini, gelenekte âşıklığı ve âşıklık evrelerinin nasıl olduğunu okuduğu kitaplardan öğrenen Nurşah, iyi bir âşığın sazı ve sözü ile pehlivan gibi güreşmesi gerektiğini dile getirmiştir. Âşık Nurşah herhangi bir âşık koluna mensup değildir. Yunus Emre’yi çok seven âşık, onun yolunu kendisine yol etmiştir. Şeref Taşlıova’yı kendisine manevi usta olarak kabul eden âşık Nurşah; Âşık Reyhani, Âşık Ummani, Murat Çobanoğlu gibi âşıkları da kendisine usta olarak görmüştür. Ruhsati, Sümmani, Âşık Veysel, 22 Köroğlu, Şeref Taşlıova, Reyhani, Murat Çobanoğlu gibi âşıkların şiirlerini örnek almıştır. Ailesinde kendisinden başka âşık olmadığını ifade eden Nurşah, Eskişehir’de ise kadın âşık olarak Doğançayır ilçesinde Suna Gökipek’in yetiştiğini ve kendisinin Eskişehir’in önemli temsilcilerinden olduğunu belirtmiştir. 2.8. Hayata Bakışı Hayatın değiştiğini ifade eden Nurşah, Allah’ın yarattığı her canlıyı sevdiğini belirtir. Dönemin sürekli bir değişim içinde olduğunu düşünen âşık: “Ölümler bile değişti, virüsler çıktı. Sevgili, eş, kadın cinayetleri arttı. Bunlar bana kıyamet alametleri gibi geliyor. Çocukluğumdaki, evliliğimdeki dönemle şimdiki dönem bir değil, çok şey değişti.” demiştir. Değişenin dünya değil de insanlar olduğunu vurgulayan Nurşah, artık tavrını beğenmediği insanlarla iletişim kurmadığını, nasihatlerini duymak isteyenlerle bir arada olduğunu söylemiştir. Hayvan sevgisinin artarak büyüdüğünü ifade eden âşık, yaralı hayvanlara da sahip çıkıldığını gördüğünde duygulandığından bahsetmiştir. Kendisinin de kuşlarla, kedilerle konuşarak neşe bulduğunu vurgulamıştır. Herhangi bir siyasi görüşe hiçbir dönemde yakın olmadığını belirten âşık, bütün görüşlere de saygı duyduğunu ifade eder. İnsanların farklı görüşlere sahip bireyleri dışlamamaları gerektiğini vurgular. Vatanı, milleti ile bir bütün olarak gören Âşık, Türk, Kürt, Laz, Çerkez veya Alevi- Sünni gibi ayrımlara karşı olduğunu, herkesin öncelikle insan olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyler. Nurşah, çeşitli yerel yönetim amirleriyle, yönetici pozisyonundaki kişilerle ve devlet adamlarıyla âşık oluşu sebebiyle dostluklar kurduğunu bu kişilerden menfaat elde etmediğini dile getirmiştir. İlişkileri karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesinde devam ettiğini ifade eden âşık, onlara olan sevgisini de şiirlerinde dile getirmiştir. 23 2.9. Başka Âşıklardan Söz Etme Âşık Nurşah’tan bir şâirname derlenmiştir. “Türkiye’m” redifli şairnâmesinde şu âşıklardan, şairlerden, Türk edebiyatının önemli isimlerinden, hikâye kahramanlarından, tasavvuf büyüklerinden söz etmektedir: Sümmani, Reyhani, Şenlik, Taşlıova, Âşık Veysel, Ali İzzet, Kayserili Develi, Seyrani, Ali Çatak, Bayburtlu Zihni, Ummani, Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre, Sarıcakız, Aslı, Karacaoğlan, Köroğlu, Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Zülali, Dadaloğlu, Ruhsati, Feryadi, Dertli, Nebi, Dede Korkut, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Nasrettin Hoca, Leyla- Mecnun, Tahir- Zühre, vd. Nurşah Şairnâmesi’nde adını geçirdiği âşıkların ve diğer şairlerin çeşitli özelliklerinde övgüyle söz etmektedir. Hem bu özellikleri anlamak için hem de sayısının az olması nedeniyle şairnâmeye burada yer vermeyi yararlı gördük: Sümmani’den Reyhani’ye Erzurum, Çok şairler şiir yazdı Türkiye’m. Şenlik’den Şeref’e pek çoğu derim, Dolaştı âlemi gezdi Türkiye’m. Bakın onlarda ki şu azimete, Âşık Veysel’inden Ali İzzet’e Her ilden bir sevgi doğdu hizmete, Çiçeği dalında süzdü Türkiye’m. Kayseri Develi’nin Seyrani’si, Ali Çatak, gibi, var divanesi, Bayburtlu Zihni’si ve Ummani’si, Gönül kaleminden sızdı Türkiye’m. Memleket şiiri kokar elleri, Emirdağ’dan eser gelir yelleri Ferhat’ın Şirin’in gonca gülleri Deldi kayaları kazdı Türkiye’m. 24 Akif Ersoy, Fatih, gibi aslanı, Sarıkamış’ından Mevlüt İhsani, Dede Korkut’tan boy veren insanı, Tarihi bağrında dizdi Türkiye’m. Biter mi şairi, Mevlana özü? Konya’dan bağlatır hünkâra sözü Hacı Bektaş Veli, Yunus’un izi, Eskişehir’inden feyzdi Türkiye’m Nasrettin Hoca’nın güldüren yüzü Ertuğrul Gazi’dir, kalplerin gözü, Seyit Battalgazi’den yol alır izi, Destanlar şehrinde yüzdü Türkiye’m. Her köşesi fikir Anadolu’muz, Şairlerle dolu dolu dilimiz Gönüller rahına çeker yolumuz, Mecnun’dan Leyla’ya közdü Türkiye’m. Türkülerle cihan oldu kalesi, Yusuf’un mısırda doldu çilesi, Tahir ile Zühre sevdi ölesi, Kınasın ellerde ezdi Türkiye’m Yaşayanlardan bugünü bazısı, Adanalı Ayşe, Çağlar, Arzu’su İstanbul’da Sarıcakız, Aslı’sı, Sürmelican, Elif kızdı Türkiye’m. Karacoğlan, döktü güller yaprakta, Pir Sultan’ım yaşlar sızar toprakta, Köroğlu, şahlandı dağlar şafakta, Çamlıbellerinden tozdu Türkiye’m. 25 Tokatlı Nuri’yi hatıra getir, Zile’den Niksar’a selamım götür, Van, Erciş’ten deyip yazdığım satır, Emrah’tan Selvi’ye gözdü Türkiye’m. Erzurumlu Emrah, Nihani âşkı, Kemali Bülbül’ün Samsun’dan meşki Zülali’nin olmuş Çifteler Köşkü, Dadaloğlu diyen bizdi Türkiye’m Ruhsati, Feryadi, hangisin sayam, Bolu, Gerede’de Dertli’yi diyem, Azerbaycan’a dek ünvanın yayam, Nebisi, Yusuf’u özdü Türkiye’m. Kıbrıs’ın şairi Rauf Denktaş’ı, Namık Kemal gibi var mı bir eşi? Şairler, âşıklar, yurdun güneşi, Göklerde bulutu çözdü Türkiye’m. Muhammed, aşkına taştı nehirler, Evliya, Ereni, bitmez bu yerler, Hocan, Doğan Kaya, şairnameler, Atalardan bahar yazdı Türkiye’m. Saymak ile bitmez yurdun ozanı, Eskişehir’den de kaynar kazanı, Nurşah gibi çoktur gurbet gezeni, Bizi gezdirende sazdı Türkiye’m. Âşık Nurşah, bazı âşıklara mahsus, övgü dolu şiirler söyleyip/yazmıştır. Nurşah’tan derlenen şiirlerden tespit edilenler şöyle sıralanabilir: Seyrani, Dadaloğlu, Karacaoğlan, vd. 26 2.10. Atışma Yapma Âşık Nurşah, doğmaca şiir söyleyebilen, başka âşıklarla atışma yapabilen âşıklarımızdan biridir. Çeşitli âşık şenliklerine, âşık bayramlarına ve programlara katılıp buralarda gerçekleştirdiği atışmalar, âşığımızın atışmada da usta olduğunu gösterir. Âşığın ikili ve üçlü atışmaları/ karşılaşmaları âşıktan tarafımızca derlenmiştir. Âşık Nurşah’ın tespit edilen ikili ve üçlü atışmaları/ karşılaşmaları yaptığı âşıklar şöyle sıralanabilir: a. İkili Karşılaşmaları 1. Şeref Taşlıova 2. Nedim Uçar 3. Âşık Kara 4. Âşık Yusuf 5. Âşık Reyhani 6. Halil Karabulut 7. Âşık Hayrani 8. Âşık Erdem b. Üçlü Karşılaşmaları 1. Âşık Yanguni- Âşık Ummani 2.11. Yaşnâme Artun, yaşnâmeleri, âşık şiirinde genellikle insanın ana rahmine düşmesinden itibaren ortalama yüz yaşına kadar insan ömrünün aşamalarını, yıllara göre karakterize ederek anlatan destanlar olarak tanımlar (Artun, 2011:269). Âşık Nurşah’tan derlenen 15 Mayıs 2000 tarihi düşülmüş yaşnâmesinde âşığın insandaki değişimleri ifade ettiği görülür: 27 Dokuz ayda gelir insan dünyaya Bir yaşında yürür gider hayata Dillenir konuşur gönlü hülyaya Sevincini verir gider hayata. Yedisinde başlar okul çağları Ömrün içinde yaşam bağları Görünür yavaşça asker dağları Yirmisinde varır gider hayata. Yaş yirmi beş, otuz, altmışa varır Emekliliği ya görmez ya görür Yaşnameye şöyle bir cevap verir Yorgunum der durur gider hata. Nurşah yaşın ömrü kısa olurmuş Gençlikten sonra kul kadrin bilirmiş Gençliği insandan çok şey alırmış Doğduğunu görür gider hayata. 3. ÂŞIK NURŞAH’IN VE ŞİİRLERİNİN YER ALDIĞI KAYNAKLAR Çalışmanın bu bölümünde Âşık Nurşah üzerine yapılan bazı çalışmalar, kitap bölümleri, makaleler ve bildiriler, dergiler, hakkında yapılan haberler, tezler ve âşığın eserlerinin dijital kültür ortamındaki varlıkları ayrı gruplar halinde kronolojik sıralama ile incelenmiştir. İncelemenin sonunda kadın âşıkların ve konumuz olan Âşık Nurşah’ın özelinde bakıldığında Âşık edebiyatının ve âşıkların yer aldığı çalışmalarda kadın âşık sayısı erkek âşıklara nispeten daha az yer aldığı görülmektedir. Hatta pek çok çalışmada kadın âşıkların yer almadığı görülmüştür. 3.1. Kitapları Âşık Nurşah’ın şiirlerinin yer aldığı kaynakların başında yayınlanmış üç adet kitabı bulunmaktadır. İlk kitap 1989 yılında Mansur Kaymak, Mustafa Kayacan ve İrfan Ünver Nasrattınoğlu tarafından hazırlanan “Kara Sevda Türküsü Âşık Nurşah 28 Bacı’nın Yaşamı ve Şiirlerinden Seçmeler” adını taşımaktadır. Kitabın başında “Bu benim İlk Kitabım” başlıklı Âşık Nurşah’ın kısa bir yazısı yer almaktadır. Yazıda eserin Mustafa Kayaca’nın Konya Selçuk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde mezuniyet tezinden yola çıkılarak hazırlandığı bilgisi verilir. Nasrattınoğlu da “Âşık Nurşah Üzerine” adını verdiği bölümde âşık ile tanışma hikâyesini ve âşık hakkındaki görüşlerini belirtmiştir. Kayacan da “Âşık Nurşah İçin” bölümünde Nurşah’ı “millî tecrübe hazinesi” olarak nitelendirir. Kitapta Âşık Nurşah’ın hayatı, âşık oluşu, onu âşıklığa hazırlayan etkenler, şiirlerinin konuları, kâfiye yapısı ve hece sayısı, sanat özellikleri ve Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneğindeki yerinden bahsettikten sonra âşıktan gelişigüzel seçilen 116 adet şiirine yer verilmiştir. Bu şiirler arasında âşığın başka âşıklarla olan karşılaşmaları ve notaya aktarılan eserleri notalarıyla birlikte yer almaktadır. Eserde yer alan önemli noktalardan biri de eserin sonunda âşığın Kara Sevda türküsü üzerine olan açıklamasıdır. Âşık türkünün sözlerini Eskişehirli Mustafa isimli bir genç ile sevdiği kız olan Muazzez’in ağzından dinleyerek şiire uyarlamış ve bestelemiştir. Âşık şiiri sazı eşliğinde ilk nerelerde okuduğunun bilgisini verdikten sonra Âşık Feymani’nin “Ahu Gözlüm Tut Elimden” türküsünün müziğinin kendisinin Kara Sevda türküsüyle aynı olduğunu fark ettiğini ve Feymani ile aralarında geçen konuşmayı anlatmıştır. Âşığın imzasını taşıyan ve Abdullah Oktay, Güven Tanrıverdi’nin hazırladığı ikinci kitap ise “Âşık Nurşah’ın Deyişleriyle 2000’li Yılların Yunus Emre’si” adını taşımaktadır. 1991 yılında Eskişehir Valiliği Yunus Emre Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları tarafından okuyucuyla buluşan bu eserde 131 şiir yer almaktadır. Şiirlerin bazıları ilk kitabındaki şiirlerle ortaklık göstermektedir. Kitabın sonlarına doğru “Atışmalar” bölümünde âşığın Nedim Uçar, Âşık Kara, Âşık Karslı Yusuf Yıldız, Âşık Reyhani, Âşık Yanguni ve Âşık Ummani ile olan atışmaları bulunmaktadır. Kitabın son bölümü “Notaya Alınmış Deyişler” ismini taşımaktadır. Bu bölümde “Türkün Kızı Türkün Sesi”, “Bir Seher Vaktinde Gördüm Yüzünü”, “Gel Gayrı”, “Selvi Boyu Kaşı Kara” ve “Var Beni” isimli şiirleri notalarıyla birlikte yer almaktadır. 29 Âşığa ait üçüncü kitap 1998 yılında Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Kültür Yayınları tarafından yayına hazırlanan “Sazıyla, Sözüyle, Müziğiyle ve Ödülleriyle Âşık Nurşah” tır. Eser âşığın “Eskişehir’den Asker Memed’in Öyküsü” adlı hikâyesiyle başlar. 223 şiirin yer aldığı bu kitaptaki şiirler daha önceki kitaplarda yer alan şiirlerin bazıları ile benzerlik gösterir. 3.2. Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller Sıra Yıl Yer Ödül 1 1981 Konya Âşıklar Bayramı Şeref Plaketi 2 1981 İstanbul Müziksan Vakfı Üstün Hizmet Ödülü 3 1983 Kayseri 2. Geleneksel Âşıklar Şenliği 4 1984 Trabzon Âşıklar Yarışması 5 1985 Kastamonu Şapka İnkılabı Törenlerinde Türk kadını temsilcisi Onur Plaketi, Takdir Belgesi 6 1987 Konya Âşıklar Bayramı Memleket Türküsü Üçüncü 7 1988 İzmir Âşıklar Yarışması Doğmaca Birinci 8 1989 Konya Selçuk Üniversitesi Âşıklar Şöleni Türkü Birinci 9 1990 Malatya İnönü Üniversitesi Âşıklar Şöleni Koçaklama İkinci 10 1990 Konya Selçuk Üniversitesi Âşıklar Şöleni Türkülü Hikâye Birinci 11 1990 Eskişehir Yunus Emre Kültür Sanat Haftası Jüri Özel Plâket 12 1991 Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında Folklor Araştırmaları Kurumu ve Anadolu Folklor Vakfı Halk Şairleri Arası Yunus Emre Şiiri Yarışmasında 13 1991 İzmir Âşıklar Yarışması 14 1991 HAŞ-KOOP Saz Şairleri Arası Söz ve Müzik Eser Yarışması 15 1993 İstanbul Türkiye Dergisi Antoloji Şiir Yarışması 16 1996 Konya Türkiye Âşıklar Bayramı Türkü Birinci 17 1997 Konya Türkiye Âşıklar Bayramı Doğmaca Türkü Birinci Dal Atışma ve Türkü Birinci ve İkinci Birincilik kupası Mansiyon Atışma ve deyiş Birinci Jüri Özel Plâket Mansiyon 30 18 1997 Burdur, Yusufça Kültür Sanat Festivali Atışma 19 1997 Trabzon, Mart 1921 İstiklal Marşımızın Kabulü ve 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümü 20 1998 Bursa Halk Ozanları Demeği Doğmaca Cumhuriyet altını 21 1998 Erzurum, Türkiye Âşıklar Bayramı Yunus Emre Birinci ve Tasavvuf Cumhuriyet altını Birinci Mansiyon 3.3. Âşık Nurşah’ın Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar 1978 Eskişehir Sanat Birliği 1979 Eskişehir Güzel Sanatlar Galerisi 1982 Eskişehir İl Halk Kütüphanesi 1985 İstanbul Türkiye Şairler, Şiir Severler Derneği 1986 Ankara Folklor Araştırmaları Kurumu 1987 Sanatçılar Birliği 1987 İzmir Halk Ozanları ve Âşıklar Derneği 1987 Manisa Halk Ozanları ve Âşıkları Derneği 1988 Ankara Şairler, Yazarlar ve Severler Derneği 1988 Ankara Kültür Bakanlığı 1989 İstanbul MESAM Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği 1989 Türkiye Muharip Gaziler Derneği 1989 Ankara, Eskişehirliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği 1989 Ankara Türk Halk Müziği ve Oyunlar Dergisi Basın ve Muhabiri, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve Viyana Temsilciliği 1997 Eskişehir Emekli Subaylar Derneği 2003 Söke Şairler ve Yazarlar Derneği 2003 Samsun Kemeli Bülbül Âşıklar Derneği. 3.4. Kitap Bölümleri İlkin Manya (1983), Halk Şiirinde Ana Sesi adlı eserinde kadın halk şairleri arasında Âşık Nurşah’dan da bahsedilmiştir. Âşığın “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve 31 “Ağlıyor” şiirleri çalışmaya dâhil edilmiştir. Kitabın sonunda “Kim Kimdir” başlıklı bölümünde Maya dergisinden alınan Âşık Nurşah’ın kısa biyografisi yer almaktadır. Emir Kalkan (1991), XX. Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi’nin “Nurşah” başlığı altında âşığın kısaca hayatına değinilmiş ve iki adet şiirine yer verilmiştir. Ankara Valiliği, Kültür Bakanlığı ve Türk Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Topluluğu (2001) tarafından Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 82. Yıldönümü anısına düzenlenen ve yayına hazırlanan Ankara Halk Ozanları Şiir Yarışması (Yayımlanabilir Eserler) adını taşıyan eserde yarışmaya “Cihan” rumuzu ile katılan Âşık Nurşah’ın “Güzel Ankara’m” isimli elli dokuz dizeden oluşan şiiri yer almıştır. Fatma Ahsen Turan vd. (2008) tarafından hazırlanan Sazın ve Sözün Sultanları Yaşayan Halk Şairleri- I adlı kitabın “Durşen Mert (Âşık Nurşah)” başlıklı bölümünde âşığın hayatına ve geçirdiği âşıklık evrelerine değinilmektedir. Osman Baymak, Canseli Donat (2009), Türk Dünyası Kadın Şairleri adlı eserinde 1981 de kaset kayıtlarının da bulunduğu Âşık Reyhani ile atışmasının sözlerine yer verilmektedir. Osman Baymak, Canseli Donat (2010), Türk Dünyası Şiir Antolojisi adlı çalışmasında “Âşık Nurşah” maddesinde Nurşah’ın geçmiş hayatına, âşıklığa başlamasına, eserlerine, şiirlerinin türlerine ve konularına, şiirlerinin yer aldığı yayınlara ve âşığın ödüllerine değinmiştir. Ardından Nurşah’ın “Türkiye’mde Türk Dünyası”, Yunus Emre ve Âşık Nurşah”, “Türküm Türkiye’m”, “Dudak Değmez”, “Yunus Diye”, “Biri Vatan Biri Gönül Eyvallah” başlıklı şiirlerine yer verilmiştir. Behiye Köksel (2012), 20. Yüzyıl Âşık Şiiri Geleneğinde Kadın Âşıklar isimli çalışmasında kadın âşıkların, âşık sanatı bağlamında yetişme şartları, icra ortamları, sosyal çevresi değerlendirmiş, kadın âşıkların sosyal rolleri ve âşık tarzı şiir geleneğine katkıları incelemiştir. Çalışmada yer alan kadın âşıklardan biri de Âşık Nurşah’tır. Salih Okumuş, Sabit Okumuş (2012), Gülpınar Dergisinde Edebî Portreler adlı eserde dergide yer alan ve dergiye katkıda bulunan birçok yazar ve şairlere değinilmektedir. Dergide Âşık Nurşah’la ilgili Enver Tuncalp ve İsa kayacan’a ait iki yazının bulunduğunu belirtilmektedir. Adem Koç’un editörlüğünü yaptığı, Eskişehir Somut Olmayan Kültürel Miras Envanterinin Çıkarılması ve Turizme Kazandırılması Projesi kapsamında yayına 32 hazırlanan Eskişehir’in Somut Olmayan Kültürel Mirası (2014) adını taşıyan katalog Eskişehir’e bağlı 14 ilçe ve 185 köyde yapılan folklor derlemelerine dayanmaktadır. Eskişehir merkezli yaşayan kültürel miras unsurları Sözlü Gelenekler ve Anlatımlar, Gösteri Sanatları, Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler, Doğa ve Evrenle İlgili Uygulamalar, El Sanatları başlıkları hâlinde sunulmuştur. Gösteri Sanatları başlığı altındaki Âşıklık maddesinde kısaca âşık Nurşah’ın hayatı ve âşıklık geleneğinde geçirdiği evrelere yer verilmektedir. Âşığın “Senin İçin” başlıklı şiiri bu çalışmada yer almaktadır. Teoman Karaca’nın editörlüğünü yaptığı, Sivas Valiliği tarafından düzenlenen Dünya Ozanı Âşık Veysel’e Şiirler yarışmasının sonunda hazırlanan Dünya Ozanı Âşık Veysel’e Şiirler 2015 Yılı Şiir Yarışması’ndan Seçkiler (2015) adını taşıyan çalışmada Âşık Nurşah’ın “Âşık Veysel’ini Arıyor” başlıklı şiiri yer almaktadır. Mansur Ekmekçi tarafından editörlüğü yapılan, Turgut Aydın tarafından yayına hazırlanan Sarıkamış Destanı (2018) adlı kitapta Âşık Nurşah’ın “Çığlıkların Sesinde” şiirine yer verilmektedir. Erman Artun (2019), Âşıklık Geleneği ve Âşık Edebiyatı adlı çalışmasının on birinci bölümü olan Geçmişten Günümüze Âşıklar ve Şiirlerinden Örnekler başlığının altında kadın âşıklara da yer vermiştir. Âşık Nurşah Bacı adıyla yer alan Âşık Nurşah’ın kısaca hayatına, âşıklığa nasıl başladığına ve şiirlerinin belli başlı konularına değinmiştir. Bu başlık altında “Sabahın Seher Vaktinde” ve “Yolcu” şiirleri de yer almaktadır. Aslı Büyükokutan Töret (2019), Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Folkloru Yazıları adlı kitabın “Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Şiirleri Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı bölümünde, Âşık Nurşah’ın şiirleri doğrultusunda, Türk kültüründe kadın ve erkeğin rollerini ve toplumun söz konusu rollerden beklentilerini ortaya koymaktadır. Vedat Ulubağ’ın derlemesini yaptığı Mihalıççık Şiirleri adlı çalışmada Âşık Nurşah’ın “Mihalıççık” ve “Yaralı” şiirleri yer almaktadır. İlköğretim 5 Sosyal Bilgiler Ders Kitabı’nda Âşık Nurşah’ın icrası sırasında çekilen fotoğrafı âşıklığı temsilen yer almaktadır. 33 3.5. Makaleler ve Bildiriler İsmail Ali Sarar (1985), II. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri’nde sunduğu “Eskişehir’de Yetişen Bilinmeyen Halk Şairlerimiz” başlıklı bildirisinde Eskişehir çevresinde yetişen halk şairleri ve saz şairlerini; Eskişehir ve çevresinde yetişenler, Sivrihisar ve çevresinde yetişenler ve Seyitgazi ve çevresinde yetişenler olmak üzere üç bölümde incelemiştir. Birinci bölümde Eskişehir ve çevresinde yetişen saz şairi olarak Âşık Nurşah’ın kısaca hayatından ve deyişlerinden bahsetmektedir. Ali Kafkasyalı (2005), “Batı Avrupa’ya Giden Türklerin Sosyal ve Kültürel Meselelerinin Anadolu Âşık Edebiyatına Yansıması” adlı makalesinde çeşitli sebeplerle Avrupa ülkelerine giden âşıkların geride bıraktığı yakınlarına özlemleri ve şiirleri aracılıyla haberleşmelerini değerlendirmektedir. Çalışmada Âşık Nurşah’ın yurt dışı ziyaretinde bulunduğu dönemde kaleme aldığı şiiri incelenmektedir. Sevilay Çınar (2008), “Kadın Âşıkların Âşık Sanatı İçerisinde Toplumsal Rolleriyle Konumlanma Problemleri” başlıklı çalışmasında âşıklık geleneği içinde yer alan kadın temsilcilerin eserleri müzikoloji-etnomüzikoloji araştırma teknikleri kullanılarak neden-sonuç ilişkisi içinde toplumsal cinsiyet bağlamında değerlendirilmiştir. Çalışmada Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği içinde kadın olarak var olmanın getirdiği zorluklar ve çevresinin verdiği tepkilere dair bilgiler âşık ile kişisel görüşmenin ardından aktarılmıştır. Nurşah’ın da bazı şiirlerinden bölümlerin yer aldığı “Kadın Âşıkların Toplumsal Rollerinin Ürettikleri Eserlerine Yansıması” alt başlığında kadın âşıkların şiir geleneğinde erkeksi dil/ erkek egemen bir dil kullandığını tespit etmektedir. Sevilay Çınar (2010), “Sözlü Kültürün Kadın Temsilcileri” başlıklı makalesinde icra ortamındaki sözlü kültür ürünlerini ve kültürün temsilcisi olan kadın âşıkları değerlendirmektedir. Canan Kökus (2015), “Âşık Nurşah’ın Şiirlerinde Gurbet” adlı makalesinde Âşık Nurşah’ın seçilen şiirlerinde gurbet temasını ele alış şekilleri detaylı olarak incelenmektedir. Sevilay Çınar (2016), “Kadın Âşıkların Müzikal Kimlikleri” başlıklı makalesinde âşıklık geleneğinde yetişen kadın âşıkların eserlerinden yola çıkarak müzikal kimlikleri değerlendirilmektedir. Âşıkların müzikal kimliklerinin oluşum 34 sürecinden, yetiştikleri kültür ortamlardan, icra biçimlerinden ve icra ortamlarından bahsedilmektedir. Metin Özarslan (2016), “Türkiye ’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği İçinde Kadın Âşıklar Üzerine Bazı Düşünceler” adlı yazısında Türkiye’de kadın âşıkların mahlaslarıyla beraber isimlerini vermiştir. Âşık Nurşah’ın da içinde bulunduğu kadın âşıkların özellikle son dönemlerde yoğun olarak ortaya çıktığını ve bu âşıklar hakkında çalışmaların artması gerektiğini belirtmektedir. Onur Aykaç (2017), “Avrupa’da Âşıklık Geleneğinin İcrası ve Bu Geleneği ‘Geleceğe’ Taşımanın Yolları” başlıklı makalesinde Avrupa’ya halk konseri vermek için Türkiye’den âşıklar sıralanmaktadır. Nurşah’ın da aralarında bulunduğu âşıkların, geleneğin Avrupa’da gelişmesi ve yayılmasında önemli rol oynadıkları tespit edilmektedir. Ahmet Dağlı (2021), “Âşık Tarzı Şiirin Kutsiyeti ve Kadın Âşıklarda Aile Kavramı” çalışmasında âşıklık geleneğinin yirminci yüzyıldaki kadın temsilcilerinden biri olan Âşık Nurşah’ın bazı şiirlerinden hareketle aile ve aile yapısına konusundaki söylem ve tespitleri üzerinde durmaktadır. Aslı Büyükokutan Töret (2021), “Covid-19: Küresel Salgın Sürecinin Âşık Nurşah’ın Şiirlerine Yansıması” başlıklı makalesinde, Âşık Nurşah’ın küresel salgın sürecinde yazmış olduğu şiirlerinde virüsün ortaya çıkışını, yayılmasını ve etkilerini ne şekilde ele aldığını, konuyla ilgili gözlem ve deneyimlerini sorgulamaktadır. Sevilay Çınar, “Müzik Eğitiminde Kadın Âşıkların Yeri” adlı makalesinde Ezgili Kevser, Âşık Nurşah, Sinem Bacı, Sarıcakız, Şah Senem, Şah Turna gibi kadın âşıkların geleneğe katkıları ve kadın kimlikleriyle yaşadıkları sorunlar tespit edilmektedir. Ardından müzik eğitimde kullanılan ders kitapları ile öğrenci ve öğretmen görüşmeleri neticesinde kadın âşıkların müzik eğitimindeki yerleri sorgulamaktadır. Hasan Köksal, “Günümüz Âşık ve Şairlerinde Ağıt Yakma Geleneği” başlıklı çalışmasında Âşık Nurşah’ın 17 Nisan 1993 günü vefat eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal için yazdığı ağıta, 1983 yılında Karadeniz Ereğlisi-Kandilli'de ve ZonguldakArmutçuk'ta maden ocaklarının çökmesi üzerine yakılan ağıta, kızının gelin gitmesi üzerine yaktığı ağıta yer vermektedir. 35 3.6. Dergiler 3.6.1. Gülpınar Enver Tuncalp (1981), Gülpınar dergisinin altmışıncı sayısında “Âşık Nurşah” başlığı altında Âşık Nurşah’ın insanlığa ve Türk milletine hizmet aşkıyla dolu, güçlü bir halk ozanı olduğu belirtilmektedir. Yazıda âşığın “Yeni Yılımız” şiirine yer almaktadır. İsa Kayacan (1988), “Âşık Nurşah” adlı yazısında Âşık Nurşah hakkında kısa bilgiler ve sanatçı kişiliğine dair yorumlar verilmektedir. 3.6.2. Halk Ozanlarının Sesi N. Zeynep Özçörekçi (1993), Halk Ozanlarının Sesi adlı derginin beşinci sayısında “Âşık Nurşah” başlıklı yazısında âşığın kısaca hayat hikâyesine, âşıklık geleneğindeki yerine ve dergi hakkındaki görüşlerine yer vermektedir. Dergide bir de Âşık Nurşah’ın “Dünya” isimli şiiri bulunmaktadır. 3.6.3. Kumru Kumru adlı tarih, kültür, sanat ve edebiyat dergisinin dördüncü sayısında Âşık Nurşah’ın “Sordum” başlıklı şiiri yer almaktadır. 3.6.4. Gürleyik Eskişehir Gürleyik Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği tarafından yayına hazırlanan Gürleyik dergisinin beşinci sayısında Âşık Nurşah’ın “Gürleyik” başlıklı şiiri yer almaktadır. 3.6.4. Balkon Balkon dergisinin Mayıs 2014 sayısında Âşık Nurşah ile gerçekleşen röportaj yer almaktadır. Nurşah’ın ağzından yaşamına, âşıklığa başlama sürecine ve şiirlerine dair bilgiler verilmektedir. 3.7. Hakkında Yapılan Haberler Tarih Gazete Haber Başlığı 27 Aralık 1974 Cuma Kelebek Halk Ozanı Sanatçılara İlham Veriyor 24 Şubat 1979 Cumartesi İstikbal Doğanın Özlemi 11 Ekim 1979 Perşembe Vatandaş Kadın Ozan Nurşah ‘tan İki Deyiş 36 22 Ocak 1981 Perşembe Milli İrade Âşık Nurşah- Türk Folklorundaki Yeri 2 Aralık 1981 Pazartesi Gürses "Samsun Âşıklar Şöleni" Büyük İlgiyle Karşılandı 24 Aralık1981 Perşembe Açıksöz "Seni Görüyorum Baktığım Zaman" (şiir) 21 Ocak 1982 Perşembe Eskişehir Gazetesi Ozanlar Okullarda Halk Edebiyatından Örnekler Veriyor 23 Şubat 1982 Salı Hürriyet "Törenlere Sazımla Katılacağım" 5 Aralık 1982 Pazar Sakarya Âşık Ummani ile Âşık Nurşah Bacı Gazetemizde Atıştılar 13 Aralık 1982 Çarşamba Haberci Âşıklar Yalova'dan Geçti 14 Aralık 1982 Salı Gebze Uyanış Âşık Ummani ile Âşık Nurşah Okullara Konser Vermek İstiyor 31 Mart 1983 Perşembe Sesimiz "Kütüphanem" ve "Ben Kalemim Kalemim Ben" (şiir) 19 Mayıs 1983 Perşembe Hürriyet Nurşah Bacı’nın Müze Gibi Evi 29 Mayıs 1983 Pazar Bulvar Ünlü halk Ozanları Kayseri'de Atıştı 24 Şubat 1984 Cuma Sakarya Eskişehir'in Tek Kadın Âşığı 24 Nisan 1984 Salı Giresun İleri Gazetesi Bir Bayan Halk Ozanımız-Âşık Nurşah 8 Mayıs 1984 Salı Yeni Sun Kadın Ozanlarımız 18 Mayıs 1984 Cuma Antalya Ekspres İsa Kayacan 21 Mayıs 1984 Perşembe Bulvar Silifkeli Festival ile Birlikte Coştu 29 Mayıs 1984 Salı Hürriyet Erkekleri Dize Getiren "Kadın Âşık" 18 Nisan 1985 Cuma İstikbal Âşık Nurşah Sergide Konser Verdi 2 Ağustos 1985 Cuma İlan Selam Olsun 29 Eylül 1985 Pazar Tercüman Antalya’da Âşıklar Şöleni 23 Ekim 1985 Çarşamba Son Havadis Âşıklar Bayramı 20.Şeref Yılında 3 Kasım 1985 Pazar İlan Bize Gelenler 6 Aralık 1985 Cuma Açıksöz Halk Âşıkları Gönülleri Fethediyor 13 Şubat 1986 Perşembe Anadolu Nurşah'ın Deyişleri 16 Şubat 1986 Pazar İlan Halkın Dilinden 18 Şubat 1986 Salı İlan Halkın Dilinden- Hocam İsa Kayacan 37 27 Mart 1987 Cuma Barış Âşık Nurşah 6 Nisan 1987 Pazartesi Hürriyet "Çalıp söylediğim boşa gitmesin" 13 Nisan Pazartesi Cumhuriyet Haftanın Sanat Çizelgesi-Ölene kadar Âşık 26 Mayıs 1987 Salı Karaman’ın Sesi Âşık Feymani ve Âşık Nurşah İsa Oğuz'u Ziyaret Etti 25 Haziran 1987 Perşembe Hakikat Nurşah Sivas'ta Kasım 1987 Bizim Kuşak Ata'ya Sesleniş 27 Nisan 1988 Çarşamba Son Haber Âşık Nurşah'a Sanatçı Kimliği 11 Mayıs 1988 Çarşamba İstikbal Âşıklar Atıştı 13 Temmuz 1988 Çarşamba Olay Nurşah Bacı'dan 10 Aralık 1988 Cumartesi Sakarya Nurşah'a Özel Ödül 10 Nisan 1989 Pazartesi Sakarya Nurşah "Âşık Şemini Gülü" Ödülünü Kazandı 18 Mayıs 1989 Perşembe Sakarya Âşık Nurşah Silifke'ye Gidiyor 7 Ağustos 1989 Cumartesi Sakarya Kar Festivalinden Âşık Nurşah'a Davet 18 Ağustos 1989 Cuma Sakarya Nurşah Gülhane Şenliği’nde Konser Verecek 9 Eylül 1989 Cumartesi Sakarya Âşık Nurşah Sazı ile Çalıp Söyleyecek 19 Eylül 1989 Çarşamba İstikbal Gazilere Açık Hava Konseri 25 Eylül 1989 Pazartesi Sakarya Âşık Nurşah Dadaloğlu Şenliklerinde 4 Ekim 1989 Çarşamba Sakarya Haftanın Konuğu: Âşık Nurşah 13 Kasım 1989 Pazartesi Sakarya Âşık Nurşah TRT Denetiminde 24 Kasım 1989 Cuma Sakarya Âşık Nurşah ‘tan 3 Mart 1990 Cumartesi Sakarya Nasrettin Hoca ve Nurşah 22 Mart 1990 Perşembe Türkeli Âşıklarla röportaj 28 Mart 1990 Çarşamba Sakarya IV. Âşıklar Şöleninde Nurşah Birinci 14 Nisan 1990 Cumartesi Hürriyet Kelebek Dişi "Âşık Veysel" 4 Mayıs 1990 Cuma Sakarya Âşık Nurşah Malatya'da Erkeklerle Yarışacak 16 Mayıs 1990 Çarşamba Sakarya Âşık Nurşah Malatya'da II. Oldu 38 30 Haziran 1990 Cumartesi Sakarya Âşık Nurşah'ın Eseri TRT Denetiminden Geçti 29 Ağustos 1990 Çarşamba Sakarya Nurşah Şenlikte 2 Kasım 1990 Cuma Yeni Ses Onur Konuklarımız 1 Ocak 1991 Salı Sakarya Âşık Nurşah Afyon'da İzleyicileri Büyüledi 13 Şubat 1991 Çarşamba Sakarya Âşık Nurşah Âşıklar Şöleni'nde 23 Mart 1991 Cumartesi Sakarya Âşık Nurşah İzmir’de Âşıklar Şöleni'nde 24 Mayıs 1991 Cuma Sakarya Âşık Nurşah Coşkusu 5 Haziran 1991 Cuma Anadolu'nun Sesi Eskişehirli Âşık Nurşah İki Birincilik Aldı 10 Haziran 1991 Pazartesi Sakarya Âşık Nurşah Türkiye'nin Sesi Radyosunun Aranan İsmi Oldu 13 Ağustos 1991 Salı Sakarya “Yaralı” Adlı Şiiri 19 Ağustos 1991 Pazartesi Sakarya Ozanlar isyan etti: "Bize sahip çıkılmıyor." 3 Eylül 1991 Salı Sakarya “Sekiz ünlü âşık ve ozan ne dediler?” 24 Kasım 1991 Cuma Sakarya Âşık Nurşah" Atışma" Dalında Madalya Aldı 27 Kasım 1991 Çarşamba Türkiye Samsun'da Âşıklar Şöleni 4 Aralık 1991 Çarşamba Türkiye Âşıklar Coşturdu 4 Aralık 1991 Çarşamba İstikbal Âşık Nurşah'ın Deyişleri Kitapta Toplandı 9 Aralık 1991 Pazartesi Ortadoğu Âşıkların Dilinde Yunus Emre 11 Aralık 1991 Çarşamba Sakarya Âşık Nurşah'ın Kitabı 11 Aralık 1991 Çarşamba İki Eylül Âşık Nurşah'ın Şiirleri Kitap Haline Getirildi 11 Aralık 1991Çarşamba Milli İrade Âşık Nurşah'ın Deyişleri Kitap Oldu 29 Ocak 1992 Çarşamba Sakarya Âşık Nurşah Atatürk'ü Anlattı 23 Şubat 1992 Pazar Hürriyet Kadın Ozanın Yunus Aşkı 24 Şubat 1992 Pazartesi İstikbal Âşık Nurşah' Çifte Ödül 24 Şubat 1992 Pazartesi İki Eylül Âşık Nurşah'a İki Ödül Daha 8 Mayıs 1992 Cuma İki Eylül Âşık Nurşah Türkiye'nin Sesi Radyosunda 39 9 Mayıs 1992 Cumartesi İstikbal Âşık Nurşah Sesini Avrupa'ya Duyurdu 14 Aralık 1992 Pazartesi Sakarya Âşık Nurşah TV'de 16 Aralık 1992 Çarşamba Hürriyet Kadın Âşık, dertli... 21 Aralık 1992 Pazartesi Yeni Hamle Âşıklara Şöleni 24 Şubat 1993 Çarşamba İstikbal Başarılı Ozanlar 8 Mayıs 1993 Cumartesi Sakarya Âşık Nurşah TRT Çekiminde 12 Mayıs 1993 Çarşamba Milli İrade Âşık Nurşah TRT'de 12 Mayıs 1993 Çarşamba İki Eylül Âşık Nurşah İnanç Dünyasında 14 Mayıs 1993 Cuma Gürses IV. Samsun Kültür ve Sanat Semineri 16 Mayıs'ta Başlıyor 17 Mayıs 1993 Pazartesi Ortadoğu Samsun'da Âşıklar Şöleni 8 Haziran 1993 Salı Hürriyet Karadeniz Âşıklar Havzada Atıştı 10 Haziran 1993 Perşembe Sakarya Âşık Nurşah'a Samsun Belediyesinden Plaket 22 Nisan 1994 Cuma Sakarya Şairlerimizin Büyük Başarısı 10 Haziran 1994 Cuma Merzifon Âşıklar Şöleni Bugün Kapalı Spor Salonunda Yapılacak 18 Temmuz 1995 Salı İstikbal Âşık Nurşah Ölümden Döndü 1 Ağustos 1995 Cuma Son Haber Nurşah Ödüle Doymuyor 1 Eylül 1995 Cuma Sakarya Âşık Nurşah'a Ankara Büyükşehir Belediyesinden Plaket 1 Eylül 1995 Cuma İstikbal Âşık Nurşah'a Ankara'da Plaket 3 Ağustos 1996 Salı Son Haber Âşık Nurşah'a İskilip Belediyesinden Onur Belgesi 1 Nisan 1998 Çarşamba Akşam Âşık Nurşah Rakip Tanımıyor 20 Eylül 2000 Çarşamba Son Haber Âşık Nurşah Otuz Festivale Katıldı 3 Kasım 2000 Cuma İki Eylül Âşık Nurşah'a Konya'dan Ödül 4 Kasım 2000 Cumartesi Son Haber Âşık Nurşah'a Konya Mevlâna Ödülü Verildi 26 Mayıs 2009 Salı İki Eylül Âşık Nurşah’ın Ödülleri 19 Eylül 2010 Pazar Star “Bu kez kadınlar sazı ele aldı.” 6 Mayıs 2010 Perşembe Şehir Yunus Emre ve Âşık Nurşah 40 1 Nisan 2014 Salı İstikbal “Âşık Nurşah ödüle doymuyor.” 14 Haziran 2014 Cumartesi Sakarya Âşık Nurşah Tez Konusu Oldu 14 Haziran 2014 Cumartesi İstikbal Âşık Nurşah Tez Konusu 24 Ocak 2015 Cumartesi Sonhaber Eskişehirli Âşık Nurşah Amerika’da Ders Konusu Oldu 3.8. Tezler Mustafa Kayacan (1988), Selçuk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Pakize Er danışmanlığında hazırlamış olduğu Eskişehirli Âşık Nurşah, Hayatı, Sanatı, Şiir ve Hikâyeleri (Metin ve İnceleme) başlıklı lisans mezuniyet çalışmasında Âşık Nurşah’ın bazı şiirleri ve hikâyelerine dair tespitlerde bulunmaktadır. Hülya Çiftçi (1995), Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Fikret Türkmen danışmanlığında hazırlamış olduğu Eskişehir ve Çevresinde Yetişen Halk Şairlerimiz konulu lisans tezinde Âşık Nurşah’ın hayatına, edebi şahsiyetine ve bazı şiirlerine dair bilgilere vermektedir. İrfan Çetinkuş (1997), Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Ali Torun’un danışmanlığını üstlendiği Âşık Nurşah (Hayatı, Sanatı. Şiirlerinden Seçmeler) başlıklı bitirme tezi beş ana bölümden oluşmaktadır. Tezin ilk bölümünde Âşık Nurşah ’tan ve çevresinden bahsedilirken ikinci bölüm âşık oluşuna dair bilgileri kapsamaktadır. Üçüncü bölüm âşığın aldığı ödüller ve faaliyetleri, dördüncü bölüm ise sanatı hakkında bilgileri içermektedir. Nurşah’ın bazı şiirlerine de beşinci bölümde yer verilmektedir. Âşık Nurşah Amerika Indiana Üniversitesi ve Teksas Üniversitelerinde Jennifer Petzer’in tez çalışmasına konusu olmuştur. Ayrıca Amerika'dan gelen araştırmacı Yıldıray Erdener ve Jennifer Petzer 12 Temmuz 1997 tarihinde atışma ayağı vermiş, Âşık Nurşah da irticali olarak söz ve müzik ile icrasını gerçekleştirirken o anda bantlara kaydedilmiştir. Rahmetli Burcu Yılmaz (2002), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Halil Buttanrı danışmanlığında hazırlanan bitirme çalışması, Eskişehirli Âşık Nurşah Hayatı ve Sanatı başlığını taşımaktadır. Çalışmada âşığın hayatına ve sanatına dair bilgiler vermesinin ardından 41 Âşık Nurşah’ın şiirlerine yer verilmekte ve şiirleri konuları bakımından incelenmektedir. Sevilay Çınar (2008), İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzikoloji ve Müzik Teorisi Ana Bilim Dalı, Müzikoloji ve Müzik Teorisi Bilim Dalı’nda Songül Karahasanoğlu ve Süleyman Şenel danışmanlığında hazırlanan Yirminci Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye'de Kadın Âşıklar adlı doktora tezinde dokuz kadın âşığın âşıklık geleneği ile nasıl tanıştıkları, gelenek içerisindeki yetişme koşulları, icrâ ettikleri eserler ve özel yaşamlarına dair bilgiler yer almaktadır. Durşen Mert (Nurşah Bacı), Filiz Yurdakul (Sinem Bacı), Telli Gölpek (Telli Suna), Sürmelican Kaya (Sürmelican), Şahsenem Akkaş (Şahsenem Bacı), İlkin Manya (Sarıcakız), Ayten Çınar (Gülçınar), Arzu Yiğit (Arzu Bacı) ve Kevser Ezgili (Ezgili Kevser) adlı âşıklardan tespit edilen ve notaya alınan bu eserleri müzikal analiz yoluyla irdelemektedir. Çalışmada Toplumsal Cinsiyet teorisi bağlamında kadın âşıkların toplumsal rolünün özel ve geleneksel yaşamlarındaki örneklerden hareketle kadın âşıkların sanatlarına etkilerine yer vermektedir. Canan Kökus (2014), Ankara Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nde Âşık Nurşah’ın Sanatı, Hayatı ve Eserleri başlıklı lisans tezinde Âşık Nurşah’ın hayatına ve sanatına yer verdikten sonra şiirlerini çeşitli motifler üzerinden incelemektedir. Tezin son bölümünde Nurşah’ın bazı fotoğraflarına yer vermektedir. Hakan Demir (2015), Ankara Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Şiirlerinden Seçmeler adlı yayınlanmamış bitirme çalışmasında, Âşık Nurşah’ın hayatına ve bazı şiirlerine yer vermiştir. Demir, bu çalışmasına âşığın başka âşıklarla olan bazı atışmalarını da dâhil etmiştir. F. Akalın (2019). Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Bazı Hikâyeleri adlı yayımlanmamış lisans tezinde âşığın hikâyelerine dair tespitlerde bulunmaktadır. 3.9. Âşık Nurşah’ın Eserlerinin Elektronik Kültür Ortamına Aktarımı Walter Ong, elektronik araçların önce yazının açtığı yolda ilerlediğini daha sonra konuşma diline dönüşerek “ikincil sözlü kültür”ü oluşturduğunu ifade eder (2018: 23-24). Ong, elektronik çağı “varlığı yazı ve matbaa teknolojilerine dayanan telefon, radyo ve televizyona özgü sözlü kültürün çağı” (2018: 15) şeklinde tanımlar. 42 Elektronik kültür ortamının âşıklar tarafından kullanılmaya başlanması, âşık ezgilerinin kaydedilmesi, kaydedilen icralar yoluyla seslerinin yurdun dört bir yanına duyurması âşıkları ulusal seviyede tanınırlıklarını sağlamıştır (Çobanoğlu, 2000:156). Elektronik kültür çağını yaşayan, sözlü birikimini yazılı ve elektronik ortamlara taşıyarak çağın getirmiş olduğu kolaylıklardan Âşık Nurşah da faydalanmıştır. Âşık Nurşah elektronik kültür ortamında ilk olarak kaset çalışması gerçekleştirmiştir. Âşığın, İstanbul Harika Plak Şirketi tarafından çıkarılan kasetleri şunlardır: 1981 Âşık Nurşah, 1981 Âşık Reyhani ve Âşık Nurşah. 1993 yılında Ankara Kazan Plak tarafından 1993 Dağlar Kuşlar. Âşık Nurşah, 2012 de TRT Müzik kanalına (URL-9), 2013 Kanal26 (URL-10), ES TV Barış Kazan Ezgi Kervanı Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi), Kanal26 Evlere Şenlik programı (SOKÜM Müzesi Arşivi), SÜPER TV Ezgi Kervanı Programı ve Edebiyat Sanat Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) , ES TV Tevfik Erciş’le Köşe Bucak Hikâyeler Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) , Kanal 26 Haberiniz Olsun Âşık Nurşah’ın 50. Sanat Yılı Özel Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) gibi televizyon kanallarına katılarak kendisini halk kitlelerine tanıtmış böylece eserlerini daha geniş kitlelere ulaşma imkânını bulmuştur. 2010 yılında Sevilay Çınar tarafından hazırlanan Kadın Âşıklar adlı albüm YouTube’da yayınlanmaktadır. Âşık Nurşah, albümde yer alan “Sabahın Seher Vaktinde” adlı türküsü ile binlerce izlenme oranı elde etmiştir (URL-11). Gündemi takip eden ve savaş karşısında sessiz kalmayan Âşık Nurşah, 30 Mart 2022’de İlhas Haber Ajansının röportajında Ukrayna’daki saldırılardan etkilenerek yazdığı deyişleri sunmuştur (URL-12). Âşık Nurşah, YouTube, Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağı olan uygulamaları aktif olarak kullanmamaktadır. Sosyal medyada yer alan çalışmaları katıldığı program sahipleri ve takipçileri tarafından dijital kültür ortamına aktarılmaktadır. Âşık Nurşah ve ailesi âşığın internet ortamında yayınlanan âşığa ve eserlerine ait tüm paylaşımların takibini yapmaktadır. 43 İKİNCİ BÖLÜM ŞİİRLERİN İNCELENMESİ 2.1. ŞEKİL YÖNÜNDEN (DIŞ YAPI) İNCELEMESİ 2.1.1. Nazım Birimi Türk halk şiirinde pek çok araştırmacı tarafından tartışılagelen konulardan biri de birimin ne olduğudur. Birimin, beyit, üçlük, dörtlük olduğu fikirleri öne sürüldüğü gibi tek mısra olduğunu da savunan görüşler ortaya çıkmıştır (Kaya, 2000: 1). Türklerin yazıyı kullanıp veya edebi ürünlerini yazıya geçirmeden önceki dönemde Türk şiirleri, sagu, sav, koşuk ve destandan ibarettir. Sagu; İslamiyet’ten önceki dönemlerde ölen kişinin arkasından toprağa verilmeden önce yuğ/yoğ adı verilen törenlerde ozanlar tarafından okunan şiirdir (Güzel-Torun, 2003: 37-38). İslamiyet öncesi ve sonrasında var olan destanları, Şükrü Elçin, efsanelerden sonra nazım şeklinde meydana gelen en eski halk edebiyatı mahsulleri olarak nitelendirir. Destanlar bir “yaratma zeminden” sonra oluşan, yaratıcısı belli olmayan ve toplumları ilgilendiren olaylardır. Destan toplumu derinden etkileyen bir olayın ardından “Kahraman- Bilge” bir karakter etrafında teşekkül eder (Elçin, 2019: 73). Bentleri çok fazla sayıda olan ve dörtlüklerden oluşan destanların büyük çoğunluğu 11’li hece ölçüsüyle meydana getirilmiştir. (Dilçin, 2013: 315). Birçok Türk boyunun halk şiiri geleneğinde görülen koşuk, İslamiyet öncesi dönemlerden beri kullanılmaktadır (Ergun, 1997: 225). Âşık tarzı şiir geleneğindeki koşma ile benzerlikler gösteren koşukta aşk, kahramanlık, yiğitlik vd. konuların işlendiği görülür (Güzel-Torun, 2003: 42). Halk şiirinin ezgi, konu ve şekil bakımından farklılık göstermesi sebebiyle şiirlere isim vermekte veya onları belli bir gruba sokmakta zorlanılmış ve bu konuda tartışmalar meydana gelmiştir. Bu durum divan şiirleri için geçerli değildir. Divan şiirleri kendi aralarında gazel, kaside, mesnevi veya terci-i bent, terkib-i bent, kıta gibi gruplandırılmış ve tanımları yapılmıştır. Divan şiirinde bunlar ilk bakışta kendilerini belli etse de halk şiiri için tür ve şekil karmaşası söz konusudur (URL-13). Dizdaroğlu, “Halk Şiirinde Türler” adlı çalışmasında halk şiiri nazım birimine dair üç farklı görüşe yer vermiştir. Birinci görüş Korş, Kowalski ve Fabo’ya aittir. Onlara göre dörtlükler iki beytin birleşmesiyle oluşmuştur. Türk şiirinde birimin beyit 44 olduğunu savunurlar. Ata Terzibaşı’nın görüşü ise Türk şiir birimini iki mısralı, vezinli ve kafiyeli atasözlerinde aramaktır. Üçüncü farklı görüş ise Rıza Nur’a aittir. Nur, Türk şiirinde birimin dize olduğu kanısındadır ve öne sürdüğü kanıtları sıralamıştır (Dizdaroğlu, 1968: 22-23). Öcal Oğuz, halk şiirinin en yaygın şeklinin koşma olduğundan bahseder. Bunun nedenini kafiye örgüsü, nazım birimi ve hacim bakımından belirli kurallara sahip olması şeklinde açıklar. Oğuz yaygın olarak kullanılan nazım şekil ve türlerini şu şekilde tablolaştırır: A) Nazım Şekilleri 1. Mani 2. Koşma 3. Destan B) Nazım Türleri 1. Ezgi Ağırlıklı a) Türkü b) Varsağı c) Semai ç) Koşma 2. Konu Ağırlıklı Türler a) Koçaklama b) Taşlama c) Güzelleme ç) Destan d) İlahi e) Devriye f) Nutuk g) Sathiyye 3. Ezgi ve Konu Ağırlığı Aynı Yoğunlukta Olan Türler 45 a) Ninni b) Ağıt c). Mani (Oğuz, 1993: 16-17). Bu sıralamaya ek olarak Güzel’in ve Torun ‘un ortak çalışmasında koşmalar yapılarına göre şöyle sınıflandırılır: Yapılarına Göre Koşma Çeşitleri a) Düz koşma b) Yedekli koşma c) Musammat Koşma d) Ayaklı koşma e) Zincirbend Ayaklı koşma f) Zincirleme koşma (Güzel-Torun, 2008:254- 256). Âşık Nurşah’ın şiirlerinin tümü koşma şekliyle yazılmış ve kafiyelenmiştir. Nurşah’ın söylediği şiirlere bakıldığında çoğunluğunun “dörtlük”lerden oluştuğu görülmektedir. Koşma türüne derinlemesine bakıldığında Nurşah’ın şiirlerinde “yedeli şiirler” formunda şiirlerle de karşılaşılır. Kaya, “yedekli şiirler”in asıl unsur olan dörtlüklerin devamına bir veya birkaç dizenin ilave edilmesiyle oluştuğunu açıklamıştır (Kaya, 2000: 2). Âşık Nurşah, âşık tarzı şiir söyleme geleneği içinde şiirlerinin tümünü hece ölçüsüyle yazmıştır. 2.1.2 Kâfiye Şeması ve Kâfiye Türü 2.1.2.1. Kâfiye Şeması Âşık tarzı şiir geleneğinin önemli ahenk unsurlarından biri de kafiyedir. Kafiye sözlükte “uyak, halk edebiyatında ayak” olarak da tanımlanır (Akalın, 2009: 1033). Sakaoğlu, saz şiirinin kafiye anlayışını şöyle açıklar: Âşık edebiyatında hazırlıksız şiir söylemek esastır. Bu sebeple verilen şiir örneklerinde klasik şiirimizdeki kafiye kurallarını aramamız elbette mümkün olmayacaktır. Âşıkların saz refakatinde ortaya koydukları şiirleri, bazı durumlarda kafiye meydana getirme gücü 46 pek zayıf olan, hatta bu güce bile sahip olamayan kelimelerle kurulduğu için, bu zayıflık zengin bir redif sistemiyle ve sazın yardımıyla giderilmeye çalışılmaktadır Kâfiye örgüsü veya uyak düzeni olarak da adlandırılan kâfiye şeması, nazım biçimlerinin kafiye olarak adlandırılan ses benzerliklerine alfabenin ilk harfinden başlayarak harflerin konularak gösterilmesidir. Kâfiyesiz dizeler ise “x” şeklinde gösterilir. Cem Dilçin bu konuda şunları söyler: “Nazım biçimlerinin dize ve uyak düzeni şemalarla gösterilir. Dize düzenini göstermek için düz çizgi kullanılır. ‘Uyak düzeni’ de bu çizgilerin sağ başında Türk alfabesindeki harflerle gösterilir. Harfleri kullanırken ‘c- ç, g- ğ, ı- i’ gibi birbirine benzeyen harfleri kullanmaktan kaçınmak doğru olur. Çünkü uyaklar birbirine karışabilir ve ilk bakışta seçilmesi güçleşir. Ana uyak genellikle ‘a’ harfi ile gösterilir. Serbest yani uyaksız dizeler ise ‘x’ ile gösterilir. Uyak düzenini göstermenin bir yolu da çizgiler kullanılmadan satır içinde harfleri kullanarak her dörtlüğü gösteren harften sonra çizgi konmasıyla olur” (Dilçin, 1995: 95). Köprülü, halk şiirinde ilk örneklerinde görülen kâfiye düzenlerinin basit ve ilkel mahiyette olduğunu belirtir. Kâfiyenin bugünkü manası düşünüldüğünde ise ilk örneklere “yarım kâfiye” (asonance) denilmesinin doğru olacağını savunur (Köprülü 2016:118). Dizdaroğlu, halk şiirinde kâfiyeyi “ayak” teriminin karşıladığını belirtir. Nedenini bir saz şairinin açıklamasına yer vererek bahseder (Dizdaroğlu, 1969: 32). Saz şairinin şu sözlerine yer verir: “Deyişlerdeki ayak'lar, barlar ile halaylardaki ayaklara (ayak figürlerine) benzerler; bir oyundaki ayaklar nasıl başka oyundakinden ayrılırsa, bir deyişin ayak'ları da ötekinden öylece ayrı olur" (Kırzıoğlu, 1962: 22, Dizdaroğlu, 1969: 32-33). Nurşah’tan derlenen şiirlerde en çok kullanılan uyak şeması düz uyaktır. Âşık Nurşah’ın “Gel Anam (150)” isimli şiiri abab, cccb, dddb şeklinde kafiyelemiştir: Gemi vurdu çıkmaz oldu karaya, a Menziline erilmiyor gel anam. b Dayanılmaz hasret girdi araya, a O, gül yüzün görülmüyor gel anam. b 47 Çok özledim hasret yetti canıma, c Dokundu hem ciğerime kanıma, c Düştüm yola, sazım aldım yanıma, c İzin Hakk’tan varılmıyor gel amam. b Ne diyeyim gurbet bize sarıldı, d Bırakmıyor ana kıza darıldı, d Şu Nurşah'ın can evinden vuruldu, d Sabır bitti durulmuyor gel anam. b Âşığın “Büyük Hikmettir (210)” ismini verdiği şiirinde ise “abxb, cccb, dddb …” formunda düz kâfiye kullanılmıştır: Bir yanda kayıklar bir yanda gemi, a Kaptanı görünmez büyük hikmettir, b Karanlık denizde bir garib yolcu, x Limanı görünmez büyük hikmettir. b Beyaza boyanmış siyah kırmızı, c Sanki bir ıssızlık sarmış denizi, c Denizin içinde bir peri, kızı, c İmkânı bulunmaz büyük hikmettir. b 2.1.2.2. Kâfiye Türü Kâfiye (Halk edebiyatında ayak), en az iki mısranın sonunda tekrarlanan ses benzerliği olarak adlandırılır. Böyle mısralara kâfiyeli, hiçbir mısra ile kâfiye bağlantısı olmayan mısralara ise serbest denilir (İlaydın, 1964: 65). Kaya, kâfiyeleri dörtlük içindeki yerlerine göre şöyle adlandırır: 1. Üç dizenin kendi arasında oluşturulan kâfiyedir. Bu şekilde oluşturulan kâfiyelerde ilk dörtlük farklı şekillerde de olabilir. “Uyak” yahut “kâfiye” olarak isimlendirilir. 2. “Ana uyak” veya “ana kâfiye” olarak adlandırılan bu kâfiyeler ise dize sonlarındaki mısralarla yapılır. Âşıklar bu türe “ayak” adını vermektedir. Kaya yukarıda bahsettiğimiz eserinde kâfiye çeşitlerini beş gruba ayırmıştır: 48 1. Çeyrek kâfiye 2. Yarım kâfiye 3. Tam kâfiye 4. Zengin kâfiye 5. Cinaslı kâfiye (Kaya, 2007: 394). Türk halk şiirinde kâfiye konusunda hafif ses benzerliği yeterli görülmüş, mısraların sonundaki kelimelerin farklı cins, yapı veya yazılışta farklı olsa bile sesçe kulakta aynı ahengi uyandırması yeterli görülmüştür (Güzel; Torun 2010:117). Köprülü bu tür kâfiyeye, kâfiye demektense asonance (yarım kafiye) demenin daha doğru olacağını belirtir (Köprülü 2016:118). Türk halk şiirnde kâfiye türlerinde uzlaşamama gibi kâfiye ile ilgili problemler günümüzü kadar devam etmiştir. Salahaddin Bekki problemleri ve problemlerin ortaya çıkış nedenlerini sıraladığı çalışmasında bir şiirde kâfiyeyi tespit etmeye yönelik yol haritasını şöyle açıklar: “Bir şiirdeki kafiyeleri tespit etmek için ilk önce o şiirin nazım şeklinin bilinmesi; buna göre tüm dizelerin küçük harflerle maddelendirilmesi gerekir. Böylelikle hangi dizeler arasında kafiye aranacağı belirlenmiş olur. Kafiyeyi oluşturan sesleri tespit için en az iki dize sonundaki benzer kelimelerin sonundan başlamak gerekir. Kafiye aranan kelimelerde aynı imla, görev ve manada olan ek, kelime veya kelime grubu varsa bunlar redif olarak alınır ve bu tip ek, kelime veya kelime grubundan önce gelen kelimelerde ortak sesler –yani kafiyeyi oluşturan sesler- tespit edilir. Gerekirse dize başına kadar gidilir. Bulunan / benzeşen seslerin sayılarına göre kafiyenin çeşidi (yarım, tam, zengin, cinas ve tunç) belirlenir” (Bekki, 2008: 55-67). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerdeki ayak dizelerinin kâfiyelenişini şu şekilde sıralamak mümkündür: 2.1.2.2.1. Ayakların Kâfiyelenişi Âşık şiirinde “ayak” ifadesi, ilk dörtlüğün ikinci dizesinde başlayıp şiirdeki tüm dörtlüklerin son dizelerindeki kâfiyedir. Dörtlüklerin oluşturulmasında önemli yapı taşlarından olan ayaklar “yarım”, “tam”, “zengin” veya “cinaslı kâfiye” olabilir (Kaya 2010:118). Diğer taraftan “ayak” halk müziğinde makam sözcüğüne karşılık gelmektedir (Öztürk 2009:151). 49 Şiirde ahengi sağlayan ayak, aynı zamanda şiirin anlam bütünlüğünün kurulmasında da etkilidir. Böylece âşıklar hem ustasının şiirlerinin hem de kendi şiirlerinin tamamını ezberlemek yerine sadece şiirin ayağını, nazım türünü ve konusunu akılda tutmuşlardır. Âşık yeri geldiğinde aklındaki bu bilgilerden faydalanarak şiiri tekrardan inşa etmektedir. Bu da sözlü kültür içerisinde yaratıcısı belli şiirlerde varyantlaşmayı oluşturmaktadır (Günay, 2018: 227). Âşık tarzı şiirlerin şekillenmesinde belirleyici özelliklere sahip olan ayak, âşık karşılaşmalarında da âşıkların sanatlarındaki kuvvetlerini sergilemelerini sağlar (Güzel; Torun, 2010:121). Âşıklar karşılaşmalarda ve deyişmelerde birbirlerini bağlamak, karşısındaki âşığı zor duruma düşürmek için irticalen pek çok kâfiye oyunu sergilerler. Âşık ayak açıp deyişin hangi ayakta olacağını belirler ve diğer âşıkların ayak uydurmasını bekler. Bunda başarısız olan âşık yenik düşer (Dizdaroğlu 1969: 33). Âşık Nurşah’ın şiirlerindeki ayak dizeleri incelendiğinde aşağıdaki kâfiye çeşitlerine rastlanılmıştır: Çeyrek Kâfiye: Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, çeyrek kâfiye türünü kullandığı görülür. Kaya, kâfiyenin “ç-ş”, “l-n-r”, “z-s”, “ğ-v” gibi harflerle meydana geldiğini söyler. Âşık, “Bizim Yunus (433)” şiirinde “ç-ş” seslerinden faydalanarak çeyrek kâfiyeyi ayaklarda kullanır: Bizim Yunus bizim Yunus Uçup giden bizim Yunus Bizim Yunus bizim Yunus Göçüp giden bizim Yunus Dağlar toprağını eler Koyunlar kuzum der meler Sevgin şimşekleri deler Geçip giden bizim Yunus 50 Kervan almış yürür yollar Ana beşiğini sallar Dünyaya uzanır kollar Açıp giden bizim Yunus Al güller dökmüş toprağa İsmini yazdık yaprağa Sakarya’m coşan ırmağa Saçıp giden Bizim Yunus Türkünü yaktım sazıma Sevginle oğlum kızıma Nurşah'ım ay yıldızıma Aşıp giden bizim Yunus Yarım Kâfiye: Tek ses benzerliğine dayanan kafiye çeşidine yarım denir (Bekki, 2008: 59). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde kafiye türlerinden yarım kâfiye yaygındır. Nurşah, şiirde ahengi sağlamak için bu tür kafiyeye sık sık başvurmuştur. Nurşah’ın “Eskişehir Yunus’tan Selam Bartın’a (206)” isimli şiirinde dörtlük sonlarında “n” harfi ile yapılan yarım kâfiye görülür: Sandallarda sefan vardır gezilir Karadeniz boydan boya süzülür İllerden illere ismin yazılır Tarihler aşkıyla coşan can Bartın. Bakacak tepesi seyirin verir Dört mevsim içinde baharın bürür Dostluk saçağında buzların erir Görmedim böyle bir güzel ben Bartın. On sekiz Nisan'da Gaziler günü On iki divanda merkezdir ünü Tarif etsem azdır ne kadar seni Şu cihanda adı büyük ün Bartın. 51 Nurşah, “Gör Atatürk’üm” adlı şiirinde “r” sesiyle yarım kâfiyeyi kullanır: Üst geçit köprüler, otoban yollar, Yer altından işler trenli raylar, Ulaşım herkese kolaylık sağlar, Gençliğin alnında nur Atatürk'üm. İstikbal çiziyor haritan serde, Yeni buluşlarla mimarın sırda, Güzel binaların kuruyor yurda, Yeryüzü isminle bir Atatürk'üm. Sanayi, tarımın üretiminde, Kanalizasyonlar arıtımında, İhracatın ile tüketiminde, Uluslara taşan sur Atatürk'üm. Gemilerin ile açılmış koylar, Ekonomin ile dört yandan boylar, Maddeleşen gıda başında çaylar, İç demlice keyfin sür Atatürk’üm. Âşık Nurşah, “Ağlıyor (383)” isimli şiirinde “ş” sesi ile ayakta yarım kâfiyeyi kullanır: Doyunca içmemiş hayat kabından, Rengi soluk derdin ızdırabından, Birde yırtık resim düşmüş cebinden, Resmin üzerine düşmüş ağlıyor. Dedim derdin nedir be garip kızım, Dedi benim çoktan akmış yıldızım, Koca İstanbul'da yapayalnızım, Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor. 52 Nurşah'mıydı kimden düşmüştü ayrı, Saçları dağınık boynuda eğri, Aşk kime vurduysa gülmüyor gayrı, Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor. Âşıktan derlenen şiirlerde ayakta satır başlarında da yarım kâfiyeyi kullandığı görülür. “Divane (4)” şirinde “ş” harfi ile yarım kâfiye oluşturmuştur: Derdin ile bir divane, Düşen varsa o da benim, Mecnun gibi bir avvare, Şaşan varsa o da benim. Ad olmuşum eşiğinde, Kader denen beşiğinde, Lokma lokma kaşığında, Pişen varsa o da benim. Zöhrem gibi Tahir, deyi, Eşin arar ahir deyi, Nurşah'ım yâr yâr yâr deyi, Aşan varsa o da benim. “Umutlar (122)” adlı şiirinde âşık “z” sesi ile ayakta satır başı yarım kâfiyeyi kullanmıştır: Mektup yazdım yâre vardı mı bilmem? Tez haberin bana verin umutlar. O sımsıcak eller sardı mı bilmem? Tez haberin verin bana umutlar. Açıp okudukça yandı mı dersin? Islatıp gözyaşın andı mı dersin? Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin? Öz haberin verin bana bulutlar. 53 Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin, Umutsuz çareme zaman eyleşsin, Uzaktan uzağa dilim söyleşsin, Söz haberin verin bana umutlar. Dayanılmaz hasret sardı canımı, Dinmeyen sızılar gardı kanımı, Onsuz kış eyledim geçen anımı, Yaz haberin verin bana bulutlar Tam Kâfiye: Dizeler arasındaki bir ünlü ve bir ünsüz benzeşmesine dayanan kâfiye türüne verilen addır (Durbilmez 2020:150). Nurşah’ın “Mihalıççık” adlı şiirinde “al” sesleriyle tam kâfiye kullandığı görülür: Gönüllerin sultanısın, Ömrüm balı Mihalıççık. Yunus Emre'm ikbalısın, İlmin dalı Mihalıççık. Ömerköy'de gölün başı, Altın toprağı ve taşı, Hele meşhur var'ya kışı, Yazın alı Mihalıççık. Kartal tepesinde düğün, Az mı senin ile öğün, Düşmanları çektiğin gün, Yurdun şalı Mihalıççık. Âşık Nurşah, “Kalem Yazmaz Halimi (19)” adlı şiirinde “ar” sesiyle tam kâfiye kullanır: Defter aldım, kalem yazmaz halimi, Oku dedim, aç yaprağın yar beni, Ezberlesem gizli sırdır kalbini, Korkuyorum kayıp eder var beni. 54 Sende aslın oldum asla seçemem Sen var iken el tasınsan içemem, Sende Mecnun gayrı Leyla geçemem, Yoksa sensiz öldürür şu ar beni, Gecen olur, uyku bilmez gözlerim, Seni öyle, tâ derinden özlerim, Sabaha dek inçik çökse dizlerim, Yine senden kül eylemez nar beni. Zengin Kâfiye: Üç veya daha fazla ses benzerliği bulunmasıyla oluşan kâfiye çeşidine zengin kafiye adı verilir. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde âşığın zengin kafiyeyi az da olsa kullandığı görülür. Nurşah, “Bir Dert İçirdin (367)” adlı şiirinde zengin kâfiyeyi “ret” sesi ile oluşturmuştur: Gezdir bakam gezdir, ne gün bitecek, Mevlam bu el mızrabımdan yitecek. Hangi bağda daha şu dil ötecek, Adı belli olmaz hasret içirdin. İçe içe kanmaz oldu yüreğim, Günden güne artar oldu merağım. Hem yakınım sana, hem de ırağım Adı belli olmaz cüret içirdin. Aratırsın kârın nedir yanına, Tak dedirdin şu Nurşah'ı canına Vay dünya vay baktığımda sonuna, Adı belli olmaz ibret içirdin. “Yunus Der (44)” adlı şiirinde “mak” harflerini kullanarak kafiyeli şiir meydana getirmiştir: 55 Gönül defterinden açtım okudum, Seni gördüm her yaprağı Yunus der. Mısra mısra yüreğimde dokudum, Yazan elin beş parmağı Yunus der. Günden güne insanların sezdiği, Daha yakın olup sende gezdiği, Şiirlerle dost dünyanı süzdüğü, Özün taşan aşk ırmağı Yunus der. Beşikten eşiğe evden okula, Nerede ne zaman düşsen akıla, Ne mutlu der kızın Nurşah aşk ile, İl içinde il, toprağı Yunus der. Âşıktan derlenen, “Yar Elinde (140)” şiiri incelendiğinde, ayaklarda “man” sesi ile satır başlarında tam kâfiyeyi uyguladığı görülür: Senin ile şu gurbete düşeli, Yaman oldu hallerim yar elinde, Varıp yollar dağlarını aşalı, Aman oldu hallerim yar elinde. Matem günü geldin çattın başıma, Kara kurtlar tuttun gönül yaşıma, Adını yaz dedin mezar taşıma, Güman oldu hallerim yar elinde. İnsaf senin nerendedir bilemem, Yalan dolu sözlerinde gülemem, Ahu gözlüm senle derdim bölemem, Duman oldu hallerim yar elinde. 56 Taş üstüne zaman taşı örmüşüz, Aşkımızı pul paraya vermişiz, Kendimizi Nurşah, boşa yormuşuz, Zaman oldu hallerim yar elinde. 2.1.2.2.2. Dörtlüklerin Kâfiyelenişi Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, Nurşah’ın şiirlerinde tüm kafiye çeşitlerini kullandığı görülür. Şiirlerinde mısralar arası kafiye düzenine bakıldığında farklı türden örneklere rastlanır. Bunlara göre Nurşah’ın şiirlerindeki kâfiye çeşitleri şöyle sıralanabilir: Çeyrek Kâfiye: Kaya’nın ifade etiği gibi “çeyrek kâfiye”, “ç-ş”, “l-n-r”, “z-s”, “ğ-v” gibi seslerden meydana gelen kâfiyedir. Bu tür kâfiyeler daha önceleri kâfiye olarak sayılmamış veya yarım kâfiyeye dahil edilmiştir. Kaya, bu seslerin yarım kâfiyeden daha güçsüz olduğunu çeyrek kâfiye olarak adlandırmanın daha uygun olacağını ifade eder (Kaya, 2010: 398). Nurşah’ın şiirlerine bakıldığında bu ifadeye örnek olabilecek “Özlemin (71)” şiiriyle karşılaşılır. Şiirde “n” ve “r” sesleriyle çeyrek kafiye yapılmıştır: Yüreğimin sabır soğuyan kanı, Yüreğimin sıcak soluyan narı, Yüreğimin asla solmayan barı, Baharını görecek mi özlemin? Yarım Kâfiye: Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde dörtlüklerde kendi içinde kafiyelerken en çok yarım kâfiyeyi kullandığı görülür. Yarım kafiyeler genellikle sessiz harflerden meydana getirilmekle beraber sesli harflerle de oluşturulmuş yarım kâfiyelere de rastlamak mümkündür (Durbilmez 2020:149). Söz gelimi Nurşah’ın şiirlerinden biri olan “Dünyamızda Gizli Virüs Yaşamı (484)” adlı şiiridir: Cümle ülkelere olsun duamız Atlatacaktır bunu da dünyamız Kurallara uymak büyük vefamız Dünyamızda gizli virüs yaşamı 57 Yukarıdaki bu dörtlüğünde kâfiye sesi “a” seslisidir ve “a” sesi ile yarım kafiye oluşturmuştur. Nurşah’ın Kadına Şiddet Yakışmaz (481) adını verdiği şiirinde dörtlük sonlarında “l” sesi ile yapılmış yarım kâfiyeye rastlanır: Kadın erkek bir olmalı, Saygı onda yer bulmalı, Evlatlarınla gülmeli, Kadına şiddet yakışmaz. Âşık Nurşah “Gel Barış (479)” isimli şiirinde ise “y” sesleri ile kâfiye oluşturmuştur: Dağlar barut saçmış, türkünü söyler, Özlemini çeker oldu, gel barış. Kentlerden kente göç yolunu boylar, Çare sende bakar oldu, gel barış. “Rüyamda (485)” şiirinden alınan aşağıdaki dörtlükte “ş” sesleriyle yarım kâfiye oluşturmuştur: Kanat çırpıyordu eze kuşlar, Virüse atıyordu küçük taşlar, Mevlâ’ya döküldü gözlerden yaşlar, Pembe ile kaplanmıştı çehresi. “Mevlana’m (158)” adını verdiği şiirden alınan aşağıdaki dörtlükte “ç” sesleri ile yarım kâfiye oluşturmuştur. Ayrıca Âşık Nurşah, “ş, z, r, n” gibi sesleri şiirlerinde kullanarak yarım kâfiyeli dörtlükler meydana getirmiştir. Kulluk kapısını açtın İnsanlık ruhundan geçtin İbretinden ışık saçtın, Sedada can, can Mevlâna'm. 58 Tam Kâfiye: Nurşah’tan derlenen şiirleri arasında tam kafiyeli şiirlere fazlaca rastlanır. Aşağıdaki “Ağlıyor (477)” şiirinde “sıla”, “kola”, “ola” kelimeleri arasındaki “-la” seslerinde tam kafiye bulunmaktadır: Gidiyor Mehmetçik, gönlünde sıla, Barış bayrağını açmış dört kola, Geliyor Türkiye, kardeşlik ola, Dost sevincinden esen yeller ağlıyor. “Allah Allah Allah Hu (151)” şiirinden alınan bu dörtlükte tam kafiye “-an” sesleriyle meydana getirilmiştir: Sorulacak şu canım, Sendedir imtihanım, Toprağa girdiği anım, Allah Allah Allah Hu Âşıktan derlenen “Düşün Yavrum Bir Kere (99)” şiirinden alınan aşağıdaki dörtlükte ise yarım kâfiye oluşturmak için “et” sesi kullanıldığı görülür: Senelerce çeker ana hasreti, Eşinden kim için ayrı zahmeti? Yavruma gel deyip rızgın rahmeti, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Zengin Kâfiye: Âşık Nurşah’ın zaman zaman zengin kafiyeyi kullanarak şiirlerinde ahenk yakaladığı görülür. Örneğin “Sevgiyi (489)” isimli şiirinden alınan dörtlükte “e”, “r”, “i” ve “n” seslerinin ortak olduğu ve bu dört ses ile zengin kâfiye oluşturulduğu görülmektedir: Toprak ana uyandıkça yerinden, Gök yüzüyle sabah akam serinden, Şu bitmeyen canın aşkı derinden, Filizlendir baharlara sevgiyi. “On Bir Ayın Sultanı (152)” başlıklı şiirden alınan aşağıdaki dörtlükte “lek” sesleriyle zengin kafiye kullanıldığı görülür: 59 İndin bin bir melek ile, Kadir dolu dilek ile, Çarkı dönen felek ile, On bir ayın er Sultanı. Bunların dışında örnek dörtlükleri çoğaltmak mümkündür. Âşık Nurşah, dörtlüklerde “şık, avuş, lem, lek …” vd. gibi ses unsurlarıyla şiirlerinde zengin kâfiyeyi kullanmıştır. 2.1.3. Ayaklar Kaynakların bazılarında “ayak” ifadesini , “uyak” ve “kafiye” kelimelerinin de karşıladığı görülür. Kaya, ayağı şu şekilde tanımlar: “Âşık şiirinde genellikle ilk dörtlüğün ikinci dizesinde başlatılan bütün dörtlüklerin son dizelerinde yarım, tam, zengin hatta cinaslı kafiyelerle vücuda getirilen yahut dizenin tamamında aynen tekrarlanan sözlerle oluşturulan ve dörtlüklerin mihengi durumunda olan kafiye” (Kaya 2010: 118). Ayaklar, şiirde ahengi sağladığı gibi şiirin şekillenmesinde önemli yol oynar. Böylece şiirde dörtlükler arasında bir ilgi kurulup anlam bütünlüğü sağlanır (Güzel; Torun 2010: 121). Sakaoğlu, ayak kelimesini kâfiye kelimesinin âşık edebiyatındaki karşılığı olarak ifade eder. Bu düşüncesini ayaklardaki ses benzerliklerinin de mısra sonlarında bulunmasına bağlar. Hangi terim ile ifade edilirse edilsin asıl önemli olan mısra sonlarında ses benzerliklerinin olmasıdır (Sakaoğlu, 1991: 301). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında farklı şekillerde kullanılmış ayaklar görülür. Bunlardan ez çok rastlananı kâfiye + redif şeklinde oluşturulmuş ayaklardır. Âşık tarzı şiirde kafiyenin yalnız mısra sonlarında bulunmadığı örnek metinler incelendiğinde ortaya çıkmaktadır (Durbilmez, 2020: 86). Nurşah’ın şiirlerinde ayak dizelerinin kafiyeli bölümlerine bakıldığında kafiyenin mısra başında bulunduğu da görülür. Söz gelimi “Görmez Olaydım Yüzünü (23)” şiirinin kafiyeli kısmına bakıldığında kâfiye mısra başındadır: 60 Kırdın gittin zalim beni Yordun gittim zalim beni Gördün gittin zalim beni Verdin gittin zalim beni. Nurşah “Başka Başka” başlıklı şiirinde “-l + ler vardır başka başka” ayağını dizenin başından itibaren tekrar ederek kullanmıştır: Geçme dostum, geçme burdan, Yollar vardır başka başka, İçme dostum içme bardan, Haller vardır başka başka. Kâhı yanmış, kahı tütmüş, Canda figan bülbül ötmüş, Acıları bir bir yutmuş, Kullar vardır başka başka. Yüzün görmen sesin duyman, Derdin bilmen yaşın silmen, Yaren sarman melhen olman Eller vardır başka başka. Sözüm düğüm çözdünüsse, Nurşah, neder gördünüsse, Bağlar nasıl bildinisse, Güller vardır başka başka. “Dinlen Durun Sazı Benden (43)” isimli şiirin ilk dörtlüğü ve diğer dörtlüklerin son dizesinden alınan aşağıdaki şiirde “-ün benden” şeklindeki ayak, kâfiye ve rediften oluşur. Bu ayak şekli şiirlerinde Âşık Nurşah’ın en çok kullandığı ayak çeşididir. Hani benim iyi dostum. Döndün dünya yüzün benden. Konuşamaz oldum sustum, Esirgedin sözün benden. 61 Kalem biter defter almaz, Ne garip çilem var dolmaz, Bu dünya kimseye kalmaz, Kara kıldın özün benden. Bülbül bağda gülden cefa, Medet bekler yardan vefa, Kuru taştan sürdüm sefa, Hiç gitmiyor közün benden. Bir karınca gibi kaldım, Günden güne derdin aldım, Kendim gurbetlere saldım, Tükenmiyor sözün benden. 2.1.3.1. Yapılarına Göre Ayaklar 2.1.3.1.1. Yineleme Ayak Âşık Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde, ayak dizelerinin her bendin sonunda tekrarlanarak oluşturulan “yineleme ayak” adı verilen (Durbilmez 2020: 93) ayaklara sıklıkla rastlanmaktadır. Kaya, döner ayağı aynı sesi içeren farklı kelimelerle meydana getirilen ayak olarak tanımlar (Kaya, 2010:.252). “Döner ayak” (Özarslan, 2001: 158) teriminin de kullanıldığı bu tür ayağa Nurşah’ın şiirleri arasında 117 örnekte rastlanmaktadır. Nurşah’ın aşağıdaki “Kara Sevda (326)” şiirinin ayağı yineleme ayaktır: Beyaz kefenine sardın, Kara sevda kara sevda. Zamansız toprağa verdin, Kara sevda kara sevda. Artık beyazlar giyemem, Adı gelinlik diyemem, Dalına boyun eğemem, Kara sevda kara sevda. 62 Aşığım bak gözyaşıma, Taş ile vurdun başıma, Yazılsın mezar taşıma, Kara sevda kara sevda. Deryalarda boylanmıyon, Yaylalarda yaylanmıyon, Eşe dosta söylenmiyom, Kara sevda kara sevda. Nurşah sinem yandı bitti, Varlığım beni terk etti, Dil bilmezken bülbül etti, Kara sevda kara sevda. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerdeki yinelenen ayak dizeleri şöyle sıralanabilir: Yinelenen Ayaklar Şiir Numaraları Seni görmek istiyorum. 1 Hayal miydi gerçek ola? 5 Kimsin nesin ey sevgili? 10 Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. 17 Ata'mızı anıyoruz. 280 Ulu önder Atatürk’üm. 281 Ata'mız olmasa ne olurduk biz. 282 Yunus diyen iller bizim. 118 Birlik olması güzeldir. 119 Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. 121 Allah Allah Allah Hu, 151 Sefa geldin ramazanım 152 63 Hak Muhammed aşk yoluna. 157 Konya’mızda can Mevlana’m. 158 Seni görüyorum baktığım zaman. 160 Tasavvuf dediler aşkıma bende. 171 Gecem gündüz günüm leyla. 124 Ben de gezerim dünyayı 128 Birisi ayrılık birisi gurbet. 141 Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. 147 Yıllar yılı ben ayrılık çekerim. 149 Evden çıkma çıkma kardeş. 445 Dünyamızda gizli virüs yaşamı 447 Dünya büyük imtihandan geçiyor. 449 İnsanlığı sevelim. 83 Sağlıklı olun çocuklar. 84 Her emelin başı inanç. 85 Huzurlu sofranın aşı. 86 Oku, öğren onu tanı. 87 Gel davaya düşme kardeş. 90 Bizim kuşak bizim kuşak. 94 Hele şöyle düşün yavrum bir kere. 99 Bu sabırı herkes çekemez oğlum. 103 İnsan kadar ormanı da bilelim. 114 Ölüm yakın unutmaya her insan. 322 64 Düşündük mü bir kerecik ölümü? 324 Gül gülcüm gül gül Silifke. 182 Nasrettin Hoca'yı görün. 184 Senin türkün köyüm benim. 185 Benim güzel, can okulum. 187 İstanbul'da bir Sirkeci. 188 Bize güzel Kastamonu. 189 Adıyaman adı yaman 192 Anadolu'm Eskişehir. 193 Güzel, güzel, güzel, güzel. 196 Selam sana Battalgazi. 197 Sekiören bizim köyün. 199 Doğduğum yer Mihalıççık 200 Mihallıççık’ın Gürleyik 202 Gören sever seni İznik. 203 İsmi ile güzel Sarıcakaya. 214 Bir elinde bağlama, bir elinde bazlama 216 Biri Damla biri Çağlar. 218 Anamı isterim anam. 220 Fatma Ahsen Turan Hocam. 224 Doktor Kadriye Sarıçam. 228 Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. 229 Lale matbaasının mavi boncuğu. 231 65 Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. 234 Mitsuko Kojima gönüller canı. 235 Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. 237 Ben kalemim kalemim ben. 238 Gel Yunus'a gönül Nurşah. 240 Özenmedim hiçbir zaman şöhrete 245 Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. 247 Halk ozanlarının sesi. 248 Doktorlarımızın hakkı verilmez. 263 Oğlumun sünnet oluşu. 264 Hoş geldiniz, güle güle. 266 Bin dokuz yüz doksan birde. 268 Beyaz altın lületaşı, 269 Bugün kurban bayramıdır. 270 Törenden törene koşarız canlar 271 Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. 272 Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. 273 Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında 275 Hoş geldin yeni yıl eskiye veda. 276 Bayramınız candan mübarek ola. 277 Türk askeri Türk'ün oğlu. 279 Çok yiğitlerin can diyarı yurdum. 291 Türkiye’min uçan kuşu göklerde. 295 66 Mehmedciğim Mehmedim askerim erim Türk'üm. 300 Çevremizle dost olalım. 175 Bekledikçe hasret düşer canıma. 69 Sevda çiçekleri solma gel. 76 Bu okulda okumuştum 79 Yanan benim yakan nerde? 24 İhanetlik girdi neden? 25 Biricik oğlum Murat'ım. 26 Al başımdan senin olsun. 28 Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? 35 Hep koşturdun beni benim peşimden, 36 Dünya niye böyle Mevla’m? 40 Elime bir saz bıraktı. 44 Girme gözüme gözüme. 46 Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy? 49 Böyle yaşam olmaz olsun oy anam. 52 Gelen gider giden gelmez. 397 Nasıl figan böyle bilmem. 400 Böyle bir âlemin eline kaldık. 403 Ne olur sonumuz böyle bilmem? 405 Seni kayıp ettim seni. 338 Kim ne bilir kimin derdin 341 Çarşamba'dan Perşembe’ye 347 67 Ne bu Nurşah, ne bu derim? 348 Bu dünya kimlere kaldı? 349 Gel desen de gelemem Yunus. 355 Ya ben ne için yaşarım? 356 İnsan nerde zaman neyi gösterir? 379 Barış dünyam Yunus Emre’m. 419 Seni güzel söyler bana. 425 Sarıköy'de bizim Yunus. 435 Adı bizim Yunus Eskişehir'de. 438 Biri ahir biri zaman aşkına. 444 Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. 451 Yunus deyip gelir sevgi treni. 452 Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus. 456 Seni görüyorum sen varsın Yunus. 466 2.1.3.1.2. Yenileme Ayak Âşık Nurşah şiirlerinde “yenileme ayak” türünü de kullanmıştır. Ayak dizeleri arasında birbirleriyle kâfiyeli kelime ve kelime grupları bulunan bu tür ayaklara “yenileme ayak” adı verilir (Durbilmez, 2020:95). Âşık Nurşah’ın yenilenen ayaklardan oluşan 376 adet şiirinden bazıları şöyle sıralanabilir: Yenilenen Ayaklar Kâfiye Yapısı Kâfiye Şiir Sesi Nu Seni benden seçer yarim. Çalar söyler nacar yarim. Firkat yaşın içer yarim. Kâfiye + ç 2 68 Kanatlandım uçar yarim. Redif Kapısını açar yarim. Her gün benden kaçar yarim. Bir gün Nurşah göçer yarim. Sensin derim bir sevdiğim. Nolur elinver sevdiğim. Muradıma er sevdiğim. Kâfiye + r 3 ş 4 z 6 ş 7 z 8 Ömrüm böyle yer sevdiğim. Döktüğüm şu ter sevdiğim. Redif Olmalıyım hür sevdiğim. Şaşan varsa o da benim. Kâfiye Pişen varsa o da benim. + Aşan varsa o da benim. Redif Tatlı candan bezer oldun. Fermanımı yazar oldun. Mezarımı kazar oldun. Kâfiye + Can içinde pazar oldun. (Ayaktan çıkmış) Elden yana nazar oldun. (Ayaktan çıkmış) Redif Senle dağlar aşam yarim. Geçmiyor gün yaşam yarim. Aşkımıza koşam yarim. Kâfiye Sazımız da çoşam yarim. Fırat gibi taşam yarim. Bir yürekte pişem yarim. + Redif Bu halime şaşam yarim. Kalbimdeki köşem yarim. (Ayaktan çıkmış) Yaramızı deşem yarim. Ağlar anam biz Mehmed'im. Oldum görsün göz Mehmed’im. Değil sana söz Mehmed'im. Kâfiye + Şahit duran yüz Mehmed’im. Kışın bitti yaz Mehmed'im. Redif Senden bize iz Mehmed’im. Beyaz cana bir ten durur. 69 Şafak dolu bir gün durur. Sanki kitap süren durur. (Ayakyan çıkmış) Mimde elif gibi sin durur. Kâfiye + n 11 ce 12 l 312 l 323 r 330 t 336 Redif Boylu boslu bir en durur. Senden bana bir yön durur. Bitiriyon, nicelere sevgilim. Getiriyon hecelere sevgilim. Kâfiye Bürünmüş ay yücelere sevgilim. + Dalmış gider, incelere sevgilim. Redif Dönüp baktım öncelere sevgilim. Gelse ölüm olmaz idi, Bilse ecel almaz idi. Kâfiye Görünseydi ölmez idi. + Kendin bizde bulmaz idi. Redif Bu yaprakta kalmaz idi. Gelmenin zamanı gayrı ecelim. Kâfiye Bilmenin zamanı gayrı ecelim. + Almanın zamanı gayrı ecelim. Redif Ölmenin zamanı gayrı ecelim. Gece gündüz yakar oldu sır beni. Demedim ki gel avcıya vur beni. Şehid düştüm tabutumda gör beni. Kâfiye Gidiyorum bayrağıma sar beni. + Rahat eder salım sardı yar beni. Redif Sevinerek toprağıma ver beni. Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni. Bir ölürüz bin doğandan sor beni. Bir dal tutarım kalmadı. Kâfiye Gider tatlarım kalmadı. + Sustu ötesim kalmadı. Redif 70 Âşık Nurşah’ın 493 şiirinden 117’si yani %24’ü yineleme ayaklı, 376’sı yani %76’sı da yenileme ayaklıdır. Bu ayak çeşitlerinin hangi şiirlerde olduğunu göstermek mümkündür: Ayak Şiir Çeşitleri Sayısı Yineleme 117 Oranı %24 Ayak Şiir Numaraları 1, 5, 10, 17, 24, 25, 26, 28, 35, 36, 40, 44, 46, 49, 52, 69, 76, 79, 83, 84, 85, 86, 87, 90, 94, 99, 103, 114, 118, 119, 121, 124, 128, 141, 147, 149, 151, 152, 157, 158, 160, 171, 175, 182, 184, 185, 187, 188, 189, 192, 193, 196, 197, 199, 200, 202, 203, 214, 216, 218, 220, 224, 228, 229, 231, 234, 235, 237, 238, 240, 245, 247, 248, 263, 264, 266, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 275, 276, 277, 279, 280, 281, 282, 291, 295, 300, 322, 324, 338, 341, 347, 348, 349, 355, 356, 379, 397, 400, 403, 405, 419, 425, 435, 438, 444, 445, 447, 449, 451, 452, 456, 466. Yenileme Ayak 376 %76 2, 3, 4, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 37, 38, 39, 41, 42, 43, 45, 47, 48, 50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 77, 78, 80, 81, 82, 88, 89, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 98, 100, 101, 102, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 115, 116, 117, 120, 122, 123, 125, 126, 127, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 142, 143, 144, 145, 146, 148, 150, 153, 154, 155, 156, 159, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 172, 173, 174, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 186, 190, 191, , 194, 195, 198, 201, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 215, 217, 219, 221, 222, 223, 225, 226, 227, 230, 232, 233, 236, 239, 241, 242, 243, 244, 246, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 265, 267, 274, 278, 283, 284, 285, 286, 287, 288, 289, 290, 292, 293, 294, 296, 297, 298, 299, 301, 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 320, 321, 323, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 331, 332, 333, 334, 335, 336, 337, 339, 340, 342, 343, 344, 345, 346, 350, 351, 352, 353, 354, 357, 358, 359, 360, 361, 362, 363, 364, 365, 366, 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373, 374, 375, 376, 377, 378, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 388, 389, 390, 391, 392, 393, 394, 395, 396, 398, 399, 401, 402, 404, 406, 407, 408, 409, 410, 411, 412, 413, 414, 415, 416, 417, 418, 420, 421, 422, 423, 424, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 436, 437, 439, 440, 441, 442, 443, 446, 448, 450, 453, 454, 455, 457, 458, 459, 460, 461, 462, 465, 467, 468, 469, 470, 471, 472, 473, 474, 475, 476, 477, 478, 479, 480, 481, 482, 483, 484, 485, 486, 487, 488, 489, 490, 491, 492, 493. 71 Bu verilerden hareketle şöyle bir grafik ortaya çıkmaktadır: 80 60 40 20 0 Kategori 1 Yinelemeli Ayak Yenilemeli Ayak 2.1.3.2. Kolaylık-Zorluklarına Göre Ayaklar 2.1.3.2.1. Geniş Ayak Nurşah şiirlerinde geniş ayağı kullanmıştır. Geniş ayak genellikle “ç, l, k, r, z, ş, s” seslerin bulunduğu kelime ve kelime gruplarıyla oluşturulmaktadır (Durbilmez, 2020:119). Özarslan’ın tespiti ise geniş ayağın “s, l, r, z, t” seslerinin bulunduğu kelime ve kelime gruplarına redifin eklenmesiyle meydana geldiğidir (Özarslan 2001:146). Kaya, geniş ayağın bir döner ayak çeşidi olup ve kökünde aynı sesi taşıyan kelimelerle yapıldığını ifade eder. Geniş ayakta kelimeler bilhassa l, z, r, ç-ş seslerinden oluşur (Kaya, 2010:336). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde, “Gurbetlik (132)” şiiri yukarıdaki ifadeye uygun örnek şiirlerdendir. Şiirinde “-lmaz olsun” ifadesindeki “-l” sesi ile geniş ayak kullanılmıştır: Gurbetin yolları taşlı, Diyemezsin olmaz olsun. Bağrım yanık gözüm yaşlı, Bu gariplik bulmaz olsun. Olmaz olsun olmaz olsun, Sineme ok vurmaz olsun, Beni benden almaz olsun, Olmaz olsun olmaz olsun. 72 İlden ile gördüm firkat, Elde değil durma kahret, Altı üstü kara gurbet, Bu ayrılık olmaz olsun. Gelmez olsun, gelmez olsun, Şu gönlümü çalmaz olsun, Çalıp benden almaz olsun, Gelmez olsun, gelmez olsun, Kiminin eşi var bekler, Kiminin kardeşi bekler, Der Nurşah can başı bekler, Böyle bir düş gülmez olsun. Gülmez olsun, gülmez olsun, Böyle yüze gülmez olsun, Gülüp beni bilmez olsun, Gülmez olsun, gülmez olsun. Âşık Nurşah’ın kullandığı geniş ayakların 72 tanesinin ayak kâfiyeleri “l” seslerinden oluşmuştur. Bunlardan bazılarını şöyle örneklendirmek mümkündür: “l” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar Kâfiyeli Kelimeler Şiir Nu Kuruyan ot bitmez güllere döndüm. Yar senden ırağım ellere döndüm. Gül-, el-, kül- 16 Dol-, gül-, bil- 29 Yel-, sel-, bel- 32 Kerem'den Aslı'yım küllere döndüm Gayrı çilem dolsun yarim. Öleyim ki gülsün yarim. Ah nasılda bilsin yarim. Bunu iyi bilsin yarim. Bağrıma taş deli ettin sevdiğim. Seherlerin yeli ettin sevdiğim. Irmakların seli ettin sevdiğim. 73 Toprakların beli ettin sevdiğim. Emelimde kolum kırık. Çiçeğimde dalım kırık. Ta ezelden halim kırık. Kol-, dal-, hal-, sal-, 47 Gidecek bir salım kırık. Düşünceden belim kırık. bel-, el- Eremezsem elim kırık. Bir kaput, bir tabut, saldan başka ne? Şu sendeki esen yelden başka ne? Sal-, yel-, el-, yol- 54 Böl-, al-, gel- 59 Gül-, bil-, öl-, yıl- 65 Bir gün yalan olan elden başka ne? Seni derde çeken yoldan başka ne? Böleceğin benden daha ne dünya? Alacağın daha benden ne dünya? Geleceğin daha benden ne dünya? Bir gün olsun güldürmedin sen gençlik. Otuz yılım bildirmedin sen gençlik. Maksat verdin öldürmedin sen gençlik. Halen çeker yıldırmadın sen gençlik. Gülenlere kanma aklım. Övenlere kanma aklım. (Ayaktan çıkmış) Ölenlere kanma aklım. Gül-, öl-, Gel-, bil- 93 Gelenlere kanma aklım. Bilenlere kanma aklım. Gel sözümü boş bulma gel gel oğul. Adayıpta cahil kalma gel oğul. Asi ve dik başlı olma gel oğul. Bul-, kal-, Ol-, sol-, 101 Yazın kışa verip solma gel oğul. Sevgin alıp benden yolma gel oğul. Yol-, dal- Gafletteysen uyan dalma gel oğul. 74 Gönül yolun buldu ise kendinde, Sevgi yolun aldı ise kendinde. Bul-, al-, Mana yolun kıldı ise kendinde. Kıl-, kal-, 107 Kul hatırı kaldı ise kendinde. Çal-, dol-, Kapısın dost çaldı ise kendinde. Ne mutludur doldu ise kendinde. Yetiş büyü onu bulmak güzeldir. Ona daim sadık kalmak güzeldir. Bul-,Kal-, Ondan hayat dersin almak güzeldir. 109 Al-, Bil-, Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir. Âşık Nurşah’ın derlenen şiirlerinde, aralarında ses birliğinin “r” sesiyle sağlanan ayak dizerinin olduğu 29 adet şiiri bulunmaktadır: “r” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar Kâfiyeli Kelimeler Şiir Nu Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim. Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim. İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim. Kır, yar, Nar, sır, Açtığım elimsin sen sır çiçeğim. Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim. Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim. Nur, pir 179 Ter, mor Seçtiği telimsin sen tar çiçeğim. Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim. Gönüller vermişiz Karadeniz'e. Ver-, ser, Yürekler sermişiz Karadeniz'e. Sor-, sür-, Haz'zını sormuşuz Karadeniz'e. Boz atlar sürmüşüz Karadeniz'e. Goncalar dermişiz Karadeniz'e. İmrenip durmuşuz Karadeniz'e. Der-, dur-, Zamanlar örmüşüz Karadeniz'e. Ör-, der-, Kanatlar germişiz Karadeniz'e. Ör-, ger-, Kınalar karmışız Karadeniz'e. Çeyizler dürmüşüz Karadeniz'e. Kar-, dür, 205 75 Mekanlar kurmuşuz Karadeniz'e. Kur-, sar-, Meraklar sarmışız Karadeniz'e. Bur-, yor-, Boyunlar burmuşuz Karadeniz'e. Er-, ver- Bilekler yormuşuz Karadeniz'e. Cenklerden ermişiz Karadeniz'e. Nişanlar vurmuşuz Karadeniz'e. Canımız nurumuz Cumhuriyetim. Nur-, Şanımız ferimiz Cumhuriyetim. Fer-, Yurdumuz yârimiz Cumhuriyetim. Yâr-, Ordumuz erimiz Cumhuriyetim. Er-, Yoğunuz varımız Cumhuriyetim, Var-, Gençlik Zaferimiz Cumhuriyetim. Zefer- Gece gündüz yakar oldu sır beni, Sır, Demedim ki gel avcıya vur beni. Vur, Şehid düştüm tabutumda gör beni. Gör, Gidiyorum bayrağıma sar beni. Sar, Rahat eder salım sardı yar beni. Yar, Sevinerek toprağıma ver beni. Ver, Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni. Bir, Bir ölürüz bin doğandan sor beni. Sor Soramadım seni Yunus. Sor-, Göremedim seni Yunus. Gör-, Veremedim seni Yunus. Ver-, Giremedim seni Yunus. Gir-, Deremedim seni Yunus. Der-, Eremedim seni Yunus. Er-, Seremedim seni Yunus. Ser-, Varamadım seni Yunus. Var-, Öremedim seni Yunus. Ör-, Süremedim seni Yunus. Sür-, Karamadım seni Yunus. Kar-, Aramadım seni Yunus. Ar- 278 330 420 76 Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerden olan âşığın Şeref Taşlıova ile karşılaşmasında ayak “-ş olur mu?” ifadesindeki “ş” sesi ile geniş ayak kullanılmıştır: Şeref Taşlıova Anlayana nasihattır, Bunca sözüm boş olur mu? Ariflere muhabbettir, İş bilmede iş olur mu? Âşık Nurşah Kamil olan sezer bunu, Onun gönlü taş olur mu? Okur onlar yazar bunu, Bilgide hiç şaş olur mu? Âşık Nurşah’ın “ç-ş” sesiyle sağlanan ayak dizelerinden oluşan 15 şiiri vardır. Bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür: “ç-ş” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar Kâfiyeli Kelimeler Şiir Nu Bizim yollar taşa geldi. Yaz baharın kışa geldi. Geçen günler düşe geldi. Taş, kış, düş, Bunca ömür boşa geldi. Boş, baş, hoş, 66 Şimdi firkat başa geldi. Herkeslerce hoşa geldi. Aşkın tas tas içer oldum, Derdin ile göçer oldum. Ben kendimden geçer oldum. İç-, göç-, Kefenimi biçer oldum. Geç-, biç-, Firkat kapın açar oldum. Aç-, kaç- Çare yokmuş naçar oldum. Uç- 67 Şu kendimden kaçar oldum. Kanatlanıp uçar oldum. 77 Nerede bir yudum aşım giderim. Garlı gışlı boran, eşim giderim. Aş, eş, Mezarda bir ölü, taşım, giderim. Taş, koş 134 Sağılmışım, sanki koşum giderim. Yuvasından ayrı göçmüş ağlıyor. Göç-, Ayrılık şerbetin içmiş ağlıyor, İç-, Elini Mevla'ya açmış ağlıyor. Aç-, Resmin üzerine düşmüş ağlıyor. Düş-, Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor. Şaş-, Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor. Taş- Uçup giden bizim Yunus Uç-, Göçüp giden bizim Yunus Göç-, Geçip giden bizim Yunus Geç-, Açıp giden bizim Yunus Aç-, Saçıp giden Bizim Yunus Saç-, Aşıp giden bizim Yunus Aş- 383 433 Âşık Nurşah ortak ses birliğiyle sağlanan geniş ayağı şiirlerinde çokça kullanmıştır. Yukarıda örnekleri verilen “l”, “r”, “ç-ş” seslerinin yanında “t” ve “z” sesleriyle de oluşturulan ayakları görmek mümkündür. Âşığın dizelerinde geniş ayağı kullandığı şiirler sıralanabilir: Geniş Ayak “l” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar Şiir Numaraları 16, 29, 32, 47, 54, 59, 65, 93, 101, 107, 109, 111, 118, 132, 135, 136, 137, 139, 143, 144, 146, 164, 165, 198, 207, 222, 232, 241, 246, 249, 250, 253, 255, 258, 260, 265, 285, 289, 297, 312, 318, 319, 321, 323, 328, 335, 340, 344, 345, 351, 364, Şiir Sayıları 72 78 365, 386, 396, 416, 417, 418, 421, 422, 424, 430, 453, 454, 464, 467, 469, 471, 477, 483, 488, 490 “z” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar “r” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar 68, 72, 73, 74, 108, 115, 133, 181, 183, 190, 226, 227, 239, 254, 262, 282, 303, 307, 309, 310, 368, 372, 389, 402, 406, 427, 434, 447, 457, 462, 468 23, 31, 71, 77, 92, 95, 116, 125, 129, 130, 150, 159, 177, 179, 205, 229, 278, 311, 330, 352, 369, 370, 371, 376, 388, 420, 440, 460, 461 “t” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar 34, 138, 173, 204, 219, 286, 301, 339, 367, 385, 423, 439, 446, 458, 491 “ç-ş” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar 66, 67, 110, 134, 164, 167, 170, 382, 383, 395, 404, 410, 431, 433, 459 31 29 15 15 Âşık Nurşah “l”, “r”, “ç-ş”, “t” ve “z” seslerinin aralarında kâfiye birliğiyle sağlanarak oluşan geniş ayağı 162 adet şiirinde kullanmıştır. Ayaklar, kâfiye+ refif birliğine bağlı olarak meydana getirilmiştir. “r” sesi ile meydana getirilen ayak dizelerinin diğer seslerle oluşturulan ayak dizelerine oranla daha fazla olduğu görülmüştür. 7, 8, 9, 11, 15 ayak dizelerinden oluşan kimi şiirler “r” sesi birliğine bağlı olarak oluşturulmuştur. 2.1.3.2.2. Dar Ayak Dizeleri her bentte aynen tekrar edilen ayakları kolaylık-zorluk özellikleri bakımından sınıflandırmak mümkündür. Bir yenileme ayak çeşidi olup aynı sesi taşıyan fakat sayısı az olan kelimelerle yapılan ayaklara dar ayak veya zor ayak denilmektedir. Çok kâfiyeli ayak dizeleri meydana getirmek zor olduğu için bu ayak dizeleri “zor ayak” kabul edilir. Her ayak dizesinde çift kâfiye bulunan ayaklara “ikili ayak”, üç kâfiye bulunan ayaklara “üçlü ayak”, dört kâfiye bulunan ayaklara “dörtlü ayak”, beş kâfiye bulunan ayaklara “beşli ayak”, altılı kâfiye bulunan ayaklara “altılı ayak” adı verilir. Her ayakta söylenişleri aynı olsa bile yeni bir anlamda kullanılan cinaslı söyleyişleri yapmak zor olduğu için “cinaslı ayak” da bir dar ayak çeşidi olarak kabul edilmektedir (Durbilmez, 2020: 132). 79 Çift kâfiyeli ayaklar zorluğundan dolayı “dar ayak” içinde değerlendirilmektedir. Âşık Nurşah’ın şiirleri arasında ikili ayak örneklerine rastlanmaktadır. Örneğin “Kaldı (53)” adlı şiirinde taş-, yaş-, düş-, peş-, başkelimelerine +larında, +lerinde eklerinden oluşan redifler eklenmiş; bununla birlikte ad-, od-, vad-, tad- kelimelerine de “+umuz/ +ımız kaldı” redifi eklenerek ikinci bir kâfiyeli kısım oluşturulmuştur: Şiir Nu. Ayak Dizeleri Ayak Sıra Nu. Dilek taşlarında adımız kaldı, 1b Sevda yaşlarında Od'umuz kaldı. 1ç Leyla, düşlerinde vadımız kaldı. 2ç Arzu peşlerinde tadımız kaldı. 3ç Mezar başlarında yad'ımız kaldı. 4ç 53 Âşık Nurşah bir başka şiirinde de yol-, dal-, sal-, kol-, kul- kelimelerine +larından eklerinden oluşan redifler eklenmiş; bunlarla birlikte sırasıyla cennet, hikmet, yat, gurbet, hürmet kelimelerine “yaşar Silifke” redifi ekleyerek ikinci bir kâfiyeli kısım oluşturmuştur: Şiir Nu Ayak Dizeleri Ayak Sıra Nu Yollarında cennet yaşar Silifke 1b Dallarında hikmet yaşar Silifke 1ç Sallarında bir yat yaşar Silifke 2ç Kollarında gurbet yaşar Silifke 3ç Kullarında hürmet yaşar Silifke 4ç 204 80 Âşık Nurşah, 406 numaralı şiirinde göz, söz, üz, iz, köz, öz kelimelerine “oldum” redifi eklenmiştir. Ayrıca göz-, söz-, yüz-, iz-, köz-, öz- kelimelerine “+lere battım” redifi ekleyerek ikinci bir kâfiyeli kısım oluşturmuştur: Şiir Nu Ayak Dizeleri Ayak Sıra Nu Gözlerde göz oldum gözlere battım. 1b Sözlerde söz oldum sözlere battım. 1ç Yüzlerde üz oldum yüzlere battım. 2ç İzlerde iz oldum izlere battım. 3ç Közlerde köz oldum közlere battım. 4ç Özlerde öz oldum özlere battım. 5ç 406 Âşık Nurşah tarafından söylenen/yazılan şiirler incelendiğinde, âşığın şiirlerinde geniş ayağı çokça kullandığı görülmüştür. Âşık “zor ayak” olarak da adlandırılan dar ayağı da şiirlerinde kullanmıştır. Dar ayak çeşitlerinden olan “ikili ayak” çeşidine rastlanmaktadır. Birbirleriyle bağlantılı iki kelime grubunun kullanılması âşığın kelime kullanımını sınırlandırdığı için “ikili ayak” denilen bu ayaklar da dar ayak içinde yer almaktadır. 52, 204 ve 406 numaralı şiirlerde çift kâfiyeli ayaklardan oluşturulmuş dizelere rastlanmıştır. 2.1.4. Şiirin Ölçü Sistemi Âşık tarzı şiirlerde hece ölçüsü veya aruz vezni kullanıldığı örneklere rastlarız. Hece ölçüsü şiirlerde en yaygın tercih edilen ölçüdür. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerin tamamı hece ölçüsüyle meydana geldiği açıkça görülür. Ölçü, her dilin kendi müziğinden doğan ve uygun olarak şekil alan bir âhenk düzenidir. Dizelerdeki seslerin birbirine eşit ya da yakın olmasına göre düzenlenmiş ölçüye hece ölçüsü (hece vezni) denir (Banarlı, 1998:51). Türk halk şiiri sanatçıları, 7,8 ve 11’li şekillerinin yoğun olarak görüldüğü hece ölçüsünü kullanmışlardır. Bunun yanında aruz veznini kullanan âşıkların ve tekke şairlerin şiirlerine de rastlamak mümkündür. Bu durumu araştırmacılar âşıkların klasik şairlere ve klasik şiirlere öykünmelerine bağlamıştır. Yine de tüm bunlar Türk halk 81 şiirlinde hece ölçüsünün kullanımının üstün olduğu gerçeğinin üstünü örtmez (Küçük 2019: 240). “Her ölçü (vezin) bağlı bulunduğu dilin yapısından doğar. Bu nedenle Türk dilinin doğal ölçüsü hece ölçüsü (hece vezni)'dür. Eskiden vezn-i benan, hesab-t benan (heceler parmakla sayıldığı için parmak ölçüsü, parmak hesabı denmiştir) adıyla anılırdı” (Dilçin, 2013:39). 2.1.4.1. Hece Sayıları Daha önce de belirtildiği üzere, Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında tamamının hece ölçüsü ile yazıldığı görülür. Bunlar genellikle 8’li ve 11’li hece ölçülerine sahip şiirlerdir. Nurşah’ın 14’lü ve 16’lı hece ölçülerine sahip şiirlerine de rastlanır. Nurşah, zaman zaman hece birliğini sağlamak için ses türemesi, ses yutması veya yöresel deyişlere yer vermiştir. Âşık “Seni Kayıp Ettim Seni (338)” şiirinde yer alan dörtlükte “göremiyorum”, “saramıyorum”, “varamıyorum” demek yerine “göremiyo’m”, “soramıyo’m”, “varamıyo’m” demeyi seçerek ölçüyü yakalamıştır: Kör oldum da göremiyom, Neredesin soramıyom? Gayrı sana varamıyom, Seni kayıp ettim seni. Nurşah, bazı dörtlüklerde ise mısra ortasındaki kelimeleri kısaltarak hece ölçüsünü tutturmuştur. Aşağıdaki “Yâr (353)” şiirinden alınan dörtlükte “çaresini” demek yerine “çaresin” kelimesini kullanmayı uygun görmüştür: İnsana derman olamaz, Tabip çaresin bulamaz, Seven kendine gelemez, Bulunmayan yurt imiş yar. Yukarıdaki dörtlükte aynı zaman da “yurt imiş” ifadesini “yurtmuş” ifadesi yerine tercih ederek şiirde ölçüyü yakalamıştır. Bulunmazmış çarem neden? Ne doktorlar bildi derdim, Çala(yı)m sazım tarif ede(yi)m, Ne şu canım sildi derdim. 82 Âşık, şiirinde ölçüyü yakalamak için bazı sözcük tasarrufuna gitmiştir. Aşağıdaki “Yaşarım (356)” şiirinde “acaba” demek yerine “acep” demeyi tercih ederek bir hece kazanmış ve ölçüyü tutturmuştur: Bir kendime baktım yaşar, Acep neden niçin yaşar? Çünkü çaresiz yaşar, Ya ben ne için yaşarım? 2.1.4.2. Duraklar Kaya, “durak” kelimesini şöyle tanımlar: “Hece ölçüsüyle söylenmiş şiirlerde kelimelerin belli gruplarda bir araya getirilmesi” (Kaya, 2010: 272). Dilçin, hece ölçüsünde dizenin belli bölümlere ayrılmasına durgulanma, bu bölüm yerlerine de durak dendiğinden bahseder. Divan edebiyatındaki taktî’nin karşılığı olarak görülse de aralarında farlar mevcuttur. Taktî’de sözcükler bölünebilir, fakat duraklar anlamlı söz öbekleriyle sağlanır (Dilçin, 2013: 40). Duraklar, halk şiirinde ahenk sağlayarak tekdüzeliği yok etmektedir. Şiirde belli bir ritmi ve ses uyumu sağlamak amacıyla dizede belli bölüme veya bölümlere ayırarak yapılır (Aslan, 2018: 122). Âşık Nurşah’tan derlenen bazı şiirlerde âşığın duraklara uyduğu bazıların da ise durak kullanmadığı görülür. Aşağıdaki “İnsanlığı Sevelim (83)” başlıklı 7’li hece ölçüsüyle yazılan şiirden alınan dörtlük duraklara şöyle ayrılabilir: İnsan için / fesatlık, 4+3 Yakışır mı / hasetlik? 4+3 Hele hele / nisbetlik, 4+3 İnsanlığı / sevelim. 4+3 Ancak yine aynı şiirden alınan son dörtlükte durak yoktur. Yerli yabancı farksız, Olmayalım tarafsız, Olmam diyenler haksız, İnsanlığı sevelim. Âşığın 8’li hece ölçüsüyle yazılan şiirlerinin durakları çeşitlilik göstermektedir. “Keklik Kokar Dağları (202)” başlığını taşıyan şiirden alınan aşağıdaki dörtlük 5+3 şeklinde duraklıdır: 83 Gürleyik köyü bağları5+3 Keklik kokar dağları 5+3 Tarihin altın çağları 5+3 Mihallıççık’ın Gürleyik. “Dünya (45)” isimli şiirinden alınan aşağıdaki 8‘li hece ölçüsüyle yazılan dörtlük 4+4 duraklıdır: Yar elinden yaralandın, 4+4 Ceylan gibi çıralandın, 4+4 Çöl içinde paralandın, 4+4 Neydi bilmem suçum dünya. 4+4 Âşık Nurşah’ın 11’li hece ölçüsüyle oluşturulmuş şiirlerine bakıldığında, bazı şiirlerin çeşitli duraklara sahip görülür. Aşağıdaki dörtlükte 4+4+3 duraklı 11’li hece ölçüsünü kullanmıştır: Malazgirt'i / uçup giden / kuşlarda, 4+4+3 Osmanlısı / kılıç vuran / taşlarda, 4+4+3 Dört mevsimi / geçip giden / kışlarda,4+4+3 Seferden sefere / kolu bayrağım. 6+5 Âşık bazı şiirlerde ise 6+5 duraklı 11’li hece ölçüsünü kullanmıştır: Sende kucaklaşır cihan sevgisi. 6+5 Ufuklara doğru insan sevgisi, 6+5 Çarpan kalplerdeki iman sevgisi, 6+5 Türkiye’min uçan kuşu göklerde. 4+4+3 2.1.5. Nazım Şekli İlaydın nazım şeklini, manzumenin mısra düzeni ve kâfiye örgüsü bakımından adlığı şekil olarak tanımlar (İlaydın, 1964: 74). Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde nazım şekillerini şiirde mûsıkî sağlayan ses kalıbı olarak ifade eder (Banarlı, 1998: 52). Çalışmada, Âşık Nurşah’ın şiirlerini nazım şekillerine göre tasnif ederken Doğan Kaya’nın tasnif metodu kullanılmıştır. Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, çeşitli hece ölçülerine sahip şiirler ile karşılaşılır. Bunlar hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve 11’li şekillerinde olup çoğu “koşma” türünde örneklerdir. Şiirler dörtlüklerden meydana getirilmiştir. Sayıca az olsa da zaman zaman şiirlerde dörtlüklerin sonuna mısralar eklenerek “yedekli koşma” 84 biçimini kullanmıştır. Kaya’nın “ayaklı koşma” olarak da adlandırdığı yedekli koşmaların dörtlükler de getirildiği yerler farklılık göstermektedir (Kaya, 2010: 781). Nurşah’ın şiirlerinde bu tarz koşmalara dörtlüklerin sonlarında rastlanır. Koşmalar genellikle 11 heceli şiirler olup bazen de karşımıza 8 heceli olarak da çıkmaktadır. Kafiye düzeni ilk dörtlükte abab, abxb, aaab şeklinde değişik olabilir. Genellikle ilk dörtlüğün ikinci dizesinde şiirin ayağı başlatılır ve bu ayak her dörtlüğün sonunda icra edilir. Diğer dörtlükler; cccb, dddb, eeeb…düzeninde kafiyelenirler (URL-14). Âşıktan derlenen şiirlere bakıldığında, Kaya’nın tanımına uygun düşecek örnek şiirlerle karşılaşılır. Can içinde çıban döktüm a İyileşmez derdim yardan. b Yâr elinde boynum büktüm, a Sevdası başımda kardan. b Deyişler yaktım nazına, c Rastlar mıyım şu izine? c Yine hasretim yüzüne, c Ateş aldım ömrü nardan. b Nurşah’ım başı pareli, ç Elif’ten oldum yâreli, ç Şu dert içime gireli, ç Usandım öldürmez sırdan. b Kaya, Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğü” adlı çalışmasının “yedekli şiir” maddesinde yapı ve teknik yönden farklılıklara sahip yedekli şiirleri şöyle tasnif eder: “I. Yedekli İkili A. Bağlantıları beyit aralarına getirilen yedekli ikililer 1. Beyit aralarına birer dize eklenen yedekli ikililer 2. Beyit aralarına iki dize eklenen yedekli ikililer B. Bağlantıları (ziyade dizeleri) beyit sonlarına getirilen yedekli ikililer 85 II. Yedekli Üçlü A. Bağlantı dizeleri ikilik olan şiirler B. Bağlantı dizeleri üçlük olan şiirler C. Bağlantı dizeleri dörtlük olan şiirler 1. Bağlantı sözleri bent arasında olan şiirler 2. Bağlantı sözleri bentlerin sonunda olan şiirler D. Her dizeden sonra bağlantı eklenen şiirler E. Bağlantıları altı dize olan parçalar III. Yedekli Dörtlü A. 7 heceli şiirler B. 8 heceli şiirler 1. Bağlantısı tek dize olan şiirler 2. Bağlantısı iki dize olan şiirler C. 11 heceli şiirler / Yedekli Koşmalar 1. Tek dize bağlantılı yedekli koşma 2. İki dize bağlantılı yedekli koşma 3. Dört dize bağlantılı yedekli koşma / Dört dize bağlantılı müstezat koşma D. Yedekli Divan / Müstezat Divan E. Bentlerin ve bağlantıların hece sayıları farklı olan şiirler IV. Yedekli Beşli A. Tek dize bağlantılı şiirler B. İki dize bağlantılı şiirler C. Üç dize bağlantılı şiirler D. Dört dize bağlantılı şiirler E. Zincirli Cigalı Muhammesler V. Yedekli Altılı / Yedekli Müseddes 86 VI. Yedekli Sekizli” (Kaya, 2010: 783-784). Bu tablodan hareketle Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, “yedekli ikililer” ile karşılaşılır. Nurşah’ın aşağıdaki şiiri yedekli koşmadır. Türkiye'min yarınları, Sizlersiniz çocuklarım. Vatanımın fidanları, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Dünyanın yüzünde zaman, Yeni ufuklara cihan, Ayakta duran kahraman, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Türk'ün oğlu, Türk'ün kızı, Bayrağımın al yıldızı, Cumhuriyetimin izi, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Dağların başında zambak, Tarih sayfasında yaprak, Anadolu kokan toprak, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Nurşah’ın 8’li hece ölçüleriyle yazılan şiirlerinde sayıca az da olsa yedekli koşma örneklerine rastlanır. “Diyarbakır Diye Diye (30)” adlı şiiri dörtlüklerden sonra tekrarlanan ikili yedeklerle oluşturulmuştur: 87 Yârim gittin mi kursuna? Diyarbakır diye diye. Benden olan şu hırsına, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye? Dilerim yıldızın artsın, Terfiyen daha çok etsin, Muradın gönlünde bitsin, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye? Kışlalarda kışla yârim Gözlerini yaşla yârim, Ara sıra düşle yârim, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye. Olsun bakam öyle olsun, Sevda yerin böyle bulsun, Nurşah, türkümüzü çalsın, Diyarbakır diye diye. Âşığın 8’li hece ölçüsüyle meydana getirilen ikili yedekli şiirleri “Türkiye’min Çocukları (288)” ve “Benim Anam (325)” dır. Şiirlerde yedekler de 8’li hece ölçüsüyle söylenmiştir. 2.2. İÇERİK YÖNÜNDEN (MUHTEVA) İNCELENMESİ Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerden hareketle muhteva incelemesi yapılmıştır. Nurşah, âşık olduğu yıllarda (gençlik döneminde) şiirlerini en çok eşine olan aşkını, hasretini, sitemini yazan bir aşk şairidir. Ancak daha sonraları beşerî hissedilen aşk yanında aşkı tasavvufî mahiyette arz etmiştir. Nurşah’ın şiirlerindeki temalar halk şiirinde çokça karşılaşılan aşk, gurbet, özlem, ayrılık, tabiat güzellikleri vb.dir. Başlangıçta bu temaların ağırlıkta olduğu şiirler yazmış olsa da âşığın yaşı ilerledikçe dinî- tasavvufî lirizmle dile getirdiği duygularına, geçmiş hayatında edindiği tecrübelerinden yola çıkarak verdiği 88 nasihatlere, ahlâkî ve toplumsal konulara yönelmiştir. Âşık olup çeşitli sebeplerle gurbete çıkan Nurşah, o döneme ait sıla özlemini, gurbetlik ve yalnızlık duygusunu şiirlerinde konu olarak çokça işlemiştir. Âşık Nurşah’ın toplumu kardeşliğe, dayanışmaya, birlik ve beraberlik içinde yaşamaya davet ettiği nasihatlerinin yer aldığı şiirlerinin yanı sıra vatan, millet ve bayrak sevgisini işlediği şiirleri de mevcuttur. Doğduğu Çardak Köyü, Mihalıççık ilçesi ve Eskişehir’i şiirlerinde içten ve güzel duygularla tasvir ettiği şiirlerinin dışında gezip gördüğü pek çok il için de şiirler kaleme almıştır. Âşıklık geleneklerinin önemli aşamalarından biri de âşık karşılaşmalarıdır. Gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan biri olan Âşık Nurşah da bulunduğu ve gitti yerlerdeki kadın ve erkek âşıklarla atışmış, kimi zaman üstün gelmiştir. Nurşah, devrinin âşıklarından Âşık Şeref Taşlıova, Şavşatlı Âşık Kara, Âşık Yusuf, Âşık Reyhani, Âşık Ummani, Âşık Yanguni, Âşık Hayrani, Âşık Erdem gibi âşıklarla karşılaşmaları vardır. Çeşitli etkinliklerde, bayramlarda, festivallerde diğer âşıklarla bir araya gelen Nurşah, âşıklar ile iletişimi sürdürmüş, onlarla şiirlerinin de içinde olduğu yazışmalar yapmıştır. Âşık Nurşah’a gönderilen ve Nurşah’ın yazdığı pek çok mektup tarzı şiiri vardır. Âşık Nurşah sert bir mizaca sahip değildir. Karşılaştığı durumlar ve olaylar onu etkilese de kötü söz kullanmaktan kaçınır. Derlenen şiirlerinde sevdiğine sitem dolu sözlerle beddua ettiği yalnızca iki şiiri vardır. Çalışmada, Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelenirken konularına göre sınıflandırma uygun görülmüştür. Derlenen şiirleri sınıflandırma sonucunda “Aşk ve Sevda Şiirleri” kısmında beşerî aşk temalı şiirler toplanmıştır. “Sitem ve Şikâyet Şiirleri” başlığı altında ise şiirlerin yazıldığı kişileri ve durumları temel alarak: Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem; Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem; Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet şeklinde tasnifi yapılmıştır. Âşığın derlenen şiirlerinden “Özlem Şiirleri” ise Yakınlarına Özlem ve Geçmişe Özlem temaları altında verilmiştir. İnsanlara öğütler verdiği, didaktik öğeler barındıran şiirleri “Nasihat Şiirleri” başlığı altında toplanmıştır. “Dilek ve Umut” başlığı altında toplanan şiirler ise âşığın çaresiz hissettiği durumlarda geleceğe yönelik umutlarının sürdüğünü dile getirdiği, yeni yılın başlangıcıyla ileriki günler için dileklerini sıraladığı sözlerdir. “Gurbet” 89 altında âşığın evinden ve sevdiklerinden ayrı kalmanın verdiği üzüntüyle dile getirdiği şiiri bulunur. Doğanın ve doğal güzelliklerin âşığı olan Nurşah’ın şiirleri “Pastoral Şiirler” başlığı altında toplanmıştır. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler “Övgü/ Güzelleme” başlığı altında da sıralanmaktadır. Burada âşığın güzellemeleri; Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere, Aile Bireylerine ve Tanıdıklara; Kendine, Âşıklığa ve Âşıklara, Çeşitli Meslek Gruplarına, Özel Günlere, Festivallere ve Programlara, Türk Milletine olarak gruplandırılmıştır. Âşık Nurşah’tan derlenen toplumu derinden sarsan ölümlere ve tanıdıklarının ölümleri ardından yazdığı şiirlere “Ağıt” başlığı altında yer verilmiştir. “Taşlamalar” adı verilen bölümde ise Nurşah’ın topluma, paraya, dostluğa ait taşlamalarının yanı sıra bireysel taşlamalarının da bulunduğu şiirler bu grupta verilmiştir. “Âşık Nurşah’ın Şiirlerle Haberleşmesi” başlıklı bölümde Âşık Nurşah’ın mektup şiirlerine yer verilmiştir. Nurşah’a gelen ve Nurşah’ın gönderdiği şiirler iki ayrı grupta sıralanmıştır. Bunlarla birlikte zaman işinde görüşmeler esnasında kendisine yazılan ve takdim edilen şiirler, “Âşık Nurşah’a Yazılan Şiirler” başlığı altında toplanmıştır. “Âşıklarla Karşılaşmalar” bölümünde ise Nurşah’ın devrinin âşıklarıyla karşılaşmaları esnasında karşılıklı söyledikleri şiirlere yer verilmiştir. Âşık Nurşah hem mani yazmış hem de mani derlemiştir. Çalışmada yer alan “Maniler” kısmında Nurşah’ın yazdığı manilerin yanında derlediği ve yazıya geçirdiği manilere de yer verilerek tasnif sonlandırılmıştır. Burada hatırlatmakta fayda görülen husus, âşığın dört binden fazla şiirinin bulunmasıdır. Çalışmanın tasnif bölümündeki şiirler, âşıktan bizzat derlenen şiirler özelindedir. 2.2.1. Konu, Tema Âşık şiirinde her şey âşıklara ilham, şiirlerine konu olabilmektedir. Toplumun gözcüleri ve sözcüleri olan âşıklar toplumu yakından ilgilendiren her konuda söyledikleri/yazdıkları şiirlerinin yanında ferdî duygularla dile getirdikleri/ kaleme aldıkları şiirler meydana getirmişlerdir (Durbilmez, 2020: 209-210). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde, farklı konularda yazılmış birçok şiirle karşılaşılmıştır. Bu şiiirleri şu başlıklar altında değerlendirmek mümkündür: 90 2.2.1.1. Nurşah’ın Şiirlerinde Aşk Âşık Nurşah’ın şiirlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan konulardan biri aşktır. Şiir geleneğinde aşk konusu, genellikle beşerî ve ilahî aşk olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Âşık Nurşah’ın özelinde bakıldığında, aşk kavramı ile kastedilen duygular her iki şekilde de görülmektedir. 2.2.1.1.1. Beşerî Aşk Kaya’nın “insanlık tarihi kadar eski bir konu” olarak nitelendirdiği beşerî aşk konusu, âşık ve maşuku ile Türk halk şiirinde en fazla işlenen konulardan olmuştur (Kaya, 1991: 156). Daha önce bahsedildiği üzere henüz küçük yaşta iken evlenen Âşık Nurşah, o dönemden bu yana eşine olan duygularını şiirlerine yansıtmış, bu şiirlerde sevgili diye hitap ettiği her zaman eşi olmuştur. Âşık, şiirlerinde eşine olan sevgisini, zaman zaman ona olan özlemini, onunla geçirdiği günlere yeniden kavuşmak istediğini dile getirir. Aşağıda verilen “Evimin Erkeği Seni Görmek İstiyorum (1)” isimli şiiri bu ifadeye uygun olan şiirlerden seçilen güzel bir örnektir: Dolaştığım şu odamda, Seni görmek istiyorum. Kapım penceremde camda, Seni görmek istiyorum. Uykum böldüğüm yatakta, Yaşlar sızdığım yanakta, Gecemle söken şafakta, Seni görmek istiyorum. Benimle sofrayı kuran, Yemekte karşımda duran, Gülerek hatırım soran, Seni görmek istiyorum. Sevginin kapısın açan, Uzun muhabbete geçen, Balkonda çayımız içen, Seni görmek istiyorum. 91 Sabahtan evden giderken, İşten döndüğünde erken, Çocukların babam derken, Seni görmek istiyorum. Her yerde ve de her zaman, Duruyor karşımda siman, Eşim sensiz halim yaman, Seni görmek istiyorum. Nurşah, şiirlerinde eşinden uzak olmanın yüreğinde açtığı yaraları bazen üzüntüyle dile getirmiş bazen de sitemli bir üslup kullanmıştır. Âşık, “sevdiğim” diye seslendiği eşine olan özlemini, sevdiğinin nazını, âşığın onun için yanıp tutuşmasını ve cefalara katlanışını “Gör Sevdiğim (3)” şiirinde dile getirmiştir: Halindeyim üryan büryan, Gayri beni gör sevdiğim, Yıkılır sen her gün dünyam, Sensin derim bir sevdiğim. Ağladığım sızladığım, Günden güne özlediğim, Yollarını gözlediğim, Nolur elin ver sevdiğim. Uzun saçlar nara atsın, Toprağında rahat yatsın, Güllerin üstümü örtsün, Muradıma er sevdiğim. Gülmedik kirpikte kaşın, Her gün gurbet şu bakışın, Göz doymadık mevsim kışın, Ömrüm böyle yer sevdiğim. 92 Kime açam halim arzu, Aradığım çölde arzu, Sensin gönül, sensin arzu. Döktüğüm şu ter sevdiğim. Kim ne derse desin yılmam, Ayıp olsun sazı çalmam, Sebebim saz seni bulmam, Baştan sona her sevdiğim. Nurşah böyle bilir derdin, Çünkü aşkını sen verdin, Onu layığına gördün, Olmalıyım hür sevdiğim. Sevdiğine hasret kalmayan, ona kavuşmak için yanıp tutuşmayan ve şiirlerine bunu işlemeyen âşık neredeyse yok gibidir. Âşık Nurşah da vuslatı bekleyen bir âşıktır: Sen uzakta ben uzakta, Böyle nasıl geçer yârim. Hayat denen şu kızakta, Seni benden seçer yârim. Divan şiirlerinde klasikleşmiş benzetmeleri halk şiirinde de görmek mümkündür. Âşık Nurşah’ın şiirlerinde de sevgilinin kaşı yay gibi, yüzü ay gibi, sözü inci gibidir. Bu ve bunun gibi kavramlar ve benzetmeler âşığın şiirlerinde yaygındır. “Kimsin Nesin Ey Sevgili (10)” ve “Güzel (11)” şiirlerinden birer dörtlük bu duruma örnektir: Örnek 1 Örnek 2 Bir ışık var gözlerinde, İki kaşın arasında, Ay parçası yüzlerinde Gördüm mavi bir ben durur. İnci gibi sözlerinde, Sülün gibi yay kaşları Kimsin nesin ey sevgili. Beyaz cana bir ten durur. 93 Nurşah, sevdiğine kızdığı, ondan ayrı kalmasına sinirlendiği durumları diğer şiirlerine nispeten az da olsa anlatmıştır. “Dilerim (491)” şiirinde sevdiğine sitemini dile getirir ve beddua eder: Dilerim Mevla’dan sende divane, Ben gibi ol canın dertlensin yârim, Derdine dermanlar ben olam çare, Yaşların mendilim katlasın yârim. Karlı dağda kaygan yollar alasın, Direksiyonda uyuyup kalasın, Hayalim karşısında beni bulasın, Gideme tekerin patlasın yârim. İster miyim sana beddua edem? Sen istedin zalım yar bunu nidem? Ver elini çekip gel il il gidem, Hep düşmanlarımız çatlasın yârim. Yakan eller değmeyesin eline, Başka yarlar girmeyesin gönlüne, Nurşah deyişlerin yaksın sevgine, Hayat aklın başa toplasın yârim. Nurşah, beşerî aşkı işlediği şiirlerinde eşinin adına da yer verir. Yazdığı şiirlerde eşine: sevdiğim, evimin erkeği, yârim, sevgilim vb. hitap şekillerinin yanı sıra Mehmed’im, Eşim Mehmet Mert şeklinde ismiyle de hitap eder. Eşine olan sevgisini ve evliliğine bağlılığını anlattığı “On İki Yaşımdan Otuz Beş Yıla (17)” adlı şiirinde âşık, evlilik hayatından bahseder ve eşine “Mehmed’im” diye seslenir: Elimde mendilin dokudum yaşlı, İşlemeden soldu Mehmed'im başlı, On ikimde gelin aldı Üçbaşlı, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. 94 Üçbaşlı'yla İstasyon'un arası, Mekik dokur Sarıköy'ün yarası, Mihalıççık, Eskişehir, şurası, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. İki kızın bir oğlunun anası, Yirmi beş yıl yuvamızın sunası, Gene benim senden yana yanası, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. Aşkım saza vurdum düştüm gurbete, Yetmedi yar buda senden rağbete, Hele bir bak şu içtiğim şerbete, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. Âşık Nurşah, beşerî aşk konusu sınırları içerisinde değerlendirilebilecek şiirlerinde sevdiğine/eşine olan sevgisini dile getirmiş, onu övmüş, zaman zaman da sitem dolu sözlerle ona seslenmiştir. Öte yandan sevdiğine olan özlemini, ondan uzak kalmanın acısını ifade ettiği şiirleri aşk şiirlerinin büyük bir bölümünü oluşturmuştur. İncelenen şiirlerden hareketle denilebilir ki Nurşah, her ne kadar eşinden ayrı kalıp ona hasret duysa da ve ona sitemini dile getirse de eşine duyduğu sevgiyi ve evliliğine sadık olduğunu şiirlerinde sıkça vurgulamıştır. 2.2.1.2. Nurşah’ın Şiirlerinde Özlem Âşık Nurşah’ın şiirlerinde özlem önemli bir yer tutar. Âşık, yakınlarına ve geçmişte yaşadığı günlere özlem duymaktadır. Uzaklara giden eşin ardından bekleyişin verdiği özlem duygusuyla kaleme aldığı şiirler, çocuklarına ve annesine olan özlemini kâğıda döktüğü şiirler Âşık Nurşah’ın özlem konulu şiirlerinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Özlemin (71) şiirinde eşinden ayrı kalan Nurşah eşine olan özlemini dile getirir. Bu şiiri aynı zamanda sitemdir: Adını sen, sevgi koyduğum toprak, Daha bende sürecek mi özlemin? Musalla taşına istiyom bırak, Mutluluğa erecek mi özlemin? 95 Yüreğimin sabır soğuyan kanı, Yüreğimin sıcak soluyan narı, Yüreğimin asla solmayan barı, Baharını görecek mi özlemin? Âşık Nurşah bazen de yaşadığı eski günlere olan özlemini hisseder. Yirmi beş yıl sonra okuduğu okuluna ozan olarak giden Nurşah, geçmişteki günlerini, arkadaşlarını, öğretmenlerini “Bu Okulda Okumuştum (79)” şiirinde özlemle anar: Çocukluğum ah nerede? Bu okulda okumuştum Şu tahta, sıra, masada Bu okulda okumuştum. Dört duvarım çakılımda Küçüklüğüm akılımda Atatürk İlkokulumda Bu okulda okumuştum. Yıllar sonra sana geldim Bahçende oynadım güldüm Arkadaşlarımı buldum Bu okulda okumuştum. Öğretmenim gitmez gözden Sabahattin, Adil, Özden Rahmetler dileriz bizden Bu okulda okumuştum. Nurşah, yaşadığı il olan Eskişehir’in eski dönemlerine özlem hisseder. Eskişehir halkını, cıvıl cıvıl olan sokaklarını anarken artık paylaşılacak bir şeyin kalmadığını, çağın değiştiğini ve insanların birlik içinde olduğu o günlerin eskide kaldığını “Neydi Ah Neydi O Günler Eskişehir (82)” şiirinde dile getirir. Bu şiiri aynı zamanda insanlara da bir sitemdir: 96 Su yüzünde yeşil söğüt dalları, İnsanlar başına gölgesin vurmuş. Seyreyledim dolup taşan yolları, Masalar üstüne semaver kurmuş. Eskişehir'in yalaman adası, Evvelinden ezeline sedası, Güzelleri salındırır edası, Bir kıyıdan bakar insana durmuş. Sanki İzmir, Kordon Boyu ‘nu süzer, İnsanlar üstünde kayıklar yüzer, Kalemi elinde şairler yazar, Kimi yardan ayrı boynunu burmuş. Çalan teyiplerse cana dokunur, Her köşeden ayrı müzik okunur, Adalar, dedin mi ömür bakınır, Güneş gökyüzünü Porsuk'a sermiş. Çınlar kulaklarda lunapark sesi, Çocukların cıvıl cıvıl gülmesi, Nurşah, bir simidi birlik bölmesi, Şimdi hayal olup giden bir sırmış. Nurşah diğer âşıklar gibi özlem duyduğu kişilere bulunduğu durumu ve duygularını belirten şiirler yazmıştır. Örnek şiirlerden hareketle diğer şiirlerine de bakıldığında; Nurşah’ın eşinden ayrı düştüğü zamanlarda eşine yoğun bir özlem duyduğunu gözlemlenmektedir. Nurşah’ın geçmişe özellikle de çocukluk dönemine olan özlemi şiirlerine yansımaktadır. 2.2.1.3. Nurşah’ın Şiirlerinde Doğa Halk şairi, doğayı çocuk saflığında seyreder ve bunun karşısında coşkusunu gizleyemez. Tabiatı kendine eş tutan âşık hem tabiatı insanlaştırır hem kendini tabiatlaştırır. O, doğanın her hareketini kalbinde hisseder (Elçin 1993: 16-19). 97 “Âşıkların şiirlerinde doğa önemli bir yer tutar. Doğa; ağacıyla, çiçeğiyle, hayvanlarıyla, dağlarıyla anlatılır. Doğa, âşık için sevgilinin niteliklerini, güzelliklerini anlatma aracıdır. Dağ, âşık için gurbettir, engeldir. Sevgilisinden ayrı kalan âşık, aradaki uzaklığı, özlemini, gurbeti dağlara anlatır. Turna, sevgiliden haber getirir. Sevgilinin gözü ve kendisi ceylan gibidir” (Artun, 2019: 172). Âşık Nurşah’ın şiirlerinden hareketle doğaya büyük saygı ve sevgi duyduğu görülmektedir. Ağaca, toprağa, çiçeğe önem veren Nurşah, şiirleri ile çevrenin temiz tutulması ve doğanın korunması gerektiği üzerinde durmuştur. “Çevremizle Dost Olalım (175)” şiiri buna örnektir. Bu şiir ile Nurşah aynı zamanda insanlara nasihat verir: Gelin verelim el ele, Çevremizle dost olalım, Gelip geçen zaman ile, Çevremizle dost olalım. Temizlik imandan gelir, Alışanlar bunu bilir, İnsan insan için ölür, Çevremizle dost olalım. Açalım doğaya kucak, Yeşillensin köşe bucak, Her çevre bizimle çiçek, Çevremizle dost olalım. Nurşah, Eskişehir ili, Mihalıççık ilçesi, Çardak köyünde doğmuştur. Onun köyünü terk edip gurbete çıkışı on iki yaşındayken Mehmet Mert ile evlenip Eskişehir’in Üçbaşlı köyüne gelin gitmesidir. Âşık yaşamını Eskişehir’de geçirse de doğduğu yer olan Mihalıççık ve Çardak köyü burnunda her zaman tütmüştür. Mihalıççık ve köyü Çardak’ı özlemle hayal eden Nurşah, buraların güzelliklerini ve doğasını şiirlerinde ayrıntılı tasvir eder: Gönlümdesin sen her zaman, İki gözüm köyüm çardak, Arzularım seni her an, Ana özüm köyüm Çardak. 98 Gökdere'nin gök toprağı, Koca cevizin yaprağı, Yukarı köyümün bağı, Bitmez sözüm köyüm Çardak. Yayla yayla Nalapinar Arakdere ve Taşmanlar, Yazırdan gölete canlar, Mevsim yazım köyüm Çardak. Çalçı köyü Orbuk, Kozlu, Giderim ellerim sazlı, Mihalıçcık'tan avazlı, Özüm feyzim köyüm Çardak. Âşık pek çok şiirinde Mihalıççık’ı ve ilçeye bağlı köylerini samimi bir dille anar ve doğal güzelliklerini tasvir eder. “Doğduğum Yer Mihalıççık (200)” şiirinde Nurşah, Mihalıççık ve köyleri için; yaylalarının kekik koktuğunu, sularının soğuk aktığını ifade eder. Doğayı ve doğal güzelliklerini sıraladığı şiiri şu şekildedir: Kekik kokar yaylaları, Al gelincik tarlaları, Soğuk akar pınarları, Doğduğum yer Mihalıçcık, Kuş oldum kanadım açtım, Kartal tepesinden geçtim, Kalburcu'ya doğru uçtum, Doğduğum yer Mihalıççık, Köyümüzün adı Çardak, Doldu gönlüm bardak bardak, Gökdere'den seyrine bak, Doğduğum yer Mihalıççık. Nurşah, doğup büyüdüğü ve yaşamını sürdüğü il olan Eskişehir’e şiirlerinde sık sık yer verir. Bu konuda birçok örnekten bir olan “Eskişehir (193)” adlı şiirinde Eskişehir, Anadolu’nun koynunda açan bir güldür. Tarihinde nice şehitler vermiş bu 99 yüce il, Yunus Emre, Ertuğrul Gazi, Nasrettin Hoca ile anılmaktadır. Yer altı madeni olan lüle taşı bu şehrin turizm sembollerindendir. Şifalı sularıyla, hamamlarıyla, türbeleriyle, tarihi camileriyle Eskişehr’i ne kadar methetse azdır: Mevsimlerin koynundan gül, Anadolu'm Eskişehir. Tarihlerden yüce bir il, Anadolu'm Eskişehir. Nice şehitlerin yeri, Seyitgazi derler eri, Yunus Emre'm başlar Pir'i, Anadolu'm Eskişehir. Turizmden çeker bir yol, Lüle taşı başta sembol, Kaynağı var madeni bol, Anadolu'm Eskişehir. Ertuğrul Gazi'nin adı, Nasrettin Hoca'nın yadı, Mizahların ağız tadı, Anadolu'm Eskişehir. İnönü'den Sakarya'dan, Duy Afyonkarahisar'dan, Mihalıççık, Sivrihisar'dan, Anadolu'm Eskişehir. Ilıcalardan akarsın, Türlü şifadan bakarsın, Mormenekşeler kokarsın, Anadolu'm Eskişehir. 100 Âşık Nurşah, doğanın ve doğal güzelliklerin âşığıdır. Farklı coğrafyaları görme fırsatı bulan âşık, çeşitli yurt içi seyahatlerinde gördükleri yerleri doğal güzellikleriyle, tarihî değerleriyle ve kültürüyle beraber şiirlerinde işler. Âşığın Ballıhisar, Sarıcakaya, Mihalıççık, Gürleyik, Çardak, Sekiören, Üçbaşlı, Odunpazarı Çankaya Mahallesi gibi Eskişehir merkezi, ilçeleri ve köylerini tasvir ettiği şiirlerinin yanı sıra, Mersin- Silifke, Giresun- Şebinkarahisar, İzmir, İstanbul, Kastamonu, Antalya, Kütahya, İznik, Bartın, Malatya, Ankara, Isparta gibi Türkiye’nin birçok ilini tasvir ettiği ve övgü dolu sözlerinin yer aldığı şiirler yoğun ilgi görmüştür. Örnek 1 Vardım içtim suyun şerbet, Benim güzel can Kütahya’m. Sevdim seni bende gurbet, Güler yüzlü can Kütahya'm. Örnek 2 Kuzeyde samanlı dağlar, Güneyinde avdan bağlar, Anısında tarih çağlar, Gören sever seni İznik. Örnek 3 Doğayı kucaklar toprağın taşın, Yufkanı dürdürür bulgurda aşın, Bir başka güzeldir baharın kışın, Toroslar örtünmüş tülü Malatya’m. Nurşah, çevreye karşı duyarlı bir âşıktır. Tabiatın canlanmasını, kuşların cıvıldamasını, ağaçların yeşermesini, arıların bal yapmasını ister. Baharın gelişiyle coşar, ağaçların çiçek açmasıyla duygulanır, tüm doğa güzelliklerini ve canlıları seyredip feyz alır. Ona göre toprak, geldiğimiz ve gideceğimiz yer olmasının dışında, cümle canlının evi, yediği aşı verenidir. Toprağın hayatımızdaki yerini vurguladığı şiirlerinde Nurşah, yazıyla kışıyla toprağın sevdalısıdır. Toprak, bağrında nimetlerin fışkırdığı, üzerinde ağaçların yeşerdiği, âşıkları dile getiren, burcu kokan vatandır. Nurşah, toprakta Veysel’in sesini duyar: 101 Örnek 1 Her zerresi altın dağı taşında, İnsan için suyu ekmek aşında, Ömür boyu koştuğumuz işinde, Kendisini görmeyince bilinmez. Bu bir toprak sevdasıdır çekende, Hasat günü mahsulünü ekende, Mayasını teknesine dökende, Çiftçisine sormayınca bilinmez, Kış gelende keyifleri çattıran, Alıp baştan derdi gamı attıran, Ağızlarda gıdasını tattıran, Sofrasına varmayınca bilinmez. Her canlının dünyasıdır canında, İnsan ondan hasıl oldu kanında, Çok yiğitler sefer etti şanında, Savaşına girmeyince bilinmez. Tabiatın anasıdır kucağı, Kurulalı dünya köşe bucağı, İki cihan maksudunun ocağı, Huzuruna durmayınca bilinmez, Örnek 2 Veysel'in sazını duyarım sende, Anamın nasırlı elleri bende, Şehir şehir belde belde sinende, Güzellikler senden akar toprağım. Âşık Nurşah’ın şiirlerinde dağ, toprak, gül, ağaç gibi kavramlara ve tabiat unsurlarına sıkça rastlanılır. Nurşah, bu kavramlarla şiirlerinde bazen doğal güzellikleri sıralarken bazen de derdini tarif etmeye çalışırken karşımıza çıkmaktadır. 102 Doğal güzelliklerini övdüğü şiirlerinden biri olan “Keklik Kokar Dağları (202)” şiiridir: Gürleyik köyü bağları Keklik kokar dağları Tarihin altın çağları Mihallıççık’ın Gürleyik. Yolu konağından geçer Sevgi eker sevgi biçer Orada güller başka açar Mihallıççık’ın Gürleyik. Su festivalinde bahar Her yerden insanlar yağar Kültürü biçilmez değer Mihallıççık’ın Gürleyik. Al kirazı baldan şeker Yeşil baklasını döker Can yemeklerini çeker Mihallıççık’ın Gürleyik. Sofrada biberi tuzu Hünerli gelini kızı Ozanda söyletir sazı Mihallıççık’ın Gürleyik. Âşık, 2005’te yazdığı “Dur (395)” adlı şiirinde, sevdiğine kavuşamamasından doğan üzüntüsünü dile getirir. Yaşlandığını hisseden âşık, gönlünün gam dağlarında kuş olup uçtuğunu söyler: Dur be deli gönül şahlanma dur dur, Yordun yaşlandırdın koşturdun beni, Geçen yıllarından gel de hesap sor, Şimdi yollarında şaştırdın beni. 103 Ne söyliyeyim ki kaldı mı halim, Cevaplara yetmez oldu sualim, Beni bende gizler oldu helalim, Gam dağından öte aştırdın beni. Nurşah, dağlar kuşu oldum kanatsız. Dünyada olan bir ben mi muratsız, Olamadın gönül bir gün inatsız, Konuş gayrı deyip coşturdun beni. Nurşah, şiirlerinde doğayı, tabiat güzelliklerini coşkulu ve samimi bir dille, sevgi ve saygıyla anmış, gördüğü, duyduğu güzellikleri şiirlerinde sıralamıştır. Âşık, tabiatın değişimi sırasında her mevsimde duygulandığını, özellikle baharın ve yazın gelişiyle coşan toprağı ve doğayı seyredip feyz aldığını söyler. Tüm bunların birer miras olduğunu, korunması ve temiz tutulması gerektiğini cümle âleme seslenerek nasihatlerde bulunur. Âşık, Eskişehir içinde ve dışında olmak üzere farklı bölgelerdeki etkinliklere, festivallere, bayramlara ve çeşitli programlara katılma imkânı bulmuştur. Gittiği yöreleri gezmiş ve gördüğü güzellikler karşısında hayran kalmıştır. Türkiye’nin farklı coğrafyalara sahip birçok ilini gören âşık, hayranlığı karşısında coşmuş ve şiirlerinde gördüğü güzellikleri, cennet vatanını tasvir etmiştir. 2.2.1.4. Nurşah’ın Şiirlerinde Sosyal Konular Âşıklar, yaşadıkları toplumun değerlerini, sıkıntılarını, günlük olaylarını, aksayan yönlerini ve başlarından geçen olayları şiirlerine yansıtmış ve toplumun ilgisini çekmişlerdir. Toplumun problemlerini yüksek sesle dile getirdikleri gibi bazen de iğneleyici üslup kullanarak üstü kapalı ifade etmişlerdir. “Âşık bazen halkın öncüsü, bazen de savunucusudur. Âşık, halkın uğradığı her türlü haksızlığı, zulmü, yoksulluk, kıtlık ve hastalıktan duyduğu acıları ve şikâyetlerini şiirlerinde yansıtır. Bunlar bir tür kamuoyunun görüşlerinin yansıtılmasıdır. Âşık edebiyatında didaktik ögeleri içeren şiirler denildiği zaman topluma öğüt veren ve toplumu eğiten şiirler akla gelir. Bunları; tasavvuf, din kültürü, insan, dünya, bilgieğitim, dostluk, ariflik, zamandan şikâyet vd. başlıklar altında toplayabiliriz. Âşık edebiyatında öğreticilik birinci plandadır. Âşık halkı aydınlatmayı görev sayar. Onlar, gezip gördükleri yerlerden ve ustasından aldıkları bilgileri halka, halkın diliyle 104 anlatarak, halkı eğitmek, bilgilendirmek için çaba harcamışlardır. Âşıklar, halkın gözünde daima en iyiyi, en güzeli bilen kişilerdir. Onlar, insanın insana, dine, değer yargılarına ve topluma karşı olan sorumluluğunu hatırlatmışlar ve halka, halkın gereksinimleri doğrultusunda hizmet etmişlerdir. Âşıklar toplumun yozlaşmış tiplerini ele alarak onları eleştirmişlerdir. Bazen bu eleştiriyi kendilerine yönelterek olumsuz bir tipi taşlamışlardır. Kişilere yönelik bu eleştirilerde sosyal hiciv yönü de bulunmaktadır” (Artun 2009:158). Nurşah, çevresine eleştirel bir gözle bakmış, şiirlerinde toplumun bozukluklarını ve aksaklıklarını sıklıkla dile getirmiştir. Kendisine kazandırılan birtakım millî ve manevî değerlere sahip olan âşık, bu değerlere ters düşen durumları, olayları ve bireyleri şiirlerinde dile almış, kimi zaman ustalıkla hicvetmiş kimi zaman da nasihatlerde bulunarak doğru yola sevk etmeye çalışmıştır. Toplumun birlik ve beraberlik içinde olmadığını, insanların hırsları uğruna kırmaktan ve öldürmekten çekinmediğini, kötü günlerde yan yana olup yaralarını saramadıklarını, kin ve nefretin hüküm sürdüğünü, insanlar arasında paylaşımın kalmadığını, haksızlıklarla yalanın kol gezdiğini dile getiren âşık, insanların tüm bunları yaparken mutlak sonu düşünmeyip bir gaflete kapıldıklarını vurgulamıştır. “Ne Olur Sonumuz Böyle Bilmem (405)” şiirinde Âşık Nurşah gaflete kapılan insanlara seslenir: Kalmadı hayatta yaşama güven, Kötülük başladı dostluğa neden? Kardeş kardeşini nerede seven? Ne olur sonumuz böyle bilmem? Akıtıyoruz her gün gözyaşımız, Kime açıyoruz bu savaşı biz? Karşılıklı çatışmayla sardık hız, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Dünya bizim sandık kabri unuttuk, Bir bahçede açan gülü kuruttuk, Koynumuzda yılanları barınttık, Ne olur sonumuz böyle bilmem? 105 Nedir bizi bize düşman hor eden? İnsanı yuvası, yurdundan eden, Kan gölünde günlerini gün eden, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Gün gelecek can canından kopacak, Koca mezar davasını yapacak, Hakk’ın huzuruna her kul çıkacak, Ne olur sonumuz böyle bilmem. Bir taraf öldürür bir taraf ölür, İki tarafında vururlar ölür, Sonuç neye varır insanlar ölür, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Âşıklar, zihinlerinde oluşturdukları ideal insan tipini ve toplum düzenini şiirlerinde kimi zaman öğüt vererek anlatmış kimi zaman da eleştirerek şiirlerinde konu edinmiştir (Özkaynar, 2014:139). Âşık Nurşah, dostluk, kardeşlik, dayanışma ve insan sevgisine önem vermiş, topluma da bu yönde nasihatlerde bulunmuştur. İnsanların birbirlerine karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmasını, fani dünyaya aldanıp kardeşlikten, birlik ve beraberlikten uzaklaşmamalarını öğütlemiştir. Bu konuları işlediği şiirlerinden biri de “Gel Davaya Düşme Kardeş (90)” tir: Bugün varız, yarın yoğuz, Gel davaya düşme kardeş. Neden açız, neden toğuz, Gel davaya düşme kardeş. Ekranın güzeli kabir, Madalyonun tersin çevir, Senide yutar bu devir, Gel davaya düşme kardeş. 106 Sev kendini gör özünü, Kör etme gönül gözünü, İnsanlığa tut yüzünü, Gel davaya düşme kardeş. Şöhretin, şanın bir top bez, Yunus'un dünyasında gez, Doyar mı şu toprağa göz, Gel davaya düşme kardeş. İki yüzlü kendin öven, Mahsumu sözünle döven, Galleşi var mıdır seven? Gel davaya düşme kardeş. Sana da bana da yeter, Fani dünya geçer biter, Ölüm günü gelir çatar, Gel davaya düşme kardeş. Âşık Nurşah aynı zamanda iyi bir vatanseverdir. Pek çok âşık gibi o da milletine, bayrağına ve tarihi değerlerine sahip çıkan ve bunları şiirlerinde dile getiren bir âşığımızdır. Vatanın milletiyle, bayrağıyla beraber bölünmez bir bütün olduğunu çokça şiirlerinde vurgulamıştır. Bu şiirlerden biri olan “Dünyada Teksin Bayrağım (292)” da şöyle dile getirmiştir: Esecektir elbet Türk'ün bayrağı, Onu bizden hiçbir yürek sökemez, Türkiye’min ilelebet sancağı, Hançer bile göğsümüzden çekemez. Dalgalan ey göklerimin hilali, Dalgalan ey sinemizin helali, İstikbalde istiklalin kemali, Kimse sana yan gözüyle bakamaz. 107 Asırlara tarih yazdık adını, Türk askeri unutur mu vaadini? Bulacaksın daim güçlü ordunu, Bileğini hiçbir bilek bükemez. Ölümsüzdür bizde aşkın canın var, Al rengini bizden aldın kanın var, Unutulmaz geçmişinden anın var, Üstüne bir bayrak daha çıkamaz. Nurşah’ın sosyal konulu şiirlerinde tenkite dayalı sözler mevcuttur. Âşık değişen sosyal değerler karşısında dostluk ilişkisinin farklılaştığını, eski dostların ve dostlukların kalmadığını, o günlere gölge düştüğünü artık menfaatlere dayalı ilişkilerin başladığını şiirlerinde dile getirmiştir. Bağbanını buldu mu bağ, Bahar olur açar dostluk. İnsanoğlu koca bir dağ, Kanadında uçar dostluk. Konacağı dalı bilir, İnsan için yaşar ölür, Kin nefrete karşı gelir, Nedametten kaçar dostluk, Karşılıksız sevgi diler, Can evinden söyler güler, Sofrasında soğan böler, Başköşeye geçer dostluk. İşte dünya yandık yanar, Zaman acı yürek kanar, Dost şöyle kim kimi anar, Kardaşından göçer dostluk. 108 Gerçek dostluk düştü suya, Bağırlara bastık kaya, Eski günler nerde duya, Sevdiğinden naçar dostluk. İkiyüzlü aldı gitti, Yalan dünya doldu gitti, Muhabbetler soldu gitti, Ektiğini biçer dostluk. Keşke sözler bulsa yeri, Giden günler gelse geri, Kimin kimden var haberi, Dost çayını içer dostluk. Nurşah, fazla dalmamalı, Doğru söz gam almamalı, Dostluk böyle olmamalı, Şimdi insan seçer dostluk. Nurşah, yukarıda örnekleri verilen ve daha fazla da örneği verilebilecek olan sosyal konularda şiirler kaleme almıştır. Âşık Nurşah, şiirlerinde toplumda gördüğü çarpıklıkları, toplumun aksayan yönlerini ve birçok olumsuz durumu şiirlerinde konu edinmiştir. Bu olumsuzluklara cevap niteliğinde ideal toplum ve insan tutumunu şiirlerinde gerek öğüt vererek gerek de tenkit ederek göstermeye çalışmış, bunları samimi ve korkusuz bir dille ifade etmiştir. 2.2.1.5. Nurşah’ın Şiirlerinde Nasihat Âşıklar, toplumdaki diğer insanlardan farklı olarak gözlemlediklerini veya duyduklarını ölçülü bir şekilde ifade ederek sözlerinin daha etkili olmasını sağlayan kişilerdir. Bu bağlamda da şiirlerinde nasihate yer vermeyen âşık pek azdır (Kaya,1991:161). Topluma insanca yaşama fikrini dayatmak isteyen âşıklar, şiirin gücünü kullanmıştır. Divan şairlerinde olduğu gibi bir eser vücuda getirmemişlerse de nasihat konulu şiirler söylemişlerdir (Kaya, 2010: 563). Halka yol göstermek veya kötüleri eleştirmek ve düzeltmek için verdikleri nasihatler, orijinal bir fikir gibi ya da 109 şahsi görüş gibi değil, bütün insanlığın kabul etmiş olduğu insanî değerler üzerinedir (Kabaklı, 2002:222). Altmış sekiz yaşında olan Nurşah’ın orta yaşlarında ve yaşlılık devresinde insanlara söylediği pek çok etkili sözü vardır. İdeal toplum düzeninin sağlanması aynı zamanda, mutlu ve sağlıklı bir toplumun refahının devamı için geçmiş dönemlerdeki tecrübelerinden yola çıkarak gerek çocuklara gerekse de yaş gözetmeksizin toplumun her bireyine şiirlerinde öğütler vermiştir. Şiirlerinde verdiği nasihatlerden yola çıkarak “İdeal insan nasıl olmalıdır, neler yapması gerekir?” gibi sorulara cevaplar bulmak mümkündür. Nurşah’ın çok sayıda nasihat içerikli şiiri vardır. Âşık, topluma, dostlarına, evlatlarına, gençlere ve çocuklara şiirleri aracılıyla seslenir, onlara sık sık nasihatlerde bulunur. Aşağıdaki “İçinden Gelmiş (112)” şiirinde Nurşah, yapılmaması gerekenleri, hak yememeyi, ırk ayrımı yapmadan birlik içinde yaşamayı ve paylaşmayı öğütler: Madem kula kulluk için çalışın, Doğru geçin kul hakkını yeme gel. Birlik için kardeşliğe kaynaşın, Aman sen de insanoğlu deme gel. Bir soğanı böl gitsin bir sofrada, Kaç yumurta kaynamaz şu tavada, İnsanlığın geçimine yuvada, Denir eş ve dosttan başka kime gel. Olmak lazım insanlığa dost emsal, Irk gözetmez kendin bilen bir uysal, Zengin fakir engin olandır kutsal, İnsanlığı gözyaşında yuma gel. Yarın bizi bizden elbet sorarlar, Ne olacak bir top beze sararlar, Yedi komşu hakkı ile ararlar, Bil Nurşah’ım gözüm arda koma gel. Nurşah, yakın çevresi için de çok sayıda nasihat içerikli şiirler yazmıştır. Âşık sadece oğluna, kızına gibi bir kişiye özel yazmış gibi görünen şiirleri ile tüm insanlara 110 hitap eder. Nurşah’ın evlatları için yazdığı aşağıdaki “Düşün Yavrum Bir Kere (99)” şiirinde aynı zamanda sitem de vardır: Analar bizleri niçin doğurdu? Neden gözü yaşlı cana taş vurdu, Uykusuz geceler kime eş durdu, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Bir baba kim için söyle çırpınır? Bir lokmaya nasip nerde uçunur, Sıcak evden uzak ele göçünür, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Senelerce çeker ana hasreti, Eşinden kim için ayrı zahmeti? Yavruma gel deyip rızgın rahmeti, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Sözlerimden biraz olsun hisse al, Umut vermez yavrum fikirsiz bir yol, Annen boş laf etmez gel akıllı ol, Hele şöyle düşün yavrum bir kere Nurşah, aynı şekilde oğluna da öğüt vermek amacıyla şiirler yazmıştır. Bu şiirlerini de sadece oğlu özelinde düşünmemek gerekir. Aşağıda örnekleri verilen şiirlerde âşığın oğluna hitap ettiği görülse de âşık, oğlu aracılıyla insanlığa öğüt vermeyi amaçlamaktadır. Bu şiirleri âdeta “kızım sana diyorum gelinim sen anla” atasözüne verilebilecek örneklerdir. Örnek 1 Yanmadık ocakta duman tüter mi? Büyüdüm ben demek size yeter mi? İnsan ana baba sözün atar mı? Asi ve dik başlı olma gel oğul. 111 Örnek 2 Özgürlük kuşlara mahsustur gayrı, Kim kalmamış ana babadan ayrı? Böyle bir dünyanın kime var hayrı? Yavrum gamlı yaslı gider yarası. Örnek 3 Allah'a emanet etmişim sizi, Aklın başına al oğlum yitirme. Anne babaların yanmasın özü, Gel inancını gel oğlum bitirme. Nurşah’ın çocuklara ve gençlere daha iyi bir yaşam için nasihatlerde bulunduğu şiirleri mevcuttur. Çocukların sağlıklı ve mutlu olmaları için yapmaları gerekenleri “Sağlıklı Olun Çocuklar (84)” şiiri üzerinden nasihat verme yoluyla anlatır: Erken yatın erken kalkın, Uykunuzu iyi alın, Yaşamda bir düzen bulun, Sağlıklı olun çocuklar. Her sabah deyip bıkmayın, Yüzlerinizi yıkayın, Saçlarınızı tarayın, Sağlıklı olun çocuklar. “Âşık şiirinde öğretici, öğüt veren şiirlere “öğütleme” adı verilir. Öğütlemeler; bir şeyi öğretmek, bir düşünceyi tanıtıp yaymak için yazılan şiirlerdir. Âşıklarda öğretici olmak yaygın bir nitelik olduğu için halk şiirlerinin çoğunda az veya çok öğreticilik vardır” (Artun, 2019: 187). Öğretici olma niteliği halk şiirinde yaygın olduğu için çoğu şiirde az ya da çok ölçüde karşılaşılmaktadır. Başgöz, her çeşit şiirde didaktik unsurlara rastlanıldığını, bunun için belirli özelliklerden bahsetmenin ve konularına ayırmanın zor olduğunu belirtir (Başgöz, 1968: 19). Görüldüğü üzere Nurşah, şiirlerinde açıkça yahut dolaylı olarak insanlara nasihatlerde bulunmuştur. Âşık, doğruluk, dürüstlük, birlik ve beraberlik, saygı ve sosyal konuları işleyen 112 nasihatleri şiirlerinde dile getirmiştir. İnsanları eğitime, vatan ve bayrak sevgisine, millî değerlere saygıya yönlendirmiştir. Kazanmış olduğu değer yargılarından ve tecrübelerinden yola çıkarak insanlara neyi yapmaları neyi yapmamaları gerektiğini şiirleriyle öğütlemiştir. 2.2.1.6.Nurşah’ın Şiirlerinde Dilek ve Umut Âşık Nurşah’ın şiirlerine bakıldığında, olumsuz durumlar karşısında üzüntü ve esef duysa da bir yandan da umut etmeyi sürdürdüğü görülür. “İnşallah (117)” şiirinde, gurbete düşen âşık, cefa çektiği günlerinin mükâfatının olacağını umut eder: Yetmedi şu yaban eller, Gözümden boşalır seller, Tükenmedi gitti yollar, Ferhat'ıma oldum şirin. Nurşah'ım türlü cefada, Geçirdim ömrüm sefada, Medet aradım vefada, Belki zerresini görün. Nurşah, özel günler ve yeni yıl için yazdığı şiirlerinde o güne ve geleceğe dair umutlarını ifade ederken aynı zamanda dileklerde bulunur. “Hoş Geldin 1992 (121)” adlı şiirinde âşık, yeni yıl ile ilgili temennilerde bunup dileklerini dile getir: Temenni kara günler gelmesin, Kara yüzler güzelliğin çalmasın, Dostluk bilsin bizi düşman bilmesin, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. Sevginin dalında insanlık uçsun, Nefret değil barış kanadın açsın, Nurşah günlerimiz hep böyle geçsin, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. 113 2.2.1.7. Nurşah’ın Şiirlerinde Milli Konular Türk Milleti’nin ortak geçmişinde yer alan millî ve manevî değerler, Türklük, vatan ve bayrak sevdası hemen hemen her âşığın dizelerinde görülmektedir. “Cumhuriyet dönemi âşıkların şirinlerinde millî konular da ağırlıklı olarak işlenmiştir. Âşık Veysel Şatıroğlu başta olmak üzere, bu dönemde yetişen âşıkların millî konulara yönelmesi ‘tarih şuuru’ ve ‘millet olma şuurunun’ yeniden canlanması hedeflerinin etkisiyle yaygınlaşmaya başlar” (Durbilmez 2020:214). Âşık Nurşah, Türk milletine, vatanına, askerine ve bayrağına bağlı, millî ve manevî değerlere karşı hassasiyeti yüksek bir âşıktır. Türk milletine olan sevgisini ve bağlılığını dizelerinde gururla ve kahramanca haykıran Nurşah, Türk milletini korkusuz ve boyun eğmeyen bir millet olarak ifade eder: Örnek 1 Korkusuzdur yüreklidir, Türk askeri Türk'ün oğlu. Kahramandır kuvvetlidir, Türk askeri Türk'ün oğlu. Örnek 2 Türk doğduk Türk öleceğiz. Dağ gibi bir milletiz biz . Türk geldik Türk kalacağız . Böyle bir memleketiz biz. Âşık Nurşah, Atatürk sevgisiyle dolu bir âşıktır. Şiirlerinde de sıklıkla Mustafa Kemal Atatürk’ten bahseder. Özgürlüğü, vatanı, Cumhuriyeti ona borçlu olduğumuzu şiirlerinde dile getiren âşık, Atatürk’e olan minnetine çoğu dizelerinde yer verir. Ayrıca tarihî ve millî değerlerin unutulmamasını ve ilgili kaynaklardan okunmasını başta gençler olmak üzere tüm insanlığa nasihat eder. Örnek 1 Türkiye’nin ışığısın, Ulu önder Atatürk’üm. Vatanımın aşığısın, Ulu önder Atatürk’üm. 114 Türklüğümün tüm varını, Hututunu hem yerini, Armağan ettin yarını, Ulu önder Atatürk’üm. Işıklıdır senin gözün, Çok aydındır senin sözün, Çok doğrudur senin izin, Ulu önder Atatürk’üm. Güçlü cumhuriyet kurdun, Kemalinle daim durdun, Hürriyeti bize verdin, Ulu önder Atatürk’üm. Örnek 2 Güneş gibi doğdu üzerimize, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Kendi benliğinden güç verdi bize, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Gel unutma abidede yatanı, Türk'ün benliğine güçler katanı, Karanlıktan kurtarmıştır vatanı, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Göklerdeki şimşek gibi çakınca, Samsun, Sivas, Erzurum'a çıkınca, Yürek yanar tarihlere bakınca, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Türk milleti yaşadıkça var olsun, Onu yaşatanlar berhudar olsun, Nurşah sesleniyor, yeri nur olsun, Atamız olmasa ne olurduk biz. 115 Nurşah’ın bayrak üzerine yazdığı şiirlerinden yola çıkarak, bayrağını samimi duygularla seven, saygı duyan ve korumaya çalışan, hatta bu uğurda canını feda etmeye hazır olan ve bu yönde de tenkitlerde bulunan bir âşık olduğu gözlemlenmektedir. Mithat Cemal Kuntay’ın “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır” dizesi ışığında düşünüldüğünde Nurşah’ın bayrak konulu şiirinde de aynı anlayışı gözlemlemek mümkündür. 1977 yılında mansiyon ödülüne layık görülen “Bayrağımın Doğuşu (297)” isimli şiirinde bayrağı bayrak yapan, vatanı vatan yapan olaylar ve değerler sırayla anılır: Kıta kıta sürüp geldin atını, Binlerce ejdadın eli bayrağım. Unutmak mümkün mü bunca fethini, Kalelerimizin gülü bayrağım. Marmara okunur gözlerinde can, Volkanlaşır her dem seninle cihan, Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan, Şehitler şanında ulu bayrağım. Ulubatlı Hasan gider mi gözden? Seni söküp almak ölümdür bizden, Şafaklarla atan makberi özden, Okunan ezanlar dili bağrağım. 2.2.1.8 Nurşah’ın Şiirlerinde Ölüm Âşıklar daha çok ölümleri çevrede yankı uyandıran; genç veya yeni evliyken ölen, bir kumpasa kurban giden, ölümüyle bir grubu derinden sarsan kimselere ağıtlar yazmışlardır (Güzel; Torun, 2003: 175). “Çeşitli sebeplerle ölen kişilerin ardından onların anılmağa değer buldukları özelliklerini öven ve ölümlerine üzülüp dolayısıyla yas tutulmasını gerektiren hususları sıralayıp anlatan destanlara” (Çobanoğlu, 2007: 89) yas destanları (ağıtlar) denir. “Ağıt terimiyle bir törene bağlı olsun olmasın, acıklı bir olayı konu alan ve metni de bu olayı hatırlatmaya, bütün yoğunluğuyla yaşatmaya elverişli türkülerin bütünü anlaşılmaktadır. Ağıtlar, insanlığın ortak acısını canlı şekilde anlatan edebi 116 metinlerdir. Ağıt, bir ölüm üzerine belli bir geleneğe uyularak yapılan törenlerde yakılmış ve söylenmiş bir de böyle bir törende yakıldığı hâlde daha sonra da hatıralarda yaşayan türkü olarak iki anlama gelir.” (Boratav, 1982: 471). Artun, âşıkların ölüm düşüncelerinin din ve tasavvuf anlayışıyla sınırlı olduğunu belirtir. Âşıklar daha çok ölümün yıkımına, kaybolan güzelliklere ve geride bıraktığı acılara yer verir (Artun, 2019: 184). Ölenin davranışlarını sergileyen olaylar içinde, kişiliği ve halkın ona taktir duyguları ağıtların mantığını oluşturur (Yardımcı: 1999: 309). Nurşah’ın ölüm temasını işlediği şiirleri çok sayıda değildir. Bu şiirlerinin yanı sıra tanıdıklarının, dostlarının ve akrabalarının ardından yazdığı ağıtlar ve âşıkların ölümüne duyduğu üzüntüleri ifade ettiği şiirlerinde âşığın samimi olduğu gözlemlenebilir ve ölüm gerçeğine bakış açısı görülebilir. Âşık Nurşah’ın ölüme kabullenici bir bakış açısıyla baktığı “Ne Ararsın (312)” şiirinde gözlemlenebilir: Ne ararsın giden gelmez, Gelse ölüm olmaz idi, Neden kendi kendin bilmez, Bilse ecel almaz idi. Dünya sırdır içinde biz, Böyle gelmişiz gideriz Gecenin içinde gündüz, Görünseydi ölmez idi Nurşah, zaman zaman dünyaya ve kaderine sitemde bulunmuş, kendi hayatı ve ölümü üzerine düşünürken üzüntüsünü şiirlerine yansıtmıştır. “Mezar Taşım (313)” isimli şiiri bu duruma verilebilecek örneklerdendir: Nedir bu kaderim bilmem, Duman sardı gitti başım. Eldemi yazgımı silmem, Kedere tuttu savaşım. Dünya kazak ben örgüsü, Olduk gönülün dürgüsü, Gözler önünde sergisi, Katla katla çevir işim. 117 Ne diyeyim daha yetsin, Nurşah'ım şu çilem bitsin, Boğaz daha neyi yutsun Konuşur mu mezar taşım? Nurşah, 1995 yılında Konya Âşıklar Bayramında, Türkü Yakma dalında birinci olan “Bir Günde Yazarlar Mezar Taşına (319)” isimli şiirinde, sevdiğine keder ve gam içinde seslenir: “Öldüğümü duyarsın, mezar taşımda ismimi okursun” der. Âşık, sevdiğinin çok geç olmadan gelmesini ister. Bir günde yazarlar mezar taşına, Adımı okursun ölmüş sevdiğim, Erilmez feleğin garip işine, Dünyasın deyişip gelmiş sevdiğim. Çaresi ilacı var mı sevdanın? Bülbülü ağlatan gülde şeydanın, Sevdiğinden alıp giden dünyanın, Götürdüğünü kim bilmiş sevdiğim. Gurbettir yolları, gider yamaçlı, Dört bir yanın sarmış yeşil ağaçlı, Başka başka yardan yolu amaçlı, Kim bu dünyasından gülmüş sevdiğim. Nurşah'ım ezelden bağrı yaralı, Ta doğduğu günden bahtı karalı, Sinesine birde sazın vuralı, Her gün gözyaşını silmiş sevdiğim. Âşık Nurşah, 21 Mart 1973 tarihinde vefat eden Âşık Veysel Şatıroğlu’na yazmış olduğu ağıtta Âşık Veysel’in iyi ve güzel yönlerini ön plana çıkartmış, âşıklık geleneğindeki önemini belirtip yaptığı iyi ve güzel şeyleri sıralamıştır: Bir arı misali dokundun saza, Türlü ahenk seçti tellerin Veysel. Nameler okudun hatıra bize, Dürdaneler döktü dillerin Veysel. 118 Her sözünde ayrı nakış dokudun, Yürekten çağladın gerçek okudun, Bilginliğin bu dünyaya şakıdın, Solmayan öz verdi güllerin Veysel. Ölümsüzce izler bıraktın gittin, Ağlandırdın halkın arattın gittin, Nice eserleri var ettin gittin, Nur olsun o senin ellerin Veysel. Koca Veysel Baba dilden, dillere, Aşkını taştırdın ilden illere, Ulaştın armağan kuldan kullara, Uzun ince gider yolların Veysel. Nurşah, kızın eyler ismine hürmet, Bu cihanın halkı diliyor rahmet, Mevlamız mekânın yer etsin cennet, Açıldı dört yana kolların Veysel. Nurşah, henüz yirmi beş yaşındayken hayata veda eden kardeşi Metin Aydın için yazdığı şiirinde ölümünün ardından kendisinin ve çevresinin duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir. Yirmi beş yaşında topraklar aldı, Yaktın bizleri sen kardeşim Metin, Eşin kızın oğlun ağlayıp kaldı, Arattın bizleri kardeşim Metin. Allah'ım çok sevmiş eceli verdi, Evimizden seni tazeyken derdi, Annem babam kendin yatağa serdi, Bıraktın bizleri kardeşim Metin. 119 Fadime’nse karnı burnunda kaldı, Beş kız kardeşinse yasına daldı, Rabbin emri kara topraklar aldı. Nasrettin bizleri kardeşim Metin. Âşık Nurşah, yaşadığı zamana, çevresine ve olan bitenlere duyarlı bir âşıktır. 2014 yılında meydana gelen Soma maden faciasından etkilenmiş, vefat eden işçiler için ağıt yazmıştır. Üç yüzden fazla insanın öldüğü bu faciada âşığın “Türkiye’m” diye seslendiği ülkenin tüm insanlarının dili olmuş, gözyaşı dökmüştür. Dünya iğne, insan iplik gözünde, İmtihanlar kolay geçilmiyor serde, Ölümler bir başka hal yeryüzünde, Bakınız şu giden üç yüz bir ferde. Somalı ağlıyor halkın özünde, Bahar kışa dönmüş karlı gözünde, Bir avuç kömürün ince tozunda, Hani bunca kardeşlerimiz nerede? Bacalara çökmüş kara dumanlar, Ateşler içinde boğuldu canlar, Başına gelenler durumu anlar, Nefesler kesildi soluksuz yerde. Tarih boyunca çeşitli üzüntülere, acılara ve kayıplara şahit olan insanoğlu, bu durum karşısında sessiz kalmamış, hislerini şiirlerine de yansıtarak geride kalanların yıkımlarını dile getirmişlerdir. Âşık Nurşah, verilen örneklerden anlaşılacağı üzere, ölüm gerçeğine teslimiyetçi bir yönden yaklaşmıştır. Aynı zamanda yaşamının bunalımlı ve üzüntülü dönemlerinde çaresizliğe düştüğünü hissettiğinde ölümü şiirlerinde işlemiştir. Âşık, yaşanmış gerçek olaylar ve ölümler karşısında duyduğu hislerini samimi bir dille ifade etmiştir. Ailesinden birinin ve yakın akrabalarının ölümlerinden sonra yazdığı ağıt özelliği gösteren şiirlerinin yanı sıra usta âşıklar için de ağıtlar yazarak duyduğu üzüntüyü dile getirip onları anmıştır. 120 2.2.1.9. Nurşah’ın Şiirlerinde Dinî ve Tasavvufî Unsurlar Tasavvuf, kişinin Hakk’a itaat etmesi, daima O’nunla beraber olduğunu hatırlayarak dünyasını yaşaması, kendisini hem dünya hem de ahiyet için eğitmesi ve Allah’a ulaşma da insanı- kâmil mertebesine yükselmek için çabalaması şeklinde tanımlanmaktadır (Güzel, 2015:36). İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler değiştirdikleri dünya görüşünü, inançlarını ve yaşam şekillerini şiirlerini de yansıtmıştır. Anadolu’da Yunus Emre ile doruk noktasına çıkan dinî- tasavvufî halk edebiyatı her dönem önemli sanatçılar yetiştirmiştir. Âşıkların da kaynağı olan din ve tasavvuf şiirlerine yansımıştır. Din konusunda yazan âşıklar Hâk aşığı adını alarak diğer şairlerden ayrılmışlardır (Artun, 2019:214-215). “20. yüzyıl başlarında ülkenin bütün kurumlarında yapılan köklü değişiklikler neticesinde tekkelerin kapatılması, dinî – tasavvufî geleneğin sona ermiş olduğu izlenimini verse de dinî – tasavvufî konularda eser verme geleneği yeni bağlam ve yeni biçimlerle varlığını devam ettirmektedir” (Akarpınar ve Arslan, 2017: 387). Âşık Nurşah’ın, şiirlerinde tasavvuf düşüncesine ve ilahi aşka yer verdiği görülmektedir. Âşıktan derlenen şiirlerde; Allah, peygamberler, Kur’an, ramazan, ezan, cennet-cehennem, melekler, iman, Hakk’ı bilmek, Hakk’a kavuşmak gibi dinî unsurlarla karşılaşıldığı gibi; pir, Yunus Emre, Mevlâna, Hacı Bektaş Veli gibi tasavvuf mazmunlarını bulmak mümkündür. Âşık Nurşah, “Halk âşığından Hak âşığına dönüşmeye başladım” diyerek beşerî aşkın ilahi aşka dönüştüğünü belirtir. Ezelden beri Allah sevgisiyle büyüdüğünü, “bir cihan” olarak tanımladığı Yunus Emre aşığı olduğunu ifade eden âşık, 2004 yılından sonra tasavvuf ve ilahi aşka yönelmiş, şiirlerinin büyük çoğunluğunu bu yönde kaleme aldığını söylemiştir. Hak âşığına dönüşünün geç olduğunu düşünen âşık, bu durumu “Müslümanlık Kıldan İnce (156)” şiirinde şöyle işler: Müslümanlık kıldan ince, Tasavvufu örnek aldım. Bakmıyor yaşlıya gence, Gerçek üslubuna daldım. 121 Seni sana tanıtacak, Kimsin nesin anlatacak, Varlığını dinletecek, İbretine hayran kaldım. Eyvah dedim geç kalmışım, Yaş otuzu tez almışım, Hatamı şimdi bilmişim, Ummanlara başım saldım. Onda imiş Hak'ka vuslat, Velasılı bu hasilat, Yatır borcuna tahsilat, Görevine kapım çaldım. Ey Didar'ım yaktın özüm, Sana nasıl varır yüzüm, Bunca yıldır körmüş gözüm, İğnenin gözünü buldum. Yunus boşuna mı pişmiş, Şükredip yoluna düşmüş, Engininden dağlar aşmış, Dedim dedim candan doldum. Tasavvufun esası “vahdet-i vücut” teorisidir. Vahdet- i vücut “varlığın tekliği” anlamındadır ve “Allah’tan başka varlık yoktur” anlayışının ifadesidir (Artun, 2006:162). Bu anlayışa göre, kâinatta görülen bütün şeyler tek bir varlığın başka başka görünüşleridir. Diğer varlıklar, denizin dalgaları, güneşe nispetle gölge ve yokluk denen aynaya sayısız şekilde yansıyan tek varlığın görüntüleridir (Kabaklı, 2002: 244). Âşık Nurşah, “Seni Görüyorum Baktığım Zaman (160)” şiirini vahdet-i vücut nazariyesinde verir: 122 Havada bulutta yerde denizde, Seni görüyorum baktığım zaman. Beşikte yavruda bir gelin kızda, Seni görüyorum baktığım zaman. Güneş gölge saldı dağlara izde, Âşık feyiz alır çalınan sazda, Ayette Kur’an’da okunan cüzde, Seni görüyorum baktığım zaman. Bülbüller hoş öter baharda yazda, Geceler boğulur gelen gündüzde, Masmavi bir deniz şüzdüğüm gözde, Seni görüyorum baktığım zaman. Nurşah, ibret verir söylenen sözde. Anlımda ay, doğar güneşse yüzde, Şu karşı yamaçta şu tepe düzde, Seni görüyorum baktığım zaman. Âşık Nurşah, Allah’a gönülden bağlıdır. Kalbi Allah aşkıyla doludur. “Rabbim Sana Âşık Oldum (155)” şiirinde Allah’a hitap eden âşık, ondan ilahi nurunu aldığını, bu aşk ile yanıp kavrulduğunu ve günün birinde vuslata ereceğini söyler: Rab'bim sana âşık oldum, Aşkın beni duysun yeter. Ya ilahi nurun aldım, İçimdesin her gün tüter. Döndüğüm her yönümde sen, Sen içinde duruyor ben. Ateşinden kavruldu can, Gülüm sana sende yiter. 123 İmanımda akan çeşmem, Kanıp senden nasıl içmem. Badeni bağrımdan biçmem, Bülbülünüm niçin öter. Güneşinde günüm toprak, Rengindeyim yaprak yaprak. Karıncan olayım bırak, Yerim kendim her gün beter. Aciz Nurşah düştüm nara, Bulur muyum ara ara? Bir gün elbet vara vara, Bu varış da belki biter. Allah’ın sonsuz gücün sahibi olduğuna inancı tam olan Nurşah, “Yarâb (488)” isimli şiirinde Allah’a yakarır, O’na dua eder. Kendisini cennetine kabul etmesini, günahlarının af olmasını ister: Can çıkarken yüzümdeki terlerim, Cennet mendiliyle sildir Yarâb, Karanlıklar seyrederken ferlerim, Bana imanımı bildir Yarâb, Tut ellerimden tut bırakma beni, Sırat köprüsünden yâr atma beni, Cehennem çukurunda yakma beni, Yüzümü cennette güldür Yarâb. Kusurlarım çoktur affına geldim, Tövbelerimle ufkuna geldim, Kapından çevirme karşına geldim, Beni benden öyle bir aldır Yarâb. 124 Ölmeden dünyada ölmüş olayım, Dirilişim sende bulmuş olayım, Sevdiklerime can gelmiş olayım, Her şey senin elinde buldur Yarâb. Menzil, dinî- tasavvufi edebiyatta hakikate ulaşmak, makam, mertebe esnasında varılan ve geçilen aşamalara denir (Uludağ, 2001: 241), Âşık Nurşah’ın “Âşık Derim (159)” şiirinde de varılması istenen yer/makam olarak gösterilmiştir: Gidem Allah diyen Yunus izinde, Menziline varır isem aşk derim. Hacı Bektaş, Mevlana'nın özünde, Ben kendimi görür isem aşk derim. Erenler; gerçekliğe ulaşan, olgunluk aşamasında olan ve Tanrı’nın yolundan giden kişilerdir. “Eren, benliğinden sıyrılmış özvarlığından geçmiş, kendini Tanrı’ya adamış, ermiş, evliya, veli anlamındadır. Ayrıca “varan”, “ulaşan”, anlamı da vardır. Daha çok dinî-tasavvufî edebiyatta, özellikle Alevî- Bektaşî şairler tarafından söz edilir. Yunus Emre şiirlerinde ereni, insanlara yol gösteren, onların ihtiyaçlarını karşılayan kâmil bir mürşid olarak tasvir eder (Uludağ, 2007: s.294). Âşık Nurşah, “Hazret-i Muhammed’e Methiye (163)” şiirinde “erenlerin eri” diyerek onun Allah’ın dostluğunu kazanmış kişilerin ve her sırra erenlerin üstü olduğunu belirtir: Güneş misal doğdun cümle âleme, Âlemlerin nuru oldun Muhammed. Sürmelendin düştün kudret kaleme, Erenlerin eri oldun Muhammed. Yüce Hak'tan içtin Ab-ı şarabın, İlmi aşktan aldın gönül turabın, Gün eyledin günde güzel Mihrabın, Sevenlerin sırrı oldun Muhammed. Bütün bu incelemeler ışığında, Âşık Nurşah’ın şiirleri hakkında şunları söylemek mümkündür: 125 Nurşah, beşerî aşk- sevda şiirlerinde eşine olan saf aşkını dile getirir. Ancak bazı şiirlerinde ise sitem, şikâyet ve dert yanma vardır. Âşık Nurşah, özlem teması üzerine de şiirler söylemiştir. Eşine ve ailesine duyduğu hasretin yanında geçmiş günlere duyduğu özlemini dile getirdiği şiirler kaleme almıştır. Tam bir doğa âşığı olan Nurşah’ın pastoral şiirleri de mevcuttur. Bu şiirlerde tabiatı yücelterek doğaya olan sevgisini dile getirmiştir. Nurşah, topluma ve çevresine karşı duyarlı oluşunu şiirlerin de toplumsal konulara yer vererek göstermiştir. Şiirleriyle temsil ettiği toplumun sesi olurken aynı zamanda bireylere ideal toplum düzeninin nasıl olması gerektiğini söylemiştir. Nurşah’ın şiirlerinde nasihat ve öğüt temaları ağırlıktadır. Şiirlerinde yaş gözetmeksizin tüm insanlık için evrensel değerler, doğruluk, dürüstlük, saygı gibi kavramlara yer verirken gençlere ve çocuklara sağlık ve mutlu bir hayat için öğütlerde bulunmuştur. Nurşah, millî duygunun yüksekte olduğu şiirler de söylemiştir. Atatürk, vatan, bayrak ve millet sevdası şiirlerinde açıkça görülür. Nurşah doğduğu, büyüdüğü ve hâlâ yaşamını sürdürdüğü yer olan Eskişehir’i, Eskişehir ilçe ve köylerini birçok şiirinde anmıştır. Bu şiirlerin büyük çoğunluğu güzellemelerden oluşsa da gurbette olduğu dönemlerde memleketine olan özlemi, eski günleri de şiirlerinde yer almıştır. 2.2.2. Dil, Üslup ve Anlatım Kültür birikiminin, yaşam biçiminin ve dünya görüşünün değişmesiyle özgün bir anlatıma kavuşan âşık şiiri, söylendiği toplumun bu durumlar karşısındaki tavrını yansıtır. Dil ve üslup yönünden Divan edebiyatından farklı özellikler gösteren Âşık edebiyatının halka yakın kalması ve halkın konuşma diline yakın şiirler söylemesi en belirgin özelliklerindendir (Artun, 2011: 16). “Üslûp; belli bir görüş, duyuş ve birikime sahip olan sanatçıların hayatı boyunca edindiği tecrübe ve tavırlarla seçtiği konuyu, biçim ve içeriğin belirlediği vasıta ve yöntemler kullanarak kendisine has bir biçimde ördüğü kelimelerle anlatılmasından doğan bir edebi değer unsuru ve ölçüsüdür” (Çoban 2004: 16). Her 126 âşığın kendine özgü anlatım biçimi olduğundan Âşık Nurşah da gerek kelime seçimleriyle gerekse üslubuyla diğer âşıklardan ayrılır. Nurşah’ın geçmiş tecrübeleri, aldığı eğitimler, sözlü gelenekte edindiği tecrübeler, düşünce dünyası, gelenek bilgisi ve şiirlerinin konuları anlatım biçimini etkilemiştir. Çalışma esnasında Nurşah’tan derlenen şiirlerin özelinde âşığın üslubunu belirlerken hayatını, yaşadığı dönemi ve düşünce dünyasını göz ardı edilmemiştir. Âşık Nurşah samimi ve içten bir üsluba sahiptir. Zaman zaman olaylar karşısında kendisini tutamayıp bedduaya veya ağır sitem dolu sözlere de şiirlerinde yer verse de ağzından/ kaleminden kötü söz geçmesin ister. Birkaç şiirini bu tarz duygularla yazmıştır. Görüşme sırasında bu şiirlerin de çalışmada yer almasını istenildiğinde kendisi yanlış anlaşılmayı, başkasını kırıp üzmeyi istemediğinden çalışmadan çıkarılmasını istemiştir. Âşık Nurşah irticalen şiir söylemektedir. Şiirlerinin şekil ve tür özelliklerine dair bilgilere hâkimdir. Âşık Nurşah, ilk şiirleri ağırlıkta olmak üzere dönem dönem daha önce yazdığı şiirleri üzerinde değişiklikler yapmaktadır. Derlenen şiirlerin başlıkları genellikle şiirinin son mısralarından oluşmuş uzun sayılabilecek başlıklardır. Bunların yanı sıra şiirlerinde geçen kelime veya kelime grubu da şiirlerinde başlık olarak görülür. Âşığın şiirleri kendi el yazısıyla ya da daktilo ve bilgisayar ile yazılmış sayfalar hâlindedir. Âşığın kendisi hakkında çok geniş bir arşivi vardır. Şiirleri Eskişehir, Çankaya mahallesinde yaşadığı evdedir. Âşık el yazısıyla yazdığı şiirlerinin türlü kopyalarını da saklamaktadır. Aynı şiiri birkaç farklı şekilde (kendi el yazısı, daktilo yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görmek mümkündür. Âşık gazete ve dergi gibi çeşitli basın organlarında yayınlanan şiirlerini de evinde bulunan arşivinde muhafaza etmektedir. Âşık Nurşah, daha önce de bahsedildiği üzere, ortaokul eğitimi dışında bir eğitim görmemiştir. Buna karşılık kendisini iyi yetiştirmiş ileri görüşlü bir kişiliğe sahiptir. Âşık, Eskişehir’in merkezinde oturmanın sağladığı imkânlardan faydalanarak çeşitli kurslara ve kütüphanelere gitmiştir. Buralardan âşıklık ve âşıklık geleneği hakkında öğrendiği bilgileri şiirlerine uyguladığı gözlemlenmiştir. Bu sayede âşık, zengin bir kelime dağarcığına sahip olup çeşitli konulardaki terim ve tabirlere hâkim olmuştur. Dinî ve tasavvufi anlamda da kendini geliştiren Nurşah, bu konudaki terim 127 ve tabirlere de hâkimdir. Şiirlerinde Leyla- Mecnun, Yusuf- Züleyha, Aslı- Kerem gibi aşk kahramanlarının adını geçirir ve tarihi olaylara yer vermiştir. Âşıklık geleneğinde ender sayıdaki kadın âşıklardan biri olan Nurşah, Türkiye’nin farklı illerindeki festivallere, âşık bayramlarına ve çeşitli programlara katılarak çağının âşıklarıyla meydanlarda karşılaşmış ve başarılı olmuştur. Gidip gezdiği yerlerin coğrafi ve kültürel özelliklerini, orada geçirdiği zamanları gerek anında şiirlerine işlemiş gerekse de aklında tutarak sonradan yazıya geçirmiştir. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerinin sonunda her zaman mahlasını kullandığı görülmüştür. Âşık neredeyse her şiirinin sonuna şiirini yazdığı tarihi atmıştır. Ayrıca âşık, şiirleri hakkında önemli gördüğü notlarını, örneğin şiirinin hangi yayında yer aldığını, şiiriyle hangi yarışmaya katıldığını vb. durumları bir iki cümle ile anlatmıştır. Çalışmaya şiirleri eklerken âşığın diline, yazım yanlışlarına veya yazım kurallarına herhangi müdahalede bulunmayıp şiirlerinin sonuna eklediği notlarla birlikte dâhil edilmiştir. Tüm bunların âşığın dilinin ve üslubunun yıllar içindeki değişimini görmek adına son derece önem arz ettiği kanaatindeyiz. Âşık, şiirlerinin çoğunu ezbere bilmektedir. Görüşmeler esnasında kendisinden alınan şiirler bilgisayar ortamında yazıya aktarıldıktan sonra âşığın yeniden kontrolünden geçmiştir. Hak yemekten korkan âşık, başka bir âşığa ait bir sözü dahi kendisine mâl etmek istemez. Fakat bu düşünceye sahip olmayan âşıkların olduğundan dert yanar. Âşık Nurşah, Eskişehir’e bağlı Odunpazarı ilçesinin Çankaya mahallesinde yaşamaktadır. Nurşah’ın dili İstanbul Türkçesidir. Yöresel kelimelere şiirlerinde fazla rastlanmamıştır. Nurşah hayatının küçük bir kısmını doğduğu köy olan Çardak’ta geçirmiş, uzun yıllar ise Eskişehir’in merkez yerlerinde kalmıştır. Halkın içinde yaşayan âşığımızın şiirlerinde son derece sade ve açık bir dil kullandığı, içten ve samimi bir üsluba sahip olduğu göze çarpmaktadır. Âşıktan derlenen şiirlerde doğup büyüdüğü, gençliğini ve yaşamını geçirdiği bölgenin halk ağzındaki söyleyişlere uygun sözcükler kısacası mahalli (yöresel) söyleyiş özellikleri gösteren sözcükler görülür. Özellikle k-g değişimini sıkça kullandığı söylenebilir. Âşıktan derlenen şiirler, genel itibariyle açık ve anlaşılır bir anlatım özelliği gösterir. 128 Örnek 1 Bugün varız, yarın yoğuz, Gel davaya düşme kardeş. Neden açız, neden toğuz, Gel davaya düşme kardeş. İki yüzlü kendin öven, Masumu sözünle döven, Galleşi var mıdır seven? Gel davaya düşme kardeş. Örnek 2 Zaman kalmadı çareye, Tuz biber ektim yareye, Nurşah'ım gidem nereye, Almadık yol varır mı hiç? Örnek 3 İnsan gönül ile yaşar dünyada, Yaşıyorsam onun için kalacam. Uyandığım her gerçek bir rüyada, Uğrunda can vermek için ölecem. Âşık Nurşah’ın derlenen şiirleri incelendiğinde, vezin gereği ses düşmesi ya da ilâvesi yaptığı görülür. Yalınız çam kargı eki, Zengin kaynak meyve yükü, Adı Sakarı'nın bükü, Sekiören bizim köyün. 2.2.2.1. Doğrudan Anlatım Âşıklar, bazı konularda söylemek istediklerini şiirlerine aktarırken ya da toplumu bilgilendirmek istedikleri konuları dile getirirken dolambaçlı yollara girmekten kaçınırlar. Süslü anlatımdan uzak, açık ve anlaşılır bir üslup kullanırlar. 129 “Âşıklar, özellikle dinî-tasavvufî şiirleri öğretici özellik taşıdığı için bu anlatım şekline başvururlar” (Artun 2011: 21). Bunun dışında âşıklar, nasihat, öğüt gibi temaları kullandıkları, vermek istedikleri mesajları doğrudan dile getirdikleri şiirlerinde de bu anlatım biçimini kullanırlar. Âşık Nurşah’tan derlenen pek çok şiirde bu anlatım biçimini tercih ettiği net bir şekilde gözlemlenmektedir. Aşağıda verilen örnek, nasihat temalıdır. Nurşah, vermek istediği mesajın eksiksiz ulaşması için açık ve anlaşılır bir anlatım yolunu tercih etmiştir: Örnek 1 İlim büyük bir cevherdir, Oku, öğren, onu tanı. Onu bilen münevverdir, Oku, öğren, onu tanı. Örnek 2 Gelin birlik olalım İnsanlığı sevelim. Hak yolunu bulalım, İnsanlığı sevelim. İnsanlıkta keramet, İnsanlıkta merhamet, İnsanlıkta zarafet, İnsanlığı sevelim. İnsan için fesatlık, Yakışır mı hasetlik? Hele hele nisbetlik, İnsanlığı sevelim. Yerli yabancı farksız, Olmayalım tarafsız, Olmam diyenler haksız, İnsanlığı sevelim. 130 Âşık Nurşah, hayatını anlattığı “1954’te Dünyaya Geldim (237)” şiirinde amacı onu dinleyenlere ve şiirini okuyanlara kendisi hakkında bilgiler vermekte ve bir şeyler öğretmektir. Bu nedenle bu şiiri de doğrudan ve açık bir ifadeyle dile getirmiştir: Mihalıççık Çardak köylü, Durşen Mert mahlas Nurşah'ım. Türk, soyundan Kayı boylu, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. Eskişehir, ilim benim, Yunus Emre yolum benim, Hoş konuşur dilim benim, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. Zeynetiye Osman kızı, Türkümle çalarım sazı, Kadın âşıklıkta özü, Durşen Mert Âşık Nurşah'ım. Aynur, Binnur, oğlum Murat, Can yoldaşım eşim Mehmet, Öz geçmişimden bir demet, Durşen Mert Âşık Nurşah’ım. 2.2.2.2. Hitapla ve Nasihatle Anlatım Âşıkların diğer bir görevi de bir durum veya olay karşısında toplumu uyarmak ve toplumda gördükleri aksaklıkları dile getirerek halkı yönlendirmektir. Toplumu iyiye ve doğruya yönlendirmek, yanlışlar karşısında uyarmak amacıyla nasihat ağırlıklı anlatım türünü kullanmıştır. Artun’un da ifade ettiği gibi: “Âşıklar, dinî ve toplumsal konularda öğüt verme, uyarma gerektiğinde bu anlatma yolunu seçerler. Bu tür anlatım biçiminde genellikle emir kipini kullanırlar” (Artun, 2011: 21). Nurşah’ın şiirlerinde kullandığı anlatım yöntemlerinden biri de nasihatle veya hitap ederek anlatmadır: 131 Bir ışık var gözlerinde, Ay parçası yüzlerinde İnci gibi sözlerinde, Kimsin nesin ey sevgili. Taht kurmuş can köşküne, Çekti âşık aşkın oldu, Onu yenen coşkun oldu, Kimsin nesin ey sevgili. Nurşah’ım sazımda sırrı, Görmemişem böyle nuru Yoksa Nurşah’ın piri, Kimsin nesin ey sevgili. Yukarıdaki “Kimsin Nesin Ey Sevgili (10)” şiirinde Nurşah her dörtlüğün sonunda “Ey” sesi ile sevgiliye olan hitabını güçlendirmektedir. Âşık edebî sanatlardan olan nida sanatını da kullanarak duygularının şiddetini coşkun bir sesleniş ile ifade etmiştir. Âşık Nurşah, toplumu iyiye ve doğruya sevk etmeyi, dinî ve ahlakî yönde davranmayı, toplumda gördüğü çarpıklıkların düzelmesi için yapılması gerekenleri söylemeyi kendisine görev edinmiştir. Bu nedenle şiirlerinde bu anlatım şeklini kullanmış, toplumdaki aksaklıkları düzeltmeyi amaçlamıştır. Şiirlerinde kendi çocukları, eşi ve yakınları dâhil olmak üzere toplumun her bireyine hitap ettiği aşikârdır. Aşağıdaki şiirinde kendi çocuğuyla konuşuyormuşçasına ve nasihat veren bir anlatımla çocuğuna neler yapması gerektiğini dile getirir: Hakikatin eşiğine gel yavrum, Oku öğren adam olmak güzeldir, Ehli maksut mektebine dal yavrum, Yetiş büyü onu bulmak güzeldir. İyi tanı Türkçendeki lisanı, Tarif eder gerçekten o insanı, Öğrenimiz imtihanda iksanı, Ona daim sadık kalmak güzeldir. 132 Her adım bir tecrübedir unutma, Adımına dikkat, yanlış yol tutma, Zaman sende filiz yavrum kurutma, Ondan hayat dersin almak güzeldir. Gençlik senden mevsim döker dünyaya, Gel kapılıp gitme yavrum hülyaya, İtibarın göster ana babaya, Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir. Âşık Nurşah’tan derlenen nasihat konulu şiirlerinde konuşma yoluyla dinî, ahlakî ve toplumsal yönde öğütler verdiği görülür. Nasihat verme amacı güden bu şiirlerinde genellikle emir kipini kullanmıştır. Bu açıklamaya uygun örneklerden birine aşağıda yer verilmiştir: Açmak istersen hak kapısını, Gir bismillah ile açmak iyidir. Bilmek istersen kul sevgisini, Ak ile karayı seçmek iyidir. Kötülere kıymet vermeye sakın, İnsan ol her yerde edebin takın, Hürmetin yokuşa dur gitme sakın Evvela ölçüp de biçmek iyidir. Muhabbet tabakta bala benzermiş, Kamillere deme lala benzermiş, Kendin bilen doğru kula benzermiş, Erenler kelamın geçmek iyidir. Âşık Nurşah temiz olmalı vicdan, Vicdansız kişide ne gezer iman, Ona sorma bilmez edeple erkân, Ona o meclisten kaçmak iyidir. 133 2.2.2.3. Soru Sorma Yoluyla Anlatım Âşıklar anlatmak istediklerini bazen de soru cümleleri şeklinde ifade etmişlerdir. Kimi zaman cevabını bildikleri soruları da sorarak “istifham” söz sanatını da kullanmayı gerek görmüşlerdir. Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, sorulardan oluşan cümleler görülür. Bu yöntemle âşık, dinleyicinin ve okuyucunun dikkatini çekmek istemiş hem de dile getirmek istediklerini daha kolay sunabilmiştir. Örnek 1 Seven gönül yorulur mu? Yardan öte ırılır mı? Sebebsizce darılır mı? Bu halime şaşam yârim. Örnek 2 Ekilmeyen bağda ekin biter mi? Yorgun kervan menziline yiter mi? Cahile nasihat versen tutar mı? Sen olmuşsun bize çile ayrılık. Âşık Nurşah, eşine yazdığı “Tel Tel Olmuş (230)” şiirinde peş peşe soru cümlelerini sıralamıştır. Nurşah’ın amacı muhatabına soru sormak değildir, onu derinden etkilemek amacıyla bu anlatım türünü tercih etmiştir. Seni saran dilber ölür mü acep? Yüreğinde ateş erer mi acep? Acılar neyimiş görür mü acep? Gönüle akışın çay gibi durur. 2.2.2.4. Tasvir Yoluyla Anlatım Nurşah’tan derlenen şiirlerden hareketle âşığın, anlatım şekillerinden biri olan tasvir ile marifetlerini gösterdiği görülmektedir. Diğer bir adının da betimleme olduğu tasvir yoluyla anlatıma Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde sıklıkla karşılaşılır. Âşık Nurşah, pastoral şiirlerinde tasvir yoluyla anlatımı seçmiştir. “Köyüm (180)” adını verdiği şiirde betimlemelerden faydalandığı görülür: 134 Yazın ne hoş olur yayla havası, Koyun kuzu yeşillikte meleşir, Açar cennet köyüm ceylan ovası, Gelin kızıyla oynar gülüşür. Âşık Nurşah, gezdiği yerleri anlattığı şiirlerinde sıklıkla tasvirle anlatım yoluna başvurmuştur. “Antalya (191)” ve “Isparta (215)” şiirleri betimlemelerden faydalandığı şiirlerinden seçilmiş örneklerdir: Örnek 1 Tabiatın kucağında Gördüm yeşil bir Antalya Deniz sahil bucağında Hoş serin bir yer Antalya Mor üzümün döker salkım Huzurludur senle halkım Sevdim gönlümdeki mülküm Güzelliğin gör Antalya Hele meşhur portakalı Kültüründe çeşni dalı Dünyaca turistin yolu Altından bir nur Antalya Kemeraltı deniz boyu İçtik orda gönül çayı Ozanlar bayramı, toyu Çalsın sazlar vur Antalya Örnek 2 Dağlar yeşilini giymiş bakarken, Göllerinde gönlüm yüzdü Isparta. Yüreklere serin serin akarken, Sevgin bir başkaca közdü Isparta. 135 Güller kokusunu yaymış bağlara, Al rengini vurmuş çağdan çağlara, Balıklar takılmış gölden ağlara, Sofranda bulunmak hazdı Isparta. Âşık Nurşah, sevdiklerini şiirlerinde anlatırken de tasvirlerden faydalanmıştır. İlim sofrasının balı, Bilim yaprağının dalı, Talebelerinin yolu, Fatma Ahsen Turan Hocam. Edebiyat kültür yaşlar, Yüreğinden sevgi taşar, Âşık türkülerin koşar, Fatma Ahsen Turan Hocam. Üniversitenin dili, Anadolu’muzun gülü, Uluslardadır bir eli, Fatma Ahsen Turan Hocam. 2.2.3. Söz Sanatları Âşıklar dünyaya duygu ve düşüncelerinin arkasından bakarlar. Böylece meydana getirdikleri şiirler anlam ve estetik bakımından güzelleşir. Dilin olanaklarını da kullanan âşıklar, duygu ve düşüncelerini kendilerine uygun biçimde edebî sanatlarla ifade ederler (Artun, 2019: 165-166). “Edebiyat sanatları, mazmunlar, imgeler ve özgün tasarımlar şiir sanatını oluşturan estetik heyecan ve düşünce unsurlarıdır” (Durbilmez 2020: 163). Âşık Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde söz sanatlarına sıklıkla başvurduğu gözlemlenebilir. Âşığın şiirlerinde kullandığı başlıca edebî sanatlar şunlardır: 2.2.3.1. Benzetme (Teşbih) Aralarında benzerlikler bulunan iki varlıktan zayıfını kuvvetlisine benzetme sanatına “teşbih” ya da “benzetme” adı verilir (Durbilmez, 2020: 184). Âşık Nurşah sıklıkla bu sanatı şiirlerinde kullanmıştır: 136 Örnek 1 Baktım sanki ilaç gibi, Girdi kana kılıç gibi, Balta yemiş ağaç gibi, Beni benden böldü derdim. Örnek 2 Allah'ım kül edip göğe savurdun, Hayat cilvesiyle yaktın kavurdun, Dağ gibi canı çan gibi devirdin, Mecalsiz gün benim ile bitiyor. Yukarıda verilen birinci örnek şiirde çokça benzetme sanatı yapılmıştır. Bu dörtlükte âşık üzüntüsünü, acısını tarif etmek istemiştir. Kendi acısını, güçlü olduğuna inandığı acılara benzetmiştir. Verilen ikinci örnekte hayatına, kaderine sitemini dile getiren âşık, önce kendini küle sonra da dağa benzetmiştir. Âşık Nurşah’ın yer yer divan mazmunlarını kullandığı görülür. Bu mazmunlar divan edebiyatında sık sık görülen kalıplaşmış benzetmelerdir. Nurşah, aşağıda örnekleri verilen şiirlerde sevgilinin bakışını ceylana, kaşlarını yaya, yüzünü aya, sözlerini inciye benzetmiştir: Örnek 1 Okudukça okunursun, Mahzun bakış dokunursun, Ceylan gibi bakınırsın, Mimde elif gibi sin durur. Örnek 2 İki kaşın arasında, Gördüm mavi bir ben durur. Sülün gibi yay kaşları Beyaz cana bir ten durur. 137 Örnek 3 Bir ışık var gözlerinde, Ay parçası yüzlerinde İnci gibi sözlerinde, Kimsin nesin ey sevgili. Âşık Nurşah bazen kendini cansız varlıklara benzetmiştir. Aşağıda örnek verilen “Kalem (238)” adlı şiirinde kalemiyle bütün olduğunu vurgulamak isteyen âşık, kendini kaleme benzeterek teşbih sanatını kullanmıştır: İşim kalem eşim kalem, Ben kalemim, kalemim ben. Aşım kalem başım kalem, Ben kalemim, kalemim ben. Yazım kalem gözüm kalem, Sızım kalem hızım kalem, Özüm kalem gözüm kalem, Ben kalemim, kalemim ben. Tozum kalem izim kalem, Sazım kalem yazım kalem, Dizim kalem çizim kalem, Ben kalemim, kalemim ben. Rızgım kalem razım kalem, Yazgım kalem dostum kalem, Her şeyim der Nurşah, kalem, Ben kalemim, kalemim ben. Yukarıda verilen ifadeye uygun çok sayıda örnek mevcuttur. Diğer örneklerden bazıları da şöyle sıralanabilir: 138 Şiir Nu Örnek Parçaları 218 219 222 24 Metin Benzeyen Benzetilen Benzetme Aracı Meliyorum koyun oldum yok kuzum Ben/ Nurşah Koyun -(gibi) Dut dalıyım sense insan der beni Ben/ Nurşah Dut dalı -(gibi) Sular gibi duruldum Ben/ Nurşah Su gibi Kül -(gibi) Oğul Çiçek -(gibi) aktıkça (Gizli Özne) (Gizli Özne) (Gizli Özne) Ocağında küle döndüm Ben/ Nurşah (Gizli Özne) 26 Oğlumsun çiçek yuvamda 291 Bir arı misali dokundun saza Âşık Veysel Arı gibi 282 Güneş gibi üzerimize Atatürk Güneş gibi 108 Yunus gibi sever canda erirsin İnsan Yunus Emre gibi 318 Dün açmıştım bugün solan bir gülüm Ben/ Nurşah Gül -(gibi) 320 Taşa benzer dağı gördüm vay beni Dağ Taş -(gibi) 322 Can bir kuşa benzer uçuverir hoş Can Kuş gibi 163 Ana gibi sıcaksın sen Okul Anne gibi 187 Leyla diye gezen Mecnun gibiyim Ben/ Nurşah Mecnun gibi 206 İnce belde kemer yay gibi durur Kemer Yay gibi 152 Damarımda kansın ağacım Ağaç Kan doğdu gezen (Gizli Özne) (Gizli Özne) 2.2.3.2. Teşhis (Kişileştirme) ve İntak (Konuşturma) “İnsana özgü özelliklerden birini veya birkaçını insan olmayan varlıklara yükleme sanatıdır” (Durbilmez 2020: 186). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde 139 kişileştirme çok sık görülür. Aynı zamanda Nurşah, anlatımını güçlendirmek için intak sanatına da başvurmuştur. Aşağıdaki şiirde insana özgü davranış biçimlerinden olan konuşmak ve giyinmek eylemleri, çiçeklere ve dağlara yüklenmiştir. Konuşuyor seni sarı çiçekler, Uçuşuyor kelebekler, böcekler, Ellerinde uçurtması çocuklar, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Yeşil örtü giymiş dağlar, Ay yıldız içinde çağlar, Çardağını çekmiş bağlar, Bize güzel Kastamonu. Âşık Nurşah, Şerife Gündoğdu için yazıp gönderdiği şiirinde sazının telini kişileştirmiştir. Sazının telinden çıkan sese insanlara has olan “sızlanma” davranışını yükleyerek kişileştirme sanatına başvurmuştur. Sazımda çaldığım sızlayan teli, Aşıklardan akar gözlerin seli, Hakk’ın muhabbet sofrasında doldurur balı, Baharların yazı Şerife Bacı. Yukarıda verilen açıklamaya uygun çok sayıda örnek mevcuttur. Diğer örneklerden bazıları da şöyle sıralanabilir: Şiir Numarası Örnek Metinler 120 Toprağın bağrında binlerce yatan 125 Şahidimdir koca dağlar 133 Bir mektup yazmışım derin, Karlı dağlar, buzlu dağlar, Alında yârime verin, Karlı dağlar, nazlı dağlar. 143 Yemin ettim duysun yer ile gökler 140 143 Felek öyle vurdu ki tam yerinden 145 Çöl uğuldar oldu, sıcak aşkımda 314 Takvimler konuşur günü 318 Gerçek evim beni aldı götürdü 2.2.3.3. Telmih (Hatırlatma) “Edebiyat sanatçısı, kendisini heyecanlandıran olayın, kişinin bir yönü sebebiyle başka bir olayı, kişiyi hatırlayıp dinleyiciye, okuyucuya da bildirmek isterse bu sanata “telmih” adı verilir. Bu sanatı ‘söz arasında meşhur bir olaya işaret etmek’ şeklinde tanımlamak da mümkündür” (Kocakaplan 1998:196). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler arasında bu sanatın örneklerine rastlanır. Nurşah’ın şiirlerinde sıkça Fuzulî’nin meşhur Leylâ vü Mecnun mesnevisine gönderme yaptığı görülür. Mesnevide yer alan Leyla ve Mecnun aşkına telmihte bulunan Nurşah’ın şiirlerinden biri de “Yar Sen Diye (124)” adıyla yer alan şiirdir. Şiirinde âşık yaşamını, aşkını ve hasretini Leyla ile kıyaslar ve Mecnun’a/ sevdiğine olan özlemini yüceltir. Dolaşırım bir avvare, Gurbet gurbet şu sen yare, Mecnun'dan, Leyla'ya, çare, Gecem gündüz günüm leyla. Âşık Nurşah’ın şiirinden alınan aşağıdaki dörtlükte, kaynağı Tevrat ve Kur’an’a dayanan hem mesnevi hem de halk hikâyesi olarak yüzyıllardır anlatılagelen Yusuf ve Züleyha (Alay: 2011: 167) aşkına göndermede bulunmuştur. Böylelikle âşık, efsaneleşmiş aşklar ile kendi aşkını bir tutarak aşkını yüceltmiştir: Sürüklersin peşin sıra, Yusuf gibi, yar Mısır'a, Züleyha'dan bir kusura, Fermanımı yazar oldun. Bu dörtlükte ayrıca, Yusuf’un henüz çocuk yaşta iken kardeşlerinin onu kıskanması üzerine kuyuya atılıp ardından kervanın onu bulup Mısır’a köle olarak götürüp satmasıyla bir nevi gurbete çıkma epizotunu hatırlatma vardır. Evli olan Züleyha, Yusuf ile burada karşılaşır (Alay: 2011: 171-172). 141 “Gel Diyor (144)” adlı şiirinde Âşık Nurşah, gurbete gidiş çilesinden bahsederken çoğu âşığın gurbeti yaşadığını ve gurbette sevgiliyi ararken acı çektiğini Karacaoğlan’ı da anarak anlatır: Eşref, deryalara düştü boğuldu, Karacoğlan, Elif, kız için öldü, Çok aşığın mezarları yok oldu, Onun için çöller bana gel diyor. Aşağıdaki şiirinde Âşık Nurşah, din ve tasavvuf büyüklerine, devlet adamlarına ve âşıklara telmihte bulunur. Zaloğlu Rüstem, Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve birçok ismi aynı şiirde anar: Zaloğlu Rüstem hasından, Ebubekir'in tasından. Muhammed'imin yasından, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Giy hırkayı Ali yardan, Mevlayı hü canı nardan, Mevlana gibi bir vardan, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Dünya güzellerin tanı, Adem'i Fatih'ten yanı, Yer gök ile şu cihanı, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Hünkar Hacı Bektaş Veli, Akar ırmakları seli, Taptık Emre'den al yolu, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Nice Eren evliyalar, Edebalim şeyhi yarlar, Şeh Şahabettin'i erler, Gel Yunus'a gönül Nurşah. 142 Aşkın içtim üç tastan al, Şenlik'len Nihani misal, Sümmani'den dersini al, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Seyyid Battal'dan adını, Pir Sultan'a dek yadını, Köroğlu'ndan muradını, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Tanı yatan ile yurdum, Atatürk'üm bugün ordum, Sevgiyi bul nerden yordum, Gel Yunus'a gönül Nurşah. İlk örneği Âşık Ömer’de görülen “şairname”lerin âşıklar tarafından yazılma nedenini Doğan Kaya şöyle açıklar: Bir âşığın ileride bunun bir kaynak olabileceğini düşünmesi; üzüntülü bir anında, kendisi gibi dertli olan âşıkları anarak derdinin hafifleyeceğini umması; bir âşığın, âşıkların başından geçen olayları şiir diliyle kendisinden sonrakilere yansıtmak fikri yahut birisinin arzusunu yerine getirmek için kaleme alınmış olması akla ilk gelen ihtimallerdendir (Kaya, 2003: 187-202). Âşık Nurşah on yedi dörtlükten oluşan Şairname’sinde Sümmani, Reyhani, Şenlik, Zihni gibi âşıklara Mehmet Akif Ersoy, Seyit Battalgazi, Rauf Denktaş’ı birlikte anmıştır: Sümmani’den Reyhani’ye Erzurum, Çok şairler şiir yazdı Türkiye’m. Şenlik’den Şeref’e pek çoğu derim, Dolaştı âlemi gezdi Türkiye’m. Akif Ersoy, Fatih, gibi aslanı, Sarıkamış’ından Mevlüt İhsani, Dede Korkut’tan boy veren insanı, Tarihi bağrında dizdi Türkiye’m. 143 Kıbrıs’ın şairi Rauf Denktaş’ı, Namık Kemal gibi var mı bir eşi? Şairler, âşıklar, yurdun güneşi, Göklerde bulutu çözdü Türkiye’m. Muhammed, aşkına taştı nehirler, Evliya, Ereni, bitmez bu yerler, Hocan, Doğan Kaya, şairnameler, Atalardan bahar yazdı Türkiye’m. Âşık Nurşah bazı şiirlerinde Türk tarihini de işaret eder. Türkiye Cumhuriyeti bayrağından bahsettiği güzellemelerinde de telmih sanatını kullanır. Yine aynı şiirinde Malazgirt, Sakarya, İnönü ve Kurtuluş Savaşı’na da telmihte bulunur: Kıta kıta sürüp geldin atını, Binlerce ecdadın eli bayrağım. Unutmak mümkün mü bunca fethini, Kalelerimizin gülü bayrağım. Marmara okunur gözlerinde can, Volkanlaşır her dem seninle cihan, Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan, Şehitler şanında ulu bayrağım. Ulubatlı Hasan gider mi gözden? Seni söküp almak ölümdür bizden, Şafaklarla atan makberi özden, Okunan ezanlar dili bayrağım. Orta Asya kokar toprağın taşın, Memleket sevdası koyduğun başın, İnsanlar içinde bunca savaşın, Türkiye'min her bir ili bayrağım. 144 Malazgirt'i uçup giden kuşlarda, Osmanlısı kılıç vuran taşlarda, Dört mevsimi geçip giden kışlarda, Seferden sefere kolu bayrağım. Oğuzlar, Yavuzlar, Fatihler aşkı, Muratlar, Selimler, sultanlar aşkı, Atilla, Cengiz'i Altaylar aşkı, Saymak ile bitmez kulu bayrağım. Akın akın akıncılar seferi, Sakarya, İnönü, Afyon, zaferi, Ankara, Ulus'tan müjde haberi, Anafartalar’ın şalı bayrağım. Kurtuluş dalların döktü çiçekler, İstiklalin söyler şimdi gerçekler, Dostluğa, barışa açtın kucaklar, Sende kardeşliğin yolu bayrağım. Nurşah toplumu derinden etkileyen olaylara karşı sessiz kalmaz. Yakın tarihte “COVID-19” (Koronavirüs) adıyla bilinen salgın hastalığa dörtlüklerinde yer vererek hatırlatmalarda bulunur: Korona virüsle sardı âlemi, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Ölümle açıldı savaş elemi Dünya büyük imtihandan geçiyor. 2.2.3.4. Mübalağa (Abartma) “İnsan şuurunu etkileyen ve heyecanlandıran bir olayın, edebiyat sanatçısı tarafından olduğundan büyük ya da küçük gösterilmesine mübalağa adı verilir” (Durbilmez 2020: 179). Âşıklar da çoğu zaman yaşadıklarını ya da sıkıntılarını sözün gücünden yararlanarak olduğundan daha az veya daha çok gösterirler. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde de mübalağa sanatı görülür. Âşık genellikle kendi dertlerini ve üzüntülerini dile getirirken abartma adı da verilen mübalağa sanatına başvurmuştur. 145 Aşağıdaki şiirde âşık, derdini ve ıstırabını anlatmak için mübalağaya başvurmuş, ağlamaktan gözyaşlarının nehre döndüğünden söz etmiştir: Nedir bu çektiğim kahır, Sabrım kararım kalmadı. Gözyaşlarım oldu nehir, Bir dal tutarım kalmadı. Vatanın her bir köşesine büyük aşla bağlanan âşık, gezip gördüğü yerlere hayran kalır ve bu hayranlığını coşkulu bir şekilde yazdığı güzellemelerde mübalağa sanatına başvurarak dile getirir. Aşağıdaki dörtlükte Silifke’nin yollarının güzelliğini cennete benzeterek abartır: Yaylaların yeşil çekmiş yuvadan Yollarında cennet yaşar Silifke İnişin var bir başkaca ovadan Dallarında hikmet yaşar Silifke. Yine gezdiği illerden olan Kütahya’yı anlattığı şiirinde mübalağa yaparak Kütahya’nın suyunun tadını abartarak şerbet olduğundan bahsetmiştir: Vardım içtim suyun şerbet, Benim güzel can Kütahya’m. Sevdim seni ben de gurbet, Güler yüzlü can Kütahya’m. Âşık doğduğu yer olan Mihalıççık için yazdığı güzellemede mübalağa yapar. Mihalıççık’ın toprağın ve taşının değeri adeta altının değeri kadardır: Ömerköy’de gölün başı, Altın toprağı ve taşı, Hele meşhur var ya kışı, Yazın alı Mihalıççık. Nurşah, şiirlerinde sevgilinin aşkından çektiği cefaları anlatırken de mübalağa sanatına başvurur. Şiirinde “pişmek” ifadesini kullanarak mübalağa yapar: Ad olmuşum eşiğinde, Kader denen beşiğinde, Lokma lokma kaşığında, Pişen varsa o da benim. 146 Âşık aynı şiirde telmih ile mübalağa sanatını bir arada kullanır. Tahir ile Zühre’de Tahir’in sürgün edilmesi, geri döndüğünde öldürülmesi ve Zühre’nin de buna dayanamayıp yaşamına son vermesi ile hem telmih yapmış hem de sevdiğine kavuşamadığını söyleyerek mübalağa yapmıştır: Zöhrem gibi Tahir deyi, Eşin arar ahir deyi, Nurşah’ım yar yar yar deyi, Aşan varsa o da benim. Nurşah, insanları överken de mübalağa sanatını ustaca kullanmıştır. Örnek 1 Şahlanıp atını sürdüğün zaman, Eser Toroslardan yel Dadaloğlu, Yaylalar çiçeğin açtığı zaman, Dayanır mı merde yol Dadaloğlu? Örnek 2 Örneğin dağları taşları geçti, Denizleri yardı yelkenler açtı, Elif kızdan pek çok manalar seçti, Okunan harf elif Karacaoğlan. 2.2.3.5. Tezat Ortak yanları bulunan iki zıt kavram heyecana kapılarak zihninde mecazî bir çağrışım oluşan edebiyat sanatçısı tarafından biri gerçek, diğeri mecazî manada olmak üzere aynı konu etrafında toplanmasına tezat adı verilir. Tezat sayesinde ifadeye bir anlam genişliği kazandırılmış olur (Kovakaplan 1992:185, Durbilmez 2020: 186). Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, zaman zaman tezat sanatına da yer verdiği görülür. Aşağıdaki şiirinde “ağlamak-gülmek” ifadelerini kullanarak tezat sanatını yapmıştır: Nurşah’ım kalbinin aynası sazım, Tellerimde mizrab dünyası nazım, İste böyle ağlar güler şu yüzüm, Gözümün önünde aşkı tütüyor. Âşık, başka bir şiirinde de “sabah-gece” ifadeleriyle tezat sanatını kullanmıştır: 147 Seher yeli esmez oldu sabahlar, Açmaz oldu gözlerimde şafaklar, Gecelerim öğlen oldu bak bekler, Hep koşturdun beni benim peşimden. Nurşah, aşağıdaki sitem dolu sözlerinde “dert- derman/çare” kavramları üzerinden tezat sanatına başvurmuştur. Dörtlükte ayrıca “zengin-fakir” kelimeleri ile de birden fazla tezat sanatı yaptığı görülür: Yok yetmedi yok isterim ara bul. Gel de çare denen derde derman ol. Yok zenginim yok fakirim şükür kıl, Bir gün yalan olan elden başka ne? Âşık Nurşah’tan derlenen taşlamalarda, zıt kavramların bir arada kullanıldığı görülür. Âşık aşağıdaki şiirinde “dost- düşman” ifadeleriyle tezat sanatını kullanmıştır. Dostum düşman bakar oldun, Gel sebebim soram sana, Dün iyiydin bugün noldun? Gene bir dost varam sana. Nurşah’ın başka bir dörtlüğünde soyut kavramlar üzerinden tezat sanatı yapıldığı görülür. Âşık, aşağıdaki dörtlükte “güzel-çirkin” kavramları üzerinden tezat sanatını kullanır: Güzel olmuş huyu çirkin neyleyim? Çirkin olsun güzel huya köleyim. Güzellik bir güzellikten nakıştır, İşte ben bu güzel için öleyim. Âşık, aşağıdaki şiirinde ise “cahil- kâmil” kavramlarını kullanarak tezat sanatına başvurmuştur: Cahil ile kamil elbet bir olmaz. Pişmedik kişiden Mansur pir olmaz. Bazen dolan bir gap bazen de dolmaz. Kızından anayı deriyor dostluk. Âşık Nurşah bu örneklerin dışında: “yakın- uzak”, “açmak- solmak”, “gidengelen” vd. kavramları şiirlerinde kullanarak da tezat sanatını uygulamıştır. 148 2.2.3.6. Tenasüp “Tenasüp anlamca birbirleriyle ilgili kelimeleri bir arada kullanma sanatıdır. Bu kelimeler arasında zıtlık değil uyumluluk aranır” (Durbilmez 2020:183). Nurşah da aralarında anlamca birbirleriyle ilgisi bulunan kelimeleri kullanarak bu sanatın zengin örneklerini vermiştir. Aşağıdaki dörtlükte “basın”, “radyo” ve “televizyon” birbirleriyle anlam ilgisi bulunan kavramlardır. İletişim araçlarını ifade eden kelimeleri bir arada kullanarak tenasüp sanatına başvurmuştur: Var mı bir basına sözüm? Radyo, televizyon gözüm, Madalya mı ister yüzüm? Neden bozarlar bozarlar? Aşağıdaki dörtlükte geçen “toprak”, “bel”, “bostan” ve “bağ” kelimeleri anlamca ilgili olup, bu kelimeler üzerinden tenasüp sanatı kullanılmıştır: Bir toprağa vurmazsan bel ne eker? Bağda bostan ürününe ne çeker? İşlesin ki eli ona can döker, İşte sözüm bal yerinden böleyim. Başka bir şiirde geçen “Cumhuriyet”, “Atatürk”, “19 Mayıs” ifadeleri birbirleriyle anlamca bağlantılı olup tenasüp sanatını meydana getirmektedir: Temelinde şu adını taşırım, Sözümüzde Cumhuriyet Atatürk. 19 Mayıs’ın ruhun yaşarım, Gözümüzde Cumhuriyet Atatürk. Nurşah, dinî- tasavvufî şiirlerinde de tenasüp sanatından faydalanır. Aşağıdaki farklı şiirlerden alınan örnek dörtlüklerde “Allah”, “dua”, “kul”, “iman”, “peygamber”, “pir”, “Muhammed” ve “Kur’an”, “melek”, “cennet” kelimelerini bir arada kullanarak tenasüp sanatı oluşturulmaktadır: Örnek 1 Allah, dedin zikreyledin duana, Kulluktan bir maya koptun imana, Peygamberimizsin sonsuz cihana, Cümlemizin Pir'i oldun Muhammed. 149 Örnek 2 Okurken Kur’an’ım lezzeti başka, Görebilsem melekleri ah keşke, Girebilsem sol cennetteki köşke, Derde derman katar huzur bahçesi. Okuyanlara/ dinleyenlere öğütler verdiği şiirlerinden alınan aşağıdaki dörtlüklerden birincisinde sağlık ile dişleri fırçalamak arasında bağ kurmuş; ikincisinde ise bir cevher olan ilme okumakla ulaşılabileceğini ifade ederken tenasüp sanatından faydalanmıştır. Örnek 1 Yemekten sonra durmayın, Dişinizi fırçalayın, Çürük sancısı görmeyin, Sağlıklı olun çocuklar. Örnek 2 İlim büyük bir cevherdir, Oku, öğren, onu tanı. Onu bilen münevverdir, Oku, öğren, onu tanı. 2.2.3.7. Tecahül-i Arif Bu sanatın temeli bilinen bir hususun bir nükte gözeterek bilmezlikten gelinmesidir. Sanatkâr bir şeyi bilmezlikten gelerek karşısındakine bazı mesajlar vermek ister (Kocakaplan 1991:183). Âşık Nurşah da aşağıdaki farklı şiirlerden alınan örnek dörtlüklerde sözün nükteli olması için cevabını bildiği soruları sorarak tecahüli ârif sanatından yararlanır: Örnek 1 Bir kabire can değil mi? Varacak sen, ben değil mi? Bu da bize gün değil mi? Ne ektiysek biçeceğiz. 150 Örnek 2 Bir yuva bir evlat bir eş değil mi? Bir boğaz bir geçim bir iş değil mi? Bir namus bir ar bir savaş değil mi? Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Örnek 3 Nurşah, var mı yoktur yârin üstüne? O sevsin sen sevme onun üstüne, Bir yastıkta otuz yıl baş üstüne, Koymamışız sabır verilmiş bana. 2.2.3.8. Tekrir “Sözün etkisini güçlendirmek amacıyla, anlamın yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeğini art arda yineleyerek yapılan edebiyat sanatına tekrir adı verilir” (Durbilmez: 2020:182). Âşık Nurşah yineleme yoluyla yapılan tekrir sanatını şiirlerinde çokça kullanmıştır: Örnek 1 Dinlen aşık ananızı, Bizim kuşak bizim kuşak. Şu kuşakta duanızı, Bizim kuşak bizim kuşak. Örnek 2 İnsanoğlu çalışırsan, Eren menzile menzile. Çalışmaya alışırsan, Giren menzile menzile. 2.2.3.9. İstifham Şairin cevabını bildiği konuyu soru şeklinde sorarak söylemesine istifham (soru sorma) sanatı adını verilir (Kocakaplan 1998: 105). İstifham sanatının tecahül-i arif sanatından farkı şöyle açıklanır: 151 1. İstifham sanatında şair karşısındakinden cevap beklemez. Kafasındaki düşünceyi soru şeklinde söyler. Tecahül-i arif sanatında ise sorunun içinde cevap da bulunur. Şair sorunun cevabını okuyucuya sezdirir. 2. Tecahül-i arif sanatının ikinci bir şekli daha vardır ki özel gaye için yapılır. Sanatkâr karşısındakini neşelendirmek veya azarlayıp hizaya getirmek için bildiğini bilmezlikten gelir. İstifham sanatının böyle bir maksadı yoktur. Sadece ifadeyi daha etkili kılmak için bu sanata başvurulur. 3. Tecahül-i arifte söz mecazi bir mana kazanır. İstifham sanatında ise mecazi mana söz konusu değildir (Kocakaplan 1998: 105). “Cevabını bildiği konuyu soru şeklinde sorarak söyleme sanatı” ndan Nurşah da yararlanmıştır. Aşağıda “Senin Olsun (28)” başlıklı şiirinden verilen dörtlükte âşık cevap beklemediği hâlde soru sorarak ifadeyi kuvvetlendirmiştir: Başımdasın kara sevda, Bahçende bülbül şeyda, Bu mu zevki sefan dünya? Al başımdan senin olsun. “Ölmeden Kavuşmak (35)” isimli şiirin de âşığın istifham sanatından faydalandığı görülür: Bilmiyorum gönlüm, yâr niye küstü? Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? Bahar yeli gibi bağrımda esti, Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? Nurşah’tan derlenen şiirlerde âşığın istifham sanatını kullandığı örneklerden bazılarını aşağıdaki tabloda sıralamakta yarar vardır: Şiir Numarası 137 Örnek Mısralar Ekilmeyen bağda ekin biter mi? Yorgun kervan menziline yiter mi? Cahile nasihat versen tutar mı? Sen olmuşsun bize çile ayrılık. 89 Yalana denir mi şudur? 152 215 Daha bundan güzel sevgi olur mu? Sevmeyenin aklı burda kalır mı? Sazını omzuna vurup gelir mi? İlahî gudretten feyzdi ispata. 230 Seni saran dilber ölür mü acep? Yüreğinde ateş erer mi acep? Acılar neyimiş görür mü acep? Gönüle akışın çay gibi durur. 68 Boş tarlada söylen bostan biter mi? Yanmadıkça canda duman tüter mi, Ele sazı almadıkça öter mi? Beş tellice sazdan oldum cananım, 76 Bir dal ile bir gül menzil olur mu? Üç, ozanla bu yurt, böyle kalır mı? Bizlerde varız bak unutulur mu? Sevda çiçekleri solma gel. 81 Hani kardeş, ana, baba nerede? Eş dost, konu komşu, hısım nerede? Öğretmen arkadaş, canlar nerede? Anam sanma başa takmaz okudum. 2.2.3.10. İltifat Heyecana doğrudan bağlı bir sanattır. Şiirde bir konuyu anlatırken heyecanın etkisi altında kalarak başka bir kişiye veya nesneye hitap etmekle oluşur (Kocakaplan 1998: 80). Nurşah’tan derlenen “Dünya (45)” isimli şiirde iltifat sanatı yer almaktadır: Karı kalmaz dağlar gibi, Aldın gittin göçüm dünya, Gülün dökmez bağlar gibi, Sordun gittin için dünya. 153 Uzak ettin gönül gözden, Uyanmadı gurbet bizden, Ne beklenir yalan sözden, Neydi bilmem suçum dünya. “Felek (55)” adlı şiirinde de âşık heyecana kapılarak konuyla ilgili olan “feleğe” seslenir: En sonu koydun bir yastığa başım, Yatakları ettin, bana sır felek, Bir acıya döktün gittin şu yaşım, Ağlamayı ettin bana yar felek. Yorganımı tere boğdun, başımda, Haplarımı, yemek ettin aşımda, İğneleri zaman kıldın peşimde, Bir şifayı ettin bana nar felek Yediğim, şu çıkmaz içten bir soğuk, Böbreğimden kan sızarım can koyuk, Şu içimden durmaz düşer taş büyük, Bir dünyayı ettin bana, dar felek. 2.2.3.11. Kinaye Kinaye gerçek ve mecazi anlamları olan bir sözün, mecazi anlamını kast edilerek meydana gelir. Türkçede pek çok atasözü ve deyimde de kinaye sanatı vardır (Kocakaplan 1998:119). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerin arasında kinayeli sözlerin geçtiği mısralara rastlamak mümkündür. Örneğin “Yuva yıkılırmış temelden” dizesinin hem gerçek hem de mecazi anlamları bulunmaktadır. Gerçek anlamı temeli sağlam olmayan yapının yıkılmasıdır. Mecazi anlamda ise evlilik birliğinin bozulması yani ayrılık söz konusudur. Bu sebeple bu dizede kinaye sanatının olduğu söylenebilir. “Kerem yanıp bir kül iken” dizesindeki “yanmak” ifadesinin hem gerçek hem de hem de mecazi anlamı bulunmaktadır. Gerçek anlamı Kerem’in ateşle yanıp kül olmasıdır. Mecazi anlamında ise aşk ateşi ile yanma söz konusudur. Bu dizede gerçek anlamının dışında da mecazi anlam kastedildiği için kinaye sanatı mevcuttur. 154 Takvimler konuşur günü, Hatırlatır bize dünü, Yırtılan yaprağın sonu, Sonbahar kış gibi kurak. “Yırtılan yaprağın sonu” dizesinde hem gerçek hem de mecaz anlam olmak üzere iki anlamlı bir anlatım söz konusudur. Bu dizenin birinci yani gerçek anlamı “son yaprağın yırtılması” dır. Takvimdeki son yaprağın yırtılması ömürde geçen günlerin sonuna gelmesi ve ölümdür. Âşık bu dizede kinayeli anlatıma başvurarak dizenin mecazi anlamını kullanmıştır. “Ne ararsın giden gelmez” sözlerinde de kinaye sanatının kullanıldığı görülmektedir. “Giden gelmez” ifadesi gerçek anlamda da olabileceği gibi, ikinci bir anlamı olan “ölen insanın dünyaya dönmeyeceği” anlamına gelerek mecazi anlamda da kullanılabilir. Âşık burada ikinci anlamı kastederek kinaye sanatına başvurmuştur. 2.2.3.12. Muamma Sözlükte “gizli, örtülü, anlaşılması güç” anlamlarını karşılayan muamma, edebiyatta ise “içinde Allah isimlerinden herhangi birinin veya insan isminin gizli olduğu şiir ve yazılar” için kullanılır (Kocakaplan 1998:138). Muamma âşık edebiyatında da âşıklar tarafından geliştirilerek gelenekler arasında yer almıştır. Âşık edebiyatında “bağlama”, “soru-cevap”, “askı” gibi adlarla anılan şiirlerin hepsi muamma başlığı altında toplanmıştır. Âşıklık geleneğinde muamma söylemek ve muamma çözmek ustalık göstergesidir (Durbilmez 2020:178). Âşık Nurşah’tan derlenen “Seni Görüyorum Baktığım Zaman” isimli şiirinde âşık baştan sona kadar Allah’ı anlatır, fakat adını söylemez: Havada bulutta yerde denizde, Seni görüyorum baktığım zaman. Beşikte yavruda bir gelin kızda, Seni görüyorum baktığım zaman. Güneş gölge saldı dağlara izde, Âşık feyiz alır çalınan sazda, Ayette Kur'anda okunan cüzde, Seni görüyorum baktığım zaman. 155 Bülbüller hoş öter baharda yazda, Geceler boğulur gelen gündüzde, Masmavi bir deniz süzdüğüm gözde, Seni görüyorum baktığım zaman. Nurşah, ibret verir söylenen sözde. Anlımda ay, doğar güneşse yüzde, Şu karşı yamaçta şu tepe düzde, Seni görüyorum baktığım zaman. 156 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLERİNİN TASNİFİ 3.1. KOŞMA ŞEKLİNİN TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ 3.1.1. Aşk ve Sevda Şiirleri 3.1.1.1. Beşerî Aşk Âşık şiiri geleneğinde “aşk”, âşıkların en çok işlediği konuların başında gelmiştir. Âşıklar gerek ilâhi anlamda aşkı gerekse somut bir sevgiliye olan aşkı şiirlerinde işlemişlerdir. Âşıkların dertli olmasına sebep olan, onları diyar diyar gezdiren vefasız olan sevgilileri olmuştur. Âşık Nurşah da somut bir sevgiliye olan aşkını şiirlerinde işlemiştir. Nurşah, aşkı genekteki diğer âşıklardan farklı işlememiştir. Onun gönül verdiği, şiirlerinde seslendiği kişi ise eşi Mehmet Mert’tir. Nurşah’ın somut/maddî aşkı işlediği şiirlerinin on bir tanesi 8’li hece ölçüsüyle, dokuz tanesi 11’li hece söylemiştir. -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 1. EVİMİN ERKEĞİ SENİ GÖRMEK İSTİYORUM Dolaştığım şu odamda, Seni görmek istiyorum. Kapım penceremde camda, Seni görmek istiyorum. Uykum böldüğüm yatakta, Yaşlar sızdığım yanakta, Gecemle söken şafakta, Seni görmek istiyorum. Benimle sofrayı kuran, Yemekte karşımda duran, Gülerek hatırım soran, Seni görmek istiyorum. 157 Sevginin kapısın açan, Uzun muhabbete geçen, Balkonda çayımız içen, Seni görmek istiyorum. Sabahtan evden giderken, İşten döndüğünde erken, Çocukların babam derken, Seni görmek istiyorum. Her yerde ve de her zaman, Duruyor karşımda siman, Eşim sensiz halim yaman, Seni görmek istiyorum. Yüzünü yurken banyoda, Elin sildiğin havluda, Gülümsediğin aynada, Seni görmek istiyorum. Dışarıya çıktığımda, Kapılara baktığımda, Sigaramı yaktığımda, Seni görmek istiyorum. Mevla’m ömrün uzun etsin, Bacalar eşinle tütsün, Başımızda dur sen yetsin, Seni görmek istiyorum. Gözlerine daldığımda, Vay otuz yıl güldüğümde, Son nefesim aldığımda, Seni görmek istiyorum. 158 Oğlum kızımın babası, Sensiz neyleyem libası, Yuvamın yeşil obası, Seni görmek istiyorum. Duam kabulüne ersin, Mevla’m toprağıma versin, Nurşah'ım canımda yarsın, Seni görmek istiyorum. (02.09.1990 Saat 11: 50 Eskişehir)1. 2. YÂRİM Sen uzakta ben uzakta, Böyle nasıl geçer yârim. Hayat denen şu kızakta, Seni benden seçer yârim. Sesini duyduğum elde, Başka arzm ne emelde, Birde sazım şu beş telde, Çalar söyler nacar yârim. Dar boğazı köprü ettim, Duyamazsın yandım tüttüm, Derdinden tükendim bittim. Firkat yaşın içer yârim. Geceyi gündüz taradım, Hep seni bende aradım, Yakınlaştıkça iradım, Kanatlandım uçar yârim. Âşığın arşivinden bizzat alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 82)’de de yer almaktadır. 1 159 Delebilseydim dağları, Oldum gurbetin ağları, Geçmiştir, Leyla çağları, Kapısını açar yârim. Gördün bu dert bendede var, Deli ettin beni a yar, Oldum suçlarını duyar, Her gün benden kaçar yârim. Ecel günlerimi gözle, Demem yârim beni özle, Başladığım bitmez sözle, Bir gün Nurşah göçer yârim. (1994 Cumartesi Saat 08: 15 Fransa'da yazıp, çalıp söylediği deyiş)2. 3. GÖR SEVDİĞİM Halindeyim üryan büryan, Gayri beni gör sevdiğim, Yıkılır sen her gün dünyam, Sensin derim bir sevdiğim. Ağladığım sızladığım, Günden güne özlediğim, Yollarını gözlediğim, Nolur elinver sevdiğim. Uzun saçlar nara atsın, Toprağında rahat yatsın, Güllerin üstümü örtsün, Muradıma er sevdiğim. 2 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 150)’de de yer almaktadır. 160 Gülmedik kirpikte kaşın, Her gün gurbet şu bakışın, Göz doymadık mevsim kışın, Ömrüm böyle yer sevdiğim. Kime açam halim arzu, Aradığım çölde arzu, Sensin gönül, sensin arzu. Döktüğüm şu ter sevdiğim. Kim ne derse desin yılmam, Ayıp olsun sazı çalmam, Sebebim saz seni bulmam, Baştan sona her sevdiğim. Nurşah böyle bilir derdin, Çünkü aşkını sen verdin, Onu layığına gördün, Olmalıyım hür sevdiğim. (12.08.1986 Salı Saat 15: 00 Eskişehir)3. 4. DİVANE Derdin ile bir divane, Düşen varsa o da benim, Mecnun gibi bir avvare, Şaşan varsa o da benim. Ad olmuşum eşiğinde, Kader denen beşiğinde, Lokma lokma kaşığında, Pişen varsa o da benim. 3 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 155)’te de yer almaktadır. 161 Zöhrem gibi Tahir, deyi, Eşin arar ahir deyi, Nurşah'ım yâr yâr yâr deyi, Aşan varsa o da benim. (25.12.1985 Eskişehir)4. 5. EŞİMİN DÖNÜŞÜ Bugün yâri gördüm yolda, Hayal miydi gerçek ola? Boynu eğri eli belde, Hayal miydi gerçek ola. Son pişmanlık geçmez ele, Benzemişti solan güle, Bir ah çekti esen yele, Hayal miydi gerçek ola. Döndü gözyaşları sele, Diyemezdi gittim ele, Dedi şöyle gel bir hele, Hayal miydi gerçek ola. Omuzuma başın koydu, Ah çekti ciğerim oydu, Sevenin kaderi buydu, Hayal miydi gerçek ola. Nurşah ne söyleye ona, Oda yandı aşk od'una, Dedi yârim döndün bana, Hayal miydi gerçek ola. 4 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 103)’de de yer almaktadır. 162 (Bu eser, Yugoslavya Priştina radyosunda yayınlanmıştır. Söz ve müzik âşığa aittir. Kayıt: Hasan Mercan. Konya ve Harika Plak’a okunmuştur. Yıl 1991 İstanbul)5. 6. DELİ GÖNÜL Deli gönül bir divane, Bakıyorum gezer oldun. Nedir derdin hep avare, Tatlı candan bezer oldun. Sürüklersin peşin sıra, Yusuf gibi, yar Mısır'a, Züleyha'dan bir kusura, Fermanımı yazar oldun. Örneğini yaşar oldum, Bu çağda can şaşar oldum, Gör yatağa düşer oldum, Mezarımı kazar oldun. Karlı kışlara belendin, Rahmetler gibi çilendin, Yunus'tan mı sürmelendin? Can içinde pazar oldun. Nurşah'ım telaşlı başım, Kurumuyor gözde yaşım, Kendi kendime savaşım, Elden yana nazar oldun. (30 Haziran 1990 Cumartesi Saat 03:00 Eskişehir). 5 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 79)’da da yer almaktadır. 163 7. YÂRİM Seveni ateş yakar mı? Gel çöllere düşem yârim. İnsan yârinden bıkar mı? Senle dağlar aşam yârim. Ayağıma batsa diken, Duymaz oldum derdin çeken, Sensiz garip boynun büken, Geçmiyor gün yaşam yârim. Gözlerin gözlerim olsun, Ellerin ellerim olsun, Ayağın ayağım olsun, Aşkımıza koşam yârim. Gün gökyüzünü ışısın, Ferhat, Şirin'in taşısın, Sen ağlayan gözyaşısın, Sazımız da coşam yârim. Hak yaradan verdi bize, Dayanalım derdimize, Ölene dek sevgimize, Fırat gibi taşam yârim. Gecelerin uykum olsun, Gündüzlerin kaygım alsın, Çilen çilem ile dolsun, Bir yürekte pişem yârim. Seven gönül yorulur mu? Yardan öte ırılır mı? Sebebsizce darılır mı? Bu halime şaşam yârim. 164 Bekliyorum gelebilsen, Izdırabım bilebilsen, Dertlerimi bölebilsen, Kalbimdeki köşem yârim. Mahşere kalmış sözümüz, Firkat getirmiş közümüz, Nurşah'ım alın yazgımız, Yaramızı deşem yârim. (1994 Brüksel/ Belçika). 8. MEHMED'İM Toprak sardım saçlarımı, Gel elinle çöz Mehmed'im! Gül bağladım uçlarını, Ağlar anam biz Mehmed'im. Yer yer çimen açtım dalı, Suladım bağrımda Ali. Ben de senden bir sevdalı, Oldum görsün göz Mehmed’im. Dağı taşı, kurdu kuşu, Duysun aşkımın gözyaşı. Bozuldu nişanın başı, Değil sana söz Mehmed'im. Çarpar yürek gözde şafak, Güzele yakışır duvak. Yanındayım değil ırak, Şahit duran yüz Mehmed’im. 165 Namus andın içtim niye, Şehit yârim vatan diye. Ağlamıyom öldün diye, Kışın bitti yaz Mehmed'im. Ana Nurşah çalar sazın, Nazlı kızda dinmez sızın. Rahat uyur can Kıbrıs'ın, Senden bize iz Mehmed’im. (1974 Kıbrıs Barış Harekatı Anısına yazılan bu şiir, 1989 yılında Konya Selçuk Üniversitesi'nin düzenlediği 3. Âşıklar yarışmasında "Hasan ile Nazlı" Hikâyeli Türkü dalında birincilik ödülü almıştır)6. 9. EŞİMLE EL ELE GEÇEN GÜNLERİM Sanki dağlar bizim gibi, Uçuşurduk havalarda, Sen bir avcı ben bir maral, Koşuşurduk ovalarda. Ben saçlarımı salardım, Sen kollarına dolardın, Hep gözlerime dalardın, Sarmaşırdık tenhalarda. Başıma güller takardin, Geçip karşıma bakardın, Bana maniler yakardın, Bülbülündüm şeydalarda. Gökten turnalar bakardı, Yağmur şimşeğin çakardı, Kırlar Nilüfer, kokardı, Bir bizidik dünyalarda. 6 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 69)’da da yer almaktadır. 166 Hani sevgi hepsi yalan, Anılardan arda kalan, Nurşah, gençlik, sazın çalan, Gördüğüm şu rüyalarda. (05.02.1992 Saat 20:30 Eskişehir Söz-müzik âşığa aittir)7. 10. KİMSİN NESİN EY SEVGİLİ Bir ışık var gözlerinde, Ay parçası yüzlerinde İnci gibi sözlerinde, Kimsin nesin ey sevgili. Taht kurmuş can köşküne, Çekti âşık aşkın oldu, Onu yenen coşkun oldu, Kimsin nesin ey sevgili. Nurşah’ım sazımda sırrı, Görmemişem böyle nuru Yoksa Nurşah’ın piri, Kimsin nesin ey sevgili. (01.03.1993 Pazartesi Saat 06:30 Eskişehir). 11. GÜZEL İki kaşın arasında, Gördüm mavi bir ben durur. Sülün gibi yay kaşları Beyaz cana bir ten durur. 7 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 80)’de de yer almaktadır. 167 O bakışlar sanki zühre, Değer çekmeye bin kahre, Doğar yüzde bir ay çehre, Şafak dolu bir gün durur. Beyaz tülbent siyah oya, Hele bir bak selvi boya, Seyretmek hoş doya doya, Sanki kitap süren durur. Okudukça okunursun, Mahzun bakış dokunursun, Ceylan gibi bakınırsın, Mimde elif gibi sin durur. Seni gördüm yandım güzel, Aşkın ile döndüm güzel, Dalına kuş kondum güzel, Boylu boslu bir en durur. Nurşah’ım aklım zay ettin, Sineme okun yay ettin, Carlığın cana koy ettin, Senden bana bir yön durur. (16.11.1981 İstanbul). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 12. SEVGİLİM Yine akşam oldu, güneş battı bak. Götürüyon gecelere sevgilim, Sabah yine, bir başkaca doğacak, Bitiriyon nicelere sevgilim. 168 Hangi yıldız, bende ömür kayacak. Hangi vakit, bende zaman sayacak, Sen Mecnun'um, bu leylanı duyacak. Getiriyon hecelere sevgilim. Duman bulut, dağ başında bir ova, Gönül perde, görmez gözde bir yuva. Eyler ağlar sabırında bir dua Bürünmüş ay yücelere sevgilim, Deymiş bir yel yaprağında, dal vurur, Bel toprağa, sitem etmiş gül kurur. Hasretinden ateş aldım yol yürür. Dalmış gider, incelere sevgilim. Bitmez derya, akışında bir adım. Ben bu nasip çeşmesinden el yudum. Durşen iken Nurşah oldu bu adım, Dönüp baktım öncelere sevgilim. (1985 Sivas)8. 13. BAKIŞLARIN YAKTI YAR (Eşim Mehmet Mert’e) İnce ince kiprik altı süzersin, Mahsun mahsun bakışların yaktı yar. Dertli dertli şu sinemde gezersin, İçten sevmen beni öyle yıktı yar. 8 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 110)’da da yer almaktadır. 169 Sevdalısın kime, el mi ben mi kim? Gözlerinle konuşursun söyle kim. Eremedim şu sırrına acep kim. Gelmedi mi öğrenmenin vakti yar. Yirmi yılı bir yastıkta götüren, Üç, çiçeği bir mevsimde bitiren, En sonu hoş ayrılığı getiren, Şu başıma taç, eyleyip taktı yar. Göz görmeden severim der sevdası, Kaş altından bakar gider edası, Gizli haber etmiş kimin duası, Şu nazların bu edandan bıktı yar. Ele yakın beni uzak seversin, Ben yönümü dönsem başın eğersin, Küsmeye yeltensem koşar döversin, Belli etmez aşkın nasıl çıktı yar. Gizli derdin neyse çık şu meydana, Katlanamam gayrı senin sevdana, Ölüm ile düşer oldum gaydene, Şu Nurşah’ın canın epey sıktı yar. (30.12.1984 Pazar Eskişehir)9. 14. SENİN İÇİN Gönül bağlarında uçan, bülbülüm, Gonca gülüm açar, hep senin için. Nice yaprak verir budağım, dalım, Gonca gülüm açar, hep senin için. 9 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 155)’te de yer almaktadır. 170 Ağaçta, budakta, bahçede, bağda, Derede, tepede, olanca, dağda, Mevsimler dolanır bulunan çağda, Gonca gülüm açar, hep senin için. Ben Âşık Nurşah'ım sözüm huzurda, Bu sözlerim alınırsa nazarda, İster hayatımda ister mezarda, Gonca gülüm açar hep senin için. (17.04.1981 Gülünç Köyü/ Ereğli Saat 11:30)10. 15. ÇİCEĞİM Sevdalıyım sana dağların kuşu, Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim. Dört mevsimim serde bağrımın başı, Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim. Otursam nerede bir göl kenarına, Yaslasam sırtımı dal çınarına, Susarım bir yudum su pınarına, İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim. Hele gökyüzünü seyre dalarken, Bir mektup okunur içim dolarken, Hasret dağlarına kendim salarken, Açtığım elimsin sen sır çiçeğim. Çıkarım yaylaya tarla başında, Bülbüller ötüşür seher taşında, Bir türkü tutturur gurbet yaşında, Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim. 10 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 137)’de de yer almaktadır. 171 Ey tabiat ana üstüne var mı? İnsan havam karam denizim der mi? Karacoğlan Elif, kızda gider mi? Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim. Ormanım yeşilim çevrem diyarım, Çobanda kavalın sesin duyarım, Sazımı çalarken sende doyarım, Seçtiğim telimsin sen tar çiçeğim. Sende turnaları süzer gözlerim, Koyunlu kuzulu köyüm özlerim, Nurşah'ım gönlümde ömür gizlerim, Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim. (12.03.1997 Çarşamba Saat 23:15 Eskişehir) 16. DÖNDÜM Dudaklarım kurur aşkından susuz, Gel artık ecelim çöllere döndüm, Gece gündüz durmaksızın uykusuz, Kuruyan ot bitmez güllere döndüm. Canım sanki cehennemin narında, Eritmeyen zemherinin kanında, Kaldım gittim böyle el diyarında, Yar senden ırağım ellere döndüm. Yüreğimden vurdu sevdan zinciri. Bitmeyen çilenden yedim hançeri, Nurşah yeter şu yaranın sancarı, Kerem'den Aslı'yım küllere döndüm. (10.04.1989 Pazartesi Eskişehir). 172 17. ON İKİ YAŞIMDAN OTUZ BEŞ YILA Elimde mendilin dokudum yaşlı, İşlemeden soldu Mehmed'im başlı, On ikimde gelin aldı Üçbaşlı, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. Üçbaşlı'yla İstasyon'un arası, Mekik dokur Sarıköy'ün yarası, Mihalıççık, Eskişehir, şurası, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. İki kızın bir oğlunun anası, Yirmi beş yıl yuvamızın sunası, Gene benim senden yana yanası, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. Aşkım saza vurdum düştüm gurbete, Yetmedi yar buda senden rağbete, Hele bir bak şu içtiğim şerbete, Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. Ne istersin daha benden nideyim, Ölüm ile sevgim kanıt edeyim, Uğruna can verip Nurşah gideyim. Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im. (29.04.1987 Çarşamba Eskişehir)11. 11 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 88)’de de yer almaktadır. 173 18. KERVANIM GİDİYOR Günü geçti bir kervanım gidiyor, Çok sevdiğim yardan uzak kalmalı, Eyvah dedim yolum ona ne diyor, Durumum ne onu nasıl bulmalı? Gel gücenme kusursuz yar olmazmış, İlle işler hatasız son bulmazmış, Tecelli ki deftere boş dolmazmış, Sevap günah oldum senden almalı. Aşığım bak başım taşta yürürüm, Dünyanı her gün başkaca görürüm, Nisanım kar yağar kışta eririm, Yazın kışın terse döndü n'olmalı? Her gün ibret ışıyorsun anlayın, Taze taze gül yaprağın yolmayın, Ay buluttan yüzün alır solmayın, Solduk Nurşah hem de cana dalmalı. (17.04.1987 Eskişehir). 19. KALEM YAZMAZ HALİMİ Defter aldım, kalem yazmaz halimi, Oku dedim, aç yaprağın yar beni, Ezberlesem gizli sırdır kalbini, Korkuyorum kayıp eder var beni. Sende aslın oldum asla seçemem Sen var iken el tasınsan içemem, Sende Mecnun gayrı Leyla geçemem, Yoksa sensiz öldürür şu ar beni. 174 Gecen olur, uyku bilmez gözlerim, Seni öyle, tâ derinden özlerim, Sabaha dek inçik çökse dizlerim, Yine senden kül eylemez nar beni. Bir rüyadır bakışların ayılmaz, Gördüğüm tek gündüzümsün doyulmaz, Öyle aşksın cana kolay koyulmaz, Dolaştırır şu sendeki sır beni. N'olur gayrı sustur beni, susamam, Bir sazım var duvarlara asamam, Nurşah'ım ben, asla sana küsemem, Yoksa yıkar gayıbında dar beni. (12. 08. 1986 Eskişehir). 20. KARA SEVDA ÇÖLLERİ Bazen çöller ortasında nadide Açan çiçek kara sevda çölleri. Bazen yollar dolaşan bir vadide, Kaçan ceylan kara sevda çölleri. Önce çeker kendisine izini, Sonra tutar ayazına yüzünü, Salar ılgıt ılgıt cana közünü, Geçen ömür kara sevda çölleri, Bitmeyen bir türküdür gün gün serde, Düşürmeye görsün seni şu derde, Çeker Nurşah gözlerine bir perde, Uçan sırda kara sevda çölleri. (31.01.1992 Saat 23:00 Cuma Eskişehir) 175 3.1.2. Sitem ve Şikâyet Şiirleri Âşık Nurşah, şiirlerinde zaman zaman yakınlarına sitem dolu sözlerle seslenmiş, yaşadığı dönemden, kötü kaderinden şikâyet etmiştir. Şiirlerinde zalim yârin onu üzmesinden, eşinden ayrı kalınşından, bahtının karalığından, oğlunun vefasızlığından, dünyanın zalimliğinden gibi çeşitli konularda dert yanmıştır. Âşık Nurşah’ın sitem ve şikâyet şiirlerini “Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem”, “Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem” ve “Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet” başlıkları altında toplamak mümkündür: 3.1.2.1. Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 21. YÂRİM Yetsin gayrı bitsin gayrı, Vurma yârim vurma yarim. Seni benden ettin ayrı, Şu boynumu burma yârim. Şairim şiirim yazdın, Şiirle mezarım kazdın, Sevdalınım deyip üzdün, Bundan gayrı sorma yârim. Taşların düşmandan ağır, Nurşah'ı eyledin sağır, Duyamıyom türküm çağır, Ölüyorum durma yârim. (1990 İzmir). 22. SON GÜN Asılsız bir derde düştüm, Yalanların çıktı yârim. Kaderin elinden şaştım, Öldürmüyor sıktı yârim. 176 Geçen vakitleri süzdüm, Şu tatlı canımdan bezdim, Gecenin dördünde yazdım, Bildirmiyor vakti yârim. Allah'ın seversen yetsin, Vur hançerini de bitsin, Ecel gelip alıp gitsin, Genç yaşımda yaktı yârim. Şahit dört duvar arası, Ne kaldı şunun şurası, Gitmez Nurşah'ın yarası, Gerçeği bil bıktı yârim. (22.03.1996 Saat 17:00 Eskişehir). 23. GÖRMEZ OLAYDIM YÜZÜNÜ Görmez olaydım yüzünü, Sordun gittin zalim beni. Gerçek sanmıştım sözünü, Kırdın gittin zalim beni. Beyaz gelinlik içinde, Kırmızı güller saçında, Genç yaşımın on üçünde, Yordun gittim zalim beni. Gözümün yaşı çağlarken, Saçıma iplik bağlarken, Elim yüzümde ağlarken, Gördün gittin zalim beni. 177 Mihrican deydi güllere, Yazık olsun o dillere, Göz göre göre ellere, Verdin gittin zalim beni. Nurşah geldi gam çağına, Çıkayım Leyla dağına, Aşkın örümcek ağına, Sardın gittim zalim beni. (20.06.1981 Cumartesi Eskişehir. Süper TV’de yayınlanmıştır. Söz- müzik âşığa aittir)12. 24. YANAN BENİM YAKAN NERDE? Ocağında küle döndüm, Yanan benim yakan nerde? Firkatın canıma sindim. Yanan benim yakan nerde? Ey, gönlümün dağı taşı, Yüreğimin gurbet kuşu, Soğutup içtiğim aşı, Yanan benim yakan nerde? Aşkımın kirpiği kaşı, Bağrıma bastım bir taşı, Ecel yastığına başı, Yanan benim yakan nerde? Yalvarıyom Allah'ım duy, Çıkar mı can içinde huy? Gel de tatlı canına kıy, Yanan benim yakan nerde? 12 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 43)’de de yer almaktadır. 178 Bilemedim gittim dünya, Uyudum uyandım rüya, Nurşah'ım sevmişim güya, Yanan benim yakan nerde? (17.06.1992 Eskişehir Çarşamba Saat 01:00 Söz-müzik âşığa aittir). 25. YEDİ YILLIK BİR YUVA Yedi yıllık bir yuvaya İhanetlik girdi neden? Yoktan yere ayrılmaya İhanetlik girdi neden? El sözüne kana kana Yalan sözden olduk yana Bulayıp gözyaşı kana İhanetlik girdi neden? Ak yerine seçtik kara Hep ellerden aldık yara Sevenler düşer mi dara? İhanetlik girdi neden? Aldırsan ne gelir elden Yuva yıkılmış temelden Sorabilsem bir yâdelden İhanetlik girdi neden? Nurşah yazdı hikâyemiz Buymuştu bizim gayemiz Çok düşmana himayemiz İhanetlik girdi neden? 179 (19.08.1979 Eskişehir)13. 26. BİRİCİK OĞLUM MURAT'IM Oğlumsun yuvamda çiçek, Biricik oğlum Murat'ım, Anayım kolay mı gerçek, Biricik oğlum Murat'ım. Gözlerim her günü çeşme, Yaralarımızı deşme, Annen babana el düşme, Biricik oğlum Murat'ım. Avcudan vurulduk keklik, Kalmışız iğneyle iplik, Nerede bizim ufaklık, Biricik oğlum Murat'ım. Aileni atma nara, Ara sıra oğlum ara, Sensizlik bizlere yara, Biricik oğlum Murat'ım. Dahası yok işte teksin, Yuvamızda bal peteksin, Neden annen baban çeksin, Biricik oğlum Murat'ım. Sözlerime gel darılma, Bizlerden uzak görülme, Yavrum ellerden sorulma, Biricik oğlum Murat'ım. 13 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 72)’de de yer almaktadır. 180 Sende yavrun eşinden gül, Bizi güldür ki sende gül, Duamızı almasın bil, Biricik oğlum Murat'ım, Annen Nurşah, böyle diler, Evlatsız anneler meler, Anne evladıyla güler, Biricik oğlum Murat'ım. (22.12.1992 Salı Saat 15.15 Eskişehir)14. 27. SON BİR GÜN Asılsız bir derde düştüm, Yalanların çıktı yârim. Kaderin elinden şaştım, Öldürmüyor sıktı yârim. Baktım vakitleri süzdüm, Şu tatlı canımdan bezdim, Saatin dördünde yazdım, Bildirmiyor vakti yârim. Allah’ın seversen yetsin, Vur hançerini de bitsin, Ecel gelip alıp gitsin, Genç yaşımda yıktı yârim. Şahit dört duvar arası, Ne kaldı şunun şurası, Gitmez Nurşah’ın yarası, Gerçeği bil yıktı yârim. (26. 07.1990 Perşembe Saat 17:10 Eskişehir). 14 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 122)’de de yer almaktadır. 181 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 28. SENİN OLSUN Başımdasın kara sevda, Bahçende bülbül şeyda, Bu mu zevki sefan dünya? Al başımdan senin olsun. Beni sende arar ettin, Seni bende sayar ettin, Sevgimiz beş para ettin, Al başımdan senin olsun. Sızlar yüreğimin başı, Kurumaz gözümün yaşı, Biter mi aşkın savaşı? Al başımdan senin olsun. Vallahi de gözüm yoktur, Bahtım kara sözüm yoktur, Bildim oğlum kızım yoktur, Al başımdan senin olsun. Güvendiğim kara toprak, Bir de yazdığım şu yaprak, Nurşah’ım boş bunca merak, Al başımdan senin olsun. (17.01.1992 Cuma Ankara). 29. SEN İSTEDİN Sen istedin ben de küstüm, İçin rahat olsun yârim, Duvara sazımı astım, Gayrı çilem dolsun yârim. 182 Soldu çiçeklerin açmaz, Sevinç kelebeğin uçmaz, Sanma ecel burdan geçmez, Öleyim ki gülsün yârim. Okudum mektubun yaktım, Mendilin yaşımla sıktım, Şu canımdan öyle bıktım, Ah nasılda bilsin yârim. Gel Nurşah’ım gel inanma, Boş olan sözlere kenma, Ağlatanı güler sanma, Bunu iyi bilsin yârim. (27.11.1990 Salı Eskişehir). -Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler 30. DİYARBAKIR DİYE DİYE Yârim gittin mi kursuna? Diyarbakır diye diye. Benden olan şu hırsına, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye? Dilerim yıldızın artsın, Terfiyen daha çok etsin, Muradın gönlünde bitsin, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye? 183 Kışlalarda kışla yârim Gözlerini yaşla yârim, Ara sıra düşle yârim, Diyarbakır diye diye. Diyarbakır diye diye Koydun gittin bilmem niye. Olsun bakam öyle olsun, Sevda yerin böyle bulsun, Nurşah, türkümüzü çalsın, Diyarbakır diye diye. (18.09.1987 Söz-müzik âşığa aittir). 31. BANA Yârime bir mektup yazdım gönderdim, Açıp okumamış darılmış bana. Demiş ondan yana yüzüm dönderdim, Anladım ki epey kırılmış bana. Kabahat ondamı bendemi bilmem, Ölüyom gel dese gayrı yar gelmem, Elbet kolay değil aklımdan silmem, Nideyim bir zaman vurulmuş bana. Nurşah, yarmı yoktur yârin üstüne, O sevsin sen sevme onun üstüne, Bir yastıkta otuz yıl baş üstüne, Koymamışız sabır verilmiş bana. (28.08.1996 Saat 21:00 Söz- müzik âşığa aittir)15. 15 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır. 184 32. SEVDİĞİM SEN GÜLÜM Bir zamanlar menekşendim gülündüm, Doymadan aşk, eli ettin sevdiğim. Hiç ağzından düşmez sözde dilindim, Bağrıma taş deli ettin sevdiğim. Berrak oldu dertle akan dereler, Çiçek açtı solmaz canda bereler, Dile gelir oldu senle yareler, Seherlerin yeli ettin sevdiğim. Çor gurbeti çorap ördün başıma, Yandım tüttüm hasret döktün aşıma, Kerem, dağı tuttun akan yaşıma, Irmakların seli ettin sevdiğim. Adım Nurşah, sana böyle erenim, Şimdi bir saz değiş oldun yarenim, Genç yaşımda mezarına girenim, Toprakların beli ettin sevdiğim. (03.02.1997 Salı Eskişehir)16. 33. 1985 ANTALYA Hele söktü can evimden götürdü, Bir sevdanın yarası oy yarası. Götürdü de günlerdir bak bitirdi, Bir gönülün çaresi oy çaresi. 16 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 79)’da da yer almaktadır. 185 Olur mu da bu kadarı olur mu? Eden acep ettiğinle kalır mı? Ölüyorum o yar beni bilir mi? Bir ecelin sırası oy sırası. Gidiyorum artık benden ben aynı, Gelsin görsün yar boynumu bak eyri, Bir eyvallah daha edem son gayrı, Şu anlımın karası oy karası, Bir ahtım var çabuk gelsin de tutsun, Sandığımdan gelinliğim çıkartsın, Ben almıştım ellerinle bir yırtsın, Kefen diye sarası oy sarası. Yetmez ise buda çare sinemi, Mendilini yırtsın çeksin çenemi, Genç yaşta gül gibi yıktım hanemi, Tabutlarda göresi oy göresi. Bir gelinin böyle coştu dilinden, Öyküsünü yazdı Nurşah, İlinden, Son sözü şu kayıp ettin elinden, Topraklara veresi oy veresi. (07.10.1985 Pazartesi. Söz-müzik âşığa aittir. 22. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde seslendirdiği deyiştir)17. 34. EŞİM İÇİN Hatırandan yana şaşırtma beni, İlk yaprağın ben unutma sevdiğim, Son sayfanın baş kapağın bir düşle, Geçmiş vakti yırtıp atma sevdiğim. 17 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 67)’de de yer almaktadır. 186 O kitapta suretimi oku gör, Şu heceye hiçmi mana yoktur yer, Yazılan harf elde ise silde ver, Bir yenisin üste tutma sevdiğim. Gece gibi sevdim seni bir yıldız, Bir ay gibi güldüm sana hep gündüz, Ovana bir ceylan daldım gel dümdüz, Avcı gibi öne katma sevdiğim. Bırak senin için dolsun şu destin, Gözyaşımla olam sana can dostun, Bu kadar ne ettim yar bana küstün, Bırakıp Nurşah'ın gitme sevdiğim. (20.12.1981Perşembe Eskişehir)18. 35. ÖLMEDEN KAVUŞMAK Bilmiyorum gönlüm, yâr niye küstü? Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? Bahar yeli gibi bağrımda esti, Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? Bugün hava sisli ufuk karardı, Ümitlerim söndü gönlüm sarardı. Vefalı olsaydı beni arardı, Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? Ümitlerim kırık kalbimse bomboş, Deli gönül diyor bana ağla, coş. Sensiz aydınlıklar sis içinde loş, Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? 18 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 83)’te de yer almaktadır. 187 Mevlam, ver gülümü bağrımda açsın, Gönül bülbülleri dalımda uçsun. Nurşah bu sevginin yolunda göçsün, Ölmeden kavuşmak nasip mi bize? (1979 Eskişehir)19. 36. PEŞİNDEN ŞU KENDİMİ ALAMADIM Yaramdım ki hani dünya neyine? Hep koşturdun beni benim peşimden, Boş vakitle daldım gittim iyine, Hep koşturdun beni benim peşimden, Kalmaz yolun haram öte ne kaldın, Hani ahir için bana ne buldun? Ben san bir dost, sen bana ne oldun? Hep koşturdun beni benim peşimden. Yetmedi kıblemden yüzümü çaldın, Secdeden kalkmaz şu başımı aldın, Bir defter bir kalem aşına saldın, Hep koşturdun beni benim peşimden, Seher yeli esmez oldu sabahlar, Açmaz oldu gözlerimde şafaklar, Gecelerim öğlen oldu bak bekler, Hep koşturdun beni benim peşimden. Aciz Nurşah daha nice yanarsın, Elin aşı tatlı dayip kanarsın, Gidici dünyadan neyin umarsın, Hep koşturdun beni benim peşimden. 19 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 95)’te de yer almaktadır. 188 (25.10.1985 Cuma Samsun). 37. GÜZELİM Bülbülündüm koydun beni kafese, Çırpındım da çıkamıyom güzelim. Bırakmadın gözyaşımdan hevese, Uçurdum da kaçamıyom güzelim. Bugünleri sanki bana diledin, Diledin de sinene yar beledin, Şu yüzüme ansız karlar çiledin, İçimden de geçemiyom güzelim. Yine mahsun kalan benim yolunda, Yeni cibas giydirdiğin çulunda, Kol kanadım kırık Nurşah dalında, Göçündüm de uçamıyom güzelim. (05.12. 1987 Cumartesi Eskişehir). 38. BAKIŞLARIN YAKTI YÂR İnce ince kirpik altı süzersin, Mahsun mahsun bakışların yaktı yar. Dertli dertli şu sinemde gezersin, İçten sevmen beni yıktı yar. Sevdalısın kime el mi ben mi kim? Gözlerinle konuşursun söyle kim? Eremedim şu sırrına acep kim? Gelmedi mi öğrenmenin vakti yar? Yirmi yıl bir yastıkta götüren, Üç çiçeği bir mevsimde bitiren, En sonu hoş ayrılığı getiren, Şu başıma taç eyleyip taktı yar. 189 Görmeden severim der sevdası, Baş altında yanar gider edası, Gizli duman etmiş kimin duası, Şu nazların bu edadan bıktı yar. Ele yakın beni uzak seversin, Ben yönümü dönsem başın eğersin, Küsmeye yeltensem koşar döversin, Belli etmez aşkın nasıl çıktı yar. Gizli derdin neyse çık şu meydana, Katlanamam gayrı senin şeydana, Ölüm ile düşer oldum gaydene, Şu Nurşah’ın canı epey sıktı yar. (30.12.1984 Pazar Eskişehir). 39. MEHMET’İM Sen bir başka yaban ben bir başka yar, Neden beni Şirin seçtin Mehmet’im Sen beni duymazsın ben seni duyar, Sineme yaralar açtın Ferhat’ım. Bahçemde her türlü çiçeklerin var, Çevrende güzeller mevsimin bahar, Ben garip bir ozan ben de ne var yar? Mihmanım yöremden geçtin Mehmet’im. Ben bağrımı dövmüşüdüm narınan, Soğutmuştum ağustosta karınan, Nurşah daha yarınan karşılaşmam, Avucundan bâdeyi içtin Mehmet’im. (29.03.1990 Perşembe Eskişehir). 190 3.1.2.2. Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem -8’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar 40. DÜNYA NİYE BÖYLE MEVLAM Kimi ağlar kimi güler, Dünya niye böyle Mevla’m? Yaşlı genci yaşın siler. Dünya niye böyle Mevla’m? Ecel gelmeden gider can, Doymaz oldu toprağa kan, İnsandan silindi vicdan, Dünya niye böyle Mevla’m? Âşık Nurşah yazdım destan, Gönül geçmiyor ki dosttan, Usandık gayrı şu yastan, Dünya niye böyle Mevla’m? (31. 01. 1993 Saat 17:25 Eskişehir). 41. EY DÜNYA Sen bir Mecnun, ben bir Leyla, Meskenimi çöl eyledin. Merhamet be insaf eyle, Dertlerimi bol eyledin. Nedir bu ettiğin işler, Gözümden kurumaz yaşlar, Dile geldi dağlar taşlar, Üzenini yol eyledin. 191 Ah göreydim gözüm ile, Konuşaydım sözüm ile, Dert ortağı sazım ile, Nurşah'ı bülbül eyledin. (1994 Eskişehir)20 . 42. İŞTE BÖYLE Bu nasıl bir dünya imiş, Taşa çaldı bilemedik, Uyanılmaz rüya imiş, Uykusundan bölemedik. Baktık sararan bağlara, Düştük delice dağlara, Sevdası büyük çağlara, Bir gülüpte gelemedik. Anayız biliriz dünü, Yaslı ederiz düğünü, Sazımla sızım övünü, Azmı yaşlar çilemedik. Kara yerler gülden demet, Şehitler veren memleket, Anadan evlada gurbet, Azmı oğul melemedik. Kime bu dertler dokunmaz, Canı yanmayan yakınmaz, Yazgı defteri okunmaz, Yaprağından silemedik. 20 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 160)’da da yer almaktadır. 192 Nurşah'ım dünya yüzünde, Yanarız barış közünde Hak, dostu Yunus, feyzinde, Azmı sevgi dilemedik. Bu nasıl bir dünya imiş, Taşa çaldı bilemedik, Uyanılmaz rüya imiş, Uykusundan bölemedik. Baktık sararan bağlara, Düştük delice dağlara, Sevdası büyük çağlara, Bir gülüpte gelemedik. Anayız biliriz dünü, Yaslı ederiz düğünü, Sazımla sızım övünü, Azmı yaşlar çilemedik. Kara yerler gülden demet, Şehitler veren memleket, Anadan evlada gurbet, Azmı oğul melemedik. Kime bu dertler dokunmaz, Canı yanmayan yakınmaz, Yazgı defteri okunmaz, Yaprağından silemedik. Nurşah'ım dünya yüzünde, Yanarız barış közünde Hak, dostu Yunus, feyzinde, Azmı sevgi dilemedik. 193 (1996 Eskişehir. Bu deyiş ATV’de yayınlanmıştır. Söz-müzik âşığa aittir)21. 43. DİNLEN DURUNSAZI BENDEN Hani benim iyi dostum. Döndün dünya yüzün benden. Konuşamaz oldum sustum, Esirgedin sözün benden. Kalem biter defter almaz, Ne garip çilem var dolmaz, Bu dünya kimseye kalmaz, Kara kıldın özün benden. Bülbül bağda gülden cefa, Medet bekler yardan vefa, Kuru taştan sürdüm sefa, Hiç gitmiyor közün benden. Bir karınca gibi kaldım, Günden güne derdin aldım, Kendim gurbetlere saldım, Tükenmiyor sözün benden. Şu derdime çare var mı? Yağacak olan hep kar mı? Nurşah aklımdan çıkar mı? Dinlen durun sazı benden. 21 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 55)’te de yer almaktadır. 194 44. ELİME BİR SAZ BIRAKTI Hayat seni yenemedim, Az mı beni denemedin? Gurbetlerden dönemedim, Elime bir saz bıraktı. Türkiye’mle türkü oldum, Öykülerde kendim buldum, Sevdiğime gelin oldum Elime bir saz bıraktı. Gönül kuşu uçtu gider, Bir yudum su içti gider, Yalan dünya geçti gider, Elime bir saz bıraktı. Düştü yolum Almanya'ya, Belçika'dan Hollanda'ya, Viyana'dan Fıransa'ya, Elime bir saz bıraktı. Açılıp okunmaz yaprak, Alana dek canı toprak, Nurşah'taki şu son durak, Elime bir saz bıraktı. (9.12.1996 Söz- müzik âşığa aittir)22. 22 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır. 195 45. DÜNYA Karı kalmaz dağlar gibi, Aldın gittin göçüm dünya, Gülün dökmez bağlar gibi, Sordun gittin için dünya. Uzak ettin gönül gözden, Uyanmadı gurbet bizden, Ne beklenir yalan sözden, Neydi bilmem suçum dünya. Yar elinden yaralandın, Ceylan gibi çıralandın, Çöl içinde paralandın, Neydi bilmem suçum dünya. Kara taşta oydun gezdin, Benden yana doydun gezdin, Şu gönlümü soydun geçtin, Hal koymadın gücüm dünya. Bırak artık nolur peşim, Senin olsun her düşüm, Nurşah’ım duy biraz yaşım, Dinsin gayrı acım dünya. (02.06.1985 Pazar Eskişehir). 46. MENFAATSE SEVGİN DÜNYA 196 Menfaatse sevgin dünya, Girme gözüme gözüme. Gün gelir uyandığım rüya, Girme gözüme gözüme. Yılların bağrıma bastım, Ömrümü uğruna estim, Yalan isen bana dostum, Girme gözüme gözüme. Bahçe aynı işte dalı, Serpmiş serptirmiş alı, Bilmem hangimiz sevdalı, Girme gözüme gözüme. Gerçek beni yakar iken, Ben gerçeğe bakar iken, Dünyam başa yıkar iken, Girme gözüme gözüme. Sendeyim bak köşe bucak, Sineme yaktığın ocak, Nurşah’a görünüp kaçak, Girme gözüme gözüme. 47. BOŞ DÜNYA Gezerim şu boş dünyayı, Temelimde yolum kırık. Sezerim şu hoş dünyayı, Emelimde kolum kırık. Ben olmuşum bende benim, Diyemem ki bende benim. Ben neyim ki bende benim, Çiçeğimde dalım kırık. 197 Dedim böyle geldim dile, Aldım sazım vurdum tele. Bürüdü gözyaşım sele, Ta ezelden halim kırık. Gün gelecek kervan benden, Geçecek bir derman benden. Ben yoruldum, ferman senden, Gidecek bir salım kırık. Bu sözlerim hatır ola, Dosttan dosta satır ola. Gün gele zamanın bula, Düşünceden belim kırık. Nurşah coştu derin derya, Deryasında dostluk hülya. İşte yolum budur dünya, Eremezsem elim kırık. (22.10.1983 Eskişehir)23. -11’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar 48. DÜNYA Ne zamana kadar yaşayacaksın, Gün gelir yıkılır dağların dünya, Zaman gelir bir gün boşalacaksın, Kayıp olur gider sağların dünya. 23 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan, Nasrattınoğlu 1989: 93)’te de yer almaktadır. 198 Toprak olur yiğitlerin koçların, İşareti mezarında taşların, Soluverir baharların kışların, Mahvolup gitmez mi çağların dünya. Âdem senden oldu ondan da Havva, Temelimiz fani ömrümüz hava, Ben âşık Nurşah'ım kuramam yuva. Dağılır bahçeler bağların dünya. (1979 Eskişehir. 1981’de İstanbul Harika Plak’a okuduğu deyiş. Söz-müzik âşığa aittir)24. 49. VAY DÜNYA VAY DERDİN BEN Mİ BEN Mİ OY Ne yanıma baksam örülü taşlar, Seherde ağlaşır benimle kuşlar, Üstümden gitmedi karalı kışlar, Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy? Bir taş atsan gelir başıma deyer, Her geçen gün garip boynumu eyer, Seni anlaması gücümüş meyer, Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy? İğnenin gözünden geçirdin beni, Namerdin tasından içirdin beni, Gurbetten gurbete göçürdün beni, Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy? 24 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 76)’da da yer almaktadır. 199 Başkalarına git birazda gayrı, Azıcıkta nolur benden ol ayrı, Nurşah'ın kalmadı sana bir hayrı, Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy? (1998 Saat 12:40 Eskişehir)25. 50. BEN SENİ İnkârım yok dünya benden gizlenme, Gözlerimde gördüm gördüm ben seni. Beni görmez sanıp benden izlenme, İzlerimde gördüm gördüm ben seni. Bak gör bende gezerim sen dünyayı, Çözemedim gittim şu sen rüyayı, Yüze yüze can içinde deryayı, Özlerimde gördüm gördüm ben seni. Daha sana sözüm yoktur dokunmam, Örneğine ibret oldum yakınmam, Ozanım ben diye Nurşah, okunmam. Sözlerimde gördüm gördüm ben seni. (10.08.1985 Eskişehir. İstanbul Türkiye Dergisi’nde yayınlanmıştır. Söz ve müzik âşığa aittir)26. 51. KURTAR MEVLAM NURŞAH'I ŞU SEVDADAN Kader yaprağına döktüm sırrımı, İşte geldim gider fani dünyadan. Hayat denen sevda çaldı ömrümü, Uyanmadım gittim hala rüyadan. 25 26 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 87)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 77)’de de yer almaktadır. 200 Vardım bir mürşide kapısın çaldım, Girdim eşiğinden eğlendim kaldım, Ey, dost bilsen dersim ne kadar aldım, Balıklarla yüzdüğüm şu deryadan. Gecemi gündüze kattı elemim, Yazdıkça gurbete tuttu kalemim, Yardan bana benden yara selamım, Bülbülü dinleyin gayrı şeydadan. Kim dayanmış koca dağlar hasrete, Kalksın aradan yol versin firkata, Kanamadım içtiğim bal şerbete, Kurtar Mevlam Nurşah'ı şu sevdadan. (11.11.1991 Saat 17:10 Pazartesi Eskişehir). 52. OY ANAM OY Gökler bulut oldu döner başımda, Yağmur kurumuyor yağan yaşımda, Ne yanıma baksam düşman karşımda, Böyle yaşam olmaz olsun oy anam, Bu kadar ne ettim ben bu dünyaya, Sevdiklerimden hep uğradım zaya, Her gelen başıma vurdu bir kaya, Böyle yaşam olmaz olsun oy anam, Canımdan can verdim canımı almaz, Bu dünya fanidir kimseye kalmaz, Nurşah'ım ne çilem varimiş dolmaz, Böyle yaşam olmaz olsun oy anam. 201 (13.11.1993 Cumartesi saat 10.30 Eskişehir)27. 53. KALDI Ne kadar yalanın var imiş felek, Dilek taşlarında adımız kaldı, Yusuf'u zindana düşüren dilek, Sevda yaşlarında Od'umuz kaldı. Çöl geldi gül soldu bağban bağında, Emir Hak'tan Emrah, Selvi çağında, Çaldığım saz şimdi Mecnun dağında, Leyla, düşlerinde vadımız kaldı. İçi başka dışı başka göründük, Biz aşığız türlü renge büründük, Aldık sazı şöhret öte yüründük, Arzu peşlerinde tadımız kaldı. Nurşah, gönül testim doldu taşıyor, O da âşık şu haline şaşıyor, Âşıklar örfünden gitti yaşıyor, Mezar başlarında yad'ımız kaldı. (10.04.1989)28. 54. BEN BİR TOPRAĞIM Dünya ahir zaman ben bir toprağım Bir kazma, bir kürek, belden başka ne? Gün gelince dökülen bir yaprağım Bir kaput, bir tabut, saldan başka ne? 27 28 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 118)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 130)’da da yer almaktadır. 202 Alamadım, veremedim, yan yakıl Hep dünya der, hep dünya şu akıl Birazcık da gerçeklere gel takıl Şu sendeki esen yelden başka ne? Yok yetmedi, yok isterim ara, bul Gel de çare denen derde, derman ol Yok zenginim, yok fakirim şükür kıl Bir gün yalan olan elden başka ne? Düşün Nurşah düşün iki cihanı Esirgeme iki dünya duanı Bitmez katık bu dünyanın yovanı Seni derde çeken yoldan başka ne? (01.10.1984 Eskişehir). 55. FELEK En sonu koydun bir yastığa başım, Yatakları ettin, bana sır felek, Bir acıya döktün gittin şu yaşım, Ağlamayı ettin bana yar felek. Yorganımı tere boğdun, başımda, Haplarımı, yemek ettin aşımda, İğneleri zaman kıldın peşimde, Bir şifayı ettin bana nar felek Yediğim, şu çıkmaz içten bir soğuk, Böbreğimden kan sızarım can koyuk, Şu içimden durmaz düşer taş büyük, Bir dünyayı ettin bana, dar felek. 203 Çifte döner lokman, tabip çevremde, Kolay görülmedi teşhis yaremde, Üç hastane pervan döner çaremde, Var gel, ettin durdun bana zor felek. Meğer dünya hali boşmuş bilene, Ömür gider senden yüzün gülene, Eşin dostun seni, duyup gelene, Gayrı topraklardan bana er felek. Dünya kadrin buymuş bildim son nefes, Çıkmayınca çıkmaz imiş bu nefes, Nurşah'ı döndürdün yine bu nefes, Git yuvana ettin bana var felek. (1985 Eskişehir Devlet Hastanesi)29. 56. BU DÜNYA FANİ Her yüze gülen dost nereden bilem, Yaraladı anam bir avcı beni. Bu derdin elinden istedim ölem, Mutlu edecekse ey zalım seni. Vallah uykularım kaçtı gözümden, Sabahlara ağlar oldum özümden, Bana yakın olan bir tek sazımdan, Teslim etmişimdir Mevlaya canı. Vay Nurşah'ım ki ben kime ne diyem, Çilelerim anam yutkunam yiyem, Gizli sırlarımdan karalar giyem, Unutmayam dostlar bu dünya fani, 29 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 151)’de de yer almaktadır. 204 (15.9.1997 Pazartesi Saat 10:30)30. 57. SÖYLE Felek diken diken yoldun saçlarım, Daha sende nasıl leyla salınam. Sevdalıca çattın gittin kaşların, Daha sende nasıl sevda gülünem. Menekşeler bürür gider yaylalar, Solmuş mu açmış mı haftalar aylar, Derdim derya döker ırmaklar çaylar, Daha sende nasıl derya bilinem. Uzaklara seyrin ile dalarım, Şu sazımı Nurşah, deyip çalarım, Senden öte nasıl kendim salarım, Daha sende nasıl dünya ölünem. (03.04.1987 Cuma Manisa Âşıklar Şöleni. Söz-müzik âşığa aittir)31. 58. SEVDİĞİM Aşkın pınar oldu meyven var dalda, Yetiş şimdi yaz zamanı sevdiğim Şeker olup şerbetlenem şu balda, Yetiş şimdi tez zamanı sevdiğim. Aradım ki bulam her dem seni ben, Kavruldum bak yandım inan derdinden Ne bekledin gelmiyorsun halen sen. Olmadan bir güz zamanı sevdiğim. 30 31 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 75)’te de yer almaktadır. 205 Rüzgârından estin buldum seni ben. Aldın gittin kimden yana yönü ben, Şu kimlerin şimdi Nurşah dünü ben, Gelmeden al söz zamanı sevdiğim. (10.02.1987 Eskişehir)32. 59. BE DÜNYA Doğduğum şu günden aldın hissemi Böleceğin benden daha ne dünya? Beşikten ta tattım gördüm hissimi Alacağın daha benden ne dünya? Ben doğmadan taksim olmuş bir taşım, Damlam toprak başka neye bu yaşım? Ne gün yorsam gömüp gördüm şu başım. Geleceğin daha benden ne dünya? (16.11.1983 Çarşamba). 60. DÜNYA İMTİHAN DÜNYASIDIR Gül yerine diken açtı mezarım, Ölmeden öldürdü felek gezerim. Ne faydaki yazık derdim yazarım, Derdimin dermanın bilen var mı ki? Yokuşlar tırmandım bayırlar indim, Susuz ovalarda ceylana döndüm, İçime gizlendim canıma sindim, Şu yarayı benden silen var mı ki? 32 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 91)’de de yer almaktadır. 206 Gören nurda görmez oldu gözlerim, Hak'tan gayrı kime geçer sözlerim, Bir tek öleceğim günü özlerim, Ecelden yana hiç yalan var mı ki? Kara toprak kimi koydu dünyada? Her geleni vardı erdi bu yada, Bir soluktur şu can yetmez feryada, Gitmeyecem deyip kalan var mı ki? Bu dünyanın neydi benlen davası, Misafirhanenin çile vefası, Son yolculuğu Nurşah'ın sefası, Sözlerinden ibret alan var mı ki? (13.01.2001 Cumartesi Saat 13:25 Eskişehir). 3.1.2.3. Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 61. GENÇLİK Gençlik seni geze geze, Doğduğumdan beni bildim, Gönül gölün yüze yüze, Sen ağladım seni güldüm. Şu gelen geçen çağımı, Açıp solduğum bağımı, Toy çiçek kâmil dağımı, Senle davam ömür, böldüm. Evlatta ana düşümü, Dünyada kalem kaşımı, Âlemde sıcak aşımı, İçe, içe yaşım sildim. 207 Vay, gençlik, vay geldin gider, Bir kervan yolunu güder, Nurşah sevginde çenk, eder, Senle yaşar senle öldüm. (1998 Eskişehir)33. 62. BİLMEK LAZIM Dertler koca dağlar gibi, Kış karını vurdu cana, Gülün vermez bağlar gibi, Gazel döküp durdu cana. Yavaş yavaş batıp gitti, Gün şafağın atıp gitti, Zaman böyle bitip gitti, Saatini kurdu cana. Nurşah'ım durma oyalan, Ölüm gerçek hayat yalan Benden arda nedir kalan, Şimdiden bak sordu gitti. (18.11.1992 Cumartesi)34. 63. BU NASIL? Bu nasıl bir mevsim bahar? Nisan'da kar yağar oldu Al çiçeğin üstünden yar Dallarımı ağar oldu. 33 34 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’de de yer almaktadır. 208 Uçarım gurbetler kuşu Bağrıma basmışım taşı Şu ömrümün kara kışı Vakitsiz gün doğar oldu. Çiçeklerim soldu erken Geçti zaman vakit derken Elveda gençlik giderken Gözümden yaş sağar oldu. Allah bilir Nurşah işin İbretin içinde başın Bir müddet de böyle düşün Can içime sığar oldu. (24. 04. 1987 Eskişehir)35. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 64. YILLAR YILI Bir sevdaya düştüm toprak güzeli, Yıllar yılı ayrılığın çekerim. O güzelden gayrı gurbet gezeli, Yıllar yılı gözyaşını dökerim. Kar üstünde çiçek açtım seherde, Mahsun kaldım yayla gibi baharda, Mektuplar bekledim gelen haberde, Yıllar yılı şu boynumu bükerim. Gel Mehmedim sevdan gitmez yaşımdan, Sıla kokan toprağımdan taşımdan, Neler geçti bilebilsen başımdan, Yıllar yılı gözyaşını dökerim. 35 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 108)’de de yer almaktadır. 209 Mezarda bir ölü taşım konuşmaz, Tabiplere oldum derdim danışmaz, Nurşah'ıma sanma ecel yanaşmaz, Yıllar yılı ben kendimi yakarım. (18.03.1991). 65. GENÇLİK Sana sende gülmek için hep koştum, Bir gün olsun güldürmedin sen gençlik. Mücadele uğraş verdim hep coştum, Otuz yılım bildirmedin sen gençlik. Seni daim sevdim çıktın hatırdan, Koymadın hiç kocaltan bir kusurdan, Her gün başka çiçek açtın ben kırdan, Maksat verdin öldürmedin sen gençlik. Bir gün şayet güldümse bir dakika, Güldüm diye öldürdün her dakika, Herkeste mi bu huzur bir dakika, Dedim ise bu huzur bir dakika. Bak Nurşah’ım kader yaşta küstürdün, Deli gibi poyrazında estirdin, Yaş yediyken ta dilimi susturdun, Halen çeker yıldırmadın sen gençlik. (25.10. 1985 Cuma Eskişehir)36 . 36 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’de de yer almaktadır. 210 3.1.3. Özlem Şiirleri 3.1.3.1. Yakınlarına Özlem -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 66. DÖN GAYRI Sen gidip de gelmeyeli, Bizim yollar taşa geldi. Ey zalım yar bilmeyeli, Yaz baharın kışa geldi. Çiçekleri dolu vurdu, Gör nasıl boynunu burdu, Bağın bahçen seni sordu, Geçen günler düşe geldi. Yuvan küskün bakar oldu, Sular suskun akar oldu, Gün doruğa çıkar oldu, Bunca ömür boşa geldi. Ağladım aşkın çilesi, Yıkıldı gönlün kalesi, Sevmiştim yâri ölesi, Şimdi firkat başa geldi. Şekere tuz katılır mı? Kattım gel de yutulur mu? Nurşah yar unutulur mu? Herkeslerce hoşa geldi. (20.07.1990 Cuma Saat 16:00)37. 37 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 153)’te de yer almaktadır. 211 67. GÜNDEN GÜNE Günden güne unuttuğum, Aşkın tas tas içer oldum, Şu gönlümü avuttuğum, Derdin ile göçer oldum. Hasret sobasını yaktı, Şimşekler canıma çaktı, Gözyaşlarım ırmak aktı, Ben kendimden geçer oldum. Gel gayrı karlar eridi, Yaz çiçeğini bürüdü, Nerdeyse ecel yürüdü, Kefenimi biçer oldum. Gecelerim konuşur ay, Aklım baştan etmişim zay, Umutsuz bekleyişim vay, Firkat kapın açar oldum. Aklar düşürdüm saçıma, Dağlar dayanmaz acıma, Reçetesiz ilacıma, Çare yokmuş naçar oldum. Hasta yüreğine sinmiş, Dünyasından yüzün dönmüş, Sevgisiz çöllerde yanmış, Şu kendimden kaçar oldum. Âşık Nurşah gel de solma, Eriyorum damla damla, Mevla’m beni senden alma, Kanatlanıp uçar oldum. 212 (09.03 1990 Cuma saat 17:00 Eskişehir)38. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 68. CANANIM Bekliyorum bir haberin gelir mi? Baka baka gözden oldum cananım. Erim erim yar yandığım bilir mi? Çöke çöke dizden oldum cananım. Boş tarlada söylen bostan biter mi? Yanmadıkça canda duman tüter mi? Ele sazı almadıkça öter mi? Beş tellice sazdan oldum cananım, Derdi ile öleceğim yar bilmez, Asılsıza ağlamakla yüz gülmez, Korkar adımını atmaktan gelmez, Çeke çeke özden oldum cananım. Bundan böyle gamlı yaslı şu içim, Dinmeyecek biliyorum hep acım, Nurşah, yokmuş tabiblerde ilacım, Bir de oğul kızdan oldum cananım. (25.07.1990 Saat 19:30 Çarşamba Eskişehir)39. 69. BEKLEDİKÇE HASRET DÜŞER CANIMA Kąderim olmuştur benim beklemek, Bekledikçe hasret düşer canıma. Bu bahtıma bilmem ne dileklemek, Bekledikçe hasret düşer canıma. 38 39 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 133)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 144)’te de yer almaktadır. 213 Yalınız odada kendi başıma, Bir sofra kurarım hayal aşıma, Oğlumu kızımı dikip karşıma, Bekledikçe hasret düşer canıma. Telefonumdur tek umut dünyası, Nerde kaldı gelen sesin hülyası Bazen gerçek bazen yalan rüyası, Bekledikçe hasret düşer canıma. İşte böyle yalan dünya varını, Yüreğime serptim gittim narını, Ana baba kardeş dost diyarını, Bekledikçe hasret düşer canıma. Benim gibi pek çok gurbet kuşunu, Görmüşüm hayata dökmüş yaşını, Nurşah'ım son çare mezar taşını, Bekledikçe hasret düşer canıma. (1994 Pazar Saat 15:00 Amsterdam/Hollanda)40. 70. ÇOK ÖZLEMİŞİM Tam iki yüz yirmi iki gün oldu, Yüzüne bakmayı çok özlemişim. Sevgi pınarları hasretle doldu, Derdimi dökmeyi çok özlemişim. Gönül ister görem seni göz ile, Konuşarak sevgimizi söz ile, Her ikimiz karşılıklı saz ile, Türküler yakmayı çok özlemişim, 40 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 145)’te de yer almaktadır. 214 Bu dünyanın sensiz nidem varını, Hiçbir şey tutamaz sevgi yerini, Mevlam böyle yazmış yar kaderini, Yoluna çıkmayı çok özlemişim, Koşup kollarımı boynuna sarmak, Ağlayıp başımı omzuna vurmak, Nurşah zormuş sensiz ellerde durmak, İstemem çekmeyi çok özlemişim. (1997 Eskişehir. Söz- müzik âşığa aittir. Süper TV’ye okuduğu deyiştir)41. 71. ÖZLEMİN Adını sen, sevgi koyduğum toprak, Daha bende sürecek mi özlemin? Musalla taşına istiyom bırak, Mutluluğa erecek mi özlemin? Yüreğimin sabır soğuyan kanı, Yüreğimin sıcak soluyan narı, Yüreğimin asla solmayan barı, Baharını görecek mi özlemin? Gel artık gel derman takad kalmadı, Sığmayan başımı dünya almadı, Derdim bin bir tabip çare bulmadı, Salım yere serecek mi özlemin? 41 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 38)’de de yer almaktadır. 215 Yetsin gayri bitsin gayri tükendim, Kıyayım mı ille canıma kendim? Sevdiceğim mezarıma imrendim, Defterimi dürecek mi özlemin? Yakasız gömleğin parçası Yusuf, Tufanı başımda gemisinde Nuh, Nurşah dağlar titrer çektiğimde of, Hasretinden derecek mi özlemin? (25.01.1991 Cama Saat: 15:45)42. 72. YAVRUM Geleceksin açacaksın kapımı Anahtar sesini özledim yavrum Senin için çarpıp duran kalbimi, Doğudan batıya gözledim yavrum. Kader başka gurbet başka irattı, Mardin, aldı seni benden arattı, Gecemi gündüze kattı, ağlattı, Babandan gözyaşım gizledim yavrum. Haberler teselli oldu anana, Dönüp geleceğin günü yuvana, Bekliyoruz kavuş anne babana, Mevladan dileğim feyz'ledim yavrum. Sağ olsun vatanın toprağı taşı, Her gurbetin vardır baharı kışı, Kanat verem uç; gel evimin kuşu, Gökte turnaları izledim yavrum. 42 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 158)’de de yer almaktadır. 216 Annen Nurşah, saldı bağrın dağlara, Ardın dönüp baktı geçen çağlara, Baykuş düner gül ektiğin bağlara, Şimdi anladım geç, sızladım yavrum. (1995 Oğlu Murat’a yazdığım özlem deyişidir. Söz-müzik âşığa aittir)43. 73. UMUTLAR (Eşime Sıladan Mektup) Yâre mektup yazdım vardı mı bilmem? Tez haberin verin bana umutlar, O sımsıcak eller sardı mı bilmem Öz haberin verin bana bulutlar. Açıp okudukça yandı mı dersin? Islatıp gözyaşın andı mı dersin? Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin? Köz haberin verin bana umutlar. Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin, Umutsuz çareme zaman eyleşsin, Uzaktan uzağa dilim söyleşsin Söz haberin verin bana bulutlar. Dayanılmaz hasret sardı canımı, Dinmeyen sızılar kardı kanımı Onsuz kış eyledim geçen anımı, Yaz haberin verin bana umutlar. 43 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 73)’te de yer almaktadır. 217 Ben de gülleneyim yârin bağında Mezar ettim günüm bak genç çağımda, İnler oldum Ferhat gibi dağımda, Gez haberin verin bana bulutlar. Yoksa dayanmaya tâkat kalmadı Çok yalvardı Nurşah Allah almadı En sonunda yâre mektup yolladı Biz haberin verin bana umutlar. (14.05. 1981). 74. ANNEME MEKTUP Varır mıdır bilmem anam eline? Gözümün yaşıyla yazdığım mektup. Özledikçe düştün kızın dilene, Anam diye kendim üzdüğüm mektup, Okusun kundağım saran elleri, Şakısın kızımdan gelmiş dilleri, Köyümüz Çardak'tan essin yelleri, Dolaşıp yoların gezdiğim mektup. Haberini yaban elden sağlayan, Evladı da anne kadar ağlayan, Yüreğini dertten derde dağlayan, Firkattan firkata süzdüğüm mektup, Nurşah, bitmez derdim bende anayım, Hankisine derdim birdir yanayım, Dallarına garip kuşum konayım, Anne kalbi ile çizdiğim mektup. 218 (13.10.1992 Salı Saat 24:00 Eskişehir)44. 75. YÜCE MEVLA BİLİR SEVEN KULUNU Sana ne an baksa içten gözlerim, Senle geçen günlerimi özlerim, Çok sırlarım şu sinemde gizlerim, Yüce Mevla bilir seven kulunu. Bir memleket mevsiminden yazımız, Meyve olduk isiminden özümüz, Pınar döktü ağlayan şu gözümüz, Yüce mevla bilir seven kulunu. Âşık Nurşah, sevgi işler sazında, Sevgi yatar baharında yazında, Bu sevgi hem oğlunda hem kızında, Yüce Mevla bilir seven kulunu, (06.12.1993 Pazartesi saat 15:00). 76. SEVDA ÇİÇEKLERİ Gel gel artık bende görem yazını, Sevda çiçekleri solma gel, Feleğe bırakma aşkın kozunu, Sevda çiçekleri solma gel. Ben aşkını bandım cana batırdım, Hak, şerbetin aldım aklım yatırdım, Bilebilsen ömrüm sende bitirdim, Sevda çiçekleri solma gel. 44 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır. 219 Kovanın kadrini arı bilirmiş, Arının kadrini sırı bilirmiş, Ozanın kadrini yâri bilirmiş, Sevda çiçekleri solma gel. Yürek ağlar, mızbab susar saz küser, Toprak ağlar anı susar söz küser, Töre ağlar yaşam susar öz küser, Sevda çiçekleri solma gel. Bir dal ile bir gül menzil olur mu? Üç, ozanla bu yurt, böyle kalır mı? Bizlerde varız bak unutulur mu? Sevda çiçekleri solma gel. Bu yürek senindir filizin kırma, Susuz çöller ile bağrına vurma, Öz bahçende kendi boynunu burma, Sevda çiçekleri solma gel. Nurşah'ın gözyaşı yağmurun olsun, Yüzünden avcunla rahmetin salsın, Döktükçe dalların sevginle kalsın, Sevda çiçekleri solma gel. (1992 Eskişehir)45. 77. ANAM ÖPSEM ELİNİ Ah bir görsem anam öpsem elini, Ele bayram bize gurbet yar oldu, Koklasam bir bir saçının telini, El uzanmaz yaban eller sır oldu. 45 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 151)’de de yer almaktadır. 220 Nerde özlem kavuşmaya bir zaman, Gün çekildi güneş gitti vay aman, Bacamızda tütmez oldu hiç duman, Bize gayrı senden öte var oldu. Yarın bayram varıp sorsam halini, Estirir mi rüzgâr acep yelini, Şu dağların karlı kışlı yolunu, Neden anam dünya bize dar oldu, Babam bakıp yollarım mı gözlüyor, Gurbet elde Nurşah'ım mı özlüyor, Firkat yine bizlerimi izliyor, Şu kavuşmak öylesine zor oldu. (06.03.1987 Cuma Eskişehir)46. 78. EŞİME GİDEN MEKTUP Gecelerim gamlı yaslı Mehmet'im Ben uyanığım sen uyun mu bilmem? Bitmez günlerine öyle hasretim Geçmiş benim senden ayrı yâr gülmem. Bir mektup gönderdim, M ile başlı Oku da gör yârim kipriğim yaşlı Dört mevsimimde sen yaz ile kışlı Aşkınla sürünür kolayca ölmem. Nurşah'ın divane kaldı halında Uçamayan garip kuşun dalında Yarın bir gün derken vakit yolunda Salım gelir belki de kendim gelmem. (27.01.1990 Ankara)47. 46 47 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 115)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 61)’de de yer almaktadır. 221 3.1.3.2. Geçmişe Özlem -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 79. BU OKULDA OKUMUŞTUM Çocukluğum ah nerede? Bu okulda okumuştum Şu tahta, sıra, masada Bu okulda okumuştum. Dört duvarım çakılımda Küçüklüğüm akılımda Atatürk İlkokulumda Bu okulda okumuştum. Yıllar sonra sana geldim Bahçende oynadım güldüm Arkadaşlarımı buldum Bu okulda okumuştum. Öğretmenim gitmez gözden Sabahattin, Adil, Özden Rahmetler dileriz bizden Bu okulda okumuştum. Saydım sevdim müdürümü Başta gelen ödevimi Hizmet veren hadememi Bu okulda okumuştum. Yirmi beş seneden sonra Sesledin okulum bana Ozan olup geldim sana Bu okulda okumuştum. 222 Selam size küçüklerim Okuyunuz çocuklarım Yarınlarım çiçeklerim Bu okulda okumuştum. Anne Nurşah çalar sazı O da Mihalıççık kızı Okuluna azdır sözü Bu okulda okumuştum. (22.05.1989 Eskişehir)48. -14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 80. YORGUN ARGIN BAKIŞLARDA YOL BOYLAMIŞ DİZLERİM Şöyle bir, dalarım ta, derinden uzaklara, Hatırıma düşer bir bir şu eski günlerim, Kimler geldi kimlerim gitti vay, be dünyadan, Geri gelse ah, geri özlem dolu dünlerim. O günlerin açlığın hissederim karnımda, Anamın pişmiş sıcak, aşı tüter burnumda, Unutulmaz anıdır sonsuza yarınımda, Nerdeler ah, nerdeler, ağlar, ağlar, ünlerim. Hele çocukluğumda geçen günler neyidi, Arkadaşlar nerede, ben mi orda büyüdü? İlim, ilçem, kasabam şirince bir köyüdü, O günleri ararım çalar, sazım inlerim. 48 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 52)’de de yer almaktadır. 223 Petekte bal misali, tarlada bel misali, Bahçede gül misali, çeşmede dil misali, Sevgide el misali, komşuda gel, misali, İlçemin hoş sesini kulağımda çınlarım. Hoşta olsa ne kadar, bugün yeni bir hayat, Yıllar sonra yaş geçti eskinin yerin rahat, Bir handan bin bir yolcu alıp gitmiş şu seyhat, Boş yaprakta şimdi ah Nurşah kendim dinlerim. (05.11.1983 Cumartesi Mihalıççık)49. 81. HAYATINI GÖRDÜM (ANAM) Hayatını gördüm ben de bir roman Anam düşün ile bıkmaz okudum Burnumda tüttü bak, özlemin duman Anam hiç aklımdan çıkmaz okudum Hani okul günü kapın çalardım Yüzüne ben açım der de gülerdim Bazlamayı salkım ile bölerdim Anam daha var mı bakmaz okudum? Dedem dağdan odun alır inerdi. Amcam çiftin sürer işten dönerdi Sofranın başına neş'e sinerdi Şimdi aşın ağzım yakmaz okudum. Hani kardeş, ana, baba nerede? Eş dost, konu komşu, hısım nerede? Öğretmen arkadaş, canlar nerede? Anam sanma başa takmaz okudum. 49 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 140)’ta da yer almaktadır. 224 Bak gözümde bulgur bulgur tüttersin Yüreğimde gurbet olup yatarsın Nurşah'ını dertten derde katarsın Mendilimi yaştan sıkmaz okudum. (06.03.1987 Eskişehir)50. 82. NEYDİ AH NEYDİ O GÜNLER ESKİŞEHİR Su yüzünde yeşil söğüt dalları, İnsanlar başına gölgesin vurmuş. Seyreyledim dolup taşan yolları, Masalar üstüne semaver kurmuş. Eskişehir'in yalaman adası, Evvelinden ezeline sedası, Güzelleri salındırır edası, Bir kıyıdan bakar insana durmuş. Sanki İzmir, Kordon Boyu ‘nu süzer, İnsanlar üstünde kayıklar yüzer, Kalemi elinde şairler yazar, Kimi yardan ayrı boynunu burmuş. Çalan teyiplerse cana dokunur, Her köşeden ayrı müzik okunur, Adalar, dedin mi ömür bakınır, Güneş gökyüzünü Porsuk'a sermiş. 50 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 112)’de de yer almaktadır. 225 Çınlar kulaklarda lunapark sesi, Çocukların cıvıl cıvıl gülmesi, Nurşah, bir simidi birlik bölmesi, Şimdi hayal olup giden bir sırmış. (13.06.1993 Pazar saat 18:00 Adalar/ Eskişehir)51. 3.1.4. Nasihat Şiirleri Âşık Nurşah 34 şiirini nasihat türünde söylemiştir/yazmıştır. Bunlardan 1 tanesi 7’li, 12 tanesi 8’li, 21 tanesi ise 11’li hece ölçüsüyle söylenmiştir. Nurşah bazı şiirlerinde direkt olarak, bazılarında ise dolaylı yollardan insanlara öğüt vermiş; kendince doğru olanları şiirlerine yansıtmıştır. Âşık şiirlerinde toplumsal değerleri ve tecrübelerini ortaya koyarak insanlara öğütler vermiştir. Onlara yapmaları gerekenleri şeyleri anlatmış, insanlara faydalı şeyleri de öğütlemiştir. Âşığın nasihat şiirleri şöyle sıralanabilir: -7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 83. İNSANLIĞI SEVELİM Gelin birlik olalım İnsanlığı sevelim. Hak yolunu bulalım, İnsanlığı sevelim. İnsanlıkta keramet, İnsanlıkta merhamet, İnsanlıkta zarafet, İnsanlığı sevelim. 51 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 163)’te de yer almaktadır. 226 İnsan için fesatlık, Yakışır mı hasetlik? Hele hele nisbetlik, İnsanlığı sevelim. Yerli yabancı farksız, Olmayalım tarafsız, Olmam diyenler haksız, İnsanlığı sevelim. (18.06.1985 Perşembe Eskişehir). -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 84. SAĞLIKLI OLUN ÇOCUKLAR Kendinize iyi bakın, Sağlıklı olun çocuklar. Anne babanız dinleyin, Sağlıklı olun çocuklar. Erken yatın erken kalkın, Uykunuzu iyi alın, Yaşamda bir düzen bulun, Sağlıklı olun çocuklar. Her sabah deyip bıkmayın, Yüzlerinizi yıkayın, Saçlarınızı tarayın, Sağlıklı olun çocuklar. Tez kahvaltınızı yapın, Beslenmeye olun yakın, Derse aç gitmeyin sakın, Sağlıklı olun çocuklar. 227 Yemekten sonra durmayın, Dişinizi fırçalayın, Çürük sancısı görmeyin, Sağlıklı olun çocuklar. Yiyecek ceşnine uyun, Meyvenizi de yıkayın, Sakın ha kirli yemeyin Sağlıklı olun çocuklar. Kurallar yerini bulsun, Üst, başınız temiz olsun, Temizlik düzenin alsın Sağlıklı olun çocuklar. Aman hele kışa dikkat, Grip olursunuz rahat, Korunmaya muhtaç sıhhat, Sağlıklı olun çocuklar. Trafik de bizler için, Kırmızı dur yeşil geçin, Hatalı geçmekten kaçın, Sağlıklı olun çocuklar. Sağlık dünya, canda beden, Sizler ile ömür giden, Nurşah, anne tarif eden, Sağlıklı olun çocuklar. (01.12. 1889 Perşembe Eskişehir. Sağlık Taraması Günü nedeniyle deyiştir)52. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 169)’da ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 56)’da da yer almaktadır. 52 228 85. İNANÇ Önce inanmayı öğren Güzel olanına imren Ona güvencini vermen Her emelin başı inanç. İnancı olmadık kişi, Rast gider mi onun işi Ağrıtır gezer hep başı Her emelin başı inanç. Doğru olan yoldan şaşmaz Yanlış olana yaklaşmaz İnsanlık dışında koşmaz Her emelin başı inanç. İnanç derken de her şeye, İnanıp geçme köşeye. İnanılmaz her kişiye Her emelin başı inanç. Özün sözün içte kılan, Kendisini bunda bulan. İnançtan dersini alan, Her emelin başı inanç. Sözlerimi görmen hakir, Nurşah hoştur doğru fikir Vardır her şeyde bir şükür, Her emelin başı inanç. (27.01.1985 Eskişehir)53. 53 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 76)’da da yer almaktadır. 229 86. HUZURLU SOFRANIN AŞI İki elden doğar birlik, Huzurlu sofranın aşı, Çalışarak verir gürlük, Huzurlu sofranın aşı, İnsanla doğan güneşten, Kuvvet gelir her bir işten, Beklenir pişen ateşten, Huzurlu sofranın aşı. Her şey sevginin başında, Sıcak dirliğin aşında, Toprağında ve taşında, Huzurlu sofranın aşı. Eker isen kalkar ürün, Hasatı avcunda görün, Döker kendini hünerin, Huzurlu sofranın aşı. İnsan bunda kendin arar, Çalışmaktan gelmez zarar, Nurşah'ım hamurun karar, Huzurlu sofranın aşı. (20.06.1993 Pazar saat 9:30 Eskişehir)54. 87. İLİM NEDİR? İlim büyük bir cevherdir, Oku, öğren, onu tanı. Onu bilen münevverdir, Oku, öğren, onu tanı. 54 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 100)’de de yer almaktadır. 230 O bizde bir öz anahtar, Bir ömür bitene kadar. Hazinesi büyük hektar, Oku, öğren, onu tanı. Bir dünya var kaynağında, Dolup taşmış ırmağında. Çok hüneri parmağında, Oku, öğren, onu tanı. Hem kendine hem Türk şanı, Kazanana büyük anı. Servetinde has bir konu, Oku, öğren, onu tanı. Her nesneye başta ilim, Onda yüce, onda selim. Varlığında çalar telim, Oku, öğren, onu tanı. Mücadelen boşa gitmez, Tembel duran hoşa gitmez Nurşah sözün ya da gitmez; Oku, öğren onu tanı. (1979 Eskişehir)55. 88. DÜNYA BİR DERS Dünya dersle var olmuştur Ve de dersle bitecektir Çünkü dersle yoğrulmuştur Dersle menzil yitecektir. 55 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 104)’te de yer almaktadır. 231 Bunu iyi bilmeliyiz Manasına gelmeliyiz Ona göre almalıyız Ders imtihan edecektir. Çünkü hayat adı onda Tutulan her bir iş bunda Hem ahirde hem zamanda Bizim ile gidecektir. İşte yetişmenin içi Her kul bundan alır gücü Bilirsek ders başın tacı Kâinatı tutacaktır. Dersten bir örneği verdik Nurşah manasına erdik İbret eşiğinden girdik Bize hatırlatacaktır. (11. 01. 1987 Eskişehir)56. 89. BİR GÜN Bir gün gelip bu dünyadan, Unutma dost göçeceğiz. Alıp veren şu nefesten, Hatırla dost geçeceğiz. Gel güvenme şu dünyaya, Kalmadı kim bunda yaya, Servetinle çıksan aya, Nedir, neyin seçeceğiz? 56 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 119)’da da yer almaktadır. 232 Bir kabire can değil mi? Varacak sen, ben değil mi? Bu da bize gün değil mi? Ne ektiysek biçeceğiz. Yine uğraş, yine çalış, Sözüm insanlığa alış, Bir insanız yaradılış, Aynı daldan uçacağız. Sazımda çaldığım türkü Ayırmak olur mu ırk'ı İnsanda toprağın farkı Bir kapıyı açacağız. Derim uyan, demem uyu. Düşecek bir günü payı Ecelden sunulan suyu, Aynı kaptan içeceğiz. Nurşah'ım gerçeği budur, Yalana denir mi şudur? Bizi yaradan Hak O'dur. Kimiz, kimden kaçacağız. (1985 Eskişehir)57. 90. GEL DAVAYA DÜŞME KARDEŞ Bugün varız, yarın yoğuz, Gel davaya düşme kardeş. Neden açız, neden toğuz, Gel davaya düşme kardeş. 57 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 134)’te de yer almaktadır. 233 Ekranın güzeli kabir, Madalyonun tersin çevir, Senide yutar bu devir, Gel davaya düşme kardeş. Sev kendini gör özünü, Kör etme gönül gözünü, İnsanlığa tut yüzünü, Gel davaya düşme kardeş. Şöhretin, şanın bir top bez, Yunus'un dünyasında gez, Doyar mı şu toprağa göz, Gel davaya düşme kardeş. İki yüzlü kendin öven, Masumu sözünle döven, Galleşi var mıdır seven? Gel davaya düşme kardeş. Sana da bana da yeter, Fani dünya geçer biter, Ölüm günü gelir çatar, Gel davaya düşme kardeş. Hepimizi alır toprak, Kapanacak sayfa yaprak, Nurşah, sonumuz bir durak, Gel davaya düşme kardeş. (16.08.1990 Perşembe Gece Saat: 10.05 Eskişehir)58. 58 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 66)’da da yer almaktadır. 234 91. EĞİTİMDEN KUŞAĞA Bil gençliğin kıymetini, Kimden arşa çıkar evlat. Yarın senden bakar evlat. Âlemde hasiyetini, Dünü düşün bugüne er, Gel, ellerin barışa ver, Dilin Türkçenle beraber, Güller senden döker evlat. Ecdat, toprağını tanı, Unutma Kemal atanı, Emanet etti vatanı, Dua, eyle yakar evlat. Sev say anne ve babanı, Öğretmenini yuvanı, Eğitim aklın kovanı, Balından kim bıkar evlat. Anne Nurşah, sözümü seç, Dostluğun kapısını aç, Bir dünya var bize muhtaç, Pınar baştan akar evlat. (01.12.1988 Perşembe, Ankara Âşıklar Şöleni)59. 59 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 134)’te de yer almaktadır. 235 92. BOŞ Kurulmadık bir binadan, Yalan evi kurar mı hiç, İbret al fani dünyadan, Su testisin kırar mı hiç? Cam batarsa canın acır, Ağrıyan diş anca sancır, İnsan sevdiğinden incir, İncindin mi sorar mı hiç? Zaman kalmadı çareye, Tuz biber ektim yareye, Nurşah'ım gidem nereye, Almadık yol varır mı hiç? (25.07.1990 Çarşamba Saat 11:25 Eskişehir)60. 93. AKLIM Sen güzelsin diye gülüp, Gülenlere kanma aklım. Sen şirinsin diye sevip, Övenlere kanma aklım. Sevgi çiçek hani gerçek, Uğruna ben desem gerçek, Yolunda bir can verecek, Ölenlere kanma aklım. 60 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 153)’te de yer almaktadır. 236 Arzu ederisen candaş, Düşün, tanı, seç arkadaş, Her gelene değil kardeş, Gelenlere kanma aklım. Nurşah böyle hatır ettim, Şu aklıma katıl ettim, Bir akıl aklıma yettim, Bilenlere kanma aklım. (14.11.1986 Cuma Eskişehir). 94. BİZİM KUŞAK BİZİM KUŞAK Dinlen âşık ananızı, Bizim kuşak bizim kuşak, Şu kuşakta duanızı, Bizim kuşak bizim kuşak. Apalayan çocuk büyür, Apalamadan kim yürür, Düşünene mana verir, Bizim kuşak bizim kuşak. Çalışan zeyinde elem, Silinir yazdıkça kalem, Sanatta birliğe gelen, Bizim kuşak bizim kuşak. Tüter mi soğuk aş duman? Vermesen sevgiye aman, İnsan sevgi ile zaman, Bizim kuşak bizim kuşak. 237 Kültürde el ele verem, Der Nurşah dünyayı görem, Gözlem dergisinden yoram, Bizim kuşak bizim kuşak. 95. İNSANOGLU ÇALIŞIRSAN İnsanoğlu çalışırsan, Eren menzile menzile. Çalışmaya alışırsan, Giren menzile menzile. Uğraşan el hakkın alır, Emek alin terin bulur, Mücadelesiz ne olur Diren menzile menzile. Toprak ürününden kaçmaz, Boşuna ektiğin biçmez, Nadastan boş pulluk geçmez, Süren menzile menzile. Elbet emeğine erer, Katığını kışa serer, Has bahçede gülün derer, Düren menzile menzile. Düşün cırcır böceğini, Karıncada gerçeğini, Bize ibret merceğini, Veren menzile menzile. Tembelin tahılı kalkmaz, Kimseye faydası olmaz, Hazırı eline gelmez, Seren menzile menzile. 238 Her bir işin ganimeti, Der Nurşah budur nimeti, Hasılatın kıymeti, Gören menzile menzile. (08.10.1990 Perşembe Saat 09:40 Eskişehir). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 96. İNSAN GÖNÜL İLE YAŞAR DÜNYADA İnsan gönül ile yaşar dünyada, Yaşıyorsam onun için kalacam. Uyandığım her gerçek bir rüyada, Uğrunda can vermek için ölecem. İnsanda yol yol insanda biter mi? Bülbül boşa viran bağda öter mi? Yanmadık can yandım deyip tüter mi? Yoksa nasıl ben kendimi bilecem. Gel insanlık gitme derim gönülden, Dostluk barış tut kardeşlik elinden, Dinle Âşık Nurşah'ı beş telinden, Yoksa sazım kimin için çalıcam. (22.05.1990 Salı, Eskişehir)61. 97. DELİ GÖNÜL Deli gönül esme elin başına El yarasın senin için duyar mı? Bak sen kendi halindeki işine Senden öte sana ayak uyar mı? 61 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 107)’de de yer almaktadır. 239 Gel güvenme her severim diyene Ağlayarak sana boynun eğene Lokmasını senin ile yiyene Unutulur sofran hatır sayar mı? Âşık Nurşah dosttan aldım yarayı Yarenin kim bulamadım çareyi? Böyle açtım felek ile arayı Çok uğraştım biraz kafam ayar mı? (22.11.1987 Eskişehir)62. 98. SEVGİ ÇAĞRISI Bil ki sevgidedir her işin başı, Seni seviyorum diye başlarım. Kesin şimdi kan çıkartan savaşı, Mızrabımla aşksızlığı taşlarım. Yunus, derki sevilelim sevelim, Rahmet yerden göğe açılır elim, Böyle bildim bunu böyle bilelim, Sevmiyorsan boşa çıkar düşlerim. Kim olursan ol da kendini tanı, Dostlar durağında bulur can canı, Nurşah derki sende sev her insanı, Sevmez isen zehir olur aşlarım. (06.05.1986, Sarıköy. Rumuz: Duygu). 62 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 121)’de de yer almaktadır. 240 99. DÜŞÜN YAVRUM BİR KERE Bu dünya da insan niçin yaşıyor, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Bunca gündür kimin için koşuyor, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Bir yuva bir evlat bir eş değil mi? Bir boğaz bir geçim bir iş değil mi? Bir namus bir ar bir savaş değil mi? Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Analar bizleri niçin doğurdu? Neden gözü yaşlı cana taş vurdu, Uykusuz geceler kime eş durdu, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Bir baba kim için söyle çırpınır? Bir lokmaya nasip nerde uçunur, Sıcak evden uzak ele göçünür, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Senelerce çeker ana hasreti, Eşinden kim için ayrı zahmeti? Yavruma gel deyip rızgın rahmeti, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Sözlerimden biraz olsun hisse al, Umut vermez yavrum fikirsiz bir yol, Annen boş laf etmez gel akıllı ol, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Gel otur dizimin dibine şöyle, Dermanın olayım derdini söyle, Kafama göreyim ben olmaz öyle, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. 241 Analar bu yolda ömrün yaşladı, Evlatlarım, iyi olsun düşledi, Yüreğine dua ile işledi, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. Nutuk, çekti bize deyip gülmeyin, Oğlum kızım beni hakir bilmeyin, Bir kalemde Nurşah, sözün silmeyin, Hele şöyle düşün yavrum bir kere. (10.12.1981 Perşembe, Eskişehir. 1993 Ayancık Kültür Sanat ve Keten Festivali’ne katıldığı deyiştir)63. 100. SEN İyinin kadrini Allah, bilirmiş, Bilmese de kötü seni kimsin sen, Deseler de bazen sana delirmiş Yeterkine seni sen bil nesin sen. Kul kalbini kırma gönül yapmak zor, Konuşursun bir söz amma nedir yor Bilir misin nasıl çeker kulu tor? İster misin can bir taşı yesin sen? Nurşah, olalı bu dertler başımda, Boşalıp dinmeyen rahmet yaşımda, İnsanlık yatar hep gönül düşümde, Eller varsın yine kötü desin sen. (16.01.1986 Perşembe, Samsun). 63 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 136)’da da yer almaktadır. 242 101. GEL OĞUL Kuru çeşme su verir mi adama? Gel sözümü boş bulma gel gel oğul. Adam olmaz yola kendin adama, Adayıpta cahil kalma gel oğul. Yanmadık ocakta duman tüter mi? Büyüdüm ben demek size yeter mi? İnsan ana baba sözün atar mı? Asi ve dik başlı olma gel oğul. Dinle baba nasihatin duy beni, İyi duyda kulağına koy beni, Evlat neslim ile sev ve say beni. Yazın kışa verip solma gel oğul. Oğlum kızım ömrüm sizde yitirdim, Büyüttüm bak bugünlere getirdim, Yuvamızdan yuvanıza götürdüm, Sevgin alıp benden yolma gel oğul. Anne Nurşah kızım oğlum bilmeli, Anne babaların yüzü gülmeli, Sizler yurda iyi evlat olmalı, Gafletteysen uyan dalma gel oğul. (21.03.1987 Cumartesi Saat 16.15 Eskişehir)64. 64 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 123)’te de yer almaktadır. 243 102. DİNLE OĞUL Elbet ki insanın yakın ırağı, Alın çizgisinde kader yarası, Tükenmez insanda sabır merağı, Güz bahar içinde heder yarası. Bir yanında hasret bir yanın gurbet, Hele sevdin ise kendine kahret, Dilekler dilersin Hak'tan merhamet, Seven için zordur keder yarası. Özgürlük kuşlara mahsustur gayrı, Kim kalmamış ana babadan ayrı? Böyle bir dünyanın kime var hayrı? Yavrum gamlı yaslı gider yarası. İnsan olmak ise olsun suçumuz, Her koldan bir başka sevda acımız, Diner mi böyle bir günde sancımız, Ah, insanı deli eder yarası. Türk, askeri yılmaz şeref şanında, Mevlâsı, melekler onun yanında, Şehit düşmüş nice erin kanında, İnsanı içinden güder yarası. Nurşah anne neler demez oğula, Başımız diktir sağ selamet ile, Et tırnaktan kopmaz evladım bile, Ağlarıken yine gül der yarası. (16.12.1993 Perşembe Saat 13.00 Şahveled/ Mardin)65. 65 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 121)’de de yer almaktadır. 244 103. OĞLUM Bizim firkat ne ay hafta yıl biter, Bu sabırı herkes çekemez oğlum. Diyemem Allah'tan ayrılık yeter, Bu sabırı herkes çekemez oğlum. Asker askerliğin bitirir gelir, Sayılı günler tez geçmesin bilir, Bizdeyse insan ya kalır ya ölür, Bu sabırı herkes çekemez oğlum. Şu gurbet kalemi kimler yakmadı, Sevdası anadan yardan çıkmadı, Nurşah ise dil dökmekten bıkmadı, Bu sabırı herkes çekemez oğlum. Annen Nurşah, yazdı oku şiirim, Ölümsüz askerim gurbet şehirim, Kahrolsun şu terör budur kahirim, Bu sabırı herkes çekemez oğlum. (1994 Eskişehir). 104. ANNE OĞLU İÇİN SÖYLÜYOR Allah'a emanet etmişim sizi, Aklın başına al oğlum yitirme. Anne babaların yanmasın özü, Gel inancını gel oğlum bitirme. Yeşil dağlar derin nefesin alsın, İnsanlarda acı ölüm son bulsun, Kim ister ki kurda kuşa yem olsun, Şu sözlerim asla zaya götürme. 245 İnsanın zengini kalbidir engin, Fakir ol var gönlün olasın zengin, Bilek gücü alın terindir cengin, Sakına kendine isyan getirme. Anaların helal olsun ak sütü, Hiçbir ana oğul olamaz katı, Baba ocağında süresin atı, El derdi bitmez gam edip oturma, Sanmayın analar duyamaz bizi, Duyuyor hemi de görüyor sizi, Her gün ağlamaktan kızarmış gözü, Nurşah, anne gel de aklın yetirme. (20.10.1993 Şahveled/ Mardin)66. 105. CÜMLEM ADINA GEL Eğer gönül iyi kumaş istersen İnsanlığın hırkasını giy de gel Kulluk için şu canını üstlersen Göster rızan, Hakk’a boynun ey de gel. Kaçınasın ikilikli âlemden Ayrılma dost hak bilen bir kelamdan Kalma geri borcun olan selamdan Dünya fani gafletinden ayda gel. Unutma yer ile biten çimeni Anaların bağrından süt emeni İnkâr etme sen de, Şark'ı Yemen'i Daim insan olmakta var fayda gel. 66 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 120)’de de yer almaktadır. 246 Kötülükle gelme sakın sohbete Vermeyesin meydan asla gıybete Ermek için sofrandaki niyete Huzurundan tok göz ile doy da gel. Toprak için er gerekse yazına Hile katmak yaraşır mı özüne? Kaynar isen halkın için tuzuna Sözlerimi kulağına koy da gel. Varsın olsun el şöhret sen kal yaya Yeter ki sen, uğramaya bir zaya Hak yolunda kalmış hangi kul vaya Birlik için menziline uy da gel. Kadın erkek ol bu yolun zarrafı Birlik gözet tutmadan bir tarafı Işıtasın cümle kulda etrafı İki cihan ömürünü say da gel. Diyen kulda yıl eskimez bil bunu Yaşatacak yine sen, ben, kul bunu Nurşah'ım tek söz bayrağım bil bunu Vatan için çağrılarım duy da gel. (03.06.1985 Eskişehir)67. 106. YAVRUM Seni neden evlat ettim vatana? Olasın bir vatan diye ben yavrum, Bunca emek verdim neden kıtana Büyüyesin insan diye sen yavrum. 67 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 140)’da da yer almaktadır. 247 Dokuz aydan doğmadın mı bir sancım? Şu dünyama sensin deyip inancım, İster oğlan istersen kız övüncüm, Beklediğim sen değil mi gün yavrum? İlk doğduğun şu beşiği bir düşün, Sonra anam deyip de sil gözyaşın. Çok asırlar bu beşikte gardaşın, Ne analar sizde evlat dün yavrum. Yâda atma şu sözlerim hatır et, N'olur verme vatanıma ihanet, Sözün başı bu yana bir nasihat, Ana baba yüz akında can yavrum. Yalvarıyorum size oğlum kızım duy, Kötü yola değil, iyi yola uy, Şu aklına ilmi yönde fikir kuy, Yaraşır mı cahil olan yön yavrum? Nurşah ana tüm anneler adına, Seslenirim evlat dolu yâdına, Sizler deyip düştüm aşkın od'una, Sizler ile biz analar ün yavrum. (Anneler Günü Anısına, 10.05.1988 Eskişehir)68. 107. KENDİNDE İnsanın fakiri zengini olmaz, Gönül yolun buldu ise kendinde, Birlik dalı bahçesinde gül solmaz, Sevgi yolun aldı ise kendinde. 68 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 105)’te de yer almaktadır. 248 Karıncadan cırcır böceğini sor, Arılardan balın çiçeğini yor, İşte ibret anlaşılmaz neyi zor, Mana yolun kıldı ise kendinde. Ben sevgiyi böyle gördüm kişide, İnsan bunu birbirinden işite, Dünya ahir komşuluğun ışıda, Kul hatırı kaldı ise kendinde. Yunus'tur en büyük örneğim bunda, Daha nice nimet dolu şu canda, Büyüklüktür engin olmak insanda, Kapısın dost çaldı ise kendinde. Nurşah canla başla sunar bestesin, Yüreğinde gül gül dostluk destesin, Pınarından gönül suyu testisin, Ne mutludur doldu ise kendinde. (09.07.1989 Eskişehir)69. 108. BAKSAM Ne gün bir güneşe bir aya baksam, Tüm güzeli görür gönlüm güzelde. Ne gün gözüm tabiyata bıraksam, Sabah akşam mevsim eder yaz elde. Yüreğimde bir doğuşu özlerim, Birde şöyle bir batışı izlerim, Dalar gider bir âleme gözlerim, Hissi hisse yar ederim saz elde. 69 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 132)’de de yer almaktadır. 249 İşte derim hakikatin budur iç, Damlam toprak bir yudum su buyur, iç Kâinatı yaratana er ve geç, Kendin tanı yeter ki sen öz elde. Bilir isen noksanını görürsün, Ona göre yolun alır yürürsün, Yunus gibi sever canda erirsin, Nazarına elbet vardır göz elde. Nurşah budur hikmetteki güzeli, Güzellikte kanat geren ezeli, Evreni doğuşta bir insan eli, Kalem defter nakışına söz elde. (16.05.1987 Cumartesi Saat 20:30 Eskişehir. Bu deyiş 30 Nisan 1990 İnönü Üniversitesi Kuruluşunun 15. Yılı Âşıklar Şölenin de seslendirilmiştir.) 109. GEL YAVRUM Hakikatin eşiğine gel yavrum, Oku öğren adam olmak güzeldir, Ehli maksut mektebine dal yavrum, Yetiş büyü onu bulmak güzeldir. İyi tanı Türkçendeki lisanı, Tarif eder gerçekten o insanı, Öğrenimiz imtihanda iksanı, Ona daim sadık kalmak güzeldir. Her adım bir tecrübedir unutma, Adımına dikkat, yanlış yol tutma, Zaman sende filiz yavrum kurutma, Ondan hayat dersin almak güzeldir. 250 Gençlik senden mevsim döker dünyaya, Gel kapılıp gitme yavrum hülyaya, İhtibarın göster ana babaya, Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir. (21.06.1993 Saat 15:15 Pazartesi Eskişehir). 110. İYİDİR Açmak istersen hak kapısını, Gir bismillah ile açmak iyidir. Bilmek istersen kul sevgisini, Ak ile karayı seçmek iyidir. Kötülere kıymet vermeye sakın, İnsan ol her yerde edebin takın, Hürmetin yokuşa dur gitme sakın Evvela ölçüp de biçmek iyidir. Muhabbet tabakta bala benzermiş, Kamillere deme lala benzermiş, Kendin bilen doğru kula benzermiş, Erenler kelamın geçmek iyidir. Âşık Nurşah temiz olmalı vicdan, Vicdansız kişide ne gezer iman, Ona sorma bilmez edeple erkân, Ona o meclisten kaçmak iyidir. (02.09.1980 Eskişehir). 111. İMTİHAN Bu nasıl bir aşk meyvesi dalında Nerden baksam ömrü üryan baş duman Bir yeşilin görsem mahrum alında Yağmur yağsa çöl kurutur el aman. 251 Donar yüzü pişse kabda bir aşı Sıcak buza dönüverir gözyaşı Haydi al da kır başından şu taşı Düşündürür düşünürsün hal yaman. Ne dikene gücen ne de yâr gülüm, Yaradana sitem olmaz var ölüm, Nurşah aşktan yoğumuş zor bir bilim, İmtihanın şaştım geçmez gel zaman. 112. İÇİNDEN GELMİŞ Madem kula kulluk için çalışın, Doğru geçin kul hakkını yeme gel. Birlik için kardeşliğe kaynaşın, Aman sen de insanoğlu deme gel. Bir soğanı böl gitsin bir sofrada, Kaç yumurta kaynamaz şu tavada, İnsanlığın geçimine yuvada, Denir eş ve dosttan başka kime gel. Olmak lazım insanlığa dost emsal, Irk gözetmez kendin bilen bir uysal, Zengin fakir engin olandır kutsal, İnsanlığı gözyaşında yuma gel. Yarın bizi bizden elbet sorarlar, Ne olacak bir top beze sararlar, Yedi komşu hakkı ile ararlar, Bil Nurşah’ım gözüm arda koma gel. (29.05.1985 Çarşamba Eskişehir). 252 113. DOSTLARIM Gafil düşme şu dünyanın peşine, Elin bir gün boşa bakar dostlarım. Önem ver her yaptığın şu işine, Bet bereket ondan akar dostlarım. Aldatıcı rengin gördüm doyulmaz, Bazen kâmil bile düşer ayılmaz, Nedeni var pek çok kolay sayılmaz, Düşüneni içten yakar dostlarım. Yolları var çeşit çeşit yorulmaz, Fazla gitme üzerine varılmaz, Ehli irfan pozu pek çok, sarılmaz. Şimşek nasıl öyle çakar dostlarım. Sözüm dünya halinedir dokunmam, Korkum ahir hiçbir kula yakınmam, Nurşah çağrı nasihattan sakınmam, Dost kula ne mana takar dostlarım. (04.07.1983 Pazartesi Eskişehir). 114. ORMAN, İNSAN VE ÜLKE Ülkeleri bize ülke dost eden, İnsan kadar ormanı da bilelim. Hem sağlıkta hem varlıkta bir beden, İnsan kadar ormanı da bilelim. İnsan gibi o da canlı bir beden, İnsan misal duygusunu var eden, İnsanları şu kendine yar eden, İnsan kadar ormanı da bilelim. 253 Nedenkine o gözde bir yuvamız? O olmasa hangi yeşil ovamız? Faydası var güneş üstü doğamız, İnsan kadar ormanı da bilelim. Koruyalım, gözetelim, bakalım. Değil onu bir kibritle yakalım. Pınarından gelin berrak akalım. İnsan kadar ormanı da bilelim. Ne verir ki der Nurşah’ım ihsana, Bir ormanın verdiğini insana. Tabiatı ile güneş gün sana, İnsan kadar ormanı da bilelim. (26.04.1984 Pazartesi). 115. İBRET AL Be candan sevdiğim be arkadaşım İki kelime bir sözden ibret al Sen de bir anasın kendi yuvanda Bir gelinden bir de kızdan ibret al. Bu geçen günleri saymayasın ha Mazlumun canına kıymayasın ha Bazen söner bazen yanar ışığım Utanmayan kara yüzden ibret al. Nurşah’ım yar için boş bir beşiğim Kötü bir insana uymayasın ha Sıfatım kendimdir gerçek aşığım Elimdeki dertli sazdan ibret al. (04.01.1982 Eskişehir). 254 116. CANLAR Memleket sorunu bizim yaramız, Gelin yaramızı saralım canlar. İnsan haklarında umut çaremiz, Vicdan merhemini sürelim canlar. Yoksa yarınlara ne söyleriz biz Nerede derlerse memleketimiz Dünü aratıyor geçen günümüz Kopmadan el ele verelim canlar. Bitsin artık senlik benlik inadı Dünyada ismimiz tek insan adı Milletlerce her bir kulun muradı Dostluk köprüsünü kuralım canlar Her vatan toprağı barışla güler Emelinde sevmek, sevimlek diler İkilikler daim cihanı böler Esaret zincirini kıralım canlar. Dürüst olmalıyız eşit haklarda Kalabilmek için hür yüreklerde Dünya kurulalı aynı cenklerde Neden çarpışırız soralım canlar. Kendi çıkarıma denirse hayat, Fakir iş, aş, derken biz nasıl rahat Kayaları deldi bir zaman Ferhat Hakkin, hukukuna erelim canlar. Adalettir mülkün temeli özü, Atatürk'ümüzün ebedi izi. Cehalet yolundan çekecek bizi, Gözlerin önüne serelim canlar. 255 "Yurtta Sulh, Cihanda sulh," dost emeller Irk, fark gözetmeden birleşsin eller İnsan haklarında yeşersin güller, Sevgi, barış ile derelim canlar. Doğu, batı, Kuzey, Güneyi ile, Birleşsin dünyamız dileği ile, Ak günlerimiz duvağı ile, Dostluk eşiğinden girelim canlar. Cumhuriyet bizler için kuruldu Hürriyetler bizler için verildi Türk Milleti işte böyle dirildi. Nefretlere karşı duralım canlar. Haksızlık, yolsuzluk, hırsızlık bitsin, Kavga, dövüş, ezmek ezilmek yetsin, Üstümüzden kara bulutlar gitsin, İnsanlığa kanat gerelim canlar. Kul hakkı önemli dikkat edelim Yoksula garibe yardım edelim, Bin borç üstümüzde gayret edelim, Doğruyu, eğriyi görelim canlar. İftira tuzuyla karılmış kara İnsanın içinde ölümsüz yara Kader mahkûmların derim kurtara, Affın müjdesiyle varalım canlar. Medeni kanunlar lâyık yurduma Zeval verme Mevla’m asker, orduma, Çağırı edelim her bir ferdime Zaferler fermanın dürelim canlar. 256 Kadınım, anayım hürriyetim ben, Olabilir miyim asla yetim ben Eşim evladımla memleketim ben Sevgi yumağını örelim canlar. Nurşah ne kadar çok söylenecek söz İbretle bakmalı seyreden her göz Bir bayrak altında birleşmeli öz, Eşitlik mühürün vuralım canlar (Hece 3.lük ödülü almıştır). 3.1.5. Dilek/Umut Şiirleri -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 117. İNŞALLAH İki dağın arasını, Bir su yarıp gider derin, İl il gönül yarasını, İçtim yüreğimde serin, Yeşil yamaç bağlarında, Kara koçan dağlarında, Gezdim âşık çağlarında, Gurbetlerdir senin yerin. Yetmedi şu yaban eller, Gözümden boşalır seller, Tükenmedi gitti yollar, Ferhat'ıma oldum şirin. Nurşah'ım türlü cefada, Geçirdim ömrüm sefada, Medet aradım vefada, Belki zerresini görün. 257 (20.01.1985 Pazar saat 22:25 Eskişehir)70. 118. YUNUSTAN BİR ANA ÇAĞRI Gelin barış günü bugün Yunus diyen eller bizim Sarılalım bayram düğün Yunus diyen diller bizim. Kin-nefretler gayri yetsin Karanlıkla çekip gitsin Zaman yeni bir çağ bitsin Yunus diyen güller bizim. Soframız değil ırakta Balımız bekler tabakta Aşımız ayni bir kapta Yunus diyen seller bizim. Açın dünya kapıların Kapalı kalmasın yarın O günkü gün bugün yarın Yunus diyen haller bizim. Bilmeliyiz bizdeniz biz Bize gelen izdeniz biz Işır âlem yüzdeniz biz Yunus diyen iller bizim. Kardeşliğe çağrımız bu İlelebet ağrımız bu Daim yanan bağrımız bu Yunus diye çöller bizim. 70 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Yörükan, 2000: 45; Aça, 2021: 34)’te de yer almaktadır. 258 Der Nurşah'ım görüşelim Küs kalmayıp barışalım Gelin dünya birleşelim Yunus diyen iller bizim. 119. BİRLİK OLMASI GÜZELDİR Dünya üstüne kurulmuş, Birlik olması güzeldir. Akan sularda durulmuş, Birlik olması güzeldir. Garazı kini bitiren Dostluk barışı getiren Kalplerden kalbe götüren Birlik olması güzeldir. Cihanı sevdiren serde, Kardeşliktir cümle yerde, Taht kurmuştur her severde, Birlik olması güzeldir. Komşudur en yakın cana, Dünyayı anlatır bana, Hayattır derstir insana, Birlik olması güzeldir. İki cihanın çiçeği, Ana gibidir kucağı, Hak huzurunda gerçeği, Birlik olması güzeldir. Her gönülde sıla vatan, Dünyada şafağın atan, Ellerde bayrağım tutan, Birlik olması güzeldir. 259 Yetmiş bin âlemin özü, Böyle bağlar Nurşah sözü, Geliniz çığırır sazı, Birlik olması güzeldir. (27.10.2000 Cuma Saat 16:00 Türkiye Âşıklar Bayramı, Konya). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 120. DUALARIM TORUNDAN TORUNLARA Göklerdeki bulut olsam rahmetin, Sevgi, dostluk, barış yağsam yarlara, Yeryüzünde umut etsem gurbetin, Yaz güllerin döksem kışlı karlara. Gün yüzünde güneş olsam ısıtan, Gözlerimde gülse ölümsüz vatan, Toprağın bağrında binlerce yatan, Ah anlatabilsem yaşayanlara. Türkiye’dir adım anası kızı, Mecnun’un çölleri Leyla’nın izi, Cumhuriyetiyim ayı yıldızı, Mustafa Kemal’iyim yarınlara. Ezelim Osmanlı tarihi şanlı, Aslı vir cihanım var muhteşemli, Duruşu, bakışı örs ihtişamlı, Ne güzel gelecektir doğanlara. Uluslara örneğini yazarım, Yunus dergâhından kaynar kazanım, Dünyalıyım Nurşah denen ozanım, Dualarım torundan torunlara. (23.09.2016 Saat 22: 09 Eskişehir). 260 121. HOŞ GELDİN 1992 Yüreğimin sesi seni konuşam, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. Ne istersin görev nedir danışam? Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. Sözüm senin sende gün dolacağız, Kısmet ise senden yol alacağız, Sazımız sen yıla dost olacağız, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. Temenni kara günler gelmesin, Kara yüzler güzelliğin çalmasın, Dostluk bilsin bizi düşman bilmesin, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. Sevginin dalında insanlık uçsun, Nefret değil barış kanadın açsın, Nurşah günlerimiz hep böyle geçsin, Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki. (31.12.1991 Çarşamba Eskişehir). 122. UMUTLAR Mektup yazdım yâre vardı mı bilmem? Tez haberin bana verin umutlar. O sımsıcak eller sardı mı bilmem? Tez haberin verin bana umutlar. Açıp okudukça yandı mı dersin? Islatıp gözyaşın andı mı dersin? Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin? Öz haberin verin bana bulutlar. 261 Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin, Umutsuz çareme zaman eyleşsin, Uzaktan uzağa dilim söyleşsin, Söz haberin verin bana umutlar. Dayanılmaz hasret sardı canımı, Dinmeyen sızılar gardı kanımı, Onsuz kış eyledim geçen anımı, Yaz haberin verin bana bulutlar. Ben de gülleneyim yârin bağrında, Mezar ettim Günüm bak genç çağımda, İnler oldum Ferhat gibi, dağımda, Sus haberin verin bana umutlar. Yoksa dayanmaya takat kalmadı, Çok yalvardı Nurşah, Allah almadı, En sonunda yâre mektup yolladı, Tez haberin verin bana bulutlar. (08.01.1982). 3.1.6. Ayrılık, Gurbet Şiirleri Âşık Nurşah şiirlerinde gurbet temasına da sıkça değinmiştir. Nurşah şiirlerinde; gurbette yalnız olduğundan, kimi kimsesinin olmadığından, sevgiliye hasret olduğundan bahsetmiştir. Âşık, “Neredeyim” adlı şiirni 7’li hece ölsüyle meydana getirmiştir. Âşığın 8’li hece ölçüsüyle söylediği 10 adet, 11’li hece ölçüsüyle söylediği 17 adet şiir derlenmiştir: -7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 123. NEREDEYİM Neredeyim nerdeyim, Bir garip seherdeyim. Sorarlarsa Aslı'yım, Keremsiz bir yerdeyim. 262 Şairim şiirlerle, Sevdayım kahirlerle, Dünyayım nehirlerle, Dönümsüz seferdeyim. Raylar üstünde tiren, Var mı gittiğim gören, Kim muradına eren, Çaresiz haberdeyim. Gökte uçan teyyare, Varabilsen o yâre, Aşığın var avare, Acını çekerdeyim. Dağların aştığı yer, Yavrumun koştuğu yer, Nurşah'ın şaştığı yer, Neredeyim nerdeyim. (1995 Eskişehir)71. -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 124. YAR SEN DİYE Ah şu gurbeti seçeli, Gecem gündüz günüm leyla, Yar sen diye dert içeli, Gecem gündüz günüm leyla. 71 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 155)’te de yer almaktadır. 263 Şu içime dünyan kurdum, Sineme bir sazı vurdum, Seni ay, yıldızdan sordum, Gecem gündüz günüm leyla. Dolaşırım bir avvare, Gurbet gurbet şu sen yâre, Mecnun'dan, Leyla'ya, çare, Gecem gündüz günüm leyla. Böylecene aşkın aldım. Hasretinden cana daldım, Dağı, çölü, sende buldum, Gecem gündüz günüm leyla. Nurşah'ım görüm ne günü. Beklerim gel sen düğünü, Al gayrı şu ben gelini. Gecem gündüz günüm leyla. (11.10.1985 Cuma Kastamonu. Âşığın, Tosya Âşıklar Şöleni’nde okuduğu deyiştir. Söz- müzik kendisine aittir). 125. UNUT Gayrı vurdum dala sazı, Yoktur yarla aram benim. Düştüm yola dinmez sızı, Şu alnımda karam benim. Bekleme yar döner gelir, Benim için yanar gelir, Pişmanım ben arar gelir, Nerde bekler sıram benim. 264 Şahidimdir koca dağlar, Beni bilen bana ağlar, Karlı geçit yolum bağlar, Eyileşmez yaram benim. Gelemem yar gelemem yar, Gayrı sana dönemem yar, Mezara dek göremem yar, Şansımda ki kuram benim. Nurşah'ım gamlı yaslıyım, Ne Kerem'ime Aslı'yım, Gurbete, bağrı yaslıyım, Yanar sönmez çıram benim. (22.12.1985 Pazar Saat 04:25 Eskişehir)72. 126. YOKTUR Yar, gurbette ben gurbette, Gezerim bak tadı yoktur. Yar bir dertte ben bir dertte, Ararım bak adı yoktur. Yol vermiyor geçem yollar, Feryadımız duymaz kullar, Güler geçer bize eller, Desem yarin yad'ı yoktur. Vay Nurşah’ım pek çok ahım, Derinden çek gayri vahim, Neydi bu kadar günahım, Yanarım yar od'u yoktur. 72 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 147)’de de yer almaktadır. 265 (14.09.1985 Cumartesi Eskişehir)73. 127. GURBET Gurbet benden selam olsun, Hasret dolu yaşlarıma, Al selamım yuvam bulsun, Yol gözleyen kuşlarıma. Bu darbeli, kara yad'lar, Sinemi bak nasıl od'lar, Dert üstüne derdi kadlar Devranı taş başlarıma. Hani yurdum yuvam nerde, Hani yaylam ovam nerde, Hani eş dost canan nerde, Rastlanmaz bu eşlerime. Yavrular yoluma bakar, Bu bakış yüreğim yakar, Dünyamı başıma yıkar, Hayel kurdum düşlerime. Nurşah, bağrın vurdu taşa, Gayrı bundan böyle yaşa Sabreyleyip kadri başa, Sardım kara kışlarıma. (14.09.1982 Salı Bursa. 1984 14. Mut Karacaoğlan Kültür ve Sanat Festivaline katıldığı deyiştir. Söz- müzik âşığa aittir)74. 73 74 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 146)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır. 266 128. BEN DE GEZERİM DÜNYAYI Bakın hele şu âlemde, Bende gezerim dünyayı. Kim ne bilir ne âlemde, Ben de gezerim dünyayı. Bir sofradır kurar amma, Seni hayli arar amma, Rızkına gel sorar amma, Ben de gezerim dünyayı Sormam ele sen ne fikir, Amma zengin amma fakir, Kalsam nedir dünya hakir, Ben de gezerim dünyayı. Nasıl olsa adım vardır, Kul diye bir yad'ım vardır, Ozanım ben vaadim vardır, Ben de gezerim dünyayı. Nurşah'ım kendime merak, Hani nerde yakın ırak, Nasıl olsa bir gün toprak, Ben de gezerim dünyayı. (1985 Gülhane Parkı/ İstanbul). 129. DELİ GÖNÜL Deli gönül bir divane, Bakıyorum gezer oldun, Tatlı candan bezer oldun. Nedir derdin hep avare, 267 Sürüklersin peşin sıra, Yusuf gibi, yar Mısır'a, Züleyha'dan bir kusura, Fermanımı yazar oldun. Örneğini yaşar oldum, Bu çağda can şaşar oldum, Gör yatağa düşer oldum, Mezarımı kazar oldun. Karlı kışlara belendin, Rahmetler gibi çilendin, Yunus'tan mı sürmelendin, Can içinde pazar oldun. Nurşah'ım telaşlı başım, Kurumuyor gözde yaşım, Kendi kendime savaşım, Elden yana nazar oldun. (30.06.1990 Cumartesi Saat: 03.00 Eskişehir)75. 130. YARANI Kusuruma kalma emi, Saramadım yar yaranı. İlaç bulup merhemini, Karamadım yar yaranı. Bir sebep ki bizi attı, Gurbet ele aldı sattı, Ayrılırken yolu tuttu, Göremedim yar yaranı. 75 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 154)’te de yer almaktadır. 268 Nurşah’ım başımda bulut, İnlet inlet gayrı ulut, Her yanımda ayrı bir kilit, Deremedim yar yaranı. (13.01.1986 Pazartesi). 131. GEL ÖMRÜMÜ Zaman ördüm saçlarımdan, Gel ömrümü süze süze, Dikenli gül uçlarından Gel ömrümü çöze çöze. Vallahi divane oldum, Sen içimdesin ömrüm soldum Gurbet ellerinde kaldım, Gel ömrümü geze geze. Sen çekildin gittin benden, Ben gidemez oldum senden, Ettin beni tatlı candan, Gel ömrümü üze üze. Yollarına hayli baktım, Yıllarına mani yaktım, Dertlerin içime aktım, Gel ömrümü yüze yüze. Bir beşikte bildim seni, Bir eşikte buldun beni, Geldim gider Nurşah hani, Gel ömürüm göze göze. (30.12.1991 Pazartesi Saat 13: 45). 269 132. GURBETLİK Gurbetin yolları taşlı, Diyemezsin olmaz olsun. Bağrım yanık gözüm yaşlı, Bu gariplik bulmaz olsun. Olmaz olsun olmaz olsun, Sineme ok vurmaz olsun, Beni benden almaz olsun, Olmaz olsun olmaz olsun. İlden ile gördüm firkat, Elde değil durma kahret, Altı üstü kara gurbet, Bu ayrılık olmaz olsun. Gelmez olsun, gelmez olsun, Şu gönlümü çalmaz olsun, Çalıp benden almaz olsun, Gelmez olsun, gelmez olsun. Kiminin eşi var bekler, Kiminin kardeşi bekler, Der Nurşah can başı bekler, Böyle bir düş gülmez olsun. Gülmez olsun, gülmez olsun, Böyle yüze gülmez olsun, Gülüp beni bilmez olsun, Gülmez olsun, gülmez olsun. (05.08.1982 Eskişehir). 270 133. KARLI DAĞLAR Bir mektup yazmışım derin, Karlı dağlar, buzlu dağlar, Alında yârime verin, Karlı dağlar, nazlı dağlar. Kanatlanıp turna uçam, Yol ver de yolundan geçem, Soğuk sularından içem Karlı dağlar, közlü dağlar. Çöl içinde döndüm buza, Ah derdini yaza yaza, Kaderime kıza kıza, Karlı dağlar, feyzli dağlar. Ceylanım yaranı aldım, Türkünüm sazını çaldım, Ne iyi oldum ne öldüm, Karlı dağlar, kozlu dağlar. Çile çile çile çile, Gülemedim her günü çile, Gözyaşımdan çile çile, Karlı dağlar, sözlü dağlar. Yüce Mevla’m tek başına, Hele şu sitem taşına, Düştüm sevdanın kışına, Karlı dağlar, tuzlu dağlar. Ne ben sizde ne siz bende, Bir gün sizden ben gidende, Nurşah’ım toprak bedende, Karlı dağlar, gizli dağlar. 271 (12.04.1991 Cuma Saat 18:00 Eskişehir). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 134. GİDERİM Saldım yine gurbet ele başımı, Nerede bir yudum aşım giderim. Akıttım bak, gözlerimden yaşımı, Garlı gışlı boran, eşim giderim. Şu feleğin şaştım anam işine, Bilinmezsin neler gizli düşüne. Bakmaz bile, takar seni peşine, Mezarda bir ölü, taşım, giderim. Ana Nurşah yaralıyım yazımda, Karlı dünyam, hem oğlumda, kızımda. Meliyorum koyun gibi kuzumda, Sağılmışım, sanki koşum giderim. (1985 Eskişehir)76. 135. BAK Çiçekte sevdiği yerde açarmış, Gurbet elde yaşım siler oldum bak. Elinde mi sevgi senden kaçarmış? Dalıpta seyrine güler oldum bak. Bazen taştan katı bazen sımsıcak, Gezdirir cihanı açtırır kucak, Bazen ise yıkar söndürür ocak, Vicdan adaletin diler oldum bak. 76 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 47)’de de yer almaktadır. 272 Aşığın kalemi kalbin aynası, Bunu görür yazar gönül dünyası, Bülbülün gözyaşı gülün şeydası, Barında bahçemi beler oldum bak. Çiçekten ibreti Nurşah, sözümde, İnan dünya yoktur benim gözümde, Bir saz ile davam vardır gezimde, Ahir lokmasını böler oldum bak. (01.07.1990 Pazar Saat 19:15 Eskişehir)77. 136. YARALI Karlı kışlı günde gönderdim yolcu, Uğurladım gider yollar yaralı, Ardından mektubun yaz arzuhalci, Adresi yok gitmez pullar yaralı. Yüreğime derin saplanan oktur, Derdimin çaresin bulamaz doktor, İlacım yazılmaz dünyada yoktur, Bahçemde, sararan güller yaralı. Deyişlerle sızlar sazımın teli, Üstüne boşalır gözümün seli, Anlatsam öykümü Mecnun'un çölü, Ağzımda konuşan diller yaralı. Umut dağım Ferhat, kayasın yarar, Şirinim saçlarım ayrılık tarar, Can içinde Nurşah, cananın arar, Yakınım göremem haller yaralı. 77 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır. 273 (15.01.1990 Pazartesi Saat 16:25 Eskişehir. Saz Şairleri Arası Söz ve Müzik Yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü almıştır. 01.06.1991 Cumartesi Ankara. 1990’da Türkiye'nin Sesi Radyosunda yayınlanmıştır)78. 137. AYRILIK Sürüklenip gittim kader yolunda, Ne kadar kolaymış dile ayrılık. Bülbül bile hasret kalsa gülünde, Dayanamaz solar güle ayrılık. Ekilmeyen bağda ekin biter mi? Yorgun kervan menziline yiter mi? Cahile nasihat versen tutar mı? Sen olmuşsun bize çile ayrılık. Ağlarım gezerim elimde sazım, Geçmez oldu artık kimseye sözüm, Ne baharım belli ne kışım, yazım, Muhtaç ettin beni ele ayrılık. Der Nurşah'ım yaralandım, hislendim, Gam kedere girdim anam yaslandım, Dağlar gibi duman alıp sislendim, Uğrattın çağrısız yele ayrılık. (1981 Eskişehir)79. 138. DÜŞMÜŞÜM Yaz gününde çiçeğime yağdın kar, Hasretinle gurbetlere düşmüşüm. İçin rahat olsun gayrı zalım yar, Sen habersiz ben dertlere düşmüşüm. 78 79 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 139)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 54)’te de yer almaktadır. 274 Başından dert zaten bizi bitirdi, Ne gün yüzün görsem firkat getirdi, Beni koydu seni alıp götürdü, Ardın sıra kıybetlere düşmüşüm. Ne diyeyim gözden boşalan yaşa, Kaderde yazılan gelirmiş başa, Uç denir mi kanadı yok bir kuşa, Uçam Nurşah, heybetlere düşmüşüm. (19.08.1991 Eskişehir)80. 139. ARAYA Yar divane düştüm döndüm şaşkına, Biçareyim yollar girdi araya. Sucum varsa bildir Allah, aşkına, Gelemiyom kullar girdi araya. Elimde mi yırtıp atmak fermanı, Yazılmış Hak, kaleminde dermanı, Sürüp gider can içinde harmanı, Bırakmayan eller girdi araya. Dikenli çalılar ördü çevremi, Gün buluttan kapladı ay çehremi, Bilemedim ay, yıldız mı zühre mi, Estirmeyen yeller girdi araya. Ne diyeyim ne bilmem ki ben sana, Tabi Rabbim acır ise yar bana, Görüşmekse bir zamandır insana, Der Nurşah'ım çöller girdi araya. 80 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 157)’de de yer almaktadır. 275 (27.07.1990 Cuma 14:00 Eskişehir)81. 140. YAR ELİNDE Senin ile şu gurbete düşeli, Yaman oldu hallerim yar elinde, Varıp yollar dağlarını aşalı, Aman oldu hallerim yar elinde. Matem günü geldin çattın başıma, Kara kurtlar tuttun gönül yaşıma, Adını yaz dedin mezar taşıma, Güman oldu hallerim yar elinde. İnsaf senin nerendedir bilemem, Yalan dolu sözlerinde gülemem, Ahu gözlüm senle derdim bölemem, Duman oldu hallerim yar elinde. Taş üstüne zaman taşı örmüşüz, Aşkımızı pul paraya vermişiz, Kendimizi Nurşah, boşa yormuşuz, Zaman oldu hallerim yar elinde. (26.07.1990 Perşembe Saat 04:40 Eskişehir)82. 141. BİRİSİ AYRILIK BİRİSİ GURBET Başa gelmeyince bilinmez anam, Birisi ayrılık birisi gurbet. Alına yazılan silinmez anam, Birisi ayrılık birisi gurbet. 81 82 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 149)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 147)’de de yer almaktadır. 276 Biri oğlum biri eşim derdinde, Birisi Bodrum'da biri Mardin'de, Tek başıma garip kalmış yurdunda, Birisi ayrılık birisi gurbet. Öyle dağlar başı telefon varmaz, Hatları bozukmuş akıllar ermez, Oğlumun eşimin sesini vermez, Birisi ayrılık birisi gurbet. Bodrum Ören ile Mardin İçören, Şansın böylesine canını veren, Var mı benim gibi gam atın süren, Birisi ayrılık birisi gurbet. Al eline sazı çal Nurşah durma, Coştukça tellerin boynunu burma, Başını taşlardan taşlara vurma. Birisi ayrılık birisi gurbet. (23.05.1998 Cumartesi Saat 11:30 Eskişehir)83. 142. SUSMAYIN KONUŞUN Susmayın konuşun hasretim size, Çiçekler içinde esen yaylalar Selamınız yok mu o yârden bize? Geçer günden güne haftalar aylar. Çözmedi mi sıcak kardan buzunu? Meletirsin koyunu yok kuzunu, Bilemedim baharını yazını Firkatın üstünden bir ömür boylar. 83 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 124)’te de yer almaktadır. 277 İsteridim gurbet senden göceydim, Irgat olup burcağını biçeydim, Pınarlarımızdan suyun içeydim, Kandırmıyor şimdi ırmaklar çaylar. Köyümün özlemi canıma yetti, Anamın hayali gözümde tüttü Nurşah, otuz yıl ne tükendi bitti, Yüreğim derinden derine oylar, (1998 Eskişehir)84. 143. YAR Yemin ettim duysun yer ile gökler, Gayrı ağlamayıp güleceğim yar. Benim, senden gayrı kimim var bekler, Gerekirse vallah, öleceğim yar. Şu canımın geçtim tatlı serinden, Felek öyle vurdu ki tam yerinden, Ta yürekten sevdim seni derinden. Engelleri aşıp geleceğim yar. Sen gideli şu kış ayağın çekti, Bahar geldi yeşil güllerin döktü, Nurşah, hasretinle, boynunu büktü, Ne gün gözyaşımı sileceğim yar. (1994 Köln/Almanya)85. 84 85 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 86)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır. 278 144. GEL DİYOR Artık yoğum ben bu garip şehirde, Gurbet elde yollar bana gel diyor. Deniz varken boğulmak zor nehirde, Coşkun ırmak seller bana gel diyor. Doğu ozanları hep bana kardeş, Hatta tüm ozanlar yanımda yoldaş, Yapacağım gayrı sazımla savaş, Dost dost diyen teller bana gel diyor. Eşref, deryalara düştü boğuldu, Karacaoğlan, Elif, kız için öldü, Çok aşığın mezarları yok oldu, Onun için çöller bana gel diyor. Konya'da Mevlana, Bektaş’ta Hünkar, Urfa'da da Halil İbrahim'im var, Ben Nurşah'ım Yunus'tan da belgem var, Gel gel diyor eller bana gel diyor. (03.09.1981 Saat 18:00 Eskişehir)86. 145. AĞLAR GEZERİM Hasret bağrım vurdum taştan taşlara, Şu dumanlı başla ağlar gezerim Acı ağrım sardım, kıştan kışlara, Şu gümanlı başla, ağlar gezerim. Mecnun'dan da deli düştüm dağlara, Uğradım ciğerim delen tığlara. Karıştım tufanı büyük çığlara, Şu amanlı başla ağlar gezerim. 86 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 162)’de de yer almaktadır. 279 Ne soranım var, dur gidersin nere? Ah bir girsem gülen, çok kara yere İsterim bu herkes murada ere, Şu imanlı başla ağlar gezerim. Dinmiyor sızım, ah anam bu sızım, Neden dünyada bu kadar yalnızım. Hani kardeşlerim bu oğlum, kızım, Şu mihmanlı başla ağlar gezerim. Yarenler elinden düştüm bu derde, Eşten, dostdan başka kim vurur darbe. Hep bu savaş ile uğradım harbe, Şu ummanlı başla, ağlar gezerim. Çöl uğuldar oldu, sıcak aşkımda, Bir cehennem buldum, gönül taşkımda. Gülüm taze soldu, hayat köşkümde, Şu zamanlı başla ağlar gezerim. Çal, bakalım zaman çal, öyle beni, Bundan sonra bulsam nedir? Ben, beni. Ölçülüp biçilmez dünyanın eni. Şu sımanlı başla ağlar gezerim. Yaş yirmi beş iken bak, ne hal oldum, Bir pembe gül iken karayı buldum. Ebedisi sönmez yarayı kıldım, Şu yamanlı başla ağlar gezerim. Gurbet arkadaşım ey ulu çamlar, Nasıl etti bak, bu Nurşah'ı gamlar. Yüreğin çökertti, pişmemiş hamlar, Şu dumanlı başla ağlar gezerim. 280 (1979)87. 146. OLMAZ Aşam dedim karlı dağlar başını, Menzil uzak atım yorgun yol almaz, Ben ne bilem baharını kışını, Gökten yağmur yağmayınca sel olmaz. Garip çiçek gibi yabanda açan, Ürkek ceylan gibi avcıdan kaçan, Telli turna gibi yüksekten uçan, Konmak için pınar başı göl olmaz. Gönül sarayının yolu başkadır, Âşık’ın sazında teli başkadır, Selvi ağcının dalı başkadır, Her açılan kırda gonca gül olmaz. Nurşah, derdin söyler saza yaslanır, Göz yaşıyla perde mızrap ıslanır, Âşık aşkı ile gezer seslenir, Şeker tatlı amma aslı bal olmaz. (Yazılış tarihi 1994 Eskişehir. 1996 Tokat Pazar Ballıca Güreş Festivali Âşıklar Şöleni’ne katıldığı deyiştir. Söz ve müzik âşığa aittir). 147. YÂR BENİ GURBETTEN GURBETE Seni sevdim arkan sıra geleli, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. Üç günüm gün bir ay olup kaldı, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. 87 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 48)’de de yer almaktadır. 281 Her adımda koca gurbet bakışı, Geçiverdi şu zamanın akışı, Senin ile dizlediğim yokuşu, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni, Sen nerede ben nerede çok ırak, Hak menzilinden yol öte yok durak, Sen usta ol tek ben sana bir çırak, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. Yedin ekmeğini içtin suyunu, Güzel Sivas aşıp geldim boyunu, Hesaplaya hesaplaya ayını, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. Nurşah, bavul bir de sazı elinde, Neyi vardır başka dünya yolunda, Sabah akşam esen yâd el yelinde, Gitmek gerek yoluma vur yâr beni. (08.05. 1985 Pazar Sivas). 148. TECRÜBE Gurbete düşenin hali yamandır, Başına ne gelmiş gitmiş bilinmez. El içinde ömrü daim amandır, Alına yazılan kardeş silinmez. Hakk’ın emri alınır da satılmaz, Kader baştan silinip de yazılmaz, Ben âşığım boş söze öz katılmaz, Ağlayınca dost meğer gülünmez. 282 Herkes gibi ben de kervan bir yola, Dünyanın haline gülünmez ola, Nereye ulaştım vereyim mola, Nurşah, gitmek varken geri gelinmez. (25.09. 1989 Kayseri Âşıklar Şöleni). 149. YILLAR YILI BEN AYRILIK ÇEKERİM Yıllar geçti aylar geçti gelmedin, Gözlerimden akan yaşı silmedin, Garip yüzüm ağlar bir gün bilmedin, Yıllar yılı ben ayrılık çekerim. Çiçeğini döktü yayla yazında, Koca bir kış geçirmişim güzünde, Kavuşmamız gayrı mahşer sözünde, Yıllar yılı ben ayrılık çekerim. Neredesin mektuplarım salayım, Ardın sıra düşüp yola geleyim, Öl de zalım uğrunda öleyim, Yıllar yılı ben ayrılık çekerim. Vay Nurşah’ım uzak elden süzerim, Hikâyemi her gün başka yazarım, Kurtaracak beni senden mezarım, Yıllar yılı ben ayrılık çekerim. (1989 Ankara). 283 150. GEL ANAM Gemi vurdu çıkmaz oldu karaya, Menziline erilmiyor gel anam. Dayanılmaz hasret girdi araya, O, gül yüzün görülmüyor gel anam. Çok özledim hasret yetti canıma, Dokundu hem ciğerime kanıma, Düştüm yola, sazım aldım yanıma, İzin Hak’tan varılmıyor gel anam. Ne diyeyim gurbet bize sarıldı, Bırakmıyor ana kıza darıldı, Şu Nurşah'ın can evinden vuruldu, Sabır bitti durulmuyor gel anam. (22.04.2002 Saat 22:05 Eskişehir). 3.1.7. Dini- Tasavvufi Şiirleri 3.1.7.1. Allah Sevgisi ve İlahi Aşk -7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 151. ALLAH ALLAH ALLAH HU Allah adın dillerden, Çıkmasın gönüllerden, Medet esen yellerden, Allah Allah Allah Hu. Sorulacak şu canım, Sendedir imtihanım, Toprağa girdiği anım, Allah Allah Allah Hu. Secdeye varsın başım, Hiç kurumuyor yaşım, Vay şu dünya telaşım, Allah Allah Allah Hu. 284 Aklındanmı silmedin, Ölüm gelir bilmedin, Çok ders gördün almadın, Allah Allah Allah Hu. Bir top dünyanın bezi, Sarıverecek bizi, Kısmetse işte yüzü, Allah Allah Allah Hu. Gel gidelim varalım, Allah'a yalvaralım, Duaya el verelim, Allah Allah Allah Hu. Âşık Nurşah, nurunda, Yunus, Emre Pir'inde, Muhammed’in uğrunda, Allah Allah Allah Hu. (23.10.1991 Saat 08:30 Eskişehir. İlahi. Söz-müzik âşığa aittir)88. -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 152. RAB'BİM SANA ÂŞIK OLDUM Rab'bim sana âşık oldum, Aşkın beni duysun yeter. Ya ilahi nurun aldım, İçimdesin her gün tüter. Döndüğüm her yönümde sen, Sen içinde duruyor ben. Ateşinden kavruldu can, Gülüm sana sende yiter. 88 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 95)’te de yer almaktadır. 285 İmanımda akan çeşmem, Kanıp senden nasıl içmem. Badeni bağrımdan biçmem, Bülbülünüm niçin öter. Güneşinde günüm toprak, Rengindeyim yaprak yaprak. Karıncan olayım bırak, Yerim kendim her gün beter. Aciz Nurşah düştüm nara, Bulur muyum ara ara? Bir gün elbet vara vara, Bu varış da belki biter. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 153. ÂŞIK DERİM Gidem Allah diyen Yunus izinde, Menziline varır isem aşk derim. Hacı Bektaş, Mevlana'nın özünde, Ben kendimi görür isem aşk derim. Budur ki aşk ihlasının yazında, Âşıkların avazında sazında, Kahramanlar ayağının tozunda, Can atımı sürer isem aşk derim. Koca dağlar Köroğlu'nun sesinde, Görmez gözde bir Veysel'in hissinde, Sümmani, Seyrani'nin nefesinde, Soluğumu verir isem aşk derim. 286 Leyla'sından, Mecnun'undan yol almış, Kerem'inden, Aslı'sından kül kalmış, Fuzüli'nin deryasına hal dalmış, Gece gündüz yürür isem aşk derim. Saymak ile bitmez örneği misal, Kimler gelip gitti dünyadan uysal, Kendini tutmaya Nurşah'ım emsal, Bu ateşte erir isem aşk derim. (16.11.1984 Cuma Saat: 11.00, Eskişehir). 154. SENİ GÖRÜYORUM BAKTIĞIM ZAMAN Havada bulutta yerde denizde, Seni görüyorum baktığım zaman. Beşikte yavruda bir gelin kızda, Seni görüyorum baktığım zaman. Güneş gölge saldı dağlara izde, Âşık feyiz alır çalınan sazda, Ayette Kur'anda okunan cüzde, Seni görüyorum baktığım zaman. Bülbüller hoş öter baharda yazda, Geceler boğulur gelen gündüzde, Masmavi bir deniz şüzdüğüm gözde, Seni görüyorum baktığım zaman. Nurşah, ibret verir söylenen sözde. Anlımda ay, doğar güneşse yüzde, Şu karşı yamaçta şu tepe düzde, Seni görüyorum baktığım zaman. 287 (Âşık, 13.14.15 Mart 1998 Erzurum Halk Ozanları Kültar Demeği’nce düzenlenen 8. Geleneksel Türkiye Âşıklar Yarışması’nda Yunus Emre dalında Tasavvuf birincisi olmuş, Cumhuriyet altını ile ödüllendirilmiştir)89. 155. ELHAMDÜLİLLAH Sevgi safrasında hakkın çalabı, Âşık bedenden içtik Elhamdülillah, Dönüp duran şehrin dertli dolabı, Şu çarkından geçtik Elhamdülillah. Kamu âlem birdir bize sözünde, Tanış olduk bugün dünya uzinde, Hal lokmanı böldük gönül razında, Dost kapını açtık Elhamdülillah. Kırk yıl eğri değil doğru odunu, İnsanlara ibret ettim adını, Sarıköyde Yunus Emre yâdını, Yadeyledik uçtuk Elhamdülillah. Senin dilin bu söz daldık deryana, Barış ışığından girdik dünyaya, Birlik gücün doğduk sevginden yana, Âşık gömleğin biçtik Elhamdülillah. Ey Yunus'um seni gördüm bu yolda, Seni bize anlatan bin bir kulda, Eskişehir, sen topraklar şu dilde, Nurşah ilmin saçtık Elhamdülillah. (12.04.1989 Çarşamba, Eskişehir). 89 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 93)’te de yer almaktadır. 288 156. ALLAH'IM Gözlerimden dolu dolu döküldüm, Döken kimdir bilemedim Allah’ım. Kurak yere bostan oldum ekildim, Eken kimdir bilemedim Allah’ım. Çöller bana ben çöllere darıldım, Mesken oldum o ellere sarıldım, Bir ceylanım avcusuna vuruldum, Yakan kimdir bilemedim Allah’ım. Sevda denen benzerimiş bir aya, Aratıyor kendisi yok hep yaya, Bazen ateş bazen benzer bir suya, Çeken kimdir bilemedim Allah’ım. Bir gün yanan şu sinemden ırılır, Can toprağa beden olur sarılır, Belki o gün derdim bana sorulur, Yıkan kimdir bilemedim Allah’ım. Omuzlarım bir hasreti taşıyor, Yorulmadım sevdim onu yaşıyor, Bir muamma oldum Nurşah, şaşıyor, Mekân kimdir bilemedim Allah’ım. (27.04.1998 Pazartesi, Eskişehir)90. 90 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 96)’da da yer almaktadır. 289 157. MÜSLÜMANLIK KILDAN İNCE Müslümanlık kıldan ince, Tasavvuf'un örnek aldım. Bakmıyor yaşlıya gence, Gerçek uslubuna daldım. Seni sana tanıtacak, Kimsin nesin anlatacak, Varlığını dinletecek, İbretine hayran kaldım. Eyvah dedim geç kalmışım, Yaş otuzu tez almışım, Hatamı şimdi bilmişim, Ummanlara başım saldım. Onda imiş Hak'ka vuslat, Velasılı bu hasilat, Yatır borcuna tahsilat, Görevine kapım çaldım. Ey Didar'ım yaktın özüm, Sana nasıl varır yüzüm, Bunca yıldır körmüş gözüm, İğnenin gözünü buldum. Yunus boşuna mı pişmiş, Şükredip yoluna düşmüş, Engininden dağlar aşmış, Dedim dedim canda doldum. Diyen Nurşah gör ki nider, Uğrun uğrun yanmış gider, Menzilinde kendin güder, İtaatını pek geç bildim. 290 (26.04.1987 Pazar, Eskişehir. Konya Karaman Uyanış Gazetesi’nde yayınlanmıştır)91. 158. TASAVVUF DEDİLER AŞKIMA BENDE Yetmiş iki millet kardeşi oldum, Halkım için dersim, Yunus’tan aldım. Sazımı rüyamda gördüm ve çaldım, Tasavvuf dediler aşkıma bende. Halk çalabım dolabını dönderken, Gökler rahmetinin yağıp inerken, Dualarla kendin bana sunarken, Tasavvuf dediler aşkıma bende. Beytullah’a çağrıldım hacı oldum, Mekke, Medine’den destimi doldum, Vardım ravzasında Resulum buldum, Tasavvuf dediler aşkıma bende. Arasat dağları çekti bendine, Gözyaşlar döktüm uhudun cengine, Durşen adın Nurşah ettin kendine, Tasavvuf dediler aşkıma bende. Şükürler olsun ki elhamdülillah, Daha da çok pişirsin kerim Allah, Beni bende her dem söyleten ilah, Tasavvuf dediler aşkıma bende. (02.12.2018 Pazar Saat 20:12 Eskişehir). 91 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 65)’te de yer almaktadır. 291 159. SABIR BERESİ Hakka varmak elbet kolay olmuyor, Üç şeytan arası gönül yarası. Vakti dolmayana ecel gelmiyor, Har şey bahanedir gelmiş sırası. Şanstır sende kalmak ey kutsal toprak, Solar mı sende hiç yeşeren yaprak, Mekke’den Medine’ye akan ırmak, Yakındır insanla ölüm arası. Arınmış Arafat’ta sağlar gibi, Çiçeği amber kokan bağlar gibi, Kavuşmuş yârine hoş dağlar gibi, Gören bilir dersin mahşer burası. Her kurban bayramı kubanın alır, Mina’da yüzlercene insan ölür, İnsanın aklına korku mu gelir? Var mı acep bunda çaresi? Zordur hacılığa varmak nişanı, Kolay gibi dilde denirken şanı, Yaşamıştır Durşen de bu tufanı, Yüreklere çöken sabır beresi, Yıllar yılı aşkla çağladım coştum, Yunus’la Mevlana’yla buluştum, Sonra hicaz ellerine kavuştum, Unutulur mu Rabbimin hirası. Oklar tepesinde Uhud’a bakmak, Can bedende ruhu orda bırakmak, Nurşah ister ki o ellerde kalmak, Doyulmuyor bir başkadır burası. 292 (06.12.2018 Perşembe Saat 17:09). 160. HUZUR BAHÇESİ Ne zaman dolaşsam çevrende nazlı, Ciğerimde tüter huzur bahçesi, Hayat günden güne geçiyor hızlı, Diyebilsem yeter huzur bahçesi. Uyandığımda her sabah gözlerim, Geçen her günümü sende izlerim, Gaykıyı değil hep seni özlerim, Canıma can katar huzur bahçesi. Kalktığımda ezan sesleri ile, Coşarım seherlerin hisleri ile, Allah Allah diyen nefesler ile, Nabızlarda atar huzur bahçesi. Okurken Kur’anım lezzeti başka, Görebilsem melekleri ah keşke, Girebilsem sol cennetteki köşke, Derde derman katar huzur bahçesi. Âlemlerde ol isterim varlığın, Bir bende olmasın bahtiyarlığın, Nurşah yolun aldı ihtiyarlığın, Söz son yolda biter huzur bahçesi. (03.12.2018 Pazartesi Saat 14:53 Eskişehir). 161. HALİMİZİ BİR TEK ALLAH GÖRÜR Gelin Yunus deryasına dalalım, Uğurunda yüzen kuhuğa varalım, Her bir damlasından nasip alalım, Onun damlalarında buzlar erir. 293 Hikmet kapısıdır açıp girene, Nefesine nefes katır verene, Ol divaneden Rabbini görene, Ay parçasında nur şavkını vurur. Ektiğini biçiyoruz cihanda, Yetmiş iki millet sende ve bende, Hiçbir nifak kalmaz onu sevende, Andığımda canlar dil damak kurur. Sofrasında balı tuz, tuzu baldır, Dostluk barış kardeşlikte ikbaldir, Öğreten öğrenen de ilmihaldir, Gönüller içinde bir cennet durur. Nurşah sahip olmak için güzele, Dönde bir bak Yunus’larada ezele, Ey zaman yeter döndürme gazele, Halimizi bir tek Allah var görür. (30.01.2016 Cumartesi Saat 22:38 Eskişehir). 162. SEYRANİ İlmin bilen kişi tanır islami, Bir bulutu örttün çöle Seyrani, Rabbin bilen kişi taşır Elhamı, Tasavvufdan daldın göle Seyrani. İnce düşten tohum verdin toprağa, Boyun saldın yar oldun bir yaprağa, İnsanlığı örnek açtın tüm bağa, Dokunmasın deyip güle Seyrani. 294 Develi, İstanbul, Halep vefası, Buldun ömrün bir imtihan sahası, Mücadele dedin sabrın devası, Kandırmadın kendin ele Seyrani. İçtin vahiy pınarının bengüsün, Çektin ama kazandın yurt sevgisin, Çok nesile babam diyen övgüsün, Bir milletten geldin dile Seyrani. Diyen Nurşah çözer aşkın telinde, Bir dünyayı kemer görmüş belinde, Yüceliğin terifeti yolunda, İlminden bir kapı kula Seyrani. (Âşık Seyrani Şenlikleri’ndeki yarışmada birinci olduğu deyiştir. 12.04.1998 Cumartesi Kayseri Develi)92. 163. HOŞGÖRÜDE BULDUM Her şeyin başında insanlık gelir, Hoşgörüde buldum en güzel yolu. Yoksa insan nasıl beraber olur, Sulhta birbirinin kanadı kolu. Bir kavrasa dünya bunun hazzını, Ayırt etmez kulda sünnet farzını, Hoşgörülü insan olmak arzını, Kendinde görenin kırılmaz dalı Hoşgörülü olmak huzur getirir, Hoşgörülü olmak kini götürür, Hoşgörülü olmak kavga bitirir, İnsanda geçimin büyük ikbalı. 92 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 97)’de de yer almaktadır. 295 Hoşgörüyle baktım daim dünyaya, Hallolması için her bir davaya, Razı geldim bazen türlü cefaya, İnsan sabırlı ve sakin olmalı. Bütün güzellikler bizimle olsa, Dünyada boşluklar sevgiyle dolsa, Her yerde hoşgörü yerini alsa, Döktüm gözlerimden yaş dolu dolu. Beşikten mezara hayat gardaşı, Hoşgörünün bende budur savaşı Anlatmakla bitmez bağrımın başı, Nurşah'ın dünyada sonsuz emeli. (1996 Eskişehir)93. 164. DEĞİLMİŞ Yaş otuza geldim halen talebe, Hak sınıfın geçmek kolay değilmiş. Varıp gitsem dostum boştur halebe, Hak sınırın geçmek kolay değilmiş. Dedim sınıf seni nasıl geçeyim, Geçti ömrüm senden nasıl biçeyim, Ahir için bir tas suyun içeyim, Hak tasından içmek kolay değilmiş. Böyle daldım gittim cana ne lazım, Geçmem için şu sınıfta ne lazım, Bu imtihan için bilmem ne lazım, Hak ömrünü biçmek kolay değilmiş. 93 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 89)’da da yer almaktadır. 296 Öğren deyip gider oldu yollarım, Kalmayayım cahil halim kollarım, Şu dersime döktüm nice dillerim, Hak defterin açmak kolay değilmiş. Dedim Nurşah gel de eyle şu tövben, Demezler ya şu dünyayı hep öğren, Azda olsa sende oku, bil, öğren, Hak yolunda uçmak kolay değilmiş. (16.09.1985 Pazartesi Saat 12:30 Eskişehir). 3.1.7.2. Peygamber Sevgisi -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 165. HAK MUHAMMED AŞK YOLUNA Düştüm divane yollara, Hak Muhammed Aşk yoluna, Ağlayan gönlüm avvare, Hak Muhammed Aşk yoluna. Yüreğimde sonsuz yara, Âşık, oldum yad, devrana, Varıp kavuşam o yâra, Hak Muhammed Aşk yoluna. Her yerde onu anarım, İçim dert dolu yanarım, Durmaz pervane dönerim, Hak Muhammed Aşk yoluna. Mekke, Medine'ye varam, Toprağına yüzüm sürem, Kabesinde canım verem, Hak Muhammed aşk yoluna. 297 Arafat dağına çıkam, Gezdiğin yerlere bakam, Kendim Mervi'ye bırakam, Hak Muhammed aşk yoluna. Muhammed serinden gecem, Ebizemzem, suyun içem, Kuş olam yolunda uçam, Hak Muhammed aşk yoluna. Sabahlar nurunu döksün, Geceler tesbihin çeksin, Terin güllerini eksin, Hak Muhammed aşk yoluna. (23.10.1991 Saat 8:30 Eskişehir. İlahi. Söz-müzik âşığa aittir)94. 166. HAZRET-İ MUHAMMET'İYE METHİYE Güneş misal doğdun cümle âleme, Âlemlerin nuru oldun Muhammed. Sürmelendin düştün kudret kaleme, Erenlerin eri oldun Muhammed. Yüce Hak'tan içtin Ab-ı şarabın, İlmi aşktan aldın gönül turabın, Gün eyledin günde güzel Mihrabın, Sevenlerin sırrı oldun Muhammed. Allah, dedin zikreyledin duana, Kulluktan bir maya koptun imana, Peygamberimizsin sonsuz cihana, Cümlemizin Pir'i oldun Muhammed. 94 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 94)’te de yer almaktadır. 298 Sözlerinden mercan mercan saçıldın, Hem ahire hem zamana açıldın, Koca deniz menzilinden içildin, Alınların teri oldun Muhammed. Bizim gibi sende bir kul Allah'tan, Doğduğun gün kapın açtın ilahtan, Yön kıblemiz Kabe'mizsin tavaftan, Dersi mektep, yari oldun Muhammed. Yolun yardan yolum bana geçemem, Sallisiz söz senden ala biçemem, Muhammedim sensiz candan uçamam, Gönüllere bari oldun Muhammed. Esselamsın son nefeste ezanım, Senin kadrin ile âlem gezenim, Rabbin deryasında ufak ozanım, Nurşah'ında narı oldun Muhammed. (02.04.1985 Eskişehir). 3.1.7.3. Mevlâna ile İlgili Şiirleri 167. MEVLANA’M Bir imtihan daha verdim, Konya'mızda can Mevlana’m. Her tarafta seni gördüm, Konya'mızda can Mevlana’m. Gönüllerin, bağrı başı, Gök kubbenin uçan kuşu, Gözümün damlayan yaşı, Konya’mızda can Mevlana’m. 299 Çiçekler sevgini açar, Dostluk kokusunu saçar, Dünya ziyaretin göçer, Konya’mızda can Mevlana’m. Gelen bir daha gelem der, Yâr yollarında ölem der, Sendeki o, ışık o fer, Konya’mızda can Mevlana’m. Cihanı, seslersin gel gel, Allah'ım ne büyük emel, Bozduysan tövben, yine gel, Konya’mızda can Mevlana’m. Dağı taşı, aşan bilir, Vuslatına düşen bilir, Ocağında pişen bilir, Konya’mızda can Mevlana’m. Yaram derinlerden kanar, Nurşah, kız kuş olup konar, Hacı Bektaş, Yunus, anar, Konya’mızda can Mevlana’m. İçtim pınarından geçtim, Narından gömleğim biçtim, Vardım kapısını açtım, Konya’mızda can Mevlana’m. Allah'ım şükürler olsun, Bu kapıyı herkes bulsun, Der Nurşah, Feyzini alsın, Konya’mızda can Mevlana’m. 300 (24.09.2003 Salı Eskişehir). 168. MEVLÂNA’M Can içinde can, diyarı, Konya'da can, can Mevlâna'm. Eşi menendi yok yâri, Dünyada can, can Mevlâna'm. Sevgi damlasında pınar, İçenler hep, senden kanar, Senin gibi ömür, yanar, Edâda can, can Mevlâna'm. Kulluk kapısını açtın, İnsanlık ruhundan geçtin, İbretinden ışık saçtın, Sedada can, can Mevlâna'm. Seni sende bilen, dalar, Sevgini can ile dolar, Nurşah'ım tövbeni diler, Hûda'da can, can Mevlâna'm. (19.06.1985 Konya)95. 169. MEVLANA’M Dağlar taşlar sevdan oldu canımda, Ben seninle taştım doldum Mevlana’m. Çöller çiçek açar oldu kanımda, Dünyalara sevgin saldım Mevlana’m. 95 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 109)’da da yer almaktadır. 301 Hasret düğmesini dikti ellerim, Sökülmesin diye diye dillerim, Gurbetten gurbete giden yollarım, Dar akşamlarında kaldım Mevlana’m. Dört mevsim içinde meledim kuzu, Hepimizin dedim var oğlu kızı, Oku bölüm bölüm gel dizi dizi, Hikâyelerine daldım Mevlana’m. Böyle yandı Leyla çölleri bende, Dedi ne ararsın Mecnun'u sende, Bir yudum su oldu şu hayat canda, Toprağına gelin oldum Mevlana’m. Mevlana diyarı Konya'da bizi, Yine çoşturan var dedim şu sazı, Çok büyüktür Nurşah, sevginin yüzü, Şurada kendimi buldum Mevlana’m. (Yıl 1997 Konya, Türkiye Âşıklar Bayramı’nda, Doğmaca dalında 1. olduğu deyiştir). 170. MEVLANAM (YÜCE YARIM NEYLEYİ?) İçtim beden yandı ciğer derinden, Koptu bir nes candan gel gör neyleyi. Hep düşledim her an görem seni ben, Kısmet yolum gerdi gönlüm eyleyi. Coştukça yüreğim selle dindirdim, Her geçen gün âşkın cana sindirdim, Kavuşmaya hasret acım dindirdim, Belki felek bana da var söyleyi. 302 Bir ahtın o tâ ki yürekten tüten, Bulmayınca dertli maşukun öten, Mâbuda bi çere boynumu büken, Nesib eyleki can ömrüm gelmeyi. Varam Cemâl'ine yüzümü sürem, Devasız derdimin melhemin verem, Âşıkların yâri mevlânam diyem, Bu can varımada sevgim dilleyi. Şu koca dünyanın olmuşsun yâri, Konya'nın solmayan ebedi varı, Yunus, diyarından Nurşah'ın narı, Hak'tan yandım yüce yârim neyleyi. 171. MEVLANA’M Dünya tarif sen onun bir bakışı, Oldun gittin Rabb’in düşü Mevlana’m Çektin özden sürmelendin nakışı, Doldun gittin ömrün yaşı Mevlana’m İşte yerin göğün gülü gülistan, Konya’mızın açık kapısı dostan, Tövbeye gel dedin yüce bir sesten, Çağrıladın yolun başı Mevlana’m Sen doyulmaz gönüllerin gülüsün, Sen sevenler sevgililer dilisin, Der Nurşah’ım dünyaların yolusun, Ebedide yüce kişi Mevlana’m. (14.01.1985 Pazartesi Saat 14:15 Eskişehir). 303 3.1.7.4. Dinî Günler 172. ÜÇ AYLARININ UMMANI SEFA GELDİN RAMAZANIM On bir ayın bir sultanı, Sefa geldin ramazanım. Evlerimizin mihmani, Sefa geldin ramazanım. İnsanı Hak'ka götüren, Nefse sabırı getiren, Canlarda güller bitiren, Sefa geldin ramazanım, Melekler safında uçar, Sofranın başına geçer, Niyetli orucun açar, Sefa geldin ramazanım. Ayların içinde bir ay, İnsanlar gönlünde saray, Bekleriz seni onbiray, Sefa geldin ramazanım. Gece sahuruna kalkar, Niyetle ağzımız çalkar, Bedenden günahlar silker, Sefa geldin ramazanım. Şeytanın bacağın kırar, İnsanın yarasın sarar, Sağlığa verirsin yarar, Sefa geldin ramazanım. 304 Gündüzün mukabelesi, Gecelerin terafis. Bayramının arefesi, Sefa geldin ramazanım. Görüyorum sende Hak'kı, Kadir gecesinin ufku, İnsanlığın yüce şevki, Sefa geldin ramazanım. Küslerin barışan ayı, Kahvelerin demli çayı, Muhabbetin gönül payı, Sefa geldin ramazanım. Âşıklar atışır sazla, Hikâyelerini özle, Anlatır sabaha feyzle, Sefa geldin ramazanım. Bir ay lezzetin tadarız, Kendimiz sana adarız, Her gün bayramın ederiz, Sefa geldin ramazanım. Camilerin dolar taşar, Bayram sevincini yaşar, Gelen gurbetcinle çoşar, Sefa geldin ramazanım. Uğurlarken dilekleriz, Seneye yine bekleriz, Herdem seni yürekleriz Sefa geldin ramazanım. 305 Cümlemize kutlu olsun, Evlerimiz mutlu olsun, Nurşah, hayır ihsan bulsun, Sefa geldin ramazanım. (1997 Eskişehir)96. 173. ON BİR AYIN BİR SULTANI Kapımızı dostça çaldın, On bir ayın bir Sultanı, Evimize nurla geldin, On bir ayın sır Sultanı. Akşam ezan seslerinle, Kırk mum yanan hislerinle, Canda eda dostlarınla, On bir ayın pir Sultani. İndin bin bir melek ile, Kadir dolu dilek ile, Çarkı dönen felek ile, On bir ayın er Sultanı. Verdin bayram coştun cana, Güle güle derim sana, Mevlam yine erdir bana, On bir ayın gör Sultanı. İşte geldin gidiyorsun, Artık veda ediyorsun, Söyle bize ne diyorsun? On bir ayın nur Sultanı. 96 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 90)’da da yer almaktadır. 306 Nice cana verdin meşki, Can evinden serdin köşkü, Senden güzel n'ola eş ki, On bir ayın yâr Sultanı. Mubareksin kadir gecem, Sabaha dek oldun hecem, Sundun aşkı candan içem, On bir ayın var Sultanı Coştu Nurşah sevgin ile, Döktü aşkın övgün ile, Haktan yağmış vergin ile, On bir ayın gür Sultanı. (11.08.1980 Eskişehir)97. 174. İL MÜFTÜLÜĞÜ KUR-AN ZİYAFETİ Önce ozan sonra hacı olmuşum, İğnenin gözünde kendim bulmuşum, Kur-an'danda nasibimi almışım, Buyurun hafızlık merasimime. Yunus dergâhından açtım gözümü, Hak aşkı Halk aşkı yaktım özümü, Şükür ile ilettiğim sözümü, Buyurun hafızlık merasimime. Peygamberimizi anıp coşalım, Doğum günü ile dolup taşalım, Nurşah çift sevinci bir paylaşalım, Buyurun hafızlık merasimime. 97 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 154)’te de yer almaktadır. 307 (17 Nisan 2011 Pazar Saat 14.00 Yunusemre Kültür Merkezi Eskişehir). 3.1.8. Pastoral Şiirleri Âşık Nurşah, şiirlerinde doğayı, gerçek anlamıyla doğadaki güzellikleri anlatmak için kullanmıştır. Âşık, ağaçların yeşermesinden, çiçeklerin açmasından feyz almıştır. Köyünü tasvir ederken, yaylarının güzelliğinden, çimenlerin canlılığından ve köyünün hayvalarından söz etmiştir. Âşık Nurşah’ın 8’li hece ölçüsüyle söylediği 1 adet şiirine rastlanmıştır. 5 adet şiirni ise 11’li hece ölçüsüyle oluşturmuştur: - 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 175. ÇEVREMİZLE DOST OLALIM Gelin verelim el ele, Çevremizle dost olalım, Gelip geçen zaman ile, Çevremizle dost olalım. Temizlik imandan gelir, Alışanlar bunu bilir, İnsan insan için ölür, Çevremizle dost olalım. Açalım doğaya kucak, Yeşillensin köşe bucak, Her çevre bizimle çiçek, Çevremizle dost olalım. Dünyaya örneği vatan, Sancağın göğsüne çatan, Ülkemiz ayakta tutan, Çevremizle dost olalım. 308 Kuşlar ötüşsün dalında, Çocuklarla sancağında, Oturalım çardağında, Çevremizle dost olalım. Cennet Türkiye'min farkı, Her mahalle ömür parkı, Dört mevsimin dönen çarkı, Çevremizle dost olalım. Çevre tabiatın dili, Çevre herkeslerin gülü, Çevre çok büyük sevgili, Çevremizle dost olalım. Her ağaç bir gölge dalı, Arının kovanda balı, Tüm güzelliklerin sembolü, Çevremizle dost olalım. Dokundukça derim saza, Göklere açılan feza, Turistleri çeken bize, Çevremizle dost olalım. Çevre Sağlık çevre düzen, Böyle söyler Nurşah ozan, Yanınızdadır her zaman, Çevremizle dost olalım. (Yıl 1998 Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu, 2. Şairler Şiir Şöleni’nde Çevre Haftası nedeniyle âşığın sazıyla katıldığı programda çalıp söylediği deyiştir. Eskişehir)98. 98 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 161)’de de yer almaktadır. 309 - 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 176. AĞACIM Çok severim seni asla kurutmam, Bize hayat veren cansın ağacım, Tutup seni yaş baltaya yar etmem, Diktiğimiz gül fidansın ağacım. Gökyüzünde yeşil gülen dağlarım, Meyvesini yere seren bağlarım, Her tür gıdam senden alır sağlarım, Damarımda gezen kansın ağacım. Beşiğimsin gül kundaklı bebekte, Göklerde uçuşan hür kelebekte, Türkiye'msin sevgi çarpan yürekte, Sen bizlerde bir cihansın ağacım. Toprak üstü bayrağımın direği, Denizlerin kayık çeken küreği, Defter kalem her ihtiyaç gereği, Sende, canlı, bir insansın ağacım. Çaldığım saz senin gövden taşıyor, Evim odam senin ismin yaşıyor, Güzel sanat, senle kültür coşuyor, Tarihinde selvihansın ağacım. Parklarımız (çevremizin) çimeni, Güzelliğin yeşil cennet yemeni, Seyreylerim sende her gün simanı, Sen bizlerde bedestansın ağacım. 310 Ormanımsın, kuşlar uçar dalında, Anılar rengini alır balında, Sevdalılar yaşmağının alında, Hikâyeler de destansın ağacım. Köyümün yeşili köylümün evi, Biter mi Nurşah'ın sendeki övü, Mevlam öyle vermiş aşkınla sevi, Âlemlerde bana bir eyvansın ağacım. (Tarih: 1998 Ağaç Dikme Bayramı Eskişehir)99. 177. TOPRAK SEVDASI Bu bir toprak sevdasıdır sevende, İnsan ona ermeyince bilinmez, Atın koşmuş dönüp duran düvende, Harmanını sürmeyince bilinmez. Her zerresi altın dağı taşında, İnsan için suyu ekmek aşında, Ömür boyu koştuğumuz işinde, Kendisini görmeyince bilinmez. Bu bir toprak sevdasıdır çekende, Hasat günü mahsulünü ekende, Mayasını teknesine dökende, Çiftçisine sormayınca bilinmez, Kış gelende keyifleri çattıran, Alıp baştan derdi gamı attıran, Ağızlarda gıdasını tattıran, Sofrasına varmayınca bilinmez. 99 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 166)’da da yer almaktadır. 311 Her canlının dünyasıdır canında, İnsan ondan hâsıl oldu kanında, Çok yiğitler sefer etti şanında, Savaşına girmeyince bilinmez. Tabiatın anasıdır kucağı, Kurulalı dünya köşe bucağı, İki cihan maksudunun ocağı, Huzuruna durmayınca bilinmez, Doğduğumuz öldüğümüz topraktır, Açtığımız solduğumuz topraktır, Aldığımız verdiğimiz topraktır, Derdin başa sarmayınca bilinmez, Yaylasını eker gelin kızları, Bir başkadır şu toprağın yazları, Âşıkları atıştırır sazları, Perdesine vurmayınca bilinmez. Aşık Nurşah, yeşil dağlar yazında, Mehmetçiği, gülen iki gözünde, Bu toprağın sesi oğlu kızında, Uğruna can vermeyince bilinmez. (09.12.1991 Perşembe Saat 15.00 Vezir Köprü. Köprülü Mehmet Paşa Kültür Sanat ve Spor Haftası 1-4 Ekim 1992 Perşembe Âşıklar Şöleni’nde sunduğu deyiştir)100. 178. TOPRAĞIM Senden gelir sana gider yolumuz, Canlı cansız senden bakar toprağım. Yaşattığın cennet Anadolu’muz, Senden arşa göğe çıkar toprağım. 100 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 168)’de de yer almaktadır. 312 Nerede bir ağaç gölgesi görsem, Oturup altına minderim sersem, Demleyip çayımı yufkamı dürsem, Ağzıma tat verir şeker toprağım. Çok dikkat ederim temiz tutarım, Mis gibi çevremde keyif çatarım, Güzel kırlarıma neşe katarım, Burcu burcu vatan kokar toprağım. Adını kalbime yazmışım dünya, Bülbülü söyleten gülde ki şeyda, Ölesiye canda çektiğim sevda, Âşıklar türkünü yakar toprağım. Veysel'in sazını duyarım sende, Anamın nasırlı elleri bende, Şehir şehir belde belde sinende, Güzellikler senden akar toprağım. Bakımını iyi verdik mi bizler, Temiz çevremizle gülümser gözler, Açılır göklerden yere denizler, İkindin gölgesin çöker toprağım. Hafta gelir pazar olur koşarız, Büyük küçük piknik zevkin yaşarız, Yaz boyunca kırlar dolup taşarız, Turistleri yurda çeker toprağım. Nerede olursak olalım canlar, Çevre bizden ilgi bekler insanlar, Ev okul bağ bahçe yol hamam hanlar, Varlığını senden döker toprağım. 313 Biz doğaya doğa bize muhtaçtır, Toprağı kazdıkça kökü ilaçtır, Tabiatımızda orman ağaçtır, Bayrağını burca diker toprağım. Nurşah'ım seninle olmuşum kardeş, Kurulalı dünya ölümsüzce eş, Sazımda sözümde parlayan güneş Senle şafağını söker toprağım. (T.C. Mamak Belediye Başkanlığı Halk Şairleri Şiir Yarışması’na katıldığı şiiridir. 1997 Ankara)101. 179. ÇİÇEĞİM Sevdalıyım sana dağların kuşu, Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim. Dört mevsimim sende bağrımın başı Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim. Oturursam nerede göl kenarına Yaslasam sırtımı dal çınarına, Susarım bir yudum su pınarına, İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim. Hele gökyüzünü seyre dalarken, Bir mektup okunur içim dolarken, Hasret dağına kendim salarken. Açtığım elimsin sen sır çiçeğim. Çıkarım yaylaya tarla başına, Bülbüller ötüşür seher taşında, Bir türkü tutturum gurbet yaşında, Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim. 101 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 168)’de de yer almaktadır. 314 Ey tabiat ana üstüne var mı? İnsan havam karam denizim der mi? Karacaoğlan Elif kızdan gider mi? Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim. Ormanım, yeşilim, çevrem, diyarım. Çobanda kavalın sesin duyarım. Sazımı çalarken sende doyarım, Seçtiği telimsin sen tar çiçeğim. Sende turnaları süzer gözlerim. Koyunlu kuzulu köyüm özlerim. Nurşah’ım gönlümde ömür gizlerim. Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim. (12.03.1997 Çarşamba Saat 23:15 Şehir Gazetesi’nde yayımlanmıştır). 180. KÖYÜM Yazın ne hoş olur yayla havası, Koyun kuzu yeşillikte meleşir, Açar cennet köyüm ceylan ovası, Gelin kızıyla oynar gülüşür. Sarı inek sağdı mıydı ki sütünü? Hele bir de kazımızın etini, Tutmaz hiçbir şey köyümün methini, Köyüm günden güne daha gelişir. Köylüyüm ben köyümüzün güzeli, Köyümüzü doğduğumdan gezeli, Sekiören Çardak köyüm ezeli, Nurşah köyüm gören hemen alışır. 3.1.9. Övgü/Güzelleme Âşık Nurşah’ın şiirlerinin büyük çoğunluğunu güzellemeleri oluşturmaktadır. Âşık şiirlerinde yaşadığı ve seyahat ettiği yerlerden, aile bireyleri ve tanıdıklardan, 315 kendinden ve başka âşıklardan, çeşitli meslek gruplarında, özel günlerden ve programlardan övgü dolu sözlerle bahsetmiştir. Ayrıca şiirlerinde Türk milletine ve Atatürk’ü güzellemelerde bulunmuştur. 3.1.9.1. Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 181. KÖYÜM ÇARDAK Gönlümdesin sen her zaman, İki gözüm köyüm çardak, Arzularım seni her an, Ana özüm köyüm Çardak. Gökdere'nin gök toprağı, Koca cevizin yaprağı, Yukarı köyümün bağı, Bitmez sözüm köyüm Çardak. Yayla yayla Nalapinar Arakdere ve Taşmanlar, Yazırdan gölete canlar, Mevsim yazım köyüm Çardak. Çalçı köyü Orbuk, Kozlu, Giderim ellerim sazlı, Mihalıçcık'tan avazlı, Özüm feyzim köyüm Çardak. Taslak bahçesiyle yöre, Kırkça, kızları Hondere, Nurşah, kızı gökten yere, Yürür izim köyüm Çardak. 316 (1986 Eskişehir)102. 182. GÜL GÜLCÜM GÜL GÜL SİLİFKE Nohudum tarlamda burçak, Gül gülcüm gül gül Silifke. Kuğular gölünde çiçek, Gül gülcüm gül gül Silifke. Gök suyundan çağlar koyu, Taş ucundan gelir boyu, Güzeller içinde toyu, Gül gülcüm gül gül Silifke. Keklik havanda kaşığın, Çalar söyler bak aşığın, Gönüllerde sarmaşığın, Gül gülcüm gül gül Silifke. Fıstık eken tarla boyu Gez dolaş gör Narlıkuyu, Cennet ve cehennem köyü, Gül gülcüm gül gül Silifke. Çadır otelinde kaldım, Dört bir yandan seyre daldım, Dürümünden lezzet aldım, Gül gülcüm gül gül Silifke. Ayranın soğuk içilir, Kaleden seyrin seçilir, Ne şu sevdandan geçilir, Gül gülcüm gül gül Silifke. 102 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 165)’te de yer almaktadır. 317 Yörük kızları yolunda, Örük saçları belinde, Yaylalarının yelinde, Gül gülcüm gül gül Silifke. Mayıs'ta bayramın olur, Dünyaca şenliğe gelir, Mutluluk yerini alır, Gül gülcüm gül gül Silifke. Ses yarışmaları başta, Folkloruyla dost barışta, Sevgisi var uçan kuşta, Gül gülcüm gül gül Silifke. Âşık Nurşah'ta bu turda, Az mı sazın çaldı şurda? Yanında kızı Binnur'da Gül gülcüm gül gül Silifke. (21-22 Mayıs 1987 Saat 21:00, Silifke Kültür ve Müzik Festivali Âşıklar Şöleni’nde Belediye Başkanı’ndan Teşekkür madalyası aldığı deyişidir. Âşık o gün Silifke'nin Yörük Kızı da seçilmiştir. Silifke)103. 183. İZMİR'İM Sevdalandım sana İzmir Denizinde yüzer oldum Firkat verdin bana İzmir Aşkın ile gezer oldum. 103 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 165)’te de yer almaktadır. 318 Akşamınla özlerimi Sabahınla gözlerimi Duyabilsen sözlerimi Seni günlük yazar oldum. Sen bende ben sende nehir Çarpan yüreğimde ahir Sevdim seni güzel şehir Şehirimden süzer oldum. Özlemin burnumda tüter Göreyim hasretin yeter Sevenler ömründe biter Toprağında tozar oldum. Şirin İzmir kavaklarım Söker ince şafaklarım Türkü söyler dudaklarım Nurşah sende güzâr oldum (17.06.1989 Eskişehir)104. 184. DÜNYANIN MERKEZİ Dünya'nın merkezi burda Nasrettin Hoca'yı görün. Acep Âşık Nurşah nerde. Nasrettin Hoca'yı görün. Bulabilse keşke izin? Nasrettin dedi mi sözün? Dünyayı görüyor gözün Nasrettin Hoca'yı görün. 104 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 62)’de de yer almaktadır. 319 Yarışması var Konya'da, Bende yakında orada Nasrettin Hoca nerede Nasrettin Hoca'yı görün. Mizahları derde derman Nerde Hoca'daki ferman Çalar sazı Nurşah Durman, Nasrettin Hoca'yı görün. (1990 Sivrihisar)105. 185. SENİN TÜRKÜN KÖYÜM BENİM Sazımda ki çalan türkü, Senin türkün köyüm benim. Gönlümün yeşeren mülkü, Senin türkün köyüm benim. Yaylalar kuzunu güder, Irgatın tarlaya gider, Hasat bayramını eder, Senin türkün köyüm benim. Peteğin yapar arılar, Soğuk pınarların harlar, Güneşin doğan baharlar, Senin türkün köyüm benim. Okullarda ki çocukta, Uçan kelebek böcekte, Bahçelerde ki çiçekte, Senin türkün köyüm benim. 105 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 79)’da da yer almaktadır. 320 Genç kızların emelinde, Çobanların kavalında, Ötüşür kuşlar dalında, Senin türkün köyüm benim. Sürer çiftin çiftçi baba, Harmanın savurur yaba, Anamın elinde çapa, Senin türkün köyüm benim. Köyüm methin, kolay bitmez, Anlatmakla sözün yetmez, Nurşah'ın aklından gitmez, Senin türkün köyüm benim. (23.031996 Cumartesi saat 15:00)106. 186. EVİM Çocuklarımın hülyası, Sıcacık bir yuvam evim. Gönüllerimin dünyası, Bin derdime devam evim. Yatağımda yorganımda, Mutfağımda balkonumda. Penceremde ve kapımdı, Dolaştığım ovam evim. Onsuz yerde hep naçarım, Kilidini ben açarım. Kanadında gün geçerim, Şu elimde sıvam evim. 106 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 164)’te de yer almaktadır. 321 Baba ocağımdan geldim, İlk bu evde yüzüm güldüm. Gelinliğim burda bildim, Geçimimde davam evim. Adım kalsın bu kapıda, Canım çıksın bu kapıda. Eşim ile bu kapıda, Sonsuzluğa revam evim. Nurşah, didindiğim özüm, Alın akı ömür yüzüm. Sende açtım ilk şu gözüm, Mezara dek duam evim. (15.01.1990 Eskişehir)107. 187. CAN OKULUM Ana gibi sıcaksın sen, Benim güzel can okulum. Varlığımda ocaksın sen, Benim güzel, can okulum. Sende buldum özce varım, Sensin benim cihan yârim. Geleceğe güzel varım, Benim güzel, can okulum. Cahillere öğüt veren, Öğrenene kanat geren. Huzurluyum sende her an, Benim güzel, can okulum. 107 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 84)’te de yer almaktadır. 322 Övüncümsün hep benimle, Çalışırım derslerimle. Başarım öğretmenimle, Benim güzel, can okulum. Her kitabın ayrı hülya Okuyan da başka dünya Anlayanda geniş derya Benim güzel, can okulum. Sende buldum ilim, dalım, Arı gibi gülde balım. Menzilinde giden yolum, Benim güzel can okulum. Marşımda yüce istiklal, Bayrağımda özce hilal. Der Nurşah sende istikbal, Benim güzel can okulum. 188. İSTANBUL'DA BİR SİRKECİ Ben de vardım ben de erdim, İstanbul'da bir Sirkeci. Âşıklar yuvası gördüm, İstanbul'da bir Sirkeci. Köşesinde bir otel, han, Kimler gelip gitmiş ki can, Veysel'den tut bugüne ben, İstanbul'da bir Sirkeci. Meşhur sütü tavuk suyu, Garibana sıcak çayı, Âşıklara hayat boyu, İstanbul'da bir Sirkeci. 323 Sevgiye can orda yatar, Ayrılıklar orda biter, Dertli sazlar orda öter, İstanbul'da bir Sirkeci. Seyreyledim bir cihanı, Nurşah tanıdım can canı, İstanbul'da bir Sirkeci. Öter acı kuşlar hanı, (Sultan Ahmet Kültür Şenlikleri’nde sunduğu deyiştir. Tarih: 20.06.1985 Cumartesi, Sirkeci/ İstanbul Söz-müzik kendisine aittir)108. 189. BİZE GÜZEL KASTAMONU Gül elinden açtın bir gül, Bize güzel Kastamonu. Kasta, kızdan adına il, Bize, güzel Kastamonu. Şehitler başında kale, Anahtarın aldın ele, Bir çift bakan gözden sıla, Bize güzel Kastamonu. Kırklar çeşmesinde başın, Şeyhler ocağında yaşın, Tarihini yazmış taşın, Bize güzel Kastamonu. Yeşil örtü giymiş dağlar, Ay yıldız içinde çağlar, Çardağını çekmiş bağlar, Bize güzel Kastamonu. 108 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 72)’de de yer almaktadır. 324 İbadet kozasın dokur, Ezanlar seherle şakır, Ululardan yüce fikir, Bize güzel Kastamonu. Fatihlerine söz yetmez, Fetihlerinden göz gitmez, Başarın saymakla bitmez, Bize güzel Kastamonu. Atatürk, gülümser gözün, Dünyaya bedeldir sözün, Cephelerden ışır yüzün, Bize güzel Kastamonu. Şapka devri icat oldu, İnkılapta yerin aldı, Kılık kıyafetin buldu, Bize güzel Kastamonu, Göklerde İstikbal süzdü, Dillerde marşını dizdi, Mehmet Akif Ersoy yazdı, Bize güzel Kastamonu. Demekle bitmez savaşı, Kurtuluşun sevinç yaşı, Cumhuriyetin kardeşi, Bize güzel Kastamonu. Kanlı dere kelle baş Atmışız düşmana taşı, Adımız Türk vatandaşı. Bize güzel Kastamonu. 325 Aldı düşmanlardan öcü, Anaların başlar tacı, Namınla Şerife bacı, Bize güzel Kastamonu. Türk kadını gözüm dedi, İşte oğlum kızım dedi, Nurşah'taki sazım dedi, Bize güzel Kastamonu. (Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti tarafından organize edilen Atatürk'ün Kastamonu'ya Gelişleri, Şapka ve Kıyafet İnkılabının 60. yıldönümü nedeniyle Âşıklar Şöleni’nde Başarı ile ödüllendirilen belge, gümüş madalya ve plaket aldığı deyiştir. Tarih: 27.05.1985 Saat: 21.00)109. 190. BOĞAZİÇİ Sularında mavi rüzgâr Sızar gider Boğaziçi Doğayı okuyor ezber Süzer gider Boğaziçi. Topkapı Harem'den bakar Masmavi Akdeniz akar İnsanı kendine çeker Uzar gider Boğaziçi. Çamlıca'dan yürür yolu Üsküdar'dan eser yeli Selimiye'den Rumeli Gezer gider Boğaziçi. 109 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 167)’de de yer almaktadır. 326 Anadolu yurdun kolu Yurt içinde sevgi dolu Aşkın dili Türk'ün gülü Yüzer gider Boğaziçi. Gözlerim seyrine daldı Beni kartalına saldı Nurşah'ım sazını çaldı Yazar gider Boğaziçi. (21.07.1985 Gülhane Parkı/ İstanbul)110. 191. ANTALYA Tabiatın kucağında Gördüm yeşil bir Antalya Deniz sahil bucağında Hoş serin bir yer Antalya. Mor üzümün döker salkım Huzurludur senle halkım Sevdim gönlümdeki mülküm Güzelliğin gör Antalya. Hele meşhur portakalı Kültüründe çeşni dalı Dünyaca turistin yolu Altından bir nur Antalya. Kemeraltı deniz boyu İçtik orda gönül çayı Ozanlar bayramı, toyu Çalsın sazlar vur Antalya. 110 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 85)’te de yer almaktadır. 327 Nurşah'ım tarihi belde Kokusu var açan gülde Ülke ülke festivalde Mihmanıyla gür Antalya. (21.09.1985 Antalya)111. 192. ADIYAMAN Maraş üstü yolun vardık Adıyaman adı yaman Kahta'da program verdik Adıyaman adı yaman. Kültürünün bahçesinde Âşıklar eğlencesinde Sporcular gecesinde Adıyaman adı yaman. Gezdik, gördük, çaldık, coştuk Gönüller dağını aştık İlçelerini dolaştık Adıyaman adı yaman. Reis Beyi önder oldu Mihmanlık bir anı kaldı Ozanlar sazını çaldı Adıyaman adı yaman. Su İşlerinin hürmeti Beş günü verdi hizmeti Bize değeri kıymeti Adıyaman adı yaman. 111 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 120)’de de yer almaktadır. 328 Müzesin ziyaret ettik Tarihi yerlere gittik Sazlarımızla anlattık Adıyaman adı yaman. Besni'ye de vardık gördük Kalesi'nde mola verdik Nemrut dağlarına erdik Adıyaman adı yaman. Atatürk Barajın gezdik İlhamla şiirler yazdık Defne yapraklanın dizdik Adıyaman adı yaman. Güneşin seyrinde bağı Batar doğar Nemrut Dağı Nurşah güzelliğin çağı Adıyaman adı yaman. (01.05.1987 Adıyaman Âşıklar Şöleni)112. 193. ESKİŞEHİR Mevsimlerin koynundan gül, Anadolu'm Eskişehir. Tarihlerden yüce bir il, Anadolu'm Eskişehir. Nice şehitlerin yeri, Seyitgazi derler eri, Yunus Emre'm başlar Pir'i, Anadolu'm Eskişehir. 112 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 126)’da da yer almaktadır. 329 Turizmden çeker bir yol, Lüle taşı başta sembol, Kaynağı var madeni bol, Anadolu'm Eskişehir. Ertuğrul Gazi'nin adı, Nasrettin Hoca'nın yadı, Mizahların ağız tadı, Anadolu'm Eskişehir. İnönü'den Sakarya'dan, Duy Afyonkarahisar'dan, Mihalıççık, Sivrihisar'dan, Anadolu'm Eskişehir. Ilıcalardan akarsın, Türlü şifadan bakarsın, Mormenekşeler kokarsın, Anadolu'm Eskişehir. Şeyh, Şahabettin yar kulu, Edebalim bir can ulu, Yeşil türbelerin yolu, Anadolu'm Eskişehir. Kültür çağımın, yazları, Folklor oynar genç kızları, Çalar zeybeğin sazları, Anadolu'm Eskişehir. Köprübaşım ada bir yer, Bademliğin gez de bir gör, Karapınar'dan seyrin ver, Anadolu'm Eskişehir. 330 Camilerinden akar nur, Kalabak suyunu iç bir, Duydunuz mu kili meşhur, Anadolu'm Eskişehir. İki Eylül adın okur, Teknoloji ilmin dokur, Açık öğretimde fikir, Anadolu'm Eskişehir. İç sınır yurtlar dolanı, Ön gelir hava alanı, Düşündürür anlayanı, Anadolu'm Eskişehir. Nurşah der ilk müjdem kadın, Böyle yazdım zafer adın, İl içinde, birdir yad'ın Anadolu'm Eskişehir. (02.09.1984, Eskişehir, Eskişehir'in Kurtuluşu Saat:10:00). 194. KÜTAHYA'M Vardım içtim suyun şerbet, Benim güzel can Kütahya’m. Sevdim seni bende gurbet, Güler yüzlü can Kütahya'm. Aşkın vurdum telde saza, Seni bende çöze çöze, Dört bir yanın geze geze, Yaşadığım gün Kütahya'm. 331 Kaplıcalarında şifa, Şark köşende tarih sefa, Muhabbetin dilde vefa, Ne şirinsin sen Kütahya'm. Kalenden seyrine vardım, Kahramanlarını gördüm, Sazım ile seni sordum, Ozan kızın ben Kütahya'm. Harlek'inde bülbül sesi, Tabiatın gülde hissi, Sevdanın solur nefesi, Unutulmaz an Kütahya'm. Kütahya'nın baş sembolü, Çinilerin dünya yolu, Gelen turistinle dolu, İlden ile ün Kütahya'm. Hisar'lı Ahmet, konuştuk, Açtık heykelini coştuk, Şiiriyle dolduk taştık, Özümüzde yön Kütahya'm. Ömür yaprağında koza, Seninle kavuştuk yaza, Selam verdin yardan bize, Kültürümde fen Kütahya'm. Porsuğundan taştım gider, Dağlarında talim eder, Nurşah'ı aşkınla güder, Bir içinde bin Kütahya'm. 332 (Hisarlı Ahmet Heykelinin açılışı, 04.05.1990 Cuma. 07. Haziran. 1990 Perşembe, Saat: 19.00, Kütahya)113 195. SEKİÖREN MEŞHUR BAŞI TÜRLÜ YEMEK ÇEKER AŞI Sekiören meşhur başı, Tarhanadan çeker kervan, Önde gider bulgur aşı, Çalışana olsun derman. Bağdan yaprak ince sarma, Tepsilerde sarı burma, Baklavasın gelde yorma, Nasıl da hayalin kurman. Sac üstünde cızlaması, Yumurtalı bazlaması, Hele yağlı gözlemesi, Katlayıpta nasıl dürmen. Bir de yayık yağını sür, Ekmeğinin katını dür, Isır babam habire bir, Acım ben başına varman. Patlıcandır pekmezi, Erik pestili ezmesi, Göveç yüzü höşmerlisi, Midelerde sürer harman. 113 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 106)’da da yer almaktadır. 333 Keyifler çatar tiriti, Oynatır aslan yiğiti, Ayvasından al öğütü, Ona vitamini sorman. Ne dinler padişah, kadı, Baş tacını giymiş dutu, Pirinç bamya kadınbudu, Sakın yerken boyun burman. Kaynar bulguru mısırı, Serin şöyle der hasırı, Çitemiktir onun sırrı, Göllesinde dostlar ferman. Mercimekli dolamacı, Eksik olmaz bulamacı, Kesme hamur ve güllacı, Kaşıkları nasıl vurman. Tablasında katmerlisi, Nişastadandır peltesi, Kara helvadan telvesi, Ağızlarda nasıl sarman. Sıcak soğuk ad eyledik, Cümlemize tad eyledik, Buyursunlar gel eyledik, Nurşah'dan bir çağrı durman. (16.04.1979 Pazartesi, Mihalıççık- Sekiören Köyü)114. 114 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 104)’te de yer almaktadır. 334 196. GÜZEL Hele alın giymiş gezer, Güzel, güzel, güzel, güzel. Ay cemalin nura bezer, Güzel, güzel, güzel, güzel. Nasıl da benzemiş güle Sekip gelir keklik hele Bu yar bizim eve gele, Güzel, güzel, güzel, güzel. Bolu'nun Boran dağları, Yeşil çimendir, bağları. Köroğlu gibi çağları, Güzel, güzel, güzel, güzel. Dertli'den yoluna bakar, Sularını gördüm akar. İçine nurları döker, Güzel, güzel, güzel, güzel. Nice illeri dolaştım, Kastamonu'dan yol aştım. Samsun diyara ulaştım, Güzel, güzel, güzel, güzel. Ereğli'nin yolu başka, Adapazar daldım aşka. Bursa'dan yeşilim köşke, Güzel, güzel, güzel, güzel. Kara tiren dumanında, Yalova'nın limanında. İstanbul'un dört yanında, Güzel, güzel, güzel, güzel. 335 Maraş üstü yolu aldım, Diyarbakır'da saz çaldım. Adıyaman'ında kaldım, Güzel, güzel, güzel, güzel. Verdim sazım ile savaş, Gaziantep yavaş yavaş. Kayseri, Develi, Ulaş, Güzel, güzel, güzel, güzel. Ankara Başkent'ten yolu, İzmir'den esdirdim yeli. Gezdim pek çok böyle ili, Güzel, güzel, güzel, güzel. Erzincan'a doğru durak. Van'a gidiyorum ırak, Çorum ile Sivas'a dek, Güzel, güzel, güzel, güzel. Konya, Karaman'ı buldum, Silifke'nin kızı oldum. Mut'da Karacoğlan geldim, Güzel, güzel, güzel, güzel. Manisa, Şarkışla'dayım, Gezginciyim dünyadayım. Eskişehir'den adayım, Güzel, güzel, güzel, güzel. Mihalıççık Nurşah kızı, Konuşturan mevla bizi. Çalınır her ilde sazı, Güzel, güzel, güzel, güzel. 336 (1987)115. 197. BATTALGAZİ Ertuğrul Gazi’den geldim, Selam sana Battalgazi. On Eylül yolunu aldım, Selam sana Battalgazi. Aşkarın izinde dağlar, Malatya'ya doğru bağlar, Aşkın dünyaları çağlar, Selam sana Battalgazi. Cengaverimiz ezeli, Şu toprakları gezeli, Elenor'unun güzeli Selam sana Battalgazi. Seyitgazi'm kesik başlar, Erenlerden döktüm yaşlar, Verdin şurda çok savaşlar, Selam sana Battalgazi. Külliye’nden ışır yüzün, Kabrinde ziyaret izin, Çalar sazın Nurşah kızın, Selam sana Battalgazi. (10. 09.1990 Saat: 10.20 Seyitgazi'de Seyyidbattalgazi Şenlikleri’nde sazı ile çalıp söylediği deyiştir)116. 115 116 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 150)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 84)’te de yer almaktadır. 337 198. MİHALIÇÇIK Gönüllerin sultanısın, Ömrüm balı Mihalıççık. Yunus Emre'm ikbalısın, İlmin dalı Mihalıççık. Ömerköy'de gölün başı, Altın toprağı ve taşı, Hele meşhur var'ya kışı, Yazın alı Mihalıççık. Kartal tepesinde düğün, Az mı senin ile öğün, Düşmanları çektiğin gün, Yurdun şalı Mihalıççık. Tarihlerin sonsuz izi, Türkiye'min gönül gözü, Bilenler konuşur sözü, Dünya dili Mihalıççık. Dağların yeşillik orman, Geyikler, içinde harman, Ağız tadı yaprak sarman, Ana eli Mihalıççık. Bazlaman mayanda kopar, Çobanın ateşin yakar, Sakaryan çağlayıp akar, Yunus yolu Mihalıççık. Kalburcudan öter kuşlar, Madenin kömürün işler, Nurşah kız hep seni düşler Yıllar yılı Mihalıççık. 338 (26.01.1985 Cumartesi Saat: 13.00, 06.05.1986 Mihalıççık Cumhuriyet alanında Yunus Emre Haftası nedeniyle çalıp söylediği deyiştir)117. 199. SEKİÖREN BİZİM KÖYÜN Dolambaçlı dik yolları, Sekiören bizim köyün, Türlü meyve dut dalları, Sekiören bizim köyün. Deresinde güzel bir çay, Keklikleri seker boy boy, Çevresinde cennetten ay, Sekiören bizim köyün. Yaylasını hele bir gör, Söğütlük hem serin bir yer, Güzelliğine gel bir er, Sekiören bizim köyün. Etrafında hoş çamızlar, Düğününde güzel kızlar, Geceye lamba yıldızlar, Sekiören bizim köyün. Göletlesi köye bakar, Pınarından soğuk akar, Bağ bahçesi sümbül kokar, Sekiören bizim köyün. 117 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 101)’de de yer almaktadır. 339 Yalınız çam kargı eki, Zengin kaynak meyve yükü, Adı Sakarı'nın bükü, Sekiören bizim köyün. Saymak ile ismi bitmez, Eren'lesi gözden gitmez, Evliyasına söz yetmez, Sekiören bizim köyün. Hoş lezzeti taze börek, Fırınında pişmiş çörek, Doyulmaz tadını görek, Sekiören bizim köyün. Meler oynar kuzuları, Bahar verir gül yüzleri, Bulgur çeker genç kızları, Sekiören bizim köyün. Ne ararsan var turuncu, Yetişir iğde pirinci, Nurşah'ım pek çok övüncü, Sekiören bizim köyün. (16.04.1979 Pazartesi, Sekiören Köyü)118. 200. DOĞDUĞUM YER MİHALIÇÇIK Kulakların çınlatayım, Doğduğum yer Mihalıççık, Hikayeni anlatayım, Doğduğum yer Mihalıççık. 118 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 102)’de de yer almaktadır. 340 Kekik kokar yaylaları, Al gelincik tarlaları, Soğuk akar pınarları, Doğduğum yer Mihalıççık. Kuş oldum kanadım açtım, Kartal tepesinden geçtim, Kalburcuya doğru uçtum, Doğduğum yer Mihalıççık. Köyümüzün adı çardak, Doldu gönlüm bardak bardak, Gökdere'den seyrine bak, Doğduğum yer Mihalıççık. Sekiören köyüm gördüm, Otuz yıldan sonra vardım, Eş dost hal hatırın sordum, Doğduğum yer Mihalıççık. Maden, elin özlemişim, Kavak'tan yol izlemişim, Bahtiyar'ın gözlemişim, Doğduğum yer Mihalıççık. Gelin gittiğim üç başlı, Gözlerim öykünle yaşlı, Büyüdüğüm yazlı kışlı, Doğduğum yer Mihalıççık. Âşık Nurşah, methin bitmez, Bülbüller boşuna ötmez, Gurbette hayalin gitmez, Doğduğum yer Mihalıççık. 341 (Yazılış tarihi: 2 Ocak 1994 Pazar Eskişehir. 14 Haziran 1998 Saat 13:00 Mihalıççıklılar Yardımlaşma ve Dayanışma Demeği ve Mihalıççık Kalburcu Şenlikleri, Sevelim Sevilelim Kalburcuda Buluşalım Programı’na katıldığı deyiştir)119 201. KÜLTÜR SARAYINDA SARAY Sanat elde el, hünerde, Genç, kızlar yününü tarar, Durmaksız kirmanın döner, Nakışlı çorabın örer. Ak namazla dokur ana, Başı yazma eli kına, Dizi bağlı kızlar suna, Kırka'nın halayın döner. Çifteler Han, yıldızları, Saya giysili kızları, Mani türkülü sözleri, Nakışlı kilimin dürer. Yavuklu heybesin dokur, Heyal yıldızını okur, Tarih aynasından fikir, Dünyaya ününü serer. Tezgâhında kilim bağı, Aynalı ceviz sandığı, Yuva dilinin membağı, Gelinin evine iner. 119 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 163)’te de yer almaktadır. 342 Alpu'nun meşhur savatı, Değerin güçlü sanatı, İlimizin ihracatı, Amerika'dan yol sürer. Gelini kızında takı, Alının parlayan akı, Gümüşün ganimet yükü, Yüreklere aşkla girer. Mihalıççık ve Gürleyik, Bülbülleriyle gürleyip, El sanatın sergileyip, Gönüllerde gülün derer. Elde dokumasın serin, Çarşaf peşkirini görün, Pul pul çevresini dürün, Yazmalarında bin hüner. Sarıcakaya'dan başı, Taycı'lardan lüle taşı, Bozaniç'ten altın işi, İlimiz temsilin sunar. Koza ipeği sembolü, Bey, yaylanın ince yolu, Keçesinde yeşil halı, Pırıl pırıl gözde yanar. Eldiveni işinde tek, Rengi arıdan bal petek, Çadırda kılçanı ipek, Taa insanın için sarar. 343 Taycı'ların divanesi, Ünlü kabak kemanesi, Ağacından işlemesi, Elden oymasında mimar. Yorganıyla resim süsü, Geyiklerin motiflisi, Müzemizin can sergisi Cevherinle bizi anar. Saymakla bitmez sevgisi, Gerçekten Allah vergisi, Kültür sarayında sesi, Milli folklorumda diyar. Elbet yerini alacak, Bu yerler ilçe olacak, Kırka, Mihalgazi bucak, Halkı valimizden umar. Han'a da gelecek sıra, İlimiz bir Çukurova, Anlatımı bitmez doğa, Söz muhabbetinde onar. Sergilerle sergilendik, Can içinden vergilendik, Bir yaşamdan görgülendik, Asırlardan yüce çınar. Nurşah'ım gül bahçesinde Açılan el, bohçasında, İlleriyle çehresinde, Bakın tarihiyle pınar. 344 (21.09.1989 Cumartesi Eskişehir Beyaz Altın Festivali Sergisi’nde âşığın sazı ile çalıp söylediği şiiridir)120. 202. KEKLİK KOKAR DAĞLARI Gürleyik köyü bağları Keklik kokar dağları Tarihin altın çağları Mihalıççık’ın Gürleyik. Yolu konağından geçer Sevgi eker sevgi biçer Orada güller başka açar Mihalıççık’ın Gürleyik. Su festivalinde bahar Her yerden insanlar yağar Kültürü biçilmez değer Mihalıççık’ın Gürleyik. Al kirazı baldan şeker Yeşil baklasını döker Can yemeklerini çeker Mihalıççık’ın Gürleyik. Sofrada biberi tuzu Hünerli gelini kızı Ozanda söyletir sazı Mihalıççık’ın Gürleyik. Hacel dağlardandır soyu Yunakın akarsuyu Oynar kavalında toyu Mihalıççık’ın Gürleyik. 120 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 86)’da da yer almaktadır. 345 Toprağın özünde sevda Sinesinde yatar dünya Bülbülün sesinde şeyda Mihalıççık’ın Gürleyik. Kanatlar çırpar kuşları Sert geçer biraz kışları Anaların nakışları Mihalıççık’ın Gürleyik. Yolun aksirat tepesi Ali Paşa’nın türbesi Ziyaretlerin beldesi Mihalıççık’ın Gürleyik. Nurşah köyümüz der yazar Allah değdirmesin nazar Ellerde çorabım gözer Mihalıççık’ın Gürleyik. (Gürleyik Dergisinde yayınlanmıştır). 203. GÖREN SEVER SENİ İZNİK Benim gibi âşık olur, Gören sever seni İznik. Görmek için yolun alır, Gören sever seni İznik. Orhangazi dede yurdu, Bizlere otağın kurdu, Sevgi nişanını vurdu, Gören sever seni İznik. 346 Yeşil dağların başında, Destanı mezar taşında, Barışı uçan kuşunda, Gören sever seni İznik. Dört kapında seni buldum, Bursa’ndan feyzini aldım, Beldende sazımı çaldım, Gören sever seni İznik. Kuzeyde samanlı dağlar, Güneyinde avdan bağlar, Anısında tarih çağlar, Gören sever seni İznik. Virajlı gider yolların, Sıralı zeytin dalların, Doğayla açmış kolların, Gören sever seni İznik. Güzeller yüzer gölünde, Bülbüller şakır dilinde, Turizmin sembolünde, Gören sever seni İznik. Kiraz yetişir ovanda, Turistler gezer yuvanda, Büyüleyici sevdanda, Gören sever seni İznik. Seyrettim oluklarını, Tatlı su balıklarını, Çınlattım kulaklarını Gören sever seni İznik. 347 Bir de müzelerin gezdim, Çini fırınların süzdüm, Oturup şiirin yazdım, Gören sever seni İznik. Turkuazda nakışında, Yeşil mercan bakışında, Manilerin yakışında, Gören sever seni İznik. Türbeler birbirin izler, Sarı Saltuk ve Kırgızlar, Ziyaretindeyiz bizler, Gören sever seni İznik. Motellerin gezen şaşar, Bir gelen bir daha koşar, Yazlık evlerinde yaşar, Gören sever seni İznik. Marmara gözlerin kaşın, Ticaret toprağın taşın, llık geçer bahar kışın, Gören sever seni İznik. Gönlümde güllerin açtı, Bahar çiçeklerin saçtı, Bu Nurşah badeni içti, Gören sever seni İznik. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 204. SİLİFKE Yaylaların yeşil çekmiş yuvadan Yollarında cennet yaşar Silifke İnişin var bir başkaca ovadan Dallarında hikmet yaşar Silifke. 348 Gökten mavi, aydan ipek bakışın Tülden beyaz, renkten kiraz nakışın Nazlı çehre koydan cana akışın Sallarında bir yat yaşar Silifke. Çok güzele ihsan olmuş ün, şanın Çok Ozana ilham olmuş bostanın Çok sevene tarih olmuş destanın Kollarında gurbet yaşar Silifke. Gezdi gördü, oldu Nurşah hayranın İçti meşhur olan soğuk ayranın Anlatmakla bitmez güzel seyranın Kullarında hürmet yaşar Silifke. (1987 Silifke Uluslararası Kültür ve Sanat Şenliği Âşıklar Şöleni)121. 205. KARADENİZ'E Her bir köşesini dolaştım gördüm, Gönüller vermişiz Karadeniz'e. Uğrunda cihanın aşkına erdim, Yürekler sermişiz Karadeniz'e. Altından toprağı, taşından inci, Sevdalısı olmuş kocası genci, Paylaşırken insan onda sevinci, Haz'zını sormuşuz Karadeniz'e. Fatih, sultanım der Sur'larında sır, Tepelerden doğan güneşinde nur, Türkiye'nin kalbi ezelinden hür, Boz atlar sürmüşüz Karadeniz'e. 121 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 128)’de de yer almaktadır. 349 Trabzon, tacını giymiş başlarda, Adını okudum yazan taşlarda, Gözlerin bebeği akan yaşlarda, Goncalar dermişiz Karadeniz'e. Bunca güzelliğe sahip onurda, Atatürk'ü görür gözlerim burda, İzlerken Samsun'u kalkan vapurda, İmrenip durmuşuz Karadeniz'e. On dokuz mayısı ömür yaşında, Bayrağının rengi uçan kuşunda, Genç Cumhuriyeti temel taşında, Zamanlar örmüşüz Karadeniz'e. Yeşil yaylaların gülen gözleri, Dededen nineden kalan izleri, Çınlar kulaklarda hâlâ sözleri, Kanatlar germişiz Karadeniz'e. Akçakoca, Hopa, uzanır boyu, Dalgalanır gider yârlarda koyu, Evreninde hora teperken toyu, Kınalar karmışız Karadeniz'e. Bir başka coşkudur mevsim yazında, Nâmeler dökmüşüz gönül sazında. Bulutlar çözülür oğlu kızında, Çeyizler dürmüşüz Karadeniz'e. Karşılıklı mani atışır diller, Peştamal dokurken neşeli eller, Doğayı süsleyen arzu emeller, Meka.ânlar kurmuşuz Karadeniz'e. 350 Şebinkarahisar'ı candır cana, Mihmanı olmuştum bir zaman ona, Elde sazı ile dolaşan ana, Meraklar sarmışız Karadeniz'e. Ordu, Ünye, Fatsa, Giresun, Rize, Mavi boncuğudur Aksu'dan bize, Martılar gelirken göklerde göze, Boyunlar burmuşuz Karadeniz'e. Çekti mi kemençe, Tulum, havası, Bülbül seslerini kaplar yuvası, Uşaklar elinde balık kovası, Bilekler yormuşuz Karadeniz'e. Madeni, kömürü, Karaelması, Fındık, Tütün, Çayı helvası, Balını kovandan hoştur bölmesi, Cenklerden ermişiz Karadeniz'e. Selam Mehmetçiği, şehit, gazisi, Havada, karada sonsuz arzusu, Der, Nurşah, derindir bitmez mâzisi Nişanlar vurmuşuz Karadeniz'e. (2003 Giresun Şebinkarahisar 8. Hikmet Okuyar Yarışması’nda, Türkiye genelinde 2. lik ödülüne layık görülen şiiridir.) 206. ESKİŞEHİR YUNUS'TAN SELAM BARTIN'A Söylenirsin türkü türkü, dillerde Yeşil Bartın, güzel Bartın, şen Bartın Bir başka kokun var esen yellerde Yürekten insana kardeş, can Bartın. 351 Dört tepeden gelin olmuş bakarsın Eflani'den Bartın deren akarsın Toprağından yere altın dökersin Amasra'dan doğup gelen gün Bartın. Sandallarda sefan vardır gezilir Karadeniz boydan boya süzülür İllerden illere ismin yazılır Tarihler aşkıyla coşan can Bartın. Bakacak tepesi seyirin verir Dört mevsim içinde baharın bürür Dostluk saçağında buzların erir Görmedim böyle bir güzel ben Bartın. On sekiz nisanda Gaziler günü On iki divanda merkezdir ünü Tarif etsem azdır ne kadar seni Şu cihanda adı büyük ün Bartın. Parthenios'tan ismini aldı İlim irfan ile menzile daldı Ozanlar şairler gönlüne doldu Bir değil methiyen yarda bin Bartın.. Gemicilik başta gelir ünvanın Camiler, hamamlar, şadırvanların Köprüler, konaklar, hanlar yılların Güzellere sevda olmuş yan Bartın. Deniz ile kumu namını verir Güzelce Hisar’dan sahilin görür Çakmaz, İnkumu'dan yolların yürür Ilık ılık esip giden yön Bartın. 352 Taş kömür, kereste, demirin başta Zengin sanayinle varsın her işte İhracatın ile alış-verişte İçten dışa taşıp giden an Bartın. Pek çok tarihlerden ismini aldın İlim irfan ile sazını çaldın Ozanın şairin yanında buldun Kültürümde nakış nakış fen Bartın. Giysilerin şalvar, cepken, bindallı Al yazman var, yağlık, peşkir, güldallı Tül işlersin siyah beyaz endamlı Gergefinde arşın arşın, en Bartın. Aladağ'da Ebuderdâ türbesi Tarifini kolay değil vermesi Hıdırellez günü taşar çevresi Şişli kebabında durma, dön Bartın. Orman gülü defne, ardıç ağacı Güzel kızların var başların tacı Orduyerin pazarınla kul harcı Sofranda bol çeşidini yen Bartın. Çiçekten al al döktürür dalı Arılar kovanda yaptırır balı Şenlik düğün bayram gör festivali Fetihlerin gözden gitmez dün Bartın. Gelin kanlı ırmak sırrın çözelim Bir de çilek festivalin gezelim Fatihler, Fetihler ismin yazalım Aşıkların çalar sazı sen Bartın. 353 Bugün cennet güzel bir Anadolu Cumhuriyet işli ömründe yılı Onun eseriyiz ve onun gülü Selam Atatürk'ten hey cihan Bartın. Nurşah kız böylece noktalar sözü Al bayrak estirir gönlünde özü Türkiye'si il, il çaldığı sazı Türk’üz Türk ‘lük bizde şeref şan Bartın. (16. 02. 1989 Eskişehir)122. 207. MALATYA’M Seni gördüm uçup giden kuşlarda, Hikâyelerin var dolu Malatya’m Silinmeyen koca tarih düşlerde Çok gurbetçilerin yolu Malatya’m Al yeşil geyinmiş taşarsın Fırat, Sevdası canlarda yaşarsın murat, Yiğitlerin sende koşturdu kırat, Şahlanan dağların yeli Malatya’m. Seyit Battal Gazi gibi oğlun var, İsa’mın kılıcı namında diyar, Türklüğün destanı gönüllerde yar, Kalplerde yaşayan yılı Malatya’m. Analar avcunda solmayan kına, Kanın sıcak mihman gelen insana, Dostluk pekiştirmiş sevgiden yana, Muhabbet bağının dili Malatya’m. 122 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 116)’da da yer almaktadır. 354 Kaplıcalarından şifalar akar, Âşıklar sazında türkünü yakar, Güzeller bağında fidanlar diker, Her gencin emeli gücü Malatya’m. Doğayı kucaklar toprağın taşın, Yufkanı dürdürür bulgurda aşın, Bir başka güzeldir baharın kışın, Toroslar örtünmüş tülü Malatya’m. Beydağlarının can beldesi gözde, Osmanlısı Kılıç Aslanı özde, Hitit, Roma'lıdan ismin var bizde, Uzanıp gelen yar kolu Malatya’m. Kömürhan Köprüsü ay ile gündüz, Nice geçip giden ayaklardan iz, Cumhuriyetimde parlayan yıldız, Şehitler, gaziler ile Malatya’m. Kayısınla taştı ünün dünyaya, Bülbülü söylettin gülde şeydaya, Çıkar güzelliklerin bir yaylaya. Çiçeği burnunda alı Malatya’m. Mestikardan indim sultan suyuna, Baktım gelir yârin selvi boyuna, Davullu zurnalı çıkmış boyuna. Halay çekip gelen eli Malatya’m. Üç etek giyinmiş kutmadan kumaş, Tepesinden doğar kızların güneş, Ayağı yemenli çeçen oynar hoş. Örtük saçlar sarmış beli Malatya’m. 355 Nisan yağmurların boşalır gökler, Leylek dağlarından çarpar yürekler, Mesirelerinde oynar bebekler, Kültür bahçesinin dalı Malatya’m. Yedi dağ çiçeği obandan bakar, Aslan Tepesi'nden Lar pınar akar, Altını gümüşü pulu Malatya’m. El sanatlarında Çelikhan kokar. Kurular çeşninde mihman sofrası, Malatya tavası Helle çorbası, İçli köftesiyle türlü dolması, Ağızlar tadında balı Malatya’m. GAP'tan aştın gider bugün boyunu, Öyle bol vermiş ki Mevlam suyunu, İçmek işlerim bir bardak çayını, Varise kısmetin geli Malatya’m. Çil kekliklerinin yaylımın görem, Birde sazım ile methiyen verem, Geliniyim bu il, benimde yörem, Eskişehir'inden ili Malatya’m. Doğu Anadolu'm yeşil beldesi, Al bayrağın rengi Türk'ün sinesi, Anılırsın on üç Şubat'ın sesi, Anlatmakla bitmez ulu Malatya’m. Temmuz çiçeğini dökmüş dağlara, Üzümünü yiyem çıktım bağlara, Döndüm de bir baktım geçen çağlara, Leyla' dan Mecnun'a çölü Malatya’m. 356 Veliler diyarı şair yazarı, Darende'n bir ayrı canlar güzarı, Kızılca çamların esen rüzgarı, Ozanlar sazında teli Malatya’m. Ezan sesleriyle ağaran şafak, Görünür içinde dağların Nurhak, Gönülden gönüle yol alan merak, Kerem'den Aslı'ya kötü Malatya’m. Yama dağlarında otlar kuzular, Kucağı çocuklu gezer tazeler, Asker etmiş yarin görem arzular, Gözlerde biriken, gölü Malatya’m. Bir sevdasın türkü türkü bitmeyen, Bu kadar söz ile bende yetmeyen, Bilmez, seni ince ince tütmeyen, Yürekler içinde şolu Malatya’m. Yeni Malatya'sı lale sümbülde, Uluslarca bugün bayramı dilde, Kayısı güzeli seçilir yılda. Fırat'ında yüzen salı Malatya’m. Ovalar üstüne kurulan cennet, Çektim uzun havan bağrımda gurbet, Yunus Emre, kızı feyzimde şerbet, Nurşah'ı coşturan seli Malatya’m. (1990 Malatya İnönü Üniversitesi Şiir Yarışması'na giren şiiridir). 208. KIBRIS'IM Beşparmak Dağları'm sevdama serden, Bedenimsin toprak toprak, Kıbrıs'ım, Girne, Magosa'dan, Lefkoşa yerden Gidenimsin selvim selvim, Kıbrıs'ım. 357 Al kanınla yazdık adın hürriyet Barış harekâtın öz cumhuriyet Yavru vatanımız, Türk'üm mürüvvet Fidanımsın oylum oylum, Kıbrıs'ım. Bayrak radyomuzdan yaydın sesimiz Fatih'imden soyu gelen fethimiz Unutulmaz günden mücahitimiz Yâdelimsin burcu burcu Kıbrıs'ım. Yaşa Türk Milletim ebedi yaşa Nurşah ana selam tüm Türk kardaşa Kıbrıs'ıma baba Rauf Denktaş'a Mehmed'imsin türkü türkü, Kıbrıs'ım. (Kıbrıs'ın kurtuluşu anısına 20.07.1989 Eskişehir)123. 209. KIBRIS'IM Sen büyük bir mevsim büyük bir bahar, Al gömleği mavi keten Kıbrıs’ım. Yeşil yayla yerden bakan öz çınar, Her gönülde sevda tüten Kıbrıs'ım. Ben değil şu dağlar seni konuşur, Ben değil şu çağlar seni konuşur, Ben değil şu bağlar seni konuşur, Bahçesinde güller biten Kıbrıs'ım. Magosa'dan Lefkoşe'den bakarsın, Mor menekşe, lale, sümbül kokarsın, Zemzem olmuş pınarlardan akarsın, Bir derdime bin dert katan Kıbrıs'ım. 123 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 83)’te de yer almaktadır. 358 Yavru vatan yolumuzun doğrusu, Baba oğul, ana kızın ağrısı, Bugün benim milletimin çağrısı, Bağrımızda bayrak yatan Kıbrıs'ım. Sağ olasın mehmetçikler elinde, İmanımın şükür kılan yolunda, Şanlı yatan toprağımın belinde, İslam dilleriyle öten Kıbrıs'ım. Gayrı koca deniz Türk'üm başında, Yaşıyacak toprağında taşında, Acı tatlı unutma ki aşında, Barış lokmasını yutan Kıbrıs'ım. Yaşayasın Baba Rauf Denktaş'ı, Anavatan Türkiye'min kardaşı, Türklük kokar hem toprağı hem taşı, Der Nurşah'ım Yavru Vatan Kıbrıs'ım. (Yazılış tarihi: 14.8.1987 Cumartesi, Eskişehir. 24.07.1989 Kıbrıs'ın Kurtuluşu adına ve Rauf Denktaş'a adına şiiridir)124 210. BÜYÜK HİKMETTİR Bir yanda kayıklar bir yanda gemi, Kaptanı görünmez büyük hikmettir, Karanlık denizde bir garib yolcu, Limanı görünmez büyük hikmettir. 124 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 144)’te de yer almaktadır. 359 Beyaza boyanmış siyah kırmızı, Sanki bir ıssızlık sarmış denizi, Denizin içinde bir peri, kızı, İmkânı bulunmaz büyük hikmettir. Bir yan Haydarpaşa, bir yan Üsküdar, Yazık ömrümüzde eyledik zarar, Beyoğlu, Florya, Kadıköy'de var, Her yanı görünmez büyük hikmettir. Gülhane Parkı'nın gülleri solmuş, Seven sevdiğini orada bulmuş, Ağaçlar kurumuş yaprak dökülmüş, Bağmanı görünmez büyük hikmettir. Bir Sıraselviler, bir Ok Meydanı, Camiden ses gelir ezan zamanı, Nurşah'ın damarda kurumuş kanı, Lokmanı bulunmaz büyük hikmettir. (1981 İstanbul, Gülhane Parkı). 211. YENİ EVDEN BİR HİKÂYE Leyla diye gezen Mecnun gibiyim. En son sardı bir bayırı dizlerim. Yokuş benim ben yokuşun gibiyim. Bir tepeden yol seyreder gözlerim. Akşam olur şehirden bir manzara, Bakarım bu doyulmaz can güzara, Bir köşede hazin duran mezara, İnce hayal düşten zaman özlerim. 360 Has bir türbe Edebâli içinde, Kurşunlunun Cami'si var ucunda, Daha nice düşler yatar içinde, Sessiz sessiz bir yakından izlerim. Sabah olur ezan sesi yavaştan, Tiren sesi gelir ince bir baştan, İlham verir bir radar bu bakıştan. Arı misal çalar sazım vazlarım. Tepenin tam ortasıdır cephesi, Karapınar bizim Şahin Tepesi, Salkım salkım kulakların küpesi, Oğlanları yakar göçmen kızlarım. Nurşah, kervan yine seni taşıdı, Yuvan başka yerden yere ışıdı, Geçen ömür gözden uçan kuşudu, Yeni evden bir hikâye gizlerim. (1982)125 212. ŞÖHRETLER ŞEHRİ ŞEBİNKARAHİSAR Sevgi yatar toprağında taşında, Gurbetten gurbete gönüller yolu, Selamın götüren uçan kuşunda, Anlatmakla bitmez can Anadolu. Hatırıma düştü yıllar öncesi, Oy Karadeniz'in gülü goncası, Âşıklar sazında sözün incisi, Türküler coşturan mızrabı teli. 125 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 102)’de de yer almaktadır. 361 Tarihini yazmış ecdatlar şanı, Fatihler Kemaller mührü nişanı, Şebinkarahisar'ı gel gör tanı, İnşallah tez günde olurdur ili. Sevda bu olmalı bence bağında, Şehitlerin izi yürür çağında, Gençliğin kuşağı aşan dağında, Türkiye Sevdası var dolu dolu. Kültürünün bendi olmuş özünde, Yöre güler töre yaşar izinde, Folklorunun sesi oğlu kızında, Horon tepip tulum çalanın eli. Burcundan bakanın kurulan toya, Gecende yıldızlar gündüzde aya, Anneler gururu Türkiye'm soya, Gaziler şehitler namı hilali. Şebinkarahisar erler atağı, Selam salar bizden Yunus otağı, Canlar kovanın balı peteği, Şairin ozanın konuşan dili. Şükranlar sizlere Hikmet Okuyar, Şiirle cevizi ünlü bir diyar, Aşık şairlerin burda piri var, Sevenlerinin göz bebeği eli. Bitir Hacı Âşık Nurşah'ım sözü, Sazımla coşarım değdi Hak közü, Şebinkarahisar ararsa bizi, Yunus Emre'dendir deyiniz yolu. 362 (Türkiye Sevdası Dergisi). 213. GÜZEL ANKARA’M Karanlık günlerin doğan güneşi, Gönüller diyarı güzel Ankara’m. Sen Türk milletinin bulunmaz eşi, Boy veren çınarı güzel Ankara’m. Sende Atatürk'ü görür gözlerim, Sonsuz heybetini durur izlerim, Varlığını senden nasıl gizlerim, Ata yâdigarı güzel Ankara’m. Seninle gülmüştür yeryüzü, cihan, Uğrunda bir değil, yüz binlerce can, Al bayrağımızın rengindeki kan, Gençliğin zaferi güzel Ankara’m. Ulus'un bağrından boy süren fidan, Yükselir Dikmen'den arşa bir nidan, Kızıl yokuşu, Çal Dağı'nda sedan, Gürleyen pınarı güzel Ankara’m. Milli mücadele giymiş tacını, Analar yaşıyla silmiş acını, Evlatlar vererek çekmiş sancını, Elif'i, Cafer'i güzel Ankara’m. Atanın kurduğu cumhuriyeti, Adaletin mülkü can hürriyeti, Güveni, şerefi, hâkimiyeti, İstiklalin nuru güzel Ankara’m. 363 Otuz bin insanla yol tuttuğun dün. Üç milyonu buldu nüfusum bugün. Her günün bir ayrı gelin, bir düğün Davul, zurna, bar güzel Ankara’m Kaç zulmün elinden kopardık seni. Anafartalar’dan açtın sineni. İsimler aldın kent kent, semt sem yeni. Yazı, ilkbaharı güzel Ankara’m. Millet Meclisi'nin yüce irfanı. Bin dokuz yüz yirmi üçün nisanı. Dünya'ya açılan yollar insanı. Ulusların yari güzel Ankara’m Kale'nden bir aynı canlanır ezel. Güneşin batışı seninle güzel. Doğarken ufkunda çektiğim gazel. Işırken tanyeri güzel Ankara’m. Anıtkabrin ile uyanır başkent. Oluşmuş mahalle mahalle kem kent Uzaktan görünür Sincan, Batıkent. Hikmetin, esrarı güzel Ankara’m Çankaya'da durur Ata'mın köşkü Burada yatıyor milletin aşkı, Vatanı uğruna verdiği coşku, Meşalesi, feri güzel Ankara’m Sen göklerin Atakule’si, Çile dağlarının sefâ çilesi, Şahlanan atların tel tel yelesi, Sesin yoğu varı gizel Ankara’m. 364 Seymenler, zeybekler, efeler yurdu, Savaş meydanında bin atlı ordu, Böyle bir cennete mührünü vurdu, Genci ihtiyarı güzel Ankara’m Şehrin ortasında canım Kızılay, Metro sürat altı, yer altında ray, Evvelin kağnısı şimdi tramvay, Tekniğin seferi güzel Ankara’m. Maltepe'den yokuş vurur dizleri, Tandoğan'dan yeşil güler gözleri, Aydınlattı nutku ile bizleri, Ata'nın eseri güzel Ankara’m. Batıkent’ten kucak açar kolları, Kardelenden beyaz saçar dalları, Demet'in içinde lâle, gülleri, Eflatunu moru, güzel Ankara’m. Evlatlar büyüten ana kucağı, Güvercinliğinde asker ocağı, Denizi, karası, göklerin çağı. Kışlalar neferi güzel Ankara’m. Etimesgut, Sincan'dan geçer yolu. Mesire yerleri insanla dolu, Çalışkan evlerde kovanın balı, Renklen renge ari güzel Ankara’m. Elvan kent elvan elvan bakışı, Gelin al yazması, kızın nakışı, Ben Dumlupınar’ım der her yokuşu, Alınların teri güzel Ankara’m 365 Karlı bahçelerin beyaz çiçeği, Mor dağların zümrüt taşı merceği, Kurdu kuşu göğün uçan böceği, Tabiatın seri güzel Ankara’m Siteler içinde çocuk parklar, Eğlence yerleri, oyuncaklar, Anaların sıcak hep kucaklar, Koşan yavruları güzel Ankara’m. Gençlik parkında çok demlenir çayı, El ele gençliğin sevdası, toyu, Yüzen kayıklarda endamı, boyu, Koyda selvileri güzel Ankara’m. Aynalı Çesmesi dillerde destan. Yedi mahallenin bağında bostan. Namazgahı ile gülü gülistan. Uluların yeri güzel Ankara’m. Kurtboğazı'nın bir başkadır gölü, Gölbaşı da rüzgar coşturur yeli, Bolu'nun Köroğlu'su, çamlıbeli. Ozanların tanı güzel Ankara’m. Üç Gümüş Deresi. Evmir Gölleri, Bülbüller ötüşür, döker dilleri, Şimdi çevresinde hayat elleri, Sıralı dağları güzel Ankara’m. Yetiştirir yedi çeşit üzümü, Güzel olur yarla bağın bozumu, Yaşlar bürün sensiz iki gözümü, Seninle bağları güzel Ankara’m. 366 Atlılar dizgini vurduğu zaman, Vakit saatim kurduğu zaman. Ayvalı'dan seni sorduğu zaman, Dediler yılları güzel Ankara’m. Bugün Milletlerin kalbinde atan, Yalçın kayaların koynunda yatan, Seksen üç ilin hep gönlünde vatan, İl, ilçe, köyleri güzel Ankara’m. Bir yanda Çavundur, Bayındır, Ükdüz, Kınık, Kargın. Yazır, Avşar ve Kırgız, Çok sevdalıların uğrunda gündüz, Uçan kumruları güzel Ankara’m. Kuğulu Parkı'nda kuğular yüzer, Dikmen Vadisi`nde Öveçler süzer, Şairler oturmuş şiirler yazar, Loş şelaleleri güzel Ankara’m. İncesu köprüsü, Bülbül deresi, Anadolu kokar bütün yöresi, Yaylası serindir, geniş merası, Yeşil Ormanları güzel Ankara’m. Lezizdir armudu, nefistir balı, Çoban Çeşmesi'nden dinle kavalı, Serptirir başlarda pul ile alı, Oynar, Seymen'leri güzel Ankara’m. Keçisiyle illi Keçiören'i, Altın çağı şimdi bilir öreni, Yününü üstünde giyip gören. Der, dokuyanları güzel Ankara’m 367 Abidinpaşa'nın kalbinde atan. Mamak'tan Kayaş'a coşkuyu katan. Çubuk barajında bendini tutan. Yerden kaynakları güzel Ankara’m. Seyran Bağları'nda çalınır sazı, Genç Osman'in türkü türkü avazı, Veysel'den bugüne bizlerin sözü, Var söyleyenleri güzel Ankara’m. Radyondan dinlenir yılların sesi, TRT-TV'si yurdun sinesi, Burcu burcu sanat kokan çevresi, İçli duyguları güzel Ankara’m. İstikbâl göklerde çizdi nurunu. Türk Hava Kurumu'nun onurunu. Sabiha Gökçen'i gibi yarini. Temsil edenleri güzel Ankara’m Denizcilerden yol alır yokuşu. Kavaklıdere'den parka bakışı. Cinnah caddesinden kalbe akışı. Tarihi, ayları güzel Ankara’m Av kuşları yuva yapmış dalına., Yiğitler can verir sevgi yoluna, İvedik'ten takmış yâri koluna. Nişanlı toyları güzel Ankara’m. Gülüm Beyaz Hatun’u, Karyağdı’sı Güli Nazik’ten hep gönül çağrısı Sönmeyen ateşle aşkın ağrısı, Onu duyanları güzel Ankara’m 368 Yağmurlar altında Bağdat’ı süzdüm, Keklik Pınarı’nı dolaştım, gezdim, Ata’nın aşkıdır dedimde yazdım, Sevdim diyenleri güzel Ankara’m. İdris, dağlarından bakar Kalecik, Tarlalarında al açan gelincik, Çandır’ı Hasayaz ile gencecik, Yiğitler beyleri güzel Ankara’m. Anıtı yükselir Duatepe’den, Gaziler, şehitler veren cepheden, Canlanır gözümde yar Beytepe’den, Ecdadı soyları güzel Ankara’m. Ziyaret ederdi Atam bu kulu, Ankara’nın Piri’dir Bayram-ı Veli, Hüseyin Gazi’den geçerdi yolu, Çok evliyaları güzel Ankara’m. Elmadağ’dan düşer yere ilk karı, Ay buluttan sızmış rengarenk sarı, Sıhhiye, Strazburg’a yakın Gar’ı, İnsan koyanları güzel Ankara’m. Keklik izi salkım söğüt nakışı, Çoraplar üstüne işlenen işi, Onu giyen sıcak geçirir kışı, Örüp giyenleri güzel Ankara’m. Sergi evi baştan başa serilir, Çeyiz bohçasına konur dürülür, Kültürün yumağı böyle örülür, İçerken çayları güzel Ankara’m. 369 Ankara tavası, Halep dolması, Yemekler içinde bamya çorbası Kebabı, pilavı, irmik helvası, Kurulan sofrası güzel Ankara’m. Bulut üzümünden pekmezi kaynar, Gençleri hüdayda misketi oynar, İki bin yılının altın çağı yar, Seyir oyunları güzel Ankara’m. Hipodromu yağız atlar koşturur, Stadyumu golden gole coşturur, Sesini Opera’dan konuşturur, Gör tiyatroları güzel Ankara’m. Gökten bulut toplar, nurdan çehresi, Hayvanat bahçesi, sevgi çevresi, Gelip, gezip, görüp içten sevmesi, Ak güvercinleri güzel Ankara’m. Numune, İhtisas, Hacettepe’si, Cebeci, Gülhane, çok hastanesi, Gelen insanlara deva hanesi, Tıpta lokmanları güzel Ankara’m. Kocatepe Camii gider mi gözden? Yenişehir, ayrı bir sevda özden, Gönülden gönüle yol alan izden, Şahı merdanları güzel Ankara’m. Türkçe’nin lehçesi Türk Dil Kurumu, Türk kadını Türk’ün sonsuz onuru, Ata’nın en büyük eseri nuru, Der, öğretmenleri güzel Ankara’m. 370 Çok kuraklıkları silmiş başından, Çok afetlerini dökmüş yaşından, Güven parkı kanat vuran kuşundan, Uçan şahinleri güzel Ankara’m. Güdül’ün tiftiği ipektir ince, Yakışır örülüp giyince gence, Anlatmakla bitmez Ankara’m bence, Örf. Milli folkloru güzel Ankara’m. Kutlu olsun seksen ikinci yılı, Ata’nın sevdiği, bizlerin ili, Cumhuriyet tacı, toprağın gülü, Çağ çağ doğanları güzel Ankara’m. Nurşah senle doğdu, senle batacak, Türkiye’min nabzı senle atacak, Gençliği ebedi aydınlatacak, Hür tüm yarınları güzel Ankara’m. (Eskişehir). 214. SARICAKAYA Dağların ardında duran güzellik, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Cennete benzer çayır çimenlik, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Uzaktan baktın mı sanki doğan ay, Ilıcanı vermiş Hak şifaya say, Akıtmış suyunu dört yana boy boy, İsmi ile güzel Sarıcakaya. 371 Hangi yana baksak ayrı güzellik, Doyulmaz efsane başka özellik, Kokun burcu burcu açmış üzellik, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Yaşamına baktım cennetten bir bağ, Akarsın vadiden gürül gürül çay, Koyunun kuzunla yayıldıkça doy, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Halkına varsak dost içtendir candaş, His verir insana oldukça yoldaş, Dostlukça vefada gönülden garda, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Yaylaların ılık ılık seheri, Bir uçtan bir uca giden haberi, Bol yemişi gelin kızda hüneri, İsmi ile güzel Sarıcakaya. Nurşah’ı da çektin aşkla kendine, Akıttın bir pınar döktün bendine, Ozanlar söyleyen hoş ahengine, İsmi ile güzel Sarıcakaya. (02.10.1979 Sarıcakaya Gümele Sanat Şöleni Programı’nda söylediği deyiş). 215. ISPARTA Dağlar yeşilini giymiş bakarken, Göllerinde gönlüm yüzdü Isparta. Yüreklere serin serin akarken, Sevgin bir başkaca közdü Isparta. 372 Güller kokusunu yaymış bağlara, Al rengini vurmuş çağdan çağlara, Balıklar takılmış gölden ağlara, Sofranda bulunmak hazdı Isparta. Turizm cennetin sermiş koylara, Çadırlar süslemiş dik bayırlara, Desen desen kilim sermiş yerlere, Ozanlar dilinde sözdü Isparta. Çalarken sazımı gülde şeydaya, Sevgini akıttı gönlün deryaya, Yüreğin kuşlarla uçtu dünyaya, Kanatlarım sende süzdü Isparta. Çamlıca te pesi eserken serin, Ayazmana ile kalplerde yerin, Hele Cayboyu'nu Gökçay'ı görün, Cevherini nasıl dizdi Isparta. Eğirdir'in yeşil adası yolu, Baktım kuş bakışı can dolu dolu, Kınalı ellerde dokunan halı, Gelini kızında izdi Isparta. Her bir ilden ayrı ayrı yolumuz, Birleştirdi bizi Anadolu’muz, Tokalaştı dostluk barış elimiz, Özlemlerde bahar yazdı Isparta. Kıbrıs’tan mihmanlar gelmişti ona, Ne güzeldi tanış olmak insana, Yunus, sevgisini anlattı bana, Gülümseyen bir çift gözdü Isparta. 373 Bir incidir İslâm köyde müzesi, Atabey, beldesi halkın sinesi, Her köşe bucağı yurdun nefesi, Ne desek hakkında azdı Isparta. Milas, Gölcük, gider tutmuşuz yolu, Estikçe esiyor sevginin yeli, Gül bahçelerinde koklarken gülü, Duygularda gülen yüzdü Isparta. Güllerinde bulmuş her bir muradı, Lokumu, reçeli ağızlar tadı, İrmik, pilavında yer almış adı, Kalem gördüğünü yazdı Isparta. Daha bundan güzel sevgi olur mu? Sevmeyenin aklı burda kalır mı? Sazını omzuna vurup gelir mi? İlahî gudretten feyzdi ispata. Geldi Nurşah bülbül olup şakıma, Yüreğinde oya oya dokuma, Adına türküler yakıp okuma, Ellere aldıran sazdı Isparta. (Rumuz: Bayrak). -14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 216. BALLIHİSAR KÖYÜNDE Ballıhisar köyünde, gönül sohbet çayında Hürmet, gelin beyinde, halan, teyzen, dayında Dostlarının evinde, eğlence var toyunda Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama. 374 Bir yanda sacı kurduk, fırına ekmek sürdük Bol tereyağ içine az mı katını dürdük Analar Anadolu, mayamız birlik kardık Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama. Ozan türküler yakar, bahçesi güller kokar Çeşmesi zemzem akar, gökyüzünden ay bakar Böyle güzel görmedim, dünyayı başa yıkar Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama. Çalar sazın Nurşah'ı, sevgidir deyip râhı Gez gör bir müzesini çektirir candan ahı Tarihler karargâhı yılların güzergâhı Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama. (26. 03.1982 Eskişehir)126. 3.1.9.2. Aile Bireylerine ve Tanıdıklara Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 217. EMRE İLE ERDEM KARDEŞ Yunus'tan feyzini aldım, Emre ile Erdem, kardeş. Sizde fazileti buldum, Emre ile Erdem, kardeş. Yuvanın iki yiğiti, Ozan ananın öğütü, Size yazdığı beyiti, Emre ile Erdem, kardeş. 126 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 78)’de de yer almaktadır. 375 Yurda büyük adam olun, Tanı yavrum Anadolun, Okumakla onu bulun, Emre ile Erdem, kardeş. Nurşah, komşu anne size, Emre, Erdem, Yavuz, size, Bu şiir, ebedi size, Emre ile Erdem, kardeş. (1995 Eskişehir Şahin Tepesi Komşu oğullarına yazmış olduğu şiir)127. 218. BİRİ DAMLA BİRİ ÇAĞLAR, Dünyaya gelmiş iki gül, Biri Damla, Biri Çağlar. Anne ocağında sümbül, Biri Damla, Biri Çağlar. Çağlar oğlu Damla, kızı, Anne babanın yıldızı, Onlar yuvanın gürbüzü, Biri Damla, Biri Çağlar. Biri damlar derya olur, Biri çağlar gölü bulur, Damla çağlar sözün alır, Biri Damla, Biri Çağlar. Damla, Çağlar, dedik çoştuk, İki ad da mana koştuk, Anne manisiyle taştık, Biri Damla, Biri Çağlar. 127 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 132)’de de yer almaktadır. 376 Komşu anne Nurşah, yazdı, Sevgi yaprağına dizdi, Sazla yarınların süzdü, Biri Damla, Biri Çağlar. (Komşu kızı ve oğlu adına, yazmış olduğu şiir. Yıl: 1995 Eskişehir Şahin Tepesi)128. 219. CANIM ANNEM ZEYNETİYE'YE Kızgın güneş vurup cana, Koynundan ter atan anam. Hep uğraşı bizden yana, Seninle gün batan anam. Ağustos'un sıcağında, Tarlasında ocağında, Bir yavrusu kucağında, İşini öz tutan anam. Çömleğinde bulgur aşı, Tahtadan onun kaşığı, Yuvamızın sarmaşığı, Rızgın böyle yutan anam. Akşam olur otağına, Yemeğine katığına, Yorgun girer yatağına, Yarı düşle yatan anam. Gece gündüz hep duraksız, Geçmez günleri meraksız, Tek bileği var çıkarsız, Gücüne güç katan anam. 128 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 132)’de de yer almaktadır. 377 Okulumda sensin düşüm, Çeyizimde sensin işim, Hasretimde sensin yaşım, Her gönülde tüten anam. Dünyam senin bakışında, Evren yaşar nakısında, Dört mevsim bahar kışında, Nurşah, söyler vatan anam. (01.03.1990 Mihalıççık Çardak Köyü)129. 220. ANAMI İSTERİM ANAM O emzirdi o büyüttü, Anamı isterim anam. Kucağında o uyuttu, Anamı isterim anam. İyi günüm onda zor gün, Sorun bakın dertli hergün, Dua eder bize gün gün, Anamı isterim anam. O olmasa ben mi vardım, Hangi ocağa eş yardım, O benim düşüncem derdim, Anamı isterim anam. Helalini almak gerek, Şu gönlüne girmek gerek, Hakkın daim bilmek gerek, Anamı isterim anam. 129 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 113)’te de yer almaktadır. 378 Onsuz dünya tat ne verir, Sağ kaldıkça biz yeşerir, Onun ahında taş erir, Anamı isterim anam. Hem gündüzüm hem de gecem, O dünyada tek bir hecem, Biçilmez değeri yücem, Anam isterim anam. Nurşah yavana meyil, O sevdikçe oldum ehil, Onu söyler bendeki dil, Anamı isterim anam. 221. OĞLUM Karlı dağları aşarak, Yüzünü görmeye geldim. Uzak yollara düşerek, Halini sormaya geldim, Oğlum benim canım benim, Damarımda kanım benim, Yaşadığım günüm benim, Özlemin dermeye geldim, Bütün dertlerine derman, Annen olsun sana kurban, Oğlum senin için her an, Canımı vermeye geldim. Güvercinim can çiçeğim, Sorarsan baba ocağım, Açmışım ana kucağım, Bağrıma sarmaya geldim. 379 Uçan kuş gibi kanatlı, Senin için hep umutlu, Görünce olurum mutlu, Yanında durmaya geldim. Yüzün hep huzurlu gülsün, Annen güldüğünü bilsin, Uğrunda rahatça ölsün. Duana, ermeye geldim. Mardin, ellerine selam, Sensin yavrum, benim sılam, Murat'ımda keder elem, Var ise sürmeye geldim. Nurşah'ım gözlerim yaşlı, Mektubun var bende başlı, Yazdım oğlum ömrü kışlı, Kanadım, germeye geldim. (22.12.1992 Salı Saat 15.15 Eskişehir). 222. AH MANSUR AH! Vardım kuyunun başına, Susuz kalmış Mansur Kaymak. Bir garip kendi başına, Gabın almış Mansur Kaymak. Dolmak için durmaz çeker, Susuz bağda bostan eker, Su gelmez gaba ne döker, Öyle dalmış Mansur Kaymak. 380 Komşu kapısını çaldım, Bir bidoncuk suyu aldım, Kuyunun yanına geldim, Bak su gelmiş Mansur Kaymak. Ben aldım gapları tuttum, O çekti kaygıyı attım, Böylece önüme kattım, Yüzü gülmüş Mansur Kaymak. Bir yanda bacısı, yeğen, Eniştesi misafirin, Geçmişten hatıra diyen, Anı olmuş Mansur Kaymak. Nurşah Bacı'm mihmanım der, Çalar sazın tarif eder, Bu su ise bugün yeter, Gabin dolmuş Mansur Kaymak. (18.08.1987 Ankara). 223. VEYSEL BABAYA BİR METHİYEM Dostluğa bel oldun canda, Toprak toprak tüttün Veysel. Bahçeme gül oldun bende, Yaprak yaprak bittin Veysel. Işık aldın görmez gözden, Gudret buldun, çözen özden. Mâna verdin binbir sözden, Irmak ırmak gittin Veysel. 381 İnsanlığın baharında, Kardeşliğin seherinde. Bir birliğin seferinde, Sağlam durak tuttun Veysel. Dilden dile taşıyorsun, Kültürümde ışıyorsun. Gönüllerde yaşıyorsun, Ölmez sona yattın Veysel. Halkın yüce yarisin sen, Yeşeren dağ, varısın sen. Aşıkların Pir'isin sen, Nurşah'a feyz ettin Veysel. (1987 Eskişehir)130. 224. PROF. FATMA AHSEN TURAN HOCAM İlim sofrasının balı, Bilim yaprağının dalı, Talebelerinin yolu, Fatma Ahsen Turan Hocam. Edebiyat kültür yaşlar, Yüreğinden sevgi taşar, Âşık türkülerin koşar, Fatma Ahsen Turan Hocam. Üniversitenin dili, Anadolu’muzun gülü, Uluslardadır bir eli, Fatma Ahsen Turan Hocam. 130 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 58)’de de yer almaktadır. 382 Mekke Dağlarını aşmış. Medine’ye dek ulaşmış, Nice yadları dolaşmış Fatma Ahsen Turan Hocam. Türkiye, Hocalarımız, Hepiniz goncalarımız, Öğrenim incilerimiz, Fatma Ahsen Turan Hocam. Sözler yazmak ile bitmez Sizleri anlatmak yetmez Gören Gözler inkar etmez, Fatma Ahsen Turan Hocam. Ozanlara kanat geren, Tezlerine önem veren, Sinemdeki güzel yaren, Fatma Ahsen Turan Hocam. Ankara'dan bakan zaman, Kaynağından akan zaman, Aşağı coşturan zaman, Fatma Ahsen Turan Hocam. Adı Cihan Türkçemizin, Asırları lehçemizin, Al bayrağı çehremizin Fatma Ahsen Turan Hocam. Dualarım sağlıklı kal Eşin yavrunla mutlu ol Dostluk, barıştaki sembol Fatma Ahsen Turan Hocam. 383 Sani öz kardeşin oldum, Gönlünden gönlüme doldum, Mevlamdan ilhamın aldım, Fatma Ahsen Turan hocam. İnsan, ölür eser kalır, Bu şiirim anı olur, İnşallah yerini bulur, Fatma Ahsen Turan hocam. Hacı âşık, bacın Nurşah Firkatlı pandemide ah, Derki olabilsek ferah, Fatma Ahsen Turan Hocam. (19.01.2021 Salı Saat 22:44 Eskişehir). 225. HOCAM İSA KAYACAN Emeğini çeken kişi, Hasılatın görür imiş. İnsanlığı seven kişi, Daim önde yürür imiş. Alın teri vatan demek, Kolay değil rızkın yemek, İşte sizden bir örnek, Göz önünde durur imiş. Nurşah bilmek lazım kişi, Hakikatın nedir eşi, Bir milletin olmuş düşü, Bunu bilen yorar imiş. (18.02. 1986 tarihli İlân Gazetesi’nde yayınlanmıştır). 384 226. NURŞAH’IN KALEMİNDE Basının yüce sesinde, Özümüz İsa Kayacan. Toplumumun nefesinde, Sözümüz İsa Kayacan. Kapten kalbe akıp giden, Duygularla baş bir beden, Memleketin temsil eden, Gözümüz İsa Kayacan. İl ilçelerin seferi, Taşır bizlerden haberi, Gazetelerin seheri, Feyzimiz İsa Kayacan. Sahurla yazdığım şiir, Yunus illerinden nehir, Saygım sonsuz evvel ahir, Yazımız İsa Kayacan. Tanıdık çok bulamadım, Tv’de görev alamadım, Sazım size çalamadım, Közümüz İsa Kayacan. Gelir Hak’tan ki coşarız, Gönül rahından taşarız, Köroğlu örfün yaşarız, İzimiz İsa Kayacan. Nurşah’ım sözümüz bitmez, Bağda bülbül boşa ötmez, Vatan aşkı bizden gitmez, Namımız İsa Kayacan. 385 (1992 tarihli Burdur Gazetesi’nde yayınlanmıştır.). 227. SELAM OLSUN Vahap Bey’e selam olsun, Yunus’tan bir ozan deyin. Hak selamın yerin bulsun, Garip Nurşah gezen deyin. Vatan aşkın sardı içim, Altmış yedi ilde gücüm, Ayırımsız sevda açım, Kaderini yazan deyin. Eskişehir ilden geldik, Ağbey kapımıza indik, Dostumuz da kimdir bildik, Hakikatta yüzen deyin. Yalnızlık başımda bitti, İrfan Ağbey elim tuttu, Nail Ağber de tanıttı, İlminden bir suzan deyin. İki yüzlü olmam bilin, Bir yıl da Konya’dan elim, Nurşahım olmalı selim, Hakk’ta böyle yüzen deyin. (22.07.1985 Vahap Ağabeyi’ne yazdığı şiirdir). 228. DOKTOR KADRİYE SARIÇAM Sanatına hayran kaldım, Doktor Kadriye Sarıçam. Çok yer gezdim sana geldim Doktor Kadriye Sarıçam. 386 Tahsilde tıpı beğenmiş, Dişçilik bölümüne girmiş, Diplomasın öyle almış, Doktor Kadriye Sarıçam. Özeniyor damaklara, Hayran kaldım parmaklara, İş bırakmaz çıraklara, Doktor Kadriye Sarıçam. Dişler ele almayalım, Tekrar geri gelmeyelim, Damak hata bulmayalım, Doktor Kadriye Sarıçam. İlimize bir ün saldın, Doktor Kadriye Sarıçam. Sanatınla isim aldın, Doktor Kadriye Sarıçam. Gelen halka hissettin hoş, Tatlı dilin sohbetin hoş, Çalışırsın üç arkadaş, Doktor Kadriye Sarıçam. Sanatına hayran kaldım, Seni şiirime aldım, Dişçilikte üstat buldum, Doktor Kadriye Sarıçam. Damaklarım buldu düzen, Sen bir doktor ben bir ozan, Âşık Nurşah bunu yazan, Doktor Kadriye Sarıçam. 387 (09.12.1980 Eskişehir Devlet Hastanesi). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 229. MEHMET, AYNUR, BINNUR, MURAT, TANSU'MUZ Eşim, kızlar, oğlum ve torunumuz, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Hepiside birer hayat, Cansu'muz. Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Aklımdan çıkmayan sevgili bende Onlar için varım geçtiğim günde, Gördüğüm göz onlar baktığım yönde, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Oğlumu gelinde, kızıma damat da, Torunlarım ile ömür heyhatda, Görürüm kendimi gönül Murat da, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Allah ömür versin aileme der, Yuvamın dirliği onlarla güler, Huzurda sevgide rahmetin çiler, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Birde Murat'ımın oğlu Burak'ım, Gelmiştir dünyaya canım Burak'ım, Babaanne dörtlük yazar Burak'ım, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. Nurşah, eşim Mehmet sözü bağlarım, Dolaşır dünyayı aşkın çağlarım, Yirmi dokuz yılın yarda eğlerim, Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz. 388 (31.10.1991 Perşembe, Saat 8.00 Eskişehir. Eşi, kızları, oğlu ve torunları adına yazdığı deyiştir)131. 230. TEL TEL OLMUŞ (Eşime) Tel tel olmuş zümrüt gibi saçların Dökmüşsün önüne toy gibi durur Tıpkı bir yay gibi hilâl kaşların Şu yüzünde sanki ay gibi durur. Gözlerin gözümde mercan mı mercan Eşsiz güzelliğin sarmışsın hicran Gördükçe cemalin dayanır mı can Aklım aldın baştan zay gibi durur. Yeni gülün dökmüş dallar misali Arıların çökmüş ballar misali Kiraz açmış yanak allar misali İnce belde kemer yay gibi durur. Seni saran dilber ölür mü acep? Yüreğinde ateş erer mi acep? Acılar neyimiş görür mü acep? Gönüle akışın çay gibi durur. Nurşah'ım dalmamış kimler sevdana Girmemiştir kimler senin dünyana Kapılmak çok kolay senin deryana Varlığın canlarda koy gibi durur (28. 09. 1979 Eskişehir)132. 131 132 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 81)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 101)’de de yer almaktadır. 389 231. LALE MATBAASININ MAVİ BONCUĞU Dizgisinde yerin aldı kitabım, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. Sevgiden sevgiye Yunus hitabım, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. İnsan fani eser baki kalanı, Böyle dedi yazdı sazın çalanı, Şiir şiir işte dünya alanı, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. Lale ile rengin saçtık illere, Bülbülüm şakıyan kardeş dillere, Uğradık dost girdik Hak, gönüllere, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. Bahaeddin Güney Valimiz başta, Yunus Emre Sevgi Yılı bakışta, İşlediğim Sevgi Yılı nakışta, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. Türkiye'mden il, il yolların ağdı, Ozanımız dedi Naci Erdoğdu, Bir kitap Nurşah'la, dünyaya doğdu, Lale Matbaasının Mavi Boncuğu. (07.10.1991 Pazartesi, Eskişehir)133 133 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 182)’de de yer almaktadır. 390 232. BABACIĞIM Anam kadar hakkın var üstümüzde Seni seviyoruz bil babacığım Bir başkadır yerin gönlümüzde Yuvamızda ömür gül babacığım Gece demez gündüz demez çalışır Bir lokma ekmeğin bizle paylaşır Her türlü cefaya derde alışır Sarılam boynuna gel babacığım Soframızın ağız tadı başında Çorbasına kaşık çalan aşında Ailenin ömrü yazı kışında Alın terin silen yıl babacığım Babasız anasız olur mu yuva? Evlatları ile yeşerir ova Nurşahım daim edelim dua Yerini tutar mı el babacığım? (1983 Eskişehir)134 233. ANAM SENİ Anam seni bir sancıdan duyarım, Yüklü karnın beni sende taşıdın, Söyle anam sana nasıl doyarım, Bugünlere bizler için yaşadın. Kalbimdesin ta doğduğum günden sen, Unuturum nasıl anam seni ben, Anasına doymuş mudur hangi can, Gözümüzden gönlümüzden ışıdın. 134 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 65)’te de yer almaktadır. 391 Aklımdasın hiç bir günü çıkmazsın, Garip anam beni nasıl yakmazsın, Gözlerimden rahmet olup akmazsın. Sırta vurup bellerinde kuşadın. Ağrıların ağrım cana sığarken, Bebeceğim şu karnımdan doğarken, Ağızına sütlerimi sağarken, Evladımda sen hayel sen düşidin. Demek böyle geçmiş bizde günlerin, Hayır duan eksik etmez canların, İki kızın bir oğlanda dünlerin, Vay anam vay bizlere can başidin. Yuvamızdan gonca açan gül bize, Konuşturan, konuştuğum dil bize, Ana olmak kolay mıdır bil bize, Damla damla gözümüzde yaşidin. Bizler ile ağlayıpta gülenim, Sabır nedir çekmesini bilenim, Ekmeğinde lokmasını bölenim, Ağızında taşır bizi kuşidin. Kızın Nurşah, bunu içten bilenim, Yoktur anam şu sözümde yalanım, Senden doğup şu dünyaya gelenim, Bize anne babamıza eşidin. (12.08.1985 Pazartesi) 392 234. ÂŞIKLAR BABASI FOLKLOR DÜNYASI Yunus Emre yolunda tanış olduk, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. İlimle çağladık bilimle dolduk, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Emeğin var üzerimde silinmez, Sanmasınlar iyilikler bilinmez, Can cihandır, cihan candan bölünmez, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Festivalden festivale çağırdın, Âşıklar babası, yazar, şairdin, Folklorumuzun yüreğinde ömürdün, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. İl il Türkiye’miz gözdesi olduk, Uluslararası gönüller bulduk, Dünyaya seslendik sazımız çaldık, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Eskişehir ili ilçelerinde Mersin, Adana, Mut çevrelerinde, Jürimiz ödüller zirvelerinde, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Ankara başkentim bir dile gelse, Hakeminden arşivine dek ilse, Kültür dünyamızı alemler bilse, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Yetiştiğim bahçe şükranlar sana, Hacı Bektaş Veli, Yunus, Mevlana, Birleştik Veysel’le daldık ummana, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. 393 Cumhuriyet toprağımda taşımda, Osmanlıyız bugün uçan kuşumda, Fetihim der Fatih’imiz yaşında, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Niksar Kalesinde tarihler yazdık, Türkiye’min her köşesinde bizdik, Dostluk barış sevgi içinde yüzdük, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Pek çok bilim hocamızda beraber, Hangisini yazıp diyeyim haber, Gönüllerde hepiniz ayrı bir yer, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. Nice uzun yıllar seninle olsun, Der Nurşah Hak yar ve yardımcın olsun, Seksen olmuş yaşın yüzün hep gülsün, Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu. (04.07.21 Salı Ankara) 235. MİTSUKO KOJİMA GÖNÜLLER CANI Japon ellerinden ismini aldım, Mitsuko Kojima gönüller canı. Sizlere oturdum sazımı çaldım, Mitsuko Kojima gönüller canı. Ozana ilk defa rastladım dersin, Tanış olmak Hak’tan memnun edersin, Şiirime resmimi gönderirsin, Mitsuko Kojima gönüller canı. 394 Kendime gitmek kısmet olmasa da, Ankara’da görüştük çekimlerde, Sen Japonya, ben Türkiye diyarda, Mitsuko Kojima gönüller canı. Hepimiz Allah’ın kullarıyız, Milletlerarasında yollarıyız, Barışta kardeşliğin dallarıyız, Mitsuko Kojima gönüller canı. Filimlerde dize dize hoşgörü, Canlandır İpek Yolundaki yeri, Nurşah’tan selam yazdıran eseri, Mitsuko Kojima gönüller canı. 17.11.2021 Çarşamba Saat 17:11 Eskişehir) 3.1.9.3. Kendine Güzelleme -7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 236. BEN BİR KÜÇÜK ÇOCUĞUM Küçücük bir çocuğum, Kar topu oynarım ben. Bebeklerim var benim, Kolumda sallarım ben. Bir kedim var miyav der, Yok mu bana bir av der? Kuşlara gözün diker, Onu kovalarım ben. Kuşlar insanlar özgür, Olmalı herkes özgür, Anneciğim ben özgür, Yoksa hep ağlarım ben. 395 Çok iyi bir babam var, Benimle bilye oynar, Bir de besteler yapar, Şarkılar söylerim ben. Sağlığıma bakarım, Üstüm temiz tutarım, Akşam erken yatarım, Sabahı kollarım ben. Okuluma giderim, Öğretmenim severim, Büyüklerim sayarım, Onlarla gülerim ben. Haydi anne uykum var, Ört üstümü beni sar, Sıcacık ellerin ver, Seni çok özlerim ben. Bak güneş yine doğdu, Gün tepesinden ağdı, Yeni yarınlar sağdı, Mutluluk dilerim ben. (04.10.1990 Saat 15:00 Perşembe)135 -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 237. 1954'TE DÜNYAYA GELDİM Mihalıççık Çardak köylü, Durşen Mert mahlas Nurşah'ım. Türk soyundan Kayı boylu, Durşen Mert Aşık Nurşah'ım. 135 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 108)’de de yer almaktadır. 396 Eskişehir, ilim benim, Yunus Emre yolum benim, Hoş konuşur dilim benim, Durşen Mert Aşık Nurşah'ım. Zeynetiye Osman kızı, Türkümle çalarım sazı, Kadın aşıklıkta özü, Durşen Mert Aşık Nurşah'ım. Aynur, Binnur, oğlum Murat, Can yoldaşım eşim Mehmet, Öz geçmişimden bir demet, Durşen Mert Aşık Nurşah'ım. (09.05.1992 Cumartesi 00:20 Eskişehir) 238. KALEM İşim kalem eşim kalem, Ben kalemim kalemim ben. Aşım kalem başım kalem, Ben kalemim kalemim ben. Yazım kalem gözüm kalem, Sızım kalem hızım kalem, Özüm kalem gözüm kalem, Ben kalemim kalemim ben. Tozum kalem izim kalem, Sazım kalem yazım kalem, Dizim kalem cizim kalem, Ben kalemim kalemim ben. 397 Rızgım kalem razım kalem, Yazgım kalem dostum kalem, Her şeyim der Nurşah, kalem, Ben kalemim kalemim ben. (02.04.1983 Saat 20:30 Bolu Kütüphanesi’nde Kütüphane Haftası nedeni ile düzenlenen şölende çalıp söylediği deyiştir. Söz- müzik âşığa aittir.)136. 239. KENDİMDEN BİR ARZUHAL Otuz yıldır saz çalarım, Gurbet elde izim dünya. Kendimi il il salarım, Yurda hizmet özüm dünya. Aşıklıktır el hünerim, Türkiye'de olan yerim, Temsilciliğimdir derim, Kadınlara sözüm dünya. Milli ozan barış yolum, Yürüdüğüm Anadolu’m, Ben acizane bir kulum, Olmasın hor gezim dünya. Sevgidir gönül ikbalım, Aşıklıktır meslek dalım, Dokuduğum ipek şalım, Götürecek bezim dünya. 136 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 40)’da da yer almaktadır. 398 Sabır kapısını açan, Gönül gözü ile uçan, İnsana ilimin saçan, Hak'tan Halka feyzim dünya. Bir gün can öldüğün bilir, Bu sözlerim sizi bulur, Dost hatırınıza gelir, İşte oğlum kızım dünya. Gülü dikeniyle seven, Değil kendisini öven, Derdiyle sinesin döven, Leylâlardan közüm dünya. Kolay yürümez şu başım, Yunus'tan piştikce aşım, Dostlar sabırdır gardaşım, Öğretmenim, tez'im dünya. Kırk yılımı emekledim, Hep maneviyat bekledim, Öz, görevler dilekledim. Geçmedin be nazım dünya. Her ilin var bir ozanı, Kendine göre yazanı, Atın koşturup tozanı, Yorgun düşmüş dizim dünya. Kıta kıta destan olduk, Sayfa sayfa yazdık dolduk, Yıllar açtık, yıllar solduk, Kadın erkek yazım dünya, 399 Okunan kitabın içi, Okunmazsa yazık acı, Bizler gerçeğin ilacı, Vay kadere razım dünya. Ozanlar kaderin çeker, Onlara kim sahip çıkar, Nurşah, yarınından bakar, Canda ay, yıldızım dünya. (04.01.1994 Salı, Saat 19:00 Eskişehir)137 240. NURŞAH Zaloğlu Rüstem hasından, Ebubekir'in tasından. Muhammed'imin yasından, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Giy hırkayı Ali yardan, Mevlayı hü canı nardan, Mevlana gibi bir vardan, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Dünya güzellerin tanı, Adem'i Fatih'ten yanı, Yer gök ile şu cihanı, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Hünkar Hacı Bektaş Veli, Akar ırmakları seli, Taptık Emre'den al yolu, Gel Yunus'a gönül Nurşah. 137 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 157)’de de yer almaktadır. 400 Nice Eren evliyalar, Edebalim şeyhi yarlar, Şeh Şahabettin'i erler, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Aşkın içtim üç tastan al, Şenlik'len Nihani misal, Sümmani'den dersini al, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Seyyid Battal'dan adını, Pir Sultan'a dek yadını, Köroğlu'ndan muradını, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Tanı yatan ile yurdum, Atatürk'üm bugün ordum, Sevgiyi bul nerden yordum, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Çünkü sen Yunus'tan ilah, Aşkın verdi yüce Allah, Sevgide amentü billah, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Çağır yedi alem arşın, Seyreyle dünya duruşun, Bir muammadan erişin, Gel Yunus'a gönül Nurşah. Durşen'den Nurşah'a cismin, Okunur alemde ismin, Yetmiş iki millet dostun, Gel Yunus'a gönül Nurşah. 401 (12.05.1987 Salı, Eskişehir)138 241. NURŞAH DERSİN ALDI Yüce Rab'bin kanadına sığınır, Bana kanat elden nice oldu bak. Derdim onda çocuk gibi avunur, Bana sevgim elden yüce soldu bak. Gülü görmez diken sardım yaremi, O dikenden buldum ehli çaremi. O Rab'bime sundu gönül paremi, Bir dikenden gönlüm vefa buldu bak. Belli olmaz her ağacın eriği, Tatmadıkça ne çeriği çürüğü. Her güzelin var bir cana örüğü, Nurşah da bu yoldan dersin aldı bak. (26.01.1988 Eskişehir) -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 242. BİR DİVANE AŞIK DÜŞTÜM YOLLARA (BELLİ DEĞİLDİR) Bir divane âşık düştüm yollara, Yolu gider, günü belli değildir. Açamadım bir derdimi kullara, Günü biter, dünü belli değildir. Aşk bağı içinde yaban çiçeği, Bazen solan, bazen açan gerçeği, Tutam tutam elde gönül burçağı, Yoldum yeter canı belli değildir. 138 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 149)’da da yer almaktadır. 402 Et tırnaktan kopmaz kopardım dalı, İşte kovan dünya, arı da balı, Bu menzilde bilmem kimdir sevdalı, Yürek tüter yanı belli değildir. Nurşah, mızrabında beş telli sazım, Toprağa bel vurur dört mevsim yazım, Meliyorum koyun oldum yok kuzum, Bülbül öter sonu belli değildir. (22.09.1990 Cumartesi, Eskişehir. Bu şiir 1990’da Ankara Radyosu ön elemesinden geçmiştir.) 243. SAZIMLA BEN Dokundum telime ne konuştu saz, Bugün salı gelde ömürünü yaz. Avaz verdi dinle beni bende öz, Söz vardır ki söze bin söz bile az, Emir, verdi sanki bana gör beni, Dut dalıyım sense insan der beni, Şakıttığın bülbül gibi dil beni, Dileğim var senden verme sahte öz. Bize de kurulur yarını divan, Perdenin gözünde mizraba revan, Neyi çaldın giden benden be civan. Veren var imtihan bilmeliyiz biz. Şu sahibin Nurşah, seni bilmeli, Söz yerini bulup dile gelmeli. Dost sazım bizimle zaman gülmeli, Âşık Veysel'de de büyüdü can feyz. (08.11.1988 Salı, Ankara)139 139 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 106)’da da yer almaktadır. 403 244. NURŞAH Yorulmayı bir gün olsun düşünmez, Çalışmazsan inan darda kalırsın. Her yol aynı değil kolay geçilmez, Bazı zaman hep havanı alırsın. Musibetler gelir geçer yolunda, Bulutlar çözülür gönlün elinde, Omuzuna binmiş dünya dalında. Şah, ilinde şah adını bulursun. Mağrurlanıp Nurşah, sakın büyüme, Yeter ki sen Hak'tan yana uyuma, Düşmez mi bir kefen yarın payına? Tabut beni götürmez mi sanırsın? (30.10. 1986 Perşembe, Eskişehir)140 245. ÖZENMEDİM ŞÖHRETE Sanatçı olmaktı meylim topluma Özenmedim hiçbir zaman şöhrete Herkes gibi yarar vermek ülkeme Özenmedim hiçbir zaman şöhrete Uğraşımda yalnız ve tek de olsam Karşımda rakibim erkek de bulsam Engeller yolumda çaresiz kalsam Özenmedim hiçbir zaman şöhret Hür doğdum yaşarım hür sözünde Tarihler ışıdı bugün yüzünde Yeşerdiğim sanatımın özünde Özenmedim hiçbir zaman şöhrete 140 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’da da yer almaktadır. 404 Kadın hakları var bugün asırmış Arayasın neden kadın kusurmuş Çaresizmiş layakları nasırmış Özenmedim hiçbir zaman şöhrete Bırakırsam geleceğe ben bir iz Gecelerim bana o zaman gündüz Kayıp gitmektense şurdan bir yıldız Özenmedim hiçbir zaman şöhrete Az mı mücadele verdim yolunda Kolay değil Nurşah sanat dalında Her fikir bir başka insan halında Özenmedim hiçbir zaman şöhrete (10.12.1984 Eskişehir)141 246. HALEN DOLAŞIRIM Hangi dağın toprağını eleyem, Biter mi ki kumu selinden yarim. Düşem yollarına sevdan meleyem, Kim kurtulmuş aşkın elinden yarim. Hak'tan bağlı zincirine vuruldum, Ne soruldum ne peşinden yoruldum, Sular gibi aktıkçana duruldum, Gece gündüz çeken yolundan yarim. Akşehir'den Mut'a vardım zaman az, Silifke'den Mersin, edek yolum tez, Aşığa nereden gelin sorma söz, Tanı mızrabından telinden yarim. 141 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 74)’te de yer almaktadır. 405 Adana'nın sıcağında karpuzu, Başıma öyle bir indi topuzu, İskenderun, Aktepe'nin Yavuzu, Gaziantep, Maraş ilinden yarim. Aştım gittim diyar diyar mihmanı, Kars'tan şenlik, Erzurum'dan Sümmani, Hatırıma düştü Yunus ummanı, Mevlana'ya esen yelinden yarım. Adıyaman, Kahta, Besni, dolaştım, Kayseri'den Develi'ye ulaştım, Ankara'dan Eskişehir, yol aştım, İzmit, Bolu, Sivas, elinden, yarim. Çekti çamlı beller gel yavaş yavaş, Kader ile hayli vermişim savaş, Felekten sırtıma giydiğim kumaş, Yüzüme örttüğün tülünden yarim. Samsun, Çorum, Adapazar, İstanbul, Konya, İzmir, Kastamonu, ara bul. Gezdiren var beni bende dostum kul, Kerem'in Aslı'nın külünden yarim. Kah festivallerde, kah okullarda, Seve seve kaldım eş dost kullarda, Tarihimi yazdım kal akıllarda, Ölüm hazır her an dilinden yarim. Ana hatun alın yazım buyumuş, Kadında da aşıklık bir soyumuş, Saltanatın sürenlerde bey'imiş, Bende çıkamadım çölünden yarim. 406 Daha pek çok il il yolların aldım, Üç gün evimde on gün yad'da kaldım, Seksenden bu yana sazımı çaldım, Halen çalar Nurşah halinden yarim. (28.07.1990 Cumartesi Saat: 15.55 Eskişehir) -14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 247. ANAYIM BEN ANAYIM BEN BEN BİR ANA O doğuşun temeli, benden yoğrulmuş maya, Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana, O yavrunun gelişi benden var olmuş boya, Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. Onun için çöl ettim bağrımdaki sıcağı, Kanadımın göğsünde gece, gündüz kucağı, Babadan anayadır yetiştirme ocağı, Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. O benim terimden ter, ter olan tek hilâlim, O benim sütümden süt, süt emen tek helâlim, O benim istikbâlde gelecek istiklâlim. Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. Yetişsinler isterim hayırlıca bir evlat, Onlar ile yeşerir bağımdaki bu devlet, Bir millete yararlı olmanın özü külfet, Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. Anayım demek, bakın dile ne kolay gelir Bu ismi tatmayana, belki de alay gelir Tattırmayan kim yine, anadan dolay gelir Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. 407 İşte böyle merceğe Nurşah'taki gerçeğe, Yuvamdaki küçüğe okuldaki çocuğa, Geçmişten geleceğe cephede Mehmetçiğe, Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana. (Yazılış tarihi: 10.05.1984 Ankara. Konya 1987 I. Âşıklar Şöleninde 1.lik ödülü alan şiirdir. Ayrıca ‘Koçaklama’ dalında Köroğlu ikincilik ödülünü almıştır.)142 3.1.9.4. Âşıklığa ve Âşıklara Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 248. HALK OZANLARININ SESİ Adem, Havva'dan buyana, Halk Ozanlarının sesi. Bizi söyleten cihana, Halk Ozanlarının sesi. Orta Asya'dan özünü, Dede Korkut'tan izini, Yaydı Dünyaya sözünü, Halk Ozanlarının sesi. Hikâye destan şiiri, Mayasıyız Halk şairi, Kültürümüzün şehiri, Halk Ozanlarının sesi. Ağızlardan dökülen bal, Dünyalara yeşeren dal, Halk müziğimizde ikbal, Halk Ozanlarının sesi. 142 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 157)’de de yer almaktadır. 408 Tabiatın açan gülü, Gönülden gönüle ili, İrtical konuşan dili Halk Ozanlarının sesi. Makamdan makama coşku, Türkülerimizin aşkı, Tarihlerimizin meşki, Halk Ozanlarının sesi. Bu kapıyı açan bize, Rabbimle gireyim söze, Konuşan dünyadan öze, Halk Ozanlarının sesi. Çok asırları aşacak, Gönlümüzde yaşayacak, Türkiye’mden yeşerecek, Halk Ozanlarının sesi. Nurşah oğul kızımızda, Sürüp gelen izimizde, Bakileşen sazımızda, Halk Ozanlarının sesi. (1992 yılında Ankara Kültür Bakanlığınca Düzenlenen İpek Yolu Türk Dünyası Âşıklar Şöleninde olduğu deyiştir.)143 249. SEV TÜRKİYEM SEV OZANIN Nerede bir ölüm görsem, Ağıtın dilidir ozan, Düğün bayramına ersem, Sazının telidir ozan. 143 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 143)’te de yer almaktadır. 409 Ağlayan gülenle birdir, Her derde yetişen Pir'dir, Duyabilen için sırdır, Kalplerin gülüdür ozan. Yıllar, toprağın sesinde, Bugün dünya ülkesinde, Bayrağının gölgesinde, Yürüyen yoludur ozan. Memleket türküsü dili, Yazan kaleminin eli, Tek bir söz ile semboli, Saçının telidir ozan. Kadın bile olsa sözde, Yüreği askerdir özde, Kızı oğlu ile bizde, Temsili ilidir ozan. Kitaplarda sayfa açan Tarihin kaydına geçen, Yarınlara ışık saçan, Birliğin elidir ozan. Sev Türkiyem sev ozanın, Senin şiirin yazanın, Çalıp sazını gezenin, Sevginle doludur ozan, Dostluğun barışın yolu, Deyişleri ile dolu, Dünyaya uzanan kolu, Bir Anadolu’dur ozan, 410 (29.01.1992 Çarşamba saat 15:00 Eskişehir. HOD-DER Halk Ozanları ve Halk Müziği Sanatçıları Derneğinin düzenlemiş olduğu Halk Ozanları Yarışmasında Doğmaca dalında ödül almıştır.)144 250. ÂŞIK NURŞAH BACI'DAN ŞAİR DOSTLARA Finlandiya'dan mervimiz, İlimizde şair dostlar. Çin'dende Nuraniye'miz, Yolumuzda şair dostlar. Mitsuka Kojimaya'yı, Daha pek çok dosttan sayı, Yunus gönüller sarayı, Kalbimizde şair dostlar. Yugoslavya, Romanya'dan, İran ve Azarbeycan'dan, Irak, Kıbrıs, Japonya'dan, Gelimizde şair dostlar. İşte sevginin kardeşi, Bahaeddin Güney eşi, Yunus dünyanın güneşi, Yılımızda şair dostlar. Burda gönüllerin izi, Size dergisinin kızı, Gülten Çiçek, güler yüzü, Gülümüzde şair dostlar. 144 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 66)’da da yer almaktadır. 411 Hocam Tahir Kutsi Makal, İstanbul'dan Ayhan İnal, Şiirleri ile ikbal, Dilimizde şair dostlar Ankara'nın sesi Enver, Güldestesinde münevver, Çok yücedir İrfan Ünver, Gönlümüzde şair dostlar. Îlesam Yahya Akengin, Mehmet Önder sazda zengin, Selam dost Hayrettin İvgin, Yelimizde şair dostlar. Nuri Mehmet Canla yolu, Ali Rıza Saraçoğlu, Nalan kızı şiir dolu, Dalımızda şair dostlar. Bize yazı yazam diler, Bilmen ne gün gelir çiler, Bizim Aldülkadir güler, Gölümüzde şair dostlar. Güven Tanyeri ve eşi, Kaynar muhabbetin aşı, Aşıklar sazında coşu, Telimizde şair dostlar. Ali Sarar, Nedim Uçar, Şiirleri ilham saçar, Gönülden Savgar' da geçer, İlimizde şair dostlar. 412 Muharrem Kubat, hatırda, Murat Özmen 'de satırda, Yahya Aksoy'da bu turda, Elimizde şair dostlar. Sporda Atilla Aytek, Emniyet Müdürümüz tek, Kovanına balda petek, Balımızda şair dostlar. Kültür Müdürümüz İlyas, Abdullah Oktay'ı da yaz, Gönül Meral hepisi feyz, Dolumuzda şair dostlar. Aysel çağıran'da özüm, Gülen Çetin'dedir sözüm, Eşim Mehmet, iki gözüm, Selimizde şair dostlar. İlimiz şair yatağı, Bizim Yunus'un otağı, Saymakla bitmez metahı, Bilimizde şair dostlar. Âşık Nurşah, hep şakısın, Size dergisi dokusun, Severleri de okusun, Elimizde şair dostlar. (27.08.1991 Salı Saat 16.00 Eskişehir) 413 251. VİRANE Virane bir bağım vardır, İçerisinde güller yağar. Kırk mum yanan dağım vardır, İçerisinde nurlar doğar. Aşkı zemdir içmek güzel, Derdi gamdır çekmek güzel, Ömrü candır biçmek güzel, Sevdiği kalbine sığar. Böyle derde canım feda, Aşkı veren tatlı eda, Gönle doğmuş yüce seda, Nurşah’ı gam keder boğar. (12.03.1989 Eskişehir) -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 252. SEYRANİ Şu Develi çardağından aşağı, İnce çekmiş yolun dağlar Seyrani. Dolaşmışsın devir alem döşeği, Yeşil dökmüş dalın bağlar Seyrani. Hikmet dokur alından şu ipeğin, Gerçek sızmış balından şu peteğin. Karla kaplı gadem almış eteğin, Başka bakmış halın çağlar Seyrani. Mantık ile mana dolu dizende, Tarih almış tarif yolu, hizanda. Cihan yaşar Türk'lük uçar, fezanda, Nurşah böyle dilin sağlar Seyrani. 414 (1981 Kayseri Develi Âşıklar Şöleninde Birincilik Ödülüne, Âşık Seyrani Ödülüne layık görülen şiirim.)145 253. DADALOĞLU Şahlanıp atını sürdüğü zaman, Eser Toroslardan yel Dadaloğlu. Yaylalar çiçeğin açtığı zaman, Dayanır mı merde yol Dadaloğlu? Sabahla akşamın battığı yerde, Kavuşup gün tanın attığı yerde, Kalıp gurbetlerde yattığı yerde, Çözülmeyen sırda hal Dadaloğlu. Sevmiş bir kıratı birde güzeli, Cengaver yüreğin ölmez ezeli, Kayseri, Tomarsa, Özlüce, eli Avşar'ım konuşur dil, Dadaloğlu. Nurşah'ım Yunus'un dağından aştım, Eskişehir'den de göçtüm ulaştım, Az mı senin gibi yerler dolaştım, Ünler camlı beller gel Dadaloğlu. (Yazılış tarihi: 21.09.1989 Özlüce Saat 20.30 Dadaloğlu Şenliklerinde çalıp söylediği şiirdir. Bu şiir 16.11.1989 Perşembe günü TRT denetiminden geçmiştir. Ankara)146 254. KARACAOĞLAN Hangi ile varsam duyulur adın, Yollarım sen tozar Karacaoğlan. Bastığım topraklar gezdiğin yadın, Gözlerim sen süzer Karacaoğlan. 145 146 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 56)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 126)’da da yer almaktadır. 415 Toroslanın eteğinden bakarsın, Menekşeler lale sünbül, kokarsın, Bozlağından ince ince çekersin, Yüreğim sen sızar Karacaoğlan. Feke'den Gökçe'ye uzanır yolun, Anılar kovanda boşaltır balın, Seyhan ırmağından yeşerir dalın, Kollarım sen uzar Karacaoğlan. Yardan yara çatık kaşın elası, Anavarsa, bakar ömrün kalesi, Karacaoğlan, Elif, kızın silasi, Yıllanım sen çözer Karacaoğlan. Tarlaların beyaz pamuk bürümüş, Güzellerin yayla boyu yürümüş, Ördeklerin yeşil başlı türemiş, Göllerim sen yüzer Karacaoğlan. Neneler elinde döner, kirmanı, Kaldırır gelini kızı harmanı, Soğuk sularında yazın dermanı, Yoğurdum sen özer Karacaoğlan. Türkmen ellerinin yayla obası, Yiğit dağlarının ceylan abası, Sevgi bağlarının gönül babası, Sözlerim sen dizer Karacaoğlan. Öğrenciler müzik evi kursunda, Seni öğrenirler okul dersinde, Dünya konuşturdun hayat kürsünde, Kalemim sen yazar Karacaoğlan. 416 Türkülerin nenni gelin dilinde, Sevgin Çukurova, eser yelinde, Nurşah'ın mızrabı çalan telinde, Ellerim sen gezer Karacaoğlan. (1991 Adana. Âşık bu şiiri ile Canan rumuzunu kullanarak yarışmaya katılmıştır.)147 255. KARACAOĞLAN Zaman yaprağından yelini estim, Torosların yolu Karacaoğlan. Doldurdum gözyaşın eliften destim, Irmakların seli Karacaoğlan. Türkmen obasının aşiret eri, Karacaoğlan gibi var mı severi? Gönüller de sonsuz almışsın yeri, Güzellerin dili Karacaoğlan. Çukurova kokan türkülerinde, Gezip dolaşan ülkelerinde, Dilber görürüm öykülerinde, Beyaz tacın tülü Karacaoğlan. Örneğin dağları taşları geçti, Denizleri yardı yelkenler açtı, Elif kızdan pek çok manalar seçti, Okunan harf eli Karacaoğlan. Turnalarda gökyüzünün kanadı, Konuşturdun yeryüzünün muradı, Yıllar Mut' ta mezarını aradı, Toprağının beli Karacaoğlan. 147 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 164)’te de yer almaktadır. 417 Adana' dan sesin il il görüşür, Şairler aşıklar yolun erişir, Şiirleri ile seni yarışır, Tabiatın gülü Karacaoğlan. Her gün yenilenen devir sözünde, Dört mevsim yaşarız senin özünde, Sazın çalar deyiş gülen yüzünde, Çal dost dostun teli Karacaoğlan. Dünya penceresi gönül yuvası, Der Nurşah’ım yeşil yurdun ovası, Bin dokuz yüz doksan bugün sevdası, Yine sensin yılı Karacaoğlan. (Rumuz: Zambak. 13.09.1990 Perşembe Eskişehir) 256. YUNUS'TAN YOL SERANİ'YE Eğer insan vicdanına sahipse, Yaşar böyle bir ömürü kemalet, Yaşattığı mantığına laikse, Bulur daim kendisinde delalet. İşte ibret kendisinden Seyrani Maksudunda iki cihan İrfani, Unutulmaz memleketin insanı, İnsafından ihsanına velayet. Adil kişi erliğinden yorulmaz, Dünya tokat olmuş ona dert vurmaz, Deli diye taşlasalar düş yormaz, Korkutmaz gözünü yalan sefalet. 418 Diyen Pir'den, bade içtim uslandım, Manasını hitabından hislendim, Yunus'tan yol Seyrani ‘ye seslendim, İstemez gösteren dünya kefalet. Kayseri'nin Develi'nin torunu, Erciyes, dağının kalkmaz karını, Gelin görün Seyrani ‘de narını, İşte Nurşah, gerçek bir ilahiyet. (Âşık tarafından müziğe uyarlanmıştır. Seyrani şenliklerinde sazı ile çalıp söylediği değiştir. 1984 Develi.)148 257. ÖLÜMSÜZ DÜŞÜ Dağların tarağı saçlarım çözer, Örük örük bende sevginin başı, Kalemim aşkında dünyayı yazar, Hacı Bektaş Veli Yunus'un yaşı. Toprakların tacı al gülden hası, Dostluğun yücedir elbet dünyası, Çaldığım sazımın silinir pası, İnsandan insana oldum gardaşı. Bir başım Türkiye dünyanın ucu, Aynı daldan hoş görünün ağacı, Han içinde herkes bir ayrı yolcu, Gönülden gönüle toprağı taşı. Ne mutlu dalında rüzgarın esmek, Şu fanide barış, olur mu küsmek, Sıcacık sevgiye suratın asmak, Çatılır mı güzel olanın kaşı? 148 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 122)’de de yer almaktadır. 419 Bilgili insanın ağrımaz dişi, Cahilin yarası çıbanın başı, Bilir kendisini er olan kişi, Ariflerin pişer soğumaz aşı. Muhabbetin sofrasında kaşığı, Bilgi, sevgi hoş görünün ışığı, Gerçeği işitir, söyler aşığı, İşte giyindiğim kutnu kumaşı. Gelin canlar yaramızı saralım, Irk gözetmeden bir yola varalım, Birbirimizden hal hatır soralım, Nurşah'ın hep budur ölümsüz düşü. (09.10.1990 Çarşamba saat 18:20 Eskişehir. Rumuz Turna. Ankara Halk Ozanları Yarışması). 3.1.9.5. Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 258. İZCİLERİM Duyar sezer görür kalpten, Çalışan el izcilerim. Başı bağrı şu can mülkten, Çağıran gel izcilerim. Vatanımın ışık özü, Yürür alem için özü, Iraktan yakına gözü, Uzanan yol izcilerim. Bir muamma gibi başı, Dolaşırlar dağı taşı, Dünyalıdır iç savaşı, Uçuşan yel izcilerim. 420 Yavru kurtum izcim benim, İşaretim sembol yönüm, Yurdum senle büyür ünüm, Çağlayan sel izcilerim. Yanar ateş kamp bağımda, Atatürk’üm gün çağımda, Cumhuriyet kuşağımda, Hür bir emel izcilerim. Duam candan hepinize, Kurtarıcım siz can bize, Nurşah ana şükran size, Sonsuz temel izcilerim. (28.06.1987 Saat: 14.00 Eskişehir Hasırca Kampında Ankara Nureddin Ersin Kız İzci Evine çalıp söylediği deyiştir)149 259. ESKİŞEHİR KÜLTÜR MÜDÜRÜ DÜNDAR TOKGÖZ’E Sizi gördüm bu yönde, Sanat sever Dündar Tokgöz. Uğraşınız düz bir yönde, Hizmet sever Dündar Tokgöz. Şehirime güzel katkın, Folkloruma candan tutkun, Kültürüme içten yatkın, İnsan sever Dündar Tokgöz. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 98)’de ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 96)’da da yer almaktadır. 149 421 Yeni yılın kutlu mutlu, Yuvanızda olsun tatlı, Nurşah diler hep umutlu, Hürmet sever Dündar Tokgöz. Olsun dedim başka bir kart, Yeni yıla yeni bir fark, Seslenişte dostluk dolu, Cümlenin en güzeli harf. (27.12.1982 Pazartesi Eskişehir Kültür Müdürlüğü’ne sunulmuştur). -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 260. BİZLER İÇİN ÇALIŞANLARDAN BIRISI DE ONLAR Haber yazar haber verir dünyaya Bileği yorulmaz gazetecinin. Dalar gider balık misal deryaya. Yoluna durulmaz gazetecinin Gecesi gündüzdür gündüzü gece, Hayatları yaşam boyu bilmece, Görevleri büyük kılıçtan ince Yarası sanılmaz gazetecinin. Bültenleri geniş gönülleri hos, Der, kendine durma haber için koş Ova bayır dağ taş demez uçan kuş. Aklına erilmez gazetecinin. Ayakta geçirir giden zamanı, Aç, susuz uykusuz bazen zamanı, Daktilo başında günlük zamanı, Fikrine girilmez gazetecinin 422 Sevgidir, barıştır, dosttur yolunda, Kovanına anı olmuş balında, Üretkendir ilum bilim dalında, Hakkı var verilmez gazetecinin. Selam Cumhuriyet, selam hürriyet, Her sanat Türk, için büyük mürüvvet, Mürekkep içinde damlayan niyet, Kalemi kırılmaz gazetecinin. Halkın kalbi sesi gören gözüdür, İğneden ipliğe dizen özüdür, Bir türkü bir şiir, oğlu kızıdır, Çilesi görülmez gazetecinin. Vakitli vakitsiz görev başında, Emektarı olmuş yıllar peşinde, Ölene dek sadık dostu işinde, Süresi sorulmaz gazetecinin. Bir methiye verdim yazan ellere, Övgüsü dünyaya esen yellere, Nurşah'ım sazımda vurdum tellere, Sevgisi derilmez gazetecinin. (Âşığın 1998 Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti'nin açmış olduğu şiir yarışmasına katıldığı şiirdir.)150 261. ÖĞRETMENİM Okuma yazmayı öğrendim senden, Ana temelimsin sen öğretmenim, Bilim yöntem kural bulmuşum senden, Gerçek emelimsin sen öğretmenim. 150 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 131)’de de yer almaktadır. 423 Ana gibi sıcak bir kucağın var, Şefkat dolu sönmez bir ocağın var, Bilim dünyasında dört bucağın var, Hayat membağımsın sen öğretmenim. Sen var olmasan ben ne öğrenirdim, Kim öğretir kime ben ne verirdim, Bilgisiz adımla cahil yürürdüm, Bilinç erdemimsin sen öğretmenim. Geleceğe yeni çiçek açtıran, Sırrında bir beşik, ışık saçtıran, İrfan mektebinde ilim taştıran, Kudret cemalimsin sen öğretmenim. Saygı, sevgi dostluk dersler eğitim, Hem ana, hem baba candan eğitim. Doğru bir yol için bize eğitim. Veren sembolümsün sen öğretmenim. İlk heceyi bize veren atamız. Öz Türkçeyi yurda seren atamız, Sizi bizlere yar eden atamız, Tahtlı devletimsin sen öğretmenim. Ata izindeyiz biz sözündeyiz. Yediden yetmişe öğrenimdeyiz. Sizler var edin biz var yönündeyiz. Türkçe Kemal'imsin sen öğretmenim. Nurşah ne dillese azdır methine, Doyulur mu senin can hizmetine, Saygınla doluyuz biz hürmetine, Türk milletimsin sen sen öğretmenim. 424 (Bu deyişi 1983 yılında Antalya Radyosunda okunmuştur. 24.11.1998 Salı Öğretmenler Günü Haftası'na Halk Eğitimde okunmuştur.)151 262. POLİSİM Güvenliğin gün ışığı alemde, Özümüzün can damarı polisim. Adın vardır hüviyeti sılamda, Sözümüzün can damarı polisim. Koruyanım, gözetenim, güvencim, İnsanlığa ön adım bir övüncüm, Vatan bekçim gönül dağım, sevincim, Yüzümüzün can damarı polisim. Gece gündüz karakolun işinde, Emniyetim, asayişim düşünde, Hizmet için görevinin başında, Tezimizin can damarı polisim. Adımında kurallara uyarım, Seni sever can evimden sayarım, Kanunlara mülkiyetli diyarım, İzimizin can damarı polisim. Trafikte yol, geçidim verenim, Olmasın bir kaza sağlık erenim, Yaramızı yarasınla saranım, Közümüzün can damarı polisim. Çevik kuvvet seni nasıl anlatsam, Adaletin soylu yari dinletsem, Nesil nesil kulakların çınlatsam, Yazımızın can damarı polisim. 151 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 59)’da da yer almaktadır. 425 Ana Nurşah cihan sesim yazımda, Türküm söyler sen çağırır sazımda, Ay yıldızım gurur şeref izimde, Gözümüzün can damarı polisim. (Yazılış tarihi 10.01.1986 Perşembe Eskişehir. Bu şiir 09.01.1986 Cuma Samsun 19 Mayıs Lisesi Terme Polis Okulu programında okunmuştur.)152 263.SAĞLIĞIMIZA SAĞLIK KATANLARIMIZ DOKTORLARIMIZIN HAKKI VERİLMEZ Tıbbın ana bilim dalını çözen, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Hastaları için reçete yazan, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Hastaneler olmaz onlar olmasa, Tabip olmaz hasta halin bilmese, Kim kurtulur dertten koşup gelmese, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Önce Allah sonra kurtuluş yolu, Cerrahtır ameliyat eder eli, Akan gözyaşlarda dindiren seli, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Her hastalığın başka baka türü, Muayenelerde hekim yeri, Hangisini sayam sayısız eseri, Doktorlarımızın hakkı verilmez. 152 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 99)’da da yer almaktadır. 426 Umutlarımızda sevinçlerimiz, Gerçekleştiği gün hayallerimiz, Müjdelerdeki can emellerimiz, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Üstelik onları dövenler gördük, Yüzüne geçip de sövenler gördük, Haksızlığa meydan verenler gördük, Doktorlarımızın hakkı verilmez. Der ki Nurşah kıymetlerin bilelim, Şefkat ile yüzlerine gülelim, İyi ki varlar, dua dileyelim, Doktorlarımızın hakkı verilmez. (14.03.2019 Pazartesi Saat 11:46). 3.1.9.6. Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar 264. MURAT’IMIN SÜNNETİ (Oğlum Murat) Seyit Gazi kurtuluşu, Oğlumun sünnet oluşu. Eskişehir, kurtuluşu, Oğlumun sünnet oluşu. Murat'ım murat alacak, Bugün tam erkek olacak. Annesi sazın çalacak, Oğlumun sünnet oluşu. Murat'ıma kutlu olsun, Düğün bayram mutlu olsun. Dostlar gelsin sohbet olsun, Oğlumun sünnet oluşu. 427 Anne Nurşah dua eder, Oğlum dört bayramın eder. Bugün Kurban Bayramı der, Oğlumun sünnet oluşu. (01.09.1983 Eskişehir. Âşığın, oğlu Murat’ın sünnet düğününde okuduğu deyiştir.)153 265. BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR Gelin dostlar küslük bitsin Dostun bizi bildiği gün Aradan kin, nefret gitsin Şu yüzlerin güldüğü gün Bugün Kurban Bayramıdır Sevgilerin seyranıdır Uzun yollar kervanıdır Gurbetçinin geldiği gün Şafak ile açar dallar Camilerle ışır yollar Bayramlaşır cümle kullar Kapıların çaldığı gün Konu-komşu ana, baba Kaynaşır bir cihan cana Uzanır eller insana Hürmetle öpüldüğü gün Kesilir kurbanın eti Yerine gelir niyeti Dağıtılır ev ev eti Nasibini böldüğü gün 153 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 59)’da da yer almaktadır. 428 Sofralarda sıcak yemek Çoluk-çocuk yumak yumak Ağız tadın alır damak Dost sohbetin bulduğu gün Eğlence yerleri taşar Bayram sevinciyle yaşar Nurşah sazın çalar coşar Hasret yaşın sildiği gün (22.06.1989 TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda ilk kez yayımlanmıştır)154. 266. HOŞ GELDİNİZ, GÜLE GÜLE Eskişehir ilimize, Hoş geldiniz, güle güle, Yunus diyen dilimize, Hoş geldiniz, güle güle. Dünyanın dört bucağından, Gönüllerin kucağından, Yedi yüz yılın çağından, Hoş geldiniz, güle güle. Sergiler açtık bak dolduk, Burçak burçak eser yolduk, Dereceler aldık güldük, Hoş geldiniz, güle güle. Komiteye Bakanlığa, Hizmetim içten canlıya, Sarıköy Mihalıççık'a, Hoş geldiniz, güle güle. 154 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 129)’da da yer almaktadır. 429 Memnun ettiniz bir yayla, Folklorum araştırmayla, Üçüncü semineriyle, Hoş geldiniz, güle güle. Âşıkları şairiyle, Deyişleri, şiiriyle, Kasaba, köy, şehriyle, Hoş geldiniz, güle güle. Seneye yine bekleriz, Nurşah candan dilekleriz, Şimdi hoş çakalın deriz, Hoş geldiniz, güle güle. (08.05.1987 Eskişehir Şairler Şöleni)155 267. GELİN Gelin Sevgi günü bugün, Yunus diyen eller bizim. Sarılalım bayram düğün, Yunus diyen diller bizim. Kin nefretler gayri yetsin, Karanlıklar çekip gitsin, Zaman yeni bir çağ bitsin, Yunus diyen güller bizim. Soframız değil ırakta, Balımız bekler tabakta, Aşımız aynı bir kapta, Yunus diyen eller bizim. 155 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 156)’da da yer almaktadır. 430 Açın dünya kapıların, Kapalı kalmasın varın, Nice yıllar bugün yarın, Yunus diyen yollar bizim. Bilmeliyiz bizdeniz biz, Bize gelen izdeniz biz, Işır alem yüzdeniz biz, Yunus diyen haller bizim. Kardeşliğe çağrımız bu, İlelebet ağrımız bu, Daim yanan bağrımız bu, Yunus diyen çöller bizim. Der Nurşah'ım dostluk varı, Biz Yunus'un evlatları, Sarıköylüm cihan yarı, Yunus diyen iller bizim. (06.05.1987Çarşamba Sarıköy ’de Yunus Emre Haftası nedeniyle okuduğu şiirdir. Ankara Gülpınar Dergisinde yayınlanmıştır.) 268. BİN DOKUZ YÜZ DOKSAN BİRDE Yunus dedik sevgi dedik, Bin dokuz yüz doksan birde, Sevgi ilanını verdik, Bin dokuz yüz doksan birde. Eskişehir imzan attı, Kasımda kararın bitti, Ankara açılış etti, Bin dokuz yüz doksan birde. 431 Cihana hayırlı olsun, Sevgi tam yerini alsın, Gel barış, savaş yok olsun, Bin dokuz yüz doksan birde. Sarıköy ‘de yatan diyar, Seni cümle alem duyar, Çağrımızsın sevgide yar, Bin dokuz yüz doksan birde. Hoş geldin gönüller yolu, Çevren sevenlerle dolu, Yunus Emre Sevgi Yılı, Bin dokuz yüz doksan birde. Kızın Nurşah çalar sazın, İnsanlarda yüce izin, Ölümsüz sevgide sözün, Bin dokuz yüz doksan birde. (03.02.1991 Pazar Saat 11:55 Eskişehir) 269. VELİNİMETİMİZ İlimizin harmanısın, Beyaz altın lületaşı. Derdimizin dermanısın Beyaz altın lületaşı. Hammadde ürünün verdi, Hünerin dünyaya serdi, Bize bol dövüzün gördü, Beyaz altın lületaşı. 432 Toprak bereketin saçtı, İhracat kapını açtı, Ülke ülke yolun geçti, Beyaz altın lületaşı. İşçimizden emeğine, Ekinimden ekmeğine, Kızılay'dan yüreğine, Beyaz altın lületaşı. Füzemizden sanayi ye, Cephede tank cephaneye, Okullardan hastaneye, Beyaz altın lületaşı. Porsuğun kadar çağlayan, Ganimetini bağlayan, Aileye öz sağlayan, Beyaz altın lületaşı. Kadınların hevesinde, Bileziği küpesinde, Takındığı kolyesinde, Beyaz altın lületaşı. Vitrinlere giren biblo, El sanatlarında tablo, İzleriz seni merakla, Beyaz altın lületaşı. Okulunu açtın emel, Talebeye mülkün temel, İlim ve ilçemden sembol, Beyaz altın lületaşı. 433 Eskişehir ışığında, Güçlü toprak eşiğinde, Peri kızı, aşığında, Beyaz altın lületaşı. Nasreddin Hoca'yı gözde, Fıkranı anlatan sözde, Sevgiyle Yunus'un bizde, Beyaz altın lületaşı. Yirmi bir Eylülündeyiz, Dördüncü şenliğindeyiz, Kültür sanat evindeyiz, Beyaz altın lületaşı. Kortejinden gözlenecek, Sergilerin izlenecek, Sonsuza dek sözlenecek, Beyaz altın lületaşı. Yabancısı yerlisiyle, Bakanı ve elçisiyle, Gelen tüm temsilcisiyle, Beyaz altın lületaşı. Bahaeddin Güney bize Festivali ilimize Adın veren dilimize Beyaz altın lületaşı. Heykelimiz ve müzemiz, Dünya çapında sergimiz, Tanıttı bize Valimiz, Beyaz altın lületaşı. 434 Eskişehir'den kuş uçtu, Viyana, müjdeni saçtı, Taycılar ocağın açtı Beyaz altın lületaşı. TRT Basını ile, Şairi aşığı ile, Tüm dilde şükranı ile, Beyaz altın lületaşı. Der Nurşah, emek hanemiz, Yarına kütüphanemiz, İsmi ile sembolümüz Beyaz altın lületaşı. (21.09.1989 Eskişehir Saat: 14.00 Beyaz Altın Lüle Taşı Festivalinde sunduğu deyiştir.)156 270. BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR Âşığın size bestesi, Duyar Türkiye’nin sesi, Selam olsun can ülkesi, Bugün Kurban Bayramıdır. Şafak ile açar dallar, Gurbetcimle ışır yollar, Kavuşur hasretle kullar, Bugün Kurban Bayramıdır. Konu komşu ana baba, Çiçek açar sevgi cana, Nişanlılar yan yana, Bugün Kurban Bayramıdır. 156 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 81)’de de yer almaktadır. 435 Kesilir kurbanın eti, Yerine bilir niyeti, Dağıtılır ev ev eti, Bugün Kurban Bayramıdır. Sofralarda sıcak yemek, Çoluk çocuk yumak yumak, Ağız tadın alır damak, Bugün Kurban Bayramıdır. Eğlence yerleri taşar, Bayram sevinciyle yaşar, Ozan sazın çalar coşar. Bugün Kurban Bayramıdır. Nurşah, eş, oğlu, kızında, Nice bayramlar bizimle, Ben de olayım sizinle, Bugün Kurban Bayramıdır. (05.06.1991 Saat 10:00 -10:30 arası Türkiye’nin sesi radyosunda irticali okuduğu deyiştir.). -11’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar 271. ESKİŞEHİR FESTİVALLER DİYARI Mayıs'ta Yunus'u yeşerir toprak, Törenden törene koşarız canlar, Haziran, Nasrettin Hoca'da durak, Törenden törene koşarız canlar. Seyyid, Battalgazi, Seyitgazi'de, Geçen yılda ilki Mihalgazi'de Kurtuluş, İnönü, Sivrihisar'da, Törenden törene koşarız canlar. 436 Lületaşı festivali dördünde, Geçen yıl Veysel'i andık martında Alpu, Kavun karpuz her bir ferdinde, Törenden törene koşarız canlar. Yunus Emre, sevgi yılı bu yılda, Düğün bayram barış dolu tüm kulda, Kasım ayı ilanına kabulde Törenden törene koşarız canlar. Valim, Bahaeddin Güney'in özü, Dünyaya tanıttı dost, ilimizi, Yunus Emre sevgi yılında sözü Törenden törene koşarız canlar. Beyaz altın toprağında, taşında, Çok insanlar kalem kalem düşünde, İki Eylül kurtuluşu başında, Törenden törene koşarız canlar. Yazılıkaya'da törenin bekler, Tarihten tarihe vermişiz cenkler, Nurşah'ım hep böyle sevgi dilekler, Törenden törene koşarız canlar (12.01.1991 Cumartesi Saat 14.00 Eskişehir)157. 272. BUGÜN SEYİTGAZİ'NİN KURTULUŞU Bugün Seyitgazi'nin Kurtuluşu, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Düşman işgalinde sonun buluşu, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. 157 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 76)’da da yer almaktadır. 437 Top tüfeğim atılıyor yurt sesi, Gazilerin şehitlerin gür sesi, Ana, baba, kardeş Türk'ün hür sesi, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Haydi bire vurur zafer kılıncı, Kalkan seslerinde sevgi turuncu, Seyitgazi’m erliğinde birinci, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. İstiklal marşını çalar subayı, Vali Paşa Kumandanı alayı, Folklor ekipleri çeker halayı, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Coşturur efeler meydan yerini, Davul zurna bayram siler terini, Kutluyoruz her yıl can zaferini, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Topların atışı kafir susturur, Al bayrak rengini gökte estirir, Boran yeli gönüllerin coşturur, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Süvari üstünde koşuşan atlar, Tozu duman etmiş çevreyi yatlar, İstanbul'dan Afyon yolunu katlar, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. Resmi tören köşe ve bucakları, Halkla birlik okul ve çocukları, Ömrün çiçekleri ve gerçekleri, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. 438 Ziyareti başlar dökülür aşı, Aşıklar meydanı tutar atışı, Der Nurşah'ım yüce nişanın başı, Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi. (Yazılış tarihi: 19.08.1989 Cumartesi. 1 Eylül Seyitgazi ilçesinde yapılan Seyit Battal Gazi Şenlikleri, Eskişehir)158. 273. AĞUSTOS'UM ZAFER BAYRAMIM Yine şenlik aldı yurdum dün gibi, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Sevinç neşe güneş ile gün gibi, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Güçlü hedeflerin şanlı eseri, Al duvaklı günün kanlı seheri, İzmir'imden bize müjde haberi, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Dünya durdukça sen bizde tarihsin, Kuşaktan kuşağa elbet tarifsin, Gönüllerimizde sonsuz taifsin, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Seni tanıyacak yaşayacak dün, Her yıl Otuz Ağustos'um sen düğün, Öğün Türk oğlu Türk kızı sen öğün, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Bugün yürüyen şu adımlar bizim, Daim yürüyecek neslimde izim, Taarruzlar fethinden can gündüzüm, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. 158 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 82)’de de yer almaktadır. 439 Sen verdin bize en büyük yaşamı, İnönü, Sakarya, gündüz akşamı, Bugün yine görüyorum Paşamı, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Sokaklarda rengi süslü bayrağım, Işıl ışıl havada gün toprağım, Dört mevsim içinde tek bir yaprağım, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Uçakların sesi dağları deler, Yer yüzünde marşım istiklal güler, Gazilerin sevinç göz yaşın siler, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Dilerim ki bugün bizden ilmesin, Duam barış sevgimizi bölmesin, Cephelerden toyum asla silmesin, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Kınalı ellerim hiç hiç solmasın, Anam babam kardeşlerim ölmesin, Zalım düşman kahrolsun da gülmesin, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Unutma ki Kara Fatma'n bitmedi, Yar Elif'in, Ayşen gözden gitmedi, Aşık ana boşa sözün etmedi, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. Gönüllerde gülşen açan güldesin, Kutlanırsın tam yetmiş bir ildesin, Yedisinden yetmişine dildesin, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. 440 Mehmetçiğim namlusunda sesinde, Bir milletin gölgesinde göğsünde, Ana Nurşah, Türküm Türk, Türküsünde, Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım. (30 Ağustos Zafer Bayramı, 1989)159. 274. TRT DEN BİZLERE GÜNAYDIN TÜRKİYE PROGRAMINA Dudakların balı böler okurken, Şiir dilim dilim name özünde, Koza gibi inceliğin dokurken, Değiş bilim bilim hane özünde. Türkülerle Türkiye’mi yaşarsın, Günaydın Türkiye’m deyip coşarsın, Dal dal sanat kültürümden taşarsın, Aşkın ilim ilim tane gözünde. Gönüllerle sabah açar can tutkun, Bizler için dünya için öz katkın, Anlatmakla bizleri gün gün yetkin, Nurşah, bölüm bölüm sine sazında. (01.02.1988 Pazartesi, Ankara). 275. YIL 1991 Bir dünya yürüyor insan yolunda, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Yeşilini dökmüş zeytin dalında, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. 159 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 96)’da da yer almaktadır. 441 Sevelim der sevilelim gel dosta, İllerden illere taşıyan posta, Gönüller rahmetin yağan bir histe, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Bismillahı yazdık kuş kanadına, Uçun kuşlar varın müjde yadına, Mavi gökler yerler can muradına, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında, Çağladı Sakarya'n coşuyor Yunus, Dağlar taşlar ile aşıyor Yunus, Ölmedi geliyor, yaşıyor Yunus, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Getiriyor sevgi treni yüzün, Kıta kıta sürüp gelir dost izin, İnsanlara açtın tüm gönül gözün, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Çiftin sürer çiftçi baba ürünü, Ey, topraklar biz Yunus'un torunu, Sarıköy ‘den sildik alın terini, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Konuşuyor seni sarı çiçekler, Uçuşuyor kelebekler, böcekler, Ellerinde uçurtması çocuklar, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. Sevgi ormanının gönül ırmağı, Hangi ilden baksak Yunus toprağı, Yüz altmış ülkenin esen bayrağı, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. 442 Haydi gelin kurduk sevgi köprüsün, Çağıralım birlik Yunus türküsün, Bitmeyen yıllarla Nurşah, sevgisin, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında. (Rumuz: Ebedi 24.02.1991 Pazar Saat: 22:10 Eskişehir). 276. HOŞ GELDİN YENİ YIL ESKİYE VEDA Elli beş milyonum gönülden seda. Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda. Bin dokuz yüz doksan, sağlıklı dünya Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda. Melhem olup, yaramızı saralım Kardeşliğe ve dostluğa varalım. İyi geçim kavgasız gün görelim Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda. Der Nurşah’ım, adım adım ileri Bir yaş daha verdik, gelir mi geri Sevmek, sevilmek hoş görünüm yeri. Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda. 277. BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA Türkiye’mden selam gurbettekiler, Bayramınız candan mübarek ola. İlden ile kavuşan yol hasretler, Bayramınız candan mübarek ola. Küslük barış ile açmış kolları, Büyük küçük ev, ev tutmuş yolları, Öpülür eş dost komşunun elleri, Bayramınız candan mübarek ola. 443 Ağız tadı bugün baklavasın yer, Ramazanım şeker bayramımsın der, Ziyaretler gönülleri fet eder, Bayramınız candan mübarek ola. Kurulur sofrası tatlı anamın Kardeş ile evlat ile babamın, Yüzü gülsün böyle günle yuvamın, Bayramınız canlar mübarek ola. Âşık Nurşah kervanıyım şu yerden Sizler için geldim Eskişehir’den, Elli beş milyonum sesler İzmir’den Bayramınız candan mübarek ola. (11.04. 1990 Çarşamba Eskişehir). 278. CUMHURİYETİM Senin varlığında bizler ülkeyiz, Canimiz nurumuz Cumhuriyetim. Uluslara örnek Türk, Milletiyiz, Şanımız ferimiz Cumhuriyetim, Başkentim Türkiye’m sevdam özlerim, Her köşe bucaktan şeklin izlerim, Atatürk’ü görür sende gözlerim. Yurdumuz yârimiz Cumhuriyetim. Kutluyoruz sekseninci yılımız, Yüce bayrağımız Anadolu’muz, Cihanı selamlar kızı oğlumuz, Ordumuz erimiz Cumhuriyetim. 444 Yirmi dokuz ekim bayramın toyun, Havada karada deniz de boyun, Der, Nurşah sürecek sonsuza soyun, Yoğunuz varımız Cumhuriyetim, Gençlik Zaferimiz Cumhuriyetim. (29 Ekim 2003 Ankara Cumhuriyet Bayramı). 3.1.9.7. Türk Milletine Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 279. TÜRK ASKERİ TÜRK'ÜN OĞLU Korkusuzdur yüreklidir, Türk askeri Türk'ün oğlu. Kahramandır kuvvetlidir, Türk askeri Türk'ün oğlu. Dünyaya adını yazdı, Başı dik göklerde gezdi, Barış deryasında yüzdü, Türk askeri Türk'ün oğlu. Yüreğinde vatan tüttü, Toprağında şehit gitti, Yurdu için savaş etti, Türk askeri Türk'ün oğlu. Zaferden zafere koştu, Bayrağın, rengiyle coştu, Ova bayır dağ taş aştı, Türk askeri Türk'ün oğlu. 445 Bu vatan onlardan bize, Methiyesi azdır söze, Yazmışızdır kalbimize, Türk askeri Türk'ün oğlu. Ölümsüzlüğün destanı, Gazisi şehidi canı, Siper etmiştir vatanı, Türk askeri Türk'ün oğlu. Evlatlar verdik cihana, Aslan yetişsin vatana, Gururluyuz Nurşah, ana, Türk askeri Türk'ün oğlu. (12.12.1981 Cumartesi Eskişehir. Marşın sözü ve müziği kendisine aittir)160. 280. KÜLTÜRÜMÜZ Düşünürsek bir yuvadır, Ana gibi özümüzde. Başlı başına dünyadır, Konuşturan sözümüzde. Eğitimin temel taşı. Öğrenimle çeker başı, İlim ve bilim gardaşı, Dersi ile çözümüzde. Bize hayat yaşam veren, Sevgi saygı görgü veren, Her an gönlümüze giren, Işıktır kalp gözümüzde. 160 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 64)’te de yer almaktadır. 446 Kültürümüz candır canan, Dünyaya kendini sunan, Barış dostluk için yanan, Bir sevdadır közümüzde. Köyümüzde kentimizde, Kültür bizim kendimizde, Adetimiz örfümüzde, Gelenektir izimizde. Yüz yılları sergileyen, Kitap kitap dergileyen, Tarihimiz vurgulayan, Kütüphane yazımızda. Mutfaktan yemeğimize, Beşikten bebeğimize, Sonsuz geleceğimize, Candır ay yıldızımızda. Kültür okumakla çağdır, Kültür yetişmekle bağdır, Kültür insan için dağdır, Yeşeren dal feyzimizde. Orman ağaç kuşun sesi. Tabiatta suyun sesi, Türkülerde aşkın sesi, Buram buram nazımızda. Giyimden kuşama üst baş, İnsanda arkadaş gardaş. Değeri biçilmez kumaş, Öz akıdır yüzümüzde. 447 Nakış nakış gül işinde, Altınında gümüşünde, Örnek eller dikişinde, Çeyiz gelin kızımızda. Kültür anlatmakla bitmez, Nurşah boş sözü laf etmez, Dünyası bizlerden gitmez, Kültür çalar sazımızda. (19.08.1991 Pazartesi Saat 18:10 Eskişehir)161. 281. TÜRK KADINI Yetişen güllerin dalı, Çınarıyız Türk kadını. Meşaleyi tutan eli, Sunarıyız Türk kadını. Fatihler doğuran ana, Çok Zübeydeler cihana, Havva’dan bugüne suna, Anarıyız Türk kadını. Şerefimiz göklerde hür, Âdem ile Havva’dan bir, Nurşah gün bugüne devir, Pınarıyız Türk kadını. (03.12.1990 Pazartesi Saat 15:30). 161 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 141)’de de yer almaktadır. 448 282. KADINLARIN Bin bir çeşit görevinde, Kadınların özü vardır, Toplumuna hünerinde, Kadınların sözü vardır, Kadın ana, ocak yakan, Bazı ülkede başbakan, Milletvekili ve bakan, Kadınların izi vardır. Subay, polis ve postacı, Müdür, öğretmen baş tacı Doktor, hemşire ilacı, Kadınların yazı vardır. Duruşmanın avukatı, Savcı, hakim hakikatı, Müftü, imam, mutemeti, Kadınların hazı vardır. Lokantaya garson geldi, Benzinlikle görev aldı, Taksi sürdü, şoför oldu, Kadınların gezi vardır. Çekimcisi, spikeri, Gazetecilikte yeri, Röportajcı, muhabiri, Kadınların pozu vardır. Şairinden, bestecisi, Yazarı ve de izcisi. Şarkısından işçisi, Kadınların feyzi vardır. 449 Oyuncusu, tiyatrocu, Başrollerde sinemacı, Pilot, ressam, dokumacı, Kadınların gözü vardır. Muhtarından uzmanına, Hostesinden ozanına, Başhekim, hademesine, Kadınların yüzü vardır. Tarlasında tırmık çeken, Evde hamurunu döken, Eşi, yavrusuna bakan, Kadınların farzı vardır. Saymak ile bilmez özü, Kadını geniştir sözü, Aşık Nurşah'da avazı, Kadınların sazı vardır. (25.08.1991 Pazar Saat 17:00 Eskişehir. Ankara TRTGAP programına Füsun Sağlam tarafından çekim yapılmıştır.)162 283. TÜRK'ÜN KIZI TÜRK'ÜN SESİ Hem anayım, hem de ozan, Türk'ün kızı, Türk'ün sesi. Türklüğümü bende yazan, Türk'ün kızı, Türk'ün sesi. Türk'ün kızı, Türk'ün kızı, Türkiye'mden Türk'ün sesi. Bizler Atatürk'ün kızı, Hür dünyada Türk'ün sesi. 162 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 111)’de de yer almaktadır. 450 Gel sözümü yada atma, Dünyada adım unutma, Cephelerde "Kara Fatma" Türk'ün kızı, Türk'ün sesi. Bak kadınım Cumhuriyet, Temelimdir hakimiyet, Nesilimdir ilelebet, Türk'ün kızı, Türk'ün sesi. Göklerdeki ay yıldızım, O yıldızda ben, gündüzüm, Geleceğe Nurşah izim, Türk'ün kızı, Türk'ün sesi. Türk'ün kızı, Türk'ün kızı, Türkiye'mden Türk'ün sesi, Bizler Atatürk'ün kızı, Hür dünyada Türk'ün sesi. (Bu şiiri ile 27.08.1985'de Kastamonu'da Atatürk'ün Kıyafet ve Şapka İnkılâbı Gümüş madalya ve şeref plaketi ile onurlandırılmıştır.)163 284. HANIM ELİ On parmağın on hüneri, Çiçek kokar hanım eli. Dünyanın en kutsal varı, Sevgi eker hanım eli. Ellerine vurmuş kına, Evlatlar vermiş cihana, Ninniler dilinde ana, Bülbül şakır hanım eli. 163 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 109)’da de yer almaktadır. 451 Köy yolunda yaylasında, Ekin biçer tarlasında, Ocağında, yuvasında, Bulgur çeker hanım eli. Hayatının mayasına, Gerçekleşen rüyasına, Çeyizine oyasına, Nakış döker hanım eli. Her sanatta eli vardır, Konuşmaya dili vardır, Yükselmeye yolu vardır, Öne çıkar hanım eli. Vali olur, bakan olur, Meclislerde yerin alır, Çağda insanlığın bilir, Kitap okur hanım eli. Tarihler yazdık adına, Söz yetmez Türk kadınına, Cumhuriyet muradına, Tacın takar hanım eli. Kadın milletinin sözü, Erkeğine bağlı özü, Nurşah'ında çalar sazı, Türkü yakar hanım eli. (25.08.1991 saat 17:30 Eskişehir. Âşık Ankara TRTGAP kanalı için yapılan çekimlerde bu deyişi sunmuştur.) 452 285. ANA YOLUM, MİLLİ DUYGUM Sen yuvamın ışığında, Ana yolum, milli duygum, Tarihimin kuşağında, Ana yılım milli duygum. Atlanan şu eşiğimde, Sallanan şu beşiğimde, Doyduğum şu kaşığımda, Ana elim milli duygum. Yarınımın çeyizinde, Sensin arım el yüzünde, Şeref terim gündüzünde, Vatan gülüm milli duygum. Eğitenim belletenim, Öğretmenim dilletenim, Bahçemizi gülletenim, Sensin dilim milli duygum. Seni bende ömür seçtim, Gök ekinim senden biçtim, Dalında goncamı açtım, Akan selim milli duygum. Cihan verdim adın serde, Seni gördüm cümle yerde, Ata yolum sen her yerde, İlmi halim milli duygum. Der Nurşah'ım öykülerde, En güzelim övgülerde, Senle büyür sevgiler de, Eser yelim milli duygum. 453 (19.11.1985 Eskişehir)164 286. TÜRK ADIMIZ YAŞAYACAK Türk doğduk Türk öleceğiz. Dağ gibi bir milletiz biz. Türk geldik Türk kalacağız. Böyle bir memleketiz biz. Varsa Türk'ken Türk'ten uzak O kendine kendi tuzak Olamaz Türk Türk'ten uzak Bölünmeyen devletiz biz Özümüzde tek bir vatan Bizimdir toprakta yatan Unutma hey gençlik atan Sırt sırta güç kuvvetiz biz Göğsümüzde işli çiçek Doğan çocuk gibi gerçek Günler var pek çok görecek Yetişen faziletiz biz Hedefimiz var ileri Böyle aldık her seferi Meşalemizin zaferi Ata'dan mülkiyetiz biz Vatanıma budur sesim Yolunda can son nefesim Nurşah'ım yürekten hissim Bu yurdun evladıyız biz 164 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 142)’de de yer almaktadır. 454 (19.11.1980 Eskişehir)165 -Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler 287. SİZLERSİNİZ ÇOCUKLARIM Türkiye'min yarınları, Sizlersiniz çocuklarım. Vatanımın fidanları, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Dünyanın yüzünde zaman, Yeni ufuklara cihan, Ayakta duran kahraman, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Türk'ün oğlu, Türk'ün kızı, Bayrağımın al yıldızı, Cumhuriyetimin izi, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Dağların başında zambak, Tarih sayfasında yaprak, Anadolu kokan toprak, Sizlersiniz çocuklarım. 165 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 111)’de de yer almaktadır. 455 Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Okunan türkülerimiz, Konuşan öykülerimiz, Çok sesli şarkılarımız, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. Atatürk'ün gençlik sesi, Dolu beşiğin nennisi, Der Nurşah yurdun sevgisi, Sizlersiniz çocuklarım. Çocuklarım çocuklarım, Sizlersiniz çocuklarım. (06.10.1990 Cumartesi Saat 14:00 Eskişehir). 288. TÜRKİYE'MİN ÇOCUKLARI Göklerin uçan pilotu, Türkiye'min çocukları. Karada şahlanır atı, Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Dağların koca efesi, Bülbülün altın kafesi, Gümbür gümbür Türk'ün sesi, Türkiye'min çocukları. 456 Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Yaylalarda birer arı, Yunus Emre torunları, Denizler kadar saf duru, Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Giden geminin kaptanı, Gelen trenin dumanı, Çağdaş ülkenin vatanı, Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Sizler yarınlar gündüzü, Gün içinde ışır yüzü, Der Nurşah'ım oğlu kızı Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. Türkiye'min çocukları. (01.10.1990 Pazartesi Saat 15:20 Eskişehir)166. 166 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 100)’de de yer almaktadır. 457 -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 289. ASKERİM Seni gördüm aşıp giden ellerde, Çamlı beller türkün söyler askerim, Ova bayır dağ, taş, yürür yollarda, Esen yeller türkün söyler askerim. Kırşehir'in Kaman kampı dağları, Tüfek çatan eğitimin bağları, Sevda çeken sevdiğinin ağları, Açan güller türkün söyler askerim. Bir mektup yazmışım yüzün dönderme, Okumadan cevabını gönderme, Yeşiller geyinmiş Uzman Jandarma, Diyen diller türkün söyler askerim, Bıraktığın bağda bülbüller öter, Bilmem bu ayrılık ne günü biter, Bekleyenlerin der gayrı gel yeter, Bütün eller türkün söyler askerim. Toprağın bağrında al yeşil sancak, Bu kuşlarım hanki dallara koncak, Anne Nurşah, bekler telefon ancak, Geçen yıllar türkün söyler askerim. (Âşığın 1993’te Samsun’da 4. Kültür ve Sanat Şenliği Aşıklar Şölenine katıldığı deyiştir. Yazılış tarihi 22.06.1993 saat 13: 30 Salı.)167 167 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 52)’de de yer almaktadır. 458 290. MEHMETÇİK Mehmetçik gözünde vatan sevgisi, Can kulağı ile sesimiz dinler. Yürekten çağlıyor akan özgüsü, Getirdi Hak şükür, bize bu günler. Omuzuna takmış zırhlı namlusun, Fişek dolu sarmış bele mermisin. Düşman barınamaz hele görmesin, Gölgesinde hilal dünyayı önler. Vatanımın aydınlığa, ışığı, Ordumuzun sonsuz zafer aşığı. Soframızda aşımızın kaşığı, Onlarsız cihanda kalır mı dinler. Onların gözünde biz korunuruz, Siperi altında salt barınırız. Öz yüreklerinde can sarınırız, Yurt bekçilerimiz, tarihten dünler. Ordumuzla eser yüce al bayrak, Saygı, sevgi onla yeşerir toprak. Kanatlar altında yüce sığınak, Nurşah söyler sizle aydınlık günler. (1981 Eskişehir)168. 291. ÇOK YİĞİTLERİN CAN DİYARI YURDUM Yunus'tan Mevlana'ya dek seslerim, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Pir Sultan'dan Veysel'e dek hislerim, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. 168 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 75)’te de yer almaktadır. 459 Az mı ozanların geldi de geçti? Tarihler kayıtlı suların içti, Seyrani, Sümmani Şenlik'ten göçtü Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Saymak ile bitmez gelen gideni, Toprak etmiş çok Mehmet'ler bedeni, Şehit yatan erlerimin fidanı, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Ne gelinler kızlarımız soldurduk, Bazen dertli cana koyduk doldurduk, Şu varlığı hem ağlattık güldürdük, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Al bayrağım şahit olsun canıma, Ehl-i İslam yazdıran bu kanıma, Fatih'lerden Oğuz'lardan şanıma, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Adem'den Havva'dan gelir yolumuz, Uzanır bak nerden nere kolumuz, Solmayacak asla bizim gülümüz, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Tutar mı hiç omuzların kuluncu, Peygamberlerimin aslan kılıncı, Savaş savaş toprağımın bilinci, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Atatürk'üm benim Türk'üm Türk evim, Sözü ile daimidir yurt sevgim, Yetmiş iki vilayete gün övgüm, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. 460 Az mı insan kurumayan şu yaşta? Yavru vatan Kıbrıs'ım da bak başta, Cumhuriyet ile doğdu güneşte, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Bitmeyecek kahramanlar ülkesi, Meşalede sönmeyecek ilkesi, Şu bizlerin vatandaşlık belgesi, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Destan destan seni övüp yazayım, Kahramanca saz elimde gezeyim, Çalıp söylemekten neden bezeyim, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Anayım sancıyla doludur içim, Değil mi evlatlar için şu acım, Ağlayarak akan sütüm duacım, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Kadında bir asker kendin bölemez, Asker anasını kimler bilemez, Görevimsin toprak senden silemez, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Yetiş derim durma yetiş nesilim, Yetiştikçe senden doğar nesilim, Solmayan gül açtıkçana nesilim, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. Gel unutma derim Nurşah, atanı, Kimler kimler kurtardı bu vatanı, Ecdadını sonsuza dek hep tanı, Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum. 461 (07.04.1998 Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezuniyet çalışması Eskişehirli Âşık Nurşah Sanatı, Şiir ve Hikâyeleri -Metin ve İnceleme- onay alan tezde yer almıştır.)169 292. DÜNYADA TEKSİN BAYRAĞIM Esecektir elbet Türk'ün bayrağı, Onu bizden hiçbir yürek sökemez, Türkiye’min ilelebet sancağı, Hançer bile göğsümüzden çekemez. Dalgalan ey göklerimin hilali, Dalgalan ey sinemizin helali, İstikbalde istiklalin kemali, Kimse sana yan gözüyle bakamaz. Asırlara tarih yazdık adını, Türk askeri unutur mu vaadini? Bulacaksın daim güçlü ordunu, Bileğini hiçbir bilek bükemez. Ölümsüzdür bizde aşkın canın var, Al rengini bizden aldın kanın var, Unutulmaz geçmişinden anın var, Üstüne bir bayrak daha çıkamaz. Çok yiğitler şehit düştü uğrunda, Türk, ismini senden aldı bağrında, Barışısın sevgisisin çağrında, Kimse seni can evinden yıkamaz. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 117) ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 44)’te de yer almaktadır. 169 462 Gençliğin ilk ve son sesi olacak, Durdukça şu dünya baki kalacak, Diyen Nurşah, sazla marşın çalacak, Son nefeste bile can bırakamaz. (28.10.1996 tarihinde Konya Türkiye Âşıklar Bayramında katılmış olduğu yarışmada Türkü Yakma dalı birincisi olan deyiştir. 1998 Çamiçi Yayla şenliklerinde çalıp söylediğim deyiştir.)170 293. TÜRK'ÜM Türk'üm, Türklüğümle şeref duyarım, Tarihlere sığmaz soyum var benim. Mehmetçik anası bir gül fidanım, Atalardan gelen boyum var benim. Yurdumun kadını, selvi çınarım, Aşk ile çağlayan, dertli pınarım, Meşaleyim, zaferlerde yanarım, Fatih'den, Yavuz'dan payım var benim. Nurşah'ım aşkımla gezerim dağ, taş, Ararım kendime dostça bir gardaş, Eşimden gayrısı bana arkadaş, Cephede düğünüm, toyum var benim. (Eskişehir)171. 294. AL BAYRAK Dünyamız durdukça dalgalanacak, İstikametimde, yönüm al bayrak. Nesilden nesile gölgelenecek, Damarlarımdaki kanım al bayrak. 170 171 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 63)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 89)’da da yer almaktadır. 463 Yıldızımsın, ayım benim güneşim, Hem anam, hem babam benim gardeşim. Yoluna kurbandır inan bu başım, Sana feda olsun canım albayrak. Bitmeyecek Nurşah sendeki sözüm, Dönmeyecek asla yolundan izim. İlelebetimde, gecem gündüzüm, Kabul etti seni dinim al bayrak. (1981 Eskişehir)172 295. TÜRKİYEMİN UÇAN KUŞU GÖKLERDE Atatürk'ten selam sana gökyüzü, Türkiye'min uçan kuşu göklerde, Sensin ay yıldızı sensin gündüzü, Türkiye'min uçan kuşu göklerde. Sende kucaklaşır cihan sevgisi. Ufuklara doğru insan sevgisi, Çarpan kalplerdeki iman sevgisi, Türkiye’min uçan kuşu göklerde Cengindir ikinci dünya savaşı, Cumhuriyetten bugüne candaşı, Sen nelere kadir ettin şu başı. Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Dostluksun, duygusun, gönülsün bizde Barışsın, zafersin, müjdesin bizde, Vatansın, askersin, yarınsın bizde, Türkiye’min uçun kuşu göklerde. 172 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 86)’da da yer almaktadır. 464 Yeşil dağlarımın dumanlı başı, Şehitlerimizin toprağı taşı, Uykusuz gözlerin yazı ve kışı, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Afetlerde tüm gücünle koşarsın, Engellere doğru, sınır aşarsın, İnsanlığa yardım için yaşarsın, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Terörü belinden kıran dağlarda, Üstün cesarete güven bağlarda, Seni görüyorum bütün çağlarda, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Bulutlara doğru yücelip giden, Umutlara doğru gençelip giden, Gönüller içinde canlar fetheden, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Sabiha Gökçen'i görürüm sende, Şahinlerin uçar güzel ülkende, Ulusları temsil eden belgende, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Hanki örneğini sayayım sana, Ey, Türkiye’m canlar veren insana, Irak, ellerinden şöyle baksana, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Pilotusun gökten gülen gözlerin, Toprağından çiçek, dökmüş yüzlerin, Anne, baba, yavru, eşde özlerin, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. 465 Nasıl olunmaz ki sana sevdalı, Acılı acısız günlerin yolu, Türk, milleti senle şükranlar dolu, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. Aşık Nurşah'ında bu tutku yolu, Çaldığı sazında can Anadolu, Memleketimizin kanadı kolu, Türkiye’min uçan kuşu göklerde. (Ankara Türk Hava Kurumu'nun açmış olduğu şiir yarışmasına katılan şiiridir)173. 296. GELDE ŞU KİTABI OKU Kolay mıdır ey Türk gencim bu vatan? Şehitlerin kanı ile yazıldı. Yüreklerin ta başında hür yatan, Mehmetçikler canı ile yazıldı. Şafaklarla örttü yüzün geceler, Yerle gökle Allah, diyen yüceler, Aramızdan çekip gitti niceler, Zaferlerin dünü ile yazıldı. Ne dar geçit boğazların sılası, Fatih'lerin Yavuz'ların kalesi, Bugün bile sürüp giden çilesi, Çok erlerin ünü ile yazıldı. Gölgesinde şimdi rahat gezeniz, Çalar söyler şair aşık, ozanız, Defterlere ne kolayda yazanız, Biri değil bini ile yazıldı. 173 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 140)’ta da yer almaktadır. 466 Savaşlarla meydan güldü yüzünde, Kalelere bayrak dikti özünde, Yeşil dağlar bahar açtı yazında, Gazilerin şanı ile yazıldı. Selam Başkent, Çanakkale, İstanbul, Samsun, Sivas, Erzurum'dan bütün il, Eskişehir, İnönü'den açan gül, İman Kur'an dini ile yazıldı. Şükür olsun bu topraklar uğruna, Vatan aşkı basıp giden bağrına, Türk, milleti varız daim çağrına, Sesimizin tonu ile yazıldı. Var oldukça dünya bizde duracak, Bayrağını sinesine saracak, Yoksa tarih, Türk'ten hesap soracak, Defterine günü ile yazıldı. İşte böyle oğlum kızım can ülküm, Çalışmakla kazanılmış bu mülküm, Yarasını saramıyor biz halkım, Kardeşliğin yönü ile yazıldı. Akif Ersoy, İstiklâl Marşında, Cumhuriyet yerin göğün arşında, Kemal'isin gülümseyen karşında, Ecdatların tanı ile yazıldı. Gel de oku şu kitabı sözünde, Türkiye’mi nakış eden özünde, Sazın çalan aşık Nurşah, kızında, Ebedîye sonu ile yazıldı. 467 (Çorum İskilip Belediyesi 5. Geleneksel İskilip Kültür ve Tanıtım Festivali Âşıklar şölenine katıldığı madalya ve onur belgesi aldığı deyiştir.) 297. BAYRAĞIMIN DOĞUŞU Kıta kıta sürüp geldin atını, Binlerce ecdadın eli bayrağım. Unutmak mümkün mü bunca fethini, Kalelerimizin gülü bayrağım. Marmara okunur gözlerinde can, Volkanlaşır her dem seninle cihan, Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan, Şehitler şanında ulu bayrağım. Ulubatlı Hasan gider mi gözden? Seni söküp almak ölümdür bizden, Şafaklarla atan makberi özden, Okunan ezanlar dili bayrağım. Orta Asya kokar toprağın taşın, Memleket sevdası koyduğun başın, İnsanlar içinde bunca savaşın, Türkiye'min her bir ili bayrağım. Malazgirt'i uçup giden kuşlarda, Osmanlısı kılıç vuran taşlarda, Dört mevsimi geçip giden kışlarda, Seferden sefere kolu bayrağım. Oğuzlar, Yavuzlar, Fatihler aşkı, Muratlar, Selimler, sultanlar aşkı, Atilla, Cengiz'i Altaylar aşkı, Saymak ile bitmez kulu bayrağım. 468 Akın akın akıncılar seferi, Sakarya, İnönü, Afyon, zaferi, Ankara, Ulus'tan müjde haberi, Anafartalar’ın şalı bayrağım. Kurtuluş dalların döktü çiçekler, İstiklalin söyler şimdi gerçekler, Dostluğa, barışa açtın kucaklar, Sende kardeşliğin yolu bayrağım, Akdeniz’im, benim güzel İzmir'im, Şu dünyada teksin Tuna’m, Bozkır'ım, Cumhuriyetimiz, ölümsüz nurum, Dalgalan göklerin yeli bayrağım. Canlarımız feda olsun uğruna, Türk adını senden bastı bağrına, Samsun'dan şahlandı bir ses, çağrına, Mustafa Kemal'in geli bayrağım. Her savaşın ayrı ayrı destanı, Durdukça şu dünya canların canı, Yaşatacak Türk'ün ebedi seni, Mecnun'un Leyla'da çölü bayrağım. Adını kalplere yazdık silinmez, Vatan bir bütündür asla bölünmez, Anaların bağrı boşa delinmez, Dinmeyen gözlerin seli bayrağım. Nenemi, dedemi, görürüm sende, Kız kardeşim, oğlan kardeşim bende, Kıbrıs, Çanakkale'm yatar sinende, Kara toprakların gülü bayrağım. 469 Tarihi sen yazdın Türk milletine, Gururla kavuştuk Hürriyetine, Kimse el süremez mülkiyetine, Söylenecek söz çok dolu bayrağım. Öyle sevdasın ki tükenmez bitmez, Halen savaşım var diyorsun yetmez, Barut kokan dağlar gözlerden gitmez, Sönen ocakların külü bayrağım. Sen bizsin, biz seniz kimse yıkamaz, Üstüne bir bayrak daha çıkamaz, Türk olmandan kimse seni çekemez, Türkiye’min köklü dalı bayrağım. Balkanların esip gelen rüzgarı, Barbaros’u, Sinan gibi mimarı, Eskişehir, Yalçınkaya çınarı, Köroğlu'nda coşan Bolu bayrağım. Yaşa Mehmetçiğim yaşa vatanım, Boranlı dağlarda silah çatanım, Kışlalarımızda nöbet tutanım, Gönüllerde yüzen gölü bayrağım. Her mezar başında bir ana oğlu, Yakmışız, ağıtın duy Gelibolu, Gaziler diyarı çan Anadolu, Muratlı günlerin alı bayrağım. İstanbul'um baktım dört bir yanıma, Yazdım şiirimi tez divanıma, Güle güle git, var Trabzon’uma Mektubum üstünde pulu bayrağım. 470 Açılan ellerde okunsun coşkun, Çarpan kalplerdeki ölümsüz aşkın, Her geçen gün daha gençleşen köşkün, Yüzlerde duvağın, tülü bayrağım, Bir değil binlerce şiir yazsak az, Fırat'ı taşmakta sende gelen feyz, Marşımız türkümüz destanımız öz, Ozanlar sazında teli bayrağım. Mehmet Akif Ersoy, marşını yazdı, Karabağ, Somali, Bosna'dan süzdü, Gözlerim nerde bir Türk, orda gezdi, Sınırdan sınıra milli bayrağım. Her ana evladı bir yurt bağışı, Her Mehmetçik bir bayrağın doğuşu, Sen bir Ab-lsın der Nurşah, aşığı, Selam Türk'ün çarpan fulü bayrağım (Âşığın 1997 yılında Trabzon Belediyesi ile Kültür ve Turizm tanıtma Müdürlüğünce Düzenlenen 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşımızın Kabulü ve 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü nedeniyle konu İstiklal Şehitlik vatan müdafaası şiir yarışmasında mansiyon alan şiiridir.)174 298. RÜYAMDA GÖRDÜM Açıl koca deniz açıl yelkenin, Çanakkale boğaz senindir senin. Evladısın sen bu yüce ülkenin, Bahar mevsim şu yaz senindir senin. 174 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 125)’te de yer almaktadır. 471 Güvercinler gibi kanat çırptıran, Gece gündüz dere tepe, uçturan, Kanlı gömlek yeleğinden açtıran, Düğmeler de beyaz senindir senin. Boylu poslu yerde çimen yiğitler, Feda edip giden canın Mehmetler, Gazilerle gülüp gelen şehitler, Marşın çalan avaz senindir senin. Açıl Çanakkale'm açıl surlardan, Sensin bugün gizli zambak nerlerden, Cennetimsin şimdi darlı günlerden, Ay çehreli şu naz senindir senin. Rüyamda gördüm ey Çanakkale'm can, Konuşursun, evlat bugün sen cihan, Canım feda olsun Nurşah'ım her an, Ben de çalan şu saz senindir senin. (Âşık bu şiiri 18 Mart 1987 Cumartesi Saat 13:00 ‘de Çanakkale ve Şehitlerini Anma Günü adına yazmıştır.) 299. MALAZGİRT Malazgirt’im Anadolu’m mirası, Bin yetmiş birden gözlüyor gözlerim, İki bin yetmiş birden coşan sesi, Şahlanmış geliyor cihan özlerim. Türk dünyası ata yurdun sinesi, Elli sekiz yıllarının hanesi, Ben Anadolu’yum der her nefesi, Torunlardan torunlara izlerim. 472 Yirmi altı Ağustos’un çiçeği, Bin yılından ab-ılara merceği, Türkiye’min Malazgirt’i boncuğu, Topraklarında incini gizlerim. Türk Dünyası başkentimiz ilinde, Kutlanacak ilkin sevgi selinde, Eskişehir atan kalbin dilinde, İnşallah yazacak tarih sözlerim. Selam Türk Dünyası selam Malazgirt, Nurşah’ın sazında sevdası yurt, Zikrediyor aşkın ile dağ, taş, kurt, Osmanlım yeryüzünde yıldızlarım. (2014 Eskişehir. Kanal26’da okuduğu ilk deyişidir). -14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 300. MEHMEDCİĞİM MEHMEDİM ASKERİM ER'İM TÜRKÜM Şehidimsin gazimsin Türkiyemsin ölümsüz, Mehmedçiğim Mehmed’im askerim Er'im Türk'üm. Al sancağımın rengi vatan çarpan kalbimiz, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. Ordumuzun başında soframızın aşında, Gurbet gurbet yemen el sevdamızın yaşında, Adın vardır Türkiye’m pek çok mezar taşında, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. Okunan istiklalsin istikbali göklerde, Topu tüfeğisin sen zafer veren cenklerde, Vatan Millet uğruna kıtasını beklerde, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. 473 Asla şehitler ölmez bunu hayınlar bilmez, Türk, kanını taşıyan asla toprağın bölmez, Kardeş kardeşin kanın akıtıp taşa silmez, Mehmedciğim Mehmedim askerim Erim Türk'üm. Dağlarımın aslanı Komandalar timlerim, Anaların bağrından filizlenen çimlerim, Gururluyuz sizlerle güvenliğim canlarım, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. Bu türkü senin türkün oğlun kızın eşinden, Annen baban köyünden özleyen kardeşinden, Ey şanlı Türk, askeri selam uçan kuşundan, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. Şiirin var postadan al oku Nurşah, yazdı, Doğu, Batı, Kuzey'den Güney, yolların tozdu, Yüreğinde adınız sazını çalıp gezdi, Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm. (19.11.1995 Pazar saat 13:00 Eskişehir. 1997 Ankara Başbakanlık Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Başkanlığı Âşıklar Şöleni'nde çalıp söylediği marştır. )175 301. GENÇLİĞİMİN EFENDİSİ İlk egemen bir ulus biziz bize armağan, Unutma ey inancım sen memleket çocuğum. Büyük Millet Meclisi koydum adın bir cihan, İlk ve son bir güvencim Cumhuriyet çocuğum. 175 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 52)’de de yer almaktadır. 474 Fazilet büyük bir yol ister köylü kentli ol, Gençliğine bir saygı vazifende emin ol. Sen yetişen bir meyve yetiştiren bir yol ol, Senin yolun övüncüm, sen bir ibret çocuğum. Doğuşumuz temelden destan olmuş bir oku, Duy yürekten gör kendin ona göre renk doku, Yeşil kalsın düşlerin yarın için bir baki, Kemal'imsin tek öncüm sen tarifet çocuğum. Yaş bir yıldan ibaret, o senden bir gün ister, Ondan öyle adım al, nesli cana gün göster. Sen bir dünya çocuğum, yarın senden ün ister, Zafer gözlüm bilincim sen marifet çocuğum. Bin dokuz yüz yirmiden altmış beş yıl bugünü, Sembol yirmi üç nisan sen yurdumun düğünü. Ülke ülke misafir bayramımsın her günü, Çağdaş yüzlüm sevincim hakimiyet çocuğum. Sende ruhun bedeni, sende mevsim çiçekler, Sende fiil düşünce, deniz, kara, şen gökler, Bin dokuz yüz on dokuz senden gençlik emekler, Başkentimden bir incim sen mürüvvet çocuğum. Ocağımın başında, tavamızın aşında, Ana kokan bağrımın, elli milyon düşünde, Şehit yatan sıla, yar toprağımın taşında İşte bugün sen gencim sen Hürriyet çocuğum. İsterim ki sözüm, bil bir gençliğe böyle uy, Çıkmaz gömlek, ömrünü temiz yaşa mutlu, giy Sen Zübeyde, evladı vatan için sözüm duy, Der Nurşah, sen öğrencim sen fazilet, çocuğum. 475 (05.05.1985 Ankara B.M.M. Yarışması’na sunduğu şiiridir)176. 302. ÇANAKKALE’ MİZ Pek çok hakkın vardır üzerimizde, Yüreğini ektin Çanakkale’miz. Seni görüyoruz cenklerimizde, Sancağını diktin Çanakkale’miz. Rastlanılmaz kurban olam izine, Meydanlar okuyan gönül özüne. Türklüğün şerefi, şanı sözüne, Işığını yaktın Çanakkale’miz. Yiğitlerin güller döktü bağında, Bir er bin düşmana bedel dağında, İki bin beş yılı bugün çağında, Şimşeğini çaktın Çanakkale’miz. Milletin Bahtına çizdiği yaprak Uğruna mezarlar kazdığı toprak, Kefensiz yatanlar örtüsü bayrak, Gönderine çektin Çanakkale’miz Kuzey rüzgarların estiren Nara, Erenköy’den gülen mavi Marmara, Ege denizinden kavuşan sura, Gün yüzüne çıktın Çanakkale’miz. Kumkale'den geçen yolların yâri Mehmetçikler nuru, alınlar teri, Canlar verenlerin yüce eseri, Misk-i amber koktun Çanakkale’miz. 176 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 120)’de de yer almaktadır. 476 İstanbul'dan Kucak açtı koyların, Bozcaada'dan sırt verdi toyların. Ateşli günleri, zorlu ayların, Siperinden baktın Çanakkale’miz. Barbaros'u geçit veren boğazlar, Nasl seslerin toza katmış yağızlar, Şahadetin ile doydu avazlar, Hedeflere oktun Çanakkale’miz. Düşmanı şaşkına uğratan edâ, "Allah Allah" diyen seslerde sedâ, Seni bağışladı bizlere hüdâ, Umutlarda sektin Çanakkale’miz. Yaşayanlar bilir, görenler anlar, Kareviz dereye çökmüş dumanlar, Hangi bir harbini sayalım canlar, Başarında tektin Çanakkale’miz. Karakol Dağı’nda Conk bayırında, Uçuyordu kuşlar gök seyir'inde, Eller açmış duada hayırında, Gözyaşları döktün Çanakkale’miz. Kapanmaz yaralar kalplerin gözü, Yırttığı gömleği, sardığı bezi. Destanlar ağıtlar, anneler közü, Boyunları büktün Çanakkale’miz. Anafartalar’da, Arı burnunda, Gençliğine giden yol yarınında. Aslın konuşacak dil torununda. Gönüllere aktın Çanakkale’miz. 477 Sen böyle yükseldin arş-1 semâna, Selam Türk askeri selam sana. Atalardan aldın ismin Cihana, Barışa el sıktın Çanakkale’miz. Havada, karada denizler coştu, Süngüler, kılınçlar, toplar konuştu. Seven sevdiğine böyle kavuştu, Emeğinde haktın Çanakkale’miz Vazgeçilmez sevdan gözlerde nazar, Mechulü koynunda gizleyen mezar, Kocaçimen Anıttepe'den güzar, Düşmanları yıktın Çanakkale’miz. Seddülbahir nabzı kalplerde atan. Göğsünden vurulup yerlerde yatan, Şehidi gazisi ey yüce vatan, Solmayan çiçektin Çanakkale’miz. Götüren diyarım dostu dostuna, Yazdırma bir tarih daha üstüne, Batmayan güneşin doğan büstüne, Başlara taç taktın Çanakkale’miz. Türkün zaferidir cennet mekânın, Aynalı çarşıdan seslenir şanın, Hürriyet Meydanı kükrer aslanın, Ezelinden köktün Çanakkale’miz. Gelibolu sofra kurdu aşına, Cumhuriyet yazdı toprak taşına. On sekiz mart, milli kurtuluşuna, Şafağını söktün Çanakkale’miz. 478 Ordumuz halkımız nişanı yüce, Ufkun daim gündüz olmasın gece, Sazı mızrabında Nurşah'ın hece, Tarihler bıraktın Çanakkale’miz 3.1.9.8. Atatürk’e Güzelleme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 303. CAN ATATÜRK Ozanların bal dilinde, Sözümüzde can Atatürk, Bağlamanın her telinde, Özümüzde can Atatürk, Arının uçtuğu yerde, Çiçeğin açtığı yerde, Sevginin geçtiği yerde, Nazımızda can Atatürk, Öz yurdumun temel taşı, Yıllarımın ömür yaşı, Yuvaların ocak başı, Közümüz de can Atatürk, Günümüzün Türkiye’si, Özgürdür halkımın sesi, İçli yanık her türküsü, Sazımız da Can Atatürk Nurşah gibi dillerinde, Dolaştığı illerinde, Yürüdüğü yollarında, İzimizde can Atatürk, 479 (09.01.1992 Ankara. 3 ve 5 Mayıs’ta Türkiye’nin Sesi Radyosunda sazı ile seslediği deyiştir. Ozanların Dilinden Bağlamanın Telinden Atatürk adlı programda yer almıştır.)177 304. ATAMIZI ANIYORUZ Elli birinci yıl günü, Ata'mızı anıyoruz. Bolu'ya geldiği günü, Ata'mızı anıyoruz. Bir millete dil içinde, Solmaz ömür yıl içinde. Al bayrağım gül içinde, Ata'mızı anıyoruz. Köroğlu'nun torunları, Yaylalarda birer arı. Apaçıktır alınları, Ata'mızı anıyoruz. Nurşah gelin duvağıyla, Ordu millet sancağıyla. Atmış yedi il bağıyla, Ata'mızı anıyoruz. (1985 Bolu'nun Kurtuluşu, Âşıklar Şöleni)178 305. ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜM Türkiye’nin ışığısın, Ulu önder Atatürk’üm. Vatanımın aşığısın, Ulu önder Atatürk’üm. 177 178 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 56)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 50)’de de yer almaktadır. 480 Türklüğümün tüm varını, Hututunu hem yerini, Armağan ettin yarını, Ulu önder Atatürk’üm. Işıklıdır senin gözün, Çok aydındır senin sözün, Çok doğrudur senin izin, Ulu önder Atatürk’üm. Güçlü cumhuriyet kurdun, Kemalinle daim durdun, Hürriyeti bize verdin, Ulu önder Atatürk’üm. Açık Nurşah sana hayran Bir canım var sana kurban Unutulmaz yüce başkan Ulu önder Atatürk’üm. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 306. ATA'MIZ OLMASA NE OLURDUK BİZ Güneş gibi doğdu üzerimize, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Kendi benliğinden güç verdi bize, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Gel unutma abidede yatanı, Türk'ün benliğine güçler katanı, Karanlıktan kurtarmıştır vatanı, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. 481 Göklerdeki şimşek gibi çakınca, Samsun, Sivas, Erzurum'a çıkınca, Yürek yanar tarihlere bakınca, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. Türk milleti yaşadıkça var olsun, Onu yaşatanlar berhudar olsun, Nurşah sesleniyor, yeri nur olsun, Ata'mız olmasa ne olurduk biz. (Söz ve müzik âşığa aittir. Müzik Dairesi Başkanlığı Ankara TRT denetiminden geçtmiştir. 06.04.1990. 1981 Türkiye Âşıklar Bayramında Şeref madalyası ve onur belgesi alan deyiştir. )179 307. CUMHURİYET ATATÜRK Temelinden şu adını taşırım Sözümüzde Cumhuriyet Atatürk 19 Mayıs'ın ruhun yaşarım Gözümüzde Cumhuriyet Atatürk Bin dokuz yüz seksen dokuz çınarım Nesil nesil vatan millet anarım Kadın erkek meşalemle yanarım Közümüzde Cumhuriyet Atatürk Geleceğin bayrağını çekeriz Yadigârın bağ, bahçemiz ekeriz Gurur ile arşa göğe çıkarız İzimizde Cumhuriyet Atatürk Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 119)’da ve (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır. 179 482 Gel gör şimdi cennet mevsim baharın Her gün ilim yaprağında seherin Karınca arıdan farksız seferin Özümüzde Cumhuriyet Atatürk Der Nurşah'ım barışında yıldızı Dünyada Türk dostluğun gündüzü Çalar söyler deyişinde can kızı Sazımızda Cumhuriyet Atatürk (07.03.1987 Eskişehir)180 308. ATATÜRK Sen var olmasaydın ben hiç yoğudum, Bu can sana minnettardır, Atatürk, Sade bir ben değil bu Türk milleti, Her yan sana minnettardır, Atatürk, Can içinde olan canda mevcutsun, Eserinle dört bir yanda mevcutsun, Varlığınla temiz kanda mevcutsun, Volkan sana minnettardır, Atatürk, Yeni baştan bu vatanı var ettin, Düşmana bir afat, hışmı nar ettin, Kendine bağladın ahuzar ettin, Figan sana minnettardır, Atatürk, Toprağıma kurban giden yiğitler, Yurda kolay giremez hiç namertler, Kefensiz toprakta yatan şehidler, Yatan sana minnettardır, Atatürk. 180 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 43)’te de yer almaktadır. 483 Türk, kadını eşit dedin gözündür, Hak tanıdın bize kendi sözündür, Aşık Nurşah elbet senin kızındır, Mekan sana minnettardır, Atatürk, (10.05.1981 Eskişehir Güzel Sanatlar galerisinde Eskişehir Sanatçılar Birliği sergisinde yer alan deyiştir. 1993 Amasya 12 Haziran Atatürk Kültür ve Sanat Festivali Âşıklar Şölenine katıldığı deyiştir.)181 309. EY KAHRAMAN ATATÜRK'ÜM Ey, kahraman yüce vatan ufkunda, Senin adın ile çizdik bu yolu. Bir batmayan güneşsin sen şavkında, Senin adın ile süzdük bu yolu. Şu babamın selinden bir selsin sen, Şu anamın telinden bir telsin sen, Şu yaprağın gülünden bir gülsün sen, Senin adın ile sezdik bu yolu. Dalgalan ey, bayrak gökler senindir, Zafer gülen toprak yerler senindir, Gelmiş geçmiş gelecekler senindir, Senin adın ile tozduk bu yolu. Gülüp gelen yeşil gözler tarifi, Samsun'dan bir adım attın tarihi, Türkiye’min Türklüğümün arifi, Senin adın ile gezdik bu yolu. 181 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 127)’de de yer almaktadır. 484 Çok ecdadın yüreğinden güllenmiş, Bu topraklar mehmedinle dillenmiş, Soyumuzdan budaklanmış dallanmış, Senin adın ile çözdük bu yolu. Koca dağdan umut çağdan bir lâle, Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan, Gül, Jale. Sonsuzluğa ömür tutmuş meşale, Senin adın ile sızdık bu yolu. İnsanlığa kardeşliğe çağrım var, Barış dolu yüreğimde ağrım var, Nurşah, ana dolup taşan bağrım var, Senin adın ile yazdık bu yolu. (Ankara 1. Halk Ozanlarının açmış olduğu yarışmaya giren ve Halk ozanları Kültür Derneği'nce düzenlenen Antolojide yer alan deyiştir. 14.19.1985 Cumartesi Ankara)182 310. ATA'MIZ Önce savaş, sonra zafer, güç verdin, Bugün başta örnek ulus, biz Atam. Bize layık istikbali hoş gördün, Kadın erkek eşitlikde öz Atam. Bin bir çeşit her görevin başında, İlerledik teknik ilim işinde. Her gün maya başka kopar aşında, Eğitimin temel taşı siz Atam. 182 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 142)’de de yer almaktadır. 485 Kara kışlar çığırını açtık bak, Sanayide, üretim de uçtuk bak. Ne köy, ilçe koyduk yolun geçtik bak, Elektirik, okul, suyun yaz Atam. Bugün gel de Türkiye'mi gör elde, Cahil öte, ilim güzel temelde. Der Nurşah'ım sensin her bir emelde, Cumhuriyet senden bize iz Atam. (1981 Eskişehir)183 311. GÖR ATATÜRK’ÜM Başarılı millet, güçlü Türkiye, Gel de eserini gör Atatürk'üm. Çok şeyler vermiştir ülkeye, Medeniyetinde yer Atatürk'üm. Bilgisayarlaştı şimdi dünyamız, Uzalaştı, gençlik çağı hülyazım, Bülbülü söyleten gülde şeydamız, Her gonca dalında nar Atatürk'üm. Çalışkan olmaktır hedefin yolu, Her atılan adım menzilin kolu, İlerledik gider bak dolu, dolu, İğneden ipliğe var Atatürk'üm. Fabrikalar teknik santral oldu, Okulsuz ve susuz köy nadir kaldı Elektrikleşen beyinle doldu, Bizlere talimat ver Atatürk'üm. 183 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 88)’de de yer almaktadır. 486 GAP projesinde aldı yerini, Kentli, köylüsüyle sildi terini, Görevimiz olan her emirini, Yaparım içimde kor Atatürk'üm. Belediyelerce alt yapı oldu, Her mahalle çocuk parkıyla doldu, İnsanların yüzü şenlike güldü, Halkla kucaklaşan yar Atatürk'üm. Dernekleşti her il, dayanışman var, Kadrini bilelim dört mevsim bahar, Yurdum gençliğinde güneşin doğar, Yağdırmaz üstüne kar Atatürk'üm. Lozan antlaşması bugünün sesi, Kurtuluş günleri dünün müjdesi, Yediden yetmişe demokrasisi, Seferberliğinde fer Atatürk'üm. Seçme ve seçilme hakkında yeri, Türk kadınının pek çoktur hüneri, Kültürde, sanatta eşit eseri, Paylaşan ellerde er Atatürk'üm. Laik olanını buldu Türkiyem. Üstün meziyetler kıldı Türkiyem. Milletlere örek oldu Türkiyem. Evrenselleştikçe ser Atatürk'üm. Sekiz yıl Eğitim oldu okullar, Hızlandı gelişim, doldu akıllar, Her geçen gün yurdum kendin şekiller, Seferler her koldan tur Atatürk'üm. 487 Üst geçit köprüler, otoban yollar, Yer altından işler trenli raylar, Ulaşım herkese kolaylık sağlar, Gençliğin alnında nur Atatürk'üm. İstikbal çiziyor haritan serde, Yeni buluşlarla mimarın sırda, Güzel binaların kuruyor yurda, Yeryüzü isminle bir Atatürk'üm. Sanayi, tarımın üretiminde, Kanalizasyonlar arıtımında, İhracatın ile tüketiminde, Uluslara taşan sur Atatürk'üm. Gemilerin ile açılmış koylar, Ekonomin ile dört yandan boylar, Maddeleşen gıda başında çaylar, İç demlice keyfin sür Atatürk'üm. Mutfak robotlaştı, çalar yoğurdu, Analarımız top bebek doğurdu, Eğitim kendini kol kol çağırdı, Tıptaki başarı sır Atatürk'üm. Otomatikleşti her bir işimiz, Her işin başında gelir fişimiz, Poşetler içinde ekmek, aşımız, Sağlımız için der Atatürk'üm. Futbolda atarlar en büyük golü, Atletizm, güreş, koşuda rolü, İzcilik, teniste, yüzme sembolü, Her dalda sporun tür Atatürk'üm. 488 Çağ atlıyor zaman makinalaştı, Telefonlarsa bir bir uydulaştı, Demokrasi iki bine yaklaştı, Dünyaya saatin kur Atatürk'üm. Yeni anayasa, hukuku eli, Göklerde bayrağın onuru, yeli, Karada, denizde konuşan dili, Mehmetçiklerinden sor Atatürk'üm. Her yıl değişirsen giyim, kuşamda, İşte Cumhuriyet dolu yaşamda, Yetmiş beş yılıyla gündüz, akşamda Anlatımın bitmez gür Atatürk'üm. Milli egemenlik gelir başında, Meziyet yuvadan başlar işinde, Saygı, sevgi, hürmet, geçin peşinde, Medeniyet büyük ar Atatürk'üm. Anadan evlada kalbinin sesi, Çaldığım sazımda basın, TV'si, Barışlı dünyaya hasret sevgilisi, Gel de yaraları sar Atatürk'üm. Selamın yazmışım bütün taşlara, Ulaşsın Nurşah'tan hep kardaşlara, Eskişehir'im den uçan kuşlara, Dedim mektubunu dür Atatürk'üm. 489 3.1.10. Ölüm Şiirleri -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 312. NE ARARSIN Ne ararsın giden gelmez, Gelse ölüm olmaz idi, Neden kendi kendin bilmez, Bilse ecel almaz idi. Dünya sırdır içinde biz, Böyle gelmişiz gideriz Gecenin içinde gündüz, Görünseydi ölmez idi. İşte budur ölüm adı, Bu dünyadan öte yadı, O, dünyanın can muradı, Kendin bizde bulmaz idi. Aşık Nurşah görür gözü, Konuşur kendinde özü, İşte onunda bu sözü, Bu yaprakta kalmaz idi. (13.09.1991 Cuma Saat 01:55 Eskişehir)184 313. MEZAR TAŞIM Nedir bu kaderim bilmem, Duman sardı gitti başım. Elde mi yazgımı silmem, Kedere tuttu savaşım. 184 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 103)’te de yer almaktadır. 490 Dünya kazak ben örgüsü, Olduk gönülün dürgüsü, Gözler önünde sergisi, Katla katla çevir işim. Ne diyeyim daha yetsin, Nurşah'ım şu çilem bitsin, Boğaz daha neyi yutsun Konuşur mu mezar taşım? (08.10.1986 Çarşamba, Eskişehir)185 314. YIL AY HAFTA YAKIN IRAK Günler gider yaprak yaprak, Yıl ay hafta yakın ırak. Kayboluruz durak durak Buda insan için merak. Takvimler konuşur günü, Hatırlatır bize dünü, Yırtılan yaprağın sonu, Sonbahar kış gibi kurak. Kim tatmaz ki gurbetini, Nice ecdatta fethini, Yunus'tan gör ibretini, Gözüne görünsün burak. Ölüm gerçekten de acı, Var mı çaresi ilacı? Hani nerde ana bacı? Yaslar eyle kendin bırak. 185 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 96)’da da yer almaktadır. 491 Nurşah, gördü gidenleri, Mezarda cenk edenleri, Yere yatmış bedenleri, Sonumuz bir avuç toprak. (10.12.1990 Pazartesi Eskişehir)186 315. NASIL KÜSMÜŞ Hele bir bak gidenlere, Dünyasına nasıl küsmüş. Cansız düşen bedenlere, El ayak çekilmiş susmuş. Kimler yatar şu mezarda, Göz ardı kalmış nazarda, Can için dava pazarda, Ecele bağrını basmış. Hani nerde gelmez giden, Sevdiklerini terk eden. Bırakıp gittiler neden, Ölüm rüzgarını esmiş. İbret için yeter oldu, Söylen fani kime kaldı, Ömrü biten yolu aldı, Bize kara toprak dostmuş. Aşık Nurşah böyle yazdı, Yunus dünyasında gezdi, Birde kendisini süzdü, Ölüm her şeyden de üstmüş. 186 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 148)’de de yer almaktadır. 492 (12.12.1990 Çarşamba saat 17:50 Eskişehir)187 316. KABİR İMİŞ Kanatsız kuş idim gittim, Topraklara kondum gittim, Bir hafife sindim gittim, Ne kadar da ağır imiş. Dünya denen şu pencere, Kaynattıkça bir tencere, Bakmıyor kocaya gence, Ne kadar da garip imiş. Yaşamadan bildim Nurşah, Yaşadın da güldüm Nurşah, İşte böyle öldüm Nurşah, Şu soluk bir kabir imiş. (14.08.1985 Çarşamba) -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 317. ÖLÜM TAŞI Ölüm taşı yine çıktın karşıma, Bağım viran yine baykuş ötüyor, Girmez olayıdım gönül çarşıma, Gelsin ecel canım sende tütüyor. Dikeninden solmuş gülü eser yok, Kara sevda doydum gayrı gözüm tok, Hayatla savaştım rakibim pek çok, Ne tükenir derdim nede bitiyor. 187 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 70)’te de yer almaktadır. 493 Ölüm taşı işte böyle yazıldım, Toprağıma beden oldum kazıldım, Zamanı gelmiş bağ, misal bozuldum, Nurşah'ta yaşın var ona yetiyor. (16.02.1993 Salı, Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)188 318. SON YOLCULUK Gider oldum fani dünya evinden, Ömür bitti vakit doldu dostlarım. Gelen gider giden gelmez şu yerden, Bağ bozuldu gülüm soldu dostlarım. Bir gün toprak olur tenim vücudum, Dünyada çok kaldı arzum umudum, Musalla taşına kondu tabutum, Dönülmeyen yola saldı dostlarım. Hediyem ne götürdüğüm bilinmez, Vereceğim şu bohçamdan bölünmez, Dar yerdeyim cevabıma gelinmez, Yaren ahbap uzak kaldı dostlarım. Gerçek evim beni aldı götürdü, Rabbim gönderdiği yere getirdi, Misafirlik günün saydı bitirdi, Can uçtu yuvasın buldu dostlarım. Dün açmıştım bugün solan bir gülüm, Lal oldum bir daha konuşmaz dilim, Son yolculuktur bu adı da ölüm, Nurşah, sizden uzak oldu doslarım. 188 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 39)’da da yer almaktadır. 494 (16.02.1990 Cuma'nın sela vakti. Eskişehir. Ankara TRT Televizyonu Müzik Dairesi Başkanlığınca denetiminden geçen deyiştir. Yayınlandığı tarih: 24 Kasım 1992)189 319. BİR GÜNDE YAZARLAR MEZAR TAŞINA Bir günde yazarlar mezar taşına, Adımı okursun ölmüş sevdiğim, Erilmez feleğin garip işine, Dünyasın deyişip gelmiş sevdiğim. Çaresi ilacı varmı sevdanın, Bülbülü ağlatan gülde şeydanın, Sevdiğinden alıp giden dünyanın, Götürdüğünü kim bilmiş sevdiğim. Gurbettir yolları, gider yamaçlı, Dörtbir yanın sarmış yeşil ağaçlı, Başka başka yardan yolu amaçlı, Kim bu dünyasından gülmüş sevdiğim. Nurşah'ım ezelden bağrı yaralı, Ta doğduğu günden bahtı karalı, Sinesine birde sazın vuralı, Her gün göz yaşını silmiş sevdiğim. (1997 Burdur Yusufca IV. Tarım Havuç ve Kültür Festivali'nde âşığın çalıp söylediği deyiştir. 1995 Konya Âşıklar Bayramında Türkü Yakma dalında 1. olan bozlaktır.)190 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 75)’te ve (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır. 190 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 93)’te de yer almaktadır. 189 495 320. ÖLEN KONUŞUR MU? Taşa benzer dağı gördüm vay beni, Yaylası yok içindedir gülleri. Bülbül ötmez bağı gördüm oy beni, Susturmuş lâl etmiş yarin dilleri. Sevgi baharında esen zehmarı, Düşürmüş yaprağı dalında karı, Dar dünyanın işte dost sonbaharı, Ömrü bitenin hep budur halleri. Yazı gören elbet yaşardır kışı, Dökülen damlalar gönülün yaşı, Kimi sahiplemez şu mezar taşı, Bir görsen kendinden düşen elleri. Can içinde buldum Nurşah fermanı, Sürüp kaldırdığın hani harmanı, Ölen konuşurmu var mı dermanı, Şu sazımın yine çalsa telleri. (25.09.1989 Pazartesi Eskişehir- Polatlı arası yazdığı şiirdir)191. 321. HER İNSAN Can bir kuşa benzer uçuverir hoş, Ölüm yakın unutmaya her insan. Kalıverir insanoğlu yerin boş, Ölüm yakın unutmaya her insan. 191 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 108)’de de yer almaktadır. 496 Kim kurtulmuş şu ecelin yolundan, Ben kurtulam azrailin elinden, Kara toprak kazma kürek belinden, Ölüm yakın unutmaya her insan. Bir gün böyle herkes gibi şu halim, Allahaısmarladık geldi can ölüm, Nurşah'tan elveda hoşça kal yolum, Ölüm yakın unutmaya her insan. (16.02.1990 Cuma Saat 18:50 Eskişehir)192. 322. ECELİM Vakitler içinde zaman kollarım, Gelmenin zamanı gayrı ecelim. Geleceksin ne gün beni yollarım, Bilmenin zamanı gayrı ecelim. Ben dağlara örttüm sıcak bağrımı, Dağlar duyar oldu bende çağrımı. Toprak bildi şimdi sende ağrımı, Almanın zamanı gayrı ecelim. Ben değil gençliğim, sesliyor seni, Çekilmez dünyanın ömründe günü. Nurşah öyle dara koydun ki, beni, Ölmenin zamanı gayrı ecelim. (27.04.1987 Eskişehir)193. 192 193 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 138)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 100)’de de yer almaktadır. 497 323. DÜŞÜNDÜK MÜ BİR KERECİK ÖLÜMÜ Şu dünyayı benim sanıp gezenler, Düşündük mü bir kerecik ölümü? Birbirini yok yerine üzenler, Düşündük mü bir kerecik ölümü? Gidenlerden geri gelen gördün mü? Kararını bir kez olsun verdin mi? Çaresi yok toprağına girdin mi? Düşündük mü bir kerecik ölümü? Sevdiğini dünya neden götürür? Anlasana neden seni bitirir? Kara yerden haberini getirir? Düşündük mü bir kerecik ölümü? Birazcık da şu gerçeği görelim, İnsanlığa kardeş önem verelim, Kin nefrete artık perde gerelim, Düşündük mü bir kerecik ölümü? Aldın Nurşah yine kalem elinde, Yazar söyler derdin dünya dilinde, Birkaç günlük şu ömrün yolunda, Düşündük mü bir kerecik ölümü? (11.01.1999 Eskişehir). 498 3.1.11. Ağıt Âşık Nurşah, şiirlerinde tür olarak ağıtlara da yer vermiştir. 3.1.11.1. Yakınlarına Ağıt -Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler 324. BENİM ANAM El bakar mı el yaşına? Yaşın içen benim anam. Çal dünyanı çal başına, Gurbet göçen benim anam. Benim anam benim anam, Gurbet göçen benim anam, İnceden gider bir kervan, Emir etmiş böyle devran, Bir başka konuşur her yan, Derdin açan benim anam. Benim anam benim anam, Derdin açan benim anam, Nerede çiçekli dağlar, Nurşah'ım geçiyor çağlar, Oturur analar ağlar, Candan geçen benim anam. Benim anam benim anam, Candan geçen benim anam, (11 12 1993 saat 23:10 Eskişehir. Âşık Ankara’da Kazan Plak’a Dağlar Kuşlar bandına okumuştur.) 499 -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 325. KARA SEVDA Beyaz kefenine sardın, Kara sevda kara sevda. Zamansız toprağa verdin, Kara sevda kara sevda. Artık beyazlar giyemem, Adı gelinlik diyemem, Dalına boyun eğemem, Kara sevda kara sevda. Aşığım bak gözyaşıma, Taş ile vurdun başıma, Yazılsın mezar taşıma, Kara sevda kara sevda. Deryalarda boylanmıyon, Yaylalarda yaylanmıyon, Eşe dosta söylenmiyom, Kara sevda kara sevda. Nurşah sinem yandı bitti, Varlığım beni terk etti, Dil bilmezken bülbül etti, Kara sevda kara sevda. (1967) 326. KIZIM ALDIN GİDEN BENDEN Kara gurbet dedikleri, Kızım aldın giden benden, Dert budur söyledikleri, Kızım aldın giden benden, 500 Sofrada kaldı kaşığı, Kız ananın yan eşiği, Karardı yanmaz ışığı, Kızım aldın giden benden, Kucağımda büyüttüğüm, Şu koynumda uyuttuğum, Küştan küştan avuttuğum, Kızım aldın giden benden, Kızım ele gelin oldun, Gayrı sen onların oldun, Küştan küştan avuttuğum, Kızım aldın giden benden, Anne Nurşah, tacın takar, Firkat ağıdını yakar, Ardın sıra yavrum bakar, Kızım aldın giden benden. -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 327. ÂŞIK VEYSEL'E AĞIT Bir arı misali dokundun saza, Türlü ahenk seçti tellerin Veysel. Nameler okudun hatıra bize, Dürdaneler döktü dillerin Veysel. Her sözünde ayrı nakış dokudun, Yürekten çağladın gerçek okudun, Bilginliğin bu dünyaya şakıdın, Solmayan öz verdi güllerin Veysel. 501 Ölümsüzce izler bıraktın gittin, Ağlandırdın halkın arattın gittin, Nice eserleri var ettin gittin, Nur olsun o senin ellerin Veysel Koca Veysel, Baba dilden, dillere, Aşkını taştırdın ilden illere, Ulaştın armağan kuldan kullara, Uzun ince gider yolların Veysel. Nurşah, kızın eyler ismine hürmet, Bu cihanın halkı diliyor rahmet, Mevlamız mekanın yer, etsin cennet, Açıldı dört yana kolların Veysel. (Yıl 1981 İstanbul Gülhane Parkı’nda Veysel Baba'yı Anma Şenliklerinde söylediği deyiştir. Yıl 1998 Cumhurbaşkanlığı ve Halk Ozanları Vakfı, Âşık Veysel'in 25 inci Yılını Anma programına katıldığı deyiştir.)194 328. 25 YAŞINDAKİ KARDEŞİM METİN AYDIN'IN ARDINDAN SÖYLEDİĞİM AĞITIM Yirmi beş yaşında topraklar aldı, Yaktın bizleri sen kardeşim Metin, Eşin kızın oğlun ağlayıp kaldı, Arattın bizleri kardeşim Metin. Allah'ım çok sevmiş eceli verdi, Evimizden seni tazeyken derdi, Annem babam kendin yatağa serdi, Bıraktın bizleri kardeşim Metin. 194 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 58)’de de yer almaktadır. 502 Fadime’nse karnı burnunda kaldı, Beş kız kardeşinse yasına daldı, Rabbin emri kara topraklar aldı. Nasrettin bizleri kardeşim Metin. Oğlun oldu senin ismini koyduk, Garip boynumuzu kadere eydik, Bundan böyle giden gününü saydık, Del ettin bizleri kardeşim Metin. Geleceğiz bir gün bizde yanına, Vakti dolan elbet ecel canına, Mevlam sabır versin biz insanına, Tükettin bizleri, kardeşim Metin. Toprağın yeşersin solmasın gülün, Biri kızın biri oğlun sevgilin, Ağıtını yakan ablanda dilin, Söylettin bizleri kardeşim Metin. Yüce Hak'tan rahmetini dileriz, Ailecek sabır yaşın sileriz, Nurşah, ablan sensiz nasıl güleriz, Ağlattın bizleri kardeşim Metin. (01.11.1991 Cuma Eskişehir, Kardeşi Metin'in ölüm yıldönümü, Saat 9:30)195 329. ŞEHİD MEHMED Bugünlerde bir sevdaya kapıldım, Gece gündüz yakar oldu sır beni, El ne bilir anam yandım yakıldım, Demedim ki gel avcıya vur beni. 195 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 133)’te de yer almaktadır. 503 Daha yeni bastım yirmi yaşına, Bilemezsin ne gelecek başına, Adını yaz dedi mezar taşına, Şehid düştüm tabutumda gör beni. Asker ocağı bu sevda canımda, Sevdiklerim bugün bütün yanımda, Kara toprak güller açar kanımda, Gidiyorum bayrağıma sar beni. Sözlüm Ayşe, düğün yapsın günüme, Söylen yaslı çıkmayasın önüme, Geldiğinde bir sarılsın boynuma, Rahat eder salım sardı beni yar Açık gitmez Mehmed'inin gözleri, Göremeden gittim anam sizleri, Ben ölmedim öldü sanman bizleri, Sevinerek toprağıma ver beni. Ağıt yakmak töremizdir köyümde, Toplanmıştır komşularım evimde, Tasa vardır babam emmim dayımda, Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni. Böyle dedi şehid Mehmet sözünde, Anne, Nurşah, Çalar, söyler, sazında, Sağ olasın vatan oğlu kızında, Bir ölürüz bin doğandan sor beni. (30. yıl Geleneksel Konya Âşıklar Bayramı’nda 26.03.1997 tarihinde 1. olan ağıtıdır.). 504 330. KARADENİZ EREĞLİSİ AĞITI Kandilliyi sardı kara bir duman Her yuvada ayrı feryatlar inler Yıktı ocakları ansızca aman Her yuvada ayrı firkatlar inler Kimi muradını alamadı vay Çoluk-çocuğuyla aramızdan zay Kimi yeni evli baharında toy Her yuvada ayrı Ferhat'lar inler Kara bulut çöktü yağmur çilesin Şu gözlerden gayrı yaşın silesin Ana-babaların yüzü gülesin Her yuvada ayrı can fertler inler Analar saçını acıyla yolar Babalar yaşını kan ile bular Yavrular babanın cesedin yalar Her yuvada ayrı ibretler inler Böyle miydi maden altı bu yerler? Yıkılır sırt üstü hali görenler Ocağın altında gençce erenler Her yuvada ayrı yürekler inler Nişanlı muradın sandığa salmış Taze gelin gönlün toprağa solmuş Kaç yıllık evliler şimdi dul kalmış Her yuvada ayrı gurbetler inler Kimler nerden nere geldi kul oldu? Erzurum, Kars, Ereğli'ye yol aldı Acımız dünyada şoklara saldı Her yuvada ayrı hasretler inler 505 Bayrağa sarıldı tabutlarımız Kandilli’de yaktık ağıtlarımız Nurşah dua eder yiğitlerimiz Her yuvada aynı dert yurtlar inler (1983)196. 331. BAŞIN SAĞ OLSUN TÜRKİYE’M (Soma Maden İşçilerine Ağıtım) Dünya iğne, insan iplik gözünde, İmtihanlar kolay geçilmiyor serde, Ölümler bir başka hal yeryüzünde, Bakınız şu giden üç yüz bir ferde. Somalı ağlıyor halkın özünde, Bahar kışa dönmüş karlı gözünde, Bir avuç kömürün ince tozunda, Hani bunca kardeşlerimiz nerede? Bacalara çökmüş kara dumanlar, Ateşler içinde boğuldu canlar, Başına gelenler durumu anlar, Nefesler kesildi soluksuz yerde. Aileler giydi kara libaslar, Genç, koca demedi figanlı yaslar, Üzüldü duruma bütün uluslar, Bu nasıl kazadır gurbetçi yarda. Analar, babalar, gelinler, kızlar, Dualı sabırlar örtündük bizler, Anne Nurşah ağıtlarını sözler, Rabbimiz sen varsın, varda yokta. 196 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 55)’te de yer almaktadır. 506 3.1.12. Üzüntü/Eseflenme -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 332. BULSA Gülen gözler ağlar mıydı, Aradığı canı bulsa. Deryalarda çağlar mıydı, Gemiler limanı bulsa. Dertlerini yenilemez, Yatıp yatıp inilemez, Yürek acısın dinlemez, Dertliler dermanı bulsa. Emrah Selvi'sini arar, Asuman Zeycan'ı sorar, Elif hiç hayal mi kurar, Karacaoğlan'ı bulsa. Mansur, darda yürür müydü, Yusuf, zindan görür müydü, Veysel, inler durur muydu, Dur diyen kervanı bulsa. Köroğlu dağlar bilmezdi, Ferhat, kayalar delmezdi, Pir Sultan Abdal ölmezdi, Yazılan fermanı bulsa. Sümmani'nin hali başka, Baktım Şenlik'te ki aşka, Zülali'de aynı meşke Düşmezdi yareni bulsa. 507 Leyla Mecnun bitmez fani, Adem havasından gani, Böyle yanmış çok Nihan'i, Her can dost ereni bulsa. Hani yalan dünya hani, Ağlatmışsın çok insanı Nurşah yakar mıydı canı, Aradığı canı bulsa. (29.12.1981, İzmir Halk Ozanları Yarışması’nda birincilik almıştır)197. 333. BİLİYORUM Biliyorum ben bugünü Derdin şimdiden çekerim Yarın ellerin düğünü Yaşın şimdiden dökerim Git başımdan kara rüzgâr Senden olur mu hiç bahar Bellemişsin kendin şikâr Yazık boynumu bükerim Nurşah kendi kendin yakar Geçer seyirine bakar Sonra karşısına çıkar Ben kahrolur ben çökerim (22.02.1989 Eskişehir)198. 197 198 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 146)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 155)’te de yer almaktadır. 508 334. BİLMEM Kİ Mecnun muyum şu dağları Tırmalayam çöl çöl diye Ferhat mıyım kayaları Parçalayam böl böl diye Tahir miyim Zöhre’sine Emrah mıyım Selvi’sine Yusuf muyum Zehra’sına İşte zindan gel gel diye Ne âşıklar böyle uçmuş Ne kervanlar böyle geçmiş En sonu toprağın seçmiş Gayrı benden öl öl diye Ben de onlardan bir Nurşah Bende de var bilinmez ah Giderim yol boyu sabah Geliyorum bil bil diye (18.10.1985 Eskişehir) 335. KALMADI (GALMADI) Nedir bu çektiğim kahır, Sabrım Kararım kalmadı. Gözyaşlarım oldu nehir, Bir dal tutarım kalmadı. Nedir bilmem halim böyle, Lal eyledim dilim böyle, Kapanmıştır yolum böyle, Gider tatlarım kalmadı. 509 Ovalarda bir çöl iken, Kerem yanıp bir kül iken, Nurşah koya bülbül iken, Sustu ötesim kalmadı. (02.01.1979 Eskişehir Odunpazarı)199 336. NEDEN? Yar bağladın sanki dilim, Derdin benden deremiyom. Ne ettin ki bunca lalim, Sırrım senden eremiyom. Guruttun bak böyle elim, Düşünceyle estin yelim. Açtırmadın bir gün gülüm, Bahçem kimin giremiyom. Nurşah'ım ben düşte kaldım, Yazım yok, bir kışta kaldım. Bana ırak boşta kaldım, Bir baharın göremiyom. 337. SENİ KAYIP ETTİM SENİ Neredesin göremiyom? Seni kayıp ettim seni. Yar haberim veremiyom, Seni kayıp ettim seni. Diller ağır geldi bana, Tükenmişim yana yana, Senden medet gayrı bana, Seni kayıp ettim seni. 199 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 87)’de de yer almaktadır. 510 Kör oldum da göremiyom, Neredesin soramıyom? Gayrı sana varamıyom, Seni kayıp ettim seni. Gazele dönüştü bağlar, Kurudu güzelim dağlar, Gör gözlerim nasıl ağlar, Seni kayıp ettim seni. Vefasızım sevilmedim, Az mı dille dövülmedim? Hayatından kovulmadım, Seni kayıp ettim seni. Çileler yağdın başıma, Yazılsın mezar taşıma, Zehirler kattın aşıma, Seni kayıp ettim seni, Nurşah'ım yeter konuşma, Gel de haline danışma, Yağan bir kara dönüşme, Seni kayıp ettim seni. (19.01.1986 Pazar)200 338. YAR Aldı beni götürüyor, Bu nasıl bir dertimiş yar. Öldürmez de bitiriyor, Taştan katı sertimiş yar. 200 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 145)’te de yer almaktadır. 511 İnsana derman olamaz, Tabip çaresin bulamaz, Seven kendine gelemez, Bulunmayan yurtimiş yar. Yiğidin altında atı, Güzelin kalbinde yatı, Sanki Şirin'in Ferhat'ı, Düşüreni kurtimiş yar. Selvi'yi Emrah'ta gördüm, Nurşah'ım canıma ördüm, Yollarına meylim verdim, Benimki de martimiş yar. (27.07.1990 Ankara. Gülpınar Dergisi’nde yayımlanmıştır)201. 339. BENİM Gül açar mı gülsüz yerde, Kimse halim bilmez benim. Ağlıyorum o yar nerde, Gecelerim gülmez benim. Gurbet bana sabah ışır, Ben gurbete sabır taşır, Kader bizle haşır neşir, Ele avca gelmez benim. Kanlı yaşım içer gözüm, Gülmez gelin, benim yüzüm, Nurşah'ım yarsız öksüzüm, Hiç aklından silmez benim. (30.8.1987 Pazar Saat 16:00 Eskişehir)202. 201 202 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 150)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 148)’te de yer almaktadır. 512 340. KİM NE BİLİR KİMİN DERDİN Dönüşü yok yola tuttu, Kim ne bilir kimin derdin, Önüne öyle bir kattı, Kim ne bilir kimin derdin, Yüreğimi çiban sardı, Kapanmaz yaralar kardı, Ferhat, kayaları yardı, Kim ne bilir kimin derdin, Koca dağlar var arada, Vakit saatin şurada, Dolup gittiği sırada, Kim ne bilir kimin derdin. Nurşah, taşı yastık ettim, Yelden üstüm yorgan örttüm, Yatağım toprakta yattım, Kim ne bilir kimin derdin. (18.07.1990 Saat 20:25 Eskişehir)203. 341. BİR AHIM VAR Bir ahım var bine bedel, Deryaya döksem yaylamaz, Çaresizim sevdiğim gel, Bu yerler beni eylemez, Koyun gibi meler durur, Yağmur gibi eler durur, Ağlar iken güler durur, Aşık yalanı söylemez, 203 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 110)’da da yer almaktadır. 513 Aşksızın kulağı sağır, Ruhsuza bağır ha bağır Bu dert Erciyes’ten ağır, Kantara koysam taylamaz. Erenler, elinden içtim, Sevda köprüsünü geçtim, Nurşah'ım bir derde düştüm, Doktorlar çare eylemez. (20.06.1981 Cumartesi Eskişehir)204 . 342. DÜNYA DENEN BİR CAN DERDİ Ey sevdiğim derman bende, Sen melhemim karamasısın. Değil onda bunda sende, Sen yaramı saramassın. Benim yüzüm kolay gülmez, Öyle derttir akıl almaz, Çeken kendi bile bilmez, Sen bu sırra eremessin. Suyun yüzünde yürütür, Karın üstünde eritir, Böyle ömrünü çürütür, Kendin bile göremessin, Ben razıyım bu narına, Çölden kandım pınarına, Çıkarmıyım ki yarına, Cevabını veremessin. 204 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 85)’te de yer almaktadır. 514 Koyun musalla taşına, Varın kabrimin başına, Uçmuş toprağın kuşuna, Gayrı bir şey soramassin. Bir Fatiha, yeter sana, Eğer okur isen bana, Dünya denen tatlı cana, Artık burda duramassin. İşte Nurşah'ın ilacı, Yıllardır çektiği acı, Mevlanın kınalı koçu, Yaşmağını düremessin. (31.03.1997 Pazartesi Saat 01:00 Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)205. 343. DERDİM Bulunmazmış çarem neden? Ne doktorlar bildi derdim, Çalam sazım tarif edem, Ne şu canım sildi derdim. Şu dağların ardı yüce, Yakın uzun gayet ince, Farketmiyor genci goca, Bana böyle geldi derdim. Baktım sanki ilaç gibi, Girdi kana kılıç gibi, Balta yemiş ağaç gibi, Beni benden böldü derdim. 205 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 78)’de de yer almaktadır. 515 Ne toprağa aldı verdi, Ne goncayım canı derdi, Saçlarımdan zaman ördü, Şu gençliğim aldı derdim. İfla etmeyen nardayım, Nurşah'ım hep can dardayım, Bekletir yok bir yardayım, Yeter artık doldu derdim. (09.10.1985 Çarşamba Eskişehir. 1986 Adıyaman Âşıklar Şölenine katıldığım deyişim. Söz- müzik kendime ait.)206. 344. BAŞKA BAŞKA Geçme dostum, geçme burdan, Yollar vardır başka başka, İçme dostum içme bardan, Haller vardır başka başka. Kâhı yanmış, kahı tütmüş, Canda figan bülbül ötmüş, Acıları bir bir yutmuş, Kullar vardır başka başka. Yüzün görmen sesin duyman, Derdin bilmen yaşın silmen, Yaren sarman melhen olman Eller vardır başka başka. Sözüm düğüm çözdünüsse, Nurşah, neder gördünüsse, Bağlar nasıl bildinisse, Güller vardır başka başka. 206 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 41)’de de yer almaktadır. 516 (03.02.1979 Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)207. 345. AĞLAR Hani nerde mor menekşe Gülü bırak, diken ağlar. Hani nerde kulda neşe Göz yaşını döken ağlar. Nolur böyle bilmem felek, Hakka çağrı dosta dilek, Ağlar iken nasıl gülek, Boynun garip büken ağlar. Yaşam düzgün gitmez oldu, Ölüm savaş bitmez oldu, Kine kemlik yetmez oldu, Ahla için çeken ağlar. Feryad eder canlı cansız, Noldu bize böyle ansız, Geçmiyor günler düşmansız, Çiğerini yakan ağlar. Hayatı al kanlar aldı, Dağ taşta ahımız kaldı, Toprağa gencimiz saldı, Yuvasını yıkan ağlar, Şehirden köye yasımız, Ab-ı içirir tasımız, Nerede dost hısmımız, Bu nefretten bıkan ağlar. 207 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 38)’de de yer almaktadır. 517 Çoluk çocuk namus gider, Anne baba komşu heder, İnsanlar cihan bumu der, Kaderine bakan ağlar, Yeminle andımız olsun, Türk, milleti korkmaz bilsin, Şu terör kahrolsun ölsün, Dağ, taş, kurt, kuş, mekan ağlar. Mehmetçiğim selam sana, Vatanım verdiğin cana, Toprakta şehit yatana, Şeref, taşın diken ağlar. Bu mezarlar solmayacak, Ahlar yerde kalmayacak, Huzur rahat bulmayacak, Bizi bizden söken ağlar. Yeter Nurşah, bitmez sözün, Mevlaya sabır niyazın, Ölenedek çalsın sazın, Er'e namert çıkan ağlar. (28.02.1993 Saat 17:00 Perşembe Eskişehir. 1995 Eskişehir Sezon ortası ve Ali Gürlü Gecesi konserine katıldığım deyişim.)208 346. ÇARŞAMBADAN PERŞEMBEYE Bir an güldüm, şimdi ağlar, Çarşamba’dan perşembeye. Gayrı oldum, ağıt söyler, Çarşamba’dan perşembeye. 208 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 135)’te de yer almaktadır. 518 Bu iki gün bende ezel, Rüyada Cuması güzel. Bundan öte oldum gazel, Çarşamba'dan Perşembe’ye Gün geldi, bir oldum gülü, Gün geldi, bir oldum eli. Gün geldi, bir oldum deli Çarşamba'dan Perşembe’ye. Sözüm Çarşamba’dan yana Salı ile yandım ona. Beklerim bugün gel bana, Çarşamba'dan Perşembe’ye. Öldüğüm gün demi bugün, Olacak ki bilmem bugün. Acı, tatlı şu hep bugün, Çarşamba'dan Perşembe’ye. Yeter, yüce Mevla'm yeter, Şu çilene güç mü yeter? Kerem'den bak, ettin beter. Çarşamba'dan Perşembe’ye Anladım ki yolun oldum, Ben bugüne gelin oldum. Nurşah'ım sen bağrım yoldum, Çarşamba'dan Perşembe’ye. (22.10.1985 Eskişehir)209 209 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 148)’de de yer almaktadır. 519 347. NURŞAH'IN GÖZYAŞI Göz yaşımı silmez oldum, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Şu dünyayı bilmez oldum, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Hani dostluk, nerde kalmış, Kin, nefret, yerini almış. Kardeşlik düşlere dalmış, Ne bu Nurşah, ne bu derim. İbretim Yunus'un hali, Olmuşum Seyrani, deli. Ağlanım Bektaşi Veli, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Veysel gibi görmez gözüm, Pir Sultan'ım geçmez sözüm. Mansur, gibi dar da yüzüm, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Yusuf gibi zindanlarda, Mecnun gibi sahralarda. Garip misal tenhalarda, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Mevlana'dan düştüm nara, Dedim gayrı kendin ara. Bir çobandan yedim yara, Ne bu Nurşah, ne bu derim. Ne Leyla'yım, ne Züleyha, Sebepsiz uğradım aha. Sığınırım bir Allah'a, Ne bu Nurşah, ne bu derim. 520 Söz söylemek ile bitmez, Gücüm susmalara yetmez. Nurşah öyküm akla yatmaz, Ne bu Nurşah, ne bu derim. (16. 11. 1985 Eskişehir)210 348. KARA ZAMANIN SEVGİSİ Derdimi bilemez dağlar, Oturur analar ağlar, Gelir geçer gider çağlar, Bu dünya kimlere kaldı. Silahlar mermide pusu, Yankılanır feryat sesi, Kara zamanın sevgisi, Bu dünya kimlere kaldı. Sultan Süleyman ezeli, Cumhuriyetin emeli, Dört bir yandan düşman seli, Bu dünya kimlere kaldı. Yaradanın bahar kışı, Masumlarda gözler yaşı, Konuşur mu mezar taşı, Bu dünya kimlere kaldı. Âşık Nurşah’ın merağı, Kaldırmaz oldu yüreği, Ateşten gömlek firağı, Bu dünya kimlere kaldı? 210 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 98)’de de yer almaktadır. 521 (26.08.2015 Çarşamba Saat 00:24 Eskişehir) 349. KENDİME BİR MEZAR KAZDIM Kendime bir mezar kazdım, Üzerimi örtmez toprak. Adımı taşına yazdım, Ebedi silinmez yaprak. Ne kadar çok çilem varmış, Dert beni ben derdi karmış, Yaramı hep eller sarmış, Yakınlarım benden ırak. Mevlâ'ya yakardım durdum, Nice olur halim sordum, Dalıma sazımı vurdum, Kader dedim gayrı bırak. Varıp gidem yad ellere. Sahipsiz kondum çöllere, Nurşah'ım gurbet ellere, Gözlerimden taşar ırmak. (06.12.1993 Saat 14:30 Eskişehir)211 350. OLDUN Ey başıma inen taşlar, Gözlerimde dolu oldun. Boşaldıkça kanlı yaşlar, Kaderimin yolu oldun. 211 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 158)’de de yer almaktadır. 522 Yüreğime vurdun nacak, Derdim kendim duydum ancak, Kimim var ki inanacak, El neyine deli oldun. Ah şu şansım yaktı beni, Can evimden yıktı beni, Gam içine soktu beni, Vay ozanım kulu oldun. Dünya denen kara düzen, Bilmem kendin niye üzen, Akıllı düşünün bazen, Umutların yeli oldun. Eser gider için yara, Eskişehir kâh Ankara, Nurşah’ım düşüren nara, Acıların dili oldun. (18.01.2001 Perşembe Saat 15: 15 Eskişehir) 351. BABACIĞIM Karlı geldi yüce dağlar, Varamadım babacığım. Ah edip bu kızın ağlar, Soramadım babacığım. Yalan oldu hal hatırın, Bizden ne aldın götürün, Firkatın ile bitirin, Göremedim babacığım. 523 Acım yaman dağdan eser, Oldum kaderime küser, Konuşamaz neden susar? Duramadım babacığım. Analık başından bela, Davaları güder hâlâ, Ahire kaldık pek âlâ Aramadım babacığım. Bir yaşımda koptum senden Öksüz ettiler hanemden, Kırk beş senelik sinemden, Deremedim babacığım. Ölüm yatağında çare, Üç kardeş sensiz birçare, Öpüp koklamak ne çare, Saramadım babacığım. Mustafa, Durşen, Nurşen’in Sarardı soldu gülşenin Yaranda melhem ateşin, Süremedim babacığım. Hak bilir emir işini, Evlatta ata yaşını, Nurşah bir çamaşırını, Düremedim babacığım. (18.01.2001 Perşembe Saat 17:10) 524 352. YÂR Can içinde çıban döktüm İyileşmez derdim yardan. Yâr elinde boynum büktüm, Sevdası başımda kardan. Deyişler yaktım nazına, Rastlar mıyım şu izine? Yine hasretim yüzüne, Ateş aldım ömrü nardan. Nurşah’ım başı pareli, Elif’ten oldum yâreli, Şu dert içime gireli, Usandım öldürmez sırdan. (1985 Eskişehir) 353. BİR GÜNÜDE UÇAN KUŞUM Bir soluktu şu canımda, Çıkıverse kurtulurum. Dolaşıyor dert kanımda, Değdiğimden gün savaşım. Bu mu hayat imtihanım Mevlam bir kez ver cevabın Dünya denen şu hesabın El el biçtiğin kumaşım. Sırtıma dar giyemiyom Terzim boyun eğemiyom, Boğaz verdin yiyemiyom, Gün gün yakıyor ataşım. 525 Ne ondurur ne eritir, Peşi sıra yol yürütür, Dertten derde gam bürütür, Vay benim gönül yavaşım. Âşık Nurşah duyamadım, Kulağıma koyamadım, Sözüm dünya doyamadım Bir günüde uçan kuşum (03.10. 1991 Saat 16:00 Eskişehir) 354. GEL DESEN DE GELEMEM YUNUS Gemim vurdular karaya, Firkatlar girdi araya, Gönül gidersin nereye? Gel desen de gelemem Yunus. Eskişehir yuttu bizi, Yarenler unuttu bizi, Senden mahrum etti bizi, Gel desen de gelemem Yunus. Mayısla yeşeren yaprak. Gözyaşın siliyor toprak, Şahlanmıyor gayrı burak. Gel desen de gelemem Yunus. Aşkın doldu özümüzde, Mazin kaldı sözümüzde, Yaşıyorsun közümüzde, Gel desen de gelemem Yunus. 526 Hayat dersim senden aldım, Eşiğinde ozan oldum, Şiirlerin yazan oldum, Gel desen de gelemem Yunus. Dağlar yüze erilmiyor, Dünya duman görülmüyor, Kolay selam verilmiyor, Gel desen de gelemem Yunus. Rabbe içim döker oldum. Garip boynum büker oldum, Uzaklardan bakar oldum, Gel desen de gelemem Yunus. Dilsizim gücenme sustum, Sanma âlemlere küstüm, Sazımı duvara astım, Gel desen de gelemem Yunus. Zaman garelere kaldı, Nurşah sabırlara daldı, Demek sende sürem doldu. Gel desen de gelemem Yunus. (30.04.2016 Cumartesi Saat 02:38 Eskişehir) 355. YAŞARIM Hayat gülenlere yaşar, Ya ben ne için yaşarım? Hayat sevenlere yaşar, Ya ben ne için yaşarım? 527 Yaşayanda hoş gün yaşar, Yaşamayan boşa yaşar, Bir ölüden farksız yaşar Ya ben ne için yaşarım? Kimi dalmış zevke yaşa, Kimi ömrün vermiş başa, Kimi gözün sarmış yaşa, Ya ben ne için yaşarım? Bir kendime baktım yaşar, Acep neden niçin yaşar? Çünkü çaresiz yaşar, Ya ben ne için yaşarım? Nurşah böyle umut yaşar, Bende de bir murat yaşar, Alamamış hayat yaşar, Ya ben ne için yaşarım? (09.12.1982 Çarşamba Eskişehir) 356. KENDİ KENDİME BİR SORU Lezzetin varın da sefa, Neyi gönlün aldı doldu? Kimden fayda senden vefa, Gülün kime açtı soldu? Arı misal inledin mi? Neyim nerde anladın mı? Bir gün kendin dinledin mi? Söz yerini nerde buldu? 528 Aştın mı hiç koca dağdan? Geçtin mi menzile çağdan? Neyin ektin biçtin bağdan? Ambarın ürünün aldı. İçtin mi bâdeyi Pir’den? Geçtin mi ki sen de serden? Yunus gibi canı nardan, Yandın mı Hak seni bildi? Kendi kendime bir soru, Nurşah’ım içimde koru, Akan sular gibi duru, Dedim kime derman oldu? (23.01.1998 Cumartesi Eskişehir) 357. ŞÜPHE Kuru yaprak canlanır mı? Can getirem cansız yerden. Canlanır da allanır mı? Al bitirem alsız yerden. Emmiş karı kara soğuk, Belemiş can boğuk boğuk, Sine yara döğük döğük, Ne bitirem günsüz yerden. Artık ömür sen yakınma, Yakınıpta hiç dokunma, Benden fayda ne bakınma, Ben ben oldum bensiz yerden. 529 Sitem demem bu bir kader, Görünüş bu çekem keder, Nurşah daha pek çok heder, Esen essin yönsüz yerden. (1983) -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 358. OLACAĞINA BAK Yine bulut sardı başım dumanlı, Geçiti yok yollar girdi araya, Felek çaldı kapım yine amanlı, Gayrı derman çare var mı yaraya? Üşüyor ah içim öyle üşüyor, Can içinden yine bir can düşüyor, Garip gönlüm bu yad ele şaşıyor, Battı gemim vurdurdum bir karaya, Öğren dedi bahtım işte hayat bu, Gelir gider davette bir evet bu, Kim ne bilir kimde nasıl niyet bu, Davet eder seni köşke saraya. Nurşah, sordum şöyle kendi kendime, Baktım yaşam denen hayat rengime, Dünya için kendim için cengime, Bir günde bir kara toprak şuraya. (07.12.1986 Pazartesi Eskişehir)212 212 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 105)’te de yer almaktadır. 530 359. OLMAZ SABAHLAR Akşam oldu yine olmaz sabahlar, Nedir gözlerimde uykumun suçu, Bir uyuyabilsem içim ferahlar, Yıkılır tepemde dört duvar içi. Mevlam, silemedim derdimi baştan. Kurumadı gitti yastığım yaştan, Seçer oldu gözüm kipriği kaştan, Her günüm bir başka söyletir acı, Usandım genç yaşta canımdan doydum, Taşınmaz taşları bağrıma koydum, Nurşah'ım kendimi bir kendim duydum, Bayramıma kurban eyledim koçu. (1997 Çorum)213 360. YEDİ YAŞIMDA Yedi yaşımda bir aşka yar oldum, Yaş otuzdur bakın halen çekerim. Kadın aşık sazım elime aldım, Uğrun uğrun gurbet yaşı dökerim. Çok küçükten öksüz kaldım yuvamdan, Yaş altıyken ayrı düştüm ovamdan, Halen hasret hem ana hem babamdan, Yıllardır gün gün boynumu bükerim. 213 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır. 531 Aranmıştım tam on yılı yuvaya, Adaklarla gelmiş idim dünyaya, Hani bir evin bir kızıydım göya, Şimdi otuz iki dişim sökerim. Yaş on iki yuva kurdum ele yar, Bir zaman üç çocuğumla bahtiyar, Sonra sazı aldım ele tut diyar, On dört yıldan sonra gurbet bakarım. On yıl oldu Nurşah adım alalı, Bir rüyadan sazım telde çalalı, Yirmi bir yıl evliliğim dolalı, Bir bostan içinde kendim ekerim. Yazın Sekiören, kış Mihalıçcık, İlkokulun tahsil eden bir çocuk, Babaanne ocağında körpecik, Şimdi Eskişehir oldu bu yerim. Anlatmakla bitmez öyküm var gardaş, Cephesinde otuz üç yılım savaş, Durşen adım, Nurşah ettin vay, be yaş, Daha senden göreceğim ne derim. 361. KÂR ETMEZ Kanmayacak aşkta derin yaram var, Şu sevdanın pınarı da kâr etmez. Hem kurutur, hem tüketir, berem var, Şu ateşin yanarı da kâr etmez. Söyleyemem kimselere bu halim, Uzanmıyor hiçbir şeye ahvalim, Kapanmıyan şifadandır melhemim, Şu yaranın kanarı da kâr etmez. 532 Nurşah'ım bir kara günle yaslıyım, Akıl ermez bir yaşamın faslıyım, Sorarlarsa beş telime Aslı'yım, Şu Mecnun'un anarı da kâr etmez. (04.02.1984)214 362. KADININ TOPLUMDA YERİ Çok iller dolaştım girdim divana, Kadın âşık sohbet gelsin sözümden, Kimi hoş görürken kimi bahane, Mücadele koştum daim izimden. Bu çözüme çare aradım hep boş, Tek başıma kaldım benimle savaş, Bölünmesek elma gibi a gardaş, Kadın erkek söz konusu özümden. Usammadım amma halen çekerim, Haksızlığa sabır boynum bükerim, Bazan kağıtlara içim dökerim, Gel manayı ver ozanım sözümden. Emelim kadında bul sen yerini, Göremedim hiç mi hiç zaferini, Kolayca silmeden alın terini, Söyletseler ne var gönül sazından. İşte örneği şu kendi başımda, Sanat sevdim zehir zıkkım yaşımda, Onu tutsa beşi durur karşımda, Söyleyin çıkışı var mı çözümden. 214 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 84)’te de yer almaktadır. 533 Kadının hakkı da torpile kalmış, Dersini bu âşık kız iyi almış, Kendi gibi kimler imtihan olmuş, Kışı çekem baharımdan yazımdan. Söylenecek var ki o kadar söz, Nurşah bu kadarı anlayana öz, Ben değilim göreni var iki göz, Geçilmiyor görev aşkı çözümden. (23.06.1992 Salı Saat 10:30 Eskişehir) 363. ANACIĞIM Hanki dağın başı kabul ederki, Çekip gitsem bu ellerden anacım. Bu dert baştan bilmem nasıl giderki, Bıktım kerçli şu dillerden anacım. Ölmeden sırrımı gömdüm toprağa, Benzedim çöllerde kalmış yaprağa, Varamadım gittim şu son durağa, Geçilmesi güç yollardan anacım. En yakın dost biri Rabbim, biri saz, Al kalemi ele dedi durma yaz, Bir de kuşum var adı can canım öz, İyidir çok çok kullardan anacım. Vay Nurşah'ım yok mu senden yaralı, Baktım yarla bile aran aral, Söyle kimin ya sen canı maralı, Yar olmazmış şu ellerden anacım. (26 Mart 1998 Perşembe Saat 12:30 Eskişehir)215 215 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır. 534 364. ANNE İLE EVLAT Evlat için ölmesini bildimde, Gülmesini bilemedim Allah'ım. Pare pare ciğerimi deldim de, Çaresine gelemedim Allah'ım. Anne ile evlat hali zorumuş, Baba oğlu anne ile birimiş, Girmesin el araya dert sırimiş, Ağladım da gülemedim Allah'ım. Deli gönül seyrin alır dalarım, Kul kölesi olmuş gamla dolarım, Kendimi hep gurbet ele salarım, Çilem baştan silemedim Allah'ım. Üşüyen ben titreyen ben donarım. Isınan ben kavrulan ben yanarım. Daldan dala evlat diye konarım, Bu derdi ben dilemedim Allah'ım. Oğlum kızım ağlamışım gözümde, Diken olup bazen anne sözümde, Eller haklı, galip gelen nazımda, Yad'la davam bölemedim Allah'ım. Haklı senimi haksız ben mi be dünya, Gerçek sen mi rüya ben mi be dünya, Anne oğlu baba kızı be dünya, Az mı yaşım çilemedim Allah'ım. Anne olmak kolay mıdır cihana, Öykü değil otur anlat insana, Nurşah'ım yan yakıl bitmez figana, Az mı kuzum melemedim Allah'ım 535 (16.7.1991 Salı Saat 18:25 Eskişehir)216 365.BİLİYORUM DÖNMEYECEK BİR DAHA Bu gidiş öyle bir gidiş oldu ki, Biliyorum dönmeyecek bir daha Seveni sevenden öyle aldı ki, Biliyorum dönmeyecek bir daha. Adı hasret kendi gurbet çekende, Bir garip sancıdır yaşın dökende, Bakıp yollarına boyun bükende, Biliyorum dönmeyecek bir daha. Yazdığım şu şarkı senin bestendir, Ben bestekarınsam senin hissendir, Ben yazdım istersen gel sen seslendir, Biliyorum dönmeyecek bir daha. Belki bir gün belki mahşere kaldık, Ne biz bize küçük bir haber saldık, Nurşah, kim nerede cevapsız kaldık, Biliyorum dönmeyecek bir daha. (03.03.1993 Çarşamba Saat 11:15 Eskişehir)217 366. BİR DERT İÇİRDİN Beni benden aldın gittin be yâdlar, Adı belli olmaz gurbet içirdin. Kurumuş bağ dikenlice şu otlar, Adı belli olmaz bir dert içirdin. 216 217 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 115)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 152)’de de yer almaktadır. 536 Kara kaşın altı bakar yaresi, Tazeleşir iyileşmez beresi. Bir sazım var derdim ona çaresi, Adı belli olmaz şerbet içirdin. Gezdir bakam gezdir, ne gün bitecek, Mevlam bu el mızrabımdan yitecek. Hangi bağda daha şu dil ötecek, Adı belli olmaz hasret içirdin. İçe içe kanmaz oldu yüreğim, Günden güne artar oldu merağım. Hem yakınım sana hem de ırağım Adı belli olmaz cüret içirdin. Aratırsın kârın nedir yanına, Tak dedirdin şu Nurşah'ı canına Vay dünya vay baktığımda sonuna, Adı belli olmaz ibret içirdin. (19.09.1985 Eskişehir)218 367. NERDESİN Bir rüzgardır gelip geçti, yelinde, Konuşan dil gören gözler nerdesin. Hayat denen yalan senin elinde, Tuttuğum el saran yüzler nerdesin. Önce bir kalbime bakıpta süzdün, Ben senin kaderin başımda gezdin, Sonra yüreğime zehirin ezdin, Açtığım gül deren sözler nerdesin. 218 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 71)’de de yer almaktadır. 537 Bir yara, türküdür çalan sazımda, Küçücük can koca dünya, sızımda, Ecele can borcum kaldı arzumda. Nurşah'tan yol eren izler nerdesin. (28.09.1992 Pazartesi saat 24:30 Eskişehir)219 368. SORMAYIN DAĞLAR Kendime bir mekan tuttum giderim, Mekanın nerede? sormayın dağlar. Yar eli yar elde kaldım hederim, Kolum kanadımı kırmayın dağlar. Şu halime körpe yaşta yoruldum, Yoruldum da sular gibi duruldum, Merhemsiz dert dermanıma karıldım, Çarem sizde derman yormayın dağlar. Şu mezarım ben konuşsun sizlere, Toprak sizden sevda olmuş bizlere, Pek çok nazar olmadık mı gözlere, Yetsin gayri boynum burmayın dağlar. Kurdu kuşu toprak ile taşımda, Yunus aşkı eser deli başımda, Ay cemali durur Hak'tan karşımda, Öleyim yaramı sarmayın dağlar. Nurşah dağa taşa saldım başımı, Az mı döktüm garip gibi yaşımı, Saz elimde gurbet ettim aşımı, Alın beni de oy vermeyin dağlar. 219 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 156)’da da yer almaktadır. 538 (03.09.1987 Perşembe Eskişehir)220 369. BENİ Kara kışta bir sevdaya kapıldım, Dumanında gece gündüz yer beni. Otuz yıldır çare yandım yakıldım, Yaşıyorum tüketmedi fer beni. Gelin gittim küçük yaşta ellere, Yaş on iki köpre düştüm dillere, Salıverdim örük saçım bellere, Tane tane zülüf döktüm gör beni. Gurbet derdi yara derdi yar derdi, Yetiverdi şu canıma yar derdi, Lokmanım yok diyemedim yar derdi, Çaresizim kara yerler sar beni. Artık gülmek haram bana dünyada, Düşmüşüm ben garip Nurşah, feryada, Göz yaşlarım içe içe deryada, Boğulurum şu canımdan der beni. (10.03.1987)221 370. AĞLIYORUM Ben doğduğum günden ta ağlıyorum, Benim gözyaşlarım kurumaz ki hiç. Her gün başka dertle dona çağlıyorum. Benim işim kolay yürümez ki hiç. 220 221 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 159)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’da da yer almaktadır. 539 Dünyaya ağlaya ağlaya gülen, Yarına önceden yaşını silen, Beni halim ile kimim var bilen, Dört yanım dört duvar farımaz ki hiç. Belendim canıma başı büyük dert, Sırların içine gömülmüşüm fert, Kaddar hayat halen elindeyim sert, Buzlu kışın karım kürümez ki hiç. Eşiğinde sabır var duramıyom, Dağ taşa kendimi çöl vuramıyom, Bir kayıbım sende ben soramıyom, Rabbim kefenini bürümez ki hiç. Çiçeği burnunda gençliğim soldu, Almaz dertlerim küp içine doldu, Can içinde Nurşah, canını buldu, Taştı volkanında sürümez ki hiç. (27.07.1990 Cuma Saat 11:40)222 371. OY ANAM Kapalı perdede yalnız odada, Hislerime mezar oldum oy anam, Kalmışım sanki bir ıssız adada, Sensizlikten bezer oldum oy anam. Bir dünyaya getirdinki sorma git, Alav aldın baca verdin durma tüt, Ben var ettim sense gayrı ara git, Dilekçemi yazar oldum oy anam. 222 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’ta da yer almaktadır. 540 Acım bulut gözüm yağmur duy beni, Yüreğine hatır ette koy beni, Sar sarmala çocuk gibi sev beni, Meçhullerde gezer oldum oy anam. Nurşah kızın ağlar anam duramam, Bize ne oldu ki seni soramam, Arıyorum yanar, içim varamam, Sensiz günden bezer oldum oy anam (31.08.1988 Çarşamba Eskişehir)223 372. YILLARIM Ne bahardan doydum ne yazdan doydum Ah ile geçmekte yıllarım benim. Çürüttüm ömrümü hayattan kaydım Vah ile geçmekte yıllarım benim. Genç yaşımda solan güllere döndüm Ağızdan ağıza dillere döndüm, Kurumuş ot bitmez çöllere döndüm. Of ile geçmekte yıllarım benim. Bunca gün dolaştım hep dağı taşı, Yerden yere vurdum bu garib başı Ağarttım saçları döktürdüm dişi, Nafile geçmekte yıllarım benim. Sevsen başkasını huriyse bile, Aşık Nurşah, olmaz anla ki hile, Aşıklarla dolu gam keder çile, Rah ile geçmekte yıllarım beni. 223 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 117)’de de yer almaktadır. 541 (08.10.1979 Söz- müzik kendime ait. Uzun hava.)224 373. HATIRLA “Sevgili eşime” Sana bir armağan yadigar kalsın, Göğsüne taktıkça beni hatırla. O hediye benden nişane olsun, Yüzüne baktıkça beni hatırla. Kurumaz gözümün akıyor yaşı, Dağ gibi dumandır garibin başı, Sevdanın sızısı aşkın ateşi, İçini yaktıkça beni hatırla. Yıllar boyu böyle konuştu dilim, Gurbet elde geçti perişan halim, Senin kıymetini bilmeyen zalim, Gönlünü yıktıkça beni hatırla. Nurşah, bu halimi bilecek diye, Derdimin ortağı olacak diye, Bakıp yollarıma gelecek diye, Kapıya çıktıkça beni hatırla. (27.08.1990 Pazartesi Saat 14:00 Söz-müzik kendime ait.)225 374. BENİM DERDİM ELİNKİNE BENZEMEZ Dünya benim ben dünyanın içinde, Elin derdi benimkine benzemez, Türlü türlü sebep vardır uçunda, Benim derdim elinkine benzemez. 224 225 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 40)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 80)’de de yer almaktadır. 542 Kazan kurdum yüreğimin başına, Taştan katık saldım kaynar aşına, Kalmışım şu dünyada tek başına, Elin derdi benimkine benzemez. Kazma vurdum cana kazmaz dertleri, Ezerimiş meğer hayat mertleri, Gördük geçtik nice dertli fertleri, Benim derdim elinkine benzemez. Evlat derdi hepisini bastırdı, Her geçen gün beni bana küstürdü, Elimde saz çoştu kalem susturdu, Elin derdi benimkine benzemez. Kapanmadı gitti gönül yarası, Nurşah ile şu feleğin arası, Bir can borcu o da dünya kirası, Benim derdim elinkine benzemez. (02.08.1996 Saat 14:30 Karapınar parkı. Bozlak. Söz- müzik kendime ait.)226 375. GÜLMEK YAKIŞMAZ Aşığa dünyada, gülmek yakışmaz, Tükenmeyen ahuzarım var benim, Sevda polis'leri bizden vaz geçmez, İfade vermeye darım var benira. Hiç kimseyle asla dava edemem, Perişanım yolu yaya gidemem, Şu gönlümü hiç şikayet edemem, İşte böyle bir kaderim var benim. 226 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 36’da da yer almaktadır. 543 Ey aşık Nurşah'ım bitsin bu çile, N'olur mezarıma getir su çile, Götürmeyin huzuruna suç ile, Sevdiğime ihtibarım var benim. (26.03.1982 Eskişehir)227 376. BEKLEME Yine vurdu dalgaların denizde, Dalgıç olup sularını yaramam. Doldum taştım boğuluyom genizde, Korktuydun yar kefenlere saramam. Öldüğümü pek yakında duyarsın, Kurtuluşun olur günüm sayarsın, Yastığına rahat başın koyarsın, Telefonun çalıp kapın, vuramam. Selam olsun Mevlana'dan Konya'dan, Bizi bize konuşturan dünyadan, Bahsimiz var Yunus, gibi deryadan, Sözümdeyim yeminlerin kıramam. Cuma günü selâlarla yazdığım, Mezarımı şu deyişle kazdığım, Nurşah, deyip hep kendime kızdığım, Sen busun yâr gayrı seni soramam. (27.07.1990 Eskişehir Cuma saat 12:45)228 227 228 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 152)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 149)’da da yer almaktadır. 544 377. ANAM Aklım fikrim kalır senin derdinde, İnanmazdım yalan gelirdi anam, Şimdi bende sensiz eller yurdunda Aslı varmış gerçek belirdi anam. Anlarsın şu kızın beni geç olur, Gün gelir de sözüm yerini alır, Aldı anam hem de yakınen bilir, Şu kızın tezi ne bilirdi anam. Sağlığında daha sözlerin gördü, Çektikçe bildikçe sana hak verdi, Analık zorumuş evladın derdi, Deme şimdi kızım delirdi anam. Nasıl oldu aklı başa düşürdüm, Genç yaşımda hele kendim pişirdim, Yâd ellere gurbet, gurbet aşırdım, Yoksa bu Nurşah'ın ölürdü anam. (01.09.1988 Eskişehir)229 378.İNSAN NERDE ZAMAN NEYİ GÖSTERİR Bir başkadır insanların dünyası, İnsan nerde zaman neyi gösterir. Bir başkadır memleketin sevdası, İnsan nerde zaman neyi gösterir. 229 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 60)’da da yer almaktadır. 545 Yorgun gözler dalgın izler biter mi? Adressiz bir mektup ele yeter mi? Viran bağda söylen bülbül öter mi? İnsan nerde zaman neyi gösterir. Adım adım sokakların başında, Dolaşanlar gördük umut peşinde, Genç ihtiyar yedi yetmiş yaşında, İnsan nerde zaman neyi gösterir. Bir telefon çalar, haber ses başka, Kulaktan kulağa değen nes başka, Hasta sağlam bir olur mu his başka, İnsan nerde zaman neyi gösterir. Bazen yazı bir kış kaplar ansızın, Bazen Nurşah, dindiremez dert sızın, Bir yolculuk başlar gayrı sonsuzun, İnsan nerde zaman neyi gösterir? (29.04.1992 Çarşamba Saat 14.30 Ankara). 379. GÜLNAZIM GÜLYAZIM Seyredipte cemaline bakmaktan, Bir gün olsun doyamadım, gül nazım. Hayalin var kendinse yok bıkmaktan, Varlığından ayamadım gül yazım. Bu ne rüya bu ne sabah bu ne düş, Kâhı uyur kah uyanık bu ne iş, Bir kazana atıverdin kayna piş, Aklım başa koyamadım gül nazım. 546 İpliğim iğnenin gözünü arar, Kıldan ince oldun sinemi sarar, Dört mevsim içinde ismimi sorar, Cevabından cayamadım gül yazım. Saçımın her teli senin kahirin, Dolaştığım iller senin şehirin, Döktüğüm göz yaşı senin nehirin, Seni bende duyamadım gül nazım. Öldüğümde anca derdin atarım, O gün rahat olur uykum, tutarım, Ebediyye kalkmaz, Nurşah yatarım, Uykusuna kıyamadım gül yazım. (30.01.1991 Çarşamba saat 20:20 Eskişehir) 380. AĞLAYAM Bundan böyle hatır edip gelir mi? Yollarına bakıp bakıp ağlayam, Bir sultanım vardı deyip bilir mi? Göz yaşımı döküp döküp ağlayam. Andım olan vaadin vardır özümde, Bekleyecem yazgım sensin sözümde, İyileşmez derdim inan közümde, Ah, şu boynum büküp büküp ağlayam. Dertli'nin mezarı çekti izimiz, İzimize böyle yazmış yazımız, Allah, kerim deyip çalar sazımız, Hasretini çekip çekip ağlayam. 547 Dertli'den alıpta tuttun ateşi, Saklayacam ondan gelen her yaşı, Hediyesi sunduğum şu bir taşı, Senin diye öpüp öpüp ağlayam. Her değişim bundan böyle sen yazar, Olmadıkca senin adın ben mezar, Nurşah'ında senden gayrı hak gezer, Şu canımı yakıp yakıp ağlayam. (28.7.1985 Sirkeci/ İstanbul Âşık Dertli'nin mezarını ziyaretinde ve Bolu Gerede Âşıklar Şöleninde söylediği deyiştir. Söz ve müzik âşığa aittir.)230 381. FIRAT Bende düştüm şu sevdana yanarım, Çağla Fırat yüreğimde taş Fırat, Merhemsiz yaranda çıban kanarım, Ağla Fırat şu bağrımda taş Fırat. Duyamazsın feryadımı, yasımı, Eskişehir illerinden sesimi, Malatya, soluyan can nefesimi, Dağla Fırat kaderimde coş Fırat. Gerçek misin rüya mısın bilemem, Ağlatırsın yaşım sensiz silemem, Yeşil dağlarına Durşen, gelemem, Eğle Fırat yollarımda koş Fırat, 230 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 46)’da da yer almaktadır. 548 Az mı sevdalara türkü yakıldın, Boğazlara firkat oldun tıkıldın, Şu Nurşah'ın aklına da takıldın, Bağla Fırat şu kendimde boş Fırat. (27.09.1991 Salı Fırat Nehri -Malatya)231 382. AĞLIYOR Sıraselviler’de gördüm bir kadın, Yuvasından ayrı göçmüş ağlıyor. O garipte alamamış muradın, Ayrılık şerbetin içmiş ağlıyor, Telleri yok sazı vardı yanında, Kah Levent'te kahı ok meydanında, Ezan vakti bir caminin önünde, Elini Mevla'ya açmış ağlıyor. Doyunca içmemiş hayat kabından, Rengi soluk derdin ızdırabından, Birde yırtık resim düşmüş cebinden, Resmin üzerine düşmüş ağlıyor. Dedim derdin nedir be garip kızım, Dedi benim çoktan akmış yıldızım, Koca İstanbul'da yapayalnızım, Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor. Nurşah'mıydı kimden düşmüştü ayrı, Saçları dağınık boynuda eğri, Aşk kime vurduysa gülmüyor gayrı, Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor. 231 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 165)’te de yer almaktadır. 549 (02.06.1981 Salı saat 14:00 İstanbul Sıraselviler’de Harika PL Şirketine Aşık Nurşah isimli bandıma okuduğum deyişim. Söz ve müzik kendime ait)232. 383. GÖNÜL Seher bülbülleri gibi şakırsın, Ey be dertli gönül divane misin? Hayatımı bilmiş gibi okursun, Ey be dertli gönül avare misin? Esiyorsun sanki rüzgar başımda, Bakışların hayat dolu karşımda, Bir dünyayı kalem ettin kaşımda, Ey be dertli gönül biçare misin? Görmez misin açıp giden alları? Etrafı mor sümbül lale dalları, Çevrendeki dönüp duran halleri, Ey be dertli gönül pervane misin? Dert çölleri kara etmiş gözünü, Âşık Nurşah, gayrı çalsın sazını, Çevirirsin küskün gibi yüzünü, Ey be dertli gönül virane misin? (Yazılış tarihi 15.03.1992 Cuma Eskişehir. 17.5.1998 Pazar Saat 12.00 Özdenk Köyü. Büğdüz-Özdenk Dere Köy Arıkaya ve Karakuş Köyü Kültür ve Dayanışma Derneğinin programında sunduğu deyiştir.)233. 232 233 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 44)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 167)’de de yer almaktadır. 550 384. OY Ne tükendin nede gittin ferimden, Gecemi gündüze katan yollar oy, Avcı öyle vurdu yaram derinden, Canımı ortaya atan kullar oy. Bilemezsin açmış zehmeride gül, Bir başka konuşur ağızlarda dil, Deli gönül gel de şu amanı sil, Vay geçen gülerim yutan yıllar oy. Dava vardır kalmış mahşere gizli, Dava vardır ki gün yüzünde bizli, Dava vardır ister ol açık sözlü, Kardeşi kardeşe tutan eller, oy. Çürümüş toprakta canlı bedenler, Vatanı uğruna ölüp gidenler, Nurşah'ı divane deli edenler, Yüreğinde yanıp tüten çöller oy. (2003, Samsun) 385. GEL EŞİM MEHMET GEL İyileşmez derdin var mı devası, Koca dağlar derdim almaz oldu gel. Çıkmayan bir canın bitmez cefası, İnsanlar içinde beni buldu gel. Ciban döktü ömür körpe yaşında, Yaz yerine felek koydu kışında, Dert almaya görsün hele başında, Bir günde duyulur garip öldü gel. 551 Sevginin duvağı başa kuruldu, Ellere kınalar al al vuruldu, Beklemekten inan gönlüm yoruldu, Gülbenizim senin için soldu gel. Çölü sarmış Mecnun, gibi avvare, Ölüm gibi var mı güzel bir çare? Nasip değilimiş kavuşmak yâre, Ozanın eline sazı aldı gel. Sevdikleri vergi keser canından, Firkat kanat açmış dört bir yanından, Almamış yâr, var mı dert civanından? Şurda bir kaç günlük ömür kaldı gel. (03.04.2003 Perşembe Saat 22:00 Eskişehir) 386. BOŞ Neyleyim şu sensiz elin yuvasın, Umutlarım günden güne zay gider. Reyhan, solmuş bağbanı yok ovasın, Şehir şehir gökte yıldız ay, gider. Aşk dağının kayasını yaranım, Hayat misrasında hâyel kuranım, Ferhat'mıyım Şirin'imi soranım, Emir Hak'tan gelmiş hâlim vay gider. Rahmetini gözden döke döke çoş, Her gününü çeke çeke canda taş, Aratan var izi belli değil boş, Tarifinde Nurşah selvi boy gider. (30.09.1990 Pazartesi Eskişehir) 552 387. HAK’TAN EMİR Mübarek üç aylar başından beri Ne hallere düştüm gör beni Emir. Ocak ayı martın beşinden beri, Kayıp ettim seni sor beni Emir. Başkentin yağmurlu yağan gününde Sabahla akşamın ağan gününde Gecesi gündüzün boğan gününde Tabip ol da yaram sar beni Emir. Yüreğimin başı kenar çıbanın Sen avcı ben ceylan oldum yabanın Recep ayı ile dilde Şabanın Kaptan kaba koydu sır beni Emir. Az mı kapı kapı dolaştırdın yar Cevapsız haberin ulaştırdın yar Beni koyup kendin dağ aştırdın yar Günden güne yıkar fer, beni Emir. Ölene dek gayrı Nurşah gezerim Gurbet bilsin eller yazarım Beni senden kurtaracak mezarım Aldığında kara yer beni Emir. (14.03. 1990 Çarşamba Eskişehir) 388. OLMAYINCA Gönül bahçesinin bülbülü sustu, Öter mi acaba yaz olmayınca? Âşıklar sazını bağrına bastı, Dokunmaz ki tele söz olmayınca. 553 Gönül bahçesinde bar belek belek Kalkmadı dağlardan kar belek belek, Benden yara sitem var belek belek, Herkese sır demem öz olmayınca. Ağaç gibi yaprak döktüm gel yetiş, Gönlümüzde bir ferahlık bu yetiş, Nurşah mevsimlerden örnek al yetiş, Yazın kıymeti yok güz olmayınca. (04.05.1980 Eskişehir)234. 389. NE İŞTİR Deli gönül çalam dedim sazımı Çalamadan kollarıma yoruldum Çalam dile alam dedim sözümü Alamadan hallerime vuruldum. Böylesine gezen âşık yarında Neyim nerde deyip giden varında Amma bugün amma, misal, yarında Kalamadan yollarına duruldum. Ne iştir ki bilemedim yorunu Arttıkça da arttın gitti sorunu Nurşah’ a bir ateş sundu korunu Bulamadan dallarına kuruldum. (07.01.1987 Çarşamba Eskişehir) 234 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 45)’te de yer almaktadır. 554 390. VAY BE NURŞAH VAY Nedir bu kadar aşk gezdirir seni? Artık büyüyü çöz be Nurşah çöz. Dağıttığın sevgi topla der beni, Yanlışı doğruyu sez be Nurşah sez. Halen kapılarda neyi sorarsın? Hangi adrestesin kimi ararsın? Vazgeçilmez çıban başı sararsın, Bir kararda kalıp gez be Nurşah gez. Sukunete yer ver meydanlarında, Soldurma güllerin eyvanlarında, Bıraktığın eser hayranlarında, Çekilde odana yaz be Nurşah yaz. Gözler vardır bakar göremez seni, Hayalinde bile kuramaz seni, Nedir bu hırsın ki yoramaz seni? Ozanım kendine kız be Nurşah kız. Yılların köprüsü geçilmez oldu, Ektiğin ekinler biçilmez oldu, Emeğinin çayı içilmez oldu, Ölümlü dünyayı süz be Nurşah süz. Yaştır bu yediye yetmişe bakmaz, Başında cahiller gezer bırakmaz, Menzilinden alır seni gerekmez, Bitmez ikilikte söz be Nurşah söz. Gönüller yapmayı severken noldu, Dillerin tutulmuş sanki lal oldu, Bak yine şu destin şiirle dolu, Anlatsın öykünü saz be Nurşah saz. 555 Arafatta verdin tutmadın sözü, Sanat bırakmıyor ilikte közü, Çıkmadıkca bu can netsin ki özü, Hidayeti Hakk’tan köz be Nurşah köz. Desinler delisi Eskişehir’in, Var mı benim gibi çeken kahirin? Yunus yollarında evvel ahirin, Allah’a götüren iz be Nurşah iz. Hacı Bektaş, Yunus, Mevlana’dan kor, Ben dağ deyim sen taş giden yoldan sor, Kimler gelip geçti gitti senden yâr, Sıra belki bende göz be Nurşah göz. Hep bir Molla Kasım bekledim ben de, Kervanlar görmüşüm nice ki sende, Sevilen nerede sevgisi canda, Bulamadım eyvah öz be Nurşah öz. Arı inkar etmez veren balında, Engel olsa diken güle yolunda, Hak dostunu demek güzel dilinde, Selam olsun bizden tez be Nurşah tez. Kurunun yanında yaşıdım yandım, Ben susuzluğumu çöllerden kandım, Herkeslere kendim gibi inandım, Kendime sistemim az be Nurşah az. (2005 Eskişehir) 556 391. NE ÂŞIĞIM NE ŞAİR NE OZAN Gül üstüne diken oldu mezarım, Susuz ovalarda ceylan gezerim, Ne faydaki yazık okur yazarım, Dolmaz kovalarda yaşım gezerim. Ne âşığım ne şairim ne ozan. Yurt içinde bir divane hal gezen, Bir saz çaldım diye mi ey dost üzen, Harfsiz manalarda başım ezerim. Demek hayat ezberde bir menzilmiş, Elde yanan bende sönen kandilmiş, Varsın olsun eller senden çok bilmiş, Ne çıkar ki bir cahile benzerim. Bilen bilmiş Pir elinden yolunu, Yırtmam ki aşkın gömlek çulunu, Acizane bir Nurşah’ın halini, Gören sırda görmez oldum yüzerim. (11.02.1987 Çarşamba Eskişehir) 392. ŞİMDİ Yaz gününde lapa lapa yağan kar, Yüreğimin başında buz tutuyor. Ağustos un keyifini çatan yar, Cırcır böceklerin bende ötüyor. Ağlıyorum yine gündüzüm gece Allah’ım ne bu dert sanki bilmece Sevgimin harfinde baş hece hece Peşi sıra gurbetlere atıyor. 557 Konuşsam suç sevsem hata insanım, Beyaz kağıt üzerinde ihsanım Daktiloda harf harf pek çok noksanım Benden bana günden güne çatıyor. Allah'ım kül edip göğe savurdun, Hayat cilvesiyle yaktın kavurdun, Dağ gibi canı çan gibi devirdin, Mecalsiz gün benim ile bitiyor. Umutlar içinde uçsuz bucaksız, Başı açık yalın ayak çorapsız, Düşmüşüm yollara usta çıraksız, Gidiyorum saz elinde yetiyor. Bir avuç toprağın terine hasret, Benden başka var mı yârine hasret, Gelir mi ecelin görüne hasret? Gözyaşlarım duasını yutuyor. Nurşah’ım kalbinin aynası sazım, Tellerimde mizrab dünyası nazım, İste böyle ağlar güler şu yüzüm, Gözümün önünde aşkı tütüyor. (16. 07.1990 Pazartesi Eskişehir) 393. ŞİRİN GİBİ Ben kimlere ağlamışam bilmem ki, Gizli gizli yollarına baktığım, Bu akılla gider isem gülmem ki, Dertli dertli gözyaşını aktığım. 558 Uğruna can ölümümü seçmiştim, Onun için gurbet eller göçmüştüm, Günlerimi ağu edip içmiştim, Yüreğimi Şirin gibi yaktığım. Geceden geceye geldik gideriz, Nurşah alın yazgısına ne deriz? Başa gelen çekilirmiş he deriz, Dünyam başa senin için yıktığım. (17.02.1993 Saat 18:00 Eskişehir) 394. DUR Dur be deli gönül şahlanma dur dur, Yordun yaşlandırdın koşturdun beni, Geçen yıllarından gel de hesap sor, Şimdi yollarında şaştırdın beni. Ne söyliyeyim ki kaldı mı halim, Cevaplara yetmez oldu sualim, Beni bende gizler oldu helalim, Gam dağından öte aştırdın beni. Nurşah, dağlar kuşu oldum kanatsız. Dünyada olan bir ben mi muratsız, Olamadın gönül bir gün inatsız, Konuş gayrı deyip coşturdun beni. (04.09.2005 Saat 22:00) 3.1.13. Taşlamalar Âşık Nurşah, çevresinde ve toplumda gördüğü yanlışları şiirlerine taşımıştır. Toplumsal eleştirilere yer verdiği 12, paraya taşlaması 1, dostluğa 4 ve bireysel taşlamalarda bulunduğu 6 şiiri mevcuttur: 559 3.1.13.1 Topluma Taşlama -8’li Heceyle Söylenenler 395. CAHİL DERİM Ben kadınım deyip de hor Bilenlere cahil derim Düşün şöyle fikirde yor Gülenlere cahil derim Bir orduda benden zafer Benden de var orda sefer Kadın erkek aynı nefer Bölenlere cahil derim Bu bir vatan aşkı bizde Ahir zaman ışkı bizde Ta temelden köşkü bizde Silenlere cahil derim Nurşah susmaz daha yazar Gerçek söze değmez nazar Davam yoktur elle pazar Kılanlara cahil derim. (Eylül 1997 Eskişehir) 396. CANDIR BU İnsanoğlu bilsen ne var, Gelen gider giden gelmez. Hanki bir can geri doğar, Gelen gider giden gelmez. Sen beni ben seni vurur, Ocak söner yuva kurur, Kim dünyada baki durur, Gelen gider giden gelmez. 560 Susadık kana doymadık, Birbirimizi saymadık, Kararımızdan caymadık, Gelen gider giden gelmez. Saramadık yaramızı, Açtık gittik aramızı, Taşlar olduk meramızı, Gelen gider giden gelmez. Canlar kadrimiz bilelim, Kin nefretimiz silelim, Der Nurşah kardeş olalım, Gelen gider giden gelmez. (1998 Eskişehir)235 397. ŞU DÜNYADA Bölüşmeye lokmamız var, Bölemedik bölemedik, Kardeşliğe sözümüz var, Gelemedik gelemedik. İşte dünya işte insan, Biri canan birisi can, Bizimdir döktüğümüz kan, Silemedik silemedik, Vay yazık insanlık sana, Olursun yalandan yana, Aslın atarsın bir yana, Bilemedik bilemedik. 235 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 156)’da da yer almaktadır. 561 Der Nurşah'ım şu dünyada, Neden kendimizi yad'a, Atarız ille feryada, Gülemedik gülemedik. (19.03.1996 Salı Saat 18:00 Eskişehir)236 398. İNSANOĞLU Dünya bir çay biz demiyiz, Akıp gider insanoğlu. Biz buyuz bir gün demeyiz, Çekip gider insanoğlu. Bir balçıktan insan olduk, Topraktan toprağa geldik, Sonumuz toprağı bildik, Bakıp gider insanoğlu. Halen gerçeği göremez, Kör kör gezeriz eremez, Bir cevabını veremez, Takıp gider insanoğlu. Kendi kendimize ilim, Dünya insan ile bilim, Nurşah’ım bizlerin ölüm, Yıkıp gider insanoğlu. (04.12.1990 Salı Saat 10:00 Eskişehir) 236 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır. 562 399. NASIL FİGAN BÖYLE BİLMEM Haller gördüm başka başka, Herkes ayrı pişmiş aşla, Benimkisi daha başka, Nasıl figan böyle bilmem. Kimi gülmüş güller açar, Kimi yanmış dertler açar, Kimi kalmış hepten naçar, Nasıl figan böyle bilmem. Kim anlaya kimin halın, Herkes ayrı yol tutmuş yolun, Sonu nasıl olsa ölüm, Nasıl figan böyle bilmem. Nurşah şaşkın düştü fele, Gizli dertten pişti hale, Büründü ki kara yele, Nasıl figan böyle bilmem. (19.11.1979 Salı Eskişehir). 400. SUÇ MU KADIN ÂŞIK OLDUM? Aşığım bir sazı çaldım, Neden ezerler ezerler? Yurdum deyiş dile aldım, Neden üzerler üzerler? Nere gitsem boyum cüce, Bazı yerde olur yüce, Yüzümde gündüzüm gece, Neden süzerler süzerler? 563 Bir ben mi dünyada mahım? Yanlış yol mudur ki rahım? Sanatı sevmek günahım, Neden kızarlar kızarlar? Var mı bir basına sözüm? Radyo, televizyon gözüm, Madalyamı ister yüzüm, Neden bozarlar bozarlar? Eyvah gönül dağım soldun, Gönül diye diye noldun? Cebine maddi mi doldun? Neden bizârlar bizârlar? Bilen bilir dünya fani Sultan Süleyman’ı hani, Dolaştırıp dilde seni, Neden gezerler gezerler? Her günüm bir ağıt gibi, Yırtılırım kâğıt gibi, Ezilirim yoğurt gibi, Neden özerler özerler? Diki diki etim yoldum, Kovama boşaldım doldum, Suç mu kadın âşık oldum? Neden sezerler sezerler? Bin dokuz yüz seksen birden, Tek bayan âşık ta nerden, Türkiye’mde il il turdan, Neden yazarlar yazarlar? 564 Kadın hakları bu mudur? Derler saz çaldım şu mudur? Mezarımın bir yemidir, Neden kazarlar kazarlar? Benden, sonra sazın çalan, Her kim ise âşık olan, Kadın bu uğurda yalan, Neden çizerler çizerler? -11’li Heceyle Söylenenler 401. FELEK Peşin sıra otuz yılım tükettim, Beni şehir şehir gezdirdin felek. Haksızlıktan başka neyin hak ettim, Güvendiğim dosttan üzdürdün felek. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı, Olmuş insanlığı alıp götürü, Geç kalırsın aklın başa getiri, İki yüzlülükten bezdirdin felek. Dünyanın düzeni başından bozuk, Ahbabın düşmansa vay sana yazık, Gün gelir öyle bir atar ki kazık, Yine kuyumuzu kazdırdın felek, Hep ister sahada kolu ben atam, Ele gitmesin hep topu ben tutam, Yaşam böyle olmuş konuşmam hatam, Dertlerim deftere yazdırdın felek. 565 Nurşah, kasırgalar esti yolumda, Sazımın perdesi sızlar elimde, Gül yerine diken bitti dilimde, Bülbülü gargaya ezdirdin felek. (04.11.1995 Cuma Saat 24:00) 402. ELİNE KALDIK Yüzüme gülerek canıma okur, Böyle bir alemin eline kaldık. Görülmemiş böyle düşman dert dokur. Böyle bir alemin eline kaldık. Tükenip gitti şu kahve hatırı, Ne yanıma baksam düşman oturu, Canımdan can alıp iğne batırı, Böyle bir alemin eline kaldık. Nerede bir komşu kapısın çalam, Dosttan yana kuru selamın alam, Eşiğinde kardeş mihmanı olam, Böyle bir alemin eline kaldık. Vay Nurşah'ım daha ne söyleyem ben, Davamız büyüktür dünyamız sen ben, Öldürür bir birin dünedek seven, Böyle bir alemin eline kaldık. (1993 Eskişehir Cumartesi Saat 10:30)237 237 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 104)’te de yer almaktadır. 566 403. OLDUK Bu nasıl kardeşlik bu nasıl hayat, Haklıyı haksızı seçemez olduk. Olamadık insanoğlu bir rahat, Bir bardak dost çayın içemez olduk. Ölüm çaydan sıcak geldi hatırda, Yaz şiirin, iyi düşün otur da, İnsanlık ağlarım, her bir satırda, Hâlen böyle yârdan geçemez olduk, Bir yanım şehittir bir yanım gazi, Bir yanım feryatlı bir yanım razı, Kolay değil çekmek böyle bir nazı, Kararı gavilden biçemez olduk. Kendi toprağında kendine düşman, İnsan birazcık da olmalı pişman, Böyle insanlığa sen nasıl şaşman, Sırrımız anaya açamaz olduk. Bunca silah bunca mermi yetmedi, Türkiye'nin az mı harcı gitmedi. Savaşlara doymak kanmak bitmedi, Halen zulüm ondan kaçamaz olduk. Baş, pınara pınar başa bağlıdır, El vermiyor yürek canlar dağlıdır, Giden hepimizin kızı, oğludur, Diyardan kefensiz göçemez olduk. Bunalıma girdim ekran başında, Haberler her günü gözler yaşında, Nurşah'ım şaştım kim neyin peşinde, Bayram bizim amma, uçamaz olduk. 567 (04.07.1999 Pazar Saat 17:00 Eskişehir) 404. NE OLUR SONUMUZ BÖYLE BİLMEM Kalmadı hayatta yaşama güven, Kötülük başladı dostluğa neden? Kardeş kardeşini nerede seven? Ne olur sonumuz böyle bilmem? Akıtıyoruz her gün gözyaşımız, Kime açıyoruz bu savaşı biz? Karşılıklı çatışmayla sardık hız, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Dünya bizim sandık kabri unuttuk, Bir bahçede açan gülü kuruttuk, Koynumuzda yılanları barınttık, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Nedir bizi bize düşman hor eden? İnsanı yuvası, yurdundan eden, Kan gölünde günlerini gün eden, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Gün gelecek can canından kopacak, Koca mezar davasını yapacak, Hakk’ın huzuruna her kul çıkacak, Ne olur sonumuz böyle bilmem? Bir taraf öldürür bir taraf ölür, İki tarafında vururlar ölür, Sonuç neye varır insanlar ölür, Ne olur sonumuz böyle bilmem? 568 Söz gerçektir kalem yazar hal olur, Konuşamaz Nurşah bazen lal olur, Konuşsa suç ölüm ile sal olur, Ne olur sonumuz böyle bilmem? 405. BU ÇAĞDA BU ÂŞIK Bu çağda bu âşık nedir dediler? Gözlerde göz oldum gözlere battım. Leyla’dan geçen yıl asır dediler, Sözlerde söz oldum sözlere battım. Her yaralı sözden bir hisse aldım, Aldıkça aşkıma daha da dakdım, Ben bu öz cevheri Hüda’dan buldum, Yüzlerde üz oldum yüzlere battım. Suç mu âşık olmam ben het gafil kul? Sen de anla sen de öğren sen de bil. Âşıklık manası nedir ara bul? İzlerde iz oldum izlere battım. Her âşıkım diyen ermez bu sırra, Onu da erdiren vardır bu sırra, Yunus’tan bir ibret ol bu sırra, Közlerde köz oldum közlere battım. Aldırmam Nurşah’ım anlımda ay var, Beni bende hatır ettiren toy var, Dört kitabı öğren gel diyen soy var, Özlerde öz oldum özlere battım. (04.02.1983) 569 3.1.13.2. Paraya Taşlama -11’li Heceyle Söylenenler 406. FANİ DÜNYA Neyleyim dünyanın düzensiz malın Çulu eskir sırttan atılır gider Altından ziynetin gümüşten pulun Alemden aleme satılır gider Tunçdan olsa nedir elin yapısı Bozulur açılmaz bir gün kapısı Harcanır madenin işte hepisi Kendi değerinde tutulur gider Üç günlük şamatan döner yaşına Gafillik siner ki öyle başına Heves idin sende gittin boşuna Bir eyvah ay, haya katılır gider Nurşah vermedin mi buna metanet? Verirsin nasihat kendin emanet Gel fani dünyaya olma muhannet Sözlerin üstüne yatılır gider. (Mayıs 1983 Eskişehir)238 238 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 114)’te de yer almaktadır. 570 3.1.13.3. Dostluğa Taşlama -8’li Heceyle Söylenenler 407. SAKIN Dost olmayan dosta sakın Sırrın verme taşa çalar Dostun bile olsa yakın Bazen seni derde salar. Ansız, bir dert seni bulur, Ellerin koynunda kalır, Üzüldüğün kimler bilir, İçin gam tasıyla dolar. İşte böyle düşün Nurşah, Kurumaz yaşında bin ah Bilmeze nedir ki günah Yakınından benzin solar. (14.09.1987 Pazartesi Eskişehir)239 408. SEBEP Dostum düşman bakar oldun, Gel sebebim soram sana, Dün iyiydin bugün noldun? Gene bir dost varam sana. Acı acı kıydın bana, Güle güle girdin kana, Ne ettim ki bilmem sana, Neden karşı duram sana. 239 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 153)’te de yer almaktadır. 571 Bak yüreğim der ki çağır, Elde değil olmak sağır, İntikamın taştan ağır, Elim kalkmaz vuram sana. Seven hep böyle mi yapar? Kine nefrete mi tapar? Sevdim diye hep mi teper? İlle boynum buram sana. Ben gideyim bu illerden, Kurtuluş olsun dillerden, Gülüm olmaz şu hallerden, Nurşah budur çarem sana. (08.10.1985 Eskişehir) 409. DOSTLUK Bağbanını buldu mu bağ, Bahar olur açar dostluk. İnsanoğlu koca bir dağ, Kanadında uçar dostluk. Konacağı dalı bilir, İnsan için yaşar ölür, Kin nefrete karşı gelir, Nedametten kaçar dostluk, Karşılıksız sevgi diler, Can evinden söyler güler, Sofrasında soğan böler, Baş köşeye geçer dostluk. 572 İşte dünya yandık yanar, Zaman acı yürek kanar, Dost şöyle kim kimi anar, Kardaşından göçer dostluk. Gerçek dostluk düştü suya, Bağırlara bastık kaya, Eski günler nerde duya, Sevdiğinden naçar dostluk. İkiyüzlü aldı gitti, Yalan dünya doldu gitti, Muhabbetler soldu gitti, Ektiğini biçer dostluk. Keşke sözler bulsa yeri, Giden günler gelse geri, Kimin kimden var haberi, Dost çayını içer dostluk. Nurşah, fazla dalmamalı, Doğru söz gam almamalı, Dostluk böyle olmamalı, Şimdi insan seçer dostluk. (12.01.2001 Saat 15:00 Cuma Eskişehir) -11’li Heceyle Söylenenler 410. DOSTLUK Bir yanda bozulur nişanın başı Bir yanda çiftini sürüyor dostluk İlle insan döker bir yerden yaşı Şaştım nasıl bizde yürüyor dostluk 573 Cahil ile kâmil elbet bir olmaz Pişmedik kişiden Mansur Pir olmaz Bazen dolan bir gap, bazen de dolmaz Kızından anayı deriyor dostluk Neyi neydi gurbet elin yamacı Bilinmez feleğin bazen amacı Hep izleriz hayat denen şu maçı Golün gayet güzel veriyor dostluk Dinle sözüm Mansur, Aşık boş demez Dünya yalan kulu, kula benzemez Kimse bir kusurum elbet var demez Ders büyüktür karda eriyor dostluk Çok ağladım ağlamaktan şaşırdım Elimle dostluğa gölge düşürdüm Kaf dağından öte kendim aşırdım Dost içinde dostu görüyor dostluk Dünür değil keşke yaban olaydık Nüktesiz dostlukta yâren kalaydık Ağlar değil güler yüzü bulaydık Çığ düşmüş gönüle kürüyor dostluk Aşık Nurşah boşa gezmem dünyayı Yorarım gördüğüm dosta rüyayı Adem Havva'dan bir koptuk mayayı Deyiş deyiş sazım bürüyor dostluk (15.03.1989 Ankara)240 240 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 159)’da da yer almaktadır. 574 3.1.13.4. Bireysel Taşlama -11’li Heceyle Söylenenler 411. ÂŞIĞIM Hallarımdan sanma durgun, Âşıkların nicesiysen. Olmam asla boynum burgun, Sevdamın bir keçesiysen. Bazan susan bir bülbülüm, Bazan açan bir sümbülüm, Solmaz asla benim gülüm, Sözlerimin yücesiyim. Gelsin âşıksa meydana, Sözüme söz versin bana, Kuvvetine ölçü bana, Susturmaya hecesiyim. Âşık olan sözden yılmaz, Sözü vardır geri kalmaz, Nurşah’ım boş fikre dalmaz, Belki ben de hocasıyım. (16.06.1980 Salı Eskişehir) -11’li Heceyle Söylenenler 412. GÖNÜL O kadar yüksekten bakma ey gönül, Seni de akibet bir toprak alır. Yavaş ol göklere çıkma ey gönül, Eceldir bu bir gün senide bulur. 575 Neyine beylenip külhan gezersin, Bir sen gibi sanki kendin süzersin. Yüzüne konuşsam bana kızarsın, Sana bana sanma bu dünya kalır. Deli gönül halen sevdan var gitmez, Çalıpta şu sazda boşuna ötmez, Ölmedikçe ah şu Nuşah'tan gitmez, Nereye gitsem hep benimle gelir. (15.08.1990 Çarşamba Saat 12:20 Eskişehir Gülpınar dergisinde yayınlanmıştır. Ankara). 413. ÇİRKİN İLE GÜZEL Güzel olmuş huyu çirkin neyleyim, Çirkin olsun güzel huya köleyim, Güzellik bir güzellikten nakıştır, İşte ben bu güzel için öleyim. Derler ki ya hani varsan halebe, Okuluna yar, olmamış talebe, Düşmüşte boğulmuş misal gölebe, Boş manayı ben güzeldir neyleyim, Bir toprağa vurmassan bel, ne eker, Bağda bostan ürününe ne çeker, İşlesin ki eli ona can döker, İşte sözüm bal yerinden böleyim. Güzelde bu çirkin ile adında, İkisinin böyle kaldım odu'nda, Umman olmuş kanadı şu yadı'nda, Hangisine deryam yüzüp geleyim. 576 Yetiş koydum adın bilen okunur, Anlamında dağ, gezerim dokunur, Nurşah, çirkin boş, güzelden yakınır, Canla başla güzelim kim bileyim. (10.07.1987 Eskişehir) 414. A DİLBER Yeşillerin serdin eller evine, Bana karaların kaldı a dilber, Alsız muradına eller sevine, Bak yerimi eller aldı a dilber, Yazık oldu karlı dağın kışına, Bir yabanı yaren ettin başına, Yazdır gayrı adım mezar taşına, Seni benden kimler çaldı a dilber, Kendini zor görür olmuş gözlerin, Demedin senin de var bir özlerin, Nurşah'ın sazında deyiş sözlerin, Çağırdıkca bağrım deldi a dilber, (1990 Eskişehir) 415. VEFASIZ Bir gelini alıp gitmiş evine, Halen gözü başka elde vefasız, Namın salmış bir neşeyle köyüne, Halen gözü başka yolda vefasız. Bak kaç tane telli duvak sararmış, Kız gelinde evlat yuva kararmış, Kimden kime sevgi kendin ararmış, Her sofradan tadı balda vefasız. 577 Gel aklını al başına salmaya, El, kapısın yeter gayrı çalmaya, Sana haram olan bağa dalmaya, Kalmayasın sonra halde vefasız. Fazla sevgi bir yastıkta kocamaz, Düşer bir gün başına taş acımaz, Der Nurşah'ım ağrısız diş sancımaz, Düşmeye gör, kardeş kulda vefasız. (18.08.1985 Pazar Eskişehir)241 416. BU DÜNYA YARİM Ben öleyim sür çiftini içinde, Sana yayla olsun bu dünya yarim. Yaşar idik sen bir ben bir ucunda, Sana geniş kalsın bu dünya yarim. Süremedin gittin yardan atını, Fet, eyledin yerin göğün katını, Taklit ettin Şirin'de Ferhat'ını, Benden sana gülsün bu dünya yarim. Kolay değil elbet aşkın yarası, Gitmedi başımdan yaslı karası, Nurşah, öldüm gayrı şunun şurası, Tatlı candan alsın bu dünya yarim. (20.05.1992 Çarşamba Eskişehir) 241 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır. 578 3.1.14. Yunus Emre ile İlgili Şiirleri - 7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 417. YOL YUNUS YOLU Her yol Roma'ya çıkmaz, Her yol Yunus'a çıkar. Irmaklar terse akmaz, Bu sel, Yunus'a çıkar. Sevgidir yolun ucu, Kimler kimden davacı, Kendinde ara suçu, Bedel, Yunus'a çıkar. Sevgi, barış yılıdır, Gönlüm aşkla doludur, Bu yol dostlar yoludur, Bu çöl, Yunus'a çıkar. Mecnun’un Leyla'sında, Bülbül'ün şeydasında, Herkesin, dünyasında, Bu il, Yunus'a çıkar. Nurşah der, işte yolum, Gelsin kızım ve oğlum, Yoktur sağım ve solum, Güzel, Yunus'a çıkar. (06.05.1986)242. 242 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 15)’te de yer almaktadır. 579 - 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 418. BARIŞ DÜNYAM YUNUS EMRE’M Ben kendimi buldum sende, Barış dünyam Yunus Emre’m. Sensin cihan bugün bende, Barış dünyam Yunus Emre’m. Gözetmeden hiçbir ırkı, Ayırmadan canda farkı, Döner dolabının çarkı, Barış dünyam Yunus Emre’m. Hele bakın nasıl kardeş, Çiçekler birbirine eş, Pırıl pırıl günlük güneş, Barış dünyam Yunus Emre’m. Yılın barış yolun alır, Ülkeler Mihmanın gelir, Arayıp izini bulur, Barış dünyam Yunus Emre’m. Kavga bitmiş toprak sıcak, Ana doğa açmış kucak, Nurşah'ım der bu son ocak, Barış dünyam Yunus Emre’m. (06.05.1986 Eskişehir) (Rumuz: Barış. Eskişehir Yunus Emre Haftası Âşıklar Şöleni)243. 243 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 28)’de de yer almaktadır. 580 419. SENİ YUNUS Öyle bir muamma geldin, Soramadım seni Yunus. Deryanın dibine saldın, Göremedim seni Yunus. Sordum yazdığım kaleme, Bıraktı beni eleme, Anlatıp da şu aleme, Veremedim seni Yunus. Önce kendin öğren dedi, Sonra beni öğren dedi, Eşiğime imren dedi, Giremedim seni Yunus. Kar etmedi sesim sazım, Göz boyar imiş avazım, Gönül bahçemdeki yazım, Deremedim seni Yunus. Daha çok erkensin bende, Dedim kırk dört yılım sende, Hele var dedi gelmende, Eremedim seni Yunus. Pişmemiş aş çiğdir kızım, Hep sesini duydu sızım, Yoğurup mayanda özüm, Seremedim seni Yunus. İnsan ol hoş görüde kal, İnsanlıktan nasibin al, Sevgi şehri en büyük yol, Varamadım seni Yunus. 581 Affına sığınır gezer, Yine bir şiirin yazar, Can içine kurdum pazar, Öremedim seni Yunus Zamanın cilvesi garip, Öğrendim içine girip, Yaraya melhemin verip, Süremedim seni Yunus. Şu kızında bir gün mezar, Deryanda zerreni yüzer, Tasında kınanı ezer, Karamadım seni Yunus. Ağlarım her gün Mevla’ya, Nurşah'ım gülde şeydaya, Az mı seslenip dünyaya, Aramadım seni Yunus. (11. 05.1997 Eskişehir. Süper TV’de yayınlanan deyiştir. Söz-müzik âşığa aittir.)244 420. ŞOL YUNUS'UM Şu ilahi gönüllerde, Akıp giden şol Yunus'um, Söylenirsin tüm dillerde, Bakıp giden yol, Yunus'um. Irmağına daldım taşar, İçinde bin alem yaşar, Birlik dergahından aşar, Aratırsın bul Yunus'um. 244 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 98)’de de yer almaktadır. 582 Pişman olan seni bilsin, Gözünün önüne alsın, Sen kin bilmez dost bir yolsun, Çağırırsın gel Yunus'um. Yedi yüz yılın ışığı, Çağımızın şarmaşığı, Ölümsüz yurdun aşığı, Sen bir dünya bil Yunus'um. Halkımız içinde bostan, Geçilmez sen gibi dost'tan, Yazsam binlercene destan, Sen doyulmaz hal Yunus'um. Barış sembolünde İhsan, Hatır içinde bir lisan, Yetmiş iki millet insan, Sende açmış gül Yunus'um. Sevelim sevilelim sev, Sevgide var ne varsa sev, Bir öğütsün sevdikçe sev, Sev içinde il Yunus'um. Mevlana'nın sevgisinde, Hacı Bektaş nefesinde, Ahir zamanın sesinde, Uzatırsın el Yunus'um. Okunursun harf incesi, Mektebimiz yıl öncesi, Evvelinden ve sonrası, Çağ içinde dil Yunus'um. 583 Buldun böyle kendin Hak'ta, Bir cihansın yerde gökte, Yandın piştin dervişlikte, Toprağında bel Yunus'um. Durşen adım Nurşah oldu, O da kendin sende buldu, Sen Pir'in yolunda kaldı, Sonsuza dek kul Yunus'um. (12.06.1985 Eskişehir) (Rumuz: Şeyda. Türkiye Dergisinde yayınlandı.)245 421. YUNUS SÖYLER Baktım dünya ne güzel gün, Güller açmış Yunus, söyler. Toprak aleminde düğün, Eller açmış Yunus, söyler. Al rengini giymiş bahar, Kokusunda renk renk seher, İnsandan insana haber, Diller açmış Yunus, söyler. Sakarya'dan ırmakları, Sevgi kokar toprakları, Kıpırdaşır yaprakları, Yeller açmış Yunus, söyler. 245 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 22)’de de yer almaktadır. 584 Cıvıl cıvıl kuş yaprakta, Ay ile Yıldız, bayrakta, Nurşah'ım gönüller Hak'ta, Yollar açmış Yunus, söyler. (06.05.1988 Eskişehir)246 422. KITAN YUNUS Alem bilir seni bizde, Eskişehir kıtan Yunus. Mezarına şüphemiz ne, Sarıköy'de yatan Yunus. Hacı Bektaş nefesinden, Tapduk Emre hanesinden, Yüce Rabbin sinesinden, Menziline yeten Yunus. Kırk yılın ispat yücesi, Bir çubuğun düşencesi, Buğdayının karıncası, Halkına can katan Yunus. Şol ırmağın içtik, gördük, Gönül dergahına girdik, Bizim ilde sana erdik, Sözü bizde biten Yunus. Dava bizim neyimize, Herkes gelsin köyümüze, Açık kapı soyumuza, Çağrı ile tüten Yunus. 246 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 14)’te de yer almaktadır. 585 Altı Mayıs bitmeyecek. Sevgin bizde yitmeyecek, Gönüllerden gitmeyecek, Sen ölümsüz vatan Yunus. Durşen adım senden aldım, Dünyamda duanla kaldım, Bugün aşık Nurşah, oldum, Sazımda sen öten Yunus. (08.04.1989, Eskişehir)247 423. İL İL YUNUS Sevgi bayrağını çektin, Bir dünyaya il il Yunus. Barış gömleğini diktin, Bir dünyaya gül gül Yunus. Sarıköy'den sabahınla, Beste beste ilahınla, Şiir, şiir, şol rahınla, Bir dünyaya dil dil Yunus. Kıta kıta atın sürdün, Kalplerden kalplere girdin, Davet mektubunu dürdün, Bir dünyaya gel, gel Yunus. Eskişehir toprağından, Çağırırsın Pir dağından, Yedi yüzyılın çağından, Bir, dünyaya yol, yol Yunus. 247 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 17)’de de yer almaktadır. 586 Nurşah kızın methin bitmez, Yüreklerden candan gitmez, Anlatmaya sözüm yetmez, Bir dünyaya bil bil Yunus. (30.05.1991 Perşembe Saat: 01:00 Eskişehir)248 424. SENİ GÜZEL SÖYLER BANA Ben güzeli sende buldum. Seni güzel söyler bana. Her güzeli sende bildim, Seni güzel söyler bana. Bahçelerde türlü çiçek, Dallarında uçan böcek, İnsanlarda sevgi gerçek, Seni güzel söyler bana. Ray üstünde gelen tren, Sarıköy'den çalan siren, Tabiyata rengin seren, Seni güzel söyler bana. Adın nedir? sordum Yunus, Hem derya hem de okyanus, Sevgisinde bizim Yunus, Seni güzel söyler bana. Înileyen dertli dolap, Der Nurşah'ım yalap yalap, Yunus'un dilinde çalap, Seni güzel söyler bana. 248 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 32)’de de yer almaktadır. 587 (27.03.1987 Miraç’ın 2. günü Saat 00:50)249 425. SEN YUNUS'UM Anı gibi petek balda, Çiçeğimde sen Yunus'um. Koza olmuş ipek dalda, Böceğimde sen Yunus'um. Sevgi yaşarsın dillerde, İsmin vardır gönüllerde, Anılırsın tüm illerde, Şu çağımda sen Yunus'um. Eseriz can yelindeyiz, Dünyaca bir yolundayız, Eskişehir ilindeyiz, Bucağımda sen Yunus'um. Allah aşkım toprak dostum, Sen pınardan doldum testim, Senden aldım Durşen ismim, Merceğimde sen Yunus'um. Mevsim bahar içimde yaz, Dostluk barış sevgide öz, Nurşah'ım şu çaldığım saz, Gerçeğimde sen Yunus'um. (28.01.1985, Eskişehir) 249 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 20)’de de yer almaktadır. 588 426. YUNUS EMRE’M Bulut oldun gözlerimde, Süze süze Yunus Emre’m. Yıllar boyu özleminde, Geze geze Yunus Emre’m. Bugün seni çalar sazım, Hak'tan gün baharım yazım, Taptuk dergahından özüm Çöze çöze Yunus Emre’m. Gör mezarın başındayım, Toprağında taşındayım, Sarıköy'lüm düşündeyim, Yaza yaza Yunus Emre’m. Aş evinde sohbetin var, Sevgin ile dünyan diyar, İşitenler seni duyar, Seze seze Yunus Emre’m. Mihalıççık dağlarında, Lale sümbül bağlarında, Derya gördüm çağlarında, Yüze yüze Yunus Emre’m. Hak verdi dünyaya geldim, Durşen adım senden aldım, Mahlasımda Nurşah oldum, Dize dize Yunus Emre’m. Dilsiz idim dili verdin, Nurşah'a gel yolu verdin, Nefesinden eli verdin, Süze süze Yunus Emre’m. 589 (09.10.1990 Eskişehir)250 427. MEDET Yunus Emre'm geldim sana, Medet eyle medet bana. Dev, ozanım koca pirim, Muhtacınım her, an sana Sarıköy'de verdim mola, Ömrümü yonttum sen yola, Senin yolun yolum ola, Beşikten ta, sardım cana. Yıkandı nes, aktı kirim, Yürek dolu yanık serim, Sarıköy'dür benim yerim, Kervanınım senden yana. Nurşah kızın söyler ağlar, Hak, uğruna canın dağlar, Pir'im Yunus sende çağlar, Abun içtik, kana kana. (18.05.1979 Sarıköy)251 428. DOST Dost dost diyen dillerimiz, Gelin yine dost olalım. Yunus'tan dost ellerimiz, Veysel gibi aşk kılalım. 250 251 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 25)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 24)’te de yer almaktadır. 590 Kin kapısı neyimize, Barış gelsin sevgimize, Uğradıkça evimize, Gönüllerden yol alalım. Yunus'ta bunu bekledi, Duygusun bize ekledi, İyi günler dilekledi, Söze sohbete dalalım. Yarın bir gün namazında, Yine o dost niyazında, Dua eder mezarında, Fatiha'sını bulalım. Dost eşiği yüce olur, Dostsuz gündüz gece olur, Der Nurşah'ım nice olur, Dost dünyasında kalalım. (23 Mart Cuma Eskişehir Kültür merkezinde ilk kez Âşık Veysel Âşıklar gecesinde sunduğu deyiştir.)252. 429. EVİMDEKİ DİLDE YUNUS Büyüdüğüm beşiğimde, Evimdeki dilde Yunus, Atladığım eşiğimde, Yürüdüğüm yolda Yunus. Dostluğun temel taşısın, Kardeşliğin can başısın, Kaynayan yurdun aşısın, Dolaştığım elde Yunus. 252 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 26)’da da yer almaktadır. 591 Cihanın kapısın açan, Arıyım balında uçan, İnsana güzeli saçan, Bahçemdeki gülde Yunus. Bak barış mızrabın çalar, Dünya sen aşk ile dolar, Yunus rahmetini çiler, Sazımdaki telde Yunus. İlim tekniğine vardık, Bugünlere senle erdik, Gün gün varlığını gördük, Esip gelen yelde Yunus. Koyunun kuzusu toprak, Açılan baharda yaprak, Kızımın başında duvak, Yüzündeki tülde Yunus. Bitmeyen sevgide sevgi, Sevgiliden bize sevgi, Der Nurşah dünyada sevgi, Çağırdığım ilde Yunus. (07.03.1989 Eskişehir)253 430. YUNUS DİYE Hakikatın yollarında, Koşuyorum Yunus diye, Eskişehir ellerinde, Yaşıyorum Yunus diye. 253 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 27)’de de yer almaktadır. 592 Gözümün kurumaz yaşı, Yaradır bağrımın başı, Sevgisiyle dağı taşı, Aşıyorum Yunus diye. Bakın bendeki hallere, Benzerim yeşil dallara, Aşkı ile bu yollara, Düşüyorum Yunus diye. Bu dünyanın düzeninde, Okurunda yazanında, Muhabbetin kazanında, Pişiyorum Yunus diye. Gel Nurşah'ın haline bak, Açıyorum yaprak yaprak, Ruhum kazma beden toprak, Eşiyorum Yunus diye. (17.02.1991 Eskişehir)254 431. TANIDIM BEN SENİ YUNUS Şu cihana aşk çiçekte, Tanıdım ben seni Yunus. Beşikteki bir çocukta, Tanıdım ben seni Yunus. Sevginin sembolü yarın, Allah için her bir varın, İlmin Manasında yerin, Tanıdım ben seni Yunus. 254 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 29)’da da yer almaktadır. 593 Niyazın hoş can çağrında, Millet açtın gül bağrında, Can baş ile dost uğrunda, Tanıdım ben seni Yunus. İnsanlıktan öte geçmez, Kullukta bir kulu seçmez, Yalandan payını biçmez, Tanıdım ben seni Yunus. Dünyanın büyük ibreti, Hoşnutluğun mürüveti, Yedi yüz yılın kıymeti, Tanıdım ben seni Yunus. Kemlik bilmez, bir kin tutmaz, Haram lokma asla yutmaz, Kul hakkını malım gütmez, Tanıdım ben seni Yunus. Hacı Bektaş nefesinde, Mevlana'mın sevgisinde, Ahir zamanın sesinde, Tanıdım ben seni Yunus. Kuşlar ile dalda ötmüş, Toprak ile canda bitmiş, Bir gül ile menzil etmiş, Tanıdım ben seni Yunus. Doğanın can tabiatı, Saf duygunun şeriatı, Yerin göğün ganimeti, Tanıdım ben seni Yunus. 594 Kızın Nurşah yolunda kul, Arar seni daimi bul, Ölümsüzce koca bir yıl, Tanıdım ben seni Yunus. (02.06.1985 Pazar Eskişehir)255. (Rumuz: Yunus) 432. BİZİM YUNUS Yeşil zeytin dallarında Uçup giden bizim Yunus Seni gördüm yollarında Göçüp giden bizim Yunus Bizim Yunus bizim Yunus Uçup giden bizim Yunus Bizim Yunus bizim Yunus Göçüp giden bizim Yunus Dağlar toprağını eler Koyunlar kuzum der meler Sevgin şimşekleri deler Geçip giden bizim Yunus Kervan almış yürür yollar Ana beşiğini sallar Dünyaya uzanır kollar Açıp giden bizim Yunus 255 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 18)’de de yer almaktadır. 595 Al güller dökmüş toprağa İsmini yazdık yaprağa Sakarya’m coşan ırmağa Saçıp giden Bizim Yunus Türkünü yaktım sazıma Sevginle oğlum kızıma Nurşah'ım ay yıldızıma Aşıp giden bizim Yunus (1989)256 433. SEVGİNİN İZİNDE YUNUS Koca dünyanın kervanı, Sevginin izinde Yunus. Bunca gönüller fermanı, Sevginin özünde Yunus. Öyle bir duyguyu saçtın, Dünyaya kapını açtın, Kalplerden kalplere uçtun, Sevginin feyz'inde Yunus. Şairler şiirin yazdı, Ressamlar şeklini çizdi, Aşıklar dünyanda gezdi, Sevginin sazında Yunus. İlahilerin okunur, Tezgahda kutnun dokunur, Güllerden tacın takınır, Sevginin yazında Yunus. 256 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 132)’de de yer almaktadır. 596 Yüz altmış bir ülke yurdun, Yetmiş iki millet durdun, Her gönülde yuva kurdun, Sevginin gözünde Yunus. Seni görürüm her yerde, Gün ile doğan seherde, Müjdenle gelen haberde, Sevginin tezinde Yunus. Yıl bin dokuz yüz doksan bir, Çözüldün ilmeğinden sır, Saçıldın alemlere nur, Sevginin közünde Yunus. Ari gibi petek balda, Uçan kuşlar ile dalda, Eskişehir'imle yolda, Sevginin gezinde Yunus. Dolaşırsın candan cana, Ulaşırsın her insana, Tarifin sonsuz cihana, Sevginin nazında Yunus. Kızımın çözdüğü saçı, Anamın kurduğu sacı, Gelinin başlarda tacı, Sevginin yüzünde Yunus. Yazmakla biter mi şiir, Kalemin döktüğü nehir, Der Nurşah'ım evvel ahir, Sevginin sözünde Yunus. 597 (1991Saat 08:45 Eskişehir)257. (Rumuz: Ebedi) 434. SARIKÖY'DE BİZİM YUNUS Hacı Bektaş'dan gelirem, Sarıköy'de bizim Yunus. Tabtuk’dan selam verirem, Sarıköy’ de bizim Yunus. Mor sümbüllü bağlarınla, Yeşil çimen dağlarınla, Al ipekli ağlarınla, Sarıköy’ de bizim Yunus. Azerbaycan Bosna Hersek, Somali'den eli versek, Duanla barışa ersek, Sarıköy ‘de bizim Yunus. Bak ne güzel gelmiş eller, Beraber bahçeni güller, Fatihânı okur diller, Sarıköy’ de bizim Yunus. Bir yolumuzda Konya'dan, Mevlana, Şema der dünyadan, Yaşın döktüğü deryadan, Sarıköy ‘de bizim Yunus. 257 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 30)’da da yer almaktadır. 598 Geldik Kabrin başındayız, Anmak için koşundayız, Sakarya’nla çoşundayız, Sarıköy’ de bizim Yunus. Nurşah kızın çalar sazın, Dört mevsim içinde yazın, Gördüm dünya yürür izin, Sarıköy ‘de bizim Yunus. (01.03.1993 Pazartesi Eskişehir) 435. GÖTÜRÜR Dolaştırır gören gözler, Senden bize yol getirir. Seni gördüm Yunus bizde, Sözlerinde gül bitirir. Cümle bildik günsün ayla, Bizlerdesin büyük yayla, Yediden yetmişe soyla, Soyum aklıma yatırır. Şöylece bir dalam dedim, Açıl kapın gelem dedim, Sarıköy’den selam dedim, Bu evde Yunus oturur. Vay dünya vay insanız biz, Sonu toprak bir canız biz, Can içinde cananız biz, Dikeni şeytan batırır. 599 Soluduğumuz nefeste, Bülbülü düşün kafeste, Nurşah’ı ilahi seste, Ancak tabutu götürür. (07.12.2018 Cuma Saat 17:19) 436. PİR’İM YUNUS Ben canımdan geçer oldum, Sesleyen yar Pir’im Yunus. Aşk deminden içer oldum, Ab-ında nar Pir’im Yunus. Kurbanlar kesildi sende, Duaların ile bende, Dileklerle vesilende, Kabulün var Pir’im Yunus. İsmimi koydular Durşen, Manevi torununum ben, Derslerimi verenim sen, Aldığım nur Pir’im Yunus. Kaynayan kazanlar aşı, Kurur mu âşıklar yaşı? İmtihanların savaşı, Kazanmak zor Pir’im Yunus. Muammalarında doldum, Damla damla deryan oldum, Yıllarca sazımı çaldım, Yüzdüren sur Pir’im Yunus. 600 İşte candan geçme yolu, Nurşah her dem dolu dolu, Taşınana kadar Salı, Uğrunda tur Pir’im Yunus. (25.09.2010 Cumartesi Saat 02:00 Eskişehir) - 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 437. ADI BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR'DE Yine bir Sakarya çağlıyor şurda, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. Seni sevenlerin hep bugün burda, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. Gök kuşların salmış uçar ellere, Dostluğunu taşır ilden illere, Seni anmak için gelen kullara, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. Selam olsun bizden ey, gelen eller, Şiir ile Yunus konuşan diller, Sazı ile şurda öten bülbüller, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. Gönüllerde sevgi hoşgörü yolu, Dostlukta barışta can Anadolu, Birliğe uzanan ellerin kulu, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. Aşık Nurşah, tatlı sohbet çoşunda, Seni sesler dağ taş kurdu kuşunda, Sofranı kurduk bak gönül aşında, Adı bizim Yunus Eskişehir'de. 601 (03.04.1995 Pazartesi Saat 16:00. 07.05.1995 Eskişehir Kültür Merkezinde Yunus Emre Haftasında Âşıklar şöleninde sunduğu deyiştir.)258 438. YUNUS'UM Duyurdun dünyaya Yunus adını Şanı bizde yüce vatan Yunus'um Sırtında taşıdın kırk yıl odunu Eğriye doğruyu katan Yunus'um Mezarın başında bülbülüm öter Çevrende soluğun gönülden tüter Bir sevgin vardır ki cihana yeter Halkımın bağrında yatan Yunus'um. Sarıköy'lüm Mihalıççık özünde Eskişehir, namın ile sözünde Altı Mayıs ulusların izinde Dostluk adımını atan Yunus'um. Kesilir kurbanın dökülür aşın Okunur mevlidin gözlerde yaşın Sohbet evinde can münevver başın İnsanlık ışığın tutan Yunus'um. Taptuk Emre, yolun tuttuğun yerde Kırk yıldan sonrası gittiğin yerde Menzile bir çubuk yettiğin yerde Sarıköy'de, ömrün yiten Yunus'um 258 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 105)’te de yer almaktadır. 602 Şahitindir koca Sakarya çağlar Horasan'dan aşıp geldiğin dağlar Solmayan gülleri döktüğün bağlar Halkımın bağrından biten Yunus'um Torunun Nurşah, der bizde Yad'ını Senden aldı Durşen gerçek adını Hacı Bektaş, nefesinden od'unu Od eyledim bende tüten Yunus'um (09. 01. 1990 Sarıköy/ Eskişehir)259 439. BİZİM YUNUS'TUR Gönül şehirinin kulda mekanı, Sevenlerde, gördüm bizim Yunus'tur. Mihmanlarda illerimiz erkanı, Can evine erdim bizim Yunus'tur. Kilitli kapıyı açan sevgin'de, Eşiğinden girip geçen sevgin'de, Yediden yetmişe uçan sevgin'de, Ellerimi verdim bizim Yunus'tur. Ferhat'a yar kayaları yardıran, Eyüb'ün yarasın ciban sardıran, İnsanlarda hoş görüye vardıran, Hak yoluna girdim bizim Yunus'tur. Bizi alıp ülke ülke götüren, Ülkelerden bize yaren getiren, Gurbeti aradan aşkla yok eden, Sevgiden can derdim bizim Yunus'tur. 259 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 44)’te de yer almaktadır. 603 Bugün gerek dediğin şu dillerde, Selamını alan bütün illerde, Yunus'um sen varsın yine yollarda, Nurşah, atın sürdüm bizim Yunus'tur! (05 12 1990 Cumartesi Saat 18:15 Eskişehir)260. 440. ANMAYAN YUNUS Kaldı mı ki şu cihanda adını, Sevgin ile seni anmayan Yunus, Dolaşıp sen şehirin dört yad'ını, Bulana dek yolun dönmeyen Yunus. Esen yaylaların dağında izi, Kulağı dolduran cevher'den sözü, Diyar'dan diyara sıçrayan közü, Yanan yüreklerde sönmeyen Yunus. Kıta kıta sevgi atını sürdün, İnsandan insana elini verdin, Gönülden gönüle öyle bir girdin, Bühtan'ı gönüle konmayan Yunus. Huzur nefesinde soluğun yadın, Yıllar öncesinden bizleri duydun, Unutulmaz adın ebedi koydun, Pınarından içtik kanmayan Yunus. Şatülarap gibi senle coşarız, Aşkın ile dolduk deryan taşarız, Cümle dostluklarda seni yaşarız, Nurşah, kızın yanlız sanmayan Yunus. 260 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 36)’da da yer almaktadır. 604 (10. 01. 1991 Perşembe 23: 25 Perşembe Eskişehir)261. 441. SEN SAYFAMIZ GÖNÜLLERDE SON YAPRAK Derin derin akan ey koca ırmak, Seninleyiz yine bugün durma ak. Dünyaca halk burda yakın ve ırak, Aç gözlerin, şöyle çevrene bir bak. Altı Mayıs yine çağırdı bizi, Sevgi, barış, dostluk tuttuk sen izi. Sarıköy'de Ulu Yunus'un yüzü, Yeşerdik bak yine alem sen toprak. Der Nurşah'ım rahmetini çileriz, Adın ile göz yaşımız sileriz. Sen diyen çok Yunus'ları dileriz, Sen sayfamız gönüllerde son yaprak. (30.04.1986 Ankara “İyi Haftalar Türkiye” programında Yunus Emre Haftası nedeniyle sunduğu deyiştir.)262 442. YUNUS İLİMDEN Bir hal sundum ehl-i hale duyarsa, Ne söylerim anlar belki dilimden, Bu sözlerim canlar hatır sayarsa, Okur içten belki aldım elimden. Zihin taşır ise kardeş hissini, Anlar çözer o insanın ismini, Gurbette bir hayale düş resmini, Arar bulur belki derim yelimden. 261 262 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 28)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 62)’de de yer almaktadır. 605 Bir şiirdir okunan şu kitapta, Görüntüsü cümle cümle her harfte, Der Nurşah'ım canlar için tarifte, Selamım dünyaya Yunus ilimden. (19.12.1990 Vilayet/ Eskişehir)263 443. ZAMAN AŞKINA Şu dünyaya iki hisle büründün, Biri ahir, biri zaman aşkına, Yüce Hakk’ın aşkı ile göründün, Biri ahir, biri zaman aşkına. Gönüllere sevgi doldun sözünde İki cihan güldün Yunus, özünde Gelen nesil için yarın izinde, Biri ahir, biri zaman aşkına. İbret kapın açtın girdim içeri, Yedi yüz yıl dersin gördüm bir seri, Çevirdim dost bize yazdın defteri, Biri ahir, biri zaman aşkına. Alemlere nükte ile bakmamış, Boşa ilmin fenerini yakmamış, Kardeşliğin zincirinden kopmamış, Biri ahir, biri zaman aşkına. İyiliğin yolun buldum dost sende, Dün bugündün bugün yine biz sende, Altı Mayıs andığımız bu günde, Biri ahir, biri zaman aşkına. 263 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 61)’de de yer almaktadır. 606 Tüm hislerde hissiyete dokundun, Sayfalarda dostluk barış okundun, Sarıköy'den yine şöyle bakındın, Biri ahir, biri zaman aşkına. Der Nurşah'ım hakikatı yaşadın, Torunlarına bir devlet kuşadın, Ölümsüz dünyanı örnek ışıdın, Biri ahir, biri zaman aşkına. (29.03.1989 Çarşamba Saat 10:00 Eskişehir)264 444. İŞTE BÖYLE YUNUS'UM Seni sende yazamadım bir türlü, Allah diyen kazan kolay taşmazmış. Duydum amma çözemedim bir türlü, Can içinde yanan kolay pişmezmiş. Dünya halin gördüm dilde bulunmaz, Kul içinde kulluk kimde bilinmez, Bir takdir ki hemencene ilinmez, Hak izninde menzil kolay aşmazmış. Ey Yunus'um şu gönlümün övüncü, Kazandığım ahir senden güvenci, Bundan öte yalan geldi sevinci, Senden gayrı imtihanım şaşmazmış: İşte böyle Yunus'um gör halimi, Aldım senden verdin şu sualimi, Tattım dünya denen boş vebalimi Çalıp sazın aşık boşa coşmazmış. 264 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 60)’da da yer almaktadır. 607 Bil ki Yunus Emre'm yolun yolumdur, Sana dönen bir yüzüm var halimdir, O da aşkıma ders senden ilimdir, Nurşah, demek bize kolay düşmezmiş. (06.05.1985, Eskişehir)265 445. İBRETİN YUNUS Dünya tarlasında mahsulün, gördük, Buğdaydan alıca, ibretin Yunus. Sevgi dergahına Tapduk'tan erdik, Çözülmeyen sırda gurbetin Yunus. Senin ile kardeşliğe el verdik, Muhabbetin ana evine erdik, Kapını açtın dost içeri girdik, Öpülen ellerde hürmetin Yunus. Kırk yıl eğri değil doğru odunu, Taşıdın bizlere Yunus, adını, Der Nurşah, tanıdı cihan yad'ını, Öz deyişlerinde nimetin Yunus. (17.04.1981 Eskişehir)266 446. YUNUS YAZILI Bir rüzgârın yeli esti yüceden, Çaldığım şu sazda Yunus yazılı, Aşık kızın yolun aldı inceden, Aldığım şu izde Yunus yazılı, 265 266 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 59)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 58)’de de yer almaktadır. 608 Yetmiş iki ilden okunan diyar, Gönüllerde gönlümdesin bahtiyar, Kıta kıta seni işitir duyar, Kaldığım şu gezde Yunus yazılı. Işıklıdır daim senin yarının, Nerden baksam aşkın ile görünün, Gurur duyar senin ile torunun, Bulduğum şu özde Yunus yazılı. Yunus'um kapından içeri girdim, Vardım eşiğine yüzümü sürdüm, Katladım çevremi ağladım dürdüm, Sildiğim şu gözde Yunus yazılı. Nurşah kızın sırrın içtim badenden, Şimdi seslenirim senin hanenden, Şiirlerim nefes nefes sinenden, Daldığım şu feyz'de Yunus yazılı. (02.05.1990 Çarşamba)267 447. YUNUS DER Gönül defterinden açtım okudum, Seni gördüm her yaprağı Yunus der. Mısra mısra yüreğimde dokudum, Yazan elin beş parmağı Yunus der. Günden güne insanların sezdiği, Daha yakın olup sende gezdiği, Şiirlerle dost dünyanı süzdüğü, Özün taşan aşk ırmağı Yunus der. 267 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 57)’de de yer almaktadır. 609 Beşikten eşiğe evden okula, Nerede ne zaman düşsen akıla, Ne mutlu der kızın Nurşah aşk ile, İl içinde il, toprağı Yunus der. (07.12.1990 Cuma Saat 10:45 Eskişehir)268 448. KOCA YUNUS'UM Halkımın aşığı sen büyük ozan, Deyişler ipeğin gönüller kozan, Hak'ka sahip çıkan batılı bozan, Türklüğe şeref şan koca Yunus'um. İnsanlık bağında bir bülbül oldun, Derya oldun ırmak oldun göl oldun, Sarıköy'de biten ender gül oldun, Senle atıyor tan koca Yunus'um. O deyişleriyle içten coşturan, Gönül verenleri aşkla koşturan, Nurşah'ın sazında özün taştıran, Gönüller yarı can koca Yunus'um (06.05.1980 Eskişehir Yunus Emre haftası nedeniyle sunduğu bu deyişi Ankara radyosunda Ahmet Mortaş tarafından röportajı ile birlikte kendi sesiyle yayınlanmıştır. 11 Mart 1982 Eskişehirli müzik hocası Muammer Uludemir tarafından notaya alınmıştır.)269 268 269 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 56)’da da yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 55)’te de yer almaktadır. 610 449. EY YUNUS Aşkın ile bir divane düşmüşüm, Firkatın var boynum büker Ey Yunus. Kanmaz dolu şarabından içmişim, Vücudum nar yaşın döker Ey Yunus. Dağlar benek benek rengin açtırır, Pınar pırıl pırıl suyun içtirir, Bir yanda ben kervanı'nı geçtirir, Aşkın beni bitmez çeker Ey Yunus. Nurşah yürür gel dediğin şu yolda, Bir sonsuz var al dediğin şu yolda, Haktan bir iz bul dediğin şu yolda, Yedi yüz yılından bakar Ey Yunus. (Ankara Gülpınar dergisinde yayınlandı. Ağustos 1987)270 450.GELDİM YUNUS EMRE'M GELDİM BEN SANA Kuşlar gibi kanadımı çırparak, Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. Aç kapılarını girem uçarak, Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. Bülbülüm ağlayıp düştüm halına, Gece gündüz dağlar aştım yoluna, Dilekler dileyip kızı oğluna, Geldi Yunus Emre'm geldim ben sana. 270 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 54)’te de yer almaktadır. 611 Duanı isterim Mevla’dan bana, Ver ilacın merhem olsun şu cana, Sun şerbetin içem pir, kana kana, Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. Sarıköy' de mezarının başında, Durşen, adım kondu dilek taşında, Duruyor gör ozan kızın karşında, Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. Dağları delerdim yetseydi gücüm, Aşardım çölleri yanmazdı içim, Nurşah, kızın Hak'tan sende ilacım, Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana. (07.05.1979 Âşıklar Şöleni Yunus Emre Haftasına ilk kez katıldığı şiiridir. Bu şiiri sahnede sunmuştur.)271 451. SEVGİ TRENİ Bakın hele taşmış dünya yolları, Yunus deyip gelir sevgi treni. Kıta kıta açmış kardeş kolları, Yunus deyip gelir sevgi treni. Havalanır uçar kuşlar üstünde, Biz barışı gördük Hakkın dostunda, Çalar sirenini gönül mestinde, Yunus deyip gelir sevgi treni. Sarıköy'den eser selamın yeller, Kabrinden duaya açılır eller, Yunus söyler sohbet evinde diller, Yunus deyip gelir sevgi treni. 271 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 51)’de de yer almaktadır. 612 Dal, dal, budak, budak serptik gülünü, Bin dokuz yüz doksan birde yılını, Dünyaya uzattık kardeş elini, Yunus deyip gelir sevgi treni. Sevdanı güzelde, kınanı elde, Yaylalar türkünde yar belde belde, Nurşah kızın saz ile, sen telde, Yunus deyip gelir sevgi treni. (28.09.1991 Ankara)272 452. GÖNÜLDEN GÖNÜLE Dostluk köprüsünü kurdun Dünya'ya, Gönülden gönüle yol Yunus Emre, Konuşturdun bülbülü Can Şeydaya, Ağızdan ağıza dil Yunus Emre. Şairlerin şiirinde düşünde, Ressamların kaleminde döşünde, Aşıkların mızrabında coşunda, Yürekten yüreğe sel Yunus Emre. İbret dalın açtın renk renk güllerde, Gelin kızda gergef işler ellerde, Seni gördük, Yunus yürür illerde,, İnsandan insana Kul Yunus Emre. Şu cihana sevgi mührünü vurdun, Nefret zincirini kökünden kırdın, Kalp gözün ile aşk bağında durdun, Ömürden ömüre gül Yunus Emre 272 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 48)’de de yer almaktadır. 613 Kızı Nurşah işte yolu yolumuz, Hoş geldiniz canlar ili ilimiz, Tokalaşır elde eli elimiz, Kardeşten kardeşe gel Yunus Emre. (Yazılış tarihi: 16.04.1990. 08.05.1990’ da Şairler Gecesi Yunus Emre Şiir Yarışması Jüri Özel Ödülü almıştır.)273 453. YUNUS EMRE Toprak burcu burcu terler yolunda, Susadık sevgine gel Yunus Emre. Yapraklar titreşir köpre dalında, Ağlayan sevgine gül Yunus Emre. Savaşmasın dünya barışsın insan, Ölmemeli dostluk görüşsün insan, Kucaklaşıp kardeş sarışsın insan, Muhtacız sevgine bil Yunus Emre. Söyle Kin nefrete kendini çeksin, Zeytin dallarında yeşilin döksün, Dostluk fenerini medet Hak, yaksın, Uzansın sevgine el Yunus Emre. İnsan sevgisinin örneği bize, Yunus, dendiğinde gelirsin göze, Nurşah, nerde girsem senden bir söze, Dünyayı şakıyan dil Yunus Emre. (1991 Mihalıççık/ Sarıköy Söz-müzik âşığa aittir.)274 273 274 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 35)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 77)’de de yer almaktadır. 614 454. OLDUN YUNUS'UM Eskişehir'imden dünyanın yari, İnsanlığın köşkü oldun Yunus'um. Ulaşılmaz yerin göğün seferi, İnsanların aşkı oldun Yunus'um. Berraklaştı dertle akan dereler, Çiçek açtı solmaz canda bereler, Dile geldi senle bütün yöreler, Seherlerin ışkı oldun Yunus'um. Kardeş ellerini açtın Cihan'a, Damla damla sevgi aktın deryana, Dostluğunda daldık gider ummana, Nurşah'ında meşki oldun Yunus'um. (09.08.1990, Eskişehir)275 455. SEVGİMİZ YUNUS Dünya sevgisinde insan sevgisi, Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus. Dostluğunda bitmez dilin övgüsü, Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus. Her gün yeni baştan doğan günümüz, Eskişehir, toprağında ünümüz, İlelebet bu diyardan anımız, Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus. 275 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 50)’de de yer almaktadır. 615 Horasan'dan Sarıköy'e kat ettin, Taptuk dergahında ömrün tükettin, Kızın Nurşah, der dünya'yı feth'ettin, Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus. (04.09.1987 Cuma Saat 23:25 Eskişehir)276 456. VAR YUNUS Dolaştım alemi seyrine daldım, İnsanlarda gülen yüzün var Yunus. Hoş görüne erdim dost hayran kaldım, Bir ilden bir ile izin var Yunus. İllerden illere yolunu buldum, Konuşur ellerde dilini buldum, Sevgiden sevgiye gülünü buldum, Taşıyan ellerde özün var Yunus. Denizin içinde yosunlu kaya, Seni sordum gökten yıldıza aya, Anamın elinde koptuğu maya, Kurduğu sacında pazın var Yunus. Dostluk solur can nefesin hissinde, Dünya seni konuşuyor sesinde, Sevgi yılın ilan aldı isminde, Mührünü taşıyan feyzin var Yunus. Dünya küresinde gördük elini Okuduk Türkçe'nde Yunus dilini Kelime kelime yüzdük gölünü Yetişen insanda sözün var Yunus. 276 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 47)’de de yer almaktadır. 616 Kanat çırpıp gelen kuşların sesi Açılan zarflarda sevgi müjdesi Şu çağrıda şiir şiir nefesi Davetten davete sözün var Yunus. Alıç'ın buğdayı nefesin narı Deyişlerin oğul veren bir arı Nurşah'ın sazında çaldığı varı Birde senin ozan kızın var Yunus. (14.12.1990 Cuma Saat 22:00 Eskişehir)277 457. YUNUS'UM Duyurdun dünyaya Yunus adını, Şanı bizde yüce vatan Yunus'um. Sırtında taşıdın kırk yıl odunu, Eğriye doğruyu katan Yunus'um. Mezarın başında bülbülüm öter, Çevrende soluğun gönülden tüter, Bir sevgin vardır ki cihana yeter, Halkımın bağrında yatan Yunus'um. Sarıköy'lüm Mihalıççık özünde, Eskişehir namın ile sözünde, Altı mayıs ulusların izinde, Dostluk adımını atan Yunus'um. Kesilir kurbanın dökülür aşın, Okunur mevlidin gözlerde yaşın Sohbet evinde can münevver başın, İnsanlık ışığın tutan Yunus'um. 277 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 46)’da da yer almaktadır. 617 Tapduk Emre yolun tuttuğun yerde, Kırk yıldan sonrası gittiğin yerde, Menzile bir çubuk yettiğin yerde, Sarıköy'de ömrün yiten Yunus'um. Şahitindir koca Sakarya, çağlar, Horasan'dan aşıp geldiğin dağlar, Solmayan gülleri döktüğün bağlar, Her gönülde bir gül, biten Yunus'um. Torunun Nurşah der, bizde Yad'ını, Senden aldı Durşen gerçek, adını Hacı Bektaş nefesinden Od'unu, Od' eyledim bende tüten Yunus'um. (09.01.1990 Salı, Eskişehir/Sarıköy)278 458. ELHAMDÜLİLLAH Sevgi sofrasında hakkın çalabı, Aşk badenden içtik Elhamdülillah. Dönüp duran şehrin dertli dolabı, Şu çarkından geçtik Elhamdülillah. Kamu alem birdir bize sözünde, Tanış olduk bugün dünya izinde, Hal lokmanı böldük gönül razında, Dost kapını açtık Elhamdülillah. Kırk yıl eğri değil doğru odunu, İnsanlara ibret ettin adını, Sarıköy’de Yunus Emre yadını, Yadeyledik uçtuk Elhamdülillah. 278 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 44)’te de yer almaktadır. 618 Senin dilin bu söz daldık deryana, Barış ışığından girdik dünyana, Birlik gücün doğduk sevginden yana, Aşk gömleğin biçtik Elhamdülillah. Ey Yunus'um seni gördüm bu yolda, Seni bize anlatan bin bir kulda, Eskişehir, sen topraklar şu dilde, Nurşah ilmin saçtık Elhamdülillah. (12.04.1989 sela vakti Çarşamba, Eskişehir)279 459. SEN YUNUS'UM İnci gibi sözlerinden manaya, Girdiğim her güzelde sen Yunus'um. Bizler için imar ettin, binayı; Gördüğüm her güzelde sen Yunus'um. Seni seven senden kalır mı ırak? Yayla yayla kekik kokan, şen toprak, Denizin koynuna dökülen serap. Erdiğim her güzelde sen Yunus'um. Sukinetin anahtarı insanda, Şeriyatı, tarif eden imanda, Dört kitabın manasını Kuran'da, Verdiğim her güzelde sen Yunus'um. Gönüllerden çıkmaz hatırda kalan, Çocuktan büyüğe gönüller alan, Herkeslerin Yunus, babası olan, Sorduğum her güzelde sen Yunus'um. 279 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 45)’te de yer almaktadır. 619 Şimdi bizde döner dertli dolabın, Hak Çalab'ım Hak Çalab'ım Çalab'ın, Şam'dan Şarka dolaştığın Haleb'in, Derdiğin her güzelde sen Yunus'um. Anlata anlata her gün sözünde, Çağlayan ırmaklar oldum özünde, Gördükçe dünyayı senin gözünde, Serdiğim her güzelde sen Yunus'um. Beyit, beyit türkün çaldım sazımda, Ovanın ceylanı oldum izimde, Nurşah'ın mektubu gurbet gözümde, Dürdüğüm her güzelde sen Yunus'um. (13.12.1990 Perşembe Saat 11:55 Eskişehir)280 460. SEVGİ YUNUS'TUR Sevgi tarlam, kimler sürdü çiftini, Sordum, dedi süren sevgi Yunus'tur. Bu dünyanın sende olan feth'ini, Sordum, dedi veren sevgi Yunus'tur. İnsandan insana gördüm uçarı, Dost ellerde kilidinin açarı, Girip gelen kapısından içeri, Sordum, dedi giren sevgi Yunus'tur. Barışa, dostluğa çağıran bizi, Bitmeyen yolların aranın izi, Kalplerden kalplere gönüller gözü, Sordum, dedi eren sevgi Yunus'tur. 280 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 43)’te de yer almaktadır. 620 Mısraları verdi ağız tadını, Ölümsüz yıl sevgi koyduk adını, Gökyüzünde uçan kuş kanadını, Sordum, dedi geren sevgi Yunus'tur. Uçurtma uçurtan çocuklardasın, Kelebekler konan çiçeklerdesin, Bacaları tüten ocaklardasın, Sordum, dedi gören sevgi Yunus'tur. Heykeltıraş, ressam, şair dilini, Konuşturur aşık, sazda telini, Dal dal, budak budak serptin gülünü, Sordum, dedi deren sevgi Yunus'tur. Dört bir yandan sevgin eser bayraklar, Daktilo başında yazan parmaklar, Yunus kokusunu saçan topraklar, Sordum, dedi seren sevgi Yunus'tur. Genç kızların pullu örtü başında, Türkmen güzelinin, yayla aşında, Anamın nakışlı çorap şişinde, Sordum, dedi ören sevgi Yunus'tur. Türkiye'mden selam dünya yüzüne, Yeter mi Nurşah'ım sevgi sözüne, Katladığım mektup, Yunus izine, Sordum, dedi düren sevgi Yunus'tur. (29.10.1990 Pazartesi, Eskişehir. Halk şairleri Arası Yunus Emre Şiiri Yarışmasında Folklor Araştırmaları Kurumu ve Anadolu Folklor Genel Başkanığınca düzenlenen 621 yarışmada bu şiiri mansiyon ödülü almıştır. Rumuz: Sevgi. 1991 TRT Asaf Demirbaş tarafından çekime alınmıştır.)281 461. KOCA YUNUS Dünya bir kilittir sense anahtar, Yaşam varlığının özündesin sen. Büründün dört mevsim gönlümde muhtar, Sevgiyi anlatan sözümdesin sen. Her sözüne ayrı tohum ekerek, Yeşeren dalların özün dikerek, Gönülden solmayan gülün dökerek, Baharı özleyen gözündesin sen. Dünya alemine çok derin daldın, İlim yaylasından hisseni aldın, Der Nurşah ebedi günlere doldun, Sevgiye götüren izindesin sen. (30.10.1990 Salı Eskişehir. Gece Saat 21.50)282 462. YUNUS ÇAĞIRIR Bir bulut görünür denizden, mavi Dumanında Hak der, Yunus çağırır. Bir deniz görünür buluttan, mavi Volkanında Hak der Yunus çağırır. Dereler, tepeler çağlar bu seste, Kurt, kuş, dağlar, taşlar ağlar bu seste. Yerler, gökler olmuş inler bu seste, Limanında Hak der Yunus çağırır. 281 282 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 38)’de de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 41)’de de yer almaktadır. 622 Yükünde çağlayıp giden bir gemi, İlahi takdirden kaynamış demi. Evliyalar, kırlar elinde cemi, Sualinde Hak der, Yunus çağırır. Engininde dağlar misali yüce, Hak diyen dilinde dünya var hece, Bahtında daima gündüzdür gece, İmanında Hak der Yunus çağırır. Ne ummana ahir olmuş bu zaman, Çok sabaha seher olmuş bu mekan, Beş vakitte zikre dalmış, Nurşah can, Cihanında Hak der, Yunus çağırır. (Rumuz: Murat. II. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri 7-9 Mayıs 1985 Eskişehir Kitabında yer almıştır.)283 463. YUNUS DOST Tanışalım anlaşalım insanlar, Yardım elin tuttu bize Yunus dost. Dünya fani geçicidir can dostlar, Gönül yolun tuttu bize Yunus dost. Hint, Yemen'den Çin'e kendin izleten, Komşu ülke yollarını gözleten, Bir sofrada ağız tadın özleten, Sevgi balın tuttu bize Yunus dost. Temel taşın ören aşkın çakılı, Gökten yere bir rehberin vekili, Öğretmenden talebeye okulu, İlim dalın tuttu bize Yunus dost. 283 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 40)’da da yer almaktadır. 623 Tekniğinde bugün dünya gezeni, Böyle söyler okuyanı yazanı, Deryasında kaptan olup yüzeni, Zaman yelin tuttu bize Yunus dost. Toprak, su, yel, ateş bu dört manayı, Düşünelim imar eden binayı, Yüce Hak'tan gördüğümüz sena'yı, Kulda bilin tuttu bize Yunus dost. Sevilmektir güzelliğin konusu, Eğri değil doğru odun anısı, Tanıdıksa yeter bize Yunus'u, Dostluk dilin tuttu bize Yunus dost. Görmeliyiz daim biz bu yavaşı, Kesmeliyiz kan çıkartan savaşı, Arif olmak dürüstlüğün öz başı, Barış gülün tuttu bize Yunus dost. Kolay varken yapmayasın zorluğu, Dağı deler insanlığın birliği, Sevgi bütünlüğü bunun dirliği, Kardeş ilin tuttu bize Yunus dost. Tek taraflı olmaz sevgi biliriz, Sevgi yaşar sevgi için ölürüz, Denizleri bile yarar geliriz, Cihan selin tuttu bize Yunus dost. Kısacası biz bu yolu bulalım, Karınca arıdan ibret alalım, Hoş görüyle çağrımıza gelelim, Çevre halin tuttu bize Yunus dost. 624 Döner dolap Hak çalab'ın yaşında, Bereket var toprağında taşında, Aratan yol derim Nurşah peşinde, Sevgi yılın tuttu bize Yunus dost. (21.04.1989 Cuma Eskişehir)284 464. DÜNYA YUNUS EMRE SEVGİ YILI Yedi yüzyıldan ömür bu yana, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. Yunus yazmış adın dünya dört yana, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. Bir koca Beştaşi Veli nefesi, Kırk yıl dersin verdi Taptuk hanesi, Bugün gönüllerin hak nişanesi, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. Gökte uçan güvercinler kanadı, Yüz altmış ülkenin dostluk muradı, Bin dokuz yüz doksan bir yılın adı, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. Yediden yetmişe canların uğru, Dargınlık, kırgınlık başlara ağrı, Ölmesin insanlar barışa çağrı, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. Sarıköy’den selam olsun cihana, İzmir’deyim Nurşah ilim mihmana, Geldim girdim âşıklarla divana, Dünya Yunus Emre sevgi yılında. 284 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 52)’de de yer almaktadır. 625 (01.03.1991 İzmir Âşıklar Şöleni) 465. SENİ GÖRÜYORUM SEN VARSIN YUNUS Hangi bir yanıma dönüp de baksam, Seni görüyorum sen varsın Yunus. Ehli ervahına kendim bıraksam, Seni görüyorum sen varsın Yunus. Mahsulünü sürmüş kalplerde açan, Dost Türk dünyasının yolundan geçen, Seni anlar senin abından içen, Seni görüyorum sen varsın Yunus. Karıncalar toprağını bellerken, Gökyüzünde kuşlar ismin dilerken, Âşıklar aşkınla canın küllerken, Seni görüyorum sen varsın Yunus. Balıklarda deryaya dalarken Akşam güneşini Hakk’a salarken, Şafaklarda hikmetini dolarken, Seni görüyorum sen varsın Yunus. İncedir Mekke’nin Kabe yolları, Açar Medine’de nebi gülleri, Seni sesler Eskişehir illeri, Seni görüyorum sen varsın Yunus. Şu an köyde bizim, Yunus mezarı, Şahidim der yolların güzârı, Ey bu toprakların piri gezeri, Seni görüyorum sen varsın Yunus. 626 Sakarya’dır çubuğunun nişanı, Çağlar açtılar tarihini aşanı, Nurşah oldum dergehından coşanı, Seni görüyorum sen varsın Yunus. (06.05.2014) 466. DER NURŞAH GÖZLERDE YUNUS’U Bir sevgi tanıdım sensin cihanda, Ey vuslata eren yolun Yunus’u Dostluksun, barışsın, cansın insanda, Gönüllere giren Yunus’u Dolaştığım dünya, yüzdüğüm ırmak, Hedefine varmak olur mu durmak, Menzil eşiğinden kolay mı girmek? Âlemlere yaren ilin Yunus’u. Mevlana’yı buldum ararken seni, Yıllar sonra Hacı Bektaş’a beni, Hakka götüren yol sever seveni, Dosttan dosta varan gelin Yunus’u. Yanmasını bilen canların özü, Mekke’ye Medine’ye çekti bizi, Allah’ım orada rahmetin yüzü, İlahiler veren dilin Yunus’u. Selam olsun yardan aşan dağlara, Muhammet kokusun yayan bağlara, Baktığımda senden gelen çağlara, Mühürünü vuran yılın Yunus’u. Nurşah der: Gönüllerin okyanusu. (2021 Eskişehir) 627 467. ÂLEMLER YUNUS’U Tanımadan yazamam ben Yunus’u. Tanıdım ki yazdım âlem Yunus’u. Pek bi kolay çözemem ben Yunus’u. Diyebilsem çözdüm âlem Yunus’u. Aydınlatmış kendisini çok güzel, Türkiye’mizde arı bugünkü ezel, Yedi yüz yıllardan yıllara özel, Doğduğumdan gezdim âlem Yunus’u. Kendini aratan sevginin yılı, Yunus’um derken o bir Anadolu, Dünyanın barışı dostluğun yolu, Gözlerimde süzdüm âlem Yunus’u. Kahı ağladığım kahı güldüğüm, Bilemezler diyemem ki bildiğim, Hak dostu uğruna canlı öldüğüm, Gönüllerde yüzdüm âlem Yunus’u. Nara düştüm çöllerinde su, sus, su, Zikrederken gecelerde hu! hu! hu! Duysun beni de ab-ı ab-ı ab-ı Şerbetimi ezdim cihan Yunus’u. Âlem derken âlemlerin dünyası, Hacı Bektaş, Mevlana’nın sevdası, Ahmet Yesevi’si canlar hülyası, Ballarından sızdım âlem Yunus’u. Tasavvuf deryadır, dalmak istedim, Gönüller kabından dolmak istedim, Nurşah dergahında ölmek istedim, Ölümsüzlüğü sezdim âlem Yunus’u. 628 (22.10.2013 Saat 19:25) 468. YUNUS EŞİĞİNDEN Sabır menbağından yutkunun içmek, Yunus eşiğinden zorumuş geçmek, Ecelsiz kesenin doğrayıp biçmek, İşte beni bende bilen tek benim. Kim ne bilir kimde kimin özünü, Mecnun bilir Leylasındaki közünü, Sıcak kumda çöller aşan izini, Beni bende bulan tek benim. Âşık Nurşah aşk yükünü taşıttı, Öyle böyle kendisini yaşattı, Zaman her gün gül yerine taş attı, Neden ille neden tek solan benim. (28.12.2016 Çarşamba Saat 23:19) 469. SORDUM Bu dağlarda neden hasret tütüyor Dediler ki bu dağlarda Yunus var Bülbüller neden hep böyle ötüyor Dediler ki bu bağlarda Yunus var Çünkü sevdasında çöller yanıyor Dallarında cenk kuşları konuyor Aşk öyle bir aşk ki yüzler yunuyor Dediler ki bu ağlarda Yunus var Arandıkça canlar onu arıyor Gözler gönül dünyasını tarıyor Yarlardan yarlara devran sürüyor Dediler ki bu çağlarda Yunus var 629 Yetmiş iki millet sesliyor bizi Kucaklaşmalıdır alemler özü Kabrinden vuruyor şavkının yüzü Dediler ki bu söylerde Yunus var Rehberi güvercin olam uçam ben Suriye’si, Mısır’ından geçem ben Nurşah dostluk bayrağını açam ben Dediler ki bu soylarda Yunus var (Kumru Tarih Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2013) - 14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 470. EY YUNUS EMRE’M Seni dünya gözüyle bir doğadan duyarız, Yetmiş iki milletin kardeş eli dost Yunus. Yedisinden yetmişe sen Yunus der sayarız, Ebedinin düşünde halkın dili dost Yunus. Bize dünya yolundan sevilmeyi öğrettin, Gelin tanış olalım bir birliği öğrettin. Taptuk Emre kapından Hak dirliği öğrettin, Geleceğin seheri aşkın yeli dost Yunus. Sana senden öğrenci başta hayat dersimiz, Terbiyenin mektebi bir ilimsin kürsümüz, Yedi yüz yılından ta, layıkımız kursumuz, Öğrenimin manası harfin gülü dost Yunus. Durmaksızın okusak seni sende bulmak güç, Çok eğitim istersin denizine dalmak güç, Kolay değil gençliğim sana bir genç kalmak güç, Basitcene erilmez gencin hali dost Yunus. 630 İki cihan yaşından gör ki neler anlattın, Hacı Bektaş Mevlana, örneğinden dinlettin, Durdukça koca dünya sen kendini söylettin, Kültürümün Aydını koca veli dost Yunus. Sarıköy'den görürüm seni bilim diyarı, Her çiçeğin açarı Yunus diyen duyarı, Seksen beşinci yıldan ibretin var uyarı, Herkeslerin babası evlat yolu dost Yunus. Der Nurşah çağrımızsın günümüzde her zaman, Eğitimin ocağı fazilette gün zaman, Cümle alem duası nesli cihan sen zaman, Sevelim sevilelim bizle dolu, dost Yunus. (06.05.1985 Eskişehir)285. - 16’lı Hece Ölçüsüyle Söylenenler 471. DOST ELİM VEREM KARDEŞE Sen sarayın kapısını gönlünden açtın aleme, Yüz yıllardan adım attın dost elim verem kardeşe. Unutulmaz can babacan tokalaştığın selama, Ellerden ellere Yunus, izler tuttun hep peş peşe. Yeni doğan çocuk gibi timsalleştin ufuklara, Gök'lerde gördüm sevgini bürünmüş ay, şafak'lara El, el, uçan uçurtmalar yüzü örten duvak'lara, Mutluluğu paylaşıyor baktım insanlarda neşe. 285 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 63)’te de yer almaktadır. 631 Deyiş deyiş türkülerin inileyen içli sazı, Çiçek açan bahçelerin bülbüllerdeki avazı, Dört mevsimin baharında görünürsün gönül gözü, Kızın Nurşah çalar sazın Yunus Emre'm coşa coşa. (05.06.1985 Eskişehir)286 3.1.15. Gündemle İlgili Şiirleri -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 472. HANGİ BİRİN SAYAYIM Dünya kaydı gidiyor Afatlar mahvediyor Ölüm peşin güdüyor, Hangi birin sayayım. İbretler nafile, boş Kullar özü olmuş taş Kim düşman kim dost kardeş Hangi birin sayayım. Cinayetler kan döker Kavgalar onu çeker İnsan insanı yıkar Hangi birin sayayım. Bir tarafta depremler Bir tarafta yangınlar Bir tarafta seller Hangi birin sayayım. 286 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 64)’te de yer almaktadır. 632 Kazalar içinde zaman Virüs aynı bir aman, Hırsızlık tutmuş mekân Hangi birin sayayım. Evlilikteki günler Eski günleri ünler Şimdi sahte gelinler Hangi birin sayayım. Aldı başın gidiyor Sahtelik cenk ediyor Kim kime ne atıyor Hangi birin sayayım. Pandeminin firkati Kalmadı ağız tadı Çareleri aradı Hangi birin sayayım. Dua sabra gel der Mevlâ şükrünü bil der Nurşâh yaşların sil der Hangi birin sayayım. (2020) 473. NAZAR DEĞDİ TÜRKİYE’ME Ekonomi aldı gider başını Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Bağırlara bastı kriz taşını, Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. 633 Bilinmedi hattın hesabın para, Fakir zaten fakir aynı hep yara, Bol günler içinden düşmüş dara, Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Bütün bütün çöplerdeki ekmeği Artan diye döktüğümüz yemeği Ahı tuttu çalışmanın emeği Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Bir tarafta işsizlik gol atıyor Bir taraftan alış veriş batıyor Sinir, stres, huzura kaş çatıyor Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Bankaları götürenler götürdü Akıllara başı dolar getirdi, Repo altın, mark, kalplere oturdu Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Sandığına bastı gelin çeyizi Borç boğazda netsin evin reisi Haram helal yok ki gelsin faizi Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Kriz nezlesini atmadı gitti Eczaneler netsin bekle hap bitti Düştü suya hayel umut terk etti Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. Geçeciktir elbet bir gün bu günler Kurtarmıştır kendisini çok dünler Kan ağlıyor esnaf çare yarenler Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. 634 Dost bağında kara güldü nazımız Kemal Derviş, umut sende sızımız Sanat küskün çalmaz oldu sazımız Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım. (2020) 3.1.15.1. Savaşlarla İlgili Şiirleri -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 474. EY CİHAN Tarihlerin adı destan, Bitmedi gitti savaşlar. Kurumadı gözler yaştan, Bitmedi gitti savaşlar. Dünyanın ekseni kaydı, İnsanlar canına doydu, Ne vazgeçti ne de aydı, Bitmedi gitti savaşlar. Benzedi yaşam kumara, Gel içinde kendin ara, İnsanları vura vura, Bitmedi gitti savaşlar. Âlemleri sardı yara, Zamanlarımızsa kara, Şahidim oldun ki Hira, Bitmedi gitti savaşlar. Çağrıverir Nurşah sazda, Ey be cihan aşkım közde, Ölümsüzlük diyen izde, Bitmedi gitti savaşlar. 635 475. BOSNA HERSEK Gördüm dumanlıdır başı, Bosna Hersek ellerinde, Kurumaz insanlar yaşı, Akıp giden sellerinde. Geymiş üstüne karalar, Hayat içlerin paralar, Arttıkça canda yaralar, Çare nedir yollarında. Bu mudur insan hakları? Can verip gitti çokları, Masum körpe çocukları, Kanlı derya çöllerinde. Giden canlar canlarımız, Ve bizim insanlarımız, Bunca akan kanlarımız, Sokakların bellerinde. Kan açar oldu çiçekler, Daha doğmamış bebekler, Uçup giden kelebekler, Benek benek güllerinde. Vurduğun yerlere tepmiş, Kol, bacak,kafalar kopmuş. Sırplılar işkence yapmış, Evlerinde, köylerinde. Aç susuz yardımlar gelmez, Beklenen gün bunu bilmez İnsanlık vahşetin silmez, Yaşam denen hallerinde. 636 Kuru kuru gel de kına, İmdada yetiştik cana, Zafersiz seyir insana, Boş konuşan dillerinde. Kim kimden hesap soracak, Bu kan ne günü duracak? Kardeş yarasın saracak, Kurtuluş emellerinde. Hırvaklı, Sırplısı yetti, Ne tükendi ne de bitti, Viran bağda bülbül öttü, Esip giden yellerinde. Der Nurşah’ım büyük çile, Çok gelecek söz var dile, Ağlayan ne günü güle, Savaşlı hayallerinde. (28.11.1994 Cumartesi Eskişehir. 19.20.21 Temmuz 1996 Erbaa Belediyesi Geleneksel Erbaa 3. Yaylalar Kültür Şenliği Âşıklar Atışması programında söylediği deyiştir. İstanbul Bosna Hersek şiir yarışmasına katıldığı şiirdir.) -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 476. AĞLIYOR Dağları kapladı göklerde duman, Baharlar içinde güller ağlıyor. Yârabbim nedir bu ateş bu aman, Değeriken cana eller ağlıyor. Bumudur dünya da birlik dramı, Kasaptan et tartar oldu gramı, İnsan olacağız vura vuramı, Kan içinde akan seller ağlıyor. 637 Nedir bu kadar ah, kin nefret içi, Dört bir yandan sarmış dünyayı acı, Komşu komşusundan alıyor öcü, İnsanlık bumudur hâller ağlıyor. Hâni nerde dostca sıkışan eller, Doğa, toprağında bağrını deler, Analar babalar evladım meler, Sönen ocaklarda küller ağlıyor. Böyle bir Ülkeyi elbet kınarız, Her ülke biz demek deriz yanarız, Mesajımız barış için sunarız, Usandı savaşlar yıllar ağlıyor. İster miyiz ülke ülkeye vursun? Üç günlük dünyada kul kulu kırsın, Tükensin kavgalar savaşlar dursun, Ben değil dünyaca kullar ağlıyor. Ülkeyi ülkeye düşüren kişi, Yok muydu savaşı açacak işi, Haydi çeksin artık attığı taşı, Şimdi nolcak diyen diller ağlıyor. Savaşlara doğru döndükce yüzler, Hayata yaşama güler mi gözler, Dünyayı ayakta tutacak bizler, Dağ, taş, kurt, kuş, camlı beller ağlıyor. Ölümle tanışır oldu çocuklar, Hayatla tanışmak varken çocuklar, Baharında körpe soldu çocuklar, Kurutmayın derken dallar ağlıyor. 638 Gidiyor Mehmetçik, gönlünde sıla, Barış bayrağını açmış dört kola, Geliyor Türkiye, kardeşlik ola, Dost sevincinden esen yeller ağlıyor. Bosna, derken çeçen, derken sırası, Amerika, Afganistan yarası, Nurşah'ım geçici dünya şurası, Çaldıkca sazında teller ağlıyor. (2001 Eskişehir) 477. FİLİSTİN'E ZULMÜ VEREN UTANSIN Sıcacık yuvalar yerle bir olmuş, Yaşamak yüzlerde rengini solmuş, Sokaklar, çığlıklar sesiyle dolmuş, Filistin'e zulmü veren utansın. Kanları döktürüp karşıdan bakan, Bir araya gelmesin iki yakan, Yalan dünya kime kalmış ki mekân, Filistin'e zulmü veren utansın. Gazza'yı kaplamış kara dumanlar, Zalımlar içinden kalkmış ormanlar, Ateşkese hayır, gözler yumanlar, Filistin'e zulmü veren utansın. Dönüp çiçekleri körpe kuzular, Arttıkça artıyor gün gün sızılar, Håk hukuk bilmez nedir bu arzular, Filistin’e zulmü veren utansın. 639 Yazıklar olsun be İsrail sana Adaletin hep öldürmekten yana, Vicdan merhamet yok doymazsın kana, Filistin'e zulmü veren utansın. İsrail ismini yazmıştır Kur-ân, O günden bugüne aynıdır yaran, Bir kez de insanlık için gel yaran. Filistin'e zulmü veren utansın. Susma dünya yok mu bizleri duyan? Feryatlarına gel de Nurşah, dayan. Binlerce insanın canına kıyan, Filistin'e zulmü veren utansın. (04.01.2009 Pazar Saat 00:02 Eskişehir) 478. GEL BARIŞ Dağlar barut saçmış, türkünü söyler, Özlemini çeker oldu, gel barış. Kentlerden kente göç yolunu boylar, Çare sende bakar oldu, gel barış. Kuşlar azat bekler, uçursun eller, Çöl fırtınasında esiyor yeller, Dünya bahçesinde soluyor güller, Boyunları büker oldu, gel barış. Kuzey, Güney, Doğu, Batı bir çatı, Altında insanlar bulur rahatı, Nerede, bu duygu, yürekler katı, Yuva yurdu yıkar oldu, gel barış. 640 Her dökülen kanın bedeli candır, Her kuruyan dalın kökü cihandır, Her memleket için acı, figandır, Arşa, göğe çıkar oldu, gel barış. Gökler inim inim, iniler oldu, Karayı, denizi ateşler aldı, Doğa şaşkın, üzgün, hayrete daldı, Yürekler can yakar oldu, gel barış. Ölürken çocuklar açık gözleri, Hayata doymadık masum yüzleri, Cevapsız koydunuz derken bizleri, Toprak yer yer çöker oldu, gel barış. Dünya kurulalı hep aynın düzen, O ülke, bu ülke bitmede hazan, Kavgalar içinde kaynayan kazan. Savaşlardan bıkar oldu, gel barış. O kadar çoktur ki, söylenecek söz, Yaşlar dökmesinde haydi dursun göz, İnsan haklarında kayıp olan öz, İnsanlığı sıkar oldu, gel barış. Şiddetin arzusu kokuyor barut, Havayı kaplamış kıpkızıl şerit, Füzeler, bombalar içindeki yurt, Ağıtını döker oldu, gel barış. Amerika'da Bush, Irak'ta Saddam, Savaşlardan ibret alınmamış tam, Kurdu kuşu, dağı taşı saran gam, Şafaklarla söker oldu, gel barış. 641 Silahlar konuşur, asker siperde, Cephelerde umut, şehitler yerde, Olacak milletler, ne gün zaferde, Nurşah sabır eker oldu, gel barış. (Rumuz: Savaş 2003 Siman Anadolu Sanat ve Kültür Derneğinin şiir yarışmasına katıldığı değiştir.) 479. SIRPLILAR ELİNDE EY BOSNA HERSEK Bu mu insanlığın senden meramı? Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. Dünya kan ağlıyordu kolay yara mı? Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. Anne babaların önünde garaz, Küçük yavruları vuruyor ayaz, Kara yaslım al yazmalım gül beyaz, Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. Bu kadınlar bizim kadınlarımız, Bu analar bizim analarımız, Bu çocuklar bizim çocuklarımız, Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. Yetsin gayrı bitsin gayrı zulümler, Ne zaman sürecek bu durumlar, Vicdanınız hiç mi yoktur zalımlar? Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. Kadınlarımıza tecavüz olur, Dünya kadınları yas günün bulur, Sekiz mart der Nurşah ibretin alır, Sırplılar elinde ey Bosna Hersek. 642 (23.03.1993 Perşembe Eskişehir. Söz-müzik âşığa aittir. 1995 Havza Belediyesi Atatürk’ü Anma ve Kutlama Töreni 6. Kültür Sanat Şöleni Âşıklar Yarışmasına katıldığı şiirdir. Havza/Samsun. Bu uzun hava deyişi Kazan Plak’a okumuştur.)287 3.1.15.2. Kadına Şiddet İle İlgili Şiirler -8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 480. KADINA ŞİDDET YAKIŞMAZ Kadın ana kadın eştir. Kadına şiddet yakışmaz. O bir parlayan güneştir. Kadına şiddet yakışmaz. Vur kırla yara sarılmaz, Nefretle karar kılınmaz, Adalet var öldürülmez, Kadına şiddet yakışmaz. Kadın erkek bir olmalı, Saygı onda yer bulmalı, Evlatlarınla gülmeli, Kadına şiddet yakışmaz. Bir de masum ise yazık, İşte buna bağrım ezik, Parmağından çıkmaz yüzük, Kadına şiddet yakışmaz. Erkek kardeşlere sözüm, Namusumuz iki gözüm, Hallere ağlıyor yüzüm, Kadına şiddet yakışmaz. 287 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 50)’de de yer almaktadır. 643 Anadır analarımız, Barışa dualarımız, Yıkılmasın yuvalarımız, Kadına şiddet yakışmaz. Kadın da haddini bilmeli, Erkek de haddini bilmeli, Eş eşe kalkan olmalı, Kadına şiddet yakışmaz. Yıllar önce dedi özüm, Eşime de aynı sözüm, Dünyamız sevgi bizim, Kadına şiddet yakışmaz. Ah bu kıskançlıklar var ya, Ah bu hastalıklar var ya, Ah bu iftiralar var ya, Kadına şiddet yakışmaz. Geç kalma gör bir hele, Düşmanlıklar geçmez ele, Dokun Nurşah mızrap tele, Kadına şiddet yakışmaz. (24.11.2015 Salı Saat 22:49 Eskişehir) 3.1.15.3. Covid-19 İle İlgili Şiirler - 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 481. EVDEN ÇIKMA ÇIKMA KARDEŞ Demle çayın iç kahveni, Evden çıkma çıkma kardeş, Arttır her dem direnci, Evden çıkma çıkma kardeş. 644 Virüs hiç şakaya gelmez, İnsanoğlu nasıl bilmez, Yaşlı ölür genci ölmez, Evden çıkma çıkma kardeş. Söyleneni dinleyelim, Kulak ardı etmeyelim, Dert üstüne gitmeyelim, Evden çıkma çıkma kardeş. Sabır en güzel anahtar, Rabbim bizlere taraftar, Ölümle olunmaz Hakk’tar, Evden çıkma çıkma kardeş. Nurşâh yaş beni de tuttu, Dualarda gün tüketti, Dileklerini iletti, Evden çıkma çıkma kardeş. (Tarih: 01.04.2020 Çarşamba Saat: 20: 59) 482. VİRÜS Topraklara gelin ettin Sevenleri aldın virüs, Koca dünyayı tükettin, Yaşamlara daldın virüs. Annenin karnında çocuk Anne öldü körpecik, Demedin büyük ve küçük Baharında geldin virüs. 645 Hastaneler doldu taştı Hayat yaşamla savaştı, Sağlıkçılarımız koştu, Mücadele verdin virüs. Mezarlarda yer kalmadı Çok insan ibret almadı, Mesafe yerin bulmadı, Açık kapı girdin virüs. Tedbirsizlik aldı gitti Ölümlerle bayram etti, Canlarda yürekler gitti, Bizi bizden böldün virüs. Düğünler horonun tepti Maskesin ağızdan gitti, Çiftler kavuşmadan yitti, Ahirete saldın virüs. Pandemiyle gamlı yaslı Kerem ağlar nerde Aslı Vay vay milletimin nesli Ciğerlere doldun virüs. Bir muammasın özünde Akıllar ermez çözümde Gizli mevsimsin güzünde Pek çok canlar soldu virüs. Hasarın saymakla bitmez Ettin bacaları tütmez Tarihe destanın yetmez Taşıyıcı kuldun virüs. 646 Kimini öldürüşün Kimini de öldürmezsin Sinsiliğini bildirmezsin Firkatlere ildin virüs. Tabutla gömüldü ceset Bulaşırsın diye meret, İmtihandaki nasihat, Unutulmaz yeldin virüs. İki bin yirmiden iz İki bin yirmi birdeyiz Başımız sağ olsun deriz Nazarını kıldın virüs. Koronayla geçer zaman Mevlâ’dan gelen bir aman Her an ediyorum duam Senden âlem yıldı virüs. Yetmedi bir de mutasyon Nereye varacak bu son Yalvar yaradanına sen Nurşâh sazın çaldı virüs. (09.02.2021 Salı Saat: 20: 36) - 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 483. DÜNYAMIZDA GİZLİ VİRÜS YAŞAMI Nerede, ne zaman insanı bulur, Dünyamızda gizli virüs yaşamı, Kimini öldürmez kimisi ölür, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. 647 Sinsi dalar sinsi yakalar canı, Hastaneler dolar taşar insanı, Karantinasına almış cihanı, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Çare mesafeye, maskeye kalmış, Yakaladığını toprağa salmış, Kimi kurtuluşun, zaferin bulmuş Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Âlemlere yaydı ününü acı, Kâbe’ye gidemez olmuştur Hacı, Aranır çaresi, yoktur ilacı, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Altmış ben yaş üstü çocuğu genci, Mevlâ’ya kalmıştır gücü direnci, Kiminin görmüşüm yoktur inancı, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Tehlikenin asla şakası olmaz, Bana virüs denen deme ki gelmez, Pandemiye asla akıl sır ermez, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Bize sağlığımız için bakanlar, Canlarını feda eden makamlar, Allah razı olsun sahip çıkanlar, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. İnşallah aşılar gündeme gelir, Dertlerimiz derman şifasın alır, Her yara bilelim Hakk’tan var olur, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. 648 Cümle ülkelere olsun duamız, Atlatacaktır bunu da dünyamız, Kurallara uymak büyük vefamız, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Dünya büyük intihandan geçiyor, Kıyametin ab-ı sını içiyor, Mücadele savaşların açıyor, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. Nurşâh söylenecek sözler var yetmez, Öyle firkatlere düştük ki bitmez, Olanlar gözlerden kolay gitmez, Dünyamızda gizli virüs yaşamı. (27.10.2020 Salı Saat: 21: 00) 484. RÜYAMDA Beyaz güller açmış saksı verdiler, Gizli duvarların yeşil bahçesi, Sanki yavrusuna kavuşmuş anne, Açılmıştı gönüllerin bohçası. Kanat çırpıyordu eze kuşlar, Virüse atıyordu küçük taşlar, Mevlâ’ya döküldü gözlerden yaşlar, Pembe ile kaplanmıştı çehresi. Ey olduran oldurmayan da Rabbim, Senden geldik sana gideriz Rabbim Vaade bundan ise sendendir Rabbim Var mıdır ki buluna bir çaresi. 649 Beyaz günler geleceğim der gibi, Bulutların dağıtan seher gibi, Rüyam mesajımdan bir haber gibi, Neleri atlattı hayat çevresi. Nurşâh, yazmak ile bitmezdir sözler, Ben tükenmem der geceler gündüzler, Uykum gitti gözden, bir de evsizler, Yardımlara kucak açma devresi. (28.03.2020 Cumartesi Gece Saat: 00: 01) 485. DÜNYA BÜYÜK İMTİHANDAN GEÇİYOR Korona virüsle sardı âlemi, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Ölümle açıldı savaş elemi Dünya büyük imtihandan geçiyor. Zengin ile fakir aynı kefede, Bayrak birliğin çekiyor cephede, İnsanlar toplanmış aynı tepede, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Cihan cihan ile sarsıldı zaman, Ağlıyor hâllerde İslam’ı iman, Sanki kıyameti yaşıyor insan, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Rabbimin sınavından geçiyoruz, Kendimizi tedbirle ölçüyoruz, Ellerimiz duaya açıyoruz, Dünya büyük imtihandan geçiyor. 650 Ezelinden bitmedi ki savaşlar, Bekliyorduk ölüm bir gün yavaşlar, Ne oldu ki bize ey be kardeşler, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Öyle olmaz böyle olur dedi Hak, Günlercene saldırılara bir bak, Oturmuş camilerimiz vur kır yak Dünya büyük imtihandan geçiyor. Yetmiş iki millet dersimiz aldık, Âlametlere derinden daldık, Koronavirüsle taştık ve dolduk, Ahlar ile biz bu belayı bulduk, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Allah razı olsun hizmet verenler Minnettarız size ey be yârenler İhtiyacımıza koşup erenler Dünya büyük imtihandan geçiyor. Devletimize ve milletimize Rabbim zeval vermeye ülkemize, Virüssüz günler memleketimize, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Yaşlılardan sokak yasağı kalksın, Yerini sağlıklı huzurlar alsın, Eski günlerimiz bizlerle olsun, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Camilerimiz kapılarını açsın, Nerede bir özlem var ise kavuşsun, Tez günde bu dert başlardan savuşsun, Dünya büyük imtihandan geçiyor. 651 Beytullahım kuşlarıyla dönüyor Mekke’m deyip ciğerlerim yanıyor, Kapandım evime yaram kanıyor, Dünya büyük imtihandan geçiyor. Geçmiş olsun cümlesi uluslara, Baş sağlığı diliyorum uluslara, Daha da kapılmadan virüslere Dünya büyük imtihandan geçiyor. Ey Türkiye’mize yazdığım destan, Bir tarihi daha kayıt ettik destan, Ağlar Nurşâh kurtulalım bu yastan Dünya büyük imtihandan geçiyor. (27.03.2020 Cuma Saat: 17: 00) - 14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler 486. NURŞAH DER İnşallah Türkiye’miz de aşı üretecek, Güvenli ve sağlıklı ellerle koruyacak, Mevla’dan dileğimiz virüsü yok edecek, Nurşah der hasretlerse başımızdan gidecek. Başarılı Türkiye’m bunu da başaracak, Yeniden dünyamız filiz verip yeşerecek, Zaman öncesi gibi yolunda yürüyecek, Nurşah der Yaradan’dan asla umut kesilmez. 652 3.1.16. Dua ve Beddua 3.1.16.1. Dua -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 487. YARÂB (UMREDEN) Can çıkarken yüzümdeki terlerim, Cennet mendiliyle sildir Yarâb, Karanlıklar seyrederken ferlerim, Bana imanımı bildir Yarâb, Tut ellerimden tut bırakma beni, Sırat köprüsünden yâr atma beni, Cehennem çukurunda yakma beni, Yüzümü cennette güldür Yarâb. Kusurlarım çoktur affına geldim, Tövbelerimle ufkuna geldim, Kapından çevirme karşına geldim, Beni benden öyle bir aldır Yarâb. Ölmeden dünyada ölmüş olayım, Dirilişim sende bulmuş olayım, Sevdiklerime can gelmiş olayım, Her şey senin elinde buldur Yarâb. Muhammed ümmeti Kâbe yüzüne, Düşmüşüm giderim nebi izine, Şefâtından mahrum etme özüne, Ahirette onunla oldur Yarâb. Firdevs ırmakları çağlar sesinde, Kevser havuzunun dört köşesinde, Tuba dallarının hoş köşesinde, Gider susuzluğum baldır Yarâb. 653 Açılmadı kabrimin penceresi, Kaynamalı ezelin tenceresi, İmtihandır her bir şeyin çaresi, Nurşah’ım başımı dik kaldır Yarâb. (10.01. 2014 Saat 13:34) 488. SEVGİYİ Ellerimi açıyorum duaya, Yağ rahmetim ince ince sevgiyi, Damlaların yeşil düşsün ovaya, Doğ güneşim güne günce sevgiyi. Ebediyye yorulmayan yolların, Açılasın âlem için kolların, Renk renk bahar döksün güle alların, Tadır Mevlam yüreklere sevgiyi. Toprak ana uyandıkça yerinden, Gök yüzüyle sabah akam serinden, Şu bitmeyen canın aşkı derinden, Filizlendir baharlara sevgiyi. Sır yarılsın bakan bahçe barından, Ayırmadan gülü diken yarından, Nurşah bağla muhabbeti derinden, Kocaltmasın gence gence sevgiyi, Duam yaşat firkatlara. 654 3.1.16.2. Beddua -11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler 489. VEFASIZ Ah gündüzlerimi virane edip, Gecelere gamı salan vefasız. Yılın altı ayı bırakıp gidip, Yuvasından ayrı kalan vefasız. Beni yad ellerin yareni ettin, Genç yaşımda iken ömrüm tükettin, Diyemedim yeter canıma yettin, Üstüme kumalar alan vefasız. Git sevdiğine git onu bırakma, Adam gibi mel mel yüzüme bakma, Ocağıma yeniden kibrit yakma, Her dediğin sözler yalan vefasız. Benim gibi sende dilerim gülme, Benim çektiğimi çekmeden ölme, Git git ikide bir dönüp de gelme, Böyle kapı kapı dolan vefasız. Tatlı balım yedim, bezdim gezersin, Sevdim dersin sevemezsin üzersin, Dertlerin içine döküp yazarsın, İnşallah sararıp solan vefasız. Semiha’da semalara ulaştın, Berivan’ın karlarına ulaştın, Benle değil kendin ile dalaştın, Ne diyeyim sana ulan vefasız. 655 Almanya’dan Türkiye’ye gelme, Hasretinden can verip de öleme, Nurşah ablam da der böyle söyleme, Şiirlerle yolun bulan vefasız. (08.01.2014 Çarşamba Eskişehir. Bu şiir Almanya’da eşinin üzerine kuma alan gelinin istediği ile yazılmıştır.) 490. DİLERİM Dilerim Mevla’dan sende divane, Ben gibi ol canın dertlensin yarim, Derdine dermanlar ben olam çare, Yaşların mendilim katlasın yarim. Karlı dağda kaygan yollar alasın, Direksiyonda uyuyup kalasın, Hayalim karşısında beni bulasın, Gideme tekerin patlasın yarim. İster miyim sana beddua edem? Sen istedin zalım yar bunu nidem? Ver elini çekip gel il il gidem, Hep düşmanlarımız çatlasın yarim. Yakan eller değmeyesin eline, Başka yarlar girmeyesin gönlüne, Nurşah deyişlerin yaksın sevgine, Hayat aklın başa toplasın yarim. (07.01.1992 Salı Sivrihisar) 656 3.1.17. Koçaklamalar 491. KOCA ATLAR Şahlan gayrı koca atlar dağlara, Dağlar sizin meydan bizim varmalı, Mor üzümün dökmüş yeşil bağlara, Dizgin sizin dört yan bizim varmalı. Köroğlu hey narasını atmalı, Bosna Hersek davasında bitmeli, Kadın erkek namusa cenk etmeli, Haydi bire cihan bizim varmalı. Müslümanız imandaki öz bizim, Yetmiş iki millet birdir söz bizim, Oğul uşak gelin ana kız bizim, Nurşah giden insan bizim varmalı. (13.02.1993 Eskişehir) 492. MERTLİK Mert olanın alnı yere gelir mi? Her işine kalp gözüyle baktıysa. Hak yolunda giden yiğit ölür mü? Besmeleyle huzuruna çıktıysa. Dağlar göçse taş düşer mi başına? Kılıcını çalar gider taşına, Yüreği buz tutmaz karlı kışına, Hele gurbet ocağını yaktıysa. Geçilir mi gayrı onun önüne? Baktığında geçen asrın dününe, Bırakmış bir dünya aslı gününe, Hangi yurtta keklik gibi sektiyse. 657 Tüfek çattı Türk askeri bağlara, Selam verdi nöbet tutan dağlara, Tarih yazdı ömrü uzun çağlara, Nerde mertçe uğruna kan döktüyse. Affetmeyiz dedi bizler şaşanı, Biz severiz at üstünde koşanı, Güzel mertlik bozmaz özde nişanı, Can çıksa da o yol bizi çektiyse. Gecelerin gündüzlerin fermenı, Adem’den bugüne gelir kervanı, Bu memleket koçakların harmanı, Onu biçti dünden neyi ektiyse. Türk’üm Türk’üz Cumhuriyet şan bizim, Nurşah geçen devir kalan an bizim, Gazisiyle şehidiyle can bizim, Nerde Türklük bayrağını diktiyse. (Rumuz: Şafak 365. 2003.) 3.2. ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLE HABERLEŞMESİ 3.2.1. Nurşah’a Gönderilen Şiirler 3.2.1.1. Hikmeti’den Nurşah’a 493. Çok mutlu eyledi mektubun beni Ara sıra yaz da, sal aşık bacı, Şudur ki dileğim yüce Mevla’dan Dilerim ömrünce, gül aşık bacı. Aşk badesin içtim hep yudum yudum Saz ile uyandım sözle uyudum Mektubunu okudukça okudum Dilinden damlıyor, bal aşık bacı. 658 Kültüre katkımız gitmesin boşa, Ömr-ü bahar geçti, bak döndü kışa Selamın ilettim dosta kardaşa, Sevgin gönüllerde bil aşık bacı. Aşıklarla toplanıp ta bu sıra Çalıp söyleşiriz, çöküp hasıra Hata ettim ise, bakma kusura Olur mu hatasız, kul aşık bacı? Hikmeti’yem daim sevgi güderim Bu canımı dost yoluna adarım Ölenlerinden öper, selam ederim Bizim illere de, gel aşık bacı. (Hikmeti- Ekim 1993) 3.2.1.2. Kozanlı Âşık Ahmet’ten Nurşah’a 494. Aşkın dergahına yüzüm süreli, Sararıp sararıp soluyorum bacım. Dost elinden yüreciğim yaralı, Ağlayıp gözyaşım siliyom bacım. İstikbalin Hakk’a giden yol ola. Diken diye kopardığın gül ola. Başın pınar ayakların göl ola. Hanende saadet diliyorum bacım. Ahmet sayar seni üstadım diye, Benden selam söyle aşçı abiye, Bu resimler Silifke’den hediye, Zatı hâlinize salıyom bacım. (Kozanlı Âşık Ahmet) 659 495. BARIŞ OLSUN Yine kavuştuk bayrama Geleceğe eriş olsun Dost dostu ziyaret için Birbirimize varış olsun. Bile geçsin aylar günler Bitsin artık senler benler Kalksın aradaki kinler Dargınlar da barış olsun. Bayramdır düşmesin dara Merhemini bulsun yara Sevinsin fakir fukara İyilikte yarış olsun. Gayretimle çabam ile Komşum elim abam ile Anam ile babam ile Ahmedim görüş olsun. (Kozanlı Âşık Ahmet Bozdemir) 3.2.1.3. Âşık Memet Oktay’dan Nurşah’a 496. Mektubumla bir cevabım var sana, Hemen bir karşılık yaz gönder bana. Deme ki kardeim beni unuttu, Beklerim cevabım tez gönder bana. Bende senden bir hilayı sezersem, Mektup ile muhabbeti üzersem, Ağır soru bir muamma yazarsam, Memet der cevabım kız gönder bana. (Âşık Memet Oktay) 660 3.2.1.4. Ulvi Eren’den Nurşah’a 497. Kerem eyle ahvalimi sor Nurşah, Derin düşün ince sırra er Nurşah, Kalpten kalbe bir yol gider deryaya, Doğru mudur cevabım ver Nurşah. (Ulvi Eren) 3.2.1.5. Âşık Haşimi’den Nurşah’a 498. Önünde diz çökmüş Mercan Dağları, Zümrüt Ovası vardır güzel Erzincan. Ovasına var ki Bahçe Bağları, Haşimi der cennete benzer güzel Erzincan. (Âşık Haşimi) 3.2.1.6. Şerife Gündoğdu’dan Nurşah’a 499. Yazdığın şiiri aldım okudum, Sen Eskişehir’in düşüsün Nurşah. Dostluğunu yüreğime dokudum, Hanım âşıkların başısın Nurşah. Dostlara açılır bizim kolumuz, Duygu kervanıdır her dem yolumuz Şiir bahçesinde açar gülümüz, Açılan güllerin başısın Nurşah. (Şerife Gündoğdu) 3.2.1.7. Âşık Şekip Şahadoğru’dan Nurşah’a 500. Saygı duydum Nurşah’ıma Gönül kavuştu mahima Gaydeledim dergahıma Bacı gardeş yoludur bu. (Âşık Şekip Şahadoğru) 661 3.2.1.8. Kozanlı Âşık İmami’den Nurşah’a 501. HASRETİM Öz yurdum Bağtepe Köyü Aklımdan çıkmıyor ana Suyun içtiğimiz kuyu Aklımdan çıkmıyor ana Çok özledim eşi dostu Babamın namazlağ postu Ayaklarındaki mesti Aklımdan çıkmıyor ana Ocaktaki kara kazan Rüyama giriyor bazan Damdaki koca hezen Aklımdan çıkmıyor ana Çıkrıktaki tırlık urgan Harmandaki çatal dirgen Yüklükteki yırtık yorgan Aklımdan çıkmıyor ana Gurbet İmami’ye mezar Sıla hasretiyle yazar İnce elek kalın gözer Aklımdan çıkmıyor ana (Kozanlı Âşık İmami) 3.2.1.9. Âşık Reyhani’den Nurşah’a 502. Kolu bağlı isem, kolum çözmeyin, Reyhani hastaysa ilaç ezmeyin, Beni kalbe yazın taşa yazmayın Taşta değer yoktur, kazarlar beni (Âşık Reyhani) (Reyhani’nin Nurşah’a gönderdiği kartpostaldaki şiiri) 662 3.2.1.10. Âşık İsmeti’den Nurşah’a 503. BAYRAMINIZ Gönlünüzde gamla keder olmasın Bayramınız kutlu olsun efendim. Emeğiniz boşa heder olmasın Bayramınız kutlu olsun efendim. Mektubuma doğru dosta var dedim İhmal etme hatırını sor dedim Daha sonra bir kenarda dur dedim Bayramınız kutlu olsun efendim. O köşende huzurunla durasın Dağ olsa da engelleri yarasın Hayalinde olan yere varasın Bayramınız kutlu olsun efendim. Çevrenizde çiçeklerle gül ola Üstünüzde yeşil yaprak dal ola Sofranızda kaymak ile bal ola Bayramınız kutlu olsun efendim. Toz konmasın şöhretine şanına Dert vermesin Mevla’m tatlı canına Darda iken Hızır koşsun yanına Bayramınız kutlu olsun efendim. İsmet’iyim yıkılmadan giderim Hasretiniz olur benim kederim El kaldırıp size selam ederim Bayramınız kutlu olsun efendim. (Âşık İsmeti) 663 3.2.1.11. Şeref Taşlıova’dan Nurşah’a 504. (Âşık Nurşah’a cevap) Eser bırakmayan insan Her an boşa koşar imiş En sonunda olur pişman Adı dilden düşen imiş Ben bilirim dünya öyle Onu başkasına söyle Bu hep aşıklara böyle Uzak yakın eşer imiş Bazan baktırıyor yola O kadar çektirir çile Ayları çevirmiş yıla Sanki nehir coşar imiş Âşıklardan duadır bu Hak yolunda çağlayan su Ömrün uzun olsun Tansu Hayat tatlı işar imiş Ak alnınla oldun nine Uzun ömür mutlu sene Torun tatlı günden güne Aranıza düşer imiş Şeref der murat alanın Sevgiyle sebat bulanın Evladı mutlu olanın Her an göksü şişer imiş (Şeref Taşlıova) 664 505. Günler geçer ömrümüzden Yaprak gibi sayılmıyor Âşık doymaz sazdan sözden Her laftan da doyulmuyor Sanat gönüle pazardır Bazı geniş bazı dardır Atalardan bir söz vardır Çiğ yumurta soyulmuyor Şeref der sözün kıymeti Aynı altunun ziyneti Her insanın merifeti Pahalı şey sayılmıyor (Şeref Taşlıova) 506. (Âşık Nurşah’a cevap) Yeryüzüne baktığımda Bir yan toprak bir yan deniz Bulutlara aktığımda Rüzgâr ile alırım hız Görünecek cemal ister İman inanç temel ister Mahşer günü emel ister Ne oğul gerek ne de kız Şeref der ki işin çoktur İçinde telaşın çoktur Dünyada sırdaşın çoktur Mezarda kalırsın yalnız (Şeref Taşlıova) 665 507. Âşıklık gönülden gelen ilhamdır Sanatı incedir sözü güzeldir Bir günü neşeli beş günü gamdır Hak için yaş döker gözü güzeldir Vatan için bayrak için can verir Şehit olur toprağına kan verir İnsanlığa şöhret katar şan katar Eğrisi bulunmaz düzü güzeldir (Şeref Taşlıova) 508. Seninle sohbet ederek dilde meydan edelim Mızrap vurup sazımıza telde meydan edelim Yollarımız uzak amma sohbetimiz kalemle Dökelim kağıt üstüne elde meydan edelim Âşıklık denize benzer daldıkça derin olur Bazan kükrer coşar bazan dağ gibi serin olur Yerini zamanı belirsizdir bugün ve yarın olur Çağlayalım ummanlara selde meydan edelim Şeref derki yine coştum deryayı umman gibi Aşkım kaynadı kükredi dağdaki duman gibi Kisbet kuşan hamleni yap aynı pehlivan gibi Kılıç kılıca gelerek kolda meydan edelim. (Şeref Taşlıova) 509. (Âşık Nurşah’a cevap) Aşk gönülün konağıdır Canı meşke düşürmez mi? Ruh bedenin ocağıdır Var azayı pişirmez mi? 666 Gözlerinden yaş sızdırır Bazan canından bezdirir Âşığı derdi gezdirir Gurbet ele düşürmez mi? Arzu bitmeyen emeldir Sevgi en büyük temeldir Duygular çağlayan seldir Coşkun aksa taşırmaz mı? Mecnun Leyla için çölde Kerem Aslı için külde Şeref’in ahı var dilde Bu aşk beni coşturmaz mı? (Şeref Taşlıova) 510. Cennet vatanin bağrında Can veririm bile bile Şehit olurum uğrunda Al kanımı sile sile Bir baş bedeni gezdirir Akıl mantığı sezdirir Çile insani bezdirir Dert düşürür çölden çöle Analar cennetin gülü Dalında şakır bülbülü Baldan da tatlıdır dili Ninni söyleyince hele İnançtır başımın tacı Sabur her der in ilacı Budur sözüm Nurşah bacı Kars’tan selam saygı ile 667 Şeref der ki aşk hevestir Gerçeği yansıtan sestir Yunus gibi gönlüm hastır Mürşidim bir Tapduk ola (Şeref Taşlıova) 511. ZAMAN GEREK Eser insanı yaşatır Zemin ile zaman gerek İnanç sevgiyi kuşatır Bir bütündür iman gerek Uçan kuşlar kanatlanır Sonsuz menzile atlanır Akıbetin katlanır Gözde ışık derman gerek Öz haline gezen derviş Elinde asası varmış Belki muradına ermiş Emri Hak’tan ferman gerek Bitmez Şeref’in çilesi Aşktır aşıkın yelesi Sinemde kudret şulesi Emanettir imkân ister. (Şeref Taşlıova) 512. Çok uzak yoldan gelmişim Sazım yorgun ben yorgunum Gurbette dilsiz kalmışım Sözüm yorgun ben yorgunum 668 Bıktım gurbet çeke çeke Kurşun gibi seke seke Dost yoluna baka baka Gözüm yorgun ben yorgunum Şeref der günler bitmiyor Gurbet beni uyutmuyor Gezdikçe dizim tutmuyor Dizim yorgun ben yorgunum. (Şeref Taşlıova) 513. (Âşık Nurşah’a cevap) Âşık gönülden seslenir Yaprak açar dalı çözer Çiçek gezer heveslenir Arı gibi balı çözer Aşk kudretin yapısıdır Muhabbetin kapısıdır Hkikatın tapusudur Dili söyler teli çözer Şeref der ki çekerim ah Sözüne cevaptır Nurşah Ömür gelir geçer eyvah Günü ayı yılı çözer (Şeref Taşlıova) 514. (Âşık Nurşah’a cevap) Âşk gönlüne zordur dalmak Nicesini boğar gider Sevgi düğümü kırk ilmek Açılmazsa boğar gider 669 Gurbette özler sılayı Çekmiştir nice belayı Âşıklar derdi çileyi Sinesine yığar gider Dumandır dağların başı Belli olmaz yazı kışı Şeref gözlerinde yaşı Ak süt gibi sağar gider (Şeref Taşlıova) 515. Umut bahçesine çiçekler ektim. Açılır mı açılmaz mı bilemem? Hüner bardağına soğuk su döktüm. İçilir mi içilmez mi bilemem? Kadir Mevla’m verir kısmeti payı, Bundan başka var mı bunun kolayı? Gönül tarlasına ektim buğdayı, Biçilir mi biçilmez mi bilemem? Ömrümüzün ayı senesi vardır, Sararan başağın tanesi vardır, Şeref her sözün manası vardır, Seçilir mi seçilmez mi bilemem. (Şeref Taşlıova) 516. Ömür boyu sağlık ile Mutlu olsun yeni yılın Adın düşsün dilden dile Kutlu olsun yeni yılın 670 Açılan yaprak dal gibi Bahçende açan gül gibi Ömrümüz olsun bal gibi Tatlı olsun yeni yılın (Şeref Taşlıova) 517. Evinde kocan ile Kutlu bayramlar olsun Çocuklarınla bile Mutlu bayramlar olsun Selamlar gönder bize Şiirler dize dize Şeref’ten cümlemize Tatlı bayramlar olsun. (Şeref Taşlıova) 518. İŞTE BENİM GÖNÜL BAHÇEM Bir kitap gönderdim size İşte benim gönül bahçem Sizden de bekleriz bize İşte benim gönül bahçem. İçinde birkaç hatıra Yazarlar dizmiş satıra Hayat böyle yazı tura İşte benim gönül bahçem. Dosta uzanan el vardır Sonsuza giden yol vardır Asla diken yok gül vardır İşte benim gönül bahçem. 671 Su gibi akar durulur Ne usanır ne yorulur En ufak şeyden kırılır İşte benim gönül bahçem. Yakından uzağı gören İnsanlığa kıymet veren Aşkını sevgiyle ören İşte benim gönül bahçem. Şeref der ki budur yapı Sevgidir en büyük tapu İnsanlığa açık kapı İşte benim gönül bahçem. (Şeref Taşlıova) 519. DEĞMEZ Bu dünyanın hali böyle Kendini üzmeye değmez Dert bilene derdin söyle Kimseye kızmaya değmez Sözlerinde durmayana Halin nedir sormayana Sana selam vermeyene Bir mektup yazmaya değmez Aşık gezer gurbet elde Sazı elde sözü dilde Önü görünmeyen yolda Salınıp tozmaya değmez 672 Söz var gökte ay gibidir Söz var çürük zay gibidir Gönüller saray gibidir Taşını bozmaya değmez Düşünmelisin inceyi Kaderin takar kancayı Fil olsanda karıncayı Çiğneyip ezmeye değmez Aşkım deniz sevgim ada Allahım vermiş dünyada Dibi görünmeyen suda Çırpınıp yüzmeye değmez Şeref söyler bile bile Gerçeği getirir dile Hayat denen mücadele Usanıp bezmeye değmez 3.2.1.12. Ulvi Eren’den Nurşah’a 520. ÂŞIK NURŞAH’A Çağlayanlar selamını getirdi, Ben de karşılığın salmak isterim. Methinizi ede ede bitirdi Bir gün elinize gelmek isterim. Konca mısın çiçek misin gül müsün? Arı mısın petek misin bal mısın? Yoksa benim gibi dertli kul musun? Hakkım yoktur amma bilmek isterim. 673 Çağlayıp coşunca sevgi pınarı, Alemi ışıtır aşkın feneri. Hazreti Yunus’un çoktur hüneri, Arayıp izini bulmak isterim. Büyük balık olmaz küçük nehirde, Kötülük bulunmaz aslı tahirde, Erenler diyarı Eskişehir’de, Abdest alıp namaz kılmak isterim. Güzeller cem’inde kıyama durup, Kabul edilirsem dergâha varıp, Ehli muhabbetle baş başa verip, Her şeyden azade olmak isterim. İnsanlar nefsiyle yapmalı savaş, Ömür tükeniyor bak yavaş yavaş, Olanlar çıkarsa ulviye yoldaş, Birlikte deryaya dalmak isterim. (Ulvi Eren) 3.2.1.13. Suna Gölpek’ten Nurşah’a 521. Bir güzele âşık oldum erenler Halden hale sürüdüyor aşk beni Bir od düştü yüreğime yanarım, Onun için hor görüyor dost beni Bir mekâna konuk oldum Sefa geldin can dediler Al bu hayat kefseridir Damla damla kan dediler Uzandım bir yudum içtim Can ile serimden geçtim Sandım ki ateşe düştüm Hadi sen de yan dediler 674 Gönül ırmak oldu çağlar, Engel olmaz buna dağlar Yaradana gönül bağlar Varsa ona sun dediler Her Ademe nasip olmaz Böyle sırra herkes ermez Sunam burda kimse kalmaz Burası bir han dediler. 3.2.2. Âşık Nurşah’ın Gönderdiği Şiirler 3.2.2.1. Nurşah’tan Ertuğrul Akbal’a 522. ŞAİR DOST ERTURUL AKBAL Onur belgemi aldım Şair dost Ertuğrul Akbal Ne kadar da memnun oldum Şair dost Ertuğrul Akbal Dizeler bizimle olsun Sayfa sayfa gönül dolsun Bizim kuşak bizle gülsün Şair dost Ertuğrul Akbal Nurşah bazan candan diler Yeşil bahçesinden çiler Söz katığın sizle böler Şair dost Ertuğrul Akbal. 3.2.2.2. Nurşah’tan Metin Balıbey’e 523. METİN BALIBEY Gönül yolu size doğru getirdi, Medet umdum sizden Metin Balıbey. Arzuhalim aldı benden götürdü, Şu sözlerim özden Metin Balıbey. 675 Sahilsiz yurt sanatsız mülk olur mu? Yardımsız uğraş mekân bulur mu? Bulsa da ne kadar menzil alır mı? Irak olan gözden Metin Balıbey. İşte ben de size doğru yol aldım. Önce Allah’ıma şansımı saldım. Mektupla da olsa arayıp buldum. İçten gelen feyzden Metin Balıbey. Ana ozan nesilimin dilinde, Çaldığım saz konuşur dost telinde, Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında Selam olsun bizden Metin Balıbey. Bir kartınız cevap gelsin beklerim, Sizi ziyarete, can dileklerim Nurşah vatanıma tüm meraklarım Hizmet veren izden Metin Balıbey. 3.2.2.3. Nurşah’tan Asaf Demirbaş’a 524. HOCAM ASAF DEMİRBAŞ Yunus Emre deyip gelirim size, Bu yol Yunus yolu Asaf Demirbaş. Selam olsun Yunus yürüyen ize, Bu gel Yunus geli Asaf Demirbaş. Varam Ankara’ya ilmini derem, Siz sorun ben kızı cevabın verem, Dünya sevgisinde Yunus’u görem, Bu yıl Yunus yılı Asaf Demirbaş. 676 Onun ile sohbet güzel, söz güzel, Dostluk güzel, barış güzel, öz güzel, Mevsiminde bahar güzel, yaz güzel, Bu gül Yunus gülü Asaf Demirbaş. Dal dal budak budak dökmüş dört yana, Asırlardan doğan güneş insana, Eskişehir Sarıköy’den bu yana, Bu il Yunus ili Asaf Demişbaş. Ne söylesem neyi yazsam biter mi? Yunus için denen söz hiç yeter mi? Bülbül boşa bağda benim öter mi? Bu dil Yunus dili Asaf Demirbaş. Kıta kıta insan aşkı edada, Yüce Mevla adın yaymış sedada, Nurşah kızı sazı ile dünyada, Bu el Yunus eli Asaf Demirbaş. 3.2.2.4. Nurşah’tan Atilla Aytek’e 525. Ana olmak gerçekten de zorumuş, Evlat için yaşın döker gözümüz, Her bir rızkın bir sebebi varimiş, Yardım sizden deyip geldim feyzim. Hak adına yazar kulda aracı, Oldum size ölene dek duacı, Bu işin sizdedir melhun ilacı, Sizden başka kime geçer nazımız. Oğlum da gayretin çalışsın versin, Ana Nurşah nimetin der görsün, Sizler yardımıyla sevince ersin, Vatana faydalı olsun arzumuz. 677 3.2.2.5. Nurşah’tan Şerife Gündoğdu’ya 526. ŞERİFE GÜNDOĞDU ŞAİRİMİZ Benim için ipeklerden incesin, Gönüllerin özü Şerife Bacı. El değmedik bahçemdeki goncasın, Sevgilerin izi Şerife Bacı. Sazımda çaldığım sızlayan teli, Aşıklardan akar gözlerin seli, Hakk’ın muhabbet sofrasında doldurur balı, Baharların yazı Şerife Bacı. Şairlerin şiirinde özelsin, Der Nurşah’ım iyi kalpli güzelsin, Eşinde, işinde özge emelsin, Öğretmek isterim sana da sazı. 3.2.2.6. Nurşah’tan İlhan Evliyaoğlu’na 527. İLHAN EVLİYAOĞLU Bir milletin özündesin, Sen İlhan Evliyaoğlu. Unutulmaz izindesin, Sen İlhan Evliyaoğlu. Çalıştın hep ülfetimle, Öğüt veren külfetimle, El birliğe devletimle, Sen İlhan Evliyaoğlu. Turizimde yeşil ovam, Kültürümde tarih sıvam, Tanıtansın eser yuvam, Sen İlhan Evliyaoğlu. 678 Dünyaca öz çileyenim, Gönülde yaz dileyenim, Cümlece dost sevilenim, Sen İlhan Evliyaoğlu. Nurşah sezer hakikati, Görür yazar öz sıfatı, Yüceliğin tarifeti, Sen İlhan Evliyaoğlu. 3.2.2.7. Nurşah’tan Erhan Yolaç’a 528. Ne evet ne hayır dedik, Dile geldik bülbül gibi. Ölümsüz bir anı oldu, Tıpkı geçen bir yıl gibi. 3.2.2.8. Nurşah’tan Şeref Taşlıova’ya 529. DÜŞÜREN NE SÖYLE USTAM Madem aşktan düştün nara, Düşüren ne söyle usta? Her sözün bir başka yara, Pişiren ne söyle usta? Beş telli bir saz elinde, Koca dünya emelinde, Her günü gurbet yolunda, Aşıran ne söyle usta. Neden ki bu aşkı seçtin? Mecnun tasından mı içtin? Sanki ırmakları geçtin, Taştıran ne söyle usta? 679 Gücenme bu aşkın nuru, Çırağımdan aldım soru, Der Nurşah’ım canda koru, Coşturan ne söyle usta? 530. ÂŞIK NURŞAH Aklın başa alan kişi, Menzilini aşarmış. Ya da cahil olan kişi, Öz yolundan şaşar imiş. Üstat dünya gayet ince, Uyutmuyor gündüz gece, Hasta düştüm çare nice, Hak kabında pişer imiş. Yazdım mektubumu ala, Eskişehir’den Kars’tan mola, Ramazan mübarek ola, Tutmayanlar beşer imiş. Tansu torunumuz oldu, Kızım muradını aldı. Gönüller müjdesin buldu, Sevinen de taşar imiş. Nurşah analar anası, Adı deyişin manası, Eli avcunun kınası, Can evinde yaşar imiş. 680 531. (Şeref Taşlıova’ya cevap) Hayat öyle bir hayat ki Kap kaçacağa koyulmuyor. Kıldan ince bir sırat ki İnsan onda duyulmuyor. Döktün ise gamdan yaşın, Bilir seni bahar kışın, Gönül biri mezar taşın, Kul can tatlı deyilmiyor. Nurşah’ım aşk dağı yüce, Adı olmuş gündüz gece, Sır içinde bir bilmece, Derdi boşa geyilmiyor. 532. ÂŞIK NURŞAH Gökyüzünde ayak oldum, Gökte ayak yürür mü iz? Kanadı yok burak oldum, Kanatsız gök görür mü biz? Arafat’ta kimdir ismi? Cennette duruyor cismi, Gör sen de bendedir resmi, Şekilsiz can bürür mü yüz? Nurşah’ım düşünürsek zor Yazında kar kışında kor, Ölmedikçe yaşa ki gör, Ölene dek hep bu beniz. 681 533. (Şeref Taşlıova’ya cevap) Onunla şenlenir bu güzel vatan. Ay yıldızlı bayrak nazı güzeldir. Odur bize ilim irfan din iman. Işıttığı yolda gezi güzeldir. Dostluk; sevgi, barış, kardeş dilidir. İnsanlığın şu bizlere gelidir. Dört mevsim içinde yazın gülüdür. Ebediyen açan yüzü güzeldir. 534. (Şeref Taşlıova’ya cevap) Er olan yılmaz cenginden gel de meydan edelim. Kars’tan Eskişehir yolun al da meydan edelim. Ben Yunus’tan sen Şenlik’ten ilham aldık yürüdük, Onlar bizim rehberimiz hal de meydan edelim. Toprak gülsün, yurt ışısın dilde destan özümüz. Hem anayım hem ozanım boş deyildir sözümüz. Vatan için yetişiyor oğlumuz hem kızımız, Hem gazi hem şehit diyen yolda meydan edelim. Nurşah der ki derin olur sözlerimin manası, Mana bilmeyen insanda bulunmaz nişanesi, Aynı bir bahçeye benzer aşıkların sinesi, Barışa dostluğu tutan gülde meydan edelim. 535. (Şeref Taşlıova’ya cevap) Ben bir şehit anasıyım, Boşuna mı geldim dile? Cephelerin sunasıyım, Tarihimi aldım ele. 682 Yaşar mı yazmasa kalem? Diner mi özlerde elem. Geçmişimi nasıl silem? Geleceğim gördüm güle. Türk kadınım temsil etmem, Değil mi gururum gütmem, Yolunda kendim eğitmem, Sazımda coştuğum tele. Anla Âşık Şeref Usta, Şu derdim sundum sen dosta, Eskişehir, Kars’tan posta, Estim size cevap gele. Âşık Nurşah dert dağında, Gülü sararır bağında, Açmak için şu çağında, Elle devam böle böle. 536. ÂŞIK NURŞAH Âşık sazın gövdesidir, Mızrabında teli çözer. O ki telin meyvesidir, Vurmasında eli gezer. Doyurandır ve doyandır. Duyurandır ve duyandır. Uyarandır ve ayandır. Deryasında yeli yüzer. İşte Nurşah aşkın közü, Şeref Taşlıova izi, Kaynar taşar kimden yüzü, Deryasında yeli yüzer. 683 537. ÂŞIK NURŞAH Sevda dalın eğmiş hele, Meyvesinde ağar gider. Bu öyle bir dut dalı ki, Yerden yere yağar gider. Âşık Şeref aşkın bulu, Aldın amma nasıl yolu, Günlerdir şu gurbet kalı, Can içinde sığar gider. Âşık Nurşah derim eli, Leyle Mecnun mu seli, Bulmuşuz amma bir çölü, Nerden nere doğar gider. 3.2.2.9. Nurşah’tan Âşık Mevlüt Sarıçayır’a 538. AKÇAKALE KÖYÜNE Okuyun sizlere bir şiir yazdım, Kars ve Çıldır deyip gider izinde. Mektubumla sizler şehrinde gezdim, Kars ve Çıldır deyip gider özünde. Yunus’tan Şenlik’e selamlar olsun, Bacınız mektubu sizleri bulsun, Mevlüt kardeşiniz postadan alsın, Kars ve Çıldır deyip gider sözünde. İsttiyorum Kars’ı Çıldır’ı görmek, Yaylalarından şen güllerin dermek, Mihmanınız olup üç beş gün durmak, Kars ve Çıldır deyip gider feyzinde. 684 Sizlerle meydanlarda atışmak, Sazınızda sazım sözüm katışmak, Bacılarımla el ele tutuşmak, Kars ve Çıldır deyip gider gezinde. Âşık Nurşah sözüm bitmez sizlere, Sizler de buyurun gelin bizlere, Çağrım sizin gibi gardaş özlere, Kars ve Çıldır deyip gider gözünde. 3.2.2.10. Nurşah’tan Burhan Ulu’ya 539. BURHAN ULU VE BASIN GÖREVLİMİZ İçimde bir aşk çağlıyor yazımız, Size geçer dedim nazım hocamız, Yürekten gönülden sözüm feyzimiz, Bayram için çalsın sazım isterim. Kıratım göğsümde nalını vursun, Şahlanıp Köroğlu izini sürsün, Toplum bir de kadın aşığı görsün, Bayram için çalsın sazım isterim. Nurşah Bacı medet bekler sizlerden, Selam olsun Yunus Emre bizlerden, Yolumuzu pek çok insan gözlerden, Bayram için çalsın çalsın sazım isterim. 3.2.2.11. Nurşah’tan Aziz Bolel’e 540. Enginliğimi yırttım gezdim, Mevla’m bilir beni bende. Yıllardır âlemi sezdim, Kim duyar ki seni sende. 685 Bir günü dava etmedim, Yunus sevdim kin gütmedim, Sözler yuttum dil katmadım, İzledim hep günü günde. Dört duvar arası sazım, Kendime geçti şu nazım, Seyrani misal niyazım, Yön eyledim canı tende. Birlik sevdim budur yaşam, Gülmedi başımdan fışam, Nurşah yılmadım hep koşam, Bugünüme dünü dünde. Kime gelmiştir söyler garip, Tek başına hayat talip, Kendi kendine bir mağlup, Karıştırdım yani izinde. 3.2.2.12. Nurşah’tan Yıldız İrengün’e 541. ÂŞIK NURŞAH’TAN SİZE Siyahlar içine yeşiller giymiş, Dört mevsim içinde bahar kokarsın. Söyle güzel seni böyle kim sevmiş? Dillerinden name name dökersin. Udunu çalarken güler gözlerin, Dokunur insana derken sözlerin, Ümit dolu ay çehresi yüzlerin, Bakarken içinden canlar yakarsın. 686 Duygular sevginin peteği balı, Örtmüşsün başına al ipek şalı, Kırılmasın sende gönlünün dalı, Melül, mahzun bazen boyun bükersin. Türkülerle sesler Nurşah’ın sazı, Bu sözlerim size İzmir’in kızı, Yıldız İrengün’ü besteler özü, İnsanı kendine hemen çekersin. 3.2.2.13. Nurşah’tan Necdet Evliyagil’e 542. GEL GAYRI Kanadı kırılan turna uçar mı? Ben kanatsız uçar oldum gel gayrı, Bağda bostan susuz gülün açar mı? Ben susuz gül açar oldum gel gayrı. Mevsimi gelmeden karlar erir mi? Ekilmeyen tarla ekin verir mi? Başağını buğday oldum görür mü? Ben gönlümde biçer oldum gel gayrı. Ne hal koydun ne de derman zülfüyar, Umurunda mıyım ben gezem diyar? Yağmadık buluttan su içer mi kar? Ben yağmadan içer oldum gel gayrı. Aşık Nurşah âşık ben mi, âşık kim? Sen mi Emrah, ben mi Selvi, hani kim? Geçeri bu yolun sen mi, ben mi, kim? Benim gibi geçer oldum gel gayrı. 687 3.2.2.14. Nurşah’tan Sarıcakız’a 543. Sır kapısı derin olur Derdim dilde Sarıcakız. Gerçek dostta yerin olur, Aşkım telde Sarıcakız. Gördüm boşmuş çile yaşı Fani dünyanın savaşı Temelinden bozuk başı Kaldım halde Sarıcakız. Sana ettiğim o hoş söz Aklımı başa aldı tez Dedim ozan gamsızca gez Ömür gülde Sarıcakız. Kaderin çizdiği yolu Kim fes eder içim dolu Acizane garip kulu Leyla çölde Sarıcakız. Varsam Vana, bulsam sizi Sen gel Eskişehir kızı Duyabilsek ah biz bizi Camlı belde Sarıcakız. Gurbetten gurbete düştüm Feleğin elinden şaştım Az mı yüce dağlar aştım Sazım elde Sarıcakız. Uzun şiirimle sıktım Deme Aşık bacım bıktım Gönülden gönüle aktım, Esen yelde Sarıcakız. 688 Aşık Nurşah dedim ki yaz Sevdiklerine geçer naz Beş telli elimde bir saz Mektup yolda Sarıcakız. 3.2.2.15. Nurşah’tan Âşık Suna’ya 544. SUNA CAN Dünya usta bizler birer çırağı, Bilmez güzel yazmak güzel Suna Can. Öğrenmektir yetişmenin durağı, Gelmek güzel sezmek güzel Suna Can. Anadolu kokar sazın telinde, Çaldıkcana mızrabınla sazın elinde, Coştukcana türküler dilinde, Dolmak güzel dizmek güzel Suna Can. Seni senden alır sana getirir, Seni senden alır yâre götürür, Başında bir gurbet olur oturur, Bulmak güzel gezmek güzel Suna Can. Âşık köprüdür kolaycana geçilmez, Gömleği nar hemencene biçilmez, Yanmayınca pir tasından içilmez, Dalmak güzel yüzmek güzel Suna Can. 3.2.2.16. Nurşah’tan Mehmet Yardımcı’ya 545. ŞAİR MEHMET YARDIMCI DOST Kulağımdadır sesin, Şair Mehmet Yardımcı dost. Şiir konuşan nefesin, Şair Mehmet Yardımcı dost. 689 Malatya’ya geldik gördük, Çağrınıza candan erdik, Bir arada sohbet verdik, Şair Mehmet Yardımcı dost. 3.2.2.17. Nurşah’tan Âşık Reyhani ve eşi Rabia Hanım’a 546. ÂŞIK REYHANİ VE KIYMETLİ EŞİ Âşık Reyhani ve kıymetli eşi, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. Nasip nerde orda insanın işi, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. Kolay değil gurbet suyunu içmek, Büyüdüğün yerden yabana göçmek, Bir ilden bir ile kuş gibi uçmak, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. Bir gün kervanıma yolunuz katmak, Hal hatırınızı can sual etmek, Rabia bacımızı ziyaret etmek, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. Belki bir gün kapınızı çalarım, Hanenize mihmanım der dalarım, Sazım ile sohbetiniz kılarım, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. Yeni yılınız der Nurşah şen olsun, Yaşamınız sağlık dolu gün bulsun, Reyhani ustamız sazını çalsın, Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya. 690 3.3. ÂŞIK NURŞAH’A YAZILAN ŞİİRLER 547. ÂŞIK ÖZ MOTİFİMİZ Sazında diner sancımız, Sesinde biter acımız, Kültürdeki amacımız, Sadelikte inancımız, Aşıklarla yaşar özüm, Telinde dillenir sözüm, Dünyasında ışır gözüm, Odur bizim kıvancımız. Sende saklı tüm geçmişim, Belde belde yol geçmişim, Senle kendimden geçmişim, Seninledir kazancımız. Emrah ile Talibi var, Türk'ün nice sahibi var, Nurşah'ların nasibi var Onlar bizim baş tacımız. Acizanedir nazire, Dert yanılmaz her vezire, Rastlanılır bir Hızır’a, Öz motif Durşen Bacımız. (Ramiz Navdar "Âşık geçmişten geleceğe uzanan canlı bir köprüdür." Trabzon 03.01.1986)288 288 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır. 691 548. ÂŞIK NURŞAH Çalar söyler Âşık Nurşah. Derim ona Maaşallah. Bülbül gibi sesi güzel, Kendi güzel âşık Nurşah. Sazı onun arkadaşı, Nameleri can yoldaşı, Bülbül gibi tatlı sesi, Derunidir ol sevgisi. İçin için kaynar coşar, Dost canlıdır candan koşar, Yumak yumak sevgidir o, Çağıl çağıl akar taşar, (İbrahim Özkır 30.07.1992 Saat 13:00) 549. COŞTU AŞIK NURŞAH COŞTU Yunus diyarından bize Koştu Aşık Nurşah koştu Dadaloğlu şöleninde Coştu Aşık Nurşah coştu. Halk sevgisi var özünde İnsanlık kardeş gözünde Çok manalar var sözünde Taştı Aşık Nurşah taştı. Geldi topladı gülleri Dadal'a çaldı telleri Dinlemeyip engelleri Aştı Aşık Nurşah aştı. 692 Avşar Ozan benliğinde Aşıkların günlüğünde Dadaloğlu şenliğinde Baştı Aşık Nurşah baştı. (Avşar Ozan, Durdu Demirel'in Nurşah Bacı için yazdığı bir şiir 1989 Kayseri)289 550. NURŞAH BACI Vilayetim Artvin, kazam Şavşat'tır. Beni de tanıyın siz Nurşah Bacı. Bu aşıklık bizde büyük sanattır, Sevda ile yanar öz Nurşah Bacı. Bu aşkın selleri içimde çağlar, Yüreğim yaradır gözlerim ağlar, Ayrılık hasretlik yolumu bağlar. Götürmez menzile iz Nurşah Bacı. Gelenek görenek adetimizi, Şiirde söylersin sen türkümüzü, Dile getirmişsin kültürümüzü, Ellerin sağ olsun yaz Nurşah bacı. Mahlasım Gümani İmsak’tır adım, Gözlerim kan ağlar durmaz feryadım, Adınızı duydum bir mektup yazdım, Cevabını gönder tez Nurşah Bacı. (Gönül kardeşim İmsak Kılıç, Öğretmenevi Kantini Artvin)290 289 290 Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 115)’te de yer almaktadır. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 169)’da da yer almaktadır. 693 551. ÂŞIK NURŞAH GELDİ Hoş geldin Âşık Nurşah FRT’ye Aynı zamanda güzel Fethiye’ye Fethiye senin sazında güzelleşir Hoş geldin hoş geldin Fethiye’ye Seni biz hep bacımız biliriz Tasanı tasa, acını acı biliriz Saz sende, söz sende, tel sende Seni hep baş tacımız biliriz Ünal Hoca derki: Sazını dillendir Gönül bahçemizi dinlendir Al da şu güzel sazı ellerine Seyircilerimizin gönlünü şenlendir. (Ünal Şöhret Dirlik) 552. OZANIMIZ ÂŞIK NURŞAH Yirminci yüzyılın âşıkı, Ozanımız Âşık Nurşah. Halkımızın doğru şıkı, Ozanımız Âşık Nurşah. Elinde hep bağlaması, Eksik olmaz ağlaması, Bir nehirin çağlaması, Ozanımız Âşık Nurşah. Şehir şehir konserlerde, Sayfa sayfa eserlerde, Akıl olmuş çok serlerde, Ozanımız Âşık Nurşah. 694 Mahmut der andım Nurşah’ı, Tanımam başka dert şahı, Gönüllerin padişahı, Ozanımız Âşık Nurşah. Ozan Mahmut Akay (06.01.2003) 553. Eskişehir Âşık Nurşah’ın yolu, Şiirlerle bükülür kederin kolu, Şairin mabedi can Anadolu, Öyle düşmanlarım var düşman çatlatır. (Zekiye Çomaklı- Erzurum Aşkale) 554. ÂŞIKLARIM Bir köşede unutulmuş Nerde benim âşıklarım? Cahil ile bir tutulmuş Nerde benim âşıklarım? Kültürümün sesi onlar, Türkülerin süsü onlar, Yarenlerin hası onlar, Nerde benim âşıklarım? Düşse derdin soran olmaz, Hallerini gören olmaz, Yarasını saran olmaz, Nerde benim âşıklarım? Dünyaya değer her biri, Gelir mi hiç Emrah geri? Hasan Özkan’la Rehberi, Nerde benim âşıklarım? 695 Bilirler de geçer zaman, Taşlıova, Nuri Cihan. Yetimi ile Kocaman, Nerde benim âşıklarım? Hikmetî tüm dostun sordu, Reyhani’yi Durşen Mert’i Bir zamanlar Veysel vardı, Nerde benim âşıklarım? (Hikmetî) (1991 Saat 01:30 Ankara- Karaman otobüsü) 3.4. ÂŞIKLARLA KARŞILAŞMALAR Âşıkların karşılaşmaları, atışmaları veya deyişmeleri âşık meclislerinde kendilerini gösterdikleri, sözlerinin güçlerini ispat ettikleri ve irtical yeteğini sergiledikleri bir gelenektir. Bu gelenek aynı zamanda âşıklar için bir imtihan niteliği taşır. Karşılaşma- atışma konusunda Âşık Nurşah kendini ispat etmiş bir âşıktır. Âşık Nurşah’ın âşıklar bayramına katıldığı ve Anadolu’yu gezdiği otuz beş yıl içinde atışma dalında aldığı ödülleri mevcuttur. Atışma dalı âşık toplantılarının en zor öğesi olarak görülmektedir. Atışma, bir ustaya karşı yarışarak âşığın er meydanına dâhil olmasının en önemli vasıtası olarak görülmüştür. Âşık Nurşah da atışma alanında kendini yetiştirmiş, bir kadın âşık olarak başka erkek âşıklarla karşılaşmış ve bazılarına üstün gelmiştir. Âşık Nurşah’ın diğer âşıklarla karşılaşmaları şunlardır: 3.4.1. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Karşılaşması Âşık Nurşah, Âşık Şeref Taşlıova ile birlikte yıllarca Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde bir araya gelmiştir. Nurşah, Taşlıova’yı üstat ve manevî ustası saymaktadır. İkili âşık meclislerinde atışmalarda bulunmuştur. Atışmaların en belirgin özelliklerinden biri de âşıkların karşılıklı soru- cevap niteliğinde birbirlerini sınamalarıdır. Şeref Taşlıova, Âşık Nurşah’a soruyla seslenir: 696 Şeref Taşlıova Şeref Taşlıova Anlayana nasihattır, Evvela insan olmalı, Bunca sözüm boş olur mu? Egemenlikte kalmalı, Ariflere muhabbettir, Bilinmeyeni bilmeli, İş bilmede iş olur mu? İlimsiz sırdaş olur mu? Âşık Nurşah Âşık Nurşah Kamil olan sezer bunu, Kendin bilen cahil olmaz, Onun gönlü taş olur mu? İnsanlıktan geri kalmaz, Okur onlar yazar bunu, Kılıcını taşa çalmaz, Bilgide hiç şaş olur mu? Sevgisiz kardeş olur mu? Şeref Taşlıova Şeref Taşlıova Zamanı harcama boşa, Bilene anlat halini, Ah etsen de gelmez başa, İmkanla tutsun elini, Eser bırak baki yaşa, Şeref der gönül yolunu, Bedensiz hiç baş olur mu? Doyurmasan hoş olur mu? Âşık Nurşah Âşık Nurşah Elbet tutar el işini, Âşık Nurşah derin dalar, Kaynarken görür aşını, Düşten düşe kendin salar, Doğdurur hep güneşini, Bahçıvansız bahçe solar, Yaz görmedik kış olur mu? Dünyasına eş olur mu? (1987 atışması) 3.4.2. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Atışması Şeref Taşlıova Âşık Nurşah Âşıklık denilen kudret gözüdür, Bu derinden öyle bir ilahtır ki, Gönül sarayında görmesi vardır. Meclisine arif girmesi vardır. İnsanların nurlu olan yüzüdür, Çektikçe candan Hü Bismillahtır ki, Mevlanın yüzüne sürmesi vardır. Hasbahçenin gülü dermesi vardır. 697 Şeref Taşlıova Şeref Taşlıova Âşıkın her sözü bir gerçek gibi, Bozulmaz alnına yazılan yazı, Gönlün epil epil kelebek gibi, Kaderin bu ise hep bazı bazı, Gönlünün içinde örümcek gibi, Mahşer meydanında mizan terazi, Bin bir türlü yapı örmesi vardır. Hak emir vererek kurması vardır. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Kuş dalından uçsa yuvasın bilir, Âşıklar söylerler Hakk’tan sözünü Açılan el Hak’tan duasın bilir, Takdire ilahla aç sen gözünü, Her bir ceylan koşar ovasın bilir, Ecel takip eder gelir izini, Varıp maksuduna ermesi vardır. Öldüğünde hesap vermesi vardır. Şeref Taşlıova Şeref Taşlıova Şeref derki, gönlüm kudret bedeni, Bu dünyada insanlığı bilenler, Topraktan olmuştur insanın teni, Ağlayıpta göz yaşını silenler, Bu dünyada günah ile gideni, Mürşüt kapısında mühit olanlar, Orda cehennemde durması vardır. Postunu Tekkeye sermesi vardır. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Nurşah da der beni sırda beleyen, Ne ala ki dört kitabı okursun, Adem’den Havva’ya turda dileyen, İliminde bülbül gibi şakırsın, Arafat dağında aşkla çileyen, Ondan öte kaldın ise fakirsin, Yedirdiği cennet hurması vardır. Feleğin insana vurması vardır. 3.4.3. Nedim Uçar ile Âşık Nurşah Atışması Âşık Nurşah, Nedim Uçar ile de atışma yapmıştır. Uçar, sevdiğinin ayrılığına dayanamaz ve gitmesini istemez. Âşık Nurşah da onu teselli eder. Uçar’ın, sevgilisine yakarışı ve Nurşah’ın ona desteği atışmaya sahne olmuş ve iki âşık bu durumu kendi tarzlarıyla dile getirmiştir: Nedim Uçar Âşık Nurşah Beni acılarla yalnız başına, Allah sevdiğine verirmiş çile, Bırakma sevgilim Allah aşkına, Bırakmaz sevgilin Allah aşkına, Bir garipti diye mezar taşına, Garibim kendini düşürme dile, Yazdırma sevgilim Allah aşkına. Yazdırmaz sevgilin Allah aşkına. 698 Nedim Uçar Nedim Uçar Virane olmadan gönül sarayı, Dikende güzeldir gülün hasında, Gel yakınken uzak etme arayı, Mevsim değişirken gün ortasında, İzimde sızlayan derin yarayı, Boynu büküp koyup el kapısında, Azdırma sevgilim Allah aşkına. Ezdirme sevgilim Allah aşkına. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Çekmeyi bil sabır güzel burada, Aşkın yazı kar üstünde çiçektir, Bekleyen erişir elbet murada, Zaman yıl içinde uçan böcektir, Sızlayan Arafat dağı yarada, Gurbetin eşiği kulda gerçektir, Azdırmaz sevgilin Allah aşkına. Ezdirmez sevgilin Allah aşkına. Nedim Uçar Nedim Uçar Yağmur bulutları sarsa ovayı, İlk göz ağrım sensin gitme yanımdan, Güneş doğar açar sisli havayı, Kalbime dolarsın akan kanımdan, Kurduğumuz küçük mutlu yuvayı, Yoluna serdiğim dertli canımdan, Bozdurma sevgilim Allah aşkına. Bezdirme sevgilim Allah aşkına. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Kuşlar kanadını gerdi melekten, Mevla'nın yazgısı silinmez baştan, Şikâyet eder mi gökler felekten? Elbet ki gül bitmez kuru bir taştan, Yuvanın çatısı sevgi dilekten, Seven gözlerini kurutmaz yaştan, Bozdurmaz sevgilin Allah aşkına. Bezdirmez sevgilin Allah aşkına. Nedim Uçar Nedim Uçar Şu sıra dağları koyma araya, Yol yarıyı geçti şakağımda kar, Gel tut ellerimden otur şuraya, Çağırsam yıldızlar sesimi duyar, Zamansız gemiyi sürüp karaya, Bir sevda uğruna mahşere kadar, Yüzdürme sevgilim Allah aşkına. Gezdirme sevgilim Allan aşkına. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Kim durdurdu Leyla, Mecnun'u çölde, Sarıl bırakma şu götüren yolu, Karlı yolu teper gelir emelde, Dökül kağıtlara yüreğin dolu, Gözlerini koyup umutsuz selde, Boş yere sevdada mahşerin kulu, Yüzdürmez sevgilin Allah aşkına. Gezdirmez sevgilin Allah aşkına. 699 Nedim Uçar İşte sana geldim affet gülümle, Anılar sığar mı mektuba tele? Hesabımız yok ki bizim ölümle, Aşkın yüreğimi yakan bir çile, Kendi mezarımı kendi elimle, Gözlerinle konuş sevmesen bile, Kazdırma sevgilim Allah aşkına. Sezdirme sevgilim Allah aşkına. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Küser mi toprağın sırma saçları? Kudretin kalemi yazdıkça yazar, Zülüf zülüf döker yardan uçları, Sırrı ile kurmuş çilesin pazar, Nurşah açar affın gül ağaçları, Gözlerin nişanı, gönülde gezer, Kazdırmaz sevgilin Allah aşkına. Sezdirmez sevgilin Allah aşkına. Nedim Uçar 3.4.4. Şavşatlı Âşık- Âşık Nurşah Atışması Âşık Kara Âşık Nurşah Aşk, ateşten bir ırmaktır, Akıl mevcut fikir dane, Girmiyanlar inanamaz, Gelen gider dönmez hane, Hakk’ın sırrına ermektir, Dünya ahir can bahane, Ermiyanlar inanamaz. Yormayanlar inanamaz. Âşık Nurşah Âşık Kara Ona bağrı başı canda, Allah, nazar kılmış cana, Vermeyenler inanamaz, Bunda vardır büyük mana, Gudretin melhemi onda, Yolu dönmamış Rahmana, Sürmeyenler inanamaz. Varmiyanlar inanamaz. Âşık Kara Âşık Nurşah Boş bir vücut binmiş atı, Bitmez fani oyaları, Oda yar olmamış zati, Gördük nice yayaları, Kendindaki üç hikmeti, Ferhat, gibi kayaları, Görmiyanlar inanamaz. Yarmayanlar inanamaz. 700 Âşık Kara Âşık Nurşah Terk etsam köşkü sarayı, Bacın Nurşah gözün yaşı, Ona sardırsam yarayı, Kulun sonu mezar taşı, Günühkar aşık karayı, Can toprağın bir gardaşı, Sormiyanlar inanamaz. Sarmayanlar inanamaz. (Artvin Şavşat- Eskişehir 1983) 3.4.5. Âşık Nurşah ile Karslı Yusuf Yıldız’ın Atışması Âşık Nurşah Âşık Yusuf Sözüm sana Yusuf ozan, İşte cevap Nurşah bacı, Sen bu aşkı nerden aldın? Ben bu aşkı yardan aldım, Durmaz okur hem de yazan, Ustalar başımın tacı, Söyle hangi sırdan aldın? İlhamımı Pir'den aldım. Âşık Nurşah Âşık Nurşah İlim serhat Kars'tır dersin, Nurşah bacın eyler bir hal, Sazında dünya gülersin, Gücenmeyin sordum sual, Durmaz rahmetin çilersin, Bir muamma soru misal, Söyle hangi nurdan aldın? Söyle hangi yerden aldın? Âşık Yusuf Âşık Yusuf Kırda açan dost gülüdür, Aşık kaybederse yari, Besini seher yelidir, Acı çekmek onun karı, Ustam Âşık Çileli’dir, Ozan Yusuf böyle sırrı, Ben bu sazı ordan aldım. Bana veren Bir'den aldım. (11.08.1986 II. Uluslararası Silifke Müzik ve Folklor Festivali’nden) 3.4.6. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması Âşık Nurşah Âşık Reyhani Atışalım gel Reyhani, Sen çağırdın bende geldim, Ben batıdan sen doğudan, Atışmaya Nurşah bacı, Usta çırak işte meydan, Tartışmaya Nurşah bacı. Tartışalım gel Reyhani. Sazımı elime aldım, 701 Âşık Nurşah Âşık Nurşah Konuşturuyor bak bizi, Nurşah'ım mehlimi verdim, Sümmani'nin gönül gözü, Yetişelim gel Reyhani. Yunus Emre'den dost sözü, Meclislerinize girdim, Katışalım gel Reyhani. Ozanım iziniz sürdüm. Âşık Reyhani Âşık Reyhani Dünyayı gezdim dolaştım, Kolay mı menzile varmak? Az mı yüce dağlar aştım? Arayıp kendini sormak, Dost sözüne de ulaştım, Reyhani çağladım ırmak, Katışmaya Nurşah bacı. Yetişmeye Nurşah bacı. (11.11.1991) 3.4.7. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması Âşık Nurşah Âşık Reyhani Dinle beni ey Reyhani, Dünya susar âşık susmaz, Yunus'u er bilen gelsin, Aşk olmasa hayal esmez, Bu Yunus'un damlasında, Âşık kaderine küsmez, Bir derya vur dalan gelsin. Mahkeme var dedik geldik. Âşık Reyhani Âşık Nurşah Elbette koca Yunus'a, Nurşah'ım gözümde yaş var, Yenilmez er dedik geldik, Aşkda ulu bir savaş var, Bize de verirdir hisse, Tezgahna kutnu kumaş var, Bir hissedar dedik geldik. İnce bir sır alan gelsin. Âşık Nurşah Âşık Reyhani Yunus yağmur, Yunus rüzgâr, Aşkımız var dizi dizi, Yağmur gözünde damlalar, Yunus Mevlâna’nın izi, Yunus dedik ak bulutlar, Hünkar’a götürür bizi, Yunus gökler delen gelsin. Haydar haydar dedi geldik. (Eskişehir- Erzurum 1981) 702 3.4.8. Merhaba (Âşık Ummani- Âşık Yanguni-Âşık Nurşah) Âşık fasıllarında âşıklar dinleyicileri/izleyicileri selamlamlayarak giriş yaparlar. Bu bölümde “merhaba”, “hoş geldiniz” veya “safa geldiniz” gibi rediflere bağlı ayaklar kullanılarak dörtlükler söylenir. 1989 yılında meydanda bir araya gelen Âşık Ummani, Âşık Yanguni ve Âşık Nurşah aynı ayakla deyişlerini seslendirmişlerdir: Âşık Ummani Âşık Yanguni Bu vatanda olan dostlar, Gül kokusu alan dostlar, Dostlar merhaba merhaba. Dostlar merhaba merhaba. Bizi aşka salan dostlar, Kadir kıymet bilen dostlar, Dostlar merhaba merhaba. Dostlar merhaba merhaba. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Dostluk bize Hak'tan kudret, Sevgi dostluk, alem bizde, Dostlar merhaba merhaba. Hoş muhabbet kelam bizde, Dosttan dosta olur kıymet, Dosttan dosta selam bizde Dostlar merhaba merhaba. Dostlar merhaba merhaba. Âşık Ummani Âşık Ummani Selam vardır kuldan kula, Ummani'yem coşa coşa, Ehli irfan benzer güle, Aşkın ile koşa koşa, Biz aşığız tatlı dile, Türkiye'miz baştan başa, Dostlar merhaba merhaba. Dostlar merhaba merhaba. Âşık Yanguni Âşık Yanguni Dilimizden sözümüzden, Der Yanguni tatlı diller, Biz aşıklar özümüzden, Cümlesi münevver kullar, Telimizden sazımızdan, Okuyanlar tutan eller, Dostlar merhaba merhaba. Dostlar merhaba merhaba. 703 Âşık Nurşah (06.05.1989 Eskişehir) Kalmasın barışsın küsler, Âşık Nurşah sizi sesler, Selamün Aleyküm dostlar, Dostlar merhaba merhaba. 3.4.9. Âşık Nurşah İle Halil Karabulut Atışması Âşık Nurşah Âşık Halil Karabulut Kâğıt üstü bir selamdan duy beni, Yunus'un yolunda bilirim sizi, Neden alem ağlar gülmez bunca yüz, Elbet bir imtihan bekliyor sizi, Yunus'tan yol hatırına koy beni, O ilahi yolda sürenler izi, Yazı bahar gelir kışı bitmez güz. Demez dere tepe yürür yamaç düz. Âşık Halil Karabulut Âşık Nurşah Selam bizden size ey âşık bacı, Bir ziyaret fani dünyanın katı, Herkes bir sebepten ağlar gülmez yüz, Sürer gider yollar boyu gam atı, Âşıklar aşk ile çekerler acı, Der Nurşah'ım Hakka yol hakikatı, O sebepten bitmez kış yaz bahar güz. Eriştik ki ne gün kulu olan biz. Âşık Nurşah Âşık Halil Karabulut Ustam size döktüm derdim bu ne hal, Halil der dünyanın kanunu katı, Bir imtihan tutmuş gider şu sual, Gam kasavet dolu insan hayatı, İnsanoğlu gel sırrın çöz ibret al, Sürmek için ahiret saltanatı, Ne yamacı biter ne de yolu düz. Hakkın sadık kulu olmalıyız biz. (Eskişehir- Adana 1989) 3.4.10. Âşık Nurşah İle Âşık Hayrani Atışması Âşık Hayrani er meydanı olarak da nitelendirilen atışma alanında Nurşah’a “Sen de cengi verenlerden birisin”, “Kadın erkek eşitliğin yerisin” diye seslenerek onu meydana davet eder: 704 Âşık Hayrani Âşık Nurşah Söyle (Âşık Nurşah) gel şu meydana Şükür olsun Allah aşkı yolumuz Sen de cengi verenlerden birisin Kur’an tutar, elif okur dilimiz Yaradan Rabbim yaratmış dünya Âlemlere açar onda gülümüz Kadın erkek eşitliğin yerisin. El, bel, dil sen ne cevap verirsin? Âşık Nurşah Âşık Hayrani Sözün aldım boyum üstat görmüşüm Hayrani’yim işte tahtım, sarayım Gerçekten de insanlığın erisin Daha senden bacım neyi sorayım Hak’tan şerbetine ermişsin Meydan burda atışmaya varayım Sen inan ki kardeşliğin pirisin. Üstadımsın sen bu yolun nurusun. Âşık Hayrani Âşık Nurşah Semayı ve arşı kürsü yaratan Aldım Yunus’tan feyzimi Sizleri şu ahvaliyle yürüten İlahi aşk cevabım niyazım Çaldırıp sazında yolunu açalan Birlik olmak Nurşah kardeşlikte Muammayı sen de nasıl görürsün? Bağlarım sözümü Erzurum’a. 3.4.11. Âşık Nurşah İle Âşık Erdem Atışması Âşık Erdem insanların yalan söyleyebileceğini düşünür ve sözlerine güvenmez. Âşık Nurşah ise bunun doğru olmadığını kendi tarzıyla dile getirir; ancak Âşık Erdem kararlıdır: Âşık Erdem Âşık Erdem İnanmam mı sözlerine? Bu gönlümü uyutursun, Diller yalan söyler imiş. Çocuk muyum avutursun? İnsanoğlu çiğ süt emmiş, Ey be dünyam unutursun, Kullar yalan söyler imiş. Yıllar yalan söyler imiş. Âşık Nurşah Âşık Nurşah Kelepçeden vurdun bağı, Gerçeği konuşan kişi, Yıkılmaz bir Ağrı Dağı, Doğru söz ağrıtmaz başı, İnsanoğlu ömrün çağı, İçten döken hayat yaşı, Yıllar yalan söylemezmiş. Kullar yalan söylemezmiş. 705 Âşık Erdem Âşık Nurşah Âşık Erdem gülünmüyor. Bu bir yaşam imtihanı. Dünya sırrı bilinmiyor. Karamsar olma insan ol. İbret kolay alınmıyor. Nurşah olursan irfanı, Haller yalan söyler imiş. Haller yalan söylemez ki. 3.5. MÂNİLERİ 3.5.1. Âşık Nurşah’ın Mânileri Maniler yedi heceli ve dört dizeli tek kıtadan meydana gelir ve dizeleri üçüncü dize hariç birbirleriyle kafiyelidir (Dizdaroğlu, 1969: 54). Maniler her konuda yazıldığı gibi birden fazla konuyu da karışık olarak ele alabilir (İlaydın, 1964: 79). “Manilerin ilk iki dizesi, uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir. Genellikle asıl söylenmek iste nen düşünceyle anlam yönünden ilgisi pek yokmuş gibi görünse de konuya bağlı olarak yorumlanabilir. Üçüncü dizenin serbest olması mâni söyleyene kolaylık sağlar. Temel duygu ve düşünce son dizede ortaya çıkar” (Dilçin, 2013: 279). Maniler, birinci dizelerindeki hece sayısına, dize sayılarına ve uyakların cinaslı olmasına göre düz mâni, kesik mâni, artık mâni, cinaslı mani gibi pek çok adla çeşitlendirilir. Âşık Nurşah’ın çok sayıda manisi yoktur. Manilerinin tamamı tam mani de denilen düz mâni biçiminde oluşturulmuştur. Zeynetiye Uysal‘dan derlediği ve yazıya aktardığı maniler de mevcuttur. Mavi yüsük takayım, Patlıcanı patlattım, Kız parmağına bakayım, Düşmanları çatlattım, Gel seninle evlenem Gel kız gidek seninle, Evli değil bekarım. Ben annemi atlattım Salatayı doğradım, İğneler battı canıma, Ben toluya uğradım, Acılar sızdı kanıma, Oturdumnda ağladım, Can son nefesini verir. Ben yarime doymadım. Gel yar gayrı gel yanıma. 706 Dünürşü kaşa geldi, Balık pişer tavada, Akıllar şasa geldi, Leylek uçar havada, Evlenmeyi düşlerken, Gözü yaşlı bülbülüm, Bekârlık başa geldi. Beni bekler yuvada. Ekinim var biçemedim, Nurşah, manileri yazar, Dar köprüden geçemedim, Gönlüne kurmuş bir pazar, Karşı yakadan gelen var, Dolaşır Dünyayı gezer, Biri yârim seçemedim. Maniler içinde mani. Sarı çizme giyelim, Şakla şukla kavurma, Bizim dama girelim, Edebin topla kaynana, Eğer annen sorarsa Oğlun fıstık getirmiş, Tay boşanmış deyelim. Sensiz yedik kaynana. Ayakkabım var benim, Manileri maniler, Ayağıma dar benim, Hani nerde faniler, Mahalleden yar sevdim, Yari yardan ayırır, Fidan boylum yar benim. Yar bilmeyen caniler. (2003 Eskişehir) 3.5.2. Âşık Nurşah’ın Derlediği Mâniler Ayakkabım toz attı, Uzun kavak boy vermez, Subay bana göz attı, Boy verse de dal vermez, Atma Subay gözünü, Kızılbörüklü kızları, Annem balkondan baktı. Dalga geçer söz vermez. Uzun kavuk bu muydu? Köbrü altı iskele Dibindeki su muydu? Verin yare teskere A benim nazlı yarim Benden selam söyleyin Son cevabın bu muydu? Orta boylu askere. 707 Cam cama eklenir mi? Merdiven basak basak Cam dibi beklenir mi? Yukarı çıkmak yasak A benim nazlı yarim Ankara'dan tel geldi Dört sene beklenir mi? Oğlanlara kız yasak. Ak yemiş kara yemiş Beyaz giyme üşürsün Dalların yere eğmiş Yarim ne düşünürsün, Damat namaz kılarken Sen Allah'a yalvar da Gelin tavuğu yemiş Beni sana düşürsün. (Derleme Yeri: Kızılcabörük. Derleme tarihi: 1982)291 Manilerin hepsi 7’li hece vezni ile yazılmıştır. Kafiye düzeni aaxa şeklindedir. Aşağıdaki maniler Âşık Nurşah tarafından Zeynetiye Uysal’dan derlenmiştir. 291 Kaleye kalbur astım, Entarisi cim sarı, Kara ceketli dostum, Var gir ordan el yarı, Ne dedim de darıldın, Sen bana yar olaman, Benden umudu kestin. Yüzüme gülme barı. Entarisi filizli, Cevizim kile kile, Kim bilir kalbimizi, Ölçerim sile sile, Hafif bir rüzgâr esti, Yar kapıdan girince, Ayırdı ikimizi. Bayıldım güle güle. Kara çorap örmezler, Merdivenin alt yanı, Ördüğümü geymezler, Dibinde olur dükyanı, Şu şehirin içinde, Tıraş olmuş gidiyor, Sevdiğime vermezler. Sevdiğinin akranı. Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 77)’de de yer almaktadır. 708 SONUÇ Âşıklık geleneği ve âşık tarzı şiir söyleme geleneği sözlü kültür ortamlarında doğduğu günden bugüne kadar değişerek ve gelişerek devam etmiştir. Teknolojik gelişmelerin sürmesi ve yeni icra ortamlarının ortaya çıkması geleneğin nesilden nesle aktarımını daha kolay hâle getirmiştir. Âşık şiirinde geleneksel konuların yanında farklı konuların da işlenmesi şiirlere önemli değerler katmıştır. Kökeni XVI. yüzyıla dayandırılan ve âşıklık geleneği Türkiye’de belli başlı şehirlerde önemli bir yere sahiptir. Eskişehir XX. yüzyılda da gelenekteki önemli temsilcilerin olduğu illerden biridir. Bu yüzyılda da Âşık Pervani, Âşık Sarıcakız, Âşık Telli Suna, Âşık Sefili, Âşık Nurşah gibi önemli âşıklar yetişmiştir. Bu âşıklar, katıldıkları ortamlarda sazları ve sözleriyle kendilerini kabul ettirmişlerdir. Araştırma konusu olarak seçilen, hayatı ve eserleri kayıt altına alınarak âşıklık geleneği içindeki yeri sorgulanan Âşık Nurşah da XX. yüzyılın önemli âşıklarındandır. Araştırmadaki amaç, gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan Nurşah’ı tanımak, eserlerinin unutulup gitmesini engelleyerek onun âşıklık geleneğindeki hak ettiği yeri bulmasına yardımcı olmak ve bir kültürel mirasın gelecek nesillere kalmasını sağlamaktır. Âşık Nurşah’ın daha önce yayımlanmış olan “Kara Sevda Türküsü (1989)”, “Âşık Nurşah (1991)”, “Sazıyla, Sözüyle, Müziğiyle ve Ödülleriyle Âşık Nurşah (1998)” adlı eserleri bulunmaktadır. Bu eserleri kapsayan şiirler ve aşığın henüz yayımlanmamış olan bizzat kendisinden derlenen şiirler ile Âşık Nurşah merkez alınarak bu çalışma meydana getirilmiştir. Bu çalışma sırasında; hayatı, sanatı ve şiirleri üzerine araştırma yapmak ve Âşık Nurşah’ın gelenek içindeki yeri hakkında bilgi edinebilmek adına kendisiyle Eskişehir’deki evinde bizzat görüşülmüş, teze faydalı olabilecek bilgiler kayıt altına alınmıştır. Âşık Nurşah âşıklık geleneğinde önemli bir yere sahip olan bade içme (rüya görme) ile âşık olma evresine geçmiştir. Âşık önce rüyasında çeşmeden su içerek sonrasında ise rüyasında Dede’nin şiir elini vermesiyle âşık olma evresini yaşamıştır. Âşığın saz çalmaya başlaması da rüya sonucunda olmuştur. Rüyasında tekbir ile sazın verildiğini belirtmiştir. Gördüğü rüyaların ardından saza ilgisinin artmasıyla katıldığı kursta “Âşık Nurşah” mahlasını alarak gelenekte yerini almıştır. 709 Âşık Nurşah şiir söyleme serüvenine çok küçük yaşlarda başlamış kendisini geliştirerek devam etmiştir. Şiirlerini meydana getirirken yaşadıklarından ve çevresinden etkilenmiş ve bu duygularını şiirlerine yansıtmıştır. Âşığın incelenen şiirlerinin konularını ferdî ve toplumsal konular ile dinî- tasavvufi konular oluşturmaktadır. Dinî ve millî duygularının yüksek oluşu, Yunus Emre’nin hayat görüşüne ve sanat anlayışına olan bağlılığı şiirlerinde ön plana çıkmıştır. Çevresinde gelişen olaylara duyarsız kalmayan âşık, gündemle ilgili fikirlerini, duygularını ve eleştirilerini şiirlerinde işlemiştir. Âşık Nurşah sevdiklerine olan bağını, onlara duyduğu özlemi sık sık dile getirmiş yer yer de onlar için sitemli sözler kullanmıştır. Özellikle “ayrılık, gurbet, sitem ve sezeniş” gibi konular Nurşah’ın ferdî konulu şiirlerinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Âşık yaşı gereği birçok tecrübe edinmiştir. Edindiği tecrübeleri şiirleri aracılığıyla paylaşıp nasihatlerde bulunmayı, insanları iyiye ve güzele sevk etmeyi kendisine adeta görev bilmiştir. Eserleriyle topluma yön vermeye çalışmış, insanları eğlendirmek, hoşça vakit geçirmelerini sağlamanın yanında topluma ışık tutan bir ayna konumunda olmuştur. Çalışmada, Âşık Nurşah’a ait olduğu tespit edilen 518 şiir şekil, konu, yapı ve tür bakımından incelenmiştir. Âşık Nurşah’ın şiirleri açık ve anlaşılır anlamlara sahiptir. Şiirleri yedili, sekizli, on birli, on dörtlü ve on altılı hece ölçüsüyle yazılmıştır. Âşık, şiirlerinde mısralarındaki hece sayılarında ve ayaklarda uyum sağlamıştır. Âşık Nurşah, âşıklık geleneği içinde yetişmiş bir âşıktır. Mahlasını âşık Sefili’den almıştır. Ustası ve çırağı olmasa da katıldığı özel programlarda, festivallerde, âşık bayramlarında karşılaştığı ve manevî ustaları olarak gördüğü âşıklardan geleneğe dair bilgiler alarak kendisini yetiştirmiştir. Âşık, gerek çevresinde gerekse de gelenek içinde kadın olmanın zorluklarını yaşamış olsa da yine de vazgeçmemiş ve kendini kabullendirmeyi başarmıştır. Âşık Nurşah’ın incelenen beş yüz on sekiz şiirinde en fazla tam kâfiyeyi kullandığı görülmüştür. Âşığın şiirleri aşırı sanat kaygası taşımamaktadır. Şiirlerinde redifler de yer veren âşık edebî sanatlarda en fazla mübalağa ve benzetme gibi edebî sanat unsurlarını kullanmıştır. Âşığın şiirlerinin özelliklerinden biri de zengin bir kişi kadrosuna sahip olmasıdır. Şiirler incelenirken rastlanan “Reyhani, Şenlik, Taşlıova, Âşık Veysel, 710 Karacaoğlan, Köroğlu, Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Zülali, Dadaloğlu, Ruhsati, Nasrettin Hoca, Leyla- Mecnun, Tahir- Zühre” gibi kişiler şiirlerinde anılmıştır. Âşık Nurşah, âşık edebiyatının geleneksel konularından olan aşk, özlem, doğa, ölüm ve toplumsal konular gibi konulara şiirlerinde yer vermiştir. Âşığın vatan, millet ve bayrak temalı şiirleri de mevcuttur. Nurşah’ın şiirlerinde dini- tasavvufî edebiyatın etkilerini de görmek mümkündür. Şiirleri âşığın dini- tasavvufî edebiyatta da yetkin yetkin bir âşık olduğunu göstermektedir. Nurşah âşık olduğu yıllarda (gençlik döneminde) şiirlerinin konusunu en çok eşine olan aşkı, hasreti, sitemi olduğu tespit edilmiştir. Şiirlerinde eşine olan sevgisini dile getirmiş, onu övmüş, zaman zaman da sitem dolu sözlerle ona seslenmiştir. Öte yandan sevdiğine olan özlemini, ondan uzak kalmanın acısını ifade ettiği şiirleri aşk şiirlerinin büyük bir bölümünü oluşturmuştur. İncelediğimiz şiirlerden hareketle denilebilir ki Nurşah, eşine duyduğu sevgiyi ve evliliğine sadık olduğunu şiirlerinde sıkça dile getirmiştir. Âşık Nurşah daha sonraları beşerî hissedilen aşkın yanında aynı zamanda aşkı tasavvufî mahiyette arz etmiştir. Nurşah’ın bu çalışma için derlenen şiirleri tema yönünden de incelenmiştir. Şiirlerinde temalar halk şiirinde çokça karşımıza çıkan aşk, gurbet, özlem, ayrılık, tabiat güzellikleri vb.dir. Nurşah’ın eşinden ayrı düştüğü zamanlarda eşine duyduğu yoğun özlemi şiirlerine yansımıştır. Nurşah’ın geçmişe özellikle de çocukluk dönemine olan özlemi şiirlerinde açıkça görülmüştür. Âşık, yaşı ilerledikçe dinîtasavvufî lirizmle dile getirdiği duygularına, geçmiş hayatında edindiği tecrübelerinden yola çıkarak verdiği nasihatlere, ahlâkî ve toplumsal konulara yönelmiştir. Âşık olup çeşitli sebeplerle gurbete çıkan Nurşah, o döneme ait sıla özlemini, gurbetlik ve yalnızlık duygusunu şiirlerinde konu olarak çokça işlediği görülmüştür. Âşık Nurşah, dostluk, kardeşlik, dayanışma ve insan sevgisine önem vermiş, topluma da bu yönde nasihatlerde bulunduğu şiirler kaleme almıştır. Nurşah, şiirlerinde açıkça yahut dolaylı olarak insanlara nasihatlerde bulunmuş, doğruluk, dürüstlük, birlik ve beraberlik, saygı ve sosyal konuları işleyen nasihatleri şiirlerinde dile getirmiştir. İnsanları eğitime, vatan ve bayrak sevgisine, millî değerlere saygıya yönlendirdiği görülmüştür. Kazanmış olduğu değer 711 yargılarından ve tecrübelerinden yola çıkarak insanlara neyi yapmaları neyi yapmamaları gerektiğini şiirleriyle öğütlemiş olduğu tespit edilmiştir. Nurşah, çevresine eleştirel bir gözle bakmış, şiirlerinde toplumun bozukluklarını ve aksaklıklarını dile getirmiştir. Kendisine kazandırılan birtakım millî ve manevî değerlere sahip olan âşık, bu değerlere ters düşen durumları, olayları ve bireyleri şiirlerinde dile almış, kimi zaman ustalıkla hicvetmiş kimi zaman da nasihatlerde bulunarak doğru yola sevk etmeye çalışmıştır. Doğduğu Çardak Köyü, Mihalıççık ilçesi ve Eskişehir’i şiirlerinde içten ve güzel duygularla tasvir ettiği şiirlerinin dışında gezip gördüğü pek çok il için de şiirler kaleme almıştır. Âşık Nurşah, doğanın ve doğal güzelliklerin aşığı olduğunu belli eden bir âşıktır. Farklı coğrafyaları görme fırsatı bulan âşık, çeşitli yurt içi seyahatlerinde gördükleri yerleri doğal güzellikleriyle, tarihî değerleriyle ve kültürüyle beraber şiirlerinde işlemiştir. Âşığın Ballıhisar, Sarıcakaya, Mihalıççık, Gürleyik, Çardak, Sekiören, Üçbaşlı, Odunpazarı Çankaya Mahallesi gibi Eskişehir merkezi, ilçeleri ve köylerini tasvir ettiği şiirlerinin yanı sıra, Mersin- Silifke, Giresun- Şebinkarahisar, İzmir, İstanbul, Kastamonu, Antalya, Kütahya, İznik, Bartın, Malatya, Ankara, Isparta gibi Türkiye’nin birçok ilini tasvir ettiği ve övgü dolu sözlerinin yer aldığı şiirleri yoğun ilgi görmüştür. Âşık Nurşah’ın şiirlerinde dağ, toprak, gül, ağaç gibi kavramlara ve tabiat unsurlarına sıkça rastlanmıştır. Nurşah, şiirlerinde doğayı, tabiat güzelliklerini coşkulu ve samimi bir dille aktarmış, sevgi ve saygıyla anmış, gördüğü, duyduğu güzellikleri şiirlerinde sıralamıştır. Âşık Nurşah’ın şiirleri muhteva yönünden incelendiğinde, tespit edilen temalardan biri de “ölüm” temasıdır. Âşığın incelenen şiirlerinde ölüm gerçeğine teslimiyetçi bir yönden yaklaştığı belirlenmiştir. Âşık aynı zamanda yaşamının bunalımlı ve üzüntülü dönemlerinde çaresizliğe düştüğünü hissettiğinde ölümü şiirlerinde işlemiştir. Âşık, yaşanmış gerçek olaylar ve ölümler karşısında duyduğu hislerini samimi bir dille şiirlerinde ifade ettiği görülmüştür. Âşık Nurşah irticalen şiir söyleme kabiliyetine sahip bir âşıktır. Şiirlerinin şekil ve tür özelliklerine dair bilgilere hâkimdir. Âşık Nurşah, ilk dönem şiirleri ağırlıkta olmak üzere dönem dönem daha önce yazdığı şiirleri üzerinde değişiklikler yapmıştır. 712 Derlenen şiirlerin başlıkları genellikle şiirinin son mısralarından alınan uzun sayılabilecek başlıklardan oluşmuştur. Bunların yanı sıra şiirlerinde geçen kelime veya kelime grubu da şiirlerinde başlık olarak görülmüştür. Âşık ile görüşme sırasında kişisel arşivinde şiirleri âşığın el yazısıyla ya da daktilo ve bilgisayar ile yazılmış sayfalar halinde bulunmuştur. Âşık el yazısıyla yazdığı şiirlerinin türlü kopyalarını da saklamıştır. Aynı şiir birkaç farklı şekilde (kendi el yazısı, daktilo yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görülmüştür. Âşık Nurşah, daha önce de bahsedildiği üzere, ortaokul eğitimi dışında bir eğitim görmemiştir. Buna karşılık kendisini iyi yetiştirmiş ileri görüşlü bir kişiliğe sahiptir. Âşık, Eskişehir’in merkezlerinden birinde oturmanın sağladığı imkânlardan faydalanarak çeşitli kurslara ve kütüphanelere gitmiştir. Buralardan âşıklık ve âşıklık geleneği hakkında öğrendiği bilgileri şiirlerine uyguladığı gözlemlenmiştir. Âşıklık geleneğinde az sayıdaki kadın âşıklardan biri olan Nurşah, Türkiye’nin farklı illerindeki festivallere, âşık bayramlarına ve çeşitli programlara katılarak çağının âşıklarıyla meydanlarda karşılaşmış ve başarılı olmuştur. Gidip gezdiği yerlerin coğrafi ve kültürel özelliklerini, orada geçirdiği zamanları bazen anında şiirlerine işlemiş bazen de şiirlerini aklında tutarak sonradan yazıya geçirmiştir. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerinin sonunda her zaman mahlasını kullandığı görülmüştür. Âşık neredeyse her şiirinin sonuna şiirini yazdığı tarihi atmıştır. Ayrıca âşık şiirleri hakkında önemli gördüğü notlarını, örneğin şiirinin hangi yayında yer aldığını, şiirle hangi yarışmaya katıldığını vb. durumları bir iki cümle ile şiirlerinin sonunda anlatmıştır. Âşığın, şiirlerinin çoğunu ezbere bildiği görülmüştür. Âşığın bu çalışmada yer alan şiirlerinin vezin sayısının kontrolünü parmak hesabıyla yaptığı gözlemlenmiştir. Nurşah’ın dili İstanbul Türkçesidir. Yöresel kelimelere derlenen şiirlerinde fazla rastlanmamıştır. Nurşah hayatının küçük bir kısmını doğduğu köy olan Çardak’ta geçirmiş, uzun yıllar ise Eskişehir’in merkez yerlerinde kalmıştır. Halkın içinde yaşayan âşığımızın şiirlerinde son derece sade, açık bir dil kullanmıştır. 713 Âşıklık geleneklerinin önemli aşamalarından biri de âşık karşılaşmalarıdır. Gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan biri olan Âşık Nurşah da bulunduğu ve gitti yerlerdeki kadın ve erkek âşıklarla atışmış, kimi zaman üstün gelmiştir. Nurşah, devrinin âşıklarından Âşık Şeref Taşlıova, Şavşatlı Âşık Kara, Âşık Yusuf, Âşık Reyhani, Âşık Ummani, Âşık Yanguni, Âşık Hayrani, Âşık Erdem gibi âşıklarla karşılaşmaları vardır. Çeşitli etkinliklerde, bayramlarda, festivallerde diğer âşıklarla bir araya gelen Nurşah, âşıklar ile iletişimi sürdürmüş, onlarla şiirlerinin de içinde olduğu yazışmalar yapmıştır. Âşık Nurşah’a gönderilen ve Nurşah’ın yazdığı pek çok mektup tarzı şiiri derlenmiştir. Âşık Nurşah sert bir mizaca sahip değildir. Karşılaştığı durumlar ve olaylar onu etkilese de kötü söz kullanmaktan kaçınmıştır. Derlenen şiirlerinde sevdiğine sitem dolu sözlerle beddua ettiği yalnızca iki adet şiiri tespit edilmiştir. Sözlü ve yazılı kültür ortamlarında sanatını yaşatan âşık, teknolojinin gelişmesiyle dönemde kasetini çıkartan âşıklar arasında da yerini almıştır. Dönemin şartları altında katıldığı televizyon ve radyo programlarının, belgesel filmlerinin internet ortamında kayıtlı halde bulunması ona daha geniş kitlelere ulaşma imkânını sağlamıştır. Yurt içinde ve yurt dışında katıldığı etkinlikler ve verdiği konserler önemli bir dinleyici kitlesi oluşturmuştur. Bugüne kadar Âşık Nurşah’ın ve şiirlerinin yer aldığı pek çok dergi, gazete ve kitap bölümleri olmuştur. Fakat Âşık Nurşah’ın hayatı ve eserleri hakkında makale ve tez bölümleri olsa da âşık hakkında detaylıca hazırlanan bir çalışma olmamıştır. Âşık Nurşah, katıldığı çok sayıda yerel ve ulusal etkinlik (festival, yarışma, konser vb) çerçevesinde aldığı ulusal ve uluslararası ödülleriyle hem yerel hemde ulusal bir şöhrete sahip olmuştur. Âşık Nurşah’ın kendisiyle yapılan görüşmelerde çalışmaya dâhil edilen şiirlerinin dışında yayınlanmamış çok sayıda şiirinin vardır ve âşık şiir yazmaya devam etmektedir. Toplumun her kesiminde yaşayan insanların duygu ve düşüncelerini şiirleri aracılıyla dünyaya duyuran Âşık Nurşah’ın sanat anlayışı ve âşıklık geleneğindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Gelenekte sayıları oldukça az olan kadın âşıklarıdan Âşık Nurşah üzerine bu çalışma, âşık hakkında ileride yapılacak olan daha kapsamlı çalışmalara kaynaklık edecektir. 714 KAYNAKLAR 1. Yazılı Kaynaklar Aça, M. (ed.). (2019). Türk Halk Edebiyatı, Nobel Yayıncılık, Ankara. Akalın, Ş. (2009). Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara Alay, O. (2011). “Yusuf ve Züleyha Hikâyesinin Epizot Tahlili ve Motif Yapısı”, Folklor Edebiyat, C.17, S.68, ss167. Albayrak, N. (2007). Ozan, TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 34, TDV Yayınları, İstanbul, s.18. Artun, E. (2004). Türk Halk Edebiyatına Giriş, Kitabevi, İstanbul. Aslan, E. (2010). Türk Halk Edebiyatı, Mega Akademi, Ankara. Aslan, E. (2018). Türk Halk Edebiyatı, Pegem Akademi, Ankara. Banarlı, S. N. (1998). Resimli Türk Edebiyat Tarihi, M.E. Basımevi, İstanbul. Başgöz, İ. (1968). İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, Ararat Yayınevi, İstanbul. Bekki, S. (2008). “Anadolu Sahası Halk Şiirinde Kafiye: Tespitler ve Öneriler,” Millî Folklor, S78, ss55-67. Büyük, K. (ed.). (2008). Eskişehir Profili, Şehir Kitapları, Eskişehir. Çobanoğlu, Ö. (2007). Âşık Tarzı Edebiyatı Geleneği ve İstanbul, 3F Yayınevi, İstanbul. Dilçin, C. (1999). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara Üniversitesi, Ankara. Dilçin, Ç. (2013). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dili Kurumu Yayınları, Ankara. Dizdaroğlu, H. (1968). “Türk Halk Şiirinde Türler”, Türk Dili Özel Sayısı, s19, Ankara Durbilmez, B. (2020). Âşık Edebiyatında Şiir Sanatı Hasreti’den Örneklerle, Akçağ Yayınları, Ankara. Elçin, Ş. (1993). Türk Edebiyatında Tabiat, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara. Elçin, Ş. (2019). Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara. Ergun, M. (1997). “Koşuk ve Takmak Terimleri Üzerine”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri I, s,225-230, Kültür Bakanlığı, Ankara 715 Gökpınarlı, A. (2009). Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul. Günay, U. (2018). Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Akçağ Yayınları, Ankara. Güzel, A. Torun, A. (2003), Türk Halk Edebiyatının El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara. Güzel, A. Torun, A. (2008), Türk Halk Edebiyatının El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara. Güzel, A. (2015), Dinî Tasavvufî Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara. Kabaklı, A. (2002), Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul. Kaya, D. (1991), “Sivas’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsati” Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, s.156. Kaya, D. (2000), “Âşık Edebiyatında Yedekli Şiir Şekilleri”, Uluslararası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı, Mersin. Kaya, D. (2003), Âşık Edebiyatına Giriş, Kitabevi, İstanbul. Kaya, D. (2010), Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara. Kaya, D. (2014), Türk Dünyası Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Kavramları ve Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara. Kaya, D. (2019), Türk Dünyası Anonim Halk Şiiri, Akçağ Yayınları, Ankara. Kocakaplan, İ. (1998), Açıklamalı Edebî Sanatlar, Damla Yayınevi, İstanbul. Koç, A. (Ed.). (2014). Eskişehir'in Somut Olmayan Kültürel Mirası. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayınları No: 238, Eskişehir. Koylu, Z. Birgün, M. (2015). Eski Bir Şehrin Hikayesi, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, Eskişehir. Köprülü, F. (2016), Türk Edebiyatı Tarihi, Alfa Tarih Yayınları, İstanbul. Mazıoğlu, H. (1982), “Eski Türk Edebiyatı”, Türk Ansiklopedisi, c.XXXII, ss81-134. Ankara. 716 Ong, W.J. (2018), Sözlü ve Yazılı Kültür Sözün Teknolojileşmesi, Metis Yayınları, İstanbul. Oğuz, M. Ö. (2001), Halk Şiirinde Tür, Şekil ve Makam, Akçağ Yayınları, Ankara. Özarslan, M. (2001), Erzurum Âşıklık Geleneği, Akçağ Yayınları, Ankara. Özkaynar, Ö. (2014). Kırşehir Yöresi Âşıklık Geleneği ve Kırşehirli Âşık Didari. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri. Öztuna, Y. (2000). Büyük Türk Ansiklopedisi. Başkanlık Basımevi, Ankara. Sakaoğlu, S. (1998), “Türk Saz Şiiri”, Türk Dili/ Türk Şiiri Özel Sayısı III, s.445-450, Ocak- Haziran. Sakaoğlu, S. (2013), Nasreddin Hoca Üzerine Yazılar, Kömen Yayınları, Konya. Sarar, İ. A. (1985), “Eskişehir’de Yetişen Bilinmeyen Halk Şairlerimiz”, II. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri, s. 309-324, 7-9 Mayıs, Yunus Emre Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, Eskişehir. Uludağ, S. (2001), “Menzil”, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Kabalcı Yayınevi: İstanbul, s.241. Uludağ, S. (2007). Erenler, TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 11, TDV Yayınları, İstanbul, s.294. 2. Elektronik Kaynaklar URL-1: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/fotograf/asikliga_baslama.pdf, 09 Nisan 2021. URL-2: Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Coğrafya Yapısı (ktb.gov.tr),16 Mart 2022. URL-3: Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Coğrafya Yapısı (ktb.gov.tr),16 Mart 2022. URL-4: Mihalıççık- Vikipedi, Mihalıççık - Vikipedi (wikipedia.org), 07 Eylül 2021. URL 5: Mihalıççık Kaymakamlığı, http://www.mihaliccik.gov.tr/, 07.Eylül .2021. URL-6: Harita, https://www.haritatr.com/cardak-koyu-haritasi-m46bd, 07 Eylül 2021. URL-7: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/fotograf/asikliga_baslama.pdf, 08.Eylül 2021. 717 URL-8: Âşık Mûsikisi- Türk İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ asik-musikisi, 18 Ekim 2021. URL-9: TRT Müzik YouTube Kanalı, (https://www.youtube.com/watch? v=AWBy0QH-Z3E) 24 Aralık 2021. URL-10: Kanal 26 YouTube Kanalı, AŞIK NURŞAH&Kanal26&&2641bayram YouTube, 24 Aralık 2021. URL-11: Kadın Âşıklar YouTube Kanalı, (Aşık Nurşah Bacı - Sabahın Seher Vaktinde [ Kadın Aşıklar © 2010 Kalan Müzik ] - YouTube, 24 Aralık 2021 URL-12: İlhas Haber Ajansı, (Eskişehirli Aşık, Manileriyle Rusya-Ukrayna Savaşına Karşı Çıktı - YouTube, 24 Aralık 2021. URL-13: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/halk_siirinde_bicim_ve_tur.pdf, Erişim Tarihi: 02 Aralık 2021. URL-14: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/ halk_siirinde_bicim_ve_tur.pdf, 02 Aralık 2021. 718 EKLER EK -1: ÂŞIK NURŞAH’IN FOTOĞRAFLARI 1.1. Âşık Nurşah (Durşen Mert) (Âşık Nurşah’ın arşivinden, izniyle alınmıştır.) (Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) (Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 719 (Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 1.2.Âşık Nurşah’ın Sanatçı Kimlik Kartları (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 720 1.3.Âşık Nurşah’ın Katıldığı Program Afişleri (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 721 (ÂşıkNurşah’ın arşivinden alınmıştır.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıltır.) 1.4.Âşık Nurşah’ın Belgeleri (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 722 1.5.Âşık Nurşah’ın Gazete Haberleri (Gazeteler Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.) 723 1.6.Âşık Nurşah’ın Şiirleri (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır. El yazısıyla yazdığı şiiridir.) (Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır. El yazısıyla yazdığı şiiridir.) 724 EK- 2: ŞİİRLERİN ALFABETİK LİSTESİ ŞİİRİN ADI ŞİİR NU KONULARINA GÖRE TASNİFİ SAYFA NU 1985 ANTALYA 33 Yakınlarına Sitem 178 1954'TE DÜNYAYA GELDİM 237 Kendine Güzelleme 393 25 YAŞINDAKİ KARDEŞİM METİN AYDIN'IN ARDINDAN SÖYLEDİĞİM AĞITIM 328 Ağıt 500 A DİLBER 414 Bireysel Taşlama 575 ADI BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR'DE 437 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 599 ADIYAMAN 192 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 324 AĞACIM 176 Pastoral Şiirleri 305 AĞLAR 345 Üzüntü/Eseflenme 515 AĞLAR GEZERİM 145 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 274 AĞLAYAMAM 380 Üzüntü/Eseflenme 546 AĞLIYOR 382 Üzüntü/Eseflenme 547 AĞLIYOR 476 Savaşlarla İlgili Şiirleri 637 AĞLIYORUM 370 Üzüntü/Eseflenme 538 AĞUSTOS'UM ZAFER BAYRAMIM 273 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 437 AH MANSUR AH! 222 Tanıdıklara Güzelleme 377 AKLIM 93 Nasihat Şiirleri 230 AL BAYRAK 294 Türk Güzelleme Milletine 462 ÂLEMLER YUNUS’U 467 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 627 ALLAH ALLAH ALLAH HU 151 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 279 725 ALLAH'IM 156 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 283 ANA YOLUM, MİLLİ DUYGUM 285 Türk Güzelleme 451 ANACIĞIM 363 Üzüntü/Eseflenme 532 ANAM 377 Üzüntü/Eseflenme 543 ANAM ÖPSEM ELİNİ 77 Yakınlarına Özlem 213 ANAM SENİ 233 Tanıdıklara Güzelleme 388 ANAMI İSTERİM ANAM 220 Tanıdıklara Güzelleme 375 ANAYIM BEN ANAYIM BEN BEN BİR ANA 247 Kendine Güzelleme 404 ANMAYAN YUNUS 440 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 603 ANNE İLE EVLAT 364 Üzüntü/Eseflenme 533 ANNE OĞLU İÇİN SÖYLÜYOR 104 Nasihat Şiirleri 239 ANNEME MEKTUP 74 Yakınlarına Özlem 211 ANTALYA 191 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 323 ARAYA 139 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 269 ASKERİM 289 Türk Güzelleme 456 ÂŞIĞIM 411 Bireysel Taşlama 573 ÂŞIK DERİM 153 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 281 ÂŞIK NURŞAH BACI'DAN ŞAİR DOSTLARA 250 Âşıklığa ve Güzelleme 408 ÂŞIK VEYSEL'E AĞIT 327 Ağıt 499 ÂŞIKLAR BABASI FOLKLOR DÜNYASI 234 Tanıdıklara Güzelleme 390 ATA'MIZ 310 Atatürk’e Güzelleme 484 ATA'MIZ OLMASA NE OLURDUK BİZ 306 Atatürk’e Güzelleme 480 ATAMIZI ANIYORUZ 304 Atatürk’e Güzelleme 498 Milletine Milletine Âşıklara 726 ATATÜRK 308 Atatürk’e Güzelleme 482 AYRILIK 137 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 268 BABACIĞIM 232 Tanıdıklara Güzelleme 388 BABACIĞIM 351 Üzüntü/Eseflenme 522 BAK 135 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 266 BAKIŞLARIN YAKTI YAR 13 Beşerî Aşk 162 BAKIŞLARIN YAKTI YÂR 38 Yakınlarına Sitem 182 BAKSAM 108 Nasihat Şiirleri 243 BALLIHİSAR KÖYÜNDE 216 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 371 BANA 31 Yakınlarına Sitem 177 BARIŞ DÜNYAM YUNUS EMRE’M 418 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 578 BAŞIN SAĞ OLSUN TÜRKİYE’M 331 Ağıt 504 BAŞKA BAŞKA 344 Üzüntü/Eseflenme 515 BATTALGAZİ 197 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 333 BAYRAĞIMIN DOĞUŞU 297 Türk Güzelleme Milletine 466 BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA 277 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 441 BE DÜNYA 59 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem 199 BEKLEDİKÇE HASRET DÜŞER CANIMA 69 Yakınlarına Özlem 206 BEKLEME 376 Üzüntü/Eseflenme 542 BEN BİR KÜÇÜK ÇOCUĞUM 236 Kendine Güzelleme 392 BEN BİR TOPRAĞIM 54 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem BEN DE GEZERİM DÜNYAYI 128 Ayrılık, Gurbet Şiirleri ve ve 195 261 727 BEN SENİ 50 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve BENİ 369 Üzüntü/Eseflenme 537 BENİM 339 Üzüntü/Eseflenme 510 BENİM ANAM 324 Ağıt 497 BENİM DERDİM ELİNKİNE BENZEMEZ 374 Üzüntü/Eseflenme 541 BİLİYORUM 333 Üzüntü/Eseflenme 506 BİLİYORUM DÖNMEYECEK BİR DAHA 365 Üzüntü/Eseflenme 534 BİLMEK LAZIM 62 Geçen Zamandan Çağdan Şikâyet BİLMEM Kİ 334 Üzüntü/Eseflenme 507 BİN DOKUZ YÜZ DOKSAN BİRDE 268 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 429 BİR AHIM VAR 341 Üzüntü/Eseflenme 512 BİR DERT İÇİRDİN 366 Üzüntü/Eseflenme 535 BİR DİVANE AŞIK DÜŞTÜM YOLLARA 242 Kendine Güzelleme 399 BİR GÜN 89 Nasihat Şiirleri 226 BİR GÜNDE YAZARLAR MEZAR TAŞINA 319 Ölüm Şiirleri 493 BİR GÜNÜDE UÇAN KUŞUM 353 Üzüntü/Eseflenme 524 BİRİ DAMLA BİRİ ÇAĞLAR, 218 Tanıdıklara Güzelleme 372 BİRİCİK OĞLUM MURAT'IM 26 Yakınlarına Sitem 173 BİRİSİ AYRILIK BİRİSİ GURBET 141 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 271 BİRLİK OLMASI GÜZELDİR 119 Dilek/Umut Şiirleri 253 BİZE GÜZEL KASTAMONU 189 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 320 BİZİM KUŞAK BİZİM KUŞAK 94 Nasihat Şiirleri 230 BİZİM YUNUS 432 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 594 ve 192 201 728 BİZİM YUNUS'TUR 439 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 602 BİZLER İÇİN ÇALIŞANLARDAN BIRISI DE ONLAR 260 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 420 BOĞAZİÇİ 190 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 322 BOSNA HERSEK 475 Savaşlarla İlgili Şiirleri 635 BOŞ 386 Üzüntü/Eseflenme 551 BOŞ 92 Nasihat Şiirleri 229 BOŞ DÜNYA 47 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem BU ÇAĞDA BU ÂŞIK 405 Topluma Taşlama BU DÜNYA FANİ 56 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem BU DÜNYA YARİM 416 Bireysel Taşlama BU NASIL? 63 Geçen Zamandan Çağdan Şikâyet BU OKULDA OKUMUŞTUM 79 Geçmişe Özlem 215 BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR 265 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 426 BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR 270 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 433 BUGÜN SEYİTGAZİ'NİN KURTULUŞU 272 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 435 BULSA 332 Üzüntü/Eseflenme 505 BÜYÜK HİKMETTİR 210 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 356 CAHİL DERİM 395 Topluma Taşlama 558 CAN ATATÜRK 303 Atatürk’e Güzelleme 477 ve 190 567 ve 197 576 ve 201 729 CAN OKULUM 187 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 318 CANANIM 68 Yakınlarına Özlem 206 CANDIR BU 396 Topluma Taşlama 559 CANIM ANNEM ZEYNETİYE'YE 219 Tanıdıklara Güzelleme 373 CANLAR 116 Nasihat Şiirleri 248 CUMHURİYET ATATÜRK 307 Atatürk’e Güzelleme 481 CUMHURİYETİM 278 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 442 CÜMLEM ADINA GEL 105 Nasihat Şiirleri 240 ÇANAKKALE’ MİZ 302 Türk Güzelleme ÇARŞAMBADAN PERŞEMBEYE 346 Üzüntü/Eseflenme 517 ÇEVREMİZLE DOST OLALIM 175 Pastoral Şiirleri 303 ÇİCEĞİM 15 Beşerî Aşk 164 ÇİÇEĞİM 179 Pastoral Şiirleri 309 ÇİRKİN İLE GÜZEL 413 Bireysel Taşlama 574 ÇOK ÖZLEMİŞİM 70 Yakınlarına Özlem 207 ÇOK YİĞİTLERİN CAN DİYARI YURDUM 291 Türk Güzelleme Milletine 458 DADALOĞLU 253 Âşıklığa ve Güzelleme Âşıklara 412 DEĞİLMİŞ 164 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 291 DELİ GÖNÜL 6 Beşerî Aşk 156 DELİ GÖNÜL 97 Nasihat Şiirleri 233 DELİ GÖNÜL 129 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 261 DER NURŞAH GÖZLERDE YUNUS’U 466 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 626 DERDİM 343 Üzüntü/Eseflenme 514 Milletine 474 730 DİLERİM 490 Beddua 655 DİNLE OĞUL 102 Nasihat Şiirleri 237 DİNLEN DURUNSAZI BENDEN 43 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem DİVANE 4 Beşerî Aşk 154 DİYARBAKIR DİYE DİYE 30 Yakınlarına Sitem 176 DOĞDUĞUM YER MİHALIÇÇIK 200 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 337 DOKTOR KADRİYE SARIÇAM 228 Tanıdıklara Güzelleme 383 DOST 428 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 589 DOST ELİM VEREM KARDEŞE 471 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 631 DOSTLARIM 113 Nasihat Şiirleri 246 DOSTLUK 409 Dostluğa Taşlama 570 DOSTLUK 410 Dostluğa Taşlama 571 DÖN GAYRI 66 Yakınlarına Özlem 203 DÖNDÜM 16 Beşerî Aşk 165 DUALARIM TORUNDAN TORUNLARA 120 Dilek/Umut Şiirleri 254 DUR 394 Üzüntü/Eseflenme 557 DÜNYA 45 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem DÜNYA BİR DERS 88 Nasihat Şiirleri 225 DÜNYA BÜYÜK İMTİHANDAN GEÇİYOR 485 Covid-19 İle İlgili Şiirler 649 DÜNYA DENEN BİR CAN DERDİ 342 Üzüntü/Eseflenme 512 DÜNYA İMTİHAN DÜNYASIDIR 60 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 199 DÜNYA NİYE BÖYLE MEVLAM 40 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 184 DÜNYA YUNUS EMRE SEVGİ YILI 464 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 624 ve ve 187 188 731 DÜNYA 48 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 191 DÜNYADA TEKSİN BAYRAĞIM 292 Türk Güzelleme Milletine 460 DÜNYAMIZDA GİZLİ VİRÜS YAŞAMI 483 Covid-19 İle İlgili Şiirler 647 DÜNYANIN MERKEZİ 184 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 315 DÜŞMÜŞÜM 138 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 269 DÜŞÜN YAVRUM BİR KERE 99 Nasihat Şiirleri 234 DÜŞÜNDÜK MÜ BİR KERECİK ÖLÜMÜ 323 Ölüm Şiirleri 496 ECELİM 322 Ölüm Şiirleri 495 EĞİTİMDEN KUŞAĞA 91 Nasihat Şiirleri 228 ELHAMDÜLİLLAH 155 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 282 ELİME BİR SAZ BIRAKTI 44 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem 187 ELİNE KALDIK 402 Topluma Taşlama 564 EMRE İLE ERDEM KARDEŞ 217 Tanıdıklara Güzelleme 372 ESKİŞEHİR 193 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 325 ESKİŞEHİR FESTİVALLER DİYARI 271 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 434 ESKİŞEHİR KÜLTÜR MÜDÜRÜ DÜNDAR TOKGÖZ’E 259 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 419 ESKİŞEHİR YUNUS'TAN SELAM BARTIN'A 206 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 348 EŞİM İÇİN 34 Yakınlarına Sitem 179 EŞİME GİDEN MEKTUP 78 Yakınlarına Özlem 214 EŞİMİN DÖNÜŞÜ 5 Beşerî Aşk 155 EŞİMLE EL ELE GEÇEN GÜNLERİM 9 Beşerî Aşk 159 EVDEN ÇIKMA ÇIKMA KARDEŞ 482 Covid-19 İle İlgili Şiirler 645 ve 732 EVİM 186 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 317 EVİMDEKİ DİLDE YUNUS 429 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 590 EVİMİN ERKEĞİ SENİ GÖRMEK İSTİYORUM 1 Beşerî Aşk 150 EY CİHAN 474 Savaşlarla İlgili Şiirleri 634 EY DÜNYA 41 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem EY KAHRAMAN ATATÜRK'ÜM 309 Atatürk’e Güzelleme 483 EY YUNUS 449 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 610 EY YUNUS EMRE’M 470 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 629 FANİ DÜNYA 406 Paraya Taşlama 568 FELEK 55 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem FELEK 401 Topluma Taşlama 563 FIRAT 381 Üzüntü/Eseflenme 547 FİLİSTİN'E ZULMÜ VEREN UTANSIN 477 Savaşlarla İlgili Şiirleri 608 GEL ANAM 150 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 278 GEL BARIŞ 478 Savaşlarla İlgili Şiirleri 639 GEL DAVAYA DÜŞME KARDEŞ 90 Nasihat Şiirleri 227 GEL DESEN DE GELEMEM YUNUS 354 Üzüntü/Eseflenme 525 GEL DİYOR 144 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 273 GEL EŞİM MEHMET GEL 385 Üzüntü/Eseflenme 550 GEL OĞUL 101 Nasihat Şiirleri 236 GEL ÖMRÜMÜ 131 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 263 GEL YAVRUM 109 Nasihat Şiirleri 244 GELDE ŞU KİTABI OKU 296 Türk Güzelleme ve ve Milletine 184 196 465 733 GELDİM YUNUS EMRE'M GELDİM BEN SANA 450 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 610 GELİN 267 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 428 GENÇLİĞİMİN EFENDİSİ 301 Türk Güzelleme 473 GENÇLİK 61 Geçen Zamandan Çağdan Şikâyet ve 200 GENÇLİK 65 Geçen Zamandan Çağdan Şikâyet ve 203 GİDERİM 134 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 266 GÖNÜL 383 Üzüntü/Eseflenme 548 GÖNÜL 412 Bireysel Taşlama 573 GÖNÜLDEN GÖNÜLE 452 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 612 GÖR ATATÜRK’ÜM 311 Atatürk’e Güzelleme 485 GÖR SEVDİĞİM 3 Beşerî Aşk 153 GÖREN SEVER SENİ İZNİK 203 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 342 GÖRMEZ OLAYDIM YÜZÜNÜ 23 Yakınlarına Sitem 170 GÖTÜRÜR 435 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 598 GURBET 127 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 260 GURBETLİK 132 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 264 GÜL GÜLCÜM GÜL GÜL SİLİFKE 182 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 312 GÜLMEK YAKIŞMAZ 375 Üzüntü/Eseflenme 542 GÜLNAZIM GÜLYAZIM 379 Üzüntü/Eseflenme 545 GÜNDEN GÜNE 67 Yakınlarına Özlem 204 GÜZEL 11 Beşerî Aşk 160 Milletine 734 GÜZEL 196 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 330 GÜZEL ANKARA’M 213 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 359 GÜZELİM 37 Yakınlarına Sitem 182 HAK MUHAMMED AŞK YOLUNA 165 Peygamber Sevgisi 292 HAK'TAN EMİR 387 Üzüntü/Eseflenme 551 HALEN DOLAŞIRIM 246 Kendine Güzelleme 402 HALİMİZİ BİR TEK ALLAH GÖRÜR 161 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 288 HALK OZANLARININ SESİ 248 Âşıklığa ve Güzelleme 405 HANGİ BİRİN SAYAYIM 472 Gündemle İlgili Şiirleri 631 HANIM ELİ 284 Türk Güzelleme 450 HATIRLA 373 Üzüntü/Eseflenme 540 HAYATINI GÖRDÜM (ANAM) 81 Geçmişe Özlem 217 HAZRET-İ MUHAMMET'İYE METHİYE 166 Peygamber Sevgisi 293 HER İNSAN 321 Ölüm Şiirleri 495 HOCAM İSA KAYACAN 225 Tanıdıklara Güzelleme 381 HOŞ GELDİN 1992 121 Dilek/Umut Şiirleri 255 HOŞ GELDİN YENİ YIL ESKİYE VEDA 276 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 441 HOŞ GELDİNİZ, GÜLE GÜLE 266 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 427 HOŞGÖRÜDE BULDUM 163 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 290 HUZUR BAHÇESİ 160 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 287 HUZURLU SOFRANIN AŞI 86 Nasihat Şiirleri 223 Âşıklara Milletine 735 ISPARTA 215 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 369 İBRET AL 115 Nasihat Şiirleri 248 İBRETİN YUNUS 445 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 607 İÇİNDEN GELMİŞ 112 Nasihat Şiirleri 246 İL İL YUNUS 423 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 584 İL MÜFTÜLÜĞÜ KUR-AN ZİYAFETİ 174 Dinî Günler 302 İLİM NEDİR? 87 Nasihat Şiirleri 224 İMTİHAN 111 Nasihat Şiirleri 225 İNANÇ 85 Nasihat Şiirleri 222 İNSAN GÖNÜL İLE YAŞAR DÜNYADA 96 Nasihat Şiirleri 232 İNSAN NERDE ZAMAN NEYİ GÖSTERİR 378 Üzüntü/Eseflenme 544 İNSANLIĞI SEVELİM 83 Nasihat Şiirleri 219 İNSANOĞLU 398 Topluma Taşlama 560 İNSANOĞLU ÇALIŞIRSAN 95 Nasihat Şiirleri 231 İNŞALLAH 117 Dilek/Umut Şiirleri 251 İSTANBUL'DA BİR SİRKECİ 188 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 319 İŞTE BÖYLE 42 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 185 İŞTE BÖYLE YUNUS'UM 444 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 606 İYİDİR 110 Nasihat Şiirleri 245 İZCİLERİM 258 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 418 İZMİR'İM 183 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 314 KABİR İMİŞ 316 Ölüm Şiirleri 491 736 KADINA ŞİDDET YAKIŞMAZ 480 Kadına Şiddet İle İlgili Şiirler 642 KADININ TOPLUMDA YERİ 362 Üzüntü/Eseflenme 531 KADINLARIN 282 Türk Güzelleme 447 KALDI 53 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem KALEM 238 Kendine Güzelleme 394 KALEM YAZMAZ HALİMİ 19 Beşerî Aşk 167 KALMADI (GALMADI) 335 Üzüntü/Eseflenme 508 KÂR ETMEZ 361 Üzüntü/Eseflenme 531 KARA SEVDA 325 Ağıt 498 KARA SEVDA ÇÖLLERİ 20 Beşerî Aşk 168 KARA ZAMANIN SEVGİSİ 348 Üzüntü/Eseflenme 520 KARACAOĞLAN 254 Âşıklığa ve Güzelleme Âşıklara 413 KARACAOĞLAN 255 Âşıklığa ve Güzelleme Âşıklara 414 KARADENİZ EREĞLİSİ AĞITI 330 Ağıt 503 KARADENİZ'E 205 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 345 KARLI DAĞLAR 133 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 265 KEKLİK KOKAR DAĞLARI 202 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 341 KENDİ KENDİME BİR SORU 356 Üzüntü/Eseflenme 527 KENDİMDEN BİR ARZUHAL 239 Kendine Güzelleme 395 KENDİME BİR MEZAR KAZDIM 349 Üzüntü/Eseflenme 520 KENDİNDE 107 Nasihat Şiirleri 242 KERVANIM GİDİYOR 18 Beşerî Aşk 167 KIBRIS'IM 208 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 354 Milletine ve 194 737 KIBRIS'IM 209 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 355 KITAN YUNUS 422 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 583 KIZIM ALDIN GİDEN BENDEN 326 Ağıt 499 KİM NE BİLİR KİMİN DERDİN 340 Üzüntü/Eseflenme 511 KİMSİN NESİN EY SEVGİLİ 10 Beşerî Aşk 160 KOCA ATLAR 491 Koçaklama 656 KOCA YUNUS 461 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 621 KOCA YUNUS'UM 448 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 609 KÖYÜM 180 Pastoral Şiirleri 310 KÖYÜM ÇARDAK 181 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 311 51 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 193 KÜLTÜR SARAYINDA SARAY 201 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 338 KÜLTÜRÜMÜZ 280 Türk Güzelleme Milletine 444 KÜTAHYA'M 194 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 327 LALE MATBAASININ MAVİ BONCUĞU 231 Tanıdıklara Güzelleme 387 MALATYA'M 207 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 350 MALAZGİRT 299 Türk Güzelleme Milletine 471 MEDET 427 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 588 300 Türk Güzelleme 472 8 Beşerî Aşk KURTAR MEVLAM SEVDADAN MEHMEDCİĞİM ER'İM TÜRKÜM MEHMED'İM NURŞAH'I MEHMEDİM ŞU ASKERİM Milletine 158 738 229 Tanıdıklara Güzelleme 384 MEHMET’İM 39 Yakınlarına Sitem 183 MEHMETÇİK 290 Türk Güzelleme 457 MENFAATSE SEVGİN DÜNYA 46 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem MERTLİK 492 Koçaklama MEVLANA’M 167 Mevlâna Şiirleri Hakkındaki 294 MEVLANA’M 168 Mevlâna Şiirleri Hakkındaki 295 MEVLANA’M 169 Mevlâna Şiirleri Hakkındaki 296 MEVLANA’M 171 Mevlâna Şiirleri Hakkındaki 298 MEVLANAM (YÜCE YARIM NEYLEYİ?) 170 Mevlâna Şiirleri Hakkındaki 297 MEZAR TAŞIM 313 Ölüm Şiirleri 489 MİHALIÇÇIK 198 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 334 MİTSUKO KOJİMA GÖNÜLLER CANI 235 Tanıdıklara Güzelleme 391 MURAT’IMIN SÜNNETİ 264 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 425 MÜSLÜMANLIK KILDAN İNCE 157 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 284 NASIL FİGAN BÖYLE BİLMEM 399 Topluma Taşlama 561 NASIL KÜSMÜŞ 315 Ölüm Şiirleri 490 NAZAR DEĞDİ TÜRKİYE'ME 473 Gündemle İlgili Şiirleri 633 NE ARARSIN 312 Ölüm Şiirleri 488 NE ÂŞIĞIM NE ŞAİR NE OZAN 391 Üzüntü/Eseflenme 555 NE İŞTİR 389 Üzüntü/Eseflenme 553 MEHMET, AYNUR, TANSU'MUZ BINNUR, MURAT, Milletine ve 189 656 739 NE OLUR SONUMUZ BÖYLE BİLMEM 404 Topluma Taşlama 566 NEDEN? 336 Üzüntü/Eseflenme 508 NERDESİN 367 Üzüntü/Eseflenme 536 NEREDEYİM 123 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 256 NEYDİ AH NEYDİ O GÜNLER ESKİŞEHİR 82 Geçmişe Özlem 218 NURŞAH 240 Kendine Güzelleme 397 NURŞAH 244 Kendine Güzelleme 401 NURŞAH DER 486 Covid-19 İle İlgili Şiirler 651 NURŞAH DERSİN ALDI 241 Kendine Güzelleme 399 NURŞAH’IN KALEMİNDE 226 Tanıdıklara Güzelleme 381 NURŞAH'IN GÖZYAŞI 347 Üzüntü/Eseflenme 518 OĞLUM 103 Nasihat Şiirleri 238 OĞLUM 221 Tanıdıklara Güzelleme 376 OLACAĞINA BAK 358 Üzüntü/Eseflenme 528 OLDUK 403 Topluma Taşlama 565 OLDUN 350 Üzüntü/Eseflenme 521 OLDUN YUNUS'UM 454 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 614 OLMAYINCA 388 Üzüntü/Eseflenme 552 OLMAZ 146 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 275 OLMAZ SABAHLAR 359 Üzüntü/Eseflenme 529 ON BİR AYIN BİR SULTANI 173 Dinî Günler 301 ON İKİ YAŞIMDAN OTUZ BEŞ YILA 17 Beşerî Aşk 166 ORMAN, İNSAN VE ÜLKE 114 Nasihat Şiirleri 247 OY 384 Üzüntü/Eseflenme 549 OY ANAM 371 Üzüntü/Eseflenme 539 OY ANAM OY 52 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem ve 194 740 ÖĞRETMENİM 261 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 421 ÖLEN KONUŞUR MU? 320 Ölüm Şiirleri 494 ÖLMEDEN KAVUŞMAK 35 Yakınlarına Sitem 180 ÖLÜM TAŞI 317 Ölüm Şiirleri 492 ÖLÜMSÜZ DÜŞÜ 257 Âşıklığa ve Güzelleme ÖZENMEDİM ŞÖHRETE 245 Kendine Güzelleme 401 ÖZLEMİN 71 Yakınlarına Özlem 208 PEŞİNDEN ŞU KENDİMİ ALAMADIM 36 Yakınlarına Sitem 181 PİR'İM YUNUS 436 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 598 POLİSİM 262 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 422 PROF. FATMA AHSEN TURAN HOCAM 224 Tanıdıklara Güzelleme 379 RAB'BİM SANA ÂŞIK OLDUM 152 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 280 RÜYAMDA GÖRDÜM 298 Türk Güzelleme Milletine 470 SABIR BERESİ 159 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 286 "SAĞLIĞIMIZA SAĞLIK KATANLARIMIZ DOKTORLARIMIZIN HAKKI VERİLMEZ 263 Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme 424 SAĞLIKLI OLUN ÇOCUKLAR 84 Nasihat Şiirleri 220 SAKIN 407 Dostluğa Taşlama 569 SARICAKAYA 214 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 368 SARIKÖY'DE BİZİM YUNUS 434 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 596 SAZIMLA BEN 243 Kendine Güzelleme 400 SEBEP 408 Dostluğa Taşlama Âşıklara 416 741 SEKİÖREN BİZİM KÖYÜN 199 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 335 SEKİÖREN MEŞHUR BAŞI TÜRLÜ YEMEK ÇEKER AŞI 195 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 329 SELAM OLSUN 227 Tanıdıklara Güzelleme 382 SEN 100 Nasihat Şiirleri 235 SEN İSTEDİN 29 Yakınlarına Sitem 175 441 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 604 SEN YUNUS'UM 425 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 586 SEN YUNUS'UM 459 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 618 SENİ GÖRÜYORUM BAKTIĞIM ZAMAN 154 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 281 SENİ GÖRÜYORUM SEN VARSIN YUNUS 465 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 625 SENİ GÜZEL SÖYLER BANA 424 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 585 SENİ KAYIP ETTİM SENİ 337 Üzüntü/Eseflenme 509 SENİ YUNUS 419 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 579 SENİN İÇİN 14 Beşerî Aşk 163 SENİN OLSUN 28 Yakınlarına Sitem 175 SENİN TÜRKÜN KÖYÜM BENİM 185 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 315 SEV TÜRKİYEM SEV OZANIN 249 Âşıklığa ve Güzelleme 407 SEVDA ÇİÇEKLERİ 76 Yakınlarına Özlem SEVDİĞİM 58 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem SEVDİĞİM SEN GÜLÜM 32 Yakınlarına Sitem 178 SEVGİ ÇAĞRISI 98 Nasihat Şiirleri 233 SEN SAYFAMIZ YAPRAK GÖNÜLLERDE SON Âşıklara 212 ve 198 742 SEVGİ TRENİ 451 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 611 SEVGİ YUNUS'TUR 460 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 619 SEVGİLİM 12 Beşerî Aşk 161 SEVGİMİZ YUNUS 455 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 614 SEVGİNİN İZİNDE YUNUS 433 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 595 SEVGİYİ 488 Dua 653 SEYRANİ 162 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 289 SEYRANİ 252 Âşıklığa ve Güzelleme 411 SIRPLILAR ELİNDE EY BOSNA HERSEK 479 Savaşlarla İlgili Şiirleri 641 SİLİFKE 204 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 345 SİZLERSİNİZ ÇOCUKLARIM 287 Türk Güzelleme 453 SON BİR GÜN 27 Yakınlarına Sitem 174 SON GÜN 22 Yakınlarına Sitem 169 SON YOLCULUK 318 Ölüm Şiirleri 492 SORDUM 469 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 628 SORMAYIN DAĞLAR 368 Üzüntü/Eseflenme 536 SÖYLE 57 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem SUÇ MU KADIN ÂŞIK OLDUM? 400 Topluma Taşlama 562 SUSMAYIN KONUŞUN 142 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 272 ŞEHİD MEHMED 329 Ağıt 502 ŞİMDİ 392 Üzüntü/Eseflenme 556 ŞİRİN GİBİ 393 Üzüntü/Eseflenme 557 Âşıklara Milletine ve 197 743 ŞOL YUNUS'UM 420 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 580 ŞÖHRETLER ŞEHRİ ŞEBİNKARAHİSAR 212 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 358 ŞU DÜNYADA 397 Topluma Taşlama 560 ŞÜPHE 357 Üzüntü/Eseflenme 528 TANIDIM BEN SENİ YUNUS 431 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 592 TASAVVUF DEDİLER AŞKIMA BENDE 158 Allah Sevgisi ve İlahi Aşk 285 TECRÜBE 148 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 277 TEL TEL OLMUŞ 230 Tanıdıklara Güzelleme 386 TOPRAĞIM 178 Pastoral Şiirleri 308 TOPRAK SEVDASI 177 Pastoral Şiirleri 306 TRT DEN BİZLERE GÜNAYDIN TÜRKİYE PROGRAMINA 274 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 439 TÜRK ADIMIZ YAŞAYACAK 286 Türk Güzelleme Milletine 452 TÜRK KADINI 281 Türk Güzelleme Milletine 446 TÜRKİYE'MİN ÇOCUKLARI 288 Türk Güzelleme Milletine 455 TÜRKİYEMİN UÇAN KUŞU GÖKLERDE 295 Türk Güzelleme Milletine 463 TÜRK'ÜM 293 Türk Güzelleme Milletine 461 TÜRK'ÜN KIZI TÜRK'ÜN SESİ 283 Türk Güzelleme Milletine 448 TÜRK'ÜN OĞLU TÜRK'ÜN SESİ 279 Türk Güzelleme Milletine 443 ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜM 305 Atatürk’e Güzelleme 479 UMUTLAR 73 Yakınlarına Özlem 210 744 UMUTLAR 122 Dilek/Umut Şiirleri 255 UNUT 125 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 258 ÜÇ AYLARININ UMMANI SEFA GELDİN RAMAZANIM 172 Dinî Günler 298 VAR YUNUS 456 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 615 VAY BE NURŞAH VAY 390 Üzüntü/Eseflenme 553 VAY DÜNYA VAY 49 Kadere, Feleğe Dünyaya Sitem VEFASIZ 415 Bireysel Taşlama 575 VEFASIZ 489 Beddua 654 VELİNİMETİMİZ 269 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 430 VEYSEL BABAYA BİR METHİYEM 223 Tanıdıklara Güzelleme 378 VİRANE 251 Âşıklığa ve Güzelleme Âşıklara 411 VİRÜS 482 Covid-19 İle İlgili Şiirler 645 YANAN BENİM YAKAN NERDE? 24 Yakınlarına Sitem 171 YAR 143 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 273 YAR 338 Üzüntü/Eseflenme 510 YÂR 352 Üzüntü/Eseflenme 523 YÂR BENİ GURBETTEN GURBETE 147 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 276 YAR ELİNDE 140 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 270 YAR SEN DİYE 124 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 257 YARÂB (UMREDEN) 487 Dua 652 YARALI 136 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 267 YARANI 130 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 262 YARİM 2 Beşerî Aşk 152 YARİM 7 Beşerî Aşk 157 ve 192 745 YAŞARIM 355 Üzüntü/Eseflenme 526 YAVRUM 72 Yakınlarına Özlem 209 YAVRUM 106 Nasihat Şiirleri 241 YEDİ YAŞIMDA 360 Üzüntü/Eseflenme 530 YEDİ YILLIK BİR YUVA 25 Yakınlarına Sitem 172 YENİ EVDEN BİR HİKÂYE 211 Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme 357 YIL 1991 275 Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme 439 YIL AY HAFTA YAKIN IRAK 314 Ölüm Şiirleri 489 YILLAR YILI 64 Geçen Zamandan Çağdan Şikâyet YILLAR YILI BEN AYRILIK ÇEKERİM 149 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 277 YILLARIM 372 Üzüntü/Eseflenme 539 YOKTUR 126 Ayrılık, Gurbet Şiirleri 259 YOL YUNUS YOLU 417 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 577 80 Geçmişe Özlem 216 YUNUS ÇAĞIRIR 462 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 621 YUNUS DER 447 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 608 YUNUS DİYE 430 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 591 YUNUS DOST 463 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 622 YUNUS EMRE 453 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 613 YUNUS EMRE'M 426 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 587 YORGUN ARGIN BAKIŞLARDA BOYLAMIŞ DİZLERİM YOL ve 202 746 YUNUS EŞİĞİNDEN 468 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 628 YUNUS İLİNDEN 442 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 604 YUNUS SÖYLER 421 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 582 YUNUS YAZILI 446 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 607 YUNUSTAN BİR ANA ÇAĞRI 118 Dilek/Umut Şiirleri 252 YUNUS'TAN YOL SERANİ'YE 256 Âşıklığa ve Güzelleme Âşıklara 415 YUNUS'UM 438 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 600 YUNUS'UM 457 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 616 YÜCE MEVLA BİLİR SEVEN KULUNU 75 Yakınlarına Özlem 212 ZAMAN AŞKINA 443 Yunus Emre ile İlgili Şiirleri 605 747 ÖZGEÇMİŞ Adı ve Soyadı: Tuğçe COŞKUN Lisans Eğitimi: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yüksek Lisans Tez Başlığı: Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi-Derleme-Tasnif) Yüksek Lisans Tez Danışmanı: Doç. Dr. Aslı BÜYÜKOKUTAN TÖRET Ulusal Bilimsel Toplantılarda Sunulan ve Bildiri Kitaplarında Basılan Bildiriler: Coşkun, T. (2021). Âşık Nurşah’ın Şeref Taşlıova ile Mektuplarındaki Şiirlerinin Değerlendirilmesi, Üçüncü Uluslarası Toplum ve Kültür Araştırmaları Sempozyumu Tam Metin Bildirileri. 1-3 Ekim 2021. 748