Uploaded by common.user17244

Âşık Nurşah'ın Hayatı ve Eserleri: Monografi-Derleme-Tasnif

ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN
HAYATI VE ESERLERİ
(MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF)
Tuğçe COŞKUN
Yüksek Lisans Tezi
Eskişehir, 2022
ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI VE ESERLERİ
(MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF)
Tuğçe COŞKUN
T.C.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı
Türk Halk Bilimi Bilim Dalı
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Eskişehir, 2022
T.C.
ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜTÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Tuğçe COŞKUN tarafından hazırlanan “Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve
Eserleri (Monografi-Derleme-Tasnif)” başlıklı bu çalışma 06.06.2022 tarihinde
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim ve
Öğretim Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarında yapılan savunma sınavı
sonucunda başarılı bulunarak, jürimiz tarafından Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı/Türk Dili Bilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul
edilmiştir.
Başkan Doç. Dr. Erdal ADAY
Üye Doç. Dr. Aslı BÜYÜKOKUTAN TÖRET
(Danışman)
Üye
Prof. Dr. Kürşat ÖNCÜL
ONAY
…/…/2022
Doç. Dr. Oytun MEÇİK
Enstitü Müdürü
7
...../…../2022
ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANNAMESİ
Bu tezin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği
Yönergesi hükümlerine göre hazırlandığını; bana ait, özgün bir çalışma olduğunu;
çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu aşamalarında bilimsel
etik ilke ve kurallara uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilen tüm veri
ve bilgiler için kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; bu
çalışmanın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından kullanılan bilimsel intihal
tespit programıyla taranmasını kabul ettiğimi ve hiçbir şekilde intihal içermediğini
beyan ederim. Yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması halinde ortaya
çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm.
Tuğçe COŞKUN
8
ÖZ
ESKİŞEHİRLİ ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI VE ESERLERİ
(MONOGRAFİ-DERLEME-TASNİF)
COŞKUN, Tuğçe
Yüksek Lisans- 2022
Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
Türk Halk Bilimi Bilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Aslı Büyükokutan Töret
Âşıklar ait oldukları toplumun sadece saz ve söz sanatçıları değildir. Âşık; temsilcisi
olduğu milletin dilini, tarihini ve kültürünü ayakta tutar. Böylece geleneğin
sürekliliğini sağlayan üretici ve aktarıcı olma niteliği de kazanır. Yüzyıllar boyu
devam eden âşıklık geleneğinin kökeni, oluşumu ve âşık ile eserleri tarihin tozlu
sayfalarına karışmadan önce araştırılması önem arz eder.
Eskişehir’de sürdürülen âşıklık geleneği ve âşık edebiyatı önemli örneklere sahiptir.
Eskişehir’deki âşıklık geleneği hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde, bölgede
yaşamış ve yaşamakta olan âşıklar hakkında çalışmaların olduğu görülmektedir. Bu
yöreyi temsil eden değerli isimlerden biri de Âşık Nurşah’tır. Âşığın çok sayıda yazılı
ve basılı eseri mevcuttur. Eserleri Eskişehir tarihine ışık tutmakta ve bölge halkının
dilini, yaşam biçimlerini, geleneklerini, bakış açılarını anlamaya yardım etmektedir.
Çalışmanın amacı; bugün hayatta olan Âşık Nurşah’ın monografisini kurgulamak,
Nurşah’a ait şiirlerin tespitini ve tasnifini yapmaktır. Böylece söz konusu kadın âşık,
âşığın eserleri ve âşıklık geleneği kuşaktan kuşağa aktarılacaktır.
Bu bağlamda, Âşık Nurşah’ın şahsi arşivi çalışma sahası olarak belirlenerek kendisi
ve eserleri hakkındaki çalışmalar taranmıştır. Âşığın hayatı ve eserleri incelenirken
âşıklık geleneği üzerine yazılmış birçok yazılı kaynaktan da faydalanılmıştır. Âşığın
şiirleri tasnif edilirken bu alanda yapılmış benzer çalışmalar dikkate alınmıştır.
Böylece âşığın şiirlerine çok yönlü bir bakış açısı sağlanmıştır.
Koşma türünde çok sayıda eser veren Âşık Nurşah’ın şiirleri yörenin kültürüne ve
yaşayış biçimine tutulan bir ayna vazifesi görmektedir. Âşık Nurşah, teknolojinin
v
etkisi, icra ortamlarının farklılaşması gibi günümüz şartlarına ve gerekliliklerine ayak
uydurarak âşıklık geleneğini günümüzde devam ettirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Eskişehir, âşık, âşıklık geleneği, icra ortamları, Âşık Nurşah.
vi
ABSTRACT
THE LIFE AND WORKS OF MINSTREL NURŞAH from ESKİŞEHİR
(MONOGRAPHY-COLLECTION-CLASSIFICATION)
COŞKUN, Tuğçe
Master Degree -2022
Department of Turkish Language and Literature
Department of Turkish Folklore
Advisor: Asst.Prof. Aslı Büyükokutan Töret
The minstrels, are not merely people that perform art in their society with their
instruments and lyrics. Minstrels keep alive the language, history, and culture of the
nation they represent. Therefore, they have the characteristics of the producer and the
transmitter that ensures the continuity of the tradition. It is of great importance to
research the origin and formation of the minstrel tradition, which has continued for
centuries, before their work are buried into the dusty pages of history.
There are important examples of the minstrel tradition and minstrel literature existing
in Eskisehir. When the studies conducted on the minstrel tradition in Eskisehir are
reviewed, it is seen that there are studies about the minstrels who lived and has
currently been living in the region. One of the important names representing the region
is Minstrel Nursah. She has many written and printed works. Her works shed light on
the history of Eskisehir and help to comprehend the language, lifestyles, traditions,
and mindsets of the people living in the region.
The aim of the study; is to construct the monography of Minstrel Nursah, who is alive
today, and to identify and classify the her poems. Hence, the minstrel woman in
question, the works of the minstrel, and the tradition of minstrelsy will be passed from
generation to generation.
Within this context, Minstrel Nursah’s personal archive was determined as the scope
of the study and previous studies about her work were also reviewed. While examining
the life and works of the minstrel, many written sources on the tradition of minstrelsy
have also been used. While the Minstrel’s poems are classified, similar studies
vii
conducted in this field have been taken into consideration. Therefore, a versatile
perspective on the poems of the minstrel was provided.
The poems of Minstrel Nursah, who gave many works within the genre of "koşma", a
free-form folk songs, about love or nature, act as a mirror of the culture and lifestyle
of the region. Minstrel Nursah continues the tradition of minstrelsy by keeping up with
today's circumstances and necessities such as the influence of technology and the
differentiation of performance environments.
Keywords: Eskisehir, minstrel, minstrel tradition, performance environments,
Minstrel Nursah.
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZ ................................................................................................................................ v
ABSTRACT .............................................................................................................. vii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... ix
KISALTMALAR ..................................................................................................... xv
ÖN SÖZ.................................................................................................................... xvi
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
1.1. Yöntem ve Teknikler ......................................................................................... 1
1.2. Problem ............................................................................................................. 2
1.3. Amaç ................................................................................................................. 2
1.4. Önem ................................................................................................................. 2
1.5. Varsayım ........................................................................................................... 3
1.6. Sınırlılıklar......................................................................................................... 3
2. ÂŞIK EDEBİYATININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ .............................. 4
2.1. Âşıklık Geleneğinin Eskişehir’deki Temsilcileri .............................................. 8
BİRİNCİ BÖLÜM
1. ÂŞIK NURŞAH HAKKINDA GENEL BİLGİ ................................................. 12
1.1. Doğum Yeri ve Tarihi ..................................................................................... 12
1.2. Ailesi ............................................................................................................... 12
1.3. Öğrenim Hayatı ............................................................................................... 14
1.4. Mesleği ............................................................................................................ 14
1.5. Yaşadığı Yer .................................................................................................... 14
1.6. Hacca Gitmesi ................................................................................................. 15
2. ÂŞIKLIK GELENEĞİNDE GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR VE ÂŞIK
GELENEKLERİ ...................................................................................................... 16
2.1. Âşıklığa Başlaması .......................................................................................... 16
2.2. Mahlas Alması ................................................................................................. 17
2.3. Usta- Çırak İlişkisi........................................................................................... 19
2.4. Bade İçme- Rüya Görme ................................................................................. 20
2.5. Saz Çalmaya Başlaması................................................................................... 21
2.6. Ezgi ile İcra ve Makamlar ............................................................................... 21
2.7. Etkilendiği Âşıklar ve Şairler .......................................................................... 22
ix
2.8. Hayata Bakışı .................................................................................................. 23
2.9. Başka Âşıklardan Söz Etme ............................................................................ 24
2.10. Atışma Yapma ............................................................................................... 27
2.11. Yaşnâme ........................................................................................................ 27
3. ÂŞIK NURŞAH’IN VE ŞİİRLERİNİN YER ALDIĞI KAYNAKLAR ........ 28
3.1. Kitapları ........................................................................................................... 28
3.2. Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller ..................... 30
3.3. Âşık Nurşah’ın Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar ................................... 31
3.4. Kitap Bölümleri ............................................................................................... 31
3.5. Makaleler ve Bildiriler .................................................................................... 34
3.6. Dergiler ............................................................................................................ 36
3.6.1. Gülpınar ................................................................................................ 36
3.6.2. Halk Ozanlarının Sesi........................................................................... 36
3.6.3. Kumru................................................................................................... 36
3.6.4. Gürleyik ................................................................................................ 36
3.6.4. Balkon .................................................................................................. 36
3.7. Hakkında Yapılan Haberler ............................................................................. 36
3.8. Tezler ............................................................................................................... 41
3.9. Âşık Nurşah’ın Eserlerinin Elektronik Kültür Ortamına Aktarımı ................. 42
İKİNCİ BÖLÜM
ŞİİRLERİN İNCELENMESİ
2.1. ŞEKİL YÖNÜNDEN (DIŞ YAPI) İNCELEMESİ ......................................... 44
2.1.1. Nazım Birimi ........................................................................................ 44
2.1.2 Kâfiye Şeması ve Kâfiye Türü .............................................................. 46
2.1.2.1. Kâfiye Şeması .......................................................................... 46
2.1.2.2. Kâfiye Türü .............................................................................. 48
2.1.2.2.1. Ayakların Kâfiyelenişi ................................................ 49
2.1.2.2.2. Dörtlüklerin Kâfiyelenişi ............................................. 57
2.1.3. Ayaklar ................................................................................................. 60
2.1.3.1. Yapılarına Göre Ayaklar .......................................................... 62
2.1.3.1.1. Yineleme Ayak ............................................................ 62
2.1.3.1.2. Yenileme Ayak ............................................................ 68
2.1.3.2. Kolaylık-Zorluklarına Göre Ayaklar ....................................... 72
2.1.3.2.1. Geniş Ayak .................................................................. 72
x
2.1.4. Şiirin Ölçü Sistemi ............................................................................... 81
2.1.4.1. Hece Sayıları ............................................................................ 82
2.1.4.2. Duraklar ................................................................................... 83
2.1.5. Nazım Şekli .......................................................................................... 84
2.2. İÇERİK YÖNÜNDEN (MUHTEVA) İNCELENMESİ ................................. 88
2.2.1. Konu, Tema .......................................................................................... 90
2.2.1.1. Nurşah’ın Şiirlerinde Aşk ........................................................ 91
2.2.1.1.1. Beşerî Aşk ................................................................... 91
2.2.1.2. Nurşah’ın Şiirlerinde Özlem .................................................... 95
2.2.1.3. Nurşah’ın Şiirlerinde Doğa ...................................................... 97
2.2.1.4. Nurşah’ın Şiirlerinde Sosyal Konular .................................... 104
2.2.1.5. Nurşah’ın Şiirlerinde Nasihat ................................................ 109
2.2.1.6.Nurşah’ın Şiirlerinde Dilek ve Umut ...................................... 113
2.2.1.7. Nurşah’ın Şiirlerinde Milli Konular ...................................... 114
2.2.1.8 Nurşah’ın Şiirlerinde Ölüm .................................................... 116
2.2.1.9. Nurşah’ın Şiirlerinde Dinî ve Tasavvufî Unsurlar ................. 121
2.2.2. Dil, Üslup ve Anlatım ........................................................................ 126
2.2.2.1. Doğrudan Anlatım ................................................................. 129
2.2.2.2. Hitapla ve Nasihatle Anlatım ................................................. 131
2.2.2.3. Soru Sorma Yoluyla Anlatım ................................................ 134
2.2.2.4. Tasvir Yoluyla Anlatım ......................................................... 134
2.2.3. Söz Sanatları ....................................................................................... 136
2.2.3.1. Benzetme (Teşbih) ................................................................. 136
2.2.3.2. Teşhis (Kişileştirme) ve İntak (Konuşturma) ........................ 139
2.2.3.3. Telmih (Hatırlatma) ............................................................... 141
2.2.3.4. Mübalağa (Abartma) .............................................................. 145
2.2.3.5. Tezat....................................................................................... 147
2.2.3.6. Tenasüp .................................................................................. 149
2.2.3.7. Tecahül-i Arif ........................................................................ 150
2.2.3.8. Tekrir ..................................................................................... 151
2.2.3.9. İstifham .................................................................................. 151
2.2.3.10. İltifat..................................................................................... 153
2.2.3.11. Kinaye .................................................................................. 154
2.2.3.12. Muamma .............................................................................. 155
xi
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLERİNİN TASNİFİ
3.1. KOŞMA ŞEKLİNİN TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ .................................. 157
3.1.1. Aşk ve Sevda Şiirleri .......................................................................... 157
3.1.1.1. Beşerî Aşk .............................................................................. 157
3.1.2. Sitem ve Şikâyet Şiirleri ..................................................................... 176
3.1.2.1. Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem ..................................... 176
3.1.2.2. Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem ......................................... 191
3.1.2.3. Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet .................................... 207
3.1.3. Özlem Şiirleri ..................................................................................... 211
3.1.3.1. Yakınlarına Özlem ................................................................. 211
3.1.3.2. Geçmişe Özlem ...................................................................... 222
3.1.4. Nasihat Şiirleri.................................................................................... 226
3.1.5. Dilek/Umut Şiirleri ............................................................................. 257
3.1.6. Ayrılık, Gurbet Şiirleri ....................................................................... 262
3.1.7. Dini- Tasavvufi Şiirleri ...................................................................... 284
3.1.7.1. Allah Sevgisi ve İlahi Aşk ..................................................... 284
3.1.7.2. Peygamber Sevgisi ................................................................. 297
3.1.7.3. Mevlâna ile İlgili Şiirleri........................................................ 299
3.1.7.4. Dinî Günler ............................................................................ 304
3.1.8. Pastoral Şiirleri ................................................................................... 308
3.1.9. Övgü/Güzelleme ................................................................................. 315
3.1.9.1. Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme .......................... 316
3.1.9.2. Aile Bireylerine ve Tanıdıklara Güzelleme ........................... 375
3.1.9.3. Kendine Güzelleme................................................................ 395
3.1.9.4. Âşıklığa ve Âşıklara Güzelleme ............................................ 408
3.1.9.5. Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme.................................... 420
3.1.9.6. Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme ......... 427
3.1.9.7. Türk Milletine Güzelleme ...................................................... 445
3.1.9.8. Atatürk’e Güzelleme .............................................................. 479
3.1.10. Ölüm Şiirleri ..................................................................................... 490
3.1.11. Ağıt ................................................................................................... 499
3.1.11.1. Yakınlarına Ağıt .................................................................. 499
3.1.12. Üzüntü/Eseflenme ............................................................................ 507
xii
3.1.13. Taşlamalar ........................................................................................ 559
3.1.13.1 Topluma Taşlama ................................................................. 560
3.1.13.2. Paraya Taşlama .................................................................... 570
3.1.13.3. Dostluğa Taşlama ................................................................ 571
3.1.13.4. Bireysel Taşlama.................................................................. 575
3.1.14. Yunus Emre ile İlgili Şiirleri ............................................................ 579
3.1.15. Gündemle İlgili Şiirleri .................................................................... 632
3.1.15.1. Savaşlarla İlgili Şiirleri ........................................................ 635
3.1.15.2. Kadına Şiddet İle İlgili Şiirler .............................................. 643
3.1.15.3. Covid-19 İle İlgili Şiirler ..................................................... 644
3.1.16. Dua ve Beddua ................................................................................. 653
3.1.16.1. Dua ....................................................................................... 653
3.1.16.2. Beddua ................................................................................. 655
3.1.17. Koçaklamalar ................................................................................... 657
3.2. ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLE HABERLEŞMESİ .......................................... 658
3.2.1. Nurşah’a Gönderilen Şiirler ............................................................... 658
3.2.1.1. Hikmeti’den Nurşah’a............................................................ 658
3.2.1.2. Kozanlı Âşık Ahmet’ten Nurşah’a ........................................ 659
3.2.1.3. Âşık Memet Oktay’dan Nurşah’a .......................................... 660
3.2.1.4. Ulvi Eren’den Nurşah’a ......................................................... 661
3.2.1.5. Âşık Haşimi’den Nurşah’a..................................................... 661
3.2.1.6. Şerife Gündoğdu’dan Nurşah’a ............................................. 661
3.2.1.7. Âşık Şekip Şahadoğru’dan Nurşah’a ..................................... 661
3.2.1.8. Kozanlı Âşık İmami’den Nurşah’a ........................................ 662
3.2.1.9. Âşık Reyhani’den Nurşah’a ................................................... 662
3.2.1.10. Âşık İsmeti’den Nurşah’a .................................................... 663
3.2.1.11. Şeref Taşlıova’dan Nurşah’a ............................................... 664
3.2.1.12. Ulvi Eren’den Nurşah’a ....................................................... 673
3.2.1.13. Suna Gölpek’ten Nurşah’a ................................................... 674
3.2.2. Âşık Nurşah’ın Gönderdiği Şiirler ..................................................... 675
3.2.2.1. Nurşah’tan Ertuğrul Akbal’a ................................................. 675
3.2.2.2. Nurşah’tan Metin Balıbey’e................................................... 675
3.2.2.3. Nurşah’tan Asaf Demirbaş’a ................................................. 676
3.2.2.4. Nurşah’tan Atilla Aytek’e ...................................................... 677
xiii
3.2.2.5. Nurşah’tan Şerife Gündoğdu’ya ............................................ 678
3.2.2.6. Nurşah’tan İlhan Evliyaoğlu’na ............................................. 678
3.2.2.7. Nurşah’tan Erhan Yolaç’a ..................................................... 679
3.2.2.8. Nurşah’tan Şeref Taşlıova’ya ................................................ 679
3.2.2.9. Nurşah’tan Âşık Mevlüt Sarıçayır’a ...................................... 684
3.2.2.10. Nurşah’tan Burhan Ulu’ya ................................................... 685
3.2.2.11. Nurşah’tan Aziz Bolel’e ...................................................... 685
3.2.2.12. Nurşah’tan Yıldız İrengün’e ................................................ 686
3.2.2.13. Nurşah’tan Necdet Evliyagil’e............................................. 687
3.2.2.14. Nurşah’tan Sarıcakız’a ......................................................... 688
3.2.2.15. Nurşah’tan Âşık Suna’ya ..................................................... 689
3.2.2.16. Nurşah’tan Mehmet Yardımcı’ya ........................................ 689
3.2.2.17. Nurşah’tan Âşık Reyhani ve eşi Rabia Hanım’a ................. 690
3.3. ÂŞIK NURŞAH’A YAZILAN ŞİİRLER ..................................................... 691
3.4. ÂŞIKLARLA KARŞILAŞMALAR ............................................................. 696
3.4.1. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Karşılaşması ..................................... 696
3.4.2. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Atışması ........................................... 697
3.4.3. Nedim Uçar ile Âşık Nurşah Atışması ............................................... 698
3.4.4. Şavşatlı Âşık- Âşık Nurşah Atışması ................................................. 700
3.4.5. Âşık Nurşah ile Karslı Yusuf Yıldız’ın Atışması ............................... 701
3.4.6. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması ..................................................... 701
3.4.7. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması ..................................................... 702
3.4.8. Merhaba (Âşık Ummani- Âşık Yanguni-Âşık Nurşah) ..................... 703
3.4.9. Âşık Nurşah İle Halil Karabulut Atışması ......................................... 704
3.4.10. Âşık Nurşah İle Âşık Hayrani Atışması ........................................... 704
3.4.11. Âşık Nurşah İle Âşık Erdem Atışması ............................................. 705
3.5. MÂNİLERİ ................................................................................................... 706
3.5.1. Âşık Nurşah’ın Mânileri..................................................................... 706
3.5.2. Âşık Nurşah’ın Derlediği Mâniler ...................................................... 707
SONUÇ.................................................................................................................... 709
KAYNAKLAR ....................................................................................................... 715
EK -1: ÂŞIK NURŞAH’IN FOTOĞRAFLARI .................................................. 719
EK- 2: ŞİİRLERİN ALFABETİK LİSTESİ ........................................................ 725
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 748
xiv
KISALTMALAR
c./C. :
Cilt
çev. :
Çeviren
s. :
Sayfa
ss. :
Sayfa sayısı
vb. :
Ve Benzeri
vd. :
Ve Diğerleri
xv
ÖN SÖZ
“Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme-Tasnif)”
başlıklı çalışmada Eskişehirli Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği bağlamında hayatı,
sanatı ve eserleri incelenmiştir. Eskişehir Odunpazarı ilçesine bağlı Çankaya
mahallesinde yaşayan Nurşah’ın gerçek adı Durşen Mert’tir.
Âşık Nurşah üzerine yapılan bu çalışma “Giriş” bölümü dışında üç bölümden
oluşmaktadır. “Giriş” bölümünde asıl konuya geçmeden önce çalışmanın yöntem ve
teknikleri, problemi, amacı, önemi, varsayımları ve sınırlılıkları ortaya konularak
çalışmanın dayandığı kuramsal çerçeve belirtilmektedir. Ardından, ana hatlarıyla
“Âşık Edebiyatının Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Âşıklık Kavramı” üzerinde
durulmuştur. Bu bahsi ikinci bir başlık olarak “Eskişehir’de Âşıklık Geleneği” takip
etmektedir. Eskişehir bölgesinin doğal yapısı, tarihçesi ve kültürüne ait bilgiler ile
buradaki âşıklık geleneği temsilcilerinin kimler oldukları, hayatları ve âşıklığa
başlama usulleri kısaca ele alınmaktadır.
Çalışmanın “Birinci Bölümü”nde Âşık Nurşah’ın doğup büyüdüğü yer ve
çevresi, ailesi ile öğrenim hayatı ve yaşamını sürdürdüğü yer hakkında âşıktan alınan
bilgiler doğrultusunda hayatı hakkında genel bir çerçeve oluşturulmuştur. Nurşah’ın
âşıklık geleneğinde geçirdiği aşamalar kendisinden bizzat derlenen bilgiler “âşıklığa
başlaması”, “mahlas alması”, “usta-çırak ilişkisi”, “bade içme- rüya görme”, “saz
çalmaya başlaması”, “ezgi ile icrası”, “etkilendiği âşıklar ve şairler”, “hayata bakış”,
“başka âşıklardan söz etme”, “atışma yapma”, “yaşnâme” şeklinde maddeler hâlinde
değerlendirilmiştir. Âşığın ve şiirlerinin yer aldığı kaynaklara ve âşık üzerine yapılan
çalışmalara bu bölümde yer verilmiştir.
Tezin “Şiirlerin İncelenmesi” adlı ikinci bölümünde âşığın gelenek içinde
söylediği şiirlerden derlenen yaklaşık altı yüz şiir şekil ve içerik yönünden
incelenmiştir. Bu bölümde şiirler nazım birimi, kâfiye şeması ve kâfiye türü, ölçü
sistemi ve nazım şekli gibi biçime ait konularda incelemelerde bulunulmuştur.
Muhteva yönünden ise şiirler konu ve temalarına göre sınıflandırılmıştır. Âşıktan
derlenen şiirler dil, üslup ve anlatım özellikleri yönünden incelenmiş, şiirlerde
kullanılan söz sanatları tespit edilerek ayrı başlıklar hâlinde sıralanmıştır.
Çalışmanın “Âşık Nurşah’ın Şiirlerinin Tasnifi” başlıklı üçüncü bölümünde
âşıktan derlenen şiirlerde aşk ve sevda şiirleri, sitem ve şikâyet şiirleri, özlem şiirleri,
xvi
nasihat ve umut şiirleri, ayrılık ve gurbet şiirleri, pastoral şiirleri, övgü ve
güzellemeler, ağıtlar, üzüntü ve esef şiirleri, taşlamalar vb. şiirlerin olduğu tespit
edilmiştir. Bu bölümün ikici başlığı “Âşık Nurşah’ın Şiirle Haberleşmesi” adını
taşımaktadır. Başlık altında âşığa mektuplar aracıyla gönderilen şiirlere ve âşığın
gönderdiği şiirlere yer verilmektedir.
Çalışmanın üçüncü bölümünün sonunda Âşık Nurşah’a yazılan şiirler ile âşık
karşılaşmalarında söylenen ve sonrasında yazıya aktarılmış hâlde âşığın arşivinde
bulunan şiirler yer almaktadır. Bu bölümde âşığın kendi manilerine ve derlediği
manilere de yer verilmektedir.
Yukarıda sıralanan bölümlerin ardından “Sonuç” bölümünde elde edilen somut
bulgular değerlendirilmiştir. “Ekler” bölümünde fotoğraflara ve şiirlerin alfabetik
listesine yer verilmektedir.
Bu çalışmanın belirleyicisi olan, çalışmanın her kelimesinde emeği bulunan,
bilgisi ve tecrübesiyle yol gösterip desteğini esirgemeyen sayın hocam Doç. Dr. Aslı
Büyükokutan Töret’e sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım.
Çalışmama kaynaklık eden ve bu süreç boyunca gelenekle ilgili bilgisini,
birikimini ve arşivini benimle paylaşan, evini bana açan Âşık Nurşah ve ailesine
sonsuz teşekkür ederim.
Son olarak eğitim hayatım boyunca her zaman benim yanımda destekçim olan
aileme sabırlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Tuğçe COŞKUN
xvii
GİRİŞ
1.1. Yöntem ve Teknikler
“Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme- Tasnif)”
adlı bu yüksek lisans tezinin hazırlık sürecinde “kaynak tarama, görüşme, gözlem”
tekniklerinden faydalanılmıştır. Bu çalışmanın başlangıcında, daha öncesinde yazılan
kaynaklar taranmış, elde veriler çalışmada kullanılmıştır.
Çalışmada, Âşık Nurşah’ın kişisel arşivinin de bulunduğu evinde yüz yüze
görüşülmüş ve görüşme öncesinde hazırlanan sorulara cevaplar alınmıştır.
Görüşmelerde âşığın arşivinden veri toplama tekniği de kullanılmıştır.
Eskişehir’de yaşayan ve eserleri burada olan Âşık Nurşah’ın kendisine ait
olduğu bilinen şiirleri tespit edilmiştir. 2019 yılı içinde başlayan ve süregelen Covid19 Pandemi döneminde görüşmeler pandemi kuralları kapsamında yüz yüze yapılsa da
bazı sorulara yanıtlar telefon görüşmeleri yoluyla sağlanmış ve bilgi alınmıştır.
Çalışmanın giriş bölümünde kaynak tarama yöntemi ile âşıklık, âşıklık
gelenekleri ve Eskişehir’de âşıklık geleneği üzerine yazılmış ilgili kaynaklar taranarak
yorumlanmıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde, âşığın hayatı hakkında bilgilere yer verilmiştir.
Âşık Nurşah’ın Hayatı başlığını oluşturan bölümün alt başlıkları şöyledir: Âşığın
doğum yeri ve tarihi, ailesi, öğrenim hayatı, mesleği, yaşadığı yer ve hacca gitmesi.
Tez yazma süreci boyunca bu bölümde yer alan ilgili bilgiler Âşık Nurşah (Durşen
Mert) tarafından derlenmiştir. Bilgiler âşığın istediği şekilde sınırlandırılmıştır.
Âşığın, gelenek içerisinde geçirdiği aşamalar ilgili bölümde âşıklığa başlaması,
mahlas alması, usta-çırak ilişkisi, bade içmesi- rüya görmesi, saz çalmaya başlaması,
etkilendiği âşıklar, hayata bakışı, başka âşıklardan söz etmesi, atışma yapması,
yaşnamesi gibi başlıklarla âşığın verdiği bilgilere yer verilmiştir.
Âşık Nurşah’ın Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller,
Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar, Hakkında Yapılan Haberler başlıkları altında
süreç öncesi ve süreç boyunca gerçekleşen durumlar ve olaylar kayıt altına alınarak
tezde kullanılmıştır.
Âşığın beş yüz elli beş adet şiiri incelemeye dâhil edilmiştir. Bu şiirlerin
seçiminde Âşık Nurşah (Durşen Mert) da etkili olmuştur. Hangi şiirlerinin tez
1
çalışmasında yer alıp almaması gerektiği hakkında görüşlerini sunmuş ve kendi de
şiirlerinden hangisinin yer alacağına karar vermiştir. Âşığın şiirlerinin incelendiği
ilgili bölümde şiirlilerinin nazım biriminden, kâfiye şeması ve kâfiye türünden,
dörtlüklerin ve ayakların kâfiyelenişinden, ölçü sisteminden, hece sayılarından,
duraklardan ve nazım şeklinden bahsedilmiştir.
Çalışmanın “İçerik Yönünden (Muhteva) İncelemesi” başlığını taşıyan
bölümünde âşıktan derlenen şiirler konularına göre sınıflandırılmış ve alt başlılar
halinde verilmiştir. Bir sonraki başlıkta âşığın şiirlerinde dil, üslup ve anlatımda şiirler:
Doğrudan Anlatım, Hitapla ve Nasihatle Anlatım, Soru Sorma Yoluyla Anlatım,
Tasvir Yoluyla Anlatım başlıkları altında incelenmiştir.
Âşıktan derlenen şiirlerin tasnifi “Koşma Şeklinin Türüne Göre Tasnifi” alt
başlığı altında sıralanmıştır.
Sonuç bölümünde yukarıdaki tüm aşamalar neticesinde elde edilen somut
bulgular değerlendirilmiştir.
1.2. Problem
Âşık Nurşah, âşıklık geleneğinde yetişen, yaşadığı devir içinde bu geleneği
temsil etmekte olan önemli bir kadın âşıktır. Âşığın çok sayıda şiiri mevcuttur, fakat
şiirleri üzerine yapılan akademik mahiyette yeterli bir çalışma yoktur.
1.3. Amaç
Henüz hayatta olan Âşık Nurşah’ın monografisini kurgulamak ve âşığa ait
şiirlerin tespitini ve tasnifini yapmaktır. Âşığın tarihin tozlu sayfalarında unutulmasını
engellemek ve âşıklık geleneğinin kuşaktan kuşağa aktarımını sağlamaktır. Çalışma
Âşık Nurşah hakkında ileride yapılacak olan çalışmalara ışık tutmayı amaçlamaktadır.
1.4. Önem
Âşık tarzı şiir geleneği, Türk dünyasının ortak miraslarındandır. Geleneğin
icracıları başlangıçta eserlerini sözlü kültür ortamında oluşturmuştur. Daha sonraki
devirlerde geleneğin yazıya aktarılmasıyla âşıklık günümüze kadar devam etmiştir.
Geleneğin temsilcileri olan âşıklar, İslamiyet’in kabulünden önce eski Türk
toplulukları arasında çeşitli vasıflarında yüklendiği kam, şaman, ozan, baksı olarak
adlandırılmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra ozan-baksı geleneği
değişim göstererek yerini âşıklara bırakmıştır.
2
Âşıklık geleneğinin devamını sağlayan ve birer kültür taşıyıcıları olan âşıklara
gereken ilginin gösterilmesi, sözlü gelenekte yaşayan şiirlerin kayıt altına alınması,
var olan eserlerin tasnif edilmesi ve incelenmesi hususundaki çalışmalar geleneğe ışık
tutması ve sürekliliğine katkıda bulunması açısından son derece önemlidir.
1.5. Varsayım
Çalışmada,
Eskişehir’de
ikamet
eden
Âşık
Nurşah’ın
monografisi
kurgulanacak, sanat hayatında geçirdiği evreler sunulacaktır. Âşığın yayınlanmış ve
yayınlanmamış şiirleri gün yüzüne çıkarılacak ve kaybolması engellenecektir.
1.6. Sınırlılıklar
“Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri (Monografi- Derleme- Tasnif)”
adlı yüksek lisans tezinde âşıklık geleneğinin temsilcilerinden olan Âşık Nurşah’ı
merkeze alıp Eskişehir âşıklık geleneğinin genel bir tablosu ortaya konulmuştur.
Âşıklık geleneği üzerine çalışılmış yazılı kaynaklar taranmış, Türkiye geneli
hazırlanmış tez, makale, kitap ve derlemeler incelenmiştir. Kaynak kişi olan Âşık
Nurşah’tan (Durşen Mert) alınan veriler çalışmada işlenmiştir.
Âşıktan derlenen şiirler muhteva, dil ve anlatım bağlamında detaylı bir
incelemeye tâbi tutulmuştur.
Âşık Nurşah ile yüz yüze görüşmeler 17 Mart 2021 tarinde Eskişehir ili
Odunpazarı ilçesi Çankaya mahallesinde bulunan evinde başlamıştır. Âşığın uyku
problemi ve sağlık sorunları dolayısıyla yapılan tüm görüşmeler saat 14:00-18:00
aralığında gerçekleşmiştir. Görüşme saatlerinin yetersiz gelmesi ev ziyaretlerinin
sıklaşmasına sebep olmuştur. Böylece şiirlerin bilgisayar ortamında yazıya
aktarımında, tasnifinde ve incelenmesinde gecikmeler yaşanmıştır.
Âşık Nurşah şiirlerini el yazısıyla yazmaktadır. Yazdığı şiirler üzerinde
düzeltmeler ve karalamalar yaptığı görülmüştür. Bunlar da âşığın şiirlerinin doğru
okunmasını ve şiirlerin doğru aktarımını zorlaştırmıştır.
Âşık Nurşah’ın şiirleri âşığın el yazısıyla A4 sayfalarında, kâğıt parçalarında,
peçete parçaları hâlinde ve defterlerde yer almaktadır. Ayrıca daktilo ve bilgisayar ile
yazılmış sayfalar halinde bununan şiirleri mevcuttur. Âşık el yazısıyla yazdığı
şiirlerinin türlü kopyalarını da saklamıştır. Aynı şiiri birkaç farklı şekilde (kendi el
yazısı, daktilo yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görmek mümkündür.
3
Bu da çalışmaya dâhil edilen şiirlerin seçini zorlaştırmış ve zaman kaybına neden
olmuştur.
2. ÂŞIK EDEBİYATININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ
Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederek yerleşik medeniyet kurmaları
ile yeni bir dini benimsemeleri sanat alanlarında da birtakım değişimleri beraberinde
getirmiştir (Düzgün 2017: 287). Türkistan’ın kendine has bir çalgı eşliğinde icrası
gerçekleşen ozan-baksı geleneği de Anadolu’ya gelerek Anadolu’da yeni şartlarla
birleşerek yerine getirilmeye başlanmıştır (Sakaoğlu 2014: 35). Oğuz Türkleri
arasında “saz şairi” anlamında da kullanılan ozan, bu toplulukta ellinde kopuzuyla
gezer, düğünlerde ve çeşitli ziyafetlerde eski Oğuz destanlarını ve Dede Korkut
hikâyelerini anlatırlardı (Albayrak 2007: 18). Eski Türk ozanlarının kopuzlarıyla
şiirler söyleyip raks etmeleri; aynı sazla dinî mûsikîler, ilahiler icra etme ananesi, Oğuz
Türkleri tarafından, Anadolu ve Balkanlar Türkiye’sine de getirilmiştir (Banarlı 2016:
627). Fuad Köprülü, en eski Türk şairlerinden olan ozanların nüfuzunu ise “Eski Türk
ordularında hükümdarların yanında mutlaka "ozan"lar bulunuyor, onların kopuzlarla
çaldıkları ve okudukları şiirler, bütün bir milletin zevkini okşuyordu. Onlar yalnız yeni
vakalara ve kahramanlık menkibelerine ait şiirler yahut ölülerin vasfında mersiyeler
tanzim etmekle kalmaz, ayrıca "milli Türk destanı"ndan alınmış parçaları da terennüm
ederlerdi.” diye ifade eder. Köprülü, ozanların İslamiyet’in tesirinden sonra büsbütün
silinip ortadan kalkmadıklarını vasıfları azalsa da ellerinde sazlarıyla, yine birer
Müslüman -hatta az çok mutasavvıf- bir halk şairi olarak kaldıklarını belirtir (Köprülü
2016:104-105).
Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonraki dönemlerde
siyasi ve sosyal gelişmeler ile değişimlerden dolayı iki farklı şekildedir. Bunlar; ArapFars geleneklerine dayalı olan ve gelişme sürecinde millileşen divan edebiyatı ve
Türklerin milli edebiyatına bağlı gelişip çeşitlenen Türk halk edebiyatıdır (Artun 2004
:54). Klasik şekli ile XVI. yüzyılda teşekkül eden Âşık Edebiyatı, Türklerin ilk edebî
gelenekleri olan Ozan-Baksı edebiyat geleneğinin değişen zaman, mekân, inanç,
dünya görüşü ve yaşam şeklinin etkisiyle Türk Halk Edebiyatının Anonim ve Tekke
edebiyatları ile birlikte üç kolundan biri olmuştur (Günay 2018: 221-222). XV.
yüzyıldan itibaren “âşık” ve “âşık şiiri” kavramları gelenekteki yerini almaya başlar.
Âşıklık ve âşık tarzı şiir söyleme geleneğini Anadolu sahasında ancak XVI. yüzyıldan
4
günümüze kadar olan değişim evreleri izlenebilme imkânı bulmuştur (Düzgün 2017:
287).
Sözlü kültürde icra edilen âşık tarzı şiirlerin zaman içinde unutulmuş olması
veya değişikliğe uğramış olması nedeniyle ilk örneklerinin ne şekilde tertip edildiğini
tespit etmek oldukça güçtür (Mazıoğlu 1982: 32). Halk Edebiyatı ve Halk Biliminin
önemli kaynaklarından olan Divan ü Lûgat-it Türk, Dede Korkut kitabı, Kutadgu Bilig
ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Âşık Edebiyatı ile ilgili hem çeşitli meselelere
rastlanmakta hem de mukayeseli araştırma yapılabilmesi için yardımcı kaynak
niteliğini taşımaktadırlar (Günay 2018: 17). Çobanoğlu, âşıkların yetiştikleri çevre
olarak 16. yüzyıl sonlarında bir Türk ve Müslüman sosyo-kültürel kurum olan
kahvehaneleri ve tekkeleri işaret eder (Çobanoğlu 2007: 12-13).
Şükrü Elçin, sözlü gelenekte üretilen ve tüketilen saz şiirinin ilk örneklerine
cönk adı verilen defterlerde, bazı âşıkların hafızalarında, divanlarda ve tarihi kayıtlarda
vasıtasıyla sayıca az bilgi edinmemizin sebebini divan edebiyatı mensuplarının saz
şiirini yaratan şairlere düşmanlık beslemeleri, tezkirelerinde onların hayatlarına dair
bilgilere ve eserlerine yer vermemeleri olarak açıklar (Elçin 1992:232). Bu
sebeplerden dolayı XVI. asırdan Karacaoğlan, Kul Mehmet, Hayalî, Kerem Dede gibi
bazı âşıklar hakkında yeterli bilgi mevcut değildir.
Köprülü’ye göre; âşık Anadolu’nun muhtelif yerlerinde halk arasında
kendisinin veya başkasının şiirlerini söyleyen saz şairlerine verilen bir isimdir. Yine
halk arasında dolaşan birçok menkıbeler, bunların maddi ve cismani aşk’ tan manevi
ve ruhani aşk derecesine yükseldiklerini, saz çalıp şiir söylemeyi de ilahi vasıtalarla
yani ya bir mürşidin, pir ’in yahut Hızır Peygamber’in rüyada veya hakikatte tecellisi
ile öğrendiklerini anlatır (Köprülü 2004 23-27).
Doğan Kaya tarafından Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğün
‘de “Daha çok kırsal kesimlerde yetişen, şiirini saz eşliğinde ve hece vezni ile vücuda
getiren, halk hikâyesi tasnif edebilen ve anlatabilen sanatçıya verilen ad” (Kaya 2010:
72) olarak ifade edilen âşıkların önemini ise Yolcu, “gerek kam-şaman adı verilen
şahsiyetlerin ürettikleri sözlü ürünleri gerek epik dönemde ozan baksıların anlattıkları
destanları bir şekilde yetiştikleri sosyokültürel ortamın özellikleriyle eriterek kültürel
belleğin taşıyıcısı ve aktarıcısı olmuşlardır” diye ifade eder (Yolcu, 2019: 327).
5
Artun’a göre âşık; sazlı (telden), sazsız (dilden), doğaçlama yoluyla, kalemle
(yazarak) veya bu özelliklerin birkaçını birden taşıyan ve âşıklık geleneğine bağlı
olarak şiir söyleyen halk sanatçısıdır. Bu söyleme biçimine “âşıklık-âşıklama” âşıkları
yönlendiren kurallar bütününe de ‘âşıklık geleneği’ adı verilmektedir (Artun 2019:1).
Umay Günay, âşık-şair tipinin ölçütünü şunlara bağlamıştır: “Maddî veya
manevî bir sıkıntı sonunda çoğunlukla kutsal sayılan bir yerde uyku ile uyanıklık
arasında görülen rüyada pir elinden içilen bade veya yenilen bir gıda maddesi ile sade
kişilikten sanatçı kişiliğe ve kâmil insan mertebesine ulaşılmaktadır. Bu rüya âşık
adayına, sanat gücü (irticalen şiir söyleyebilme-saz çalabilme), dünyevî ve ilahî aşk,
ilim (İslamî bilgiler) kazandırmaktadır.”
Doğan Kaya, âşıkların çeşitli vesilelerle âşıklığa başlamaları üzerinde durur.
Ona göre, usta-çırak ilişkisi, ustamalı şiir söyleyerek ve çevredeki âşıklardan
etkilenerek âşık olma, türkülü hikâye dinleyerek veya okuyarak âşıklığa başlama,
sazlı-sözlü ortamda yetişme, rüya sonrası âşık olma, etki sonucu âşık olma, dert, sevda
sebebiyle âşık olma, ruhi depresyon sonucunda âşık olma, millî duyguların baskın
gelmesiyle âşık olma ve diğer sebeplerin kendisini göstermesiyle kişiler âşıklığa
yönelir (URL-1).
XVII. yüzyılda Âşık Ömer, Gevheri ve Karacaoğlan gibi önemli ve etkin
temsilcilerinde yer aldığı âşık tarzı kültür geleneği belirginleşen icra ve muhtevasıyla
klasikleşen formlarını alır. Çobanoğlu, yukarıda verilen simlerin yanında bu yüzyılda
yaşamış belli başlı temsilciler arasında Kayıkçı Kul Mustafa, Bursalı Âşık Halil,
Kuloğlu, Benli Ali, Üsküdarî, Kul Deveci, Gedâyi ve Piroğlu gibi isimleri de sıralar
(Çobanoğlu 2007: 16).
XVIII. yüzyılda halk şiirinin yaygınlaşmasına, sayıca çok âşığın olmasına ve
İstanbul’da her kesim insanı tarafından sevilmesine rağmen önceki yüzyıla göre daha
zayıf kalarak Gevherî ve Âşık Ömer gibi halk şairinin yetiştiği görülmemektedir.
Bunun sebebi bir kısım şairlerin divan şairlerine özenmesi ve divan edebiyatının
gölgesinde kalmasıdır (Kabaklı 2008: 93-94). Bu yüzyılda önde gelen âşık simalarını
şöyle sıralayabiliriz: Levnî, Katibî, Nigarî, Âşık Süleyman, Abdî, Kara Hamza, Nakdî,
Âşık Sadık, Âşık Nurî, Âşık Halil, Âşık Derunî, Neşatî vd. (Köprülü 2004: 346).
XIX. yüzyılda büyük önem kazanan âşık edebiyatı, klasik edebiyatın
mahallileşme akımının tersine, âşık şiiri divan edebiyatının tesiri ile halka ve halkın
6
zevkinden uzaklaşmaya başlamıştır. İstanbul’da ve imparatorluğun diğer büyük kültür
merkezlerinde yetişen âşıklar, XVIII. yüzyıl âşıkları gibi Âşık Ömer ve Gevherî
etkisinde kalarak aruz veznini kullanmış ve şiirlerinde daha çok yabancı tabiler ile
tamlamalara yer vermişlerdir (Köprülü 2004: 469). Divan edebiyatına mensup
kişilerin âşık tarzına ilgileri ve âşık tarzı şiirlerin klasik, dinî- tasavvufî temalara
yönelmelerinin temel nedeni daha önce de bahsettiğimiz birbirlerinden bağımsız üç
şiir
geleneğinin
batılılaşmanın
sonucu
olarak
yeni
edebiyat
anlayışları
benimsemeleridir (Çobanoğlu 2007: 16).
Türk saz şiiri XIX. asırda önemli hale gelerek geleneğin en parlak devri
olmuştur. Bu yüzyılda yetişen âşıkların dikkat çeken başlıca özelliği aruz ölçüsüne
ağırlık vermeleri olmuştur. Yüzyılın bir diğer önemli özelliği ise “Âşık Kolu” adını
verdiğimiz usta-çırak ilişkisinin ilk örnekleri tarihimizde yer alır. Emrah, Ruhsatî ve
Şenlik ile ilgili âşık kolları yetişmeye başlar (Sakaoğlu 1992: 293-294).
XIX. asır âşıkları İstanbul ve tüm yurtta varlıklarını göstermektedir. Sayıları
artan âşıkların şehirlerde locaları, kahvelerin ve İstanbul Tavukpazarı’nda merkezleri
vardır. Buralarda toplanan şairler saz ve söz fasılları yaparlar. Bu dönemde seçilen bir
âşık hükümet tarafından resmen loncabaşı (âşıklar kâhyası) tayin edilmiştir (Kabaklı,
2008: 109). Bu dönemde II. Mahmut’un âşıkları koruması âşıklık geleneğini ve âşık
edebiyatını yeniden canlandırmıştır. Gelenek “semaî kahvehaneleri” ile gezici âşıkları
bu kahvehanelere toplayarak koşma, mani, destan gibi şiirler söylenmiş, ramazan,
bayram ve cuma geceleri büyük toplantılar yapılmıştır (Artun, 2019: 341). Halkın
ilgisi çeken bu mekânlara gelen âşıkların genellikle tulumbacı olmalarından dolayı
buralara “tulumbacı kahveleri” de denir (Kaya: 2010: 81).
Bu yüzyılda: Şenlik, Sümmanî, Dertli, Dadaloğlu, Muhibbî, Ruhsatî gibi
önemli âşıklar yetişmiştir (Sakaoğlu:1989: 293). XIX. yüzyıl diğer saz şairleri
şunlardır: Seyranî, Zihnî, Âşık Figanî, Âşık Gedâyî, Nigarî, Tanburî Mustafa, Deli
Boran, Lutfî, Ferdî, Meydaî, Cevrî, Mivmerî, Âşık Kemalî vd. (Köprülü, 2004: 467).
XX. yüzyılın başlarında yaşanan sosyal ve siyasal olaylar, Batılılaşma hareketi
ile gelen reform ve yenilikler halkın geleneksel değerleriyle çatışmıştır. Cumhuriyetin
kurulmasından sonraki dönemlerde sanatta ve edebiyatta halkçılık ve halka doğru
hareketleriyle halkın dil ve edebiyatıyla oluşabilecek millî edebiyatı savunan
7
aydınların halk kültürüne ve edebiyatına ilgisi artmıştır. Bu değişimlere ayak uyduran
âşık tarzı, tür ve içerik bakımından yenilenme sürecine girmiştir (Aslan 2010: 249).
Bu yüzyılda 45’lik denilen küçük plaklarda âşık sesi işitilir olmuş, hatta
gazetelerde yayınlanan ilanlarla ticari meta haline getirilmiştir. Çağın imkânlarından
faydalanmak isteyen âşıklar kaset piyasasında da kendilerini göstermişlerdir
(Sakaoğlu 1992: 300). Medeniyet ve teknolojideki değişimlere ayak uydurmaya
çalışan âşıklar, radyo ve televizyon gibi iletişim araçlarının halkın ilgisine nail
olmasına rağmen varlıklarını sürdürdüler. Âşıklara ilginin azaldığı dönemde Konya,
Sivas gibi çeşitli illerde düzenlenen “âşıklar bayramı” ile şenlik, şölen gibi etkinliklerle
tekrar halkı eğitme ve eğlendirme gayreti içinde olmuşlardır. Âşıklar hem halkla bir
araya gelerek hem de plak, kaset gibi ses kayıt cihazlarıyla yüklendikleri misyona
devam etmişlerdir (Kaya, 2010: 82).
XX. yüzyılın önde gelen âşıkları şöyle sıralanabilir: Âşık Ferrahî, Âşık Veysel,
Bayburtlu Hicranî, Ali İzzet Özkan, Âşık Efkarî, Âşık Habib Karaaslan, Posoflu
Zulalî, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu vd. ile yetişen kadın âşıklardan Sarıcakız,
Şah Turna, Âşık Nurşah vd. (Sakaoğlu, 1992: 300- 304).
Âşıkların temsil ettiği Âşık Edebiyatı, Cumhuriyetten önce küçümsenmiş
ancak sonrasında araştırmacılar tarafından üzerinde durularak çeşitli görüşler ortaya
çıkmıştır. Günay, âşık edebiyatı ve temsilcileri incelenirken âşıkların mensup oldukları
geleneğin kurallarına önem verdikleri ve âşık edebiyatı ürünleri bireysel olmalarına
rağmen gelenek içinde çeşitlendiği özelliklerinin daima göz önünde tutulması
gerektiğini belirtir (Günay 2018: 42).
Hâlâ hayatta olan âşıklar gelenekten büsbütün kopmamışlardır ve geleneği
sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, Eskişehir’deki âşıklık geleneğine
bakmakta fayda vardır.
2.1. Âşıklık Geleneğinin Eskişehir’deki Temsilcileri
Eskişehir, İç Anadolu’nun kuzeybatı köşesinde yer alır. Güneyden
Afyonkarahisar'ın Emirdağ ve İnsaniye; güneydoğudan Konya'nın Yunak; doğudan
Ankara'nın Polatlı, Nallıhan ve Beypazarı; kuzeybatıdan Bolu'nun Göyük; batıdan
Bilecik'in Gölpazarı, Söğüt, Bozüyük ilçeleri ve Kütahya ile çevrelenmiş durumdadır
(URL-2).
8
Eskişehir, çevresi ile yoğun bir kültür alışverişindedir. Aynı zamanda edebî ve
folklor açısından gerek eser gerekse şahsiyetler bakımından çeşitli örneklere sahiptir.
Eskişehir eski ve orta çağlarda önemli yolların kavşak noktasında yer alan
Yunanca Dorylaion adlı kentten adını alır (Büyük 2008: 14). Bizans’ın güçlü
hükümdarı Justinyen’in döneminde Eskişehir ve çevresinde kurulan ticaret merkezli
kentlerden biri Justinapolis (Sivrihisar) olmuştur. Bizanslıları Malazgirt’te mağlup
eden Türkler (1071) Anadolu Selçuklu Devlet’ini kurarak Tuğrul ve Çağrı Bey
önderliğinde Türk akınlarıyla Anadolu Türkleşmeye başlamıştır. Anadolu Selçuklu
hükümdarı, Ertuğrul Gazi’nin aşiretini uçbeyliği olarak Eskişehir çevresine
yerleştirmiştir. Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra Osman Bey hâkim olmuş ve
Osmanlı Beyliğini kurmuştur. Bunun ardından 1289 yılında önce Eskişehir’i ve
ardından da İnönü, Seyitgazi, Sivrihisar’ı kendi bölgelerine katmıştır (Koylu; Birgün
2015: 14-19).
Eskişehir tarihin her döneminde ticari ve ekonomik açıdan önemli stratejik
noktalardan olmuştur. 1919 yılının ocak ayında İtilaf Devletleri’nin Mondros
Mütarekesi’nin maddelerinden biri olan; İtilaf Devletleri’nin Osmanlı İmparatorluğu
sınırları içinde önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri gerekçesine
dayanarak Eskişehir’de karargâh kurmuştur. Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve
Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1921’de Eskişehir’i
işgal etmiştir. Türk ordusunun taarruzu sonucu 2 Eylül 1922 de Eskişehir düşman
işgalinden kurtulur (URL-3).
1925 yılında Cumhuriyet döneminde il olan Eskişehir, bu dönemden sonra hızlı
bir kentleşme yaşamış ve çok yönlü bir şehir haline gelmiştir.
Eskişehir tarihini oluşturan işgallerin etkileri ile iklim şartlarının zorluğunun
yanında halkın bu şartlar altında yaşayışı, geçim sıkıntısı gibi etkenler Eskişehir’de
âşıkların varlıklarının sebepleri arasında sayılabilir. Eskişehir’de sayıları az olmasına
rağmen Eskişehirli âşıklar gelenekte önemli bir yere sahiptir.
Sanatında eşsizliği yüzyıllardır süregelen Yunus Emre’nin ve sözlü gelenekten
var olup günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktarılan Nasreddin Hoca’nın bu
topraklardan seslenişine tarihi kaynaklara bakıldığında şahit olunur.
9
Yunus Emre, Bektaşi Vilâyet-Nâmesinde (Menâkıb-ı H.B.V.) Eskişehir
Sarıköylü olarak gösterilmekte ve bu köye defnedildiği bilinmektedir (Gökpınarlı
2009: 27).
Nasreddin Hoca hakkında ilk bilgiyi veren Köprülü, Hoca Nasreddin’in
1208’de Sivrihisar’a bağlı Hortu köyünde doğduğunu belirtir. Elde edilen kayıtlı
bilgiler ışığında Nasreddin Hoca’nın 1237-8‘de Akşehir’e göç ettiği belirtilir
(Sakaoğlu 2013: 14).
Eskişehir, Dini Tasvvufi Türk Şiirinin Anadolu’da kurucusu kabul edilen
Yunus Emre ve mizahın temsilcisi Nasrettin Hoca ile birlikte birçok ozan, âşık ve
sanatçı yetiştirmiştir. Eskişehir merkezinde ve Eskişehir’e bağlı köylerde geçmişten
günümüze kadar yaşayan bazı halk şairleri şunlar: Âşık Pervanî, Âşık Sarıcakız,
Mehmet Ali Alkan, Rasim Köroğlu (Koç: 2012: 68-73), Âşık Şemsi, Âşık Zülali, Nail
Ulusman, Mustafa Kalaycı, Cemal Duru, Âşık Sefili, Pir Mehmet, İlhami Dede, Ali
Efendi, Şeyh Sadık Efendi (Sarar 1985:309-324), Telli Suna.
1931’de Artvin’in Yusufeli ilçesi Okar (Havuzlu) köyünde doğan 1963’ten bu
yana yaşamını Eskişehir’de davam ettiren Pervanî’nin asıl adı İsmail Çelik’tir. 19
yaşındayken bir ağacın altında uyuyakalan Pervanî’nin rüyasına üç pir gelir ve “Seni
âşıklığa eriştireceğiz.” diyerek karşısına Mısır’ın Kenan ilinden güzeller güzeli
Nazlıhan’ı çıkarırlar ve onları nişanlarlar. Ardından ikisine de üçer üzüm tanesi ikram
edip eklerler: “Bu dünyada size kavuşmak yoktur.” Pirler ledün ilmini okutup ona
Pervanî mahlasını verirler. Uyandıktan sonra olanı Marangoz Ahmet Ustaya anlatan
Pervanî, ona birkaç şiir okur. Âşık olduğuna inanan usta Pervanî’ye dut ağacından bir
saz yapar. Bu sazla birlikte Pervanî, deyişlerini köy halkına sunmaya başlar (Buttanrı
2017: 36-47).
Âşık Nurşah’ın da içinde yer aldığı âşıklık geleneğindeki sayılı kadın
âşıklardan biri olan Âşık Sarıcakız, 1948 doğumludur. Asıl ismi İlkin Manya’dır.
Öğrencilik döneminde okulu vasıtasıyla gittiği Konya Âşıklar Bayramı’nda âşıkları
görüp etkilenir ve saza yönelir. Öğretmen okuluna gittiği sırada edebiyat öğretmeni
tarafından Karacaoğlan’ın sevgilisinin adı Karacakız olmasından yola çıkarak
Sarıcakız mahlası verilir. Âşık Sarıcakız badeli âşık değildir (Koç 2017: 71)
Bir diğer kadın âşık olan Telli Suna’nın aslı adı Telli Gölpek’tir. Eskişehir’in
Alpu ilçesinin Sarıkavak köyünde dünyaya gelen âşık, Alevi- Bektaşi kültüründe
10
yetişmiştir. Gelenekte ustası olamayan Suna’nın şiirleri tür ve konu bakımından Âşık
Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre’den izler taşır (Çınar 2008: 92-93).
1935’de Eskişehir’in Seyitgazi İlçesi Değişören köyünde doğan Sefili’nin asıl
adı İsmet Kutkan’dır. Âşıklığa gördüğü bir rüya ile başlayan Sefili, saz çalabilmekte
ve kendi değişlerini icra edebilmektedir. Sefili mahlasını rüyasında gördüğü pir Veysel
Karani’den almıştır (Özhan: 1992: 222)
Görüldüğü üzere Eskişehir, âşıklık geleneği yönünden önemli temsilcilere
sahiptir. Bu temsilcilerden biri de Âşık Nurşah’tır. Eskişehir’de doğup burada
yaşamını sürdüren ve çalışmamıza konu olan Nurşah’ın hayatından söz etmek yerinde
olacaktır.
11
BİRİNCİ BÖLÜM
ÂŞIK NURŞAH’IN HAYATI
1. ÂŞIK NURŞAH HAKKINDA GENEL BİLGİ
1.1. Doğum Yeri ve Tarihi
24 Şubat 1950’ de Eskişehir ili Mihalıççık ilçesi Çardak köyünde doğan Âşık
Nurşah’ın gerçek adı Durşen Mert'tir. Mihalıççık’ta “Semerciler” lakaplı kişilerin
evinde dünyaya geldiğini belirten Âşık Nursah, doğum tarihinin de 1954 olup, evlilik
dolayısıyla yaşının büyültülerek 1950 olarak nüfus kayıtlarına geçtiğini, doğum
yerinin de Çardak köyünün babasıyla annesinin doğduğu köy olduğunu, yeni nüfus
kayıtlarında yaşıyla beraber köyünün de değiştiğini söylemektedir. Âşık Nurşah'ın
kızlık soyadı Aydın'dır.
Mihalıççık’in tarihi M.Ö. 12. yüzyıla dayanır (URL-4). 1915'e kadar
Ankara'nın ilçesi olarak kalan Mihalıççık'ın kuzeyinde Sündiken Dağları uzanır.
İlçenin rakımı 1.325 metredir (URL-5). Mihalıççık ilçesine 10 km mesafede olan
Çardak köyünün il merkezine olan uzaklığı yaklaşık 83 kilometredir (URL-6). Âşık
Nurşah, “Köyüm Çardak (181)” şiirinde doğduğu yerden şöyle bahseder:
Gönlümdesin sen her zaman,
İki gözüm köyüm Çardak,
Arzularım seni her an,
Ana özüm köyüm Çardak.
1.2. Ailesi
Babasının adı Osman Aydın, annesinin adı ise Zeynetiye Aydın’dır. Osman
Bey minibüs şoförü, Zeynetiye Hanım ise ev hanımıdır. Ailesinin en büyük çocuğu
olan Nurşah’ın kız kardeşinin adı Nurşen, erkek kardeşinin adı ise Mustafa’dır.
Babasının eve kuma getirmesi üzerine annesiyle babası ayrılmıştır. Daha sonra
Zeynetiye Hanım Sekiören köyünden Habip Özlen ile evlenir. Bu evlilikten de üç kız
ve bir erkek çocuğu dünyaya gelir: Metin, Gülay, Tülay ve Filiz.
Âşık Nurşah’ın babasının Nilüfer Hanım’dan olan çocuğunun ismi ise
Nuray’dır.
Âşık Nurşah bir yaşındayken erkek kardeşinin dünyaya gelmesiyle kardeşini
kıskanmış kendi deyimiyle kumalık gütmüştür. Bunun üzerine babaannesi Nurşah’ı
yanına alarak büyütmüş, evlendirmiştir.
12
On iki yaşındayken eşi Mehmet Bey ile evlendiğini söyleyen Nurşah’ın ikisi
kız, biri erkek olmak üzere üç çocuğu vardır. Âşık Nurşah’ın büyükten küçüğe doğru
çocuklarının adları; Aynur, Binnur ve Murat’tır. Aynur’dan sonra iki kız çocuğu,
Binnur’dan sonra bir kız çocuğu bebekken vefat etmiştir. Vefat eden kızlarının adları
Çiğdem, Serap ve Gülnur’dur. Eşinin erkek çocuk istediğini belirten Nurşah, eşinin
sülalesindeki kişilerin kız çocuklar doğurduğu için onu yadırgadıklarını, eşine şakalar
yaparak “Erkek adamın erkek çocuğu olur.” dediklerini ifade etmiştir. Oğlu Murat’ın
doğumundan önceki dönemi şöyle anlatır: “Odunpazarı’da evimde otururken sünnet
arabalarında geçen sünnet çocuklarını gördükçe benim de erkek evladım olsun diye
dua ederdim.” Duasının kabul olduğunu söyleyen Âşık, izlediği film olan Kara
Murat’tan etkilenerek oğluna Murat ismini verdiğini ifade eder: “Sinemada Kara
Murat’ı izlerken ‘Allah’ım bana bir oğlan ver de Fatih’in fedaisi Kara Murat gibi
olsun.’ derdim. Şimdi de oğlum jandarma görevlisi oldu. O duam da gerçek oldu
diyebiliriz.”
Âşık Nurşah ailesine olan sevgisini, özlemini ve sitemini dile getirmek için çok
sayıda şiir kaleme almıştır. Şiirlerinde çocuklarına ve eşine nasihatlerde bulunmuştur.
“1954'te Dünyaya Geldim” adını verdiği şiirinde âşık bizlere kendini tanıtır:
Mihalıççık Çardak köylü,
Durşen Mert mahlas Nurşah'ım.
Türk soyundan Kayı boylu,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
Eskişehir, ilim benim,
Yunus Emre yolum benim,
Hoş konuşur dilim benim,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
Zeynetiye Osman kızı,
Türkümle çalarım sazı,
Kadın âşıklıkta özü,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
13
Aynur, Binnur, oğlum Murat,
Can yoldaşım eşim Mehmet,
Öz geçmişimden bir demet,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
1.3. Öğrenim Hayatı
Öğrenim hayatına Mihalıççık Atatürk İlkokulunda başlamıştır. Dördüncü
sınıfa kadar burada okuyan âşık, beşinci sınıfı annesinin özlemini gidermek için gittiği
Çardak’ta okumuştur. Evlendikten ve çocuklarının doğumundan sonra Odunpazarı’da
evlerinin yanında bulunan Nasrettin Hoca Ortaokulunda öğrenimine devam etmiştir.
Âşık Nurşah dışarıdan eğitim alıp sınavlara girmesinin ardından 27 Haziran 1997’de
ortaokul diplomasını almıştır.
1.4. Mesleği
Âşık Nurşah’ın ev hanımlığı dışında uğraştığı bir meslek dalı uzun süre
olamamıştır. Kendisini eşine ve çocuklarına adayan Âşık, 2014 yılında Eskişehir
gazetesine yazılar yazmıştır. Yazılarında gittiği festivallerdeki ve etkinliklerdeki
deneyimlerine yer vermiştir. Eskişehir gazetesinde görev yaptığı sırada muhabirlik de
yapan Âşık Nurşah’ın geçici basın kartı da bulunmaktadır. Muhabirlik ile âşıklığın ayrı
dünyalar olduğu, kendisinin âşıklığa sahip çıkması gerektiği şeklinde eleştirilince bir
müddet sonra muhabirliği bırakmıştır.
Polis olmak istediğini söyleyen Nurşah, yaşının küçük ve evli olmasından
dolayı polis olamadığını anlatmaktadır. Yine de 2010 yılında Odunpazarı karakolunda
gizli polis olarak gayrı resmi görev almıştır. Emniyet Müdürünün kendisine teşekkür
ettiğini söyleyen Âşık, görev sırasında başına bir şey gelmesinden korkulduğu için
göreve devam ettirmeme kararı alındığını ifade etmiştir.
1.5. Yaşadığı Yer
Nurşah, Eskişehir’de Odunpazarı ilçesine 3 km mesafede olan Çankaya
mahallesinde yaşamaktadır. Mahalle Eskişehir’in yüksek bölgesinde yer almaktadır.
Mahalleye yakın şehir mezarlığı vardır. Âşık Nurşah, Yeni Evden Bir Hikâye adlı
şiirinde mahallesinden şöyle bahseder:
14
Leyla diye gezen Mecnun gibiyim
En son sardı bir bayırı dizlerim
Yokuş benim ben yokuşun gibiyim
Bir tepeden yol seyreder gözlerim
Akşam olur şehirden bir manzara
Bakarım bu doyulmaz can güzara
Bir köşede hazin duran mezara
İnce hayal düşten zaman özlerim
1.6. Hacca Gitmesi
“Halk âşığından Hak âşığına dönüşmeye başladım” diyerek dönemi anlatan
Âşık Nurşah, 2004 yılında Hac’dan döndükten sonra Hafızlığa başlamıştır. “Bu
dönemde ben kabuğuma çekildim, evimde okumalar yaptım. Eskiden beri Yunus Emre
âşığıydım ama döndükten sonra kendimi tasavvufta buldum.” demiştir. İrticalen şiir
söyleyebilen âşık, “insanlık şiirleri” dediği şiirlerinde hemen hemen her konuya yer
vermiştir. Gündemi takip eden âşık, hastalıklar, doğal afetler gibi konularda da şiirler
kaleme almıştır. Hacca giden ve Umre ziyaretlerinde bulunan âşık, ziyaretlerden sonra
saz çalıp söz söylemeyi bırakmıştır. “Kadının sesi haramdır.” düşüncesiyle sazını
çalmayan Nurşah, Diyanet İşleri Başkanlığı’na danışıp kötüye kullanmadığı müddetçe
devam edebileceğini öğrenince yeniden sazını eline almıştır. Arada bir sazı ile
programlara katılmaya devam ettiğini ifade eden âşık, son zamanlarda yorgun
olduğunu, sazının duvarda kaldığını söylemiştir. Sazının ona küstüğünü söyleyen
Âşık, şiirler yazmaya devam etmiştir.
15
2.
ÂŞIKLIK
GELENEĞİNDE
GEÇİRDİĞİ
AŞAMALAR
VE
ÂŞIK
GELENEKLERİ
2.1. Âşıklığa Başlaması
Âşıkları sanatlarına başlamalarında kendilerini doğrudan ya da dolaylı olarak
etkileyen faktörler vardır. Her ne kadar Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği içerisinde
yerini almasını sağlayan en etkili faktörlerden biri görmüş olduğu rüyalar olsa da
doğumu öncesi yaşananlar, çocukluğu ve yetiştiği çevre de âşıklığa başlamasını
önemli derecede etkilemiştir.
Küçük yaşlarda şiire, saza ve söze hevesli insanlar vardır. Bu heves kendisinin
de şiir yazmasına vesile olur. Duyduğu, okuduğu şiirler ile içinde yaşadığı halk
kültürü, kendi şiirleri için bir zemin oluşturur. Böylelikle kişinin özündeki şairlik
yeteneği gün yüzüne çıkar (URL-7).
4-5 yaşlarında şiire ilginin başladığını ifade eden Nurşah, artık tamamını
hatırlamasa da babaannesinden dinlediği kadarıyla o yaşlarda iken köyde harman
süren ailesi için şiir yazıp “türkü yaktığını” anlatır. Hatırladığı şiiri ise şu şekildedir:
Babam kamyon sürse,
Tekeri ben olsam.
Bu çileyi çekmeden,
Şu günde ölsem.
1978 yılında Eskişehir’de düzenlenen Âşıklar Şölenine izleyici olarak giden
Nurşah, burada şiir okuması için sahneye davet edilir. İlgi görmesinin ardından çeşitli
festival ve etkinliklere katılmaya başlar. Âşık Nurşah, sahneye ilk çıkışını şöyle
anlatır: “Burada (Eskişehir’de) ilk âşıklar şöleni oldu. İrfan Ünver Nasrattinoğlu
hocam ve bazı âşıklar Ankara’dan gelmişlerdi. Ben de âşıkların hastasıyım. Görmek
istiyorum. Âşık nasıl kimsedir? Gittiğimde kapıcı beni içeri koymadı. Program
salonda. Ben diyorum ki ‘bir şey yapacak değilim âşıklara, onlara özeniyorum, onları
görmek istiyorum.’ O arada başı biraz parlak, orta boylu, yüzü güleç biri geldi. Ne
yaptığımı sordu. ‘Sen de mi âşıksın?’ dedi, dalıma vurdu. ‘Yok.’ Dedim. Âşıkların
hastası olduğumu söyleyince beni içeri aldı. Orada Sarıcakız ve başka kadın âşıkları
gördüm. ‘Sen de bir şey yazıyor musun?’ dedi İrfan abi. ‘Bir şeyler karalıyorum ama
âşık ya da şair değilim’ dedim. Beni sahneye çıkarttı. Ben de irticali olarak; “Kuşlar
gibi kanadımı çırpa çırpa/ Geldim Yunus Emre’m sana geldim” diyerek şiirimi
16
okudum. Ondan sonra beni bırakmadılar. Yetişmeye başladım. Aldılar beni bakanlığa
kaydettiler. Festivalmiş, şurasıymış, burasıymış gitmediğim bir Amerika kaldı.
Amerika’ya da davet edildim ama gidemedim.”
2.2. Mahlas Alması
Âşıklar şiirlerinin son dörtlüğünde çeşitli şekillerde edindikleri mahlaslarına
yer vermektedir. Asıl adı-soyadı Durşen Mert olan Âşık, şiirlerini Nurşah mahlasıyla
kaleme almıştır.
Âşıklık geleneği içinde mahlas almanın önemli bir yeri vardır. Âşık tarzı şiirde
âşığın mahlas kullanması, o şiirin kime ait olduğunu göstermesinin yanı sıra şiirin sona
erdiğinin de bir göstergesidir (Durbilmez 2020: 70).
Saz çalmada ve notada kendisini geliştirmek isteyen Âşık Nurşah, yakınlarının
tavsiyesi üzerine Eskişehir Halk Eğitim Merkezi’ne Halk Müziği Korosu’na kurslara
gitmiştir. Kursta Erkan Ertuğ’dan nota dersi alan âşık, notalı çalmayı bir türlü
öğrenemez, notasız çalıp söyler. “Bir gün Ertuğ Hocam bana sen âşıksın dedi. Ben de
yanlış anlayıp itiraz ettim. Evli ve çocuklu olduğumu söyledim. Onun demek istediği
Âşık Veysel gibi bir âşıkmış meğer. Sen halk ozanları gibi halk âşığısın deyince
anladım.” Ardından Ertuğ ile Seyitgazili Âşık İsmet Sefili Durşen Mert’in irticali
olarak söylediğini gördükten sonra onun halk âşığı olduğunu söyleyip birlikte âşığa
mahlası olan “Nurşah” ı vermiştir.
Derlenen
Âşık
Nurşah
şiirlerinde;
Nurşah
mahlasının
kullanıldığı
görülmektedir.
Nurşah mahlasını, son dörtlüğün ilk dizesinde kullanmasına örnekler:
Örnek 1
Örnek 2
Nurşah'ım gül bahçesinde
Nurşah’ım sözümüz bitmez,
Açılan el, bohçasında,
Bağda bülbül boşa ötmez,
İlleriyle çehresinde,
Vatan aşkı bizden gitmez,
Bakın tarihiyle pınar.
Namımız İsa Kayacan.
Âşık, mahlasını kullanırken “Nurşah der”, “Der Nurşah” gibi kalıplaşan
ifadeleri de şiirlerinde geçirir:
17
Örnek 1
Kiminin eşi var bekler,
Kiminin kardeşi bekler,
Der Nurşah can başı bekler,
Böyle bir düş gülmez olsun.
Örnek 2
Ne diyeyim ne bilmem ki ben sana,
Tabi Rabbim acır ise yar bana,
Görüşmekse bir zamandır insana,
Der Nurşah'ım çöller girdi araya.
Örnek 3
Nurşah der ilk müjdem kadın,
Böyle yazdım zafer adın,
İl içinde, birdir yad'ın
Anadolu'm Eskişehir.
Âşık Nurşah, “Nurşah” mahlasını genellikle son dörtlüğün ilk dizesinde
kullanmıştır. Öte yandan şiirlerinde son dörtlüğün ikinci dizesinde de mahlasını
kullandığı şiir örneklerine rastlanır:
Örnek 1
Örnek 2
Seneye yine bekleriz,
Kültür anlatmakla bitmez,
Nurşah candan dilekleriz,
Nurşah boş sözü laf etmez,
Şimdi hoş çakalın deriz,
Dünyası bizlerden gitmez,
Hoş geldiniz, güle güle.
Kültür çalar sazımızda.
Âşık, şiirlerinde bitiriş/son dörtlüğünün üçüncü dizesinde de mahlasını
kullanmıştır:
Örnek 1
Örnek 2
Gönlümde güllerin açtı,
Bir Sıraselviler, bir Ok meydanı,
Bahar çiçeklerin saçtı,
Camiden ses gelir ezan zamanı,
Bu Nurşah badeni içti,
Nurşah'ın damarda kurumuş kanı,
Gören sever Seni İznik.
Lokmanı bulunmaz büyük hikmettir
18
Nurşah, mahlasını şiirin son dörtlüğündeki dördüncü dize de kullanır.
Örnekler:
Örnek 1
Nurşah, söyler vatan anam.
Dünyam senin bakışında,
Halkın yüce yârisin sen,
Evren yaşar nakısında,
Yeşeren dağ, varısın sen.
Örnek 2
Âşıkların Pir'isin sen,
Dört mevsim bahar kışında,
Nurşah'a feyz ettin Veysel.
Nurşah’ın şiirlerin mahlasının başına “Âşık” sıfatını da ekleyerek “Âşık
Nurşah” mahlasını tapşırır:
Örnek 1
Örnek 2
Âşık Nurşah'ta bu turda,
Âşık Nurşah, methin bitmez,
Az mı sazın çaldı şurda?
Bülbüller boşuna ötmez,
Yanında kızı Binnur'da
Gurbette hayalin gitmez,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Doğduğum yer Mihalıçcık.
2.3. Usta- Çırak İlişkisi
Âşık Nurşah’ın çevresinde ve ailesinde başka âşık yoktur. Çırak yetiştiren
kimsenin de olmadığını belirten âşık, kendisi de çırak yetiştirmemiştir. Âşık, “Bizim
burada âşık yetişecek kız çocuğu yoktu. Cennet (komşu kızı) ve başka bir kişi gelip
gitti yanıma. O zamanlarda kız kaçırma olayları vardı. Gelen kızlara bir şey olursa
benden bilirler diye korktum. Burası Doğu gibi değil gelenek Doğu’da. Yanıma kız ve
erkek çocukları gelip gitti ama başından sonuna kadar çırağım olmadı. Gelenleri de
halk eğitime yönlendirdim. Benim de ustam olmadı. Mesela Konya Âşıklar
Bayramı’na gittiğimde bir sohbette bir şeyler sordum. Reyhaniyi gördüm ona sordum.
Taşlıova’yı gördüm ona sordum. Kars Posof’tan Ümmani ile bir yerlere gittiğimizde
ona sorular sordum. Eskişehir’de geleneğin yaygın olmadığı dönemdi. Kimisi Kars’ta
kimisi Erzurum’daydı. Onlara yanlışımı düzeltmeleri bana yol göstermeleri amacıyla
mektuplar yazdım. Ama her zaman ustam da çırağım da kendim oldum. Fakat yanıma
senin gibi gelen talebelere çırağım derim. Onların tez çalışmalarında yoldaş olurum”
demiştir.
“Kendi söz ve müziğimi çalıp söylüyorum başkalarının türkülerini çalıp
söyleyemiyorum” diyen Âşık Nurşah, usta mallarından olan Reyhani’den ara sıra
19
okuduğunu belirtmiştir. Reyhani ile atışmalar yaptığını anlatan âşık, “Reyhani aşk dizi
dizi/ Yunus Mevlan’nın izi/ Hünkara götürün bizi/ Haydar haydar dedik geldik, derdi.
Ben de ona cevap verirdim ama onun söyledikleri de kulağımda kalırdı” der. Bunun
dışında kendisi için “Yunus Emre âşığıyım” diyerek şiirlerinde Yunus Emre’nin
izlerini takip ettiğini belirtmiştir. Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Ahmet Yesevi gibi
önemli şahsiyetler de kendisinin âşıklık geleneğinde yetişmesini sağlayan ilham
kaynakları olmuştur.
2.4. Bade İçme- Rüya Görme
Âşık Nurşah, “Hak vergisi” olarak gördüğü “bâde içme” geleneğini yaşamıştır.
Âşık oluşunu rüya görme ve bâde içmeye bağlayan âşık, “bâdeyi kimileri bir tür içki
olarak nitelendirse de ben su- şerbet içtim.” şeklinde ifade eder.
Âşıklığa geçiş evrelerinde en sık karşılaşılan etken âşığın rüya görmesi ve
rüyada dolu veya bâde içmesidir. Bazı âşıklar rüyalarını hatırlamamaktadır.
Hatırlayanlar arasında da gelenek gereği rüyalarını anlatmamayı tercih eden âşıklar
mevcuttur. Kimi âşıklar ise “bâdeli âşığa” inanmamaktadır (Artun, 2019: 66).
Günay’ın ifade ettiği gibi rüyalar, âşıkların hayatlarını değiştirmekle beraber,
sanatçı kişiliği kazanmalarına yardımcı olmaktadır. Rüyada Pir elinden bâde içen âşık
tanrı aşkını, sevgili aşkını ve saz hünerleri ile bilgilerini kazanmaktadır. Âşık uyandığı
andan itibaren çevresi tarafından ilgi görmeye başlar, saygı ve sevgi duyulan kişi olur
(Günay, 2018: 131).
Nurşah, badeli âşık için “Badeyi Hak’tan alan, halkın verdiğini Hakk’a,
Hakk’ın verdiğini halka veren kişidir.” şeklinde tanımlar. Nurşah, rüyasında dağda bir
çeşmenin yanındayken eskiden kullanılan zincirli bir tas ile suyu içtiğini anlatır. Eşine
de içirmek istese de at arabalarının hızlanmasıyla ona suyu içiremediğini anlatır. İkinci
rüyasını da evlendiği dönemde samanlıkta uyurken gören Âşık, “hâlâ gözümün
önündedir, hatırımdadır.” der. Rüyasında bir Dede atın üzerinde yanına gelir. Der ki;
“Kızım çabuk söyle acelem var. Benimle gelmek ister misin yoksa şiir elimi mi
vereyim?” Bunun üzerine korkan Nurşah’a Dede, “Korkma, geleceksen bin atımın
arkasına.” der. Korku ve aceleyle “Şiir ver, şiir ver.” dediğini anlatan Âşık Nurşah,
“Keşke onunla gitseymişim.” şeklinde pişmanlığını ifade etmiştir.
Nurşah, âşık olmada bâde içme olayının dışında kendisinin doğumu öncesi ve
sonrasında yaşanılan olayların da etkisi olduğunu düşünür. Doğumuna kadar annesinin
20
uzun süre çocuğu olmaz. Bunun için aile Eskişehir’de Sarıköy denen mevkide bulunan
Yunus Emre türbesine gider. Burada çocuk sahibi dileğinde bulunulur ve kurban
kesilir. “Yunus Emre’nin yüzü suyu hürmetine annem bana hamile kalır.” diyen Âşık,
isminin de “dünyada dursun, yaşasın” amacıyla Durşen konulduğunu anlatır.
Kendisini bu vesileden dolayı “Yunus Emre’den şerbetliğim var” diye tanımlar.
2.5. Saz Çalmaya Başlaması
“Allah bana söz verdiği gibi saz verdi, saz verdiği gibi irtical verdi, irtical
verdiği gibi de müzik verdi.” diyen Âşık Nurşah, saz çalmaya başlamasının da rüya ile
gerçekleştiğini belirtir. Yapılan görüşmeler sırasında âşıklığa geçiş evresinin
rüyalarının aracılıyla olmasından dolayı “Ozan teyze sen de hep rüya mı görüyorsun?”
şeklinde eleştirileceğini düşünmüş ve buna cevap olarak “Bunların hepsi bana Allah
tarafından gönderildi” demiştir.
Âşık saz çalmaya başladığı dönemde Odunpazarı’nda oturmaktadır. Evi için
“Oturduğum ev yatırlıymış. Bunu ev sahipleri, mahalle biliyor. Şeyh Şahabettin
tekkesinden gelme.” der. Nurşah, saz çalmaya oturdukları bu evde 12 yaşındayken
başlar. Rüyasına erenlerin geldiğini belirtir. Devamını ise şöyle anlatır; “Tekbir ile saz
verilir mi? Bana erenler Allahu Ekber! Diye diye saz verdiler.” Bu rüyanın ardından
saza ilgi duymaya başlar. Komşusu Cennet ona bir saz verir. Nurşah o dönemde henüz
12 yaşındadır ve evlidir. Eşi onun saz çalmasına kızacak diye korkar ve ondan gizli
gizli çalar. Bir gün eşine yakalanır. Bana vur, saza vurma.” diye kocasına başkaldırır.
Saz çalmaya heveslendiğini, sazı komşusundan aldığını anlatır. Eşi ona kızmaz ve en
büyük destekçisi olur. Nurşah bu durumu şöyle anlatır; “Benim şiirlerim düştüyse de
bir yerlerden buldu getirdi. Programlarda onu hep yanımda götürdüm. O da bunu Allah
rızası için yaptığımı gördü.”
2.6. Ezgi ile İcra ve Makamlar
Âşıklar deyişlerini, türkülerini, destanlarını, atışmalarını sazları eşliğinde
söylerler. Ezgi ile söz âşık tarzı söyleyişte birbirlerini tamamlar.
Âşıklar türkü, koşma, destan gibi şiirlerini sözlerine ve konuya göre belli bir
ezgi ile saz eşliğinde icralarını gerçekleştirirler. “Makam” adıyla Klasik müzikte yer
alan bu ezgilere âşık tarzı şiir geleneğinde de “makam” veya “hava” denir (Arslan,
2018: 242-243)
21
Öztuna makamı, “Bir durak ile bir güçlünün etrafında, onlara bağlı olarak bir
araya gelmiş seslerin umumi heyeti” olarak tanımlar (Öztuna, 2000:208). Âşıklar usta
malı şiirleri söyledikleri gibi musikide de usta malı eserleri kullanarak şiirlerini hazır
ezgi kalıplarına göre icra ederler. Âşıklarda sözleri ezgi kalıplarına uydurmada
birtakım zorlamalar görülebilir. Bu hal şiire mısra eklenmesini ya da düşmesini,
mısranın uzaması ya da kısalması gibi durumları ortaya çıkarır (URL-8).
Öcal Oğuz, ezginin bir âşıktan başka bir âşığa, bir yöreden başka bir yöreye
göre farklılık gösterdiği ve klasik musikideki makam düzenine benzemeden, tavır,
ağız, üslup gibi küçük farklılıklarla ayrıldığını ifade etmektedir. Makamı kavram
kargaşasını önlemek için “tavır” olarak adlandırmaktadır. Makamın birden farklı
âşığın adıyla anılması tavır farkından kaynaklandığını belirtmektedir (Oğuz, 2001:
28).
Özarslan, âşık müziğinde kullanılan ezgilerin çoğunlukla mahalli özellikteki
kalıp ezgiler olduğunu, “makam” kavramıyla anlatılmak istenenin “kalıp ezgi”
olduğunu ifade etmektedir (Özarslan, 2001: 402). Âşık Nurşah da sazını bir kalıp
çerçevesinde çaldığını, kalıp dışına çıkarsa makamın bozulacağını ifade etmiştir.
Âşık Nurşah, şiirlerinde ahengi sağlayan kafiye, redif, ölçü, durak, ayak gibi
özellikler dışında sazı eşliğinde icrasını gerçekleştirirken de ezgide ahengi sağlamak
için şiirlerine uygun makamları seçmiştir. Âşık, makamlarının genellikle, halk
müziğimizde çok yaygın olarak kullanılan hüseynî makamı, adını büyük olasılıkla âşık
Garip’ten alan garip ayağı, hicaz ve uzun havanın bir türü bozlak olduğunu ifade
etmiştir.
2.7. Etkilendiği Âşıklar ve Şairler
Âşık Nurşah, ortaokul öğrenimi görmüş okuma yazma bilen bir âşıktır.
Kendisini yetiştirirken sık sık kütüphanelere gidip okumalar yaptığını ifade etmiştir.
Âşıklık geleneğini, gelenekte âşıklığı ve âşıklık evrelerinin nasıl olduğunu okuduğu
kitaplardan öğrenen Nurşah, iyi bir âşığın sazı ve sözü ile pehlivan gibi güreşmesi
gerektiğini dile getirmiştir.
Âşık Nurşah herhangi bir âşık koluna mensup değildir. Yunus Emre’yi çok
seven âşık, onun yolunu kendisine yol etmiştir. Şeref Taşlıova’yı kendisine manevi
usta olarak kabul eden âşık Nurşah; Âşık Reyhani, Âşık Ummani, Murat Çobanoğlu
gibi âşıkları da kendisine usta olarak görmüştür. Ruhsati, Sümmani, Âşık Veysel,
22
Köroğlu, Şeref Taşlıova, Reyhani, Murat Çobanoğlu gibi âşıkların şiirlerini örnek
almıştır.
Ailesinde kendisinden başka âşık olmadığını ifade eden Nurşah, Eskişehir’de
ise kadın âşık olarak Doğançayır ilçesinde Suna Gökipek’in yetiştiğini ve kendisinin
Eskişehir’in önemli temsilcilerinden olduğunu belirtmiştir.
2.8. Hayata Bakışı
Hayatın değiştiğini ifade eden Nurşah, Allah’ın yarattığı her canlıyı sevdiğini
belirtir. Dönemin sürekli bir değişim içinde olduğunu düşünen âşık: “Ölümler bile
değişti, virüsler çıktı. Sevgili, eş, kadın cinayetleri arttı. Bunlar bana kıyamet
alametleri gibi geliyor. Çocukluğumdaki, evliliğimdeki dönemle şimdiki dönem bir
değil, çok şey değişti.” demiştir. Değişenin dünya değil de insanlar olduğunu
vurgulayan Nurşah, artık tavrını beğenmediği insanlarla iletişim kurmadığını,
nasihatlerini duymak isteyenlerle bir arada olduğunu söylemiştir.
Hayvan sevgisinin artarak büyüdüğünü ifade eden âşık, yaralı hayvanlara da
sahip çıkıldığını gördüğünde duygulandığından bahsetmiştir. Kendisinin de kuşlarla,
kedilerle konuşarak neşe bulduğunu vurgulamıştır.
Herhangi bir siyasi görüşe hiçbir dönemde yakın olmadığını belirten âşık,
bütün görüşlere de saygı duyduğunu ifade eder. İnsanların farklı görüşlere sahip
bireyleri dışlamamaları gerektiğini vurgular. Vatanı, milleti ile bir bütün olarak gören
Âşık, Türk, Kürt, Laz, Çerkez veya Alevi- Sünni gibi ayrımlara karşı olduğunu,
herkesin öncelikle insan olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyler.
Nurşah, çeşitli yerel yönetim amirleriyle, yönetici pozisyonundaki kişilerle ve
devlet adamlarıyla âşık oluşu sebebiyle dostluklar kurduğunu bu kişilerden menfaat
elde etmediğini dile getirmiştir. İlişkileri karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesinde
devam ettiğini ifade eden âşık, onlara olan sevgisini de şiirlerinde dile getirmiştir.
23
2.9. Başka Âşıklardan Söz Etme
Âşık Nurşah’tan bir şâirname derlenmiştir.
“Türkiye’m” redifli şairnâmesinde şu âşıklardan, şairlerden, Türk edebiyatının
önemli isimlerinden, hikâye kahramanlarından, tasavvuf büyüklerinden söz
etmektedir:
Sümmani, Reyhani, Şenlik, Taşlıova, Âşık Veysel, Ali İzzet, Kayserili Develi,
Seyrani, Ali Çatak, Bayburtlu Zihni, Ummani, Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre,
Sarıcakız, Aslı, Karacaoğlan, Köroğlu, Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Zülali,
Dadaloğlu, Ruhsati, Feryadi, Dertli, Nebi, Dede Korkut, Mevlana, Hacı Bektaş Veli,
Nasrettin Hoca, Leyla- Mecnun, Tahir- Zühre, vd.
Nurşah Şairnâmesi’nde adını geçirdiği âşıkların ve diğer şairlerin çeşitli
özelliklerinde övgüyle söz etmektedir. Hem bu özellikleri anlamak için hem de
sayısının az olması nedeniyle şairnâmeye burada yer vermeyi yararlı gördük:
Sümmani’den Reyhani’ye Erzurum,
Çok şairler şiir yazdı Türkiye’m.
Şenlik’den Şeref’e pek çoğu derim,
Dolaştı âlemi gezdi Türkiye’m.
Bakın onlarda ki şu azimete,
Âşık Veysel’inden Ali İzzet’e
Her ilden bir sevgi doğdu hizmete,
Çiçeği dalında süzdü Türkiye’m.
Kayseri Develi’nin Seyrani’si,
Ali Çatak, gibi, var divanesi,
Bayburtlu Zihni’si ve Ummani’si,
Gönül kaleminden sızdı Türkiye’m.
Memleket şiiri kokar elleri,
Emirdağ’dan eser gelir yelleri
Ferhat’ın Şirin’in gonca gülleri
Deldi kayaları kazdı Türkiye’m.
24
Akif Ersoy, Fatih, gibi aslanı,
Sarıkamış’ından Mevlüt İhsani,
Dede Korkut’tan boy veren insanı,
Tarihi bağrında dizdi Türkiye’m.
Biter mi şairi, Mevlana özü?
Konya’dan bağlatır hünkâra sözü
Hacı Bektaş Veli, Yunus’un izi,
Eskişehir’inden feyzdi Türkiye’m
Nasrettin Hoca’nın güldüren yüzü
Ertuğrul Gazi’dir, kalplerin gözü,
Seyit Battalgazi’den yol alır izi,
Destanlar şehrinde yüzdü Türkiye’m.
Her köşesi fikir Anadolu’muz,
Şairlerle dolu dolu dilimiz
Gönüller rahına çeker yolumuz,
Mecnun’dan Leyla’ya közdü Türkiye’m.
Türkülerle cihan oldu kalesi,
Yusuf’un mısırda doldu çilesi,
Tahir ile Zühre sevdi ölesi,
Kınasın ellerde ezdi Türkiye’m
Yaşayanlardan bugünü bazısı,
Adanalı Ayşe, Çağlar, Arzu’su
İstanbul’da Sarıcakız, Aslı’sı,
Sürmelican, Elif kızdı Türkiye’m.
Karacoğlan, döktü güller yaprakta,
Pir Sultan’ım yaşlar sızar toprakta,
Köroğlu, şahlandı dağlar şafakta,
Çamlıbellerinden tozdu Türkiye’m.
25
Tokatlı Nuri’yi hatıra getir,
Zile’den Niksar’a selamım götür,
Van, Erciş’ten deyip yazdığım satır,
Emrah’tan Selvi’ye gözdü Türkiye’m.
Erzurumlu Emrah, Nihani âşkı,
Kemali Bülbül’ün Samsun’dan meşki
Zülali’nin olmuş Çifteler Köşkü,
Dadaloğlu diyen bizdi Türkiye’m
Ruhsati, Feryadi, hangisin sayam,
Bolu, Gerede’de Dertli’yi diyem,
Azerbaycan’a dek ünvanın yayam,
Nebisi, Yusuf’u özdü Türkiye’m.
Kıbrıs’ın şairi Rauf Denktaş’ı,
Namık Kemal gibi var mı bir eşi?
Şairler, âşıklar, yurdun güneşi,
Göklerde bulutu çözdü Türkiye’m.
Muhammed, aşkına taştı nehirler,
Evliya, Ereni, bitmez bu yerler,
Hocan, Doğan Kaya, şairnameler,
Atalardan bahar yazdı Türkiye’m.
Saymak ile bitmez yurdun ozanı,
Eskişehir’den de kaynar kazanı,
Nurşah gibi çoktur gurbet gezeni,
Bizi gezdirende sazdı Türkiye’m.
Âşık Nurşah, bazı âşıklara mahsus, övgü dolu şiirler söyleyip/yazmıştır.
Nurşah’tan derlenen şiirlerden tespit edilenler şöyle sıralanabilir: Seyrani, Dadaloğlu,
Karacaoğlan, vd.
26
2.10. Atışma Yapma
Âşık Nurşah, doğmaca şiir söyleyebilen, başka âşıklarla atışma yapabilen
âşıklarımızdan biridir. Çeşitli âşık şenliklerine, âşık bayramlarına ve programlara
katılıp buralarda gerçekleştirdiği atışmalar, âşığımızın atışmada da usta olduğunu
gösterir.
Âşığın ikili ve üçlü atışmaları/ karşılaşmaları âşıktan tarafımızca derlenmiştir.
Âşık Nurşah’ın tespit edilen ikili ve üçlü atışmaları/ karşılaşmaları yaptığı âşıklar şöyle
sıralanabilir:
a. İkili Karşılaşmaları
1. Şeref Taşlıova
2. Nedim Uçar
3. Âşık Kara
4. Âşık Yusuf
5. Âşık Reyhani
6. Halil Karabulut
7. Âşık Hayrani
8. Âşık Erdem
b. Üçlü Karşılaşmaları
1. Âşık Yanguni- Âşık Ummani
2.11. Yaşnâme
Artun, yaşnâmeleri, âşık şiirinde genellikle insanın ana rahmine düşmesinden
itibaren ortalama yüz yaşına kadar insan ömrünün aşamalarını, yıllara göre karakterize
ederek anlatan destanlar olarak tanımlar (Artun, 2011:269).
Âşık Nurşah’tan derlenen 15 Mayıs 2000 tarihi düşülmüş yaşnâmesinde âşığın
insandaki değişimleri ifade ettiği görülür:
27
Dokuz ayda gelir insan dünyaya
Bir yaşında yürür gider hayata
Dillenir konuşur gönlü hülyaya
Sevincini verir gider hayata.
Yedisinde başlar okul çağları
Ömrün içinde yaşam bağları
Görünür yavaşça asker dağları
Yirmisinde varır gider hayata.
Yaş yirmi beş, otuz, altmışa varır
Emekliliği ya görmez ya görür
Yaşnameye şöyle bir cevap verir
Yorgunum der durur gider hata.
Nurşah yaşın ömrü kısa olurmuş
Gençlikten sonra kul kadrin bilirmiş
Gençliği insandan çok şey alırmış
Doğduğunu görür gider hayata.
3. ÂŞIK NURŞAH’IN VE ŞİİRLERİNİN YER ALDIĞI KAYNAKLAR
Çalışmanın bu bölümünde Âşık Nurşah üzerine yapılan bazı çalışmalar, kitap
bölümleri, makaleler ve bildiriler, dergiler, hakkında yapılan haberler, tezler ve âşığın
eserlerinin dijital kültür ortamındaki varlıkları ayrı gruplar halinde kronolojik sıralama
ile incelenmiştir.
İncelemenin sonunda kadın âşıkların ve konumuz olan Âşık Nurşah’ın özelinde
bakıldığında Âşık edebiyatının ve âşıkların yer aldığı çalışmalarda kadın âşık sayısı
erkek âşıklara nispeten daha az yer aldığı görülmektedir. Hatta pek çok çalışmada
kadın âşıkların yer almadığı görülmüştür.
3.1. Kitapları
Âşık Nurşah’ın şiirlerinin yer aldığı kaynakların başında yayınlanmış üç adet
kitabı bulunmaktadır. İlk kitap 1989 yılında Mansur Kaymak, Mustafa Kayacan ve
İrfan Ünver Nasrattınoğlu tarafından hazırlanan “Kara Sevda Türküsü Âşık Nurşah
28
Bacı’nın Yaşamı ve Şiirlerinden Seçmeler” adını taşımaktadır. Kitabın başında “Bu
benim İlk Kitabım” başlıklı Âşık Nurşah’ın kısa bir yazısı yer almaktadır. Yazıda
eserin Mustafa Kayaca’nın Konya Selçuk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümünde mezuniyet tezinden yola çıkılarak hazırlandığı bilgisi
verilir.
Nasrattınoğlu da “Âşık Nurşah Üzerine” adını verdiği bölümde âşık ile tanışma
hikâyesini ve âşık hakkındaki görüşlerini belirtmiştir. Kayacan da “Âşık Nurşah İçin”
bölümünde Nurşah’ı “millî tecrübe hazinesi” olarak nitelendirir. Kitapta Âşık
Nurşah’ın hayatı, âşık oluşu, onu âşıklığa hazırlayan etkenler, şiirlerinin konuları,
kâfiye yapısı ve hece sayısı, sanat özellikleri ve Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneğindeki
yerinden bahsettikten sonra âşıktan gelişigüzel seçilen 116 adet şiirine yer verilmiştir.
Bu şiirler arasında âşığın başka âşıklarla olan karşılaşmaları ve notaya aktarılan
eserleri notalarıyla birlikte yer almaktadır.
Eserde yer alan önemli noktalardan biri de eserin sonunda âşığın Kara Sevda
türküsü üzerine olan açıklamasıdır. Âşık türkünün sözlerini Eskişehirli Mustafa isimli
bir genç ile sevdiği kız olan Muazzez’in ağzından dinleyerek şiire uyarlamış ve
bestelemiştir. Âşık şiiri sazı eşliğinde ilk nerelerde okuduğunun bilgisini verdikten
sonra Âşık Feymani’nin “Ahu Gözlüm Tut Elimden” türküsünün müziğinin kendisinin
Kara Sevda türküsüyle aynı olduğunu fark ettiğini ve Feymani ile aralarında geçen
konuşmayı anlatmıştır.
Âşığın imzasını taşıyan ve Abdullah Oktay, Güven Tanrıverdi’nin hazırladığı
ikinci kitap ise “Âşık Nurşah’ın Deyişleriyle 2000’li Yılların Yunus Emre’si” adını
taşımaktadır. 1991 yılında Eskişehir Valiliği Yunus Emre Kültür Sanat ve Turizm
Vakfı Yayınları tarafından okuyucuyla buluşan bu eserde 131 şiir yer almaktadır.
Şiirlerin bazıları ilk kitabındaki şiirlerle ortaklık göstermektedir. Kitabın sonlarına
doğru “Atışmalar” bölümünde âşığın Nedim Uçar, Âşık Kara, Âşık Karslı Yusuf
Yıldız, Âşık Reyhani, Âşık Yanguni ve Âşık Ummani ile olan atışmaları
bulunmaktadır.
Kitabın son bölümü “Notaya Alınmış Deyişler” ismini taşımaktadır. Bu
bölümde “Türkün Kızı Türkün Sesi”, “Bir Seher Vaktinde Gördüm Yüzünü”, “Gel
Gayrı”, “Selvi Boyu Kaşı Kara” ve “Var Beni” isimli şiirleri notalarıyla birlikte yer
almaktadır.
29
Âşığa ait üçüncü kitap 1998 yılında Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Kültür
Yayınları tarafından yayına hazırlanan “Sazıyla, Sözüyle, Müziğiyle ve Ödülleriyle
Âşık Nurşah” tır. Eser âşığın “Eskişehir’den Asker Memed’in Öyküsü” adlı
hikâyesiyle başlar. 223 şiirin yer aldığı bu kitaptaki şiirler daha önceki kitaplarda yer
alan şiirlerin bazıları ile benzerlik gösterir.
3.2. Katıldığı Bayramlar, Yarışmalar, Etkinlikler ve Aldığı Ödüller
Sıra
Yıl
Yer
Ödül
1
1981
Konya Âşıklar Bayramı
Şeref Plaketi
2
1981
İstanbul Müziksan Vakfı
Üstün Hizmet
Ödülü
3
1983
Kayseri 2. Geleneksel Âşıklar Şenliği
4
1984
Trabzon Âşıklar Yarışması
5
1985
Kastamonu Şapka İnkılabı Törenlerinde
Türk kadını
temsilcisi
Onur Plaketi,
Takdir
Belgesi
6
1987
Konya Âşıklar Bayramı
Memleket
Türküsü
Üçüncü
7
1988
İzmir Âşıklar Yarışması
Doğmaca
Birinci
8
1989
Konya Selçuk Üniversitesi Âşıklar Şöleni
Türkü
Birinci
9
1990
Malatya İnönü Üniversitesi Âşıklar Şöleni
Koçaklama
İkinci
10
1990
Konya Selçuk Üniversitesi Âşıklar Şöleni
Türkülü Hikâye
Birinci
11
1990
Eskişehir Yunus Emre Kültür Sanat Haftası
Jüri Özel
Plâket
12
1991
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında Folklor
Araştırmaları Kurumu ve Anadolu Folklor
Vakfı Halk Şairleri Arası Yunus Emre Şiiri
Yarışmasında
13
1991
İzmir Âşıklar Yarışması
14
1991
HAŞ-KOOP Saz Şairleri Arası Söz ve
Müzik Eser Yarışması
15
1993
İstanbul Türkiye Dergisi Antoloji Şiir
Yarışması
16
1996
Konya Türkiye Âşıklar Bayramı
Türkü
Birinci
17
1997
Konya Türkiye Âşıklar Bayramı
Doğmaca Türkü
Birinci
Dal
Atışma ve Türkü
Birinci ve
İkinci
Birincilik
kupası
Mansiyon
Atışma ve deyiş
Birinci
Jüri Özel
Plâket
Mansiyon
30
18
1997
Burdur, Yusufça Kültür Sanat Festivali
Atışma
19
1997
Trabzon, Mart 1921 İstiklal Marşımızın
Kabulü ve 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl
dönümü
20
1998
Bursa Halk Ozanları Demeği
Doğmaca
Cumhuriyet
altını
21
1998
Erzurum, Türkiye Âşıklar Bayramı
Yunus Emre
Birinci ve
Tasavvuf
Cumhuriyet
altını
Birinci
Mansiyon
3.3. Âşık Nurşah’ın Üyesi Olduğu Dernekler ve Kurumlar

1978 Eskişehir Sanat Birliği

1979 Eskişehir Güzel Sanatlar Galerisi

1982 Eskişehir İl Halk Kütüphanesi

1985 İstanbul Türkiye Şairler, Şiir Severler Derneği

1986 Ankara Folklor Araştırmaları Kurumu

1987 Sanatçılar Birliği

1987 İzmir Halk Ozanları ve Âşıklar Derneği

1987 Manisa Halk Ozanları ve Âşıkları Derneği

1988 Ankara Şairler, Yazarlar ve Severler Derneği

1988 Ankara Kültür Bakanlığı

1989 İstanbul MESAM Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Birliği

1989 Türkiye Muharip Gaziler Derneği

1989 Ankara, Eskişehirliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği

1989 Ankara Türk Halk Müziği ve Oyunlar Dergisi Basın ve Muhabiri, Almanya,
Hollanda, Belçika, Fransa ve Viyana Temsilciliği

1997 Eskişehir Emekli Subaylar Derneği

2003 Söke Şairler ve Yazarlar Derneği

2003 Samsun Kemeli Bülbül Âşıklar Derneği.
3.4. Kitap Bölümleri
İlkin Manya (1983), Halk Şiirinde Ana Sesi adlı eserinde kadın halk şairleri
arasında Âşık Nurşah’dan da bahsedilmiştir. Âşığın “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve
31
“Ağlıyor” şiirleri çalışmaya dâhil edilmiştir. Kitabın sonunda “Kim Kimdir” başlıklı
bölümünde Maya dergisinden alınan Âşık Nurşah’ın kısa biyografisi yer almaktadır.
Emir Kalkan (1991), XX. Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi’nin “Nurşah”
başlığı altında âşığın kısaca hayatına değinilmiş ve iki adet şiirine yer verilmiştir.
Ankara Valiliği, Kültür Bakanlığı ve Türk Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma
Topluluğu (2001) tarafından Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 82. Yıldönümü anısına
düzenlenen ve yayına hazırlanan Ankara Halk Ozanları Şiir Yarışması (Yayımlanabilir
Eserler) adını taşıyan eserde yarışmaya “Cihan” rumuzu ile katılan Âşık Nurşah’ın
“Güzel Ankara’m” isimli elli dokuz dizeden oluşan şiiri yer almıştır.
Fatma Ahsen Turan vd. (2008) tarafından hazırlanan Sazın ve Sözün Sultanları
Yaşayan Halk Şairleri- I adlı kitabın “Durşen Mert (Âşık Nurşah)” başlıklı bölümünde
âşığın hayatına ve geçirdiği âşıklık evrelerine değinilmektedir.
Osman Baymak, Canseli Donat (2009), Türk Dünyası Kadın Şairleri adlı
eserinde 1981 de kaset kayıtlarının da bulunduğu Âşık Reyhani ile atışmasının
sözlerine yer verilmektedir.
Osman Baymak, Canseli Donat (2010), Türk Dünyası Şiir Antolojisi adlı
çalışmasında “Âşık Nurşah” maddesinde Nurşah’ın geçmiş hayatına, âşıklığa
başlamasına, eserlerine, şiirlerinin türlerine ve konularına, şiirlerinin yer aldığı
yayınlara ve âşığın ödüllerine değinmiştir. Ardından Nurşah’ın “Türkiye’mde Türk
Dünyası”, Yunus Emre ve Âşık Nurşah”, “Türküm Türkiye’m”, “Dudak Değmez”,
“Yunus Diye”, “Biri Vatan Biri Gönül Eyvallah” başlıklı şiirlerine yer verilmiştir.
Behiye Köksel (2012), 20. Yüzyıl Âşık Şiiri Geleneğinde Kadın Âşıklar isimli
çalışmasında kadın âşıkların, âşık sanatı bağlamında yetişme şartları, icra ortamları,
sosyal çevresi değerlendirmiş, kadın âşıkların sosyal rolleri ve âşık tarzı şiir geleneğine
katkıları incelemiştir. Çalışmada yer alan kadın âşıklardan biri de Âşık Nurşah’tır.
Salih Okumuş, Sabit Okumuş (2012), Gülpınar Dergisinde Edebî Portreler adlı
eserde dergide yer alan ve dergiye katkıda bulunan birçok yazar ve şairlere
değinilmektedir. Dergide Âşık Nurşah’la ilgili Enver Tuncalp ve İsa kayacan’a ait iki
yazının bulunduğunu belirtilmektedir.
Adem Koç’un editörlüğünü yaptığı, Eskişehir Somut Olmayan Kültürel Miras
Envanterinin Çıkarılması ve Turizme Kazandırılması Projesi kapsamında yayına
32
hazırlanan Eskişehir’in Somut Olmayan Kültürel Mirası (2014) adını taşıyan katalog
Eskişehir’e bağlı 14 ilçe ve 185 köyde yapılan folklor derlemelerine dayanmaktadır.
Eskişehir merkezli yaşayan kültürel miras unsurları Sözlü Gelenekler ve Anlatımlar,
Gösteri Sanatları, Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler, Doğa ve Evrenle
İlgili Uygulamalar, El Sanatları başlıkları hâlinde sunulmuştur. Gösteri Sanatları
başlığı altındaki Âşıklık maddesinde kısaca âşık Nurşah’ın hayatı ve âşıklık
geleneğinde geçirdiği evrelere yer verilmektedir. Âşığın “Senin İçin” başlıklı şiiri bu
çalışmada yer almaktadır.
Teoman Karaca’nın editörlüğünü yaptığı, Sivas Valiliği tarafından düzenlenen
Dünya Ozanı Âşık Veysel’e Şiirler yarışmasının sonunda hazırlanan Dünya Ozanı
Âşık Veysel’e Şiirler 2015 Yılı Şiir Yarışması’ndan Seçkiler (2015) adını taşıyan
çalışmada Âşık Nurşah’ın “Âşık Veysel’ini Arıyor” başlıklı şiiri yer almaktadır.
Mansur Ekmekçi tarafından editörlüğü yapılan, Turgut Aydın tarafından
yayına hazırlanan Sarıkamış Destanı (2018) adlı kitapta Âşık Nurşah’ın “Çığlıkların
Sesinde” şiirine yer verilmektedir.
Erman Artun (2019), Âşıklık Geleneği ve Âşık Edebiyatı adlı çalışmasının on
birinci bölümü olan Geçmişten Günümüze Âşıklar ve Şiirlerinden Örnekler başlığının
altında kadın âşıklara da yer vermiştir. Âşık Nurşah Bacı adıyla yer alan Âşık
Nurşah’ın kısaca hayatına, âşıklığa nasıl başladığına ve şiirlerinin belli başlı
konularına değinmiştir. Bu başlık altında “Sabahın Seher Vaktinde” ve “Yolcu” şiirleri
de yer almaktadır.
Aslı Büyükokutan Töret (2019), Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Folkloru
Yazıları adlı kitabın “Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Eskişehirli Âşık
Nurşah’ın Şiirleri Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı bölümünde, Âşık Nurşah’ın
şiirleri doğrultusunda, Türk kültüründe kadın ve erkeğin rollerini ve toplumun söz
konusu rollerden beklentilerini ortaya koymaktadır.
Vedat Ulubağ’ın derlemesini yaptığı Mihalıççık Şiirleri adlı çalışmada Âşık
Nurşah’ın “Mihalıççık” ve “Yaralı” şiirleri yer almaktadır.
İlköğretim 5 Sosyal Bilgiler Ders Kitabı’nda Âşık Nurşah’ın icrası sırasında
çekilen fotoğrafı âşıklığı temsilen yer almaktadır.
33
3.5. Makaleler ve Bildiriler
İsmail Ali Sarar (1985), II. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri’nde
sunduğu “Eskişehir’de Yetişen Bilinmeyen Halk Şairlerimiz” başlıklı bildirisinde
Eskişehir çevresinde yetişen halk şairleri ve saz şairlerini; Eskişehir ve çevresinde
yetişenler, Sivrihisar ve çevresinde yetişenler ve Seyitgazi ve çevresinde yetişenler
olmak üzere üç bölümde incelemiştir. Birinci bölümde Eskişehir ve çevresinde yetişen
saz şairi olarak Âşık Nurşah’ın kısaca hayatından ve deyişlerinden bahsetmektedir.
Ali Kafkasyalı (2005), “Batı Avrupa’ya Giden Türklerin Sosyal ve Kültürel
Meselelerinin Anadolu Âşık Edebiyatına Yansıması” adlı makalesinde çeşitli
sebeplerle Avrupa ülkelerine giden âşıkların geride bıraktığı yakınlarına özlemleri ve
şiirleri aracılıyla haberleşmelerini değerlendirmektedir. Çalışmada Âşık Nurşah’ın
yurt dışı ziyaretinde bulunduğu dönemde kaleme aldığı şiiri incelenmektedir.
Sevilay Çınar (2008), “Kadın Âşıkların Âşık Sanatı İçerisinde Toplumsal
Rolleriyle Konumlanma Problemleri” başlıklı çalışmasında âşıklık geleneği içinde yer
alan kadın temsilcilerin eserleri müzikoloji-etnomüzikoloji araştırma teknikleri
kullanılarak
neden-sonuç
ilişkisi
içinde
toplumsal
cinsiyet
bağlamında
değerlendirilmiştir. Çalışmada Âşık Nurşah’ın âşıklık geleneği içinde kadın olarak var
olmanın getirdiği zorluklar ve çevresinin verdiği tepkilere dair bilgiler âşık ile kişisel
görüşmenin ardından aktarılmıştır. Nurşah’ın da bazı şiirlerinden bölümlerin yer aldığı
“Kadın Âşıkların Toplumsal Rollerinin Ürettikleri Eserlerine Yansıması” alt
başlığında kadın âşıkların şiir geleneğinde erkeksi dil/ erkek egemen bir dil
kullandığını tespit etmektedir.
Sevilay Çınar (2010), “Sözlü Kültürün Kadın Temsilcileri” başlıklı
makalesinde icra ortamındaki sözlü kültür ürünlerini ve kültürün temsilcisi olan kadın
âşıkları değerlendirmektedir.
Canan Kökus (2015), “Âşık Nurşah’ın Şiirlerinde Gurbet” adlı makalesinde
Âşık Nurşah’ın seçilen şiirlerinde gurbet temasını ele alış şekilleri detaylı olarak
incelenmektedir.
Sevilay Çınar (2016), “Kadın Âşıkların Müzikal Kimlikleri” başlıklı
makalesinde âşıklık geleneğinde yetişen kadın âşıkların eserlerinden yola çıkarak
müzikal kimlikleri değerlendirilmektedir. Âşıkların müzikal kimliklerinin oluşum
34
sürecinden, yetiştikleri kültür ortamlardan, icra biçimlerinden ve icra ortamlarından
bahsedilmektedir.
Metin Özarslan (2016), “Türkiye ’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği İçinde Kadın
Âşıklar Üzerine Bazı Düşünceler” adlı yazısında Türkiye’de kadın âşıkların
mahlaslarıyla beraber isimlerini vermiştir. Âşık Nurşah’ın da içinde bulunduğu kadın
âşıkların özellikle son dönemlerde yoğun olarak ortaya çıktığını ve bu âşıklar hakkında
çalışmaların artması gerektiğini belirtmektedir.
Onur Aykaç (2017), “Avrupa’da Âşıklık Geleneğinin İcrası ve Bu Geleneği
‘Geleceğe’ Taşımanın Yolları” başlıklı makalesinde Avrupa’ya halk konseri vermek
için Türkiye’den âşıklar sıralanmaktadır. Nurşah’ın da aralarında bulunduğu âşıkların,
geleneğin Avrupa’da gelişmesi ve yayılmasında önemli rol oynadıkları tespit
edilmektedir.
Ahmet Dağlı (2021), “Âşık Tarzı Şiirin Kutsiyeti ve Kadın Âşıklarda Aile
Kavramı” çalışmasında âşıklık geleneğinin yirminci yüzyıldaki kadın temsilcilerinden
biri olan Âşık Nurşah’ın bazı şiirlerinden hareketle aile ve aile yapısına konusundaki
söylem ve tespitleri üzerinde durmaktadır.
Aslı Büyükokutan Töret (2021), “Covid-19: Küresel Salgın Sürecinin Âşık
Nurşah’ın Şiirlerine Yansıması” başlıklı makalesinde, Âşık Nurşah’ın küresel salgın
sürecinde yazmış olduğu şiirlerinde virüsün ortaya çıkışını, yayılmasını ve etkilerini
ne şekilde ele aldığını, konuyla ilgili gözlem ve deneyimlerini sorgulamaktadır.
Sevilay Çınar, “Müzik Eğitiminde Kadın Âşıkların Yeri” adlı makalesinde
Ezgili Kevser, Âşık Nurşah, Sinem Bacı, Sarıcakız, Şah Senem, Şah Turna gibi kadın
âşıkların geleneğe katkıları ve kadın kimlikleriyle yaşadıkları sorunlar tespit
edilmektedir. Ardından müzik eğitimde kullanılan ders kitapları ile öğrenci ve
öğretmen görüşmeleri neticesinde kadın âşıkların müzik eğitimindeki yerleri
sorgulamaktadır.
Hasan Köksal, “Günümüz Âşık ve Şairlerinde Ağıt Yakma Geleneği” başlıklı
çalışmasında Âşık Nurşah’ın 17 Nisan 1993 günü vefat eden Cumhurbaşkanı Turgut
Özal için yazdığı ağıta, 1983 yılında Karadeniz Ereğlisi-Kandilli'de ve ZonguldakArmutçuk'ta maden ocaklarının çökmesi üzerine yakılan ağıta, kızının gelin gitmesi
üzerine yaktığı ağıta yer vermektedir.
35
3.6. Dergiler
3.6.1. Gülpınar
Enver Tuncalp (1981), Gülpınar dergisinin altmışıncı sayısında “Âşık Nurşah”
başlığı altında Âşık Nurşah’ın insanlığa ve Türk milletine hizmet aşkıyla dolu, güçlü
bir halk ozanı olduğu belirtilmektedir. Yazıda âşığın “Yeni Yılımız” şiirine yer
almaktadır.
İsa Kayacan (1988), “Âşık Nurşah” adlı yazısında Âşık Nurşah hakkında kısa
bilgiler ve sanatçı kişiliğine dair yorumlar verilmektedir.
3.6.2. Halk Ozanlarının Sesi
N. Zeynep Özçörekçi (1993), Halk Ozanlarının Sesi adlı derginin beşinci
sayısında “Âşık Nurşah” başlıklı yazısında âşığın kısaca hayat hikâyesine, âşıklık
geleneğindeki yerine ve dergi hakkındaki görüşlerine yer vermektedir. Dergide bir de
Âşık Nurşah’ın “Dünya” isimli şiiri bulunmaktadır.
3.6.3. Kumru
Kumru adlı tarih, kültür, sanat ve edebiyat dergisinin dördüncü sayısında Âşık
Nurşah’ın “Sordum” başlıklı şiiri yer almaktadır.
3.6.4. Gürleyik
Eskişehir Gürleyik Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği
tarafından yayına hazırlanan Gürleyik dergisinin beşinci sayısında Âşık Nurşah’ın
“Gürleyik” başlıklı şiiri yer almaktadır.
3.6.4. Balkon
Balkon dergisinin Mayıs 2014 sayısında Âşık Nurşah ile gerçekleşen röportaj
yer almaktadır. Nurşah’ın ağzından yaşamına, âşıklığa başlama sürecine ve şiirlerine
dair bilgiler verilmektedir.
3.7. Hakkında Yapılan Haberler
Tarih
Gazete
Haber Başlığı
27 Aralık 1974 Cuma
Kelebek
Halk Ozanı Sanatçılara İlham Veriyor
24 Şubat 1979 Cumartesi
İstikbal
Doğanın Özlemi
11 Ekim 1979 Perşembe
Vatandaş
Kadın Ozan Nurşah ‘tan İki Deyiş
36
22 Ocak 1981 Perşembe
Milli İrade
Âşık Nurşah- Türk Folklorundaki Yeri
2 Aralık 1981 Pazartesi
Gürses
"Samsun Âşıklar Şöleni" Büyük İlgiyle
Karşılandı
24 Aralık1981 Perşembe
Açıksöz
"Seni Görüyorum Baktığım Zaman" (şiir)
21 Ocak 1982 Perşembe
Eskişehir Gazetesi
Ozanlar Okullarda Halk Edebiyatından
Örnekler Veriyor
23 Şubat 1982 Salı
Hürriyet
"Törenlere Sazımla Katılacağım"
5 Aralık 1982 Pazar
Sakarya
Âşık Ummani ile Âşık Nurşah Bacı
Gazetemizde Atıştılar
13 Aralık 1982 Çarşamba
Haberci
Âşıklar Yalova'dan Geçti
14 Aralık 1982 Salı
Gebze Uyanış
Âşık Ummani ile Âşık Nurşah Okullara
Konser Vermek İstiyor
31 Mart 1983 Perşembe
Sesimiz
"Kütüphanem" ve "Ben Kalemim
Kalemim Ben" (şiir)
19 Mayıs 1983 Perşembe
Hürriyet
Nurşah Bacı’nın Müze Gibi Evi
29 Mayıs 1983 Pazar
Bulvar
Ünlü halk Ozanları Kayseri'de Atıştı
24 Şubat 1984 Cuma
Sakarya
Eskişehir'in Tek Kadın Âşığı
24 Nisan 1984 Salı
Giresun İleri Gazetesi
Bir Bayan Halk Ozanımız-Âşık Nurşah
8 Mayıs 1984 Salı
Yeni Sun
Kadın Ozanlarımız
18 Mayıs 1984 Cuma
Antalya Ekspres
İsa Kayacan
21 Mayıs 1984 Perşembe
Bulvar
Silifkeli Festival ile Birlikte Coştu
29 Mayıs 1984 Salı
Hürriyet
Erkekleri Dize Getiren "Kadın Âşık"
18 Nisan 1985 Cuma
İstikbal
Âşık Nurşah Sergide Konser Verdi
2 Ağustos 1985 Cuma
İlan
Selam Olsun
29 Eylül 1985 Pazar
Tercüman
Antalya’da Âşıklar Şöleni
23 Ekim 1985 Çarşamba
Son Havadis
Âşıklar Bayramı 20.Şeref Yılında
3 Kasım 1985 Pazar
İlan
Bize Gelenler
6 Aralık 1985 Cuma
Açıksöz
Halk Âşıkları Gönülleri Fethediyor
13 Şubat 1986 Perşembe
Anadolu
Nurşah'ın Deyişleri
16 Şubat 1986 Pazar
İlan
Halkın Dilinden
18 Şubat 1986 Salı
İlan
Halkın Dilinden- Hocam İsa Kayacan
37
27 Mart 1987 Cuma
Barış
Âşık Nurşah
6 Nisan 1987 Pazartesi
Hürriyet
"Çalıp söylediğim boşa gitmesin"
13 Nisan Pazartesi
Cumhuriyet
Haftanın Sanat Çizelgesi-Ölene kadar
Âşık
26 Mayıs 1987 Salı
Karaman’ın Sesi
Âşık Feymani ve Âşık Nurşah İsa Oğuz'u
Ziyaret Etti
25 Haziran 1987 Perşembe
Hakikat
Nurşah Sivas'ta
Kasım 1987
Bizim Kuşak
Ata'ya Sesleniş
27 Nisan 1988 Çarşamba
Son Haber
Âşık Nurşah'a Sanatçı Kimliği
11 Mayıs 1988 Çarşamba
İstikbal
Âşıklar Atıştı
13 Temmuz 1988 Çarşamba
Olay
Nurşah Bacı'dan
10 Aralık 1988 Cumartesi
Sakarya
Nurşah'a Özel Ödül
10 Nisan 1989 Pazartesi
Sakarya
Nurşah "Âşık Şemini Gülü" Ödülünü
Kazandı
18 Mayıs 1989 Perşembe
Sakarya
Âşık Nurşah Silifke'ye Gidiyor
7 Ağustos 1989 Cumartesi
Sakarya
Kar Festivalinden Âşık Nurşah'a Davet
18 Ağustos 1989 Cuma
Sakarya
Nurşah Gülhane Şenliği’nde Konser
Verecek
9 Eylül 1989 Cumartesi
Sakarya
Âşık Nurşah Sazı ile Çalıp Söyleyecek
19 Eylül 1989 Çarşamba
İstikbal
Gazilere Açık Hava Konseri
25 Eylül 1989 Pazartesi
Sakarya
Âşık Nurşah Dadaloğlu Şenliklerinde
4 Ekim 1989 Çarşamba
Sakarya
Haftanın Konuğu: Âşık Nurşah
13 Kasım 1989 Pazartesi
Sakarya
Âşık Nurşah TRT Denetiminde
24 Kasım 1989 Cuma
Sakarya
Âşık Nurşah ‘tan
3 Mart 1990 Cumartesi
Sakarya
Nasrettin Hoca ve Nurşah
22 Mart 1990 Perşembe
Türkeli
Âşıklarla röportaj
28 Mart 1990 Çarşamba
Sakarya
IV. Âşıklar Şöleninde Nurşah Birinci
14 Nisan 1990 Cumartesi
Hürriyet Kelebek
Dişi "Âşık Veysel"
4 Mayıs 1990 Cuma
Sakarya
Âşık Nurşah Malatya'da Erkeklerle
Yarışacak
16 Mayıs 1990 Çarşamba
Sakarya
Âşık Nurşah Malatya'da II. Oldu
38
30 Haziran 1990 Cumartesi
Sakarya
Âşık Nurşah'ın Eseri TRT Denetiminden
Geçti
29 Ağustos 1990 Çarşamba
Sakarya
Nurşah Şenlikte
2 Kasım 1990 Cuma
Yeni Ses
Onur Konuklarımız
1 Ocak 1991 Salı
Sakarya
Âşık Nurşah Afyon'da İzleyicileri
Büyüledi
13 Şubat 1991 Çarşamba
Sakarya
Âşık Nurşah Âşıklar Şöleni'nde
23 Mart 1991 Cumartesi
Sakarya
Âşık Nurşah İzmir’de Âşıklar Şöleni'nde
24 Mayıs 1991 Cuma
Sakarya
Âşık Nurşah Coşkusu
5 Haziran 1991 Cuma
Anadolu'nun Sesi
Eskişehirli Âşık Nurşah İki Birincilik
Aldı
10 Haziran 1991 Pazartesi
Sakarya
Âşık Nurşah Türkiye'nin Sesi
Radyosunun Aranan İsmi Oldu
13 Ağustos 1991 Salı
Sakarya
“Yaralı” Adlı Şiiri
19 Ağustos 1991 Pazartesi
Sakarya
Ozanlar isyan etti: "Bize sahip
çıkılmıyor."
3 Eylül 1991 Salı
Sakarya
“Sekiz ünlü âşık ve ozan ne dediler?”
24 Kasım 1991 Cuma
Sakarya
Âşık Nurşah" Atışma" Dalında Madalya
Aldı
27 Kasım 1991 Çarşamba
Türkiye
Samsun'da Âşıklar Şöleni
4 Aralık 1991 Çarşamba
Türkiye
Âşıklar Coşturdu
4 Aralık 1991 Çarşamba
İstikbal
Âşık Nurşah'ın Deyişleri Kitapta Toplandı
9 Aralık 1991 Pazartesi
Ortadoğu
Âşıkların Dilinde Yunus Emre
11 Aralık 1991 Çarşamba
Sakarya
Âşık Nurşah'ın Kitabı
11 Aralık 1991 Çarşamba
İki Eylül
Âşık Nurşah'ın Şiirleri Kitap Haline
Getirildi
11 Aralık 1991Çarşamba
Milli İrade
Âşık Nurşah'ın Deyişleri Kitap Oldu
29 Ocak 1992 Çarşamba
Sakarya
Âşık Nurşah Atatürk'ü Anlattı
23 Şubat 1992 Pazar
Hürriyet
Kadın Ozanın Yunus Aşkı
24 Şubat 1992 Pazartesi
İstikbal
Âşık Nurşah' Çifte Ödül
24 Şubat 1992 Pazartesi
İki Eylül
Âşık Nurşah'a İki Ödül Daha
8 Mayıs 1992 Cuma
İki Eylül
Âşık Nurşah Türkiye'nin Sesi Radyosunda
39
9 Mayıs 1992 Cumartesi
İstikbal
Âşık Nurşah Sesini Avrupa'ya Duyurdu
14 Aralık 1992 Pazartesi
Sakarya
Âşık Nurşah TV'de
16 Aralık 1992 Çarşamba
Hürriyet
Kadın Âşık, dertli...
21 Aralık 1992 Pazartesi
Yeni Hamle
Âşıklara Şöleni
24 Şubat 1993 Çarşamba
İstikbal
Başarılı Ozanlar
8 Mayıs 1993 Cumartesi
Sakarya
Âşık Nurşah TRT Çekiminde
12 Mayıs 1993 Çarşamba
Milli İrade
Âşık Nurşah TRT'de
12 Mayıs 1993 Çarşamba
İki Eylül
Âşık Nurşah İnanç Dünyasında
14 Mayıs 1993 Cuma
Gürses
IV. Samsun Kültür ve Sanat Semineri 16
Mayıs'ta Başlıyor
17 Mayıs 1993 Pazartesi
Ortadoğu
Samsun'da Âşıklar Şöleni
8 Haziran 1993 Salı
Hürriyet Karadeniz
Âşıklar Havzada Atıştı
10 Haziran 1993 Perşembe
Sakarya
Âşık Nurşah'a Samsun Belediyesinden
Plaket
22 Nisan 1994 Cuma
Sakarya
Şairlerimizin Büyük Başarısı
10 Haziran 1994 Cuma
Merzifon
Âşıklar Şöleni Bugün Kapalı Spor
Salonunda Yapılacak
18 Temmuz 1995 Salı
İstikbal
Âşık Nurşah Ölümden Döndü
1 Ağustos 1995 Cuma
Son Haber
Nurşah Ödüle Doymuyor
1 Eylül 1995 Cuma
Sakarya
Âşık Nurşah'a Ankara Büyükşehir
Belediyesinden Plaket
1 Eylül 1995 Cuma
İstikbal
Âşık Nurşah'a Ankara'da Plaket
3 Ağustos 1996 Salı
Son Haber
Âşık Nurşah'a İskilip Belediyesinden
Onur Belgesi
1 Nisan 1998 Çarşamba
Akşam
Âşık Nurşah Rakip Tanımıyor
20 Eylül 2000 Çarşamba
Son Haber
Âşık Nurşah Otuz Festivale Katıldı
3 Kasım 2000 Cuma
İki Eylül
Âşık Nurşah'a Konya'dan Ödül
4 Kasım 2000 Cumartesi
Son Haber
Âşık Nurşah'a Konya Mevlâna Ödülü
Verildi
26 Mayıs 2009 Salı
İki Eylül
Âşık Nurşah’ın Ödülleri
19 Eylül 2010 Pazar
Star
“Bu kez kadınlar sazı ele aldı.”
6 Mayıs 2010 Perşembe
Şehir
Yunus Emre ve Âşık Nurşah
40
1 Nisan 2014 Salı
İstikbal
“Âşık Nurşah ödüle doymuyor.”
14 Haziran 2014 Cumartesi
Sakarya
Âşık Nurşah Tez Konusu Oldu
14 Haziran 2014 Cumartesi
İstikbal
Âşık Nurşah Tez Konusu
24 Ocak 2015 Cumartesi
Sonhaber
Eskişehirli Âşık Nurşah Amerika’da Ders
Konusu Oldu
3.8. Tezler
Mustafa Kayacan (1988), Selçuk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Pakize Er danışmanlığında hazırlamış olduğu
Eskişehirli Âşık Nurşah, Hayatı, Sanatı, Şiir ve Hikâyeleri (Metin ve İnceleme) başlıklı
lisans mezuniyet çalışmasında Âşık Nurşah’ın bazı şiirleri ve hikâyelerine dair
tespitlerde bulunmaktadır.
Hülya Çiftçi (1995), Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nde Fikret Türkmen danışmanlığında hazırlamış olduğu Eskişehir
ve Çevresinde Yetişen Halk Şairlerimiz konulu lisans tezinde Âşık Nurşah’ın hayatına,
edebi şahsiyetine ve bazı şiirlerine dair bilgilere vermektedir.
İrfan Çetinkuş (1997), Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi,
Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Ali Torun’un danışmanlığını üstlendiği Âşık
Nurşah (Hayatı, Sanatı. Şiirlerinden Seçmeler) başlıklı bitirme tezi beş ana bölümden
oluşmaktadır. Tezin ilk bölümünde Âşık Nurşah ’tan ve çevresinden bahsedilirken
ikinci bölüm âşık oluşuna dair bilgileri kapsamaktadır. Üçüncü bölüm âşığın aldığı
ödüller ve faaliyetleri, dördüncü bölüm ise sanatı hakkında bilgileri içermektedir.
Nurşah’ın bazı şiirlerine de beşinci bölümde yer verilmektedir.
Âşık Nurşah Amerika Indiana Üniversitesi ve Teksas Üniversitelerinde
Jennifer Petzer’in tez çalışmasına konusu olmuştur. Ayrıca Amerika'dan gelen
araştırmacı Yıldıray Erdener ve Jennifer Petzer 12 Temmuz 1997 tarihinde atışma
ayağı vermiş, Âşık Nurşah da irticali olarak söz ve müzik ile icrasını gerçekleştirirken
o anda bantlara kaydedilmiştir.
Rahmetli Burcu Yılmaz (2002), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Halil Buttanrı danışmanlığında
hazırlanan bitirme çalışması, Eskişehirli Âşık Nurşah Hayatı ve Sanatı başlığını
taşımaktadır. Çalışmada âşığın hayatına ve sanatına dair bilgiler vermesinin ardından
41
Âşık Nurşah’ın şiirlerine yer verilmekte ve şiirleri konuları bakımından
incelenmektedir.
Sevilay Çınar (2008), İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Müzikoloji ve Müzik Teorisi Ana Bilim Dalı, Müzikoloji ve Müzik Teorisi Bilim
Dalı’nda Songül Karahasanoğlu ve Süleyman Şenel danışmanlığında hazırlanan
Yirminci Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye'de Kadın Âşıklar adlı doktora tezinde
dokuz kadın âşığın âşıklık geleneği ile nasıl tanıştıkları, gelenek içerisindeki yetişme
koşulları, icrâ ettikleri eserler ve özel yaşamlarına dair bilgiler yer almaktadır. Durşen
Mert (Nurşah Bacı), Filiz Yurdakul (Sinem Bacı), Telli Gölpek (Telli Suna),
Sürmelican Kaya (Sürmelican), Şahsenem Akkaş (Şahsenem Bacı), İlkin Manya
(Sarıcakız), Ayten Çınar (Gülçınar), Arzu Yiğit (Arzu Bacı) ve Kevser Ezgili (Ezgili
Kevser) adlı âşıklardan tespit edilen ve notaya alınan bu eserleri müzikal analiz yoluyla
irdelemektedir. Çalışmada Toplumsal Cinsiyet teorisi bağlamında kadın âşıkların
toplumsal rolünün özel ve geleneksel yaşamlarındaki örneklerden hareketle kadın
âşıkların sanatlarına etkilerine yer vermektedir.
Canan Kökus (2014), Ankara Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nde Âşık
Nurşah’ın Sanatı, Hayatı ve Eserleri başlıklı lisans tezinde Âşık Nurşah’ın hayatına ve
sanatına yer verdikten sonra şiirlerini çeşitli motifler üzerinden incelemektedir. Tezin
son bölümünde Nurşah’ın bazı fotoğraflarına yer vermektedir.
Hakan Demir (2015), Ankara Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi’nde Âşık
Nurşah’ın Hayatı ve Şiirlerinden Seçmeler adlı yayınlanmamış bitirme çalışmasında,
Âşık Nurşah’ın hayatına ve bazı şiirlerine yer vermiştir. Demir, bu çalışmasına âşığın
başka âşıklarla olan bazı atışmalarını da dâhil etmiştir.
F. Akalın (2019). Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Bazı Hikâyeleri adlı yayımlanmamış lisans tezinde âşığın
hikâyelerine dair tespitlerde bulunmaktadır.
3.9. Âşık Nurşah’ın Eserlerinin Elektronik Kültür Ortamına Aktarımı
Walter Ong, elektronik araçların önce yazının açtığı yolda ilerlediğini daha
sonra konuşma diline dönüşerek “ikincil sözlü kültür”ü oluşturduğunu ifade eder
(2018: 23-24). Ong, elektronik çağı “varlığı yazı ve matbaa teknolojilerine dayanan
telefon, radyo ve televizyona özgü sözlü kültürün çağı” (2018: 15) şeklinde tanımlar.
42
Elektronik kültür ortamının âşıklar tarafından kullanılmaya başlanması, âşık
ezgilerinin kaydedilmesi, kaydedilen icralar yoluyla seslerinin yurdun dört bir yanına
duyurması âşıkları ulusal seviyede tanınırlıklarını sağlamıştır (Çobanoğlu, 2000:156).
Elektronik kültür çağını yaşayan, sözlü birikimini yazılı ve elektronik ortamlara
taşıyarak çağın getirmiş olduğu kolaylıklardan Âşık Nurşah da faydalanmıştır.
Âşık Nurşah elektronik kültür ortamında ilk olarak kaset çalışması
gerçekleştirmiştir. Âşığın, İstanbul Harika Plak Şirketi tarafından çıkarılan kasetleri
şunlardır: 1981 Âşık Nurşah, 1981 Âşık Reyhani ve Âşık Nurşah. 1993 yılında Ankara
Kazan Plak tarafından 1993 Dağlar Kuşlar.
Âşık Nurşah, 2012 de TRT Müzik kanalına (URL-9), 2013 Kanal26 (URL-10),
ES TV Barış Kazan Ezgi Kervanı Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi), Kanal26 Evlere
Şenlik programı (SOKÜM Müzesi Arşivi), SÜPER TV Ezgi Kervanı Programı ve
Edebiyat Sanat Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) , ES TV Tevfik Erciş’le Köşe
Bucak Hikâyeler Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) , Kanal 26 Haberiniz Olsun Âşık
Nurşah’ın 50. Sanat Yılı Özel Programı (SOKÜM Müzesi Arşivi) gibi televizyon
kanallarına katılarak kendisini halk kitlelerine tanıtmış böylece eserlerini daha geniş
kitlelere ulaşma imkânını bulmuştur.
2010 yılında Sevilay Çınar tarafından hazırlanan Kadın Âşıklar adlı albüm
YouTube’da yayınlanmaktadır.
Âşık Nurşah, albümde yer alan “Sabahın Seher
Vaktinde” adlı türküsü ile binlerce izlenme oranı elde etmiştir (URL-11).
Gündemi takip eden ve savaş karşısında sessiz kalmayan Âşık Nurşah, 30 Mart
2022’de İlhas Haber Ajansının röportajında Ukrayna’daki saldırılardan etkilenerek
yazdığı deyişleri sunmuştur (URL-12).
Âşık Nurşah, YouTube, Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağı
olan uygulamaları aktif olarak kullanmamaktadır. Sosyal medyada yer alan çalışmaları
katıldığı program sahipleri ve takipçileri tarafından dijital kültür ortamına
aktarılmaktadır.
Âşık Nurşah ve ailesi âşığın internet ortamında yayınlanan âşığa ve eserlerine
ait tüm paylaşımların takibini yapmaktadır.
43
İKİNCİ BÖLÜM
ŞİİRLERİN İNCELENMESİ
2.1. ŞEKİL YÖNÜNDEN (DIŞ YAPI) İNCELEMESİ
2.1.1. Nazım Birimi
Türk halk şiirinde pek çok araştırmacı tarafından tartışılagelen konulardan biri
de birimin ne olduğudur. Birimin, beyit, üçlük, dörtlük olduğu fikirleri öne sürüldüğü
gibi tek mısra olduğunu da savunan görüşler ortaya çıkmıştır (Kaya, 2000: 1).
Türklerin yazıyı kullanıp veya edebi ürünlerini yazıya geçirmeden önceki
dönemde Türk şiirleri, sagu, sav, koşuk ve destandan ibarettir. Sagu; İslamiyet’ten
önceki dönemlerde ölen kişinin arkasından toprağa verilmeden önce yuğ/yoğ adı
verilen törenlerde ozanlar tarafından okunan şiirdir (Güzel-Torun, 2003: 37-38).
İslamiyet öncesi ve sonrasında var olan destanları, Şükrü Elçin, efsanelerden
sonra nazım şeklinde meydana gelen en eski halk edebiyatı mahsulleri olarak
nitelendirir. Destanlar bir “yaratma zeminden” sonra oluşan, yaratıcısı belli olmayan
ve toplumları ilgilendiren olaylardır. Destan toplumu derinden etkileyen bir olayın
ardından “Kahraman- Bilge” bir karakter etrafında teşekkül eder (Elçin, 2019: 73).
Bentleri çok fazla sayıda olan ve dörtlüklerden oluşan destanların büyük çoğunluğu
11’li hece ölçüsüyle meydana getirilmiştir. (Dilçin, 2013: 315).
Birçok Türk boyunun halk şiiri geleneğinde görülen koşuk, İslamiyet öncesi
dönemlerden beri kullanılmaktadır (Ergun, 1997: 225). Âşık tarzı şiir geleneğindeki
koşma ile benzerlikler gösteren koşukta aşk, kahramanlık, yiğitlik vd. konuların
işlendiği görülür (Güzel-Torun, 2003: 42).
Halk şiirinin ezgi, konu ve şekil bakımından farklılık göstermesi sebebiyle
şiirlere isim vermekte veya onları belli bir gruba sokmakta zorlanılmış ve bu konuda
tartışmalar meydana gelmiştir. Bu durum divan şiirleri için geçerli değildir. Divan
şiirleri kendi aralarında gazel, kaside, mesnevi veya terci-i bent, terkib-i bent, kıta gibi
gruplandırılmış ve tanımları yapılmıştır. Divan şiirinde bunlar ilk bakışta kendilerini
belli etse de halk şiiri için tür ve şekil karmaşası söz konusudur (URL-13).
Dizdaroğlu, “Halk Şiirinde Türler” adlı çalışmasında halk şiiri nazım birimine
dair üç farklı görüşe yer vermiştir. Birinci görüş Korş, Kowalski ve Fabo’ya aittir.
Onlara göre dörtlükler iki beytin birleşmesiyle oluşmuştur. Türk şiirinde birimin beyit
44
olduğunu savunurlar. Ata Terzibaşı’nın görüşü ise Türk şiir birimini iki mısralı, vezinli
ve kafiyeli atasözlerinde aramaktır. Üçüncü farklı görüş ise Rıza Nur’a aittir. Nur,
Türk şiirinde birimin dize olduğu kanısındadır ve öne sürdüğü kanıtları sıralamıştır
(Dizdaroğlu, 1968: 22-23).
Öcal Oğuz, halk şiirinin en yaygın şeklinin koşma olduğundan bahseder.
Bunun nedenini kafiye örgüsü, nazım birimi ve hacim bakımından belirli kurallara
sahip olması şeklinde açıklar. Oğuz yaygın olarak kullanılan nazım şekil ve türlerini
şu şekilde tablolaştırır:
A) Nazım Şekilleri
1. Mani
2. Koşma
3. Destan
B) Nazım Türleri
1. Ezgi Ağırlıklı
a) Türkü
b) Varsağı
c) Semai
ç) Koşma
2. Konu Ağırlıklı Türler
a) Koçaklama
b) Taşlama
c) Güzelleme
ç) Destan
d) İlahi
e) Devriye
f) Nutuk
g) Sathiyye
3. Ezgi ve Konu Ağırlığı Aynı Yoğunlukta Olan Türler
45
a) Ninni
b) Ağıt
c). Mani (Oğuz, 1993: 16-17).
Bu sıralamaya ek olarak Güzel’in ve Torun ‘un ortak çalışmasında koşmalar
yapılarına göre şöyle sınıflandırılır:
Yapılarına Göre Koşma Çeşitleri
a) Düz koşma
b) Yedekli koşma
c) Musammat Koşma
d) Ayaklı koşma
e) Zincirbend Ayaklı koşma
f) Zincirleme koşma (Güzel-Torun, 2008:254- 256).
Âşık Nurşah’ın şiirlerinin tümü koşma şekliyle yazılmış ve kafiyelenmiştir.
Nurşah’ın söylediği şiirlere bakıldığında çoğunluğunun “dörtlük”lerden oluştuğu
görülmektedir. Koşma türüne derinlemesine bakıldığında Nurşah’ın şiirlerinde “yedeli
şiirler” formunda şiirlerle de karşılaşılır. Kaya, “yedekli şiirler”in asıl unsur olan
dörtlüklerin devamına bir veya birkaç dizenin ilave edilmesiyle oluştuğunu
açıklamıştır (Kaya, 2000: 2).
Âşık Nurşah, âşık tarzı şiir söyleme geleneği içinde şiirlerinin tümünü hece
ölçüsüyle yazmıştır.
2.1.2 Kâfiye Şeması ve Kâfiye Türü
2.1.2.1. Kâfiye Şeması
Âşık tarzı şiir geleneğinin önemli ahenk unsurlarından biri de kafiyedir. Kafiye
sözlükte “uyak, halk edebiyatında ayak” olarak da tanımlanır (Akalın, 2009: 1033).
Sakaoğlu, saz şiirinin kafiye anlayışını şöyle açıklar: Âşık edebiyatında
hazırlıksız şiir söylemek esastır. Bu sebeple verilen şiir örneklerinde klasik
şiirimizdeki kafiye kurallarını aramamız elbette mümkün olmayacaktır. Âşıkların saz
refakatinde ortaya koydukları şiirleri, bazı durumlarda kafiye meydana getirme gücü
46
pek zayıf olan, hatta bu güce bile sahip olamayan kelimelerle kurulduğu için, bu
zayıflık zengin bir redif sistemiyle ve sazın yardımıyla giderilmeye çalışılmaktadır
Kâfiye örgüsü veya uyak düzeni olarak da adlandırılan kâfiye şeması, nazım
biçimlerinin kafiye olarak adlandırılan ses benzerliklerine alfabenin ilk harfinden
başlayarak harflerin konularak gösterilmesidir. Kâfiyesiz dizeler ise “x” şeklinde
gösterilir. Cem Dilçin bu konuda şunları söyler:
“Nazım biçimlerinin dize ve uyak düzeni şemalarla gösterilir. Dize düzenini
göstermek için düz çizgi kullanılır. ‘Uyak düzeni’ de bu çizgilerin sağ başında Türk
alfabesindeki harflerle gösterilir. Harfleri kullanırken ‘c- ç, g- ğ, ı- i’ gibi birbirine
benzeyen harfleri kullanmaktan kaçınmak doğru olur. Çünkü uyaklar birbirine
karışabilir ve ilk bakışta seçilmesi güçleşir. Ana uyak genellikle ‘a’ harfi ile gösterilir.
Serbest yani uyaksız dizeler ise ‘x’ ile gösterilir. Uyak düzenini göstermenin bir yolu
da çizgiler kullanılmadan satır içinde harfleri kullanarak her dörtlüğü gösteren harften
sonra çizgi konmasıyla olur” (Dilçin, 1995: 95).
Köprülü, halk şiirinde ilk örneklerinde görülen kâfiye düzenlerinin basit ve
ilkel mahiyette olduğunu belirtir. Kâfiyenin bugünkü manası düşünüldüğünde ise ilk
örneklere “yarım kâfiye” (asonance) denilmesinin doğru olacağını savunur (Köprülü
2016:118).
Dizdaroğlu, halk şiirinde kâfiyeyi “ayak” teriminin karşıladığını belirtir.
Nedenini bir saz şairinin açıklamasına yer vererek bahseder (Dizdaroğlu, 1969: 32).
Saz şairinin şu sözlerine yer verir: “Deyişlerdeki ayak'lar, barlar ile halaylardaki
ayaklara (ayak figürlerine) benzerler; bir oyundaki ayaklar nasıl başka oyundakinden
ayrılırsa, bir deyişin ayak'ları da ötekinden öylece ayrı olur" (Kırzıoğlu, 1962: 22,
Dizdaroğlu, 1969: 32-33).
Nurşah’tan derlenen şiirlerde en çok kullanılan uyak şeması düz uyaktır.
Âşık Nurşah’ın “Gel Anam (150)” isimli şiiri abab, cccb, dddb şeklinde
kafiyelemiştir:
Gemi vurdu çıkmaz oldu karaya,
a
Menziline erilmiyor gel anam.
b
Dayanılmaz hasret girdi araya,
a
O, gül yüzün görülmüyor gel anam. b
47
Çok özledim hasret yetti canıma,
c
Dokundu hem ciğerime kanıma,
c
Düştüm yola, sazım aldım yanıma, c
İzin Hakk’tan varılmıyor gel amam. b
Ne diyeyim gurbet bize sarıldı,
d
Bırakmıyor ana kıza darıldı,
d
Şu Nurşah'ın can evinden vuruldu, d
Sabır bitti durulmuyor gel anam.
b
Âşığın “Büyük Hikmettir (210)” ismini verdiği şiirinde ise “abxb, cccb, dddb
…” formunda düz kâfiye kullanılmıştır:
Bir yanda kayıklar bir yanda gemi, a
Kaptanı görünmez büyük hikmettir, b
Karanlık denizde bir garib yolcu,
x
Limanı görünmez büyük hikmettir. b
Beyaza boyanmış siyah kırmızı,
c
Sanki bir ıssızlık sarmış denizi,
c
Denizin içinde bir peri, kızı,
c
İmkânı bulunmaz büyük hikmettir. b
2.1.2.2. Kâfiye Türü
Kâfiye (Halk edebiyatında ayak), en az iki mısranın sonunda tekrarlanan ses
benzerliği olarak adlandırılır. Böyle mısralara kâfiyeli, hiçbir mısra ile kâfiye
bağlantısı olmayan mısralara ise serbest denilir (İlaydın, 1964: 65).
Kaya, kâfiyeleri dörtlük içindeki yerlerine göre şöyle adlandırır:
1. Üç dizenin kendi arasında oluşturulan kâfiyedir. Bu şekilde oluşturulan
kâfiyelerde ilk dörtlük farklı şekillerde de olabilir. “Uyak” yahut “kâfiye” olarak
isimlendirilir.
2. “Ana uyak” veya “ana kâfiye” olarak adlandırılan bu kâfiyeler ise dize
sonlarındaki mısralarla yapılır. Âşıklar bu türe “ayak” adını vermektedir.
Kaya yukarıda bahsettiğimiz eserinde kâfiye çeşitlerini beş gruba ayırmıştır:
48
1. Çeyrek kâfiye
2. Yarım kâfiye
3. Tam kâfiye
4. Zengin kâfiye
5. Cinaslı kâfiye (Kaya, 2007: 394).
Türk halk şiirinde kâfiye konusunda hafif ses benzerliği yeterli görülmüş,
mısraların sonundaki kelimelerin farklı cins, yapı veya yazılışta farklı olsa bile sesçe
kulakta aynı ahengi uyandırması yeterli görülmüştür (Güzel; Torun 2010:117).
Köprülü bu tür kâfiyeye, kâfiye demektense asonance (yarım kafiye) demenin
daha doğru olacağını belirtir (Köprülü 2016:118).
Türk halk şiirnde kâfiye türlerinde uzlaşamama gibi kâfiye ile ilgili problemler
günümüzü kadar devam etmiştir. Salahaddin Bekki problemleri ve problemlerin ortaya
çıkış nedenlerini sıraladığı çalışmasında bir şiirde kâfiyeyi tespit etmeye yönelik yol
haritasını şöyle açıklar: “Bir şiirdeki kafiyeleri tespit etmek için ilk önce o şiirin nazım
şeklinin bilinmesi; buna göre tüm dizelerin küçük harflerle maddelendirilmesi gerekir.
Böylelikle hangi dizeler arasında kafiye aranacağı belirlenmiş olur. Kafiyeyi oluşturan
sesleri tespit için en az iki dize sonundaki benzer kelimelerin sonundan başlamak
gerekir. Kafiye aranan kelimelerde aynı imla, görev ve manada olan ek, kelime veya
kelime grubu varsa bunlar redif olarak alınır ve bu tip ek, kelime veya kelime
grubundan önce gelen kelimelerde ortak sesler –yani kafiyeyi oluşturan sesler- tespit
edilir. Gerekirse dize başına kadar gidilir. Bulunan / benzeşen seslerin sayılarına göre
kafiyenin çeşidi (yarım, tam, zengin, cinas ve tunç) belirlenir” (Bekki, 2008: 55-67).
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerdeki ayak dizelerinin kâfiyelenişini şu şekilde
sıralamak mümkündür:
2.1.2.2.1. Ayakların Kâfiyelenişi
Âşık şiirinde “ayak” ifadesi, ilk dörtlüğün ikinci dizesinde başlayıp şiirdeki
tüm dörtlüklerin son dizelerindeki kâfiyedir. Dörtlüklerin oluşturulmasında önemli
yapı taşlarından olan ayaklar “yarım”, “tam”, “zengin” veya “cinaslı kâfiye” olabilir
(Kaya 2010:118). Diğer taraftan “ayak” halk müziğinde makam sözcüğüne karşılık
gelmektedir (Öztürk 2009:151).
49
Şiirde ahengi sağlayan ayak, aynı zamanda şiirin anlam bütünlüğünün
kurulmasında da etkilidir. Böylece âşıklar hem ustasının şiirlerinin hem de kendi
şiirlerinin tamamını ezberlemek yerine sadece şiirin ayağını, nazım türünü ve
konusunu akılda tutmuşlardır. Âşık yeri geldiğinde aklındaki bu bilgilerden
faydalanarak şiiri tekrardan inşa etmektedir. Bu da sözlü kültür içerisinde yaratıcısı
belli şiirlerde varyantlaşmayı oluşturmaktadır (Günay, 2018: 227).
Âşık tarzı şiirlerin şekillenmesinde belirleyici özelliklere sahip olan ayak, âşık
karşılaşmalarında da âşıkların sanatlarındaki kuvvetlerini sergilemelerini sağlar
(Güzel; Torun, 2010:121). Âşıklar karşılaşmalarda ve deyişmelerde birbirlerini
bağlamak, karşısındaki âşığı zor duruma düşürmek için irticalen pek çok kâfiye oyunu
sergilerler. Âşık ayak açıp deyişin hangi ayakta olacağını belirler ve diğer âşıkların
ayak uydurmasını bekler. Bunda başarısız olan âşık yenik düşer (Dizdaroğlu 1969:
33).
Âşık Nurşah’ın şiirlerindeki ayak dizeleri incelendiğinde aşağıdaki kâfiye
çeşitlerine rastlanılmıştır:
Çeyrek Kâfiye: Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, çeyrek kâfiye
türünü kullandığı görülür. Kaya, kâfiyenin “ç-ş”, “l-n-r”, “z-s”, “ğ-v” gibi harflerle
meydana geldiğini söyler. Âşık, “Bizim Yunus (433)” şiirinde “ç-ş” seslerinden
faydalanarak çeyrek kâfiyeyi ayaklarda kullanır:
Bizim Yunus bizim Yunus
Uçup giden bizim Yunus
Bizim Yunus bizim Yunus
Göçüp giden bizim Yunus
Dağlar toprağını eler
Koyunlar kuzum der meler
Sevgin şimşekleri deler
Geçip giden bizim Yunus
50
Kervan almış yürür yollar
Ana beşiğini sallar
Dünyaya uzanır kollar
Açıp giden bizim Yunus
Al güller dökmüş toprağa
İsmini yazdık yaprağa
Sakarya’m coşan ırmağa
Saçıp giden Bizim Yunus
Türkünü yaktım sazıma
Sevginle oğlum kızıma
Nurşah'ım ay yıldızıma
Aşıp giden bizim Yunus
Yarım Kâfiye: Tek ses benzerliğine dayanan kafiye çeşidine yarım denir
(Bekki, 2008: 59). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde kafiye türlerinden yarım kâfiye
yaygındır. Nurşah, şiirde ahengi sağlamak için bu tür kafiyeye sık sık başvurmuştur.
Nurşah’ın “Eskişehir Yunus’tan Selam Bartın’a (206)” isimli şiirinde dörtlük
sonlarında “n” harfi ile yapılan yarım kâfiye görülür:
Sandallarda sefan vardır gezilir
Karadeniz boydan boya süzülür
İllerden illere ismin yazılır
Tarihler aşkıyla coşan can Bartın.
Bakacak tepesi seyirin verir
Dört mevsim içinde baharın bürür
Dostluk saçağında buzların erir
Görmedim böyle bir güzel ben Bartın.
On sekiz Nisan'da Gaziler günü
On iki divanda merkezdir ünü
Tarif etsem azdır ne kadar seni
Şu cihanda adı büyük ün Bartın.
51
Nurşah, “Gör Atatürk’üm” adlı şiirinde “r” sesiyle yarım kâfiyeyi kullanır:
Üst geçit köprüler, otoban yollar,
Yer altından işler trenli raylar,
Ulaşım herkese kolaylık sağlar,
Gençliğin alnında nur Atatürk'üm.
İstikbal çiziyor haritan serde,
Yeni buluşlarla mimarın sırda,
Güzel binaların kuruyor yurda,
Yeryüzü isminle bir Atatürk'üm.
Sanayi, tarımın üretiminde,
Kanalizasyonlar arıtımında,
İhracatın ile tüketiminde,
Uluslara taşan sur Atatürk'üm.
Gemilerin ile açılmış koylar,
Ekonomin ile dört yandan boylar,
Maddeleşen gıda başında çaylar,
İç demlice keyfin sür Atatürk’üm.
Âşık Nurşah, “Ağlıyor (383)” isimli şiirinde “ş” sesi ile ayakta yarım kâfiyeyi
kullanır:
Doyunca içmemiş hayat kabından,
Rengi soluk derdin ızdırabından,
Birde yırtık resim düşmüş cebinden,
Resmin üzerine düşmüş ağlıyor.
Dedim derdin nedir be garip kızım,
Dedi benim çoktan akmış yıldızım,
Koca İstanbul'da yapayalnızım,
Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor.
52
Nurşah'mıydı kimden düşmüştü ayrı,
Saçları dağınık boynuda eğri,
Aşk kime vurduysa gülmüyor gayrı,
Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor.
Âşıktan derlenen şiirlerde ayakta satır başlarında da yarım kâfiyeyi kullandığı
görülür. “Divane (4)” şirinde “ş” harfi ile yarım kâfiye oluşturmuştur:
Derdin ile bir divane,
Düşen varsa o da benim,
Mecnun gibi bir avvare,
Şaşan varsa o da benim.
Ad olmuşum eşiğinde,
Kader denen beşiğinde,
Lokma lokma kaşığında,
Pişen varsa o da benim.
Zöhrem gibi Tahir, deyi,
Eşin arar ahir deyi,
Nurşah'ım yâr yâr yâr deyi,
Aşan varsa o da benim.
“Umutlar (122)” adlı şiirinde âşık “z” sesi ile ayakta satır başı yarım kâfiyeyi
kullanmıştır:
Mektup yazdım yâre vardı mı bilmem?
Tez haberin bana verin umutlar.
O sımsıcak eller sardı mı bilmem?
Tez haberin verin bana umutlar.
Açıp okudukça yandı mı dersin?
Islatıp gözyaşın andı mı dersin?
Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin?
Öz haberin verin bana bulutlar.
53
Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin,
Umutsuz çareme zaman eyleşsin,
Uzaktan uzağa dilim söyleşsin,
Söz haberin verin bana umutlar.
Dayanılmaz hasret sardı canımı,
Dinmeyen sızılar gardı kanımı,
Onsuz kış eyledim geçen anımı,
Yaz haberin verin bana bulutlar
Tam Kâfiye: Dizeler arasındaki bir ünlü ve bir ünsüz benzeşmesine dayanan
kâfiye türüne verilen addır (Durbilmez 2020:150). Nurşah’ın “Mihalıççık” adlı
şiirinde “al” sesleriyle tam kâfiye kullandığı görülür:
Gönüllerin sultanısın,
Ömrüm balı Mihalıççık.
Yunus Emre'm ikbalısın,
İlmin dalı Mihalıççık.
Ömerköy'de gölün başı,
Altın toprağı ve taşı,
Hele meşhur var'ya kışı,
Yazın alı Mihalıççık.
Kartal tepesinde düğün,
Az mı senin ile öğün,
Düşmanları çektiğin gün,
Yurdun şalı Mihalıççık.
Âşık Nurşah, “Kalem Yazmaz Halimi (19)” adlı şiirinde “ar” sesiyle tam kâfiye
kullanır:
Defter aldım, kalem yazmaz halimi,
Oku dedim, aç yaprağın yar beni,
Ezberlesem gizli sırdır kalbini,
Korkuyorum kayıp eder var beni.
54
Sende aslın oldum asla seçemem
Sen var iken el tasınsan içemem,
Sende Mecnun gayrı Leyla geçemem,
Yoksa sensiz öldürür şu ar beni,
Gecen olur, uyku bilmez gözlerim,
Seni öyle, tâ derinden özlerim,
Sabaha dek inçik çökse dizlerim,
Yine senden kül eylemez nar beni.
Zengin Kâfiye: Üç veya daha fazla ses benzerliği bulunmasıyla oluşan kâfiye
çeşidine zengin kafiye adı verilir. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde
âşığın zengin kafiyeyi az da olsa kullandığı görülür. Nurşah, “Bir Dert İçirdin (367)”
adlı şiirinde zengin kâfiyeyi “ret” sesi ile oluşturmuştur:
Gezdir bakam gezdir, ne gün bitecek,
Mevlam bu el mızrabımdan yitecek.
Hangi bağda daha şu dil ötecek,
Adı belli olmaz hasret içirdin.
İçe içe kanmaz oldu yüreğim,
Günden güne artar oldu merağım.
Hem yakınım sana, hem de ırağım
Adı belli olmaz cüret içirdin.
Aratırsın kârın nedir yanına,
Tak dedirdin şu Nurşah'ı canına
Vay dünya vay baktığımda sonuna,
Adı belli olmaz ibret içirdin.
“Yunus Der (44)” adlı şiirinde “mak” harflerini kullanarak kafiyeli şiir
meydana getirmiştir:
55
Gönül defterinden açtım okudum,
Seni gördüm her yaprağı Yunus der.
Mısra mısra yüreğimde dokudum,
Yazan elin beş parmağı Yunus der.
Günden güne insanların sezdiği,
Daha yakın olup sende gezdiği,
Şiirlerle dost dünyanı süzdüğü,
Özün taşan aşk ırmağı Yunus der.
Beşikten eşiğe evden okula,
Nerede ne zaman düşsen akıla,
Ne mutlu der kızın Nurşah aşk ile,
İl içinde il, toprağı Yunus der.
Âşıktan derlenen, “Yar Elinde (140)” şiiri incelendiğinde, ayaklarda “man”
sesi ile satır başlarında tam kâfiyeyi uyguladığı görülür:
Senin ile şu gurbete düşeli,
Yaman oldu hallerim yar elinde,
Varıp yollar dağlarını aşalı,
Aman oldu hallerim yar elinde.
Matem günü geldin çattın başıma,
Kara kurtlar tuttun gönül yaşıma,
Adını yaz dedin mezar taşıma,
Güman oldu hallerim yar elinde.
İnsaf senin nerendedir bilemem,
Yalan dolu sözlerinde gülemem,
Ahu gözlüm senle derdim bölemem,
Duman oldu hallerim yar elinde.
56
Taş üstüne zaman taşı örmüşüz,
Aşkımızı pul paraya vermişiz,
Kendimizi Nurşah, boşa yormuşuz,
Zaman oldu hallerim yar elinde.
2.1.2.2.2. Dörtlüklerin Kâfiyelenişi
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, Nurşah’ın şiirlerinde tüm
kafiye çeşitlerini kullandığı görülür. Şiirlerinde mısralar arası kafiye düzenine
bakıldığında farklı türden örneklere rastlanır. Bunlara göre Nurşah’ın şiirlerindeki
kâfiye çeşitleri şöyle sıralanabilir:
Çeyrek Kâfiye: Kaya’nın ifade etiği gibi “çeyrek kâfiye”, “ç-ş”, “l-n-r”, “z-s”,
“ğ-v” gibi seslerden meydana gelen kâfiyedir. Bu tür kâfiyeler daha önceleri kâfiye
olarak sayılmamış veya yarım kâfiyeye dahil edilmiştir. Kaya, bu seslerin yarım
kâfiyeden daha güçsüz olduğunu çeyrek kâfiye olarak adlandırmanın daha uygun
olacağını ifade eder (Kaya, 2010: 398).
Nurşah’ın şiirlerine bakıldığında bu ifadeye örnek olabilecek “Özlemin (71)”
şiiriyle karşılaşılır. Şiirde “n” ve “r” sesleriyle çeyrek kafiye yapılmıştır:
Yüreğimin sabır soğuyan kanı,
Yüreğimin sıcak soluyan narı,
Yüreğimin asla solmayan barı,
Baharını görecek mi özlemin?
Yarım Kâfiye: Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde dörtlüklerde kendi içinde
kafiyelerken en çok yarım kâfiyeyi kullandığı görülür. Yarım kafiyeler genellikle
sessiz harflerden meydana getirilmekle beraber sesli harflerle de oluşturulmuş yarım
kâfiyelere de rastlamak mümkündür (Durbilmez 2020:149). Söz gelimi Nurşah’ın
şiirlerinden biri olan “Dünyamızda Gizli Virüs Yaşamı (484)” adlı şiiridir:
Cümle ülkelere olsun duamız
Atlatacaktır bunu da dünyamız
Kurallara uymak büyük vefamız
Dünyamızda gizli virüs yaşamı
57
Yukarıdaki bu dörtlüğünde kâfiye sesi “a” seslisidir ve “a” sesi ile yarım kafiye
oluşturmuştur.
Nurşah’ın Kadına Şiddet Yakışmaz (481) adını verdiği şiirinde dörtlük
sonlarında “l” sesi ile yapılmış yarım kâfiyeye rastlanır:
Kadın erkek bir olmalı,
Saygı onda yer bulmalı,
Evlatlarınla gülmeli,
Kadına şiddet yakışmaz.
Âşık Nurşah “Gel Barış (479)” isimli şiirinde ise “y” sesleri ile kâfiye
oluşturmuştur:
Dağlar barut saçmış, türkünü söyler,
Özlemini çeker oldu, gel barış.
Kentlerden kente göç yolunu boylar,
Çare sende bakar oldu, gel barış.
“Rüyamda (485)” şiirinden alınan aşağıdaki dörtlükte “ş” sesleriyle yarım
kâfiye oluşturmuştur:
Kanat çırpıyordu eze kuşlar,
Virüse atıyordu küçük taşlar,
Mevlâ’ya döküldü gözlerden yaşlar,
Pembe ile kaplanmıştı çehresi.
“Mevlana’m (158)” adını verdiği şiirden alınan aşağıdaki dörtlükte “ç” sesleri
ile yarım kâfiye oluşturmuştur. Ayrıca Âşık Nurşah, “ş, z, r, n” gibi sesleri şiirlerinde
kullanarak yarım kâfiyeli dörtlükler meydana getirmiştir.
Kulluk kapısını açtın
İnsanlık ruhundan geçtin
İbretinden ışık saçtın,
Sedada can, can Mevlâna'm.
58
Tam Kâfiye: Nurşah’tan derlenen şiirleri arasında tam kafiyeli şiirlere fazlaca
rastlanır. Aşağıdaki “Ağlıyor (477)” şiirinde “sıla”, “kola”, “ola” kelimeleri arasındaki
“-la” seslerinde tam kafiye bulunmaktadır:
Gidiyor Mehmetçik, gönlünde sıla,
Barış bayrağını açmış dört kola,
Geliyor Türkiye, kardeşlik ola,
Dost sevincinden esen yeller ağlıyor.
“Allah Allah Allah Hu (151)” şiirinden alınan bu dörtlükte tam kafiye “-an”
sesleriyle meydana getirilmiştir:
Sorulacak şu canım,
Sendedir imtihanım,
Toprağa girdiği anım,
Allah Allah Allah Hu
Âşıktan derlenen “Düşün Yavrum Bir Kere (99)” şiirinden alınan aşağıdaki
dörtlükte ise yarım kâfiye oluşturmak için “et” sesi kullanıldığı görülür:
Senelerce çeker ana hasreti,
Eşinden kim için ayrı zahmeti?
Yavruma gel deyip rızgın rahmeti,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Zengin Kâfiye: Âşık Nurşah’ın zaman zaman zengin kafiyeyi kullanarak
şiirlerinde ahenk yakaladığı görülür. Örneğin “Sevgiyi (489)” isimli şiirinden alınan
dörtlükte “e”, “r”, “i” ve “n” seslerinin ortak olduğu ve bu dört ses ile zengin kâfiye
oluşturulduğu görülmektedir:
Toprak ana uyandıkça yerinden,
Gök yüzüyle sabah akam serinden,
Şu bitmeyen canın aşkı derinden,
Filizlendir baharlara sevgiyi.
“On Bir Ayın Sultanı (152)” başlıklı şiirden alınan aşağıdaki dörtlükte “lek”
sesleriyle zengin kafiye kullanıldığı görülür:
59
İndin bin bir melek ile,
Kadir dolu dilek ile,
Çarkı dönen felek ile,
On bir ayın er Sultanı.
Bunların dışında örnek dörtlükleri çoğaltmak mümkündür. Âşık Nurşah,
dörtlüklerde “şık, avuş, lem, lek …” vd. gibi ses unsurlarıyla şiirlerinde zengin
kâfiyeyi kullanmıştır.
2.1.3. Ayaklar
Kaynakların bazılarında “ayak” ifadesini , “uyak” ve “kafiye” kelimelerinin de
karşıladığı görülür. Kaya, ayağı şu şekilde tanımlar: “Âşık şiirinde genellikle ilk
dörtlüğün ikinci dizesinde başlatılan bütün dörtlüklerin son dizelerinde yarım, tam,
zengin hatta cinaslı kafiyelerle vücuda getirilen yahut dizenin tamamında aynen
tekrarlanan sözlerle oluşturulan ve dörtlüklerin mihengi durumunda olan kafiye”
(Kaya 2010: 118).
Ayaklar, şiirde ahengi sağladığı gibi şiirin şekillenmesinde önemli yol oynar.
Böylece şiirde dörtlükler arasında bir ilgi kurulup anlam bütünlüğü sağlanır (Güzel;
Torun 2010: 121).
Sakaoğlu, ayak kelimesini kâfiye kelimesinin âşık edebiyatındaki karşılığı
olarak ifade eder. Bu düşüncesini ayaklardaki ses benzerliklerinin de mısra sonlarında
bulunmasına bağlar. Hangi terim ile ifade edilirse edilsin asıl önemli olan mısra
sonlarında ses benzerliklerinin olmasıdır (Sakaoğlu, 1991: 301).
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında farklı şekillerde kullanılmış
ayaklar görülür. Bunlardan ez çok rastlananı kâfiye + redif şeklinde oluşturulmuş
ayaklardır.
Âşık tarzı şiirde kafiyenin yalnız mısra sonlarında bulunmadığı örnek metinler
incelendiğinde ortaya çıkmaktadır (Durbilmez, 2020: 86). Nurşah’ın şiirlerinde ayak
dizelerinin kafiyeli bölümlerine bakıldığında kafiyenin mısra başında bulunduğu da
görülür. Söz gelimi “Görmez Olaydım Yüzünü (23)” şiirinin kafiyeli kısmına
bakıldığında kâfiye mısra başındadır:
60
Kırdın gittin zalim beni
Yordun gittim zalim beni
Gördün gittin zalim beni
Verdin gittin zalim beni.
Nurşah “Başka Başka” başlıklı şiirinde “-l + ler vardır başka başka” ayağını
dizenin başından itibaren tekrar ederek kullanmıştır:
Geçme dostum, geçme burdan,
Yollar vardır başka başka,
İçme dostum içme bardan,
Haller vardır başka başka.
Kâhı yanmış, kahı tütmüş,
Canda figan bülbül ötmüş,
Acıları bir bir yutmuş,
Kullar vardır başka başka.
Yüzün görmen sesin duyman,
Derdin bilmen yaşın silmen,
Yaren sarman melhen olman
Eller vardır başka başka.
Sözüm düğüm çözdünüsse,
Nurşah, neder gördünüsse,
Bağlar nasıl bildinisse,
Güller vardır başka başka.
“Dinlen Durun Sazı Benden (43)” isimli şiirin ilk dörtlüğü ve diğer dörtlüklerin
son dizesinden alınan aşağıdaki şiirde “-ün benden” şeklindeki ayak, kâfiye ve rediften
oluşur. Bu ayak şekli şiirlerinde Âşık Nurşah’ın en çok kullandığı ayak çeşididir.
Hani benim iyi dostum.
Döndün dünya yüzün benden.
Konuşamaz oldum sustum,
Esirgedin sözün benden.
61
Kalem biter defter almaz,
Ne garip çilem var dolmaz,
Bu dünya kimseye kalmaz,
Kara kıldın özün benden.
Bülbül bağda gülden cefa,
Medet bekler yardan vefa,
Kuru taştan sürdüm sefa,
Hiç gitmiyor közün benden.
Bir karınca gibi kaldım,
Günden güne derdin aldım,
Kendim gurbetlere saldım,
Tükenmiyor sözün benden.
2.1.3.1. Yapılarına Göre Ayaklar
2.1.3.1.1. Yineleme Ayak
Âşık Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde, ayak dizelerinin her bendin sonunda
tekrarlanarak oluşturulan “yineleme ayak” adı verilen (Durbilmez 2020: 93) ayaklara
sıklıkla rastlanmaktadır. Kaya, döner ayağı aynı sesi içeren farklı kelimelerle meydana
getirilen ayak olarak tanımlar (Kaya, 2010:.252). “Döner ayak” (Özarslan, 2001: 158)
teriminin de kullanıldığı bu tür ayağa Nurşah’ın şiirleri arasında 117 örnekte
rastlanmaktadır. Nurşah’ın aşağıdaki “Kara Sevda (326)” şiirinin ayağı yineleme
ayaktır:
Beyaz kefenine sardın,
Kara sevda kara sevda.
Zamansız toprağa verdin,
Kara sevda kara sevda.
Artık beyazlar giyemem,
Adı gelinlik diyemem,
Dalına boyun eğemem,
Kara sevda kara sevda.
62
Aşığım bak gözyaşıma,
Taş ile vurdun başıma,
Yazılsın mezar taşıma,
Kara sevda kara sevda.
Deryalarda boylanmıyon,
Yaylalarda yaylanmıyon,
Eşe dosta söylenmiyom,
Kara sevda kara sevda.
Nurşah sinem yandı bitti,
Varlığım beni terk etti,
Dil bilmezken bülbül etti,
Kara sevda kara sevda.
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerdeki yinelenen ayak dizeleri şöyle sıralanabilir:
Yinelenen Ayaklar
Şiir Numaraları
Seni görmek istiyorum.
1
Hayal miydi gerçek ola?
5
Kimsin nesin ey sevgili?
10
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
17
Ata'mızı anıyoruz.
280
Ulu önder Atatürk’üm.
281
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
282
Yunus diyen iller bizim.
118
Birlik olması güzeldir.
119
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
121
Allah Allah Allah Hu,
151
Sefa geldin ramazanım
152
63
Hak Muhammed aşk yoluna.
157
Konya’mızda can Mevlana’m.
158
Seni görüyorum baktığım zaman.
160
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
171
Gecem gündüz günüm leyla.
124
Ben de gezerim dünyayı
128
Birisi ayrılık birisi gurbet.
141
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
147
Yıllar yılı ben ayrılık çekerim.
149
Evden çıkma çıkma kardeş.
445
Dünyamızda gizli virüs yaşamı
447
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
449
İnsanlığı sevelim.
83
Sağlıklı olun çocuklar.
84
Her emelin başı inanç.
85
Huzurlu sofranın aşı.
86
Oku, öğren onu tanı.
87
Gel davaya düşme kardeş.
90
Bizim kuşak bizim kuşak.
94
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
99
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
103
İnsan kadar ormanı da bilelim.
114
Ölüm yakın unutmaya her insan.
322
64
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
324
Gül gülcüm gül gül Silifke.
182
Nasrettin Hoca'yı görün.
184
Senin türkün köyüm benim.
185
Benim güzel, can okulum.
187
İstanbul'da bir Sirkeci.
188
Bize güzel Kastamonu.
189
Adıyaman adı yaman
192
Anadolu'm Eskişehir.
193
Güzel, güzel, güzel, güzel.
196
Selam sana Battalgazi.
197
Sekiören bizim köyün.
199
Doğduğum yer Mihalıççık
200
Mihallıççık’ın Gürleyik
202
Gören sever seni İznik.
203
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
214
Bir elinde bağlama, bir elinde bazlama
216
Biri Damla biri Çağlar.
218
Anamı isterim anam.
220
Fatma Ahsen Turan Hocam.
224
Doktor Kadriye Sarıçam.
228
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
229
Lale matbaasının mavi boncuğu.
231
65
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
234
Mitsuko Kojima gönüller canı.
235
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
237
Ben kalemim kalemim ben.
238
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
240
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
245
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
247
Halk ozanlarının sesi.
248
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
263
Oğlumun sünnet oluşu.
264
Hoş geldiniz, güle güle.
266
Bin dokuz yüz doksan birde.
268
Beyaz altın lületaşı,
269
Bugün kurban bayramıdır.
270
Törenden törene koşarız canlar
271
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
272
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
273
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında
275
Hoş geldin yeni yıl eskiye veda.
276
Bayramınız candan mübarek ola.
277
Türk askeri Türk'ün oğlu.
279
Çok yiğitlerin can diyarı yurdum.
291
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
295
66
Mehmedciğim Mehmedim askerim erim Türk'üm.
300
Çevremizle dost olalım.
175
Bekledikçe hasret düşer canıma.
69
Sevda çiçekleri solma gel.
76
Bu okulda okumuştum
79
Yanan benim yakan nerde?
24
İhanetlik girdi neden?
25
Biricik oğlum Murat'ım.
26
Al başımdan senin olsun.
28
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
35
Hep koşturdun beni benim peşimden,
36
Dünya niye böyle Mevla’m?
40
Elime bir saz bıraktı.
44
Girme gözüme gözüme.
46
Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy?
49
Böyle yaşam olmaz olsun oy anam.
52
Gelen gider giden gelmez.
397
Nasıl figan böyle bilmem.
400
Böyle bir âlemin eline kaldık.
403
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
405
Seni kayıp ettim seni.
338
Kim ne bilir kimin derdin
341
Çarşamba'dan Perşembe’ye
347
67
Ne bu Nurşah, ne bu derim?
348
Bu dünya kimlere kaldı?
349
Gel desen de gelemem Yunus.
355
Ya ben ne için yaşarım?
356
İnsan nerde zaman neyi gösterir?
379
Barış dünyam Yunus Emre’m.
419
Seni güzel söyler bana.
425
Sarıköy'de bizim Yunus.
435
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
438
Biri ahir biri zaman aşkına.
444
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
451
Yunus deyip gelir sevgi treni.
452
Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus.
456
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
466
2.1.3.1.2. Yenileme Ayak
Âşık Nurşah şiirlerinde “yenileme ayak” türünü de kullanmıştır. Ayak dizeleri
arasında birbirleriyle kâfiyeli kelime ve kelime grupları bulunan bu tür ayaklara
“yenileme ayak” adı verilir (Durbilmez, 2020:95).
Âşık Nurşah’ın yenilenen ayaklardan oluşan 376 adet şiirinden bazıları şöyle
sıralanabilir:
Yenilenen Ayaklar
Kâfiye
Yapısı
Kâfiye
Şiir
Sesi
Nu
Seni benden seçer yarim.
Çalar söyler nacar yarim.
Firkat yaşın içer yarim.
Kâfiye
+
ç
2
68
Kanatlandım uçar yarim.
Redif
Kapısını açar yarim.
Her gün benden kaçar yarim.
Bir gün Nurşah göçer yarim.
Sensin derim bir sevdiğim.
Nolur elinver sevdiğim.
Muradıma er sevdiğim.
Kâfiye
+
r
3
ş
4
z
6
ş
7
z
8
Ömrüm böyle yer sevdiğim.
Döktüğüm şu ter sevdiğim.
Redif
Olmalıyım hür sevdiğim.
Şaşan varsa o da benim.
Kâfiye
Pişen varsa o da benim.
+
Aşan varsa o da benim.
Redif
Tatlı candan bezer oldun.
Fermanımı yazar oldun.
Mezarımı kazar oldun.
Kâfiye
+
Can içinde pazar oldun. (Ayaktan çıkmış)
Elden yana nazar oldun. (Ayaktan çıkmış)
Redif
Senle dağlar aşam yarim.
Geçmiyor gün yaşam yarim.
Aşkımıza koşam yarim.
Kâfiye
Sazımız da çoşam yarim.
Fırat gibi taşam yarim.
Bir yürekte pişem yarim.
+
Redif
Bu halime şaşam yarim.
Kalbimdeki köşem yarim. (Ayaktan çıkmış)
Yaramızı deşem yarim.
Ağlar anam biz Mehmed'im.
Oldum görsün göz Mehmed’im.
Değil sana söz Mehmed'im.
Kâfiye
+
Şahit duran yüz Mehmed’im.
Kışın bitti yaz Mehmed'im.
Redif
Senden bize iz Mehmed’im.
Beyaz cana bir ten durur.
69
Şafak dolu bir gün durur.
Sanki kitap süren durur. (Ayakyan çıkmış)
Mimde elif gibi sin durur.
Kâfiye
+
n
11
ce
12
l
312
l
323
r
330
t
336
Redif
Boylu boslu bir en durur.
Senden bana bir yön durur.
Bitiriyon, nicelere sevgilim.
Getiriyon hecelere sevgilim.
Kâfiye
Bürünmüş ay yücelere sevgilim.
+
Dalmış gider, incelere sevgilim.
Redif
Dönüp baktım öncelere sevgilim.
Gelse ölüm olmaz idi,
Bilse ecel almaz idi.
Kâfiye
Görünseydi ölmez idi.
+
Kendin bizde bulmaz idi.
Redif
Bu yaprakta kalmaz idi.
Gelmenin zamanı gayrı ecelim.
Kâfiye
Bilmenin zamanı gayrı ecelim.
+
Almanın zamanı gayrı ecelim.
Redif
Ölmenin zamanı gayrı ecelim.
Gece gündüz yakar oldu sır beni.
Demedim ki gel avcıya vur beni.
Şehid düştüm tabutumda gör beni.
Kâfiye
Gidiyorum bayrağıma sar beni.
+
Rahat eder salım sardı yar beni.
Redif
Sevinerek toprağıma ver beni.
Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni.
Bir ölürüz bin doğandan sor beni.
Bir dal tutarım kalmadı.
Kâfiye
Gider tatlarım kalmadı.
+
Sustu ötesim kalmadı.
Redif
70
Âşık Nurşah’ın 493 şiirinden 117’si yani %24’ü yineleme ayaklı, 376’sı yani
%76’sı da yenileme ayaklıdır. Bu ayak çeşitlerinin hangi şiirlerde olduğunu göstermek
mümkündür:
Ayak
Şiir
Çeşitleri
Sayısı
Yineleme
117
Oranı
%24
Ayak
Şiir Numaraları
1, 5, 10, 17, 24, 25, 26, 28, 35, 36, 40, 44, 46, 49, 52, 69, 76,
79, 83, 84, 85, 86, 87, 90, 94, 99, 103, 114, 118, 119, 121,
124, 128, 141, 147, 149, 151, 152, 157, 158, 160, 171, 175,
182, 184, 185, 187, 188, 189, 192, 193, 196, 197, 199, 200,
202, 203, 214, 216, 218, 220, 224, 228, 229, 231, 234, 235,
237, 238, 240, 245, 247, 248, 263, 264, 266, 268, 269, 270,
271, 272, 273, 275, 276, 277, 279, 280, 281, 282, 291, 295,
300, 322, 324, 338, 341, 347, 348, 349, 355, 356, 379, 397,
400, 403, 405, 419,
425, 435, 438, 444, 445, 447, 449, 451, 452, 456, 466.
Yenileme
Ayak
376
%76
2, 3, 4, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 18, 19, 20, 21, 22, 23,
27, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 37, 38, 39, 41, 42, 43, 45, 47, 48,
50, 51, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66,
67, 68, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 77, 78, 80, 81, 82, 88, 89, 91,
92, 93, 95, 96, 97, 98, 100, 101, 102, 104, 105, 106, 107, 108,
109, 110, 111, 112, 113, 115, 116, 117, 120, 122, 123, 125,
126, 127, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138,
139, 140, 142, 143, 144, 145, 146, 148, 150, 153, 154, 155,
156, 159, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170,
172, 173, 174, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 186, 190,
191, , 194, 195, 198, 201, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210,
211, 212, 213, 215, 217, 219, 221, 222, 223, 225, 226, 227,
230, 232, 233, 236, 239, 241, 242, 243, 244, 246, 249, 250,
251, 252, 253, 254, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 265,
267, 274, 278, 283, 284, 285, 286, 287, 288, 289, 290, 292,
293, 294, 296, 297, 298, 299, 301, 302, 303, 304, 305, 306,
307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318,
319, 320, 321, 323, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 331, 332,
333, 334, 335, 336, 337, 339, 340, 342, 343, 344, 345, 346,
350, 351, 352, 353, 354, 357, 358, 359, 360, 361, 362, 363,
364, 365, 366, 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373, 374, 375,
376, 377, 378, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 388,
389, 390, 391, 392, 393, 394, 395, 396, 398, 399, 401, 402,
404, 406, 407, 408, 409, 410, 411, 412, 413, 414, 415, 416,
417, 418, 420, 421, 422, 423, 424, 426, 427, 428, 429, 430,
431, 432, 433, 434, 436, 437, 439, 440, 441, 442, 443, 446,
448, 450, 453, 454, 455, 457, 458, 459, 460, 461, 462, 465,
467, 468, 469, 470, 471, 472, 473, 474, 475, 476, 477, 478,
479, 480, 481, 482, 483, 484, 485, 486, 487, 488, 489, 490,
491, 492, 493.
71
Bu verilerden hareketle şöyle bir grafik ortaya çıkmaktadır:
80
60
40
20
0
Kategori 1
Yinelemeli Ayak
Yenilemeli Ayak
2.1.3.2. Kolaylık-Zorluklarına Göre Ayaklar
2.1.3.2.1. Geniş Ayak
Nurşah şiirlerinde geniş ayağı kullanmıştır. Geniş ayak genellikle “ç, l, k, r, z,
ş, s” seslerin bulunduğu kelime ve kelime gruplarıyla oluşturulmaktadır (Durbilmez,
2020:119). Özarslan’ın tespiti ise geniş ayağın “s, l, r, z, t” seslerinin bulunduğu kelime
ve kelime gruplarına redifin eklenmesiyle meydana geldiğidir (Özarslan 2001:146).
Kaya, geniş ayağın bir döner ayak çeşidi olup ve kökünde aynı sesi taşıyan kelimelerle
yapıldığını ifade eder. Geniş ayakta kelimeler bilhassa l, z, r, ç-ş seslerinden oluşur
(Kaya, 2010:336).
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde, “Gurbetlik (132)” şiiri
yukarıdaki ifadeye uygun örnek şiirlerdendir. Şiirinde “-lmaz olsun” ifadesindeki “-l”
sesi ile geniş ayak kullanılmıştır:
Gurbetin yolları taşlı,
Diyemezsin olmaz olsun.
Bağrım yanık gözüm yaşlı,
Bu gariplik bulmaz olsun.
Olmaz olsun olmaz olsun,
Sineme ok vurmaz olsun,
Beni benden almaz olsun,
Olmaz olsun olmaz olsun.
72
İlden ile gördüm firkat,
Elde değil durma kahret,
Altı üstü kara gurbet,
Bu ayrılık olmaz olsun.
Gelmez olsun, gelmez olsun,
Şu gönlümü çalmaz olsun,
Çalıp benden almaz olsun,
Gelmez olsun, gelmez olsun,
Kiminin eşi var bekler,
Kiminin kardeşi bekler,
Der Nurşah can başı bekler,
Böyle bir düş gülmez olsun.
Gülmez olsun, gülmez olsun,
Böyle yüze gülmez olsun,
Gülüp beni bilmez olsun,
Gülmez olsun, gülmez olsun.
Âşık Nurşah’ın kullandığı geniş ayakların 72 tanesinin ayak kâfiyeleri “l”
seslerinden oluşmuştur. Bunlardan bazılarını şöyle örneklendirmek mümkündür:
“l” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar
Kâfiyeli Kelimeler
Şiir
Nu
Kuruyan ot bitmez güllere döndüm.
Yar senden ırağım ellere döndüm.
Gül-, el-, kül-
16
Dol-, gül-, bil-
29
Yel-, sel-, bel-
32
Kerem'den Aslı'yım küllere döndüm
Gayrı çilem dolsun yarim.
Öleyim ki gülsün yarim.
Ah nasılda bilsin yarim.
Bunu iyi bilsin yarim.
Bağrıma taş deli ettin sevdiğim.
Seherlerin yeli ettin sevdiğim.
Irmakların seli ettin sevdiğim.
73
Toprakların beli ettin sevdiğim.
Emelimde kolum kırık.
Çiçeğimde dalım kırık.
Ta ezelden halim kırık.
Kol-, dal-,
hal-, sal-,
47
Gidecek bir salım kırık.
Düşünceden belim kırık.
bel-, el-
Eremezsem elim kırık.
Bir kaput, bir tabut, saldan başka ne?
Şu sendeki esen yelden başka ne?
Sal-, yel-, el-, yol-
54
Böl-, al-, gel-
59
Gül-, bil-, öl-, yıl-
65
Bir gün yalan olan elden başka ne?
Seni derde çeken yoldan başka ne?
Böleceğin benden daha ne dünya?
Alacağın daha benden ne dünya?
Geleceğin daha benden ne dünya?
Bir gün olsun güldürmedin sen gençlik.
Otuz yılım bildirmedin sen gençlik.
Maksat verdin öldürmedin sen gençlik.
Halen çeker yıldırmadın sen gençlik.
Gülenlere kanma aklım.
Övenlere kanma aklım. (Ayaktan çıkmış)
Ölenlere kanma aklım.
Gül-, öl-,
Gel-, bil-
93
Gelenlere kanma aklım.
Bilenlere kanma aklım.
Gel sözümü boş bulma gel gel oğul.
Adayıpta cahil kalma gel oğul.
Asi ve dik başlı olma gel oğul.
Bul-, kal-,
Ol-, sol-,
101
Yazın kışa verip solma gel oğul.
Sevgin alıp benden yolma gel oğul.
Yol-, dal-
Gafletteysen uyan dalma gel oğul.
74
Gönül yolun buldu ise kendinde,
Sevgi yolun aldı ise kendinde.
Bul-, al-,
Mana yolun kıldı ise kendinde.
Kıl-, kal-,
107
Kul hatırı kaldı ise kendinde.
Çal-, dol-,
Kapısın dost çaldı ise kendinde.
Ne mutludur doldu ise kendinde.
Yetiş büyü onu bulmak güzeldir.
Ona daim sadık kalmak güzeldir.
Bul-,Kal-,
Ondan hayat dersin almak güzeldir.
109
Al-, Bil-,
Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir.
Âşık Nurşah’ın derlenen şiirlerinde, aralarında ses birliğinin “r” sesiyle
sağlanan ayak dizerinin olduğu 29 adet şiiri bulunmaktadır:
“r” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar
Kâfiyeli Kelimeler
Şiir
Nu
Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim.
Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim.
İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim.
Kır, yar,
Nar, sır,
Açtığım elimsin sen sır çiçeğim.
Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim.
Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim.
Nur, pir
179
Ter, mor
Seçtiği telimsin sen tar çiçeğim.
Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim.
Gönüller vermişiz Karadeniz'e.
Ver-, ser,
Yürekler sermişiz Karadeniz'e.
Sor-, sür-,
Haz'zını sormuşuz Karadeniz'e.
Boz atlar sürmüşüz Karadeniz'e.
Goncalar dermişiz Karadeniz'e.
İmrenip durmuşuz Karadeniz'e.
Der-, dur-,
Zamanlar örmüşüz Karadeniz'e.
Ör-, der-,
Kanatlar germişiz Karadeniz'e.
Ör-, ger-,
Kınalar karmışız Karadeniz'e.
Çeyizler dürmüşüz Karadeniz'e.
Kar-, dür,
205
75
Mekanlar kurmuşuz Karadeniz'e.
Kur-, sar-,
Meraklar sarmışız Karadeniz'e.
Bur-, yor-,
Boyunlar burmuşuz Karadeniz'e.
Er-, ver-
Bilekler yormuşuz Karadeniz'e.
Cenklerden ermişiz Karadeniz'e.
Nişanlar vurmuşuz Karadeniz'e.
Canımız nurumuz Cumhuriyetim.
Nur-,
Şanımız ferimiz Cumhuriyetim.
Fer-,
Yurdumuz yârimiz Cumhuriyetim.
Yâr-,
Ordumuz erimiz Cumhuriyetim.
Er-,
Yoğunuz varımız Cumhuriyetim,
Var-,
Gençlik Zaferimiz Cumhuriyetim.
Zefer-
Gece gündüz yakar oldu sır beni,
Sır,
Demedim ki gel avcıya vur beni.
Vur,
Şehid düştüm tabutumda gör beni.
Gör,
Gidiyorum bayrağıma sar beni.
Sar,
Rahat eder salım sardı yar beni.
Yar,
Sevinerek toprağıma ver beni.
Ver,
Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni.
Bir,
Bir ölürüz bin doğandan sor beni.
Sor
Soramadım seni Yunus.
Sor-,
Göremedim seni Yunus.
Gör-,
Veremedim seni Yunus.
Ver-,
Giremedim seni Yunus.
Gir-,
Deremedim seni Yunus.
Der-,
Eremedim seni Yunus.
Er-,
Seremedim seni Yunus.
Ser-,
Varamadım seni Yunus.
Var-,
Öremedim seni Yunus.
Ör-,
Süremedim seni Yunus.
Sür-,
Karamadım seni Yunus.
Kar-,
Aramadım seni Yunus.
Ar-
278
330
420
76
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerden olan âşığın Şeref Taşlıova ile
karşılaşmasında ayak “-ş olur mu?” ifadesindeki “ş” sesi ile geniş ayak kullanılmıştır:
Şeref Taşlıova
Anlayana nasihattır,
Bunca sözüm boş olur mu?
Ariflere muhabbettir,
İş bilmede iş olur mu?
Âşık Nurşah
Kamil olan sezer bunu,
Onun gönlü taş olur mu?
Okur onlar yazar bunu,
Bilgide hiç şaş olur mu?
Âşık Nurşah’ın “ç-ş” sesiyle sağlanan ayak dizelerinden oluşan 15 şiiri vardır.
Bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
“ç-ş” Sesiyle Oluşan Geniş Ayaklar
Kâfiyeli Kelimeler
Şiir
Nu
Bizim yollar taşa geldi.
Yaz baharın kışa geldi.
Geçen günler düşe geldi.
Taş, kış, düş,
Bunca ömür boşa geldi.
Boş, baş, hoş,
66
Şimdi firkat başa geldi.
Herkeslerce hoşa geldi.
Aşkın tas tas içer oldum,
Derdin ile göçer oldum.
Ben kendimden geçer oldum.
İç-, göç-,
Kefenimi biçer oldum.
Geç-, biç-,
Firkat kapın açar oldum.
Aç-, kaç-
Çare yokmuş naçar oldum.
Uç-
67
Şu kendimden kaçar oldum.
Kanatlanıp uçar oldum.
77
Nerede bir yudum aşım giderim.
Garlı gışlı boran, eşim giderim.
Aş, eş,
Mezarda bir ölü, taşım, giderim.
Taş, koş
134
Sağılmışım, sanki koşum giderim.
Yuvasından ayrı göçmüş ağlıyor.
Göç-,
Ayrılık şerbetin içmiş ağlıyor,
İç-,
Elini Mevla'ya açmış ağlıyor.
Aç-,
Resmin üzerine düşmüş ağlıyor.
Düş-,
Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor.
Şaş-,
Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor.
Taş-
Uçup giden bizim Yunus
Uç-,
Göçüp giden bizim Yunus
Göç-,
Geçip giden bizim Yunus
Geç-,
Açıp giden bizim Yunus
Aç-,
Saçıp giden Bizim Yunus
Saç-,
Aşıp giden bizim Yunus
Aş-
383
433
Âşık Nurşah ortak ses birliğiyle sağlanan geniş ayağı şiirlerinde çokça
kullanmıştır. Yukarıda örnekleri verilen “l”, “r”, “ç-ş” seslerinin yanında “t” ve “z”
sesleriyle de oluşturulan ayakları görmek mümkündür. Âşığın dizelerinde geniş ayağı
kullandığı şiirler sıralanabilir:
Geniş Ayak
“l” Sesiyle Oluşan Geniş
Ayaklar
Şiir Numaraları
16, 29, 32, 47, 54, 59, 65, 93, 101,
107, 109, 111, 118, 132, 135, 136,
137, 139, 143, 144, 146, 164, 165,
198, 207, 222, 232, 241, 246, 249,
250, 253, 255, 258, 260, 265, 285,
289, 297, 312, 318, 319, 321, 323,
328, 335, 340, 344, 345, 351, 364,
Şiir Sayıları
72
78
365, 386, 396, 416, 417, 418, 421,
422, 424, 430, 453, 454, 464, 467,
469, 471, 477, 483, 488, 490
“z” Sesiyle Oluşan Geniş
Ayaklar
“r” Sesiyle Oluşan Geniş
Ayaklar
68, 72, 73, 74, 108, 115, 133, 181,
183, 190, 226, 227, 239, 254, 262,
282, 303, 307, 309, 310, 368, 372,
389, 402, 406, 427, 434, 447, 457,
462, 468
23, 31, 71, 77, 92, 95, 116, 125,
129, 130, 150, 159, 177, 179, 205,
229, 278, 311, 330, 352, 369, 370,
371, 376, 388, 420, 440, 460, 461
“t” Sesiyle Oluşan Geniş
Ayaklar
34, 138, 173, 204, 219, 286, 301,
339, 367, 385, 423, 439, 446, 458,
491
“ç-ş” Sesiyle Oluşan Geniş
Ayaklar
66, 67, 110, 134, 164, 167, 170,
382, 383, 395, 404, 410, 431, 433,
459
31
29
15
15
Âşık Nurşah “l”, “r”, “ç-ş”, “t” ve “z” seslerinin aralarında kâfiye birliğiyle
sağlanarak oluşan geniş ayağı 162 adet şiirinde kullanmıştır. Ayaklar, kâfiye+ refif
birliğine bağlı olarak meydana getirilmiştir. “r” sesi ile meydana getirilen ayak
dizelerinin diğer seslerle oluşturulan ayak dizelerine oranla daha fazla olduğu
görülmüştür. 7, 8, 9, 11, 15 ayak dizelerinden oluşan kimi şiirler “r” sesi birliğine bağlı
olarak oluşturulmuştur.
2.1.3.2.2. Dar Ayak
Dizeleri her bentte aynen tekrar edilen ayakları kolaylık-zorluk özellikleri
bakımından sınıflandırmak mümkündür.
Bir yenileme ayak çeşidi olup aynı sesi taşıyan fakat sayısı az olan kelimelerle
yapılan ayaklara dar ayak veya zor ayak denilmektedir.
Çok kâfiyeli ayak dizeleri meydana getirmek zor olduğu için bu ayak dizeleri
“zor ayak” kabul edilir. Her ayak dizesinde çift kâfiye bulunan ayaklara “ikili ayak”,
üç kâfiye bulunan ayaklara “üçlü ayak”, dört kâfiye bulunan ayaklara “dörtlü ayak”,
beş kâfiye bulunan ayaklara “beşli ayak”, altılı kâfiye bulunan ayaklara “altılı ayak”
adı verilir. Her ayakta söylenişleri aynı olsa bile yeni bir anlamda kullanılan cinaslı
söyleyişleri yapmak zor olduğu için “cinaslı ayak” da bir dar ayak çeşidi olarak kabul
edilmektedir (Durbilmez, 2020: 132).
79
Çift
kâfiyeli
ayaklar
zorluğundan
dolayı
“dar
ayak”
içinde
değerlendirilmektedir. Âşık Nurşah’ın şiirleri arasında ikili ayak örneklerine
rastlanmaktadır. Örneğin “Kaldı (53)” adlı şiirinde taş-, yaş-, düş-, peş-, başkelimelerine +larında, +lerinde eklerinden oluşan redifler eklenmiş; bununla birlikte
ad-, od-, vad-, tad- kelimelerine de “+umuz/ +ımız kaldı” redifi eklenerek ikinci bir
kâfiyeli kısım oluşturulmuştur:
Şiir Nu.
Ayak Dizeleri
Ayak Sıra Nu.
Dilek taşlarında adımız kaldı,
1b
Sevda yaşlarında Od'umuz kaldı.
1ç
Leyla, düşlerinde vadımız kaldı.
2ç
Arzu peşlerinde tadımız kaldı.
3ç
Mezar başlarında yad'ımız kaldı.
4ç
53
Âşık Nurşah bir başka şiirinde de yol-, dal-, sal-, kol-, kul- kelimelerine
+larından eklerinden oluşan redifler eklenmiş; bunlarla birlikte sırasıyla cennet,
hikmet, yat, gurbet, hürmet kelimelerine “yaşar Silifke” redifi ekleyerek ikinci bir
kâfiyeli kısım oluşturmuştur:
Şiir
Nu
Ayak Dizeleri
Ayak Sıra Nu
Yollarında cennet yaşar Silifke
1b
Dallarında hikmet yaşar Silifke
1ç
Sallarında bir yat yaşar Silifke
2ç
Kollarında gurbet yaşar Silifke
3ç
Kullarında hürmet yaşar Silifke
4ç
204
80
Âşık Nurşah, 406 numaralı şiirinde göz, söz, üz, iz, köz, öz kelimelerine
“oldum” redifi eklenmiştir. Ayrıca göz-, söz-, yüz-, iz-, köz-, öz- kelimelerine “+lere
battım” redifi ekleyerek ikinci bir kâfiyeli kısım oluşturmuştur:
Şiir Nu
Ayak Dizeleri
Ayak Sıra Nu
Gözlerde göz oldum gözlere battım.
1b
Sözlerde söz oldum sözlere battım.
1ç
Yüzlerde üz oldum yüzlere battım.
2ç
İzlerde iz oldum izlere battım.
3ç
Közlerde köz oldum közlere battım.
4ç
Özlerde öz oldum özlere battım.
5ç
406
Âşık Nurşah tarafından söylenen/yazılan şiirler incelendiğinde, âşığın
şiirlerinde geniş ayağı çokça kullandığı görülmüştür. Âşık “zor ayak” olarak da
adlandırılan dar ayağı da şiirlerinde kullanmıştır. Dar ayak çeşitlerinden olan “ikili
ayak” çeşidine rastlanmaktadır. Birbirleriyle bağlantılı iki kelime grubunun
kullanılması âşığın kelime kullanımını sınırlandırdığı için “ikili ayak” denilen bu
ayaklar da dar ayak içinde yer almaktadır. 52, 204 ve 406 numaralı şiirlerde çift
kâfiyeli ayaklardan oluşturulmuş dizelere rastlanmıştır.
2.1.4. Şiirin Ölçü Sistemi
Âşık tarzı şiirlerde hece ölçüsü veya aruz vezni kullanıldığı örneklere rastlarız.
Hece ölçüsü şiirlerde en yaygın tercih edilen ölçüdür. Âşık Nurşah’tan derlenen
şiirlerin tamamı hece ölçüsüyle meydana geldiği açıkça görülür.
Ölçü, her dilin kendi müziğinden doğan ve uygun olarak şekil alan bir âhenk
düzenidir. Dizelerdeki seslerin birbirine eşit ya da yakın olmasına göre düzenlenmiş
ölçüye hece ölçüsü (hece vezni) denir (Banarlı, 1998:51).
Türk halk şiiri sanatçıları, 7,8 ve 11’li şekillerinin yoğun olarak görüldüğü hece
ölçüsünü kullanmışlardır. Bunun yanında aruz veznini kullanan âşıkların ve tekke
şairlerin şiirlerine de rastlamak mümkündür. Bu durumu araştırmacılar âşıkların klasik
şairlere ve klasik şiirlere öykünmelerine bağlamıştır. Yine de tüm bunlar Türk halk
81
şiirlinde hece ölçüsünün kullanımının üstün olduğu gerçeğinin üstünü örtmez (Küçük
2019: 240).
“Her ölçü (vezin) bağlı bulunduğu dilin yapısından doğar. Bu nedenle Türk
dilinin doğal ölçüsü hece ölçüsü (hece vezni)'dür. Eskiden vezn-i benan, hesab-t benan
(heceler parmakla sayıldığı için parmak ölçüsü, parmak hesabı denmiştir) adıyla
anılırdı” (Dilçin, 2013:39).
2.1.4.1. Hece Sayıları
Daha önce de belirtildiği üzere, Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında
tamamının hece ölçüsü ile yazıldığı görülür. Bunlar genellikle 8’li ve 11’li hece
ölçülerine sahip şiirlerdir. Nurşah’ın 14’lü ve 16’lı hece ölçülerine sahip şiirlerine de
rastlanır. Nurşah, zaman zaman hece birliğini sağlamak için ses türemesi, ses yutması
veya yöresel deyişlere yer vermiştir. Âşık “Seni Kayıp Ettim Seni (338)” şiirinde yer
alan dörtlükte “göremiyorum”, “saramıyorum”, “varamıyorum” demek yerine
“göremiyo’m”, “soramıyo’m”, “varamıyo’m” demeyi seçerek ölçüyü yakalamıştır:
Kör oldum da göremiyom,
Neredesin soramıyom?
Gayrı sana varamıyom,
Seni kayıp ettim seni.
Nurşah, bazı dörtlüklerde ise mısra ortasındaki kelimeleri kısaltarak hece
ölçüsünü tutturmuştur. Aşağıdaki “Yâr (353)” şiirinden alınan dörtlükte “çaresini”
demek yerine “çaresin” kelimesini kullanmayı uygun görmüştür:
İnsana derman olamaz,
Tabip çaresin bulamaz,
Seven kendine gelemez,
Bulunmayan yurt imiş yar.
Yukarıdaki dörtlükte aynı zaman da “yurt imiş” ifadesini “yurtmuş” ifadesi
yerine tercih ederek şiirde ölçüyü yakalamıştır.
Bulunmazmış çarem neden?
Ne doktorlar bildi derdim,
Çala(yı)m sazım tarif ede(yi)m,
Ne şu canım sildi derdim.
82
Âşık, şiirinde ölçüyü yakalamak için bazı sözcük tasarrufuna gitmiştir.
Aşağıdaki “Yaşarım (356)” şiirinde “acaba” demek yerine “acep” demeyi tercih
ederek bir hece kazanmış ve ölçüyü tutturmuştur:
Bir kendime baktım yaşar,
Acep neden niçin yaşar?
Çünkü çaresiz yaşar,
Ya ben ne için yaşarım?
2.1.4.2. Duraklar
Kaya, “durak” kelimesini şöyle tanımlar: “Hece ölçüsüyle söylenmiş şiirlerde
kelimelerin belli gruplarda bir araya getirilmesi” (Kaya, 2010: 272).
Dilçin, hece ölçüsünde dizenin belli bölümlere ayrılmasına durgulanma, bu
bölüm yerlerine de durak dendiğinden bahseder. Divan edebiyatındaki taktî’nin
karşılığı olarak görülse de aralarında farlar mevcuttur. Taktî’de sözcükler bölünebilir,
fakat duraklar anlamlı söz öbekleriyle sağlanır (Dilçin, 2013: 40).
Duraklar, halk şiirinde ahenk sağlayarak tekdüzeliği yok etmektedir. Şiirde
belli bir ritmi ve ses uyumu sağlamak amacıyla dizede belli bölüme veya bölümlere
ayırarak yapılır (Aslan, 2018: 122).
Âşık Nurşah’tan derlenen bazı şiirlerde âşığın duraklara uyduğu bazıların da
ise durak kullanmadığı görülür. Aşağıdaki “İnsanlığı Sevelim (83)” başlıklı 7’li hece
ölçüsüyle yazılan şiirden alınan dörtlük duraklara şöyle ayrılabilir:
İnsan için / fesatlık, 4+3
Yakışır mı / hasetlik? 4+3
Hele hele / nisbetlik, 4+3
İnsanlığı / sevelim.
4+3
Ancak yine aynı şiirden alınan son dörtlükte durak yoktur.
Yerli yabancı farksız,
Olmayalım tarafsız,
Olmam diyenler haksız,
İnsanlığı sevelim.
Âşığın
8’li
hece
ölçüsüyle
yazılan
şiirlerinin
durakları
çeşitlilik
göstermektedir. “Keklik Kokar Dağları (202)” başlığını taşıyan şiirden alınan
aşağıdaki dörtlük 5+3 şeklinde duraklıdır:
83
Gürleyik köyü bağları5+3
Keklik kokar dağları 5+3
Tarihin altın çağları 5+3
Mihallıççık’ın Gürleyik.
“Dünya (45)” isimli şiirinden alınan aşağıdaki 8‘li hece ölçüsüyle yazılan
dörtlük 4+4 duraklıdır:
Yar elinden yaralandın,
4+4
Ceylan gibi çıralandın,
4+4
Çöl içinde paralandın,
4+4
Neydi bilmem suçum dünya. 4+4
Âşık Nurşah’ın 11’li hece ölçüsüyle oluşturulmuş şiirlerine bakıldığında, bazı
şiirlerin çeşitli duraklara sahip görülür. Aşağıdaki dörtlükte 4+4+3 duraklı 11’li hece
ölçüsünü kullanmıştır:
Malazgirt'i / uçup giden / kuşlarda, 4+4+3
Osmanlısı / kılıç vuran / taşlarda,
4+4+3
Dört mevsimi / geçip giden / kışlarda,4+4+3
Seferden sefere / kolu bayrağım.
6+5
Âşık bazı şiirlerde ise 6+5 duraklı 11’li hece ölçüsünü kullanmıştır:
Sende kucaklaşır cihan sevgisi.
6+5
Ufuklara doğru insan sevgisi,
6+5
Çarpan kalplerdeki iman sevgisi,
6+5
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
4+4+3
2.1.5. Nazım Şekli
İlaydın nazım şeklini, manzumenin mısra düzeni ve kâfiye örgüsü bakımından
adlığı şekil olarak tanımlar (İlaydın, 1964: 74). Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
adlı eserinde nazım şekillerini şiirde mûsıkî sağlayan ses kalıbı olarak ifade eder
(Banarlı, 1998: 52).
Çalışmada, Âşık Nurşah’ın şiirlerini nazım şekillerine göre tasnif ederken
Doğan Kaya’nın tasnif metodu kullanılmıştır.
Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, çeşitli hece ölçülerine sahip şiirler
ile karşılaşılır. Bunlar hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve 11’li şekillerinde olup çoğu “koşma”
türünde örneklerdir. Şiirler dörtlüklerden meydana getirilmiştir. Sayıca az olsa da
zaman zaman şiirlerde dörtlüklerin sonuna mısralar eklenerek “yedekli koşma”
84
biçimini kullanmıştır. Kaya’nın “ayaklı koşma” olarak da adlandırdığı yedekli
koşmaların dörtlükler de getirildiği yerler farklılık göstermektedir (Kaya, 2010: 781).
Nurşah’ın şiirlerinde bu tarz koşmalara dörtlüklerin sonlarında rastlanır.
Koşmalar genellikle 11 heceli şiirler olup bazen de karşımıza 8 heceli olarak
da çıkmaktadır. Kafiye düzeni ilk dörtlükte abab, abxb, aaab şeklinde değişik olabilir.
Genellikle ilk dörtlüğün ikinci dizesinde şiirin ayağı başlatılır ve bu ayak her dörtlüğün
sonunda icra edilir. Diğer dörtlükler; cccb, dddb, eeeb…düzeninde kafiyelenirler
(URL-14).
Âşıktan derlenen şiirlere bakıldığında, Kaya’nın tanımına uygun düşecek
örnek şiirlerle karşılaşılır.
Can içinde çıban döktüm
a
İyileşmez derdim yardan.
b
Yâr elinde boynum büktüm, a
Sevdası başımda kardan.
b
Deyişler yaktım nazına,
c
Rastlar mıyım şu izine?
c
Yine hasretim yüzüne,
c
Ateş aldım ömrü nardan.
b
Nurşah’ım başı pareli,
ç
Elif’ten oldum yâreli,
ç
Şu dert içime gireli,
ç
Usandım öldürmez sırdan.
b
Kaya, Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğü” adlı çalışmasının
“yedekli şiir” maddesinde yapı ve teknik yönden farklılıklara sahip yedekli şiirleri
şöyle tasnif eder:
“I. Yedekli İkili
A. Bağlantıları beyit aralarına getirilen yedekli ikililer
1. Beyit aralarına birer dize eklenen yedekli ikililer
2. Beyit aralarına iki dize eklenen yedekli ikililer
B. Bağlantıları (ziyade dizeleri) beyit sonlarına getirilen yedekli ikililer
85
II. Yedekli Üçlü
A. Bağlantı dizeleri ikilik olan şiirler
B. Bağlantı dizeleri üçlük olan şiirler
C. Bağlantı dizeleri dörtlük olan şiirler
1. Bağlantı sözleri bent arasında olan şiirler
2. Bağlantı sözleri bentlerin sonunda olan şiirler
D. Her dizeden sonra bağlantı eklenen şiirler
E. Bağlantıları altı dize olan parçalar
III. Yedekli Dörtlü
A. 7 heceli şiirler
B. 8 heceli şiirler
1. Bağlantısı tek dize olan şiirler
2. Bağlantısı iki dize olan şiirler
C. 11 heceli şiirler / Yedekli Koşmalar
1. Tek dize bağlantılı yedekli koşma
2. İki dize bağlantılı yedekli koşma
3. Dört dize bağlantılı yedekli koşma / Dört dize bağlantılı müstezat koşma
D. Yedekli Divan / Müstezat Divan
E. Bentlerin ve bağlantıların hece sayıları farklı olan şiirler
IV. Yedekli Beşli
A. Tek dize bağlantılı şiirler
B. İki dize bağlantılı şiirler
C. Üç dize bağlantılı şiirler
D. Dört dize bağlantılı şiirler
E. Zincirli Cigalı Muhammesler
V. Yedekli Altılı / Yedekli Müseddes
86
VI. Yedekli Sekizli” (Kaya, 2010: 783-784).
Bu tablodan hareketle Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, “yedekli
ikililer” ile karşılaşılır. Nurşah’ın aşağıdaki şiiri yedekli koşmadır.
Türkiye'min yarınları,
Sizlersiniz çocuklarım.
Vatanımın fidanları,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Dünyanın yüzünde zaman,
Yeni ufuklara cihan,
Ayakta duran kahraman,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Türk'ün oğlu, Türk'ün kızı,
Bayrağımın al yıldızı,
Cumhuriyetimin izi,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Dağların başında zambak,
Tarih sayfasında yaprak,
Anadolu kokan toprak,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Nurşah’ın 8’li hece ölçüleriyle yazılan şiirlerinde sayıca az da olsa yedekli
koşma örneklerine rastlanır. “Diyarbakır Diye Diye (30)” adlı şiiri dörtlüklerden sonra
tekrarlanan ikili yedeklerle oluşturulmuştur:
87
Yârim gittin mi kursuna?
Diyarbakır diye diye.
Benden olan şu hırsına,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye?
Dilerim yıldızın artsın,
Terfiyen daha çok etsin,
Muradın gönlünde bitsin,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye?
Kışlalarda kışla yârim
Gözlerini yaşla yârim,
Ara sıra düşle yârim,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye.
Olsun bakam öyle olsun,
Sevda yerin böyle bulsun,
Nurşah, türkümüzü çalsın,
Diyarbakır diye diye.
Âşığın 8’li hece ölçüsüyle meydana getirilen ikili yedekli şiirleri “Türkiye’min
Çocukları (288)” ve “Benim Anam (325)” dır. Şiirlerde yedekler de 8’li hece ölçüsüyle
söylenmiştir.
2.2. İÇERİK YÖNÜNDEN (MUHTEVA) İNCELENMESİ
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerden hareketle muhteva incelemesi yapılmıştır.
Nurşah, âşık olduğu yıllarda (gençlik döneminde) şiirlerini en çok eşine olan aşkını,
hasretini, sitemini yazan bir aşk şairidir. Ancak daha sonraları beşerî hissedilen aşk
yanında aşkı tasavvufî mahiyette arz etmiştir.
Nurşah’ın şiirlerindeki temalar halk şiirinde çokça karşılaşılan aşk, gurbet,
özlem, ayrılık, tabiat güzellikleri vb.dir. Başlangıçta bu temaların ağırlıkta olduğu
şiirler yazmış olsa da âşığın yaşı ilerledikçe dinî- tasavvufî lirizmle dile getirdiği
duygularına, geçmiş hayatında edindiği tecrübelerinden yola çıkarak verdiği
88
nasihatlere, ahlâkî ve toplumsal konulara yönelmiştir. Âşık olup çeşitli sebeplerle
gurbete çıkan Nurşah, o döneme ait sıla özlemini, gurbetlik ve yalnızlık duygusunu
şiirlerinde konu olarak çokça işlemiştir.
Âşık Nurşah’ın toplumu kardeşliğe, dayanışmaya, birlik ve beraberlik içinde
yaşamaya davet ettiği nasihatlerinin yer aldığı şiirlerinin yanı sıra vatan, millet ve
bayrak sevgisini işlediği şiirleri de mevcuttur.
Doğduğu Çardak Köyü, Mihalıççık ilçesi ve Eskişehir’i şiirlerinde içten ve
güzel duygularla tasvir ettiği şiirlerinin dışında gezip gördüğü pek çok il için de şiirler
kaleme almıştır.
Âşıklık geleneklerinin önemli aşamalarından biri de âşık karşılaşmalarıdır.
Gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan biri olan Âşık Nurşah da bulunduğu ve
gitti yerlerdeki kadın ve erkek âşıklarla atışmış, kimi zaman üstün gelmiştir. Nurşah,
devrinin âşıklarından Âşık Şeref Taşlıova, Şavşatlı Âşık Kara, Âşık Yusuf, Âşık
Reyhani, Âşık Ummani, Âşık Yanguni, Âşık Hayrani, Âşık Erdem gibi âşıklarla
karşılaşmaları vardır. Çeşitli etkinliklerde, bayramlarda, festivallerde diğer âşıklarla
bir araya gelen Nurşah, âşıklar ile iletişimi sürdürmüş, onlarla şiirlerinin de içinde
olduğu yazışmalar yapmıştır. Âşık Nurşah’a gönderilen ve Nurşah’ın yazdığı pek çok
mektup tarzı şiiri vardır.
Âşık Nurşah sert bir mizaca sahip değildir. Karşılaştığı durumlar ve olaylar onu
etkilese de kötü söz kullanmaktan kaçınır. Derlenen şiirlerinde sevdiğine sitem dolu
sözlerle beddua ettiği yalnızca iki şiiri vardır.
Çalışmada, Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelenirken konularına göre
sınıflandırma uygun görülmüştür. Derlenen şiirleri sınıflandırma sonucunda “Aşk ve
Sevda Şiirleri” kısmında beşerî aşk temalı şiirler toplanmıştır. “Sitem ve Şikâyet
Şiirleri” başlığı altında ise şiirlerin yazıldığı kişileri ve durumları temel alarak:
Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem; Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem; Geçen
Zamandan ve Çağdan Şikâyet şeklinde tasnifi yapılmıştır. Âşığın derlenen şiirlerinden
“Özlem Şiirleri” ise Yakınlarına Özlem ve Geçmişe Özlem temaları altında verilmiştir.
İnsanlara öğütler verdiği, didaktik öğeler barındıran şiirleri “Nasihat Şiirleri”
başlığı altında toplanmıştır. “Dilek ve Umut” başlığı altında toplanan şiirler ise âşığın
çaresiz hissettiği durumlarda geleceğe yönelik umutlarının sürdüğünü dile getirdiği,
yeni yılın başlangıcıyla ileriki günler için dileklerini sıraladığı sözlerdir. “Gurbet”
89
altında âşığın evinden ve sevdiklerinden ayrı kalmanın verdiği üzüntüyle dile getirdiği
şiiri bulunur.
Doğanın ve doğal güzelliklerin âşığı olan Nurşah’ın şiirleri “Pastoral Şiirler”
başlığı altında toplanmıştır. Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler “Övgü/ Güzelleme”
başlığı altında da sıralanmaktadır. Burada âşığın güzellemeleri; Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere, Aile Bireylerine ve Tanıdıklara; Kendine, Âşıklığa ve Âşıklara, Çeşitli
Meslek Gruplarına, Özel Günlere, Festivallere ve Programlara, Türk Milletine olarak
gruplandırılmıştır.
Âşık Nurşah’tan derlenen toplumu derinden sarsan ölümlere ve tanıdıklarının
ölümleri ardından yazdığı şiirlere “Ağıt” başlığı altında yer verilmiştir. “Taşlamalar”
adı verilen bölümde ise Nurşah’ın topluma, paraya, dostluğa ait taşlamalarının yanı
sıra bireysel taşlamalarının da bulunduğu şiirler bu grupta verilmiştir.
“Âşık Nurşah’ın Şiirlerle Haberleşmesi” başlıklı bölümde Âşık Nurşah’ın
mektup şiirlerine yer verilmiştir. Nurşah’a gelen ve Nurşah’ın gönderdiği şiirler iki
ayrı grupta sıralanmıştır. Bunlarla birlikte zaman işinde görüşmeler esnasında
kendisine yazılan ve takdim edilen şiirler, “Âşık Nurşah’a Yazılan Şiirler” başlığı
altında toplanmıştır. “Âşıklarla Karşılaşmalar” bölümünde ise Nurşah’ın devrinin
âşıklarıyla karşılaşmaları esnasında karşılıklı söyledikleri şiirlere yer verilmiştir.
Âşık Nurşah hem mani yazmış hem de mani derlemiştir. Çalışmada yer alan
“Maniler” kısmında Nurşah’ın yazdığı manilerin yanında derlediği ve yazıya geçirdiği
manilere de yer verilerek tasnif sonlandırılmıştır. Burada hatırlatmakta fayda görülen
husus, âşığın dört binden fazla şiirinin bulunmasıdır. Çalışmanın tasnif bölümündeki
şiirler, âşıktan bizzat derlenen şiirler özelindedir.
2.2.1. Konu, Tema
Âşık şiirinde her şey âşıklara ilham, şiirlerine konu olabilmektedir. Toplumun
gözcüleri ve sözcüleri olan âşıklar toplumu yakından ilgilendiren her konuda
söyledikleri/yazdıkları şiirlerinin yanında ferdî duygularla dile getirdikleri/ kaleme
aldıkları şiirler meydana getirmişlerdir (Durbilmez, 2020: 209-210).
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirler incelendiğinde, farklı konularda yazılmış
birçok şiirle karşılaşılmıştır. Bu şiiirleri şu başlıklar altında değerlendirmek
mümkündür:
90
2.2.1.1. Nurşah’ın Şiirlerinde Aşk
Âşık Nurşah’ın şiirlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan konulardan biri aşktır.
Şiir geleneğinde aşk konusu, genellikle beşerî ve ilahî aşk olmak üzere iki şekilde
karşımıza çıkmaktadır. Âşık Nurşah’ın özelinde bakıldığında, aşk kavramı ile
kastedilen duygular her iki şekilde de görülmektedir.
2.2.1.1.1. Beşerî Aşk
Kaya’nın “insanlık tarihi kadar eski bir konu” olarak nitelendirdiği beşerî aşk
konusu, âşık ve maşuku ile Türk halk şiirinde en fazla işlenen konulardan olmuştur
(Kaya, 1991: 156). Daha önce bahsedildiği üzere henüz küçük yaşta iken evlenen Âşık
Nurşah, o dönemden bu yana eşine olan duygularını şiirlerine yansıtmış, bu şiirlerde
sevgili diye hitap ettiği her zaman eşi olmuştur. Âşık, şiirlerinde eşine olan sevgisini,
zaman zaman ona olan özlemini, onunla geçirdiği günlere yeniden kavuşmak istediğini
dile getirir. Aşağıda verilen “Evimin Erkeği Seni Görmek İstiyorum (1)” isimli şiiri
bu ifadeye uygun olan şiirlerden seçilen güzel bir örnektir:
Dolaştığım şu odamda,
Seni görmek istiyorum.
Kapım penceremde camda,
Seni görmek istiyorum.
Uykum böldüğüm yatakta,
Yaşlar sızdığım yanakta,
Gecemle söken şafakta,
Seni görmek istiyorum.
Benimle sofrayı kuran,
Yemekte karşımda duran,
Gülerek hatırım soran,
Seni görmek istiyorum.
Sevginin kapısın açan,
Uzun muhabbete geçen,
Balkonda çayımız içen,
Seni görmek istiyorum.
91
Sabahtan evden giderken,
İşten döndüğünde erken,
Çocukların babam derken,
Seni görmek istiyorum.
Her yerde ve de her zaman,
Duruyor karşımda siman,
Eşim sensiz halim yaman,
Seni görmek istiyorum.
Nurşah, şiirlerinde eşinden uzak olmanın yüreğinde açtığı yaraları bazen
üzüntüyle dile getirmiş bazen de sitemli bir üslup kullanmıştır. Âşık, “sevdiğim” diye
seslendiği eşine olan özlemini, sevdiğinin nazını, âşığın onun için yanıp tutuşmasını
ve cefalara katlanışını “Gör Sevdiğim (3)” şiirinde dile getirmiştir:
Halindeyim üryan büryan,
Gayri beni gör sevdiğim,
Yıkılır sen her gün dünyam,
Sensin derim bir sevdiğim.
Ağladığım sızladığım,
Günden güne özlediğim,
Yollarını gözlediğim,
Nolur elin ver sevdiğim.
Uzun saçlar nara atsın,
Toprağında rahat yatsın,
Güllerin üstümü örtsün,
Muradıma er sevdiğim.
Gülmedik kirpikte kaşın,
Her gün gurbet şu bakışın,
Göz doymadık mevsim kışın,
Ömrüm böyle yer sevdiğim.
92
Kime açam halim arzu,
Aradığım çölde arzu,
Sensin gönül, sensin arzu.
Döktüğüm şu ter sevdiğim.
Kim ne derse desin yılmam,
Ayıp olsun sazı çalmam,
Sebebim saz seni bulmam,
Baştan sona her sevdiğim.
Nurşah böyle bilir derdin,
Çünkü aşkını sen verdin,
Onu layığına gördün,
Olmalıyım hür sevdiğim.
Sevdiğine hasret kalmayan, ona kavuşmak için yanıp tutuşmayan ve şiirlerine
bunu işlemeyen âşık neredeyse yok gibidir. Âşık Nurşah da vuslatı bekleyen bir âşıktır:
Sen uzakta ben uzakta,
Böyle nasıl geçer yârim.
Hayat denen şu kızakta,
Seni benden seçer yârim.
Divan şiirlerinde klasikleşmiş benzetmeleri halk şiirinde de görmek
mümkündür. Âşık Nurşah’ın şiirlerinde de sevgilinin kaşı yay gibi, yüzü ay gibi, sözü
inci gibidir. Bu ve bunun gibi kavramlar ve benzetmeler âşığın şiirlerinde yaygındır.
“Kimsin Nesin Ey Sevgili (10)” ve “Güzel (11)” şiirlerinden birer dörtlük bu duruma
örnektir:
Örnek 1
Örnek 2
Bir ışık var gözlerinde,
İki kaşın arasında,
Ay parçası yüzlerinde
Gördüm mavi bir ben durur.
İnci gibi sözlerinde,
Sülün gibi yay kaşları
Kimsin nesin ey sevgili.
Beyaz cana bir ten durur.
93
Nurşah, sevdiğine kızdığı, ondan ayrı kalmasına sinirlendiği durumları diğer
şiirlerine nispeten az da olsa anlatmıştır. “Dilerim (491)” şiirinde sevdiğine sitemini
dile getirir ve beddua eder:
Dilerim Mevla’dan sende divane,
Ben gibi ol canın dertlensin yârim,
Derdine dermanlar ben olam çare,
Yaşların mendilim katlasın yârim.
Karlı dağda kaygan yollar alasın,
Direksiyonda uyuyup kalasın,
Hayalim karşısında beni bulasın,
Gideme tekerin patlasın yârim.
İster miyim sana beddua edem?
Sen istedin zalım yar bunu nidem?
Ver elini çekip gel il il gidem,
Hep düşmanlarımız çatlasın yârim.
Yakan eller değmeyesin eline,
Başka yarlar girmeyesin gönlüne,
Nurşah deyişlerin yaksın sevgine,
Hayat aklın başa toplasın yârim.
Nurşah, beşerî aşkı işlediği şiirlerinde eşinin adına da yer verir. Yazdığı
şiirlerde eşine: sevdiğim, evimin erkeği, yârim, sevgilim vb. hitap şekillerinin yanı sıra
Mehmed’im, Eşim Mehmet Mert şeklinde ismiyle de hitap eder. Eşine olan sevgisini
ve evliliğine bağlılığını anlattığı “On İki Yaşımdan Otuz Beş Yıla (17)” adlı şiirinde
âşık, evlilik hayatından bahseder ve eşine “Mehmed’im” diye seslenir:
Elimde mendilin dokudum yaşlı,
İşlemeden soldu Mehmed'im başlı,
On ikimde gelin aldı Üçbaşlı,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
94
Üçbaşlı'yla İstasyon'un arası,
Mekik dokur Sarıköy'ün yarası,
Mihalıççık, Eskişehir, şurası,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
İki kızın bir oğlunun anası,
Yirmi beş yıl yuvamızın sunası,
Gene benim senden yana yanası,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
Aşkım saza vurdum düştüm gurbete,
Yetmedi yar buda senden rağbete,
Hele bir bak şu içtiğim şerbete,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
Âşık Nurşah, beşerî aşk konusu sınırları içerisinde değerlendirilebilecek
şiirlerinde sevdiğine/eşine olan sevgisini dile getirmiş, onu övmüş, zaman zaman da
sitem dolu sözlerle ona seslenmiştir. Öte yandan sevdiğine olan özlemini, ondan uzak
kalmanın acısını ifade ettiği şiirleri aşk şiirlerinin büyük bir bölümünü oluşturmuştur.
İncelenen şiirlerden hareketle denilebilir ki Nurşah, her ne kadar eşinden ayrı kalıp ona
hasret duysa da ve ona sitemini dile getirse de eşine duyduğu sevgiyi ve evliliğine
sadık olduğunu şiirlerinde sıkça vurgulamıştır.
2.2.1.2. Nurşah’ın Şiirlerinde Özlem
Âşık Nurşah’ın şiirlerinde özlem önemli bir yer tutar. Âşık, yakınlarına ve
geçmişte yaşadığı günlere özlem duymaktadır. Uzaklara giden eşin ardından
bekleyişin verdiği özlem duygusuyla kaleme aldığı şiirler, çocuklarına ve annesine
olan özlemini kâğıda döktüğü şiirler Âşık Nurşah’ın özlem konulu şiirlerinin büyük
bir kısmını oluşturmaktadır. Özlemin (71) şiirinde eşinden ayrı kalan Nurşah eşine
olan özlemini dile getirir. Bu şiiri aynı zamanda sitemdir:
Adını sen, sevgi koyduğum toprak,
Daha bende sürecek mi özlemin?
Musalla taşına istiyom bırak,
Mutluluğa erecek mi özlemin?
95
Yüreğimin sabır soğuyan kanı,
Yüreğimin sıcak soluyan narı,
Yüreğimin asla solmayan barı,
Baharını görecek mi özlemin?
Âşık Nurşah bazen de yaşadığı eski günlere olan özlemini hisseder. Yirmi beş
yıl sonra okuduğu okuluna ozan olarak giden Nurşah, geçmişteki günlerini,
arkadaşlarını, öğretmenlerini “Bu Okulda Okumuştum (79)” şiirinde özlemle anar:
Çocukluğum ah nerede?
Bu okulda okumuştum
Şu tahta, sıra, masada
Bu okulda okumuştum.
Dört duvarım çakılımda
Küçüklüğüm akılımda
Atatürk İlkokulumda
Bu okulda okumuştum.
Yıllar sonra sana geldim
Bahçende oynadım güldüm
Arkadaşlarımı buldum
Bu okulda okumuştum.
Öğretmenim gitmez gözden
Sabahattin, Adil, Özden
Rahmetler dileriz bizden
Bu okulda okumuştum.
Nurşah, yaşadığı il olan Eskişehir’in eski dönemlerine özlem hisseder.
Eskişehir halkını, cıvıl cıvıl olan sokaklarını anarken artık paylaşılacak bir şeyin
kalmadığını, çağın değiştiğini ve insanların birlik içinde olduğu o günlerin eskide
kaldığını “Neydi Ah Neydi O Günler Eskişehir (82)” şiirinde dile getirir. Bu şiiri aynı
zamanda insanlara da bir sitemdir:
96
Su yüzünde yeşil söğüt dalları,
İnsanlar başına gölgesin vurmuş.
Seyreyledim dolup taşan yolları,
Masalar üstüne semaver kurmuş.
Eskişehir'in yalaman adası,
Evvelinden ezeline sedası,
Güzelleri salındırır edası,
Bir kıyıdan bakar insana durmuş.
Sanki İzmir, Kordon Boyu ‘nu süzer,
İnsanlar üstünde kayıklar yüzer,
Kalemi elinde şairler yazar,
Kimi yardan ayrı boynunu burmuş.
Çalan teyiplerse cana dokunur,
Her köşeden ayrı müzik okunur,
Adalar, dedin mi ömür bakınır,
Güneş gökyüzünü Porsuk'a sermiş.
Çınlar kulaklarda lunapark sesi,
Çocukların cıvıl cıvıl gülmesi,
Nurşah, bir simidi birlik bölmesi,
Şimdi hayal olup giden bir sırmış.
Nurşah diğer âşıklar gibi özlem duyduğu kişilere bulunduğu durumu ve
duygularını belirten şiirler yazmıştır. Örnek şiirlerden hareketle diğer şiirlerine de
bakıldığında; Nurşah’ın eşinden ayrı düştüğü zamanlarda eşine yoğun bir özlem
duyduğunu gözlemlenmektedir. Nurşah’ın geçmişe özellikle de çocukluk dönemine
olan özlemi şiirlerine yansımaktadır.
2.2.1.3. Nurşah’ın Şiirlerinde Doğa
Halk şairi, doğayı çocuk saflığında seyreder ve bunun karşısında coşkusunu
gizleyemez. Tabiatı kendine eş tutan âşık hem tabiatı insanlaştırır hem kendini
tabiatlaştırır. O, doğanın her hareketini kalbinde hisseder (Elçin 1993: 16-19).
97
“Âşıkların şiirlerinde doğa önemli bir yer tutar. Doğa; ağacıyla, çiçeğiyle,
hayvanlarıyla, dağlarıyla anlatılır. Doğa, âşık için sevgilinin niteliklerini,
güzelliklerini anlatma aracıdır. Dağ, âşık için gurbettir, engeldir. Sevgilisinden ayrı
kalan âşık, aradaki uzaklığı, özlemini, gurbeti dağlara anlatır. Turna, sevgiliden haber
getirir. Sevgilinin gözü ve kendisi ceylan gibidir” (Artun, 2019: 172). Âşık Nurşah’ın
şiirlerinden hareketle doğaya büyük saygı ve sevgi duyduğu görülmektedir. Ağaca,
toprağa, çiçeğe önem veren Nurşah, şiirleri ile çevrenin temiz tutulması ve doğanın
korunması gerektiği üzerinde durmuştur. “Çevremizle Dost Olalım (175)” şiiri buna
örnektir. Bu şiir ile Nurşah aynı zamanda insanlara nasihat verir:
Gelin verelim el ele,
Çevremizle dost olalım,
Gelip geçen zaman ile,
Çevremizle dost olalım.
Temizlik imandan gelir,
Alışanlar bunu bilir,
İnsan insan için ölür,
Çevremizle dost olalım.
Açalım doğaya kucak,
Yeşillensin köşe bucak,
Her çevre bizimle çiçek,
Çevremizle dost olalım.
Nurşah, Eskişehir ili, Mihalıççık ilçesi, Çardak köyünde doğmuştur. Onun
köyünü terk edip gurbete çıkışı on iki yaşındayken Mehmet Mert ile evlenip
Eskişehir’in Üçbaşlı köyüne gelin gitmesidir. Âşık yaşamını Eskişehir’de geçirse de
doğduğu yer olan Mihalıççık ve Çardak köyü burnunda her zaman tütmüştür.
Mihalıççık ve köyü Çardak’ı özlemle hayal eden Nurşah, buraların güzelliklerini ve
doğasını şiirlerinde ayrıntılı tasvir eder:
Gönlümdesin sen her zaman,
İki gözüm köyüm çardak,
Arzularım seni her an,
Ana özüm köyüm Çardak.
98
Gökdere'nin gök toprağı,
Koca cevizin yaprağı,
Yukarı köyümün bağı,
Bitmez sözüm köyüm Çardak.
Yayla yayla Nalapinar
Arakdere ve Taşmanlar,
Yazırdan gölete canlar,
Mevsim yazım köyüm Çardak.
Çalçı köyü Orbuk, Kozlu,
Giderim ellerim sazlı,
Mihalıçcık'tan avazlı,
Özüm feyzim köyüm Çardak.
Âşık pek çok şiirinde Mihalıççık’ı ve ilçeye bağlı köylerini samimi bir dille
anar ve doğal güzelliklerini tasvir eder. “Doğduğum Yer Mihalıççık (200)” şiirinde
Nurşah, Mihalıççık ve köyleri için; yaylalarının kekik koktuğunu, sularının soğuk
aktığını ifade eder. Doğayı ve doğal güzelliklerini sıraladığı şiiri şu şekildedir:
Kekik kokar yaylaları,
Al gelincik tarlaları,
Soğuk akar pınarları,
Doğduğum yer Mihalıçcık,
Kuş oldum kanadım açtım,
Kartal tepesinden geçtim,
Kalburcu'ya doğru uçtum,
Doğduğum yer Mihalıççık,
Köyümüzün adı Çardak,
Doldu gönlüm bardak bardak,
Gökdere'den seyrine bak,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Nurşah, doğup büyüdüğü ve yaşamını sürdüğü il olan Eskişehir’e şiirlerinde
sık sık yer verir. Bu konuda birçok örnekten bir olan “Eskişehir (193)” adlı şiirinde
Eskişehir, Anadolu’nun koynunda açan bir güldür. Tarihinde nice şehitler vermiş bu
99
yüce il, Yunus Emre, Ertuğrul Gazi, Nasrettin Hoca ile anılmaktadır. Yer altı madeni
olan lüle taşı bu şehrin turizm sembollerindendir. Şifalı sularıyla, hamamlarıyla,
türbeleriyle, tarihi camileriyle Eskişehr’i ne kadar methetse azdır:
Mevsimlerin koynundan gül,
Anadolu'm Eskişehir.
Tarihlerden yüce bir il,
Anadolu'm Eskişehir.
Nice şehitlerin yeri,
Seyitgazi derler eri,
Yunus Emre'm başlar Pir'i,
Anadolu'm Eskişehir.
Turizmden çeker bir yol,
Lüle taşı başta sembol,
Kaynağı var madeni bol,
Anadolu'm Eskişehir.
Ertuğrul Gazi'nin adı,
Nasrettin Hoca'nın yadı,
Mizahların ağız tadı,
Anadolu'm Eskişehir.
İnönü'den Sakarya'dan,
Duy Afyonkarahisar'dan,
Mihalıççık, Sivrihisar'dan,
Anadolu'm Eskişehir.
Ilıcalardan akarsın,
Türlü şifadan bakarsın,
Mormenekşeler kokarsın,
Anadolu'm Eskişehir.
100
Âşık Nurşah, doğanın ve doğal güzelliklerin âşığıdır. Farklı coğrafyaları görme
fırsatı bulan âşık, çeşitli yurt içi seyahatlerinde gördükleri yerleri doğal güzellikleriyle,
tarihî değerleriyle ve kültürüyle beraber şiirlerinde işler. Âşığın Ballıhisar, Sarıcakaya,
Mihalıççık, Gürleyik, Çardak, Sekiören, Üçbaşlı, Odunpazarı Çankaya Mahallesi gibi
Eskişehir merkezi, ilçeleri ve köylerini tasvir ettiği şiirlerinin yanı sıra, Mersin- Silifke,
Giresun- Şebinkarahisar, İzmir, İstanbul, Kastamonu, Antalya, Kütahya, İznik, Bartın,
Malatya, Ankara, Isparta gibi Türkiye’nin birçok ilini tasvir ettiği ve övgü dolu
sözlerinin yer aldığı şiirler yoğun ilgi görmüştür.
Örnek 1
Vardım içtim suyun şerbet,
Benim güzel can Kütahya’m.
Sevdim seni bende gurbet,
Güler yüzlü can Kütahya'm.
Örnek 2
Kuzeyde samanlı dağlar,
Güneyinde avdan bağlar,
Anısında tarih çağlar,
Gören sever seni İznik.
Örnek 3
Doğayı kucaklar toprağın taşın,
Yufkanı dürdürür bulgurda aşın,
Bir başka güzeldir baharın kışın,
Toroslar örtünmüş tülü Malatya’m.
Nurşah, çevreye karşı duyarlı bir âşıktır. Tabiatın canlanmasını, kuşların
cıvıldamasını, ağaçların yeşermesini, arıların bal yapmasını ister. Baharın gelişiyle
coşar, ağaçların çiçek açmasıyla duygulanır, tüm doğa güzelliklerini ve canlıları
seyredip feyz alır. Ona göre toprak, geldiğimiz ve gideceğimiz yer olmasının dışında,
cümle canlının evi, yediği aşı verenidir. Toprağın hayatımızdaki yerini vurguladığı
şiirlerinde Nurşah, yazıyla kışıyla toprağın sevdalısıdır. Toprak, bağrında nimetlerin
fışkırdığı, üzerinde ağaçların yeşerdiği, âşıkları dile getiren, burcu kokan vatandır.
Nurşah, toprakta Veysel’in sesini duyar:
101
Örnek 1
Her zerresi altın dağı taşında,
İnsan için suyu ekmek aşında,
Ömür boyu koştuğumuz işinde,
Kendisini görmeyince bilinmez.
Bu bir toprak sevdasıdır çekende,
Hasat günü mahsulünü ekende,
Mayasını teknesine dökende,
Çiftçisine sormayınca bilinmez,
Kış gelende keyifleri çattıran,
Alıp baştan derdi gamı attıran,
Ağızlarda gıdasını tattıran,
Sofrasına varmayınca bilinmez.
Her canlının dünyasıdır canında,
İnsan ondan hasıl oldu kanında,
Çok yiğitler sefer etti şanında,
Savaşına girmeyince bilinmez.
Tabiatın anasıdır kucağı,
Kurulalı dünya köşe bucağı,
İki cihan maksudunun ocağı,
Huzuruna durmayınca bilinmez,
Örnek 2
Veysel'in sazını duyarım sende,
Anamın nasırlı elleri bende,
Şehir şehir belde belde sinende,
Güzellikler senden akar toprağım.
Âşık Nurşah’ın şiirlerinde dağ, toprak, gül, ağaç gibi kavramlara ve tabiat
unsurlarına sıkça rastlanılır. Nurşah, bu kavramlarla şiirlerinde bazen doğal
güzellikleri sıralarken bazen de derdini tarif etmeye çalışırken karşımıza çıkmaktadır.
102
Doğal güzelliklerini övdüğü şiirlerinden biri olan “Keklik Kokar Dağları (202)”
şiiridir:
Gürleyik köyü bağları
Keklik kokar dağları
Tarihin altın çağları
Mihallıççık’ın Gürleyik.
Yolu konağından geçer
Sevgi eker sevgi biçer
Orada güller başka açar
Mihallıççık’ın Gürleyik.
Su festivalinde bahar
Her yerden insanlar yağar
Kültürü biçilmez değer
Mihallıççık’ın Gürleyik.
Al kirazı baldan şeker
Yeşil baklasını döker
Can yemeklerini çeker
Mihallıççık’ın Gürleyik.
Sofrada biberi tuzu
Hünerli gelini kızı
Ozanda söyletir sazı
Mihallıççık’ın Gürleyik.
Âşık, 2005’te yazdığı “Dur (395)” adlı şiirinde, sevdiğine kavuşamamasından
doğan üzüntüsünü dile getirir. Yaşlandığını hisseden âşık, gönlünün gam dağlarında
kuş olup uçtuğunu söyler:
Dur be deli gönül şahlanma dur dur,
Yordun yaşlandırdın koşturdun beni,
Geçen yıllarından gel de hesap sor,
Şimdi yollarında şaştırdın beni.
103
Ne söyliyeyim ki kaldı mı halim,
Cevaplara yetmez oldu sualim,
Beni bende gizler oldu helalim,
Gam dağından öte aştırdın beni.
Nurşah, dağlar kuşu oldum kanatsız.
Dünyada olan bir ben mi muratsız,
Olamadın gönül bir gün inatsız,
Konuş gayrı deyip coşturdun beni.
Nurşah, şiirlerinde doğayı, tabiat güzelliklerini coşkulu ve samimi bir dille,
sevgi ve saygıyla anmış, gördüğü, duyduğu güzellikleri şiirlerinde sıralamıştır. Âşık,
tabiatın değişimi sırasında her mevsimde duygulandığını, özellikle baharın ve yazın
gelişiyle coşan toprağı ve doğayı seyredip feyz aldığını söyler. Tüm bunların birer
miras olduğunu, korunması ve temiz tutulması gerektiğini cümle âleme seslenerek
nasihatlerde bulunur.
Âşık, Eskişehir içinde ve dışında olmak üzere farklı bölgelerdeki etkinliklere,
festivallere, bayramlara ve çeşitli programlara katılma imkânı bulmuştur. Gittiği
yöreleri gezmiş ve gördüğü güzellikler karşısında hayran kalmıştır. Türkiye’nin farklı
coğrafyalara sahip birçok ilini gören âşık, hayranlığı karşısında coşmuş ve şiirlerinde
gördüğü güzellikleri, cennet vatanını tasvir etmiştir.
2.2.1.4. Nurşah’ın Şiirlerinde Sosyal Konular
Âşıklar, yaşadıkları toplumun değerlerini, sıkıntılarını, günlük olaylarını,
aksayan yönlerini ve başlarından geçen olayları şiirlerine yansıtmış ve toplumun
ilgisini çekmişlerdir. Toplumun problemlerini yüksek sesle dile getirdikleri gibi bazen
de iğneleyici üslup kullanarak üstü kapalı ifade etmişlerdir.
“Âşık bazen halkın öncüsü, bazen de savunucusudur. Âşık, halkın uğradığı her
türlü haksızlığı, zulmü, yoksulluk, kıtlık ve hastalıktan duyduğu acıları ve şikâyetlerini
şiirlerinde yansıtır. Bunlar bir tür kamuoyunun görüşlerinin yansıtılmasıdır. Âşık
edebiyatında didaktik ögeleri içeren şiirler denildiği zaman topluma öğüt veren ve
toplumu eğiten şiirler akla gelir. Bunları; tasavvuf, din kültürü, insan, dünya, bilgieğitim, dostluk, ariflik, zamandan şikâyet vd. başlıklar altında toplayabiliriz. Âşık
edebiyatında öğreticilik birinci plandadır. Âşık halkı aydınlatmayı görev sayar. Onlar,
gezip gördükleri yerlerden ve ustasından aldıkları bilgileri halka, halkın diliyle
104
anlatarak, halkı eğitmek, bilgilendirmek için çaba harcamışlardır. Âşıklar, halkın
gözünde daima en iyiyi, en güzeli bilen kişilerdir. Onlar, insanın insana, dine, değer
yargılarına ve topluma karşı olan sorumluluğunu hatırlatmışlar ve halka, halkın
gereksinimleri doğrultusunda hizmet etmişlerdir. Âşıklar toplumun yozlaşmış tiplerini
ele alarak onları eleştirmişlerdir. Bazen bu eleştiriyi kendilerine yönelterek olumsuz
bir tipi taşlamışlardır. Kişilere yönelik bu eleştirilerde sosyal hiciv yönü de
bulunmaktadır” (Artun 2009:158).
Nurşah, çevresine eleştirel bir gözle bakmış, şiirlerinde toplumun
bozukluklarını ve aksaklıklarını sıklıkla dile getirmiştir. Kendisine kazandırılan
birtakım millî ve manevî değerlere sahip olan âşık, bu değerlere ters düşen durumları,
olayları ve bireyleri şiirlerinde dile almış, kimi zaman ustalıkla hicvetmiş kimi zaman
da nasihatlerde bulunarak doğru yola sevk etmeye çalışmıştır. Toplumun birlik ve
beraberlik içinde olmadığını, insanların hırsları uğruna kırmaktan ve öldürmekten
çekinmediğini, kötü günlerde yan yana olup yaralarını saramadıklarını, kin ve nefretin
hüküm sürdüğünü, insanlar arasında paylaşımın kalmadığını, haksızlıklarla yalanın
kol gezdiğini dile getiren âşık, insanların tüm bunları yaparken mutlak sonu
düşünmeyip bir gaflete kapıldıklarını vurgulamıştır. “Ne Olur Sonumuz Böyle
Bilmem (405)” şiirinde Âşık Nurşah gaflete kapılan insanlara seslenir:
Kalmadı hayatta yaşama güven,
Kötülük başladı dostluğa neden?
Kardeş kardeşini nerede seven?
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Akıtıyoruz her gün gözyaşımız,
Kime açıyoruz bu savaşı biz?
Karşılıklı çatışmayla sardık hız,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Dünya bizim sandık kabri unuttuk,
Bir bahçede açan gülü kuruttuk,
Koynumuzda yılanları barınttık,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
105
Nedir bizi bize düşman hor eden?
İnsanı yuvası, yurdundan eden,
Kan gölünde günlerini gün eden,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Gün gelecek can canından kopacak,
Koca mezar davasını yapacak,
Hakk’ın huzuruna her kul çıkacak,
Ne olur sonumuz böyle bilmem.
Bir taraf öldürür bir taraf ölür,
İki tarafında vururlar ölür,
Sonuç neye varır insanlar ölür,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Âşıklar, zihinlerinde oluşturdukları ideal insan tipini ve toplum düzenini
şiirlerinde kimi zaman öğüt vererek anlatmış kimi zaman da eleştirerek şiirlerinde
konu edinmiştir (Özkaynar, 2014:139). Âşık Nurşah, dostluk, kardeşlik, dayanışma ve
insan sevgisine önem vermiş, topluma da bu yönde nasihatlerde bulunmuştur.
İnsanların birbirlerine karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmasını, fani dünyaya aldanıp
kardeşlikten, birlik ve beraberlikten uzaklaşmamalarını öğütlemiştir. Bu konuları
işlediği şiirlerinden biri de “Gel Davaya Düşme Kardeş (90)” tir:
Bugün varız, yarın yoğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
Neden açız, neden toğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
Ekranın güzeli kabir,
Madalyonun tersin çevir,
Senide yutar bu devir,
Gel davaya düşme kardeş.
106
Sev kendini gör özünü,
Kör etme gönül gözünü,
İnsanlığa tut yüzünü,
Gel davaya düşme kardeş.
Şöhretin, şanın bir top bez,
Yunus'un dünyasında gez,
Doyar mı şu toprağa göz,
Gel davaya düşme kardeş.
İki yüzlü kendin öven,
Mahsumu sözünle döven,
Galleşi var mıdır seven?
Gel davaya düşme kardeş.
Sana da bana da yeter,
Fani dünya geçer biter,
Ölüm günü gelir çatar,
Gel davaya düşme kardeş.
Âşık Nurşah aynı zamanda iyi bir vatanseverdir. Pek çok âşık gibi o da
milletine, bayrağına ve tarihi değerlerine sahip çıkan ve bunları şiirlerinde dile getiren
bir âşığımızdır. Vatanın milletiyle, bayrağıyla beraber bölünmez bir bütün olduğunu
çokça şiirlerinde vurgulamıştır. Bu şiirlerden biri olan “Dünyada Teksin Bayrağım
(292)” da şöyle dile getirmiştir:
Esecektir elbet Türk'ün bayrağı,
Onu bizden hiçbir yürek sökemez,
Türkiye’min ilelebet sancağı,
Hançer bile göğsümüzden çekemez.
Dalgalan ey göklerimin hilali,
Dalgalan ey sinemizin helali,
İstikbalde istiklalin kemali,
Kimse sana yan gözüyle bakamaz.
107
Asırlara tarih yazdık adını,
Türk askeri unutur mu vaadini?
Bulacaksın daim güçlü ordunu,
Bileğini hiçbir bilek bükemez.
Ölümsüzdür bizde aşkın canın var,
Al rengini bizden aldın kanın var,
Unutulmaz geçmişinden anın var,
Üstüne bir bayrak daha çıkamaz.
Nurşah’ın sosyal konulu şiirlerinde tenkite dayalı sözler mevcuttur. Âşık
değişen sosyal değerler karşısında dostluk ilişkisinin farklılaştığını, eski dostların ve
dostlukların kalmadığını, o günlere gölge düştüğünü artık menfaatlere dayalı ilişkilerin
başladığını şiirlerinde dile getirmiştir.
Bağbanını buldu mu bağ,
Bahar olur açar dostluk.
İnsanoğlu koca bir dağ,
Kanadında uçar dostluk.
Konacağı dalı bilir,
İnsan için yaşar ölür,
Kin nefrete karşı gelir,
Nedametten kaçar dostluk,
Karşılıksız sevgi diler,
Can evinden söyler güler,
Sofrasında soğan böler,
Başköşeye geçer dostluk.
İşte dünya yandık yanar,
Zaman acı yürek kanar,
Dost şöyle kim kimi anar,
Kardaşından göçer dostluk.
108
Gerçek dostluk düştü suya,
Bağırlara bastık kaya,
Eski günler nerde duya,
Sevdiğinden naçar dostluk.
İkiyüzlü aldı gitti,
Yalan dünya doldu gitti,
Muhabbetler soldu gitti,
Ektiğini biçer dostluk.
Keşke sözler bulsa yeri,
Giden günler gelse geri,
Kimin kimden var haberi,
Dost çayını içer dostluk.
Nurşah, fazla dalmamalı,
Doğru söz gam almamalı,
Dostluk böyle olmamalı,
Şimdi insan seçer dostluk.
Nurşah, yukarıda örnekleri verilen ve daha fazla da örneği verilebilecek olan
sosyal konularda şiirler kaleme almıştır. Âşık Nurşah, şiirlerinde toplumda gördüğü
çarpıklıkları, toplumun aksayan yönlerini ve birçok olumsuz durumu şiirlerinde konu
edinmiştir. Bu olumsuzluklara cevap niteliğinde ideal toplum ve insan tutumunu
şiirlerinde gerek öğüt vererek gerek de tenkit ederek göstermeye çalışmış, bunları
samimi ve korkusuz bir dille ifade etmiştir.
2.2.1.5. Nurşah’ın Şiirlerinde Nasihat
Âşıklar, toplumdaki diğer insanlardan farklı olarak gözlemlediklerini veya
duyduklarını ölçülü bir şekilde ifade ederek sözlerinin daha etkili olmasını sağlayan
kişilerdir. Bu bağlamda da şiirlerinde nasihate yer vermeyen âşık pek azdır
(Kaya,1991:161). Topluma insanca yaşama fikrini dayatmak isteyen âşıklar, şiirin
gücünü kullanmıştır. Divan şairlerinde olduğu gibi bir eser vücuda getirmemişlerse de
nasihat konulu şiirler söylemişlerdir (Kaya, 2010: 563). Halka yol göstermek veya
kötüleri eleştirmek ve düzeltmek için verdikleri nasihatler, orijinal bir fikir gibi ya da
109
şahsi görüş gibi değil, bütün insanlığın kabul etmiş olduğu insanî değerler üzerinedir
(Kabaklı, 2002:222).
Altmış sekiz yaşında olan Nurşah’ın orta yaşlarında ve yaşlılık devresinde
insanlara söylediği pek çok etkili sözü vardır. İdeal toplum düzeninin sağlanması aynı
zamanda, mutlu ve sağlıklı bir toplumun refahının devamı için geçmiş dönemlerdeki
tecrübelerinden yola çıkarak gerek çocuklara gerekse de yaş gözetmeksizin toplumun
her bireyine şiirlerinde öğütler vermiştir. Şiirlerinde verdiği nasihatlerden yola çıkarak
“İdeal insan nasıl olmalıdır, neler yapması gerekir?” gibi sorulara cevaplar bulmak
mümkündür.
Nurşah’ın çok sayıda nasihat içerikli şiiri vardır. Âşık, topluma, dostlarına,
evlatlarına, gençlere ve çocuklara şiirleri aracılıyla seslenir, onlara sık sık nasihatlerde
bulunur. Aşağıdaki “İçinden Gelmiş (112)” şiirinde Nurşah, yapılmaması gerekenleri,
hak yememeyi, ırk ayrımı yapmadan birlik içinde yaşamayı ve paylaşmayı öğütler:
Madem kula kulluk için çalışın,
Doğru geçin kul hakkını yeme gel.
Birlik için kardeşliğe kaynaşın,
Aman sen de insanoğlu deme gel.
Bir soğanı böl gitsin bir sofrada,
Kaç yumurta kaynamaz şu tavada,
İnsanlığın geçimine yuvada,
Denir eş ve dosttan başka kime gel.
Olmak lazım insanlığa dost emsal,
Irk gözetmez kendin bilen bir uysal,
Zengin fakir engin olandır kutsal,
İnsanlığı gözyaşında yuma gel.
Yarın bizi bizden elbet sorarlar,
Ne olacak bir top beze sararlar,
Yedi komşu hakkı ile ararlar,
Bil Nurşah’ım gözüm arda koma gel.
Nurşah, yakın çevresi için de çok sayıda nasihat içerikli şiirler yazmıştır. Âşık
sadece oğluna, kızına gibi bir kişiye özel yazmış gibi görünen şiirleri ile tüm insanlara
110
hitap eder. Nurşah’ın evlatları için yazdığı aşağıdaki “Düşün Yavrum Bir Kere (99)”
şiirinde aynı zamanda sitem de vardır:
Analar bizleri niçin doğurdu?
Neden gözü yaşlı cana taş vurdu,
Uykusuz geceler kime eş durdu,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Bir baba kim için söyle çırpınır?
Bir lokmaya nasip nerde uçunur,
Sıcak evden uzak ele göçünür,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Senelerce çeker ana hasreti,
Eşinden kim için ayrı zahmeti?
Yavruma gel deyip rızgın rahmeti,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Sözlerimden biraz olsun hisse al,
Umut vermez yavrum fikirsiz bir yol,
Annen boş laf etmez gel akıllı ol,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere
Nurşah, aynı şekilde oğluna da öğüt vermek amacıyla şiirler yazmıştır. Bu
şiirlerini de sadece oğlu özelinde düşünmemek gerekir. Aşağıda örnekleri verilen
şiirlerde âşığın oğluna hitap ettiği görülse de âşık, oğlu aracılıyla insanlığa öğüt
vermeyi amaçlamaktadır. Bu şiirleri âdeta “kızım sana diyorum gelinim sen anla”
atasözüne verilebilecek örneklerdir.
Örnek 1
Yanmadık ocakta duman tüter mi?
Büyüdüm ben demek size yeter mi?
İnsan ana baba sözün atar mı?
Asi ve dik başlı olma gel oğul.
111
Örnek 2
Özgürlük kuşlara mahsustur gayrı,
Kim kalmamış ana babadan ayrı?
Böyle bir dünyanın kime var hayrı?
Yavrum gamlı yaslı gider yarası.
Örnek 3
Allah'a emanet etmişim sizi,
Aklın başına al oğlum yitirme.
Anne babaların yanmasın özü,
Gel inancını gel oğlum bitirme.
Nurşah’ın çocuklara ve gençlere daha iyi bir yaşam için nasihatlerde
bulunduğu şiirleri mevcuttur. Çocukların sağlıklı ve mutlu olmaları için yapmaları
gerekenleri “Sağlıklı Olun Çocuklar (84)” şiiri üzerinden nasihat verme yoluyla
anlatır:
Erken yatın erken kalkın,
Uykunuzu iyi alın,
Yaşamda bir düzen bulun,
Sağlıklı olun çocuklar.
Her sabah deyip bıkmayın,
Yüzlerinizi yıkayın,
Saçlarınızı tarayın,
Sağlıklı olun çocuklar.
“Âşık şiirinde öğretici, öğüt veren şiirlere “öğütleme” adı verilir. Öğütlemeler;
bir şeyi öğretmek, bir düşünceyi tanıtıp yaymak için yazılan şiirlerdir. Âşıklarda
öğretici olmak yaygın bir nitelik olduğu için halk şiirlerinin çoğunda az veya çok
öğreticilik vardır” (Artun, 2019: 187). Öğretici olma niteliği halk şiirinde yaygın
olduğu için çoğu şiirde az ya da çok ölçüde karşılaşılmaktadır. Başgöz, her çeşit şiirde
didaktik unsurlara rastlanıldığını, bunun için belirli özelliklerden bahsetmenin ve
konularına ayırmanın zor olduğunu belirtir (Başgöz, 1968: 19). Görüldüğü üzere
Nurşah, şiirlerinde açıkça yahut dolaylı olarak insanlara nasihatlerde bulunmuştur.
Âşık, doğruluk, dürüstlük, birlik ve beraberlik, saygı ve sosyal konuları işleyen
112
nasihatleri şiirlerinde dile getirmiştir. İnsanları eğitime, vatan ve bayrak sevgisine,
millî değerlere saygıya yönlendirmiştir. Kazanmış olduğu değer yargılarından ve
tecrübelerinden yola çıkarak insanlara neyi yapmaları neyi yapmamaları gerektiğini
şiirleriyle öğütlemiştir.
2.2.1.6.Nurşah’ın Şiirlerinde Dilek ve Umut
Âşık Nurşah’ın şiirlerine bakıldığında, olumsuz durumlar karşısında üzüntü ve
esef duysa da bir yandan da umut etmeyi sürdürdüğü görülür. “İnşallah (117)” şiirinde,
gurbete düşen âşık, cefa çektiği günlerinin mükâfatının olacağını umut eder:
Yetmedi şu yaban eller,
Gözümden boşalır seller,
Tükenmedi gitti yollar,
Ferhat'ıma oldum şirin.
Nurşah'ım türlü cefada,
Geçirdim ömrüm sefada,
Medet aradım vefada,
Belki zerresini görün.
Nurşah, özel günler ve yeni yıl için yazdığı şiirlerinde o güne ve geleceğe dair
umutlarını ifade ederken aynı zamanda dileklerde bulunur. “Hoş Geldin 1992 (121)”
adlı şiirinde âşık, yeni yıl ile ilgili temennilerde bunup dileklerini dile getir:
Temenni kara günler gelmesin,
Kara yüzler güzelliğin çalmasın,
Dostluk bilsin bizi düşman bilmesin,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
Sevginin dalında insanlık uçsun,
Nefret değil barış kanadın açsın,
Nurşah günlerimiz hep böyle geçsin,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
113
2.2.1.7. Nurşah’ın Şiirlerinde Milli Konular
Türk Milleti’nin ortak geçmişinde yer alan millî ve manevî değerler, Türklük,
vatan ve bayrak sevdası hemen hemen her âşığın dizelerinde görülmektedir.
“Cumhuriyet dönemi âşıkların şirinlerinde millî konular da ağırlıklı olarak
işlenmiştir. Âşık Veysel Şatıroğlu başta olmak üzere, bu dönemde yetişen âşıkların
millî konulara yönelmesi ‘tarih şuuru’ ve ‘millet olma şuurunun’ yeniden canlanması
hedeflerinin etkisiyle yaygınlaşmaya başlar” (Durbilmez 2020:214).
Âşık Nurşah, Türk milletine, vatanına, askerine ve bayrağına bağlı, millî ve
manevî değerlere karşı hassasiyeti yüksek bir âşıktır. Türk milletine olan sevgisini ve
bağlılığını dizelerinde gururla ve kahramanca haykıran Nurşah, Türk milletini
korkusuz ve boyun eğmeyen bir millet olarak ifade eder:
Örnek 1
Korkusuzdur yüreklidir,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Kahramandır kuvvetlidir,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Örnek 2
Türk doğduk Türk öleceğiz.
Dağ gibi bir milletiz biz .
Türk geldik Türk kalacağız .
Böyle bir memleketiz biz.
Âşık Nurşah, Atatürk sevgisiyle dolu bir âşıktır. Şiirlerinde de sıklıkla Mustafa
Kemal Atatürk’ten bahseder. Özgürlüğü, vatanı, Cumhuriyeti ona borçlu olduğumuzu
şiirlerinde dile getiren âşık, Atatürk’e olan minnetine çoğu dizelerinde yer verir.
Ayrıca tarihî ve millî değerlerin unutulmamasını ve ilgili kaynaklardan okunmasını
başta gençler olmak üzere tüm insanlığa nasihat eder.
Örnek 1
Türkiye’nin ışığısın,
Ulu önder Atatürk’üm.
Vatanımın aşığısın,
Ulu önder Atatürk’üm.
114
Türklüğümün tüm varını,
Hututunu hem yerini,
Armağan ettin yarını,
Ulu önder Atatürk’üm.
Işıklıdır senin gözün,
Çok aydındır senin sözün,
Çok doğrudur senin izin,
Ulu önder Atatürk’üm.
Güçlü cumhuriyet kurdun,
Kemalinle daim durdun,
Hürriyeti bize verdin,
Ulu önder Atatürk’üm.
Örnek 2
Güneş gibi doğdu üzerimize,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Kendi benliğinden güç verdi bize,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Gel unutma abidede yatanı,
Türk'ün benliğine güçler katanı,
Karanlıktan kurtarmıştır vatanı,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Göklerdeki şimşek gibi çakınca,
Samsun, Sivas, Erzurum'a çıkınca,
Yürek yanar tarihlere bakınca,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Türk milleti yaşadıkça var olsun,
Onu yaşatanlar berhudar olsun,
Nurşah sesleniyor, yeri nur olsun,
Atamız olmasa ne olurduk biz.
115
Nurşah’ın bayrak üzerine yazdığı şiirlerinden yola çıkarak, bayrağını samimi
duygularla seven, saygı duyan ve korumaya çalışan, hatta bu uğurda canını feda
etmeye hazır olan ve bu yönde de tenkitlerde bulunan bir âşık olduğu
gözlemlenmektedir.
Mithat Cemal Kuntay’ın “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır” dizesi
ışığında düşünüldüğünde Nurşah’ın bayrak konulu şiirinde de aynı anlayışı
gözlemlemek mümkündür. 1977 yılında mansiyon ödülüne layık görülen “Bayrağımın
Doğuşu (297)” isimli şiirinde bayrağı bayrak yapan, vatanı vatan yapan olaylar ve
değerler sırayla anılır:
Kıta kıta sürüp geldin atını,
Binlerce ejdadın eli bayrağım.
Unutmak mümkün mü bunca fethini,
Kalelerimizin gülü bayrağım.
Marmara okunur gözlerinde can,
Volkanlaşır her dem seninle cihan,
Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan,
Şehitler şanında ulu bayrağım.
Ulubatlı Hasan gider mi gözden?
Seni söküp almak ölümdür bizden,
Şafaklarla atan makberi özden,
Okunan ezanlar dili bağrağım.
2.2.1.8 Nurşah’ın Şiirlerinde Ölüm
Âşıklar daha çok ölümleri çevrede yankı uyandıran; genç veya yeni evliyken
ölen, bir kumpasa kurban giden, ölümüyle bir grubu derinden sarsan kimselere ağıtlar
yazmışlardır (Güzel; Torun, 2003: 175). “Çeşitli sebeplerle ölen kişilerin ardından
onların anılmağa değer buldukları özelliklerini öven ve ölümlerine üzülüp dolayısıyla
yas tutulmasını gerektiren hususları sıralayıp anlatan destanlara” (Çobanoğlu, 2007:
89) yas destanları (ağıtlar) denir.
“Ağıt terimiyle bir törene bağlı olsun olmasın, acıklı bir olayı konu alan ve
metni de bu olayı hatırlatmaya, bütün yoğunluğuyla yaşatmaya elverişli türkülerin
bütünü anlaşılmaktadır. Ağıtlar, insanlığın ortak acısını canlı şekilde anlatan edebi
116
metinlerdir. Ağıt, bir ölüm üzerine belli bir geleneğe uyularak yapılan törenlerde
yakılmış ve söylenmiş bir de böyle bir törende yakıldığı hâlde daha sonra da
hatıralarda yaşayan türkü olarak iki anlama gelir.” (Boratav, 1982: 471).
Artun, âşıkların ölüm düşüncelerinin din ve tasavvuf anlayışıyla sınırlı
olduğunu belirtir. Âşıklar daha çok ölümün yıkımına, kaybolan güzelliklere ve geride
bıraktığı acılara yer verir (Artun, 2019: 184). Ölenin davranışlarını sergileyen olaylar
içinde, kişiliği ve halkın ona taktir duyguları ağıtların mantığını oluşturur (Yardımcı:
1999: 309). Nurşah’ın ölüm temasını işlediği şiirleri çok sayıda değildir. Bu şiirlerinin
yanı sıra tanıdıklarının, dostlarının ve akrabalarının ardından yazdığı ağıtlar ve
âşıkların ölümüne duyduğu üzüntüleri ifade ettiği şiirlerinde âşığın samimi olduğu
gözlemlenebilir ve ölüm gerçeğine bakış açısı görülebilir.
Âşık Nurşah’ın ölüme kabullenici bir bakış açısıyla baktığı “Ne Ararsın (312)”
şiirinde gözlemlenebilir:
Ne ararsın giden gelmez,
Gelse ölüm olmaz idi,
Neden kendi kendin bilmez,
Bilse ecel almaz idi.
Dünya sırdır içinde biz,
Böyle gelmişiz gideriz
Gecenin içinde gündüz,
Görünseydi ölmez idi
Nurşah, zaman zaman dünyaya ve kaderine sitemde bulunmuş, kendi hayatı ve
ölümü üzerine düşünürken üzüntüsünü şiirlerine yansıtmıştır. “Mezar Taşım (313)”
isimli şiiri bu duruma verilebilecek örneklerdendir:
Nedir bu kaderim bilmem,
Duman sardı gitti başım.
Eldemi yazgımı silmem,
Kedere tuttu savaşım.
Dünya kazak ben örgüsü,
Olduk gönülün dürgüsü,
Gözler önünde sergisi,
Katla katla çevir işim.
117
Ne diyeyim daha yetsin,
Nurşah'ım şu çilem bitsin,
Boğaz daha neyi yutsun
Konuşur mu mezar taşım?
Nurşah, 1995 yılında Konya Âşıklar Bayramında, Türkü Yakma dalında birinci
olan “Bir Günde Yazarlar Mezar Taşına (319)” isimli şiirinde, sevdiğine keder ve gam
içinde seslenir: “Öldüğümü duyarsın, mezar taşımda ismimi okursun” der. Âşık,
sevdiğinin çok geç olmadan gelmesini ister.
Bir günde yazarlar mezar taşına,
Adımı okursun ölmüş sevdiğim,
Erilmez feleğin garip işine,
Dünyasın deyişip gelmiş sevdiğim.
Çaresi ilacı var mı sevdanın?
Bülbülü ağlatan gülde şeydanın,
Sevdiğinden alıp giden dünyanın,
Götürdüğünü kim bilmiş sevdiğim.
Gurbettir yolları, gider yamaçlı,
Dört bir yanın sarmış yeşil ağaçlı,
Başka başka yardan yolu amaçlı,
Kim bu dünyasından gülmüş sevdiğim.
Nurşah'ım ezelden bağrı yaralı,
Ta doğduğu günden bahtı karalı,
Sinesine birde sazın vuralı,
Her gün gözyaşını silmiş sevdiğim.
Âşık Nurşah, 21 Mart 1973 tarihinde vefat eden Âşık Veysel Şatıroğlu’na
yazmış olduğu ağıtta Âşık Veysel’in iyi ve güzel yönlerini ön plana çıkartmış, âşıklık
geleneğindeki önemini belirtip yaptığı iyi ve güzel şeyleri sıralamıştır:
Bir arı misali dokundun saza,
Türlü ahenk seçti tellerin Veysel.
Nameler okudun hatıra bize,
Dürdaneler döktü dillerin Veysel.
118
Her sözünde ayrı nakış dokudun,
Yürekten çağladın gerçek okudun,
Bilginliğin bu dünyaya şakıdın,
Solmayan öz verdi güllerin Veysel.
Ölümsüzce izler bıraktın gittin,
Ağlandırdın halkın arattın gittin,
Nice eserleri var ettin gittin,
Nur olsun o senin ellerin Veysel.
Koca Veysel Baba dilden, dillere,
Aşkını taştırdın ilden illere,
Ulaştın armağan kuldan kullara,
Uzun ince gider yolların Veysel.
Nurşah, kızın eyler ismine hürmet,
Bu cihanın halkı diliyor rahmet,
Mevlamız mekânın yer etsin cennet,
Açıldı dört yana kolların Veysel.
Nurşah, henüz yirmi beş yaşındayken hayata veda eden kardeşi Metin Aydın
için yazdığı şiirinde ölümünün ardından kendisinin ve çevresinin duyduğu üzüntüyü
dile getirmiştir.
Yirmi beş yaşında topraklar aldı,
Yaktın bizleri sen kardeşim Metin,
Eşin kızın oğlun ağlayıp kaldı,
Arattın bizleri kardeşim Metin.
Allah'ım çok sevmiş eceli verdi,
Evimizden seni tazeyken derdi,
Annem babam kendin yatağa serdi,
Bıraktın bizleri kardeşim Metin.
119
Fadime’nse karnı burnunda kaldı,
Beş kız kardeşinse yasına daldı,
Rabbin emri kara topraklar aldı.
Nasrettin bizleri kardeşim Metin.
Âşık Nurşah, yaşadığı zamana, çevresine ve olan bitenlere duyarlı bir âşıktır.
2014 yılında meydana gelen Soma maden faciasından etkilenmiş, vefat eden işçiler
için ağıt yazmıştır. Üç yüzden fazla insanın öldüğü bu faciada âşığın “Türkiye’m” diye
seslendiği ülkenin tüm insanlarının dili olmuş, gözyaşı dökmüştür.
Dünya iğne, insan iplik gözünde,
İmtihanlar kolay geçilmiyor serde,
Ölümler bir başka hal yeryüzünde,
Bakınız şu giden üç yüz bir ferde.
Somalı ağlıyor halkın özünde,
Bahar kışa dönmüş karlı gözünde,
Bir avuç kömürün ince tozunda,
Hani bunca kardeşlerimiz nerede?
Bacalara çökmüş kara dumanlar,
Ateşler içinde boğuldu canlar,
Başına gelenler durumu anlar,
Nefesler kesildi soluksuz yerde.
Tarih boyunca çeşitli üzüntülere, acılara ve kayıplara şahit olan insanoğlu, bu
durum karşısında sessiz kalmamış, hislerini şiirlerine de yansıtarak geride kalanların
yıkımlarını dile getirmişlerdir.
Âşık Nurşah, verilen örneklerden anlaşılacağı üzere, ölüm gerçeğine
teslimiyetçi bir yönden yaklaşmıştır. Aynı zamanda yaşamının bunalımlı ve üzüntülü
dönemlerinde çaresizliğe düştüğünü hissettiğinde ölümü şiirlerinde işlemiştir. Âşık,
yaşanmış gerçek olaylar ve ölümler karşısında duyduğu hislerini samimi bir dille ifade
etmiştir. Ailesinden birinin ve yakın akrabalarının ölümlerinden sonra yazdığı ağıt
özelliği gösteren şiirlerinin yanı sıra usta âşıklar için de ağıtlar yazarak duyduğu
üzüntüyü dile getirip onları anmıştır.
120
2.2.1.9. Nurşah’ın Şiirlerinde Dinî ve Tasavvufî Unsurlar
Tasavvuf, kişinin Hakk’a itaat etmesi, daima O’nunla beraber olduğunu
hatırlayarak dünyasını yaşaması, kendisini hem dünya hem de ahiyet için eğitmesi ve
Allah’a ulaşma da insanı- kâmil mertebesine yükselmek için çabalaması şeklinde
tanımlanmaktadır (Güzel, 2015:36). İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler
değiştirdikleri dünya görüşünü, inançlarını ve yaşam şekillerini şiirlerini de
yansıtmıştır. Anadolu’da Yunus Emre ile doruk noktasına çıkan dinî- tasavvufî halk
edebiyatı her dönem önemli sanatçılar yetiştirmiştir. Âşıkların da kaynağı olan din ve
tasavvuf şiirlerine yansımıştır. Din konusunda yazan âşıklar Hâk aşığı adını alarak
diğer şairlerden ayrılmışlardır (Artun, 2019:214-215).
“20. yüzyıl başlarında ülkenin bütün kurumlarında yapılan köklü değişiklikler
neticesinde tekkelerin kapatılması, dinî – tasavvufî geleneğin sona ermiş olduğu
izlenimini verse de dinî – tasavvufî konularda eser verme geleneği yeni bağlam ve yeni
biçimlerle varlığını devam ettirmektedir” (Akarpınar ve Arslan, 2017: 387).
Âşık Nurşah’ın, şiirlerinde tasavvuf düşüncesine ve ilahi aşka yer verdiği
görülmektedir. Âşıktan derlenen şiirlerde; Allah, peygamberler, Kur’an, ramazan,
ezan, cennet-cehennem, melekler, iman, Hakk’ı bilmek, Hakk’a kavuşmak gibi dinî
unsurlarla karşılaşıldığı gibi; pir, Yunus Emre, Mevlâna, Hacı Bektaş Veli gibi
tasavvuf mazmunlarını bulmak mümkündür.
Âşık Nurşah, “Halk âşığından Hak âşığına dönüşmeye başladım” diyerek
beşerî aşkın ilahi aşka dönüştüğünü belirtir. Ezelden beri Allah sevgisiyle
büyüdüğünü, “bir cihan” olarak tanımladığı Yunus Emre aşığı olduğunu ifade eden
âşık, 2004 yılından sonra tasavvuf ve ilahi aşka yönelmiş, şiirlerinin büyük
çoğunluğunu bu yönde kaleme aldığını söylemiştir. Hak âşığına dönüşünün geç
olduğunu düşünen âşık, bu durumu “Müslümanlık Kıldan İnce (156)” şiirinde şöyle
işler:
Müslümanlık kıldan ince,
Tasavvufu örnek aldım.
Bakmıyor yaşlıya gence,
Gerçek üslubuna daldım.
121
Seni sana tanıtacak,
Kimsin nesin anlatacak,
Varlığını dinletecek,
İbretine hayran kaldım.
Eyvah dedim geç kalmışım,
Yaş otuzu tez almışım,
Hatamı şimdi bilmişim,
Ummanlara başım saldım.
Onda imiş Hak'ka vuslat,
Velasılı bu hasilat,
Yatır borcuna tahsilat,
Görevine kapım çaldım.
Ey Didar'ım yaktın özüm,
Sana nasıl varır yüzüm,
Bunca yıldır körmüş gözüm,
İğnenin gözünü buldum.
Yunus boşuna mı pişmiş,
Şükredip yoluna düşmüş,
Engininden dağlar aşmış,
Dedim dedim candan doldum.
Tasavvufun esası “vahdet-i vücut” teorisidir. Vahdet- i vücut “varlığın tekliği”
anlamındadır ve “Allah’tan başka varlık yoktur” anlayışının ifadesidir (Artun,
2006:162). Bu anlayışa göre, kâinatta görülen bütün şeyler tek bir varlığın başka başka
görünüşleridir. Diğer varlıklar, denizin dalgaları, güneşe nispetle gölge ve yokluk
denen aynaya sayısız şekilde yansıyan tek varlığın görüntüleridir (Kabaklı, 2002: 244).
Âşık Nurşah, “Seni Görüyorum Baktığım Zaman (160)” şiirini vahdet-i vücut
nazariyesinde verir:
122
Havada bulutta yerde denizde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Beşikte yavruda bir gelin kızda,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Güneş gölge saldı dağlara izde,
Âşık feyiz alır çalınan sazda,
Ayette Kur’an’da okunan cüzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Bülbüller hoş öter baharda yazda,
Geceler boğulur gelen gündüzde,
Masmavi bir deniz şüzdüğüm gözde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Nurşah, ibret verir söylenen sözde.
Anlımda ay, doğar güneşse yüzde,
Şu karşı yamaçta şu tepe düzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Âşık Nurşah, Allah’a gönülden bağlıdır. Kalbi Allah aşkıyla doludur. “Rabbim
Sana Âşık Oldum (155)” şiirinde Allah’a hitap eden âşık, ondan ilahi nurunu aldığını,
bu aşk ile yanıp kavrulduğunu ve günün birinde vuslata ereceğini söyler:
Rab'bim sana âşık oldum,
Aşkın beni duysun yeter.
Ya ilahi nurun aldım,
İçimdesin her gün tüter.
Döndüğüm her yönümde sen,
Sen içinde duruyor ben.
Ateşinden kavruldu can,
Gülüm sana sende yiter.
123
İmanımda akan çeşmem,
Kanıp senden nasıl içmem.
Badeni bağrımdan biçmem,
Bülbülünüm niçin öter.
Güneşinde günüm toprak,
Rengindeyim yaprak yaprak.
Karıncan olayım bırak,
Yerim kendim her gün beter.
Aciz Nurşah düştüm nara,
Bulur muyum ara ara?
Bir gün elbet vara vara,
Bu varış da belki biter.
Allah’ın sonsuz gücün sahibi olduğuna inancı tam olan Nurşah, “Yarâb (488)”
isimli şiirinde Allah’a yakarır, O’na dua eder. Kendisini cennetine kabul etmesini,
günahlarının af olmasını ister:
Can çıkarken yüzümdeki terlerim,
Cennet mendiliyle sildir Yarâb,
Karanlıklar seyrederken ferlerim,
Bana imanımı bildir Yarâb,
Tut ellerimden tut bırakma beni,
Sırat köprüsünden yâr atma beni,
Cehennem çukurunda yakma beni,
Yüzümü cennette güldür Yarâb.
Kusurlarım çoktur affına geldim,
Tövbelerimle ufkuna geldim,
Kapından çevirme karşına geldim,
Beni benden öyle bir aldır Yarâb.
124
Ölmeden dünyada ölmüş olayım,
Dirilişim sende bulmuş olayım,
Sevdiklerime can gelmiş olayım,
Her şey senin elinde buldur Yarâb.
Menzil, dinî- tasavvufi edebiyatta hakikate ulaşmak, makam, mertebe
esnasında varılan ve geçilen aşamalara denir (Uludağ, 2001: 241), Âşık Nurşah’ın
“Âşık Derim (159)” şiirinde de varılması istenen yer/makam olarak gösterilmiştir:
Gidem Allah diyen Yunus izinde,
Menziline varır isem aşk derim.
Hacı Bektaş, Mevlana'nın özünde,
Ben kendimi görür isem aşk derim.
Erenler; gerçekliğe ulaşan, olgunluk aşamasında olan ve Tanrı’nın yolundan
giden kişilerdir. “Eren, benliğinden sıyrılmış özvarlığından geçmiş, kendini Tanrı’ya
adamış, ermiş, evliya, veli anlamındadır. Ayrıca “varan”, “ulaşan”, anlamı da vardır.
Daha çok dinî-tasavvufî edebiyatta, özellikle Alevî- Bektaşî şairler tarafından söz
edilir. Yunus Emre şiirlerinde ereni, insanlara yol gösteren, onların ihtiyaçlarını
karşılayan kâmil bir mürşid olarak tasvir eder (Uludağ, 2007: s.294).
Âşık Nurşah, “Hazret-i Muhammed’e Methiye (163)” şiirinde “erenlerin eri”
diyerek onun Allah’ın dostluğunu kazanmış kişilerin ve her sırra erenlerin üstü
olduğunu belirtir:
Güneş misal doğdun cümle âleme,
Âlemlerin nuru oldun Muhammed.
Sürmelendin düştün kudret kaleme,
Erenlerin eri oldun Muhammed.
Yüce Hak'tan içtin Ab-ı şarabın,
İlmi aşktan aldın gönül turabın,
Gün eyledin günde güzel Mihrabın,
Sevenlerin sırrı oldun Muhammed.
Bütün bu incelemeler ışığında, Âşık Nurşah’ın şiirleri hakkında şunları
söylemek mümkündür:
125
Nurşah, beşerî aşk- sevda şiirlerinde eşine olan saf aşkını dile getirir. Ancak
bazı şiirlerinde ise sitem, şikâyet ve dert yanma vardır.
Âşık Nurşah, özlem teması üzerine de şiirler söylemiştir. Eşine ve ailesine
duyduğu hasretin yanında geçmiş günlere duyduğu özlemini dile getirdiği şiirler
kaleme almıştır.
Tam bir doğa âşığı olan Nurşah’ın pastoral şiirleri de mevcuttur. Bu şiirlerde
tabiatı yücelterek doğaya olan sevgisini dile getirmiştir.
Nurşah, topluma ve çevresine karşı duyarlı oluşunu şiirlerin de toplumsal
konulara yer vererek göstermiştir. Şiirleriyle temsil ettiği toplumun sesi olurken aynı
zamanda bireylere ideal toplum düzeninin nasıl olması gerektiğini söylemiştir.
Nurşah’ın şiirlerinde nasihat ve öğüt temaları ağırlıktadır. Şiirlerinde yaş
gözetmeksizin tüm insanlık için evrensel değerler, doğruluk, dürüstlük, saygı gibi
kavramlara yer verirken gençlere ve çocuklara sağlık ve mutlu bir hayat için öğütlerde
bulunmuştur.
Nurşah, millî duygunun yüksekte olduğu şiirler de söylemiştir. Atatürk, vatan,
bayrak ve millet sevdası şiirlerinde açıkça görülür.
Nurşah doğduğu, büyüdüğü ve hâlâ yaşamını sürdürdüğü yer olan Eskişehir’i,
Eskişehir ilçe ve köylerini birçok şiirinde anmıştır. Bu şiirlerin büyük çoğunluğu
güzellemelerden oluşsa da gurbette olduğu dönemlerde memleketine olan özlemi, eski
günleri de şiirlerinde yer almıştır.
2.2.2. Dil, Üslup ve Anlatım
Kültür birikiminin, yaşam biçiminin ve dünya görüşünün değişmesiyle özgün
bir anlatıma kavuşan âşık şiiri, söylendiği toplumun bu durumlar karşısındaki tavrını
yansıtır. Dil ve üslup yönünden Divan edebiyatından farklı özellikler gösteren Âşık
edebiyatının halka yakın kalması ve halkın konuşma diline yakın şiirler söylemesi en
belirgin özelliklerindendir (Artun, 2011: 16).
“Üslûp; belli bir görüş, duyuş ve birikime sahip olan sanatçıların hayatı
boyunca edindiği tecrübe ve tavırlarla seçtiği konuyu, biçim ve içeriğin belirlediği
vasıta ve yöntemler kullanarak kendisine has bir biçimde ördüğü kelimelerle
anlatılmasından doğan bir edebi değer unsuru ve ölçüsüdür” (Çoban 2004: 16). Her
126
âşığın kendine özgü anlatım biçimi olduğundan Âşık Nurşah da gerek kelime
seçimleriyle gerekse üslubuyla diğer âşıklardan ayrılır.
Nurşah’ın geçmiş tecrübeleri, aldığı eğitimler, sözlü gelenekte edindiği
tecrübeler, düşünce dünyası, gelenek bilgisi ve şiirlerinin konuları anlatım biçimini
etkilemiştir. Çalışma esnasında Nurşah’tan derlenen şiirlerin özelinde âşığın üslubunu
belirlerken hayatını, yaşadığı dönemi ve düşünce dünyasını göz ardı edilmemiştir.
Âşık Nurşah samimi ve içten bir üsluba sahiptir. Zaman zaman olaylar
karşısında kendisini tutamayıp bedduaya veya ağır sitem dolu sözlere de şiirlerinde
yer verse de ağzından/ kaleminden kötü söz geçmesin ister. Birkaç şiirini bu tarz
duygularla yazmıştır. Görüşme sırasında bu şiirlerin de çalışmada yer almasını
istenildiğinde kendisi yanlış anlaşılmayı, başkasını kırıp üzmeyi istemediğinden
çalışmadan çıkarılmasını istemiştir.
Âşık Nurşah irticalen şiir söylemektedir. Şiirlerinin şekil ve tür özelliklerine
dair bilgilere hâkimdir. Âşık Nurşah, ilk şiirleri ağırlıkta olmak üzere dönem dönem
daha önce yazdığı şiirleri üzerinde değişiklikler yapmaktadır.
Derlenen şiirlerin başlıkları genellikle şiirinin son mısralarından oluşmuş uzun
sayılabilecek başlıklardır. Bunların yanı sıra şiirlerinde geçen kelime veya kelime
grubu da şiirlerinde başlık olarak görülür.
Âşığın şiirleri kendi el yazısıyla ya da daktilo ve bilgisayar ile yazılmış sayfalar
hâlindedir. Âşığın kendisi hakkında çok geniş bir arşivi vardır. Şiirleri Eskişehir,
Çankaya mahallesinde yaşadığı evdedir. Âşık el yazısıyla yazdığı şiirlerinin türlü
kopyalarını da saklamaktadır. Aynı şiiri birkaç farklı şekilde (kendi el yazısı, daktilo
yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görmek mümkündür. Âşık gazete ve
dergi gibi çeşitli basın organlarında yayınlanan şiirlerini de evinde bulunan arşivinde
muhafaza etmektedir.
Âşık Nurşah, daha önce de bahsedildiği üzere, ortaokul eğitimi dışında bir
eğitim görmemiştir. Buna karşılık kendisini iyi yetiştirmiş ileri görüşlü bir kişiliğe
sahiptir. Âşık, Eskişehir’in merkezinde oturmanın sağladığı imkânlardan faydalanarak
çeşitli kurslara ve kütüphanelere gitmiştir. Buralardan âşıklık ve âşıklık geleneği
hakkında öğrendiği bilgileri şiirlerine uyguladığı gözlemlenmiştir. Bu sayede âşık,
zengin bir kelime dağarcığına sahip olup çeşitli konulardaki terim ve tabirlere hâkim
olmuştur. Dinî ve tasavvufi anlamda da kendini geliştiren Nurşah, bu konudaki terim
127
ve tabirlere de hâkimdir. Şiirlerinde Leyla- Mecnun, Yusuf- Züleyha, Aslı- Kerem gibi
aşk kahramanlarının adını geçirir ve tarihi olaylara yer vermiştir.
Âşıklık geleneğinde ender sayıdaki kadın âşıklardan biri olan Nurşah,
Türkiye’nin farklı illerindeki festivallere, âşık bayramlarına ve çeşitli programlara
katılarak çağının âşıklarıyla meydanlarda karşılaşmış ve başarılı olmuştur. Gidip
gezdiği yerlerin coğrafi ve kültürel özelliklerini, orada geçirdiği zamanları gerek
anında şiirlerine işlemiş gerekse de aklında tutarak sonradan yazıya geçirmiştir.
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerinin sonunda her zaman mahlasını kullandığı
görülmüştür. Âşık neredeyse her şiirinin sonuna şiirini yazdığı tarihi atmıştır. Ayrıca
âşık, şiirleri hakkında önemli gördüğü notlarını, örneğin şiirinin hangi yayında yer
aldığını, şiiriyle hangi yarışmaya katıldığını vb. durumları bir iki cümle ile anlatmıştır.
Çalışmaya şiirleri eklerken âşığın diline, yazım yanlışlarına veya yazım kurallarına
herhangi müdahalede bulunmayıp şiirlerinin sonuna eklediği notlarla birlikte dâhil
edilmiştir. Tüm bunların âşığın dilinin ve üslubunun yıllar içindeki değişimini görmek
adına son derece önem arz ettiği kanaatindeyiz.
Âşık, şiirlerinin çoğunu ezbere bilmektedir. Görüşmeler esnasında kendisinden
alınan şiirler bilgisayar ortamında yazıya aktarıldıktan sonra âşığın yeniden
kontrolünden geçmiştir.
Hak yemekten korkan âşık, başka bir âşığa ait bir sözü dahi kendisine mâl
etmek istemez. Fakat bu düşünceye sahip olmayan âşıkların olduğundan dert yanar.
Âşık Nurşah, Eskişehir’e bağlı Odunpazarı ilçesinin Çankaya mahallesinde
yaşamaktadır. Nurşah’ın dili İstanbul Türkçesidir. Yöresel kelimelere şiirlerinde fazla
rastlanmamıştır. Nurşah hayatının küçük bir kısmını doğduğu köy olan Çardak’ta
geçirmiş, uzun yıllar ise Eskişehir’in merkez yerlerinde kalmıştır. Halkın içinde
yaşayan âşığımızın şiirlerinde son derece sade ve açık bir dil kullandığı, içten ve
samimi bir üsluba sahip olduğu göze çarpmaktadır.
Âşıktan derlenen şiirlerde doğup büyüdüğü, gençliğini ve yaşamını geçirdiği
bölgenin halk ağzındaki söyleyişlere uygun sözcükler kısacası mahalli (yöresel)
söyleyiş özellikleri gösteren sözcükler görülür. Özellikle k-g değişimini sıkça
kullandığı söylenebilir. Âşıktan derlenen şiirler, genel itibariyle açık ve anlaşılır bir
anlatım özelliği gösterir.
128
Örnek 1
Bugün varız, yarın yoğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
Neden açız, neden toğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
İki yüzlü kendin öven,
Masumu sözünle döven,
Galleşi var mıdır seven?
Gel davaya düşme kardeş.
Örnek 2
Zaman kalmadı çareye,
Tuz biber ektim yareye,
Nurşah'ım gidem nereye,
Almadık yol varır mı hiç?
Örnek 3
İnsan gönül ile yaşar dünyada,
Yaşıyorsam onun için kalacam.
Uyandığım her gerçek bir rüyada,
Uğrunda can vermek için ölecem.
Âşık Nurşah’ın derlenen şiirleri incelendiğinde, vezin gereği ses düşmesi ya da
ilâvesi yaptığı görülür.
Yalınız çam kargı eki,
Zengin kaynak meyve yükü,
Adı Sakarı'nın bükü,
Sekiören bizim köyün.
2.2.2.1. Doğrudan Anlatım
Âşıklar, bazı konularda söylemek istediklerini şiirlerine aktarırken ya da
toplumu bilgilendirmek istedikleri konuları dile getirirken dolambaçlı yollara
girmekten kaçınırlar. Süslü anlatımdan uzak, açık ve anlaşılır bir üslup kullanırlar.
129
“Âşıklar, özellikle dinî-tasavvufî şiirleri öğretici özellik taşıdığı için bu anlatım şekline
başvururlar” (Artun 2011: 21). Bunun dışında âşıklar, nasihat, öğüt gibi temaları
kullandıkları, vermek istedikleri mesajları doğrudan dile getirdikleri şiirlerinde de bu
anlatım biçimini kullanırlar.
Âşık Nurşah’tan derlenen pek çok şiirde bu anlatım biçimini tercih ettiği net
bir şekilde gözlemlenmektedir. Aşağıda verilen örnek, nasihat temalıdır. Nurşah,
vermek istediği mesajın eksiksiz ulaşması için açık ve anlaşılır bir anlatım yolunu
tercih etmiştir:
Örnek 1
İlim büyük bir cevherdir,
Oku, öğren, onu tanı.
Onu bilen münevverdir,
Oku, öğren, onu tanı.
Örnek 2
Gelin birlik olalım
İnsanlığı sevelim.
Hak yolunu bulalım,
İnsanlığı sevelim.
İnsanlıkta keramet,
İnsanlıkta merhamet,
İnsanlıkta zarafet,
İnsanlığı sevelim.
İnsan için fesatlık,
Yakışır mı hasetlik?
Hele hele nisbetlik,
İnsanlığı sevelim.
Yerli yabancı farksız,
Olmayalım tarafsız,
Olmam diyenler haksız,
İnsanlığı sevelim.
130
Âşık Nurşah, hayatını anlattığı “1954’te Dünyaya Geldim (237)” şiirinde
amacı onu dinleyenlere ve şiirini okuyanlara kendisi hakkında bilgiler vermekte ve bir
şeyler öğretmektir. Bu nedenle bu şiiri de doğrudan ve açık bir ifadeyle dile getirmiştir:
Mihalıççık Çardak köylü,
Durşen Mert mahlas Nurşah'ım.
Türk, soyundan Kayı boylu,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
Eskişehir, ilim benim,
Yunus Emre yolum benim,
Hoş konuşur dilim benim,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
Zeynetiye Osman kızı,
Türkümle çalarım sazı,
Kadın âşıklıkta özü,
Durşen Mert Âşık Nurşah'ım.
Aynur, Binnur, oğlum Murat,
Can yoldaşım eşim Mehmet,
Öz geçmişimden bir demet,
Durşen Mert Âşık Nurşah’ım.
2.2.2.2. Hitapla ve Nasihatle Anlatım
Âşıkların diğer bir görevi de bir durum veya olay karşısında toplumu uyarmak
ve toplumda gördükleri aksaklıkları dile getirerek halkı yönlendirmektir. Toplumu
iyiye ve doğruya yönlendirmek, yanlışlar karşısında uyarmak amacıyla nasihat
ağırlıklı anlatım türünü kullanmıştır. Artun’un da ifade ettiği gibi: “Âşıklar, dinî ve
toplumsal konularda öğüt verme, uyarma gerektiğinde bu anlatma yolunu seçerler. Bu
tür anlatım biçiminde genellikle emir kipini kullanırlar” (Artun, 2011: 21).
Nurşah’ın şiirlerinde kullandığı anlatım yöntemlerinden biri de nasihatle veya
hitap ederek anlatmadır:
131
Bir ışık var gözlerinde,
Ay parçası yüzlerinde
İnci gibi sözlerinde,
Kimsin nesin ey sevgili.
Taht kurmuş can köşküne,
Çekti âşık aşkın oldu,
Onu yenen coşkun oldu,
Kimsin nesin ey sevgili.
Nurşah’ım sazımda sırrı,
Görmemişem böyle nuru
Yoksa Nurşah’ın piri,
Kimsin nesin ey sevgili.
Yukarıdaki “Kimsin Nesin Ey Sevgili (10)” şiirinde Nurşah her dörtlüğün
sonunda “Ey” sesi ile sevgiliye olan hitabını güçlendirmektedir. Âşık edebî
sanatlardan olan nida sanatını da kullanarak duygularının şiddetini coşkun bir sesleniş
ile ifade etmiştir.
Âşık Nurşah, toplumu iyiye ve doğruya sevk etmeyi, dinî ve ahlakî yönde
davranmayı, toplumda gördüğü çarpıklıkların düzelmesi için yapılması gerekenleri
söylemeyi kendisine görev edinmiştir. Bu nedenle şiirlerinde bu anlatım şeklini
kullanmış, toplumdaki aksaklıkları düzeltmeyi amaçlamıştır. Şiirlerinde kendi
çocukları, eşi ve yakınları dâhil olmak üzere toplumun her bireyine hitap ettiği
aşikârdır. Aşağıdaki şiirinde kendi çocuğuyla konuşuyormuşçasına ve nasihat veren
bir anlatımla çocuğuna neler yapması gerektiğini dile getirir:
Hakikatin eşiğine gel yavrum,
Oku öğren adam olmak güzeldir,
Ehli maksut mektebine dal yavrum,
Yetiş büyü onu bulmak güzeldir.
İyi tanı Türkçendeki lisanı,
Tarif eder gerçekten o insanı,
Öğrenimiz imtihanda iksanı,
Ona daim sadık kalmak güzeldir.
132
Her adım bir tecrübedir unutma,
Adımına dikkat, yanlış yol tutma,
Zaman sende filiz yavrum kurutma,
Ondan hayat dersin almak güzeldir.
Gençlik senden mevsim döker dünyaya,
Gel kapılıp gitme yavrum hülyaya,
İtibarın göster ana babaya,
Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir.
Âşık Nurşah’tan derlenen nasihat konulu şiirlerinde konuşma yoluyla dinî,
ahlakî ve toplumsal yönde öğütler verdiği görülür. Nasihat verme amacı güden bu
şiirlerinde genellikle emir kipini kullanmıştır. Bu açıklamaya uygun örneklerden
birine aşağıda yer verilmiştir:
Açmak istersen hak kapısını,
Gir bismillah ile açmak iyidir.
Bilmek istersen kul sevgisini,
Ak ile karayı seçmek iyidir.
Kötülere kıymet vermeye sakın,
İnsan ol her yerde edebin takın,
Hürmetin yokuşa dur gitme sakın
Evvela ölçüp de biçmek iyidir.
Muhabbet tabakta bala benzermiş,
Kamillere deme lala benzermiş,
Kendin bilen doğru kula benzermiş,
Erenler kelamın geçmek iyidir.
Âşık Nurşah temiz olmalı vicdan,
Vicdansız kişide ne gezer iman,
Ona sorma bilmez edeple erkân,
Ona o meclisten kaçmak iyidir.
133
2.2.2.3. Soru Sorma Yoluyla Anlatım
Âşıklar anlatmak istediklerini bazen de soru cümleleri şeklinde ifade
etmişlerdir. Kimi zaman cevabını bildikleri soruları da sorarak “istifham” söz sanatını
da kullanmayı gerek görmüşlerdir.
Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, sorulardan oluşan cümleler görülür.
Bu yöntemle âşık, dinleyicinin ve okuyucunun dikkatini çekmek istemiş hem de dile
getirmek istediklerini daha kolay sunabilmiştir.
Örnek 1
Seven gönül yorulur mu?
Yardan öte ırılır mı?
Sebebsizce darılır mı?
Bu halime şaşam yârim.
Örnek 2
Ekilmeyen bağda ekin biter mi?
Yorgun kervan menziline yiter mi?
Cahile nasihat versen tutar mı?
Sen olmuşsun bize çile ayrılık.
Âşık Nurşah, eşine yazdığı “Tel Tel Olmuş (230)” şiirinde peş peşe soru
cümlelerini sıralamıştır. Nurşah’ın amacı muhatabına soru sormak değildir, onu
derinden etkilemek amacıyla bu anlatım türünü tercih etmiştir.
Seni saran dilber ölür mü acep?
Yüreğinde ateş erer mi acep?
Acılar neyimiş görür mü acep?
Gönüle akışın çay gibi durur.
2.2.2.4. Tasvir Yoluyla Anlatım
Nurşah’tan derlenen şiirlerden hareketle âşığın, anlatım şekillerinden biri olan
tasvir ile marifetlerini gösterdiği görülmektedir. Diğer bir adının da betimleme olduğu
tasvir yoluyla anlatıma Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde sıklıkla karşılaşılır.
Âşık Nurşah, pastoral şiirlerinde tasvir yoluyla anlatımı seçmiştir. “Köyüm
(180)” adını verdiği şiirde betimlemelerden faydalandığı görülür:
134
Yazın ne hoş olur yayla havası,
Koyun kuzu yeşillikte meleşir,
Açar cennet köyüm ceylan ovası,
Gelin kızıyla oynar gülüşür.
Âşık Nurşah, gezdiği yerleri anlattığı şiirlerinde sıklıkla tasvirle anlatım yoluna
başvurmuştur. “Antalya (191)” ve “Isparta (215)” şiirleri betimlemelerden
faydalandığı şiirlerinden seçilmiş örneklerdir:
Örnek 1
Tabiatın kucağında
Gördüm yeşil bir Antalya
Deniz sahil bucağında
Hoş serin bir yer Antalya
Mor üzümün döker salkım
Huzurludur senle halkım
Sevdim gönlümdeki mülküm
Güzelliğin gör Antalya
Hele meşhur portakalı
Kültüründe çeşni dalı
Dünyaca turistin yolu
Altından bir nur Antalya
Kemeraltı deniz boyu
İçtik orda gönül çayı
Ozanlar bayramı, toyu
Çalsın sazlar vur Antalya
Örnek 2
Dağlar yeşilini giymiş bakarken,
Göllerinde gönlüm yüzdü Isparta.
Yüreklere serin serin akarken,
Sevgin bir başkaca közdü Isparta.
135
Güller kokusunu yaymış bağlara,
Al rengini vurmuş çağdan çağlara,
Balıklar takılmış gölden ağlara,
Sofranda bulunmak hazdı Isparta.
Âşık Nurşah, sevdiklerini şiirlerinde anlatırken de tasvirlerden faydalanmıştır.
İlim sofrasının balı,
Bilim yaprağının dalı,
Talebelerinin yolu,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Edebiyat kültür yaşlar,
Yüreğinden sevgi taşar,
Âşık türkülerin koşar,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Üniversitenin dili,
Anadolu’muzun gülü,
Uluslardadır bir eli,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
2.2.3. Söz Sanatları
Âşıklar dünyaya duygu ve düşüncelerinin arkasından bakarlar. Böylece
meydana getirdikleri şiirler anlam ve estetik bakımından güzelleşir. Dilin olanaklarını
da kullanan âşıklar, duygu ve düşüncelerini kendilerine uygun biçimde edebî sanatlarla
ifade ederler (Artun, 2019: 165-166). “Edebiyat sanatları, mazmunlar, imgeler ve
özgün tasarımlar şiir sanatını oluşturan estetik heyecan ve düşünce unsurlarıdır”
(Durbilmez 2020: 163).
Âşık Nurşah’ın şiirleri incelendiğinde söz sanatlarına sıklıkla başvurduğu
gözlemlenebilir. Âşığın şiirlerinde kullandığı başlıca edebî sanatlar şunlardır:
2.2.3.1. Benzetme (Teşbih)
Aralarında benzerlikler bulunan iki varlıktan zayıfını kuvvetlisine benzetme
sanatına “teşbih” ya da “benzetme” adı verilir (Durbilmez, 2020: 184). Âşık Nurşah
sıklıkla bu sanatı şiirlerinde kullanmıştır:
136
Örnek 1
Baktım sanki ilaç gibi,
Girdi kana kılıç gibi,
Balta yemiş ağaç gibi,
Beni benden böldü derdim.
Örnek 2
Allah'ım kül edip göğe savurdun,
Hayat cilvesiyle yaktın kavurdun,
Dağ gibi canı çan gibi devirdin,
Mecalsiz gün benim ile bitiyor.
Yukarıda verilen birinci örnek şiirde çokça benzetme sanatı yapılmıştır. Bu
dörtlükte âşık üzüntüsünü, acısını tarif etmek istemiştir. Kendi acısını, güçlü olduğuna
inandığı acılara benzetmiştir. Verilen ikinci örnekte hayatına, kaderine sitemini dile
getiren âşık, önce kendini küle sonra da dağa benzetmiştir.
Âşık Nurşah’ın yer yer divan mazmunlarını kullandığı görülür. Bu mazmunlar
divan edebiyatında sık sık görülen kalıplaşmış benzetmelerdir. Nurşah, aşağıda
örnekleri verilen şiirlerde sevgilinin bakışını ceylana, kaşlarını yaya, yüzünü aya,
sözlerini inciye benzetmiştir:
Örnek 1
Okudukça okunursun,
Mahzun bakış dokunursun,
Ceylan gibi bakınırsın,
Mimde elif gibi sin durur.
Örnek 2
İki kaşın arasında,
Gördüm mavi bir ben durur.
Sülün gibi yay kaşları
Beyaz cana bir ten durur.
137
Örnek 3
Bir ışık var gözlerinde,
Ay parçası yüzlerinde
İnci gibi sözlerinde,
Kimsin nesin ey sevgili.
Âşık Nurşah bazen kendini cansız varlıklara benzetmiştir. Aşağıda örnek
verilen “Kalem (238)” adlı şiirinde kalemiyle bütün olduğunu vurgulamak isteyen
âşık, kendini kaleme benzeterek teşbih sanatını kullanmıştır:
İşim kalem eşim kalem,
Ben kalemim, kalemim ben.
Aşım kalem başım kalem,
Ben kalemim, kalemim ben.
Yazım kalem gözüm kalem,
Sızım kalem hızım kalem,
Özüm kalem gözüm kalem,
Ben kalemim, kalemim ben.
Tozum kalem izim kalem,
Sazım kalem yazım kalem,
Dizim kalem çizim kalem,
Ben kalemim, kalemim ben.
Rızgım kalem razım kalem,
Yazgım kalem dostum kalem,
Her şeyim der Nurşah, kalem,
Ben kalemim, kalemim ben.
Yukarıda verilen ifadeye uygun çok sayıda örnek mevcuttur. Diğer örneklerden
bazıları da şöyle sıralanabilir:
138
Şiir
Nu
Örnek
Parçaları
218
219
222
24
Metin
Benzeyen
Benzetilen
Benzetme Aracı
Meliyorum
koyun
oldum yok kuzum
Ben/ Nurşah
Koyun
-(gibi)
Dut dalıyım sense insan
der beni
Ben/ Nurşah
Dut dalı
-(gibi)
Sular gibi
duruldum
Ben/ Nurşah
Su
gibi
Kül
-(gibi)
Oğul
Çiçek
-(gibi)
aktıkça
(Gizli Özne)
(Gizli Özne)
(Gizli Özne)
Ocağında küle döndüm
Ben/ Nurşah
(Gizli Özne)
26
Oğlumsun
çiçek
yuvamda
291
Bir arı misali dokundun
saza
Âşık Veysel
Arı
gibi
282
Güneş gibi
üzerimize
Atatürk
Güneş
gibi
108
Yunus gibi sever canda
erirsin
İnsan
Yunus Emre
gibi
318
Dün açmıştım bugün
solan bir gülüm
Ben/ Nurşah
Gül
-(gibi)
320
Taşa
benzer
dağı
gördüm vay beni
Dağ
Taş
-(gibi)
322
Can bir kuşa benzer
uçuverir hoş
Can
Kuş
gibi
163
Ana gibi sıcaksın sen
Okul
Anne
gibi
187
Leyla
diye
gezen
Mecnun gibiyim
Ben/ Nurşah
Mecnun
gibi
206
İnce belde kemer yay
gibi durur
Kemer
Yay
gibi
152
Damarımda
kansın ağacım
Ağaç
Kan
doğdu
gezen
(Gizli Özne)
(Gizli Özne)
2.2.3.2. Teşhis (Kişileştirme) ve İntak (Konuşturma)
“İnsana özgü özelliklerden birini veya birkaçını insan olmayan varlıklara
yükleme sanatıdır” (Durbilmez 2020: 186). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerde
139
kişileştirme çok sık görülür. Aynı zamanda Nurşah, anlatımını güçlendirmek için intak
sanatına da başvurmuştur.
Aşağıdaki şiirde insana özgü davranış biçimlerinden olan konuşmak ve
giyinmek eylemleri, çiçeklere ve dağlara yüklenmiştir.
Konuşuyor seni sarı çiçekler,
Uçuşuyor kelebekler, böcekler,
Ellerinde uçurtması çocuklar,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Yeşil örtü giymiş dağlar,
Ay yıldız içinde çağlar,
Çardağını çekmiş bağlar,
Bize güzel Kastamonu.
Âşık Nurşah, Şerife Gündoğdu için yazıp gönderdiği şiirinde sazının telini
kişileştirmiştir. Sazının telinden çıkan sese insanlara has olan “sızlanma” davranışını
yükleyerek kişileştirme sanatına başvurmuştur.
Sazımda çaldığım sızlayan teli,
Aşıklardan akar gözlerin seli,
Hakk’ın muhabbet sofrasında doldurur balı,
Baharların yazı Şerife Bacı.
Yukarıda verilen açıklamaya uygun çok sayıda örnek mevcuttur. Diğer
örneklerden bazıları da şöyle sıralanabilir:
Şiir Numarası
Örnek Metinler
120
Toprağın bağrında binlerce yatan
125
Şahidimdir koca dağlar
133
Bir mektup yazmışım derin,
Karlı dağlar, buzlu dağlar,
Alında yârime verin,
Karlı dağlar, nazlı dağlar.
143
Yemin ettim duysun yer ile gökler
140
143
Felek öyle vurdu ki tam yerinden
145
Çöl uğuldar oldu, sıcak aşkımda
314
Takvimler konuşur günü
318
Gerçek evim beni aldı götürdü
2.2.3.3. Telmih (Hatırlatma)
“Edebiyat sanatçısı, kendisini heyecanlandıran olayın, kişinin bir yönü
sebebiyle başka bir olayı, kişiyi hatırlayıp dinleyiciye, okuyucuya da bildirmek isterse
bu sanata “telmih” adı verilir. Bu sanatı ‘söz arasında meşhur bir olaya işaret etmek’
şeklinde tanımlamak da mümkündür” (Kocakaplan 1998:196). Âşık Nurşah’tan
derlenen şiirler arasında bu sanatın örneklerine rastlanır.
Nurşah’ın şiirlerinde sıkça Fuzulî’nin meşhur Leylâ vü Mecnun mesnevisine
gönderme yaptığı görülür. Mesnevide yer alan Leyla ve Mecnun aşkına telmihte
bulunan Nurşah’ın şiirlerinden biri de “Yar Sen Diye (124)” adıyla yer alan şiirdir.
Şiirinde âşık yaşamını, aşkını ve hasretini Leyla ile kıyaslar ve Mecnun’a/ sevdiğine
olan özlemini yüceltir.
Dolaşırım bir avvare,
Gurbet gurbet şu sen yare,
Mecnun'dan, Leyla'ya, çare,
Gecem gündüz günüm leyla.
Âşık Nurşah’ın şiirinden alınan aşağıdaki dörtlükte, kaynağı Tevrat ve
Kur’an’a dayanan hem mesnevi hem de halk hikâyesi olarak yüzyıllardır anlatılagelen
Yusuf ve Züleyha (Alay: 2011: 167) aşkına göndermede bulunmuştur. Böylelikle âşık,
efsaneleşmiş aşklar ile kendi aşkını bir tutarak aşkını yüceltmiştir:
Sürüklersin peşin sıra,
Yusuf gibi, yar Mısır'a,
Züleyha'dan bir kusura,
Fermanımı yazar oldun.
Bu dörtlükte ayrıca, Yusuf’un henüz çocuk yaşta iken kardeşlerinin onu
kıskanması üzerine kuyuya atılıp ardından kervanın onu bulup Mısır’a köle olarak
götürüp satmasıyla bir nevi gurbete çıkma epizotunu hatırlatma vardır. Evli olan
Züleyha, Yusuf ile burada karşılaşır (Alay: 2011: 171-172).
141
“Gel Diyor (144)” adlı şiirinde Âşık Nurşah, gurbete gidiş çilesinden
bahsederken çoğu âşığın gurbeti yaşadığını ve gurbette sevgiliyi ararken acı çektiğini
Karacaoğlan’ı da anarak anlatır:
Eşref, deryalara düştü boğuldu,
Karacoğlan, Elif, kız için öldü,
Çok aşığın mezarları yok oldu,
Onun için çöller bana gel diyor.
Aşağıdaki şiirinde Âşık Nurşah, din ve tasavvuf büyüklerine, devlet adamlarına
ve âşıklara telmihte bulunur. Zaloğlu Rüstem, Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed, Hz. Ali,
Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve birçok ismi aynı şiirde anar:
Zaloğlu Rüstem hasından,
Ebubekir'in tasından.
Muhammed'imin yasından,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Giy hırkayı Ali yardan,
Mevlayı hü canı nardan,
Mevlana gibi bir vardan,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Dünya güzellerin tanı,
Adem'i Fatih'ten yanı,
Yer gök ile şu cihanı,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Hünkar Hacı Bektaş Veli,
Akar ırmakları seli,
Taptık Emre'den al yolu,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Nice Eren evliyalar,
Edebalim şeyhi yarlar,
Şeh Şahabettin'i erler,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
142
Aşkın içtim üç tastan al,
Şenlik'len Nihani misal,
Sümmani'den dersini al,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Seyyid Battal'dan adını,
Pir Sultan'a dek yadını,
Köroğlu'ndan muradını,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Tanı yatan ile yurdum,
Atatürk'üm bugün ordum,
Sevgiyi bul nerden yordum,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
İlk örneği Âşık Ömer’de görülen “şairname”lerin âşıklar tarafından yazılma
nedenini Doğan Kaya şöyle açıklar: Bir âşığın ileride bunun bir kaynak olabileceğini
düşünmesi; üzüntülü bir anında, kendisi gibi dertli olan âşıkları anarak derdinin
hafifleyeceğini umması; bir âşığın, âşıkların başından geçen olayları şiir diliyle
kendisinden sonrakilere yansıtmak fikri yahut birisinin arzusunu yerine getirmek için
kaleme alınmış olması akla ilk gelen ihtimallerdendir (Kaya, 2003: 187-202). Âşık
Nurşah on yedi dörtlükten oluşan Şairname’sinde Sümmani, Reyhani, Şenlik, Zihni
gibi âşıklara Mehmet Akif Ersoy, Seyit Battalgazi, Rauf Denktaş’ı birlikte anmıştır:
Sümmani’den Reyhani’ye Erzurum,
Çok şairler şiir yazdı Türkiye’m.
Şenlik’den Şeref’e pek çoğu derim,
Dolaştı âlemi gezdi Türkiye’m.
Akif Ersoy, Fatih, gibi aslanı,
Sarıkamış’ından Mevlüt İhsani,
Dede Korkut’tan boy veren insanı,
Tarihi bağrında dizdi Türkiye’m.
143
Kıbrıs’ın şairi Rauf Denktaş’ı,
Namık Kemal gibi var mı bir eşi?
Şairler, âşıklar, yurdun güneşi,
Göklerde bulutu çözdü Türkiye’m.
Muhammed, aşkına taştı nehirler,
Evliya, Ereni, bitmez bu yerler,
Hocan, Doğan Kaya, şairnameler,
Atalardan bahar yazdı Türkiye’m.
Âşık Nurşah bazı şiirlerinde Türk tarihini de işaret eder. Türkiye Cumhuriyeti
bayrağından bahsettiği güzellemelerinde de telmih sanatını kullanır. Yine aynı şiirinde
Malazgirt, Sakarya, İnönü ve Kurtuluş Savaşı’na da telmihte bulunur:
Kıta kıta sürüp geldin atını,
Binlerce ecdadın eli bayrağım.
Unutmak mümkün mü bunca fethini,
Kalelerimizin gülü bayrağım.
Marmara okunur gözlerinde can,
Volkanlaşır her dem seninle cihan,
Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan,
Şehitler şanında ulu bayrağım.
Ulubatlı Hasan gider mi gözden?
Seni söküp almak ölümdür bizden,
Şafaklarla atan makberi özden,
Okunan ezanlar dili bayrağım.
Orta Asya kokar toprağın taşın,
Memleket sevdası koyduğun başın,
İnsanlar içinde bunca savaşın,
Türkiye'min her bir ili bayrağım.
144
Malazgirt'i uçup giden kuşlarda,
Osmanlısı kılıç vuran taşlarda,
Dört mevsimi geçip giden kışlarda,
Seferden sefere kolu bayrağım.
Oğuzlar, Yavuzlar, Fatihler aşkı,
Muratlar, Selimler, sultanlar aşkı,
Atilla, Cengiz'i Altaylar aşkı,
Saymak ile bitmez kulu bayrağım.
Akın akın akıncılar seferi,
Sakarya, İnönü, Afyon, zaferi,
Ankara, Ulus'tan müjde haberi,
Anafartalar’ın şalı bayrağım.
Kurtuluş dalların döktü çiçekler,
İstiklalin söyler şimdi gerçekler,
Dostluğa, barışa açtın kucaklar,
Sende kardeşliğin yolu bayrağım.
Nurşah toplumu derinden etkileyen olaylara karşı sessiz kalmaz. Yakın tarihte
“COVID-19” (Koronavirüs) adıyla bilinen salgın hastalığa dörtlüklerinde yer vererek
hatırlatmalarda bulunur:
Korona virüsle sardı âlemi,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Ölümle açıldı savaş elemi
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
2.2.3.4. Mübalağa (Abartma)
“İnsan şuurunu etkileyen ve heyecanlandıran bir olayın, edebiyat sanatçısı
tarafından olduğundan büyük ya da küçük gösterilmesine mübalağa adı verilir”
(Durbilmez 2020: 179). Âşıklar da çoğu zaman yaşadıklarını ya da sıkıntılarını sözün
gücünden yararlanarak olduğundan daha az veya daha çok gösterirler. Âşık Nurşah’tan
derlenen şiirlerde de mübalağa sanatı görülür. Âşık genellikle kendi dertlerini ve
üzüntülerini dile getirirken abartma adı da verilen mübalağa sanatına başvurmuştur.
145
Aşağıdaki şiirde âşık, derdini ve ıstırabını anlatmak için mübalağaya
başvurmuş, ağlamaktan gözyaşlarının nehre döndüğünden söz etmiştir:
Nedir bu çektiğim kahır,
Sabrım kararım kalmadı.
Gözyaşlarım oldu nehir,
Bir dal tutarım kalmadı.
Vatanın her bir köşesine büyük aşla bağlanan âşık, gezip gördüğü yerlere
hayran kalır ve bu hayranlığını coşkulu bir şekilde yazdığı güzellemelerde mübalağa
sanatına başvurarak dile getirir. Aşağıdaki dörtlükte Silifke’nin yollarının güzelliğini
cennete benzeterek abartır:
Yaylaların yeşil çekmiş yuvadan
Yollarında cennet yaşar Silifke
İnişin var bir başkaca ovadan
Dallarında hikmet yaşar Silifke.
Yine gezdiği illerden olan Kütahya’yı anlattığı şiirinde mübalağa yaparak
Kütahya’nın suyunun tadını abartarak şerbet olduğundan bahsetmiştir:
Vardım içtim suyun şerbet,
Benim güzel can Kütahya’m.
Sevdim seni ben de gurbet,
Güler yüzlü can Kütahya’m.
Âşık doğduğu yer olan Mihalıççık için yazdığı güzellemede mübalağa yapar.
Mihalıççık’ın toprağın ve taşının değeri adeta altının değeri kadardır:
Ömerköy’de gölün başı,
Altın toprağı ve taşı,
Hele meşhur var ya kışı,
Yazın alı Mihalıççık.
Nurşah, şiirlerinde sevgilinin aşkından çektiği cefaları anlatırken de mübalağa sanatına
başvurur. Şiirinde “pişmek” ifadesini kullanarak mübalağa yapar:
Ad olmuşum eşiğinde,
Kader denen beşiğinde,
Lokma lokma kaşığında,
Pişen varsa o da benim.
146
Âşık aynı şiirde telmih ile mübalağa sanatını bir arada kullanır. Tahir ile
Zühre’de Tahir’in sürgün edilmesi, geri döndüğünde öldürülmesi ve Zühre’nin de
buna dayanamayıp yaşamına son vermesi ile hem telmih yapmış hem de sevdiğine
kavuşamadığını söyleyerek mübalağa yapmıştır:
Zöhrem gibi Tahir deyi,
Eşin arar ahir deyi,
Nurşah’ım yar yar yar deyi,
Aşan varsa o da benim.
Nurşah, insanları överken de mübalağa sanatını ustaca kullanmıştır.
Örnek 1
Şahlanıp atını sürdüğün zaman,
Eser Toroslardan yel Dadaloğlu,
Yaylalar çiçeğin açtığı zaman,
Dayanır mı merde yol Dadaloğlu?
Örnek 2
Örneğin dağları taşları geçti,
Denizleri yardı yelkenler açtı,
Elif kızdan pek çok manalar seçti,
Okunan harf elif Karacaoğlan.
2.2.3.5. Tezat
Ortak yanları bulunan iki zıt kavram heyecana kapılarak zihninde mecazî bir
çağrışım oluşan edebiyat sanatçısı tarafından biri gerçek, diğeri mecazî manada olmak
üzere aynı konu etrafında toplanmasına tezat adı verilir. Tezat sayesinde ifadeye bir
anlam genişliği kazandırılmış olur (Kovakaplan 1992:185, Durbilmez 2020: 186).
Nurşah’tan derlenen şiirlere bakıldığında, zaman zaman tezat sanatına da yer
verdiği görülür. Aşağıdaki şiirinde “ağlamak-gülmek” ifadelerini kullanarak tezat
sanatını yapmıştır:
Nurşah’ım kalbinin aynası sazım,
Tellerimde mizrab dünyası nazım,
İste böyle ağlar güler şu yüzüm,
Gözümün önünde aşkı tütüyor.
Âşık, başka bir şiirinde de “sabah-gece” ifadeleriyle tezat sanatını kullanmıştır:
147
Seher yeli esmez oldu sabahlar,
Açmaz oldu gözlerimde şafaklar,
Gecelerim öğlen oldu bak bekler,
Hep koşturdun beni benim peşimden.
Nurşah, aşağıdaki sitem dolu sözlerinde “dert- derman/çare” kavramları
üzerinden tezat sanatına başvurmuştur. Dörtlükte ayrıca “zengin-fakir” kelimeleri ile
de birden fazla tezat sanatı yaptığı görülür:
Yok yetmedi yok isterim ara bul.
Gel de çare denen derde derman ol.
Yok zenginim yok fakirim şükür kıl,
Bir gün yalan olan elden başka ne?
Âşık Nurşah’tan derlenen taşlamalarda, zıt kavramların bir arada kullanıldığı
görülür. Âşık aşağıdaki şiirinde “dost- düşman” ifadeleriyle tezat sanatını kullanmıştır.
Dostum düşman bakar oldun,
Gel sebebim soram sana,
Dün iyiydin bugün noldun?
Gene bir dost varam sana.
Nurşah’ın başka bir dörtlüğünde soyut kavramlar üzerinden tezat sanatı
yapıldığı görülür. Âşık, aşağıdaki dörtlükte “güzel-çirkin” kavramları üzerinden tezat
sanatını kullanır:
Güzel olmuş huyu çirkin neyleyim?
Çirkin olsun güzel huya köleyim.
Güzellik bir güzellikten nakıştır,
İşte ben bu güzel için öleyim.
Âşık, aşağıdaki şiirinde ise “cahil- kâmil” kavramlarını kullanarak tezat
sanatına başvurmuştur:
Cahil ile kamil elbet bir olmaz.
Pişmedik kişiden Mansur pir olmaz.
Bazen dolan bir gap bazen de dolmaz.
Kızından anayı deriyor dostluk.
Âşık Nurşah bu örneklerin dışında: “yakın- uzak”, “açmak- solmak”, “gidengelen” vd. kavramları şiirlerinde kullanarak da tezat sanatını uygulamıştır.
148
2.2.3.6. Tenasüp
“Tenasüp anlamca birbirleriyle ilgili kelimeleri bir arada kullanma sanatıdır.
Bu kelimeler arasında zıtlık değil uyumluluk aranır” (Durbilmez 2020:183). Nurşah
da aralarında anlamca birbirleriyle ilgisi bulunan kelimeleri kullanarak bu sanatın
zengin örneklerini vermiştir.
Aşağıdaki dörtlükte “basın”, “radyo” ve “televizyon” birbirleriyle anlam ilgisi
bulunan kavramlardır. İletişim araçlarını ifade eden kelimeleri bir arada kullanarak
tenasüp sanatına başvurmuştur:
Var mı bir basına sözüm?
Radyo, televizyon gözüm,
Madalya mı ister yüzüm?
Neden bozarlar bozarlar?
Aşağıdaki dörtlükte geçen “toprak”, “bel”, “bostan” ve “bağ” kelimeleri
anlamca ilgili olup, bu kelimeler üzerinden tenasüp sanatı kullanılmıştır:
Bir toprağa vurmazsan bel ne eker?
Bağda bostan ürününe ne çeker?
İşlesin ki eli ona can döker,
İşte sözüm bal yerinden böleyim.
Başka bir şiirde geçen “Cumhuriyet”, “Atatürk”, “19 Mayıs” ifadeleri
birbirleriyle anlamca bağlantılı olup tenasüp sanatını meydana getirmektedir:
Temelinde şu adını taşırım,
Sözümüzde Cumhuriyet Atatürk.
19 Mayıs’ın ruhun yaşarım,
Gözümüzde Cumhuriyet Atatürk.
Nurşah, dinî- tasavvufî şiirlerinde de tenasüp sanatından faydalanır. Aşağıdaki
farklı şiirlerden alınan örnek dörtlüklerde “Allah”, “dua”, “kul”, “iman”,
“peygamber”, “pir”, “Muhammed” ve “Kur’an”, “melek”, “cennet” kelimelerini bir
arada kullanarak tenasüp sanatı oluşturulmaktadır:
Örnek 1
Allah, dedin zikreyledin duana,
Kulluktan bir maya koptun imana,
Peygamberimizsin sonsuz cihana,
Cümlemizin Pir'i oldun Muhammed.
149
Örnek 2
Okurken Kur’an’ım lezzeti başka,
Görebilsem melekleri ah keşke,
Girebilsem sol cennetteki köşke,
Derde derman katar huzur bahçesi.
Okuyanlara/ dinleyenlere öğütler verdiği şiirlerinden alınan aşağıdaki
dörtlüklerden birincisinde sağlık ile dişleri fırçalamak arasında bağ kurmuş;
ikincisinde ise bir cevher olan ilme okumakla ulaşılabileceğini ifade ederken tenasüp
sanatından faydalanmıştır.
Örnek 1
Yemekten sonra durmayın,
Dişinizi fırçalayın,
Çürük sancısı görmeyin,
Sağlıklı olun çocuklar.
Örnek 2
İlim büyük bir cevherdir,
Oku, öğren, onu tanı.
Onu bilen münevverdir,
Oku, öğren, onu tanı.
2.2.3.7. Tecahül-i Arif
Bu sanatın temeli bilinen bir hususun bir nükte gözeterek bilmezlikten
gelinmesidir. Sanatkâr bir şeyi bilmezlikten gelerek karşısındakine bazı mesajlar
vermek ister (Kocakaplan 1991:183). Âşık Nurşah da aşağıdaki farklı şiirlerden alınan
örnek dörtlüklerde sözün nükteli olması için cevabını bildiği soruları sorarak tecahüli ârif sanatından yararlanır:
Örnek 1
Bir kabire can değil mi?
Varacak sen, ben değil mi?
Bu da bize gün değil mi?
Ne ektiysek biçeceğiz.
150
Örnek 2
Bir yuva bir evlat bir eş değil mi?
Bir boğaz bir geçim bir iş değil mi?
Bir namus bir ar bir savaş değil mi?
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Örnek 3
Nurşah, var mı yoktur yârin üstüne?
O sevsin sen sevme onun üstüne,
Bir yastıkta otuz yıl baş üstüne,
Koymamışız sabır verilmiş bana.
2.2.3.8. Tekrir
“Sözün etkisini güçlendirmek amacıyla, anlamın yoğunlaştığı sözcük ya da söz
öbeğini art arda yineleyerek yapılan edebiyat sanatına tekrir adı verilir” (Durbilmez:
2020:182). Âşık Nurşah yineleme yoluyla yapılan tekrir sanatını şiirlerinde çokça
kullanmıştır:
Örnek 1
Dinlen aşık ananızı,
Bizim kuşak bizim kuşak.
Şu kuşakta duanızı,
Bizim kuşak bizim kuşak.
Örnek 2
İnsanoğlu çalışırsan,
Eren menzile menzile.
Çalışmaya alışırsan,
Giren menzile menzile.
2.2.3.9. İstifham
Şairin cevabını bildiği konuyu soru şeklinde sorarak söylemesine istifham
(soru sorma) sanatı adını verilir (Kocakaplan 1998: 105).
İstifham sanatının tecahül-i arif sanatından farkı şöyle açıklanır:
151
1. İstifham sanatında şair karşısındakinden cevap beklemez. Kafasındaki
düşünceyi soru şeklinde söyler. Tecahül-i arif sanatında ise sorunun içinde cevap da
bulunur. Şair sorunun cevabını okuyucuya sezdirir.
2. Tecahül-i arif sanatının ikinci bir şekli daha vardır ki özel gaye için yapılır.
Sanatkâr karşısındakini neşelendirmek veya azarlayıp hizaya getirmek için bildiğini
bilmezlikten gelir. İstifham sanatının böyle bir maksadı yoktur. Sadece ifadeyi daha
etkili kılmak için bu sanata başvurulur.
3. Tecahül-i arifte söz mecazi bir mana kazanır. İstifham sanatında ise mecazi
mana söz konusu değildir (Kocakaplan 1998: 105).
“Cevabını bildiği konuyu soru şeklinde sorarak söyleme sanatı” ndan Nurşah
da yararlanmıştır. Aşağıda “Senin Olsun (28)” başlıklı şiirinden verilen dörtlükte âşık
cevap beklemediği hâlde soru sorarak ifadeyi kuvvetlendirmiştir:
Başımdasın kara sevda,
Bahçende bülbül şeyda,
Bu mu zevki sefan dünya?
Al başımdan senin olsun.
“Ölmeden Kavuşmak (35)” isimli şiirin de âşığın istifham sanatından
faydalandığı görülür:
Bilmiyorum gönlüm, yâr niye küstü?
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
Bahar yeli gibi bağrımda esti,
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
Nurşah’tan derlenen şiirlerde âşığın istifham sanatını kullandığı örneklerden
bazılarını aşağıdaki tabloda sıralamakta yarar vardır:
Şiir Numarası
137
Örnek Mısralar
Ekilmeyen bağda ekin biter mi?
Yorgun kervan menziline yiter mi?
Cahile nasihat versen tutar mı?
Sen olmuşsun bize çile ayrılık.
89
Yalana denir mi şudur?
152
215
Daha bundan güzel sevgi olur mu?
Sevmeyenin aklı burda kalır mı?
Sazını omzuna vurup gelir mi?
İlahî gudretten feyzdi ispata.
230
Seni saran dilber ölür mü acep?
Yüreğinde ateş erer mi acep?
Acılar neyimiş görür mü acep?
Gönüle akışın çay gibi durur.
68
Boş tarlada söylen bostan biter mi?
Yanmadıkça canda duman tüter mi,
Ele sazı almadıkça öter mi?
Beş tellice sazdan oldum cananım,
76
Bir dal ile bir gül menzil olur mu?
Üç, ozanla bu yurt, böyle kalır mı?
Bizlerde varız bak unutulur mu?
Sevda çiçekleri solma gel.
81
Hani kardeş, ana, baba nerede?
Eş dost, konu komşu, hısım nerede?
Öğretmen arkadaş, canlar nerede?
Anam sanma başa takmaz okudum.
2.2.3.10. İltifat
Heyecana doğrudan bağlı bir sanattır. Şiirde bir konuyu anlatırken heyecanın
etkisi altında kalarak başka bir kişiye veya nesneye hitap etmekle oluşur (Kocakaplan
1998: 80). Nurşah’tan derlenen “Dünya (45)” isimli şiirde iltifat sanatı yer almaktadır:
Karı kalmaz dağlar gibi,
Aldın gittin göçüm dünya,
Gülün dökmez bağlar gibi,
Sordun gittin için dünya.
153
Uzak ettin gönül gözden,
Uyanmadı gurbet bizden,
Ne beklenir yalan sözden,
Neydi bilmem suçum dünya.
“Felek (55)” adlı şiirinde de âşık heyecana kapılarak konuyla ilgili olan
“feleğe” seslenir:
En sonu koydun bir yastığa başım,
Yatakları ettin, bana sır felek,
Bir acıya döktün gittin şu yaşım,
Ağlamayı ettin bana yar felek.
Yorganımı tere boğdun, başımda,
Haplarımı, yemek ettin aşımda,
İğneleri zaman kıldın peşimde,
Bir şifayı ettin bana nar felek
Yediğim, şu çıkmaz içten bir soğuk,
Böbreğimden kan sızarım can koyuk,
Şu içimden durmaz düşer taş büyük,
Bir dünyayı ettin bana, dar felek.
2.2.3.11. Kinaye
Kinaye gerçek ve mecazi anlamları olan bir sözün, mecazi anlamını kast
edilerek meydana gelir. Türkçede pek çok atasözü ve deyimde de kinaye sanatı vardır
(Kocakaplan 1998:119). Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerin arasında kinayeli sözlerin
geçtiği mısralara rastlamak mümkündür. Örneğin “Yuva yıkılırmış temelden”
dizesinin hem gerçek hem de mecazi anlamları bulunmaktadır. Gerçek anlamı temeli
sağlam olmayan yapının yıkılmasıdır. Mecazi anlamda ise evlilik birliğinin bozulması
yani ayrılık söz konusudur. Bu sebeple bu dizede kinaye sanatının olduğu söylenebilir.
“Kerem yanıp bir kül iken” dizesindeki “yanmak” ifadesinin hem gerçek hem
de hem de mecazi anlamı bulunmaktadır. Gerçek anlamı Kerem’in ateşle yanıp kül
olmasıdır. Mecazi anlamında ise aşk ateşi ile yanma söz konusudur. Bu dizede gerçek
anlamının dışında da mecazi anlam kastedildiği için kinaye sanatı mevcuttur.
154
Takvimler konuşur günü,
Hatırlatır bize dünü,
Yırtılan yaprağın sonu,
Sonbahar kış gibi kurak.
“Yırtılan yaprağın sonu” dizesinde hem gerçek hem de mecaz anlam olmak
üzere iki anlamlı bir anlatım söz konusudur. Bu dizenin birinci yani gerçek anlamı
“son yaprağın yırtılması” dır. Takvimdeki son yaprağın yırtılması ömürde geçen
günlerin sonuna gelmesi ve ölümdür. Âşık bu dizede kinayeli anlatıma başvurarak
dizenin mecazi anlamını kullanmıştır.
“Ne ararsın giden gelmez” sözlerinde de kinaye sanatının kullanıldığı
görülmektedir. “Giden gelmez” ifadesi gerçek anlamda da olabileceği gibi, ikinci bir
anlamı olan “ölen insanın dünyaya dönmeyeceği” anlamına gelerek mecazi anlamda
da kullanılabilir. Âşık burada ikinci anlamı kastederek kinaye sanatına başvurmuştur.
2.2.3.12. Muamma
Sözlükte “gizli, örtülü, anlaşılması güç” anlamlarını karşılayan muamma,
edebiyatta ise “içinde Allah isimlerinden herhangi birinin veya insan isminin gizli
olduğu şiir ve yazılar” için kullanılır (Kocakaplan 1998:138).
Muamma âşık edebiyatında da âşıklar tarafından geliştirilerek gelenekler
arasında yer almıştır. Âşık edebiyatında “bağlama”, “soru-cevap”, “askı” gibi adlarla
anılan şiirlerin hepsi muamma başlığı altında toplanmıştır. Âşıklık geleneğinde
muamma söylemek ve muamma çözmek ustalık göstergesidir (Durbilmez 2020:178).
Âşık Nurşah’tan derlenen “Seni Görüyorum Baktığım Zaman” isimli şiirinde
âşık baştan sona kadar Allah’ı anlatır, fakat adını söylemez:
Havada bulutta yerde denizde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Beşikte yavruda bir gelin kızda,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Güneş gölge saldı dağlara izde,
Âşık feyiz alır çalınan sazda,
Ayette Kur'anda okunan cüzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
155
Bülbüller hoş öter baharda yazda,
Geceler boğulur gelen gündüzde,
Masmavi bir deniz süzdüğüm gözde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Nurşah, ibret verir söylenen sözde.
Anlımda ay, doğar güneşse yüzde,
Şu karşı yamaçta şu tepe düzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
156
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLERİNİN TASNİFİ
3.1. KOŞMA ŞEKLİNİN TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ
3.1.1. Aşk ve Sevda Şiirleri
3.1.1.1. Beşerî Aşk
Âşık şiiri geleneğinde “aşk”, âşıkların en çok işlediği konuların başında
gelmiştir. Âşıklar gerek ilâhi anlamda aşkı gerekse somut bir sevgiliye olan aşkı
şiirlerinde işlemişlerdir. Âşıkların dertli olmasına sebep olan, onları diyar diyar
gezdiren vefasız olan sevgilileri olmuştur. Âşık Nurşah da somut bir sevgiliye olan
aşkını şiirlerinde işlemiştir. Nurşah, aşkı genekteki diğer âşıklardan farklı
işlememiştir. Onun gönül verdiği, şiirlerinde seslendiği kişi ise eşi Mehmet Mert’tir.
Nurşah’ın somut/maddî aşkı işlediği şiirlerinin on bir tanesi 8’li hece ölçüsüyle, dokuz
tanesi 11’li hece söylemiştir.
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
1. EVİMİN ERKEĞİ SENİ GÖRMEK İSTİYORUM
Dolaştığım şu odamda,
Seni görmek istiyorum.
Kapım penceremde camda,
Seni görmek istiyorum.
Uykum böldüğüm yatakta,
Yaşlar sızdığım yanakta,
Gecemle söken şafakta,
Seni görmek istiyorum.
Benimle sofrayı kuran,
Yemekte karşımda duran,
Gülerek hatırım soran,
Seni görmek istiyorum.
157
Sevginin kapısın açan,
Uzun muhabbete geçen,
Balkonda çayımız içen,
Seni görmek istiyorum.
Sabahtan evden giderken,
İşten döndüğünde erken,
Çocukların babam derken,
Seni görmek istiyorum.
Her yerde ve de her zaman,
Duruyor karşımda siman,
Eşim sensiz halim yaman,
Seni görmek istiyorum.
Yüzünü yurken banyoda,
Elin sildiğin havluda,
Gülümsediğin aynada,
Seni görmek istiyorum.
Dışarıya çıktığımda,
Kapılara baktığımda,
Sigaramı yaktığımda,
Seni görmek istiyorum.
Mevla’m ömrün uzun etsin,
Bacalar eşinle tütsün,
Başımızda dur sen yetsin,
Seni görmek istiyorum.
Gözlerine daldığımda,
Vay otuz yıl güldüğümde,
Son nefesim aldığımda,
Seni görmek istiyorum.
158
Oğlum kızımın babası,
Sensiz neyleyem libası,
Yuvamın yeşil obası,
Seni görmek istiyorum.
Duam kabulüne ersin,
Mevla’m toprağıma versin,
Nurşah'ım canımda yarsın,
Seni görmek istiyorum.
(02.09.1990 Saat 11: 50 Eskişehir)1.
2.
YÂRİM
Sen uzakta ben uzakta,
Böyle nasıl geçer yârim.
Hayat denen şu kızakta,
Seni benden seçer yârim.
Sesini duyduğum elde,
Başka arzm ne emelde,
Birde sazım şu beş telde,
Çalar söyler nacar yârim.
Dar boğazı köprü ettim,
Duyamazsın yandım tüttüm,
Derdinden tükendim bittim.
Firkat yaşın içer yârim.
Geceyi gündüz taradım,
Hep seni bende aradım,
Yakınlaştıkça iradım,
Kanatlandım uçar yârim.
Âşığın arşivinden bizzat alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 82)’de de yer almaktadır.
1
159
Delebilseydim dağları,
Oldum gurbetin ağları,
Geçmiştir, Leyla çağları,
Kapısını açar yârim.
Gördün bu dert bendede var,
Deli ettin beni a yar,
Oldum suçlarını duyar,
Her gün benden kaçar yârim.
Ecel günlerimi gözle,
Demem yârim beni özle,
Başladığım bitmez sözle,
Bir gün Nurşah göçer yârim.
(1994 Cumartesi Saat 08: 15 Fransa'da yazıp, çalıp söylediği deyiş)2.
3.
GÖR SEVDİĞİM
Halindeyim üryan büryan,
Gayri beni gör sevdiğim,
Yıkılır sen her gün dünyam,
Sensin derim bir sevdiğim.
Ağladığım sızladığım,
Günden güne özlediğim,
Yollarını gözlediğim,
Nolur elinver sevdiğim.
Uzun saçlar nara atsın,
Toprağında rahat yatsın,
Güllerin üstümü örtsün,
Muradıma er sevdiğim.
2
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 150)’de de yer almaktadır.
160
Gülmedik kirpikte kaşın,
Her gün gurbet şu bakışın,
Göz doymadık mevsim kışın,
Ömrüm böyle yer sevdiğim.
Kime açam halim arzu,
Aradığım çölde arzu,
Sensin gönül, sensin arzu.
Döktüğüm şu ter sevdiğim.
Kim ne derse desin yılmam,
Ayıp olsun sazı çalmam,
Sebebim saz seni bulmam,
Baştan sona her sevdiğim.
Nurşah böyle bilir derdin,
Çünkü aşkını sen verdin,
Onu layığına gördün,
Olmalıyım hür sevdiğim.
(12.08.1986 Salı Saat 15: 00 Eskişehir)3.
4.
DİVANE
Derdin ile bir divane,
Düşen varsa o da benim,
Mecnun gibi bir avvare,
Şaşan varsa o da benim.
Ad olmuşum eşiğinde,
Kader denen beşiğinde,
Lokma lokma kaşığında,
Pişen varsa o da benim.
3
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 155)’te de yer almaktadır.
161
Zöhrem gibi Tahir, deyi,
Eşin arar ahir deyi,
Nurşah'ım yâr yâr yâr deyi,
Aşan varsa o da benim.
(25.12.1985 Eskişehir)4.
5.
EŞİMİN DÖNÜŞÜ
Bugün yâri gördüm yolda,
Hayal miydi gerçek ola?
Boynu eğri eli belde,
Hayal miydi gerçek ola.
Son pişmanlık geçmez ele,
Benzemişti solan güle,
Bir ah çekti esen yele,
Hayal miydi gerçek ola.
Döndü gözyaşları sele,
Diyemezdi gittim ele,
Dedi şöyle gel bir hele,
Hayal miydi gerçek ola.
Omuzuma başın koydu,
Ah çekti ciğerim oydu,
Sevenin kaderi buydu,
Hayal miydi gerçek ola.
Nurşah ne söyleye ona,
Oda yandı aşk od'una,
Dedi yârim döndün bana,
Hayal miydi gerçek ola.
4
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 103)’de de yer almaktadır.
162
(Bu eser, Yugoslavya Priştina radyosunda yayınlanmıştır. Söz ve müzik âşığa aittir.
Kayıt: Hasan Mercan. Konya ve Harika Plak’a okunmuştur. Yıl 1991 İstanbul)5.
6.
DELİ GÖNÜL
Deli gönül bir divane,
Bakıyorum gezer oldun.
Nedir derdin hep avare,
Tatlı candan bezer oldun.
Sürüklersin peşin sıra,
Yusuf gibi, yar Mısır'a,
Züleyha'dan bir kusura,
Fermanımı yazar oldun.
Örneğini yaşar oldum,
Bu çağda can şaşar oldum,
Gör yatağa düşer oldum,
Mezarımı kazar oldun.
Karlı kışlara belendin,
Rahmetler gibi çilendin,
Yunus'tan mı sürmelendin?
Can içinde pazar oldun.
Nurşah'ım telaşlı başım,
Kurumuyor gözde yaşım,
Kendi kendime savaşım,
Elden yana nazar oldun.
(30 Haziran 1990 Cumartesi Saat 03:00 Eskişehir).
5
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 79)’da da yer almaktadır.
163
7.
YÂRİM
Seveni ateş yakar mı?
Gel çöllere düşem yârim.
İnsan yârinden bıkar mı?
Senle dağlar aşam yârim.
Ayağıma batsa diken,
Duymaz oldum derdin çeken,
Sensiz garip boynun büken,
Geçmiyor gün yaşam yârim.
Gözlerin gözlerim olsun,
Ellerin ellerim olsun,
Ayağın ayağım olsun,
Aşkımıza koşam yârim.
Gün gökyüzünü ışısın,
Ferhat, Şirin'in taşısın,
Sen ağlayan gözyaşısın,
Sazımız da coşam yârim.
Hak yaradan verdi bize,
Dayanalım derdimize,
Ölene dek sevgimize,
Fırat gibi taşam yârim.
Gecelerin uykum olsun,
Gündüzlerin kaygım alsın,
Çilen çilem ile dolsun,
Bir yürekte pişem yârim.
Seven gönül yorulur mu?
Yardan öte ırılır mı?
Sebebsizce darılır mı?
Bu halime şaşam yârim.
164
Bekliyorum gelebilsen,
Izdırabım bilebilsen,
Dertlerimi bölebilsen,
Kalbimdeki köşem yârim.
Mahşere kalmış sözümüz,
Firkat getirmiş közümüz,
Nurşah'ım alın yazgımız,
Yaramızı deşem yârim.
(1994 Brüksel/ Belçika).
8.
MEHMED'İM
Toprak sardım saçlarımı,
Gel elinle çöz Mehmed'im!
Gül bağladım uçlarını,
Ağlar anam biz Mehmed'im.
Yer yer çimen açtım dalı,
Suladım bağrımda Ali.
Ben de senden bir sevdalı,
Oldum görsün göz Mehmed’im.
Dağı taşı, kurdu kuşu,
Duysun aşkımın gözyaşı.
Bozuldu nişanın başı,
Değil sana söz Mehmed'im.
Çarpar yürek gözde şafak,
Güzele yakışır duvak.
Yanındayım değil ırak,
Şahit duran yüz Mehmed’im.
165
Namus andın içtim niye,
Şehit yârim vatan diye.
Ağlamıyom öldün diye,
Kışın bitti yaz Mehmed'im.
Ana Nurşah çalar sazın,
Nazlı kızda dinmez sızın.
Rahat uyur can Kıbrıs'ın,
Senden bize iz Mehmed’im.
(1974 Kıbrıs Barış Harekatı Anısına yazılan bu şiir, 1989 yılında Konya Selçuk
Üniversitesi'nin düzenlediği 3. Âşıklar yarışmasında "Hasan ile Nazlı" Hikâyeli Türkü
dalında birincilik ödülü almıştır)6.
9. EŞİMLE EL ELE GEÇEN GÜNLERİM
Sanki dağlar bizim gibi,
Uçuşurduk havalarda,
Sen bir avcı ben bir maral,
Koşuşurduk ovalarda.
Ben saçlarımı salardım,
Sen kollarına dolardın,
Hep gözlerime dalardın,
Sarmaşırdık tenhalarda.
Başıma güller takardin,
Geçip karşıma bakardın,
Bana maniler yakardın,
Bülbülündüm şeydalarda.
Gökten turnalar bakardı,
Yağmur şimşeğin çakardı,
Kırlar Nilüfer, kokardı,
Bir bizidik dünyalarda.
6
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 69)’da da yer almaktadır.
166
Hani sevgi hepsi yalan,
Anılardan arda kalan,
Nurşah, gençlik, sazın çalan,
Gördüğüm şu rüyalarda.
(05.02.1992 Saat 20:30 Eskişehir Söz-müzik âşığa aittir)7.
10.
KİMSİN NESİN EY SEVGİLİ
Bir ışık var gözlerinde,
Ay parçası yüzlerinde
İnci gibi sözlerinde,
Kimsin nesin ey sevgili.
Taht kurmuş can köşküne,
Çekti âşık aşkın oldu,
Onu yenen coşkun oldu,
Kimsin nesin ey sevgili.
Nurşah’ım sazımda sırrı,
Görmemişem böyle nuru
Yoksa Nurşah’ın piri,
Kimsin nesin ey sevgili.
(01.03.1993 Pazartesi Saat 06:30 Eskişehir).
11.
GÜZEL
İki kaşın arasında,
Gördüm mavi bir ben durur.
Sülün gibi yay kaşları
Beyaz cana bir ten durur.
7
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 80)’de de yer almaktadır.
167
O bakışlar sanki zühre,
Değer çekmeye bin kahre,
Doğar yüzde bir ay çehre,
Şafak dolu bir gün durur.
Beyaz tülbent siyah oya,
Hele bir bak selvi boya,
Seyretmek hoş doya doya,
Sanki kitap süren durur.
Okudukça okunursun,
Mahzun bakış dokunursun,
Ceylan gibi bakınırsın,
Mimde elif gibi sin durur.
Seni gördüm yandım güzel,
Aşkın ile döndüm güzel,
Dalına kuş kondum güzel,
Boylu boslu bir en durur.
Nurşah’ım aklım zay ettin,
Sineme okun yay ettin,
Carlığın cana koy ettin,
Senden bana bir yön durur.
(16.11.1981 İstanbul).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
12.
SEVGİLİM
Yine akşam oldu, güneş battı bak.
Götürüyon gecelere sevgilim,
Sabah yine, bir başkaca doğacak,
Bitiriyon nicelere sevgilim.
168
Hangi yıldız, bende ömür kayacak.
Hangi vakit, bende zaman sayacak,
Sen Mecnun'um, bu leylanı duyacak.
Getiriyon hecelere sevgilim.
Duman bulut, dağ başında bir ova,
Gönül perde, görmez gözde bir yuva.
Eyler ağlar sabırında bir dua
Bürünmüş ay yücelere sevgilim,
Deymiş bir yel yaprağında, dal vurur,
Bel toprağa, sitem etmiş gül kurur.
Hasretinden ateş aldım yol yürür.
Dalmış gider, incelere sevgilim.
Bitmez derya, akışında bir adım.
Ben bu nasip çeşmesinden el yudum.
Durşen iken Nurşah oldu bu adım,
Dönüp baktım öncelere sevgilim.
(1985 Sivas)8.
13.
BAKIŞLARIN YAKTI YAR
(Eşim Mehmet Mert’e)
İnce ince kiprik altı süzersin,
Mahsun mahsun bakışların yaktı yar.
Dertli dertli şu sinemde gezersin,
İçten sevmen beni öyle yıktı yar.
8
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 110)’da da yer almaktadır.
169
Sevdalısın kime, el mi ben mi kim?
Gözlerinle konuşursun söyle kim.
Eremedim şu sırrına acep kim.
Gelmedi mi öğrenmenin vakti yar.
Yirmi yılı bir yastıkta götüren,
Üç, çiçeği bir mevsimde bitiren,
En sonu hoş ayrılığı getiren,
Şu başıma taç, eyleyip taktı yar.
Göz görmeden severim der sevdası,
Kaş altından bakar gider edası,
Gizli haber etmiş kimin duası,
Şu nazların bu edandan bıktı yar.
Ele yakın beni uzak seversin,
Ben yönümü dönsem başın eğersin,
Küsmeye yeltensem koşar döversin,
Belli etmez aşkın nasıl çıktı yar.
Gizli derdin neyse çık şu meydana,
Katlanamam gayrı senin sevdana,
Ölüm ile düşer oldum gaydene,
Şu Nurşah’ın canın epey sıktı yar.
(30.12.1984 Pazar Eskişehir)9.
14.
SENİN İÇİN
Gönül bağlarında uçan, bülbülüm,
Gonca gülüm açar, hep senin için.
Nice yaprak verir budağım, dalım,
Gonca gülüm açar, hep senin için.
9
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 155)’te de yer almaktadır.
170
Ağaçta, budakta, bahçede, bağda,
Derede, tepede, olanca, dağda,
Mevsimler dolanır bulunan çağda,
Gonca gülüm açar, hep senin için.
Ben Âşık Nurşah'ım sözüm huzurda,
Bu sözlerim alınırsa nazarda,
İster hayatımda ister mezarda,
Gonca gülüm açar hep senin için.
(17.04.1981 Gülünç Köyü/ Ereğli Saat 11:30)10.
15.
ÇİCEĞİM
Sevdalıyım sana dağların kuşu,
Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim.
Dört mevsimim serde bağrımın başı,
Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim.
Otursam nerede bir göl kenarına,
Yaslasam sırtımı dal çınarına,
Susarım bir yudum su pınarına,
İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim.
Hele gökyüzünü seyre dalarken,
Bir mektup okunur içim dolarken,
Hasret dağlarına kendim salarken,
Açtığım elimsin sen sır çiçeğim.
Çıkarım yaylaya tarla başında,
Bülbüller ötüşür seher taşında,
Bir türkü tutturur gurbet yaşında,
Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim.
10
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 137)’de de yer almaktadır.
171
Ey tabiat ana üstüne var mı?
İnsan havam karam denizim der mi?
Karacoğlan Elif, kızda gider mi?
Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim.
Ormanım yeşilim çevrem diyarım,
Çobanda kavalın sesin duyarım,
Sazımı çalarken sende doyarım,
Seçtiğim telimsin sen tar çiçeğim.
Sende turnaları süzer gözlerim,
Koyunlu kuzulu köyüm özlerim,
Nurşah'ım gönlümde ömür gizlerim,
Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim.
(12.03.1997 Çarşamba Saat 23:15 Eskişehir)
16.
DÖNDÜM
Dudaklarım kurur aşkından susuz,
Gel artık ecelim çöllere döndüm,
Gece gündüz durmaksızın uykusuz,
Kuruyan ot bitmez güllere döndüm.
Canım sanki cehennemin narında,
Eritmeyen zemherinin kanında,
Kaldım gittim böyle el diyarında,
Yar senden ırağım ellere döndüm.
Yüreğimden vurdu sevdan zinciri.
Bitmeyen çilenden yedim hançeri,
Nurşah yeter şu yaranın sancarı,
Kerem'den Aslı'yım küllere döndüm.
(10.04.1989 Pazartesi Eskişehir).
172
17.
ON İKİ YAŞIMDAN OTUZ BEŞ YILA
Elimde mendilin dokudum yaşlı,
İşlemeden soldu Mehmed'im başlı,
On ikimde gelin aldı Üçbaşlı,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
Üçbaşlı'yla İstasyon'un arası,
Mekik dokur Sarıköy'ün yarası,
Mihalıççık, Eskişehir, şurası,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
İki kızın bir oğlunun anası,
Yirmi beş yıl yuvamızın sunası,
Gene benim senden yana yanası,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
Aşkım saza vurdum düştüm gurbete,
Yetmedi yar buda senden rağbete,
Hele bir bak şu içtiğim şerbete,
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
Ne istersin daha benden nideyim,
Ölüm ile sevgim kanıt edeyim,
Uğruna can verip Nurşah gideyim.
Küçük yaşta senin oldum Mehmed’im.
(29.04.1987 Çarşamba Eskişehir)11.
11
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 88)’de de yer almaktadır.
173
18.
KERVANIM GİDİYOR
Günü geçti bir kervanım gidiyor,
Çok sevdiğim yardan uzak kalmalı,
Eyvah dedim yolum ona ne diyor,
Durumum ne onu nasıl bulmalı?
Gel gücenme kusursuz yar olmazmış,
İlle işler hatasız son bulmazmış,
Tecelli ki deftere boş dolmazmış,
Sevap günah oldum senden almalı.
Aşığım bak başım taşta yürürüm,
Dünyanı her gün başkaca görürüm,
Nisanım kar yağar kışta eririm,
Yazın kışın terse döndü n'olmalı?
Her gün ibret ışıyorsun anlayın,
Taze taze gül yaprağın yolmayın,
Ay buluttan yüzün alır solmayın,
Solduk Nurşah hem de cana dalmalı.
(17.04.1987 Eskişehir).
19.
KALEM YAZMAZ HALİMİ
Defter aldım, kalem yazmaz halimi,
Oku dedim, aç yaprağın yar beni,
Ezberlesem gizli sırdır kalbini,
Korkuyorum kayıp eder var beni.
Sende aslın oldum asla seçemem
Sen var iken el tasınsan içemem,
Sende Mecnun gayrı Leyla geçemem,
Yoksa sensiz öldürür şu ar beni.
174
Gecen olur, uyku bilmez gözlerim,
Seni öyle, tâ derinden özlerim,
Sabaha dek inçik çökse dizlerim,
Yine senden kül eylemez nar beni.
Bir rüyadır bakışların ayılmaz,
Gördüğüm tek gündüzümsün doyulmaz,
Öyle aşksın cana kolay koyulmaz,
Dolaştırır şu sendeki sır beni.
N'olur gayrı sustur beni, susamam,
Bir sazım var duvarlara asamam,
Nurşah'ım ben, asla sana küsemem,
Yoksa yıkar gayıbında dar beni.
(12. 08. 1986 Eskişehir).
20.
KARA SEVDA ÇÖLLERİ
Bazen çöller ortasında nadide
Açan çiçek kara sevda çölleri.
Bazen yollar dolaşan bir vadide,
Kaçan ceylan kara sevda çölleri.
Önce çeker kendisine izini,
Sonra tutar ayazına yüzünü,
Salar ılgıt ılgıt cana közünü,
Geçen ömür kara sevda çölleri,
Bitmeyen bir türküdür gün gün serde,
Düşürmeye görsün seni şu derde,
Çeker Nurşah gözlerine bir perde,
Uçan sırda kara sevda çölleri.
(31.01.1992 Saat 23:00 Cuma Eskişehir)
175
3.1.2. Sitem ve Şikâyet Şiirleri
Âşık Nurşah, şiirlerinde zaman zaman yakınlarına sitem dolu sözlerle
seslenmiş, yaşadığı dönemden, kötü kaderinden şikâyet etmiştir. Şiirlerinde zalim
yârin onu üzmesinden, eşinden ayrı kalınşından, bahtının karalığından, oğlunun
vefasızlığından, dünyanın zalimliğinden gibi çeşitli konularda dert yanmıştır.
Âşık Nurşah’ın sitem ve şikâyet şiirlerini “Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına
Sitem”, “Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem” ve “Geçen Zamandan ve Çağdan
Şikâyet” başlıkları altında toplamak mümkündür:
3.1.2.1. Sevgiliye/ Eşe ve Yakınlarına Sitem
8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
21.
YÂRİM
Yetsin gayrı bitsin gayrı,
Vurma yârim vurma yarim.
Seni benden ettin ayrı,
Şu boynumu burma yârim.
Şairim şiirim yazdın,
Şiirle mezarım kazdın,
Sevdalınım deyip üzdün,
Bundan gayrı sorma yârim.
Taşların düşmandan ağır,
Nurşah'ı eyledin sağır,
Duyamıyom türküm çağır,
Ölüyorum durma yârim.
(1990 İzmir).
22.
SON GÜN
Asılsız bir derde düştüm,
Yalanların çıktı yârim.
Kaderin elinden şaştım,
Öldürmüyor sıktı yârim.
176
Geçen vakitleri süzdüm,
Şu tatlı canımdan bezdim,
Gecenin dördünde yazdım,
Bildirmiyor vakti yârim.
Allah'ın seversen yetsin,
Vur hançerini de bitsin,
Ecel gelip alıp gitsin,
Genç yaşımda yaktı yârim.
Şahit dört duvar arası,
Ne kaldı şunun şurası,
Gitmez Nurşah'ın yarası,
Gerçeği bil bıktı yârim.
(22.03.1996 Saat 17:00 Eskişehir).
23.
GÖRMEZ OLAYDIM YÜZÜNÜ
Görmez olaydım yüzünü,
Sordun gittin zalim beni.
Gerçek sanmıştım sözünü,
Kırdın gittin zalim beni.
Beyaz gelinlik içinde,
Kırmızı güller saçında,
Genç yaşımın on üçünde,
Yordun gittim zalim beni.
Gözümün yaşı çağlarken,
Saçıma iplik bağlarken,
Elim yüzümde ağlarken,
Gördün gittin zalim beni.
177
Mihrican deydi güllere,
Yazık olsun o dillere,
Göz göre göre ellere,
Verdin gittin zalim beni.
Nurşah geldi gam çağına,
Çıkayım Leyla dağına,
Aşkın örümcek ağına,
Sardın gittim zalim beni.
(20.06.1981 Cumartesi Eskişehir. Süper TV’de yayınlanmıştır. Söz- müzik âşığa
aittir)12.
24.
YANAN BENİM YAKAN NERDE?
Ocağında küle döndüm,
Yanan benim yakan nerde?
Firkatın canıma sindim.
Yanan benim yakan nerde?
Ey, gönlümün dağı taşı,
Yüreğimin gurbet kuşu,
Soğutup içtiğim aşı,
Yanan benim yakan nerde?
Aşkımın kirpiği kaşı,
Bağrıma bastım bir taşı,
Ecel yastığına başı,
Yanan benim yakan nerde?
Yalvarıyom Allah'ım duy,
Çıkar mı can içinde huy?
Gel de tatlı canına kıy,
Yanan benim yakan nerde?
12
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 43)’de de yer almaktadır.
178
Bilemedim gittim dünya,
Uyudum uyandım rüya,
Nurşah'ım sevmişim güya,
Yanan benim yakan nerde?
(17.06.1992 Eskişehir Çarşamba Saat 01:00 Söz-müzik âşığa aittir).
25.
YEDİ YILLIK BİR YUVA
Yedi yıllık bir yuvaya
İhanetlik girdi neden?
Yoktan yere ayrılmaya
İhanetlik girdi neden?
El sözüne kana kana
Yalan sözden olduk yana
Bulayıp gözyaşı kana
İhanetlik girdi neden?
Ak yerine seçtik kara
Hep ellerden aldık yara
Sevenler düşer mi dara?
İhanetlik girdi neden?
Aldırsan ne gelir elden
Yuva yıkılmış temelden
Sorabilsem bir yâdelden
İhanetlik girdi neden?
Nurşah yazdı hikâyemiz
Buymuştu bizim gayemiz
Çok düşmana himayemiz
İhanetlik girdi neden?
179
(19.08.1979 Eskişehir)13.
26.
BİRİCİK OĞLUM MURAT'IM
Oğlumsun yuvamda çiçek,
Biricik oğlum Murat'ım,
Anayım kolay mı gerçek,
Biricik oğlum Murat'ım.
Gözlerim her günü çeşme,
Yaralarımızı deşme,
Annen babana el düşme,
Biricik oğlum Murat'ım.
Avcudan vurulduk keklik,
Kalmışız iğneyle iplik,
Nerede bizim ufaklık,
Biricik oğlum Murat'ım.
Aileni atma nara,
Ara sıra oğlum ara,
Sensizlik bizlere yara,
Biricik oğlum Murat'ım.
Dahası yok işte teksin,
Yuvamızda bal peteksin,
Neden annen baban çeksin,
Biricik oğlum Murat'ım.
Sözlerime gel darılma,
Bizlerden uzak görülme,
Yavrum ellerden sorulma,
Biricik oğlum Murat'ım.
13
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 72)’de de yer almaktadır.
180
Sende yavrun eşinden gül,
Bizi güldür ki sende gül,
Duamızı almasın bil,
Biricik oğlum Murat'ım,
Annen Nurşah, böyle diler,
Evlatsız anneler meler,
Anne evladıyla güler,
Biricik oğlum Murat'ım.
(22.12.1992 Salı Saat 15.15 Eskişehir)14.
27.
SON BİR GÜN
Asılsız bir derde düştüm,
Yalanların çıktı yârim.
Kaderin elinden şaştım,
Öldürmüyor sıktı yârim.
Baktım vakitleri süzdüm,
Şu tatlı canımdan bezdim,
Saatin dördünde yazdım,
Bildirmiyor vakti yârim.
Allah’ın seversen yetsin,
Vur hançerini de bitsin,
Ecel gelip alıp gitsin,
Genç yaşımda yıktı yârim.
Şahit dört duvar arası,
Ne kaldı şunun şurası,
Gitmez Nurşah’ın yarası,
Gerçeği bil yıktı yârim.
(26. 07.1990 Perşembe Saat 17:10 Eskişehir).
14
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 122)’de de yer almaktadır.
181
11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
28.
SENİN OLSUN
Başımdasın kara sevda,
Bahçende bülbül şeyda,
Bu mu zevki sefan dünya?
Al başımdan senin olsun.
Beni sende arar ettin,
Seni bende sayar ettin,
Sevgimiz beş para ettin,
Al başımdan senin olsun.
Sızlar yüreğimin başı,
Kurumaz gözümün yaşı,
Biter mi aşkın savaşı?
Al başımdan senin olsun.
Vallahi de gözüm yoktur,
Bahtım kara sözüm yoktur,
Bildim oğlum kızım yoktur,
Al başımdan senin olsun.
Güvendiğim kara toprak,
Bir de yazdığım şu yaprak,
Nurşah’ım boş bunca merak,
Al başımdan senin olsun.
(17.01.1992 Cuma Ankara).
29.
SEN İSTEDİN
Sen istedin ben de küstüm,
İçin rahat olsun yârim,
Duvara sazımı astım,
Gayrı çilem dolsun yârim.
182
Soldu çiçeklerin açmaz,
Sevinç kelebeğin uçmaz,
Sanma ecel burdan geçmez,
Öleyim ki gülsün yârim.
Okudum mektubun yaktım,
Mendilin yaşımla sıktım,
Şu canımdan öyle bıktım,
Ah nasılda bilsin yârim.
Gel Nurşah’ım gel inanma,
Boş olan sözlere kenma,
Ağlatanı güler sanma,
Bunu iyi bilsin yârim.
(27.11.1990 Salı Eskişehir).
-Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler
30.
DİYARBAKIR DİYE DİYE
Yârim gittin mi kursuna?
Diyarbakır diye diye.
Benden olan şu hırsına,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye?
Dilerim yıldızın artsın,
Terfiyen daha çok etsin,
Muradın gönlünde bitsin,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye?
183
Kışlalarda kışla yârim
Gözlerini yaşla yârim,
Ara sıra düşle yârim,
Diyarbakır diye diye.
Diyarbakır diye diye
Koydun gittin bilmem niye.
Olsun bakam öyle olsun,
Sevda yerin böyle bulsun,
Nurşah, türkümüzü çalsın,
Diyarbakır diye diye.
(18.09.1987 Söz-müzik âşığa aittir).
31.
BANA
Yârime bir mektup yazdım gönderdim,
Açıp okumamış darılmış bana.
Demiş ondan yana yüzüm dönderdim,
Anladım ki epey kırılmış bana.
Kabahat ondamı bendemi bilmem,
Ölüyom gel dese gayrı yar gelmem,
Elbet kolay değil aklımdan silmem,
Nideyim bir zaman vurulmuş bana.
Nurşah, yarmı yoktur yârin üstüne,
O sevsin sen sevme onun üstüne,
Bir yastıkta otuz yıl baş üstüne,
Koymamışız sabır verilmiş bana.
(28.08.1996 Saat 21:00 Söz- müzik âşığa aittir)15.
15
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır.
184
32.
SEVDİĞİM SEN GÜLÜM
Bir zamanlar menekşendim gülündüm,
Doymadan aşk, eli ettin sevdiğim.
Hiç ağzından düşmez sözde dilindim,
Bağrıma taş deli ettin sevdiğim.
Berrak oldu dertle akan dereler,
Çiçek açtı solmaz canda bereler,
Dile gelir oldu senle yareler,
Seherlerin yeli ettin sevdiğim.
Çor gurbeti çorap ördün başıma,
Yandım tüttüm hasret döktün aşıma,
Kerem, dağı tuttun akan yaşıma,
Irmakların seli ettin sevdiğim.
Adım Nurşah, sana böyle erenim,
Şimdi bir saz değiş oldun yarenim,
Genç yaşımda mezarına girenim,
Toprakların beli ettin sevdiğim.
(03.02.1997 Salı Eskişehir)16.
33.
1985 ANTALYA
Hele söktü can evimden götürdü,
Bir sevdanın yarası oy yarası.
Götürdü de günlerdir bak bitirdi,
Bir gönülün çaresi oy çaresi.
16
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 79)’da da yer almaktadır.
185
Olur mu da bu kadarı olur mu?
Eden acep ettiğinle kalır mı?
Ölüyorum o yar beni bilir mi?
Bir ecelin sırası oy sırası.
Gidiyorum artık benden ben aynı,
Gelsin görsün yar boynumu bak eyri,
Bir eyvallah daha edem son gayrı,
Şu anlımın karası oy karası,
Bir ahtım var çabuk gelsin de tutsun,
Sandığımdan gelinliğim çıkartsın,
Ben almıştım ellerinle bir yırtsın,
Kefen diye sarası oy sarası.
Yetmez ise buda çare sinemi,
Mendilini yırtsın çeksin çenemi,
Genç yaşta gül gibi yıktım hanemi,
Tabutlarda göresi oy göresi.
Bir gelinin böyle coştu dilinden,
Öyküsünü yazdı Nurşah, İlinden,
Son sözü şu kayıp ettin elinden,
Topraklara veresi oy veresi.
(07.10.1985 Pazartesi. Söz-müzik âşığa aittir. 22. Antalya Altın Portakal Film
Festivalinde seslendirdiği deyiştir)17.
34.
EŞİM İÇİN
Hatırandan yana şaşırtma beni,
İlk yaprağın ben unutma sevdiğim,
Son sayfanın baş kapağın bir düşle,
Geçmiş vakti yırtıp atma sevdiğim.
17
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 67)’de de yer almaktadır.
186
O kitapta suretimi oku gör,
Şu heceye hiçmi mana yoktur yer,
Yazılan harf elde ise silde ver,
Bir yenisin üste tutma sevdiğim.
Gece gibi sevdim seni bir yıldız,
Bir ay gibi güldüm sana hep gündüz,
Ovana bir ceylan daldım gel dümdüz,
Avcı gibi öne katma sevdiğim.
Bırak senin için dolsun şu destin,
Gözyaşımla olam sana can dostun,
Bu kadar ne ettim yar bana küstün,
Bırakıp Nurşah'ın gitme sevdiğim.
(20.12.1981Perşembe Eskişehir)18.
35.
ÖLMEDEN KAVUŞMAK
Bilmiyorum gönlüm, yâr niye küstü?
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
Bahar yeli gibi bağrımda esti,
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
Bugün hava sisli ufuk karardı,
Ümitlerim söndü gönlüm sarardı.
Vefalı olsaydı beni arardı,
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
Ümitlerim kırık kalbimse bomboş,
Deli gönül diyor bana ağla, coş.
Sensiz aydınlıklar sis içinde loş,
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
18
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 83)’te de yer almaktadır.
187
Mevlam, ver gülümü bağrımda açsın,
Gönül bülbülleri dalımda uçsun.
Nurşah bu sevginin yolunda göçsün,
Ölmeden kavuşmak nasip mi bize?
(1979 Eskişehir)19.
36.
PEŞİNDEN ŞU KENDİMİ ALAMADIM
Yaramdım ki hani dünya neyine?
Hep koşturdun beni benim peşimden,
Boş vakitle daldım gittim iyine,
Hep koşturdun beni benim peşimden,
Kalmaz yolun haram öte ne kaldın,
Hani ahir için bana ne buldun?
Ben san bir dost, sen bana ne oldun?
Hep koşturdun beni benim peşimden.
Yetmedi kıblemden yüzümü çaldın,
Secdeden kalkmaz şu başımı aldın,
Bir defter bir kalem aşına saldın,
Hep koşturdun beni benim peşimden,
Seher yeli esmez oldu sabahlar,
Açmaz oldu gözlerimde şafaklar,
Gecelerim öğlen oldu bak bekler,
Hep koşturdun beni benim peşimden.
Aciz Nurşah daha nice yanarsın,
Elin aşı tatlı dayip kanarsın,
Gidici dünyadan neyin umarsın,
Hep koşturdun beni benim peşimden.
19
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 95)’te de yer almaktadır.
188
(25.10.1985 Cuma Samsun).
37.
GÜZELİM
Bülbülündüm koydun beni kafese,
Çırpındım da çıkamıyom güzelim.
Bırakmadın gözyaşımdan hevese,
Uçurdum da kaçamıyom güzelim.
Bugünleri sanki bana diledin,
Diledin de sinene yar beledin,
Şu yüzüme ansız karlar çiledin,
İçimden de geçemiyom güzelim.
Yine mahsun kalan benim yolunda,
Yeni cibas giydirdiğin çulunda,
Kol kanadım kırık Nurşah dalında,
Göçündüm de uçamıyom güzelim.
(05.12. 1987 Cumartesi Eskişehir).
38.
BAKIŞLARIN YAKTI YÂR
İnce ince kirpik altı süzersin,
Mahsun mahsun bakışların yaktı yar.
Dertli dertli şu sinemde gezersin,
İçten sevmen beni yıktı yar.
Sevdalısın kime el mi ben mi kim?
Gözlerinle konuşursun söyle kim?
Eremedim şu sırrına acep kim?
Gelmedi mi öğrenmenin vakti yar?
Yirmi yıl bir yastıkta götüren,
Üç çiçeği bir mevsimde bitiren,
En sonu hoş ayrılığı getiren,
Şu başıma taç eyleyip taktı yar.
189
Görmeden severim der sevdası,
Baş altında yanar gider edası,
Gizli duman etmiş kimin duası,
Şu nazların bu edadan bıktı yar.
Ele yakın beni uzak seversin,
Ben yönümü dönsem başın eğersin,
Küsmeye yeltensem koşar döversin,
Belli etmez aşkın nasıl çıktı yar.
Gizli derdin neyse çık şu meydana,
Katlanamam gayrı senin şeydana,
Ölüm ile düşer oldum gaydene,
Şu Nurşah’ın canı epey sıktı yar.
(30.12.1984 Pazar Eskişehir).
39.
MEHMET’İM
Sen bir başka yaban ben bir başka yar,
Neden beni Şirin seçtin Mehmet’im
Sen beni duymazsın ben seni duyar,
Sineme yaralar açtın Ferhat’ım.
Bahçemde her türlü çiçeklerin var,
Çevrende güzeller mevsimin bahar,
Ben garip bir ozan ben de ne var yar?
Mihmanım yöremden geçtin Mehmet’im.
Ben bağrımı dövmüşüdüm narınan,
Soğutmuştum ağustosta karınan,
Nurşah daha yarınan karşılaşmam,
Avucundan bâdeyi içtin Mehmet’im.
(29.03.1990 Perşembe Eskişehir).
190
3.1.2.2. Kadere, Feleğe ve Dünyaya Sitem
-8’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar
40.
DÜNYA NİYE BÖYLE MEVLAM
Kimi ağlar kimi güler,
Dünya niye böyle Mevla’m?
Yaşlı genci yaşın siler.
Dünya niye böyle Mevla’m?
Ecel gelmeden gider can,
Doymaz oldu toprağa kan,
İnsandan silindi vicdan,
Dünya niye böyle Mevla’m?
Âşık Nurşah yazdım destan,
Gönül geçmiyor ki dosttan,
Usandık gayrı şu yastan,
Dünya niye böyle Mevla’m?
(31. 01. 1993 Saat 17:25 Eskişehir).
41.
EY DÜNYA
Sen bir Mecnun, ben bir Leyla,
Meskenimi çöl eyledin.
Merhamet be insaf eyle,
Dertlerimi bol eyledin.
Nedir bu ettiğin işler,
Gözümden kurumaz yaşlar,
Dile geldi dağlar taşlar,
Üzenini yol eyledin.
191
Ah göreydim gözüm ile,
Konuşaydım sözüm ile,
Dert ortağı sazım ile,
Nurşah'ı bülbül eyledin.
(1994 Eskişehir)20 .
42.
İŞTE BÖYLE
Bu nasıl bir dünya imiş,
Taşa çaldı bilemedik,
Uyanılmaz rüya imiş,
Uykusundan bölemedik.
Baktık sararan bağlara,
Düştük delice dağlara,
Sevdası büyük çağlara,
Bir gülüpte gelemedik.
Anayız biliriz dünü,
Yaslı ederiz düğünü,
Sazımla sızım övünü,
Azmı yaşlar çilemedik.
Kara yerler gülden demet,
Şehitler veren memleket,
Anadan evlada gurbet,
Azmı oğul melemedik.
Kime bu dertler dokunmaz,
Canı yanmayan yakınmaz,
Yazgı defteri okunmaz,
Yaprağından silemedik.
20
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 160)’da da yer almaktadır.
192
Nurşah'ım dünya yüzünde,
Yanarız barış közünde
Hak, dostu Yunus, feyzinde,
Azmı sevgi dilemedik.
Bu nasıl bir dünya imiş,
Taşa çaldı bilemedik,
Uyanılmaz rüya imiş,
Uykusundan bölemedik.
Baktık sararan bağlara,
Düştük delice dağlara,
Sevdası büyük çağlara,
Bir gülüpte gelemedik.
Anayız biliriz dünü,
Yaslı ederiz düğünü,
Sazımla sızım övünü,
Azmı yaşlar çilemedik.
Kara yerler gülden demet,
Şehitler veren memleket,
Anadan evlada gurbet,
Azmı oğul melemedik.
Kime bu dertler dokunmaz,
Canı yanmayan yakınmaz,
Yazgı defteri okunmaz,
Yaprağından silemedik.
Nurşah'ım dünya yüzünde,
Yanarız barış közünde
Hak, dostu Yunus, feyzinde,
Azmı sevgi dilemedik.
193
(1996 Eskişehir. Bu deyiş ATV’de yayınlanmıştır. Söz-müzik âşığa aittir)21.
43.
DİNLEN DURUNSAZI BENDEN
Hani benim iyi dostum.
Döndün dünya yüzün benden.
Konuşamaz oldum sustum,
Esirgedin sözün benden.
Kalem biter defter almaz,
Ne garip çilem var dolmaz,
Bu dünya kimseye kalmaz,
Kara kıldın özün benden.
Bülbül bağda gülden cefa,
Medet bekler yardan vefa,
Kuru taştan sürdüm sefa,
Hiç gitmiyor közün benden.
Bir karınca gibi kaldım,
Günden güne derdin aldım,
Kendim gurbetlere saldım,
Tükenmiyor sözün benden.
Şu derdime çare var mı?
Yağacak olan hep kar mı?
Nurşah aklımdan çıkar mı?
Dinlen durun sazı benden.
21
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 55)’te de yer almaktadır.
194
44.
ELİME BİR SAZ BIRAKTI
Hayat seni yenemedim,
Az mı beni denemedin?
Gurbetlerden dönemedim,
Elime bir saz bıraktı.
Türkiye’mle türkü oldum,
Öykülerde kendim buldum,
Sevdiğime gelin oldum
Elime bir saz bıraktı.
Gönül kuşu uçtu gider,
Bir yudum su içti gider,
Yalan dünya geçti gider,
Elime bir saz bıraktı.
Düştü yolum Almanya'ya,
Belçika'dan Hollanda'ya,
Viyana'dan Fıransa'ya,
Elime bir saz bıraktı.
Açılıp okunmaz yaprak,
Alana dek canı toprak,
Nurşah'taki şu son durak,
Elime bir saz bıraktı.
(9.12.1996 Söz- müzik âşığa aittir)22.
22
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır.
195
45.
DÜNYA
Karı kalmaz dağlar gibi,
Aldın gittin göçüm dünya,
Gülün dökmez bağlar gibi,
Sordun gittin için dünya.
Uzak ettin gönül gözden,
Uyanmadı gurbet bizden,
Ne beklenir yalan sözden,
Neydi bilmem suçum dünya.
Yar elinden yaralandın,
Ceylan gibi çıralandın,
Çöl içinde paralandın,
Neydi bilmem suçum dünya.
Kara taşta oydun gezdin,
Benden yana doydun gezdin,
Şu gönlümü soydun geçtin,
Hal koymadın gücüm dünya.
Bırak artık nolur peşim,
Senin olsun her düşüm,
Nurşah’ım duy biraz yaşım,
Dinsin gayrı acım dünya.
(02.06.1985 Pazar Eskişehir).
46.
MENFAATSE SEVGİN DÜNYA
196
Menfaatse sevgin dünya,
Girme gözüme gözüme.
Gün gelir uyandığım rüya,
Girme gözüme gözüme.
Yılların bağrıma bastım,
Ömrümü uğruna estim,
Yalan isen bana dostum,
Girme gözüme gözüme.
Bahçe aynı işte dalı,
Serpmiş serptirmiş alı,
Bilmem hangimiz sevdalı,
Girme gözüme gözüme.
Gerçek beni yakar iken,
Ben gerçeğe bakar iken,
Dünyam başa yıkar iken,
Girme gözüme gözüme.
Sendeyim bak köşe bucak,
Sineme yaktığın ocak,
Nurşah’a görünüp kaçak,
Girme gözüme gözüme.
47.
BOŞ DÜNYA
Gezerim şu boş dünyayı,
Temelimde yolum kırık.
Sezerim şu hoş dünyayı,
Emelimde kolum kırık.
Ben olmuşum bende benim,
Diyemem ki bende benim.
Ben neyim ki bende benim,
Çiçeğimde dalım kırık.
197
Dedim böyle geldim dile,
Aldım sazım vurdum tele.
Bürüdü gözyaşım sele,
Ta ezelden halim kırık.
Gün gelecek kervan benden,
Geçecek bir derman benden.
Ben yoruldum, ferman senden,
Gidecek bir salım kırık.
Bu sözlerim hatır ola,
Dosttan dosta satır ola.
Gün gele zamanın bula,
Düşünceden belim kırık.
Nurşah coştu derin derya,
Deryasında dostluk hülya.
İşte yolum budur dünya,
Eremezsem elim kırık.
(22.10.1983 Eskişehir)23.
-11’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar
48.
DÜNYA
Ne zamana kadar yaşayacaksın,
Gün gelir yıkılır dağların dünya,
Zaman gelir bir gün boşalacaksın,
Kayıp olur gider sağların dünya.
23
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan, Nasrattınoğlu 1989: 93)’te de yer almaktadır.
198
Toprak olur yiğitlerin koçların,
İşareti mezarında taşların,
Soluverir baharların kışların,
Mahvolup gitmez mi çağların dünya.
Âdem senden oldu ondan da Havva,
Temelimiz fani ömrümüz hava,
Ben âşık Nurşah'ım kuramam yuva.
Dağılır bahçeler bağların dünya.
(1979 Eskişehir. 1981’de İstanbul Harika Plak’a okuduğu deyiş. Söz-müzik âşığa
aittir)24.
49.
VAY DÜNYA VAY
DERDİN BEN Mİ BEN Mİ OY
Ne yanıma baksam örülü taşlar,
Seherde ağlaşır benimle kuşlar,
Üstümden gitmedi karalı kışlar,
Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy?
Bir taş atsan gelir başıma deyer,
Her geçen gün garip boynumu eyer,
Seni anlaması gücümüş meyer,
Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy?
İğnenin gözünden geçirdin beni,
Namerdin tasından içirdin beni,
Gurbetten gurbete göçürdün beni,
Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy?
24
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 76)’da da yer almaktadır.
199
Başkalarına git birazda gayrı,
Azıcıkta nolur benden ol ayrı,
Nurşah'ın kalmadı sana bir hayrı,
Vay dünya vay derdin ben mi ben mi oy?
(1998 Saat 12:40 Eskişehir)25.
50.
BEN SENİ
İnkârım yok dünya benden gizlenme,
Gözlerimde gördüm gördüm ben seni.
Beni görmez sanıp benden izlenme,
İzlerimde gördüm gördüm ben seni.
Bak gör bende gezerim sen dünyayı,
Çözemedim gittim şu sen rüyayı,
Yüze yüze can içinde deryayı,
Özlerimde gördüm gördüm ben seni.
Daha sana sözüm yoktur dokunmam,
Örneğine ibret oldum yakınmam,
Ozanım ben diye Nurşah, okunmam.
Sözlerimde gördüm gördüm ben seni.
(10.08.1985 Eskişehir. İstanbul Türkiye Dergisi’nde yayınlanmıştır. Söz ve müzik
âşığa aittir)26.
51.
KURTAR MEVLAM NURŞAH'I ŞU SEVDADAN
Kader yaprağına döktüm sırrımı,
İşte geldim gider fani dünyadan.
Hayat denen sevda çaldı ömrümü,
Uyanmadım gittim hala rüyadan.
25
26
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 87)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 77)’de de yer almaktadır.
200
Vardım bir mürşide kapısın çaldım,
Girdim eşiğinden eğlendim kaldım,
Ey, dost bilsen dersim ne kadar aldım,
Balıklarla yüzdüğüm şu deryadan.
Gecemi gündüze kattı elemim,
Yazdıkça gurbete tuttu kalemim,
Yardan bana benden yara selamım,
Bülbülü dinleyin gayrı şeydadan.
Kim dayanmış koca dağlar hasrete,
Kalksın aradan yol versin firkata,
Kanamadım içtiğim bal şerbete,
Kurtar Mevlam Nurşah'ı şu sevdadan.
(11.11.1991 Saat 17:10 Pazartesi Eskişehir).
52.
OY ANAM OY
Gökler bulut oldu döner başımda,
Yağmur kurumuyor yağan yaşımda,
Ne yanıma baksam düşman karşımda,
Böyle yaşam olmaz olsun oy anam,
Bu kadar ne ettim ben bu dünyaya,
Sevdiklerimden hep uğradım zaya,
Her gelen başıma vurdu bir kaya,
Böyle yaşam olmaz olsun oy anam,
Canımdan can verdim canımı almaz,
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz,
Nurşah'ım ne çilem varimiş dolmaz,
Böyle yaşam olmaz olsun oy anam.
201
(13.11.1993 Cumartesi saat 10.30 Eskişehir)27.
53.
KALDI
Ne kadar yalanın var imiş felek,
Dilek taşlarında adımız kaldı,
Yusuf'u zindana düşüren dilek,
Sevda yaşlarında Od'umuz kaldı.
Çöl geldi gül soldu bağban bağında,
Emir Hak'tan Emrah, Selvi çağında,
Çaldığım saz şimdi Mecnun dağında,
Leyla, düşlerinde vadımız kaldı.
İçi başka dışı başka göründük,
Biz aşığız türlü renge büründük,
Aldık sazı şöhret öte yüründük,
Arzu peşlerinde tadımız kaldı.
Nurşah, gönül testim doldu taşıyor,
O da âşık şu haline şaşıyor,
Âşıklar örfünden gitti yaşıyor,
Mezar başlarında yad'ımız kaldı.
(10.04.1989)28.
54.
BEN BİR TOPRAĞIM
Dünya ahir zaman ben bir toprağım
Bir kazma, bir kürek, belden başka ne?
Gün gelince dökülen bir yaprağım
Bir kaput, bir tabut, saldan başka ne?
27
28
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 118)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 130)’da da yer almaktadır.
202
Alamadım, veremedim, yan yakıl
Hep dünya der, hep dünya şu akıl
Birazcık da gerçeklere gel takıl
Şu sendeki esen yelden başka ne?
Yok yetmedi, yok isterim ara, bul
Gel de çare denen derde, derman ol
Yok zenginim, yok fakirim şükür kıl
Bir gün yalan olan elden başka ne?
Düşün Nurşah düşün iki cihanı
Esirgeme iki dünya duanı
Bitmez katık bu dünyanın yovanı
Seni derde çeken yoldan başka ne?
(01.10.1984 Eskişehir).
55.
FELEK
En sonu koydun bir yastığa başım,
Yatakları ettin, bana sır felek,
Bir acıya döktün gittin şu yaşım,
Ağlamayı ettin bana yar felek.
Yorganımı tere boğdun, başımda,
Haplarımı, yemek ettin aşımda,
İğneleri zaman kıldın peşimde,
Bir şifayı ettin bana nar felek
Yediğim, şu çıkmaz içten bir soğuk,
Böbreğimden kan sızarım can koyuk,
Şu içimden durmaz düşer taş büyük,
Bir dünyayı ettin bana, dar felek.
203
Çifte döner lokman, tabip çevremde,
Kolay görülmedi teşhis yaremde,
Üç hastane pervan döner çaremde,
Var gel, ettin durdun bana zor felek.
Meğer dünya hali boşmuş bilene,
Ömür gider senden yüzün gülene,
Eşin dostun seni, duyup gelene,
Gayrı topraklardan bana er felek.
Dünya kadrin buymuş bildim son nefes,
Çıkmayınca çıkmaz imiş bu nefes,
Nurşah'ı döndürdün yine bu nefes,
Git yuvana ettin bana var felek.
(1985 Eskişehir Devlet Hastanesi)29.
56.
BU DÜNYA FANİ
Her yüze gülen dost nereden bilem,
Yaraladı anam bir avcı beni.
Bu derdin elinden istedim ölem,
Mutlu edecekse ey zalım seni.
Vallah uykularım kaçtı gözümden,
Sabahlara ağlar oldum özümden,
Bana yakın olan bir tek sazımdan,
Teslim etmişimdir Mevlaya canı.
Vay Nurşah'ım ki ben kime ne diyem,
Çilelerim anam yutkunam yiyem,
Gizli sırlarımdan karalar giyem,
Unutmayam dostlar bu dünya fani,
29
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 151)’de de yer almaktadır.
204
(15.9.1997 Pazartesi Saat 10:30)30.
57.
SÖYLE
Felek diken diken yoldun saçlarım,
Daha sende nasıl leyla salınam.
Sevdalıca çattın gittin kaşların,
Daha sende nasıl sevda gülünem.
Menekşeler bürür gider yaylalar,
Solmuş mu açmış mı haftalar aylar,
Derdim derya döker ırmaklar çaylar,
Daha sende nasıl derya bilinem.
Uzaklara seyrin ile dalarım,
Şu sazımı Nurşah, deyip çalarım,
Senden öte nasıl kendim salarım,
Daha sende nasıl dünya ölünem.
(03.04.1987 Cuma Manisa Âşıklar Şöleni. Söz-müzik âşığa aittir)31.
58.
SEVDİĞİM
Aşkın pınar oldu meyven var dalda,
Yetiş şimdi yaz zamanı sevdiğim
Şeker olup şerbetlenem şu balda,
Yetiş şimdi tez zamanı sevdiğim.
Aradım ki bulam her dem seni ben,
Kavruldum bak yandım inan derdinden
Ne bekledin gelmiyorsun halen sen.
Olmadan bir güz zamanı sevdiğim.
30
31
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 75)’te de yer almaktadır.
205
Rüzgârından estin buldum seni ben.
Aldın gittin kimden yana yönü ben,
Şu kimlerin şimdi Nurşah dünü ben,
Gelmeden al söz zamanı sevdiğim.
(10.02.1987 Eskişehir)32.
59.
BE DÜNYA
Doğduğum şu günden aldın hissemi
Böleceğin benden daha ne dünya?
Beşikten ta tattım gördüm hissimi
Alacağın daha benden ne dünya?
Ben doğmadan taksim olmuş bir taşım,
Damlam toprak başka neye bu yaşım?
Ne gün yorsam gömüp gördüm şu başım.
Geleceğin daha benden ne dünya?
(16.11.1983 Çarşamba).
60.
DÜNYA İMTİHAN DÜNYASIDIR
Gül yerine diken açtı mezarım,
Ölmeden öldürdü felek gezerim.
Ne faydaki yazık derdim yazarım,
Derdimin dermanın bilen var mı ki?
Yokuşlar tırmandım bayırlar indim,
Susuz ovalarda ceylana döndüm,
İçime gizlendim canıma sindim,
Şu yarayı benden silen var mı ki?
32
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 91)’de de yer almaktadır.
206
Gören nurda görmez oldu gözlerim,
Hak'tan gayrı kime geçer sözlerim,
Bir tek öleceğim günü özlerim,
Ecelden yana hiç yalan var mı ki?
Kara toprak kimi koydu dünyada?
Her geleni vardı erdi bu yada,
Bir soluktur şu can yetmez feryada,
Gitmeyecem deyip kalan var mı ki?
Bu dünyanın neydi benlen davası,
Misafirhanenin çile vefası,
Son yolculuğu Nurşah'ın sefası,
Sözlerinden ibret alan var mı ki?
(13.01.2001 Cumartesi Saat 13:25 Eskişehir).
3.1.2.3. Geçen Zamandan ve Çağdan Şikâyet
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
61.
GENÇLİK
Gençlik seni geze geze,
Doğduğumdan beni bildim,
Gönül gölün yüze yüze,
Sen ağladım seni güldüm.
Şu gelen geçen çağımı,
Açıp solduğum bağımı,
Toy çiçek kâmil dağımı,
Senle davam ömür, böldüm.
Evlatta ana düşümü,
Dünyada kalem kaşımı,
Âlemde sıcak aşımı,
İçe, içe yaşım sildim.
207
Vay, gençlik, vay geldin gider,
Bir kervan yolunu güder,
Nurşah sevginde çenk, eder,
Senle yaşar senle öldüm.
(1998 Eskişehir)33.
62.
BİLMEK LAZIM
Dertler koca dağlar gibi,
Kış karını vurdu cana,
Gülün vermez bağlar gibi,
Gazel döküp durdu cana.
Yavaş yavaş batıp gitti,
Gün şafağın atıp gitti,
Zaman böyle bitip gitti,
Saatini kurdu cana.
Nurşah'ım durma oyalan,
Ölüm gerçek hayat yalan
Benden arda nedir kalan,
Şimdiden bak sordu gitti.
(18.11.1992 Cumartesi)34.
63.
BU NASIL?
Bu nasıl bir mevsim bahar?
Nisan'da kar yağar oldu
Al çiçeğin üstünden yar
Dallarımı ağar oldu.
33
34
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’de de yer almaktadır.
208
Uçarım gurbetler kuşu
Bağrıma basmışım taşı
Şu ömrümün kara kışı
Vakitsiz gün doğar oldu.
Çiçeklerim soldu erken
Geçti zaman vakit derken
Elveda gençlik giderken
Gözümden yaş sağar oldu.
Allah bilir Nurşah işin
İbretin içinde başın
Bir müddet de böyle düşün
Can içime sığar oldu.
(24. 04. 1987 Eskişehir)35.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
64.
YILLAR YILI
Bir sevdaya düştüm toprak güzeli,
Yıllar yılı ayrılığın çekerim.
O güzelden gayrı gurbet gezeli,
Yıllar yılı gözyaşını dökerim.
Kar üstünde çiçek açtım seherde,
Mahsun kaldım yayla gibi baharda,
Mektuplar bekledim gelen haberde,
Yıllar yılı şu boynumu bükerim.
Gel Mehmedim sevdan gitmez yaşımdan,
Sıla kokan toprağımdan taşımdan,
Neler geçti bilebilsen başımdan,
Yıllar yılı gözyaşını dökerim.
35
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 108)’de de yer almaktadır.
209
Mezarda bir ölü taşım konuşmaz,
Tabiplere oldum derdim danışmaz,
Nurşah'ıma sanma ecel yanaşmaz,
Yıllar yılı ben kendimi yakarım.
(18.03.1991).
65.
GENÇLİK
Sana sende gülmek için hep koştum,
Bir gün olsun güldürmedin sen gençlik.
Mücadele uğraş verdim hep coştum,
Otuz yılım bildirmedin sen gençlik.
Seni daim sevdim çıktın hatırdan,
Koymadın hiç kocaltan bir kusurdan,
Her gün başka çiçek açtın ben kırdan,
Maksat verdin öldürmedin sen gençlik.
Bir gün şayet güldümse bir dakika,
Güldüm diye öldürdün her dakika,
Herkeste mi bu huzur bir dakika,
Dedim ise bu huzur bir dakika.
Bak Nurşah’ım kader yaşta küstürdün,
Deli gibi poyrazında estirdin,
Yaş yediyken ta dilimi susturdun,
Halen çeker yıldırmadın sen gençlik.
(25.10. 1985 Cuma Eskişehir)36 .
36
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 101)’de de yer almaktadır.
210
3.1.3. Özlem Şiirleri
3.1.3.1. Yakınlarına Özlem
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
66.
DÖN GAYRI
Sen gidip de gelmeyeli,
Bizim yollar taşa geldi.
Ey zalım yar bilmeyeli,
Yaz baharın kışa geldi.
Çiçekleri dolu vurdu,
Gör nasıl boynunu burdu,
Bağın bahçen seni sordu,
Geçen günler düşe geldi.
Yuvan küskün bakar oldu,
Sular suskun akar oldu,
Gün doruğa çıkar oldu,
Bunca ömür boşa geldi.
Ağladım aşkın çilesi,
Yıkıldı gönlün kalesi,
Sevmiştim yâri ölesi,
Şimdi firkat başa geldi.
Şekere tuz katılır mı?
Kattım gel de yutulur mu?
Nurşah yar unutulur mu?
Herkeslerce hoşa geldi.
(20.07.1990 Cuma Saat 16:00)37.
37
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 153)’te de yer almaktadır.
211
67.
GÜNDEN GÜNE
Günden güne unuttuğum,
Aşkın tas tas içer oldum,
Şu gönlümü avuttuğum,
Derdin ile göçer oldum.
Hasret sobasını yaktı,
Şimşekler canıma çaktı,
Gözyaşlarım ırmak aktı,
Ben kendimden geçer oldum.
Gel gayrı karlar eridi,
Yaz çiçeğini bürüdü,
Nerdeyse ecel yürüdü,
Kefenimi biçer oldum.
Gecelerim konuşur ay,
Aklım baştan etmişim zay,
Umutsuz bekleyişim vay,
Firkat kapın açar oldum.
Aklar düşürdüm saçıma,
Dağlar dayanmaz acıma,
Reçetesiz ilacıma,
Çare yokmuş naçar oldum.
Hasta yüreğine sinmiş,
Dünyasından yüzün dönmüş,
Sevgisiz çöllerde yanmış,
Şu kendimden kaçar oldum.
Âşık Nurşah gel de solma,
Eriyorum damla damla,
Mevla’m beni senden alma,
Kanatlanıp uçar oldum.
212
(09.03 1990 Cuma saat 17:00 Eskişehir)38.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
68.
CANANIM
Bekliyorum bir haberin gelir mi?
Baka baka gözden oldum cananım.
Erim erim yar yandığım bilir mi?
Çöke çöke dizden oldum cananım.
Boş tarlada söylen bostan biter mi?
Yanmadıkça canda duman tüter mi?
Ele sazı almadıkça öter mi?
Beş tellice sazdan oldum cananım,
Derdi ile öleceğim yar bilmez,
Asılsıza ağlamakla yüz gülmez,
Korkar adımını atmaktan gelmez,
Çeke çeke özden oldum cananım.
Bundan böyle gamlı yaslı şu içim,
Dinmeyecek biliyorum hep acım,
Nurşah, yokmuş tabiblerde ilacım,
Bir de oğul kızdan oldum cananım.
(25.07.1990 Saat 19:30 Çarşamba Eskişehir)39.
69.
BEKLEDİKÇE HASRET DÜŞER CANIMA
Kąderim olmuştur benim beklemek,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
Bu bahtıma bilmem ne dileklemek,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
38
39
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 133)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 144)’te de yer almaktadır.
213
Yalınız odada kendi başıma,
Bir sofra kurarım hayal aşıma,
Oğlumu kızımı dikip karşıma,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
Telefonumdur tek umut dünyası,
Nerde kaldı gelen sesin hülyası
Bazen gerçek bazen yalan rüyası,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
İşte böyle yalan dünya varını,
Yüreğime serptim gittim narını,
Ana baba kardeş dost diyarını,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
Benim gibi pek çok gurbet kuşunu,
Görmüşüm hayata dökmüş yaşını,
Nurşah'ım son çare mezar taşını,
Bekledikçe hasret düşer canıma.
(1994 Pazar Saat 15:00 Amsterdam/Hollanda)40.
70.
ÇOK ÖZLEMİŞİM
Tam iki yüz yirmi iki gün oldu,
Yüzüne bakmayı çok özlemişim.
Sevgi pınarları hasretle doldu,
Derdimi dökmeyi çok özlemişim.
Gönül ister görem seni göz ile,
Konuşarak sevgimizi söz ile,
Her ikimiz karşılıklı saz ile,
Türküler yakmayı çok özlemişim,
40
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 145)’te de yer almaktadır.
214
Bu dünyanın sensiz nidem varını,
Hiçbir şey tutamaz sevgi yerini,
Mevlam böyle yazmış yar kaderini,
Yoluna çıkmayı çok özlemişim,
Koşup kollarımı boynuna sarmak,
Ağlayıp başımı omzuna vurmak,
Nurşah zormuş sensiz ellerde durmak,
İstemem çekmeyi çok özlemişim.
(1997 Eskişehir. Söz- müzik âşığa aittir. Süper TV’ye okuduğu deyiştir)41.
71.
ÖZLEMİN
Adını sen, sevgi koyduğum toprak,
Daha bende sürecek mi özlemin?
Musalla taşına istiyom bırak,
Mutluluğa erecek mi özlemin?
Yüreğimin sabır soğuyan kanı,
Yüreğimin sıcak soluyan narı,
Yüreğimin asla solmayan barı,
Baharını görecek mi özlemin?
Gel artık gel derman takad kalmadı,
Sığmayan başımı dünya almadı,
Derdim bin bir tabip çare bulmadı,
Salım yere serecek mi özlemin?
41
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 38)’de de yer almaktadır.
215
Yetsin gayri bitsin gayri tükendim,
Kıyayım mı ille canıma kendim?
Sevdiceğim mezarıma imrendim,
Defterimi dürecek mi özlemin?
Yakasız gömleğin parçası Yusuf,
Tufanı başımda gemisinde Nuh,
Nurşah dağlar titrer çektiğimde of,
Hasretinden derecek mi özlemin?
(25.01.1991 Cama Saat: 15:45)42.
72.
YAVRUM
Geleceksin açacaksın kapımı
Anahtar sesini özledim yavrum
Senin için çarpıp duran kalbimi,
Doğudan batıya gözledim yavrum.
Kader başka gurbet başka irattı,
Mardin, aldı seni benden arattı,
Gecemi gündüze kattı, ağlattı,
Babandan gözyaşım gizledim yavrum.
Haberler teselli oldu anana,
Dönüp geleceğin günü yuvana,
Bekliyoruz kavuş anne babana,
Mevladan dileğim feyz'ledim yavrum.
Sağ olsun vatanın toprağı taşı,
Her gurbetin vardır baharı kışı,
Kanat verem uç; gel evimin kuşu,
Gökte turnaları izledim yavrum.
42
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 158)’de de yer almaktadır.
216
Annen Nurşah, saldı bağrın dağlara,
Ardın dönüp baktı geçen çağlara,
Baykuş düner gül ektiğin bağlara,
Şimdi anladım geç, sızladım yavrum.
(1995 Oğlu Murat’a yazdığım özlem deyişidir. Söz-müzik âşığa aittir)43.
73.
UMUTLAR
(Eşime Sıladan Mektup)
Yâre mektup yazdım vardı mı bilmem?
Tez haberin verin bana umutlar,
O sımsıcak eller sardı mı bilmem
Öz haberin verin bana bulutlar.
Açıp okudukça yandı mı dersin?
Islatıp gözyaşın andı mı dersin?
Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin?
Köz haberin verin bana umutlar.
Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin,
Umutsuz çareme zaman eyleşsin,
Uzaktan uzağa dilim söyleşsin
Söz haberin verin bana bulutlar.
Dayanılmaz hasret sardı canımı,
Dinmeyen sızılar kardı kanımı
Onsuz kış eyledim geçen anımı,
Yaz haberin verin bana umutlar.
43
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 73)’te de yer almaktadır.
217
Ben de gülleneyim yârin bağında
Mezar ettim günüm bak genç çağımda,
İnler oldum Ferhat gibi dağımda,
Gez haberin verin bana bulutlar.
Yoksa dayanmaya tâkat kalmadı
Çok yalvardı Nurşah Allah almadı
En sonunda yâre mektup yolladı
Biz haberin verin bana umutlar.
(14.05. 1981).
74.
ANNEME MEKTUP
Varır mıdır bilmem anam eline?
Gözümün yaşıyla yazdığım mektup.
Özledikçe düştün kızın dilene,
Anam diye kendim üzdüğüm mektup,
Okusun kundağım saran elleri,
Şakısın kızımdan gelmiş dilleri,
Köyümüz Çardak'tan essin yelleri,
Dolaşıp yoların gezdiğim mektup.
Haberini yaban elden sağlayan,
Evladı da anne kadar ağlayan,
Yüreğini dertten derde dağlayan,
Firkattan firkata süzdüğüm mektup,
Nurşah, bitmez derdim bende anayım,
Hankisine derdim birdir yanayım,
Dallarına garip kuşum konayım,
Anne kalbi ile çizdiğim mektup.
218
(13.10.1992 Salı Saat 24:00 Eskişehir)44.
75.
YÜCE MEVLA BİLİR SEVEN KULUNU
Sana ne an baksa içten gözlerim,
Senle geçen günlerimi özlerim,
Çok sırlarım şu sinemde gizlerim,
Yüce Mevla bilir seven kulunu.
Bir memleket mevsiminden yazımız,
Meyve olduk isiminden özümüz,
Pınar döktü ağlayan şu gözümüz,
Yüce mevla bilir seven kulunu.
Âşık Nurşah, sevgi işler sazında,
Sevgi yatar baharında yazında,
Bu sevgi hem oğlunda hem kızında,
Yüce Mevla bilir seven kulunu,
(06.12.1993 Pazartesi saat 15:00).
76.
SEVDA ÇİÇEKLERİ
Gel gel artık bende görem yazını,
Sevda çiçekleri solma gel,
Feleğe bırakma aşkın kozunu,
Sevda çiçekleri solma gel.
Ben aşkını bandım cana batırdım,
Hak, şerbetin aldım aklım yatırdım,
Bilebilsen ömrüm sende bitirdim,
Sevda çiçekleri solma gel.
44
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır.
219
Kovanın kadrini arı bilirmiş,
Arının kadrini sırı bilirmiş,
Ozanın kadrini yâri bilirmiş,
Sevda çiçekleri solma gel.
Yürek ağlar, mızbab susar saz küser,
Toprak ağlar anı susar söz küser,
Töre ağlar yaşam susar öz küser,
Sevda çiçekleri solma gel.
Bir dal ile bir gül menzil olur mu?
Üç, ozanla bu yurt, böyle kalır mı?
Bizlerde varız bak unutulur mu?
Sevda çiçekleri solma gel.
Bu yürek senindir filizin kırma,
Susuz çöller ile bağrına vurma,
Öz bahçende kendi boynunu burma,
Sevda çiçekleri solma gel.
Nurşah'ın gözyaşı yağmurun olsun,
Yüzünden avcunla rahmetin salsın,
Döktükçe dalların sevginle kalsın,
Sevda çiçekleri solma gel.
(1992 Eskişehir)45.
77.
ANAM ÖPSEM ELİNİ
Ah bir görsem anam öpsem elini,
Ele bayram bize gurbet yar oldu,
Koklasam bir bir saçının telini,
El uzanmaz yaban eller sır oldu.
45
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 151)’de de yer almaktadır.
220
Nerde özlem kavuşmaya bir zaman,
Gün çekildi güneş gitti vay aman,
Bacamızda tütmez oldu hiç duman,
Bize gayrı senden öte var oldu.
Yarın bayram varıp sorsam halini,
Estirir mi rüzgâr acep yelini,
Şu dağların karlı kışlı yolunu,
Neden anam dünya bize dar oldu,
Babam bakıp yollarım mı gözlüyor,
Gurbet elde Nurşah'ım mı özlüyor,
Firkat yine bizlerimi izliyor,
Şu kavuşmak öylesine zor oldu.
(06.03.1987 Cuma Eskişehir)46.
78.
EŞİME GİDEN MEKTUP
Gecelerim gamlı yaslı Mehmet'im
Ben uyanığım sen uyun mu bilmem?
Bitmez günlerine öyle hasretim
Geçmiş benim senden ayrı yâr gülmem.
Bir mektup gönderdim, M ile başlı
Oku da gör yârim kipriğim yaşlı
Dört mevsimimde sen yaz ile kışlı
Aşkınla sürünür kolayca ölmem.
Nurşah'ın divane kaldı halında
Uçamayan garip kuşun dalında
Yarın bir gün derken vakit yolunda
Salım gelir belki de kendim gelmem.
(27.01.1990 Ankara)47.
46
47
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 115)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 61)’de de yer almaktadır.
221
3.1.3.2. Geçmişe Özlem
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
79.
BU OKULDA OKUMUŞTUM
Çocukluğum ah nerede?
Bu okulda okumuştum
Şu tahta, sıra, masada
Bu okulda okumuştum.
Dört duvarım çakılımda
Küçüklüğüm akılımda
Atatürk İlkokulumda
Bu okulda okumuştum.
Yıllar sonra sana geldim
Bahçende oynadım güldüm
Arkadaşlarımı buldum
Bu okulda okumuştum.
Öğretmenim gitmez gözden
Sabahattin, Adil, Özden
Rahmetler dileriz bizden
Bu okulda okumuştum.
Saydım sevdim müdürümü
Başta gelen ödevimi
Hizmet veren hadememi
Bu okulda okumuştum.
Yirmi beş seneden sonra
Sesledin okulum bana
Ozan olup geldim sana
Bu okulda okumuştum.
222
Selam size küçüklerim
Okuyunuz çocuklarım
Yarınlarım çiçeklerim
Bu okulda okumuştum.
Anne Nurşah çalar sazı
O da Mihalıççık kızı
Okuluna azdır sözü
Bu okulda okumuştum.
(22.05.1989 Eskişehir)48.
-14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
80.
YORGUN ARGIN BAKIŞLARDA YOL
BOYLAMIŞ DİZLERİM
Şöyle bir, dalarım ta, derinden uzaklara,
Hatırıma düşer bir bir şu eski günlerim,
Kimler geldi kimlerim gitti vay, be dünyadan,
Geri gelse ah, geri özlem dolu dünlerim.
O günlerin açlığın hissederim karnımda,
Anamın pişmiş sıcak, aşı tüter burnumda,
Unutulmaz anıdır sonsuza yarınımda,
Nerdeler ah, nerdeler, ağlar, ağlar, ünlerim.
Hele çocukluğumda geçen günler neyidi,
Arkadaşlar nerede, ben mi orda büyüdü?
İlim, ilçem, kasabam şirince bir köyüdü,
O günleri ararım çalar, sazım inlerim.
48
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 52)’de de yer almaktadır.
223
Petekte bal misali, tarlada bel misali,
Bahçede gül misali, çeşmede dil misali,
Sevgide el misali, komşuda gel, misali,
İlçemin hoş sesini kulağımda çınlarım.
Hoşta olsa ne kadar, bugün yeni bir hayat,
Yıllar sonra yaş geçti eskinin yerin rahat,
Bir handan bin bir yolcu alıp gitmiş şu seyhat,
Boş yaprakta şimdi ah Nurşah kendim dinlerim.
(05.11.1983 Cumartesi Mihalıççık)49.
81.
HAYATINI GÖRDÜM (ANAM)
Hayatını gördüm ben de bir roman
Anam düşün ile bıkmaz okudum
Burnumda tüttü bak, özlemin duman
Anam hiç aklımdan çıkmaz okudum
Hani okul günü kapın çalardım
Yüzüne ben açım der de gülerdim
Bazlamayı salkım ile bölerdim
Anam daha var mı bakmaz okudum?
Dedem dağdan odun alır inerdi.
Amcam çiftin sürer işten dönerdi
Sofranın başına neş'e sinerdi
Şimdi aşın ağzım yakmaz okudum.
Hani kardeş, ana, baba nerede?
Eş dost, konu komşu, hısım nerede?
Öğretmen arkadaş, canlar nerede?
Anam sanma başa takmaz okudum.
49
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 140)’ta da yer almaktadır.
224
Bak gözümde bulgur bulgur tüttersin
Yüreğimde gurbet olup yatarsın
Nurşah'ını dertten derde katarsın
Mendilimi yaştan sıkmaz okudum.
(06.03.1987 Eskişehir)50.
82.
NEYDİ AH NEYDİ O GÜNLER
ESKİŞEHİR
Su yüzünde yeşil söğüt dalları,
İnsanlar başına gölgesin vurmuş.
Seyreyledim dolup taşan yolları,
Masalar üstüne semaver kurmuş.
Eskişehir'in yalaman adası,
Evvelinden ezeline sedası,
Güzelleri salındırır edası,
Bir kıyıdan bakar insana durmuş.
Sanki İzmir, Kordon Boyu ‘nu süzer,
İnsanlar üstünde kayıklar yüzer,
Kalemi elinde şairler yazar,
Kimi yardan ayrı boynunu burmuş.
Çalan teyiplerse cana dokunur,
Her köşeden ayrı müzik okunur,
Adalar, dedin mi ömür bakınır,
Güneş gökyüzünü Porsuk'a sermiş.
50
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 112)’de de yer almaktadır.
225
Çınlar kulaklarda lunapark sesi,
Çocukların cıvıl cıvıl gülmesi,
Nurşah, bir simidi birlik bölmesi,
Şimdi hayal olup giden bir sırmış.
(13.06.1993 Pazar saat 18:00 Adalar/ Eskişehir)51.
3.1.4. Nasihat Şiirleri
Âşık Nurşah 34 şiirini nasihat türünde söylemiştir/yazmıştır. Bunlardan 1
tanesi 7’li, 12 tanesi 8’li, 21 tanesi ise 11’li hece ölçüsüyle söylenmiştir. Nurşah bazı
şiirlerinde direkt olarak, bazılarında ise dolaylı yollardan insanlara öğüt vermiş;
kendince doğru olanları şiirlerine yansıtmıştır.
Âşık şiirlerinde toplumsal değerleri ve tecrübelerini ortaya koyarak insanlara
öğütler vermiştir. Onlara yapmaları gerekenleri şeyleri anlatmış, insanlara faydalı
şeyleri de öğütlemiştir. Âşığın nasihat şiirleri şöyle sıralanabilir:
-7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
83.
İNSANLIĞI SEVELİM
Gelin birlik olalım
İnsanlığı sevelim.
Hak yolunu bulalım,
İnsanlığı sevelim.
İnsanlıkta keramet,
İnsanlıkta merhamet,
İnsanlıkta zarafet,
İnsanlığı sevelim.
51
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 163)’te de yer almaktadır.
226
İnsan için fesatlık,
Yakışır mı hasetlik?
Hele hele nisbetlik,
İnsanlığı sevelim.
Yerli yabancı farksız,
Olmayalım tarafsız,
Olmam diyenler haksız,
İnsanlığı sevelim.
(18.06.1985 Perşembe Eskişehir).
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
84.
SAĞLIKLI OLUN ÇOCUKLAR
Kendinize iyi bakın,
Sağlıklı olun çocuklar.
Anne babanız dinleyin,
Sağlıklı olun çocuklar.
Erken yatın erken kalkın,
Uykunuzu iyi alın,
Yaşamda bir düzen bulun,
Sağlıklı olun çocuklar.
Her sabah deyip bıkmayın,
Yüzlerinizi yıkayın,
Saçlarınızı tarayın,
Sağlıklı olun çocuklar.
Tez kahvaltınızı yapın,
Beslenmeye olun yakın,
Derse aç gitmeyin sakın,
Sağlıklı olun çocuklar.
227
Yemekten sonra durmayın,
Dişinizi fırçalayın,
Çürük sancısı görmeyin,
Sağlıklı olun çocuklar.
Yiyecek ceşnine uyun,
Meyvenizi de yıkayın,
Sakın ha kirli yemeyin
Sağlıklı olun çocuklar.
Kurallar yerini bulsun,
Üst, başınız temiz olsun,
Temizlik düzenin alsın
Sağlıklı olun çocuklar.
Aman hele kışa dikkat,
Grip olursunuz rahat,
Korunmaya muhtaç sıhhat,
Sağlıklı olun çocuklar.
Trafik de bizler için,
Kırmızı dur yeşil geçin,
Hatalı geçmekten kaçın,
Sağlıklı olun çocuklar.
Sağlık dünya, canda beden,
Sizler ile ömür giden,
Nurşah, anne tarif eden,
Sağlıklı olun çocuklar.
(01.12. 1889 Perşembe Eskişehir. Sağlık Taraması Günü nedeniyle deyiştir)52.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 169)’da ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989:
56)’da da yer almaktadır.
52
228
85.
İNANÇ
Önce inanmayı öğren
Güzel olanına imren
Ona güvencini vermen
Her emelin başı inanç.
İnancı olmadık kişi,
Rast gider mi onun işi
Ağrıtır gezer hep başı
Her emelin başı inanç.
Doğru olan yoldan şaşmaz
Yanlış olana yaklaşmaz
İnsanlık dışında koşmaz
Her emelin başı inanç.
İnanç derken de her şeye,
İnanıp geçme köşeye.
İnanılmaz her kişiye
Her emelin başı inanç.
Özün sözün içte kılan,
Kendisini bunda bulan.
İnançtan dersini alan,
Her emelin başı inanç.
Sözlerimi görmen hakir,
Nurşah hoştur doğru fikir
Vardır her şeyde bir şükür,
Her emelin başı inanç.
(27.01.1985 Eskişehir)53.
53
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 76)’da da yer almaktadır.
229
86.
HUZURLU SOFRANIN AŞI
İki elden doğar birlik,
Huzurlu sofranın aşı,
Çalışarak verir gürlük,
Huzurlu sofranın aşı,
İnsanla doğan güneşten,
Kuvvet gelir her bir işten,
Beklenir pişen ateşten,
Huzurlu sofranın aşı.
Her şey sevginin başında,
Sıcak dirliğin aşında,
Toprağında ve taşında,
Huzurlu sofranın aşı.
Eker isen kalkar ürün,
Hasatı avcunda görün,
Döker kendini hünerin,
Huzurlu sofranın aşı.
İnsan bunda kendin arar,
Çalışmaktan gelmez zarar,
Nurşah'ım hamurun karar,
Huzurlu sofranın aşı.
(20.06.1993 Pazar saat 9:30 Eskişehir)54.
87.
İLİM NEDİR?
İlim büyük bir cevherdir,
Oku, öğren, onu tanı.
Onu bilen münevverdir,
Oku, öğren, onu tanı.
54
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 100)’de de yer almaktadır.
230
O bizde bir öz anahtar,
Bir ömür bitene kadar.
Hazinesi büyük hektar,
Oku, öğren, onu tanı.
Bir dünya var kaynağında,
Dolup taşmış ırmağında.
Çok hüneri parmağında,
Oku, öğren, onu tanı.
Hem kendine hem Türk şanı,
Kazanana büyük anı.
Servetinde has bir konu,
Oku, öğren, onu tanı.
Her nesneye başta ilim,
Onda yüce, onda selim.
Varlığında çalar telim,
Oku, öğren, onu tanı.
Mücadelen boşa gitmez,
Tembel duran hoşa gitmez
Nurşah sözün ya da gitmez;
Oku, öğren onu tanı.
(1979 Eskişehir)55.
88.
DÜNYA BİR DERS
Dünya dersle var olmuştur
Ve de dersle bitecektir
Çünkü dersle yoğrulmuştur
Dersle menzil yitecektir.
55
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 104)’te de yer almaktadır.
231
Bunu iyi bilmeliyiz
Manasına gelmeliyiz
Ona göre almalıyız
Ders imtihan edecektir.
Çünkü hayat adı onda
Tutulan her bir iş bunda
Hem ahirde hem zamanda
Bizim ile gidecektir.
İşte yetişmenin içi
Her kul bundan alır gücü
Bilirsek ders başın tacı
Kâinatı tutacaktır.
Dersten bir örneği verdik
Nurşah manasına erdik
İbret eşiğinden girdik
Bize hatırlatacaktır.
(11. 01. 1987 Eskişehir)56.
89.
BİR GÜN
Bir gün gelip bu dünyadan,
Unutma dost göçeceğiz.
Alıp veren şu nefesten,
Hatırla dost geçeceğiz.
Gel güvenme şu dünyaya,
Kalmadı kim bunda yaya,
Servetinle çıksan aya,
Nedir, neyin seçeceğiz?
56
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 119)’da da yer almaktadır.
232
Bir kabire can değil mi?
Varacak sen, ben değil mi?
Bu da bize gün değil mi?
Ne ektiysek biçeceğiz.
Yine uğraş, yine çalış,
Sözüm insanlığa alış,
Bir insanız yaradılış,
Aynı daldan uçacağız.
Sazımda çaldığım türkü
Ayırmak olur mu ırk'ı
İnsanda toprağın farkı
Bir kapıyı açacağız.
Derim uyan, demem uyu.
Düşecek bir günü payı
Ecelden sunulan suyu,
Aynı kaptan içeceğiz.
Nurşah'ım gerçeği budur,
Yalana denir mi şudur?
Bizi yaradan Hak O'dur.
Kimiz, kimden kaçacağız.
(1985 Eskişehir)57.
90.
GEL DAVAYA DÜŞME KARDEŞ
Bugün varız, yarın yoğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
Neden açız, neden toğuz,
Gel davaya düşme kardeş.
57
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 134)’te de yer almaktadır.
233
Ekranın güzeli kabir,
Madalyonun tersin çevir,
Senide yutar bu devir,
Gel davaya düşme kardeş.
Sev kendini gör özünü,
Kör etme gönül gözünü,
İnsanlığa tut yüzünü,
Gel davaya düşme kardeş.
Şöhretin, şanın bir top bez,
Yunus'un dünyasında gez,
Doyar mı şu toprağa göz,
Gel davaya düşme kardeş.
İki yüzlü kendin öven,
Masumu sözünle döven,
Galleşi var mıdır seven?
Gel davaya düşme kardeş.
Sana da bana da yeter,
Fani dünya geçer biter,
Ölüm günü gelir çatar,
Gel davaya düşme kardeş.
Hepimizi alır toprak,
Kapanacak sayfa yaprak,
Nurşah, sonumuz bir durak,
Gel davaya düşme kardeş.
(16.08.1990 Perşembe Gece Saat: 10.05 Eskişehir)58.
58
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 66)’da da yer almaktadır.
234
91.
EĞİTİMDEN KUŞAĞA
Bil gençliğin kıymetini,
Kimden arşa çıkar evlat.
Yarın senden bakar evlat.
Âlemde hasiyetini,
Dünü düşün bugüne er,
Gel, ellerin barışa ver,
Dilin Türkçenle beraber,
Güller senden döker evlat.
Ecdat, toprağını tanı,
Unutma Kemal atanı,
Emanet etti vatanı,
Dua, eyle yakar evlat.
Sev say anne ve babanı,
Öğretmenini yuvanı,
Eğitim aklın kovanı,
Balından kim bıkar evlat.
Anne Nurşah, sözümü seç,
Dostluğun kapısını aç,
Bir dünya var bize muhtaç,
Pınar baştan akar evlat.
(01.12.1988 Perşembe, Ankara Âşıklar Şöleni)59.
59
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 134)’te de yer almaktadır.
235
92.
BOŞ
Kurulmadık bir binadan,
Yalan evi kurar mı hiç,
İbret al fani dünyadan,
Su testisin kırar mı hiç?
Cam batarsa canın acır,
Ağrıyan diş anca sancır,
İnsan sevdiğinden incir,
İncindin mi sorar mı hiç?
Zaman kalmadı çareye,
Tuz biber ektim yareye,
Nurşah'ım gidem nereye,
Almadık yol varır mı hiç?
(25.07.1990 Çarşamba Saat 11:25 Eskişehir)60.
93.
AKLIM
Sen güzelsin diye gülüp,
Gülenlere kanma aklım.
Sen şirinsin diye sevip,
Övenlere kanma aklım.
Sevgi çiçek hani gerçek,
Uğruna ben desem gerçek,
Yolunda bir can verecek,
Ölenlere kanma aklım.
60
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 153)’te de yer almaktadır.
236
Arzu ederisen candaş,
Düşün, tanı, seç arkadaş,
Her gelene değil kardeş,
Gelenlere kanma aklım.
Nurşah böyle hatır ettim,
Şu aklıma katıl ettim,
Bir akıl aklıma yettim,
Bilenlere kanma aklım.
(14.11.1986 Cuma Eskişehir).
94.
BİZİM KUŞAK BİZİM KUŞAK
Dinlen âşık ananızı,
Bizim kuşak bizim kuşak,
Şu kuşakta duanızı,
Bizim kuşak bizim kuşak.
Apalayan çocuk büyür,
Apalamadan kim yürür,
Düşünene mana verir,
Bizim kuşak bizim kuşak.
Çalışan zeyinde elem,
Silinir yazdıkça kalem,
Sanatta birliğe gelen,
Bizim kuşak bizim kuşak.
Tüter mi soğuk aş duman?
Vermesen sevgiye aman,
İnsan sevgi ile zaman,
Bizim kuşak bizim kuşak.
237
Kültürde el ele verem,
Der Nurşah dünyayı görem,
Gözlem dergisinden yoram,
Bizim kuşak bizim kuşak.
95.
İNSANOGLU ÇALIŞIRSAN
İnsanoğlu çalışırsan,
Eren menzile menzile.
Çalışmaya alışırsan,
Giren menzile menzile.
Uğraşan el hakkın alır,
Emek alin terin bulur,
Mücadelesiz ne olur
Diren menzile menzile.
Toprak ürününden kaçmaz,
Boşuna ektiğin biçmez,
Nadastan boş pulluk geçmez,
Süren menzile menzile.
Elbet emeğine erer,
Katığını kışa serer,
Has bahçede gülün derer,
Düren menzile menzile.
Düşün cırcır böceğini,
Karıncada gerçeğini,
Bize ibret merceğini,
Veren menzile menzile.
Tembelin tahılı kalkmaz,
Kimseye faydası olmaz,
Hazırı eline gelmez,
Seren menzile menzile.
238
Her bir işin ganimeti,
Der Nurşah budur nimeti,
Hasılatın kıymeti,
Gören menzile menzile.
(08.10.1990 Perşembe Saat 09:40 Eskişehir).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
96.
İNSAN GÖNÜL İLE YAŞAR DÜNYADA
İnsan gönül ile yaşar dünyada,
Yaşıyorsam onun için kalacam.
Uyandığım her gerçek bir rüyada,
Uğrunda can vermek için ölecem.
İnsanda yol yol insanda biter mi?
Bülbül boşa viran bağda öter mi?
Yanmadık can yandım deyip tüter mi?
Yoksa nasıl ben kendimi bilecem.
Gel insanlık gitme derim gönülden,
Dostluk barış tut kardeşlik elinden,
Dinle Âşık Nurşah'ı beş telinden,
Yoksa sazım kimin için çalıcam.
(22.05.1990 Salı, Eskişehir)61.
97.
DELİ GÖNÜL
Deli gönül esme elin başına
El yarasın senin için duyar mı?
Bak sen kendi halindeki işine
Senden öte sana ayak uyar mı?
61
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 107)’de de yer almaktadır.
239
Gel güvenme her severim diyene
Ağlayarak sana boynun eğene
Lokmasını senin ile yiyene
Unutulur sofran hatır sayar mı?
Âşık Nurşah dosttan aldım yarayı
Yarenin kim bulamadım çareyi?
Böyle açtım felek ile arayı
Çok uğraştım biraz kafam ayar mı?
(22.11.1987 Eskişehir)62.
98.
SEVGİ ÇAĞRISI
Bil ki sevgidedir her işin başı,
Seni seviyorum diye başlarım.
Kesin şimdi kan çıkartan savaşı,
Mızrabımla aşksızlığı taşlarım.
Yunus, derki sevilelim sevelim,
Rahmet yerden göğe açılır elim,
Böyle bildim bunu böyle bilelim,
Sevmiyorsan boşa çıkar düşlerim.
Kim olursan ol da kendini tanı,
Dostlar durağında bulur can canı,
Nurşah derki sende sev her insanı,
Sevmez isen zehir olur aşlarım.
(06.05.1986, Sarıköy. Rumuz: Duygu).
62
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 121)’de de yer almaktadır.
240
99.
DÜŞÜN YAVRUM BİR KERE
Bu dünya da insan niçin yaşıyor,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Bunca gündür kimin için koşuyor,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Bir yuva bir evlat bir eş değil mi?
Bir boğaz bir geçim bir iş değil mi?
Bir namus bir ar bir savaş değil mi?
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Analar bizleri niçin doğurdu?
Neden gözü yaşlı cana taş vurdu,
Uykusuz geceler kime eş durdu,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Bir baba kim için söyle çırpınır?
Bir lokmaya nasip nerde uçunur,
Sıcak evden uzak ele göçünür,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Senelerce çeker ana hasreti,
Eşinden kim için ayrı zahmeti?
Yavruma gel deyip rızgın rahmeti,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Sözlerimden biraz olsun hisse al,
Umut vermez yavrum fikirsiz bir yol,
Annen boş laf etmez gel akıllı ol,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Gel otur dizimin dibine şöyle,
Dermanın olayım derdini söyle,
Kafama göreyim ben olmaz öyle,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
241
Analar bu yolda ömrün yaşladı,
Evlatlarım, iyi olsun düşledi,
Yüreğine dua ile işledi,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
Nutuk, çekti bize deyip gülmeyin,
Oğlum kızım beni hakir bilmeyin,
Bir kalemde Nurşah, sözün silmeyin,
Hele şöyle düşün yavrum bir kere.
(10.12.1981 Perşembe, Eskişehir. 1993 Ayancık Kültür Sanat ve Keten Festivali’ne
katıldığı deyiştir)63.
100.
SEN
İyinin kadrini Allah, bilirmiş,
Bilmese de kötü seni kimsin sen,
Deseler de bazen sana delirmiş
Yeterkine seni sen bil nesin sen.
Kul kalbini kırma gönül yapmak zor,
Konuşursun bir söz amma nedir yor
Bilir misin nasıl çeker kulu tor?
İster misin can bir taşı yesin sen?
Nurşah, olalı bu dertler başımda,
Boşalıp dinmeyen rahmet yaşımda,
İnsanlık yatar hep gönül düşümde,
Eller varsın yine kötü desin sen.
(16.01.1986 Perşembe, Samsun).
63
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 136)’da da yer almaktadır.
242
101.
GEL OĞUL
Kuru çeşme su verir mi adama?
Gel sözümü boş bulma gel gel oğul.
Adam olmaz yola kendin adama,
Adayıpta cahil kalma gel oğul.
Yanmadık ocakta duman tüter mi?
Büyüdüm ben demek size yeter mi?
İnsan ana baba sözün atar mı?
Asi ve dik başlı olma gel oğul.
Dinle baba nasihatin duy beni,
İyi duyda kulağına koy beni,
Evlat neslim ile sev ve say beni.
Yazın kışa verip solma gel oğul.
Oğlum kızım ömrüm sizde yitirdim,
Büyüttüm bak bugünlere getirdim,
Yuvamızdan yuvanıza götürdüm,
Sevgin alıp benden yolma gel oğul.
Anne Nurşah kızım oğlum bilmeli,
Anne babaların yüzü gülmeli,
Sizler yurda iyi evlat olmalı,
Gafletteysen uyan dalma gel oğul.
(21.03.1987 Cumartesi Saat 16.15 Eskişehir)64.
64
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 123)’te de yer almaktadır.
243
102.
DİNLE OĞUL
Elbet ki insanın yakın ırağı,
Alın çizgisinde kader yarası,
Tükenmez insanda sabır merağı,
Güz bahar içinde heder yarası.
Bir yanında hasret bir yanın gurbet,
Hele sevdin ise kendine kahret,
Dilekler dilersin Hak'tan merhamet,
Seven için zordur keder yarası.
Özgürlük kuşlara mahsustur gayrı,
Kim kalmamış ana babadan ayrı?
Böyle bir dünyanın kime var hayrı?
Yavrum gamlı yaslı gider yarası.
İnsan olmak ise olsun suçumuz,
Her koldan bir başka sevda acımız,
Diner mi böyle bir günde sancımız,
Ah, insanı deli eder yarası.
Türk, askeri yılmaz şeref şanında,
Mevlâsı, melekler onun yanında,
Şehit düşmüş nice erin kanında,
İnsanı içinden güder yarası.
Nurşah anne neler demez oğula,
Başımız diktir sağ selamet ile,
Et tırnaktan kopmaz evladım bile,
Ağlarıken yine gül der yarası.
(16.12.1993 Perşembe Saat 13.00 Şahveled/ Mardin)65.
65
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 121)’de de yer almaktadır.
244
103.
OĞLUM
Bizim firkat ne ay hafta yıl biter,
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
Diyemem Allah'tan ayrılık yeter,
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
Asker askerliğin bitirir gelir,
Sayılı günler tez geçmesin bilir,
Bizdeyse insan ya kalır ya ölür,
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
Şu gurbet kalemi kimler yakmadı,
Sevdası anadan yardan çıkmadı,
Nurşah ise dil dökmekten bıkmadı,
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
Annen Nurşah, yazdı oku şiirim,
Ölümsüz askerim gurbet şehirim,
Kahrolsun şu terör budur kahirim,
Bu sabırı herkes çekemez oğlum.
(1994 Eskişehir).
104.
ANNE OĞLU İÇİN SÖYLÜYOR
Allah'a emanet etmişim sizi,
Aklın başına al oğlum yitirme.
Anne babaların yanmasın özü,
Gel inancını gel oğlum bitirme.
Yeşil dağlar derin nefesin alsın,
İnsanlarda acı ölüm son bulsun,
Kim ister ki kurda kuşa yem olsun,
Şu sözlerim asla zaya götürme.
245
İnsanın zengini kalbidir engin,
Fakir ol var gönlün olasın zengin,
Bilek gücü alın terindir cengin,
Sakına kendine isyan getirme.
Anaların helal olsun ak sütü,
Hiçbir ana oğul olamaz katı,
Baba ocağında süresin atı,
El derdi bitmez gam edip oturma,
Sanmayın analar duyamaz bizi,
Duyuyor hemi de görüyor sizi,
Her gün ağlamaktan kızarmış gözü,
Nurşah, anne gel de aklın yetirme.
(20.10.1993 Şahveled/ Mardin)66.
105.
CÜMLEM ADINA GEL
Eğer gönül iyi kumaş istersen
İnsanlığın hırkasını giy de gel
Kulluk için şu canını üstlersen
Göster rızan, Hakk’a boynun ey de gel.
Kaçınasın ikilikli âlemden
Ayrılma dost hak bilen bir kelamdan
Kalma geri borcun olan selamdan
Dünya fani gafletinden ayda gel.
Unutma yer ile biten çimeni
Anaların bağrından süt emeni
İnkâr etme sen de, Şark'ı Yemen'i
Daim insan olmakta var fayda gel.
66
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 120)’de de yer almaktadır.
246
Kötülükle gelme sakın sohbete
Vermeyesin meydan asla gıybete
Ermek için sofrandaki niyete
Huzurundan tok göz ile doy da gel.
Toprak için er gerekse yazına
Hile katmak yaraşır mı özüne?
Kaynar isen halkın için tuzuna
Sözlerimi kulağına koy da gel.
Varsın olsun el şöhret sen kal yaya
Yeter ki sen, uğramaya bir zaya
Hak yolunda kalmış hangi kul vaya
Birlik için menziline uy da gel.
Kadın erkek ol bu yolun zarrafı
Birlik gözet tutmadan bir tarafı
Işıtasın cümle kulda etrafı
İki cihan ömürünü say da gel.
Diyen kulda yıl eskimez bil bunu
Yaşatacak yine sen, ben, kul bunu
Nurşah'ım tek söz bayrağım bil bunu
Vatan için çağrılarım duy da gel.
(03.06.1985 Eskişehir)67.
106.
YAVRUM
Seni neden evlat ettim vatana?
Olasın bir vatan diye ben yavrum,
Bunca emek verdim neden kıtana
Büyüyesin insan diye sen yavrum.
67
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 140)’da da yer almaktadır.
247
Dokuz aydan doğmadın mı bir sancım?
Şu dünyama sensin deyip inancım,
İster oğlan istersen kız övüncüm,
Beklediğim sen değil mi gün yavrum?
İlk doğduğun şu beşiği bir düşün,
Sonra anam deyip de sil gözyaşın.
Çok asırlar bu beşikte gardaşın,
Ne analar sizde evlat dün yavrum.
Yâda atma şu sözlerim hatır et,
N'olur verme vatanıma ihanet,
Sözün başı bu yana bir nasihat,
Ana baba yüz akında can yavrum.
Yalvarıyorum size oğlum kızım duy,
Kötü yola değil, iyi yola uy,
Şu aklına ilmi yönde fikir kuy,
Yaraşır mı cahil olan yön yavrum?
Nurşah ana tüm anneler adına,
Seslenirim evlat dolu yâdına,
Sizler deyip düştüm aşkın od'una,
Sizler ile biz analar ün yavrum.
(Anneler Günü Anısına, 10.05.1988 Eskişehir)68.
107.
KENDİNDE
İnsanın fakiri zengini olmaz,
Gönül yolun buldu ise kendinde,
Birlik dalı bahçesinde gül solmaz,
Sevgi yolun aldı ise kendinde.
68
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 105)’te de yer almaktadır.
248
Karıncadan cırcır böceğini sor,
Arılardan balın çiçeğini yor,
İşte ibret anlaşılmaz neyi zor,
Mana yolun kıldı ise kendinde.
Ben sevgiyi böyle gördüm kişide,
İnsan bunu birbirinden işite,
Dünya ahir komşuluğun ışıda,
Kul hatırı kaldı ise kendinde.
Yunus'tur en büyük örneğim bunda,
Daha nice nimet dolu şu canda,
Büyüklüktür engin olmak insanda,
Kapısın dost çaldı ise kendinde.
Nurşah canla başla sunar bestesin,
Yüreğinde gül gül dostluk destesin,
Pınarından gönül suyu testisin,
Ne mutludur doldu ise kendinde.
(09.07.1989 Eskişehir)69.
108.
BAKSAM
Ne gün bir güneşe bir aya baksam,
Tüm güzeli görür gönlüm güzelde.
Ne gün gözüm tabiyata bıraksam,
Sabah akşam mevsim eder yaz elde.
Yüreğimde bir doğuşu özlerim,
Birde şöyle bir batışı izlerim,
Dalar gider bir âleme gözlerim,
Hissi hisse yar ederim saz elde.
69
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 132)’de de yer almaktadır.
249
İşte derim hakikatin budur iç,
Damlam toprak bir yudum su buyur, iç
Kâinatı yaratana er ve geç,
Kendin tanı yeter ki sen öz elde.
Bilir isen noksanını görürsün,
Ona göre yolun alır yürürsün,
Yunus gibi sever canda erirsin,
Nazarına elbet vardır göz elde.
Nurşah budur hikmetteki güzeli,
Güzellikte kanat geren ezeli,
Evreni doğuşta bir insan eli,
Kalem defter nakışına söz elde.
(16.05.1987 Cumartesi Saat 20:30 Eskişehir.
Bu deyiş 30 Nisan 1990 İnönü
Üniversitesi Kuruluşunun 15. Yılı Âşıklar Şölenin de seslendirilmiştir.)
109.
GEL YAVRUM
Hakikatin eşiğine gel yavrum,
Oku öğren adam olmak güzeldir,
Ehli maksut mektebine dal yavrum,
Yetiş büyü onu bulmak güzeldir.
İyi tanı Türkçendeki lisanı,
Tarif eder gerçekten o insanı,
Öğrenimiz imtihanda iksanı,
Ona daim sadık kalmak güzeldir.
Her adım bir tecrübedir unutma,
Adımına dikkat, yanlış yol tutma,
Zaman sende filiz yavrum kurutma,
Ondan hayat dersin almak güzeldir.
250
Gençlik senden mevsim döker dünyaya,
Gel kapılıp gitme yavrum hülyaya,
İhtibarın göster ana babaya,
Nurşah gerçeği bu, bilmek güzeldir.
(21.06.1993 Saat 15:15 Pazartesi Eskişehir).
110.
İYİDİR
Açmak istersen hak kapısını,
Gir bismillah ile açmak iyidir.
Bilmek istersen kul sevgisini,
Ak ile karayı seçmek iyidir.
Kötülere kıymet vermeye sakın,
İnsan ol her yerde edebin takın,
Hürmetin yokuşa dur gitme sakın
Evvela ölçüp de biçmek iyidir.
Muhabbet tabakta bala benzermiş,
Kamillere deme lala benzermiş,
Kendin bilen doğru kula benzermiş,
Erenler kelamın geçmek iyidir.
Âşık Nurşah temiz olmalı vicdan,
Vicdansız kişide ne gezer iman,
Ona sorma bilmez edeple erkân,
Ona o meclisten kaçmak iyidir.
(02.09.1980 Eskişehir).
111.
İMTİHAN
Bu nasıl bir aşk meyvesi dalında
Nerden baksam ömrü üryan baş duman
Bir yeşilin görsem mahrum alında
Yağmur yağsa çöl kurutur el aman.
251
Donar yüzü pişse kabda bir aşı
Sıcak buza dönüverir gözyaşı
Haydi al da kır başından şu taşı
Düşündürür düşünürsün hal yaman.
Ne dikene gücen ne de yâr gülüm,
Yaradana sitem olmaz var ölüm,
Nurşah aşktan yoğumuş zor bir bilim,
İmtihanın şaştım geçmez gel zaman.
112.
İÇİNDEN GELMİŞ
Madem kula kulluk için çalışın,
Doğru geçin kul hakkını yeme gel.
Birlik için kardeşliğe kaynaşın,
Aman sen de insanoğlu deme gel.
Bir soğanı böl gitsin bir sofrada,
Kaç yumurta kaynamaz şu tavada,
İnsanlığın geçimine yuvada,
Denir eş ve dosttan başka kime gel.
Olmak lazım insanlığa dost emsal,
Irk gözetmez kendin bilen bir uysal,
Zengin fakir engin olandır kutsal,
İnsanlığı gözyaşında yuma gel.
Yarın bizi bizden elbet sorarlar,
Ne olacak bir top beze sararlar,
Yedi komşu hakkı ile ararlar,
Bil Nurşah’ım gözüm arda koma gel.
(29.05.1985 Çarşamba Eskişehir).
252
113.
DOSTLARIM
Gafil düşme şu dünyanın peşine,
Elin bir gün boşa bakar dostlarım.
Önem ver her yaptığın şu işine,
Bet bereket ondan akar dostlarım.
Aldatıcı rengin gördüm doyulmaz,
Bazen kâmil bile düşer ayılmaz,
Nedeni var pek çok kolay sayılmaz,
Düşüneni içten yakar dostlarım.
Yolları var çeşit çeşit yorulmaz,
Fazla gitme üzerine varılmaz,
Ehli irfan pozu pek çok, sarılmaz.
Şimşek nasıl öyle çakar dostlarım.
Sözüm dünya halinedir dokunmam,
Korkum ahir hiçbir kula yakınmam,
Nurşah çağrı nasihattan sakınmam,
Dost kula ne mana takar dostlarım.
(04.07.1983 Pazartesi Eskişehir).
114.
ORMAN, İNSAN VE ÜLKE
Ülkeleri bize ülke dost eden,
İnsan kadar ormanı da bilelim.
Hem sağlıkta hem varlıkta bir beden,
İnsan kadar ormanı da bilelim.
İnsan gibi o da canlı bir beden,
İnsan misal duygusunu var eden,
İnsanları şu kendine yar eden,
İnsan kadar ormanı da bilelim.
253
Nedenkine o gözde bir yuvamız?
O olmasa hangi yeşil ovamız?
Faydası var güneş üstü doğamız,
İnsan kadar ormanı da bilelim.
Koruyalım, gözetelim, bakalım.
Değil onu bir kibritle yakalım.
Pınarından gelin berrak akalım.
İnsan kadar ormanı da bilelim.
Ne verir ki der Nurşah’ım ihsana,
Bir ormanın verdiğini insana.
Tabiatı ile güneş gün sana,
İnsan kadar ormanı da bilelim.
(26.04.1984 Pazartesi).
115.
İBRET AL
Be candan sevdiğim be arkadaşım
İki kelime bir sözden ibret al
Sen de bir anasın kendi yuvanda
Bir gelinden bir de kızdan ibret al.
Bu geçen günleri saymayasın ha
Mazlumun canına kıymayasın ha
Bazen söner bazen yanar ışığım
Utanmayan kara yüzden ibret al.
Nurşah’ım yar için boş bir beşiğim
Kötü bir insana uymayasın ha
Sıfatım kendimdir gerçek aşığım
Elimdeki dertli sazdan ibret al.
(04.01.1982 Eskişehir).
254
116.
CANLAR
Memleket sorunu bizim yaramız,
Gelin yaramızı saralım canlar.
İnsan haklarında umut çaremiz,
Vicdan merhemini sürelim canlar.
Yoksa yarınlara ne söyleriz biz
Nerede derlerse memleketimiz
Dünü aratıyor geçen günümüz
Kopmadan el ele verelim canlar.
Bitsin artık senlik benlik inadı
Dünyada ismimiz tek insan adı
Milletlerce her bir kulun muradı
Dostluk köprüsünü kuralım canlar
Her vatan toprağı barışla güler
Emelinde sevmek, sevimlek diler
İkilikler daim cihanı böler
Esaret zincirini kıralım canlar.
Dürüst olmalıyız eşit haklarda
Kalabilmek için hür yüreklerde
Dünya kurulalı aynı cenklerde
Neden çarpışırız soralım canlar.
Kendi çıkarıma denirse hayat,
Fakir iş, aş, derken biz nasıl rahat
Kayaları deldi bir zaman Ferhat
Hakkin, hukukuna erelim canlar.
Adalettir mülkün temeli özü,
Atatürk'ümüzün ebedi izi.
Cehalet yolundan çekecek bizi,
Gözlerin önüne serelim canlar.
255
"Yurtta Sulh, Cihanda sulh," dost emeller
Irk, fark gözetmeden birleşsin eller
İnsan haklarında yeşersin güller,
Sevgi, barış ile derelim canlar.
Doğu, batı, Kuzey, Güneyi ile,
Birleşsin dünyamız dileği ile,
Ak günlerimiz duvağı ile,
Dostluk eşiğinden girelim canlar.
Cumhuriyet bizler için kuruldu
Hürriyetler bizler için verildi
Türk Milleti işte böyle dirildi.
Nefretlere karşı duralım canlar.
Haksızlık, yolsuzluk, hırsızlık bitsin,
Kavga, dövüş, ezmek ezilmek yetsin,
Üstümüzden kara bulutlar gitsin,
İnsanlığa kanat gerelim canlar.
Kul hakkı önemli dikkat edelim
Yoksula garibe yardım edelim,
Bin borç üstümüzde gayret edelim,
Doğruyu, eğriyi görelim canlar.
İftira tuzuyla karılmış kara
İnsanın içinde ölümsüz yara
Kader mahkûmların derim kurtara,
Affın müjdesiyle varalım canlar.
Medeni kanunlar lâyık yurduma
Zeval verme Mevla’m asker, orduma,
Çağırı edelim her bir ferdime
Zaferler fermanın dürelim canlar.
256
Kadınım, anayım hürriyetim ben,
Olabilir miyim asla yetim ben
Eşim evladımla memleketim ben
Sevgi yumağını örelim canlar.
Nurşah ne kadar çok söylenecek söz
İbretle bakmalı seyreden her göz
Bir bayrak altında birleşmeli öz,
Eşitlik mühürün vuralım canlar
(Hece 3.lük ödülü almıştır).
3.1.5. Dilek/Umut Şiirleri
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
117.
İNŞALLAH
İki dağın arasını,
Bir su yarıp gider derin,
İl il gönül yarasını,
İçtim yüreğimde serin,
Yeşil yamaç bağlarında,
Kara koçan dağlarında,
Gezdim âşık çağlarında,
Gurbetlerdir senin yerin.
Yetmedi şu yaban eller,
Gözümden boşalır seller,
Tükenmedi gitti yollar,
Ferhat'ıma oldum şirin.
Nurşah'ım türlü cefada,
Geçirdim ömrüm sefada,
Medet aradım vefada,
Belki zerresini görün.
257
(20.01.1985 Pazar saat 22:25 Eskişehir)70.
118.
YUNUSTAN BİR ANA ÇAĞRI
Gelin barış günü bugün
Yunus diyen eller bizim
Sarılalım bayram düğün
Yunus diyen diller bizim.
Kin-nefretler gayri yetsin
Karanlıkla çekip gitsin
Zaman yeni bir çağ bitsin
Yunus diyen güller bizim.
Soframız değil ırakta
Balımız bekler tabakta
Aşımız ayni bir kapta
Yunus diyen seller bizim.
Açın dünya kapıların
Kapalı kalmasın yarın
O günkü gün bugün yarın
Yunus diyen haller bizim.
Bilmeliyiz bizdeniz biz
Bize gelen izdeniz biz
Işır âlem yüzdeniz biz
Yunus diyen iller bizim.
Kardeşliğe çağrımız bu
İlelebet ağrımız bu
Daim yanan bağrımız bu
Yunus diye çöller bizim.
70
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Yörükan, 2000: 45; Aça, 2021: 34)’te de yer almaktadır.
258
Der Nurşah'ım görüşelim
Küs kalmayıp barışalım
Gelin dünya birleşelim
Yunus diyen iller bizim.
119.
BİRLİK OLMASI GÜZELDİR
Dünya üstüne kurulmuş,
Birlik olması güzeldir.
Akan sularda durulmuş,
Birlik olması güzeldir.
Garazı kini bitiren
Dostluk barışı getiren
Kalplerden kalbe götüren
Birlik olması güzeldir.
Cihanı sevdiren serde,
Kardeşliktir cümle yerde,
Taht kurmuştur her severde,
Birlik olması güzeldir.
Komşudur en yakın cana,
Dünyayı anlatır bana,
Hayattır derstir insana,
Birlik olması güzeldir.
İki cihanın çiçeği,
Ana gibidir kucağı,
Hak huzurunda gerçeği,
Birlik olması güzeldir.
Her gönülde sıla vatan,
Dünyada şafağın atan,
Ellerde bayrağım tutan,
Birlik olması güzeldir.
259
Yetmiş bin âlemin özü,
Böyle bağlar Nurşah sözü,
Geliniz çığırır sazı,
Birlik olması güzeldir.
(27.10.2000 Cuma Saat 16:00 Türkiye Âşıklar Bayramı, Konya).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
120.
DUALARIM TORUNDAN TORUNLARA
Göklerdeki bulut olsam rahmetin,
Sevgi, dostluk, barış yağsam yarlara,
Yeryüzünde umut etsem gurbetin,
Yaz güllerin döksem kışlı karlara.
Gün yüzünde güneş olsam ısıtan,
Gözlerimde gülse ölümsüz vatan,
Toprağın bağrında binlerce yatan,
Ah anlatabilsem yaşayanlara.
Türkiye’dir adım anası kızı,
Mecnun’un çölleri Leyla’nın izi,
Cumhuriyetiyim ayı yıldızı,
Mustafa Kemal’iyim yarınlara.
Ezelim Osmanlı tarihi şanlı,
Aslı vir cihanım var muhteşemli,
Duruşu, bakışı örs ihtişamlı,
Ne güzel gelecektir doğanlara.
Uluslara örneğini yazarım,
Yunus dergâhından kaynar kazanım,
Dünyalıyım Nurşah denen ozanım,
Dualarım torundan torunlara.
(23.09.2016 Saat 22: 09 Eskişehir).
260
121.
HOŞ GELDİN 1992
Yüreğimin sesi seni konuşam,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
Ne istersin görev nedir danışam?
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
Sözüm senin sende gün dolacağız,
Kısmet ise senden yol alacağız,
Sazımız sen yıla dost olacağız,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
Temenni kara günler gelmesin,
Kara yüzler güzelliğin çalmasın,
Dostluk bilsin bizi düşman bilmesin,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
Sevginin dalında insanlık uçsun,
Nefret değil barış kanadın açsın,
Nurşah günlerimiz hep böyle geçsin,
Hoş geldin bin dokuz yüz doksan iki.
(31.12.1991 Çarşamba Eskişehir).
122.
UMUTLAR
Mektup yazdım yâre vardı mı bilmem?
Tez haberin bana verin umutlar.
O sımsıcak eller sardı mı bilmem?
Tez haberin verin bana umutlar.
Açıp okudukça yandı mı dersin?
Islatıp gözyaşın andı mı dersin?
Hatırlayıp sevdin sandı mı dersin?
Öz haberin verin bana bulutlar.
261
Hasta gönlüm biraz olsun iyleşsin,
Umutsuz çareme zaman eyleşsin,
Uzaktan uzağa dilim söyleşsin,
Söz haberin verin bana umutlar.
Dayanılmaz hasret sardı canımı,
Dinmeyen sızılar gardı kanımı,
Onsuz kış eyledim geçen anımı,
Yaz haberin verin bana bulutlar.
Ben de gülleneyim yârin bağrında,
Mezar ettim Günüm bak genç çağımda,
İnler oldum Ferhat gibi, dağımda,
Sus haberin verin bana umutlar.
Yoksa dayanmaya takat kalmadı,
Çok yalvardı Nurşah, Allah almadı,
En sonunda yâre mektup yolladı,
Tez haberin verin bana bulutlar.
(08.01.1982).
3.1.6. Ayrılık, Gurbet Şiirleri
Âşık Nurşah şiirlerinde gurbet temasına da sıkça değinmiştir. Nurşah
şiirlerinde; gurbette yalnız olduğundan, kimi kimsesinin olmadığından, sevgiliye
hasret olduğundan bahsetmiştir. Âşık, “Neredeyim” adlı şiirni 7’li hece ölsüyle
meydana getirmiştir. Âşığın 8’li hece ölçüsüyle söylediği 10 adet, 11’li hece ölçüsüyle
söylediği 17 adet şiir derlenmiştir:
-7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
123.
NEREDEYİM
Neredeyim nerdeyim,
Bir garip seherdeyim.
Sorarlarsa Aslı'yım,
Keremsiz bir yerdeyim.
262
Şairim şiirlerle,
Sevdayım kahirlerle,
Dünyayım nehirlerle,
Dönümsüz seferdeyim.
Raylar üstünde tiren,
Var mı gittiğim gören,
Kim muradına eren,
Çaresiz haberdeyim.
Gökte uçan teyyare,
Varabilsen o yâre,
Aşığın var avare,
Acını çekerdeyim.
Dağların aştığı yer,
Yavrumun koştuğu yer,
Nurşah'ın şaştığı yer,
Neredeyim nerdeyim.
(1995 Eskişehir)71.
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
124.
YAR SEN DİYE
Ah şu gurbeti seçeli,
Gecem gündüz günüm leyla,
Yar sen diye dert içeli,
Gecem gündüz günüm leyla.
71
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 155)’te de yer almaktadır.
263
Şu içime dünyan kurdum,
Sineme bir sazı vurdum,
Seni ay, yıldızdan sordum,
Gecem gündüz günüm leyla.
Dolaşırım bir avvare,
Gurbet gurbet şu sen yâre,
Mecnun'dan, Leyla'ya, çare,
Gecem gündüz günüm leyla.
Böylecene aşkın aldım.
Hasretinden cana daldım,
Dağı, çölü, sende buldum,
Gecem gündüz günüm leyla.
Nurşah'ım görüm ne günü.
Beklerim gel sen düğünü,
Al gayrı şu ben gelini.
Gecem gündüz günüm leyla.
(11.10.1985 Cuma Kastamonu. Âşığın, Tosya Âşıklar Şöleni’nde okuduğu deyiştir.
Söz- müzik kendisine aittir).
125.
UNUT
Gayrı vurdum dala sazı,
Yoktur yarla aram benim.
Düştüm yola dinmez sızı,
Şu alnımda karam benim.
Bekleme yar döner gelir,
Benim için yanar gelir,
Pişmanım ben arar gelir,
Nerde bekler sıram benim.
264
Şahidimdir koca dağlar,
Beni bilen bana ağlar,
Karlı geçit yolum bağlar,
Eyileşmez yaram benim.
Gelemem yar gelemem yar,
Gayrı sana dönemem yar,
Mezara dek göremem yar,
Şansımda ki kuram benim.
Nurşah'ım gamlı yaslıyım,
Ne Kerem'ime Aslı'yım,
Gurbete, bağrı yaslıyım,
Yanar sönmez çıram benim.
(22.12.1985 Pazar Saat 04:25 Eskişehir)72.
126.
YOKTUR
Yar, gurbette ben gurbette,
Gezerim bak tadı yoktur.
Yar bir dertte ben bir dertte,
Ararım bak adı yoktur.
Yol vermiyor geçem yollar,
Feryadımız duymaz kullar,
Güler geçer bize eller,
Desem yarin yad'ı yoktur.
Vay Nurşah’ım pek çok ahım,
Derinden çek gayri vahim,
Neydi bu kadar günahım,
Yanarım yar od'u yoktur.
72
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 147)’de de yer almaktadır.
265
(14.09.1985 Cumartesi Eskişehir)73.
127.
GURBET
Gurbet benden selam olsun,
Hasret dolu yaşlarıma,
Al selamım yuvam bulsun,
Yol gözleyen kuşlarıma.
Bu darbeli, kara yad'lar,
Sinemi bak nasıl od'lar,
Dert üstüne derdi kadlar
Devranı taş başlarıma.
Hani yurdum yuvam nerde,
Hani yaylam ovam nerde,
Hani eş dost canan nerde,
Rastlanmaz bu eşlerime.
Yavrular yoluma bakar,
Bu bakış yüreğim yakar,
Dünyamı başıma yıkar,
Hayel kurdum düşlerime.
Nurşah, bağrın vurdu taşa,
Gayrı bundan böyle yaşa
Sabreyleyip kadri başa,
Sardım kara kışlarıma.
(14.09.1982 Salı Bursa. 1984 14. Mut Karacaoğlan Kültür ve Sanat Festivaline
katıldığı deyiştir. Söz- müzik âşığa aittir)74.
73
74
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 146)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 37)’de de yer almaktadır.
266
128.
BEN DE GEZERİM DÜNYAYI
Bakın hele şu âlemde,
Bende gezerim dünyayı.
Kim ne bilir ne âlemde,
Ben de gezerim dünyayı.
Bir sofradır kurar amma,
Seni hayli arar amma,
Rızkına gel sorar amma,
Ben de gezerim dünyayı
Sormam ele sen ne fikir,
Amma zengin amma fakir,
Kalsam nedir dünya hakir,
Ben de gezerim dünyayı.
Nasıl olsa adım vardır,
Kul diye bir yad'ım vardır,
Ozanım ben vaadim vardır,
Ben de gezerim dünyayı.
Nurşah'ım kendime merak,
Hani nerde yakın ırak,
Nasıl olsa bir gün toprak,
Ben de gezerim dünyayı.
(1985 Gülhane Parkı/ İstanbul).
129.
DELİ GÖNÜL
Deli gönül bir divane,
Bakıyorum gezer oldun,
Tatlı candan bezer oldun.
Nedir derdin hep avare,
267
Sürüklersin peşin sıra,
Yusuf gibi, yar Mısır'a,
Züleyha'dan bir kusura,
Fermanımı yazar oldun.
Örneğini yaşar oldum,
Bu çağda can şaşar oldum,
Gör yatağa düşer oldum,
Mezarımı kazar oldun.
Karlı kışlara belendin,
Rahmetler gibi çilendin,
Yunus'tan mı sürmelendin,
Can içinde pazar oldun.
Nurşah'ım telaşlı başım,
Kurumuyor gözde yaşım,
Kendi kendime savaşım,
Elden yana nazar oldun.
(30.06.1990 Cumartesi Saat: 03.00 Eskişehir)75.
130.
YARANI
Kusuruma kalma emi,
Saramadım yar yaranı.
İlaç bulup merhemini,
Karamadım yar yaranı.
Bir sebep ki bizi attı,
Gurbet ele aldı sattı,
Ayrılırken yolu tuttu,
Göremedim yar yaranı.
75
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 154)’te de yer almaktadır.
268
Nurşah’ım başımda bulut,
İnlet inlet gayrı ulut,
Her yanımda ayrı bir kilit,
Deremedim yar yaranı.
(13.01.1986 Pazartesi).
131.
GEL ÖMRÜMÜ
Zaman ördüm saçlarımdan,
Gel ömrümü süze süze,
Dikenli gül uçlarından
Gel ömrümü çöze çöze.
Vallahi divane oldum,
Sen içimdesin ömrüm soldum
Gurbet ellerinde kaldım,
Gel ömrümü geze geze.
Sen çekildin gittin benden,
Ben gidemez oldum senden,
Ettin beni tatlı candan,
Gel ömrümü üze üze.
Yollarına hayli baktım,
Yıllarına mani yaktım,
Dertlerin içime aktım,
Gel ömrümü yüze yüze.
Bir beşikte bildim seni,
Bir eşikte buldun beni,
Geldim gider Nurşah hani,
Gel ömürüm göze göze.
(30.12.1991 Pazartesi Saat 13: 45).
269
132.
GURBETLİK
Gurbetin yolları taşlı,
Diyemezsin olmaz olsun.
Bağrım yanık gözüm yaşlı,
Bu gariplik bulmaz olsun.
Olmaz olsun olmaz olsun,
Sineme ok vurmaz olsun,
Beni benden almaz olsun,
Olmaz olsun olmaz olsun.
İlden ile gördüm firkat,
Elde değil durma kahret,
Altı üstü kara gurbet,
Bu ayrılık olmaz olsun.
Gelmez olsun, gelmez olsun,
Şu gönlümü çalmaz olsun,
Çalıp benden almaz olsun,
Gelmez olsun, gelmez olsun.
Kiminin eşi var bekler,
Kiminin kardeşi bekler,
Der Nurşah can başı bekler,
Böyle bir düş gülmez olsun.
Gülmez olsun, gülmez olsun,
Böyle yüze gülmez olsun,
Gülüp beni bilmez olsun,
Gülmez olsun, gülmez olsun.
(05.08.1982 Eskişehir).
270
133.
KARLI DAĞLAR
Bir mektup yazmışım derin,
Karlı dağlar, buzlu dağlar,
Alında yârime verin,
Karlı dağlar, nazlı dağlar.
Kanatlanıp turna uçam,
Yol ver de yolundan geçem,
Soğuk sularından içem
Karlı dağlar, közlü dağlar.
Çöl içinde döndüm buza,
Ah derdini yaza yaza,
Kaderime kıza kıza,
Karlı dağlar, feyzli dağlar.
Ceylanım yaranı aldım,
Türkünüm sazını çaldım,
Ne iyi oldum ne öldüm,
Karlı dağlar, kozlu dağlar.
Çile çile çile çile,
Gülemedim her günü çile,
Gözyaşımdan çile çile,
Karlı dağlar, sözlü dağlar.
Yüce Mevla’m tek başına,
Hele şu sitem taşına,
Düştüm sevdanın kışına,
Karlı dağlar, tuzlu dağlar.
Ne ben sizde ne siz bende,
Bir gün sizden ben gidende,
Nurşah’ım toprak bedende,
Karlı dağlar, gizli dağlar.
271
(12.04.1991 Cuma Saat 18:00 Eskişehir).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
134.
GİDERİM
Saldım yine gurbet ele başımı,
Nerede bir yudum aşım giderim.
Akıttım bak, gözlerimden yaşımı,
Garlı gışlı boran, eşim giderim.
Şu feleğin şaştım anam işine,
Bilinmezsin neler gizli düşüne.
Bakmaz bile, takar seni peşine,
Mezarda bir ölü, taşım, giderim.
Ana Nurşah yaralıyım yazımda,
Karlı dünyam, hem oğlumda, kızımda.
Meliyorum koyun gibi kuzumda,
Sağılmışım, sanki koşum giderim.
(1985 Eskişehir)76.
135.
BAK
Çiçekte sevdiği yerde açarmış,
Gurbet elde yaşım siler oldum bak.
Elinde mi sevgi senden kaçarmış?
Dalıpta seyrine güler oldum bak.
Bazen taştan katı bazen sımsıcak,
Gezdirir cihanı açtırır kucak,
Bazen ise yıkar söndürür ocak,
Vicdan adaletin diler oldum bak.
76
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 47)’de de yer almaktadır.
272
Aşığın kalemi kalbin aynası,
Bunu görür yazar gönül dünyası,
Bülbülün gözyaşı gülün şeydası,
Barında bahçemi beler oldum bak.
Çiçekten ibreti Nurşah, sözümde,
İnan dünya yoktur benim gözümde,
Bir saz ile davam vardır gezimde,
Ahir lokmasını böler oldum bak.
(01.07.1990 Pazar Saat 19:15 Eskişehir)77.
136.
YARALI
Karlı kışlı günde gönderdim yolcu,
Uğurladım gider yollar yaralı,
Ardından mektubun yaz arzuhalci,
Adresi yok gitmez pullar yaralı.
Yüreğime derin saplanan oktur,
Derdimin çaresin bulamaz doktor,
İlacım yazılmaz dünyada yoktur,
Bahçemde, sararan güller yaralı.
Deyişlerle sızlar sazımın teli,
Üstüne boşalır gözümün seli,
Anlatsam öykümü Mecnun'un çölü,
Ağzımda konuşan diller yaralı.
Umut dağım Ferhat, kayasın yarar,
Şirinim saçlarım ayrılık tarar,
Can içinde Nurşah, cananın arar,
Yakınım göremem haller yaralı.
77
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır.
273
(15.01.1990 Pazartesi Saat 16:25 Eskişehir. Saz Şairleri Arası Söz ve Müzik
Yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü almıştır. 01.06.1991 Cumartesi Ankara. 1990’da
Türkiye'nin Sesi Radyosunda yayınlanmıştır)78.
137.
AYRILIK
Sürüklenip gittim kader yolunda,
Ne kadar kolaymış dile ayrılık.
Bülbül bile hasret kalsa gülünde,
Dayanamaz solar güle ayrılık.
Ekilmeyen bağda ekin biter mi?
Yorgun kervan menziline yiter mi?
Cahile nasihat versen tutar mı?
Sen olmuşsun bize çile ayrılık.
Ağlarım gezerim elimde sazım,
Geçmez oldu artık kimseye sözüm,
Ne baharım belli ne kışım, yazım,
Muhtaç ettin beni ele ayrılık.
Der Nurşah'ım yaralandım, hislendim,
Gam kedere girdim anam yaslandım,
Dağlar gibi duman alıp sislendim,
Uğrattın çağrısız yele ayrılık.
(1981 Eskişehir)79.
138.
DÜŞMÜŞÜM
Yaz gününde çiçeğime yağdın kar,
Hasretinle gurbetlere düşmüşüm.
İçin rahat olsun gayrı zalım yar,
Sen habersiz ben dertlere düşmüşüm.
78
79
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 139)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 54)’te de yer almaktadır.
274
Başından dert zaten bizi bitirdi,
Ne gün yüzün görsem firkat getirdi,
Beni koydu seni alıp götürdü,
Ardın sıra kıybetlere düşmüşüm.
Ne diyeyim gözden boşalan yaşa,
Kaderde yazılan gelirmiş başa,
Uç denir mi kanadı yok bir kuşa,
Uçam Nurşah, heybetlere düşmüşüm.
(19.08.1991 Eskişehir)80.
139.
ARAYA
Yar divane düştüm döndüm şaşkına,
Biçareyim yollar girdi araya.
Sucum varsa bildir Allah, aşkına,
Gelemiyom kullar girdi araya.
Elimde mi yırtıp atmak fermanı,
Yazılmış Hak, kaleminde dermanı,
Sürüp gider can içinde harmanı,
Bırakmayan eller girdi araya.
Dikenli çalılar ördü çevremi,
Gün buluttan kapladı ay çehremi,
Bilemedim ay, yıldız mı zühre mi,
Estirmeyen yeller girdi araya.
Ne diyeyim ne bilmem ki ben sana,
Tabi Rabbim acır ise yar bana,
Görüşmekse bir zamandır insana,
Der Nurşah'ım çöller girdi araya.
80
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 157)’de de yer almaktadır.
275
(27.07.1990 Cuma 14:00 Eskişehir)81.
140.
YAR ELİNDE
Senin ile şu gurbete düşeli,
Yaman oldu hallerim yar elinde,
Varıp yollar dağlarını aşalı,
Aman oldu hallerim yar elinde.
Matem günü geldin çattın başıma,
Kara kurtlar tuttun gönül yaşıma,
Adını yaz dedin mezar taşıma,
Güman oldu hallerim yar elinde.
İnsaf senin nerendedir bilemem,
Yalan dolu sözlerinde gülemem,
Ahu gözlüm senle derdim bölemem,
Duman oldu hallerim yar elinde.
Taş üstüne zaman taşı örmüşüz,
Aşkımızı pul paraya vermişiz,
Kendimizi Nurşah, boşa yormuşuz,
Zaman oldu hallerim yar elinde.
(26.07.1990 Perşembe Saat 04:40 Eskişehir)82.
141.
BİRİSİ AYRILIK BİRİSİ GURBET
Başa gelmeyince bilinmez anam,
Birisi ayrılık birisi gurbet.
Alına yazılan silinmez anam,
Birisi ayrılık birisi gurbet.
81
82
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 149)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 147)’de de yer almaktadır.
276
Biri oğlum biri eşim derdinde,
Birisi Bodrum'da biri Mardin'de,
Tek başıma garip kalmış yurdunda,
Birisi ayrılık birisi gurbet.
Öyle dağlar başı telefon varmaz,
Hatları bozukmuş akıllar ermez,
Oğlumun eşimin sesini vermez,
Birisi ayrılık birisi gurbet.
Bodrum Ören ile Mardin İçören,
Şansın böylesine canını veren,
Var mı benim gibi gam atın süren,
Birisi ayrılık birisi gurbet.
Al eline sazı çal Nurşah durma,
Coştukça tellerin boynunu burma,
Başını taşlardan taşlara vurma.
Birisi ayrılık birisi gurbet.
(23.05.1998 Cumartesi Saat 11:30 Eskişehir)83.
142.
SUSMAYIN KONUŞUN
Susmayın konuşun hasretim size,
Çiçekler içinde esen yaylalar
Selamınız yok mu o yârden bize?
Geçer günden güne haftalar aylar.
Çözmedi mi sıcak kardan buzunu?
Meletirsin koyunu yok kuzunu,
Bilemedim baharını yazını
Firkatın üstünden bir ömür boylar.
83
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 124)’te de yer almaktadır.
277
İsteridim gurbet senden göceydim,
Irgat olup burcağını biçeydim,
Pınarlarımızdan suyun içeydim,
Kandırmıyor şimdi ırmaklar çaylar.
Köyümün özlemi canıma yetti,
Anamın hayali gözümde tüttü
Nurşah, otuz yıl ne tükendi bitti,
Yüreğim derinden derine oylar,
(1998 Eskişehir)84.
143.
YAR
Yemin ettim duysun yer ile gökler,
Gayrı ağlamayıp güleceğim yar.
Benim, senden gayrı kimim var bekler,
Gerekirse vallah, öleceğim yar.
Şu canımın geçtim tatlı serinden,
Felek öyle vurdu ki tam yerinden,
Ta yürekten sevdim seni derinden.
Engelleri aşıp geleceğim yar.
Sen gideli şu kış ayağın çekti,
Bahar geldi yeşil güllerin döktü,
Nurşah, hasretinle, boynunu büktü,
Ne gün gözyaşımı sileceğim yar.
(1994 Köln/Almanya)85.
84
85
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 86)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır.
278
144.
GEL DİYOR
Artık yoğum ben bu garip şehirde,
Gurbet elde yollar bana gel diyor.
Deniz varken boğulmak zor nehirde,
Coşkun ırmak seller bana gel diyor.
Doğu ozanları hep bana kardeş,
Hatta tüm ozanlar yanımda yoldaş,
Yapacağım gayrı sazımla savaş,
Dost dost diyen teller bana gel diyor.
Eşref, deryalara düştü boğuldu,
Karacaoğlan, Elif, kız için öldü,
Çok aşığın mezarları yok oldu,
Onun için çöller bana gel diyor.
Konya'da Mevlana, Bektaş’ta Hünkar,
Urfa'da da Halil İbrahim'im var,
Ben Nurşah'ım Yunus'tan da belgem var,
Gel gel diyor eller bana gel diyor.
(03.09.1981 Saat 18:00 Eskişehir)86.
145.
AĞLAR GEZERİM
Hasret bağrım vurdum taştan taşlara,
Şu dumanlı başla ağlar gezerim
Acı ağrım sardım, kıştan kışlara,
Şu gümanlı başla, ağlar gezerim.
Mecnun'dan da deli düştüm dağlara,
Uğradım ciğerim delen tığlara.
Karıştım tufanı büyük çığlara,
Şu amanlı başla ağlar gezerim.
86
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 162)’de de yer almaktadır.
279
Ne soranım var, dur gidersin nere?
Ah bir girsem gülen, çok kara yere
İsterim bu herkes murada ere,
Şu imanlı başla ağlar gezerim.
Dinmiyor sızım, ah anam bu sızım,
Neden dünyada bu kadar yalnızım.
Hani kardeşlerim bu oğlum, kızım,
Şu mihmanlı başla ağlar gezerim.
Yarenler elinden düştüm bu derde,
Eşten, dostdan başka kim vurur darbe.
Hep bu savaş ile uğradım harbe,
Şu ummanlı başla, ağlar gezerim.
Çöl uğuldar oldu, sıcak aşkımda,
Bir cehennem buldum, gönül taşkımda.
Gülüm taze soldu, hayat köşkümde,
Şu zamanlı başla ağlar gezerim.
Çal, bakalım zaman çal, öyle beni,
Bundan sonra bulsam nedir?
Ben, beni. Ölçülüp biçilmez dünyanın eni.
Şu sımanlı başla ağlar gezerim.
Yaş yirmi beş iken bak, ne hal oldum,
Bir pembe gül iken karayı buldum.
Ebedisi sönmez yarayı kıldım,
Şu yamanlı başla ağlar gezerim.
Gurbet arkadaşım ey ulu çamlar,
Nasıl etti bak, bu Nurşah'ı gamlar.
Yüreğin çökertti, pişmemiş hamlar,
Şu dumanlı başla ağlar gezerim.
280
(1979)87.
146.
OLMAZ
Aşam dedim karlı dağlar başını,
Menzil uzak atım yorgun yol almaz,
Ben ne bilem baharını kışını,
Gökten yağmur yağmayınca sel olmaz.
Garip çiçek gibi yabanda açan,
Ürkek ceylan gibi avcıdan kaçan,
Telli turna gibi yüksekten uçan,
Konmak için pınar başı göl olmaz.
Gönül sarayının yolu başkadır,
Âşık’ın sazında teli başkadır,
Selvi ağcının dalı başkadır,
Her açılan kırda gonca gül olmaz.
Nurşah, derdin söyler saza yaslanır,
Göz yaşıyla perde mızrap ıslanır,
Âşık aşkı ile gezer seslenir,
Şeker tatlı amma aslı bal olmaz.
(Yazılış tarihi 1994 Eskişehir. 1996 Tokat Pazar Ballıca Güreş Festivali Âşıklar
Şöleni’ne katıldığı deyiştir. Söz ve müzik âşığa aittir).
147.
YÂR BENİ GURBETTEN GURBETE
Seni sevdim arkan sıra geleli,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
Üç günüm gün bir ay olup kaldı,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
87
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 48)’de de yer almaktadır.
281
Her adımda koca gurbet bakışı,
Geçiverdi şu zamanın akışı,
Senin ile dizlediğim yokuşu,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni,
Sen nerede ben nerede çok ırak,
Hak menzilinden yol öte yok durak,
Sen usta ol tek ben sana bir çırak,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
Yedin ekmeğini içtin suyunu,
Güzel Sivas aşıp geldim boyunu,
Hesaplaya hesaplaya ayını,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
Nurşah, bavul bir de sazı elinde,
Neyi vardır başka dünya yolunda,
Sabah akşam esen yâd el yelinde,
Gitmek gerek yoluma vur yâr beni.
(08.05. 1985 Pazar Sivas).
148.
TECRÜBE
Gurbete düşenin hali yamandır,
Başına ne gelmiş gitmiş bilinmez.
El içinde ömrü daim amandır,
Alına yazılan kardeş silinmez.
Hakk’ın emri alınır da satılmaz,
Kader baştan silinip de yazılmaz,
Ben âşığım boş söze öz katılmaz,
Ağlayınca dost meğer gülünmez.
282
Herkes gibi ben de kervan bir yola,
Dünyanın haline gülünmez ola,
Nereye ulaştım vereyim mola,
Nurşah, gitmek varken geri gelinmez.
(25.09. 1989 Kayseri Âşıklar Şöleni).
149.
YILLAR YILI BEN AYRILIK ÇEKERİM
Yıllar geçti aylar geçti gelmedin,
Gözlerimden akan yaşı silmedin,
Garip yüzüm ağlar bir gün bilmedin,
Yıllar yılı ben ayrılık çekerim.
Çiçeğini döktü yayla yazında,
Koca bir kış geçirmişim güzünde,
Kavuşmamız gayrı mahşer sözünde,
Yıllar yılı ben ayrılık çekerim.
Neredesin mektuplarım salayım,
Ardın sıra düşüp yola geleyim,
Öl de zalım uğrunda öleyim,
Yıllar yılı ben ayrılık çekerim.
Vay Nurşah’ım uzak elden süzerim,
Hikâyemi her gün başka yazarım,
Kurtaracak beni senden mezarım,
Yıllar yılı ben ayrılık çekerim.
(1989 Ankara).
283
150.
GEL ANAM
Gemi vurdu çıkmaz oldu karaya,
Menziline erilmiyor gel anam.
Dayanılmaz hasret girdi araya,
O, gül yüzün görülmüyor gel anam.
Çok özledim hasret yetti canıma,
Dokundu hem ciğerime kanıma,
Düştüm yola, sazım aldım yanıma,
İzin Hak’tan varılmıyor gel anam.
Ne diyeyim gurbet bize sarıldı,
Bırakmıyor ana kıza darıldı,
Şu Nurşah'ın can evinden vuruldu,
Sabır bitti durulmuyor gel anam.
(22.04.2002 Saat 22:05 Eskişehir).
3.1.7. Dini- Tasavvufi Şiirleri
3.1.7.1. Allah Sevgisi ve İlahi Aşk
-7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
151.
ALLAH ALLAH ALLAH HU
Allah adın dillerden,
Çıkmasın gönüllerden,
Medet esen yellerden,
Allah Allah Allah Hu.
Sorulacak şu canım,
Sendedir imtihanım,
Toprağa girdiği anım,
Allah Allah Allah Hu.
Secdeye varsın başım,
Hiç kurumuyor yaşım,
Vay şu dünya telaşım,
Allah Allah Allah Hu.
284
Aklındanmı silmedin,
Ölüm gelir bilmedin,
Çok ders gördün almadın,
Allah Allah Allah Hu.
Bir top dünyanın bezi,
Sarıverecek bizi,
Kısmetse işte yüzü,
Allah Allah Allah Hu.
Gel gidelim varalım,
Allah'a yalvaralım,
Duaya el verelim,
Allah Allah Allah Hu.
Âşık Nurşah, nurunda,
Yunus, Emre Pir'inde,
Muhammed’in uğrunda,
Allah Allah Allah Hu.
(23.10.1991 Saat 08:30 Eskişehir. İlahi. Söz-müzik âşığa aittir)88.
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
152.
RAB'BİM SANA ÂŞIK OLDUM
Rab'bim sana âşık oldum,
Aşkın beni duysun yeter.
Ya ilahi nurun aldım,
İçimdesin her gün tüter.
Döndüğüm her yönümde sen,
Sen içinde duruyor ben.
Ateşinden kavruldu can,
Gülüm sana sende yiter.
88
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 95)’te de yer almaktadır.
285
İmanımda akan çeşmem,
Kanıp senden nasıl içmem.
Badeni bağrımdan biçmem,
Bülbülünüm niçin öter.
Güneşinde günüm toprak,
Rengindeyim yaprak yaprak.
Karıncan olayım bırak,
Yerim kendim her gün beter.
Aciz Nurşah düştüm nara,
Bulur muyum ara ara?
Bir gün elbet vara vara,
Bu varış da belki biter.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
153. ÂŞIK DERİM
Gidem Allah diyen Yunus izinde,
Menziline varır isem aşk derim.
Hacı Bektaş, Mevlana'nın özünde,
Ben kendimi görür isem aşk derim.
Budur ki aşk ihlasının yazında,
Âşıkların avazında sazında,
Kahramanlar ayağının tozunda,
Can atımı sürer isem aşk derim.
Koca dağlar Köroğlu'nun sesinde,
Görmez gözde bir Veysel'in hissinde,
Sümmani, Seyrani'nin nefesinde,
Soluğumu verir isem aşk derim.
286
Leyla'sından, Mecnun'undan yol almış,
Kerem'inden, Aslı'sından kül kalmış,
Fuzüli'nin deryasına hal dalmış,
Gece gündüz yürür isem aşk derim.
Saymak ile bitmez örneği misal,
Kimler gelip gitti dünyadan uysal,
Kendini tutmaya Nurşah'ım emsal,
Bu ateşte erir isem aşk derim.
(16.11.1984 Cuma Saat: 11.00, Eskişehir).
154. SENİ GÖRÜYORUM BAKTIĞIM ZAMAN
Havada bulutta yerde denizde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Beşikte yavruda bir gelin kızda,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Güneş gölge saldı dağlara izde,
Âşık feyiz alır çalınan sazda,
Ayette Kur'anda okunan cüzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Bülbüller hoş öter baharda yazda,
Geceler boğulur gelen gündüzde,
Masmavi bir deniz şüzdüğüm gözde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
Nurşah, ibret verir söylenen sözde.
Anlımda ay, doğar güneşse yüzde,
Şu karşı yamaçta şu tepe düzde,
Seni görüyorum baktığım zaman.
287
(Âşık, 13.14.15 Mart 1998 Erzurum Halk Ozanları Kültar Demeği’nce düzenlenen 8.
Geleneksel Türkiye Âşıklar Yarışması’nda Yunus Emre dalında Tasavvuf birincisi
olmuş, Cumhuriyet altını ile ödüllendirilmiştir)89.
155.
ELHAMDÜLİLLAH
Sevgi safrasında hakkın çalabı,
Âşık bedenden içtik Elhamdülillah,
Dönüp duran şehrin dertli dolabı,
Şu çarkından geçtik Elhamdülillah.
Kamu âlem birdir bize sözünde,
Tanış olduk bugün dünya uzinde,
Hal lokmanı böldük gönül razında,
Dost kapını açtık Elhamdülillah.
Kırk yıl eğri değil doğru odunu,
İnsanlara ibret ettim adını,
Sarıköyde Yunus Emre yâdını,
Yadeyledik uçtuk Elhamdülillah.
Senin dilin bu söz daldık deryana,
Barış ışığından girdik dünyaya,
Birlik gücün doğduk sevginden yana,
Âşık gömleğin biçtik Elhamdülillah.
Ey Yunus'um seni gördüm bu yolda,
Seni bize anlatan bin bir kulda,
Eskişehir, sen topraklar şu dilde,
Nurşah ilmin saçtık Elhamdülillah.
(12.04.1989 Çarşamba, Eskişehir).
89
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 93)’te de yer almaktadır.
288
156.
ALLAH'IM
Gözlerimden dolu dolu döküldüm,
Döken kimdir bilemedim Allah’ım.
Kurak yere bostan oldum ekildim,
Eken kimdir bilemedim Allah’ım.
Çöller bana ben çöllere darıldım,
Mesken oldum o ellere sarıldım,
Bir ceylanım avcusuna vuruldum,
Yakan kimdir bilemedim Allah’ım.
Sevda denen benzerimiş bir aya,
Aratıyor kendisi yok hep yaya,
Bazen ateş bazen benzer bir suya,
Çeken kimdir bilemedim Allah’ım.
Bir gün yanan şu sinemden ırılır,
Can toprağa beden olur sarılır,
Belki o gün derdim bana sorulur,
Yıkan kimdir bilemedim Allah’ım.
Omuzlarım bir hasreti taşıyor,
Yorulmadım sevdim onu yaşıyor,
Bir muamma oldum Nurşah, şaşıyor,
Mekân kimdir bilemedim Allah’ım.
(27.04.1998 Pazartesi, Eskişehir)90.
90
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 96)’da da yer almaktadır.
289
157.
MÜSLÜMANLIK KILDAN İNCE
Müslümanlık kıldan ince,
Tasavvuf'un örnek aldım.
Bakmıyor yaşlıya gence,
Gerçek uslubuna daldım.
Seni sana tanıtacak,
Kimsin nesin anlatacak,
Varlığını dinletecek,
İbretine hayran kaldım.
Eyvah dedim geç kalmışım,
Yaş otuzu tez almışım,
Hatamı şimdi bilmişim,
Ummanlara başım saldım.
Onda imiş Hak'ka vuslat,
Velasılı bu hasilat,
Yatır borcuna tahsilat,
Görevine kapım çaldım.
Ey Didar'ım yaktın özüm,
Sana nasıl varır yüzüm,
Bunca yıldır körmüş gözüm,
İğnenin gözünü buldum.
Yunus boşuna mı pişmiş,
Şükredip yoluna düşmüş,
Engininden dağlar aşmış,
Dedim dedim canda doldum.
Diyen Nurşah gör ki nider,
Uğrun uğrun yanmış gider,
Menzilinde kendin güder,
İtaatını pek geç bildim.
290
(26.04.1987 Pazar, Eskişehir. Konya Karaman Uyanış Gazetesi’nde
yayınlanmıştır)91.
158.
TASAVVUF DEDİLER AŞKIMA BENDE
Yetmiş iki millet kardeşi oldum,
Halkım için dersim, Yunus’tan aldım.
Sazımı rüyamda gördüm ve çaldım,
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
Halk çalabım dolabını dönderken,
Gökler rahmetinin yağıp inerken,
Dualarla kendin bana sunarken,
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
Beytullah’a çağrıldım hacı oldum,
Mekke, Medine’den destimi doldum,
Vardım ravzasında Resulum buldum,
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
Arasat dağları çekti bendine,
Gözyaşlar döktüm uhudun cengine,
Durşen adın Nurşah ettin kendine,
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
Şükürler olsun ki elhamdülillah,
Daha da çok pişirsin kerim Allah,
Beni bende her dem söyleten ilah,
Tasavvuf dediler aşkıma bende.
(02.12.2018 Pazar Saat 20:12 Eskişehir).
91
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 65)’te de yer almaktadır.
291
159.
SABIR BERESİ
Hakka varmak elbet kolay olmuyor,
Üç şeytan arası gönül yarası.
Vakti dolmayana ecel gelmiyor,
Har şey bahanedir gelmiş sırası.
Şanstır sende kalmak ey kutsal toprak,
Solar mı sende hiç yeşeren yaprak,
Mekke’den Medine’ye akan ırmak,
Yakındır insanla ölüm arası.
Arınmış Arafat’ta sağlar gibi,
Çiçeği amber kokan bağlar gibi,
Kavuşmuş yârine hoş dağlar gibi,
Gören bilir dersin mahşer burası.
Her kurban bayramı kubanın alır,
Mina’da yüzlercene insan ölür,
İnsanın aklına korku mu gelir?
Var mı acep bunda çaresi?
Zordur hacılığa varmak nişanı,
Kolay gibi dilde denirken şanı,
Yaşamıştır Durşen de bu tufanı,
Yüreklere çöken sabır beresi,
Yıllar yılı aşkla çağladım coştum,
Yunus’la Mevlana’yla buluştum,
Sonra hicaz ellerine kavuştum,
Unutulur mu Rabbimin hirası.
Oklar tepesinde Uhud’a bakmak,
Can bedende ruhu orda bırakmak,
Nurşah ister ki o ellerde kalmak,
Doyulmuyor bir başkadır burası.
292
(06.12.2018 Perşembe Saat 17:09).
160.
HUZUR BAHÇESİ
Ne zaman dolaşsam çevrende nazlı,
Ciğerimde tüter huzur bahçesi,
Hayat günden güne geçiyor hızlı,
Diyebilsem yeter huzur bahçesi.
Uyandığımda her sabah gözlerim,
Geçen her günümü sende izlerim,
Gaykıyı değil hep seni özlerim,
Canıma can katar huzur bahçesi.
Kalktığımda ezan sesleri ile,
Coşarım seherlerin hisleri ile,
Allah Allah diyen nefesler ile,
Nabızlarda atar huzur bahçesi.
Okurken Kur’anım lezzeti başka,
Görebilsem melekleri ah keşke,
Girebilsem sol cennetteki köşke,
Derde derman katar huzur bahçesi.
Âlemlerde ol isterim varlığın,
Bir bende olmasın bahtiyarlığın,
Nurşah yolun aldı ihtiyarlığın,
Söz son yolda biter huzur bahçesi.
(03.12.2018 Pazartesi Saat 14:53 Eskişehir).
161.
HALİMİZİ BİR TEK ALLAH GÖRÜR
Gelin Yunus deryasına dalalım,
Uğurunda yüzen kuhuğa varalım,
Her bir damlasından nasip alalım,
Onun damlalarında buzlar erir.
293
Hikmet kapısıdır açıp girene,
Nefesine nefes katır verene,
Ol divaneden Rabbini görene,
Ay parçasında nur şavkını vurur.
Ektiğini biçiyoruz cihanda,
Yetmiş iki millet sende ve bende,
Hiçbir nifak kalmaz onu sevende,
Andığımda canlar dil damak kurur.
Sofrasında balı tuz, tuzu baldır,
Dostluk barış kardeşlikte ikbaldir,
Öğreten öğrenen de ilmihaldir,
Gönüller içinde bir cennet durur.
Nurşah sahip olmak için güzele,
Dönde bir bak Yunus’larada ezele,
Ey zaman yeter döndürme gazele,
Halimizi bir tek Allah var görür.
(30.01.2016 Cumartesi Saat 22:38 Eskişehir).
162.
SEYRANİ
İlmin bilen kişi tanır islami,
Bir bulutu örttün çöle Seyrani,
Rabbin bilen kişi taşır Elhamı,
Tasavvufdan daldın göle Seyrani.
İnce düşten tohum verdin toprağa,
Boyun saldın yar oldun bir yaprağa,
İnsanlığı örnek açtın tüm bağa,
Dokunmasın deyip güle Seyrani.
294
Develi, İstanbul, Halep vefası,
Buldun ömrün bir imtihan sahası,
Mücadele dedin sabrın devası,
Kandırmadın kendin ele Seyrani.
İçtin vahiy pınarının bengüsün,
Çektin ama kazandın yurt sevgisin,
Çok nesile babam diyen övgüsün,
Bir milletten geldin dile Seyrani.
Diyen Nurşah çözer aşkın telinde,
Bir dünyayı kemer görmüş belinde,
Yüceliğin terifeti yolunda,
İlminden bir kapı kula Seyrani.
(Âşık Seyrani Şenlikleri’ndeki yarışmada birinci olduğu deyiştir. 12.04.1998
Cumartesi Kayseri Develi)92.
163.
HOŞGÖRÜDE BULDUM
Her şeyin başında insanlık gelir,
Hoşgörüde buldum en güzel yolu.
Yoksa insan nasıl beraber olur,
Sulhta birbirinin kanadı kolu.
Bir kavrasa dünya bunun hazzını,
Ayırt etmez kulda sünnet farzını,
Hoşgörülü insan olmak arzını,
Kendinde görenin kırılmaz dalı
Hoşgörülü olmak huzur getirir,
Hoşgörülü olmak kini götürür,
Hoşgörülü olmak kavga bitirir,
İnsanda geçimin büyük ikbalı.
92
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 97)’de de yer almaktadır.
295
Hoşgörüyle baktım daim dünyaya,
Hallolması için her bir davaya,
Razı geldim bazen türlü cefaya,
İnsan sabırlı ve sakin olmalı.
Bütün güzellikler bizimle olsa,
Dünyada boşluklar sevgiyle dolsa,
Her yerde hoşgörü yerini alsa,
Döktüm gözlerimden yaş dolu dolu.
Beşikten mezara hayat gardaşı,
Hoşgörünün bende budur savaşı
Anlatmakla bitmez bağrımın başı,
Nurşah'ın dünyada sonsuz emeli.
(1996 Eskişehir)93.
164.
DEĞİLMİŞ
Yaş otuza geldim halen talebe,
Hak sınıfın geçmek kolay değilmiş.
Varıp gitsem dostum boştur halebe,
Hak sınırın geçmek kolay değilmiş.
Dedim sınıf seni nasıl geçeyim,
Geçti ömrüm senden nasıl biçeyim,
Ahir için bir tas suyun içeyim,
Hak tasından içmek kolay değilmiş.
Böyle daldım gittim cana ne lazım,
Geçmem için şu sınıfta ne lazım,
Bu imtihan için bilmem ne lazım,
Hak ömrünü biçmek kolay değilmiş.
93
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 89)’da da yer almaktadır.
296
Öğren deyip gider oldu yollarım,
Kalmayayım cahil halim kollarım,
Şu dersime döktüm nice dillerim,
Hak defterin açmak kolay değilmiş.
Dedim Nurşah gel de eyle şu tövben,
Demezler ya şu dünyayı hep öğren,
Azda olsa sende oku, bil, öğren,
Hak yolunda uçmak kolay değilmiş.
(16.09.1985 Pazartesi Saat 12:30 Eskişehir).
3.1.7.2. Peygamber Sevgisi
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
165.
HAK MUHAMMED AŞK YOLUNA
Düştüm divane yollara,
Hak Muhammed Aşk yoluna,
Ağlayan gönlüm avvare,
Hak Muhammed Aşk yoluna.
Yüreğimde sonsuz yara,
Âşık, oldum yad, devrana,
Varıp kavuşam o yâra,
Hak Muhammed Aşk yoluna.
Her yerde onu anarım,
İçim dert dolu yanarım,
Durmaz pervane dönerim,
Hak Muhammed Aşk yoluna.
Mekke, Medine'ye varam,
Toprağına yüzüm sürem,
Kabesinde canım verem,
Hak Muhammed aşk yoluna.
297
Arafat dağına çıkam,
Gezdiğin yerlere bakam,
Kendim Mervi'ye bırakam,
Hak Muhammed aşk yoluna.
Muhammed serinden gecem,
Ebizemzem, suyun içem,
Kuş olam yolunda uçam,
Hak Muhammed aşk yoluna.
Sabahlar nurunu döksün,
Geceler tesbihin çeksin,
Terin güllerini eksin,
Hak Muhammed aşk yoluna.
(23.10.1991 Saat 8:30 Eskişehir. İlahi. Söz-müzik âşığa aittir)94.
166. HAZRET-İ MUHAMMET'İYE METHİYE
Güneş misal doğdun cümle âleme,
Âlemlerin nuru oldun Muhammed.
Sürmelendin düştün kudret kaleme,
Erenlerin eri oldun Muhammed.
Yüce Hak'tan içtin Ab-ı şarabın,
İlmi aşktan aldın gönül turabın,
Gün eyledin günde güzel Mihrabın,
Sevenlerin sırrı oldun Muhammed.
Allah, dedin zikreyledin duana,
Kulluktan bir maya koptun imana,
Peygamberimizsin sonsuz cihana,
Cümlemizin Pir'i oldun Muhammed.
94
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 94)’te de yer almaktadır.
298
Sözlerinden mercan mercan saçıldın,
Hem ahire hem zamana açıldın,
Koca deniz menzilinden içildin,
Alınların teri oldun Muhammed.
Bizim gibi sende bir kul Allah'tan,
Doğduğun gün kapın açtın ilahtan,
Yön kıblemiz Kabe'mizsin tavaftan,
Dersi mektep, yari oldun Muhammed.
Yolun yardan yolum bana geçemem,
Sallisiz söz senden ala biçemem,
Muhammedim sensiz candan uçamam,
Gönüllere bari oldun Muhammed.
Esselamsın son nefeste ezanım,
Senin kadrin ile âlem gezenim,
Rabbin deryasında ufak ozanım,
Nurşah'ında narı oldun Muhammed.
(02.04.1985 Eskişehir).
3.1.7.3. Mevlâna ile İlgili Şiirleri
167.
MEVLANA’M
Bir imtihan daha verdim,
Konya'mızda can Mevlana’m.
Her tarafta seni gördüm,
Konya'mızda can Mevlana’m.
Gönüllerin, bağrı başı,
Gök kubbenin uçan kuşu,
Gözümün damlayan yaşı,
Konya’mızda can Mevlana’m.
299
Çiçekler sevgini açar,
Dostluk kokusunu saçar,
Dünya ziyaretin göçer,
Konya’mızda can Mevlana’m.
Gelen bir daha gelem der,
Yâr yollarında ölem der,
Sendeki o, ışık o fer,
Konya’mızda can Mevlana’m.
Cihanı, seslersin gel gel,
Allah'ım ne büyük emel,
Bozduysan tövben, yine gel,
Konya’mızda can Mevlana’m.
Dağı taşı, aşan bilir,
Vuslatına düşen bilir,
Ocağında pişen bilir,
Konya’mızda can Mevlana’m.
Yaram derinlerden kanar,
Nurşah, kız kuş olup konar,
Hacı Bektaş, Yunus, anar,
Konya’mızda can Mevlana’m.
İçtim pınarından geçtim,
Narından gömleğim biçtim,
Vardım kapısını açtım,
Konya’mızda can Mevlana’m.
Allah'ım şükürler olsun,
Bu kapıyı herkes bulsun,
Der Nurşah, Feyzini alsın,
Konya’mızda can Mevlana’m.
300
(24.09.2003 Salı Eskişehir).
168.
MEVLÂNA’M
Can içinde can, diyarı,
Konya'da can, can Mevlâna'm.
Eşi menendi yok yâri,
Dünyada can, can Mevlâna'm.
Sevgi damlasında pınar,
İçenler hep, senden kanar,
Senin gibi ömür, yanar,
Edâda can, can Mevlâna'm.
Kulluk kapısını açtın,
İnsanlık ruhundan geçtin,
İbretinden ışık saçtın,
Sedada can, can Mevlâna'm.
Seni sende bilen, dalar,
Sevgini can ile dolar,
Nurşah'ım tövbeni diler,
Hûda'da can, can Mevlâna'm.
(19.06.1985 Konya)95.
169.
MEVLANA’M
Dağlar taşlar sevdan oldu canımda,
Ben seninle taştım doldum Mevlana’m.
Çöller çiçek açar oldu kanımda,
Dünyalara sevgin saldım Mevlana’m.
95
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 109)’da da yer almaktadır.
301
Hasret düğmesini dikti ellerim,
Sökülmesin diye diye dillerim,
Gurbetten gurbete giden yollarım,
Dar akşamlarında kaldım Mevlana’m.
Dört mevsim içinde meledim kuzu,
Hepimizin dedim var oğlu kızı,
Oku bölüm bölüm gel dizi dizi,
Hikâyelerine daldım Mevlana’m.
Böyle yandı Leyla çölleri bende,
Dedi ne ararsın Mecnun'u sende,
Bir yudum su oldu şu hayat canda,
Toprağına gelin oldum Mevlana’m.
Mevlana diyarı Konya'da bizi,
Yine çoşturan var dedim şu sazı,
Çok büyüktür Nurşah, sevginin yüzü,
Şurada kendimi buldum Mevlana’m.
(Yıl 1997 Konya, Türkiye Âşıklar Bayramı’nda, Doğmaca dalında 1. olduğu deyiştir).
170.
MEVLANAM
(YÜCE YARIM NEYLEYİ?)
İçtim beden yandı ciğer derinden,
Koptu bir nes candan gel gör neyleyi.
Hep düşledim her an görem seni ben,
Kısmet yolum gerdi gönlüm eyleyi.
Coştukça yüreğim selle dindirdim,
Her geçen gün âşkın cana sindirdim,
Kavuşmaya hasret acım dindirdim,
Belki felek bana da var söyleyi.
302
Bir ahtın o tâ ki yürekten tüten,
Bulmayınca dertli maşukun öten,
Mâbuda bi çere boynumu büken,
Nesib eyleki can ömrüm gelmeyi.
Varam Cemâl'ine yüzümü sürem,
Devasız derdimin melhemin verem,
Âşıkların yâri mevlânam diyem,
Bu can varımada sevgim dilleyi.
Şu koca dünyanın olmuşsun yâri,
Konya'nın solmayan ebedi varı,
Yunus, diyarından Nurşah'ın narı,
Hak'tan yandım yüce yârim neyleyi.
171.
MEVLANA’M
Dünya tarif sen onun bir bakışı,
Oldun gittin Rabb’in düşü Mevlana’m
Çektin özden sürmelendin nakışı,
Doldun gittin ömrün yaşı Mevlana’m
İşte yerin göğün gülü gülistan,
Konya’mızın açık kapısı dostan,
Tövbeye gel dedin yüce bir sesten,
Çağrıladın yolun başı Mevlana’m
Sen doyulmaz gönüllerin gülüsün,
Sen sevenler sevgililer dilisin,
Der Nurşah’ım dünyaların yolusun,
Ebedide yüce kişi Mevlana’m.
(14.01.1985 Pazartesi Saat 14:15 Eskişehir).
303
3.1.7.4. Dinî Günler
172.
ÜÇ AYLARININ UMMANI SEFA GELDİN RAMAZANIM
On bir ayın bir sultanı,
Sefa geldin ramazanım.
Evlerimizin mihmani,
Sefa geldin ramazanım.
İnsanı Hak'ka götüren,
Nefse sabırı getiren,
Canlarda güller bitiren,
Sefa geldin ramazanım,
Melekler safında uçar,
Sofranın başına geçer,
Niyetli orucun açar,
Sefa geldin ramazanım.
Ayların içinde bir ay,
İnsanlar gönlünde saray,
Bekleriz seni onbiray,
Sefa geldin ramazanım.
Gece sahuruna kalkar,
Niyetle ağzımız çalkar,
Bedenden günahlar silker,
Sefa geldin ramazanım.
Şeytanın bacağın kırar,
İnsanın yarasın sarar,
Sağlığa verirsin yarar,
Sefa geldin ramazanım.
304
Gündüzün mukabelesi,
Gecelerin terafis.
Bayramının arefesi,
Sefa geldin ramazanım.
Görüyorum sende Hak'kı,
Kadir gecesinin ufku,
İnsanlığın yüce şevki,
Sefa geldin ramazanım.
Küslerin barışan ayı,
Kahvelerin demli çayı,
Muhabbetin gönül payı,
Sefa geldin ramazanım.
Âşıklar atışır sazla,
Hikâyelerini özle,
Anlatır sabaha feyzle,
Sefa geldin ramazanım.
Bir ay lezzetin tadarız,
Kendimiz sana adarız,
Her gün bayramın ederiz,
Sefa geldin ramazanım.
Camilerin dolar taşar,
Bayram sevincini yaşar,
Gelen gurbetcinle çoşar,
Sefa geldin ramazanım.
Uğurlarken dilekleriz,
Seneye yine bekleriz,
Herdem seni yürekleriz
Sefa geldin ramazanım.
305
Cümlemize kutlu olsun,
Evlerimiz mutlu olsun,
Nurşah, hayır ihsan bulsun,
Sefa geldin ramazanım.
(1997 Eskişehir)96.
173.
ON BİR AYIN BİR SULTANI
Kapımızı dostça çaldın,
On bir ayın bir Sultanı,
Evimize nurla geldin,
On bir ayın sır Sultanı.
Akşam ezan seslerinle,
Kırk mum yanan hislerinle,
Canda eda dostlarınla,
On bir ayın pir Sultani.
İndin bin bir melek ile,
Kadir dolu dilek ile,
Çarkı dönen felek ile,
On bir ayın er Sultanı.
Verdin bayram coştun cana,
Güle güle derim sana,
Mevlam yine erdir bana,
On bir ayın gör Sultanı.
İşte geldin gidiyorsun,
Artık veda ediyorsun,
Söyle bize ne diyorsun?
On bir ayın nur Sultanı.
96
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 90)’da da yer almaktadır.
306
Nice cana verdin meşki,
Can evinden serdin köşkü,
Senden güzel n'ola eş ki,
On bir ayın yâr Sultanı.
Mubareksin kadir gecem,
Sabaha dek oldun hecem,
Sundun aşkı candan içem,
On bir ayın var Sultanı
Coştu Nurşah sevgin ile,
Döktü aşkın övgün ile,
Haktan yağmış vergin ile,
On bir ayın gür Sultanı.
(11.08.1980 Eskişehir)97.
174.
İL MÜFTÜLÜĞÜ KUR-AN ZİYAFETİ
Önce ozan sonra hacı olmuşum,
İğnenin gözünde kendim bulmuşum,
Kur-an'danda nasibimi almışım,
Buyurun hafızlık merasimime.
Yunus dergâhından açtım gözümü,
Hak aşkı Halk aşkı yaktım özümü,
Şükür ile ilettiğim sözümü,
Buyurun hafızlık merasimime.
Peygamberimizi anıp coşalım,
Doğum günü ile dolup taşalım,
Nurşah çift sevinci bir paylaşalım,
Buyurun hafızlık merasimime.
97
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 154)’te de yer almaktadır.
307
(17 Nisan 2011 Pazar Saat 14.00 Yunusemre Kültür Merkezi Eskişehir).
3.1.8. Pastoral Şiirleri
Âşık Nurşah, şiirlerinde doğayı, gerçek anlamıyla doğadaki güzellikleri
anlatmak için kullanmıştır. Âşık, ağaçların yeşermesinden, çiçeklerin açmasından feyz
almıştır. Köyünü tasvir ederken, yaylarının güzelliğinden, çimenlerin canlılığından ve
köyünün hayvalarından söz etmiştir.
Âşık Nurşah’ın 8’li hece ölçüsüyle söylediği 1 adet şiirine rastlanmıştır. 5 adet
şiirni ise 11’li hece ölçüsüyle oluşturmuştur:
- 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
175.
ÇEVREMİZLE DOST OLALIM
Gelin verelim el ele,
Çevremizle dost olalım,
Gelip geçen zaman ile,
Çevremizle dost olalım.
Temizlik imandan gelir,
Alışanlar bunu bilir,
İnsan insan için ölür,
Çevremizle dost olalım.
Açalım doğaya kucak,
Yeşillensin köşe bucak,
Her çevre bizimle çiçek,
Çevremizle dost olalım.
Dünyaya örneği vatan,
Sancağın göğsüne çatan,
Ülkemiz ayakta tutan,
Çevremizle dost olalım.
308
Kuşlar ötüşsün dalında,
Çocuklarla sancağında,
Oturalım çardağında,
Çevremizle dost olalım.
Cennet Türkiye'min farkı,
Her mahalle ömür parkı,
Dört mevsimin dönen çarkı,
Çevremizle dost olalım.
Çevre tabiatın dili,
Çevre herkeslerin gülü,
Çevre çok büyük sevgili,
Çevremizle dost olalım.
Her ağaç bir gölge dalı,
Arının kovanda balı,
Tüm güzelliklerin sembolü,
Çevremizle dost olalım.
Dokundukça derim saza,
Göklere açılan feza,
Turistleri çeken bize,
Çevremizle dost olalım.
Çevre Sağlık çevre düzen,
Böyle söyler Nurşah ozan,
Yanınızdadır her zaman,
Çevremizle dost olalım.
(Yıl 1998 Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu, 2. Şairler Şiir Şöleni’nde
Çevre Haftası nedeniyle âşığın sazıyla katıldığı programda çalıp söylediği deyiştir.
Eskişehir)98.
98
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 161)’de de yer almaktadır.
309
- 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
176.
AĞACIM
Çok severim seni asla kurutmam,
Bize hayat veren cansın ağacım,
Tutup seni yaş baltaya yar etmem,
Diktiğimiz gül fidansın ağacım.
Gökyüzünde yeşil gülen dağlarım,
Meyvesini yere seren bağlarım,
Her tür gıdam senden alır sağlarım,
Damarımda gezen kansın ağacım.
Beşiğimsin gül kundaklı bebekte,
Göklerde uçuşan hür kelebekte,
Türkiye'msin sevgi çarpan yürekte,
Sen bizlerde bir cihansın ağacım.
Toprak üstü bayrağımın direği,
Denizlerin kayık çeken küreği,
Defter kalem her ihtiyaç gereği,
Sende, canlı, bir insansın ağacım.
Çaldığım saz senin gövden taşıyor,
Evim odam senin ismin yaşıyor,
Güzel sanat, senle kültür coşuyor,
Tarihinde selvihansın ağacım.
Parklarımız (çevremizin) çimeni,
Güzelliğin yeşil cennet yemeni,
Seyreylerim sende her gün simanı,
Sen bizlerde bedestansın ağacım.
310
Ormanımsın, kuşlar uçar dalında,
Anılar rengini alır balında,
Sevdalılar yaşmağının alında,
Hikâyeler de destansın ağacım.
Köyümün yeşili köylümün evi,
Biter mi Nurşah'ın sendeki övü,
Mevlam öyle vermiş aşkınla sevi,
Âlemlerde bana bir eyvansın ağacım.
(Tarih: 1998 Ağaç Dikme Bayramı Eskişehir)99.
177.
TOPRAK SEVDASI
Bu bir toprak sevdasıdır sevende,
İnsan ona ermeyince bilinmez,
Atın koşmuş dönüp duran düvende,
Harmanını sürmeyince bilinmez.
Her zerresi altın dağı taşında,
İnsan için suyu ekmek aşında,
Ömür boyu koştuğumuz işinde,
Kendisini görmeyince bilinmez.
Bu bir toprak sevdasıdır çekende,
Hasat günü mahsulünü ekende,
Mayasını teknesine dökende,
Çiftçisine sormayınca bilinmez,
Kış gelende keyifleri çattıran,
Alıp baştan derdi gamı attıran,
Ağızlarda gıdasını tattıran,
Sofrasına varmayınca bilinmez.
99
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 166)’da da yer almaktadır.
311
Her canlının dünyasıdır canında,
İnsan ondan hâsıl oldu kanında,
Çok yiğitler sefer etti şanında,
Savaşına girmeyince bilinmez.
Tabiatın anasıdır kucağı,
Kurulalı dünya köşe bucağı,
İki cihan maksudunun ocağı,
Huzuruna durmayınca bilinmez,
Doğduğumuz öldüğümüz topraktır,
Açtığımız solduğumuz topraktır,
Aldığımız verdiğimiz topraktır,
Derdin başa sarmayınca bilinmez,
Yaylasını eker gelin kızları,
Bir başkadır şu toprağın yazları,
Âşıkları atıştırır sazları,
Perdesine vurmayınca bilinmez.
Aşık Nurşah, yeşil dağlar yazında,
Mehmetçiği, gülen iki gözünde,
Bu toprağın sesi oğlu kızında,
Uğruna can vermeyince bilinmez.
(09.12.1991 Perşembe Saat 15.00 Vezir Köprü. Köprülü Mehmet Paşa Kültür Sanat
ve Spor Haftası 1-4 Ekim 1992 Perşembe Âşıklar Şöleni’nde sunduğu deyiştir)100.
178.
TOPRAĞIM
Senden gelir sana gider yolumuz,
Canlı cansız senden bakar toprağım.
Yaşattığın cennet Anadolu’muz,
Senden arşa göğe çıkar toprağım.
100
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 168)’de de yer almaktadır.
312
Nerede bir ağaç gölgesi görsem,
Oturup altına minderim sersem,
Demleyip çayımı yufkamı dürsem,
Ağzıma tat verir şeker toprağım.
Çok dikkat ederim temiz tutarım,
Mis gibi çevremde keyif çatarım,
Güzel kırlarıma neşe katarım,
Burcu burcu vatan kokar toprağım.
Adını kalbime yazmışım dünya,
Bülbülü söyleten gülde ki şeyda,
Ölesiye canda çektiğim sevda,
Âşıklar türkünü yakar toprağım.
Veysel'in sazını duyarım sende,
Anamın nasırlı elleri bende,
Şehir şehir belde belde sinende,
Güzellikler senden akar toprağım.
Bakımını iyi verdik mi bizler,
Temiz çevremizle gülümser gözler,
Açılır göklerden yere denizler,
İkindin gölgesin çöker toprağım.
Hafta gelir pazar olur koşarız,
Büyük küçük piknik zevkin yaşarız,
Yaz boyunca kırlar dolup taşarız,
Turistleri yurda çeker toprağım.
Nerede olursak olalım canlar,
Çevre bizden ilgi bekler insanlar,
Ev okul bağ bahçe yol hamam hanlar,
Varlığını senden döker toprağım.
313
Biz doğaya doğa bize muhtaçtır,
Toprağı kazdıkça kökü ilaçtır,
Tabiatımızda orman ağaçtır,
Bayrağını burca diker toprağım.
Nurşah'ım seninle olmuşum kardeş,
Kurulalı dünya ölümsüzce eş,
Sazımda sözümde parlayan güneş
Senle şafağını söker toprağım.
(T.C. Mamak Belediye Başkanlığı Halk Şairleri Şiir Yarışması’na katıldığı şiiridir.
1997 Ankara)101.
179.
ÇİÇEĞİM
Sevdalıyım sana dağların kuşu,
Uçtuğum dalımsın sen kır çiçeğim.
Dört mevsimim sende bağrımın başı
Geçtiğim yolumsun sen yar çiçeğim.
Oturursam nerede göl kenarına
Yaslasam sırtımı dal çınarına,
Susarım bir yudum su pınarına,
İçtiğim balımsın sen nar çiçeğim.
Hele gökyüzünü seyre dalarken,
Bir mektup okunur içim dolarken,
Hasret dağına kendim salarken.
Açtığım elimsin sen sır çiçeğim.
Çıkarım yaylaya tarla başına,
Bülbüller ötüşür seher taşında,
Bir türkü tutturum gurbet yaşında,
Saçtığım dilimsin sen nur çiçeğim.
101
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 168)’de de yer almaktadır.
314
Ey tabiat ana üstüne var mı?
İnsan havam karam denizim der mi?
Karacaoğlan Elif kızdan gider mi?
Göçtüğüm ilimsin sen pir çiçeğim.
Ormanım, yeşilim, çevrem, diyarım.
Çobanda kavalın sesin duyarım.
Sazımı çalarken sende doyarım,
Seçtiği telimsin sen tar çiçeğim.
Sende turnaları süzer gözlerim.
Koyunlu kuzulu köyüm özlerim.
Nurşah’ım gönlümde ömür gizlerim.
Biçtiğim gülümsün sen mor çiçeğim.
(12.03.1997 Çarşamba Saat 23:15 Şehir Gazetesi’nde yayımlanmıştır).
180.
KÖYÜM
Yazın ne hoş olur yayla havası,
Koyun kuzu yeşillikte meleşir,
Açar cennet köyüm ceylan ovası,
Gelin kızıyla oynar gülüşür.
Sarı inek sağdı mıydı ki sütünü?
Hele bir de kazımızın etini,
Tutmaz hiçbir şey köyümün methini,
Köyüm günden güne daha gelişir.
Köylüyüm ben köyümüzün güzeli,
Köyümüzü doğduğumdan gezeli,
Sekiören Çardak köyüm ezeli,
Nurşah köyüm gören hemen alışır.
3.1.9. Övgü/Güzelleme
Âşık Nurşah’ın şiirlerinin büyük çoğunluğunu güzellemeleri oluşturmaktadır.
Âşık şiirlerinde yaşadığı ve seyahat ettiği yerlerden, aile bireyleri ve tanıdıklardan,
315
kendinden ve başka âşıklardan, çeşitli meslek gruplarında, özel günlerden ve
programlardan övgü dolu sözlerle bahsetmiştir. Ayrıca şiirlerinde Türk milletine ve
Atatürk’ü güzellemelerde bulunmuştur.
3.1.9.1. Yaşadığı ve Seyahat Ettiği Yere Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
181.
KÖYÜM ÇARDAK
Gönlümdesin sen her zaman,
İki gözüm köyüm çardak,
Arzularım seni her an,
Ana özüm köyüm Çardak.
Gökdere'nin gök toprağı,
Koca cevizin yaprağı,
Yukarı köyümün bağı,
Bitmez sözüm köyüm Çardak.
Yayla yayla Nalapinar
Arakdere ve Taşmanlar,
Yazırdan gölete canlar,
Mevsim yazım köyüm Çardak.
Çalçı köyü Orbuk, Kozlu,
Giderim ellerim sazlı,
Mihalıçcık'tan avazlı,
Özüm feyzim köyüm Çardak.
Taslak bahçesiyle yöre,
Kırkça, kızları Hondere,
Nurşah, kızı gökten yere,
Yürür izim köyüm Çardak.
316
(1986 Eskişehir)102.
182.
GÜL GÜLCÜM GÜL GÜL SİLİFKE
Nohudum tarlamda burçak,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Kuğular gölünde çiçek,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Gök suyundan çağlar koyu,
Taş ucundan gelir boyu,
Güzeller içinde toyu,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Keklik havanda kaşığın,
Çalar söyler bak aşığın,
Gönüllerde sarmaşığın,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Fıstık eken tarla boyu
Gez dolaş gör Narlıkuyu,
Cennet ve cehennem köyü,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Çadır otelinde kaldım,
Dört bir yandan seyre daldım,
Dürümünden lezzet aldım,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Ayranın soğuk içilir,
Kaleden seyrin seçilir,
Ne şu sevdandan geçilir,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
102
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 165)’te de yer almaktadır.
317
Yörük kızları yolunda,
Örük saçları belinde,
Yaylalarının yelinde,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Mayıs'ta bayramın olur,
Dünyaca şenliğe gelir,
Mutluluk yerini alır,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Ses yarışmaları başta,
Folkloruyla dost barışta,
Sevgisi var uçan kuşta,
Gül gülcüm gül gül Silifke.
Âşık Nurşah'ta bu turda,
Az mı sazın çaldı şurda?
Yanında kızı Binnur'da
Gül gülcüm gül gül Silifke.
(21-22 Mayıs 1987 Saat 21:00, Silifke Kültür ve Müzik Festivali Âşıklar Şöleni’nde
Belediye Başkanı’ndan Teşekkür madalyası aldığı deyişidir. Âşık o gün Silifke'nin
Yörük Kızı da seçilmiştir. Silifke)103.
183.
İZMİR'İM
Sevdalandım sana İzmir
Denizinde yüzer oldum
Firkat verdin bana İzmir
Aşkın ile gezer oldum.
103
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 165)’te de yer almaktadır.
318
Akşamınla özlerimi
Sabahınla gözlerimi
Duyabilsen sözlerimi
Seni günlük yazar oldum.
Sen bende ben sende nehir
Çarpan yüreğimde ahir
Sevdim seni güzel şehir
Şehirimden süzer oldum.
Özlemin burnumda tüter
Göreyim hasretin yeter
Sevenler ömründe biter
Toprağında tozar oldum.
Şirin İzmir kavaklarım
Söker ince şafaklarım
Türkü söyler dudaklarım
Nurşah sende güzâr oldum
(17.06.1989 Eskişehir)104.
184.
DÜNYANIN MERKEZİ
Dünya'nın merkezi burda
Nasrettin Hoca'yı görün.
Acep Âşık Nurşah nerde.
Nasrettin Hoca'yı görün.
Bulabilse keşke izin?
Nasrettin dedi mi sözün?
Dünyayı görüyor gözün
Nasrettin Hoca'yı görün.
104
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 62)’de de yer almaktadır.
319
Yarışması var Konya'da,
Bende yakında orada
Nasrettin Hoca nerede
Nasrettin Hoca'yı görün.
Mizahları derde derman
Nerde Hoca'daki ferman
Çalar sazı Nurşah Durman,
Nasrettin Hoca'yı görün.
(1990 Sivrihisar)105.
185.
SENİN TÜRKÜN KÖYÜM BENİM
Sazımda ki çalan türkü,
Senin türkün köyüm benim.
Gönlümün yeşeren mülkü,
Senin türkün köyüm benim.
Yaylalar kuzunu güder,
Irgatın tarlaya gider,
Hasat bayramını eder,
Senin türkün köyüm benim.
Peteğin yapar arılar,
Soğuk pınarların harlar,
Güneşin doğan baharlar,
Senin türkün köyüm benim.
Okullarda ki çocukta,
Uçan kelebek böcekte,
Bahçelerde ki çiçekte,
Senin türkün köyüm benim.
105
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 79)’da da yer almaktadır.
320
Genç kızların emelinde,
Çobanların kavalında,
Ötüşür kuşlar dalında,
Senin türkün köyüm benim.
Sürer çiftin çiftçi baba,
Harmanın savurur yaba,
Anamın elinde çapa,
Senin türkün köyüm benim.
Köyüm methin, kolay bitmez,
Anlatmakla sözün yetmez,
Nurşah'ın aklından gitmez,
Senin türkün köyüm benim.
(23.031996 Cumartesi saat 15:00)106.
186.
EVİM
Çocuklarımın hülyası,
Sıcacık bir yuvam evim.
Gönüllerimin dünyası,
Bin derdime devam evim.
Yatağımda yorganımda,
Mutfağımda balkonumda.
Penceremde ve kapımdı,
Dolaştığım ovam evim.
Onsuz yerde hep naçarım,
Kilidini ben açarım.
Kanadında gün geçerim,
Şu elimde sıvam evim.
106
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 164)’te de yer almaktadır.
321
Baba ocağımdan geldim,
İlk bu evde yüzüm güldüm.
Gelinliğim burda bildim,
Geçimimde davam evim.
Adım kalsın bu kapıda,
Canım çıksın bu kapıda.
Eşim ile bu kapıda,
Sonsuzluğa revam evim.
Nurşah, didindiğim özüm,
Alın akı ömür yüzüm.
Sende açtım ilk şu gözüm,
Mezara dek duam evim.
(15.01.1990 Eskişehir)107.
187.
CAN OKULUM
Ana gibi sıcaksın sen,
Benim güzel can okulum.
Varlığımda ocaksın sen,
Benim güzel, can okulum.
Sende buldum özce varım,
Sensin benim cihan yârim.
Geleceğe güzel varım,
Benim güzel, can okulum.
Cahillere öğüt veren,
Öğrenene kanat geren.
Huzurluyum sende her an,
Benim güzel, can okulum.
107
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 84)’te de yer almaktadır.
322
Övüncümsün hep benimle,
Çalışırım derslerimle.
Başarım öğretmenimle,
Benim güzel, can okulum.
Her kitabın ayrı hülya
Okuyan da başka dünya
Anlayanda geniş derya
Benim güzel, can okulum.
Sende buldum ilim, dalım,
Arı gibi gülde balım.
Menzilinde giden yolum,
Benim güzel can okulum.
Marşımda yüce istiklal,
Bayrağımda özce hilal.
Der Nurşah sende istikbal,
Benim güzel can okulum.
188.
İSTANBUL'DA BİR SİRKECİ
Ben de vardım ben de erdim,
İstanbul'da bir Sirkeci.
Âşıklar yuvası gördüm,
İstanbul'da bir Sirkeci.
Köşesinde bir otel, han,
Kimler gelip gitmiş ki can,
Veysel'den tut bugüne ben,
İstanbul'da bir Sirkeci.
Meşhur sütü tavuk suyu,
Garibana sıcak çayı,
Âşıklara hayat boyu,
İstanbul'da bir Sirkeci.
323
Sevgiye can orda yatar,
Ayrılıklar orda biter,
Dertli sazlar orda öter,
İstanbul'da bir Sirkeci.
Seyreyledim bir cihanı,
Nurşah tanıdım can canı,
İstanbul'da bir Sirkeci.
Öter acı kuşlar hanı,
(Sultan Ahmet Kültür Şenlikleri’nde sunduğu deyiştir. Tarih: 20.06.1985 Cumartesi,
Sirkeci/ İstanbul Söz-müzik kendisine aittir)108.
189.
BİZE GÜZEL KASTAMONU
Gül elinden açtın bir gül,
Bize güzel Kastamonu.
Kasta, kızdan adına il,
Bize, güzel Kastamonu.
Şehitler başında kale,
Anahtarın aldın ele,
Bir çift bakan gözden sıla,
Bize güzel Kastamonu.
Kırklar çeşmesinde başın,
Şeyhler ocağında yaşın,
Tarihini yazmış taşın,
Bize güzel Kastamonu.
Yeşil örtü giymiş dağlar,
Ay yıldız içinde çağlar,
Çardağını çekmiş bağlar,
Bize güzel Kastamonu.
108
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 72)’de de yer almaktadır.
324
İbadet kozasın dokur,
Ezanlar seherle şakır,
Ululardan yüce fikir,
Bize güzel Kastamonu.
Fatihlerine söz yetmez,
Fetihlerinden göz gitmez,
Başarın saymakla bitmez,
Bize güzel Kastamonu.
Atatürk, gülümser gözün,
Dünyaya bedeldir sözün,
Cephelerden ışır yüzün,
Bize güzel Kastamonu.
Şapka devri icat oldu,
İnkılapta yerin aldı,
Kılık kıyafetin buldu,
Bize güzel Kastamonu,
Göklerde İstikbal süzdü,
Dillerde marşını dizdi,
Mehmet Akif Ersoy yazdı,
Bize güzel Kastamonu.
Demekle bitmez savaşı,
Kurtuluşun sevinç yaşı,
Cumhuriyetin kardeşi,
Bize güzel Kastamonu.
Kanlı dere kelle baş
Atmışız düşmana taşı,
Adımız Türk vatandaşı.
Bize güzel Kastamonu.
325
Aldı düşmanlardan öcü,
Anaların başlar tacı,
Namınla Şerife bacı,
Bize güzel Kastamonu.
Türk kadını gözüm dedi,
İşte oğlum kızım dedi,
Nurşah'taki sazım dedi,
Bize güzel Kastamonu.
(Kastamonu
Gazeteciler
Cemiyeti
tarafından
organize
edilen
Atatürk'ün
Kastamonu'ya Gelişleri, Şapka ve Kıyafet İnkılabının 60. yıldönümü nedeniyle Âşıklar
Şöleni’nde Başarı ile ödüllendirilen belge, gümüş madalya ve plaket aldığı deyiştir.
Tarih: 27.05.1985 Saat: 21.00)109.
190.
BOĞAZİÇİ
Sularında mavi rüzgâr
Sızar gider Boğaziçi
Doğayı okuyor ezber
Süzer gider Boğaziçi.
Topkapı Harem'den bakar
Masmavi Akdeniz akar
İnsanı kendine çeker
Uzar gider Boğaziçi.
Çamlıca'dan yürür yolu
Üsküdar'dan eser yeli
Selimiye'den Rumeli
Gezer gider Boğaziçi.
109
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 167)’de de yer almaktadır.
326
Anadolu yurdun kolu
Yurt içinde sevgi dolu
Aşkın dili Türk'ün gülü
Yüzer gider Boğaziçi.
Gözlerim seyrine daldı
Beni kartalına saldı
Nurşah'ım sazını çaldı
Yazar gider Boğaziçi.
(21.07.1985 Gülhane Parkı/ İstanbul)110.
191.
ANTALYA
Tabiatın kucağında
Gördüm yeşil bir Antalya
Deniz sahil bucağında
Hoş serin bir yer Antalya.
Mor üzümün döker salkım
Huzurludur senle halkım
Sevdim gönlümdeki mülküm
Güzelliğin gör Antalya.
Hele meşhur portakalı
Kültüründe çeşni dalı
Dünyaca turistin yolu
Altından bir nur Antalya.
Kemeraltı deniz boyu
İçtik orda gönül çayı
Ozanlar bayramı, toyu
Çalsın sazlar vur Antalya.
110
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 85)’te de yer almaktadır.
327
Nurşah'ım tarihi belde
Kokusu var açan gülde
Ülke ülke festivalde
Mihmanıyla gür Antalya.
(21.09.1985 Antalya)111.
192.
ADIYAMAN
Maraş üstü yolun vardık
Adıyaman adı yaman
Kahta'da program verdik
Adıyaman adı yaman.
Kültürünün bahçesinde
Âşıklar eğlencesinde
Sporcular gecesinde
Adıyaman adı yaman.
Gezdik, gördük, çaldık, coştuk
Gönüller dağını aştık
İlçelerini dolaştık
Adıyaman adı yaman.
Reis Beyi önder oldu
Mihmanlık bir anı kaldı
Ozanlar sazını çaldı
Adıyaman adı yaman.
Su İşlerinin hürmeti
Beş günü verdi hizmeti
Bize değeri kıymeti
Adıyaman adı yaman.
111
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 120)’de de yer almaktadır.
328
Müzesin ziyaret ettik
Tarihi yerlere gittik
Sazlarımızla anlattık
Adıyaman adı yaman.
Besni'ye de vardık gördük
Kalesi'nde mola verdik
Nemrut dağlarına erdik
Adıyaman adı yaman.
Atatürk Barajın gezdik
İlhamla şiirler yazdık
Defne yapraklanın dizdik
Adıyaman adı yaman.
Güneşin seyrinde bağı
Batar doğar Nemrut Dağı
Nurşah güzelliğin çağı
Adıyaman adı yaman.
(01.05.1987 Adıyaman Âşıklar Şöleni)112.
193.
ESKİŞEHİR
Mevsimlerin koynundan gül,
Anadolu'm Eskişehir.
Tarihlerden yüce bir il,
Anadolu'm Eskişehir.
Nice şehitlerin yeri,
Seyitgazi derler eri,
Yunus Emre'm başlar Pir'i,
Anadolu'm Eskişehir.
112
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 126)’da da yer almaktadır.
329
Turizmden çeker bir yol,
Lüle taşı başta sembol,
Kaynağı var madeni bol,
Anadolu'm Eskişehir.
Ertuğrul Gazi'nin adı,
Nasrettin Hoca'nın yadı,
Mizahların ağız tadı,
Anadolu'm Eskişehir.
İnönü'den Sakarya'dan,
Duy Afyonkarahisar'dan,
Mihalıççık, Sivrihisar'dan,
Anadolu'm Eskişehir.
Ilıcalardan akarsın,
Türlü şifadan bakarsın,
Mormenekşeler kokarsın,
Anadolu'm Eskişehir.
Şeyh, Şahabettin yar kulu,
Edebalim bir can ulu,
Yeşil türbelerin yolu,
Anadolu'm Eskişehir.
Kültür çağımın, yazları,
Folklor oynar genç kızları,
Çalar zeybeğin sazları,
Anadolu'm Eskişehir.
Köprübaşım ada bir yer,
Bademliğin gez de bir gör,
Karapınar'dan seyrin ver,
Anadolu'm Eskişehir.
330
Camilerinden akar nur,
Kalabak suyunu iç bir,
Duydunuz mu kili meşhur,
Anadolu'm Eskişehir.
İki Eylül adın okur,
Teknoloji ilmin dokur,
Açık öğretimde fikir,
Anadolu'm Eskişehir.
İç sınır yurtlar dolanı,
Ön gelir hava alanı,
Düşündürür anlayanı,
Anadolu'm Eskişehir.
Nurşah der ilk müjdem kadın,
Böyle yazdım zafer adın,
İl içinde, birdir yad'ın
Anadolu'm Eskişehir.
(02.09.1984, Eskişehir, Eskişehir'in Kurtuluşu Saat:10:00).
194.
KÜTAHYA'M
Vardım içtim suyun şerbet,
Benim güzel can Kütahya’m.
Sevdim seni bende gurbet,
Güler yüzlü can Kütahya'm.
Aşkın vurdum telde saza,
Seni bende çöze çöze,
Dört bir yanın geze geze,
Yaşadığım gün Kütahya'm.
331
Kaplıcalarında şifa,
Şark köşende tarih sefa,
Muhabbetin dilde vefa,
Ne şirinsin sen Kütahya'm.
Kalenden seyrine vardım,
Kahramanlarını gördüm,
Sazım ile seni sordum,
Ozan kızın ben Kütahya'm.
Harlek'inde bülbül sesi,
Tabiatın gülde hissi,
Sevdanın solur nefesi,
Unutulmaz an Kütahya'm.
Kütahya'nın baş sembolü,
Çinilerin dünya yolu,
Gelen turistinle dolu,
İlden ile ün Kütahya'm.
Hisar'lı Ahmet, konuştuk,
Açtık heykelini coştuk,
Şiiriyle dolduk taştık,
Özümüzde yön Kütahya'm.
Ömür yaprağında koza,
Seninle kavuştuk yaza,
Selam verdin yardan bize,
Kültürümde fen Kütahya'm.
Porsuğundan taştım gider,
Dağlarında talim eder,
Nurşah'ı aşkınla güder,
Bir içinde bin Kütahya'm.
332
(Hisarlı Ahmet Heykelinin açılışı, 04.05.1990 Cuma. 07. Haziran. 1990 Perşembe,
Saat: 19.00, Kütahya)113
195. SEKİÖREN MEŞHUR BAŞI
TÜRLÜ YEMEK ÇEKER AŞI
Sekiören meşhur başı,
Tarhanadan çeker kervan,
Önde gider bulgur aşı,
Çalışana olsun derman.
Bağdan yaprak ince sarma,
Tepsilerde sarı burma,
Baklavasın gelde yorma,
Nasıl da hayalin kurman.
Sac üstünde cızlaması,
Yumurtalı bazlaması,
Hele yağlı gözlemesi,
Katlayıpta nasıl dürmen.
Bir de yayık yağını sür,
Ekmeğinin katını dür,
Isır babam habire bir,
Acım ben başına varman.
Patlıcandır pekmezi,
Erik pestili ezmesi,
Göveç yüzü höşmerlisi,
Midelerde sürer harman.
113
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 106)’da da yer almaktadır.
333
Keyifler çatar tiriti,
Oynatır aslan yiğiti,
Ayvasından al öğütü,
Ona vitamini sorman.
Ne dinler padişah, kadı,
Baş tacını giymiş dutu,
Pirinç bamya kadınbudu,
Sakın yerken boyun burman.
Kaynar bulguru mısırı,
Serin şöyle der hasırı,
Çitemiktir onun sırrı,
Göllesinde dostlar ferman.
Mercimekli dolamacı,
Eksik olmaz bulamacı,
Kesme hamur ve güllacı,
Kaşıkları nasıl vurman.
Tablasında katmerlisi,
Nişastadandır peltesi,
Kara helvadan telvesi,
Ağızlarda nasıl sarman.
Sıcak soğuk ad eyledik,
Cümlemize tad eyledik,
Buyursunlar gel eyledik,
Nurşah'dan bir çağrı durman.
(16.04.1979 Pazartesi, Mihalıççık- Sekiören Köyü)114.
114
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 104)’te de yer almaktadır.
334
196.
GÜZEL
Hele alın giymiş gezer,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Ay cemalin nura bezer,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Nasıl da benzemiş güle
Sekip gelir keklik hele
Bu yar bizim eve gele,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Bolu'nun Boran dağları,
Yeşil çimendir, bağları.
Köroğlu gibi çağları,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Dertli'den yoluna bakar,
Sularını gördüm akar.
İçine nurları döker,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Nice illeri dolaştım,
Kastamonu'dan yol aştım.
Samsun diyara ulaştım,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Ereğli'nin yolu başka,
Adapazar daldım aşka.
Bursa'dan yeşilim köşke,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Kara tiren dumanında,
Yalova'nın limanında.
İstanbul'un dört yanında,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
335
Maraş üstü yolu aldım,
Diyarbakır'da saz çaldım.
Adıyaman'ında kaldım,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Verdim sazım ile savaş,
Gaziantep yavaş yavaş.
Kayseri, Develi, Ulaş,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Ankara Başkent'ten yolu,
İzmir'den esdirdim yeli.
Gezdim pek çok böyle ili,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Erzincan'a doğru durak.
Van'a gidiyorum ırak,
Çorum ile Sivas'a dek,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Konya, Karaman'ı buldum,
Silifke'nin kızı oldum.
Mut'da Karacoğlan geldim,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Manisa, Şarkışla'dayım,
Gezginciyim dünyadayım.
Eskişehir'den adayım,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
Mihalıççık Nurşah kızı,
Konuşturan mevla bizi.
Çalınır her ilde sazı,
Güzel, güzel, güzel, güzel.
336
(1987)115.
197.
BATTALGAZİ
Ertuğrul Gazi’den geldim,
Selam sana Battalgazi.
On Eylül yolunu aldım,
Selam sana Battalgazi.
Aşkarın izinde dağlar,
Malatya'ya doğru bağlar,
Aşkın dünyaları çağlar,
Selam sana Battalgazi.
Cengaverimiz ezeli,
Şu toprakları gezeli,
Elenor'unun güzeli
Selam sana Battalgazi.
Seyitgazi'm kesik başlar,
Erenlerden döktüm yaşlar,
Verdin şurda çok savaşlar,
Selam sana Battalgazi.
Külliye’nden ışır yüzün,
Kabrinde ziyaret izin,
Çalar sazın Nurşah kızın,
Selam sana Battalgazi.
(10. 09.1990 Saat: 10.20 Seyitgazi'de Seyyidbattalgazi Şenlikleri’nde sazı ile çalıp
söylediği deyiştir)116.
115
116
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 150)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 84)’te de yer almaktadır.
337
198.
MİHALIÇÇIK
Gönüllerin sultanısın,
Ömrüm balı Mihalıççık.
Yunus Emre'm ikbalısın,
İlmin dalı Mihalıççık.
Ömerköy'de gölün başı,
Altın toprağı ve taşı,
Hele meşhur var'ya kışı,
Yazın alı Mihalıççık.
Kartal tepesinde düğün,
Az mı senin ile öğün,
Düşmanları çektiğin gün,
Yurdun şalı Mihalıççık.
Tarihlerin sonsuz izi,
Türkiye'min gönül gözü,
Bilenler konuşur sözü,
Dünya dili Mihalıççık.
Dağların yeşillik orman,
Geyikler, içinde harman,
Ağız tadı yaprak sarman,
Ana eli Mihalıççık.
Bazlaman mayanda kopar,
Çobanın ateşin yakar,
Sakaryan çağlayıp akar,
Yunus yolu Mihalıççık.
Kalburcudan öter kuşlar,
Madenin kömürün işler,
Nurşah kız hep seni düşler
Yıllar yılı Mihalıççık.
338
(26.01.1985 Cumartesi Saat: 13.00, 06.05.1986 Mihalıççık Cumhuriyet alanında
Yunus Emre Haftası nedeniyle çalıp söylediği deyiştir)117.
199. SEKİÖREN BİZİM KÖYÜN
Dolambaçlı dik yolları,
Sekiören bizim köyün,
Türlü meyve dut dalları,
Sekiören bizim köyün.
Deresinde güzel bir çay,
Keklikleri seker boy boy,
Çevresinde cennetten ay,
Sekiören bizim köyün.
Yaylasını hele bir gör,
Söğütlük hem serin bir yer,
Güzelliğine gel bir er,
Sekiören bizim köyün.
Etrafında hoş çamızlar,
Düğününde güzel kızlar,
Geceye lamba yıldızlar,
Sekiören bizim köyün.
Göletlesi köye bakar,
Pınarından soğuk akar,
Bağ bahçesi sümbül kokar,
Sekiören bizim köyün.
117
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 101)’de de yer almaktadır.
339
Yalınız çam kargı eki,
Zengin kaynak meyve yükü,
Adı Sakarı'nın bükü,
Sekiören bizim köyün.
Saymak ile ismi bitmez,
Eren'lesi gözden gitmez,
Evliyasına söz yetmez,
Sekiören bizim köyün.
Hoş lezzeti taze börek,
Fırınında pişmiş çörek,
Doyulmaz tadını görek,
Sekiören bizim köyün.
Meler oynar kuzuları,
Bahar verir gül yüzleri,
Bulgur çeker genç kızları,
Sekiören bizim köyün.
Ne ararsan var turuncu,
Yetişir iğde pirinci,
Nurşah'ım pek çok övüncü,
Sekiören bizim köyün.
(16.04.1979 Pazartesi, Sekiören Köyü)118.
200. DOĞDUĞUM YER MİHALIÇÇIK
Kulakların çınlatayım,
Doğduğum yer Mihalıççık,
Hikayeni anlatayım,
Doğduğum yer Mihalıççık.
118
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 102)’de de yer almaktadır.
340
Kekik kokar yaylaları,
Al gelincik tarlaları,
Soğuk akar pınarları,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Kuş oldum kanadım açtım,
Kartal tepesinden geçtim,
Kalburcuya doğru uçtum,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Köyümüzün adı çardak,
Doldu gönlüm bardak bardak,
Gökdere'den seyrine bak,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Sekiören köyüm gördüm,
Otuz yıldan sonra vardım,
Eş dost hal hatırın sordum,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Maden, elin özlemişim,
Kavak'tan yol izlemişim,
Bahtiyar'ın gözlemişim,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Gelin gittiğim üç başlı,
Gözlerim öykünle yaşlı,
Büyüdüğüm yazlı kışlı,
Doğduğum yer Mihalıççık.
Âşık Nurşah, methin bitmez,
Bülbüller boşuna ötmez,
Gurbette hayalin gitmez,
Doğduğum yer Mihalıççık.
341
(Yazılış tarihi: 2 Ocak 1994 Pazar Eskişehir.
14 Haziran 1998 Saat 13:00
Mihalıççıklılar Yardımlaşma ve Dayanışma Demeği ve Mihalıççık Kalburcu
Şenlikleri, Sevelim Sevilelim Kalburcuda Buluşalım Programı’na katıldığı deyiştir)119
201. KÜLTÜR SARAYINDA SARAY
Sanat elde el, hünerde,
Genç, kızlar yününü tarar,
Durmaksız kirmanın döner,
Nakışlı çorabın örer.
Ak namazla dokur ana,
Başı yazma eli kına,
Dizi bağlı kızlar suna,
Kırka'nın halayın döner.
Çifteler Han, yıldızları,
Saya giysili kızları,
Mani türkülü sözleri,
Nakışlı kilimin dürer.
Yavuklu heybesin dokur,
Heyal yıldızını okur,
Tarih aynasından fikir,
Dünyaya ününü serer.
Tezgâhında kilim bağı,
Aynalı ceviz sandığı,
Yuva dilinin membağı,
Gelinin evine iner.
119
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 163)’te de yer almaktadır.
342
Alpu'nun meşhur savatı,
Değerin güçlü sanatı,
İlimizin ihracatı,
Amerika'dan yol sürer.
Gelini kızında takı,
Alının parlayan akı,
Gümüşün ganimet yükü,
Yüreklere aşkla girer.
Mihalıççık ve Gürleyik,
Bülbülleriyle gürleyip,
El sanatın sergileyip,
Gönüllerde gülün derer.
Elde dokumasın serin,
Çarşaf peşkirini görün,
Pul pul çevresini dürün,
Yazmalarında bin hüner.
Sarıcakaya'dan başı,
Taycı'lardan lüle taşı,
Bozaniç'ten altın işi,
İlimiz temsilin sunar.
Koza ipeği sembolü,
Bey, yaylanın ince yolu,
Keçesinde yeşil halı,
Pırıl pırıl gözde yanar.
Eldiveni işinde tek,
Rengi arıdan bal petek,
Çadırda kılçanı ipek,
Taa insanın için sarar.
343
Taycı'ların divanesi,
Ünlü kabak kemanesi,
Ağacından işlemesi,
Elden oymasında mimar.
Yorganıyla resim süsü,
Geyiklerin motiflisi,
Müzemizin can sergisi
Cevherinle bizi anar.
Saymakla bitmez sevgisi,
Gerçekten Allah vergisi,
Kültür sarayında sesi,
Milli folklorumda diyar.
Elbet yerini alacak,
Bu yerler ilçe olacak,
Kırka, Mihalgazi bucak,
Halkı valimizden umar.
Han'a da gelecek sıra,
İlimiz bir Çukurova,
Anlatımı bitmez doğa,
Söz muhabbetinde onar.
Sergilerle sergilendik,
Can içinden vergilendik,
Bir yaşamdan görgülendik,
Asırlardan yüce çınar.
Nurşah'ım gül bahçesinde
Açılan el, bohçasında,
İlleriyle çehresinde,
Bakın tarihiyle pınar.
344
(21.09.1989 Cumartesi Eskişehir Beyaz Altın Festivali Sergisi’nde âşığın sazı ile çalıp
söylediği şiiridir)120.
202. KEKLİK KOKAR DAĞLARI
Gürleyik köyü bağları
Keklik kokar dağları
Tarihin altın çağları
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Yolu konağından geçer
Sevgi eker sevgi biçer
Orada güller başka açar
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Su festivalinde bahar
Her yerden insanlar yağar
Kültürü biçilmez değer
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Al kirazı baldan şeker
Yeşil baklasını döker
Can yemeklerini çeker
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Sofrada biberi tuzu
Hünerli gelini kızı
Ozanda söyletir sazı
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Hacel dağlardandır soyu
Yunakın akarsuyu
Oynar kavalında toyu
Mihalıççık’ın Gürleyik.
120
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 86)’da da yer almaktadır.
345
Toprağın özünde sevda
Sinesinde yatar dünya
Bülbülün sesinde şeyda
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Kanatlar çırpar kuşları
Sert geçer biraz kışları
Anaların nakışları
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Yolun aksirat tepesi
Ali Paşa’nın türbesi
Ziyaretlerin beldesi
Mihalıççık’ın Gürleyik.
Nurşah köyümüz der yazar
Allah değdirmesin nazar
Ellerde çorabım gözer
Mihalıççık’ın Gürleyik.
(Gürleyik Dergisinde yayınlanmıştır).
203. GÖREN SEVER SENİ İZNİK
Benim gibi âşık olur,
Gören sever seni İznik.
Görmek için yolun alır,
Gören sever seni İznik.
Orhangazi dede yurdu,
Bizlere otağın kurdu,
Sevgi nişanını vurdu,
Gören sever seni İznik.
346
Yeşil dağların başında,
Destanı mezar taşında,
Barışı uçan kuşunda,
Gören sever seni İznik.
Dört kapında seni buldum,
Bursa’ndan feyzini aldım,
Beldende sazımı çaldım,
Gören sever seni İznik.
Kuzeyde samanlı dağlar,
Güneyinde avdan bağlar,
Anısında tarih çağlar,
Gören sever seni İznik.
Virajlı gider yolların,
Sıralı zeytin dalların,
Doğayla açmış kolların,
Gören sever seni İznik.
Güzeller yüzer gölünde,
Bülbüller şakır dilinde,
Turizmin sembolünde,
Gören sever seni İznik.
Kiraz yetişir ovanda,
Turistler gezer yuvanda,
Büyüleyici sevdanda,
Gören sever seni İznik.
Seyrettim oluklarını,
Tatlı su balıklarını,
Çınlattım kulaklarını
Gören sever seni İznik.
347
Bir de müzelerin gezdim,
Çini fırınların süzdüm,
Oturup şiirin yazdım,
Gören sever seni İznik.
Turkuazda nakışında,
Yeşil mercan bakışında,
Manilerin yakışında,
Gören sever seni İznik.
Türbeler birbirin izler,
Sarı Saltuk ve Kırgızlar,
Ziyaretindeyiz bizler,
Gören sever seni İznik.
Motellerin gezen şaşar,
Bir gelen bir daha koşar,
Yazlık evlerinde yaşar,
Gören sever seni İznik.
Marmara gözlerin kaşın,
Ticaret toprağın taşın,
llık geçer bahar kışın,
Gören sever seni İznik.
Gönlümde güllerin açtı,
Bahar çiçeklerin saçtı,
Bu Nurşah badeni içti,
Gören sever seni İznik.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
204.
SİLİFKE
Yaylaların yeşil çekmiş yuvadan
Yollarında cennet yaşar Silifke
İnişin var bir başkaca ovadan
Dallarında hikmet yaşar Silifke.
348
Gökten mavi, aydan ipek bakışın
Tülden beyaz, renkten kiraz nakışın
Nazlı çehre koydan cana akışın
Sallarında bir yat yaşar Silifke.
Çok güzele ihsan olmuş ün, şanın
Çok Ozana ilham olmuş bostanın
Çok sevene tarih olmuş destanın
Kollarında gurbet yaşar Silifke.
Gezdi gördü, oldu Nurşah hayranın
İçti meşhur olan soğuk ayranın
Anlatmakla bitmez güzel seyranın
Kullarında hürmet yaşar Silifke.
(1987 Silifke Uluslararası Kültür ve Sanat Şenliği Âşıklar Şöleni)121.
205. KARADENİZ'E
Her bir köşesini dolaştım gördüm,
Gönüller vermişiz Karadeniz'e.
Uğrunda cihanın aşkına erdim,
Yürekler sermişiz Karadeniz'e.
Altından toprağı, taşından inci,
Sevdalısı olmuş kocası genci,
Paylaşırken insan onda sevinci,
Haz'zını sormuşuz Karadeniz'e.
Fatih, sultanım der Sur'larında sır,
Tepelerden doğan güneşinde nur,
Türkiye'nin kalbi ezelinden hür,
Boz atlar sürmüşüz Karadeniz'e.
121
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 128)’de de yer almaktadır.
349
Trabzon, tacını giymiş başlarda,
Adını okudum yazan taşlarda,
Gözlerin bebeği akan yaşlarda,
Goncalar dermişiz Karadeniz'e.
Bunca güzelliğe sahip onurda,
Atatürk'ü görür gözlerim burda,
İzlerken Samsun'u kalkan vapurda,
İmrenip durmuşuz Karadeniz'e.
On dokuz mayısı ömür yaşında,
Bayrağının rengi uçan kuşunda,
Genç Cumhuriyeti temel taşında,
Zamanlar örmüşüz Karadeniz'e.
Yeşil yaylaların gülen gözleri,
Dededen nineden kalan izleri,
Çınlar kulaklarda hâlâ sözleri,
Kanatlar germişiz Karadeniz'e.
Akçakoca, Hopa, uzanır boyu,
Dalgalanır gider yârlarda koyu,
Evreninde hora teperken toyu,
Kınalar karmışız Karadeniz'e.
Bir başka coşkudur mevsim yazında,
Nâmeler dökmüşüz gönül sazında.
Bulutlar çözülür oğlu kızında,
Çeyizler dürmüşüz Karadeniz'e.
Karşılıklı mani atışır diller,
Peştamal dokurken neşeli eller,
Doğayı süsleyen arzu emeller,
Meka.ânlar kurmuşuz Karadeniz'e.
350
Şebinkarahisar'ı candır cana,
Mihmanı olmuştum bir zaman ona,
Elde sazı ile dolaşan ana,
Meraklar sarmışız Karadeniz'e.
Ordu, Ünye, Fatsa, Giresun, Rize,
Mavi boncuğudur Aksu'dan bize,
Martılar gelirken göklerde göze,
Boyunlar burmuşuz Karadeniz'e.
Çekti mi kemençe, Tulum, havası,
Bülbül seslerini kaplar yuvası,
Uşaklar elinde balık kovası,
Bilekler yormuşuz Karadeniz'e.
Madeni, kömürü, Karaelması,
Fındık, Tütün, Çayı helvası,
Balını kovandan hoştur bölmesi,
Cenklerden ermişiz Karadeniz'e.
Selam Mehmetçiği, şehit, gazisi,
Havada, karada sonsuz arzusu,
Der, Nurşah, derindir bitmez mâzisi
Nişanlar vurmuşuz Karadeniz'e.
(2003 Giresun Şebinkarahisar 8. Hikmet Okuyar Yarışması’nda, Türkiye genelinde 2.
lik ödülüne layık görülen şiiridir.)
206. ESKİŞEHİR YUNUS'TAN SELAM BARTIN'A
Söylenirsin türkü türkü, dillerde
Yeşil Bartın, güzel Bartın, şen Bartın
Bir başka kokun var esen yellerde
Yürekten insana kardeş, can Bartın.
351
Dört tepeden gelin olmuş bakarsın
Eflani'den Bartın deren akarsın
Toprağından yere altın dökersin
Amasra'dan doğup gelen gün Bartın.
Sandallarda sefan vardır gezilir
Karadeniz boydan boya süzülür
İllerden illere ismin yazılır
Tarihler aşkıyla coşan can Bartın.
Bakacak tepesi seyirin verir
Dört mevsim içinde baharın bürür
Dostluk saçağında buzların erir
Görmedim böyle bir güzel ben Bartın.
On sekiz nisanda Gaziler günü
On iki divanda merkezdir ünü
Tarif etsem azdır ne kadar seni
Şu cihanda adı büyük ün Bartın.
Parthenios'tan ismini aldı
İlim irfan ile menzile daldı
Ozanlar şairler gönlüne doldu
Bir değil methiyen yarda bin Bartın..
Gemicilik başta gelir ünvanın
Camiler, hamamlar, şadırvanların
Köprüler, konaklar, hanlar yılların
Güzellere sevda olmuş yan Bartın.
Deniz ile kumu namını verir
Güzelce Hisar’dan sahilin görür
Çakmaz, İnkumu'dan yolların yürür
Ilık ılık esip giden yön Bartın.
352
Taş kömür, kereste, demirin başta
Zengin sanayinle varsın her işte
İhracatın ile alış-verişte
İçten dışa taşıp giden an Bartın.
Pek çok tarihlerden ismini aldın
İlim irfan ile sazını çaldın
Ozanın şairin yanında buldun
Kültürümde nakış nakış fen Bartın.
Giysilerin şalvar, cepken, bindallı
Al yazman var, yağlık, peşkir, güldallı
Tül işlersin siyah beyaz endamlı
Gergefinde arşın arşın, en Bartın.
Aladağ'da Ebuderdâ türbesi
Tarifini kolay değil vermesi
Hıdırellez günü taşar çevresi
Şişli kebabında durma, dön Bartın.
Orman gülü defne, ardıç ağacı
Güzel kızların var başların tacı
Orduyerin pazarınla kul harcı
Sofranda bol çeşidini yen Bartın.
Çiçekten al al döktürür dalı
Arılar kovanda yaptırır balı
Şenlik düğün bayram gör festivali
Fetihlerin gözden gitmez dün Bartın.
Gelin kanlı ırmak sırrın çözelim
Bir de çilek festivalin gezelim
Fatihler, Fetihler ismin yazalım
Aşıkların çalar sazı sen Bartın.
353
Bugün cennet güzel bir Anadolu
Cumhuriyet işli ömründe yılı
Onun eseriyiz ve onun gülü
Selam Atatürk'ten hey cihan Bartın.
Nurşah kız böylece noktalar sözü
Al bayrak estirir gönlünde özü
Türkiye'si il, il çaldığı sazı
Türk’üz Türk ‘lük bizde şeref şan Bartın.
(16. 02. 1989 Eskişehir)122.
207. MALATYA’M
Seni gördüm uçup giden kuşlarda,
Hikâyelerin var dolu Malatya’m
Silinmeyen koca tarih düşlerde
Çok gurbetçilerin yolu Malatya’m
Al yeşil geyinmiş taşarsın Fırat,
Sevdası canlarda yaşarsın murat,
Yiğitlerin sende koşturdu kırat,
Şahlanan dağların yeli Malatya’m.
Seyit Battal Gazi gibi oğlun var,
İsa’mın kılıcı namında diyar,
Türklüğün destanı gönüllerde yar,
Kalplerde yaşayan yılı Malatya’m.
Analar avcunda solmayan kına,
Kanın sıcak mihman gelen insana,
Dostluk pekiştirmiş sevgiden yana,
Muhabbet bağının dili Malatya’m.
122
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 116)’da da yer almaktadır.
354
Kaplıcalarından şifalar akar,
Âşıklar sazında türkünü yakar,
Güzeller bağında fidanlar diker,
Her gencin emeli gücü Malatya’m.
Doğayı kucaklar toprağın taşın,
Yufkanı dürdürür bulgurda aşın,
Bir başka güzeldir baharın kışın,
Toroslar örtünmüş tülü Malatya’m.
Beydağlarının can beldesi gözde,
Osmanlısı Kılıç Aslanı özde,
Hitit, Roma'lıdan ismin var bizde,
Uzanıp gelen yar kolu Malatya’m.
Kömürhan Köprüsü ay ile gündüz,
Nice geçip giden ayaklardan iz,
Cumhuriyetimde parlayan yıldız,
Şehitler, gaziler ile Malatya’m.
Kayısınla taştı ünün dünyaya,
Bülbülü söylettin gülde şeydaya,
Çıkar güzelliklerin bir yaylaya.
Çiçeği burnunda alı Malatya’m.
Mestikardan indim sultan suyuna,
Baktım gelir yârin selvi boyuna,
Davullu zurnalı çıkmış boyuna.
Halay çekip gelen eli Malatya’m.
Üç etek giyinmiş kutmadan kumaş,
Tepesinden doğar kızların güneş,
Ayağı yemenli çeçen oynar hoş.
Örtük saçlar sarmış beli Malatya’m.
355
Nisan yağmurların boşalır gökler,
Leylek dağlarından çarpar yürekler,
Mesirelerinde oynar bebekler,
Kültür bahçesinin dalı Malatya’m.
Yedi dağ çiçeği obandan bakar,
Aslan Tepesi'nden Lar pınar akar,
Altını gümüşü pulu Malatya’m.
El sanatlarında Çelikhan kokar.
Kurular çeşninde mihman sofrası,
Malatya tavası Helle çorbası,
İçli köftesiyle türlü dolması,
Ağızlar tadında balı Malatya’m.
GAP'tan aştın gider bugün boyunu,
Öyle bol vermiş ki Mevlam suyunu,
İçmek işlerim bir bardak çayını,
Varise kısmetin geli Malatya’m.
Çil kekliklerinin yaylımın görem,
Birde sazım ile methiyen verem,
Geliniyim bu il, benimde yörem,
Eskişehir'inden ili Malatya’m.
Doğu Anadolu'm yeşil beldesi,
Al bayrağın rengi Türk'ün sinesi,
Anılırsın on üç Şubat'ın sesi,
Anlatmakla bitmez ulu Malatya’m.
Temmuz çiçeğini dökmüş dağlara,
Üzümünü yiyem çıktım bağlara,
Döndüm de bir baktım geçen çağlara,
Leyla' dan Mecnun'a çölü Malatya’m.
356
Veliler diyarı şair yazarı,
Darende'n bir ayrı canlar güzarı,
Kızılca çamların esen rüzgarı,
Ozanlar sazında teli Malatya’m.
Ezan sesleriyle ağaran şafak,
Görünür içinde dağların Nurhak,
Gönülden gönüle yol alan merak,
Kerem'den Aslı'ya kötü Malatya’m.
Yama dağlarında otlar kuzular,
Kucağı çocuklu gezer tazeler,
Asker etmiş yarin görem arzular,
Gözlerde biriken, gölü Malatya’m.
Bir sevdasın türkü türkü bitmeyen,
Bu kadar söz ile bende yetmeyen,
Bilmez, seni ince ince tütmeyen,
Yürekler içinde şolu Malatya’m.
Yeni Malatya'sı lale sümbülde,
Uluslarca bugün bayramı dilde,
Kayısı güzeli seçilir yılda.
Fırat'ında yüzen salı Malatya’m.
Ovalar üstüne kurulan cennet,
Çektim uzun havan bağrımda gurbet,
Yunus Emre, kızı feyzimde şerbet,
Nurşah'ı coşturan seli Malatya’m.
(1990 Malatya İnönü Üniversitesi Şiir Yarışması'na giren şiiridir).
208.
KIBRIS'IM
Beşparmak Dağları'm sevdama serden,
Bedenimsin toprak toprak, Kıbrıs'ım,
Girne, Magosa'dan, Lefkoşa yerden
Gidenimsin selvim selvim, Kıbrıs'ım.
357
Al kanınla yazdık adın hürriyet
Barış harekâtın öz cumhuriyet
Yavru vatanımız, Türk'üm mürüvvet
Fidanımsın oylum oylum, Kıbrıs'ım.
Bayrak radyomuzdan yaydın sesimiz
Fatih'imden soyu gelen fethimiz
Unutulmaz günden mücahitimiz
Yâdelimsin burcu burcu Kıbrıs'ım.
Yaşa Türk Milletim ebedi yaşa
Nurşah ana selam tüm Türk kardaşa
Kıbrıs'ıma baba Rauf Denktaş'a
Mehmed'imsin türkü türkü, Kıbrıs'ım.
(Kıbrıs'ın kurtuluşu anısına 20.07.1989 Eskişehir)123.
209.
KIBRIS'IM
Sen büyük bir mevsim büyük bir bahar,
Al gömleği mavi keten Kıbrıs’ım.
Yeşil yayla yerden bakan öz çınar,
Her gönülde sevda tüten Kıbrıs'ım.
Ben değil şu dağlar seni konuşur,
Ben değil şu çağlar seni konuşur,
Ben değil şu bağlar seni konuşur,
Bahçesinde güller biten Kıbrıs'ım.
Magosa'dan Lefkoşe'den bakarsın,
Mor menekşe, lale, sümbül kokarsın,
Zemzem olmuş pınarlardan akarsın,
Bir derdime bin dert katan Kıbrıs'ım.
123
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 83)’te de yer almaktadır.
358
Yavru vatan yolumuzun doğrusu,
Baba oğul, ana kızın ağrısı,
Bugün benim milletimin çağrısı,
Bağrımızda bayrak yatan Kıbrıs'ım.
Sağ olasın mehmetçikler elinde,
İmanımın şükür kılan yolunda,
Şanlı yatan toprağımın belinde,
İslam dilleriyle öten Kıbrıs'ım.
Gayrı koca deniz Türk'üm başında,
Yaşıyacak toprağında taşında,
Acı tatlı unutma ki aşında,
Barış lokmasını yutan Kıbrıs'ım.
Yaşayasın Baba Rauf Denktaş'ı,
Anavatan Türkiye'min kardaşı,
Türklük kokar hem toprağı hem taşı,
Der Nurşah'ım Yavru Vatan Kıbrıs'ım.
(Yazılış tarihi: 14.8.1987 Cumartesi, Eskişehir. 24.07.1989 Kıbrıs'ın Kurtuluşu adına
ve Rauf Denktaş'a adına şiiridir)124
210.
BÜYÜK HİKMETTİR
Bir yanda kayıklar bir yanda gemi,
Kaptanı görünmez büyük hikmettir,
Karanlık denizde bir garib yolcu,
Limanı görünmez büyük hikmettir.
124
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 144)’te de yer almaktadır.
359
Beyaza boyanmış siyah kırmızı,
Sanki bir ıssızlık sarmış denizi,
Denizin içinde bir peri, kızı,
İmkânı bulunmaz büyük hikmettir.
Bir yan Haydarpaşa, bir yan Üsküdar,
Yazık ömrümüzde eyledik zarar,
Beyoğlu, Florya, Kadıköy'de var,
Her yanı görünmez büyük hikmettir.
Gülhane Parkı'nın gülleri solmuş,
Seven sevdiğini orada bulmuş,
Ağaçlar kurumuş yaprak dökülmüş,
Bağmanı görünmez büyük hikmettir.
Bir Sıraselviler, bir Ok Meydanı,
Camiden ses gelir ezan zamanı,
Nurşah'ın damarda kurumuş kanı,
Lokmanı bulunmaz büyük hikmettir.
(1981 İstanbul, Gülhane Parkı).
211.
YENİ EVDEN BİR HİKÂYE
Leyla diye gezen Mecnun gibiyim.
En son sardı bir bayırı dizlerim.
Yokuş benim ben yokuşun gibiyim.
Bir tepeden yol seyreder gözlerim.
Akşam olur şehirden bir manzara,
Bakarım bu doyulmaz can güzara,
Bir köşede hazin duran mezara,
İnce hayal düşten zaman özlerim.
360
Has bir türbe Edebâli içinde,
Kurşunlunun Cami'si var ucunda,
Daha nice düşler yatar içinde,
Sessiz sessiz bir yakından izlerim.
Sabah olur ezan sesi yavaştan,
Tiren sesi gelir ince bir baştan,
İlham verir bir radar bu bakıştan.
Arı misal çalar sazım vazlarım.
Tepenin tam ortasıdır cephesi,
Karapınar bizim Şahin Tepesi,
Salkım salkım kulakların küpesi,
Oğlanları yakar göçmen kızlarım.
Nurşah, kervan yine seni taşıdı,
Yuvan başka yerden yere ışıdı,
Geçen ömür gözden uçan kuşudu,
Yeni evden bir hikâye gizlerim.
(1982)125
212. ŞÖHRETLER ŞEHRİ ŞEBİNKARAHİSAR
Sevgi yatar toprağında taşında,
Gurbetten gurbete gönüller yolu,
Selamın götüren uçan kuşunda,
Anlatmakla bitmez can Anadolu.
Hatırıma düştü yıllar öncesi,
Oy Karadeniz'in gülü goncası,
Âşıklar sazında sözün incisi,
Türküler coşturan mızrabı teli.
125
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 102)’de de yer almaktadır.
361
Tarihini yazmış ecdatlar şanı,
Fatihler Kemaller mührü nişanı,
Şebinkarahisar'ı gel gör tanı,
İnşallah tez günde olurdur ili.
Sevda bu olmalı bence bağında,
Şehitlerin izi yürür çağında,
Gençliğin kuşağı aşan dağında,
Türkiye Sevdası var dolu dolu.
Kültürünün bendi olmuş özünde,
Yöre güler töre yaşar izinde,
Folklorunun sesi oğlu kızında,
Horon tepip tulum çalanın eli.
Burcundan bakanın kurulan toya,
Gecende yıldızlar gündüzde aya,
Anneler gururu Türkiye'm soya,
Gaziler şehitler namı hilali.
Şebinkarahisar erler atağı,
Selam salar bizden Yunus otağı,
Canlar kovanın balı peteği,
Şairin ozanın konuşan dili.
Şükranlar sizlere Hikmet Okuyar,
Şiirle cevizi ünlü bir diyar,
Aşık şairlerin burda piri var,
Sevenlerinin göz bebeği eli.
Bitir Hacı Âşık Nurşah'ım sözü,
Sazımla coşarım değdi Hak közü,
Şebinkarahisar ararsa bizi,
Yunus Emre'dendir deyiniz yolu.
362
(Türkiye Sevdası Dergisi).
213.
GÜZEL ANKARA’M
Karanlık günlerin doğan güneşi,
Gönüller diyarı güzel Ankara’m.
Sen Türk milletinin bulunmaz eşi,
Boy veren çınarı güzel Ankara’m.
Sende Atatürk'ü görür gözlerim,
Sonsuz heybetini durur izlerim,
Varlığını senden nasıl gizlerim,
Ata yâdigarı güzel Ankara’m.
Seninle gülmüştür yeryüzü, cihan,
Uğrunda bir değil, yüz binlerce can,
Al bayrağımızın rengindeki kan,
Gençliğin zaferi güzel Ankara’m.
Ulus'un bağrından boy süren fidan,
Yükselir Dikmen'den arşa bir nidan,
Kızıl yokuşu, Çal Dağı'nda sedan,
Gürleyen pınarı güzel Ankara’m.
Milli mücadele giymiş tacını,
Analar yaşıyla silmiş acını,
Evlatlar vererek çekmiş sancını,
Elif'i, Cafer'i güzel Ankara’m.
Atanın kurduğu cumhuriyeti,
Adaletin mülkü can hürriyeti,
Güveni, şerefi, hâkimiyeti,
İstiklalin nuru güzel Ankara’m.
363
Otuz bin insanla yol tuttuğun dün.
Üç milyonu buldu nüfusum bugün.
Her günün bir ayrı gelin, bir düğün
Davul, zurna, bar güzel Ankara’m
Kaç zulmün elinden kopardık seni.
Anafartalar’dan açtın sineni.
İsimler aldın kent kent, semt sem yeni.
Yazı, ilkbaharı güzel Ankara’m.
Millet Meclisi'nin yüce irfanı.
Bin dokuz yüz yirmi üçün nisanı.
Dünya'ya açılan yollar insanı.
Ulusların yari güzel Ankara’m
Kale'nden bir aynı canlanır ezel.
Güneşin batışı seninle güzel.
Doğarken ufkunda çektiğim gazel.
Işırken tanyeri güzel Ankara’m.
Anıtkabrin ile uyanır başkent.
Oluşmuş mahalle mahalle kem kent
Uzaktan görünür Sincan, Batıkent.
Hikmetin, esrarı güzel Ankara’m
Çankaya'da durur Ata'mın köşkü
Burada yatıyor milletin aşkı,
Vatanı uğruna verdiği coşku,
Meşalesi, feri güzel Ankara’m
Sen göklerin Atakule’si,
Çile dağlarının sefâ çilesi,
Şahlanan atların tel tel yelesi,
Sesin yoğu varı gizel Ankara’m.
364
Seymenler, zeybekler, efeler yurdu,
Savaş meydanında bin atlı ordu,
Böyle bir cennete mührünü vurdu,
Genci ihtiyarı güzel Ankara’m
Şehrin ortasında canım Kızılay,
Metro sürat altı, yer altında ray,
Evvelin kağnısı şimdi tramvay,
Tekniğin seferi güzel Ankara’m.
Maltepe'den yokuş vurur dizleri,
Tandoğan'dan yeşil güler gözleri,
Aydınlattı nutku ile bizleri,
Ata'nın eseri güzel Ankara’m.
Batıkent’ten kucak açar kolları,
Kardelenden beyaz saçar dalları,
Demet'in içinde lâle, gülleri,
Eflatunu moru, güzel Ankara’m.
Evlatlar büyüten ana kucağı,
Güvercinliğinde asker ocağı,
Denizi, karası, göklerin çağı.
Kışlalar neferi güzel Ankara’m.
Etimesgut, Sincan'dan geçer yolu.
Mesire yerleri insanla dolu,
Çalışkan evlerde kovanın balı,
Renklen renge ari güzel Ankara’m.
Elvan kent elvan elvan bakışı,
Gelin al yazması, kızın nakışı,
Ben Dumlupınar’ım der her yokuşu,
Alınların teri güzel Ankara’m
365
Karlı bahçelerin beyaz çiçeği,
Mor dağların zümrüt taşı merceği,
Kurdu kuşu göğün uçan böceği,
Tabiatın seri güzel Ankara’m
Siteler içinde çocuk parklar,
Eğlence yerleri, oyuncaklar,
Anaların sıcak hep kucaklar,
Koşan yavruları güzel Ankara’m.
Gençlik parkında çok demlenir çayı,
El ele gençliğin sevdası, toyu,
Yüzen kayıklarda endamı, boyu,
Koyda selvileri güzel Ankara’m.
Aynalı Çesmesi dillerde destan.
Yedi mahallenin bağında bostan.
Namazgahı ile gülü gülistan.
Uluların yeri güzel Ankara’m.
Kurtboğazı'nın bir başkadır gölü,
Gölbaşı da rüzgar coşturur yeli,
Bolu'nun Köroğlu'su, çamlıbeli.
Ozanların tanı güzel Ankara’m.
Üç Gümüş Deresi. Evmir Gölleri,
Bülbüller ötüşür, döker dilleri,
Şimdi çevresinde hayat elleri,
Sıralı dağları güzel Ankara’m.
Yetiştirir yedi çeşit üzümü,
Güzel olur yarla bağın bozumu,
Yaşlar bürün sensiz iki gözümü,
Seninle bağları güzel Ankara’m.
366
Atlılar dizgini vurduğu zaman,
Vakit saatim kurduğu zaman.
Ayvalı'dan seni sorduğu zaman,
Dediler yılları güzel Ankara’m.
Bugün Milletlerin kalbinde atan,
Yalçın kayaların koynunda yatan,
Seksen üç ilin hep gönlünde vatan,
İl, ilçe, köyleri güzel Ankara’m.
Bir yanda Çavundur, Bayındır, Ükdüz,
Kınık, Kargın. Yazır, Avşar ve Kırgız,
Çok sevdalıların uğrunda gündüz,
Uçan kumruları güzel Ankara’m.
Kuğulu Parkı'nda kuğular yüzer,
Dikmen Vadisi`nde Öveçler süzer,
Şairler oturmuş şiirler yazar,
Loş şelaleleri güzel Ankara’m.
İncesu köprüsü, Bülbül deresi,
Anadolu kokar bütün yöresi,
Yaylası serindir, geniş merası,
Yeşil Ormanları güzel Ankara’m.
Lezizdir armudu, nefistir balı,
Çoban Çeşmesi'nden dinle kavalı,
Serptirir başlarda pul ile alı,
Oynar, Seymen'leri güzel Ankara’m.
Keçisiyle illi Keçiören'i,
Altın çağı şimdi bilir öreni,
Yününü üstünde giyip gören.
Der, dokuyanları güzel Ankara’m
367
Abidinpaşa'nın kalbinde atan.
Mamak'tan Kayaş'a coşkuyu katan.
Çubuk barajında bendini tutan.
Yerden kaynakları güzel Ankara’m.
Seyran Bağları'nda çalınır sazı,
Genç Osman'in türkü türkü avazı,
Veysel'den bugüne bizlerin sözü,
Var söyleyenleri güzel Ankara’m.
Radyondan dinlenir yılların sesi,
TRT-TV'si yurdun sinesi,
Burcu burcu sanat kokan çevresi,
İçli duyguları güzel Ankara’m.
İstikbâl göklerde çizdi nurunu.
Türk Hava Kurumu'nun onurunu.
Sabiha Gökçen'i gibi yarini.
Temsil edenleri güzel Ankara’m
Denizcilerden yol alır yokuşu.
Kavaklıdere'den parka bakışı.
Cinnah caddesinden kalbe akışı.
Tarihi, ayları güzel Ankara’m
Av kuşları yuva yapmış dalına.,
Yiğitler can verir sevgi yoluna,
İvedik'ten takmış yâri koluna.
Nişanlı toyları güzel Ankara’m.
Gülüm Beyaz Hatun’u, Karyağdı’sı
Güli Nazik’ten hep gönül çağrısı
Sönmeyen ateşle aşkın ağrısı,
Onu duyanları güzel Ankara’m
368
Yağmurlar altında Bağdat’ı süzdüm,
Keklik Pınarı’nı dolaştım, gezdim,
Ata’nın aşkıdır dedimde yazdım,
Sevdim diyenleri güzel Ankara’m.
İdris, dağlarından bakar Kalecik,
Tarlalarında al açan gelincik,
Çandır’ı Hasayaz ile gencecik,
Yiğitler beyleri güzel Ankara’m.
Anıtı yükselir Duatepe’den,
Gaziler, şehitler veren cepheden,
Canlanır gözümde yar Beytepe’den,
Ecdadı soyları güzel Ankara’m.
Ziyaret ederdi Atam bu kulu,
Ankara’nın Piri’dir Bayram-ı Veli,
Hüseyin Gazi’den geçerdi yolu,
Çok evliyaları güzel Ankara’m.
Elmadağ’dan düşer yere ilk karı,
Ay buluttan sızmış rengarenk sarı,
Sıhhiye, Strazburg’a yakın Gar’ı,
İnsan koyanları güzel Ankara’m.
Keklik izi salkım söğüt nakışı,
Çoraplar üstüne işlenen işi,
Onu giyen sıcak geçirir kışı,
Örüp giyenleri güzel Ankara’m.
Sergi evi baştan başa serilir,
Çeyiz bohçasına konur dürülür,
Kültürün yumağı böyle örülür,
İçerken çayları güzel Ankara’m.
369
Ankara tavası, Halep dolması,
Yemekler içinde bamya çorbası
Kebabı, pilavı, irmik helvası,
Kurulan sofrası güzel Ankara’m.
Bulut üzümünden pekmezi kaynar,
Gençleri hüdayda misketi oynar,
İki bin yılının altın çağı yar,
Seyir oyunları güzel Ankara’m.
Hipodromu yağız atlar koşturur,
Stadyumu golden gole coşturur,
Sesini Opera’dan konuşturur,
Gör tiyatroları güzel Ankara’m.
Gökten bulut toplar, nurdan çehresi,
Hayvanat bahçesi, sevgi çevresi,
Gelip, gezip, görüp içten sevmesi,
Ak güvercinleri güzel Ankara’m.
Numune, İhtisas, Hacettepe’si,
Cebeci, Gülhane, çok hastanesi,
Gelen insanlara deva hanesi,
Tıpta lokmanları güzel Ankara’m.
Kocatepe Camii gider mi gözden?
Yenişehir, ayrı bir sevda özden,
Gönülden gönüle yol alan izden,
Şahı merdanları güzel Ankara’m.
Türkçe’nin lehçesi Türk Dil Kurumu,
Türk kadını Türk’ün sonsuz onuru,
Ata’nın en büyük eseri nuru,
Der, öğretmenleri güzel Ankara’m.
370
Çok kuraklıkları silmiş başından,
Çok afetlerini dökmüş yaşından,
Güven parkı kanat vuran kuşundan,
Uçan şahinleri güzel Ankara’m.
Güdül’ün tiftiği ipektir ince,
Yakışır örülüp giyince gence,
Anlatmakla bitmez Ankara’m bence,
Örf. Milli folkloru güzel Ankara’m.
Kutlu olsun seksen ikinci yılı,
Ata’nın sevdiği, bizlerin ili,
Cumhuriyet tacı, toprağın gülü,
Çağ çağ doğanları güzel Ankara’m.
Nurşah senle doğdu, senle batacak,
Türkiye’min nabzı senle atacak,
Gençliği ebedi aydınlatacak,
Hür tüm yarınları güzel Ankara’m.
(Eskişehir).
214.
SARICAKAYA
Dağların ardında duran güzellik,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Cennete benzer çayır çimenlik,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Uzaktan baktın mı sanki doğan ay,
Ilıcanı vermiş Hak şifaya say,
Akıtmış suyunu dört yana boy boy,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
371
Hangi yana baksak ayrı güzellik,
Doyulmaz efsane başka özellik,
Kokun burcu burcu açmış üzellik,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Yaşamına baktım cennetten bir bağ,
Akarsın vadiden gürül gürül çay,
Koyunun kuzunla yayıldıkça doy,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Halkına varsak dost içtendir candaş,
His verir insana oldukça yoldaş,
Dostlukça vefada gönülden garda,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Yaylaların ılık ılık seheri,
Bir uçtan bir uca giden haberi,
Bol yemişi gelin kızda hüneri,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
Nurşah’ı da çektin aşkla kendine,
Akıttın bir pınar döktün bendine,
Ozanlar söyleyen hoş ahengine,
İsmi ile güzel Sarıcakaya.
(02.10.1979 Sarıcakaya Gümele Sanat Şöleni Programı’nda söylediği deyiş).
215.
ISPARTA
Dağlar yeşilini giymiş bakarken,
Göllerinde gönlüm yüzdü Isparta.
Yüreklere serin serin akarken,
Sevgin bir başkaca közdü Isparta.
372
Güller kokusunu yaymış bağlara,
Al rengini vurmuş çağdan çağlara,
Balıklar takılmış gölden ağlara,
Sofranda bulunmak hazdı Isparta.
Turizm cennetin sermiş koylara,
Çadırlar süslemiş dik bayırlara,
Desen desen kilim sermiş yerlere,
Ozanlar dilinde sözdü Isparta.
Çalarken sazımı gülde şeydaya,
Sevgini akıttı gönlün deryaya,
Yüreğin kuşlarla uçtu dünyaya,
Kanatlarım sende süzdü Isparta.
Çamlıca te pesi eserken serin,
Ayazmana ile kalplerde yerin,
Hele Cayboyu'nu Gökçay'ı görün,
Cevherini nasıl dizdi Isparta.
Eğirdir'in yeşil adası yolu,
Baktım kuş bakışı can dolu dolu,
Kınalı ellerde dokunan halı,
Gelini kızında izdi Isparta.
Her bir ilden ayrı ayrı yolumuz,
Birleştirdi bizi Anadolu’muz,
Tokalaştı dostluk barış elimiz,
Özlemlerde bahar yazdı Isparta.
Kıbrıs’tan mihmanlar gelmişti ona,
Ne güzeldi tanış olmak insana,
Yunus, sevgisini anlattı bana,
Gülümseyen bir çift gözdü Isparta.
373
Bir incidir İslâm köyde müzesi,
Atabey, beldesi halkın sinesi,
Her köşe bucağı yurdun nefesi,
Ne desek hakkında azdı Isparta.
Milas, Gölcük, gider tutmuşuz yolu,
Estikçe esiyor sevginin yeli,
Gül bahçelerinde koklarken gülü,
Duygularda gülen yüzdü Isparta.
Güllerinde bulmuş her bir muradı,
Lokumu, reçeli ağızlar tadı,
İrmik, pilavında yer almış adı,
Kalem gördüğünü yazdı Isparta.
Daha bundan güzel sevgi olur mu?
Sevmeyenin aklı burda kalır mı?
Sazını omzuna vurup gelir mi?
İlahî gudretten feyzdi ispata.
Geldi Nurşah bülbül olup şakıma,
Yüreğinde oya oya dokuma,
Adına türküler yakıp okuma,
Ellere aldıran sazdı Isparta.
(Rumuz: Bayrak).
-14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
216.
BALLIHİSAR KÖYÜNDE
Ballıhisar köyünde, gönül sohbet çayında
Hürmet, gelin beyinde, halan, teyzen, dayında
Dostlarının evinde, eğlence var toyunda
Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama.
374
Bir yanda sacı kurduk, fırına ekmek sürdük
Bol tereyağ içine az mı katını dürdük
Analar Anadolu, mayamız birlik kardık
Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama.
Ozan türküler yakar, bahçesi güller kokar
Çeşmesi zemzem akar, gökyüzünden ay bakar
Böyle güzel görmedim, dünyayı başa yıkar
Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama.
Çalar sazın Nurşah'ı, sevgidir deyip râhı
Gez gör bir müzesini çektirir candan ahı
Tarihler karargâhı yılların güzergâhı
Bir elinde Bağlama, bir elinde Bazlama.
(26. 03.1982 Eskişehir)126.
3.1.9.2. Aile Bireylerine ve Tanıdıklara Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
217. EMRE İLE ERDEM KARDEŞ
Yunus'tan feyzini aldım,
Emre ile Erdem, kardeş.
Sizde fazileti buldum,
Emre ile Erdem, kardeş.
Yuvanın iki yiğiti,
Ozan ananın öğütü,
Size yazdığı beyiti,
Emre ile Erdem, kardeş.
126
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 78)’de de yer almaktadır.
375
Yurda büyük adam olun,
Tanı yavrum Anadolun,
Okumakla onu bulun,
Emre ile Erdem, kardeş.
Nurşah, komşu anne size,
Emre, Erdem, Yavuz, size,
Bu şiir, ebedi size,
Emre ile Erdem, kardeş.
(1995 Eskişehir Şahin Tepesi Komşu oğullarına yazmış olduğu şiir)127.
218. BİRİ DAMLA BİRİ ÇAĞLAR,
Dünyaya gelmiş iki gül,
Biri Damla, Biri Çağlar.
Anne ocağında sümbül,
Biri Damla, Biri Çağlar.
Çağlar oğlu Damla, kızı,
Anne babanın yıldızı,
Onlar yuvanın gürbüzü,
Biri Damla, Biri Çağlar.
Biri damlar derya olur,
Biri çağlar gölü bulur,
Damla çağlar sözün alır,
Biri Damla, Biri Çağlar.
Damla, Çağlar, dedik çoştuk,
İki ad da mana koştuk,
Anne manisiyle taştık,
Biri Damla, Biri Çağlar.
127
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 132)’de de yer almaktadır.
376
Komşu anne Nurşah, yazdı,
Sevgi yaprağına dizdi,
Sazla yarınların süzdü,
Biri Damla, Biri Çağlar.
(Komşu kızı ve oğlu adına, yazmış olduğu şiir. Yıl: 1995 Eskişehir Şahin Tepesi)128.
219. CANIM ANNEM ZEYNETİYE'YE
Kızgın güneş vurup cana,
Koynundan ter atan anam.
Hep uğraşı bizden yana,
Seninle gün batan anam.
Ağustos'un sıcağında,
Tarlasında ocağında,
Bir yavrusu kucağında,
İşini öz tutan anam.
Çömleğinde bulgur aşı,
Tahtadan onun kaşığı,
Yuvamızın sarmaşığı,
Rızgın böyle yutan anam.
Akşam olur otağına,
Yemeğine katığına,
Yorgun girer yatağına,
Yarı düşle yatan anam.
Gece gündüz hep duraksız,
Geçmez günleri meraksız,
Tek bileği var çıkarsız,
Gücüne güç katan anam.
128
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 132)’de de yer almaktadır.
377
Okulumda sensin düşüm,
Çeyizimde sensin işim,
Hasretimde sensin yaşım,
Her gönülde tüten anam.
Dünyam senin bakışında,
Evren yaşar nakısında,
Dört mevsim bahar kışında,
Nurşah, söyler vatan anam.
(01.03.1990 Mihalıççık Çardak Köyü)129.
220. ANAMI İSTERİM ANAM
O emzirdi o büyüttü,
Anamı isterim anam.
Kucağında o uyuttu,
Anamı isterim anam.
İyi günüm onda zor gün,
Sorun bakın dertli hergün,
Dua eder bize gün gün,
Anamı isterim anam.
O olmasa ben mi vardım,
Hangi ocağa eş yardım,
O benim düşüncem derdim,
Anamı isterim anam.
Helalini almak gerek,
Şu gönlüne girmek gerek,
Hakkın daim bilmek gerek,
Anamı isterim anam.
129
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 113)’te de yer almaktadır.
378
Onsuz dünya tat ne verir,
Sağ kaldıkça biz yeşerir,
Onun ahında taş erir,
Anamı isterim anam.
Hem gündüzüm hem de gecem,
O dünyada tek bir hecem,
Biçilmez değeri yücem,
Anam isterim anam.
Nurşah yavana meyil,
O sevdikçe oldum ehil,
Onu söyler bendeki dil,
Anamı isterim anam.
221.
OĞLUM
Karlı dağları aşarak,
Yüzünü görmeye geldim.
Uzak yollara düşerek,
Halini sormaya geldim,
Oğlum benim canım benim,
Damarımda kanım benim,
Yaşadığım günüm benim,
Özlemin dermeye geldim,
Bütün dertlerine derman,
Annen olsun sana kurban,
Oğlum senin için her an,
Canımı vermeye geldim.
Güvercinim can çiçeğim,
Sorarsan baba ocağım,
Açmışım ana kucağım,
Bağrıma sarmaya geldim.
379
Uçan kuş gibi kanatlı,
Senin için hep umutlu,
Görünce olurum mutlu,
Yanında durmaya geldim.
Yüzün hep huzurlu gülsün,
Annen güldüğünü bilsin,
Uğrunda rahatça ölsün.
Duana, ermeye geldim.
Mardin, ellerine selam,
Sensin yavrum, benim sılam,
Murat'ımda keder elem,
Var ise sürmeye geldim.
Nurşah'ım gözlerim yaşlı,
Mektubun var bende başlı,
Yazdım oğlum ömrü kışlı,
Kanadım, germeye geldim.
(22.12.1992 Salı Saat 15.15 Eskişehir).
222.
AH MANSUR AH!
Vardım kuyunun başına,
Susuz kalmış Mansur Kaymak.
Bir garip kendi başına,
Gabın almış Mansur Kaymak.
Dolmak için durmaz çeker,
Susuz bağda bostan eker,
Su gelmez gaba ne döker,
Öyle dalmış Mansur Kaymak.
380
Komşu kapısını çaldım,
Bir bidoncuk suyu aldım,
Kuyunun yanına geldim,
Bak su gelmiş Mansur Kaymak.
Ben aldım gapları tuttum,
O çekti kaygıyı attım,
Böylece önüme kattım,
Yüzü gülmüş Mansur Kaymak.
Bir yanda bacısı, yeğen,
Eniştesi misafirin,
Geçmişten hatıra diyen,
Anı olmuş Mansur Kaymak.
Nurşah Bacı'm mihmanım der,
Çalar sazın tarif eder,
Bu su ise bugün yeter,
Gabin dolmuş Mansur Kaymak.
(18.08.1987 Ankara).
223. VEYSEL BABAYA BİR METHİYEM
Dostluğa bel oldun canda,
Toprak toprak tüttün Veysel.
Bahçeme gül oldun bende,
Yaprak yaprak bittin Veysel.
Işık aldın görmez gözden,
Gudret buldun, çözen özden.
Mâna verdin binbir sözden,
Irmak ırmak gittin Veysel.
381
İnsanlığın baharında,
Kardeşliğin seherinde.
Bir birliğin seferinde,
Sağlam durak tuttun Veysel.
Dilden dile taşıyorsun,
Kültürümde ışıyorsun.
Gönüllerde yaşıyorsun,
Ölmez sona yattın Veysel.
Halkın yüce yarisin sen,
Yeşeren dağ, varısın sen.
Aşıkların Pir'isin sen,
Nurşah'a feyz ettin Veysel.
(1987 Eskişehir)130.
224. PROF. FATMA AHSEN TURAN HOCAM
İlim sofrasının balı,
Bilim yaprağının dalı,
Talebelerinin yolu,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Edebiyat kültür yaşlar,
Yüreğinden sevgi taşar,
Âşık türkülerin koşar,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Üniversitenin dili,
Anadolu’muzun gülü,
Uluslardadır bir eli,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
130
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 58)’de de yer almaktadır.
382
Mekke Dağlarını aşmış.
Medine’ye dek ulaşmış,
Nice yadları dolaşmış
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Türkiye, Hocalarımız,
Hepiniz goncalarımız,
Öğrenim incilerimiz,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Sözler yazmak ile bitmez
Sizleri anlatmak yetmez
Gören Gözler inkar etmez,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Ozanlara kanat geren,
Tezlerine önem veren,
Sinemdeki güzel yaren,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Ankara'dan bakan zaman,
Kaynağından akan zaman,
Aşağı coşturan zaman,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Adı Cihan Türkçemizin,
Asırları lehçemizin,
Al bayrağı çehremizin
Fatma Ahsen Turan Hocam.
Dualarım sağlıklı kal
Eşin yavrunla mutlu ol
Dostluk, barıştaki sembol
Fatma Ahsen Turan Hocam.
383
Sani öz kardeşin oldum,
Gönlünden gönlüme doldum,
Mevlamdan ilhamın aldım,
Fatma Ahsen Turan hocam.
İnsan, ölür eser kalır,
Bu şiirim anı olur,
İnşallah yerini bulur,
Fatma Ahsen Turan hocam.
Hacı âşık, bacın Nurşah
Firkatlı pandemide ah,
Derki olabilsek ferah,
Fatma Ahsen Turan Hocam.
(19.01.2021 Salı Saat 22:44 Eskişehir).
225. HOCAM İSA KAYACAN
Emeğini çeken kişi,
Hasılatın görür imiş.
İnsanlığı seven kişi,
Daim önde yürür imiş.
Alın teri vatan demek,
Kolay değil rızkın yemek,
İşte sizden bir örnek,
Göz önünde durur imiş.
Nurşah bilmek lazım kişi,
Hakikatın nedir eşi,
Bir milletin olmuş düşü,
Bunu bilen yorar imiş.
(18.02. 1986 tarihli İlân Gazetesi’nde yayınlanmıştır).
384
226. NURŞAH’IN KALEMİNDE
Basının yüce sesinde,
Özümüz İsa Kayacan.
Toplumumun nefesinde,
Sözümüz İsa Kayacan.
Kapten kalbe akıp giden,
Duygularla baş bir beden,
Memleketin temsil eden,
Gözümüz İsa Kayacan.
İl ilçelerin seferi,
Taşır bizlerden haberi,
Gazetelerin seheri,
Feyzimiz İsa Kayacan.
Sahurla yazdığım şiir,
Yunus illerinden nehir,
Saygım sonsuz evvel ahir,
Yazımız İsa Kayacan.
Tanıdık çok bulamadım,
Tv’de görev alamadım,
Sazım size çalamadım,
Közümüz İsa Kayacan.
Gelir Hak’tan ki coşarız,
Gönül rahından taşarız,
Köroğlu örfün yaşarız,
İzimiz İsa Kayacan.
Nurşah’ım sözümüz bitmez,
Bağda bülbül boşa ötmez,
Vatan aşkı bizden gitmez,
Namımız İsa Kayacan.
385
(1992 tarihli Burdur Gazetesi’nde yayınlanmıştır.).
227.
SELAM OLSUN
Vahap Bey’e selam olsun,
Yunus’tan bir ozan deyin.
Hak selamın yerin bulsun,
Garip Nurşah gezen deyin.
Vatan aşkın sardı içim,
Altmış yedi ilde gücüm,
Ayırımsız sevda açım,
Kaderini yazan deyin.
Eskişehir ilden geldik,
Ağbey kapımıza indik,
Dostumuz da kimdir bildik,
Hakikatta yüzen deyin.
Yalnızlık başımda bitti,
İrfan Ağbey elim tuttu,
Nail Ağber de tanıttı,
İlminden bir suzan deyin.
İki yüzlü olmam bilin,
Bir yıl da Konya’dan elim,
Nurşahım olmalı selim,
Hakk’ta böyle yüzen deyin.
(22.07.1985 Vahap Ağabeyi’ne yazdığı şiirdir).
228. DOKTOR KADRİYE SARIÇAM
Sanatına hayran kaldım,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Çok yer gezdim sana geldim
Doktor Kadriye Sarıçam.
386
Tahsilde tıpı beğenmiş,
Dişçilik bölümüne girmiş,
Diplomasın öyle almış,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Özeniyor damaklara,
Hayran kaldım parmaklara,
İş bırakmaz çıraklara,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Dişler ele almayalım,
Tekrar geri gelmeyelim,
Damak hata bulmayalım,
Doktor Kadriye Sarıçam.
İlimize bir ün saldın,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Sanatınla isim aldın,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Gelen halka hissettin hoş,
Tatlı dilin sohbetin hoş,
Çalışırsın üç arkadaş,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Sanatına hayran kaldım,
Seni şiirime aldım,
Dişçilikte üstat buldum,
Doktor Kadriye Sarıçam.
Damaklarım buldu düzen,
Sen bir doktor ben bir ozan,
Âşık Nurşah bunu yazan,
Doktor Kadriye Sarıçam.
387
(09.12.1980 Eskişehir Devlet Hastanesi).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
229.
MEHMET, AYNUR, BINNUR, MURAT, TANSU'MUZ
Eşim, kızlar, oğlum ve torunumuz,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Hepiside birer hayat, Cansu'muz.
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Aklımdan çıkmayan sevgili bende
Onlar için varım geçtiğim günde,
Gördüğüm göz onlar baktığım yönde,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Oğlumu gelinde, kızıma damat da,
Torunlarım ile ömür heyhatda,
Görürüm kendimi gönül Murat da,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Allah ömür versin aileme der,
Yuvamın dirliği onlarla güler,
Huzurda sevgide rahmetin çiler,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Birde Murat'ımın oğlu Burak'ım,
Gelmiştir dünyaya canım Burak'ım,
Babaanne dörtlük yazar Burak'ım,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
Nurşah, eşim Mehmet sözü bağlarım,
Dolaşır dünyayı aşkın çağlarım,
Yirmi dokuz yılın yarda eğlerim,
Mehmet, Aynur, Binnur, Murat, Tansu'muz.
388
(31.10.1991 Perşembe, Saat 8.00 Eskişehir. Eşi, kızları, oğlu ve torunları adına yazdığı
deyiştir)131.
230.
TEL TEL OLMUŞ
(Eşime)
Tel tel olmuş zümrüt gibi saçların
Dökmüşsün önüne toy gibi durur
Tıpkı bir yay gibi hilâl kaşların
Şu yüzünde sanki ay gibi durur.
Gözlerin gözümde mercan mı mercan
Eşsiz güzelliğin sarmışsın hicran
Gördükçe cemalin dayanır mı can
Aklım aldın baştan zay gibi durur.
Yeni gülün dökmüş dallar misali
Arıların çökmüş ballar misali
Kiraz açmış yanak allar misali
İnce belde kemer yay gibi durur.
Seni saran dilber ölür mü acep?
Yüreğinde ateş erer mi acep?
Acılar neyimiş görür mü acep?
Gönüle akışın çay gibi durur.
Nurşah'ım dalmamış kimler sevdana
Girmemiştir kimler senin dünyana
Kapılmak çok kolay senin deryana
Varlığın canlarda koy gibi durur
(28. 09. 1979 Eskişehir)132.
131
132
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 81)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 101)’de de yer almaktadır.
389
231. LALE MATBAASININ MAVİ BONCUĞU
Dizgisinde yerin aldı kitabım,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
Sevgiden sevgiye Yunus hitabım,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
İnsan fani eser baki kalanı,
Böyle dedi yazdı sazın çalanı,
Şiir şiir işte dünya alanı,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
Lale ile rengin saçtık illere,
Bülbülüm şakıyan kardeş dillere,
Uğradık dost girdik Hak, gönüllere,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
Bahaeddin Güney Valimiz başta,
Yunus Emre Sevgi Yılı bakışta,
İşlediğim Sevgi Yılı nakışta,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
Türkiye'mden il, il yolların ağdı,
Ozanımız dedi Naci Erdoğdu,
Bir kitap Nurşah'la, dünyaya doğdu,
Lale Matbaasının Mavi Boncuğu.
(07.10.1991 Pazartesi, Eskişehir)133
133
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 182)’de de yer almaktadır.
390
232.
BABACIĞIM
Anam kadar hakkın var üstümüzde
Seni seviyoruz bil babacığım
Bir başkadır yerin gönlümüzde
Yuvamızda ömür gül babacığım
Gece demez gündüz demez çalışır
Bir lokma ekmeğin bizle paylaşır
Her türlü cefaya derde alışır
Sarılam boynuna gel babacığım
Soframızın ağız tadı başında
Çorbasına kaşık çalan aşında
Ailenin ömrü yazı kışında
Alın terin silen yıl babacığım
Babasız anasız olur mu yuva?
Evlatları ile yeşerir ova
Nurşahım daim edelim dua
Yerini tutar mı el babacığım?
(1983 Eskişehir)134
233.
ANAM SENİ
Anam seni bir sancıdan duyarım,
Yüklü karnın beni sende taşıdın,
Söyle anam sana nasıl doyarım,
Bugünlere bizler için yaşadın.
Kalbimdesin ta doğduğum günden sen,
Unuturum nasıl anam seni ben,
Anasına doymuş mudur hangi can,
Gözümüzden gönlümüzden ışıdın.
134
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 65)’te de yer almaktadır.
391
Aklımdasın hiç bir günü çıkmazsın,
Garip anam beni nasıl yakmazsın,
Gözlerimden rahmet olup akmazsın.
Sırta vurup bellerinde kuşadın.
Ağrıların ağrım cana sığarken,
Bebeceğim şu karnımdan doğarken,
Ağızına sütlerimi sağarken,
Evladımda sen hayel sen düşidin.
Demek böyle geçmiş bizde günlerin,
Hayır duan eksik etmez canların,
İki kızın bir oğlanda dünlerin,
Vay anam vay bizlere can başidin.
Yuvamızdan gonca açan gül bize,
Konuşturan, konuştuğum dil bize,
Ana olmak kolay mıdır bil bize,
Damla damla gözümüzde yaşidin.
Bizler ile ağlayıpta gülenim,
Sabır nedir çekmesini bilenim,
Ekmeğinde lokmasını bölenim,
Ağızında taşır bizi kuşidin.
Kızın Nurşah, bunu içten bilenim,
Yoktur anam şu sözümde yalanım,
Senden doğup şu dünyaya gelenim,
Bize anne babamıza eşidin.
(12.08.1985 Pazartesi)
392
234. ÂŞIKLAR BABASI FOLKLOR DÜNYASI
Yunus Emre yolunda tanış olduk,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
İlimle çağladık bilimle dolduk,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Emeğin var üzerimde silinmez,
Sanmasınlar iyilikler bilinmez,
Can cihandır, cihan candan bölünmez,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Festivalden festivale çağırdın,
Âşıklar babası, yazar, şairdin,
Folklorumuzun yüreğinde ömürdün,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
İl il Türkiye’miz gözdesi olduk,
Uluslararası gönüller bulduk,
Dünyaya seslendik sazımız çaldık,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Eskişehir ili ilçelerinde
Mersin, Adana, Mut çevrelerinde,
Jürimiz ödüller zirvelerinde,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Ankara başkentim bir dile gelse,
Hakeminden arşivine dek ilse,
Kültür dünyamızı alemler bilse,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Yetiştiğim bahçe şükranlar sana,
Hacı Bektaş Veli, Yunus, Mevlana,
Birleştik Veysel’le daldık ummana,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
393
Cumhuriyet toprağımda taşımda,
Osmanlıyız bugün uçan kuşumda,
Fetihim der Fatih’imiz yaşında,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Niksar Kalesinde tarihler yazdık,
Türkiye’min her köşesinde bizdik,
Dostluk barış sevgi içinde yüzdük,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Pek çok bilim hocamızda beraber,
Hangisini yazıp diyeyim haber,
Gönüllerde hepiniz ayrı bir yer,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
Nice uzun yıllar seninle olsun,
Der Nurşah Hak yar ve yardımcın olsun,
Seksen olmuş yaşın yüzün hep gülsün,
Hocam İrfan Ünver Nasrattınoğlu.
(04.07.21 Salı Ankara)
235. MİTSUKO KOJİMA GÖNÜLLER CANI
Japon ellerinden ismini aldım,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
Sizlere oturdum sazımı çaldım,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
Ozana ilk defa rastladım dersin,
Tanış olmak Hak’tan memnun edersin,
Şiirime resmimi gönderirsin,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
394
Kendime gitmek kısmet olmasa da,
Ankara’da görüştük çekimlerde,
Sen Japonya, ben Türkiye diyarda,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
Hepimiz Allah’ın kullarıyız,
Milletlerarasında yollarıyız,
Barışta kardeşliğin dallarıyız,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
Filimlerde dize dize hoşgörü,
Canlandır İpek Yolundaki yeri,
Nurşah’tan selam yazdıran eseri,
Mitsuko Kojima gönüller canı.
17.11.2021 Çarşamba Saat 17:11 Eskişehir)
3.1.9.3. Kendine Güzelleme
-7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
236. BEN BİR KÜÇÜK ÇOCUĞUM
Küçücük bir çocuğum,
Kar topu oynarım ben.
Bebeklerim var benim,
Kolumda sallarım ben.
Bir kedim var miyav der,
Yok mu bana bir av der?
Kuşlara gözün diker,
Onu kovalarım ben.
Kuşlar insanlar özgür,
Olmalı herkes özgür,
Anneciğim ben özgür,
Yoksa hep ağlarım ben.
395
Çok iyi bir babam var,
Benimle bilye oynar,
Bir de besteler yapar,
Şarkılar söylerim ben.
Sağlığıma bakarım,
Üstüm temiz tutarım,
Akşam erken yatarım,
Sabahı kollarım ben.
Okuluma giderim,
Öğretmenim severim,
Büyüklerim sayarım,
Onlarla gülerim ben.
Haydi anne uykum var,
Ört üstümü beni sar,
Sıcacık ellerin ver,
Seni çok özlerim ben.
Bak güneş yine doğdu,
Gün tepesinden ağdı,
Yeni yarınlar sağdı,
Mutluluk dilerim ben.
(04.10.1990 Saat 15:00 Perşembe)135
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
237. 1954'TE DÜNYAYA GELDİM
Mihalıççık Çardak köylü,
Durşen Mert mahlas Nurşah'ım.
Türk soyundan Kayı boylu,
Durşen Mert Aşık Nurşah'ım.
135
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 108)’de de yer almaktadır.
396
Eskişehir, ilim benim,
Yunus Emre yolum benim,
Hoş konuşur dilim benim,
Durşen Mert Aşık Nurşah'ım.
Zeynetiye Osman kızı,
Türkümle çalarım sazı,
Kadın aşıklıkta özü,
Durşen Mert Aşık Nurşah'ım.
Aynur, Binnur, oğlum Murat,
Can yoldaşım eşim Mehmet,
Öz geçmişimden bir demet,
Durşen Mert Aşık Nurşah'ım.
(09.05.1992 Cumartesi 00:20 Eskişehir)
238.
KALEM
İşim kalem eşim kalem,
Ben kalemim kalemim ben.
Aşım kalem başım kalem,
Ben kalemim kalemim ben.
Yazım kalem gözüm kalem,
Sızım kalem hızım kalem,
Özüm kalem gözüm kalem,
Ben kalemim kalemim ben.
Tozum kalem izim kalem,
Sazım kalem yazım kalem,
Dizim kalem cizim kalem,
Ben kalemim kalemim ben.
397
Rızgım kalem razım kalem,
Yazgım kalem dostum kalem,
Her şeyim der Nurşah, kalem,
Ben kalemim kalemim ben.
(02.04.1983 Saat 20:30 Bolu Kütüphanesi’nde Kütüphane Haftası nedeni ile
düzenlenen şölende çalıp söylediği deyiştir. Söz- müzik âşığa aittir.)136.
239. KENDİMDEN BİR ARZUHAL
Otuz yıldır saz çalarım,
Gurbet elde izim dünya.
Kendimi il il salarım,
Yurda hizmet özüm dünya.
Aşıklıktır el hünerim,
Türkiye'de olan yerim,
Temsilciliğimdir derim,
Kadınlara sözüm dünya.
Milli ozan barış yolum,
Yürüdüğüm Anadolu’m,
Ben acizane bir kulum,
Olmasın hor gezim dünya.
Sevgidir gönül ikbalım,
Aşıklıktır meslek dalım,
Dokuduğum ipek şalım,
Götürecek bezim dünya.
136
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 40)’da da yer almaktadır.
398
Sabır kapısını açan,
Gönül gözü ile uçan,
İnsana ilimin saçan,
Hak'tan Halka feyzim dünya.
Bir gün can öldüğün bilir,
Bu sözlerim sizi bulur,
Dost hatırınıza gelir,
İşte oğlum kızım dünya.
Gülü dikeniyle seven,
Değil kendisini öven,
Derdiyle sinesin döven,
Leylâlardan közüm dünya.
Kolay yürümez şu başım,
Yunus'tan piştikce aşım,
Dostlar sabırdır gardaşım,
Öğretmenim, tez'im dünya.
Kırk yılımı emekledim,
Hep maneviyat bekledim,
Öz, görevler dilekledim.
Geçmedin be nazım dünya.
Her ilin var bir ozanı,
Kendine göre yazanı,
Atın koşturup tozanı,
Yorgun düşmüş dizim dünya.
Kıta kıta destan olduk,
Sayfa sayfa yazdık dolduk,
Yıllar açtık, yıllar solduk,
Kadın erkek yazım dünya,
399
Okunan kitabın içi,
Okunmazsa yazık acı,
Bizler gerçeğin ilacı,
Vay kadere razım dünya.
Ozanlar kaderin çeker,
Onlara kim sahip çıkar,
Nurşah, yarınından bakar,
Canda ay, yıldızım dünya.
(04.01.1994 Salı, Saat 19:00 Eskişehir)137
240.
NURŞAH
Zaloğlu Rüstem hasından,
Ebubekir'in tasından.
Muhammed'imin yasından,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Giy hırkayı Ali yardan,
Mevlayı hü canı nardan,
Mevlana gibi bir vardan,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Dünya güzellerin tanı,
Adem'i Fatih'ten yanı,
Yer gök ile şu cihanı,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Hünkar Hacı Bektaş Veli,
Akar ırmakları seli,
Taptık Emre'den al yolu,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
137
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 157)’de de yer almaktadır.
400
Nice Eren evliyalar,
Edebalim şeyhi yarlar,
Şeh Şahabettin'i erler,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Aşkın içtim üç tastan al,
Şenlik'len Nihani misal,
Sümmani'den dersini al,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Seyyid Battal'dan adını,
Pir Sultan'a dek yadını,
Köroğlu'ndan muradını,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Tanı yatan ile yurdum,
Atatürk'üm bugün ordum,
Sevgiyi bul nerden yordum,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Çünkü sen Yunus'tan ilah,
Aşkın verdi yüce Allah,
Sevgide amentü billah,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Çağır yedi alem arşın,
Seyreyle dünya duruşun,
Bir muammadan erişin,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
Durşen'den Nurşah'a cismin,
Okunur alemde ismin,
Yetmiş iki millet dostun,
Gel Yunus'a gönül Nurşah.
401
(12.05.1987 Salı, Eskişehir)138
241.
NURŞAH DERSİN ALDI
Yüce Rab'bin kanadına sığınır,
Bana kanat elden nice oldu bak.
Derdim onda çocuk gibi avunur,
Bana sevgim elden yüce soldu bak.
Gülü görmez diken sardım yaremi,
O dikenden buldum ehli çaremi.
O Rab'bime sundu gönül paremi,
Bir dikenden gönlüm vefa buldu bak.
Belli olmaz her ağacın eriği,
Tatmadıkça ne çeriği çürüğü.
Her güzelin var bir cana örüğü,
Nurşah da bu yoldan dersin aldı bak.
(26.01.1988 Eskişehir)
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
242. BİR DİVANE AŞIK DÜŞTÜM YOLLARA
(BELLİ DEĞİLDİR)
Bir divane âşık düştüm yollara,
Yolu gider, günü belli değildir.
Açamadım bir derdimi kullara,
Günü biter, dünü belli değildir.
Aşk bağı içinde yaban çiçeği,
Bazen solan, bazen açan gerçeği,
Tutam tutam elde gönül burçağı,
Yoldum yeter canı belli değildir.
138
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 149)’da da yer almaktadır.
402
Et tırnaktan kopmaz kopardım dalı,
İşte kovan dünya, arı da balı,
Bu menzilde bilmem kimdir sevdalı,
Yürek tüter yanı belli değildir.
Nurşah, mızrabında beş telli sazım,
Toprağa bel vurur dört mevsim yazım,
Meliyorum koyun oldum yok kuzum,
Bülbül öter sonu belli değildir.
(22.09.1990 Cumartesi, Eskişehir. Bu şiir 1990’da Ankara Radyosu ön elemesinden
geçmiştir.)
243.
SAZIMLA BEN
Dokundum telime ne konuştu saz,
Bugün salı gelde ömürünü yaz.
Avaz verdi dinle beni bende öz,
Söz vardır ki söze bin söz bile az,
Emir, verdi sanki bana gör beni,
Dut dalıyım sense insan der beni,
Şakıttığın bülbül gibi dil beni,
Dileğim var senden verme sahte öz.
Bize de kurulur yarını divan,
Perdenin gözünde mizraba revan,
Neyi çaldın giden benden be civan.
Veren var imtihan bilmeliyiz biz.
Şu sahibin Nurşah, seni bilmeli,
Söz yerini bulup dile gelmeli.
Dost sazım bizimle zaman gülmeli,
Âşık Veysel'de de büyüdü can feyz.
(08.11.1988 Salı, Ankara)139
139
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 106)’da da yer almaktadır.
403
244.
NURŞAH
Yorulmayı bir gün olsun düşünmez,
Çalışmazsan inan darda kalırsın.
Her yol aynı değil kolay geçilmez,
Bazı zaman hep havanı alırsın.
Musibetler gelir geçer yolunda,
Bulutlar çözülür gönlün elinde,
Omuzuna binmiş dünya dalında.
Şah, ilinde şah adını bulursun.
Mağrurlanıp Nurşah, sakın büyüme,
Yeter ki sen Hak'tan yana uyuma,
Düşmez mi bir kefen yarın payına?
Tabut beni götürmez mi sanırsın?
(30.10. 1986 Perşembe, Eskişehir)140
245.
ÖZENMEDİM ŞÖHRETE
Sanatçı olmaktı meylim topluma
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
Herkes gibi yarar vermek ülkeme
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
Uğraşımda yalnız ve tek de olsam
Karşımda rakibim erkek de bulsam
Engeller yolumda çaresiz kalsam
Özenmedim hiçbir zaman şöhret
Hür doğdum yaşarım hür sözünde
Tarihler ışıdı bugün yüzünde
Yeşerdiğim sanatımın özünde
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
140
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’da da yer almaktadır.
404
Kadın hakları var bugün asırmış
Arayasın neden kadın kusurmuş
Çaresizmiş layakları nasırmış
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
Bırakırsam geleceğe ben bir iz
Gecelerim bana o zaman gündüz
Kayıp gitmektense şurdan bir yıldız
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
Az mı mücadele verdim yolunda
Kolay değil Nurşah sanat dalında
Her fikir bir başka insan halında
Özenmedim hiçbir zaman şöhrete
(10.12.1984 Eskişehir)141
246.
HALEN DOLAŞIRIM
Hangi dağın toprağını eleyem,
Biter mi ki kumu selinden yarim.
Düşem yollarına sevdan meleyem,
Kim kurtulmuş aşkın elinden yarim.
Hak'tan bağlı zincirine vuruldum,
Ne soruldum ne peşinden yoruldum,
Sular gibi aktıkçana duruldum,
Gece gündüz çeken yolundan yarim.
Akşehir'den Mut'a vardım zaman az,
Silifke'den Mersin, edek yolum tez,
Aşığa nereden gelin sorma söz,
Tanı mızrabından telinden yarim.
141
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 74)’te de yer almaktadır.
405
Adana'nın sıcağında karpuzu,
Başıma öyle bir indi topuzu,
İskenderun, Aktepe'nin Yavuzu,
Gaziantep, Maraş ilinden yarim.
Aştım gittim diyar diyar mihmanı,
Kars'tan şenlik, Erzurum'dan Sümmani,
Hatırıma düştü Yunus ummanı,
Mevlana'ya esen yelinden yarım.
Adıyaman, Kahta, Besni, dolaştım,
Kayseri'den Develi'ye ulaştım,
Ankara'dan Eskişehir, yol aştım,
İzmit, Bolu, Sivas, elinden, yarim.
Çekti çamlı beller gel yavaş yavaş,
Kader ile hayli vermişim savaş,
Felekten sırtıma giydiğim kumaş,
Yüzüme örttüğün tülünden yarim.
Samsun, Çorum, Adapazar, İstanbul,
Konya, İzmir, Kastamonu, ara bul.
Gezdiren var beni bende dostum kul,
Kerem'in Aslı'nın külünden yarim.
Kah festivallerde, kah okullarda,
Seve seve kaldım eş dost kullarda,
Tarihimi yazdım kal akıllarda,
Ölüm hazır her an dilinden yarim.
Ana hatun alın yazım buyumuş,
Kadında da aşıklık bir soyumuş,
Saltanatın sürenlerde bey'imiş,
Bende çıkamadım çölünden yarim.
406
Daha pek çok il il yolların aldım,
Üç gün evimde on gün yad'da kaldım,
Seksenden bu yana sazımı çaldım,
Halen çalar Nurşah halinden yarim.
(28.07.1990 Cumartesi Saat: 15.55 Eskişehir)
-14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
247.
ANAYIM BEN ANAYIM BEN
BEN BİR ANA
O doğuşun temeli, benden yoğrulmuş maya,
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana,
O yavrunun gelişi benden var olmuş boya,
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
Onun için çöl ettim bağrımdaki sıcağı,
Kanadımın göğsünde gece, gündüz kucağı,
Babadan anayadır yetiştirme ocağı,
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
O benim terimden ter, ter olan tek hilâlim,
O benim sütümden süt, süt emen tek helâlim,
O benim istikbâlde gelecek istiklâlim.
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
Yetişsinler isterim hayırlıca bir evlat,
Onlar ile yeşerir bağımdaki bu devlet,
Bir millete yararlı olmanın özü külfet,
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
Anayım demek, bakın dile ne kolay gelir
Bu ismi tatmayana, belki de alay gelir
Tattırmayan kim yine, anadan dolay gelir
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
407
İşte böyle merceğe Nurşah'taki gerçeğe,
Yuvamdaki küçüğe okuldaki çocuğa,
Geçmişten geleceğe cephede Mehmetçiğe,
Anayım ben, anayım ben, bir anayım ana.
(Yazılış tarihi: 10.05.1984 Ankara. Konya 1987 I. Âşıklar Şöleninde 1.lik ödülü alan
şiirdir. Ayrıca ‘Koçaklama’ dalında Köroğlu ikincilik ödülünü almıştır.)142
3.1.9.4. Âşıklığa ve Âşıklara Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
248. HALK OZANLARININ SESİ
Adem, Havva'dan buyana,
Halk Ozanlarının sesi.
Bizi söyleten cihana,
Halk Ozanlarının sesi.
Orta Asya'dan özünü,
Dede Korkut'tan izini,
Yaydı Dünyaya sözünü,
Halk Ozanlarının sesi.
Hikâye destan şiiri,
Mayasıyız Halk şairi,
Kültürümüzün şehiri,
Halk Ozanlarının sesi.
Ağızlardan dökülen bal,
Dünyalara yeşeren dal,
Halk müziğimizde ikbal,
Halk Ozanlarının sesi.
142
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 157)’de de yer almaktadır.
408
Tabiatın açan gülü,
Gönülden gönüle ili,
İrtical konuşan dili
Halk Ozanlarının sesi.
Makamdan makama coşku,
Türkülerimizin aşkı,
Tarihlerimizin meşki,
Halk Ozanlarının sesi.
Bu kapıyı açan bize,
Rabbimle gireyim söze,
Konuşan dünyadan öze,
Halk Ozanlarının sesi.
Çok asırları aşacak,
Gönlümüzde yaşayacak,
Türkiye’mden yeşerecek,
Halk Ozanlarının sesi.
Nurşah oğul kızımızda,
Sürüp gelen izimizde,
Bakileşen sazımızda,
Halk Ozanlarının sesi.
(1992 yılında Ankara Kültür Bakanlığınca Düzenlenen İpek Yolu Türk Dünyası
Âşıklar Şöleninde olduğu deyiştir.)143
249. SEV TÜRKİYEM SEV OZANIN
Nerede bir ölüm görsem,
Ağıtın dilidir ozan,
Düğün bayramına ersem,
Sazının telidir ozan.
143
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 143)’te de yer almaktadır.
409
Ağlayan gülenle birdir,
Her derde yetişen Pir'dir,
Duyabilen için sırdır,
Kalplerin gülüdür ozan.
Yıllar, toprağın sesinde,
Bugün dünya ülkesinde,
Bayrağının gölgesinde,
Yürüyen yoludur ozan.
Memleket türküsü dili,
Yazan kaleminin eli,
Tek bir söz ile semboli,
Saçının telidir ozan.
Kadın bile olsa sözde,
Yüreği askerdir özde,
Kızı oğlu ile bizde,
Temsili ilidir ozan.
Kitaplarda sayfa açan
Tarihin kaydına geçen,
Yarınlara ışık saçan,
Birliğin elidir ozan.
Sev Türkiyem sev ozanın,
Senin şiirin yazanın,
Çalıp sazını gezenin,
Sevginle doludur ozan,
Dostluğun barışın yolu,
Deyişleri ile dolu,
Dünyaya uzanan kolu,
Bir Anadolu’dur ozan,
410
(29.01.1992 Çarşamba saat 15:00 Eskişehir. HOD-DER Halk Ozanları ve Halk Müziği
Sanatçıları Derneğinin düzenlemiş olduğu Halk Ozanları Yarışmasında Doğmaca
dalında ödül almıştır.)144
250. ÂŞIK NURŞAH BACI'DAN ŞAİR
DOSTLARA
Finlandiya'dan mervimiz,
İlimizde şair dostlar.
Çin'dende Nuraniye'miz,
Yolumuzda şair dostlar.
Mitsuka Kojimaya'yı,
Daha pek çok dosttan sayı,
Yunus gönüller sarayı,
Kalbimizde şair dostlar.
Yugoslavya, Romanya'dan,
İran ve Azarbeycan'dan,
Irak, Kıbrıs, Japonya'dan,
Gelimizde şair dostlar.
İşte sevginin kardeşi,
Bahaeddin Güney eşi,
Yunus dünyanın güneşi,
Yılımızda şair dostlar.
Burda gönüllerin izi,
Size dergisinin kızı,
Gülten Çiçek, güler yüzü,
Gülümüzde şair dostlar.
144
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 66)’da da yer almaktadır.
411
Hocam Tahir Kutsi Makal,
İstanbul'dan Ayhan İnal,
Şiirleri ile ikbal,
Dilimizde şair dostlar
Ankara'nın sesi Enver,
Güldestesinde münevver,
Çok yücedir İrfan Ünver,
Gönlümüzde şair dostlar.
Îlesam Yahya Akengin,
Mehmet Önder sazda zengin,
Selam dost Hayrettin İvgin,
Yelimizde şair dostlar.
Nuri Mehmet Canla yolu,
Ali Rıza Saraçoğlu,
Nalan kızı şiir dolu,
Dalımızda şair dostlar.
Bize yazı yazam diler,
Bilmen ne gün gelir çiler,
Bizim Aldülkadir güler,
Gölümüzde şair dostlar.
Güven Tanyeri ve eşi,
Kaynar muhabbetin aşı,
Aşıklar sazında coşu,
Telimizde şair dostlar.
Ali Sarar, Nedim Uçar,
Şiirleri ilham saçar,
Gönülden Savgar' da geçer,
İlimizde şair dostlar.
412
Muharrem Kubat, hatırda,
Murat Özmen 'de satırda,
Yahya Aksoy'da bu turda,
Elimizde şair dostlar.
Sporda Atilla Aytek,
Emniyet Müdürümüz tek,
Kovanına balda petek,
Balımızda şair dostlar.
Kültür Müdürümüz İlyas,
Abdullah Oktay'ı da yaz,
Gönül Meral hepisi feyz,
Dolumuzda şair dostlar.
Aysel çağıran'da özüm,
Gülen Çetin'dedir sözüm,
Eşim Mehmet, iki gözüm,
Selimizde şair dostlar.
İlimiz şair yatağı,
Bizim Yunus'un otağı,
Saymakla bitmez metahı,
Bilimizde şair dostlar.
Âşık Nurşah, hep şakısın,
Size dergisi dokusun,
Severleri de okusun,
Elimizde şair dostlar.
(27.08.1991 Salı Saat 16.00 Eskişehir)
413
251.
VİRANE
Virane bir bağım vardır,
İçerisinde güller yağar.
Kırk mum yanan dağım vardır,
İçerisinde nurlar doğar.
Aşkı zemdir içmek güzel,
Derdi gamdır çekmek güzel,
Ömrü candır biçmek güzel,
Sevdiği kalbine sığar.
Böyle derde canım feda,
Aşkı veren tatlı eda,
Gönle doğmuş yüce seda,
Nurşah’ı gam keder boğar.
(12.03.1989 Eskişehir)
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
252.
SEYRANİ
Şu Develi çardağından aşağı,
İnce çekmiş yolun dağlar Seyrani.
Dolaşmışsın devir alem döşeği,
Yeşil dökmüş dalın bağlar Seyrani.
Hikmet dokur alından şu ipeğin,
Gerçek sızmış balından şu peteğin.
Karla kaplı gadem almış eteğin,
Başka bakmış halın çağlar Seyrani.
Mantık ile mana dolu dizende,
Tarih almış tarif yolu, hizanda.
Cihan yaşar Türk'lük uçar, fezanda,
Nurşah böyle dilin sağlar Seyrani.
414
(1981 Kayseri Develi Âşıklar Şöleninde Birincilik Ödülüne, Âşık Seyrani Ödülüne
layık görülen şiirim.)145
253.
DADALOĞLU
Şahlanıp atını sürdüğü zaman,
Eser Toroslardan yel Dadaloğlu.
Yaylalar çiçeğin açtığı zaman,
Dayanır mı merde yol Dadaloğlu?
Sabahla akşamın battığı yerde,
Kavuşup gün tanın attığı yerde,
Kalıp gurbetlerde yattığı yerde,
Çözülmeyen sırda hal Dadaloğlu.
Sevmiş bir kıratı birde güzeli,
Cengaver yüreğin ölmez ezeli,
Kayseri, Tomarsa, Özlüce, eli
Avşar'ım konuşur dil, Dadaloğlu.
Nurşah'ım Yunus'un dağından aştım,
Eskişehir'den de göçtüm ulaştım,
Az mı senin gibi yerler dolaştım,
Ünler camlı beller gel Dadaloğlu.
(Yazılış tarihi: 21.09.1989 Özlüce Saat 20.30 Dadaloğlu Şenliklerinde çalıp söylediği
şiirdir. Bu şiir 16.11.1989 Perşembe günü TRT denetiminden geçmiştir. Ankara)146
254.
KARACAOĞLAN
Hangi ile varsam duyulur adın,
Yollarım sen tozar Karacaoğlan.
Bastığım topraklar gezdiğin yadın,
Gözlerim sen süzer Karacaoğlan.
145
146
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 56)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 126)’da da yer almaktadır.
415
Toroslanın eteğinden bakarsın,
Menekşeler lale sünbül, kokarsın,
Bozlağından ince ince çekersin,
Yüreğim sen sızar Karacaoğlan.
Feke'den Gökçe'ye uzanır yolun,
Anılar kovanda boşaltır balın,
Seyhan ırmağından yeşerir dalın,
Kollarım sen uzar Karacaoğlan.
Yardan yara çatık kaşın elası,
Anavarsa, bakar ömrün kalesi,
Karacaoğlan, Elif, kızın silasi,
Yıllanım sen çözer Karacaoğlan.
Tarlaların beyaz pamuk bürümüş,
Güzellerin yayla boyu yürümüş,
Ördeklerin yeşil başlı türemiş,
Göllerim sen yüzer Karacaoğlan.
Neneler elinde döner, kirmanı,
Kaldırır gelini kızı harmanı,
Soğuk sularında yazın dermanı,
Yoğurdum sen özer Karacaoğlan.
Türkmen ellerinin yayla obası,
Yiğit dağlarının ceylan abası,
Sevgi bağlarının gönül babası,
Sözlerim sen dizer Karacaoğlan.
Öğrenciler müzik evi kursunda,
Seni öğrenirler okul dersinde,
Dünya konuşturdun hayat kürsünde,
Kalemim sen yazar Karacaoğlan.
416
Türkülerin nenni gelin dilinde,
Sevgin Çukurova, eser yelinde,
Nurşah'ın mızrabı çalan telinde,
Ellerim sen gezer Karacaoğlan.
(1991 Adana. Âşık bu şiiri ile Canan rumuzunu kullanarak yarışmaya katılmıştır.)147
255.
KARACAOĞLAN
Zaman yaprağından yelini estim,
Torosların yolu Karacaoğlan.
Doldurdum gözyaşın eliften destim,
Irmakların seli Karacaoğlan.
Türkmen obasının aşiret eri,
Karacaoğlan gibi var mı severi?
Gönüller de sonsuz almışsın yeri,
Güzellerin dili Karacaoğlan.
Çukurova kokan türkülerinde,
Gezip dolaşan ülkelerinde,
Dilber görürüm öykülerinde,
Beyaz tacın tülü Karacaoğlan.
Örneğin dağları taşları geçti,
Denizleri yardı yelkenler açtı,
Elif kızdan pek çok manalar seçti,
Okunan harf eli Karacaoğlan.
Turnalarda gökyüzünün kanadı,
Konuşturdun yeryüzünün muradı,
Yıllar Mut' ta mezarını aradı,
Toprağının beli Karacaoğlan.
147
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 164)’te de yer almaktadır.
417
Adana' dan sesin il il görüşür,
Şairler aşıklar yolun erişir,
Şiirleri ile seni yarışır,
Tabiatın gülü Karacaoğlan.
Her gün yenilenen devir sözünde,
Dört mevsim yaşarız senin özünde,
Sazın çalar deyiş gülen yüzünde,
Çal dost dostun teli Karacaoğlan.
Dünya penceresi gönül yuvası,
Der Nurşah’ım yeşil yurdun ovası,
Bin dokuz yüz doksan bugün sevdası,
Yine sensin yılı Karacaoğlan.
(Rumuz: Zambak. 13.09.1990 Perşembe Eskişehir)
256. YUNUS'TAN YOL SERANİ'YE
Eğer insan vicdanına sahipse,
Yaşar böyle bir ömürü kemalet,
Yaşattığı mantığına laikse,
Bulur daim kendisinde delalet.
İşte ibret kendisinden Seyrani
Maksudunda iki cihan İrfani,
Unutulmaz memleketin insanı,
İnsafından ihsanına velayet.
Adil kişi erliğinden yorulmaz,
Dünya tokat olmuş ona dert vurmaz,
Deli diye taşlasalar düş yormaz,
Korkutmaz gözünü yalan sefalet.
418
Diyen Pir'den, bade içtim uslandım,
Manasını hitabından hislendim,
Yunus'tan yol Seyrani ‘ye seslendim,
İstemez gösteren dünya kefalet.
Kayseri'nin Develi'nin torunu,
Erciyes, dağının kalkmaz karını,
Gelin görün Seyrani ‘de narını,
İşte Nurşah, gerçek bir ilahiyet.
(Âşık tarafından müziğe uyarlanmıştır. Seyrani şenliklerinde sazı ile çalıp söylediği
değiştir. 1984 Develi.)148
257.
ÖLÜMSÜZ DÜŞÜ
Dağların tarağı saçlarım çözer,
Örük örük bende sevginin başı,
Kalemim aşkında dünyayı yazar,
Hacı Bektaş Veli Yunus'un yaşı.
Toprakların tacı al gülden hası,
Dostluğun yücedir elbet dünyası,
Çaldığım sazımın silinir pası,
İnsandan insana oldum gardaşı.
Bir başım Türkiye dünyanın ucu,
Aynı daldan hoş görünün ağacı,
Han içinde herkes bir ayrı yolcu,
Gönülden gönüle toprağı taşı.
Ne mutlu dalında rüzgarın esmek,
Şu fanide barış, olur mu küsmek,
Sıcacık sevgiye suratın asmak,
Çatılır mı güzel olanın kaşı?
148
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 122)’de de yer almaktadır.
419
Bilgili insanın ağrımaz dişi,
Cahilin yarası çıbanın başı,
Bilir kendisini er olan kişi,
Ariflerin pişer soğumaz aşı.
Muhabbetin sofrasında kaşığı,
Bilgi, sevgi hoş görünün ışığı,
Gerçeği işitir, söyler aşığı,
İşte giyindiğim kutnu kumaşı.
Gelin canlar yaramızı saralım,
Irk gözetmeden bir yola varalım,
Birbirimizden hal hatır soralım,
Nurşah'ın hep budur ölümsüz düşü.
(09.10.1990 Çarşamba saat 18:20 Eskişehir. Rumuz Turna. Ankara Halk Ozanları
Yarışması).
3.1.9.5. Çeşitli Meslek Gruplarına Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
258.
İZCİLERİM
Duyar sezer görür kalpten,
Çalışan el izcilerim.
Başı bağrı şu can mülkten,
Çağıran gel izcilerim.
Vatanımın ışık özü,
Yürür alem için özü,
Iraktan yakına gözü,
Uzanan yol izcilerim.
Bir muamma gibi başı,
Dolaşırlar dağı taşı,
Dünyalıdır iç savaşı,
Uçuşan yel izcilerim.
420
Yavru kurtum izcim benim,
İşaretim sembol yönüm,
Yurdum senle büyür ünüm,
Çağlayan sel izcilerim.
Yanar ateş kamp bağımda,
Atatürk’üm gün çağımda,
Cumhuriyet kuşağımda,
Hür bir emel izcilerim.
Duam candan hepinize,
Kurtarıcım siz can bize,
Nurşah ana şükran size,
Sonsuz temel izcilerim.
(28.06.1987 Saat: 14.00 Eskişehir Hasırca Kampında Ankara Nureddin Ersin Kız İzci
Evine çalıp söylediği deyiştir)149
259.
ESKİŞEHİR KÜLTÜR MÜDÜRÜ DÜNDAR TOKGÖZ’E
Sizi gördüm bu yönde,
Sanat sever Dündar Tokgöz.
Uğraşınız düz bir yönde,
Hizmet sever Dündar Tokgöz.
Şehirime güzel katkın,
Folkloruma candan tutkun,
Kültürüme içten yatkın,
İnsan sever Dündar Tokgöz.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 98)’de ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu
1989: 96)’da da yer almaktadır.
149
421
Yeni yılın kutlu mutlu,
Yuvanızda olsun tatlı,
Nurşah diler hep umutlu,
Hürmet sever Dündar Tokgöz.
Olsun dedim başka bir kart,
Yeni yıla yeni bir fark,
Seslenişte dostluk dolu,
Cümlenin en güzeli harf.
(27.12.1982 Pazartesi Eskişehir Kültür Müdürlüğü’ne sunulmuştur).
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
260.
BİZLER İÇİN ÇALIŞANLARDAN BIRISI DE ONLAR
Haber yazar haber verir dünyaya
Bileği yorulmaz gazetecinin.
Dalar gider balık misal deryaya.
Yoluna durulmaz gazetecinin
Gecesi gündüzdür gündüzü gece,
Hayatları yaşam boyu bilmece,
Görevleri büyük kılıçtan ince
Yarası sanılmaz gazetecinin.
Bültenleri geniş gönülleri hos,
Der, kendine durma haber için koş
Ova bayır dağ taş demez uçan kuş.
Aklına erilmez gazetecinin.
Ayakta geçirir giden zamanı,
Aç, susuz uykusuz bazen zamanı,
Daktilo başında günlük zamanı,
Fikrine girilmez gazetecinin
422
Sevgidir, barıştır, dosttur yolunda,
Kovanına anı olmuş balında,
Üretkendir ilum bilim dalında,
Hakkı var verilmez gazetecinin.
Selam Cumhuriyet, selam hürriyet,
Her sanat Türk, için büyük mürüvvet,
Mürekkep içinde damlayan niyet,
Kalemi kırılmaz gazetecinin.
Halkın kalbi sesi gören gözüdür,
İğneden ipliğe dizen özüdür,
Bir türkü bir şiir, oğlu kızıdır,
Çilesi görülmez gazetecinin.
Vakitli vakitsiz görev başında,
Emektarı olmuş yıllar peşinde,
Ölene dek sadık dostu işinde,
Süresi sorulmaz gazetecinin.
Bir methiye verdim yazan ellere,
Övgüsü dünyaya esen yellere,
Nurşah'ım sazımda vurdum tellere,
Sevgisi derilmez gazetecinin.
(Âşığın 1998 Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti'nin açmış olduğu şiir yarışmasına
katıldığı şiirdir.)150
261.
ÖĞRETMENİM
Okuma yazmayı öğrendim senden,
Ana temelimsin sen öğretmenim,
Bilim yöntem kural bulmuşum senden,
Gerçek emelimsin sen öğretmenim.
150
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 131)’de de yer almaktadır.
423
Ana gibi sıcak bir kucağın var,
Şefkat dolu sönmez bir ocağın var,
Bilim dünyasında dört bucağın var,
Hayat membağımsın sen öğretmenim.
Sen var olmasan ben ne öğrenirdim,
Kim öğretir kime ben ne verirdim,
Bilgisiz adımla cahil yürürdüm,
Bilinç erdemimsin sen öğretmenim.
Geleceğe yeni çiçek açtıran,
Sırrında bir beşik, ışık saçtıran,
İrfan mektebinde ilim taştıran,
Kudret cemalimsin sen öğretmenim.
Saygı, sevgi dostluk dersler eğitim,
Hem ana, hem baba candan eğitim.
Doğru bir yol için bize eğitim.
Veren sembolümsün sen öğretmenim.
İlk heceyi bize veren atamız.
Öz Türkçeyi yurda seren atamız,
Sizi bizlere yar eden atamız,
Tahtlı devletimsin sen öğretmenim.
Ata izindeyiz biz sözündeyiz.
Yediden yetmişe öğrenimdeyiz.
Sizler var edin biz var yönündeyiz.
Türkçe Kemal'imsin sen öğretmenim.
Nurşah ne dillese azdır methine,
Doyulur mu senin can hizmetine,
Saygınla doluyuz biz hürmetine,
Türk milletimsin sen sen öğretmenim.
424
(Bu deyişi 1983 yılında Antalya Radyosunda okunmuştur. 24.11.1998 Salı
Öğretmenler Günü Haftası'na Halk Eğitimde okunmuştur.)151
262.
POLİSİM
Güvenliğin gün ışığı alemde,
Özümüzün can damarı polisim.
Adın vardır hüviyeti sılamda,
Sözümüzün can damarı polisim.
Koruyanım, gözetenim, güvencim,
İnsanlığa ön adım bir övüncüm,
Vatan bekçim gönül dağım, sevincim,
Yüzümüzün can damarı polisim.
Gece gündüz karakolun işinde,
Emniyetim, asayişim düşünde,
Hizmet için görevinin başında,
Tezimizin can damarı polisim.
Adımında kurallara uyarım,
Seni sever can evimden sayarım,
Kanunlara mülkiyetli diyarım,
İzimizin can damarı polisim.
Trafikte yol, geçidim verenim,
Olmasın bir kaza sağlık erenim,
Yaramızı yarasınla saranım,
Közümüzün can damarı polisim.
Çevik kuvvet seni nasıl anlatsam,
Adaletin soylu yari dinletsem,
Nesil nesil kulakların çınlatsam,
Yazımızın can damarı polisim.
151
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 59)’da da yer almaktadır.
425
Ana Nurşah cihan sesim yazımda,
Türküm söyler sen çağırır sazımda,
Ay yıldızım gurur şeref izimde,
Gözümüzün can damarı polisim.
(Yazılış tarihi 10.01.1986 Perşembe Eskişehir. Bu şiir 09.01.1986 Cuma Samsun 19
Mayıs Lisesi Terme Polis Okulu programında okunmuştur.)152
263.SAĞLIĞIMIZA SAĞLIK KATANLARIMIZ
DOKTORLARIMIZIN HAKKI VERİLMEZ
Tıbbın ana bilim dalını çözen,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Hastaları için reçete yazan,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Hastaneler olmaz onlar olmasa,
Tabip olmaz hasta halin bilmese,
Kim kurtulur dertten koşup gelmese,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Önce Allah sonra kurtuluş yolu,
Cerrahtır ameliyat eder eli,
Akan gözyaşlarda dindiren seli,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Her hastalığın başka baka türü,
Muayenelerde hekim yeri,
Hangisini sayam sayısız eseri,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
152
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 99)’da da yer almaktadır.
426
Umutlarımızda sevinçlerimiz,
Gerçekleştiği gün hayallerimiz,
Müjdelerdeki can emellerimiz,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Üstelik onları dövenler gördük,
Yüzüne geçip de sövenler gördük,
Haksızlığa meydan verenler gördük,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
Der ki Nurşah kıymetlerin bilelim,
Şefkat ile yüzlerine gülelim,
İyi ki varlar, dua dileyelim,
Doktorlarımızın hakkı verilmez.
(14.03.2019 Pazartesi Saat 11:46).
3.1.9.6. Özel Günlere, Festivallere ve Programlara Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar
264. MURAT’IMIN SÜNNETİ
(Oğlum Murat)
Seyit Gazi kurtuluşu,
Oğlumun sünnet oluşu.
Eskişehir, kurtuluşu,
Oğlumun sünnet oluşu.
Murat'ım murat alacak,
Bugün tam erkek olacak.
Annesi sazın çalacak,
Oğlumun sünnet oluşu.
Murat'ıma kutlu olsun,
Düğün bayram mutlu olsun.
Dostlar gelsin sohbet olsun,
Oğlumun sünnet oluşu.
427
Anne Nurşah dua eder,
Oğlum dört bayramın eder.
Bugün Kurban Bayramı der,
Oğlumun sünnet oluşu.
(01.09.1983 Eskişehir. Âşığın, oğlu Murat’ın sünnet düğününde okuduğu deyiştir.)153
265. BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR
Gelin dostlar küslük bitsin
Dostun bizi bildiği gün
Aradan kin, nefret gitsin
Şu yüzlerin güldüğü gün
Bugün Kurban Bayramıdır
Sevgilerin seyranıdır
Uzun yollar kervanıdır
Gurbetçinin geldiği gün
Şafak ile açar dallar
Camilerle ışır yollar
Bayramlaşır cümle kullar
Kapıların çaldığı gün
Konu-komşu ana, baba
Kaynaşır bir cihan cana
Uzanır eller insana
Hürmetle öpüldüğü gün
Kesilir kurbanın eti
Yerine gelir niyeti
Dağıtılır ev ev eti
Nasibini böldüğü gün
153
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 59)’da da yer almaktadır.
428
Sofralarda sıcak yemek
Çoluk-çocuk yumak yumak
Ağız tadın alır damak
Dost sohbetin bulduğu gün
Eğlence yerleri taşar
Bayram sevinciyle yaşar
Nurşah sazın çalar coşar
Hasret yaşın sildiği gün
(22.06.1989 TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda ilk kez yayımlanmıştır)154.
266. HOŞ GELDİNİZ, GÜLE GÜLE
Eskişehir ilimize,
Hoş geldiniz, güle güle,
Yunus diyen dilimize,
Hoş geldiniz, güle güle.
Dünyanın dört bucağından,
Gönüllerin kucağından,
Yedi yüz yılın çağından,
Hoş geldiniz, güle güle.
Sergiler açtık bak dolduk,
Burçak burçak eser yolduk,
Dereceler aldık güldük,
Hoş geldiniz, güle güle.
Komiteye Bakanlığa,
Hizmetim içten canlıya,
Sarıköy Mihalıççık'a,
Hoş geldiniz, güle güle.
154
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 129)’da da yer almaktadır.
429
Memnun ettiniz bir yayla,
Folklorum araştırmayla,
Üçüncü semineriyle,
Hoş geldiniz, güle güle.
Âşıkları şairiyle,
Deyişleri, şiiriyle,
Kasaba, köy, şehriyle,
Hoş geldiniz, güle güle.
Seneye yine bekleriz,
Nurşah candan dilekleriz,
Şimdi hoş çakalın deriz,
Hoş geldiniz, güle güle.
(08.05.1987 Eskişehir Şairler Şöleni)155
267.
GELİN
Gelin Sevgi günü bugün,
Yunus diyen eller bizim.
Sarılalım bayram düğün,
Yunus diyen diller bizim.
Kin nefretler gayri yetsin,
Karanlıklar çekip gitsin,
Zaman yeni bir çağ bitsin,
Yunus diyen güller bizim.
Soframız değil ırakta,
Balımız bekler tabakta,
Aşımız aynı bir kapta,
Yunus diyen eller bizim.
155
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 156)’da da yer almaktadır.
430
Açın dünya kapıların,
Kapalı kalmasın varın,
Nice yıllar bugün yarın,
Yunus diyen yollar bizim.
Bilmeliyiz bizdeniz biz,
Bize gelen izdeniz biz,
Işır alem yüzdeniz biz,
Yunus diyen haller bizim.
Kardeşliğe çağrımız bu,
İlelebet ağrımız bu,
Daim yanan bağrımız bu,
Yunus diyen çöller bizim.
Der Nurşah'ım dostluk varı,
Biz Yunus'un evlatları,
Sarıköylüm cihan yarı,
Yunus diyen iller bizim.
(06.05.1987Çarşamba Sarıköy ’de Yunus Emre Haftası nedeniyle okuduğu şiirdir.
Ankara Gülpınar Dergisinde yayınlanmıştır.)
268. BİN DOKUZ YÜZ DOKSAN BİRDE
Yunus dedik sevgi dedik,
Bin dokuz yüz doksan birde,
Sevgi ilanını verdik,
Bin dokuz yüz doksan birde.
Eskişehir imzan attı,
Kasımda kararın bitti,
Ankara açılış etti,
Bin dokuz yüz doksan birde.
431
Cihana hayırlı olsun,
Sevgi tam yerini alsın,
Gel barış, savaş yok olsun,
Bin dokuz yüz doksan birde.
Sarıköy ‘de yatan diyar,
Seni cümle alem duyar,
Çağrımızsın sevgide yar,
Bin dokuz yüz doksan birde.
Hoş geldin gönüller yolu,
Çevren sevenlerle dolu,
Yunus Emre Sevgi Yılı,
Bin dokuz yüz doksan birde.
Kızın Nurşah çalar sazın,
İnsanlarda yüce izin,
Ölümsüz sevgide sözün,
Bin dokuz yüz doksan birde.
(03.02.1991 Pazar Saat 11:55 Eskişehir)
269. VELİNİMETİMİZ
İlimizin harmanısın,
Beyaz altın lületaşı.
Derdimizin dermanısın
Beyaz altın lületaşı.
Hammadde ürünün verdi,
Hünerin dünyaya serdi,
Bize bol dövüzün gördü,
Beyaz altın lületaşı.
432
Toprak bereketin saçtı,
İhracat kapını açtı,
Ülke ülke yolun geçti,
Beyaz altın lületaşı.
İşçimizden emeğine,
Ekinimden ekmeğine,
Kızılay'dan yüreğine,
Beyaz altın lületaşı.
Füzemizden sanayi ye,
Cephede tank cephaneye,
Okullardan hastaneye,
Beyaz altın lületaşı.
Porsuğun kadar çağlayan,
Ganimetini bağlayan,
Aileye öz sağlayan,
Beyaz altın lületaşı.
Kadınların hevesinde,
Bileziği küpesinde,
Takındığı kolyesinde,
Beyaz altın lületaşı.
Vitrinlere giren biblo,
El sanatlarında tablo,
İzleriz seni merakla,
Beyaz altın lületaşı.
Okulunu açtın emel,
Talebeye mülkün temel,
İlim ve ilçemden sembol,
Beyaz altın lületaşı.
433
Eskişehir ışığında,
Güçlü toprak eşiğinde,
Peri kızı, aşığında,
Beyaz altın lületaşı.
Nasreddin Hoca'yı gözde,
Fıkranı anlatan sözde,
Sevgiyle Yunus'un bizde,
Beyaz altın lületaşı.
Yirmi bir Eylülündeyiz,
Dördüncü şenliğindeyiz,
Kültür sanat evindeyiz,
Beyaz altın lületaşı.
Kortejinden gözlenecek,
Sergilerin izlenecek,
Sonsuza dek sözlenecek,
Beyaz altın lületaşı.
Yabancısı yerlisiyle,
Bakanı ve elçisiyle,
Gelen tüm temsilcisiyle,
Beyaz altın lületaşı.
Bahaeddin Güney bize
Festivali ilimize
Adın veren dilimize
Beyaz altın lületaşı.
Heykelimiz ve müzemiz,
Dünya çapında sergimiz,
Tanıttı bize Valimiz,
Beyaz altın lületaşı.
434
Eskişehir'den kuş uçtu,
Viyana, müjdeni saçtı,
Taycılar ocağın açtı
Beyaz altın lületaşı.
TRT Basını ile,
Şairi aşığı ile,
Tüm dilde şükranı ile,
Beyaz altın lületaşı.
Der Nurşah, emek hanemiz,
Yarına kütüphanemiz,
İsmi ile sembolümüz
Beyaz altın lületaşı.
(21.09.1989 Eskişehir Saat: 14.00 Beyaz Altın Lüle Taşı Festivalinde sunduğu
deyiştir.)156
270. BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR
Âşığın size bestesi,
Duyar Türkiye’nin sesi,
Selam olsun can ülkesi,
Bugün Kurban Bayramıdır.
Şafak ile açar dallar,
Gurbetcimle ışır yollar,
Kavuşur hasretle kullar,
Bugün Kurban Bayramıdır.
Konu komşu ana baba,
Çiçek açar sevgi cana,
Nişanlılar yan yana,
Bugün Kurban Bayramıdır.
156
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 81)’de de yer almaktadır.
435
Kesilir kurbanın eti,
Yerine bilir niyeti,
Dağıtılır ev ev eti,
Bugün Kurban Bayramıdır.
Sofralarda sıcak yemek,
Çoluk çocuk yumak yumak,
Ağız tadın alır damak,
Bugün Kurban Bayramıdır.
Eğlence yerleri taşar,
Bayram sevinciyle yaşar,
Ozan sazın çalar coşar.
Bugün Kurban Bayramıdır.
Nurşah, eş, oğlu, kızında,
Nice bayramlar bizimle,
Ben de olayım sizinle,
Bugün Kurban Bayramıdır.
(05.06.1991 Saat 10:00 -10:30 arası Türkiye’nin sesi radyosunda irticali okuduğu
deyiştir.).
-11’li Hece Ölçüsüyle Yazılanlar
271. ESKİŞEHİR FESTİVALLER DİYARI
Mayıs'ta Yunus'u yeşerir toprak,
Törenden törene koşarız canlar,
Haziran, Nasrettin Hoca'da durak,
Törenden törene koşarız canlar.
Seyyid, Battalgazi, Seyitgazi'de,
Geçen yılda ilki Mihalgazi'de
Kurtuluş, İnönü, Sivrihisar'da,
Törenden törene koşarız canlar.
436
Lületaşı festivali dördünde,
Geçen yıl Veysel'i andık martında
Alpu, Kavun karpuz her bir ferdinde,
Törenden törene koşarız canlar.
Yunus Emre, sevgi yılı bu yılda,
Düğün bayram barış dolu tüm kulda,
Kasım ayı ilanına kabulde
Törenden törene koşarız canlar.
Valim, Bahaeddin Güney'in özü,
Dünyaya tanıttı dost, ilimizi,
Yunus Emre sevgi yılında sözü
Törenden törene koşarız canlar.
Beyaz altın toprağında, taşında,
Çok insanlar kalem kalem düşünde,
İki Eylül kurtuluşu başında,
Törenden törene koşarız canlar.
Yazılıkaya'da törenin bekler,
Tarihten tarihe vermişiz cenkler,
Nurşah'ım hep böyle sevgi dilekler,
Törenden törene koşarız canlar
(12.01.1991 Cumartesi Saat 14.00 Eskişehir)157.
272. BUGÜN SEYİTGAZİ'NİN KURTULUŞU
Bugün Seyitgazi'nin Kurtuluşu,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Düşman işgalinde sonun buluşu,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
157
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 76)’da da yer almaktadır.
437
Top tüfeğim atılıyor yurt sesi,
Gazilerin şehitlerin gür sesi,
Ana, baba, kardeş Türk'ün hür sesi,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Haydi bire vurur zafer kılıncı,
Kalkan seslerinde sevgi turuncu,
Seyitgazi’m erliğinde birinci,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
İstiklal marşını çalar subayı,
Vali Paşa Kumandanı alayı,
Folklor ekipleri çeker halayı,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Coşturur efeler meydan yerini,
Davul zurna bayram siler terini,
Kutluyoruz her yıl can zaferini,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Topların atışı kafir susturur,
Al bayrak rengini gökte estirir,
Boran yeli gönüllerin coşturur,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Süvari üstünde koşuşan atlar,
Tozu duman etmiş çevreyi yatlar,
İstanbul'dan Afyon yolunu katlar,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
Resmi tören köşe ve bucakları,
Halkla birlik okul ve çocukları,
Ömrün çiçekleri ve gerçekleri,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
438
Ziyareti başlar dökülür aşı,
Aşıklar meydanı tutar atışı,
Der Nurşah'ım yüce nişanın başı,
Anıyoruz Seyit Battal Gazi'yi.
(Yazılış tarihi: 19.08.1989 Cumartesi. 1 Eylül Seyitgazi ilçesinde yapılan Seyit Battal
Gazi Şenlikleri, Eskişehir)158.
273. AĞUSTOS'UM ZAFER BAYRAMIM
Yine şenlik aldı yurdum dün gibi,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Sevinç neşe güneş ile gün gibi,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Güçlü hedeflerin şanlı eseri,
Al duvaklı günün kanlı seheri,
İzmir'imden bize müjde haberi,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Dünya durdukça sen bizde tarihsin,
Kuşaktan kuşağa elbet tarifsin,
Gönüllerimizde sonsuz taifsin,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Seni tanıyacak yaşayacak dün,
Her yıl Otuz Ağustos'um sen düğün,
Öğün Türk oğlu Türk kızı sen öğün,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Bugün yürüyen şu adımlar bizim,
Daim yürüyecek neslimde izim,
Taarruzlar fethinden can gündüzüm,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
158
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 82)’de de yer almaktadır.
439
Sen verdin bize en büyük yaşamı,
İnönü, Sakarya, gündüz akşamı,
Bugün yine görüyorum Paşamı,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Sokaklarda rengi süslü bayrağım,
Işıl ışıl havada gün toprağım,
Dört mevsim içinde tek bir yaprağım,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Uçakların sesi dağları deler,
Yer yüzünde marşım istiklal güler,
Gazilerin sevinç göz yaşın siler,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Dilerim ki bugün bizden ilmesin,
Duam barış sevgimizi bölmesin,
Cephelerden toyum asla silmesin,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Kınalı ellerim hiç hiç solmasın,
Anam babam kardeşlerim ölmesin,
Zalım düşman kahrolsun da gülmesin,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Unutma ki Kara Fatma'n bitmedi,
Yar Elif'in, Ayşen gözden gitmedi,
Aşık ana boşa sözün etmedi,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
Gönüllerde gülşen açan güldesin,
Kutlanırsın tam yetmiş bir ildesin,
Yedisinden yetmişine dildesin,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
440
Mehmetçiğim namlusunda sesinde,
Bir milletin gölgesinde göğsünde,
Ana Nurşah, Türküm Türk, Türküsünde,
Otuz Ağustos'um Zafer Bayramım.
(30 Ağustos Zafer Bayramı, 1989)159.
274.
TRT DEN BİZLERE GÜNAYDIN TÜRKİYE PROGRAMINA
Dudakların balı böler okurken,
Şiir dilim dilim name özünde,
Koza gibi inceliğin dokurken,
Değiş bilim bilim hane özünde.
Türkülerle Türkiye’mi yaşarsın,
Günaydın Türkiye’m deyip coşarsın,
Dal dal sanat kültürümden taşarsın,
Aşkın ilim ilim tane gözünde.
Gönüllerle sabah açar can tutkun,
Bizler için dünya için öz katkın,
Anlatmakla bizleri gün gün yetkin,
Nurşah, bölüm bölüm sine sazında.
(01.02.1988 Pazartesi, Ankara).
275.
YIL 1991
Bir dünya yürüyor insan yolunda,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Yeşilini dökmüş zeytin dalında,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
159
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 96)’da da yer almaktadır.
441
Sevelim der sevilelim gel dosta,
İllerden illere taşıyan posta,
Gönüller rahmetin yağan bir histe,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Bismillahı yazdık kuş kanadına,
Uçun kuşlar varın müjde yadına,
Mavi gökler yerler can muradına,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında,
Çağladı Sakarya'n coşuyor Yunus,
Dağlar taşlar ile aşıyor Yunus,
Ölmedi geliyor, yaşıyor Yunus,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Getiriyor sevgi treni yüzün,
Kıta kıta sürüp gelir dost izin,
İnsanlara açtın tüm gönül gözün,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Çiftin sürer çiftçi baba ürünü,
Ey, topraklar biz Yunus'un torunu,
Sarıköy ‘den sildik alın terini,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Konuşuyor seni sarı çiçekler,
Uçuşuyor kelebekler, böcekler,
Ellerinde uçurtması çocuklar,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
Sevgi ormanının gönül ırmağı,
Hangi ilden baksak Yunus toprağı,
Yüz altmış ülkenin esen bayrağı,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
442
Haydi gelin kurduk sevgi köprüsün,
Çağıralım birlik Yunus türküsün,
Bitmeyen yıllarla Nurşah, sevgisin,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında.
(Rumuz: Ebedi 24.02.1991 Pazar Saat: 22:10 Eskişehir).
276. HOŞ GELDİN YENİ YIL ESKİYE VEDA
Elli beş milyonum gönülden seda.
Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda.
Bin dokuz yüz doksan, sağlıklı dünya
Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda.
Melhem olup, yaramızı saralım
Kardeşliğe ve dostluğa varalım.
İyi geçim kavgasız gün görelim
Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda.
Der Nurşah’ım, adım adım ileri
Bir yaş daha verdik, gelir mi geri
Sevmek, sevilmek hoş görünüm yeri.
Hoş geldin, yeni yıl eskiye veda.
277. BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA
Türkiye’mden selam gurbettekiler,
Bayramınız candan mübarek ola.
İlden ile kavuşan yol hasretler,
Bayramınız candan mübarek ola.
Küslük barış ile açmış kolları,
Büyük küçük ev, ev tutmuş yolları,
Öpülür eş dost komşunun elleri,
Bayramınız candan mübarek ola.
443
Ağız tadı bugün baklavasın yer,
Ramazanım şeker bayramımsın der,
Ziyaretler gönülleri fet eder,
Bayramınız candan mübarek ola.
Kurulur sofrası tatlı anamın
Kardeş ile evlat ile babamın,
Yüzü gülsün böyle günle yuvamın,
Bayramınız canlar mübarek ola.
Âşık Nurşah kervanıyım şu yerden
Sizler için geldim Eskişehir’den,
Elli beş milyonum sesler İzmir’den
Bayramınız candan mübarek ola.
(11.04. 1990 Çarşamba Eskişehir).
278.
CUMHURİYETİM
Senin varlığında bizler ülkeyiz,
Canimiz nurumuz Cumhuriyetim.
Uluslara örnek Türk, Milletiyiz,
Şanımız ferimiz Cumhuriyetim,
Başkentim Türkiye’m sevdam özlerim,
Her köşe bucaktan şeklin izlerim,
Atatürk’ü görür sende gözlerim.
Yurdumuz yârimiz Cumhuriyetim.
Kutluyoruz sekseninci yılımız,
Yüce bayrağımız Anadolu’muz,
Cihanı selamlar kızı oğlumuz,
Ordumuz erimiz Cumhuriyetim.
444
Yirmi dokuz ekim bayramın toyun,
Havada karada deniz de boyun,
Der, Nurşah sürecek sonsuza soyun,
Yoğunuz varımız Cumhuriyetim,
Gençlik Zaferimiz Cumhuriyetim.
(29 Ekim 2003 Ankara Cumhuriyet Bayramı).
3.1.9.7. Türk Milletine Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
279. TÜRK ASKERİ TÜRK'ÜN OĞLU
Korkusuzdur yüreklidir,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Kahramandır kuvvetlidir,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Dünyaya adını yazdı,
Başı dik göklerde gezdi,
Barış deryasında yüzdü,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Yüreğinde vatan tüttü,
Toprağında şehit gitti,
Yurdu için savaş etti,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Zaferden zafere koştu,
Bayrağın, rengiyle coştu,
Ova bayır dağ taş aştı,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
445
Bu vatan onlardan bize,
Methiyesi azdır söze,
Yazmışızdır kalbimize,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Ölümsüzlüğün destanı,
Gazisi şehidi canı,
Siper etmiştir vatanı,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
Evlatlar verdik cihana,
Aslan yetişsin vatana,
Gururluyuz Nurşah, ana,
Türk askeri Türk'ün oğlu.
(12.12.1981 Cumartesi Eskişehir. Marşın sözü ve müziği kendisine aittir)160.
280.
KÜLTÜRÜMÜZ
Düşünürsek bir yuvadır,
Ana gibi özümüzde.
Başlı başına dünyadır,
Konuşturan sözümüzde.
Eğitimin temel taşı.
Öğrenimle çeker başı,
İlim ve bilim gardaşı,
Dersi ile çözümüzde.
Bize hayat yaşam veren,
Sevgi saygı görgü veren,
Her an gönlümüze giren,
Işıktır kalp gözümüzde.
160
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 64)’te de yer almaktadır.
446
Kültürümüz candır canan,
Dünyaya kendini sunan,
Barış dostluk için yanan,
Bir sevdadır közümüzde.
Köyümüzde kentimizde,
Kültür bizim kendimizde,
Adetimiz örfümüzde,
Gelenektir izimizde.
Yüz yılları sergileyen,
Kitap kitap dergileyen,
Tarihimiz vurgulayan,
Kütüphane yazımızda.
Mutfaktan yemeğimize,
Beşikten bebeğimize,
Sonsuz geleceğimize,
Candır ay yıldızımızda.
Kültür okumakla çağdır,
Kültür yetişmekle bağdır,
Kültür insan için dağdır,
Yeşeren dal feyzimizde.
Orman ağaç kuşun sesi.
Tabiatta suyun sesi,
Türkülerde aşkın sesi,
Buram buram nazımızda.
Giyimden kuşama üst baş,
İnsanda arkadaş gardaş.
Değeri biçilmez kumaş,
Öz akıdır yüzümüzde.
447
Nakış nakış gül işinde,
Altınında gümüşünde,
Örnek eller dikişinde,
Çeyiz gelin kızımızda.
Kültür anlatmakla bitmez,
Nurşah boş sözü laf etmez,
Dünyası bizlerden gitmez,
Kültür çalar sazımızda.
(19.08.1991 Pazartesi Saat 18:10 Eskişehir)161.
281.
TÜRK KADINI
Yetişen güllerin dalı,
Çınarıyız Türk kadını.
Meşaleyi tutan eli,
Sunarıyız Türk kadını.
Fatihler doğuran ana,
Çok Zübeydeler cihana,
Havva’dan bugüne suna,
Anarıyız Türk kadını.
Şerefimiz göklerde hür,
Âdem ile Havva’dan bir,
Nurşah gün bugüne devir,
Pınarıyız Türk kadını.
(03.12.1990 Pazartesi Saat 15:30).
161
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 141)’de de yer almaktadır.
448
282.
KADINLARIN
Bin bir çeşit görevinde,
Kadınların özü vardır,
Toplumuna hünerinde,
Kadınların sözü vardır,
Kadın ana, ocak yakan,
Bazı ülkede başbakan,
Milletvekili ve bakan,
Kadınların izi vardır.
Subay, polis ve postacı,
Müdür, öğretmen baş tacı
Doktor, hemşire ilacı,
Kadınların yazı vardır.
Duruşmanın avukatı,
Savcı, hakim hakikatı,
Müftü, imam, mutemeti,
Kadınların hazı vardır.
Lokantaya garson geldi,
Benzinlikle görev aldı,
Taksi sürdü, şoför oldu,
Kadınların gezi vardır.
Çekimcisi, spikeri,
Gazetecilikte yeri,
Röportajcı, muhabiri,
Kadınların pozu vardır.
Şairinden, bestecisi,
Yazarı ve de izcisi.
Şarkısından işçisi,
Kadınların feyzi vardır.
449
Oyuncusu, tiyatrocu,
Başrollerde sinemacı,
Pilot, ressam, dokumacı,
Kadınların gözü vardır.
Muhtarından uzmanına,
Hostesinden ozanına,
Başhekim, hademesine,
Kadınların yüzü vardır.
Tarlasında tırmık çeken,
Evde hamurunu döken,
Eşi, yavrusuna bakan,
Kadınların farzı vardır.
Saymak ile bilmez özü,
Kadını geniştir sözü,
Aşık Nurşah'da avazı,
Kadınların sazı vardır.
(25.08.1991 Pazar Saat 17:00 Eskişehir. Ankara TRTGAP programına Füsun Sağlam
tarafından çekim yapılmıştır.)162
283. TÜRK'ÜN KIZI TÜRK'ÜN SESİ
Hem anayım, hem de ozan,
Türk'ün kızı, Türk'ün sesi.
Türklüğümü bende yazan,
Türk'ün kızı, Türk'ün sesi.
Türk'ün kızı, Türk'ün kızı,
Türkiye'mden Türk'ün sesi.
Bizler Atatürk'ün kızı,
Hür dünyada Türk'ün sesi.
162
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 111)’de de yer almaktadır.
450
Gel sözümü yada atma,
Dünyada adım unutma,
Cephelerde "Kara Fatma"
Türk'ün kızı, Türk'ün sesi.
Bak kadınım Cumhuriyet,
Temelimdir hakimiyet,
Nesilimdir ilelebet,
Türk'ün kızı, Türk'ün sesi.
Göklerdeki ay yıldızım,
O yıldızda ben, gündüzüm,
Geleceğe Nurşah izim,
Türk'ün kızı, Türk'ün sesi.
Türk'ün kızı, Türk'ün kızı,
Türkiye'mden Türk'ün sesi,
Bizler Atatürk'ün kızı,
Hür dünyada Türk'ün sesi.
(Bu şiiri ile 27.08.1985'de Kastamonu'da Atatürk'ün Kıyafet ve Şapka İnkılâbı Gümüş
madalya ve şeref plaketi ile onurlandırılmıştır.)163
284.
HANIM ELİ
On parmağın on hüneri,
Çiçek kokar hanım eli.
Dünyanın en kutsal varı,
Sevgi eker hanım eli.
Ellerine vurmuş kına,
Evlatlar vermiş cihana,
Ninniler dilinde ana,
Bülbül şakır hanım eli.
163
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 109)’da de yer almaktadır.
451
Köy yolunda yaylasında,
Ekin biçer tarlasında,
Ocağında, yuvasında,
Bulgur çeker hanım eli.
Hayatının mayasına,
Gerçekleşen rüyasına,
Çeyizine oyasına,
Nakış döker hanım eli.
Her sanatta eli vardır,
Konuşmaya dili vardır,
Yükselmeye yolu vardır,
Öne çıkar hanım eli.
Vali olur, bakan olur,
Meclislerde yerin alır,
Çağda insanlığın bilir,
Kitap okur hanım eli.
Tarihler yazdık adına,
Söz yetmez Türk kadınına,
Cumhuriyet muradına,
Tacın takar hanım eli.
Kadın milletinin sözü,
Erkeğine bağlı özü,
Nurşah'ında çalar sazı,
Türkü yakar hanım eli.
(25.08.1991 saat 17:30 Eskişehir. Âşık Ankara TRTGAP kanalı için yapılan
çekimlerde bu deyişi sunmuştur.)
452
285. ANA YOLUM, MİLLİ DUYGUM
Sen yuvamın ışığında,
Ana yolum, milli duygum,
Tarihimin kuşağında,
Ana yılım milli duygum.
Atlanan şu eşiğimde,
Sallanan şu beşiğimde,
Doyduğum şu kaşığımda,
Ana elim milli duygum.
Yarınımın çeyizinde,
Sensin arım el yüzünde,
Şeref terim gündüzünde,
Vatan gülüm milli duygum.
Eğitenim belletenim,
Öğretmenim dilletenim,
Bahçemizi gülletenim,
Sensin dilim milli duygum.
Seni bende ömür seçtim,
Gök ekinim senden biçtim,
Dalında goncamı açtım,
Akan selim milli duygum.
Cihan verdim adın serde,
Seni gördüm cümle yerde,
Ata yolum sen her yerde,
İlmi halim milli duygum.
Der Nurşah'ım öykülerde,
En güzelim övgülerde,
Senle büyür sevgiler de,
Eser yelim milli duygum.
453
(19.11.1985 Eskişehir)164
286. TÜRK ADIMIZ YAŞAYACAK
Türk doğduk Türk öleceğiz.
Dağ gibi bir milletiz biz.
Türk geldik Türk kalacağız.
Böyle bir memleketiz biz.
Varsa Türk'ken Türk'ten uzak
O kendine kendi tuzak
Olamaz Türk Türk'ten uzak
Bölünmeyen devletiz biz
Özümüzde tek bir vatan
Bizimdir toprakta yatan
Unutma hey gençlik atan
Sırt sırta güç kuvvetiz biz
Göğsümüzde işli çiçek
Doğan çocuk gibi gerçek
Günler var pek çok görecek
Yetişen faziletiz biz
Hedefimiz var ileri
Böyle aldık her seferi
Meşalemizin zaferi
Ata'dan mülkiyetiz biz
Vatanıma budur sesim
Yolunda can son nefesim
Nurşah'ım yürekten hissim
Bu yurdun evladıyız biz
164
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 142)’de de yer almaktadır.
454
(19.11.1980 Eskişehir)165
-Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler
287. SİZLERSİNİZ ÇOCUKLARIM
Türkiye'min yarınları,
Sizlersiniz çocuklarım.
Vatanımın fidanları,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Dünyanın yüzünde zaman,
Yeni ufuklara cihan,
Ayakta duran kahraman,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Türk'ün oğlu, Türk'ün kızı,
Bayrağımın al yıldızı,
Cumhuriyetimin izi,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Dağların başında zambak,
Tarih sayfasında yaprak,
Anadolu kokan toprak,
Sizlersiniz çocuklarım.
165
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 111)’de de yer almaktadır.
455
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Okunan türkülerimiz,
Konuşan öykülerimiz,
Çok sesli şarkılarımız,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
Atatürk'ün gençlik sesi,
Dolu beşiğin nennisi,
Der Nurşah yurdun sevgisi,
Sizlersiniz çocuklarım.
Çocuklarım çocuklarım,
Sizlersiniz çocuklarım.
(06.10.1990 Cumartesi Saat 14:00 Eskişehir).
288. TÜRKİYE'MİN ÇOCUKLARI
Göklerin uçan pilotu,
Türkiye'min çocukları.
Karada şahlanır atı,
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Dağların koca efesi,
Bülbülün altın kafesi,
Gümbür gümbür Türk'ün sesi,
Türkiye'min çocukları.
456
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Yaylalarda birer arı,
Yunus Emre torunları,
Denizler kadar saf duru,
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Giden geminin kaptanı,
Gelen trenin dumanı,
Çağdaş ülkenin vatanı,
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Sizler yarınlar gündüzü,
Gün içinde ışır yüzü,
Der Nurşah'ım oğlu kızı
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
Türkiye'min çocukları.
(01.10.1990 Pazartesi Saat 15:20 Eskişehir)166.
166
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 100)’de de yer almaktadır.
457
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
289.
ASKERİM
Seni gördüm aşıp giden ellerde,
Çamlı beller türkün söyler askerim,
Ova bayır dağ, taş, yürür yollarda,
Esen yeller türkün söyler askerim.
Kırşehir'in Kaman kampı dağları,
Tüfek çatan eğitimin bağları,
Sevda çeken sevdiğinin ağları,
Açan güller türkün söyler askerim.
Bir mektup yazmışım yüzün dönderme,
Okumadan cevabını gönderme,
Yeşiller geyinmiş Uzman Jandarma,
Diyen diller türkün söyler askerim,
Bıraktığın bağda bülbüller öter,
Bilmem bu ayrılık ne günü biter,
Bekleyenlerin der gayrı gel yeter,
Bütün eller türkün söyler askerim.
Toprağın bağrında al yeşil sancak,
Bu kuşlarım hanki dallara koncak,
Anne Nurşah, bekler telefon ancak,
Geçen yıllar türkün söyler askerim.
(Âşığın 1993’te Samsun’da 4. Kültür ve Sanat Şenliği Aşıklar Şölenine katıldığı
deyiştir. Yazılış tarihi 22.06.1993 saat 13: 30 Salı.)167
167
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 52)’de de yer almaktadır.
458
290.
MEHMETÇİK
Mehmetçik gözünde vatan sevgisi,
Can kulağı ile sesimiz dinler.
Yürekten çağlıyor akan özgüsü,
Getirdi Hak şükür, bize bu günler.
Omuzuna takmış zırhlı namlusun,
Fişek dolu sarmış bele mermisin.
Düşman barınamaz hele görmesin,
Gölgesinde hilal dünyayı önler.
Vatanımın aydınlığa, ışığı,
Ordumuzun sonsuz zafer aşığı.
Soframızda aşımızın kaşığı,
Onlarsız cihanda kalır mı dinler.
Onların gözünde biz korunuruz,
Siperi altında salt barınırız.
Öz yüreklerinde can sarınırız,
Yurt bekçilerimiz, tarihten dünler.
Ordumuzla eser yüce al bayrak,
Saygı, sevgi onla yeşerir toprak.
Kanatlar altında yüce sığınak,
Nurşah söyler sizle aydınlık günler.
(1981 Eskişehir)168.
291.
ÇOK YİĞİTLERİN CAN DİYARI YURDUM
Yunus'tan Mevlana'ya dek seslerim,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Pir Sultan'dan Veysel'e dek hislerim,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
168
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 75)’te de yer almaktadır.
459
Az mı ozanların geldi de geçti?
Tarihler kayıtlı suların içti,
Seyrani, Sümmani Şenlik'ten göçtü
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Saymak ile bitmez gelen gideni,
Toprak etmiş çok Mehmet'ler bedeni,
Şehit yatan erlerimin fidanı,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Ne gelinler kızlarımız soldurduk,
Bazen dertli cana koyduk doldurduk,
Şu varlığı hem ağlattık güldürdük,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Al bayrağım şahit olsun canıma,
Ehl-i İslam yazdıran bu kanıma,
Fatih'lerden Oğuz'lardan şanıma,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Adem'den Havva'dan gelir yolumuz,
Uzanır bak nerden nere kolumuz,
Solmayacak asla bizim gülümüz,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Tutar mı hiç omuzların kuluncu,
Peygamberlerimin aslan kılıncı,
Savaş savaş toprağımın bilinci,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Atatürk'üm benim Türk'üm Türk evim,
Sözü ile daimidir yurt sevgim,
Yetmiş iki vilayete gün övgüm,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
460
Az mı insan kurumayan şu yaşta?
Yavru vatan Kıbrıs'ım da bak başta,
Cumhuriyet ile doğdu güneşte,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Bitmeyecek kahramanlar ülkesi,
Meşalede sönmeyecek ilkesi,
Şu bizlerin vatandaşlık belgesi,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Destan destan seni övüp yazayım,
Kahramanca saz elimde gezeyim,
Çalıp söylemekten neden bezeyim,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Anayım sancıyla doludur içim,
Değil mi evlatlar için şu acım,
Ağlayarak akan sütüm duacım,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Kadında bir asker kendin bölemez,
Asker anasını kimler bilemez,
Görevimsin toprak senden silemez,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Yetiş derim durma yetiş nesilim,
Yetiştikçe senden doğar nesilim,
Solmayan gül açtıkçana nesilim,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
Gel unutma derim Nurşah, atanı,
Kimler kimler kurtardı bu vatanı,
Ecdadını sonsuza dek hep tanı,
Çok yiğitlerin can diyarı Yurdum.
461
(07.04.1998 Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
bölümü mezuniyet çalışması Eskişehirli Âşık Nurşah Sanatı, Şiir ve Hikâyeleri -Metin
ve İnceleme- onay alan tezde yer almıştır.)169
292. DÜNYADA TEKSİN BAYRAĞIM
Esecektir elbet Türk'ün bayrağı,
Onu bizden hiçbir yürek sökemez,
Türkiye’min ilelebet sancağı,
Hançer bile göğsümüzden çekemez.
Dalgalan ey göklerimin hilali,
Dalgalan ey sinemizin helali,
İstikbalde istiklalin kemali,
Kimse sana yan gözüyle bakamaz.
Asırlara tarih yazdık adını,
Türk askeri unutur mu vaadini?
Bulacaksın daim güçlü ordunu,
Bileğini hiçbir bilek bükemez.
Ölümsüzdür bizde aşkın canın var,
Al rengini bizden aldın kanın var,
Unutulmaz geçmişinden anın var,
Üstüne bir bayrak daha çıkamaz.
Çok yiğitler şehit düştü uğrunda,
Türk, ismini senden aldı bağrında,
Barışısın sevgisisin çağrında,
Kimse seni can evinden yıkamaz.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 117) ve (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu
1989: 44)’te de yer almaktadır.
169
462
Gençliğin ilk ve son sesi olacak,
Durdukça şu dünya baki kalacak,
Diyen Nurşah, sazla marşın çalacak,
Son nefeste bile can bırakamaz.
(28.10.1996 tarihinde Konya Türkiye Âşıklar Bayramında katılmış olduğu yarışmada
Türkü Yakma dalı birincisi olan deyiştir. 1998 Çamiçi Yayla şenliklerinde çalıp
söylediğim deyiştir.)170
293.
TÜRK'ÜM
Türk'üm, Türklüğümle şeref duyarım,
Tarihlere sığmaz soyum var benim.
Mehmetçik anası bir gül fidanım,
Atalardan gelen boyum var benim.
Yurdumun kadını, selvi çınarım,
Aşk ile çağlayan, dertli pınarım,
Meşaleyim, zaferlerde yanarım,
Fatih'den, Yavuz'dan payım var benim.
Nurşah'ım aşkımla gezerim dağ, taş,
Ararım kendime dostça bir gardaş,
Eşimden gayrısı bana arkadaş,
Cephede düğünüm, toyum var benim.
(Eskişehir)171.
294.
AL BAYRAK
Dünyamız durdukça dalgalanacak,
İstikametimde, yönüm al bayrak.
Nesilden nesile gölgelenecek,
Damarlarımdaki kanım al bayrak.
170
171
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 63)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 89)’da da yer almaktadır.
463
Yıldızımsın, ayım benim güneşim,
Hem anam, hem babam benim gardeşim.
Yoluna kurbandır inan bu başım,
Sana feda olsun canım albayrak.
Bitmeyecek Nurşah sendeki sözüm,
Dönmeyecek asla yolundan izim.
İlelebetimde, gecem gündüzüm,
Kabul etti seni dinim al bayrak.
(1981 Eskişehir)172
295. TÜRKİYEMİN UÇAN KUŞU GÖKLERDE
Atatürk'ten selam sana gökyüzü,
Türkiye'min uçan kuşu göklerde,
Sensin ay yıldızı sensin gündüzü,
Türkiye'min uçan kuşu göklerde.
Sende kucaklaşır cihan sevgisi.
Ufuklara doğru insan sevgisi,
Çarpan kalplerdeki iman sevgisi,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde
Cengindir ikinci dünya savaşı,
Cumhuriyetten bugüne candaşı,
Sen nelere kadir ettin şu başı.
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Dostluksun, duygusun, gönülsün bizde
Barışsın, zafersin, müjdesin bizde,
Vatansın, askersin, yarınsın bizde,
Türkiye’min uçun kuşu göklerde.
172
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 86)’da da yer almaktadır.
464
Yeşil dağlarımın dumanlı başı,
Şehitlerimizin toprağı taşı,
Uykusuz gözlerin yazı ve kışı,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Afetlerde tüm gücünle koşarsın,
Engellere doğru, sınır aşarsın,
İnsanlığa yardım için yaşarsın,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Terörü belinden kıran dağlarda,
Üstün cesarete güven bağlarda,
Seni görüyorum bütün çağlarda,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Bulutlara doğru yücelip giden,
Umutlara doğru gençelip giden,
Gönüller içinde canlar fetheden,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Sabiha Gökçen'i görürüm sende,
Şahinlerin uçar güzel ülkende,
Ulusları temsil eden belgende,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Hanki örneğini sayayım sana,
Ey, Türkiye’m canlar veren insana,
Irak, ellerinden şöyle baksana,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Pilotusun gökten gülen gözlerin,
Toprağından çiçek, dökmüş yüzlerin,
Anne, baba, yavru, eşde özlerin,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
465
Nasıl olunmaz ki sana sevdalı,
Acılı acısız günlerin yolu,
Türk, milleti senle şükranlar dolu,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
Aşık Nurşah'ında bu tutku yolu,
Çaldığı sazında can Anadolu,
Memleketimizin kanadı kolu,
Türkiye’min uçan kuşu göklerde.
(Ankara Türk Hava Kurumu'nun açmış olduğu şiir yarışmasına katılan şiiridir)173.
296.
GELDE ŞU KİTABI OKU
Kolay mıdır ey Türk gencim bu vatan?
Şehitlerin kanı ile yazıldı.
Yüreklerin ta başında hür yatan,
Mehmetçikler canı ile yazıldı.
Şafaklarla örttü yüzün geceler,
Yerle gökle Allah, diyen yüceler,
Aramızdan çekip gitti niceler,
Zaferlerin dünü ile yazıldı.
Ne dar geçit boğazların sılası,
Fatih'lerin Yavuz'ların kalesi,
Bugün bile sürüp giden çilesi,
Çok erlerin ünü ile yazıldı.
Gölgesinde şimdi rahat gezeniz,
Çalar söyler şair aşık, ozanız,
Defterlere ne kolayda yazanız,
Biri değil bini ile yazıldı.
173
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 140)’ta da yer almaktadır.
466
Savaşlarla meydan güldü yüzünde,
Kalelere bayrak dikti özünde,
Yeşil dağlar bahar açtı yazında,
Gazilerin şanı ile yazıldı.
Selam Başkent, Çanakkale, İstanbul,
Samsun, Sivas, Erzurum'dan bütün il,
Eskişehir, İnönü'den açan gül,
İman Kur'an dini ile yazıldı.
Şükür olsun bu topraklar uğruna,
Vatan aşkı basıp giden bağrına,
Türk, milleti varız daim çağrına,
Sesimizin tonu ile yazıldı.
Var oldukça dünya bizde duracak,
Bayrağını sinesine saracak,
Yoksa tarih, Türk'ten hesap soracak,
Defterine günü ile yazıldı.
İşte böyle oğlum kızım can ülküm,
Çalışmakla kazanılmış bu mülküm,
Yarasını saramıyor biz halkım,
Kardeşliğin yönü ile yazıldı.
Akif Ersoy, İstiklâl Marşında,
Cumhuriyet yerin göğün arşında,
Kemal'isin gülümseyen karşında,
Ecdatların tanı ile yazıldı.
Gel de oku şu kitabı sözünde,
Türkiye’mi nakış eden özünde,
Sazın çalan aşık Nurşah, kızında,
Ebedîye sonu ile yazıldı.
467
(Çorum İskilip Belediyesi 5. Geleneksel İskilip Kültür ve Tanıtım Festivali Âşıklar
şölenine katıldığı madalya ve onur belgesi aldığı deyiştir.)
297. BAYRAĞIMIN DOĞUŞU
Kıta kıta sürüp geldin atını,
Binlerce ecdadın eli bayrağım.
Unutmak mümkün mü bunca fethini,
Kalelerimizin gülü bayrağım.
Marmara okunur gözlerinde can,
Volkanlaşır her dem seninle cihan,
Bunca yıl uğruna döktüğümüz kan,
Şehitler şanında ulu bayrağım.
Ulubatlı Hasan gider mi gözden?
Seni söküp almak ölümdür bizden,
Şafaklarla atan makberi özden,
Okunan ezanlar dili bayrağım.
Orta Asya kokar toprağın taşın,
Memleket sevdası koyduğun başın,
İnsanlar içinde bunca savaşın,
Türkiye'min her bir ili bayrağım.
Malazgirt'i uçup giden kuşlarda,
Osmanlısı kılıç vuran taşlarda,
Dört mevsimi geçip giden kışlarda,
Seferden sefere kolu bayrağım.
Oğuzlar, Yavuzlar, Fatihler aşkı,
Muratlar, Selimler, sultanlar aşkı,
Atilla, Cengiz'i Altaylar aşkı,
Saymak ile bitmez kulu bayrağım.
468
Akın akın akıncılar seferi,
Sakarya, İnönü, Afyon, zaferi,
Ankara, Ulus'tan müjde haberi,
Anafartalar’ın şalı bayrağım.
Kurtuluş dalların döktü çiçekler,
İstiklalin söyler şimdi gerçekler,
Dostluğa, barışa açtın kucaklar,
Sende kardeşliğin yolu bayrağım,
Akdeniz’im, benim güzel İzmir'im,
Şu dünyada teksin Tuna’m, Bozkır'ım,
Cumhuriyetimiz, ölümsüz nurum,
Dalgalan göklerin yeli bayrağım.
Canlarımız feda olsun uğruna,
Türk adını senden bastı bağrına,
Samsun'dan şahlandı bir ses, çağrına,
Mustafa Kemal'in geli bayrağım.
Her savaşın ayrı ayrı destanı,
Durdukça şu dünya canların canı,
Yaşatacak Türk'ün ebedi seni,
Mecnun'un Leyla'da çölü bayrağım.
Adını kalplere yazdık silinmez,
Vatan bir bütündür asla bölünmez,
Anaların bağrı boşa delinmez,
Dinmeyen gözlerin seli bayrağım.
Nenemi, dedemi, görürüm sende,
Kız kardeşim, oğlan kardeşim bende,
Kıbrıs, Çanakkale'm yatar sinende,
Kara toprakların gülü bayrağım.
469
Tarihi sen yazdın Türk milletine,
Gururla kavuştuk Hürriyetine,
Kimse el süremez mülkiyetine,
Söylenecek söz çok dolu bayrağım.
Öyle sevdasın ki tükenmez bitmez,
Halen savaşım var diyorsun yetmez,
Barut kokan dağlar gözlerden gitmez,
Sönen ocakların külü bayrağım.
Sen bizsin, biz seniz kimse yıkamaz,
Üstüne bir bayrak daha çıkamaz,
Türk olmandan kimse seni çekemez,
Türkiye’min köklü dalı bayrağım.
Balkanların esip gelen rüzgarı,
Barbaros’u, Sinan gibi mimarı,
Eskişehir, Yalçınkaya çınarı,
Köroğlu'nda coşan Bolu bayrağım.
Yaşa Mehmetçiğim yaşa vatanım,
Boranlı dağlarda silah çatanım,
Kışlalarımızda nöbet tutanım,
Gönüllerde yüzen gölü bayrağım.
Her mezar başında bir ana oğlu,
Yakmışız, ağıtın duy Gelibolu,
Gaziler diyarı çan Anadolu,
Muratlı günlerin alı bayrağım.
İstanbul'um baktım dört bir yanıma,
Yazdım şiirimi tez divanıma,
Güle güle git, var Trabzon’uma
Mektubum üstünde pulu bayrağım.
470
Açılan ellerde okunsun coşkun,
Çarpan kalplerdeki ölümsüz aşkın,
Her geçen gün daha gençleşen köşkün,
Yüzlerde duvağın, tülü bayrağım,
Bir değil binlerce şiir yazsak az,
Fırat'ı taşmakta sende gelen feyz,
Marşımız türkümüz destanımız öz,
Ozanlar sazında teli bayrağım.
Mehmet Akif Ersoy, marşını yazdı,
Karabağ, Somali, Bosna'dan süzdü,
Gözlerim nerde bir Türk, orda gezdi,
Sınırdan sınıra milli bayrağım.
Her ana evladı bir yurt bağışı,
Her Mehmetçik bir bayrağın doğuşu,
Sen bir Ab-lsın der Nurşah, aşığı,
Selam Türk'ün çarpan fulü bayrağım
(Âşığın 1997 yılında Trabzon Belediyesi ile Kültür ve Turizm tanıtma Müdürlüğünce
Düzenlenen 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşımızın Kabulü ve 18 Mart Çanakkale
Zaferi'nin yıldönümü nedeniyle konu İstiklal Şehitlik vatan müdafaası şiir
yarışmasında mansiyon alan şiiridir.)174
298.
RÜYAMDA GÖRDÜM
Açıl koca deniz açıl yelkenin,
Çanakkale boğaz senindir senin.
Evladısın sen bu yüce ülkenin,
Bahar mevsim şu yaz senindir senin.
174
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 125)’te de yer almaktadır.
471
Güvercinler gibi kanat çırptıran,
Gece gündüz dere tepe, uçturan,
Kanlı gömlek yeleğinden açtıran,
Düğmeler de beyaz senindir senin.
Boylu poslu yerde çimen yiğitler,
Feda edip giden canın Mehmetler,
Gazilerle gülüp gelen şehitler,
Marşın çalan avaz senindir senin.
Açıl Çanakkale'm açıl surlardan,
Sensin bugün gizli zambak nerlerden,
Cennetimsin şimdi darlı günlerden,
Ay çehreli şu naz senindir senin.
Rüyamda gördüm ey Çanakkale'm can,
Konuşursun, evlat bugün sen cihan,
Canım feda olsun Nurşah'ım her an,
Ben de çalan şu saz senindir senin.
(Âşık bu şiiri 18 Mart 1987 Cumartesi Saat 13:00 ‘de Çanakkale ve Şehitlerini Anma
Günü adına yazmıştır.)
299.
MALAZGİRT
Malazgirt’im Anadolu’m mirası,
Bin yetmiş birden gözlüyor gözlerim,
İki bin yetmiş birden coşan sesi,
Şahlanmış geliyor cihan özlerim.
Türk dünyası ata yurdun sinesi,
Elli sekiz yıllarının hanesi,
Ben Anadolu’yum der her nefesi,
Torunlardan torunlara izlerim.
472
Yirmi altı Ağustos’un çiçeği,
Bin yılından ab-ılara merceği,
Türkiye’min Malazgirt’i boncuğu,
Topraklarında incini gizlerim.
Türk Dünyası başkentimiz ilinde,
Kutlanacak ilkin sevgi selinde,
Eskişehir atan kalbin dilinde,
İnşallah yazacak tarih sözlerim.
Selam Türk Dünyası selam Malazgirt,
Nurşah’ın sazında sevdası yurt,
Zikrediyor aşkın ile dağ, taş, kurt,
Osmanlım yeryüzünde yıldızlarım.
(2014 Eskişehir. Kanal26’da okuduğu ilk deyişidir).
-14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
300.
MEHMEDCİĞİM MEHMEDİM ASKERİM ER'İM TÜRKÜM
Şehidimsin gazimsin Türkiyemsin ölümsüz,
Mehmedçiğim Mehmed’im askerim Er'im Türk'üm.
Al sancağımın rengi vatan çarpan kalbimiz,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
Ordumuzun başında soframızın aşında,
Gurbet gurbet yemen el sevdamızın yaşında,
Adın vardır Türkiye’m pek çok mezar taşında,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
Okunan istiklalsin istikbali göklerde,
Topu tüfeğisin sen zafer veren cenklerde,
Vatan Millet uğruna kıtasını beklerde,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
473
Asla şehitler ölmez bunu hayınlar bilmez,
Türk, kanını taşıyan asla toprağın bölmez,
Kardeş kardeşin kanın akıtıp taşa silmez,
Mehmedciğim Mehmedim askerim Erim Türk'üm.
Dağlarımın aslanı Komandalar timlerim,
Anaların bağrından filizlenen çimlerim,
Gururluyuz sizlerle güvenliğim canlarım,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
Bu türkü senin türkün oğlun kızın eşinden,
Annen baban köyünden özleyen kardeşinden,
Ey şanlı Türk, askeri selam uçan kuşundan,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
Şiirin var postadan al oku Nurşah, yazdı,
Doğu, Batı, Kuzey'den Güney, yolların tozdu,
Yüreğinde adınız sazını çalıp gezdi,
Mehmedciğim Mehmed'im askerim Er'im Türk'üm.
(19.11.1995 Pazar saat 13:00 Eskişehir. 1997 Ankara Başbakanlık Atatürk Kültür Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Başkanlığı Âşıklar Şöleni'nde çalıp
söylediği marştır. )175
301.
GENÇLİĞİMİN EFENDİSİ
İlk egemen bir ulus biziz bize armağan,
Unutma ey inancım sen memleket çocuğum.
Büyük Millet Meclisi koydum adın bir cihan,
İlk ve son bir güvencim Cumhuriyet çocuğum.
175
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 52)’de de yer almaktadır.
474
Fazilet büyük bir yol ister köylü kentli ol,
Gençliğine bir saygı vazifende emin ol.
Sen yetişen bir meyve yetiştiren bir yol ol,
Senin yolun övüncüm, sen bir ibret çocuğum.
Doğuşumuz temelden destan olmuş bir oku,
Duy yürekten gör kendin ona göre renk doku,
Yeşil kalsın düşlerin yarın için bir baki,
Kemal'imsin tek öncüm sen tarifet çocuğum.
Yaş bir yıldan ibaret, o senden bir gün ister,
Ondan öyle adım al, nesli cana gün göster.
Sen bir dünya çocuğum, yarın senden ün ister,
Zafer gözlüm bilincim sen marifet çocuğum.
Bin dokuz yüz yirmiden altmış beş yıl bugünü,
Sembol yirmi üç nisan sen yurdumun düğünü.
Ülke ülke misafir bayramımsın her günü,
Çağdaş yüzlüm sevincim hakimiyet çocuğum.
Sende ruhun bedeni, sende mevsim çiçekler,
Sende fiil düşünce, deniz, kara, şen gökler,
Bin dokuz yüz on dokuz senden gençlik emekler,
Başkentimden bir incim sen mürüvvet çocuğum.
Ocağımın başında, tavamızın aşında,
Ana kokan bağrımın, elli milyon düşünde,
Şehit yatan sıla, yar toprağımın taşında
İşte bugün sen gencim sen Hürriyet çocuğum.
İsterim ki sözüm, bil bir gençliğe böyle uy,
Çıkmaz gömlek, ömrünü temiz yaşa mutlu, giy
Sen Zübeyde, evladı vatan için sözüm duy,
Der Nurşah, sen öğrencim sen fazilet, çocuğum.
475
(05.05.1985 Ankara B.M.M. Yarışması’na sunduğu şiiridir)176.
302.
ÇANAKKALE’ MİZ
Pek çok hakkın vardır üzerimizde,
Yüreğini ektin Çanakkale’miz.
Seni görüyoruz cenklerimizde,
Sancağını diktin Çanakkale’miz.
Rastlanılmaz kurban olam izine,
Meydanlar okuyan gönül özüne.
Türklüğün şerefi, şanı sözüne,
Işığını yaktın Çanakkale’miz.
Yiğitlerin güller döktü bağında,
Bir er bin düşmana bedel dağında,
İki bin beş yılı bugün çağında,
Şimşeğini çaktın Çanakkale’miz.
Milletin Bahtına çizdiği yaprak
Uğruna mezarlar kazdığı toprak,
Kefensiz yatanlar örtüsü bayrak,
Gönderine çektin Çanakkale’miz
Kuzey rüzgarların estiren Nara,
Erenköy’den gülen mavi Marmara,
Ege denizinden kavuşan sura,
Gün yüzüne çıktın Çanakkale’miz.
Kumkale'den geçen yolların yâri
Mehmetçikler nuru, alınlar teri,
Canlar verenlerin yüce eseri,
Misk-i amber koktun Çanakkale’miz.
176
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 120)’de de yer almaktadır.
476
İstanbul'dan Kucak açtı koyların,
Bozcaada'dan sırt verdi toyların.
Ateşli günleri, zorlu ayların,
Siperinden baktın Çanakkale’miz.
Barbaros'u geçit veren boğazlar,
Nasl seslerin toza katmış yağızlar,
Şahadetin ile doydu avazlar,
Hedeflere oktun Çanakkale’miz.
Düşmanı şaşkına uğratan edâ,
"Allah Allah" diyen seslerde sedâ,
Seni bağışladı bizlere hüdâ,
Umutlarda sektin Çanakkale’miz.
Yaşayanlar bilir, görenler anlar,
Kareviz dereye çökmüş dumanlar,
Hangi bir harbini sayalım canlar,
Başarında tektin Çanakkale’miz.
Karakol Dağı’nda Conk bayırında,
Uçuyordu kuşlar gök seyir'inde,
Eller açmış duada hayırında,
Gözyaşları döktün Çanakkale’miz.
Kapanmaz yaralar kalplerin gözü,
Yırttığı gömleği, sardığı bezi.
Destanlar ağıtlar, anneler közü,
Boyunları büktün Çanakkale’miz.
Anafartalar’da, Arı burnunda,
Gençliğine giden yol yarınında.
Aslın konuşacak dil torununda.
Gönüllere aktın Çanakkale’miz.
477
Sen böyle yükseldin arş-1 semâna,
Selam Türk askeri selam sana.
Atalardan aldın ismin Cihana,
Barışa el sıktın Çanakkale’miz.
Havada, karada denizler coştu,
Süngüler, kılınçlar, toplar konuştu.
Seven sevdiğine böyle kavuştu,
Emeğinde haktın Çanakkale’miz
Vazgeçilmez sevdan gözlerde nazar,
Mechulü koynunda gizleyen mezar,
Kocaçimen Anıttepe'den güzar,
Düşmanları yıktın Çanakkale’miz.
Seddülbahir nabzı kalplerde atan.
Göğsünden vurulup yerlerde yatan,
Şehidi gazisi ey yüce vatan,
Solmayan çiçektin Çanakkale’miz.
Götüren diyarım dostu dostuna,
Yazdırma bir tarih daha üstüne,
Batmayan güneşin doğan büstüne,
Başlara taç taktın Çanakkale’miz.
Türkün zaferidir cennet mekânın,
Aynalı çarşıdan seslenir şanın,
Hürriyet Meydanı kükrer aslanın,
Ezelinden köktün Çanakkale’miz.
Gelibolu sofra kurdu aşına,
Cumhuriyet yazdı toprak taşına.
On sekiz mart, milli kurtuluşuna,
Şafağını söktün Çanakkale’miz.
478
Ordumuz halkımız nişanı yüce,
Ufkun daim gündüz olmasın gece,
Sazı mızrabında Nurşah'ın hece,
Tarihler bıraktın Çanakkale’miz
3.1.9.8. Atatürk’e Güzelleme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
303. CAN ATATÜRK
Ozanların bal dilinde,
Sözümüzde can Atatürk,
Bağlamanın her telinde,
Özümüzde can Atatürk,
Arının uçtuğu yerde,
Çiçeğin açtığı yerde,
Sevginin geçtiği yerde,
Nazımızda can Atatürk,
Öz yurdumun temel taşı,
Yıllarımın ömür yaşı,
Yuvaların ocak başı,
Közümüz de can Atatürk,
Günümüzün Türkiye’si,
Özgürdür halkımın sesi,
İçli yanık her türküsü,
Sazımız da Can Atatürk
Nurşah gibi dillerinde,
Dolaştığı illerinde,
Yürüdüğü yollarında,
İzimizde can Atatürk,
479
(09.01.1992 Ankara. 3 ve 5 Mayıs’ta Türkiye’nin Sesi Radyosunda sazı ile seslediği
deyiştir. Ozanların Dilinden Bağlamanın Telinden Atatürk adlı programda yer
almıştır.)177
304. ATAMIZI ANIYORUZ
Elli birinci yıl günü,
Ata'mızı anıyoruz.
Bolu'ya geldiği günü,
Ata'mızı anıyoruz.
Bir millete dil içinde,
Solmaz ömür yıl içinde.
Al bayrağım gül içinde,
Ata'mızı anıyoruz.
Köroğlu'nun torunları,
Yaylalarda birer arı.
Apaçıktır alınları,
Ata'mızı anıyoruz.
Nurşah gelin duvağıyla,
Ordu millet sancağıyla.
Atmış yedi il bağıyla,
Ata'mızı anıyoruz.
(1985 Bolu'nun Kurtuluşu, Âşıklar Şöleni)178
305. ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜM
Türkiye’nin ışığısın,
Ulu önder Atatürk’üm.
Vatanımın aşığısın,
Ulu önder Atatürk’üm.
177
178
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 56)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 50)’de de yer almaktadır.
480
Türklüğümün tüm varını,
Hututunu hem yerini,
Armağan ettin yarını,
Ulu önder Atatürk’üm.
Işıklıdır senin gözün,
Çok aydındır senin sözün,
Çok doğrudur senin izin,
Ulu önder Atatürk’üm.
Güçlü cumhuriyet kurdun,
Kemalinle daim durdun,
Hürriyeti bize verdin,
Ulu önder Atatürk’üm.
Açık Nurşah sana hayran
Bir canım var sana kurban
Unutulmaz yüce başkan
Ulu önder Atatürk’üm.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
306. ATA'MIZ OLMASA NE OLURDUK BİZ
Güneş gibi doğdu üzerimize,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Kendi benliğinden güç verdi bize,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Gel unutma abidede yatanı,
Türk'ün benliğine güçler katanı,
Karanlıktan kurtarmıştır vatanı,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
481
Göklerdeki şimşek gibi çakınca,
Samsun, Sivas, Erzurum'a çıkınca,
Yürek yanar tarihlere bakınca,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
Türk milleti yaşadıkça var olsun,
Onu yaşatanlar berhudar olsun,
Nurşah sesleniyor, yeri nur olsun,
Ata'mız olmasa ne olurduk biz.
(Söz ve müzik âşığa aittir. Müzik Dairesi Başkanlığı Ankara TRT denetiminden
geçtmiştir. 06.04.1990. 1981 Türkiye Âşıklar Bayramında Şeref madalyası ve onur
belgesi alan deyiştir. )179
307. CUMHURİYET ATATÜRK
Temelinden şu adını taşırım
Sözümüzde Cumhuriyet Atatürk
19 Mayıs'ın ruhun yaşarım
Gözümüzde Cumhuriyet Atatürk
Bin dokuz yüz seksen dokuz çınarım
Nesil nesil vatan millet anarım
Kadın erkek meşalemle yanarım
Közümüzde Cumhuriyet Atatürk
Geleceğin bayrağını çekeriz
Yadigârın bağ, bahçemiz ekeriz
Gurur ile arşa göğe çıkarız
İzimizde Cumhuriyet Atatürk
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 119)’da ve (Nurşah 1998: 37)’de de yer
almaktadır.
179
482
Gel gör şimdi cennet mevsim baharın
Her gün ilim yaprağında seherin
Karınca arıdan farksız seferin
Özümüzde Cumhuriyet Atatürk
Der Nurşah'ım barışında yıldızı
Dünyada Türk dostluğun gündüzü
Çalar söyler deyişinde can kızı
Sazımızda Cumhuriyet Atatürk
(07.03.1987 Eskişehir)180
308.
ATATÜRK
Sen var olmasaydın ben hiç yoğudum,
Bu can sana minnettardır, Atatürk,
Sade bir ben değil bu Türk milleti,
Her yan sana minnettardır, Atatürk,
Can içinde olan canda mevcutsun,
Eserinle dört bir yanda mevcutsun,
Varlığınla temiz kanda mevcutsun,
Volkan sana minnettardır, Atatürk,
Yeni baştan bu vatanı var ettin,
Düşmana bir afat, hışmı nar ettin,
Kendine bağladın ahuzar ettin,
Figan sana minnettardır, Atatürk,
Toprağıma kurban giden yiğitler,
Yurda kolay giremez hiç namertler,
Kefensiz toprakta yatan şehidler,
Yatan sana minnettardır, Atatürk.
180
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 43)’te de yer almaktadır.
483
Türk, kadını eşit dedin gözündür,
Hak tanıdın bize kendi sözündür,
Aşık Nurşah elbet senin kızındır,
Mekan sana minnettardır, Atatürk,
(10.05.1981 Eskişehir Güzel Sanatlar galerisinde Eskişehir Sanatçılar Birliği
sergisinde yer alan deyiştir. 1993 Amasya 12 Haziran Atatürk Kültür ve Sanat Festivali
Âşıklar Şölenine katıldığı deyiştir.)181
309. EY KAHRAMAN ATATÜRK'ÜM
Ey, kahraman yüce vatan ufkunda,
Senin adın ile çizdik bu yolu.
Bir batmayan güneşsin sen şavkında,
Senin adın ile süzdük bu yolu.
Şu babamın selinden bir selsin sen,
Şu anamın telinden bir telsin sen,
Şu yaprağın gülünden bir gülsün sen,
Senin adın ile sezdik bu yolu.
Dalgalan ey, bayrak gökler senindir,
Zafer gülen toprak yerler senindir,
Gelmiş geçmiş gelecekler senindir,
Senin adın ile tozduk bu yolu.
Gülüp gelen yeşil gözler tarifi,
Samsun'dan bir adım attın tarihi,
Türkiye’min Türklüğümün arifi,
Senin adın ile gezdik bu yolu.
181
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 127)’de de yer almaktadır.
484
Çok ecdadın yüreğinden güllenmiş,
Bu topraklar mehmedinle dillenmiş,
Soyumuzdan budaklanmış dallanmış,
Senin adın ile çözdük bu yolu.
Koca dağdan umut çağdan bir lâle,
Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan, Gül, Jale.
Sonsuzluğa ömür tutmuş meşale,
Senin adın ile sızdık bu yolu.
İnsanlığa kardeşliğe çağrım var,
Barış dolu yüreğimde ağrım var,
Nurşah, ana dolup taşan bağrım var,
Senin adın ile yazdık bu yolu.
(Ankara 1. Halk Ozanlarının açmış olduğu yarışmaya giren ve Halk ozanları Kültür
Derneği'nce düzenlenen Antolojide yer alan deyiştir. 14.19.1985 Cumartesi Ankara)182
310.
ATA'MIZ
Önce savaş, sonra zafer, güç verdin,
Bugün başta örnek ulus, biz Atam.
Bize layık istikbali hoş gördün,
Kadın erkek eşitlikde öz Atam.
Bin bir çeşit her görevin başında,
İlerledik teknik ilim işinde.
Her gün maya başka kopar aşında,
Eğitimin temel taşı siz Atam.
182
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 142)’de de yer almaktadır.
485
Kara kışlar çığırını açtık bak,
Sanayide, üretim de uçtuk bak.
Ne köy, ilçe koyduk yolun geçtik bak,
Elektirik, okul, suyun yaz Atam.
Bugün gel de Türkiye'mi gör elde,
Cahil öte, ilim güzel temelde.
Der Nurşah'ım sensin her bir emelde,
Cumhuriyet senden bize iz Atam.
(1981 Eskişehir)183
311.
GÖR ATATÜRK’ÜM
Başarılı millet, güçlü Türkiye,
Gel de eserini gör Atatürk'üm.
Çok şeyler vermiştir ülkeye,
Medeniyetinde yer Atatürk'üm.
Bilgisayarlaştı şimdi dünyamız,
Uzalaştı, gençlik çağı hülyazım,
Bülbülü söyleten gülde şeydamız,
Her gonca dalında nar Atatürk'üm.
Çalışkan olmaktır hedefin yolu,
Her atılan adım menzilin kolu,
İlerledik gider bak dolu, dolu,
İğneden ipliğe var Atatürk'üm.
Fabrikalar teknik santral oldu,
Okulsuz ve susuz köy nadir kaldı
Elektrikleşen beyinle doldu,
Bizlere talimat ver Atatürk'üm.
183
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 88)’de de yer almaktadır.
486
GAP projesinde aldı yerini,
Kentli, köylüsüyle sildi terini,
Görevimiz olan her emirini,
Yaparım içimde kor Atatürk'üm.
Belediyelerce alt yapı oldu,
Her mahalle çocuk parkıyla doldu,
İnsanların yüzü şenlike güldü,
Halkla kucaklaşan yar Atatürk'üm.
Dernekleşti her il, dayanışman var,
Kadrini bilelim dört mevsim bahar,
Yurdum gençliğinde güneşin doğar,
Yağdırmaz üstüne kar Atatürk'üm.
Lozan antlaşması bugünün sesi,
Kurtuluş günleri dünün müjdesi,
Yediden yetmişe demokrasisi,
Seferberliğinde fer Atatürk'üm.
Seçme ve seçilme hakkında yeri,
Türk kadınının pek çoktur hüneri,
Kültürde, sanatta eşit eseri,
Paylaşan ellerde er Atatürk'üm.
Laik olanını buldu Türkiyem.
Üstün meziyetler kıldı Türkiyem.
Milletlere örek oldu Türkiyem.
Evrenselleştikçe ser Atatürk'üm.
Sekiz yıl Eğitim oldu okullar,
Hızlandı gelişim, doldu akıllar,
Her geçen gün yurdum kendin şekiller,
Seferler her koldan tur Atatürk'üm.
487
Üst geçit köprüler, otoban yollar,
Yer altından işler trenli raylar,
Ulaşım herkese kolaylık sağlar,
Gençliğin alnında nur Atatürk'üm.
İstikbal çiziyor haritan serde,
Yeni buluşlarla mimarın sırda,
Güzel binaların kuruyor yurda,
Yeryüzü isminle bir Atatürk'üm.
Sanayi, tarımın üretiminde,
Kanalizasyonlar arıtımında,
İhracatın ile tüketiminde,
Uluslara taşan sur Atatürk'üm.
Gemilerin ile açılmış koylar,
Ekonomin ile dört yandan boylar,
Maddeleşen gıda başında çaylar,
İç demlice keyfin sür Atatürk'üm.
Mutfak robotlaştı, çalar yoğurdu,
Analarımız top bebek doğurdu,
Eğitim kendini kol kol çağırdı,
Tıptaki başarı sır Atatürk'üm.
Otomatikleşti her bir işimiz,
Her işin başında gelir fişimiz,
Poşetler içinde ekmek, aşımız,
Sağlımız için der Atatürk'üm.
Futbolda atarlar en büyük golü,
Atletizm, güreş, koşuda rolü,
İzcilik, teniste, yüzme sembolü,
Her dalda sporun tür Atatürk'üm.
488
Çağ atlıyor zaman makinalaştı,
Telefonlarsa bir bir uydulaştı,
Demokrasi iki bine yaklaştı,
Dünyaya saatin kur Atatürk'üm.
Yeni anayasa, hukuku eli,
Göklerde bayrağın onuru, yeli,
Karada, denizde konuşan dili,
Mehmetçiklerinden sor Atatürk'üm.
Her yıl değişirsen giyim, kuşamda,
İşte Cumhuriyet dolu yaşamda,
Yetmiş beş yılıyla gündüz, akşamda
Anlatımın bitmez gür Atatürk'üm.
Milli egemenlik gelir başında,
Meziyet yuvadan başlar işinde,
Saygı, sevgi, hürmet, geçin peşinde,
Medeniyet büyük ar Atatürk'üm.
Anadan evlada kalbinin sesi,
Çaldığım sazımda basın, TV'si,
Barışlı dünyaya hasret sevgilisi,
Gel de yaraları sar Atatürk'üm.
Selamın yazmışım bütün taşlara,
Ulaşsın Nurşah'tan hep kardaşlara,
Eskişehir'im den uçan kuşlara,
Dedim mektubunu dür Atatürk'üm.
489
3.1.10. Ölüm Şiirleri
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
312.
NE ARARSIN
Ne ararsın giden gelmez,
Gelse ölüm olmaz idi,
Neden kendi kendin bilmez,
Bilse ecel almaz idi.
Dünya sırdır içinde biz,
Böyle gelmişiz gideriz
Gecenin içinde gündüz,
Görünseydi ölmez idi.
İşte budur ölüm adı,
Bu dünyadan öte yadı,
O, dünyanın can muradı,
Kendin bizde bulmaz idi.
Aşık Nurşah görür gözü,
Konuşur kendinde özü,
İşte onunda bu sözü,
Bu yaprakta kalmaz idi.
(13.09.1991 Cuma Saat 01:55 Eskişehir)184
313.
MEZAR TAŞIM
Nedir bu kaderim bilmem,
Duman sardı gitti başım.
Elde mi yazgımı silmem,
Kedere tuttu savaşım.
184
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 103)’te de yer almaktadır.
490
Dünya kazak ben örgüsü,
Olduk gönülün dürgüsü,
Gözler önünde sergisi,
Katla katla çevir işim.
Ne diyeyim daha yetsin,
Nurşah'ım şu çilem bitsin,
Boğaz daha neyi yutsun
Konuşur mu mezar taşım?
(08.10.1986 Çarşamba, Eskişehir)185
314. YIL AY HAFTA YAKIN IRAK
Günler gider yaprak yaprak,
Yıl ay hafta yakın ırak.
Kayboluruz durak durak
Buda insan için merak.
Takvimler konuşur günü,
Hatırlatır bize dünü,
Yırtılan yaprağın sonu,
Sonbahar kış gibi kurak.
Kim tatmaz ki gurbetini,
Nice ecdatta fethini,
Yunus'tan gör ibretini,
Gözüne görünsün burak.
Ölüm gerçekten de acı,
Var mı çaresi ilacı?
Hani nerde ana bacı?
Yaslar eyle kendin bırak.
185
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 96)’da da yer almaktadır.
491
Nurşah, gördü gidenleri,
Mezarda cenk edenleri,
Yere yatmış bedenleri,
Sonumuz bir avuç toprak.
(10.12.1990 Pazartesi Eskişehir)186
315.
NASIL KÜSMÜŞ
Hele bir bak gidenlere,
Dünyasına nasıl küsmüş.
Cansız düşen bedenlere,
El ayak çekilmiş susmuş.
Kimler yatar şu mezarda,
Göz ardı kalmış nazarda,
Can için dava pazarda,
Ecele bağrını basmış.
Hani nerde gelmez giden,
Sevdiklerini terk eden.
Bırakıp gittiler neden,
Ölüm rüzgarını esmiş.
İbret için yeter oldu,
Söylen fani kime kaldı,
Ömrü biten yolu aldı,
Bize kara toprak dostmuş.
Aşık Nurşah böyle yazdı,
Yunus dünyasında gezdi,
Birde kendisini süzdü,
Ölüm her şeyden de üstmüş.
186
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 148)’de de yer almaktadır.
492
(12.12.1990 Çarşamba saat 17:50 Eskişehir)187
316.
KABİR İMİŞ
Kanatsız kuş idim gittim,
Topraklara kondum gittim,
Bir hafife sindim gittim,
Ne kadar da ağır imiş.
Dünya denen şu pencere,
Kaynattıkça bir tencere,
Bakmıyor kocaya gence,
Ne kadar da garip imiş.
Yaşamadan bildim Nurşah,
Yaşadın da güldüm Nurşah,
İşte böyle öldüm Nurşah,
Şu soluk bir kabir imiş.
(14.08.1985 Çarşamba)
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
317.
ÖLÜM TAŞI
Ölüm taşı yine çıktın karşıma,
Bağım viran yine baykuş ötüyor,
Girmez olayıdım gönül çarşıma,
Gelsin ecel canım sende tütüyor.
Dikeninden solmuş gülü eser yok,
Kara sevda doydum gayrı gözüm tok,
Hayatla savaştım rakibim pek çok,
Ne tükenir derdim nede bitiyor.
187
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 70)’te de yer almaktadır.
493
Ölüm taşı işte böyle yazıldım,
Toprağıma beden oldum kazıldım,
Zamanı gelmiş bağ, misal bozuldum,
Nurşah'ta yaşın var ona yetiyor.
(16.02.1993 Salı, Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)188
318.
SON YOLCULUK
Gider oldum fani dünya evinden,
Ömür bitti vakit doldu dostlarım.
Gelen gider giden gelmez şu yerden,
Bağ bozuldu gülüm soldu dostlarım.
Bir gün toprak olur tenim vücudum,
Dünyada çok kaldı arzum umudum,
Musalla taşına kondu tabutum,
Dönülmeyen yola saldı dostlarım.
Hediyem ne götürdüğüm bilinmez,
Vereceğim şu bohçamdan bölünmez,
Dar yerdeyim cevabıma gelinmez,
Yaren ahbap uzak kaldı dostlarım.
Gerçek evim beni aldı götürdü,
Rabbim gönderdiği yere getirdi,
Misafirlik günün saydı bitirdi,
Can uçtu yuvasın buldu dostlarım.
Dün açmıştım bugün solan bir gülüm,
Lal oldum bir daha konuşmaz dilim,
Son yolculuktur bu adı da ölüm,
Nurşah, sizden uzak oldu doslarım.
188
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 39)’da da yer almaktadır.
494
(16.02.1990 Cuma'nın sela vakti. Eskişehir. Ankara TRT Televizyonu Müzik Dairesi
Başkanlığınca denetiminden geçen deyiştir. Yayınlandığı tarih: 24 Kasım 1992)189
319.
BİR GÜNDE YAZARLAR MEZAR TAŞINA
Bir günde yazarlar mezar taşına,
Adımı okursun ölmüş sevdiğim,
Erilmez feleğin garip işine,
Dünyasın deyişip gelmiş sevdiğim.
Çaresi ilacı varmı sevdanın,
Bülbülü ağlatan gülde şeydanın,
Sevdiğinden alıp giden dünyanın,
Götürdüğünü kim bilmiş sevdiğim.
Gurbettir yolları, gider yamaçlı,
Dörtbir yanın sarmış yeşil ağaçlı,
Başka başka yardan yolu amaçlı,
Kim bu dünyasından gülmüş sevdiğim.
Nurşah'ım ezelden bağrı yaralı,
Ta doğduğu günden bahtı karalı,
Sinesine birde sazın vuralı,
Her gün göz yaşını silmiş sevdiğim.
(1997 Burdur Yusufca IV. Tarım Havuç ve Kültür Festivali'nde âşığın çalıp söylediği
deyiştir. 1995 Konya Âşıklar Bayramında Türkü Yakma dalında 1. olan bozlaktır.)190
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 75)’te ve (Nurşah 1998: 37)’de de yer
almaktadır.
190
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 93)’te de yer almaktadır.
189
495
320.
ÖLEN KONUŞUR MU?
Taşa benzer dağı gördüm vay beni,
Yaylası yok içindedir gülleri.
Bülbül ötmez bağı gördüm oy beni,
Susturmuş lâl etmiş yarin dilleri.
Sevgi baharında esen zehmarı,
Düşürmüş yaprağı dalında karı,
Dar dünyanın işte dost sonbaharı,
Ömrü bitenin hep budur halleri.
Yazı gören elbet yaşardır kışı,
Dökülen damlalar gönülün yaşı,
Kimi sahiplemez şu mezar taşı,
Bir görsen kendinden düşen elleri.
Can içinde buldum Nurşah fermanı,
Sürüp kaldırdığın hani harmanı,
Ölen konuşurmu var mı dermanı,
Şu sazımın yine çalsa telleri.
(25.09.1989 Pazartesi Eskişehir- Polatlı arası yazdığı şiirdir)191.
321.
HER İNSAN
Can bir kuşa benzer uçuverir hoş,
Ölüm yakın unutmaya her insan.
Kalıverir insanoğlu yerin boş,
Ölüm yakın unutmaya her insan.
191
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 108)’de de yer almaktadır.
496
Kim kurtulmuş şu ecelin yolundan,
Ben kurtulam azrailin elinden,
Kara toprak kazma kürek belinden,
Ölüm yakın unutmaya her insan.
Bir gün böyle herkes gibi şu halim,
Allahaısmarladık geldi can ölüm,
Nurşah'tan elveda hoşça kal yolum,
Ölüm yakın unutmaya her insan.
(16.02.1990 Cuma Saat 18:50 Eskişehir)192.
322.
ECELİM
Vakitler içinde zaman kollarım,
Gelmenin zamanı gayrı ecelim.
Geleceksin ne gün beni yollarım,
Bilmenin zamanı gayrı ecelim.
Ben dağlara örttüm sıcak bağrımı,
Dağlar duyar oldu bende çağrımı.
Toprak bildi şimdi sende ağrımı,
Almanın zamanı gayrı ecelim.
Ben değil gençliğim, sesliyor seni,
Çekilmez dünyanın ömründe günü.
Nurşah öyle dara koydun ki, beni,
Ölmenin zamanı gayrı ecelim.
(27.04.1987 Eskişehir)193.
192
193
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 138)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 100)’de de yer almaktadır.
497
323. DÜŞÜNDÜK MÜ BİR KERECİK ÖLÜMÜ
Şu dünyayı benim sanıp gezenler,
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
Birbirini yok yerine üzenler,
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
Gidenlerden geri gelen gördün mü?
Kararını bir kez olsun verdin mi?
Çaresi yok toprağına girdin mi?
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
Sevdiğini dünya neden götürür?
Anlasana neden seni bitirir?
Kara yerden haberini getirir?
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
Birazcık da şu gerçeği görelim,
İnsanlığa kardeş önem verelim,
Kin nefrete artık perde gerelim,
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
Aldın Nurşah yine kalem elinde,
Yazar söyler derdin dünya dilinde,
Birkaç günlük şu ömrün yolunda,
Düşündük mü bir kerecik ölümü?
(11.01.1999 Eskişehir).
498
3.1.11. Ağıt
Âşık Nurşah, şiirlerinde tür olarak ağıtlara da yer vermiştir.
3.1.11.1. Yakınlarına Ağıt
-Yedekli Koşma Şeklinde Söylenenler
324.
BENİM ANAM
El bakar mı el yaşına?
Yaşın içen benim anam.
Çal dünyanı çal başına,
Gurbet göçen benim anam.
Benim anam benim anam,
Gurbet göçen benim anam,
İnceden gider bir kervan,
Emir etmiş böyle devran,
Bir başka konuşur her yan,
Derdin açan benim anam.
Benim anam benim anam,
Derdin açan benim anam,
Nerede çiçekli dağlar,
Nurşah'ım geçiyor çağlar,
Oturur analar ağlar,
Candan geçen benim anam.
Benim anam benim anam,
Candan geçen benim anam,
(11 12 1993 saat 23:10 Eskişehir. Âşık Ankara’da Kazan Plak’a Dağlar Kuşlar bandına
okumuştur.)
499
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
325.
KARA SEVDA
Beyaz kefenine sardın,
Kara sevda kara sevda.
Zamansız toprağa verdin,
Kara sevda kara sevda.
Artık beyazlar giyemem,
Adı gelinlik diyemem,
Dalına boyun eğemem,
Kara sevda kara sevda.
Aşığım bak gözyaşıma,
Taş ile vurdun başıma,
Yazılsın mezar taşıma,
Kara sevda kara sevda.
Deryalarda boylanmıyon,
Yaylalarda yaylanmıyon,
Eşe dosta söylenmiyom,
Kara sevda kara sevda.
Nurşah sinem yandı bitti,
Varlığım beni terk etti,
Dil bilmezken bülbül etti,
Kara sevda kara sevda.
(1967)
326. KIZIM ALDIN GİDEN BENDEN
Kara gurbet dedikleri,
Kızım aldın giden benden,
Dert budur söyledikleri,
Kızım aldın giden benden,
500
Sofrada kaldı kaşığı,
Kız ananın yan eşiği,
Karardı yanmaz ışığı,
Kızım aldın giden benden,
Kucağımda büyüttüğüm,
Şu koynumda uyuttuğum,
Küştan küştan avuttuğum,
Kızım aldın giden benden,
Kızım ele gelin oldun,
Gayrı sen onların oldun,
Küştan küştan avuttuğum,
Kızım aldın giden benden,
Anne Nurşah, tacın takar,
Firkat ağıdını yakar,
Ardın sıra yavrum bakar,
Kızım aldın giden benden.
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
327.
ÂŞIK VEYSEL'E AĞIT
Bir arı misali dokundun saza,
Türlü ahenk seçti tellerin Veysel.
Nameler okudun hatıra bize,
Dürdaneler döktü dillerin Veysel.
Her sözünde ayrı nakış dokudun,
Yürekten çağladın gerçek okudun,
Bilginliğin bu dünyaya şakıdın,
Solmayan öz verdi güllerin Veysel.
501
Ölümsüzce izler bıraktın gittin,
Ağlandırdın halkın arattın gittin,
Nice eserleri var ettin gittin,
Nur olsun o senin ellerin Veysel
Koca Veysel, Baba dilden, dillere,
Aşkını taştırdın ilden illere,
Ulaştın armağan kuldan kullara,
Uzun ince gider yolların Veysel.
Nurşah, kızın eyler ismine hürmet,
Bu cihanın halkı diliyor rahmet,
Mevlamız mekanın yer, etsin cennet,
Açıldı dört yana kolların Veysel.
(Yıl 1981 İstanbul Gülhane Parkı’nda Veysel Baba'yı Anma Şenliklerinde söylediği
deyiştir. Yıl 1998 Cumhurbaşkanlığı ve Halk Ozanları Vakfı, Âşık Veysel'in 25 inci
Yılını Anma programına katıldığı deyiştir.)194
328. 25 YAŞINDAKİ KARDEŞİM METİN AYDIN'IN
ARDINDAN SÖYLEDİĞİM AĞITIM
Yirmi beş yaşında topraklar aldı,
Yaktın bizleri sen kardeşim Metin,
Eşin kızın oğlun ağlayıp kaldı,
Arattın bizleri kardeşim Metin.
Allah'ım çok sevmiş eceli verdi,
Evimizden seni tazeyken derdi,
Annem babam kendin yatağa serdi,
Bıraktın bizleri kardeşim Metin.
194
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 58)’de de yer almaktadır.
502
Fadime’nse karnı burnunda kaldı,
Beş kız kardeşinse yasına daldı,
Rabbin emri kara topraklar aldı.
Nasrettin bizleri kardeşim Metin.
Oğlun oldu senin ismini koyduk,
Garip boynumuzu kadere eydik,
Bundan böyle giden gününü saydık,
Del ettin bizleri kardeşim Metin.
Geleceğiz bir gün bizde yanına,
Vakti dolan elbet ecel canına,
Mevlam sabır versin biz insanına,
Tükettin bizleri, kardeşim Metin.
Toprağın yeşersin solmasın gülün,
Biri kızın biri oğlun sevgilin,
Ağıtını yakan ablanda dilin,
Söylettin bizleri kardeşim Metin.
Yüce Hak'tan rahmetini dileriz,
Ailecek sabır yaşın sileriz,
Nurşah, ablan sensiz nasıl güleriz,
Ağlattın bizleri kardeşim Metin.
(01.11.1991 Cuma Eskişehir, Kardeşi Metin'in ölüm yıldönümü, Saat 9:30)195
329.
ŞEHİD MEHMED
Bugünlerde bir sevdaya kapıldım,
Gece gündüz yakar oldu sır beni,
El ne bilir anam yandım yakıldım,
Demedim ki gel avcıya vur beni.
195
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 133)’te de yer almaktadır.
503
Daha yeni bastım yirmi yaşına,
Bilemezsin ne gelecek başına,
Adını yaz dedi mezar taşına,
Şehid düştüm tabutumda gör beni.
Asker ocağı bu sevda canımda,
Sevdiklerim bugün bütün yanımda,
Kara toprak güller açar kanımda,
Gidiyorum bayrağıma sar beni.
Sözlüm Ayşe, düğün yapsın günüme,
Söylen yaslı çıkmayasın önüme,
Geldiğinde bir sarılsın boynuma,
Rahat eder salım sardı beni yar
Açık gitmez Mehmed'inin gözleri,
Göremeden gittim anam sizleri,
Ben ölmedim öldü sanman bizleri,
Sevinerek toprağıma ver beni.
Ağıt yakmak töremizdir köyümde,
Toplanmıştır komşularım evimde,
Tasa vardır babam emmim dayımda,
Düşünmeyin çift kardeşiz bir beni.
Böyle dedi şehid Mehmet sözünde,
Anne, Nurşah, Çalar, söyler, sazında,
Sağ olasın vatan oğlu kızında,
Bir ölürüz bin doğandan sor beni.
(30. yıl Geleneksel Konya Âşıklar Bayramı’nda 26.03.1997 tarihinde 1. olan
ağıtıdır.).
504
330. KARADENİZ EREĞLİSİ AĞITI
Kandilliyi sardı kara bir duman
Her yuvada ayrı feryatlar inler
Yıktı ocakları ansızca aman
Her yuvada ayrı firkatlar inler
Kimi muradını alamadı vay
Çoluk-çocuğuyla aramızdan zay
Kimi yeni evli baharında toy
Her yuvada ayrı Ferhat'lar inler
Kara bulut çöktü yağmur çilesin
Şu gözlerden gayrı yaşın silesin
Ana-babaların yüzü gülesin
Her yuvada ayrı can fertler inler
Analar saçını acıyla yolar
Babalar yaşını kan ile bular
Yavrular babanın cesedin yalar
Her yuvada ayrı ibretler inler
Böyle miydi maden altı bu yerler?
Yıkılır sırt üstü hali görenler
Ocağın altında gençce erenler
Her yuvada ayrı yürekler inler
Nişanlı muradın sandığa salmış
Taze gelin gönlün toprağa solmuş
Kaç yıllık evliler şimdi dul kalmış
Her yuvada ayrı gurbetler inler
Kimler nerden nere geldi kul oldu?
Erzurum, Kars, Ereğli'ye yol aldı
Acımız dünyada şoklara saldı
Her yuvada ayrı hasretler inler
505
Bayrağa sarıldı tabutlarımız
Kandilli’de yaktık ağıtlarımız
Nurşah dua eder yiğitlerimiz
Her yuvada aynı dert yurtlar inler
(1983)196.
331. BAŞIN SAĞ OLSUN TÜRKİYE’M
(Soma Maden İşçilerine Ağıtım)
Dünya iğne, insan iplik gözünde,
İmtihanlar kolay geçilmiyor serde,
Ölümler bir başka hal yeryüzünde,
Bakınız şu giden üç yüz bir ferde.
Somalı ağlıyor halkın özünde,
Bahar kışa dönmüş karlı gözünde,
Bir avuç kömürün ince tozunda,
Hani bunca kardeşlerimiz nerede?
Bacalara çökmüş kara dumanlar,
Ateşler içinde boğuldu canlar,
Başına gelenler durumu anlar,
Nefesler kesildi soluksuz yerde.
Aileler giydi kara libaslar,
Genç, koca demedi figanlı yaslar,
Üzüldü duruma bütün uluslar,
Bu nasıl kazadır gurbetçi yarda.
Analar, babalar, gelinler, kızlar,
Dualı sabırlar örtündük bizler,
Anne Nurşah ağıtlarını sözler,
Rabbimiz sen varsın, varda yokta.
196
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 55)’te de yer almaktadır.
506
3.1.12. Üzüntü/Eseflenme
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
332.
BULSA
Gülen gözler ağlar mıydı,
Aradığı canı bulsa.
Deryalarda çağlar mıydı,
Gemiler limanı bulsa.
Dertlerini yenilemez,
Yatıp yatıp inilemez,
Yürek acısın dinlemez,
Dertliler dermanı bulsa.
Emrah Selvi'sini arar,
Asuman Zeycan'ı sorar,
Elif hiç hayal mi kurar,
Karacaoğlan'ı bulsa.
Mansur, darda yürür müydü,
Yusuf, zindan görür müydü,
Veysel, inler durur muydu,
Dur diyen kervanı bulsa.
Köroğlu dağlar bilmezdi,
Ferhat, kayalar delmezdi,
Pir Sultan Abdal ölmezdi,
Yazılan fermanı bulsa.
Sümmani'nin hali başka,
Baktım Şenlik'te ki aşka,
Zülali'de aynı meşke
Düşmezdi yareni bulsa.
507
Leyla Mecnun bitmez fani,
Adem havasından gani,
Böyle yanmış çok Nihan'i,
Her can dost ereni bulsa.
Hani yalan dünya hani,
Ağlatmışsın çok insanı
Nurşah yakar mıydı canı,
Aradığı canı bulsa.
(29.12.1981, İzmir Halk Ozanları Yarışması’nda birincilik almıştır)197.
333.
BİLİYORUM
Biliyorum ben bugünü
Derdin şimdiden çekerim
Yarın ellerin düğünü
Yaşın şimdiden dökerim
Git başımdan kara rüzgâr
Senden olur mu hiç bahar
Bellemişsin kendin şikâr
Yazık boynumu bükerim
Nurşah kendi kendin yakar
Geçer seyirine bakar
Sonra karşısına çıkar
Ben kahrolur ben çökerim
(22.02.1989 Eskişehir)198.
197
198
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 146)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 155)’te de yer almaktadır.
508
334.
BİLMEM Kİ
Mecnun muyum şu dağları
Tırmalayam çöl çöl diye
Ferhat mıyım kayaları
Parçalayam böl böl diye
Tahir miyim Zöhre’sine
Emrah mıyım Selvi’sine
Yusuf muyum Zehra’sına
İşte zindan gel gel diye
Ne âşıklar böyle uçmuş
Ne kervanlar böyle geçmiş
En sonu toprağın seçmiş
Gayrı benden öl öl diye
Ben de onlardan bir Nurşah
Bende de var bilinmez ah
Giderim yol boyu sabah
Geliyorum bil bil diye
(18.10.1985 Eskişehir)
335. KALMADI (GALMADI)
Nedir bu çektiğim kahır,
Sabrım Kararım kalmadı.
Gözyaşlarım oldu nehir,
Bir dal tutarım kalmadı.
Nedir bilmem halim böyle,
Lal eyledim dilim böyle,
Kapanmıştır yolum böyle,
Gider tatlarım kalmadı.
509
Ovalarda bir çöl iken,
Kerem yanıp bir kül iken,
Nurşah koya bülbül iken,
Sustu ötesim kalmadı.
(02.01.1979 Eskişehir Odunpazarı)199
336.
NEDEN?
Yar bağladın sanki dilim,
Derdin benden deremiyom.
Ne ettin ki bunca lalim,
Sırrım senden eremiyom.
Guruttun bak böyle elim,
Düşünceyle estin yelim.
Açtırmadın bir gün gülüm,
Bahçem kimin giremiyom.
Nurşah'ım ben düşte kaldım,
Yazım yok, bir kışta kaldım.
Bana ırak boşta kaldım,
Bir baharın göremiyom.
337. SENİ KAYIP ETTİM SENİ
Neredesin göremiyom?
Seni kayıp ettim seni.
Yar haberim veremiyom,
Seni kayıp ettim seni.
Diller ağır geldi bana,
Tükenmişim yana yana,
Senden medet gayrı bana,
Seni kayıp ettim seni.
199
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 87)’de de yer almaktadır.
510
Kör oldum da göremiyom,
Neredesin soramıyom?
Gayrı sana varamıyom,
Seni kayıp ettim seni.
Gazele dönüştü bağlar,
Kurudu güzelim dağlar,
Gör gözlerim nasıl ağlar,
Seni kayıp ettim seni.
Vefasızım sevilmedim,
Az mı dille dövülmedim?
Hayatından kovulmadım,
Seni kayıp ettim seni.
Çileler yağdın başıma,
Yazılsın mezar taşıma,
Zehirler kattın aşıma,
Seni kayıp ettim seni,
Nurşah'ım yeter konuşma,
Gel de haline danışma,
Yağan bir kara dönüşme,
Seni kayıp ettim seni.
(19.01.1986 Pazar)200
338.
YAR
Aldı beni götürüyor,
Bu nasıl bir dertimiş yar.
Öldürmez de bitiriyor,
Taştan katı sertimiş yar.
200
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 145)’te de yer almaktadır.
511
İnsana derman olamaz,
Tabip çaresin bulamaz,
Seven kendine gelemez,
Bulunmayan yurtimiş yar.
Yiğidin altında atı,
Güzelin kalbinde yatı,
Sanki Şirin'in Ferhat'ı,
Düşüreni kurtimiş yar.
Selvi'yi Emrah'ta gördüm,
Nurşah'ım canıma ördüm,
Yollarına meylim verdim,
Benimki de martimiş yar.
(27.07.1990 Ankara. Gülpınar Dergisi’nde yayımlanmıştır)201.
339.
BENİM
Gül açar mı gülsüz yerde,
Kimse halim bilmez benim.
Ağlıyorum o yar nerde,
Gecelerim gülmez benim.
Gurbet bana sabah ışır,
Ben gurbete sabır taşır,
Kader bizle haşır neşir,
Ele avca gelmez benim.
Kanlı yaşım içer gözüm,
Gülmez gelin, benim yüzüm,
Nurşah'ım yarsız öksüzüm,
Hiç aklından silmez benim.
(30.8.1987 Pazar Saat 16:00 Eskişehir)202.
201
202
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 150)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 148)’te de yer almaktadır.
512
340. KİM NE BİLİR KİMİN DERDİN
Dönüşü yok yola tuttu,
Kim ne bilir kimin derdin,
Önüne öyle bir kattı,
Kim ne bilir kimin derdin,
Yüreğimi çiban sardı,
Kapanmaz yaralar kardı,
Ferhat, kayaları yardı,
Kim ne bilir kimin derdin,
Koca dağlar var arada,
Vakit saatin şurada,
Dolup gittiği sırada,
Kim ne bilir kimin derdin.
Nurşah, taşı yastık ettim,
Yelden üstüm yorgan örttüm,
Yatağım toprakta yattım,
Kim ne bilir kimin derdin.
(18.07.1990 Saat 20:25 Eskişehir)203.
341.
BİR AHIM VAR
Bir ahım var bine bedel,
Deryaya döksem yaylamaz,
Çaresizim sevdiğim gel,
Bu yerler beni eylemez,
Koyun gibi meler durur,
Yağmur gibi eler durur,
Ağlar iken güler durur,
Aşık yalanı söylemez,
203
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 110)’da da yer almaktadır.
513
Aşksızın kulağı sağır,
Ruhsuza bağır ha bağır
Bu dert Erciyes’ten ağır,
Kantara koysam taylamaz.
Erenler, elinden içtim,
Sevda köprüsünü geçtim,
Nurşah'ım bir derde düştüm,
Doktorlar çare eylemez.
(20.06.1981 Cumartesi Eskişehir)204 .
342. DÜNYA DENEN BİR CAN DERDİ
Ey sevdiğim derman bende,
Sen melhemim karamasısın.
Değil onda bunda sende,
Sen yaramı saramassın.
Benim yüzüm kolay gülmez,
Öyle derttir akıl almaz,
Çeken kendi bile bilmez,
Sen bu sırra eremessin.
Suyun yüzünde yürütür,
Karın üstünde eritir,
Böyle ömrünü çürütür,
Kendin bile göremessin,
Ben razıyım bu narına,
Çölden kandım pınarına,
Çıkarmıyım ki yarına,
Cevabını veremessin.
204
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 85)’te de yer almaktadır.
514
Koyun musalla taşına,
Varın kabrimin başına,
Uçmuş toprağın kuşuna,
Gayrı bir şey soramassin.
Bir Fatiha, yeter sana,
Eğer okur isen bana,
Dünya denen tatlı cana,
Artık burda duramassin.
İşte Nurşah'ın ilacı,
Yıllardır çektiği acı,
Mevlanın kınalı koçu,
Yaşmağını düremessin.
(31.03.1997 Pazartesi Saat 01:00 Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)205.
343.
DERDİM
Bulunmazmış çarem neden?
Ne doktorlar bildi derdim,
Çalam sazım tarif edem,
Ne şu canım sildi derdim.
Şu dağların ardı yüce,
Yakın uzun gayet ince,
Farketmiyor genci goca,
Bana böyle geldi derdim.
Baktım sanki ilaç gibi,
Girdi kana kılıç gibi,
Balta yemiş ağaç gibi,
Beni benden böldü derdim.
205
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 78)’de de yer almaktadır.
515
Ne toprağa aldı verdi,
Ne goncayım canı derdi,
Saçlarımdan zaman ördü,
Şu gençliğim aldı derdim.
İfla etmeyen nardayım,
Nurşah'ım hep can dardayım,
Bekletir yok bir yardayım,
Yeter artık doldu derdim.
(09.10.1985 Çarşamba Eskişehir. 1986 Adıyaman Âşıklar Şölenine katıldığım
deyişim. Söz- müzik kendime ait.)206.
344.
BAŞKA BAŞKA
Geçme dostum, geçme burdan,
Yollar vardır başka başka,
İçme dostum içme bardan,
Haller vardır başka başka.
Kâhı yanmış, kahı tütmüş,
Canda figan bülbül ötmüş,
Acıları bir bir yutmuş,
Kullar vardır başka başka.
Yüzün görmen sesin duyman,
Derdin bilmen yaşın silmen,
Yaren sarman melhen olman
Eller vardır başka başka.
Sözüm düğüm çözdünüsse,
Nurşah, neder gördünüsse,
Bağlar nasıl bildinisse,
Güller vardır başka başka.
206
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 41)’de de yer almaktadır.
516
(03.02.1979 Eskişehir. Söz-müzik kendime ait.)207.
345.
AĞLAR
Hani nerde mor menekşe
Gülü bırak, diken ağlar.
Hani nerde kulda neşe
Göz yaşını döken ağlar.
Nolur böyle bilmem felek,
Hakka çağrı dosta dilek,
Ağlar iken nasıl gülek,
Boynun garip büken ağlar.
Yaşam düzgün gitmez oldu,
Ölüm savaş bitmez oldu,
Kine kemlik yetmez oldu,
Ahla için çeken ağlar.
Feryad eder canlı cansız,
Noldu bize böyle ansız,
Geçmiyor günler düşmansız,
Çiğerini yakan ağlar.
Hayatı al kanlar aldı,
Dağ taşta ahımız kaldı,
Toprağa gencimiz saldı,
Yuvasını yıkan ağlar,
Şehirden köye yasımız,
Ab-ı içirir tasımız,
Nerede dost hısmımız,
Bu nefretten bıkan ağlar.
207
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 38)’de de yer almaktadır.
517
Çoluk çocuk namus gider,
Anne baba komşu heder,
İnsanlar cihan bumu der,
Kaderine bakan ağlar,
Yeminle andımız olsun,
Türk, milleti korkmaz bilsin,
Şu terör kahrolsun ölsün,
Dağ, taş, kurt, kuş, mekan ağlar.
Mehmetçiğim selam sana,
Vatanım verdiğin cana,
Toprakta şehit yatana,
Şeref, taşın diken ağlar.
Bu mezarlar solmayacak,
Ahlar yerde kalmayacak,
Huzur rahat bulmayacak,
Bizi bizden söken ağlar.
Yeter Nurşah, bitmez sözün,
Mevlaya sabır niyazın,
Ölenedek çalsın sazın,
Er'e namert çıkan ağlar.
(28.02.1993 Saat 17:00 Perşembe Eskişehir. 1995 Eskişehir Sezon ortası ve Ali
Gürlü Gecesi konserine katıldığım deyişim.)208
346.
ÇARŞAMBADAN PERŞEMBEYE
Bir an güldüm, şimdi ağlar,
Çarşamba’dan perşembeye.
Gayrı oldum, ağıt söyler,
Çarşamba’dan perşembeye.
208
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 135)’te de yer almaktadır.
518
Bu iki gün bende ezel,
Rüyada Cuması güzel.
Bundan öte oldum gazel,
Çarşamba'dan Perşembe’ye
Gün geldi, bir oldum gülü,
Gün geldi, bir oldum eli.
Gün geldi, bir oldum deli
Çarşamba'dan Perşembe’ye.
Sözüm Çarşamba’dan yana
Salı ile yandım ona.
Beklerim bugün gel bana,
Çarşamba'dan Perşembe’ye.
Öldüğüm gün demi bugün,
Olacak ki bilmem bugün.
Acı, tatlı şu hep bugün,
Çarşamba'dan Perşembe’ye.
Yeter, yüce Mevla'm yeter,
Şu çilene güç mü yeter?
Kerem'den bak, ettin beter.
Çarşamba'dan Perşembe’ye
Anladım ki yolun oldum,
Ben bugüne gelin oldum.
Nurşah'ım sen bağrım yoldum,
Çarşamba'dan Perşembe’ye.
(22.10.1985 Eskişehir)209
209
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 148)’de de yer almaktadır.
519
347.
NURŞAH'IN GÖZYAŞI
Göz yaşımı silmez oldum,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Şu dünyayı bilmez oldum,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Hani dostluk, nerde kalmış,
Kin, nefret, yerini almış.
Kardeşlik düşlere dalmış,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
İbretim Yunus'un hali,
Olmuşum Seyrani, deli.
Ağlanım Bektaşi Veli,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Veysel gibi görmez gözüm,
Pir Sultan'ım geçmez sözüm.
Mansur, gibi dar da yüzüm,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Yusuf gibi zindanlarda,
Mecnun gibi sahralarda.
Garip misal tenhalarda,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Mevlana'dan düştüm nara,
Dedim gayrı kendin ara.
Bir çobandan yedim yara,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
Ne Leyla'yım, ne Züleyha,
Sebepsiz uğradım aha.
Sığınırım bir Allah'a,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
520
Söz söylemek ile bitmez,
Gücüm susmalara yetmez.
Nurşah öyküm akla yatmaz,
Ne bu Nurşah, ne bu derim.
(16. 11. 1985 Eskişehir)210
348. KARA ZAMANIN SEVGİSİ
Derdimi bilemez dağlar,
Oturur analar ağlar,
Gelir geçer gider çağlar,
Bu dünya kimlere kaldı.
Silahlar mermide pusu,
Yankılanır feryat sesi,
Kara zamanın sevgisi,
Bu dünya kimlere kaldı.
Sultan Süleyman ezeli,
Cumhuriyetin emeli,
Dört bir yandan düşman seli,
Bu dünya kimlere kaldı.
Yaradanın bahar kışı,
Masumlarda gözler yaşı,
Konuşur mu mezar taşı,
Bu dünya kimlere kaldı.
Âşık Nurşah’ın merağı,
Kaldırmaz oldu yüreği,
Ateşten gömlek firağı,
Bu dünya kimlere kaldı?
210
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 98)’de de yer almaktadır.
521
(26.08.2015 Çarşamba Saat 00:24 Eskişehir)
349. KENDİME BİR MEZAR KAZDIM
Kendime bir mezar kazdım,
Üzerimi örtmez toprak.
Adımı taşına yazdım,
Ebedi silinmez yaprak.
Ne kadar çok çilem varmış,
Dert beni ben derdi karmış,
Yaramı hep eller sarmış,
Yakınlarım benden ırak.
Mevlâ'ya yakardım durdum,
Nice olur halim sordum,
Dalıma sazımı vurdum,
Kader dedim gayrı bırak.
Varıp gidem yad ellere.
Sahipsiz kondum çöllere,
Nurşah'ım gurbet ellere,
Gözlerimden taşar ırmak.
(06.12.1993 Saat 14:30 Eskişehir)211
350.
OLDUN
Ey başıma inen taşlar,
Gözlerimde dolu oldun.
Boşaldıkça kanlı yaşlar,
Kaderimin yolu oldun.
211
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 158)’de de yer almaktadır.
522
Yüreğime vurdun nacak,
Derdim kendim duydum ancak,
Kimim var ki inanacak,
El neyine deli oldun.
Ah şu şansım yaktı beni,
Can evimden yıktı beni,
Gam içine soktu beni,
Vay ozanım kulu oldun.
Dünya denen kara düzen,
Bilmem kendin niye üzen,
Akıllı düşünün bazen,
Umutların yeli oldun.
Eser gider için yara,
Eskişehir kâh Ankara,
Nurşah’ım düşüren nara,
Acıların dili oldun.
(18.01.2001 Perşembe Saat 15: 15 Eskişehir)
351.
BABACIĞIM
Karlı geldi yüce dağlar,
Varamadım babacığım.
Ah edip bu kızın ağlar,
Soramadım babacığım.
Yalan oldu hal hatırın,
Bizden ne aldın götürün,
Firkatın ile bitirin,
Göremedim babacığım.
523
Acım yaman dağdan eser,
Oldum kaderime küser,
Konuşamaz neden susar?
Duramadım babacığım.
Analık başından bela,
Davaları güder hâlâ,
Ahire kaldık pek âlâ
Aramadım babacığım.
Bir yaşımda koptum senden
Öksüz ettiler hanemden,
Kırk beş senelik sinemden,
Deremedim babacığım.
Ölüm yatağında çare,
Üç kardeş sensiz birçare,
Öpüp koklamak ne çare,
Saramadım babacığım.
Mustafa, Durşen, Nurşen’in
Sarardı soldu gülşenin
Yaranda melhem ateşin,
Süremedim babacığım.
Hak bilir emir işini,
Evlatta ata yaşını,
Nurşah bir çamaşırını,
Düremedim babacığım.
(18.01.2001 Perşembe Saat 17:10)
524
352.
YÂR
Can içinde çıban döktüm
İyileşmez derdim yardan.
Yâr elinde boynum büktüm,
Sevdası başımda kardan.
Deyişler yaktım nazına,
Rastlar mıyım şu izine?
Yine hasretim yüzüne,
Ateş aldım ömrü nardan.
Nurşah’ım başı pareli,
Elif’ten oldum yâreli,
Şu dert içime gireli,
Usandım öldürmez sırdan.
(1985 Eskişehir)
353. BİR GÜNÜDE UÇAN KUŞUM
Bir soluktu şu canımda,
Çıkıverse kurtulurum.
Dolaşıyor dert kanımda,
Değdiğimden gün savaşım.
Bu mu hayat imtihanım
Mevlam bir kez ver cevabın
Dünya denen şu hesabın
El el biçtiğin kumaşım.
Sırtıma dar giyemiyom
Terzim boyun eğemiyom,
Boğaz verdin yiyemiyom,
Gün gün yakıyor ataşım.
525
Ne ondurur ne eritir,
Peşi sıra yol yürütür,
Dertten derde gam bürütür,
Vay benim gönül yavaşım.
Âşık Nurşah duyamadım,
Kulağıma koyamadım,
Sözüm dünya doyamadım
Bir günüde uçan kuşum
(03.10. 1991 Saat 16:00 Eskişehir)
354. GEL DESEN DE GELEMEM YUNUS
Gemim vurdular karaya,
Firkatlar girdi araya,
Gönül gidersin nereye?
Gel desen de gelemem Yunus.
Eskişehir yuttu bizi,
Yarenler unuttu bizi,
Senden mahrum etti bizi,
Gel desen de gelemem Yunus.
Mayısla yeşeren yaprak.
Gözyaşın siliyor toprak,
Şahlanmıyor gayrı burak.
Gel desen de gelemem Yunus.
Aşkın doldu özümüzde,
Mazin kaldı sözümüzde,
Yaşıyorsun közümüzde,
Gel desen de gelemem Yunus.
526
Hayat dersim senden aldım,
Eşiğinde ozan oldum,
Şiirlerin yazan oldum,
Gel desen de gelemem Yunus.
Dağlar yüze erilmiyor,
Dünya duman görülmüyor,
Kolay selam verilmiyor,
Gel desen de gelemem Yunus.
Rabbe içim döker oldum.
Garip boynum büker oldum,
Uzaklardan bakar oldum,
Gel desen de gelemem Yunus.
Dilsizim gücenme sustum,
Sanma âlemlere küstüm,
Sazımı duvara astım,
Gel desen de gelemem Yunus.
Zaman garelere kaldı,
Nurşah sabırlara daldı,
Demek sende sürem doldu.
Gel desen de gelemem Yunus.
(30.04.2016 Cumartesi Saat 02:38 Eskişehir)
355.
YAŞARIM
Hayat gülenlere yaşar,
Ya ben ne için yaşarım?
Hayat sevenlere yaşar,
Ya ben ne için yaşarım?
527
Yaşayanda hoş gün yaşar,
Yaşamayan boşa yaşar,
Bir ölüden farksız yaşar
Ya ben ne için yaşarım?
Kimi dalmış zevke yaşa,
Kimi ömrün vermiş başa,
Kimi gözün sarmış yaşa,
Ya ben ne için yaşarım?
Bir kendime baktım yaşar,
Acep neden niçin yaşar?
Çünkü çaresiz yaşar,
Ya ben ne için yaşarım?
Nurşah böyle umut yaşar,
Bende de bir murat yaşar,
Alamamış hayat yaşar,
Ya ben ne için yaşarım?
(09.12.1982 Çarşamba Eskişehir)
356.
KENDİ KENDİME BİR SORU
Lezzetin varın da sefa,
Neyi gönlün aldı doldu?
Kimden fayda senden vefa,
Gülün kime açtı soldu?
Arı misal inledin mi?
Neyim nerde anladın mı?
Bir gün kendin dinledin mi?
Söz yerini nerde buldu?
528
Aştın mı hiç koca dağdan?
Geçtin mi menzile çağdan?
Neyin ektin biçtin bağdan?
Ambarın ürünün aldı.
İçtin mi bâdeyi Pir’den?
Geçtin mi ki sen de serden?
Yunus gibi canı nardan,
Yandın mı Hak seni bildi?
Kendi kendime bir soru,
Nurşah’ım içimde koru,
Akan sular gibi duru,
Dedim kime derman oldu?
(23.01.1998 Cumartesi Eskişehir)
357.
ŞÜPHE
Kuru yaprak canlanır mı?
Can getirem cansız yerden.
Canlanır da allanır mı?
Al bitirem alsız yerden.
Emmiş karı kara soğuk,
Belemiş can boğuk boğuk,
Sine yara döğük döğük,
Ne bitirem günsüz yerden.
Artık ömür sen yakınma,
Yakınıpta hiç dokunma,
Benden fayda ne bakınma,
Ben ben oldum bensiz yerden.
529
Sitem demem bu bir kader,
Görünüş bu çekem keder,
Nurşah daha pek çok heder,
Esen essin yönsüz yerden.
(1983)
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
358.
OLACAĞINA BAK
Yine bulut sardı başım dumanlı,
Geçiti yok yollar girdi araya,
Felek çaldı kapım yine amanlı,
Gayrı derman çare var mı yaraya?
Üşüyor ah içim öyle üşüyor,
Can içinden yine bir can düşüyor,
Garip gönlüm bu yad ele şaşıyor,
Battı gemim vurdurdum bir karaya,
Öğren dedi bahtım işte hayat bu,
Gelir gider davette bir evet bu,
Kim ne bilir kimde nasıl niyet bu,
Davet eder seni köşke saraya.
Nurşah, sordum şöyle kendi kendime,
Baktım yaşam denen hayat rengime,
Dünya için kendim için cengime,
Bir günde bir kara toprak şuraya.
(07.12.1986 Pazartesi Eskişehir)212
212
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 105)’te de yer almaktadır.
530
359.
OLMAZ SABAHLAR
Akşam oldu yine olmaz sabahlar,
Nedir gözlerimde uykumun suçu,
Bir uyuyabilsem içim ferahlar,
Yıkılır tepemde dört duvar içi.
Mevlam, silemedim derdimi baştan.
Kurumadı gitti yastığım yaştan,
Seçer oldu gözüm kipriği kaştan,
Her günüm bir başka söyletir acı,
Usandım genç yaşta canımdan doydum,
Taşınmaz taşları bağrıma koydum,
Nurşah'ım kendimi bir kendim duydum,
Bayramıma kurban eyledim koçu.
(1997 Çorum)213
360.
YEDİ YAŞIMDA
Yedi yaşımda bir aşka yar oldum,
Yaş otuzdur bakın halen çekerim.
Kadın aşık sazım elime aldım,
Uğrun uğrun gurbet yaşı dökerim.
Çok küçükten öksüz kaldım yuvamdan,
Yaş altıyken ayrı düştüm ovamdan,
Halen hasret hem ana hem babamdan,
Yıllardır gün gün boynumu bükerim.
213
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır.
531
Aranmıştım tam on yılı yuvaya,
Adaklarla gelmiş idim dünyaya,
Hani bir evin bir kızıydım göya,
Şimdi otuz iki dişim sökerim.
Yaş on iki yuva kurdum ele yar,
Bir zaman üç çocuğumla bahtiyar,
Sonra sazı aldım ele tut diyar,
On dört yıldan sonra gurbet bakarım.
On yıl oldu Nurşah adım alalı,
Bir rüyadan sazım telde çalalı,
Yirmi bir yıl evliliğim dolalı,
Bir bostan içinde kendim ekerim.
Yazın Sekiören, kış Mihalıçcık,
İlkokulun tahsil eden bir çocuk,
Babaanne ocağında körpecik,
Şimdi Eskişehir oldu bu yerim.
Anlatmakla bitmez öyküm var gardaş,
Cephesinde otuz üç yılım savaş,
Durşen adım, Nurşah ettin vay, be yaş,
Daha senden göreceğim ne derim.
361.
KÂR ETMEZ
Kanmayacak aşkta derin yaram var,
Şu sevdanın pınarı da kâr etmez.
Hem kurutur, hem tüketir, berem var,
Şu ateşin yanarı da kâr etmez.
Söyleyemem kimselere bu halim,
Uzanmıyor hiçbir şeye ahvalim,
Kapanmıyan şifadandır melhemim,
Şu yaranın kanarı da kâr etmez.
532
Nurşah'ım bir kara günle yaslıyım,
Akıl ermez bir yaşamın faslıyım,
Sorarlarsa beş telime Aslı'yım,
Şu Mecnun'un anarı da kâr etmez.
(04.02.1984)214
362. KADININ TOPLUMDA YERİ
Çok iller dolaştım girdim divana,
Kadın âşık sohbet gelsin sözümden,
Kimi hoş görürken kimi bahane,
Mücadele koştum daim izimden.
Bu çözüme çare aradım hep boş,
Tek başıma kaldım benimle savaş,
Bölünmesek elma gibi a gardaş,
Kadın erkek söz konusu özümden.
Usammadım amma halen çekerim,
Haksızlığa sabır boynum bükerim,
Bazan kağıtlara içim dökerim,
Gel manayı ver ozanım sözümden.
Emelim kadında bul sen yerini,
Göremedim hiç mi hiç zaferini,
Kolayca silmeden alın terini,
Söyletseler ne var gönül sazından.
İşte örneği şu kendi başımda,
Sanat sevdim zehir zıkkım yaşımda,
Onu tutsa beşi durur karşımda,
Söyleyin çıkışı var mı çözümden.
214
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 84)’te de yer almaktadır.
533
Kadının hakkı da torpile kalmış,
Dersini bu âşık kız iyi almış,
Kendi gibi kimler imtihan olmuş,
Kışı çekem baharımdan yazımdan.
Söylenecek var ki o kadar söz,
Nurşah bu kadarı anlayana öz,
Ben değilim göreni var iki göz,
Geçilmiyor görev aşkı çözümden.
(23.06.1992 Salı Saat 10:30 Eskişehir)
363.
ANACIĞIM
Hanki dağın başı kabul ederki,
Çekip gitsem bu ellerden anacım.
Bu dert baştan bilmem nasıl giderki,
Bıktım kerçli şu dillerden anacım.
Ölmeden sırrımı gömdüm toprağa,
Benzedim çöllerde kalmış yaprağa,
Varamadım gittim şu son durağa,
Geçilmesi güç yollardan anacım.
En yakın dost biri Rabbim, biri saz,
Al kalemi ele dedi durma yaz,
Bir de kuşum var adı can canım öz,
İyidir çok çok kullardan anacım.
Vay Nurşah'ım yok mu senden yaralı,
Baktım yarla bile aran aral,
Söyle kimin ya sen canı maralı,
Yar olmazmış şu ellerden anacım.
(26 Mart 1998 Perşembe Saat 12:30 Eskişehir)215
215
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 114)’te de yer almaktadır.
534
364.
ANNE İLE EVLAT
Evlat için ölmesini bildimde,
Gülmesini bilemedim Allah'ım.
Pare pare ciğerimi deldim de,
Çaresine gelemedim Allah'ım.
Anne ile evlat hali zorumuş,
Baba oğlu anne ile birimiş,
Girmesin el araya dert sırimiş,
Ağladım da gülemedim Allah'ım.
Deli gönül seyrin alır dalarım,
Kul kölesi olmuş gamla dolarım,
Kendimi hep gurbet ele salarım,
Çilem baştan silemedim Allah'ım.
Üşüyen ben titreyen ben donarım.
Isınan ben kavrulan ben yanarım.
Daldan dala evlat diye konarım,
Bu derdi ben dilemedim Allah'ım.
Oğlum kızım ağlamışım gözümde,
Diken olup bazen anne sözümde,
Eller haklı, galip gelen nazımda,
Yad'la davam bölemedim Allah'ım.
Haklı senimi haksız ben mi be dünya,
Gerçek sen mi rüya ben mi be dünya,
Anne oğlu baba kızı be dünya,
Az mı yaşım çilemedim Allah'ım.
Anne olmak kolay mıdır cihana,
Öykü değil otur anlat insana,
Nurşah'ım yan yakıl bitmez figana,
Az mı kuzum melemedim Allah'ım
535
(16.7.1991 Salı Saat 18:25 Eskişehir)216
365.BİLİYORUM DÖNMEYECEK BİR DAHA
Bu gidiş öyle bir gidiş oldu ki,
Biliyorum dönmeyecek bir daha
Seveni sevenden öyle aldı ki,
Biliyorum dönmeyecek bir daha.
Adı hasret kendi gurbet çekende,
Bir garip sancıdır yaşın dökende,
Bakıp yollarına boyun bükende,
Biliyorum dönmeyecek bir daha.
Yazdığım şu şarkı senin bestendir,
Ben bestekarınsam senin hissendir,
Ben yazdım istersen gel sen seslendir,
Biliyorum dönmeyecek bir daha.
Belki bir gün belki mahşere kaldık,
Ne biz bize küçük bir haber saldık,
Nurşah, kim nerede cevapsız kaldık,
Biliyorum dönmeyecek bir daha.
(03.03.1993 Çarşamba Saat 11:15 Eskişehir)217
366.
BİR DERT İÇİRDİN
Beni benden aldın gittin be yâdlar,
Adı belli olmaz gurbet içirdin.
Kurumuş bağ dikenlice şu otlar,
Adı belli olmaz bir dert içirdin.
216
217
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 115)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 152)’de de yer almaktadır.
536
Kara kaşın altı bakar yaresi,
Tazeleşir iyileşmez beresi.
Bir sazım var derdim ona çaresi,
Adı belli olmaz şerbet içirdin.
Gezdir bakam gezdir, ne gün bitecek,
Mevlam bu el mızrabımdan yitecek.
Hangi bağda daha şu dil ötecek,
Adı belli olmaz hasret içirdin.
İçe içe kanmaz oldu yüreğim,
Günden güne artar oldu merağım.
Hem yakınım sana hem de ırağım
Adı belli olmaz cüret içirdin.
Aratırsın kârın nedir yanına,
Tak dedirdin şu Nurşah'ı canına
Vay dünya vay baktığımda sonuna,
Adı belli olmaz ibret içirdin.
(19.09.1985 Eskişehir)218
367.
NERDESİN
Bir rüzgardır gelip geçti, yelinde,
Konuşan dil gören gözler nerdesin.
Hayat denen yalan senin elinde,
Tuttuğum el saran yüzler nerdesin.
Önce bir kalbime bakıpta süzdün,
Ben senin kaderin başımda gezdin,
Sonra yüreğime zehirin ezdin,
Açtığım gül deren sözler nerdesin.
218
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 71)’de de yer almaktadır.
537
Bir yara, türküdür çalan sazımda,
Küçücük can koca dünya, sızımda,
Ecele can borcum kaldı arzumda.
Nurşah'tan yol eren izler nerdesin.
(28.09.1992 Pazartesi saat 24:30 Eskişehir)219
368.
SORMAYIN DAĞLAR
Kendime bir mekan tuttum giderim,
Mekanın nerede? sormayın dağlar.
Yar eli yar elde kaldım hederim,
Kolum kanadımı kırmayın dağlar.
Şu halime körpe yaşta yoruldum,
Yoruldum da sular gibi duruldum,
Merhemsiz dert dermanıma karıldım,
Çarem sizde derman yormayın dağlar.
Şu mezarım ben konuşsun sizlere,
Toprak sizden sevda olmuş bizlere,
Pek çok nazar olmadık mı gözlere,
Yetsin gayri boynum burmayın dağlar.
Kurdu kuşu toprak ile taşımda,
Yunus aşkı eser deli başımda,
Ay cemali durur Hak'tan karşımda,
Öleyim yaramı sarmayın dağlar.
Nurşah dağa taşa saldım başımı,
Az mı döktüm garip gibi yaşımı,
Saz elimde gurbet ettim aşımı,
Alın beni de oy vermeyin dağlar.
219
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 156)’da da yer almaktadır.
538
(03.09.1987 Perşembe Eskişehir)220
369.
BENİ
Kara kışta bir sevdaya kapıldım,
Dumanında gece gündüz yer beni.
Otuz yıldır çare yandım yakıldım,
Yaşıyorum tüketmedi fer beni.
Gelin gittim küçük yaşta ellere,
Yaş on iki köpre düştüm dillere,
Salıverdim örük saçım bellere,
Tane tane zülüf döktüm gör beni.
Gurbet derdi yara derdi yar derdi,
Yetiverdi şu canıma yar derdi,
Lokmanım yok diyemedim yar derdi,
Çaresizim kara yerler sar beni.
Artık gülmek haram bana dünyada,
Düşmüşüm ben garip Nurşah, feryada,
Göz yaşlarım içe içe deryada,
Boğulurum şu canımdan der beni.
(10.03.1987)221
370.
AĞLIYORUM
Ben doğduğum günden ta ağlıyorum,
Benim gözyaşlarım kurumaz ki hiç.
Her gün başka dertle dona çağlıyorum.
Benim işim kolay yürümez ki hiç.
220
221
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 159)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’da da yer almaktadır.
539
Dünyaya ağlaya ağlaya gülen,
Yarına önceden yaşını silen,
Beni halim ile kimim var bilen,
Dört yanım dört duvar farımaz ki hiç.
Belendim canıma başı büyük dert,
Sırların içine gömülmüşüm fert,
Kaddar hayat halen elindeyim sert,
Buzlu kışın karım kürümez ki hiç.
Eşiğinde sabır var duramıyom,
Dağ taşa kendimi çöl vuramıyom,
Bir kayıbım sende ben soramıyom,
Rabbim kefenini bürümez ki hiç.
Çiçeği burnunda gençliğim soldu,
Almaz dertlerim küp içine doldu,
Can içinde Nurşah, canını buldu,
Taştı volkanında sürümez ki hiç.
(27.07.1990 Cuma Saat 11:40)222
371.
OY ANAM
Kapalı perdede yalnız odada,
Hislerime mezar oldum oy anam,
Kalmışım sanki bir ıssız adada,
Sensizlikten bezer oldum oy anam.
Bir dünyaya getirdinki sorma git,
Alav aldın baca verdin durma tüt,
Ben var ettim sense gayrı ara git,
Dilekçemi yazar oldum oy anam.
222
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 159)’ta da yer almaktadır.
540
Acım bulut gözüm yağmur duy beni,
Yüreğine hatır ette koy beni,
Sar sarmala çocuk gibi sev beni,
Meçhullerde gezer oldum oy anam.
Nurşah kızın ağlar anam duramam,
Bize ne oldu ki seni soramam,
Arıyorum yanar, içim varamam,
Sensiz günden bezer oldum oy anam
(31.08.1988 Çarşamba Eskişehir)223
372.
YILLARIM
Ne bahardan doydum ne yazdan doydum
Ah ile geçmekte yıllarım benim.
Çürüttüm ömrümü hayattan kaydım
Vah ile geçmekte yıllarım benim.
Genç yaşımda solan güllere döndüm
Ağızdan ağıza dillere döndüm,
Kurumuş ot bitmez çöllere döndüm.
Of ile geçmekte yıllarım benim.
Bunca gün dolaştım hep dağı taşı,
Yerden yere vurdum bu garib başı
Ağarttım saçları döktürdüm dişi,
Nafile geçmekte yıllarım benim.
Sevsen başkasını huriyse bile,
Aşık Nurşah, olmaz anla ki hile,
Aşıklarla dolu gam keder çile,
Rah ile geçmekte yıllarım beni.
223
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 117)’de de yer almaktadır.
541
(08.10.1979 Söz- müzik kendime ait. Uzun hava.)224
373.
HATIRLA
“Sevgili eşime”
Sana bir armağan yadigar kalsın,
Göğsüne taktıkça beni hatırla.
O hediye benden nişane olsun,
Yüzüne baktıkça beni hatırla.
Kurumaz gözümün akıyor yaşı,
Dağ gibi dumandır garibin başı,
Sevdanın sızısı aşkın ateşi,
İçini yaktıkça beni hatırla.
Yıllar boyu böyle konuştu dilim,
Gurbet elde geçti perişan halim,
Senin kıymetini bilmeyen zalim,
Gönlünü yıktıkça beni hatırla.
Nurşah, bu halimi bilecek diye,
Derdimin ortağı olacak diye,
Bakıp yollarıma gelecek diye,
Kapıya çıktıkça beni hatırla.
(27.08.1990 Pazartesi Saat 14:00 Söz-müzik kendime ait.)225
374.
BENİM DERDİM ELİNKİNE BENZEMEZ
Dünya benim ben dünyanın içinde,
Elin derdi benimkine benzemez,
Türlü türlü sebep vardır uçunda,
Benim derdim elinkine benzemez.
224
225
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 40)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 80)’de de yer almaktadır.
542
Kazan kurdum yüreğimin başına,
Taştan katık saldım kaynar aşına,
Kalmışım şu dünyada tek başına,
Elin derdi benimkine benzemez.
Kazma vurdum cana kazmaz dertleri,
Ezerimiş meğer hayat mertleri,
Gördük geçtik nice dertli fertleri,
Benim derdim elinkine benzemez.
Evlat derdi hepisini bastırdı,
Her geçen gün beni bana küstürdü,
Elimde saz çoştu kalem susturdu,
Elin derdi benimkine benzemez.
Kapanmadı gitti gönül yarası,
Nurşah ile şu feleğin arası,
Bir can borcu o da dünya kirası,
Benim derdim elinkine benzemez.
(02.08.1996 Saat 14:30 Karapınar parkı. Bozlak. Söz- müzik kendime ait.)226
375.
GÜLMEK YAKIŞMAZ
Aşığa dünyada, gülmek yakışmaz,
Tükenmeyen ahuzarım var benim,
Sevda polis'leri bizden vaz geçmez,
İfade vermeye darım var benira.
Hiç kimseyle asla dava edemem,
Perişanım yolu yaya gidemem,
Şu gönlümü hiç şikayet edemem,
İşte böyle bir kaderim var benim.
226
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 36’da da yer almaktadır.
543
Ey aşık Nurşah'ım bitsin bu çile,
N'olur mezarıma getir su çile,
Götürmeyin huzuruna suç ile,
Sevdiğime ihtibarım var benim.
(26.03.1982 Eskişehir)227
376.
BEKLEME
Yine vurdu dalgaların denizde,
Dalgıç olup sularını yaramam.
Doldum taştım boğuluyom genizde,
Korktuydun yar kefenlere saramam.
Öldüğümü pek yakında duyarsın,
Kurtuluşun olur günüm sayarsın,
Yastığına rahat başın koyarsın,
Telefonun çalıp kapın, vuramam.
Selam olsun Mevlana'dan Konya'dan,
Bizi bize konuşturan dünyadan,
Bahsimiz var Yunus, gibi deryadan,
Sözümdeyim yeminlerin kıramam.
Cuma günü selâlarla yazdığım,
Mezarımı şu deyişle kazdığım,
Nurşah, deyip hep kendime kızdığım,
Sen busun yâr gayrı seni soramam.
(27.07.1990 Eskişehir Cuma saat 12:45)228
227
228
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 152)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 149)’da da yer almaktadır.
544
377.
ANAM
Aklım fikrim kalır senin derdinde,
İnanmazdım yalan gelirdi anam,
Şimdi bende sensiz eller yurdunda
Aslı varmış gerçek belirdi anam.
Anlarsın şu kızın beni geç olur,
Gün gelir de sözüm yerini alır,
Aldı anam hem de yakınen bilir,
Şu kızın tezi ne bilirdi anam.
Sağlığında daha sözlerin gördü,
Çektikçe bildikçe sana hak verdi,
Analık zorumuş evladın derdi,
Deme şimdi kızım delirdi anam.
Nasıl oldu aklı başa düşürdüm,
Genç yaşımda hele kendim pişirdim,
Yâd ellere gurbet, gurbet aşırdım,
Yoksa bu Nurşah'ın ölürdü anam.
(01.09.1988 Eskişehir)229
378.İNSAN NERDE ZAMAN NEYİ GÖSTERİR
Bir başkadır insanların dünyası,
İnsan nerde zaman neyi gösterir.
Bir başkadır memleketin sevdası,
İnsan nerde zaman neyi gösterir.
229
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 60)’da da yer almaktadır.
545
Yorgun gözler dalgın izler biter mi?
Adressiz bir mektup ele yeter mi?
Viran bağda söylen bülbül öter mi?
İnsan nerde zaman neyi gösterir.
Adım adım sokakların başında,
Dolaşanlar gördük umut peşinde,
Genç ihtiyar yedi yetmiş yaşında,
İnsan nerde zaman neyi gösterir.
Bir telefon çalar, haber ses başka,
Kulaktan kulağa değen nes başka,
Hasta sağlam bir olur mu his başka,
İnsan nerde zaman neyi gösterir.
Bazen yazı bir kış kaplar ansızın,
Bazen Nurşah, dindiremez dert sızın,
Bir yolculuk başlar gayrı sonsuzun,
İnsan nerde zaman neyi gösterir?
(29.04.1992 Çarşamba Saat 14.30 Ankara).
379.
GÜLNAZIM GÜLYAZIM
Seyredipte cemaline bakmaktan,
Bir gün olsun doyamadım, gül nazım.
Hayalin var kendinse yok bıkmaktan,
Varlığından ayamadım gül yazım.
Bu ne rüya bu ne sabah bu ne düş,
Kâhı uyur kah uyanık bu ne iş,
Bir kazana atıverdin kayna piş,
Aklım başa koyamadım gül nazım.
546
İpliğim iğnenin gözünü arar,
Kıldan ince oldun sinemi sarar,
Dört mevsim içinde ismimi sorar,
Cevabından cayamadım gül yazım.
Saçımın her teli senin kahirin,
Dolaştığım iller senin şehirin,
Döktüğüm göz yaşı senin nehirin,
Seni bende duyamadım gül nazım.
Öldüğümde anca derdin atarım,
O gün rahat olur uykum, tutarım,
Ebediyye kalkmaz, Nurşah yatarım,
Uykusuna kıyamadım gül yazım.
(30.01.1991 Çarşamba saat 20:20 Eskişehir)
380.
AĞLAYAM
Bundan böyle hatır edip gelir mi?
Yollarına bakıp bakıp ağlayam,
Bir sultanım vardı deyip bilir mi?
Göz yaşımı döküp döküp ağlayam.
Andım olan vaadin vardır özümde,
Bekleyecem yazgım sensin sözümde,
İyileşmez derdim inan közümde,
Ah, şu boynum büküp büküp ağlayam.
Dertli'nin mezarı çekti izimiz,
İzimize böyle yazmış yazımız,
Allah, kerim deyip çalar sazımız,
Hasretini çekip çekip ağlayam.
547
Dertli'den alıpta tuttun ateşi,
Saklayacam ondan gelen her yaşı,
Hediyesi sunduğum şu bir taşı,
Senin diye öpüp öpüp ağlayam.
Her değişim bundan böyle sen yazar,
Olmadıkca senin adın ben mezar,
Nurşah'ında senden gayrı hak gezer,
Şu canımı yakıp yakıp ağlayam.
(28.7.1985 Sirkeci/ İstanbul Âşık Dertli'nin mezarını ziyaretinde ve Bolu Gerede
Âşıklar Şöleninde söylediği deyiştir. Söz ve müzik âşığa aittir.)230
381.
FIRAT
Bende düştüm şu sevdana yanarım,
Çağla Fırat yüreğimde taş Fırat,
Merhemsiz yaranda çıban kanarım,
Ağla Fırat şu bağrımda taş Fırat.
Duyamazsın feryadımı, yasımı,
Eskişehir illerinden sesimi,
Malatya, soluyan can nefesimi,
Dağla Fırat kaderimde coş Fırat.
Gerçek misin rüya mısın bilemem,
Ağlatırsın yaşım sensiz silemem,
Yeşil dağlarına Durşen, gelemem,
Eğle Fırat yollarımda koş Fırat,
230
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 46)’da da yer almaktadır.
548
Az mı sevdalara türkü yakıldın,
Boğazlara firkat oldun tıkıldın,
Şu Nurşah'ın aklına da takıldın,
Bağla Fırat şu kendimde boş Fırat.
(27.09.1991 Salı Fırat Nehri -Malatya)231
382.
AĞLIYOR
Sıraselviler’de gördüm bir kadın,
Yuvasından ayrı göçmüş ağlıyor.
O garipte alamamış muradın,
Ayrılık şerbetin içmiş ağlıyor,
Telleri yok sazı vardı yanında,
Kah Levent'te kahı ok meydanında,
Ezan vakti bir caminin önünde,
Elini Mevla'ya açmış ağlıyor.
Doyunca içmemiş hayat kabından,
Rengi soluk derdin ızdırabından,
Birde yırtık resim düşmüş cebinden,
Resmin üzerine düşmüş ağlıyor.
Dedim derdin nedir be garip kızım,
Dedi benim çoktan akmış yıldızım,
Koca İstanbul'da yapayalnızım,
Adresi yok yolu şaşmış ağlıyor.
Nurşah'mıydı kimden düşmüştü ayrı,
Saçları dağınık boynuda eğri,
Aşk kime vurduysa gülmüyor gayrı,
Umut kesmiş sabrı taşmış ağlıyor.
231
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 165)’te de yer almaktadır.
549
(02.06.1981 Salı saat 14:00 İstanbul Sıraselviler’de Harika PL Şirketine Aşık Nurşah
isimli bandıma okuduğum deyişim. Söz ve müzik kendime ait)232.
383.
GÖNÜL
Seher bülbülleri gibi şakırsın,
Ey be dertli gönül divane misin?
Hayatımı bilmiş gibi okursun,
Ey be dertli gönül avare misin?
Esiyorsun sanki rüzgar başımda,
Bakışların hayat dolu karşımda,
Bir dünyayı kalem ettin kaşımda,
Ey be dertli gönül biçare misin?
Görmez misin açıp giden alları?
Etrafı mor sümbül lale dalları,
Çevrendeki dönüp duran halleri,
Ey be dertli gönül pervane misin?
Dert çölleri kara etmiş gözünü,
Âşık Nurşah, gayrı çalsın sazını,
Çevirirsin küskün gibi yüzünü,
Ey be dertli gönül virane misin?
(Yazılış tarihi 15.03.1992 Cuma Eskişehir. 17.5.1998 Pazar Saat 12.00 Özdenk Köyü.
Büğdüz-Özdenk Dere Köy Arıkaya ve Karakuş Köyü Kültür ve Dayanışma
Derneğinin programında sunduğu deyiştir.)233.
232
233
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 44)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 167)’de de yer almaktadır.
550
384.
OY
Ne tükendin nede gittin ferimden,
Gecemi gündüze katan yollar oy,
Avcı öyle vurdu yaram derinden,
Canımı ortaya atan kullar oy.
Bilemezsin açmış zehmeride gül,
Bir başka konuşur ağızlarda dil,
Deli gönül gel de şu amanı sil,
Vay geçen gülerim yutan yıllar oy.
Dava vardır kalmış mahşere gizli,
Dava vardır ki gün yüzünde bizli,
Dava vardır ister ol açık sözlü,
Kardeşi kardeşe tutan eller, oy.
Çürümüş toprakta canlı bedenler,
Vatanı uğruna ölüp gidenler,
Nurşah'ı divane deli edenler,
Yüreğinde yanıp tüten çöller oy.
(2003, Samsun)
385. GEL EŞİM MEHMET GEL
İyileşmez derdin var mı devası,
Koca dağlar derdim almaz oldu gel.
Çıkmayan bir canın bitmez cefası,
İnsanlar içinde beni buldu gel.
Ciban döktü ömür körpe yaşında,
Yaz yerine felek koydu kışında,
Dert almaya görsün hele başında,
Bir günde duyulur garip öldü gel.
551
Sevginin duvağı başa kuruldu,
Ellere kınalar al al vuruldu,
Beklemekten inan gönlüm yoruldu,
Gülbenizim senin için soldu gel.
Çölü sarmış Mecnun, gibi avvare,
Ölüm gibi var mı güzel bir çare?
Nasip değilimiş kavuşmak yâre,
Ozanın eline sazı aldı gel.
Sevdikleri vergi keser canından,
Firkat kanat açmış dört bir yanından,
Almamış yâr, var mı dert civanından?
Şurda bir kaç günlük ömür kaldı gel.
(03.04.2003 Perşembe Saat 22:00 Eskişehir)
386.
BOŞ
Neyleyim şu sensiz elin yuvasın,
Umutlarım günden güne zay gider.
Reyhan, solmuş bağbanı yok ovasın,
Şehir şehir gökte yıldız ay, gider.
Aşk dağının kayasını yaranım,
Hayat misrasında hâyel kuranım,
Ferhat'mıyım Şirin'imi soranım,
Emir Hak'tan gelmiş hâlim vay gider.
Rahmetini gözden döke döke çoş,
Her gününü çeke çeke canda taş,
Aratan var izi belli değil boş,
Tarifinde Nurşah selvi boy gider.
(30.09.1990 Pazartesi Eskişehir)
552
387.
HAK’TAN EMİR
Mübarek üç aylar başından beri
Ne hallere düştüm gör beni Emir.
Ocak ayı martın beşinden beri,
Kayıp ettim seni sor beni Emir.
Başkentin yağmurlu yağan gününde
Sabahla akşamın ağan gününde
Gecesi gündüzün boğan gününde
Tabip ol da yaram sar beni Emir.
Yüreğimin başı kenar çıbanın
Sen avcı ben ceylan oldum yabanın
Recep ayı ile dilde Şabanın
Kaptan kaba koydu sır beni Emir.
Az mı kapı kapı dolaştırdın yar
Cevapsız haberin ulaştırdın yar
Beni koyup kendin dağ aştırdın yar
Günden güne yıkar fer, beni Emir.
Ölene dek gayrı Nurşah gezerim
Gurbet bilsin eller yazarım
Beni senden kurtaracak mezarım
Aldığında kara yer beni Emir.
(14.03. 1990 Çarşamba Eskişehir)
388.
OLMAYINCA
Gönül bahçesinin bülbülü sustu,
Öter mi acaba yaz olmayınca?
Âşıklar sazını bağrına bastı,
Dokunmaz ki tele söz olmayınca.
553
Gönül bahçesinde bar belek belek
Kalkmadı dağlardan kar belek belek,
Benden yara sitem var belek belek,
Herkese sır demem öz olmayınca.
Ağaç gibi yaprak döktüm gel yetiş,
Gönlümüzde bir ferahlık bu yetiş,
Nurşah mevsimlerden örnek al yetiş,
Yazın kıymeti yok güz olmayınca.
(04.05.1980 Eskişehir)234.
389.
NE İŞTİR
Deli gönül çalam dedim sazımı
Çalamadan kollarıma yoruldum
Çalam dile alam dedim sözümü
Alamadan hallerime vuruldum.
Böylesine gezen âşık yarında
Neyim nerde deyip giden varında
Amma bugün amma, misal, yarında
Kalamadan yollarına duruldum.
Ne iştir ki bilemedim yorunu
Arttıkça da arttın gitti sorunu
Nurşah’ a bir ateş sundu korunu
Bulamadan dallarına kuruldum.
(07.01.1987 Çarşamba Eskişehir)
234
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 45)’te de yer almaktadır.
554
390.
VAY BE NURŞAH VAY
Nedir bu kadar aşk gezdirir seni?
Artık büyüyü çöz be Nurşah çöz.
Dağıttığın sevgi topla der beni,
Yanlışı doğruyu sez be Nurşah sez.
Halen kapılarda neyi sorarsın?
Hangi adrestesin kimi ararsın?
Vazgeçilmez çıban başı sararsın,
Bir kararda kalıp gez be Nurşah gez.
Sukunete yer ver meydanlarında,
Soldurma güllerin eyvanlarında,
Bıraktığın eser hayranlarında,
Çekilde odana yaz be Nurşah yaz.
Gözler vardır bakar göremez seni,
Hayalinde bile kuramaz seni,
Nedir bu hırsın ki yoramaz seni?
Ozanım kendine kız be Nurşah kız.
Yılların köprüsü geçilmez oldu,
Ektiğin ekinler biçilmez oldu,
Emeğinin çayı içilmez oldu,
Ölümlü dünyayı süz be Nurşah süz.
Yaştır bu yediye yetmişe bakmaz,
Başında cahiller gezer bırakmaz,
Menzilinden alır seni gerekmez,
Bitmez ikilikte söz be Nurşah söz.
Gönüller yapmayı severken noldu,
Dillerin tutulmuş sanki lal oldu,
Bak yine şu destin şiirle dolu,
Anlatsın öykünü saz be Nurşah saz.
555
Arafatta verdin tutmadın sözü,
Sanat bırakmıyor ilikte közü,
Çıkmadıkca bu can netsin ki özü,
Hidayeti Hakk’tan köz be Nurşah köz.
Desinler delisi Eskişehir’in,
Var mı benim gibi çeken kahirin?
Yunus yollarında evvel ahirin,
Allah’a götüren iz be Nurşah iz.
Hacı Bektaş, Yunus, Mevlana’dan kor,
Ben dağ deyim sen taş giden yoldan sor,
Kimler gelip geçti gitti senden yâr,
Sıra belki bende göz be Nurşah göz.
Hep bir Molla Kasım bekledim ben de,
Kervanlar görmüşüm nice ki sende,
Sevilen nerede sevgisi canda,
Bulamadım eyvah öz be Nurşah öz.
Arı inkar etmez veren balında,
Engel olsa diken güle yolunda,
Hak dostunu demek güzel dilinde,
Selam olsun bizden tez be Nurşah tez.
Kurunun yanında yaşıdım yandım,
Ben susuzluğumu çöllerden kandım,
Herkeslere kendim gibi inandım,
Kendime sistemim az be Nurşah az.
(2005 Eskişehir)
556
391.
NE ÂŞIĞIM NE ŞAİR NE OZAN
Gül üstüne diken oldu mezarım,
Susuz ovalarda ceylan gezerim,
Ne faydaki yazık okur yazarım,
Dolmaz kovalarda yaşım gezerim.
Ne âşığım ne şairim ne ozan.
Yurt içinde bir divane hal gezen,
Bir saz çaldım diye mi ey dost üzen,
Harfsiz manalarda başım ezerim.
Demek hayat ezberde bir menzilmiş,
Elde yanan bende sönen kandilmiş,
Varsın olsun eller senden çok bilmiş,
Ne çıkar ki bir cahile benzerim.
Bilen bilmiş Pir elinden yolunu,
Yırtmam ki aşkın gömlek çulunu,
Acizane bir Nurşah’ın halini,
Gören sırda görmez oldum yüzerim.
(11.02.1987 Çarşamba Eskişehir)
392.
ŞİMDİ
Yaz gününde lapa lapa yağan kar,
Yüreğimin başında buz tutuyor.
Ağustos un keyifini çatan yar,
Cırcır böceklerin bende ötüyor.
Ağlıyorum yine gündüzüm gece
Allah’ım ne bu dert sanki bilmece
Sevgimin harfinde baş hece hece
Peşi sıra gurbetlere atıyor.
557
Konuşsam suç sevsem hata insanım,
Beyaz kağıt üzerinde ihsanım
Daktiloda harf harf pek çok noksanım
Benden bana günden güne çatıyor.
Allah'ım kül edip göğe savurdun,
Hayat cilvesiyle yaktın kavurdun,
Dağ gibi canı çan gibi devirdin,
Mecalsiz gün benim ile bitiyor.
Umutlar içinde uçsuz bucaksız,
Başı açık yalın ayak çorapsız,
Düşmüşüm yollara usta çıraksız,
Gidiyorum saz elinde yetiyor.
Bir avuç toprağın terine hasret,
Benden başka var mı yârine hasret,
Gelir mi ecelin görüne hasret?
Gözyaşlarım duasını yutuyor.
Nurşah’ım kalbinin aynası sazım,
Tellerimde mizrab dünyası nazım,
İste böyle ağlar güler şu yüzüm,
Gözümün önünde aşkı tütüyor.
(16. 07.1990 Pazartesi Eskişehir)
393.
ŞİRİN GİBİ
Ben kimlere ağlamışam bilmem ki,
Gizli gizli yollarına baktığım,
Bu akılla gider isem gülmem ki,
Dertli dertli gözyaşını aktığım.
558
Uğruna can ölümümü seçmiştim,
Onun için gurbet eller göçmüştüm,
Günlerimi ağu edip içmiştim,
Yüreğimi Şirin gibi yaktığım.
Geceden geceye geldik gideriz,
Nurşah alın yazgısına ne deriz?
Başa gelen çekilirmiş he deriz,
Dünyam başa senin için yıktığım.
(17.02.1993 Saat 18:00 Eskişehir)
394.
DUR
Dur be deli gönül şahlanma dur dur,
Yordun yaşlandırdın koşturdun beni,
Geçen yıllarından gel de hesap sor,
Şimdi yollarında şaştırdın beni.
Ne söyliyeyim ki kaldı mı halim,
Cevaplara yetmez oldu sualim,
Beni bende gizler oldu helalim,
Gam dağından öte aştırdın beni.
Nurşah, dağlar kuşu oldum kanatsız.
Dünyada olan bir ben mi muratsız,
Olamadın gönül bir gün inatsız,
Konuş gayrı deyip coşturdun beni.
(04.09.2005 Saat 22:00)
3.1.13. Taşlamalar
Âşık Nurşah, çevresinde ve toplumda gördüğü yanlışları şiirlerine taşımıştır.
Toplumsal eleştirilere yer verdiği 12, paraya taşlaması 1, dostluğa 4 ve bireysel
taşlamalarda bulunduğu 6 şiiri mevcuttur:
559
3.1.13.1 Topluma Taşlama
-8’li Heceyle Söylenenler
395.
CAHİL DERİM
Ben kadınım deyip de hor
Bilenlere cahil derim
Düşün şöyle fikirde yor
Gülenlere cahil derim
Bir orduda benden zafer
Benden de var orda sefer
Kadın erkek aynı nefer
Bölenlere cahil derim
Bu bir vatan aşkı bizde
Ahir zaman ışkı bizde
Ta temelden köşkü bizde
Silenlere cahil derim
Nurşah susmaz daha yazar
Gerçek söze değmez nazar
Davam yoktur elle pazar
Kılanlara cahil derim.
(Eylül 1997 Eskişehir)
396.
CANDIR BU
İnsanoğlu bilsen ne var,
Gelen gider giden gelmez.
Hanki bir can geri doğar,
Gelen gider giden gelmez.
Sen beni ben seni vurur,
Ocak söner yuva kurur,
Kim dünyada baki durur,
Gelen gider giden gelmez.
560
Susadık kana doymadık,
Birbirimizi saymadık,
Kararımızdan caymadık,
Gelen gider giden gelmez.
Saramadık yaramızı,
Açtık gittik aramızı,
Taşlar olduk meramızı,
Gelen gider giden gelmez.
Canlar kadrimiz bilelim,
Kin nefretimiz silelim,
Der Nurşah kardeş olalım,
Gelen gider giden gelmez.
(1998 Eskişehir)235
397.
ŞU DÜNYADA
Bölüşmeye lokmamız var,
Bölemedik bölemedik,
Kardeşliğe sözümüz var,
Gelemedik gelemedik.
İşte dünya işte insan,
Biri canan birisi can,
Bizimdir döktüğümüz kan,
Silemedik silemedik,
Vay yazık insanlık sana,
Olursun yalandan yana,
Aslın atarsın bir yana,
Bilemedik bilemedik.
235
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 156)’da da yer almaktadır.
561
Der Nurşah'ım şu dünyada,
Neden kendimizi yad'a,
Atarız ille feryada,
Gülemedik gülemedik.
(19.03.1996 Salı Saat 18:00 Eskişehir)236
398.
İNSANOĞLU
Dünya bir çay biz demiyiz,
Akıp gider insanoğlu.
Biz buyuz bir gün demeyiz,
Çekip gider insanoğlu.
Bir balçıktan insan olduk,
Topraktan toprağa geldik,
Sonumuz toprağı bildik,
Bakıp gider insanoğlu.
Halen gerçeği göremez,
Kör kör gezeriz eremez,
Bir cevabını veremez,
Takıp gider insanoğlu.
Kendi kendimize ilim,
Dünya insan ile bilim,
Nurşah’ım bizlerin ölüm,
Yıkıp gider insanoğlu.
(04.12.1990 Salı Saat 10:00 Eskişehir)
236
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 99)’da da yer almaktadır.
562
399. NASIL FİGAN BÖYLE BİLMEM
Haller gördüm başka başka,
Herkes ayrı pişmiş aşla,
Benimkisi daha başka,
Nasıl figan böyle bilmem.
Kimi gülmüş güller açar,
Kimi yanmış dertler açar,
Kimi kalmış hepten naçar,
Nasıl figan böyle bilmem.
Kim anlaya kimin halın,
Herkes ayrı yol tutmuş yolun,
Sonu nasıl olsa ölüm,
Nasıl figan böyle bilmem.
Nurşah şaşkın düştü fele,
Gizli dertten pişti hale,
Büründü ki kara yele,
Nasıl figan böyle bilmem.
(19.11.1979 Salı Eskişehir).
400. SUÇ MU KADIN ÂŞIK OLDUM?
Aşığım bir sazı çaldım,
Neden ezerler ezerler?
Yurdum deyiş dile aldım,
Neden üzerler üzerler?
Nere gitsem boyum cüce,
Bazı yerde olur yüce,
Yüzümde gündüzüm gece,
Neden süzerler süzerler?
563
Bir ben mi dünyada mahım?
Yanlış yol mudur ki rahım?
Sanatı sevmek günahım,
Neden kızarlar kızarlar?
Var mı bir basına sözüm?
Radyo, televizyon gözüm,
Madalyamı ister yüzüm,
Neden bozarlar bozarlar?
Eyvah gönül dağım soldun,
Gönül diye diye noldun?
Cebine maddi mi doldun?
Neden bizârlar bizârlar?
Bilen bilir dünya fani
Sultan Süleyman’ı hani,
Dolaştırıp dilde seni,
Neden gezerler gezerler?
Her günüm bir ağıt gibi,
Yırtılırım kâğıt gibi,
Ezilirim yoğurt gibi,
Neden özerler özerler?
Diki diki etim yoldum,
Kovama boşaldım doldum,
Suç mu kadın âşık oldum?
Neden sezerler sezerler?
Bin dokuz yüz seksen birden,
Tek bayan âşık ta nerden,
Türkiye’mde il il turdan,
Neden yazarlar yazarlar?
564
Kadın hakları bu mudur?
Derler saz çaldım şu mudur?
Mezarımın bir yemidir,
Neden kazarlar kazarlar?
Benden, sonra sazın çalan,
Her kim ise âşık olan,
Kadın bu uğurda yalan,
Neden çizerler çizerler?
-11’li Heceyle Söylenenler
401.
FELEK
Peşin sıra otuz yılım tükettim,
Beni şehir şehir gezdirdin felek.
Haksızlıktan başka neyin hak ettim,
Güvendiğim dosttan üzdürdün felek.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı,
Olmuş insanlığı alıp götürü,
Geç kalırsın aklın başa getiri,
İki yüzlülükten bezdirdin felek.
Dünyanın düzeni başından bozuk,
Ahbabın düşmansa vay sana yazık,
Gün gelir öyle bir atar ki kazık,
Yine kuyumuzu kazdırdın felek,
Hep ister sahada kolu ben atam,
Ele gitmesin hep topu ben tutam,
Yaşam böyle olmuş konuşmam hatam,
Dertlerim deftere yazdırdın felek.
565
Nurşah, kasırgalar esti yolumda,
Sazımın perdesi sızlar elimde,
Gül yerine diken bitti dilimde,
Bülbülü gargaya ezdirdin felek.
(04.11.1995 Cuma Saat 24:00)
402.
ELİNE KALDIK
Yüzüme gülerek canıma okur,
Böyle bir alemin eline kaldık.
Görülmemiş böyle düşman dert dokur.
Böyle bir alemin eline kaldık.
Tükenip gitti şu kahve hatırı,
Ne yanıma baksam düşman oturu,
Canımdan can alıp iğne batırı,
Böyle bir alemin eline kaldık.
Nerede bir komşu kapısın çalam,
Dosttan yana kuru selamın alam,
Eşiğinde kardeş mihmanı olam,
Böyle bir alemin eline kaldık.
Vay Nurşah'ım daha ne söyleyem ben,
Davamız büyüktür dünyamız sen ben,
Öldürür bir birin dünedek seven,
Böyle bir alemin eline kaldık.
(1993 Eskişehir Cumartesi Saat 10:30)237
237
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 104)’te de yer almaktadır.
566
403.
OLDUK
Bu nasıl kardeşlik bu nasıl hayat,
Haklıyı haksızı seçemez olduk.
Olamadık insanoğlu bir rahat,
Bir bardak dost çayın içemez olduk.
Ölüm çaydan sıcak geldi hatırda,
Yaz şiirin, iyi düşün otur da,
İnsanlık ağlarım, her bir satırda,
Hâlen böyle yârdan geçemez olduk,
Bir yanım şehittir bir yanım gazi,
Bir yanım feryatlı bir yanım razı,
Kolay değil çekmek böyle bir nazı,
Kararı gavilden biçemez olduk.
Kendi toprağında kendine düşman,
İnsan birazcık da olmalı pişman,
Böyle insanlığa sen nasıl şaşman,
Sırrımız anaya açamaz olduk.
Bunca silah bunca mermi yetmedi,
Türkiye'nin az mı harcı gitmedi.
Savaşlara doymak kanmak bitmedi,
Halen zulüm ondan kaçamaz olduk.
Baş, pınara pınar başa bağlıdır,
El vermiyor yürek canlar dağlıdır,
Giden hepimizin kızı, oğludur,
Diyardan kefensiz göçemez olduk.
Bunalıma girdim ekran başında,
Haberler her günü gözler yaşında,
Nurşah'ım şaştım kim neyin peşinde,
Bayram bizim amma, uçamaz olduk.
567
(04.07.1999 Pazar Saat 17:00 Eskişehir)
404. NE OLUR SONUMUZ BÖYLE BİLMEM
Kalmadı hayatta yaşama güven,
Kötülük başladı dostluğa neden?
Kardeş kardeşini nerede seven?
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Akıtıyoruz her gün gözyaşımız,
Kime açıyoruz bu savaşı biz?
Karşılıklı çatışmayla sardık hız,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Dünya bizim sandık kabri unuttuk,
Bir bahçede açan gülü kuruttuk,
Koynumuzda yılanları barınttık,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Nedir bizi bize düşman hor eden?
İnsanı yuvası, yurdundan eden,
Kan gölünde günlerini gün eden,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Gün gelecek can canından kopacak,
Koca mezar davasını yapacak,
Hakk’ın huzuruna her kul çıkacak,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
Bir taraf öldürür bir taraf ölür,
İki tarafında vururlar ölür,
Sonuç neye varır insanlar ölür,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
568
Söz gerçektir kalem yazar hal olur,
Konuşamaz Nurşah bazen lal olur,
Konuşsa suç ölüm ile sal olur,
Ne olur sonumuz böyle bilmem?
405.
BU ÇAĞDA BU ÂŞIK
Bu çağda bu âşık nedir dediler?
Gözlerde göz oldum gözlere battım.
Leyla’dan geçen yıl asır dediler,
Sözlerde söz oldum sözlere battım.
Her yaralı sözden bir hisse aldım,
Aldıkça aşkıma daha da dakdım,
Ben bu öz cevheri Hüda’dan buldum,
Yüzlerde üz oldum yüzlere battım.
Suç mu âşık olmam ben het gafil kul?
Sen de anla sen de öğren sen de bil.
Âşıklık manası nedir ara bul?
İzlerde iz oldum izlere battım.
Her âşıkım diyen ermez bu sırra,
Onu da erdiren vardır bu sırra,
Yunus’tan bir ibret ol bu sırra,
Közlerde köz oldum közlere battım.
Aldırmam Nurşah’ım anlımda ay var,
Beni bende hatır ettiren toy var,
Dört kitabı öğren gel diyen soy var,
Özlerde öz oldum özlere battım.
(04.02.1983)
569
3.1.13.2. Paraya Taşlama
-11’li Heceyle Söylenenler
406.
FANİ DÜNYA
Neyleyim dünyanın düzensiz malın
Çulu eskir sırttan atılır gider
Altından ziynetin gümüşten pulun
Alemden aleme satılır gider
Tunçdan olsa nedir elin yapısı
Bozulur açılmaz bir gün kapısı
Harcanır madenin işte hepisi
Kendi değerinde tutulur gider
Üç günlük şamatan döner yaşına
Gafillik siner ki öyle başına
Heves idin sende gittin boşuna
Bir eyvah ay, haya katılır gider
Nurşah vermedin mi buna metanet?
Verirsin nasihat kendin emanet
Gel fani dünyaya olma muhannet
Sözlerin üstüne yatılır gider.
(Mayıs 1983 Eskişehir)238
238
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 114)’te de yer almaktadır.
570
3.1.13.3. Dostluğa Taşlama
-8’li Heceyle Söylenenler
407.
SAKIN
Dost olmayan dosta sakın
Sırrın verme taşa çalar
Dostun bile olsa yakın
Bazen seni derde salar.
Ansız, bir dert seni bulur,
Ellerin koynunda kalır,
Üzüldüğün kimler bilir,
İçin gam tasıyla dolar.
İşte böyle düşün Nurşah,
Kurumaz yaşında bin ah
Bilmeze nedir ki günah
Yakınından benzin solar.
(14.09.1987 Pazartesi Eskişehir)239
408.
SEBEP
Dostum düşman bakar oldun,
Gel sebebim soram sana,
Dün iyiydin bugün noldun?
Gene bir dost varam sana.
Acı acı kıydın bana,
Güle güle girdin kana,
Ne ettim ki bilmem sana,
Neden karşı duram sana.
239
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 153)’te de yer almaktadır.
571
Bak yüreğim der ki çağır,
Elde değil olmak sağır,
İntikamın taştan ağır,
Elim kalkmaz vuram sana.
Seven hep böyle mi yapar?
Kine nefrete mi tapar?
Sevdim diye hep mi teper?
İlle boynum buram sana.
Ben gideyim bu illerden,
Kurtuluş olsun dillerden,
Gülüm olmaz şu hallerden,
Nurşah budur çarem sana.
(08.10.1985 Eskişehir)
409.
DOSTLUK
Bağbanını buldu mu bağ,
Bahar olur açar dostluk.
İnsanoğlu koca bir dağ,
Kanadında uçar dostluk.
Konacağı dalı bilir,
İnsan için yaşar ölür,
Kin nefrete karşı gelir,
Nedametten kaçar dostluk,
Karşılıksız sevgi diler,
Can evinden söyler güler,
Sofrasında soğan böler,
Baş köşeye geçer dostluk.
572
İşte dünya yandık yanar,
Zaman acı yürek kanar,
Dost şöyle kim kimi anar,
Kardaşından göçer dostluk.
Gerçek dostluk düştü suya,
Bağırlara bastık kaya,
Eski günler nerde duya,
Sevdiğinden naçar dostluk.
İkiyüzlü aldı gitti,
Yalan dünya doldu gitti,
Muhabbetler soldu gitti,
Ektiğini biçer dostluk.
Keşke sözler bulsa yeri,
Giden günler gelse geri,
Kimin kimden var haberi,
Dost çayını içer dostluk.
Nurşah, fazla dalmamalı,
Doğru söz gam almamalı,
Dostluk böyle olmamalı,
Şimdi insan seçer dostluk.
(12.01.2001 Saat 15:00 Cuma Eskişehir)
-11’li Heceyle Söylenenler
410.
DOSTLUK
Bir yanda bozulur nişanın başı
Bir yanda çiftini sürüyor dostluk
İlle insan döker bir yerden yaşı
Şaştım nasıl bizde yürüyor dostluk
573
Cahil ile kâmil elbet bir olmaz
Pişmedik kişiden Mansur Pir olmaz
Bazen dolan bir gap, bazen de dolmaz
Kızından anayı deriyor dostluk
Neyi neydi gurbet elin yamacı
Bilinmez feleğin bazen amacı
Hep izleriz hayat denen şu maçı
Golün gayet güzel veriyor dostluk
Dinle sözüm Mansur, Aşık boş demez
Dünya yalan kulu, kula benzemez
Kimse bir kusurum elbet var demez
Ders büyüktür karda eriyor dostluk
Çok ağladım ağlamaktan şaşırdım
Elimle dostluğa gölge düşürdüm
Kaf dağından öte kendim aşırdım
Dost içinde dostu görüyor dostluk
Dünür değil keşke yaban olaydık
Nüktesiz dostlukta yâren kalaydık
Ağlar değil güler yüzü bulaydık
Çığ düşmüş gönüle kürüyor dostluk
Aşık Nurşah boşa gezmem dünyayı
Yorarım gördüğüm dosta rüyayı
Adem Havva'dan bir koptuk mayayı
Deyiş deyiş sazım bürüyor dostluk
(15.03.1989 Ankara)240
240
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 159)’da da yer almaktadır.
574
3.1.13.4. Bireysel Taşlama
-11’li Heceyle Söylenenler
411.
ÂŞIĞIM
Hallarımdan sanma durgun,
Âşıkların nicesiysen.
Olmam asla boynum burgun,
Sevdamın bir keçesiysen.
Bazan susan bir bülbülüm,
Bazan açan bir sümbülüm,
Solmaz asla benim gülüm,
Sözlerimin yücesiyim.
Gelsin âşıksa meydana,
Sözüme söz versin bana,
Kuvvetine ölçü bana,
Susturmaya hecesiyim.
Âşık olan sözden yılmaz,
Sözü vardır geri kalmaz,
Nurşah’ım boş fikre dalmaz,
Belki ben de hocasıyım.
(16.06.1980 Salı Eskişehir)
-11’li Heceyle Söylenenler
412.
GÖNÜL
O kadar yüksekten bakma ey gönül,
Seni de akibet bir toprak alır.
Yavaş ol göklere çıkma ey gönül,
Eceldir bu bir gün senide bulur.
575
Neyine beylenip külhan gezersin,
Bir sen gibi sanki kendin süzersin.
Yüzüne konuşsam bana kızarsın,
Sana bana sanma bu dünya kalır.
Deli gönül halen sevdan var gitmez,
Çalıpta şu sazda boşuna ötmez,
Ölmedikçe ah şu Nuşah'tan gitmez,
Nereye gitsem hep benimle gelir.
(15.08.1990 Çarşamba Saat 12:20 Eskişehir Gülpınar dergisinde yayınlanmıştır.
Ankara).
413.
ÇİRKİN İLE GÜZEL
Güzel olmuş huyu çirkin neyleyim,
Çirkin olsun güzel huya köleyim,
Güzellik bir güzellikten nakıştır,
İşte ben bu güzel için öleyim.
Derler ki ya hani varsan halebe,
Okuluna yar, olmamış talebe,
Düşmüşte boğulmuş misal gölebe,
Boş manayı ben güzeldir neyleyim,
Bir toprağa vurmassan bel, ne eker,
Bağda bostan ürününe ne çeker,
İşlesin ki eli ona can döker,
İşte sözüm bal yerinden böleyim.
Güzelde bu çirkin ile adında,
İkisinin böyle kaldım odu'nda,
Umman olmuş kanadı şu yadı'nda,
Hangisine deryam yüzüp geleyim.
576
Yetiş koydum adın bilen okunur,
Anlamında dağ, gezerim dokunur,
Nurşah, çirkin boş, güzelden yakınır,
Canla başla güzelim kim bileyim.
(10.07.1987 Eskişehir)
414.
A DİLBER
Yeşillerin serdin eller evine,
Bana karaların kaldı a dilber,
Alsız muradına eller sevine,
Bak yerimi eller aldı a dilber,
Yazık oldu karlı dağın kışına,
Bir yabanı yaren ettin başına,
Yazdır gayrı adım mezar taşına,
Seni benden kimler çaldı a dilber,
Kendini zor görür olmuş gözlerin,
Demedin senin de var bir özlerin,
Nurşah'ın sazında deyiş sözlerin,
Çağırdıkca bağrım deldi a dilber,
(1990 Eskişehir)
415.
VEFASIZ
Bir gelini alıp gitmiş evine,
Halen gözü başka elde vefasız,
Namın salmış bir neşeyle köyüne,
Halen gözü başka yolda vefasız.
Bak kaç tane telli duvak sararmış,
Kız gelinde evlat yuva kararmış,
Kimden kime sevgi kendin ararmış,
Her sofradan tadı balda vefasız.
577
Gel aklını al başına salmaya,
El, kapısın yeter gayrı çalmaya,
Sana haram olan bağa dalmaya,
Kalmayasın sonra halde vefasız.
Fazla sevgi bir yastıkta kocamaz,
Düşer bir gün başına taş acımaz,
Der Nurşah'ım ağrısız diş sancımaz,
Düşmeye gör, kardeş kulda vefasız.
(18.08.1985 Pazar Eskişehir)241
416.
BU DÜNYA YARİM
Ben öleyim sür çiftini içinde,
Sana yayla olsun bu dünya yarim.
Yaşar idik sen bir ben bir ucunda,
Sana geniş kalsın bu dünya yarim.
Süremedin gittin yardan atını,
Fet, eyledin yerin göğün katını,
Taklit ettin Şirin'de Ferhat'ını,
Benden sana gülsün bu dünya yarim.
Kolay değil elbet aşkın yarası,
Gitmedi başımdan yaslı karası,
Nurşah, öldüm gayrı şunun şurası,
Tatlı candan alsın bu dünya yarim.
(20.05.1992 Çarşamba Eskişehir)
241
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır.
578
3.1.14. Yunus Emre ile İlgili Şiirleri
- 7’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
417.
YOL YUNUS YOLU
Her yol Roma'ya çıkmaz,
Her yol Yunus'a çıkar.
Irmaklar terse akmaz,
Bu sel, Yunus'a çıkar.
Sevgidir yolun ucu,
Kimler kimden davacı,
Kendinde ara suçu,
Bedel, Yunus'a çıkar.
Sevgi, barış yılıdır,
Gönlüm aşkla doludur,
Bu yol dostlar yoludur,
Bu çöl, Yunus'a çıkar.
Mecnun’un Leyla'sında,
Bülbül'ün şeydasında,
Herkesin, dünyasında,
Bu il, Yunus'a çıkar.
Nurşah der, işte yolum,
Gelsin kızım ve oğlum,
Yoktur sağım ve solum,
Güzel, Yunus'a çıkar.
(06.05.1986)242.
242
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 15)’te de yer almaktadır.
579
- 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
418. BARIŞ DÜNYAM YUNUS EMRE’M
Ben kendimi buldum sende,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
Sensin cihan bugün bende,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
Gözetmeden hiçbir ırkı,
Ayırmadan canda farkı,
Döner dolabının çarkı,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
Hele bakın nasıl kardeş,
Çiçekler birbirine eş,
Pırıl pırıl günlük güneş,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
Yılın barış yolun alır,
Ülkeler Mihmanın gelir,
Arayıp izini bulur,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
Kavga bitmiş toprak sıcak,
Ana doğa açmış kucak,
Nurşah'ım der bu son ocak,
Barış dünyam Yunus Emre’m.
(06.05.1986 Eskişehir)
(Rumuz: Barış. Eskişehir Yunus Emre Haftası Âşıklar Şöleni)243.
243
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 28)’de de yer almaktadır.
580
419.
SENİ YUNUS
Öyle bir muamma geldin,
Soramadım seni Yunus.
Deryanın dibine saldın,
Göremedim seni Yunus.
Sordum yazdığım kaleme,
Bıraktı beni eleme,
Anlatıp da şu aleme,
Veremedim seni Yunus.
Önce kendin öğren dedi,
Sonra beni öğren dedi,
Eşiğime imren dedi,
Giremedim seni Yunus.
Kar etmedi sesim sazım,
Göz boyar imiş avazım,
Gönül bahçemdeki yazım,
Deremedim seni Yunus.
Daha çok erkensin bende,
Dedim kırk dört yılım sende,
Hele var dedi gelmende,
Eremedim seni Yunus.
Pişmemiş aş çiğdir kızım,
Hep sesini duydu sızım,
Yoğurup mayanda özüm,
Seremedim seni Yunus.
İnsan ol hoş görüde kal,
İnsanlıktan nasibin al,
Sevgi şehri en büyük yol,
Varamadım seni Yunus.
581
Affına sığınır gezer,
Yine bir şiirin yazar,
Can içine kurdum pazar,
Öremedim seni Yunus
Zamanın cilvesi garip,
Öğrendim içine girip,
Yaraya melhemin verip,
Süremedim seni Yunus.
Şu kızında bir gün mezar,
Deryanda zerreni yüzer,
Tasında kınanı ezer,
Karamadım seni Yunus.
Ağlarım her gün Mevla’ya,
Nurşah'ım gülde şeydaya,
Az mı seslenip dünyaya,
Aramadım seni Yunus.
(11. 05.1997 Eskişehir. Süper TV’de yayınlanan deyiştir. Söz-müzik âşığa aittir.)244
420.
ŞOL YUNUS'UM
Şu ilahi gönüllerde,
Akıp giden şol Yunus'um,
Söylenirsin tüm dillerde,
Bakıp giden yol, Yunus'um.
Irmağına daldım taşar,
İçinde bin alem yaşar,
Birlik dergahından aşar,
Aratırsın bul Yunus'um.
244
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 98)’de de yer almaktadır.
582
Pişman olan seni bilsin,
Gözünün önüne alsın,
Sen kin bilmez dost bir yolsun,
Çağırırsın gel Yunus'um.
Yedi yüz yılın ışığı,
Çağımızın şarmaşığı,
Ölümsüz yurdun aşığı,
Sen bir dünya bil Yunus'um.
Halkımız içinde bostan,
Geçilmez sen gibi dost'tan,
Yazsam binlercene destan,
Sen doyulmaz hal Yunus'um.
Barış sembolünde İhsan,
Hatır içinde bir lisan,
Yetmiş iki millet insan,
Sende açmış gül Yunus'um.
Sevelim sevilelim sev,
Sevgide var ne varsa sev,
Bir öğütsün sevdikçe sev,
Sev içinde il Yunus'um.
Mevlana'nın sevgisinde,
Hacı Bektaş nefesinde,
Ahir zamanın sesinde,
Uzatırsın el Yunus'um.
Okunursun harf incesi,
Mektebimiz yıl öncesi,
Evvelinden ve sonrası,
Çağ içinde dil Yunus'um.
583
Buldun böyle kendin Hak'ta,
Bir cihansın yerde gökte,
Yandın piştin dervişlikte,
Toprağında bel Yunus'um.
Durşen adım Nurşah oldu,
O da kendin sende buldu,
Sen Pir'in yolunda kaldı,
Sonsuza dek kul Yunus'um.
(12.06.1985 Eskişehir)
(Rumuz: Şeyda. Türkiye Dergisinde yayınlandı.)245
421.
YUNUS SÖYLER
Baktım dünya ne güzel gün,
Güller açmış Yunus, söyler.
Toprak aleminde düğün,
Eller açmış Yunus, söyler.
Al rengini giymiş bahar,
Kokusunda renk renk seher,
İnsandan insana haber,
Diller açmış Yunus, söyler.
Sakarya'dan ırmakları,
Sevgi kokar toprakları,
Kıpırdaşır yaprakları,
Yeller açmış Yunus, söyler.
245
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 22)’de de yer almaktadır.
584
Cıvıl cıvıl kuş yaprakta,
Ay ile Yıldız, bayrakta,
Nurşah'ım gönüller Hak'ta,
Yollar açmış Yunus, söyler.
(06.05.1988 Eskişehir)246
422.
KITAN YUNUS
Alem bilir seni bizde,
Eskişehir kıtan Yunus.
Mezarına şüphemiz ne,
Sarıköy'de yatan Yunus.
Hacı Bektaş nefesinden,
Tapduk Emre hanesinden,
Yüce Rabbin sinesinden,
Menziline yeten Yunus.
Kırk yılın ispat yücesi,
Bir çubuğun düşencesi,
Buğdayının karıncası,
Halkına can katan Yunus.
Şol ırmağın içtik, gördük,
Gönül dergahına girdik,
Bizim ilde sana erdik,
Sözü bizde biten Yunus.
Dava bizim neyimize,
Herkes gelsin köyümüze,
Açık kapı soyumuza,
Çağrı ile tüten Yunus.
246
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 14)’te de yer almaktadır.
585
Altı Mayıs bitmeyecek.
Sevgin bizde yitmeyecek,
Gönüllerden gitmeyecek,
Sen ölümsüz vatan Yunus.
Durşen adım senden aldım,
Dünyamda duanla kaldım,
Bugün aşık Nurşah, oldum,
Sazımda sen öten Yunus.
(08.04.1989, Eskişehir)247
423.
İL İL YUNUS
Sevgi bayrağını çektin,
Bir dünyaya il il Yunus.
Barış gömleğini diktin,
Bir dünyaya gül gül Yunus.
Sarıköy'den sabahınla,
Beste beste ilahınla,
Şiir, şiir, şol rahınla,
Bir dünyaya dil dil Yunus.
Kıta kıta atın sürdün,
Kalplerden kalplere girdin,
Davet mektubunu dürdün,
Bir dünyaya gel, gel Yunus.
Eskişehir toprağından,
Çağırırsın Pir dağından,
Yedi yüzyılın çağından,
Bir, dünyaya yol, yol Yunus.
247
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 17)’de de yer almaktadır.
586
Nurşah kızın methin bitmez,
Yüreklerden candan gitmez,
Anlatmaya sözüm yetmez,
Bir dünyaya bil bil Yunus.
(30.05.1991 Perşembe Saat: 01:00 Eskişehir)248
424. SENİ GÜZEL SÖYLER BANA
Ben güzeli sende buldum.
Seni güzel söyler bana.
Her güzeli sende bildim,
Seni güzel söyler bana.
Bahçelerde türlü çiçek,
Dallarında uçan böcek,
İnsanlarda sevgi gerçek,
Seni güzel söyler bana.
Ray üstünde gelen tren,
Sarıköy'den çalan siren,
Tabiyata rengin seren,
Seni güzel söyler bana.
Adın nedir? sordum Yunus,
Hem derya hem de okyanus,
Sevgisinde bizim Yunus,
Seni güzel söyler bana.
Înileyen dertli dolap,
Der Nurşah'ım yalap yalap,
Yunus'un dilinde çalap,
Seni güzel söyler bana.
248
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 32)’de de yer almaktadır.
587
(27.03.1987 Miraç’ın 2. günü Saat 00:50)249
425.
SEN YUNUS'UM
Anı gibi petek balda,
Çiçeğimde sen Yunus'um.
Koza olmuş ipek dalda,
Böceğimde sen Yunus'um.
Sevgi yaşarsın dillerde,
İsmin vardır gönüllerde,
Anılırsın tüm illerde,
Şu çağımda sen Yunus'um.
Eseriz can yelindeyiz,
Dünyaca bir yolundayız,
Eskişehir ilindeyiz,
Bucağımda sen Yunus'um.
Allah aşkım toprak dostum,
Sen pınardan doldum testim,
Senden aldım Durşen ismim,
Merceğimde sen Yunus'um.
Mevsim bahar içimde yaz,
Dostluk barış sevgide öz,
Nurşah'ım şu çaldığım saz,
Gerçeğimde sen Yunus'um.
(28.01.1985, Eskişehir)
249
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 20)’de de yer almaktadır.
588
426.
YUNUS EMRE’M
Bulut oldun gözlerimde,
Süze süze Yunus Emre’m.
Yıllar boyu özleminde,
Geze geze Yunus Emre’m.
Bugün seni çalar sazım,
Hak'tan gün baharım yazım,
Taptuk dergahından özüm
Çöze çöze Yunus Emre’m.
Gör mezarın başındayım,
Toprağında taşındayım,
Sarıköy'lüm düşündeyim,
Yaza yaza Yunus Emre’m.
Aş evinde sohbetin var,
Sevgin ile dünyan diyar,
İşitenler seni duyar,
Seze seze Yunus Emre’m.
Mihalıççık dağlarında,
Lale sümbül bağlarında,
Derya gördüm çağlarında,
Yüze yüze Yunus Emre’m.
Hak verdi dünyaya geldim,
Durşen adım senden aldım,
Mahlasımda Nurşah oldum,
Dize dize Yunus Emre’m.
Dilsiz idim dili verdin,
Nurşah'a gel yolu verdin,
Nefesinden eli verdin,
Süze süze Yunus Emre’m.
589
(09.10.1990 Eskişehir)250
427.
MEDET
Yunus Emre'm geldim sana,
Medet eyle medet bana.
Dev, ozanım koca pirim,
Muhtacınım her, an sana
Sarıköy'de verdim mola,
Ömrümü yonttum sen yola,
Senin yolun yolum ola,
Beşikten ta, sardım cana.
Yıkandı nes, aktı kirim,
Yürek dolu yanık serim,
Sarıköy'dür benim yerim,
Kervanınım senden yana.
Nurşah kızın söyler ağlar,
Hak, uğruna canın dağlar,
Pir'im Yunus sende çağlar,
Abun içtik, kana kana.
(18.05.1979 Sarıköy)251
428.
DOST
Dost dost diyen dillerimiz,
Gelin yine dost olalım.
Yunus'tan dost ellerimiz,
Veysel gibi aşk kılalım.
250
251
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 25)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 24)’te de yer almaktadır.
590
Kin kapısı neyimize,
Barış gelsin sevgimize,
Uğradıkça evimize,
Gönüllerden yol alalım.
Yunus'ta bunu bekledi,
Duygusun bize ekledi,
İyi günler dilekledi,
Söze sohbete dalalım.
Yarın bir gün namazında,
Yine o dost niyazında,
Dua eder mezarında,
Fatiha'sını bulalım.
Dost eşiği yüce olur,
Dostsuz gündüz gece olur,
Der Nurşah'ım nice olur,
Dost dünyasında kalalım.
(23 Mart Cuma Eskişehir Kültür merkezinde ilk kez Âşık Veysel Âşıklar gecesinde
sunduğu deyiştir.)252.
429.
EVİMDEKİ DİLDE YUNUS
Büyüdüğüm beşiğimde,
Evimdeki dilde Yunus,
Atladığım eşiğimde,
Yürüdüğüm yolda Yunus.
Dostluğun temel taşısın,
Kardeşliğin can başısın,
Kaynayan yurdun aşısın,
Dolaştığım elde Yunus.
252
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 26)’da da yer almaktadır.
591
Cihanın kapısın açan,
Arıyım balında uçan,
İnsana güzeli saçan,
Bahçemdeki gülde Yunus.
Bak barış mızrabın çalar,
Dünya sen aşk ile dolar,
Yunus rahmetini çiler,
Sazımdaki telde Yunus.
İlim tekniğine vardık,
Bugünlere senle erdik,
Gün gün varlığını gördük,
Esip gelen yelde Yunus.
Koyunun kuzusu toprak,
Açılan baharda yaprak,
Kızımın başında duvak,
Yüzündeki tülde Yunus.
Bitmeyen sevgide sevgi,
Sevgiliden bize sevgi,
Der Nurşah dünyada sevgi,
Çağırdığım ilde Yunus.
(07.03.1989 Eskişehir)253
430.
YUNUS DİYE
Hakikatın yollarında,
Koşuyorum Yunus diye,
Eskişehir ellerinde,
Yaşıyorum Yunus diye.
253
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 27)’de de yer almaktadır.
592
Gözümün kurumaz yaşı,
Yaradır bağrımın başı,
Sevgisiyle dağı taşı,
Aşıyorum Yunus diye.
Bakın bendeki hallere,
Benzerim yeşil dallara,
Aşkı ile bu yollara,
Düşüyorum Yunus diye.
Bu dünyanın düzeninde,
Okurunda yazanında,
Muhabbetin kazanında,
Pişiyorum Yunus diye.
Gel Nurşah'ın haline bak,
Açıyorum yaprak yaprak,
Ruhum kazma beden toprak,
Eşiyorum Yunus diye.
(17.02.1991 Eskişehir)254
431.
TANIDIM BEN SENİ YUNUS
Şu cihana aşk çiçekte,
Tanıdım ben seni Yunus.
Beşikteki bir çocukta,
Tanıdım ben seni Yunus.
Sevginin sembolü yarın,
Allah için her bir varın,
İlmin Manasında yerin,
Tanıdım ben seni Yunus.
254
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 29)’da da yer almaktadır.
593
Niyazın hoş can çağrında,
Millet açtın gül bağrında,
Can baş ile dost uğrunda,
Tanıdım ben seni Yunus.
İnsanlıktan öte geçmez,
Kullukta bir kulu seçmez,
Yalandan payını biçmez,
Tanıdım ben seni Yunus.
Dünyanın büyük ibreti,
Hoşnutluğun mürüveti,
Yedi yüz yılın kıymeti,
Tanıdım ben seni Yunus.
Kemlik bilmez, bir kin tutmaz,
Haram lokma asla yutmaz,
Kul hakkını malım gütmez,
Tanıdım ben seni Yunus.
Hacı Bektaş nefesinde,
Mevlana'mın sevgisinde,
Ahir zamanın sesinde,
Tanıdım ben seni Yunus.
Kuşlar ile dalda ötmüş,
Toprak ile canda bitmiş,
Bir gül ile menzil etmiş,
Tanıdım ben seni Yunus.
Doğanın can tabiatı,
Saf duygunun şeriatı,
Yerin göğün ganimeti,
Tanıdım ben seni Yunus.
594
Kızın Nurşah yolunda kul,
Arar seni daimi bul,
Ölümsüzce koca bir yıl,
Tanıdım ben seni Yunus.
(02.06.1985 Pazar Eskişehir)255.
(Rumuz: Yunus)
432.
BİZİM YUNUS
Yeşil zeytin dallarında
Uçup giden bizim Yunus
Seni gördüm yollarında
Göçüp giden bizim Yunus
Bizim Yunus bizim Yunus
Uçup giden bizim Yunus
Bizim Yunus bizim Yunus
Göçüp giden bizim Yunus
Dağlar toprağını eler
Koyunlar kuzum der meler
Sevgin şimşekleri deler
Geçip giden bizim Yunus
Kervan almış yürür yollar
Ana beşiğini sallar
Dünyaya uzanır kollar
Açıp giden bizim Yunus
255
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 18)’de de yer almaktadır.
595
Al güller dökmüş toprağa
İsmini yazdık yaprağa
Sakarya’m coşan ırmağa
Saçıp giden Bizim Yunus
Türkünü yaktım sazıma
Sevginle oğlum kızıma
Nurşah'ım ay yıldızıma
Aşıp giden bizim Yunus
(1989)256
433.
SEVGİNİN İZİNDE YUNUS
Koca dünyanın kervanı,
Sevginin izinde Yunus.
Bunca gönüller fermanı,
Sevginin özünde Yunus.
Öyle bir duyguyu saçtın,
Dünyaya kapını açtın,
Kalplerden kalplere uçtun,
Sevginin feyz'inde Yunus.
Şairler şiirin yazdı,
Ressamlar şeklini çizdi,
Aşıklar dünyanda gezdi,
Sevginin sazında Yunus.
İlahilerin okunur,
Tezgahda kutnun dokunur,
Güllerden tacın takınır,
Sevginin yazında Yunus.
256
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 132)’de de yer almaktadır.
596
Yüz altmış bir ülke yurdun,
Yetmiş iki millet durdun,
Her gönülde yuva kurdun,
Sevginin gözünde Yunus.
Seni görürüm her yerde,
Gün ile doğan seherde,
Müjdenle gelen haberde,
Sevginin tezinde Yunus.
Yıl bin dokuz yüz doksan bir,
Çözüldün ilmeğinden sır,
Saçıldın alemlere nur,
Sevginin közünde Yunus.
Ari gibi petek balda,
Uçan kuşlar ile dalda,
Eskişehir'imle yolda,
Sevginin gezinde Yunus.
Dolaşırsın candan cana,
Ulaşırsın her insana,
Tarifin sonsuz cihana,
Sevginin nazında Yunus.
Kızımın çözdüğü saçı,
Anamın kurduğu sacı,
Gelinin başlarda tacı,
Sevginin yüzünde Yunus.
Yazmakla biter mi şiir,
Kalemin döktüğü nehir,
Der Nurşah'ım evvel ahir,
Sevginin sözünde Yunus.
597
(1991Saat 08:45 Eskişehir)257.
(Rumuz: Ebedi)
434.
SARIKÖY'DE BİZİM YUNUS
Hacı Bektaş'dan gelirem,
Sarıköy'de bizim Yunus.
Tabtuk’dan selam verirem,
Sarıköy’ de bizim Yunus.
Mor sümbüllü bağlarınla,
Yeşil çimen dağlarınla,
Al ipekli ağlarınla,
Sarıköy’ de bizim Yunus.
Azerbaycan Bosna Hersek,
Somali'den eli versek,
Duanla barışa ersek,
Sarıköy ‘de bizim Yunus.
Bak ne güzel gelmiş eller,
Beraber bahçeni güller,
Fatihânı okur diller,
Sarıköy’ de bizim Yunus.
Bir yolumuzda Konya'dan,
Mevlana, Şema der dünyadan,
Yaşın döktüğü deryadan,
Sarıköy ‘de bizim Yunus.
257
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 30)’da da yer almaktadır.
598
Geldik Kabrin başındayız,
Anmak için koşundayız,
Sakarya’nla çoşundayız,
Sarıköy’ de bizim Yunus.
Nurşah kızın çalar sazın,
Dört mevsim içinde yazın,
Gördüm dünya yürür izin,
Sarıköy ‘de bizim Yunus.
(01.03.1993 Pazartesi Eskişehir)
435.
GÖTÜRÜR
Dolaştırır gören gözler,
Senden bize yol getirir.
Seni gördüm Yunus bizde,
Sözlerinde gül bitirir.
Cümle bildik günsün ayla,
Bizlerdesin büyük yayla,
Yediden yetmişe soyla,
Soyum aklıma yatırır.
Şöylece bir dalam dedim,
Açıl kapın gelem dedim,
Sarıköy’den selam dedim,
Bu evde Yunus oturur.
Vay dünya vay insanız biz,
Sonu toprak bir canız biz,
Can içinde cananız biz,
Dikeni şeytan batırır.
599
Soluduğumuz nefeste,
Bülbülü düşün kafeste,
Nurşah’ı ilahi seste,
Ancak tabutu götürür.
(07.12.2018 Cuma Saat 17:19)
436.
PİR’İM YUNUS
Ben canımdan geçer oldum,
Sesleyen yar Pir’im Yunus.
Aşk deminden içer oldum,
Ab-ında nar Pir’im Yunus.
Kurbanlar kesildi sende,
Duaların ile bende,
Dileklerle vesilende,
Kabulün var Pir’im Yunus.
İsmimi koydular Durşen,
Manevi torununum ben,
Derslerimi verenim sen,
Aldığım nur Pir’im Yunus.
Kaynayan kazanlar aşı,
Kurur mu âşıklar yaşı?
İmtihanların savaşı,
Kazanmak zor Pir’im Yunus.
Muammalarında doldum,
Damla damla deryan oldum,
Yıllarca sazımı çaldım,
Yüzdüren sur Pir’im Yunus.
600
İşte candan geçme yolu,
Nurşah her dem dolu dolu,
Taşınana kadar Salı,
Uğrunda tur Pir’im Yunus.
(25.09.2010 Cumartesi Saat 02:00 Eskişehir)
- 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
437. ADI BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR'DE
Yine bir Sakarya çağlıyor şurda,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
Seni sevenlerin hep bugün burda,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
Gök kuşların salmış uçar ellere,
Dostluğunu taşır ilden illere,
Seni anmak için gelen kullara,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
Selam olsun bizden ey, gelen eller,
Şiir ile Yunus konuşan diller,
Sazı ile şurda öten bülbüller,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
Gönüllerde sevgi hoşgörü yolu,
Dostlukta barışta can Anadolu,
Birliğe uzanan ellerin kulu,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
Aşık Nurşah, tatlı sohbet çoşunda,
Seni sesler dağ taş kurdu kuşunda,
Sofranı kurduk bak gönül aşında,
Adı bizim Yunus Eskişehir'de.
601
(03.04.1995 Pazartesi Saat 16:00. 07.05.1995 Eskişehir Kültür Merkezinde Yunus
Emre Haftasında Âşıklar şöleninde sunduğu deyiştir.)258
438.
YUNUS'UM
Duyurdun dünyaya Yunus adını
Şanı bizde yüce vatan Yunus'um
Sırtında taşıdın kırk yıl odunu
Eğriye doğruyu katan Yunus'um
Mezarın başında bülbülüm öter
Çevrende soluğun gönülden tüter
Bir sevgin vardır ki cihana yeter
Halkımın bağrında yatan Yunus'um.
Sarıköy'lüm Mihalıççık özünde
Eskişehir, namın ile sözünde
Altı Mayıs ulusların izinde
Dostluk adımını atan Yunus'um.
Kesilir kurbanın dökülür aşın
Okunur mevlidin gözlerde yaşın
Sohbet evinde can münevver başın
İnsanlık ışığın tutan Yunus'um.
Taptuk Emre, yolun tuttuğun yerde
Kırk yıldan sonrası gittiğin yerde
Menzile bir çubuk yettiğin yerde
Sarıköy'de, ömrün yiten Yunus'um
258
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 105)’te de yer almaktadır.
602
Şahitindir koca Sakarya çağlar
Horasan'dan aşıp geldiğin dağlar
Solmayan gülleri döktüğün bağlar
Halkımın bağrından biten Yunus'um
Torunun Nurşah, der bizde Yad'ını
Senden aldı Durşen gerçek adını
Hacı Bektaş, nefesinden od'unu
Od eyledim bende tüten Yunus'um
(09. 01. 1990 Sarıköy/ Eskişehir)259
439.
BİZİM YUNUS'TUR
Gönül şehirinin kulda mekanı,
Sevenlerde, gördüm bizim Yunus'tur.
Mihmanlarda illerimiz erkanı,
Can evine erdim bizim Yunus'tur.
Kilitli kapıyı açan sevgin'de,
Eşiğinden girip geçen sevgin'de,
Yediden yetmişe uçan sevgin'de,
Ellerimi verdim bizim Yunus'tur.
Ferhat'a yar kayaları yardıran,
Eyüb'ün yarasın ciban sardıran,
İnsanlarda hoş görüye vardıran,
Hak yoluna girdim bizim Yunus'tur.
Bizi alıp ülke ülke götüren,
Ülkelerden bize yaren getiren,
Gurbeti aradan aşkla yok eden,
Sevgiden can derdim bizim Yunus'tur.
259
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 44)’te de yer almaktadır.
603
Bugün gerek dediğin şu dillerde,
Selamını alan bütün illerde,
Yunus'um sen varsın yine yollarda,
Nurşah, atın sürdüm bizim Yunus'tur!
(05 12 1990 Cumartesi Saat 18:15 Eskişehir)260.
440.
ANMAYAN YUNUS
Kaldı mı ki şu cihanda adını,
Sevgin ile seni anmayan Yunus,
Dolaşıp sen şehirin dört yad'ını,
Bulana dek yolun dönmeyen Yunus.
Esen yaylaların dağında izi,
Kulağı dolduran cevher'den sözü,
Diyar'dan diyara sıçrayan közü,
Yanan yüreklerde sönmeyen Yunus.
Kıta kıta sevgi atını sürdün,
İnsandan insana elini verdin,
Gönülden gönüle öyle bir girdin,
Bühtan'ı gönüle konmayan Yunus.
Huzur nefesinde soluğun yadın,
Yıllar öncesinden bizleri duydun,
Unutulmaz adın ebedi koydun,
Pınarından içtik kanmayan Yunus.
Şatülarap gibi senle coşarız,
Aşkın ile dolduk deryan taşarız,
Cümle dostluklarda seni yaşarız,
Nurşah, kızın yanlız sanmayan Yunus.
260
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 36)’da da yer almaktadır.
604
(10. 01. 1991 Perşembe 23: 25 Perşembe Eskişehir)261.
441.
SEN SAYFAMIZ GÖNÜLLERDE SON YAPRAK
Derin derin akan ey koca ırmak,
Seninleyiz yine bugün durma ak.
Dünyaca halk burda yakın ve ırak,
Aç gözlerin, şöyle çevrene bir bak.
Altı Mayıs yine çağırdı bizi,
Sevgi, barış, dostluk tuttuk sen izi.
Sarıköy'de Ulu Yunus'un yüzü,
Yeşerdik bak yine alem sen toprak.
Der Nurşah'ım rahmetini çileriz,
Adın ile göz yaşımız sileriz.
Sen diyen çok Yunus'ları dileriz,
Sen sayfamız gönüllerde son yaprak.
(30.04.1986 Ankara “İyi Haftalar Türkiye” programında Yunus Emre Haftası
nedeniyle sunduğu deyiştir.)262
442.
YUNUS İLİMDEN
Bir hal sundum ehl-i hale duyarsa,
Ne söylerim anlar belki dilimden,
Bu sözlerim canlar hatır sayarsa,
Okur içten belki aldım elimden.
Zihin taşır ise kardeş hissini,
Anlar çözer o insanın ismini,
Gurbette bir hayale düş resmini,
Arar bulur belki derim yelimden.
261
262
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 28)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 62)’de de yer almaktadır.
605
Bir şiirdir okunan şu kitapta,
Görüntüsü cümle cümle her harfte,
Der Nurşah'ım canlar için tarifte,
Selamım dünyaya Yunus ilimden.
(19.12.1990 Vilayet/ Eskişehir)263
443.
ZAMAN AŞKINA
Şu dünyaya iki hisle büründün,
Biri ahir, biri zaman aşkına,
Yüce Hakk’ın aşkı ile göründün,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
Gönüllere sevgi doldun sözünde
İki cihan güldün Yunus, özünde
Gelen nesil için yarın izinde,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
İbret kapın açtın girdim içeri,
Yedi yüz yıl dersin gördüm bir seri,
Çevirdim dost bize yazdın defteri,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
Alemlere nükte ile bakmamış,
Boşa ilmin fenerini yakmamış,
Kardeşliğin zincirinden kopmamış,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
İyiliğin yolun buldum dost sende,
Dün bugündün bugün yine biz sende,
Altı Mayıs andığımız bu günde,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
263
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 61)’de de yer almaktadır.
606
Tüm hislerde hissiyete dokundun,
Sayfalarda dostluk barış okundun,
Sarıköy'den yine şöyle bakındın,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
Der Nurşah'ım hakikatı yaşadın,
Torunlarına bir devlet kuşadın,
Ölümsüz dünyanı örnek ışıdın,
Biri ahir, biri zaman aşkına.
(29.03.1989 Çarşamba Saat 10:00 Eskişehir)264
444.
İŞTE BÖYLE YUNUS'UM
Seni sende yazamadım bir türlü,
Allah diyen kazan kolay taşmazmış.
Duydum amma çözemedim bir türlü,
Can içinde yanan kolay pişmezmiş.
Dünya halin gördüm dilde bulunmaz,
Kul içinde kulluk kimde bilinmez,
Bir takdir ki hemencene ilinmez,
Hak izninde menzil kolay aşmazmış.
Ey Yunus'um şu gönlümün övüncü,
Kazandığım ahir senden güvenci,
Bundan öte yalan geldi sevinci,
Senden gayrı imtihanım şaşmazmış:
İşte böyle Yunus'um gör halimi,
Aldım senden verdin şu sualimi,
Tattım dünya denen boş vebalimi
Çalıp sazın aşık boşa coşmazmış.
264
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 60)’da da yer almaktadır.
607
Bil ki Yunus Emre'm yolun yolumdur,
Sana dönen bir yüzüm var halimdir,
O da aşkıma ders senden ilimdir,
Nurşah, demek bize kolay düşmezmiş.
(06.05.1985, Eskişehir)265
445.
İBRETİN YUNUS
Dünya tarlasında mahsulün, gördük,
Buğdaydan alıca, ibretin Yunus.
Sevgi dergahına Tapduk'tan erdik,
Çözülmeyen sırda gurbetin Yunus.
Senin ile kardeşliğe el verdik,
Muhabbetin ana evine erdik,
Kapını açtın dost içeri girdik,
Öpülen ellerde hürmetin Yunus.
Kırk yıl eğri değil doğru odunu,
Taşıdın bizlere Yunus, adını,
Der Nurşah, tanıdı cihan yad'ını,
Öz deyişlerinde nimetin Yunus.
(17.04.1981 Eskişehir)266
446.
YUNUS YAZILI
Bir rüzgârın yeli esti yüceden,
Çaldığım şu sazda Yunus yazılı,
Aşık kızın yolun aldı inceden,
Aldığım şu izde Yunus yazılı,
265
266
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 59)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 58)’de de yer almaktadır.
608
Yetmiş iki ilden okunan diyar,
Gönüllerde gönlümdesin bahtiyar,
Kıta kıta seni işitir duyar,
Kaldığım şu gezde Yunus yazılı.
Işıklıdır daim senin yarının,
Nerden baksam aşkın ile görünün,
Gurur duyar senin ile torunun,
Bulduğum şu özde Yunus yazılı.
Yunus'um kapından içeri girdim,
Vardım eşiğine yüzümü sürdüm,
Katladım çevremi ağladım dürdüm,
Sildiğim şu gözde Yunus yazılı.
Nurşah kızın sırrın içtim badenden,
Şimdi seslenirim senin hanenden,
Şiirlerim nefes nefes sinenden,
Daldığım şu feyz'de Yunus yazılı.
(02.05.1990 Çarşamba)267
447.
YUNUS DER
Gönül defterinden açtım okudum,
Seni gördüm her yaprağı Yunus der.
Mısra mısra yüreğimde dokudum,
Yazan elin beş parmağı Yunus der.
Günden güne insanların sezdiği,
Daha yakın olup sende gezdiği,
Şiirlerle dost dünyanı süzdüğü,
Özün taşan aşk ırmağı Yunus der.
267
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 57)’de de yer almaktadır.
609
Beşikten eşiğe evden okula,
Nerede ne zaman düşsen akıla,
Ne mutlu der kızın Nurşah aşk ile,
İl içinde il, toprağı Yunus der.
(07.12.1990 Cuma Saat 10:45 Eskişehir)268
448.
KOCA YUNUS'UM
Halkımın aşığı sen büyük ozan,
Deyişler ipeğin gönüller kozan,
Hak'ka sahip çıkan batılı bozan,
Türklüğe şeref şan koca Yunus'um.
İnsanlık bağında bir bülbül oldun,
Derya oldun ırmak oldun göl oldun,
Sarıköy'de biten ender gül oldun,
Senle atıyor tan koca Yunus'um.
O deyişleriyle içten coşturan,
Gönül verenleri aşkla koşturan,
Nurşah'ın sazında özün taştıran,
Gönüller yarı can koca Yunus'um
(06.05.1980 Eskişehir Yunus Emre haftası nedeniyle sunduğu bu deyişi Ankara
radyosunda Ahmet Mortaş tarafından röportajı ile birlikte kendi sesiyle yayınlanmıştır.
11 Mart 1982 Eskişehirli müzik hocası Muammer Uludemir tarafından notaya
alınmıştır.)269
268
269
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 56)’da da yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 55)’te de yer almaktadır.
610
449.
EY YUNUS
Aşkın ile bir divane düşmüşüm,
Firkatın var boynum büker Ey Yunus.
Kanmaz dolu şarabından içmişim,
Vücudum nar yaşın döker Ey Yunus.
Dağlar benek benek rengin açtırır,
Pınar pırıl pırıl suyun içtirir,
Bir yanda ben kervanı'nı geçtirir,
Aşkın beni bitmez çeker Ey Yunus.
Nurşah yürür gel dediğin şu yolda,
Bir sonsuz var al dediğin şu yolda,
Haktan bir iz bul dediğin şu yolda,
Yedi yüz yılından bakar Ey Yunus.
(Ankara Gülpınar dergisinde yayınlandı. Ağustos 1987)270
450.GELDİM YUNUS EMRE'M GELDİM BEN SANA
Kuşlar gibi kanadımı çırparak,
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
Aç kapılarını girem uçarak,
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
Bülbülüm ağlayıp düştüm halına,
Gece gündüz dağlar aştım yoluna,
Dilekler dileyip kızı oğluna,
Geldi Yunus Emre'm geldim ben sana.
270
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 54)’te de yer almaktadır.
611
Duanı isterim Mevla’dan bana,
Ver ilacın merhem olsun şu cana,
Sun şerbetin içem pir, kana kana,
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
Sarıköy' de mezarının başında,
Durşen, adım kondu dilek taşında,
Duruyor gör ozan kızın karşında,
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
Dağları delerdim yetseydi gücüm,
Aşardım çölleri yanmazdı içim,
Nurşah, kızın Hak'tan sende ilacım,
Geldim Yunus Emre'm geldim ben sana.
(07.05.1979 Âşıklar Şöleni Yunus Emre Haftasına ilk kez katıldığı şiiridir. Bu şiiri
sahnede sunmuştur.)271
451.
SEVGİ TRENİ
Bakın hele taşmış dünya yolları,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
Kıta kıta açmış kardeş kolları,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
Havalanır uçar kuşlar üstünde,
Biz barışı gördük Hakkın dostunda,
Çalar sirenini gönül mestinde,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
Sarıköy'den eser selamın yeller,
Kabrinden duaya açılır eller,
Yunus söyler sohbet evinde diller,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
271
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 51)’de de yer almaktadır.
612
Dal, dal, budak, budak serptik gülünü,
Bin dokuz yüz doksan birde yılını,
Dünyaya uzattık kardeş elini,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
Sevdanı güzelde, kınanı elde,
Yaylalar türkünde yar belde belde,
Nurşah kızın saz ile, sen telde,
Yunus deyip gelir sevgi treni.
(28.09.1991 Ankara)272
452.
GÖNÜLDEN GÖNÜLE
Dostluk köprüsünü kurdun Dünya'ya,
Gönülden gönüle yol Yunus Emre,
Konuşturdun bülbülü Can Şeydaya,
Ağızdan ağıza dil Yunus Emre.
Şairlerin şiirinde düşünde,
Ressamların kaleminde döşünde,
Aşıkların mızrabında coşunda,
Yürekten yüreğe sel Yunus Emre.
İbret dalın açtın renk renk güllerde,
Gelin kızda gergef işler ellerde,
Seni gördük, Yunus yürür illerde,,
İnsandan insana Kul Yunus Emre.
Şu cihana sevgi mührünü vurdun,
Nefret zincirini kökünden kırdın,
Kalp gözün ile aşk bağında durdun,
Ömürden ömüre gül Yunus Emre
272
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 48)’de de yer almaktadır.
613
Kızı Nurşah işte yolu yolumuz,
Hoş geldiniz canlar ili ilimiz,
Tokalaşır elde eli elimiz,
Kardeşten kardeşe gel Yunus Emre.
(Yazılış tarihi: 16.04.1990. 08.05.1990’ da Şairler Gecesi Yunus Emre Şiir Yarışması
Jüri Özel Ödülü almıştır.)273
453.
YUNUS EMRE
Toprak burcu burcu terler yolunda,
Susadık sevgine gel Yunus Emre.
Yapraklar titreşir köpre dalında,
Ağlayan sevgine gül Yunus Emre.
Savaşmasın dünya barışsın insan,
Ölmemeli dostluk görüşsün insan,
Kucaklaşıp kardeş sarışsın insan,
Muhtacız sevgine bil Yunus Emre.
Söyle Kin nefrete kendini çeksin,
Zeytin dallarında yeşilin döksün,
Dostluk fenerini medet Hak, yaksın,
Uzansın sevgine el Yunus Emre.
İnsan sevgisinin örneği bize,
Yunus, dendiğinde gelirsin göze,
Nurşah, nerde girsem senden bir söze,
Dünyayı şakıyan dil Yunus Emre.
(1991 Mihalıççık/ Sarıköy Söz-müzik âşığa aittir.)274
273
274
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 35)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 77)’de de yer almaktadır.
614
454.
OLDUN YUNUS'UM
Eskişehir'imden dünyanın yari,
İnsanlığın köşkü oldun Yunus'um.
Ulaşılmaz yerin göğün seferi,
İnsanların aşkı oldun Yunus'um.
Berraklaştı dertle akan dereler,
Çiçek açtı solmaz canda bereler,
Dile geldi senle bütün yöreler,
Seherlerin ışkı oldun Yunus'um.
Kardeş ellerini açtın Cihan'a,
Damla damla sevgi aktın deryana,
Dostluğunda daldık gider ummana,
Nurşah'ında meşki oldun Yunus'um.
(09.08.1990, Eskişehir)275
455.
SEVGİMİZ YUNUS
Dünya sevgisinde insan sevgisi,
Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus.
Dostluğunda bitmez dilin övgüsü,
Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus.
Her gün yeni baştan doğan günümüz,
Eskişehir, toprağında ünümüz,
İlelebet bu diyardan anımız,
Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus.
275
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 50)’de de yer almaktadır.
615
Horasan'dan Sarıköy'e kat ettin,
Taptuk dergahında ömrün tükettin,
Kızın Nurşah, der dünya'yı feth'ettin,
Sevgiden sevgiye sevgimiz Yunus.
(04.09.1987 Cuma Saat 23:25 Eskişehir)276
456.
VAR YUNUS
Dolaştım alemi seyrine daldım,
İnsanlarda gülen yüzün var Yunus.
Hoş görüne erdim dost hayran kaldım,
Bir ilden bir ile izin var Yunus.
İllerden illere yolunu buldum,
Konuşur ellerde dilini buldum,
Sevgiden sevgiye gülünü buldum,
Taşıyan ellerde özün var Yunus.
Denizin içinde yosunlu kaya,
Seni sordum gökten yıldıza aya,
Anamın elinde koptuğu maya,
Kurduğu sacında pazın var Yunus.
Dostluk solur can nefesin hissinde,
Dünya seni konuşuyor sesinde,
Sevgi yılın ilan aldı isminde,
Mührünü taşıyan feyzin var Yunus.
Dünya küresinde gördük elini
Okuduk Türkçe'nde Yunus dilini
Kelime kelime yüzdük gölünü
Yetişen insanda sözün var Yunus.
276
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 47)’de de yer almaktadır.
616
Kanat çırpıp gelen kuşların sesi
Açılan zarflarda sevgi müjdesi
Şu çağrıda şiir şiir nefesi
Davetten davete sözün var Yunus.
Alıç'ın buğdayı nefesin narı
Deyişlerin oğul veren bir arı
Nurşah'ın sazında çaldığı varı
Birde senin ozan kızın var Yunus.
(14.12.1990 Cuma Saat 22:00 Eskişehir)277
457.
YUNUS'UM
Duyurdun dünyaya Yunus adını,
Şanı bizde yüce vatan Yunus'um.
Sırtında taşıdın kırk yıl odunu,
Eğriye doğruyu katan Yunus'um.
Mezarın başında bülbülüm öter,
Çevrende soluğun gönülden tüter,
Bir sevgin vardır ki cihana yeter,
Halkımın bağrında yatan Yunus'um.
Sarıköy'lüm Mihalıççık özünde,
Eskişehir namın ile sözünde,
Altı mayıs ulusların izinde,
Dostluk adımını atan Yunus'um.
Kesilir kurbanın dökülür aşın,
Okunur mevlidin gözlerde yaşın
Sohbet evinde can münevver başın,
İnsanlık ışığın tutan Yunus'um.
277
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 46)’da da yer almaktadır.
617
Tapduk Emre yolun tuttuğun yerde,
Kırk yıldan sonrası gittiğin yerde,
Menzile bir çubuk yettiğin yerde,
Sarıköy'de ömrün yiten Yunus'um.
Şahitindir koca Sakarya, çağlar,
Horasan'dan aşıp geldiğin dağlar,
Solmayan gülleri döktüğün bağlar,
Her gönülde bir gül, biten Yunus'um.
Torunun Nurşah der, bizde Yad'ını,
Senden aldı Durşen gerçek, adını
Hacı Bektaş nefesinden Od'unu,
Od' eyledim bende tüten Yunus'um.
(09.01.1990 Salı, Eskişehir/Sarıköy)278
458.
ELHAMDÜLİLLAH
Sevgi sofrasında hakkın çalabı,
Aşk badenden içtik Elhamdülillah.
Dönüp duran şehrin dertli dolabı,
Şu çarkından geçtik Elhamdülillah.
Kamu alem birdir bize sözünde,
Tanış olduk bugün dünya izinde,
Hal lokmanı böldük gönül razında,
Dost kapını açtık Elhamdülillah.
Kırk yıl eğri değil doğru odunu,
İnsanlara ibret ettin adını,
Sarıköy’de Yunus Emre yadını,
Yadeyledik uçtuk Elhamdülillah.
278
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 44)’te de yer almaktadır.
618
Senin dilin bu söz daldık deryana,
Barış ışığından girdik dünyana,
Birlik gücün doğduk sevginden yana,
Aşk gömleğin biçtik Elhamdülillah.
Ey Yunus'um seni gördüm bu yolda,
Seni bize anlatan bin bir kulda,
Eskişehir, sen topraklar şu dilde,
Nurşah ilmin saçtık Elhamdülillah.
(12.04.1989 sela vakti Çarşamba, Eskişehir)279
459.
SEN YUNUS'UM
İnci gibi sözlerinden manaya,
Girdiğim her güzelde sen Yunus'um.
Bizler için imar ettin, binayı;
Gördüğüm her güzelde sen Yunus'um.
Seni seven senden kalır mı ırak?
Yayla yayla kekik kokan, şen toprak,
Denizin koynuna dökülen serap.
Erdiğim her güzelde sen Yunus'um.
Sukinetin anahtarı insanda,
Şeriyatı, tarif eden imanda,
Dört kitabın manasını Kuran'da,
Verdiğim her güzelde sen Yunus'um.
Gönüllerden çıkmaz hatırda kalan,
Çocuktan büyüğe gönüller alan,
Herkeslerin Yunus, babası olan,
Sorduğum her güzelde sen Yunus'um.
279
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 45)’te de yer almaktadır.
619
Şimdi bizde döner dertli dolabın,
Hak Çalab'ım Hak Çalab'ım Çalab'ın,
Şam'dan Şarka dolaştığın Haleb'in,
Derdiğin her güzelde sen Yunus'um.
Anlata anlata her gün sözünde,
Çağlayan ırmaklar oldum özünde,
Gördükçe dünyayı senin gözünde,
Serdiğim her güzelde sen Yunus'um.
Beyit, beyit türkün çaldım sazımda,
Ovanın ceylanı oldum izimde,
Nurşah'ın mektubu gurbet gözümde,
Dürdüğüm her güzelde sen Yunus'um.
(13.12.1990 Perşembe Saat 11:55 Eskişehir)280
460.
SEVGİ YUNUS'TUR
Sevgi tarlam, kimler sürdü çiftini,
Sordum, dedi süren sevgi Yunus'tur.
Bu dünyanın sende olan feth'ini,
Sordum, dedi veren sevgi Yunus'tur.
İnsandan insana gördüm uçarı,
Dost ellerde kilidinin açarı,
Girip gelen kapısından içeri,
Sordum, dedi giren sevgi Yunus'tur.
Barışa, dostluğa çağıran bizi,
Bitmeyen yolların aranın izi,
Kalplerden kalplere gönüller gözü,
Sordum, dedi eren sevgi Yunus'tur.
280
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 43)’te de yer almaktadır.
620
Mısraları verdi ağız tadını,
Ölümsüz yıl sevgi koyduk adını,
Gökyüzünde uçan kuş kanadını,
Sordum, dedi geren sevgi Yunus'tur.
Uçurtma uçurtan çocuklardasın,
Kelebekler konan çiçeklerdesin,
Bacaları tüten ocaklardasın,
Sordum, dedi gören sevgi Yunus'tur.
Heykeltıraş, ressam, şair dilini,
Konuşturur aşık, sazda telini,
Dal dal, budak budak serptin gülünü,
Sordum, dedi deren sevgi Yunus'tur.
Dört bir yandan sevgin eser bayraklar,
Daktilo başında yazan parmaklar,
Yunus kokusunu saçan topraklar,
Sordum, dedi seren sevgi Yunus'tur.
Genç kızların pullu örtü başında,
Türkmen güzelinin, yayla aşında,
Anamın nakışlı çorap şişinde,
Sordum, dedi ören sevgi Yunus'tur.
Türkiye'mden selam dünya yüzüne,
Yeter mi Nurşah'ım sevgi sözüne,
Katladığım mektup, Yunus izine,
Sordum, dedi düren sevgi Yunus'tur.
(29.10.1990 Pazartesi, Eskişehir. Halk şairleri Arası Yunus Emre Şiiri Yarışmasında
Folklor Araştırmaları Kurumu ve Anadolu Folklor Genel Başkanığınca düzenlenen
621
yarışmada bu şiiri mansiyon ödülü almıştır. Rumuz: Sevgi. 1991 TRT Asaf Demirbaş
tarafından çekime alınmıştır.)281
461.
KOCA YUNUS
Dünya bir kilittir sense anahtar,
Yaşam varlığının özündesin sen.
Büründün dört mevsim gönlümde muhtar,
Sevgiyi anlatan sözümdesin sen.
Her sözüne ayrı tohum ekerek,
Yeşeren dalların özün dikerek,
Gönülden solmayan gülün dökerek,
Baharı özleyen gözündesin sen.
Dünya alemine çok derin daldın,
İlim yaylasından hisseni aldın,
Der Nurşah ebedi günlere doldun,
Sevgiye götüren izindesin sen.
(30.10.1990 Salı Eskişehir. Gece Saat 21.50)282
462.
YUNUS ÇAĞIRIR
Bir bulut görünür denizden, mavi
Dumanında Hak der, Yunus çağırır.
Bir deniz görünür buluttan, mavi
Volkanında Hak der Yunus çağırır.
Dereler, tepeler çağlar bu seste,
Kurt, kuş, dağlar, taşlar ağlar bu seste.
Yerler, gökler olmuş inler bu seste,
Limanında Hak der Yunus çağırır.
281
282
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 38)’de de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 41)’de de yer almaktadır.
622
Yükünde çağlayıp giden bir gemi,
İlahi takdirden kaynamış demi.
Evliyalar, kırlar elinde cemi,
Sualinde Hak der, Yunus çağırır.
Engininde dağlar misali yüce,
Hak diyen dilinde dünya var hece,
Bahtında daima gündüzdür gece,
İmanında Hak der Yunus çağırır.
Ne ummana ahir olmuş bu zaman,
Çok sabaha seher olmuş bu mekan,
Beş vakitte zikre dalmış, Nurşah can,
Cihanında Hak der, Yunus çağırır.
(Rumuz: Murat. II. Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri 7-9 Mayıs 1985
Eskişehir Kitabında yer almıştır.)283
463.
YUNUS DOST
Tanışalım anlaşalım insanlar,
Yardım elin tuttu bize Yunus dost.
Dünya fani geçicidir can dostlar,
Gönül yolun tuttu bize Yunus dost.
Hint, Yemen'den Çin'e kendin izleten,
Komşu ülke yollarını gözleten,
Bir sofrada ağız tadın özleten,
Sevgi balın tuttu bize Yunus dost.
Temel taşın ören aşkın çakılı,
Gökten yere bir rehberin vekili,
Öğretmenden talebeye okulu,
İlim dalın tuttu bize Yunus dost.
283
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 40)’da da yer almaktadır.
623
Tekniğinde bugün dünya gezeni,
Böyle söyler okuyanı yazanı,
Deryasında kaptan olup yüzeni,
Zaman yelin tuttu bize Yunus dost.
Toprak, su, yel, ateş bu dört manayı,
Düşünelim imar eden binayı,
Yüce Hak'tan gördüğümüz sena'yı,
Kulda bilin tuttu bize Yunus dost.
Sevilmektir güzelliğin konusu,
Eğri değil doğru odun anısı,
Tanıdıksa yeter bize Yunus'u,
Dostluk dilin tuttu bize Yunus dost.
Görmeliyiz daim biz bu yavaşı,
Kesmeliyiz kan çıkartan savaşı,
Arif olmak dürüstlüğün öz başı,
Barış gülün tuttu bize Yunus dost.
Kolay varken yapmayasın zorluğu,
Dağı deler insanlığın birliği,
Sevgi bütünlüğü bunun dirliği,
Kardeş ilin tuttu bize Yunus dost.
Tek taraflı olmaz sevgi biliriz,
Sevgi yaşar sevgi için ölürüz,
Denizleri bile yarar geliriz,
Cihan selin tuttu bize Yunus dost.
Kısacası biz bu yolu bulalım,
Karınca arıdan ibret alalım,
Hoş görüyle çağrımıza gelelim,
Çevre halin tuttu bize Yunus dost.
624
Döner dolap Hak çalab'ın yaşında,
Bereket var toprağında taşında,
Aratan yol derim Nurşah peşinde,
Sevgi yılın tuttu bize Yunus dost.
(21.04.1989 Cuma Eskişehir)284
464.
DÜNYA YUNUS EMRE SEVGİ YILI
Yedi yüzyıldan ömür bu yana,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
Yunus yazmış adın dünya dört yana,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
Bir koca Beştaşi Veli nefesi,
Kırk yıl dersin verdi Taptuk hanesi,
Bugün gönüllerin hak nişanesi,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
Gökte uçan güvercinler kanadı,
Yüz altmış ülkenin dostluk muradı,
Bin dokuz yüz doksan bir yılın adı,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
Yediden yetmişe canların uğru,
Dargınlık, kırgınlık başlara ağrı,
Ölmesin insanlar barışa çağrı,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
Sarıköy’den selam olsun cihana,
İzmir’deyim Nurşah ilim mihmana,
Geldim girdim âşıklarla divana,
Dünya Yunus Emre sevgi yılında.
284
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 52)’de de yer almaktadır.
625
(01.03.1991 İzmir Âşıklar Şöleni)
465. SENİ GÖRÜYORUM SEN VARSIN YUNUS
Hangi bir yanıma dönüp de baksam,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
Ehli ervahına kendim bıraksam,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
Mahsulünü sürmüş kalplerde açan,
Dost Türk dünyasının yolundan geçen,
Seni anlar senin abından içen,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
Karıncalar toprağını bellerken,
Gökyüzünde kuşlar ismin dilerken,
Âşıklar aşkınla canın küllerken,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
Balıklarda deryaya dalarken
Akşam güneşini Hakk’a salarken,
Şafaklarda hikmetini dolarken,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
İncedir Mekke’nin Kabe yolları,
Açar Medine’de nebi gülleri,
Seni sesler Eskişehir illeri,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
Şu an köyde bizim, Yunus mezarı,
Şahidim der yolların güzârı,
Ey bu toprakların piri gezeri,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
626
Sakarya’dır çubuğunun nişanı,
Çağlar açtılar tarihini aşanı,
Nurşah oldum dergehından coşanı,
Seni görüyorum sen varsın Yunus.
(06.05.2014)
466. DER NURŞAH GÖZLERDE YUNUS’U
Bir sevgi tanıdım sensin cihanda,
Ey vuslata eren yolun Yunus’u
Dostluksun, barışsın, cansın insanda,
Gönüllere giren Yunus’u
Dolaştığım dünya, yüzdüğüm ırmak,
Hedefine varmak olur mu durmak,
Menzil eşiğinden kolay mı girmek?
Âlemlere yaren ilin Yunus’u.
Mevlana’yı buldum ararken seni,
Yıllar sonra Hacı Bektaş’a beni,
Hakka götüren yol sever seveni,
Dosttan dosta varan gelin Yunus’u.
Yanmasını bilen canların özü,
Mekke’ye Medine’ye çekti bizi,
Allah’ım orada rahmetin yüzü,
İlahiler veren dilin Yunus’u.
Selam olsun yardan aşan dağlara,
Muhammet kokusun yayan bağlara,
Baktığımda senden gelen çağlara,
Mühürünü vuran yılın Yunus’u.
Nurşah der: Gönüllerin okyanusu.
(2021 Eskişehir)
627
467.
ÂLEMLER YUNUS’U
Tanımadan yazamam ben Yunus’u.
Tanıdım ki yazdım âlem Yunus’u.
Pek bi kolay çözemem ben Yunus’u.
Diyebilsem çözdüm âlem Yunus’u.
Aydınlatmış kendisini çok güzel,
Türkiye’mizde arı bugünkü ezel,
Yedi yüz yıllardan yıllara özel,
Doğduğumdan gezdim âlem Yunus’u.
Kendini aratan sevginin yılı,
Yunus’um derken o bir Anadolu,
Dünyanın barışı dostluğun yolu,
Gözlerimde süzdüm âlem Yunus’u.
Kahı ağladığım kahı güldüğüm,
Bilemezler diyemem ki bildiğim,
Hak dostu uğruna canlı öldüğüm,
Gönüllerde yüzdüm âlem Yunus’u.
Nara düştüm çöllerinde su, sus, su,
Zikrederken gecelerde hu! hu! hu!
Duysun beni de ab-ı ab-ı ab-ı
Şerbetimi ezdim cihan Yunus’u.
Âlem derken âlemlerin dünyası,
Hacı Bektaş, Mevlana’nın sevdası,
Ahmet Yesevi’si canlar hülyası,
Ballarından sızdım âlem Yunus’u.
Tasavvuf deryadır, dalmak istedim,
Gönüller kabından dolmak istedim,
Nurşah dergahında ölmek istedim,
Ölümsüzlüğü sezdim âlem Yunus’u.
628
(22.10.2013 Saat 19:25)
468.
YUNUS EŞİĞİNDEN
Sabır menbağından yutkunun içmek,
Yunus eşiğinden zorumuş geçmek,
Ecelsiz kesenin doğrayıp biçmek,
İşte beni bende bilen tek benim.
Kim ne bilir kimde kimin özünü,
Mecnun bilir Leylasındaki közünü,
Sıcak kumda çöller aşan izini,
Beni bende bulan tek benim.
Âşık Nurşah aşk yükünü taşıttı,
Öyle böyle kendisini yaşattı,
Zaman her gün gül yerine taş attı,
Neden ille neden tek solan benim.
(28.12.2016 Çarşamba Saat 23:19)
469.
SORDUM
Bu dağlarda neden hasret tütüyor
Dediler ki bu dağlarda Yunus var
Bülbüller neden hep böyle ötüyor
Dediler ki bu bağlarda Yunus var
Çünkü sevdasında çöller yanıyor
Dallarında cenk kuşları konuyor
Aşk öyle bir aşk ki yüzler yunuyor
Dediler ki bu ağlarda Yunus var
Arandıkça canlar onu arıyor
Gözler gönül dünyasını tarıyor
Yarlardan yarlara devran sürüyor
Dediler ki bu çağlarda Yunus var
629
Yetmiş iki millet sesliyor bizi
Kucaklaşmalıdır alemler özü
Kabrinden vuruyor şavkının yüzü
Dediler ki bu söylerde Yunus var
Rehberi güvercin olam uçam ben
Suriye’si, Mısır’ından geçem ben
Nurşah dostluk bayrağını açam ben
Dediler ki bu soylarda Yunus var
(Kumru Tarih Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2013)
- 14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
470.
EY YUNUS EMRE’M
Seni dünya gözüyle bir doğadan duyarız,
Yetmiş iki milletin kardeş eli dost Yunus.
Yedisinden yetmişe sen Yunus der sayarız,
Ebedinin düşünde halkın dili dost Yunus.
Bize dünya yolundan sevilmeyi öğrettin,
Gelin tanış olalım bir birliği öğrettin.
Taptuk Emre kapından Hak dirliği öğrettin,
Geleceğin seheri aşkın yeli dost Yunus.
Sana senden öğrenci başta hayat dersimiz,
Terbiyenin mektebi bir ilimsin kürsümüz,
Yedi yüz yılından ta, layıkımız kursumuz,
Öğrenimin manası harfin gülü dost Yunus.
Durmaksızın okusak seni sende bulmak güç,
Çok eğitim istersin denizine dalmak güç,
Kolay değil gençliğim sana bir genç kalmak güç,
Basitcene erilmez gencin hali dost Yunus.
630
İki cihan yaşından gör ki neler anlattın,
Hacı Bektaş Mevlana, örneğinden dinlettin,
Durdukça koca dünya sen kendini söylettin,
Kültürümün Aydını koca veli dost Yunus.
Sarıköy'den görürüm seni bilim diyarı,
Her çiçeğin açarı Yunus diyen duyarı,
Seksen beşinci yıldan ibretin var uyarı,
Herkeslerin babası evlat yolu dost Yunus.
Der Nurşah çağrımızsın günümüzde her zaman,
Eğitimin ocağı fazilette gün zaman,
Cümle alem duası nesli cihan sen zaman,
Sevelim sevilelim bizle dolu, dost Yunus.
(06.05.1985 Eskişehir)285.
- 16’lı Hece Ölçüsüyle Söylenenler
471. DOST ELİM VEREM KARDEŞE
Sen sarayın kapısını gönlünden açtın aleme,
Yüz yıllardan adım attın dost elim verem kardeşe.
Unutulmaz can babacan tokalaştığın selama,
Ellerden ellere Yunus, izler tuttun hep peş peşe.
Yeni doğan çocuk gibi timsalleştin ufuklara,
Gök'lerde gördüm sevgini bürünmüş ay, şafak'lara
El, el, uçan uçurtmalar yüzü örten duvak'lara,
Mutluluğu paylaşıyor baktım insanlarda neşe.
285
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 63)’te de yer almaktadır.
631
Deyiş deyiş türkülerin inileyen içli sazı,
Çiçek açan bahçelerin bülbüllerdeki avazı,
Dört mevsimin baharında görünürsün gönül gözü,
Kızın Nurşah çalar sazın Yunus Emre'm coşa coşa.
(05.06.1985 Eskişehir)286
3.1.15. Gündemle İlgili Şiirleri
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
472.
HANGİ BİRİN SAYAYIM
Dünya kaydı gidiyor
Afatlar mahvediyor
Ölüm peşin güdüyor,
Hangi birin sayayım.
İbretler nafile, boş
Kullar özü olmuş taş
Kim düşman kim dost kardeş
Hangi birin sayayım.
Cinayetler kan döker
Kavgalar onu çeker
İnsan insanı yıkar
Hangi birin sayayım.
Bir tarafta depremler
Bir tarafta yangınlar
Bir tarafta seller
Hangi birin sayayım.
286
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Oktay; Tanyeri 1991: 64)’te de yer almaktadır.
632
Kazalar içinde zaman
Virüs aynı bir aman,
Hırsızlık tutmuş mekân
Hangi birin sayayım.
Evlilikteki günler
Eski günleri ünler
Şimdi sahte gelinler
Hangi birin sayayım.
Aldı başın gidiyor
Sahtelik cenk ediyor
Kim kime ne atıyor
Hangi birin sayayım.
Pandeminin firkati
Kalmadı ağız tadı
Çareleri aradı
Hangi birin sayayım.
Dua sabra gel der
Mevlâ şükrünü bil der
Nurşâh yaşların sil der
Hangi birin sayayım.
(2020)
473. NAZAR DEĞDİ TÜRKİYE’ME
Ekonomi aldı gider başını
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Bağırlara bastı kriz taşını,
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
633
Bilinmedi hattın hesabın para,
Fakir zaten fakir aynı hep yara,
Bol günler içinden düşmüş dara,
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Bütün bütün çöplerdeki ekmeği
Artan diye döktüğümüz yemeği
Ahı tuttu çalışmanın emeği
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Bir tarafta işsizlik gol atıyor
Bir taraftan alış veriş batıyor
Sinir, stres, huzura kaş çatıyor
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Bankaları götürenler götürdü
Akıllara başı dolar getirdi,
Repo altın, mark, kalplere oturdu
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Sandığına bastı gelin çeyizi
Borç boğazda netsin evin reisi
Haram helal yok ki gelsin faizi
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Kriz nezlesini atmadı gitti
Eczaneler netsin bekle hap bitti
Düştü suya hayel umut terk etti
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
Geçeciktir elbet bir gün bu günler
Kurtarmıştır kendisini çok dünler
Kan ağlıyor esnaf çare yarenler
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
634
Dost bağında kara güldü nazımız
Kemal Derviş, umut sende sızımız
Sanat küskün çalmaz oldu sazımız
Nazar Değdi Türkiye’me Allah’ım.
(2020)
3.1.15.1. Savaşlarla İlgili Şiirleri
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
474.
EY CİHAN
Tarihlerin adı destan,
Bitmedi gitti savaşlar.
Kurumadı gözler yaştan,
Bitmedi gitti savaşlar.
Dünyanın ekseni kaydı,
İnsanlar canına doydu,
Ne vazgeçti ne de aydı,
Bitmedi gitti savaşlar.
Benzedi yaşam kumara,
Gel içinde kendin ara,
İnsanları vura vura,
Bitmedi gitti savaşlar.
Âlemleri sardı yara,
Zamanlarımızsa kara,
Şahidim oldun ki Hira,
Bitmedi gitti savaşlar.
Çağrıverir Nurşah sazda,
Ey be cihan aşkım közde,
Ölümsüzlük diyen izde,
Bitmedi gitti savaşlar.
635
475.
BOSNA HERSEK
Gördüm dumanlıdır başı,
Bosna Hersek ellerinde,
Kurumaz insanlar yaşı,
Akıp giden sellerinde.
Geymiş üstüne karalar,
Hayat içlerin paralar,
Arttıkça canda yaralar,
Çare nedir yollarında.
Bu mudur insan hakları?
Can verip gitti çokları,
Masum körpe çocukları,
Kanlı derya çöllerinde.
Giden canlar canlarımız,
Ve bizim insanlarımız,
Bunca akan kanlarımız,
Sokakların bellerinde.
Kan açar oldu çiçekler,
Daha doğmamış bebekler,
Uçup giden kelebekler,
Benek benek güllerinde.
Vurduğun yerlere tepmiş,
Kol, bacak,kafalar kopmuş.
Sırplılar işkence yapmış,
Evlerinde, köylerinde.
Aç susuz yardımlar gelmez,
Beklenen gün bunu bilmez
İnsanlık vahşetin silmez,
Yaşam denen hallerinde.
636
Kuru kuru gel de kına,
İmdada yetiştik cana,
Zafersiz seyir insana,
Boş konuşan dillerinde.
Kim kimden hesap soracak,
Bu kan ne günü duracak?
Kardeş yarasın saracak,
Kurtuluş emellerinde.
Hırvaklı, Sırplısı yetti,
Ne tükendi ne de bitti,
Viran bağda bülbül öttü,
Esip giden yellerinde.
Der Nurşah’ım büyük çile,
Çok gelecek söz var dile,
Ağlayan ne günü güle,
Savaşlı hayallerinde.
(28.11.1994 Cumartesi Eskişehir. 19.20.21 Temmuz 1996 Erbaa Belediyesi
Geleneksel Erbaa 3. Yaylalar Kültür Şenliği Âşıklar Atışması programında söylediği
deyiştir. İstanbul Bosna Hersek şiir yarışmasına katıldığı şiirdir.)
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
476.
AĞLIYOR
Dağları kapladı göklerde duman,
Baharlar içinde güller ağlıyor.
Yârabbim nedir bu ateş bu aman,
Değeriken cana eller ağlıyor.
Bumudur dünya da birlik dramı,
Kasaptan et tartar oldu gramı,
İnsan olacağız vura vuramı,
Kan içinde akan seller ağlıyor.
637
Nedir bu kadar ah, kin nefret içi,
Dört bir yandan sarmış dünyayı acı,
Komşu komşusundan alıyor öcü,
İnsanlık bumudur hâller ağlıyor.
Hâni nerde dostca sıkışan eller,
Doğa, toprağında bağrını deler,
Analar babalar evladım meler,
Sönen ocaklarda küller ağlıyor.
Böyle bir Ülkeyi elbet kınarız,
Her ülke biz demek deriz yanarız,
Mesajımız barış için sunarız,
Usandı savaşlar yıllar ağlıyor.
İster miyiz ülke ülkeye vursun?
Üç günlük dünyada kul kulu kırsın,
Tükensin kavgalar savaşlar dursun,
Ben değil dünyaca kullar ağlıyor.
Ülkeyi ülkeye düşüren kişi,
Yok muydu savaşı açacak işi,
Haydi çeksin artık attığı taşı,
Şimdi nolcak diyen diller ağlıyor.
Savaşlara doğru döndükce yüzler,
Hayata yaşama güler mi gözler,
Dünyayı ayakta tutacak bizler,
Dağ, taş, kurt, kuş, camlı beller ağlıyor.
Ölümle tanışır oldu çocuklar,
Hayatla tanışmak varken çocuklar,
Baharında körpe soldu çocuklar,
Kurutmayın derken dallar ağlıyor.
638
Gidiyor Mehmetçik, gönlünde sıla,
Barış bayrağını açmış dört kola,
Geliyor Türkiye, kardeşlik ola,
Dost sevincinden esen yeller ağlıyor.
Bosna, derken çeçen, derken sırası,
Amerika, Afganistan yarası,
Nurşah'ım geçici dünya şurası,
Çaldıkca sazında teller ağlıyor.
(2001 Eskişehir)
477. FİLİSTİN'E ZULMÜ VEREN UTANSIN
Sıcacık yuvalar yerle bir olmuş,
Yaşamak yüzlerde rengini solmuş,
Sokaklar, çığlıklar sesiyle dolmuş,
Filistin'e zulmü veren utansın.
Kanları döktürüp karşıdan bakan,
Bir araya gelmesin iki yakan,
Yalan dünya kime kalmış ki mekân,
Filistin'e zulmü veren utansın.
Gazza'yı kaplamış kara dumanlar,
Zalımlar içinden kalkmış ormanlar,
Ateşkese hayır, gözler yumanlar,
Filistin'e zulmü veren utansın.
Dönüp çiçekleri körpe kuzular,
Arttıkça artıyor gün gün sızılar,
Håk hukuk bilmez nedir bu arzular,
Filistin’e zulmü veren utansın.
639
Yazıklar olsun be İsrail sana
Adaletin hep öldürmekten yana,
Vicdan merhamet yok doymazsın kana,
Filistin'e zulmü veren utansın.
İsrail ismini yazmıştır Kur-ân,
O günden bugüne aynıdır yaran,
Bir kez de insanlık için gel yaran.
Filistin'e zulmü veren utansın.
Susma dünya yok mu bizleri duyan?
Feryatlarına gel de Nurşah, dayan.
Binlerce insanın canına kıyan,
Filistin'e zulmü veren utansın.
(04.01.2009 Pazar Saat 00:02 Eskişehir)
478.
GEL BARIŞ
Dağlar barut saçmış, türkünü söyler,
Özlemini çeker oldu, gel barış.
Kentlerden kente göç yolunu boylar,
Çare sende bakar oldu, gel barış.
Kuşlar azat bekler, uçursun eller,
Çöl fırtınasında esiyor yeller,
Dünya bahçesinde soluyor güller,
Boyunları büker oldu, gel barış.
Kuzey, Güney, Doğu, Batı bir çatı,
Altında insanlar bulur rahatı,
Nerede, bu duygu, yürekler katı,
Yuva yurdu yıkar oldu, gel barış.
640
Her dökülen kanın bedeli candır,
Her kuruyan dalın kökü cihandır,
Her memleket için acı, figandır,
Arşa, göğe çıkar oldu, gel barış.
Gökler inim inim, iniler oldu,
Karayı, denizi ateşler aldı,
Doğa şaşkın, üzgün, hayrete daldı,
Yürekler can yakar oldu, gel barış.
Ölürken çocuklar açık gözleri,
Hayata doymadık masum yüzleri,
Cevapsız koydunuz derken bizleri,
Toprak yer yer çöker oldu, gel barış.
Dünya kurulalı hep aynın düzen,
O ülke, bu ülke bitmede hazan,
Kavgalar içinde kaynayan kazan.
Savaşlardan bıkar oldu, gel barış.
O kadar çoktur ki, söylenecek söz,
Yaşlar dökmesinde haydi dursun göz,
İnsan haklarında kayıp olan öz,
İnsanlığı sıkar oldu, gel barış.
Şiddetin arzusu kokuyor barut,
Havayı kaplamış kıpkızıl şerit,
Füzeler, bombalar içindeki yurt,
Ağıtını döker oldu, gel barış.
Amerika'da Bush, Irak'ta Saddam,
Savaşlardan ibret alınmamış tam,
Kurdu kuşu, dağı taşı saran gam,
Şafaklarla söker oldu, gel barış.
641
Silahlar konuşur, asker siperde,
Cephelerde umut, şehitler yerde,
Olacak milletler, ne gün zaferde,
Nurşah sabır eker oldu, gel barış.
(Rumuz: Savaş 2003 Siman Anadolu Sanat ve Kültür Derneğinin şiir yarışmasına
katıldığı değiştir.)
479. SIRPLILAR ELİNDE EY BOSNA HERSEK
Bu mu insanlığın senden meramı?
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
Dünya kan ağlıyordu kolay yara mı?
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
Anne babaların önünde garaz,
Küçük yavruları vuruyor ayaz,
Kara yaslım al yazmalım gül beyaz,
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
Bu kadınlar bizim kadınlarımız,
Bu analar bizim analarımız,
Bu çocuklar bizim çocuklarımız,
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
Yetsin gayrı bitsin gayrı zulümler,
Ne zaman sürecek bu durumlar,
Vicdanınız hiç mi yoktur zalımlar?
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
Kadınlarımıza tecavüz olur,
Dünya kadınları yas günün bulur,
Sekiz mart der Nurşah ibretin alır,
Sırplılar elinde ey Bosna Hersek.
642
(23.03.1993 Perşembe Eskişehir. Söz-müzik âşığa aittir. 1995 Havza Belediyesi
Atatürk’ü Anma ve Kutlama Töreni 6. Kültür Sanat Şöleni Âşıklar Yarışmasına
katıldığı şiirdir. Havza/Samsun. Bu uzun hava deyişi Kazan Plak’a okumuştur.)287
3.1.15.2. Kadına Şiddet İle İlgili Şiirler
-8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
480. KADINA ŞİDDET YAKIŞMAZ
Kadın ana kadın eştir.
Kadına şiddet yakışmaz.
O bir parlayan güneştir.
Kadına şiddet yakışmaz.
Vur kırla yara sarılmaz,
Nefretle karar kılınmaz,
Adalet var öldürülmez,
Kadına şiddet yakışmaz.
Kadın erkek bir olmalı,
Saygı onda yer bulmalı,
Evlatlarınla gülmeli,
Kadına şiddet yakışmaz.
Bir de masum ise yazık,
İşte buna bağrım ezik,
Parmağından çıkmaz yüzük,
Kadına şiddet yakışmaz.
Erkek kardeşlere sözüm,
Namusumuz iki gözüm,
Hallere ağlıyor yüzüm,
Kadına şiddet yakışmaz.
287
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 50)’de de yer almaktadır.
643
Anadır analarımız,
Barışa dualarımız,
Yıkılmasın yuvalarımız,
Kadına şiddet yakışmaz.
Kadın da haddini bilmeli,
Erkek de haddini bilmeli,
Eş eşe kalkan olmalı,
Kadına şiddet yakışmaz.
Yıllar önce dedi özüm,
Eşime de aynı sözüm,
Dünyamız sevgi bizim,
Kadına şiddet yakışmaz.
Ah bu kıskançlıklar var ya,
Ah bu hastalıklar var ya,
Ah bu iftiralar var ya,
Kadına şiddet yakışmaz.
Geç kalma gör bir hele,
Düşmanlıklar geçmez ele,
Dokun Nurşah mızrap tele,
Kadına şiddet yakışmaz.
(24.11.2015 Salı Saat 22:49 Eskişehir)
3.1.15.3. Covid-19 İle İlgili Şiirler
- 8’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
481. EVDEN ÇIKMA ÇIKMA KARDEŞ
Demle çayın iç kahveni,
Evden çıkma çıkma kardeş,
Arttır her dem direnci,
Evden çıkma çıkma kardeş.
644
Virüs hiç şakaya gelmez,
İnsanoğlu nasıl bilmez,
Yaşlı ölür genci ölmez,
Evden çıkma çıkma kardeş.
Söyleneni dinleyelim,
Kulak ardı etmeyelim,
Dert üstüne gitmeyelim,
Evden çıkma çıkma kardeş.
Sabır en güzel anahtar,
Rabbim bizlere taraftar,
Ölümle olunmaz Hakk’tar,
Evden çıkma çıkma kardeş.
Nurşâh yaş beni de tuttu,
Dualarda gün tüketti,
Dileklerini iletti,
Evden çıkma çıkma kardeş.
(Tarih: 01.04.2020 Çarşamba Saat: 20: 59)
482.
VİRÜS
Topraklara gelin ettin
Sevenleri aldın virüs,
Koca dünyayı tükettin,
Yaşamlara daldın virüs.
Annenin karnında çocuk
Anne öldü körpecik,
Demedin büyük ve küçük
Baharında geldin virüs.
645
Hastaneler doldu taştı
Hayat yaşamla savaştı,
Sağlıkçılarımız koştu,
Mücadele verdin virüs.
Mezarlarda yer kalmadı
Çok insan ibret almadı,
Mesafe yerin bulmadı,
Açık kapı girdin virüs.
Tedbirsizlik aldı gitti
Ölümlerle bayram etti,
Canlarda yürekler gitti,
Bizi bizden böldün virüs.
Düğünler horonun tepti
Maskesin ağızdan gitti,
Çiftler kavuşmadan yitti,
Ahirete saldın virüs.
Pandemiyle gamlı yaslı
Kerem ağlar nerde Aslı
Vay vay milletimin nesli
Ciğerlere doldun virüs.
Bir muammasın özünde
Akıllar ermez çözümde
Gizli mevsimsin güzünde
Pek çok canlar soldu virüs.
Hasarın saymakla bitmez
Ettin bacaları tütmez
Tarihe destanın yetmez
Taşıyıcı kuldun virüs.
646
Kimini öldürüşün
Kimini de öldürmezsin
Sinsiliğini bildirmezsin
Firkatlere ildin virüs.
Tabutla gömüldü ceset
Bulaşırsın diye meret,
İmtihandaki nasihat,
Unutulmaz yeldin virüs.
İki bin yirmiden iz
İki bin yirmi birdeyiz
Başımız sağ olsun deriz
Nazarını kıldın virüs.
Koronayla geçer zaman
Mevlâ’dan gelen bir aman
Her an ediyorum duam
Senden âlem yıldı virüs.
Yetmedi bir de mutasyon
Nereye varacak bu son
Yalvar yaradanına sen
Nurşâh sazın çaldı virüs.
(09.02.2021 Salı Saat: 20: 36)
- 11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
483. DÜNYAMIZDA GİZLİ VİRÜS YAŞAMI
Nerede, ne zaman insanı bulur,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı,
Kimini öldürmez kimisi ölür,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
647
Sinsi dalar sinsi yakalar canı,
Hastaneler dolar taşar insanı,
Karantinasına almış cihanı,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Çare mesafeye, maskeye kalmış,
Yakaladığını toprağa salmış,
Kimi kurtuluşun, zaferin bulmuş
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Âlemlere yaydı ününü acı,
Kâbe’ye gidemez olmuştur Hacı,
Aranır çaresi, yoktur ilacı,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Altmış ben yaş üstü çocuğu genci,
Mevlâ’ya kalmıştır gücü direnci,
Kiminin görmüşüm yoktur inancı,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Tehlikenin asla şakası olmaz,
Bana virüs denen deme ki gelmez,
Pandemiye asla akıl sır ermez,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Bize sağlığımız için bakanlar,
Canlarını feda eden makamlar,
Allah razı olsun sahip çıkanlar,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
İnşallah aşılar gündeme gelir,
Dertlerimiz derman şifasın alır,
Her yara bilelim Hakk’tan var olur,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
648
Cümle ülkelere olsun duamız,
Atlatacaktır bunu da dünyamız,
Kurallara uymak büyük vefamız,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Dünya büyük intihandan geçiyor,
Kıyametin ab-ı sını içiyor,
Mücadele savaşların açıyor,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
Nurşâh söylenecek sözler var yetmez,
Öyle firkatlere düştük ki bitmez,
Olanlar gözlerden kolay gitmez,
Dünyamızda gizli virüs yaşamı.
(27.10.2020 Salı Saat: 21: 00)
484.
RÜYAMDA
Beyaz güller açmış saksı verdiler,
Gizli duvarların yeşil bahçesi,
Sanki yavrusuna kavuşmuş anne,
Açılmıştı gönüllerin bohçası.
Kanat çırpıyordu eze kuşlar,
Virüse atıyordu küçük taşlar,
Mevlâ’ya döküldü gözlerden yaşlar,
Pembe ile kaplanmıştı çehresi.
Ey olduran oldurmayan da Rabbim,
Senden geldik sana gideriz Rabbim
Vaade bundan ise sendendir Rabbim
Var mıdır ki buluna bir çaresi.
649
Beyaz günler geleceğim der gibi,
Bulutların dağıtan seher gibi,
Rüyam mesajımdan bir haber gibi,
Neleri atlattı hayat çevresi.
Nurşâh, yazmak ile bitmezdir sözler,
Ben tükenmem der geceler gündüzler,
Uykum gitti gözden, bir de evsizler,
Yardımlara kucak açma devresi.
(28.03.2020 Cumartesi Gece Saat: 00: 01)
485. DÜNYA BÜYÜK İMTİHANDAN GEÇİYOR
Korona virüsle sardı âlemi,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Ölümle açıldı savaş elemi
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Zengin ile fakir aynı kefede,
Bayrak birliğin çekiyor cephede,
İnsanlar toplanmış aynı tepede,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Cihan cihan ile sarsıldı zaman,
Ağlıyor hâllerde İslam’ı iman,
Sanki kıyameti yaşıyor insan,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Rabbimin sınavından geçiyoruz,
Kendimizi tedbirle ölçüyoruz,
Ellerimiz duaya açıyoruz,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
650
Ezelinden bitmedi ki savaşlar,
Bekliyorduk ölüm bir gün yavaşlar,
Ne oldu ki bize ey be kardeşler,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Öyle olmaz böyle olur dedi Hak,
Günlercene saldırılara bir bak,
Oturmuş camilerimiz vur kır yak
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Yetmiş iki millet dersimiz aldık,
Âlametlere derinden daldık,
Koronavirüsle taştık ve dolduk,
Ahlar ile biz bu belayı bulduk,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Allah razı olsun hizmet verenler
Minnettarız size ey be yârenler
İhtiyacımıza koşup erenler
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Devletimize ve milletimize
Rabbim zeval vermeye ülkemize,
Virüssüz günler memleketimize,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Yaşlılardan sokak yasağı kalksın,
Yerini sağlıklı huzurlar alsın,
Eski günlerimiz bizlerle olsun,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Camilerimiz kapılarını açsın,
Nerede bir özlem var ise kavuşsun,
Tez günde bu dert başlardan savuşsun,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
651
Beytullahım kuşlarıyla dönüyor
Mekke’m deyip ciğerlerim yanıyor,
Kapandım evime yaram kanıyor,
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Geçmiş olsun cümlesi uluslara,
Baş sağlığı diliyorum uluslara,
Daha da kapılmadan virüslere
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
Ey Türkiye’mize yazdığım destan,
Bir tarihi daha kayıt ettik destan,
Ağlar Nurşâh kurtulalım bu yastan
Dünya büyük imtihandan geçiyor.
(27.03.2020 Cuma Saat: 17: 00)
- 14’lü Hece Ölçüsüyle Söylenenler
486.
NURŞAH DER
İnşallah Türkiye’miz de aşı üretecek,
Güvenli ve sağlıklı ellerle koruyacak,
Mevla’dan dileğimiz virüsü yok edecek,
Nurşah der hasretlerse başımızdan gidecek.
Başarılı Türkiye’m bunu da başaracak,
Yeniden dünyamız filiz verip yeşerecek,
Zaman öncesi gibi yolunda yürüyecek,
Nurşah der Yaradan’dan asla umut kesilmez.
652
3.1.16. Dua ve Beddua
3.1.16.1. Dua
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
487.
YARÂB (UMREDEN)
Can çıkarken yüzümdeki terlerim,
Cennet mendiliyle sildir Yarâb,
Karanlıklar seyrederken ferlerim,
Bana imanımı bildir Yarâb,
Tut ellerimden tut bırakma beni,
Sırat köprüsünden yâr atma beni,
Cehennem çukurunda yakma beni,
Yüzümü cennette güldür Yarâb.
Kusurlarım çoktur affına geldim,
Tövbelerimle ufkuna geldim,
Kapından çevirme karşına geldim,
Beni benden öyle bir aldır Yarâb.
Ölmeden dünyada ölmüş olayım,
Dirilişim sende bulmuş olayım,
Sevdiklerime can gelmiş olayım,
Her şey senin elinde buldur Yarâb.
Muhammed ümmeti Kâbe yüzüne,
Düşmüşüm giderim nebi izine,
Şefâtından mahrum etme özüne,
Ahirette onunla oldur Yarâb.
Firdevs ırmakları çağlar sesinde,
Kevser havuzunun dört köşesinde,
Tuba dallarının hoş köşesinde,
Gider susuzluğum baldır Yarâb.
653
Açılmadı kabrimin penceresi,
Kaynamalı ezelin tenceresi,
İmtihandır her bir şeyin çaresi,
Nurşah’ım başımı dik kaldır Yarâb.
(10.01. 2014 Saat 13:34)
488.
SEVGİYİ
Ellerimi açıyorum duaya,
Yağ rahmetim ince ince sevgiyi,
Damlaların yeşil düşsün ovaya,
Doğ güneşim güne günce sevgiyi.
Ebediyye yorulmayan yolların,
Açılasın âlem için kolların,
Renk renk bahar döksün güle alların,
Tadır Mevlam yüreklere sevgiyi.
Toprak ana uyandıkça yerinden,
Gök yüzüyle sabah akam serinden,
Şu bitmeyen canın aşkı derinden,
Filizlendir baharlara sevgiyi.
Sır yarılsın bakan bahçe barından,
Ayırmadan gülü diken yarından,
Nurşah bağla muhabbeti derinden,
Kocaltmasın gence gence sevgiyi,
Duam yaşat firkatlara.
654
3.1.16.2. Beddua
-11’li Hece Ölçüsüyle Söylenenler
489.
VEFASIZ
Ah gündüzlerimi virane edip,
Gecelere gamı salan vefasız.
Yılın altı ayı bırakıp gidip,
Yuvasından ayrı kalan vefasız.
Beni yad ellerin yareni ettin,
Genç yaşımda iken ömrüm tükettin,
Diyemedim yeter canıma yettin,
Üstüme kumalar alan vefasız.
Git sevdiğine git onu bırakma,
Adam gibi mel mel yüzüme bakma,
Ocağıma yeniden kibrit yakma,
Her dediğin sözler yalan vefasız.
Benim gibi sende dilerim gülme,
Benim çektiğimi çekmeden ölme,
Git git ikide bir dönüp de gelme,
Böyle kapı kapı dolan vefasız.
Tatlı balım yedim, bezdim gezersin,
Sevdim dersin sevemezsin üzersin,
Dertlerin içine döküp yazarsın,
İnşallah sararıp solan vefasız.
Semiha’da semalara ulaştın,
Berivan’ın karlarına ulaştın,
Benle değil kendin ile dalaştın,
Ne diyeyim sana ulan vefasız.
655
Almanya’dan Türkiye’ye gelme,
Hasretinden can verip de öleme,
Nurşah ablam da der böyle söyleme,
Şiirlerle yolun bulan vefasız.
(08.01.2014 Çarşamba Eskişehir. Bu şiir Almanya’da eşinin üzerine kuma alan gelinin
istediği ile yazılmıştır.)
490.
DİLERİM
Dilerim Mevla’dan sende divane,
Ben gibi ol canın dertlensin yarim,
Derdine dermanlar ben olam çare,
Yaşların mendilim katlasın yarim.
Karlı dağda kaygan yollar alasın,
Direksiyonda uyuyup kalasın,
Hayalim karşısında beni bulasın,
Gideme tekerin patlasın yarim.
İster miyim sana beddua edem?
Sen istedin zalım yar bunu nidem?
Ver elini çekip gel il il gidem,
Hep düşmanlarımız çatlasın yarim.
Yakan eller değmeyesin eline,
Başka yarlar girmeyesin gönlüne,
Nurşah deyişlerin yaksın sevgine,
Hayat aklın başa toplasın yarim.
(07.01.1992 Salı Sivrihisar)
656
3.1.17. Koçaklamalar
491.
KOCA ATLAR
Şahlan gayrı koca atlar dağlara,
Dağlar sizin meydan bizim varmalı,
Mor üzümün dökmüş yeşil bağlara,
Dizgin sizin dört yan bizim varmalı.
Köroğlu hey narasını atmalı,
Bosna Hersek davasında bitmeli,
Kadın erkek namusa cenk etmeli,
Haydi bire cihan bizim varmalı.
Müslümanız imandaki öz bizim,
Yetmiş iki millet birdir söz bizim,
Oğul uşak gelin ana kız bizim,
Nurşah giden insan bizim varmalı.
(13.02.1993 Eskişehir)
492.
MERTLİK
Mert olanın alnı yere gelir mi?
Her işine kalp gözüyle baktıysa.
Hak yolunda giden yiğit ölür mü?
Besmeleyle huzuruna çıktıysa.
Dağlar göçse taş düşer mi başına?
Kılıcını çalar gider taşına,
Yüreği buz tutmaz karlı kışına,
Hele gurbet ocağını yaktıysa.
Geçilir mi gayrı onun önüne?
Baktığında geçen asrın dününe,
Bırakmış bir dünya aslı gününe,
Hangi yurtta keklik gibi sektiyse.
657
Tüfek çattı Türk askeri bağlara,
Selam verdi nöbet tutan dağlara,
Tarih yazdı ömrü uzun çağlara,
Nerde mertçe uğruna kan döktüyse.
Affetmeyiz dedi bizler şaşanı,
Biz severiz at üstünde koşanı,
Güzel mertlik bozmaz özde nişanı,
Can çıksa da o yol bizi çektiyse.
Gecelerin gündüzlerin fermenı,
Adem’den bugüne gelir kervanı,
Bu memleket koçakların harmanı,
Onu biçti dünden neyi ektiyse.
Türk’üm Türk’üz Cumhuriyet şan bizim,
Nurşah geçen devir kalan an bizim,
Gazisiyle şehidiyle can bizim,
Nerde Türklük bayrağını diktiyse.
(Rumuz: Şafak 365. 2003.)
3.2. ÂŞIK NURŞAH’IN ŞİİRLE HABERLEŞMESİ
3.2.1. Nurşah’a Gönderilen Şiirler
3.2.1.1. Hikmeti’den Nurşah’a
493. Çok mutlu eyledi mektubun beni
Ara sıra yaz da, sal aşık bacı,
Şudur ki dileğim yüce Mevla’dan
Dilerim ömrünce, gül aşık bacı.
Aşk badesin içtim hep yudum yudum
Saz ile uyandım sözle uyudum
Mektubunu okudukça okudum
Dilinden damlıyor, bal aşık bacı.
658
Kültüre katkımız gitmesin boşa,
Ömr-ü bahar geçti, bak döndü kışa
Selamın ilettim dosta kardaşa,
Sevgin gönüllerde bil aşık bacı.
Aşıklarla toplanıp ta bu sıra
Çalıp söyleşiriz, çöküp hasıra
Hata ettim ise, bakma kusura
Olur mu hatasız, kul aşık bacı?
Hikmeti’yem daim sevgi güderim
Bu canımı dost yoluna adarım
Ölenlerinden öper, selam ederim
Bizim illere de, gel aşık bacı.
(Hikmeti- Ekim 1993)
3.2.1.2. Kozanlı Âşık Ahmet’ten Nurşah’a
494. Aşkın dergahına yüzüm süreli,
Sararıp sararıp soluyorum bacım.
Dost elinden yüreciğim yaralı,
Ağlayıp gözyaşım siliyom bacım.
İstikbalin Hakk’a giden yol ola.
Diken diye kopardığın gül ola.
Başın pınar ayakların göl ola.
Hanende saadet diliyorum bacım.
Ahmet sayar seni üstadım diye,
Benden selam söyle aşçı abiye,
Bu resimler Silifke’den hediye,
Zatı hâlinize salıyom bacım.
(Kozanlı Âşık Ahmet)
659
495.
BARIŞ OLSUN
Yine kavuştuk bayrama
Geleceğe eriş olsun
Dost dostu ziyaret için
Birbirimize varış olsun.
Bile geçsin aylar günler
Bitsin artık senler benler
Kalksın aradaki kinler
Dargınlar da barış olsun.
Bayramdır düşmesin dara
Merhemini bulsun yara
Sevinsin fakir fukara
İyilikte yarış olsun.
Gayretimle çabam ile
Komşum elim abam ile
Anam ile babam ile
Ahmedim görüş olsun.
(Kozanlı Âşık Ahmet Bozdemir)
3.2.1.3. Âşık Memet Oktay’dan Nurşah’a
496. Mektubumla bir cevabım var sana,
Hemen bir karşılık yaz gönder bana.
Deme ki kardeim beni unuttu,
Beklerim cevabım tez gönder bana.
Bende senden bir hilayı sezersem,
Mektup ile muhabbeti üzersem,
Ağır soru bir muamma yazarsam,
Memet der cevabım kız gönder bana.
(Âşık Memet Oktay)
660
3.2.1.4. Ulvi Eren’den Nurşah’a
497. Kerem eyle ahvalimi sor Nurşah,
Derin düşün ince sırra er Nurşah,
Kalpten kalbe bir yol gider deryaya,
Doğru mudur cevabım ver Nurşah.
(Ulvi Eren)
3.2.1.5. Âşık Haşimi’den Nurşah’a
498.
Önünde diz çökmüş Mercan Dağları,
Zümrüt Ovası vardır güzel Erzincan.
Ovasına var ki Bahçe Bağları,
Haşimi der cennete benzer güzel Erzincan.
(Âşık Haşimi)
3.2.1.6. Şerife Gündoğdu’dan Nurşah’a
499. Yazdığın şiiri aldım okudum,
Sen Eskişehir’in düşüsün Nurşah.
Dostluğunu yüreğime dokudum,
Hanım âşıkların başısın Nurşah.
Dostlara açılır bizim kolumuz,
Duygu kervanıdır her dem yolumuz
Şiir bahçesinde açar gülümüz,
Açılan güllerin başısın Nurşah.
(Şerife Gündoğdu)
3.2.1.7. Âşık Şekip Şahadoğru’dan Nurşah’a
500. Saygı duydum Nurşah’ıma
Gönül kavuştu mahima
Gaydeledim dergahıma
Bacı gardeş yoludur bu.
(Âşık Şekip Şahadoğru)
661
3.2.1.8. Kozanlı Âşık İmami’den Nurşah’a
501.
HASRETİM
Öz yurdum Bağtepe Köyü
Aklımdan çıkmıyor ana
Suyun içtiğimiz kuyu
Aklımdan çıkmıyor ana
Çok özledim eşi dostu
Babamın namazlağ postu
Ayaklarındaki mesti
Aklımdan çıkmıyor ana
Ocaktaki kara kazan
Rüyama giriyor bazan
Damdaki koca hezen
Aklımdan çıkmıyor ana
Çıkrıktaki tırlık urgan
Harmandaki çatal dirgen
Yüklükteki yırtık yorgan
Aklımdan çıkmıyor ana
Gurbet İmami’ye mezar
Sıla hasretiyle yazar
İnce elek kalın gözer
Aklımdan çıkmıyor ana
(Kozanlı Âşık İmami)
3.2.1.9. Âşık Reyhani’den Nurşah’a
502. Kolu bağlı isem, kolum çözmeyin,
Reyhani hastaysa ilaç ezmeyin,
Beni kalbe yazın taşa yazmayın
Taşta değer yoktur, kazarlar beni
(Âşık Reyhani)
(Reyhani’nin Nurşah’a gönderdiği kartpostaldaki şiiri)
662
3.2.1.10. Âşık İsmeti’den Nurşah’a
503.
BAYRAMINIZ
Gönlünüzde gamla keder olmasın
Bayramınız kutlu olsun efendim.
Emeğiniz boşa heder olmasın
Bayramınız kutlu olsun efendim.
Mektubuma doğru dosta var dedim
İhmal etme hatırını sor dedim
Daha sonra bir kenarda dur dedim
Bayramınız kutlu olsun efendim.
O köşende huzurunla durasın
Dağ olsa da engelleri yarasın
Hayalinde olan yere varasın
Bayramınız kutlu olsun efendim.
Çevrenizde çiçeklerle gül ola
Üstünüzde yeşil yaprak dal ola
Sofranızda kaymak ile bal ola
Bayramınız kutlu olsun efendim.
Toz konmasın şöhretine şanına
Dert vermesin Mevla’m tatlı canına
Darda iken Hızır koşsun yanına
Bayramınız kutlu olsun efendim.
İsmet’iyim yıkılmadan giderim
Hasretiniz olur benim kederim
El kaldırıp size selam ederim
Bayramınız kutlu olsun efendim.
(Âşık İsmeti)
663
3.2.1.11. Şeref Taşlıova’dan Nurşah’a
504. (Âşık Nurşah’a cevap)
Eser bırakmayan insan
Her an boşa koşar imiş
En sonunda olur pişman
Adı dilden düşen imiş
Ben bilirim dünya öyle
Onu başkasına söyle
Bu hep aşıklara böyle
Uzak yakın eşer imiş
Bazan baktırıyor yola
O kadar çektirir çile
Ayları çevirmiş yıla
Sanki nehir coşar imiş
Âşıklardan duadır bu
Hak yolunda çağlayan su
Ömrün uzun olsun Tansu
Hayat tatlı işar imiş
Ak alnınla oldun nine
Uzun ömür mutlu sene
Torun tatlı günden güne
Aranıza düşer imiş
Şeref der murat alanın
Sevgiyle sebat bulanın
Evladı mutlu olanın
Her an göksü şişer imiş
(Şeref Taşlıova)
664
505. Günler geçer ömrümüzden
Yaprak gibi sayılmıyor
Âşık doymaz sazdan sözden
Her laftan da doyulmuyor
Sanat gönüle pazardır
Bazı geniş bazı dardır
Atalardan bir söz vardır
Çiğ yumurta soyulmuyor
Şeref der sözün kıymeti
Aynı altunun ziyneti
Her insanın merifeti
Pahalı şey sayılmıyor
(Şeref Taşlıova)
506. (Âşık Nurşah’a cevap)
Yeryüzüne baktığımda
Bir yan toprak bir yan deniz
Bulutlara aktığımda
Rüzgâr ile alırım hız
Görünecek cemal ister
İman inanç temel ister
Mahşer günü emel ister
Ne oğul gerek ne de kız
Şeref der ki işin çoktur
İçinde telaşın çoktur
Dünyada sırdaşın çoktur
Mezarda kalırsın yalnız
(Şeref Taşlıova)
665
507. Âşıklık gönülden gelen ilhamdır
Sanatı incedir sözü güzeldir
Bir günü neşeli beş günü gamdır
Hak için yaş döker gözü güzeldir
Vatan için bayrak için can verir
Şehit olur toprağına kan verir
İnsanlığa şöhret katar şan katar
Eğrisi bulunmaz düzü güzeldir
(Şeref Taşlıova)
508. Seninle sohbet ederek dilde meydan edelim
Mızrap vurup sazımıza telde meydan edelim
Yollarımız uzak amma sohbetimiz kalemle
Dökelim kağıt üstüne elde meydan edelim
Âşıklık denize benzer daldıkça derin olur
Bazan kükrer coşar bazan dağ gibi serin olur
Yerini zamanı belirsizdir bugün ve yarın olur
Çağlayalım ummanlara selde meydan edelim
Şeref derki yine coştum deryayı umman gibi
Aşkım kaynadı kükredi dağdaki duman gibi
Kisbet kuşan hamleni yap aynı pehlivan gibi
Kılıç kılıca gelerek kolda meydan edelim.
(Şeref Taşlıova)
509. (Âşık Nurşah’a cevap)
Aşk gönülün konağıdır
Canı meşke düşürmez mi?
Ruh bedenin ocağıdır
Var azayı pişirmez mi?
666
Gözlerinden yaş sızdırır
Bazan canından bezdirir
Âşığı derdi gezdirir
Gurbet ele düşürmez mi?
Arzu bitmeyen emeldir
Sevgi en büyük temeldir
Duygular çağlayan seldir
Coşkun aksa taşırmaz mı?
Mecnun Leyla için çölde
Kerem Aslı için külde
Şeref’in ahı var dilde
Bu aşk beni coşturmaz mı?
(Şeref Taşlıova)
510.
Cennet vatanin bağrında
Can veririm bile bile
Şehit olurum uğrunda
Al kanımı sile sile
Bir baş bedeni gezdirir
Akıl mantığı sezdirir
Çile insani bezdirir
Dert düşürür çölden çöle
Analar cennetin gülü
Dalında şakır bülbülü
Baldan da tatlıdır dili
Ninni söyleyince hele
İnançtır başımın tacı
Sabur her der in ilacı
Budur sözüm Nurşah bacı
Kars’tan selam saygı ile
667
Şeref der ki aşk hevestir
Gerçeği yansıtan sestir
Yunus gibi gönlüm hastır
Mürşidim bir Tapduk ola
(Şeref Taşlıova)
511.
ZAMAN GEREK
Eser insanı yaşatır
Zemin ile zaman gerek
İnanç sevgiyi kuşatır
Bir bütündür iman gerek
Uçan kuşlar kanatlanır
Sonsuz menzile atlanır
Akıbetin katlanır
Gözde ışık derman gerek
Öz haline gezen derviş
Elinde asası varmış
Belki muradına ermiş
Emri Hak’tan ferman gerek
Bitmez Şeref’in çilesi
Aşktır aşıkın yelesi
Sinemde kudret şulesi
Emanettir imkân ister.
(Şeref Taşlıova)
512. Çok uzak yoldan gelmişim
Sazım yorgun ben yorgunum
Gurbette dilsiz kalmışım
Sözüm yorgun ben yorgunum
668
Bıktım gurbet çeke çeke
Kurşun gibi seke seke
Dost yoluna baka baka
Gözüm yorgun ben yorgunum
Şeref der günler bitmiyor
Gurbet beni uyutmuyor
Gezdikçe dizim tutmuyor
Dizim yorgun ben yorgunum.
(Şeref Taşlıova)
513. (Âşık Nurşah’a cevap)
Âşık gönülden seslenir
Yaprak açar dalı çözer
Çiçek gezer heveslenir
Arı gibi balı çözer
Aşk kudretin yapısıdır
Muhabbetin kapısıdır
Hkikatın tapusudur
Dili söyler teli çözer
Şeref der ki çekerim ah
Sözüne cevaptır Nurşah
Ömür gelir geçer eyvah
Günü ayı yılı çözer
(Şeref Taşlıova)
514. (Âşık Nurşah’a cevap)
Âşk gönlüne zordur dalmak
Nicesini boğar gider
Sevgi düğümü kırk ilmek
Açılmazsa boğar gider
669
Gurbette özler sılayı
Çekmiştir nice belayı
Âşıklar derdi çileyi
Sinesine yığar gider
Dumandır dağların başı
Belli olmaz yazı kışı
Şeref gözlerinde yaşı
Ak süt gibi sağar gider
(Şeref Taşlıova)
515. Umut bahçesine çiçekler ektim.
Açılır mı açılmaz mı bilemem?
Hüner bardağına soğuk su döktüm.
İçilir mi içilmez mi bilemem?
Kadir Mevla’m verir kısmeti payı,
Bundan başka var mı bunun kolayı?
Gönül tarlasına ektim buğdayı,
Biçilir mi biçilmez mi bilemem?
Ömrümüzün ayı senesi vardır,
Sararan başağın tanesi vardır,
Şeref her sözün manası vardır,
Seçilir mi seçilmez mi bilemem.
(Şeref Taşlıova)
516. Ömür boyu sağlık ile
Mutlu olsun yeni yılın
Adın düşsün dilden dile
Kutlu olsun yeni yılın
670
Açılan yaprak dal gibi
Bahçende açan gül gibi
Ömrümüz olsun bal gibi
Tatlı olsun yeni yılın
(Şeref Taşlıova)
517. Evinde kocan ile
Kutlu bayramlar olsun
Çocuklarınla bile
Mutlu bayramlar olsun
Selamlar gönder bize
Şiirler dize dize
Şeref’ten cümlemize
Tatlı bayramlar olsun.
(Şeref Taşlıova)
518.
İŞTE BENİM GÖNÜL BAHÇEM
Bir kitap gönderdim size
İşte benim gönül bahçem
Sizden de bekleriz bize
İşte benim gönül bahçem.
İçinde birkaç hatıra
Yazarlar dizmiş satıra
Hayat böyle yazı tura
İşte benim gönül bahçem.
Dosta uzanan el vardır
Sonsuza giden yol vardır
Asla diken yok gül vardır
İşte benim gönül bahçem.
671
Su gibi akar durulur
Ne usanır ne yorulur
En ufak şeyden kırılır
İşte benim gönül bahçem.
Yakından uzağı gören
İnsanlığa kıymet veren
Aşkını sevgiyle ören
İşte benim gönül bahçem.
Şeref der ki budur yapı
Sevgidir en büyük tapu
İnsanlığa açık kapı
İşte benim gönül bahçem.
(Şeref Taşlıova)
519.
DEĞMEZ
Bu dünyanın hali böyle
Kendini üzmeye değmez
Dert bilene derdin söyle
Kimseye kızmaya değmez
Sözlerinde durmayana
Halin nedir sormayana
Sana selam vermeyene
Bir mektup yazmaya değmez
Aşık gezer gurbet elde
Sazı elde sözü dilde
Önü görünmeyen yolda
Salınıp tozmaya değmez
672
Söz var gökte ay gibidir
Söz var çürük zay gibidir
Gönüller saray gibidir
Taşını bozmaya değmez
Düşünmelisin inceyi
Kaderin takar kancayı
Fil olsanda karıncayı
Çiğneyip ezmeye değmez
Aşkım deniz sevgim ada
Allahım vermiş dünyada
Dibi görünmeyen suda
Çırpınıp yüzmeye değmez
Şeref söyler bile bile
Gerçeği getirir dile
Hayat denen mücadele
Usanıp bezmeye değmez
3.2.1.12. Ulvi Eren’den Nurşah’a
520.
ÂŞIK NURŞAH’A
Çağlayanlar selamını getirdi,
Ben de karşılığın salmak isterim.
Methinizi ede ede bitirdi
Bir gün elinize gelmek isterim.
Konca mısın çiçek misin gül müsün?
Arı mısın petek misin bal mısın?
Yoksa benim gibi dertli kul musun?
Hakkım yoktur amma bilmek isterim.
673
Çağlayıp coşunca sevgi pınarı,
Alemi ışıtır aşkın feneri.
Hazreti Yunus’un çoktur hüneri,
Arayıp izini bulmak isterim.
Büyük balık olmaz küçük nehirde,
Kötülük bulunmaz aslı tahirde,
Erenler diyarı Eskişehir’de,
Abdest alıp namaz kılmak isterim.
Güzeller cem’inde kıyama durup,
Kabul edilirsem dergâha varıp,
Ehli muhabbetle baş başa verip,
Her şeyden azade olmak isterim.
İnsanlar nefsiyle yapmalı savaş,
Ömür tükeniyor bak yavaş yavaş,
Olanlar çıkarsa ulviye yoldaş,
Birlikte deryaya dalmak isterim.
(Ulvi Eren)
3.2.1.13. Suna Gölpek’ten Nurşah’a
521. Bir güzele âşık oldum erenler
Halden hale sürüdüyor aşk beni
Bir od düştü yüreğime yanarım,
Onun için hor görüyor dost beni
Bir mekâna konuk oldum
Sefa geldin can dediler
Al bu hayat kefseridir
Damla damla kan dediler
Uzandım bir yudum içtim
Can ile serimden geçtim
Sandım ki ateşe düştüm
Hadi sen de yan dediler
674
Gönül ırmak oldu çağlar,
Engel olmaz buna dağlar
Yaradana gönül bağlar
Varsa ona sun dediler
Her Ademe nasip olmaz
Böyle sırra herkes ermez
Sunam burda kimse kalmaz
Burası bir han dediler.
3.2.2. Âşık Nurşah’ın Gönderdiği Şiirler
3.2.2.1. Nurşah’tan Ertuğrul Akbal’a
522. ŞAİR DOST ERTURUL AKBAL
Onur belgemi aldım
Şair dost Ertuğrul Akbal
Ne kadar da memnun oldum
Şair dost Ertuğrul Akbal
Dizeler bizimle olsun
Sayfa sayfa gönül dolsun
Bizim kuşak bizle gülsün
Şair dost Ertuğrul Akbal
Nurşah bazan candan diler
Yeşil bahçesinden çiler
Söz katığın sizle böler
Şair dost Ertuğrul Akbal.
3.2.2.2. Nurşah’tan Metin Balıbey’e
523. METİN BALIBEY
Gönül yolu size doğru getirdi,
Medet umdum sizden Metin Balıbey.
Arzuhalim aldı benden götürdü,
Şu sözlerim özden Metin Balıbey.
675
Sahilsiz yurt sanatsız mülk olur mu?
Yardımsız uğraş mekân bulur mu?
Bulsa da ne kadar menzil alır mı?
Irak olan gözden Metin Balıbey.
İşte ben de size doğru yol aldım.
Önce Allah’ıma şansımı saldım.
Mektupla da olsa arayıp buldum.
İçten gelen feyzden Metin Balıbey.
Ana ozan nesilimin dilinde,
Çaldığım saz konuşur dost telinde,
Dünya Yunus Emre Sevgi Yılında
Selam olsun bizden Metin Balıbey.
Bir kartınız cevap gelsin beklerim,
Sizi ziyarete, can dileklerim
Nurşah vatanıma tüm meraklarım
Hizmet veren izden Metin Balıbey.
3.2.2.3. Nurşah’tan Asaf Demirbaş’a
524. HOCAM ASAF DEMİRBAŞ
Yunus Emre deyip gelirim size,
Bu yol Yunus yolu Asaf Demirbaş.
Selam olsun Yunus yürüyen ize,
Bu gel Yunus geli Asaf Demirbaş.
Varam Ankara’ya ilmini derem,
Siz sorun ben kızı cevabın verem,
Dünya sevgisinde Yunus’u görem,
Bu yıl Yunus yılı Asaf Demirbaş.
676
Onun ile sohbet güzel, söz güzel,
Dostluk güzel, barış güzel, öz güzel,
Mevsiminde bahar güzel, yaz güzel,
Bu gül Yunus gülü Asaf Demirbaş.
Dal dal budak budak dökmüş dört yana,
Asırlardan doğan güneş insana,
Eskişehir Sarıköy’den bu yana,
Bu il Yunus ili Asaf Demişbaş.
Ne söylesem neyi yazsam biter mi?
Yunus için denen söz hiç yeter mi?
Bülbül boşa bağda benim öter mi?
Bu dil Yunus dili Asaf Demirbaş.
Kıta kıta insan aşkı edada,
Yüce Mevla adın yaymış sedada,
Nurşah kızı sazı ile dünyada,
Bu el Yunus eli Asaf Demirbaş.
3.2.2.4. Nurşah’tan Atilla Aytek’e
525. Ana olmak gerçekten de zorumuş,
Evlat için yaşın döker gözümüz,
Her bir rızkın bir sebebi varimiş,
Yardım sizden deyip geldim feyzim.
Hak adına yazar kulda aracı,
Oldum size ölene dek duacı,
Bu işin sizdedir melhun ilacı,
Sizden başka kime geçer nazımız.
Oğlum da gayretin çalışsın versin,
Ana Nurşah nimetin der görsün,
Sizler yardımıyla sevince ersin,
Vatana faydalı olsun arzumuz.
677
3.2.2.5. Nurşah’tan Şerife Gündoğdu’ya
526. ŞERİFE GÜNDOĞDU ŞAİRİMİZ
Benim için ipeklerden incesin,
Gönüllerin özü Şerife Bacı.
El değmedik bahçemdeki goncasın,
Sevgilerin izi Şerife Bacı.
Sazımda çaldığım sızlayan teli,
Aşıklardan akar gözlerin seli,
Hakk’ın muhabbet sofrasında doldurur balı,
Baharların yazı Şerife Bacı.
Şairlerin şiirinde özelsin,
Der Nurşah’ım iyi kalpli güzelsin,
Eşinde, işinde özge emelsin,
Öğretmek isterim sana da sazı.
3.2.2.6. Nurşah’tan İlhan Evliyaoğlu’na
527. İLHAN EVLİYAOĞLU
Bir milletin özündesin,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
Unutulmaz izindesin,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
Çalıştın hep ülfetimle,
Öğüt veren külfetimle,
El birliğe devletimle,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
Turizimde yeşil ovam,
Kültürümde tarih sıvam,
Tanıtansın eser yuvam,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
678
Dünyaca öz çileyenim,
Gönülde yaz dileyenim,
Cümlece dost sevilenim,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
Nurşah sezer hakikati,
Görür yazar öz sıfatı,
Yüceliğin tarifeti,
Sen İlhan Evliyaoğlu.
3.2.2.7. Nurşah’tan Erhan Yolaç’a
528. Ne evet ne hayır dedik,
Dile geldik bülbül gibi.
Ölümsüz bir anı oldu,
Tıpkı geçen bir yıl gibi.
3.2.2.8. Nurşah’tan Şeref Taşlıova’ya
529. DÜŞÜREN NE SÖYLE USTAM
Madem aşktan düştün nara,
Düşüren ne söyle usta?
Her sözün bir başka yara,
Pişiren ne söyle usta?
Beş telli bir saz elinde,
Koca dünya emelinde,
Her günü gurbet yolunda,
Aşıran ne söyle usta.
Neden ki bu aşkı seçtin?
Mecnun tasından mı içtin?
Sanki ırmakları geçtin,
Taştıran ne söyle usta?
679
Gücenme bu aşkın nuru,
Çırağımdan aldım soru,
Der Nurşah’ım canda koru,
Coşturan ne söyle usta?
530. ÂŞIK NURŞAH
Aklın başa alan kişi,
Menzilini aşarmış.
Ya da cahil olan kişi,
Öz yolundan şaşar imiş.
Üstat dünya gayet ince,
Uyutmuyor gündüz gece,
Hasta düştüm çare nice,
Hak kabında pişer imiş.
Yazdım mektubumu ala,
Eskişehir’den Kars’tan mola,
Ramazan mübarek ola,
Tutmayanlar beşer imiş.
Tansu torunumuz oldu,
Kızım muradını aldı.
Gönüller müjdesin buldu,
Sevinen de taşar imiş.
Nurşah analar anası,
Adı deyişin manası,
Eli avcunun kınası,
Can evinde yaşar imiş.
680
531. (Şeref Taşlıova’ya cevap)
Hayat öyle bir hayat ki
Kap kaçacağa koyulmuyor.
Kıldan ince bir sırat ki
İnsan onda duyulmuyor.
Döktün ise gamdan yaşın,
Bilir seni bahar kışın,
Gönül biri mezar taşın,
Kul can tatlı deyilmiyor.
Nurşah’ım aşk dağı yüce,
Adı olmuş gündüz gece,
Sır içinde bir bilmece,
Derdi boşa geyilmiyor.
532. ÂŞIK NURŞAH
Gökyüzünde ayak oldum,
Gökte ayak yürür mü iz?
Kanadı yok burak oldum,
Kanatsız gök görür mü biz?
Arafat’ta kimdir ismi?
Cennette duruyor cismi,
Gör sen de bendedir resmi,
Şekilsiz can bürür mü yüz?
Nurşah’ım düşünürsek zor
Yazında kar kışında kor,
Ölmedikçe yaşa ki gör,
Ölene dek hep bu beniz.
681
533. (Şeref Taşlıova’ya cevap)
Onunla şenlenir bu güzel vatan.
Ay yıldızlı bayrak nazı güzeldir.
Odur bize ilim irfan din iman.
Işıttığı yolda gezi güzeldir.
Dostluk; sevgi, barış, kardeş dilidir.
İnsanlığın şu bizlere gelidir.
Dört mevsim içinde yazın gülüdür.
Ebediyen açan yüzü güzeldir.
534. (Şeref Taşlıova’ya cevap)
Er olan yılmaz cenginden gel de meydan edelim.
Kars’tan Eskişehir yolun al da meydan edelim.
Ben Yunus’tan sen Şenlik’ten ilham aldık yürüdük,
Onlar bizim rehberimiz hal de meydan edelim.
Toprak gülsün, yurt ışısın dilde destan özümüz.
Hem anayım hem ozanım boş deyildir sözümüz.
Vatan için yetişiyor oğlumuz hem kızımız,
Hem gazi hem şehit diyen yolda meydan edelim.
Nurşah der ki derin olur sözlerimin manası,
Mana bilmeyen insanda bulunmaz nişanesi,
Aynı bir bahçeye benzer aşıkların sinesi,
Barışa dostluğu tutan gülde meydan edelim.
535. (Şeref Taşlıova’ya cevap)
Ben bir şehit anasıyım,
Boşuna mı geldim dile?
Cephelerin sunasıyım,
Tarihimi aldım ele.
682
Yaşar mı yazmasa kalem?
Diner mi özlerde elem.
Geçmişimi nasıl silem?
Geleceğim gördüm güle.
Türk kadınım temsil etmem,
Değil mi gururum gütmem,
Yolunda kendim eğitmem,
Sazımda coştuğum tele.
Anla Âşık Şeref Usta,
Şu derdim sundum sen dosta,
Eskişehir, Kars’tan posta,
Estim size cevap gele.
Âşık Nurşah dert dağında,
Gülü sararır bağında,
Açmak için şu çağında,
Elle devam böle böle.
536. ÂŞIK NURŞAH
Âşık sazın gövdesidir,
Mızrabında teli çözer.
O ki telin meyvesidir,
Vurmasında eli gezer.
Doyurandır ve doyandır.
Duyurandır ve duyandır.
Uyarandır ve ayandır.
Deryasında yeli yüzer.
İşte Nurşah aşkın közü,
Şeref Taşlıova izi,
Kaynar taşar kimden yüzü,
Deryasında yeli yüzer.
683
537. ÂŞIK NURŞAH
Sevda dalın eğmiş hele,
Meyvesinde ağar gider.
Bu öyle bir dut dalı ki,
Yerden yere yağar gider.
Âşık Şeref aşkın bulu,
Aldın amma nasıl yolu,
Günlerdir şu gurbet kalı,
Can içinde sığar gider.
Âşık Nurşah derim eli,
Leyle Mecnun mu seli,
Bulmuşuz amma bir çölü,
Nerden nere doğar gider.
3.2.2.9. Nurşah’tan Âşık Mevlüt Sarıçayır’a
538. AKÇAKALE KÖYÜNE
Okuyun sizlere bir şiir yazdım,
Kars ve Çıldır deyip gider izinde.
Mektubumla sizler şehrinde gezdim,
Kars ve Çıldır deyip gider özünde.
Yunus’tan Şenlik’e selamlar olsun,
Bacınız mektubu sizleri bulsun,
Mevlüt kardeşiniz postadan alsın,
Kars ve Çıldır deyip gider sözünde.
İsttiyorum Kars’ı Çıldır’ı görmek,
Yaylalarından şen güllerin dermek,
Mihmanınız olup üç beş gün durmak,
Kars ve Çıldır deyip gider feyzinde.
684
Sizlerle meydanlarda atışmak,
Sazınızda sazım sözüm katışmak,
Bacılarımla el ele tutuşmak,
Kars ve Çıldır deyip gider gezinde.
Âşık Nurşah sözüm bitmez sizlere,
Sizler de buyurun gelin bizlere,
Çağrım sizin gibi gardaş özlere,
Kars ve Çıldır deyip gider gözünde.
3.2.2.10. Nurşah’tan Burhan Ulu’ya
539. BURHAN ULU VE BASIN GÖREVLİMİZ
İçimde bir aşk çağlıyor yazımız,
Size geçer dedim nazım hocamız,
Yürekten gönülden sözüm feyzimiz,
Bayram için çalsın sazım isterim.
Kıratım göğsümde nalını vursun,
Şahlanıp Köroğlu izini sürsün,
Toplum bir de kadın aşığı görsün,
Bayram için çalsın sazım isterim.
Nurşah Bacı medet bekler sizlerden,
Selam olsun Yunus Emre bizlerden,
Yolumuzu pek çok insan gözlerden,
Bayram için çalsın çalsın sazım isterim.
3.2.2.11. Nurşah’tan Aziz Bolel’e
540. Enginliğimi yırttım gezdim,
Mevla’m bilir beni bende.
Yıllardır âlemi sezdim,
Kim duyar ki seni sende.
685
Bir günü dava etmedim,
Yunus sevdim kin gütmedim,
Sözler yuttum dil katmadım,
İzledim hep günü günde.
Dört duvar arası sazım,
Kendime geçti şu nazım,
Seyrani misal niyazım,
Yön eyledim canı tende.
Birlik sevdim budur yaşam,
Gülmedi başımdan fışam,
Nurşah yılmadım hep koşam,
Bugünüme dünü dünde.
Kime gelmiştir söyler garip,
Tek başına hayat talip,
Kendi kendine bir mağlup,
Karıştırdım yani izinde.
3.2.2.12. Nurşah’tan Yıldız İrengün’e
541. ÂŞIK NURŞAH’TAN SİZE
Siyahlar içine yeşiller giymiş,
Dört mevsim içinde bahar kokarsın.
Söyle güzel seni böyle kim sevmiş?
Dillerinden name name dökersin.
Udunu çalarken güler gözlerin,
Dokunur insana derken sözlerin,
Ümit dolu ay çehresi yüzlerin,
Bakarken içinden canlar yakarsın.
686
Duygular sevginin peteği balı,
Örtmüşsün başına al ipek şalı,
Kırılmasın sende gönlünün dalı,
Melül, mahzun bazen boyun bükersin.
Türkülerle sesler Nurşah’ın sazı,
Bu sözlerim size İzmir’in kızı,
Yıldız İrengün’ü besteler özü,
İnsanı kendine hemen çekersin.
3.2.2.13. Nurşah’tan Necdet Evliyagil’e
542. GEL GAYRI
Kanadı kırılan turna uçar mı?
Ben kanatsız uçar oldum gel gayrı,
Bağda bostan susuz gülün açar mı?
Ben susuz gül açar oldum gel gayrı.
Mevsimi gelmeden karlar erir mi?
Ekilmeyen tarla ekin verir mi?
Başağını buğday oldum görür mü?
Ben gönlümde biçer oldum gel gayrı.
Ne hal koydun ne de derman zülfüyar,
Umurunda mıyım ben gezem diyar?
Yağmadık buluttan su içer mi kar?
Ben yağmadan içer oldum gel gayrı.
Aşık Nurşah âşık ben mi, âşık kim?
Sen mi Emrah, ben mi Selvi, hani kim?
Geçeri bu yolun sen mi, ben mi, kim?
Benim gibi geçer oldum gel gayrı.
687
3.2.2.14. Nurşah’tan Sarıcakız’a
543. Sır kapısı derin olur
Derdim dilde Sarıcakız.
Gerçek dostta yerin olur,
Aşkım telde Sarıcakız.
Gördüm boşmuş çile yaşı
Fani dünyanın savaşı
Temelinden bozuk başı
Kaldım halde Sarıcakız.
Sana ettiğim o hoş söz
Aklımı başa aldı tez
Dedim ozan gamsızca gez
Ömür gülde Sarıcakız.
Kaderin çizdiği yolu
Kim fes eder içim dolu
Acizane garip kulu
Leyla çölde Sarıcakız.
Varsam Vana, bulsam sizi
Sen gel Eskişehir kızı
Duyabilsek ah biz bizi
Camlı belde Sarıcakız.
Gurbetten gurbete düştüm
Feleğin elinden şaştım
Az mı yüce dağlar aştım
Sazım elde Sarıcakız.
Uzun şiirimle sıktım
Deme Aşık bacım bıktım
Gönülden gönüle aktım,
Esen yelde Sarıcakız.
688
Aşık Nurşah dedim ki yaz
Sevdiklerine geçer naz
Beş telli elimde bir saz
Mektup yolda Sarıcakız.
3.2.2.15. Nurşah’tan Âşık Suna’ya
544. SUNA CAN
Dünya usta bizler birer çırağı,
Bilmez güzel yazmak güzel Suna Can.
Öğrenmektir yetişmenin durağı,
Gelmek güzel sezmek güzel Suna Can.
Anadolu kokar sazın telinde,
Çaldıkcana mızrabınla sazın elinde,
Coştukcana türküler dilinde,
Dolmak güzel dizmek güzel Suna Can.
Seni senden alır sana getirir,
Seni senden alır yâre götürür,
Başında bir gurbet olur oturur,
Bulmak güzel gezmek güzel Suna Can.
Âşık köprüdür kolaycana geçilmez,
Gömleği nar hemencene biçilmez,
Yanmayınca pir tasından içilmez,
Dalmak güzel yüzmek güzel Suna Can.
3.2.2.16. Nurşah’tan Mehmet Yardımcı’ya
545. ŞAİR MEHMET YARDIMCI DOST
Kulağımdadır sesin,
Şair Mehmet Yardımcı dost.
Şiir konuşan nefesin,
Şair Mehmet Yardımcı dost.
689
Malatya’ya geldik gördük,
Çağrınıza candan erdik,
Bir arada sohbet verdik,
Şair Mehmet Yardımcı dost.
3.2.2.17. Nurşah’tan Âşık Reyhani ve eşi Rabia Hanım’a
546. ÂŞIK REYHANİ VE KIYMETLİ EŞİ
Âşık Reyhani ve kıymetli eşi,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
Nasip nerde orda insanın işi,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
Kolay değil gurbet suyunu içmek,
Büyüdüğün yerden yabana göçmek,
Bir ilden bir ile kuş gibi uçmak,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
Bir gün kervanıma yolunuz katmak,
Hal hatırınızı can sual etmek,
Rabia bacımızı ziyaret etmek,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
Belki bir gün kapınızı çalarım,
Hanenize mihmanım der dalarım,
Sazım ile sohbetiniz kılarım,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
Yeni yılınız der Nurşah şen olsun,
Yaşamınız sağlık dolu gün bulsun,
Reyhani ustamız sazını çalsın,
Hoş geldiniz Erzurum’dan Bursa’ya.
690
3.3. ÂŞIK NURŞAH’A YAZILAN ŞİİRLER
547. ÂŞIK ÖZ MOTİFİMİZ
Sazında diner sancımız,
Sesinde biter acımız,
Kültürdeki amacımız,
Sadelikte inancımız,
Aşıklarla yaşar özüm,
Telinde dillenir sözüm,
Dünyasında ışır gözüm,
Odur bizim kıvancımız.
Sende saklı tüm geçmişim,
Belde belde yol geçmişim,
Senle kendimden geçmişim,
Seninledir kazancımız.
Emrah ile Talibi var,
Türk'ün nice sahibi var,
Nurşah'ların nasibi var
Onlar bizim baş tacımız.
Acizanedir nazire,
Dert yanılmaz her vezire,
Rastlanılır bir Hızır’a,
Öz motif Durşen Bacımız.
(Ramiz Navdar "Âşık geçmişten geleceğe uzanan canlı bir köprüdür." Trabzon
03.01.1986)288
288
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 154)’te de yer almaktadır.
691
548. ÂŞIK NURŞAH
Çalar söyler Âşık Nurşah.
Derim ona Maaşallah.
Bülbül gibi sesi güzel,
Kendi güzel âşık Nurşah.
Sazı onun arkadaşı,
Nameleri can yoldaşı,
Bülbül gibi tatlı sesi,
Derunidir ol sevgisi.
İçin için kaynar coşar,
Dost canlıdır candan koşar,
Yumak yumak sevgidir o,
Çağıl çağıl akar taşar,
(İbrahim Özkır 30.07.1992 Saat 13:00)
549. COŞTU AŞIK NURŞAH COŞTU
Yunus diyarından bize
Koştu Aşık Nurşah koştu
Dadaloğlu şöleninde
Coştu Aşık Nurşah coştu.
Halk sevgisi var özünde
İnsanlık kardeş gözünde
Çok manalar var sözünde
Taştı Aşık Nurşah taştı.
Geldi topladı gülleri
Dadal'a çaldı telleri
Dinlemeyip engelleri
Aştı Aşık Nurşah aştı.
692
Avşar Ozan benliğinde
Aşıkların günlüğünde
Dadaloğlu şenliğinde
Baştı Aşık Nurşah baştı.
(Avşar Ozan, Durdu Demirel'in Nurşah Bacı için yazdığı bir şiir 1989 Kayseri)289
550. NURŞAH BACI
Vilayetim Artvin, kazam Şavşat'tır.
Beni de tanıyın siz Nurşah Bacı.
Bu aşıklık bizde büyük sanattır,
Sevda ile yanar öz Nurşah Bacı.
Bu aşkın selleri içimde çağlar,
Yüreğim yaradır gözlerim ağlar,
Ayrılık hasretlik yolumu bağlar.
Götürmez menzile iz Nurşah Bacı.
Gelenek görenek adetimizi,
Şiirde söylersin sen türkümüzü,
Dile getirmişsin kültürümüzü,
Ellerin sağ olsun yaz Nurşah bacı.
Mahlasım Gümani İmsak’tır adım,
Gözlerim kan ağlar durmaz feryadım,
Adınızı duydum bir mektup yazdım,
Cevabını gönder tez Nurşah Bacı.
(Gönül kardeşim İmsak Kılıç, Öğretmenevi Kantini Artvin)290
289
290
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 115)’te de yer almaktadır.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Nurşah 1998: 169)’da da yer almaktadır.
693
551. ÂŞIK NURŞAH GELDİ
Hoş geldin Âşık Nurşah FRT’ye
Aynı zamanda güzel Fethiye’ye
Fethiye senin sazında güzelleşir
Hoş geldin hoş geldin Fethiye’ye
Seni biz hep bacımız biliriz
Tasanı tasa, acını acı biliriz
Saz sende, söz sende, tel sende
Seni hep baş tacımız biliriz
Ünal Hoca derki: Sazını dillendir
Gönül bahçemizi dinlendir
Al da şu güzel sazı ellerine
Seyircilerimizin gönlünü şenlendir.
(Ünal Şöhret Dirlik)
552. OZANIMIZ ÂŞIK NURŞAH
Yirminci yüzyılın âşıkı,
Ozanımız Âşık Nurşah.
Halkımızın doğru şıkı,
Ozanımız Âşık Nurşah.
Elinde hep bağlaması,
Eksik olmaz ağlaması,
Bir nehirin çağlaması,
Ozanımız Âşık Nurşah.
Şehir şehir konserlerde,
Sayfa sayfa eserlerde,
Akıl olmuş çok serlerde,
Ozanımız Âşık Nurşah.
694
Mahmut der andım Nurşah’ı,
Tanımam başka dert şahı,
Gönüllerin padişahı,
Ozanımız Âşık Nurşah.
Ozan Mahmut Akay
(06.01.2003)
553.
Eskişehir Âşık Nurşah’ın yolu,
Şiirlerle bükülür kederin kolu,
Şairin mabedi can Anadolu,
Öyle düşmanlarım var düşman çatlatır.
(Zekiye Çomaklı- Erzurum Aşkale)
554. ÂŞIKLARIM
Bir köşede unutulmuş
Nerde benim âşıklarım?
Cahil ile bir tutulmuş
Nerde benim âşıklarım?
Kültürümün sesi onlar,
Türkülerin süsü onlar,
Yarenlerin hası onlar,
Nerde benim âşıklarım?
Düşse derdin soran olmaz,
Hallerini gören olmaz,
Yarasını saran olmaz,
Nerde benim âşıklarım?
Dünyaya değer her biri,
Gelir mi hiç Emrah geri?
Hasan Özkan’la Rehberi,
Nerde benim âşıklarım?
695
Bilirler de geçer zaman,
Taşlıova, Nuri Cihan.
Yetimi ile Kocaman,
Nerde benim âşıklarım?
Hikmetî tüm dostun sordu,
Reyhani’yi Durşen Mert’i
Bir zamanlar Veysel vardı,
Nerde benim âşıklarım?
(Hikmetî)
(1991 Saat 01:30 Ankara- Karaman otobüsü)
3.4. ÂŞIKLARLA KARŞILAŞMALAR
Âşıkların karşılaşmaları, atışmaları veya deyişmeleri âşık meclislerinde
kendilerini gösterdikleri, sözlerinin güçlerini ispat ettikleri ve irtical yeteğini
sergiledikleri bir gelenektir. Bu gelenek aynı zamanda âşıklar için bir imtihan niteliği
taşır.
Karşılaşma- atışma konusunda Âşık Nurşah kendini ispat etmiş bir âşıktır. Âşık
Nurşah’ın âşıklar bayramına katıldığı ve Anadolu’yu gezdiği otuz beş yıl içinde atışma
dalında aldığı ödülleri mevcuttur. Atışma dalı âşık toplantılarının en zor öğesi olarak
görülmektedir. Atışma, bir ustaya karşı yarışarak âşığın er meydanına dâhil olmasının
en önemli vasıtası olarak görülmüştür. Âşık Nurşah da atışma alanında kendini
yetiştirmiş, bir kadın âşık olarak başka erkek âşıklarla karşılaşmış ve bazılarına üstün
gelmiştir. Âşık Nurşah’ın diğer âşıklarla karşılaşmaları şunlardır:
3.4.1. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Karşılaşması
Âşık Nurşah, Âşık Şeref Taşlıova ile birlikte yıllarca Anadolu’nun çeşitli
bölgelerinde bir araya gelmiştir. Nurşah, Taşlıova’yı üstat ve manevî ustası
saymaktadır. İkili âşık meclislerinde atışmalarda bulunmuştur.
Atışmaların en belirgin özelliklerinden biri de âşıkların karşılıklı soru- cevap
niteliğinde birbirlerini sınamalarıdır. Şeref Taşlıova, Âşık Nurşah’a soruyla seslenir:
696
Şeref Taşlıova
Şeref Taşlıova
Anlayana nasihattır,
Evvela insan olmalı,
Bunca sözüm boş olur mu?
Egemenlikte kalmalı,
Ariflere muhabbettir,
Bilinmeyeni bilmeli,
İş bilmede iş olur mu?
İlimsiz sırdaş olur mu?
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Kamil olan sezer bunu,
Kendin bilen cahil olmaz,
Onun gönlü taş olur mu?
İnsanlıktan geri kalmaz,
Okur onlar yazar bunu,
Kılıcını taşa çalmaz,
Bilgide hiç şaş olur mu?
Sevgisiz kardeş olur mu?
Şeref Taşlıova
Şeref Taşlıova
Zamanı harcama boşa,
Bilene anlat halini,
Ah etsen de gelmez başa,
İmkanla tutsun elini,
Eser bırak baki yaşa,
Şeref der gönül yolunu,
Bedensiz hiç baş olur mu?
Doyurmasan hoş olur mu?
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Elbet tutar el işini,
Âşık Nurşah derin dalar,
Kaynarken görür aşını,
Düşten düşe kendin salar,
Doğdurur hep güneşini,
Bahçıvansız bahçe solar,
Yaz görmedik kış olur mu?
Dünyasına eş olur mu?
(1987 atışması)
3.4.2. Âşık Nurşah ile Şeref Taşlıova Atışması
Şeref Taşlıova
Âşık Nurşah
Âşıklık denilen kudret gözüdür,
Bu derinden öyle bir ilahtır ki,
Gönül sarayında görmesi vardır.
Meclisine arif girmesi vardır.
İnsanların nurlu olan yüzüdür,
Çektikçe candan Hü Bismillahtır ki,
Mevlanın yüzüne sürmesi vardır.
Hasbahçenin gülü dermesi vardır.
697
Şeref Taşlıova
Şeref Taşlıova
Âşıkın her sözü bir gerçek gibi,
Bozulmaz alnına yazılan yazı,
Gönlün epil epil kelebek gibi,
Kaderin bu ise hep bazı bazı,
Gönlünün içinde örümcek gibi,
Mahşer meydanında mizan terazi,
Bin bir türlü yapı örmesi vardır.
Hak emir vererek kurması vardır.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Kuş dalından uçsa yuvasın bilir,
Âşıklar söylerler Hakk’tan sözünü
Açılan el Hak’tan duasın bilir,
Takdire ilahla aç sen gözünü,
Her bir ceylan koşar ovasın bilir,
Ecel takip eder gelir izini,
Varıp maksuduna ermesi vardır.
Öldüğünde hesap vermesi vardır.
Şeref Taşlıova
Şeref Taşlıova
Şeref derki, gönlüm kudret bedeni,
Bu dünyada insanlığı bilenler,
Topraktan olmuştur insanın teni,
Ağlayıpta göz yaşını silenler,
Bu dünyada günah ile gideni,
Mürşüt kapısında mühit olanlar,
Orda cehennemde durması vardır.
Postunu Tekkeye sermesi vardır.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Nurşah da der beni sırda beleyen,
Ne ala ki dört kitabı okursun,
Adem’den Havva’ya turda dileyen,
İliminde bülbül gibi şakırsın,
Arafat dağında aşkla çileyen,
Ondan öte kaldın ise fakirsin,
Yedirdiği cennet hurması vardır.
Feleğin insana vurması vardır.
3.4.3. Nedim Uçar ile Âşık Nurşah Atışması
Âşık Nurşah, Nedim Uçar ile de atışma yapmıştır. Uçar, sevdiğinin ayrılığına
dayanamaz ve gitmesini istemez. Âşık Nurşah da onu teselli eder. Uçar’ın, sevgilisine
yakarışı ve Nurşah’ın ona desteği atışmaya sahne olmuş ve iki âşık bu durumu kendi
tarzlarıyla dile getirmiştir:
Nedim Uçar
Âşık Nurşah
Beni acılarla yalnız başına,
Allah sevdiğine verirmiş çile,
Bırakma sevgilim Allah aşkına,
Bırakmaz sevgilin Allah aşkına,
Bir garipti diye mezar taşına,
Garibim kendini düşürme dile,
Yazdırma sevgilim Allah aşkına.
Yazdırmaz sevgilin Allah aşkına.
698
Nedim Uçar
Nedim Uçar
Virane olmadan gönül sarayı,
Dikende güzeldir gülün hasında,
Gel yakınken uzak etme arayı,
Mevsim değişirken gün ortasında,
İzimde sızlayan derin yarayı,
Boynu büküp koyup el kapısında,
Azdırma sevgilim Allah aşkına.
Ezdirme sevgilim Allah aşkına.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Çekmeyi bil sabır güzel burada,
Aşkın yazı kar üstünde çiçektir,
Bekleyen erişir elbet murada,
Zaman yıl içinde uçan böcektir,
Sızlayan Arafat dağı yarada,
Gurbetin eşiği kulda gerçektir,
Azdırmaz sevgilin Allah aşkına.
Ezdirmez sevgilin Allah aşkına.
Nedim Uçar
Nedim Uçar
Yağmur bulutları sarsa ovayı,
İlk göz ağrım sensin gitme yanımdan,
Güneş doğar açar sisli havayı,
Kalbime dolarsın akan kanımdan,
Kurduğumuz küçük mutlu yuvayı,
Yoluna serdiğim dertli canımdan,
Bozdurma sevgilim Allah aşkına.
Bezdirme sevgilim Allah aşkına.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Kuşlar kanadını gerdi melekten,
Mevla'nın yazgısı silinmez baştan,
Şikâyet eder mi gökler felekten?
Elbet ki gül bitmez kuru bir taştan,
Yuvanın çatısı sevgi dilekten,
Seven gözlerini kurutmaz yaştan,
Bozdurmaz sevgilin Allah aşkına.
Bezdirmez sevgilin Allah aşkına.
Nedim Uçar
Nedim Uçar
Şu sıra dağları koyma araya,
Yol yarıyı geçti şakağımda kar,
Gel tut ellerimden otur şuraya,
Çağırsam yıldızlar sesimi duyar,
Zamansız gemiyi sürüp karaya,
Bir sevda uğruna mahşere kadar,
Yüzdürme sevgilim Allah aşkına.
Gezdirme sevgilim Allan aşkına.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Kim durdurdu Leyla, Mecnun'u çölde,
Sarıl bırakma şu götüren yolu,
Karlı yolu teper gelir emelde,
Dökül kağıtlara yüreğin dolu,
Gözlerini koyup umutsuz selde,
Boş yere sevdada mahşerin kulu,
Yüzdürmez sevgilin Allah aşkına.
Gezdirmez sevgilin Allah aşkına.
699
Nedim Uçar
İşte sana geldim affet gülümle,
Anılar sığar mı mektuba tele?
Hesabımız yok ki bizim ölümle,
Aşkın yüreğimi yakan bir çile,
Kendi mezarımı kendi elimle,
Gözlerinle konuş sevmesen bile,
Kazdırma sevgilim Allah aşkına.
Sezdirme sevgilim Allah aşkına.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Küser mi toprağın sırma saçları?
Kudretin kalemi yazdıkça yazar,
Zülüf zülüf döker yardan uçları,
Sırrı ile kurmuş çilesin pazar,
Nurşah açar affın gül ağaçları,
Gözlerin nişanı, gönülde gezer,
Kazdırmaz sevgilin Allah aşkına.
Sezdirmez sevgilin Allah aşkına.
Nedim Uçar
3.4.4. Şavşatlı Âşık- Âşık Nurşah Atışması
Âşık Kara
Âşık Nurşah
Aşk, ateşten bir ırmaktır,
Akıl mevcut fikir dane,
Girmiyanlar inanamaz,
Gelen gider dönmez hane,
Hakk’ın sırrına ermektir,
Dünya ahir can bahane,
Ermiyanlar inanamaz.
Yormayanlar inanamaz.
Âşık Nurşah
Âşık Kara
Ona bağrı başı canda,
Allah, nazar kılmış cana,
Vermeyenler inanamaz,
Bunda vardır büyük mana,
Gudretin melhemi onda,
Yolu dönmamış Rahmana,
Sürmeyenler inanamaz.
Varmiyanlar inanamaz.
Âşık Kara
Âşık Nurşah
Boş bir vücut binmiş atı,
Bitmez fani oyaları,
Oda yar olmamış zati,
Gördük nice yayaları,
Kendindaki üç hikmeti,
Ferhat, gibi kayaları,
Görmiyanlar inanamaz.
Yarmayanlar inanamaz.
700
Âşık Kara
Âşık Nurşah
Terk etsam köşkü sarayı,
Bacın Nurşah gözün yaşı,
Ona sardırsam yarayı,
Kulun sonu mezar taşı,
Günühkar aşık karayı,
Can toprağın bir gardaşı,
Sormiyanlar inanamaz.
Sarmayanlar inanamaz.
(Artvin Şavşat- Eskişehir 1983)
3.4.5. Âşık Nurşah ile Karslı Yusuf Yıldız’ın Atışması
Âşık Nurşah
Âşık Yusuf
Sözüm sana Yusuf ozan,
İşte cevap Nurşah bacı,
Sen bu aşkı nerden aldın?
Ben bu aşkı yardan aldım,
Durmaz okur hem de yazan,
Ustalar başımın tacı,
Söyle hangi sırdan aldın?
İlhamımı Pir'den aldım.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
İlim serhat Kars'tır dersin,
Nurşah bacın eyler bir hal,
Sazında dünya gülersin,
Gücenmeyin sordum sual,
Durmaz rahmetin çilersin,
Bir muamma soru misal,
Söyle hangi nurdan aldın?
Söyle hangi yerden aldın?
Âşık Yusuf
Âşık Yusuf
Kırda açan dost gülüdür,
Aşık kaybederse yari,
Besini seher yelidir,
Acı çekmek onun karı,
Ustam Âşık Çileli’dir,
Ozan Yusuf böyle sırrı,
Ben bu sazı ordan aldım.
Bana veren Bir'den aldım.
(11.08.1986 II. Uluslararası Silifke Müzik ve Folklor Festivali’nden)
3.4.6. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması
Âşık Nurşah
Âşık Reyhani
Atışalım gel Reyhani,
Sen çağırdın bende geldim,
Ben batıdan sen doğudan,
Atışmaya Nurşah bacı,
Usta çırak işte meydan,
Tartışmaya Nurşah bacı.
Tartışalım gel Reyhani.
Sazımı elime aldım,
701
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Konuşturuyor bak bizi,
Nurşah'ım mehlimi verdim,
Sümmani'nin gönül gözü,
Yetişelim gel Reyhani.
Yunus Emre'den dost sözü,
Meclislerinize girdim,
Katışalım gel Reyhani.
Ozanım iziniz sürdüm.
Âşık Reyhani
Âşık Reyhani
Dünyayı gezdim dolaştım,
Kolay mı menzile varmak?
Az mı yüce dağlar aştım?
Arayıp kendini sormak,
Dost sözüne de ulaştım,
Reyhani çağladım ırmak,
Katışmaya Nurşah bacı.
Yetişmeye Nurşah bacı.
(11.11.1991)
3.4.7. Âşık Nurşah İle Reyhani Atışması
Âşık Nurşah
Âşık Reyhani
Dinle beni ey Reyhani,
Dünya susar âşık susmaz,
Yunus'u er bilen gelsin,
Aşk olmasa hayal esmez,
Bu Yunus'un damlasında,
Âşık kaderine küsmez,
Bir derya vur dalan gelsin.
Mahkeme var dedik geldik.
Âşık Reyhani
Âşık Nurşah
Elbette koca Yunus'a,
Nurşah'ım gözümde yaş var,
Yenilmez er dedik geldik,
Aşkda ulu bir savaş var,
Bize de verirdir hisse,
Tezgahna kutnu kumaş var,
Bir hissedar dedik geldik.
İnce bir sır alan gelsin.
Âşık Nurşah
Âşık Reyhani
Yunus yağmur, Yunus rüzgâr,
Aşkımız var dizi dizi,
Yağmur gözünde damlalar,
Yunus Mevlâna’nın izi,
Yunus dedik ak bulutlar,
Hünkar’a götürür bizi,
Yunus gökler delen gelsin.
Haydar haydar dedi geldik.
(Eskişehir- Erzurum 1981)
702
3.4.8. Merhaba (Âşık Ummani- Âşık Yanguni-Âşık Nurşah)
Âşık fasıllarında âşıklar dinleyicileri/izleyicileri selamlamlayarak giriş
yaparlar. Bu bölümde “merhaba”, “hoş geldiniz” veya “safa geldiniz” gibi rediflere
bağlı ayaklar kullanılarak dörtlükler söylenir. 1989 yılında meydanda bir araya gelen
Âşık
Ummani, Âşık
Yanguni
ve Âşık
Nurşah aynı
ayakla
deyişlerini
seslendirmişlerdir:
Âşık Ummani
Âşık Yanguni
Bu vatanda olan dostlar,
Gül kokusu alan dostlar,
Dostlar merhaba merhaba.
Dostlar merhaba merhaba.
Bizi aşka salan dostlar,
Kadir kıymet bilen dostlar,
Dostlar merhaba merhaba.
Dostlar merhaba merhaba.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Dostluk bize Hak'tan kudret,
Sevgi dostluk, alem bizde,
Dostlar merhaba merhaba.
Hoş muhabbet kelam bizde,
Dosttan dosta olur kıymet,
Dosttan dosta selam bizde
Dostlar merhaba merhaba.
Dostlar merhaba merhaba.
Âşık Ummani
Âşık Ummani
Selam vardır kuldan kula,
Ummani'yem coşa coşa,
Ehli irfan benzer güle,
Aşkın ile koşa koşa,
Biz aşığız tatlı dile,
Türkiye'miz baştan başa,
Dostlar merhaba merhaba.
Dostlar merhaba merhaba.
Âşık Yanguni
Âşık Yanguni
Dilimizden sözümüzden,
Der Yanguni tatlı diller,
Biz aşıklar özümüzden,
Cümlesi münevver kullar,
Telimizden sazımızdan,
Okuyanlar tutan eller,
Dostlar merhaba merhaba.
Dostlar merhaba merhaba.
703
Âşık Nurşah
(06.05.1989 Eskişehir)
Kalmasın barışsın küsler,
Âşık Nurşah sizi sesler,
Selamün Aleyküm dostlar,
Dostlar merhaba merhaba.
3.4.9. Âşık Nurşah İle Halil Karabulut Atışması
Âşık Nurşah
Âşık Halil Karabulut
Kâğıt üstü bir selamdan duy beni,
Yunus'un yolunda bilirim sizi,
Neden alem ağlar gülmez bunca yüz,
Elbet bir imtihan bekliyor sizi,
Yunus'tan yol hatırına koy beni,
O ilahi yolda sürenler izi,
Yazı bahar gelir kışı bitmez güz.
Demez dere tepe yürür yamaç düz.
Âşık Halil Karabulut
Âşık Nurşah
Selam bizden size ey âşık bacı,
Bir ziyaret fani dünyanın katı,
Herkes bir sebepten ağlar gülmez yüz,
Sürer gider yollar boyu gam atı,
Âşıklar aşk ile çekerler acı,
Der Nurşah'ım Hakka yol hakikatı,
O sebepten bitmez kış yaz bahar güz.
Eriştik ki ne gün kulu olan biz.
Âşık Nurşah
Âşık Halil Karabulut
Ustam size döktüm derdim bu ne hal,
Halil der dünyanın kanunu katı,
Bir imtihan tutmuş gider şu sual,
Gam kasavet dolu insan hayatı,
İnsanoğlu gel sırrın çöz ibret al,
Sürmek için ahiret saltanatı,
Ne yamacı biter ne de yolu düz.
Hakkın sadık kulu olmalıyız biz.
(Eskişehir- Adana 1989)
3.4.10. Âşık Nurşah İle Âşık Hayrani Atışması
Âşık Hayrani er meydanı olarak da nitelendirilen atışma alanında Nurşah’a
“Sen de cengi verenlerden birisin”, “Kadın erkek eşitliğin yerisin” diye seslenerek onu
meydana davet eder:
704
Âşık Hayrani
Âşık Nurşah
Söyle (Âşık Nurşah) gel şu meydana
Şükür olsun Allah aşkı yolumuz
Sen de cengi verenlerden birisin
Kur’an tutar, elif okur dilimiz
Yaradan Rabbim yaratmış dünya
Âlemlere açar onda gülümüz
Kadın erkek eşitliğin yerisin.
El, bel, dil sen ne cevap verirsin?
Âşık Nurşah
Âşık Hayrani
Sözün aldım boyum üstat görmüşüm
Hayrani’yim işte tahtım, sarayım
Gerçekten de insanlığın erisin
Daha senden bacım neyi sorayım
Hak’tan şerbetine ermişsin
Meydan burda atışmaya varayım
Sen inan ki kardeşliğin pirisin.
Üstadımsın sen bu yolun nurusun.
Âşık Hayrani
Âşık Nurşah
Semayı ve arşı kürsü yaratan
Aldım Yunus’tan feyzimi
Sizleri şu ahvaliyle yürüten
İlahi aşk cevabım niyazım
Çaldırıp sazında yolunu açalan
Birlik olmak Nurşah kardeşlikte
Muammayı sen de nasıl görürsün?
Bağlarım sözümü Erzurum’a.
3.4.11. Âşık Nurşah İle Âşık Erdem Atışması
Âşık Erdem insanların yalan söyleyebileceğini düşünür ve sözlerine
güvenmez. Âşık Nurşah ise bunun doğru olmadığını kendi tarzıyla dile getirir; ancak
Âşık Erdem kararlıdır:
Âşık Erdem
Âşık Erdem
İnanmam mı sözlerine?
Bu gönlümü uyutursun,
Diller yalan söyler imiş.
Çocuk muyum avutursun?
İnsanoğlu çiğ süt emmiş,
Ey be dünyam unutursun,
Kullar yalan söyler imiş.
Yıllar yalan söyler imiş.
Âşık Nurşah
Âşık Nurşah
Kelepçeden vurdun bağı,
Gerçeği konuşan kişi,
Yıkılmaz bir Ağrı Dağı,
Doğru söz ağrıtmaz başı,
İnsanoğlu ömrün çağı,
İçten döken hayat yaşı,
Yıllar yalan söylemezmiş.
Kullar yalan söylemezmiş.
705
Âşık Erdem
Âşık Nurşah
Âşık Erdem gülünmüyor.
Bu bir yaşam imtihanı.
Dünya sırrı bilinmiyor.
Karamsar olma insan ol.
İbret kolay alınmıyor.
Nurşah olursan irfanı,
Haller yalan söyler imiş.
Haller yalan söylemez ki.
3.5. MÂNİLERİ
3.5.1. Âşık Nurşah’ın Mânileri
Maniler yedi heceli ve dört dizeli tek kıtadan meydana gelir ve dizeleri üçüncü
dize hariç birbirleriyle kafiyelidir (Dizdaroğlu, 1969: 54). Maniler her konuda
yazıldığı gibi birden fazla konuyu da karışık olarak ele alabilir (İlaydın, 1964: 79).
“Manilerin ilk iki dizesi, uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için
söylenir. Genellikle asıl söylenmek iste nen düşünceyle anlam yönünden ilgisi pek
yokmuş gibi görünse de konuya bağlı olarak yorumlanabilir. Üçüncü dizenin serbest
olması mâni söyleyene kolaylık sağlar. Temel duygu ve düşünce son dizede ortaya
çıkar” (Dilçin, 2013: 279).
Maniler, birinci dizelerindeki hece sayısına, dize sayılarına ve uyakların cinaslı
olmasına göre düz mâni, kesik mâni, artık mâni, cinaslı mani gibi pek çok adla
çeşitlendirilir.
Âşık Nurşah’ın çok sayıda manisi yoktur. Manilerinin tamamı tam mani de
denilen düz mâni biçiminde oluşturulmuştur. Zeynetiye Uysal‘dan derlediği ve yazıya
aktardığı maniler de mevcuttur.
Mavi yüsük takayım,
Patlıcanı patlattım,
Kız parmağına bakayım,
Düşmanları çatlattım,
Gel seninle evlenem
Gel kız gidek seninle,
Evli değil bekarım.
Ben annemi atlattım
Salatayı doğradım,
İğneler battı canıma,
Ben toluya uğradım,
Acılar sızdı kanıma,
Oturdumnda ağladım,
Can son nefesini verir.
Ben yarime doymadım.
Gel yar gayrı gel yanıma.
706
Dünürşü kaşa geldi,
Balık pişer tavada,
Akıllar şasa geldi,
Leylek uçar havada,
Evlenmeyi düşlerken,
Gözü yaşlı bülbülüm,
Bekârlık başa geldi.
Beni bekler yuvada.
Ekinim var biçemedim,
Nurşah, manileri yazar,
Dar köprüden geçemedim,
Gönlüne kurmuş bir pazar,
Karşı yakadan gelen var,
Dolaşır Dünyayı gezer,
Biri yârim seçemedim.
Maniler içinde mani.
Sarı çizme giyelim,
Şakla şukla kavurma,
Bizim dama girelim,
Edebin topla kaynana,
Eğer annen sorarsa
Oğlun fıstık getirmiş,
Tay boşanmış deyelim.
Sensiz yedik kaynana.
Ayakkabım var benim,
Manileri maniler,
Ayağıma dar benim,
Hani nerde faniler,
Mahalleden yar sevdim,
Yari yardan ayırır,
Fidan boylum yar benim.
Yar bilmeyen caniler.
(2003 Eskişehir)
3.5.2. Âşık Nurşah’ın Derlediği Mâniler
Ayakkabım toz attı,
Uzun kavak boy vermez,
Subay bana göz attı,
Boy verse de dal vermez,
Atma Subay gözünü,
Kızılbörüklü kızları,
Annem balkondan baktı.
Dalga geçer söz vermez.
Uzun kavuk bu muydu?
Köbrü altı iskele
Dibindeki su muydu?
Verin yare teskere
A benim nazlı yarim
Benden selam söyleyin
Son cevabın bu muydu?
Orta boylu askere.
707
Cam cama eklenir mi?
Merdiven basak basak
Cam dibi beklenir mi?
Yukarı çıkmak yasak
A benim nazlı yarim
Ankara'dan tel geldi
Dört sene beklenir mi?
Oğlanlara kız yasak.
Ak yemiş kara yemiş
Beyaz giyme üşürsün
Dalların yere eğmiş
Yarim ne düşünürsün,
Damat namaz kılarken
Sen Allah'a yalvar da
Gelin tavuğu yemiş
Beni sana düşürsün.
(Derleme Yeri: Kızılcabörük. Derleme tarihi: 1982)291
Manilerin hepsi 7’li hece vezni ile yazılmıştır. Kafiye düzeni aaxa şeklindedir.
Aşağıdaki maniler Âşık Nurşah tarafından Zeynetiye Uysal’dan derlenmiştir.
291
Kaleye kalbur astım,
Entarisi cim sarı,
Kara ceketli dostum,
Var gir ordan el yarı,
Ne dedim de darıldın,
Sen bana yar olaman,
Benden umudu kestin.
Yüzüme gülme barı.
Entarisi filizli,
Cevizim kile kile,
Kim bilir kalbimizi,
Ölçerim sile sile,
Hafif bir rüzgâr esti,
Yar kapıdan girince,
Ayırdı ikimizi.
Bayıldım güle güle.
Kara çorap örmezler,
Merdivenin alt yanı,
Ördüğümü geymezler,
Dibinde olur dükyanı,
Şu şehirin içinde,
Tıraş olmuş gidiyor,
Sevdiğime vermezler.
Sevdiğinin akranı.
Âşığın arşivinden alınan bu şiir, (Kaymak; Kayacan; Nasrattınoğlu 1989: 77)’de de yer almaktadır.
708
SONUÇ
Âşıklık geleneği ve âşık tarzı şiir söyleme geleneği sözlü kültür ortamlarında
doğduğu günden bugüne kadar değişerek ve gelişerek devam etmiştir. Teknolojik
gelişmelerin sürmesi ve yeni icra ortamlarının ortaya çıkması geleneğin nesilden nesle
aktarımını daha kolay hâle getirmiştir. Âşık şiirinde geleneksel konuların yanında
farklı konuların da işlenmesi şiirlere önemli değerler katmıştır.
Kökeni XVI. yüzyıla dayandırılan ve âşıklık geleneği Türkiye’de belli başlı
şehirlerde önemli bir yere sahiptir. Eskişehir XX. yüzyılda da gelenekteki önemli
temsilcilerin olduğu illerden biridir. Bu yüzyılda da Âşık Pervani, Âşık Sarıcakız, Âşık
Telli Suna, Âşık Sefili, Âşık Nurşah gibi önemli âşıklar yetişmiştir. Bu âşıklar,
katıldıkları ortamlarda sazları ve sözleriyle kendilerini kabul ettirmişlerdir.
Araştırma konusu olarak seçilen, hayatı ve eserleri kayıt altına alınarak âşıklık
geleneği içindeki yeri sorgulanan Âşık Nurşah da XX. yüzyılın önemli âşıklarındandır.
Araştırmadaki amaç, gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan Nurşah’ı tanımak,
eserlerinin unutulup gitmesini engelleyerek onun âşıklık geleneğindeki hak ettiği yeri
bulmasına yardımcı olmak ve bir kültürel mirasın gelecek nesillere kalmasını
sağlamaktır. Âşık Nurşah’ın daha önce yayımlanmış olan “Kara Sevda Türküsü
(1989)”, “Âşık Nurşah (1991)”, “Sazıyla, Sözüyle, Müziğiyle ve Ödülleriyle Âşık
Nurşah (1998)” adlı eserleri bulunmaktadır. Bu eserleri kapsayan şiirler ve aşığın
henüz yayımlanmamış olan bizzat kendisinden derlenen şiirler ile Âşık Nurşah merkez
alınarak bu çalışma meydana getirilmiştir.
Bu çalışma sırasında; hayatı, sanatı ve şiirleri üzerine araştırma yapmak ve
Âşık Nurşah’ın gelenek içindeki yeri hakkında bilgi edinebilmek adına kendisiyle
Eskişehir’deki evinde bizzat görüşülmüş, teze faydalı olabilecek bilgiler kayıt altına
alınmıştır.
Âşık Nurşah âşıklık geleneğinde önemli bir yere sahip olan bade içme (rüya
görme) ile âşık olma evresine geçmiştir. Âşık önce rüyasında çeşmeden su içerek
sonrasında ise rüyasında Dede’nin şiir elini vermesiyle âşık olma evresini yaşamıştır.
Âşığın saz çalmaya başlaması da rüya sonucunda olmuştur. Rüyasında tekbir ile sazın
verildiğini belirtmiştir. Gördüğü rüyaların ardından saza ilgisinin artmasıyla katıldığı
kursta “Âşık Nurşah” mahlasını alarak gelenekte yerini almıştır.
709
Âşık Nurşah şiir söyleme serüvenine çok küçük yaşlarda başlamış kendisini
geliştirerek devam etmiştir. Şiirlerini meydana getirirken yaşadıklarından ve
çevresinden etkilenmiş ve bu duygularını şiirlerine yansıtmıştır. Âşığın incelenen
şiirlerinin konularını ferdî ve toplumsal konular ile dinî- tasavvufi konular
oluşturmaktadır. Dinî ve millî duygularının yüksek oluşu, Yunus Emre’nin hayat
görüşüne ve sanat anlayışına olan bağlılığı şiirlerinde ön plana çıkmıştır. Çevresinde
gelişen olaylara duyarsız kalmayan âşık, gündemle ilgili fikirlerini, duygularını ve
eleştirilerini şiirlerinde işlemiştir. Âşık Nurşah sevdiklerine olan bağını, onlara
duyduğu özlemi sık sık dile getirmiş yer yer de onlar için sitemli sözler kullanmıştır.
Özellikle “ayrılık, gurbet, sitem ve sezeniş” gibi konular Nurşah’ın ferdî konulu
şiirlerinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Âşık yaşı gereği birçok tecrübe
edinmiştir. Edindiği tecrübeleri şiirleri aracılığıyla paylaşıp nasihatlerde bulunmayı,
insanları iyiye ve güzele sevk etmeyi kendisine adeta görev bilmiştir. Eserleriyle
topluma yön vermeye çalışmış, insanları eğlendirmek, hoşça vakit geçirmelerini
sağlamanın yanında topluma ışık tutan bir ayna konumunda olmuştur.
Çalışmada, Âşık Nurşah’a ait olduğu tespit edilen 518 şiir şekil, konu, yapı ve
tür bakımından incelenmiştir. Âşık Nurşah’ın şiirleri açık ve anlaşılır anlamlara
sahiptir. Şiirleri yedili, sekizli, on birli, on dörtlü ve on altılı hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Âşık, şiirlerinde mısralarındaki hece sayılarında ve ayaklarda uyum sağlamıştır.
Âşık Nurşah, âşıklık geleneği içinde yetişmiş bir âşıktır. Mahlasını âşık
Sefili’den almıştır. Ustası ve çırağı olmasa da katıldığı özel programlarda,
festivallerde, âşık bayramlarında karşılaştığı ve manevî ustaları olarak gördüğü
âşıklardan geleneğe dair bilgiler alarak kendisini yetiştirmiştir.
Âşık, gerek çevresinde gerekse de gelenek içinde kadın olmanın zorluklarını
yaşamış olsa da yine de vazgeçmemiş ve kendini kabullendirmeyi başarmıştır.
Âşık Nurşah’ın incelenen beş yüz on sekiz şiirinde en fazla tam kâfiyeyi
kullandığı görülmüştür. Âşığın şiirleri aşırı sanat kaygası taşımamaktadır. Şiirlerinde
redifler de yer veren âşık edebî sanatlarda en fazla mübalağa ve benzetme gibi edebî
sanat unsurlarını kullanmıştır.
Âşığın şiirlerinin özelliklerinden biri de zengin bir kişi kadrosuna sahip
olmasıdır. Şiirler incelenirken rastlanan “Reyhani, Şenlik, Taşlıova, Âşık Veysel,
710
Karacaoğlan, Köroğlu, Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Zülali, Dadaloğlu, Ruhsati,
Nasrettin Hoca, Leyla- Mecnun, Tahir- Zühre” gibi kişiler şiirlerinde anılmıştır.
Âşık Nurşah, âşık edebiyatının geleneksel konularından olan aşk, özlem, doğa,
ölüm ve toplumsal konular gibi konulara şiirlerinde yer vermiştir. Âşığın vatan, millet
ve bayrak temalı şiirleri de mevcuttur. Nurşah’ın şiirlerinde dini- tasavvufî edebiyatın
etkilerini de görmek mümkündür. Şiirleri âşığın dini- tasavvufî edebiyatta da yetkin
yetkin bir âşık olduğunu göstermektedir.
Nurşah âşık olduğu yıllarda (gençlik döneminde) şiirlerinin konusunu en çok
eşine olan aşkı, hasreti, sitemi olduğu tespit edilmiştir. Şiirlerinde eşine olan sevgisini
dile getirmiş, onu övmüş, zaman zaman da sitem dolu sözlerle ona seslenmiştir. Öte
yandan sevdiğine olan özlemini, ondan uzak kalmanın acısını ifade ettiği şiirleri aşk
şiirlerinin büyük bir bölümünü oluşturmuştur. İncelediğimiz şiirlerden hareketle
denilebilir ki Nurşah, eşine duyduğu sevgiyi ve evliliğine sadık olduğunu şiirlerinde
sıkça dile getirmiştir. Âşık Nurşah daha sonraları beşerî hissedilen aşkın yanında aynı
zamanda aşkı tasavvufî mahiyette arz etmiştir.
Nurşah’ın bu çalışma için derlenen şiirleri tema yönünden de incelenmiştir.
Şiirlerinde temalar halk şiirinde çokça karşımıza çıkan aşk, gurbet, özlem, ayrılık,
tabiat güzellikleri vb.dir. Nurşah’ın eşinden ayrı düştüğü zamanlarda eşine duyduğu
yoğun özlemi şiirlerine yansımıştır. Nurşah’ın geçmişe özellikle de çocukluk
dönemine olan özlemi şiirlerinde açıkça görülmüştür. Âşık, yaşı ilerledikçe dinîtasavvufî
lirizmle
dile
getirdiği
duygularına,
geçmiş
hayatında
edindiği
tecrübelerinden yola çıkarak verdiği nasihatlere, ahlâkî ve toplumsal konulara
yönelmiştir.
Âşık olup çeşitli sebeplerle gurbete çıkan Nurşah, o döneme ait sıla özlemini,
gurbetlik ve yalnızlık duygusunu şiirlerinde konu olarak çokça işlediği görülmüştür.
Âşık Nurşah, dostluk, kardeşlik, dayanışma ve insan sevgisine önem vermiş, topluma
da bu yönde nasihatlerde bulunduğu şiirler kaleme almıştır.
Nurşah, şiirlerinde açıkça yahut dolaylı olarak insanlara nasihatlerde
bulunmuş, doğruluk, dürüstlük, birlik ve beraberlik, saygı ve sosyal konuları işleyen
nasihatleri şiirlerinde dile getirmiştir. İnsanları eğitime, vatan ve bayrak sevgisine,
millî değerlere saygıya yönlendirdiği görülmüştür. Kazanmış olduğu değer
711
yargılarından ve tecrübelerinden yola çıkarak insanlara neyi yapmaları neyi
yapmamaları gerektiğini şiirleriyle öğütlemiş olduğu tespit edilmiştir.
Nurşah, çevresine eleştirel bir gözle bakmış, şiirlerinde toplumun
bozukluklarını ve aksaklıklarını dile getirmiştir. Kendisine kazandırılan birtakım millî
ve manevî değerlere sahip olan âşık, bu değerlere ters düşen durumları, olayları ve
bireyleri şiirlerinde dile almış, kimi zaman ustalıkla hicvetmiş kimi zaman da
nasihatlerde bulunarak doğru yola sevk etmeye çalışmıştır.
Doğduğu Çardak Köyü, Mihalıççık ilçesi ve Eskişehir’i şiirlerinde içten ve
güzel duygularla tasvir ettiği şiirlerinin dışında gezip gördüğü pek çok il için de şiirler
kaleme almıştır. Âşık Nurşah, doğanın ve doğal güzelliklerin aşığı olduğunu belli eden
bir âşıktır. Farklı coğrafyaları görme fırsatı bulan âşık, çeşitli yurt içi seyahatlerinde
gördükleri yerleri doğal güzellikleriyle, tarihî değerleriyle ve kültürüyle beraber
şiirlerinde işlemiştir. Âşığın Ballıhisar, Sarıcakaya, Mihalıççık, Gürleyik, Çardak,
Sekiören, Üçbaşlı, Odunpazarı Çankaya Mahallesi gibi Eskişehir merkezi, ilçeleri ve
köylerini tasvir ettiği şiirlerinin yanı sıra, Mersin- Silifke, Giresun- Şebinkarahisar,
İzmir, İstanbul, Kastamonu, Antalya, Kütahya, İznik, Bartın, Malatya, Ankara, Isparta
gibi Türkiye’nin birçok ilini tasvir ettiği ve övgü dolu sözlerinin yer aldığı şiirleri
yoğun ilgi görmüştür. Âşık Nurşah’ın şiirlerinde dağ, toprak, gül, ağaç gibi kavramlara
ve tabiat unsurlarına sıkça rastlanmıştır. Nurşah, şiirlerinde doğayı, tabiat
güzelliklerini coşkulu ve samimi bir dille aktarmış, sevgi ve saygıyla anmış, gördüğü,
duyduğu güzellikleri şiirlerinde sıralamıştır.
Âşık Nurşah’ın şiirleri muhteva yönünden incelendiğinde, tespit edilen
temalardan biri de “ölüm” temasıdır. Âşığın incelenen şiirlerinde ölüm gerçeğine
teslimiyetçi bir yönden yaklaştığı belirlenmiştir. Âşık aynı zamanda yaşamının
bunalımlı ve üzüntülü dönemlerinde çaresizliğe düştüğünü hissettiğinde ölümü
şiirlerinde işlemiştir. Âşık, yaşanmış gerçek olaylar ve ölümler karşısında duyduğu
hislerini samimi bir dille şiirlerinde ifade ettiği görülmüştür.
Âşık Nurşah irticalen şiir söyleme kabiliyetine sahip bir âşıktır. Şiirlerinin şekil
ve tür özelliklerine dair bilgilere hâkimdir. Âşık Nurşah, ilk dönem şiirleri ağırlıkta
olmak üzere dönem dönem daha önce yazdığı şiirleri üzerinde değişiklikler yapmıştır.
712
Derlenen şiirlerin başlıkları genellikle şiirinin son mısralarından alınan uzun
sayılabilecek başlıklardan oluşmuştur. Bunların yanı sıra şiirlerinde geçen kelime veya
kelime grubu da şiirlerinde başlık olarak görülmüştür.
Âşık ile görüşme sırasında kişisel arşivinde şiirleri âşığın el yazısıyla ya da
daktilo ve bilgisayar ile yazılmış sayfalar halinde bulunmuştur. Âşık el yazısıyla
yazdığı şiirlerinin türlü kopyalarını da saklamıştır. Aynı şiir birkaç farklı şekilde (kendi
el yazısı, daktilo yazısı, bilgisayar yazısı, başkasının el yazısı vb.) görülmüştür.
Âşık Nurşah, daha önce de bahsedildiği üzere, ortaokul eğitimi dışında bir
eğitim görmemiştir. Buna karşılık kendisini iyi yetiştirmiş ileri görüşlü bir kişiliğe
sahiptir. Âşık, Eskişehir’in merkezlerinden birinde oturmanın sağladığı imkânlardan
faydalanarak çeşitli kurslara ve kütüphanelere gitmiştir. Buralardan âşıklık ve âşıklık
geleneği hakkında öğrendiği bilgileri şiirlerine uyguladığı gözlemlenmiştir.
Âşıklık geleneğinde az sayıdaki kadın âşıklardan biri olan Nurşah, Türkiye’nin
farklı illerindeki festivallere, âşık bayramlarına ve çeşitli programlara katılarak çağının
âşıklarıyla meydanlarda karşılaşmış ve başarılı olmuştur. Gidip gezdiği yerlerin
coğrafi ve kültürel özelliklerini, orada geçirdiği zamanları bazen anında şiirlerine
işlemiş bazen de şiirlerini aklında tutarak sonradan yazıya geçirmiştir.
Âşık Nurşah’tan derlenen şiirlerinin sonunda her zaman mahlasını kullandığı
görülmüştür. Âşık neredeyse her şiirinin sonuna şiirini yazdığı tarihi atmıştır. Ayrıca
âşık şiirleri hakkında önemli gördüğü notlarını, örneğin şiirinin hangi yayında yer
aldığını, şiirle hangi yarışmaya katıldığını vb. durumları bir iki cümle ile şiirlerinin
sonunda anlatmıştır.
Âşığın, şiirlerinin çoğunu ezbere bildiği görülmüştür. Âşığın bu çalışmada yer
alan şiirlerinin vezin sayısının kontrolünü parmak hesabıyla yaptığı gözlemlenmiştir.
Nurşah’ın dili İstanbul Türkçesidir. Yöresel kelimelere derlenen şiirlerinde
fazla rastlanmamıştır. Nurşah hayatının küçük bir kısmını doğduğu köy olan Çardak’ta
geçirmiş, uzun yıllar ise Eskişehir’in merkez yerlerinde kalmıştır. Halkın içinde
yaşayan âşığımızın şiirlerinde son derece sade, açık bir dil kullanmıştır.
713
Âşıklık geleneklerinin önemli aşamalarından biri de âşık karşılaşmalarıdır.
Gelenekte az sayıda bulunan kadın âşıklardan biri olan Âşık Nurşah da bulunduğu ve
gitti yerlerdeki kadın ve erkek âşıklarla atışmış, kimi zaman üstün gelmiştir. Nurşah,
devrinin âşıklarından Âşık Şeref Taşlıova, Şavşatlı Âşık Kara, Âşık Yusuf, Âşık
Reyhani, Âşık Ummani, Âşık Yanguni, Âşık Hayrani, Âşık Erdem gibi âşıklarla
karşılaşmaları vardır. Çeşitli etkinliklerde, bayramlarda, festivallerde diğer âşıklarla
bir araya gelen Nurşah, âşıklar ile iletişimi sürdürmüş, onlarla şiirlerinin de içinde
olduğu yazışmalar yapmıştır. Âşık Nurşah’a gönderilen ve Nurşah’ın yazdığı pek çok
mektup tarzı şiiri derlenmiştir.
Âşık Nurşah sert bir mizaca sahip değildir. Karşılaştığı durumlar ve olaylar onu
etkilese de kötü söz kullanmaktan kaçınmıştır. Derlenen şiirlerinde sevdiğine sitem
dolu sözlerle beddua ettiği yalnızca iki adet şiiri tespit edilmiştir.
Sözlü ve yazılı kültür ortamlarında sanatını yaşatan âşık, teknolojinin
gelişmesiyle dönemde kasetini çıkartan âşıklar arasında da yerini almıştır. Dönemin
şartları altında katıldığı televizyon ve radyo programlarının, belgesel filmlerinin
internet ortamında kayıtlı halde bulunması ona daha geniş kitlelere ulaşma imkânını
sağlamıştır. Yurt içinde ve yurt dışında katıldığı etkinlikler ve verdiği konserler önemli
bir dinleyici kitlesi oluşturmuştur.
Bugüne kadar Âşık Nurşah’ın ve şiirlerinin yer aldığı pek çok dergi, gazete ve
kitap bölümleri olmuştur. Fakat Âşık Nurşah’ın hayatı ve eserleri hakkında makale ve
tez bölümleri olsa da âşık hakkında detaylıca hazırlanan bir çalışma olmamıştır.
Âşık Nurşah, katıldığı çok sayıda yerel ve ulusal etkinlik (festival, yarışma,
konser vb) çerçevesinde aldığı ulusal ve uluslararası ödülleriyle hem yerel hemde
ulusal bir şöhrete sahip olmuştur.
Âşık Nurşah’ın kendisiyle yapılan görüşmelerde çalışmaya dâhil edilen
şiirlerinin dışında yayınlanmamış çok sayıda şiirinin vardır ve âşık şiir yazmaya devam
etmektedir. Toplumun her kesiminde yaşayan insanların duygu ve düşüncelerini
şiirleri aracılıyla dünyaya duyuran Âşık Nurşah’ın sanat anlayışı ve âşıklık
geleneğindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Gelenekte sayıları oldukça az olan
kadın âşıklarıdan Âşık Nurşah üzerine bu çalışma, âşık hakkında ileride yapılacak olan
daha kapsamlı çalışmalara kaynaklık edecektir.
714
KAYNAKLAR
1. Yazılı Kaynaklar
Aça, M. (ed.). (2019). Türk Halk Edebiyatı, Nobel Yayıncılık, Ankara.
Akalın, Ş. (2009). Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara
Alay, O. (2011). “Yusuf ve Züleyha Hikâyesinin Epizot Tahlili ve Motif Yapısı”,
Folklor Edebiyat, C.17, S.68, ss167.
Albayrak, N. (2007). Ozan, TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 34, TDV Yayınları,
İstanbul, s.18.
Artun, E. (2004). Türk Halk Edebiyatına Giriş, Kitabevi, İstanbul.
Aslan, E. (2010). Türk Halk Edebiyatı, Mega Akademi, Ankara.
Aslan, E. (2018). Türk Halk Edebiyatı, Pegem Akademi, Ankara.
Banarlı, S. N. (1998). Resimli Türk Edebiyat Tarihi, M.E. Basımevi, İstanbul.
Başgöz, İ. (1968). İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, Ararat Yayınevi, İstanbul.
Bekki, S. (2008). “Anadolu Sahası Halk Şiirinde Kafiye: Tespitler ve Öneriler,” Millî
Folklor, S78, ss55-67.
Büyük, K. (ed.). (2008). Eskişehir Profili, Şehir Kitapları, Eskişehir.
Çobanoğlu, Ö. (2007). Âşık Tarzı Edebiyatı Geleneği ve İstanbul, 3F Yayınevi,
İstanbul.
Dilçin, C. (1999). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
Dilçin, Ç. (2013). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dili Kurumu Yayınları, Ankara.
Dizdaroğlu, H. (1968). “Türk Halk Şiirinde Türler”, Türk Dili Özel Sayısı, s19, Ankara
Durbilmez, B. (2020). Âşık Edebiyatında Şiir Sanatı Hasreti’den Örneklerle, Akçağ
Yayınları, Ankara.
Elçin, Ş. (1993). Türk Edebiyatında Tabiat, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara.
Elçin, Ş. (2019). Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara.
Ergun, M. (1997). “Koşuk ve Takmak Terimleri Üzerine”, V. Milletlerarası Türk Halk
Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri I, s,225-230, Kültür
Bakanlığı, Ankara
715
Gökpınarlı, A. (2009). Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul.
Günay, U. (2018). Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Akçağ
Yayınları, Ankara.
Güzel, A. Torun, A. (2003), Türk Halk Edebiyatının El Kitabı, Akçağ Yayınları,
Ankara.
Güzel, A. Torun, A. (2008), Türk Halk Edebiyatının El Kitabı, Akçağ Yayınları,
Ankara.
Güzel, A. (2015), Dinî Tasavvufî Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları,
Ankara.
Kabaklı, A. (2002), Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul.
Kaya, D. (1991), “Sivas’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsati” Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, s.156.
Kaya, D. (2000), “Âşık Edebiyatında Yedekli Şiir Şekilleri”, Uluslararası Türk
Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı, Mersin.
Kaya, D. (2003), Âşık Edebiyatına Giriş, Kitabevi, İstanbul.
Kaya, D. (2010), Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimler Sözlüğü, Akçağ
Yayınları, Ankara.
Kaya, D. (2014), Türk Dünyası Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Kavramları ve
Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara.
Kaya, D. (2019), Türk Dünyası Anonim Halk Şiiri, Akçağ Yayınları, Ankara.
Kocakaplan, İ. (1998), Açıklamalı Edebî Sanatlar, Damla Yayınevi, İstanbul.
Koç, A. (Ed.). (2014). Eskişehir'in Somut Olmayan Kültürel Mirası. Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Yayınları No: 238, Eskişehir.
Koylu, Z. Birgün, M. (2015). Eski Bir Şehrin Hikayesi, Eskişehir Ticaret Odası
Yayınları, Eskişehir.
Köprülü, F. (2016), Türk Edebiyatı Tarihi, Alfa Tarih Yayınları, İstanbul.
Mazıoğlu, H. (1982), “Eski Türk Edebiyatı”, Türk Ansiklopedisi, c.XXXII, ss81-134.
Ankara.
716
Ong, W.J. (2018), Sözlü ve Yazılı Kültür Sözün Teknolojileşmesi, Metis Yayınları,
İstanbul.
Oğuz, M. Ö. (2001), Halk Şiirinde Tür, Şekil ve Makam, Akçağ Yayınları, Ankara.
Özarslan, M. (2001), Erzurum Âşıklık Geleneği, Akçağ Yayınları, Ankara.
Özkaynar, Ö. (2014). Kırşehir Yöresi Âşıklık Geleneği ve Kırşehirli Âşık Didari.
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri.
Öztuna, Y. (2000). Büyük Türk Ansiklopedisi. Başkanlık Basımevi, Ankara.
Sakaoğlu, S. (1998), “Türk Saz Şiiri”, Türk Dili/ Türk Şiiri Özel Sayısı III, s.445-450,
Ocak- Haziran.
Sakaoğlu, S. (2013), Nasreddin Hoca Üzerine Yazılar, Kömen Yayınları, Konya.
Sarar, İ. A. (1985), “Eskişehir’de Yetişen Bilinmeyen Halk Şairlerimiz”, II.
Uluslararası Türk Halk Edebiyatı Semineri, s. 309-324, 7-9 Mayıs, Yunus Emre
Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Yayınları, Eskişehir.
Uludağ, S. (2001), “Menzil”, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Kabalcı Yayınevi: İstanbul,
s.241.
Uludağ, S. (2007). Erenler, TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 11, TDV Yayınları,
İstanbul, s.294.
2.
Elektronik Kaynaklar
URL-1: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/fotograf/asikliga_baslama.pdf, 09 Nisan
2021.
URL-2: Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Coğrafya Yapısı (ktb.gov.tr),16
Mart 2022.
URL-3: Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Coğrafya Yapısı (ktb.gov.tr),16
Mart 2022.
URL-4: Mihalıççık- Vikipedi, Mihalıççık - Vikipedi (wikipedia.org), 07 Eylül 2021.
URL 5: Mihalıççık Kaymakamlığı, http://www.mihaliccik.gov.tr/, 07.Eylül .2021.
URL-6: Harita, https://www.haritatr.com/cardak-koyu-haritasi-m46bd, 07 Eylül 2021.
URL-7: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/fotograf/asikliga_baslama.pdf, 08.Eylül
2021.
717
URL-8: Âşık Mûsikisi- Türk İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/
asik-musikisi, 18 Ekim 2021.
URL-9:
TRT
Müzik
YouTube
Kanalı,
(https://www.youtube.com/watch?
v=AWBy0QH-Z3E) 24 Aralık 2021.
URL-10: Kanal 26 YouTube Kanalı, AŞIK NURŞAH&Kanal26&&2641bayram YouTube, 24 Aralık 2021.
URL-11: Kadın Âşıklar YouTube Kanalı, (Aşık Nurşah Bacı - Sabahın Seher Vaktinde
[ Kadın Aşıklar © 2010 Kalan Müzik ] - YouTube, 24 Aralık 2021
URL-12: İlhas Haber Ajansı, (Eskişehirli Aşık, Manileriyle Rusya-Ukrayna Savaşına
Karşı Çıktı - YouTube, 24 Aralık 2021.
URL-13: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/halk_siirinde_bicim_ve_tur.pdf, Erişim
Tarihi: 02 Aralık 2021.
URL-14: Doğan Kaya, http://dogankaya.com/ halk_siirinde_bicim_ve_tur.pdf, 02
Aralık 2021.
718
EKLER
EK -1: ÂŞIK NURŞAH’IN FOTOĞRAFLARI
1.1. Âşık Nurşah (Durşen Mert)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden, izniyle alınmıştır.)
(Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
(Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
719
(Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi Arşivi’nden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
1.2.Âşık Nurşah’ın Sanatçı Kimlik Kartları
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
720
1.3.Âşık Nurşah’ın Katıldığı Program Afişleri
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
721
(ÂşıkNurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıltır.)
1.4.Âşık Nurşah’ın Belgeleri
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
722
1.5.Âşık Nurşah’ın Gazete Haberleri
(Gazeteler Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır.)
723
1.6.Âşık Nurşah’ın Şiirleri
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır. El yazısıyla yazdığı şiiridir.)
(Âşık Nurşah’ın arşivinden alınmıştır. El yazısıyla yazdığı şiiridir.)
724
EK- 2: ŞİİRLERİN ALFABETİK LİSTESİ
ŞİİRİN ADI
ŞİİR
NU
KONULARINA
GÖRE TASNİFİ
SAYFA
NU
1985 ANTALYA
33
Yakınlarına Sitem
178
1954'TE DÜNYAYA GELDİM
237
Kendine Güzelleme
393
25
YAŞINDAKİ
KARDEŞİM
METİN
AYDIN'IN
ARDINDAN SÖYLEDİĞİM
AĞITIM
328
Ağıt
500
A DİLBER
414
Bireysel Taşlama
575
ADI BİZİM YUNUS ESKİŞEHİR'DE
437
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
599
ADIYAMAN
192
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
324
AĞACIM
176
Pastoral Şiirleri
305
AĞLAR
345
Üzüntü/Eseflenme
515
AĞLAR GEZERİM
145
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
274
AĞLAYAMAM
380
Üzüntü/Eseflenme
546
AĞLIYOR
382
Üzüntü/Eseflenme
547
AĞLIYOR
476
Savaşlarla İlgili Şiirleri
637
AĞLIYORUM
370
Üzüntü/Eseflenme
538
AĞUSTOS'UM ZAFER BAYRAMIM
273
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
437
AH MANSUR AH!
222
Tanıdıklara Güzelleme
377
AKLIM
93
Nasihat Şiirleri
230
AL BAYRAK
294
Türk
Güzelleme
Milletine
462
ÂLEMLER YUNUS’U
467
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
627
ALLAH ALLAH ALLAH HU
151
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
279
725
ALLAH'IM
156
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
283
ANA YOLUM, MİLLİ DUYGUM
285
Türk
Güzelleme
451
ANACIĞIM
363
Üzüntü/Eseflenme
532
ANAM
377
Üzüntü/Eseflenme
543
ANAM ÖPSEM ELİNİ
77
Yakınlarına Özlem
213
ANAM SENİ
233
Tanıdıklara Güzelleme
388
ANAMI İSTERİM ANAM
220
Tanıdıklara Güzelleme
375
ANAYIM BEN ANAYIM BEN BEN BİR ANA
247
Kendine Güzelleme
404
ANMAYAN YUNUS
440
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
603
ANNE İLE EVLAT
364
Üzüntü/Eseflenme
533
ANNE OĞLU İÇİN SÖYLÜYOR
104
Nasihat Şiirleri
239
ANNEME MEKTUP
74
Yakınlarına Özlem
211
ANTALYA
191
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
323
ARAYA
139
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
269
ASKERİM
289
Türk
Güzelleme
456
ÂŞIĞIM
411
Bireysel Taşlama
573
ÂŞIK DERİM
153
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
281
ÂŞIK NURŞAH BACI'DAN ŞAİR DOSTLARA
250
Âşıklığa ve
Güzelleme
408
ÂŞIK VEYSEL'E AĞIT
327
Ağıt
499
ÂŞIKLAR BABASI FOLKLOR DÜNYASI
234
Tanıdıklara Güzelleme
390
ATA'MIZ
310
Atatürk’e Güzelleme
484
ATA'MIZ OLMASA NE OLURDUK BİZ
306
Atatürk’e Güzelleme
480
ATAMIZI ANIYORUZ
304
Atatürk’e Güzelleme
498
Milletine
Milletine
Âşıklara
726
ATATÜRK
308
Atatürk’e Güzelleme
482
AYRILIK
137
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
268
BABACIĞIM
232
Tanıdıklara Güzelleme
388
BABACIĞIM
351
Üzüntü/Eseflenme
522
BAK
135
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
266
BAKIŞLARIN YAKTI YAR
13
Beşerî Aşk
162
BAKIŞLARIN YAKTI YÂR
38
Yakınlarına Sitem
182
BAKSAM
108
Nasihat Şiirleri
243
BALLIHİSAR KÖYÜNDE
216
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
371
BANA
31
Yakınlarına Sitem
177
BARIŞ DÜNYAM YUNUS EMRE’M
418
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
578
BAŞIN SAĞ OLSUN TÜRKİYE’M
331
Ağıt
504
BAŞKA BAŞKA
344
Üzüntü/Eseflenme
515
BATTALGAZİ
197
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
333
BAYRAĞIMIN DOĞUŞU
297
Türk
Güzelleme
Milletine
466
BAYRAMINIZ MÜBAREK OLA
277
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
441
BE DÜNYA
59
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
199
BEKLEDİKÇE HASRET DÜŞER CANIMA
69
Yakınlarına Özlem
206
BEKLEME
376
Üzüntü/Eseflenme
542
BEN BİR KÜÇÜK ÇOCUĞUM
236
Kendine Güzelleme
392
BEN BİR TOPRAĞIM
54
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
BEN DE GEZERİM DÜNYAYI
128
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
ve
ve
195
261
727
BEN SENİ
50
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
BENİ
369
Üzüntü/Eseflenme
537
BENİM
339
Üzüntü/Eseflenme
510
BENİM ANAM
324
Ağıt
497
BENİM DERDİM ELİNKİNE BENZEMEZ
374
Üzüntü/Eseflenme
541
BİLİYORUM
333
Üzüntü/Eseflenme
506
BİLİYORUM DÖNMEYECEK BİR DAHA
365
Üzüntü/Eseflenme
534
BİLMEK LAZIM
62
Geçen Zamandan
Çağdan Şikâyet
BİLMEM Kİ
334
Üzüntü/Eseflenme
507
BİN DOKUZ YÜZ DOKSAN BİRDE
268
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
429
BİR AHIM VAR
341
Üzüntü/Eseflenme
512
BİR DERT İÇİRDİN
366
Üzüntü/Eseflenme
535
BİR DİVANE AŞIK DÜŞTÜM YOLLARA
242
Kendine Güzelleme
399
BİR GÜN
89
Nasihat Şiirleri
226
BİR GÜNDE YAZARLAR MEZAR TAŞINA
319
Ölüm Şiirleri
493
BİR GÜNÜDE UÇAN KUŞUM
353
Üzüntü/Eseflenme
524
BİRİ DAMLA BİRİ ÇAĞLAR,
218
Tanıdıklara Güzelleme
372
BİRİCİK OĞLUM MURAT'IM
26
Yakınlarına Sitem
173
BİRİSİ AYRILIK BİRİSİ GURBET
141
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
271
BİRLİK OLMASI GÜZELDİR
119
Dilek/Umut Şiirleri
253
BİZE GÜZEL KASTAMONU
189
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
320
BİZİM KUŞAK BİZİM KUŞAK
94
Nasihat Şiirleri
230
BİZİM YUNUS
432
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
594
ve
192
201
728
BİZİM YUNUS'TUR
439
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
602
BİZLER İÇİN ÇALIŞANLARDAN BIRISI DE
ONLAR
260
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
420
BOĞAZİÇİ
190
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
322
BOSNA HERSEK
475
Savaşlarla İlgili Şiirleri
635
BOŞ
386
Üzüntü/Eseflenme
551
BOŞ
92
Nasihat Şiirleri
229
BOŞ DÜNYA
47
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
BU ÇAĞDA BU ÂŞIK
405
Topluma Taşlama
BU DÜNYA FANİ
56
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
BU DÜNYA YARİM
416
Bireysel Taşlama
BU NASIL?
63
Geçen Zamandan
Çağdan Şikâyet
BU OKULDA OKUMUŞTUM
79
Geçmişe Özlem
215
BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR
265
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
426
BUGÜN KURBAN BAYRAMIDIR
270
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
433
BUGÜN SEYİTGAZİ'NİN KURTULUŞU
272
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
435
BULSA
332
Üzüntü/Eseflenme
505
BÜYÜK HİKMETTİR
210
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
356
CAHİL DERİM
395
Topluma Taşlama
558
CAN ATATÜRK
303
Atatürk’e Güzelleme
477
ve
190
567
ve
197
576
ve
201
729
CAN OKULUM
187
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
318
CANANIM
68
Yakınlarına Özlem
206
CANDIR BU
396
Topluma Taşlama
559
CANIM ANNEM ZEYNETİYE'YE
219
Tanıdıklara Güzelleme
373
CANLAR
116
Nasihat Şiirleri
248
CUMHURİYET ATATÜRK
307
Atatürk’e Güzelleme
481
CUMHURİYETİM
278
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
442
CÜMLEM ADINA GEL
105
Nasihat Şiirleri
240
ÇANAKKALE’ MİZ
302
Türk
Güzelleme
ÇARŞAMBADAN PERŞEMBEYE
346
Üzüntü/Eseflenme
517
ÇEVREMİZLE DOST OLALIM
175
Pastoral Şiirleri
303
ÇİCEĞİM
15
Beşerî Aşk
164
ÇİÇEĞİM
179
Pastoral Şiirleri
309
ÇİRKİN İLE GÜZEL
413
Bireysel Taşlama
574
ÇOK ÖZLEMİŞİM
70
Yakınlarına Özlem
207
ÇOK YİĞİTLERİN CAN DİYARI YURDUM
291
Türk
Güzelleme
Milletine
458
DADALOĞLU
253
Âşıklığa ve
Güzelleme
Âşıklara
412
DEĞİLMİŞ
164
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
291
DELİ GÖNÜL
6
Beşerî Aşk
156
DELİ GÖNÜL
97
Nasihat Şiirleri
233
DELİ GÖNÜL
129
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
261
DER NURŞAH GÖZLERDE YUNUS’U
466
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
626
DERDİM
343
Üzüntü/Eseflenme
514
Milletine
474
730
DİLERİM
490
Beddua
655
DİNLE OĞUL
102
Nasihat Şiirleri
237
DİNLEN DURUNSAZI BENDEN
43
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
DİVANE
4
Beşerî Aşk
154
DİYARBAKIR DİYE DİYE
30
Yakınlarına Sitem
176
DOĞDUĞUM YER MİHALIÇÇIK
200
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
337
DOKTOR KADRİYE SARIÇAM
228
Tanıdıklara Güzelleme
383
DOST
428
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
589
DOST ELİM VEREM KARDEŞE
471
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
631
DOSTLARIM
113
Nasihat Şiirleri
246
DOSTLUK
409
Dostluğa Taşlama
570
DOSTLUK
410
Dostluğa Taşlama
571
DÖN GAYRI
66
Yakınlarına Özlem
203
DÖNDÜM
16
Beşerî Aşk
165
DUALARIM TORUNDAN TORUNLARA
120
Dilek/Umut Şiirleri
254
DUR
394
Üzüntü/Eseflenme
557
DÜNYA
45
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
DÜNYA BİR DERS
88
Nasihat Şiirleri
225
DÜNYA BÜYÜK İMTİHANDAN GEÇİYOR
485
Covid-19 İle İlgili Şiirler
649
DÜNYA DENEN BİR CAN DERDİ
342
Üzüntü/Eseflenme
512
DÜNYA İMTİHAN DÜNYASIDIR
60
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
199
DÜNYA NİYE BÖYLE MEVLAM
40
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
184
DÜNYA YUNUS EMRE SEVGİ YILI
464
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
624
ve
ve
187
188
731
DÜNYA
48
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
191
DÜNYADA TEKSİN BAYRAĞIM
292
Türk
Güzelleme
Milletine
460
DÜNYAMIZDA GİZLİ VİRÜS YAŞAMI
483
Covid-19 İle İlgili Şiirler
647
DÜNYANIN MERKEZİ
184
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
315
DÜŞMÜŞÜM
138
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
269
DÜŞÜN YAVRUM BİR KERE
99
Nasihat Şiirleri
234
DÜŞÜNDÜK MÜ BİR KERECİK ÖLÜMÜ
323
Ölüm Şiirleri
496
ECELİM
322
Ölüm Şiirleri
495
EĞİTİMDEN KUŞAĞA
91
Nasihat Şiirleri
228
ELHAMDÜLİLLAH
155
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
282
ELİME BİR SAZ BIRAKTI
44
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
187
ELİNE KALDIK
402
Topluma Taşlama
564
EMRE İLE ERDEM KARDEŞ
217
Tanıdıklara Güzelleme
372
ESKİŞEHİR
193
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
325
ESKİŞEHİR FESTİVALLER DİYARI
271
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
434
ESKİŞEHİR KÜLTÜR MÜDÜRÜ DÜNDAR
TOKGÖZ’E
259
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
419
ESKİŞEHİR YUNUS'TAN SELAM BARTIN'A
206
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
348
EŞİM İÇİN
34
Yakınlarına Sitem
179
EŞİME GİDEN MEKTUP
78
Yakınlarına Özlem
214
EŞİMİN DÖNÜŞÜ
5
Beşerî Aşk
155
EŞİMLE EL ELE GEÇEN GÜNLERİM
9
Beşerî Aşk
159
EVDEN ÇIKMA ÇIKMA KARDEŞ
482
Covid-19 İle İlgili Şiirler
645
ve
732
EVİM
186
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
317
EVİMDEKİ DİLDE YUNUS
429
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
590
EVİMİN ERKEĞİ SENİ GÖRMEK İSTİYORUM
1
Beşerî Aşk
150
EY CİHAN
474
Savaşlarla İlgili Şiirleri
634
EY DÜNYA
41
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
EY KAHRAMAN ATATÜRK'ÜM
309
Atatürk’e Güzelleme
483
EY YUNUS
449
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
610
EY YUNUS EMRE’M
470
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
629
FANİ DÜNYA
406
Paraya Taşlama
568
FELEK
55
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
FELEK
401
Topluma Taşlama
563
FIRAT
381
Üzüntü/Eseflenme
547
FİLİSTİN'E ZULMÜ VEREN UTANSIN
477
Savaşlarla İlgili Şiirleri
608
GEL ANAM
150
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
278
GEL BARIŞ
478
Savaşlarla İlgili Şiirleri
639
GEL DAVAYA DÜŞME KARDEŞ
90
Nasihat Şiirleri
227
GEL DESEN DE GELEMEM YUNUS
354
Üzüntü/Eseflenme
525
GEL DİYOR
144
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
273
GEL EŞİM MEHMET GEL
385
Üzüntü/Eseflenme
550
GEL OĞUL
101
Nasihat Şiirleri
236
GEL ÖMRÜMÜ
131
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
263
GEL YAVRUM
109
Nasihat Şiirleri
244
GELDE ŞU KİTABI OKU
296
Türk
Güzelleme
ve
ve
Milletine
184
196
465
733
GELDİM YUNUS EMRE'M GELDİM BEN
SANA
450
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
610
GELİN
267
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
428
GENÇLİĞİMİN EFENDİSİ
301
Türk
Güzelleme
473
GENÇLİK
61
Geçen Zamandan
Çağdan Şikâyet
ve
200
GENÇLİK
65
Geçen Zamandan
Çağdan Şikâyet
ve
203
GİDERİM
134
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
266
GÖNÜL
383
Üzüntü/Eseflenme
548
GÖNÜL
412
Bireysel Taşlama
573
GÖNÜLDEN GÖNÜLE
452
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
612
GÖR ATATÜRK’ÜM
311
Atatürk’e Güzelleme
485
GÖR SEVDİĞİM
3
Beşerî Aşk
153
GÖREN SEVER SENİ İZNİK
203
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
342
GÖRMEZ OLAYDIM YÜZÜNÜ
23
Yakınlarına Sitem
170
GÖTÜRÜR
435
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
598
GURBET
127
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
260
GURBETLİK
132
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
264
GÜL GÜLCÜM GÜL GÜL SİLİFKE
182
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
312
GÜLMEK YAKIŞMAZ
375
Üzüntü/Eseflenme
542
GÜLNAZIM GÜLYAZIM
379
Üzüntü/Eseflenme
545
GÜNDEN GÜNE
67
Yakınlarına Özlem
204
GÜZEL
11
Beşerî Aşk
160
Milletine
734
GÜZEL
196
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
330
GÜZEL ANKARA’M
213
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
359
GÜZELİM
37
Yakınlarına Sitem
182
HAK MUHAMMED AŞK YOLUNA
165
Peygamber Sevgisi
292
HAK'TAN EMİR
387
Üzüntü/Eseflenme
551
HALEN DOLAŞIRIM
246
Kendine Güzelleme
402
HALİMİZİ BİR TEK ALLAH GÖRÜR
161
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
288
HALK OZANLARININ SESİ
248
Âşıklığa ve
Güzelleme
405
HANGİ BİRİN SAYAYIM
472
Gündemle İlgili Şiirleri
631
HANIM ELİ
284
Türk
Güzelleme
450
HATIRLA
373
Üzüntü/Eseflenme
540
HAYATINI GÖRDÜM (ANAM)
81
Geçmişe Özlem
217
HAZRET-İ MUHAMMET'İYE METHİYE
166
Peygamber Sevgisi
293
HER İNSAN
321
Ölüm Şiirleri
495
HOCAM İSA KAYACAN
225
Tanıdıklara Güzelleme
381
HOŞ GELDİN 1992
121
Dilek/Umut Şiirleri
255
HOŞ GELDİN YENİ YIL ESKİYE VEDA
276
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
441
HOŞ GELDİNİZ, GÜLE GÜLE
266
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
427
HOŞGÖRÜDE BULDUM
163
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
290
HUZUR BAHÇESİ
160
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
287
HUZURLU SOFRANIN AŞI
86
Nasihat Şiirleri
223
Âşıklara
Milletine
735
ISPARTA
215
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
369
İBRET AL
115
Nasihat Şiirleri
248
İBRETİN YUNUS
445
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
607
İÇİNDEN GELMİŞ
112
Nasihat Şiirleri
246
İL İL YUNUS
423
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
584
İL MÜFTÜLÜĞÜ KUR-AN ZİYAFETİ
174
Dinî Günler
302
İLİM NEDİR?
87
Nasihat Şiirleri
224
İMTİHAN
111
Nasihat Şiirleri
225
İNANÇ
85
Nasihat Şiirleri
222
İNSAN GÖNÜL İLE YAŞAR DÜNYADA
96
Nasihat Şiirleri
232
İNSAN NERDE ZAMAN NEYİ GÖSTERİR
378
Üzüntü/Eseflenme
544
İNSANLIĞI SEVELİM
83
Nasihat Şiirleri
219
İNSANOĞLU
398
Topluma Taşlama
560
İNSANOĞLU ÇALIŞIRSAN
95
Nasihat Şiirleri
231
İNŞALLAH
117
Dilek/Umut Şiirleri
251
İSTANBUL'DA BİR SİRKECİ
188
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
319
İŞTE BÖYLE
42
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
185
İŞTE BÖYLE YUNUS'UM
444
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
606
İYİDİR
110
Nasihat Şiirleri
245
İZCİLERİM
258
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
418
İZMİR'İM
183
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
314
KABİR İMİŞ
316
Ölüm Şiirleri
491
736
KADINA ŞİDDET YAKIŞMAZ
480
Kadına Şiddet İle İlgili
Şiirler
642
KADININ TOPLUMDA YERİ
362
Üzüntü/Eseflenme
531
KADINLARIN
282
Türk
Güzelleme
447
KALDI
53
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
KALEM
238
Kendine Güzelleme
394
KALEM YAZMAZ HALİMİ
19
Beşerî Aşk
167
KALMADI (GALMADI)
335
Üzüntü/Eseflenme
508
KÂR ETMEZ
361
Üzüntü/Eseflenme
531
KARA SEVDA
325
Ağıt
498
KARA SEVDA ÇÖLLERİ
20
Beşerî Aşk
168
KARA ZAMANIN SEVGİSİ
348
Üzüntü/Eseflenme
520
KARACAOĞLAN
254
Âşıklığa ve
Güzelleme
Âşıklara
413
KARACAOĞLAN
255
Âşıklığa ve
Güzelleme
Âşıklara
414
KARADENİZ EREĞLİSİ AĞITI
330
Ağıt
503
KARADENİZ'E
205
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
345
KARLI DAĞLAR
133
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
265
KEKLİK KOKAR DAĞLARI
202
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
341
KENDİ KENDİME BİR SORU
356
Üzüntü/Eseflenme
527
KENDİMDEN BİR ARZUHAL
239
Kendine Güzelleme
395
KENDİME BİR MEZAR KAZDIM
349
Üzüntü/Eseflenme
520
KENDİNDE
107
Nasihat Şiirleri
242
KERVANIM GİDİYOR
18
Beşerî Aşk
167
KIBRIS'IM
208
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
354
Milletine
ve
194
737
KIBRIS'IM
209
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
355
KITAN YUNUS
422
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
583
KIZIM ALDIN GİDEN BENDEN
326
Ağıt
499
KİM NE BİLİR KİMİN DERDİN
340
Üzüntü/Eseflenme
511
KİMSİN NESİN EY SEVGİLİ
10
Beşerî Aşk
160
KOCA ATLAR
491
Koçaklama
656
KOCA YUNUS
461
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
621
KOCA YUNUS'UM
448
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
609
KÖYÜM
180
Pastoral Şiirleri
310
KÖYÜM ÇARDAK
181
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
311
51
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
193
KÜLTÜR SARAYINDA SARAY
201
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
338
KÜLTÜRÜMÜZ
280
Türk
Güzelleme
Milletine
444
KÜTAHYA'M
194
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
327
LALE MATBAASININ MAVİ BONCUĞU
231
Tanıdıklara Güzelleme
387
MALATYA'M
207
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
350
MALAZGİRT
299
Türk
Güzelleme
Milletine
471
MEDET
427
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
588
300
Türk
Güzelleme
472
8
Beşerî Aşk
KURTAR
MEVLAM
SEVDADAN
MEHMEDCİĞİM
ER'İM TÜRKÜM
MEHMED'İM
NURŞAH'I
MEHMEDİM
ŞU
ASKERİM
Milletine
158
738
229
Tanıdıklara Güzelleme
384
MEHMET’İM
39
Yakınlarına Sitem
183
MEHMETÇİK
290
Türk
Güzelleme
457
MENFAATSE SEVGİN DÜNYA
46
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
MERTLİK
492
Koçaklama
MEVLANA’M
167
Mevlâna
Şiirleri
Hakkındaki
294
MEVLANA’M
168
Mevlâna
Şiirleri
Hakkındaki
295
MEVLANA’M
169
Mevlâna
Şiirleri
Hakkındaki
296
MEVLANA’M
171
Mevlâna
Şiirleri
Hakkındaki
298
MEVLANAM (YÜCE YARIM NEYLEYİ?)
170
Mevlâna
Şiirleri
Hakkındaki
297
MEZAR TAŞIM
313
Ölüm Şiirleri
489
MİHALIÇÇIK
198
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
334
MİTSUKO KOJİMA GÖNÜLLER CANI
235
Tanıdıklara Güzelleme
391
MURAT’IMIN SÜNNETİ
264
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
425
MÜSLÜMANLIK KILDAN İNCE
157
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
284
NASIL FİGAN BÖYLE BİLMEM
399
Topluma Taşlama
561
NASIL KÜSMÜŞ
315
Ölüm Şiirleri
490
NAZAR DEĞDİ TÜRKİYE'ME
473
Gündemle İlgili Şiirleri
633
NE ARARSIN
312
Ölüm Şiirleri
488
NE ÂŞIĞIM NE ŞAİR NE OZAN
391
Üzüntü/Eseflenme
555
NE İŞTİR
389
Üzüntü/Eseflenme
553
MEHMET, AYNUR,
TANSU'MUZ
BINNUR,
MURAT,
Milletine
ve
189
656
739
NE OLUR SONUMUZ BÖYLE BİLMEM
404
Topluma Taşlama
566
NEDEN?
336
Üzüntü/Eseflenme
508
NERDESİN
367
Üzüntü/Eseflenme
536
NEREDEYİM
123
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
256
NEYDİ AH NEYDİ O GÜNLER ESKİŞEHİR
82
Geçmişe Özlem
218
NURŞAH
240
Kendine Güzelleme
397
NURŞAH
244
Kendine Güzelleme
401
NURŞAH DER
486
Covid-19 İle İlgili Şiirler
651
NURŞAH DERSİN ALDI
241
Kendine Güzelleme
399
NURŞAH’IN KALEMİNDE
226
Tanıdıklara Güzelleme
381
NURŞAH'IN GÖZYAŞI
347
Üzüntü/Eseflenme
518
OĞLUM
103
Nasihat Şiirleri
238
OĞLUM
221
Tanıdıklara Güzelleme
376
OLACAĞINA BAK
358
Üzüntü/Eseflenme
528
OLDUK
403
Topluma Taşlama
565
OLDUN
350
Üzüntü/Eseflenme
521
OLDUN YUNUS'UM
454
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
614
OLMAYINCA
388
Üzüntü/Eseflenme
552
OLMAZ
146
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
275
OLMAZ SABAHLAR
359
Üzüntü/Eseflenme
529
ON BİR AYIN BİR SULTANI
173
Dinî Günler
301
ON İKİ YAŞIMDAN OTUZ BEŞ YILA
17
Beşerî Aşk
166
ORMAN, İNSAN VE ÜLKE
114
Nasihat Şiirleri
247
OY
384
Üzüntü/Eseflenme
549
OY ANAM
371
Üzüntü/Eseflenme
539
OY ANAM OY
52
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
ve
194
740
ÖĞRETMENİM
261
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
421
ÖLEN KONUŞUR MU?
320
Ölüm Şiirleri
494
ÖLMEDEN KAVUŞMAK
35
Yakınlarına Sitem
180
ÖLÜM TAŞI
317
Ölüm Şiirleri
492
ÖLÜMSÜZ DÜŞÜ
257
Âşıklığa ve
Güzelleme
ÖZENMEDİM ŞÖHRETE
245
Kendine Güzelleme
401
ÖZLEMİN
71
Yakınlarına Özlem
208
PEŞİNDEN ŞU KENDİMİ ALAMADIM
36
Yakınlarına Sitem
181
PİR'İM YUNUS
436
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
598
POLİSİM
262
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
422
PROF. FATMA AHSEN TURAN HOCAM
224
Tanıdıklara Güzelleme
379
RAB'BİM SANA ÂŞIK OLDUM
152
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
280
RÜYAMDA GÖRDÜM
298
Türk
Güzelleme
Milletine
470
SABIR BERESİ
159
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
286
"SAĞLIĞIMIZA SAĞLIK KATANLARIMIZ
DOKTORLARIMIZIN HAKKI VERİLMEZ
263
Çeşitli
Meslek
Gruplarına Güzelleme
424
SAĞLIKLI OLUN ÇOCUKLAR
84
Nasihat Şiirleri
220
SAKIN
407
Dostluğa Taşlama
569
SARICAKAYA
214
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
368
SARIKÖY'DE BİZİM YUNUS
434
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
596
SAZIMLA BEN
243
Kendine Güzelleme
400
SEBEP
408
Dostluğa Taşlama
Âşıklara
416
741
SEKİÖREN BİZİM KÖYÜN
199
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
335
SEKİÖREN MEŞHUR BAŞI TÜRLÜ YEMEK
ÇEKER AŞI
195
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
329
SELAM OLSUN
227
Tanıdıklara Güzelleme
382
SEN
100
Nasihat Şiirleri
235
SEN İSTEDİN
29
Yakınlarına Sitem
175
441
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
604
SEN YUNUS'UM
425
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
586
SEN YUNUS'UM
459
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
618
SENİ GÖRÜYORUM BAKTIĞIM ZAMAN
154
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
281
SENİ GÖRÜYORUM SEN VARSIN YUNUS
465
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
625
SENİ GÜZEL SÖYLER BANA
424
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
585
SENİ KAYIP ETTİM SENİ
337
Üzüntü/Eseflenme
509
SENİ YUNUS
419
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
579
SENİN İÇİN
14
Beşerî Aşk
163
SENİN OLSUN
28
Yakınlarına Sitem
175
SENİN TÜRKÜN KÖYÜM BENİM
185
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
315
SEV TÜRKİYEM SEV OZANIN
249
Âşıklığa ve
Güzelleme
407
SEVDA ÇİÇEKLERİ
76
Yakınlarına Özlem
SEVDİĞİM
58
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
SEVDİĞİM SEN GÜLÜM
32
Yakınlarına Sitem
178
SEVGİ ÇAĞRISI
98
Nasihat Şiirleri
233
SEN SAYFAMIZ
YAPRAK
GÖNÜLLERDE
SON
Âşıklara
212
ve
198
742
SEVGİ TRENİ
451
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
611
SEVGİ YUNUS'TUR
460
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
619
SEVGİLİM
12
Beşerî Aşk
161
SEVGİMİZ YUNUS
455
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
614
SEVGİNİN İZİNDE YUNUS
433
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
595
SEVGİYİ
488
Dua
653
SEYRANİ
162
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
289
SEYRANİ
252
Âşıklığa ve
Güzelleme
411
SIRPLILAR ELİNDE EY BOSNA HERSEK
479
Savaşlarla İlgili Şiirleri
641
SİLİFKE
204
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
345
SİZLERSİNİZ ÇOCUKLARIM
287
Türk
Güzelleme
453
SON BİR GÜN
27
Yakınlarına Sitem
174
SON GÜN
22
Yakınlarına Sitem
169
SON YOLCULUK
318
Ölüm Şiirleri
492
SORDUM
469
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
628
SORMAYIN DAĞLAR
368
Üzüntü/Eseflenme
536
SÖYLE
57
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
SUÇ MU KADIN ÂŞIK OLDUM?
400
Topluma Taşlama
562
SUSMAYIN KONUŞUN
142
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
272
ŞEHİD MEHMED
329
Ağıt
502
ŞİMDİ
392
Üzüntü/Eseflenme
556
ŞİRİN GİBİ
393
Üzüntü/Eseflenme
557
Âşıklara
Milletine
ve
197
743
ŞOL YUNUS'UM
420
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
580
ŞÖHRETLER ŞEHRİ ŞEBİNKARAHİSAR
212
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
358
ŞU DÜNYADA
397
Topluma Taşlama
560
ŞÜPHE
357
Üzüntü/Eseflenme
528
TANIDIM BEN SENİ YUNUS
431
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
592
TASAVVUF DEDİLER AŞKIMA BENDE
158
Allah Sevgisi ve İlahi
Aşk
285
TECRÜBE
148
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
277
TEL TEL OLMUŞ
230
Tanıdıklara Güzelleme
386
TOPRAĞIM
178
Pastoral Şiirleri
308
TOPRAK SEVDASI
177
Pastoral Şiirleri
306
TRT DEN BİZLERE GÜNAYDIN TÜRKİYE
PROGRAMINA
274
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
439
TÜRK ADIMIZ YAŞAYACAK
286
Türk
Güzelleme
Milletine
452
TÜRK KADINI
281
Türk
Güzelleme
Milletine
446
TÜRKİYE'MİN ÇOCUKLARI
288
Türk
Güzelleme
Milletine
455
TÜRKİYEMİN UÇAN KUŞU GÖKLERDE
295
Türk
Güzelleme
Milletine
463
TÜRK'ÜM
293
Türk
Güzelleme
Milletine
461
TÜRK'ÜN KIZI TÜRK'ÜN SESİ
283
Türk
Güzelleme
Milletine
448
TÜRK'ÜN OĞLU TÜRK'ÜN SESİ
279
Türk
Güzelleme
Milletine
443
ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜM
305
Atatürk’e Güzelleme
479
UMUTLAR
73
Yakınlarına Özlem
210
744
UMUTLAR
122
Dilek/Umut Şiirleri
255
UNUT
125
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
258
ÜÇ AYLARININ UMMANI SEFA GELDİN
RAMAZANIM
172
Dinî Günler
298
VAR YUNUS
456
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
615
VAY BE NURŞAH VAY
390
Üzüntü/Eseflenme
553
VAY DÜNYA VAY
49
Kadere,
Feleğe
Dünyaya Sitem
VEFASIZ
415
Bireysel Taşlama
575
VEFASIZ
489
Beddua
654
VELİNİMETİMİZ
269
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
430
VEYSEL BABAYA BİR METHİYEM
223
Tanıdıklara Güzelleme
378
VİRANE
251
Âşıklığa ve
Güzelleme
Âşıklara
411
VİRÜS
482
Covid-19 İle İlgili Şiirler
645
YANAN BENİM YAKAN NERDE?
24
Yakınlarına Sitem
171
YAR
143
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
273
YAR
338
Üzüntü/Eseflenme
510
YÂR
352
Üzüntü/Eseflenme
523
YÂR BENİ GURBETTEN GURBETE
147
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
276
YAR ELİNDE
140
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
270
YAR SEN DİYE
124
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
257
YARÂB (UMREDEN)
487
Dua
652
YARALI
136
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
267
YARANI
130
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
262
YARİM
2
Beşerî Aşk
152
YARİM
7
Beşerî Aşk
157
ve
192
745
YAŞARIM
355
Üzüntü/Eseflenme
526
YAVRUM
72
Yakınlarına Özlem
209
YAVRUM
106
Nasihat Şiirleri
241
YEDİ YAŞIMDA
360
Üzüntü/Eseflenme
530
YEDİ YILLIK BİR YUVA
25
Yakınlarına Sitem
172
YENİ EVDEN BİR HİKÂYE
211
Yaşadığı ve Seyahat
Ettiği Yere Güzelleme
357
YIL 1991
275
Özel
Günlere,
Festivallere
ve
Programlara Güzelleme
439
YIL AY HAFTA YAKIN IRAK
314
Ölüm Şiirleri
489
YILLAR YILI
64
Geçen Zamandan
Çağdan Şikâyet
YILLAR YILI BEN AYRILIK ÇEKERİM
149
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
277
YILLARIM
372
Üzüntü/Eseflenme
539
YOKTUR
126
Ayrılık, Gurbet Şiirleri
259
YOL YUNUS YOLU
417
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
577
80
Geçmişe Özlem
216
YUNUS ÇAĞIRIR
462
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
621
YUNUS DER
447
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
608
YUNUS DİYE
430
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
591
YUNUS DOST
463
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
622
YUNUS EMRE
453
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
613
YUNUS EMRE'M
426
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
587
YORGUN ARGIN BAKIŞLARDA
BOYLAMIŞ DİZLERİM
YOL
ve
202
746
YUNUS EŞİĞİNDEN
468
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
628
YUNUS İLİNDEN
442
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
604
YUNUS SÖYLER
421
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
582
YUNUS YAZILI
446
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
607
YUNUSTAN BİR ANA ÇAĞRI
118
Dilek/Umut Şiirleri
252
YUNUS'TAN YOL SERANİ'YE
256
Âşıklığa ve
Güzelleme
Âşıklara
415
YUNUS'UM
438
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
600
YUNUS'UM
457
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
616
YÜCE MEVLA BİLİR SEVEN KULUNU
75
Yakınlarına Özlem
212
ZAMAN AŞKINA
443
Yunus Emre ile İlgili
Şiirleri
605
747
ÖZGEÇMİŞ
Adı ve Soyadı: Tuğçe COŞKUN
Lisans Eğitimi: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Yüksek Lisans Tez Başlığı: Eskişehirli Âşık Nurşah’ın Hayatı ve Eserleri
(Monografi-Derleme-Tasnif)
Yüksek Lisans Tez Danışmanı: Doç. Dr. Aslı BÜYÜKOKUTAN TÖRET
Ulusal Bilimsel Toplantılarda Sunulan ve Bildiri Kitaplarında Basılan Bildiriler:
Coşkun, T. (2021). Âşık Nurşah’ın Şeref Taşlıova ile Mektuplarındaki Şiirlerinin
Değerlendirilmesi, Üçüncü Uluslarası Toplum ve Kültür Araştırmaları Sempozyumu
Tam Metin Bildirileri. 1-3 Ekim 2021.
748