DEMİR ÇAĞI ANADOLU ARKEOLOJİSİ Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA Sunumda yer alan tüm fotoğraflar telif hakkına sahiptir. Yalnızca eğitim amaçlı olarak kullanılmıştır. Başka bir amaç için kullanılamaz. TARİHİ ÇAĞLAR ORTA TUNÇ ÇAĞI (M.Ö. 2000–1450) ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI (M.Ö. 1950-1750) • M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde Anadolu ile Kuzey Mezopotamya arasında çok güçlü ve yaygın bir ticaret ağı kurulmuştur. Bu ticaretin yönetim merkezi Assur Devleti’nin siyasi, dini ve kültürel başkenti olan Assur’dur. • Assur, Kuzey ve Güney Mezopotamya arasındaki en önemli nehir yollarına hakimdir, ayrıca Anadolu ile İran arasındaki kervan yollarının da üzerindedir. Konumu nedeniyle hem Güney Mezopotamya hem de Anadolu ile ticarette önemlidir. • Anadolu’daki maden türlerinin zenginliği, tarım ve hayvan ürünlerinin çeşitliliği M.Ö. III. Binyıldan itibaren komşu bölgelerce bilinmektedir. • Akad kralı Sargon’un (M.Ö. 2334-2279) kahramanlıklarını anlatan ve ölümünden yaklaşık 800 yıl sonra yazılan ŞarTamhari Metinlerine göre kral, sedir ormanlarına (Amanoslar) ve gümüş dağlarına (Toroslar) yaptığı seferler sırasında Akadlı tüccarların şikayetleri üzerine Puruşhanda’yı (Acemhöyük) (Eski Assurca Puruşhattum,Hititçe Puruşhanda) ele geçirmiştir. Daha sonra Sargon’un torunu Naram-Sin (M.Ö. 2254-2218), içinde Puruşhanda’nın da bulunduğu 17 Hatti kralının oluşturduğu kualisyonu yenmiştir. Akadlı yazılı belgeler dışında, Kültepe’nin İTÇ III evresinin 12. ve 13. yapı katlarında (M.Ö. 2300-2100) Akad ve Post Akad silindir mühürleri bulunmuştur. • Kaniş Karum’un II ve I. Tabakaları ATKÇ’dır. I. İrişum Ikunum Şarrumken (Sargon) Puzurassur Naramsin II. İrişum Şamşi-adad Kaniş Karum II. Yapı katı Kaniş Karum Ib. Yapı katı • Eski Assur kralları, Orta ve Güneydoğu Anadolu’da, çoğu yerli krallıkların merkezlerinde veya önemli şehirlerinde “KARUM” denen PAZAR YERİ, TİCARET MERKEZİ kurmuşlardır. Karum, “liman” anlamındadır. Güney Mezopotamya’da nehir trafiğinde çok önemli olan teknelerin yanaştığı limandır. Zamanla limanlarda ticaret hacmi genişlemiş, birer merkez haline gelmişlerdir. Karumlar Güney Mezopotamya’da özerk bir yönetime, sosyal bir statüye sahip olmuşlardır. • Assurlular’ın koloni merkezlerine bağlı olarak kurdukları daha küçük pazar yerlerine “WABARTUM”, TİCARET İSTASYONU denmektedir. • Wabartumlar en yakınındaki Karuma bağlıdır. Tüccarlar karumda olduğu gibi, wabartumlarda da devamlı otururlar, işlerini buradan yürütürler. Bunların da politik organizasyonları ve kurumları vardır. • Assurlular yerlilere “nu’aum” demektedir. • Anadolu’da Assurlular tarafından kurulan 10 karumun idare merkezi Kültepe (Kaniş, Neşa)’dir. Sistemin merkezi olan Assur’da bu döneme ait yazılı belge yoktur, tamamı Anadolu karumlarından ele geçmiştir. Bunlar arasında da hem sayı hem de içerik yönünden en kapsamlı arşivler Kültepe Kaniş/Neşa’dandır (20.000). Kayseri’nin 21 km. kuzeydoğusundadır. Tepe ve Aşağı Şehir olmak üzere iki kısımdan oluşur. Tepenin doğu kenarına yakın yerde sitadel vardır, hem sitadel hem de tepe surlarla çevrilidir. Aşağı Şehir en fazla 250 yıl iskan edilmiştir. Tepeden çok sonra kurulmuş ve daha önce terkedilmiştir. Kaniş karumu tepeyi kuşatan aşağı şehirdedir. Karumda yerleşim II. Tabakada vardır. Kültepe eski eser pazarlarına dağılan ve “Kapadokya Tabletleri” olarak bilinen çivi yazılı belgelerin ilk kez ortaya çıktığı 1881 yılından beri literatürde bilinmektedir. 1881’de ilk kez Th. G. Pinches ziyaret etmiş, 1893-1894 yıllarında da E. Chanter kazılar yapmıştır. Onları 1906’da H. Winckler ve aynı yıl ondan bağımsız olarak tepede kazı yapan H. Grothe izlemiştir. Hitit dilinin çözülmesinde önemli yeri olan B. Hrozny 1925’de önce tepede sonra da Karumda kazılara başlamıştır. İlk sistemli kazılara ise TTK adına 1948’de Tahsin Özgüç tarafından başlanmıştır, şimdi höyük F.Kulakoğlu tarafından kazılmaktadır. • • • • • • Kaniş Karum tabakalaşması IV III II Ia Ib M.Ö. III. Bin sonu, OTÇ başı (2000-1950) ATKÇ Kaniş Karum II. Katı bir yangınla sona erer. Ib Şamşiadad ile çağdaştır. Ib tabakası, Şamşiadad’ın oğlu Şamşi-İluna’nın 10. saltanat yılına kadar devam eder. Ancak yangından sonra Assurla yapılan ticarette de ciddi bir güçsüzleşme izlenir, Şamşiadad ile beraber ticaret Anadolu’dan Güney Mezopotamya’ya doğru kaymıştır. • • • • • • • • Tepe tabakalaşması 1-2 Roma 3 Hellenistik 4-5 Geç Hitit 6 Kaniş Karum Ia 7-8 ATKÇ 9-10 Kaniş Karum III-IV 11-12-13 İTÇ III • OTÇ’nın başlamasıyla Yakındoğu’da ticaret daha örgütlü bir hale gelir. Anadolu için bu dönemdeki ticaretin diğer dönemlerden farkı yazı ile denetim altına alınmış olmasıdır. Assurlularca örgütlenen bu ticari sistemde ticareti yapılan malların ve ticari antlaşmaların kaydının tutulmasına büyük özen gösterilmiştir. Eşek kervanları ile taşınan mallar, üzerinde tüccara ait bullalar (mühür baskılı kil topak) ile güvence altına alınmıştır. Ticari belgeler, kil tabletlere çivi yazısı ile yazılmış, yine kilden zarflar içine konularak mühürlenmişlerdir. Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Asurlular Anadolu’ya, en çok 14 eşekten oluşan kervanlarla gelinirdi. Yük Asur’da tartılır, kil mühür baskıları kırılır ve tanıkların yanında açılırdı. Anadolu’da artık ticaret kervanlarına rastlanmasa da Toros göçerlerinden Sarıkeçiler, yüklerini eşek ve deve kervanlarıyla taşımaya devam ediyor Domuztepe damga mühür • Assurluları’ın Anadolu ile ticareti iki esas üzerine kuruludur. • Anadolu’da bakır yatakları zengindir, ancak tunç yapımı için kalay yoktur. Assur bölgesinde de kalay yoktur ancak Assur, bu her devirde büyük ihtiyaç olan maddeyi dışardan getirmektedir. Yapılan analizler, kalayın lapis lazuli ve akikle beraber Afganistan, Tacikistan ve Kuzey İran’dan getirildiği fikrini destekler. • Kalayla beraber Anadolulu krallarca çok sevilen lüks kumaşlar, lapis lazuli ve hematit gibi yarı değerli taşları da Anadolu’ya getirip aldıklarının iki katı fiyatına satıyorlar, altın ve gümüşle takas ediyorlardı. • Yine Assurlular Anadolu içinde yerli dokuma ve bakır ticareti de yapıyorlardı. Bu iç ticaret de Anadolu’nun altın ve gümüşünü azaltıyordu. • Kalay, kumaş ve değerli taşları Asur’dan Anadolu’ya getiren eşek kervanları iki yoldan birini izliyorlardı. • “Güney yolu”, Dicle, Habur ve Balih Vadileri’nden Urfa’ya, Fırat’ı Birecik’ten geçerek Maraş’a, oradan da kuzeye doğru Doğu Toros geçitlerinden Kaniş’e ulaşırdı. • “Kuzey yolu”, Diyarbakır-Elazığ ya da Fırat’ı Samsat’tan geçerek Malatya’ya ulaşırdı. • Kervanlar her zaman aynı güzergahı izlemezdi, Uzunluğu yaklaşık 1000 km. olan bu yolların güvenliği çok önemliydi. Karayolu, deniz yolundan daha güvenli bir tercihti. Yazılı kayıtlarda kervanların kaybolması, yağmalanması gibi konuların neredeyse hiç yer almaması kervan yollarında gerekli tüm güvenlik önlemlerinin Anadolulu ve Assurlu yöneticilerle sağlandığını göstermektedir. • ATKÇ’nın Anadolu’ya getirdiği yenilikler: • Yazı Anadolu’da ilk kez bu dönemde kullanılmıştır. • Daha önce “damga mühür” kullanan Anadolu ilk kez “Silindir mühür” ile tanışır. • Anadolu’ya bu dönemle beraber yabancı kökenli arkeolojik malzemeler de gelmiştir, silahlar, çeşitli süs eşyaları ve çanak çömlekler baştadır. • Yeniliklerle beraber özellikle mimari özelliklerde tamamen Anadolulu unsurlar vardır. Karum’dan yaklaşık 20.000 adet tablet ele geçirilmiştir. Tabletlerin tamamına yakını, ATKÇ’nın en güçlü yaşandığı II. Tabakadan bulunmuştur. Kilden yapılmış, büyük çoğunluğu güneşte kurutulmuş, bir kısmı ise pişirilmiş, dikdörtgen prizma şeklindeki tabletler 6-15 cm. boyutlarında. Tabletlerin hemen hepsi, tüccarların ikametlerindeki özel arşivlerinden ele geçmiştir. Tabletler, bazen pişmiş toprak kapların içinde, bazen de duvarlardaki raflarda istiflenmekteydi. Yazılı belgelerin çoğu ticari içeriklidir. Bununla beraber sosyal hayatı içeren pek çok belge bu dönem yaşantısına ışık tutmaktadır. • MİMARLIK M.Ö. II. binyılın ilk yarısında Anadolu’da bereketli ovalardaki anayollar üzerine kurulmuş,düzenli ve büyük şehirler, anıtsal şehir duvarlı, poternli, saray ve tapınaklarla donatılmış şehirler yaygınlaşmıştır. Bunlar Eski Tunç şehirlerinin gelişmiş halidir. Bu ova şehirlerinin hepsi III. Binyıl sonunda büyük bir yangınla tahrip olmuştur. Şehirlerin büyümesinde, şehir devletlerinin sistemleşmesi, siyasal bir birlik kurma amacı, yükselen ekonomik faaliyetler sonucu zenginleşme ve rekabet önemli rol oynar. • Orta Anadolu şehirlerindeki bu 250 yıllık yükseliş sadece mimarlıkta olmamış, kültür ve sanatın her alanında kendini göstermiştir. • Bu dönemde yerli Anadolu sanatının merkezini Kaniş Karumu temsil eder. Arşivlerden Assurlu tüccarların Aşağı şehrin bir bölümüne topluca yerleştiği anlaşılır. Yerli tüccarların ise yine Aşağı Şehirde Assurlu tüccarlara yakın mahallelerde ve bir kısmının da daha uzak geniş mahallelerde yaşadıkları bilinir. Assurlular yerlilerle anlaşarak yeni evler inşa ettirmişler ya da mevcut evlerden satın almışlardır. • Bu dönemin en önemli özelliklerinden biri Orta Anadolu’da başta Kültepe olmak üzere Acemhöyük, Alişar, Boğazköy ve Karahöyük gibi büyük kentlerin kurulmasıdır. Bu şehirler savunmalı yukarı şehirleri, aşağı şehirleri, saray ve tapınaklarıyla benzer özellikler gösterir. • Kültepe, Alişar ve Boğazköy’deki aşağı şehirler, yan yana sık olarak inşa edilmiş evlerden oluşan düzenli mahallelerden, sokaklardan ve meydanlardan oluşur. Bu biçim Hitit mimarlığının da temelini oluşturmaktadır. • Kültepe’de iki farklı tabaka ile temsil edilen ATKÇ’nın mimarlık sisteminde tabakalar arasında bir fark yoktur. Ticari faaliyetlerin hakim olduğu II. Tabaka büyük bir yangınla son bulmuş, 35 yıllık bir boşluktan sonra II. Tabakanın enkazı üzerinde kurulan Ib tabakasında ise ticaret oldukça zayıflamıştır. Ancak mimari sistemde bu iki dönem arasında değişim yoktur. Ib tabakasının da yangınla tahrip edilmesinde sonra da ticaret tamamen son bulmuştur. • Mimaride daima taş temel vardır. Taşlar mümkün olduğunca düzenli olanlardan seçilmiş, iri ve düzensiz taşlar kullanılmamıştır. Taş temelin üzerinde de daima kerpiç duvar vardır. • Taş temellerin iç ve dış kenarlarına paralel olarak konan çift sıra ağaç dikmelere dikey ağaç dikmeler basar. II. Tabakada kullanılan ağaç dikmeler, Ib’de yerini zaman zaman taş dikmelere bırakmıştır. Bu dikmeler çatı örtüsünü taşımaktadır. Bununla beraber bu sık yerleştirilmiş ağaç dikmeler ikinci katı taşımaktadır. Mimaride ağaç dikmelerin bu kadar yoğun kullanıldığı dönem II. Tabaka olduğunda yangının da şiddeti artmıştır. • Evlerin dışı sıvalıdır, odaların tabanı sıkıştırılmış topraktır. Evlerin bazılarında taş döşeme de görmek mümkündür. Kapıları ahşaptandır, odalarda kerpiçten örülmüş sekiler bulunmaktadır. • Ib katı mahallelerinin genel görünümü • II. Kat mahallelerinin genel görünümü • Ib ve II. Katın yapı kalıntıları • Evler daima dikdörtgen planlıdır. En basit ev tipini dikdörtgen planlı, 2 odalı evler oluşturur. Üst katta bir oda olmalıdır. Günlük hayatın büyük kısmı zemin katta, ocaklı, fırınlı ve tandırlı odada geçmektedir. Büyük evlerdeki tablet odalarına basit evlerde rastlanmaz. Ocakların çoğu at nalı biçimlidir ve bu form II. Tabaka için karakteristiktir. Oldukça yüksek korunan kerpiç duvarlarda pencere izi yoktur, ışık kapıdan ve bacadan girmektedir. • En fazla bulunan üç odalı,dikdörtgen planlı evlerde ise alt katta tüccarların tablet arşivlerinin ve değerli eşyalarının olduğu bir oda bulunur. Yapı sundurmalarının perspektif rekonstrüksiyonları II. Tabaka. Anadolulu tüccar Şupi-ahşu evi Anadolulu tüccar Şupi-ahşu evinin izometrik rekonstrüksiyonu Platform üzerindeki ocak ve fırın Mutfak, ocak ve erzak küpleri Mutfak, ocak ve erzak küpleri Ib tabakası depoları II. Kattaki sokak ve çevresindeki yapılar II. Kat yapılarının planları II. Kat yapılarının izometrik rekonstrüksiyonları • Kültepe Kaniş’de tüm yapıların çevresi komşu yapılarla kaplıdır. Sık bina kompleksleri büyük mahalleler oluşturur. Evlerin bazılarının sonradan genişletilmiş ve düzenlenmiş olması bazı düzensizliklere neden olmuştur. Duvarları ya ortak ya da birbirine yapışık çift sıradır. Mahalleleri birbirinden sokaklar ayırır, sokaklar ise meydana açılır. Evlerin kapıları doğrudan ya da bir antre aracılığıyla sokaklara açılır. Sokaklar bordür taşlarıyla belirlenmiş ve taş döşelidir. Atık su kanalları ise sokak kaplamalarının altından geçer. Çöp çukurları ise meydanlara ve boş alanlara açılmıştır. • Sokakların kesiştiği alanlarda Pazar yeri kurulduğu düşünülür. Yine büyük mahallelerde sokağa bakan taraflardaki sıralı yapıların dükkan olduğu düşünülür. Taş döşeli sokaklarla ayrılmış mahalleler . Atık su kanalları ise sokak kaplamalarının altından geçer. II. kat mahallelerinin perspektif rekonstrüksiyonları II. kat yapılarının izometrik rekonstrüksiyonları • Kaniş Karumun her iki tabakasında da çok sayıda atölye yapısı bulunmuştur. Kalabalık nüfusu ve yoğun ticari kapasitesiyle bu olağan bir durumdur. Planları evlere benzer. Yerleşimin değişik yerlerinde dağılmış durumdadırlar. Atölyelerdeki ocaklar daha büyük ve sağlamdır. Tabanlar is taş döşelidir. Çoğu sokağa ya da meydana açılır. Üfleç, körük örnekleri. Ib tabakasının atölyesinden pişmiş toprak kalıplar • • • • • ATKÇ’nda gömüler, evlerin tabanları altına, Taş Sandık Mezarlara Küplerin içine ve Basit Toprak Mezarlara yapılırdı. İskeletlerin yatış yönünde bir birlik yoktur. Zengin gömü hediyelerinin çoğu o dönemde soyulmuştur, en fazla gömü eşyası taş sandık mezarlarda ve biraz da küp mezarlarda vardır. Mezarlara silahlar, takılar, tanrıça heykelcikleri, kozmetik kutuları, çanak çömlekler ve müzik aletleri bırakılmıştır. Ib katı küp mezarı Ib tabanı altından taş sandık mezarlar. • Kaniş Karumu sitadelinde anıtsal ölçülerde bir saray açığa çıkarılmıştır. Saray 110x120 m. boyutlarındadır. 4 m. taş temelleri vardır. Ahşap dikmelerle beraber kuleler kullanılmıştır. Sarayın en önemli özelliği yapıların bir avlu etrafında toplanmış olmasıdır. Bu mimari özellik Anadolu’da ilk kez görülmekte ve Hitit geleneksel mimarisinin de öncüsü olmuştur. Saray köşeli savunma duvarına bitişik inşa edilmiştir. Yine saray yapısında bulunan potern savunmayı destekleyici bir elemandır ve Hitit mimarlığının da vazgeçilmez unsurlarındandır. Kültepe Sarayı Sitadeldeki geç ve altındaki erken sarayın şematik planı Geç sarayın görünüşü Sarayın kuzeydoğudan genel görünüşü Yangın izi Kültepe, Anitta dönemine ait olduğu sanılan bu taştan temeller görkemli bir tapınağa aitti Kültepe sitadelindeki resmi bir depo binasında bulunan tunç mızrak ucu. Üzerinde Asur çivi yazısıyla “Kral Anitta’nın Sarayı” yazılıdır. Uzunluk 23 cm. Yazıdan detay • Sarayın en önemli işlevlerinden biri Assur’dan ithal edilen malların doğrudan saraya getirilmesi, orda depo edilip vergilendirildikten ve verginin tahsilinden sonra da satışa serbest bırakılmasıdır. Saray aynı zamanda ticari faaliyetlerde de önemli bir noktadadır. • Saray, diğer çoğu yapı gibi iki katlıdır. • Harem dairesi üst kattadır. • Mimari anlamda benzer başka anıtsal saray yapıları Acemhöyük’de vardır. Sarıkaya ve Hatipler Sarayları da tıpkı Kültepe’de olduğu gibi şiddetli bir yangınla yok edilmiştir. • Kaniş’de açığa çıkarılan tapınaklardan Sitadel dışındaki iki yapı da birbirine benzerdir. Yaklaşık 27x22 m.’dir. Dikdörtgen planlı yapıların köşeleri kulelidir. Taş temel üzerinde orthostad geleneğinin öncüsü olarak dik duran taşlar vardır ve kerpiç duvarlar bu taşlardan sonra başlar. Tapınaktaki en önemli mekan, ortadaki büyük salondur. Sıkıştırılmış tabanda dikme izleri bulundu. • Tepede bulunan tapınaklar yerlilere aittir. Tapınakların şematik planları Resmi depo binasının şematik planı • SERAMİK • Hitit seramiğinin öncüsü olan ATKÇ seramikleri evlerin mutfak ve kilerlerinde, depo odalarında ve mezarlarda gömü hediyeleri olarak bulunmuştur. Kullanıma yönelik çanak çömlekler olduğu gibi sadece kült amaçlı örnekler de vardır. • Kaplar çoğunlukla madeni örneklerin taklitleridir. • Assurlu tüccarlarla yerlilerin evlerinde bulunmuş olan çanak çömlekler arasında herhangi bir fark yoktur, ithal mallar dışında hepsi yerli üretimdir. • Hemen hepsi hızlı çarkta yapılmıştır, Anadolu’da yeni yeni kullanılan hızlı çark, repertuvar zenginliğinin ve kaliteli malların önemli nedenlerindendir. Kayseri Müzesi deposundaki Kültepe seramikleri II. Tabaka gaga ağızlı testiler Sign Royal işaretli kaplar. Sağdaki gaga ağızlı testinin kulbu hayvan biçimli. Polikrom boyalı gaga ağızlı testiler. II. Tabaka. Kulplu ya da kulpsuz meyvelikler. II. Tabaka. Ib tabakasından sign royal mühür baskılı kaplar. II. Tabakadan omuzda panel içinde boya bezemeli kaplar. Boya bezemeli kadeh ve çömlekler. II. tabaka Antilop ve boğa başıyla süslenmiş meyvelikler. II. tabaka Hayvan başlı çaydanlık ve testi Ib tabakası Zoomorfik testi. Kısa boynu, geniş emziği boğanın başında son buluyor. Gövdenin yukarısında güneş kursu “sign royal” baskısı var. Ib tabakası. Gövdesi kabartma boğa gövde ve başlarıyla bezenmiş vazo. Ib tabakası • Bu dönemde birçok hayvan figürini yapılmış. Hayvanların anatomik özelliklerinin çok iyi bilindiği anlaşılan bu eserlerden ritonlar, dini törenlerde tanrılara özel içki sunmak için kullanılmışlardır. • Yakındoğu’da ilk çağlardan beri bilinen ve Hitit metinlerinde BIBRU olarak geçen bu hayvan biçimli içki kaplarının çok çeşitli örnekleri bu dönemde kullanılmıştır. Pişmiş topraktan yapılanların yanında madeni örnekleri yazılı kaynaklardan da bilinir. Madeni riton örneklerinin en bilinen örnekleri Hitit dönemindendir. Ayakta duran aslan ritonları. II. Tabaka. Ayakta duran antilop ritonları II. Tabaka. Uçan kartal biçimli riton. II. Tabaka. Ayakkabı biçimli ritonlar. II. Tabaka. Pişmiş toprak maltız ve ocaklar. Ib tabakasından fildişi heykelcik. Yuvarlak başlıklı tanrıçanın badem biçimli gözlerindeki değerli taşlar düşmüş. Arkalıklı bir platform üzerinde duran tanrıça elleriyle göğüslerini tutar. Cinsiyet organı üçgen biçimlidir. Çıplak tanrıçanın tunçtan heykelciği. Fayanstan tanrıça heykelciği. Başındaki delikten amulet olarak kullanıldığı anlaşılır. Eski Assur üslubunda silindir mühür. Tapma sahnesi, II. kat Bir zarf üzerinde Eski Assur üslubunda bir silindir mührün iki baskısı. II. kat Eski Babil üslubunda silindir mühür. Güneş Tanrısı Şamaş’a tapma sahnesi. II. kat Eski Anadolu üslubunda silindir mühür baskısı. Tapma sahnesi. II. kat Damga mühür. Kulbu maymun şeklinde, helezon ve birleşik/sarma helezon baskılı. Ib katı Damga mühür. Kulbu kuş şeklinde, kanatlı grifon baskılı. Ib katı Kemik silindir-damga mühür. Ib katı Damga mühür. Kaide ajur tekniğinde kesilmiş hızla dönen üç kuş başı. Ib katı Değişik türde tunç silahlar. Ib katı Gözlü tunç balta. II. kat Sap delikli, eğik gövdeli tunç baltalar. Ib katı Tunç silah. Ib katı Sepet kulplu bakır kap. Ib tabakası. Değişik biçimlerdeki bakır kaplar. Ib katı Tunçtan makara ve kemer tokaları. Ib tabakası. Tunçtan makara ve kemer tokaları. Ib tabakası. Kap içinde bulunan gerdanlıklar. II. kat -ESKİ HİTİT MERKEZLERİ - Boğazköy - Alişar - Alacahöyük - Eskiyapar - İnandıktepe - İmikuşağı -Tokat-Dövlek’ten tunç döküm tanrı heykelciği. Külahın kenarlarında iki sivri tanrısal boynuz vardır. -M.Ö. 17.-16. Y.Y. -Yükseklik: 11.4 cm. -İmikuşağı (10. yapı katı) depolarında bulunmuş pişmiş topraktan sunak ya da buhurdanlık. Günlük işlerde kullanılmayan bu kaplar tapınaktaki kült eşyalarındandır. -M.Ö. 16. Y.Y.’ın ilk çeyreği -Yükseklik 40 cm. -BoğazköyBüyükkale’de ki sarayda bulunmuş pişmiş topraktan boğa biçimli tören kapları. Fırtına Tanrısı’nın kutsal boğaları Hurri ve Şerri’yi temsil etmek üzere bir çift olarak yapılmışlardır . Yük: 91 cm. -Geyik ve boğa biçimli kült kapları. Hitit kral ve kraliçeleri dinsel törenler sırasında bu türde kapları kullanarak kutsal içkiyi yudumlarlardı. Bu yolla tanrılarla bağlantı kurduklarına inanılıyordu. Orta Anadolu’daki kaçak kazılarda bulunup Amerika’ya kaçırılmışlardır. New York Norbert Schimmel koleksiyonundadırlar. Yükseklikler 17 ve 18 cm. M.Ö. 16. Y.Y.’ın ilk yarısı İnandıktepe (Ankara- Çankırı) İnandık Vazosu Bitik Vazosu Boğazköy Eskiyapar Hüseyindede Alişar Kaman-Kalehöyük AKSARAY/ACEMHÖYÜK (Puruşhanda) Aksaray İli’nin 18 km. Kuzeybatısındadır. Yeşilova Kasabası sınırları içerisinde yer alan Acemhöyük 700 x 600 m. ölçülerinde oval biçimli höyüğü ve bunu çevreleyen Aşağı şehri ile Anadolu’nun en büyük Höyüklerinden biridir. Yapılan Arkeolojik Kazılardan elde edilen veriler höyüğün M.Ö 3000 yıllarından itibaren iskan edildiğini, en parlak döneminin ise Assur Ticaret Kolonileri Çağında yani M.Ö 1800 yıllarında yaşadığını göstermektedir. Assur Ticaret Kolonileri Çağında Höyük dışında Aşağı Şehirde yoğun bir yerleşime sahne olmuştur. Bu dönemde Anadolu’nun önemli krallıklarından birinin merkezidir. Bu dönem sonunda hem höyük hem Aşağı Şehir terkedilmiştir. Ancak höyüğün bir bölümüne Erken Hellenistik ve Roma dönemlerinde tekrar yerleşildiği, M.S 3.yüzyılın başında ise tamamen terk edildiği anlaşılmıştır. Bugüne kadar yapılan kazılarda Acemhöyük’ün M.Ö III. bin yani Eski Tunç Çağı yerleşimlerinde konutların dikdörtgen ya da yamuk planlı kerpiç yapılardan oluştuğunu göstermiştir. Bu dönemde ölüler bir yandan yerleşim yeri dışındaki mezarlıklara toprak ve küp mezarlara gömülmüştür. Ölülerin yanına yüzük, bilezik, küpe, kolye gibi süs eşyaları ve bazı kaplar hediye olarak bırakılmıştı. Bunların yanında taş, kemik ve çeşitli metallerden yapılmış takılar, silahlar ve günlük işlerde kullanılan eşyalar ele geçirilmiştir. Kentin en parlak döneminin yaşandığı Assur Ticaret Kolonileri Çağına (M.Ö 1800) ait III. Katta açığa çıkarılmış olan iki saray yapısı yalnız Acemhöyük için değil Anadolu mimarlık tarihi açısından da önemlidir. Höyüğün güneyinde yer alan “Sarıkaya Sarayı”, Kuzeybatısındaki “Hatipler Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. İkişer katlı olan saraylardan bugüne kadar korunmuş alt katlarında Sarıkaya Sarayı’nda 50, Hatipler Sarayı’nda 76 oda bulunmaktadır. Saray odalarının işlevleri içlerinde bulunan eşyalara göre belirlenebilmektedir. Buna göre Hatipler Sarayının daha çok depo amaçlı kullanıldığı hemen her odasında bulunmuş küp ve kapaklı vazolardan anlaşılmaktadır. Sarıkaya Sarayı daha çok oturma ve idari işlevli olup sadece iki odada küpler, altı odada kapaklı vazolar ele geçmiştir. Acemhöyük tarihine ve saraylarla ilişkide olan ülke ya da kişileri öğrenmemizi sağlayan 1500 kadar bulla (mühür baskılı kil topak) Sarıkaya Sarayı’nın üç odasında depolanmış durumda ve Hatipler Sarayı’nın bazı odalarında bulunmuştur. Bunlar arasında Mezopotamya’da yaşayan çağdaş krallar, aileleri ve onların hizmetlilerine ait olanlar mevcuttur. Sarıkaya sarayının diğer buluntuları arasında obsidiyen ve kaya kristalinden kaplar, oyun tahtaları, fildişinden mobilya parçaları, altın aplikler, dönemin değişim aracı olan bakır külçeler ve tunçtan silahlar Acemhöyük’de höyük ve Aşağı Şehir’de Koloni Çağına ait katlarda yerleşim yeri içine gömülmüş çocuk ve az sayıda yetişkinlere ait mezarlara rastlanmıştır. Ayrıca 1992 yılında Yeşilova Kasabası’nın girişinde, höyükten yaklaşık 800m. uzaklıkta bir evin bahçesinde Acem Höyüğe ait mezarlık alanı bulunmuş ve 1993 yılında Arıbaş Mezarlığında kazılara başlanmış ve vazo, testi ve çömleklerden oluşan mezarlar ele geçmiştir. Mezarların büyük kısmına çeşitli ölü hediyeleri bırakılmıştır. Mezarlıkta farklı mezar tipi ve gömme adetleri uygulanmasına karşılık ölü hediyeleri arasında bir ayrılık yoktur. Acem Höyükte Arkeolojik kazıya, 1962 yılında Nimet ÖZGÜÇ başlamış, 1989 yılından itibaren kazıya, Aliye ÖZTAN tarafından devam edilmektedir. AKSARAY/ACEMHÖYÜK (Purushanda) Acemhöyük ORTA TUNÇ ÇAĞINDA ANADOLU ASSUR TİCARET KOLONİLERİ VE HATTİLER ÖNERİLEN KAYNAKÇA HİTİT ÇAĞINDA ANADOLU, Sedat Alp, TÜBİTAK yayınları, 2000 ANADOLU KÜLTÜR TARİHİ, Ekrem Akurgal, TÜBİTAK yayınları, İstanbul, 1998 TÜRKİYE’NİN TARİHİ; BİR GEZGİNİN GÖZÜYLE ANADOLU UYGARLIKLARI, Seton Lloyd, TÜBİTAK yayınları1989. HİTİTLER DEVRİNDE ANADOLU (III cilt), Ahmet Ünal Arkeoloji Sanat Yayınları, 2000 HİTİTLER VE HİTİT ÇAĞINDA ANADOLU, J.G. Macqueen, Arkadaş Yayınları, 2001 HATTİ VE HİTİT UYGARLIĞI Ord. Prof. Ekrem AKURGAL Yaşar egitim Kültür Vakfı- İzmir 1995 ESKİ ANADOLU VE TRAKYA BAŞLANGIÇTAN PERS EĞEMENLİĞİNE KADAR Prof. Veli Sevin İletişim Yay. 2003 HİTİTLER: BİN TANRILI HALK, Yapı Kredi yayınları HİTİTLER ÖNCESİNDE ANADOLU, Ali Dinçol, Görsel Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Cilt.1, İstanbul, 1982.s. 12-16. ESKİ ANADOLU TARİHİ, Firuzan Kınal, Ankara 1962. KÜLTEPE-KANIŞ /NEŞA, Tahsin ÖZGÜÇ Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003 HİTİT ÖNCESİ ANADOLU ASSUR KOLONİ ÇAĞI (M.Ö. 2000/1950-1750/1700) MÖ. 2. bin yılın başlarıyla birlikte Anadolu genel olarak OTÇ sürecine (M.Ö. 2000-1600) girer. Bu dönemi karakterize eden Anadolu’daki yerel beylikler-krallık ve onların Mezopotamya ile ile olan yoğun ticari ve kültürel ilişkileridir. M.Ö. 19. ve 18. yüzyıllarda Anadolu ile Mezopotamya arasında büyük bir ticari hareketlilik gözlenir. Assur'dan gelen tüccarlar, yerel Anadolulu beylerinin de izniyle, Anadolu'da yaygın bir ticaret ağı ve koloniler kurmuşlardır. Bu dönem Anadolu Arkeolojisinde “Assur Koloni Çağı” olarak bilinir. ASSUR KOLONİ ÇAĞI (M.Ö. 2000/1950-1750/1700) Anadolu-Mezopotamya arasındaki ticari ilişkiler Neolitik Dönemde obsidyen ticaretiyle başlar. Kalkolitik ve ETÇ süresince (Obeyd ve Uruk dönemleri) hammadde talebine dayalı bu ticaret gelişerek devam eder. OTÇ sürecinde bu ticaret tamamen organize bir hal alır. • Ticareti yoğun olan büyük yerleşmelere Karum (liman/rıhtım), küçük birimlere ise Wabartum (misafir/hane/menzil/istasyon) adı verilmektedir. . Bu ticaret var olan büyük bir yol ağı üzerinden yapılmaktaydı ve ticari mallar bu yollar üzerinden kervanlar ile götürülmekteydi. İki yol önemliydi: Kuzey Yolu ve Güney Yolu Mezopotamya'dan Anadolu'ya getirilen kalay ile Anadolu'dan Mezopotamya'ya götürülen gümüş ve bronz, değiş tokuş edilen malların sadece en önemlileridir. Çoğunlukla Assur kökenli olan bu tüccarlar, güvenli bir ticaretin sağlanması için de Anadolu beylerine belli ölçüde bir vergi ödemekteydi. Anadolu, bu yıllarda süregelen ticaretten dolayı kültürel açıdan birçok yenilikle tanışmıştır. Bunların en önemlisi kuşkusuz Anadolu'ya getirilen yazıdır. Mezopotamya'da M.Ö. 4.Bin yılın sonlarından itibaren kullanılmaya başlanan yazı, bu ticaret yolları ile ilk defa Anadolu'ya gelmiştir. O dönemde Anadolu'da kullanılan yazışma dili Eski Asurca idi. Anadolu'da, bu dilde yazılmış on bini aşkın tablet ortaya çıkarılmıştır. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ Güney Mezopotamya’da III. Ur Hanedanlığı’nın Yıkılmasının ardından kurulan Assur Krallığının (Akkad Hanedanlığının) ilk krallarından I. İrişum (M.Ö. 1974-1935) zamanında Anadolu ile Mezopotamya arasında ilk sistemli ticaret başlar. Bu krallara devlet kontrolünde ticaretin yerini daha çok aile şirketlerinin ve bireylerin yönettiği ticaret alır. Bu dönemde kent devletleri veya beylikler şeklinde bir politik manzaraya sahip olan Anadolu’da Kültepe Kaneş Karum Anadolu’daki tüm karumların merkezi idi. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ Kaneş Karumda bulunan “Bet-Karim”(Karum Evi) Assurlu tüccarların kentteki yönetim merkeziydi. Bu merkez doğrudan başkent Assur’a ve krala bağlıydı ve onun elçileri tarafından denetlenirdi. Ayrıca Karumlarda yerel yönetimlerle antlaşma yapma yetkisine sahip bir meclis daha bulunmaktaydı. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI TİCARETİN ESASLARI VE KOLONİLERİN YÖNETİMİ Bu sistemli ticaretin ana malları; kalay, dokuma ve diğer madenlerden oluşmaktaydı. Bakır ve Yün en önemlileriydi. Genelde getirilen mallar altın ve gümüş karşılığı yerlilere satılıyordu. Mal değiş-tokuşu da söz konusuydu. Bu malların Anadolu içindeki ticareti (dağıtımı) Assurlu ve yerli tüccarlarca yapılmaktaydı. Ticareti eşeklerden oluşan kervanlar yürütmekteydi. Assur-Kaneş arasındaki yolculuk yaklaşık 6 hafta sürmekte en çok 14 eşeklik kervanlarla bir seferde 180200 kiloluk bir mal (kalay-dokuma) taşınırdı. Assur şehri ile Kaneş(Kültepe) arası yaklaşık 1000 kmdir. Kültepe / Kaniş Asur Ticaret Kolonileri Döneminin Başkenti • Anadolu'daki bu büyük ticari merkezlerinin (karum), en önemlisi Kayseri-Kültepe’dekidir. Kaneş-karum (diğer ismiyle: Neşa) olarak bilinen bu ticaret merkezi 1948 yılından beri Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından kazılmaktadır. Bu höyük ve tüccarların yaşadığı mahalle olan aşağı kentte, şimdiye kadar sayısız çiviyazılı tablet ve arkeolojik buluntu ortaya çıkarılmıştır Kültepe-Kaniş Hititlerin ilk başkenti ve en eski uzak mesafeli organize ticaretin koloni merkezi Ova seviyesinden 20 metre yükseklikte 550 m çapında büyük bir höyüktür. Hititlerin Anadolu’daki ilk başkentidir. Kültepe yerleşimi; iki ana kısımdan oluşur: Höyük kesimi ve Aşağı Şehir (karum) kesimi 1800’lrin sonu 1900’lerin başında Fransız ve Almanlar tarafından kazılır. 1925 yılında Hititçeyi çözmeyi başaran kişi olarak da bilinen H. Hrozny tarafından kazılır. 1948 yılından itibaren Prof. Tahsin Özgüç kazıları ölümüne değin sürdürür. Ondan sonra ise bu kazıları günümüzde Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu devam ettirmektedir. Kültepe / Kaneş Kültepe Anadolu'da Assur Ticaret Kolonileri sisteminin baş şehridir. Kayseri'nin hemen 5 km kuzeydoğusundadır. Eski adı Kaniş/Kaneş veya Neşa'dır. Erciyes Dağının (eski Aşkaşipa veya Argeus) eteğinde, bereketli bir ovanın ortasında yer alır. Sivas'tan gelen doğu-batı, Malatya'dan geçen güneydoğu-batı ve güneyden kuzeye ulaşan tarihi ve doğal anayolların birleştiği noktadadır. bu avantajlı konumu, onun eski dünya ticaretinde önemli olmasını sağlamıştır. M.Ö. 3. binin sonlarından itibaren ( özellikle 2. binin ilk çeyreğinde) Anadolu-Suriye-Mezopotamya arasındaki ticarette önemli bir merkez olmasını sağlamıştır. Kültepe: Tabakalanma Roma Dönemi: 1 ve 2 yapı katları – höyük) Hellenistik Dönem: 3. yapı katı – höyük Demir Çağ : 4 ve 5. yapı katları – höyük Koloni Çağı: 6. yapı katı – höyük (M.Ö. 17 yüzyıl başları) : Aşağı Şehir’de Ia ile çağdaştır. Koloni Çağı : 7. yapı katı – höyük (M.Ö. 1800-1730): Aşağı Şehir’de Ib ile çağdaştır. Koloni Çağı: 8. yapı katı: (M.Ö. 1945- 1835): Aşağı Şehir’de II ile çağdaş. Koloni Çağının en parlak dönemidir ve bir yangınla sona erer. Koloni Çağı: 9 ve 10. katlar –höyük (yaklaşık 70 yıl sürmüştür. Hatti kültürünün son yerleşimleridir. Aşağı Şehrin IV katı ile çağdaştır. Erken Tunç Çağ: 11-17. yapı katları (M.Ö. 2300/2000 yılları) Kültepe(Kaniş): Höyük / Sitadel Kültepe’de höyük kısmında etrafı sandık duvarla çevrelenmiş bir sitadel (iç kale) yer alıyordu. Bu sitadelde Hattili beylerin sarayları, tapınakları ve resmi depo yapıları bulunuyordu. Höyüğün orta kesiminde yer alan saraylar iki katlı en az üç binadan oluşan külliye görünümünde yapılardı. Eski ve Yeni Saray olmak üzere birbirini takip eden iki saray var. Eski olan yanınca yerine hemen yeni saray yapılmıştır. Yeni saray 100x110 m boyutlarında 40 odalı anıtsal kapılı Mezopotamya ve Suriye saraylarına benzeyen anıtsal kompleks bir yapıdır. Kültepe Kaniş Sitadel: Kral Warşama’nın Sarayı Kültepe/Kaniş: Aşağı Şehir • Aşağı Şehir Assurlu tüccarların yaşadığı yerdi. 3 km çapındaki aşağı şehir de güçlü surlarla çevrelenmişti. • Taş temel üzerine kerpiç mimarinin görüldüğü tüccar evleri genelde iki katlıydı. Mahalleler şeklinde gruplanmış olan evlerin arasında geniş cadde ve sokaklar dikkati çekmekteydi. • Aşağı kentte düzensiz bir yerleşim dokusu olsa da geniş caddeler ve kanalizasyon sisteminin varlığı dikkati çeker. Kültepe / Kaniş: Aşağı Şehir (Karum) ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Anadolu'nun en büyük höyüklerinden biri olan Acemhöyük, Aksaray İl merkezinin 18 km. kuzeybatısında, Tuz Gölünün güney kıyısı yakında yer alır. Yerleşim yeri, 700x600x20 m3 hacimdeki höyük ve onu çevreleyen Aşağı Şehir'den oluşur. Acemhöyük'de, Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında 1962 yılında başlanan kazılar 1988 yılına kadar sürdürüldü. 1989 yılından beri kazılara, Prof. Dr. Aliye Öztan devam etmektedir. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Prof. Dr. N. Özgüç yaptığı kazılarda, höyükte Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri Çağlarına ait en az 12 katın varlığını, Aşağı Şehrin ise sadece Asur Ticaret Kolonileri Çağında iskan edildiğini saptadı. Kent, Eski Tunç II (M.Ö. 2500) döneminden itibaren giderek gelişir ve en parlak dönemini Asur Ticaret Kolonileri Çağında yaşar. Bugün için nedeni bilinmeyen şiddetli bir yangın III. kat zamanında, M.Ö. 18. yüzyılda, kentin tamamını sarar ve onun bu parlak dönemine son verir. Kent, bu felaketten kurtulanlar tarafından iki kez daha inşa edilir ve M.Ö. 1700 yıllarında tamamen terk edilir. Sarıkaya sarayı kalıntıları ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Acemhöyük'ün Asur Ticaret Kolonileri çağındaki ilişkileri ve zenginliği şüphesiz saraylarındaki buluntularla anlaşılmaktadır. Büyük kısmı Sarıkaya Sarayının üç odasında depolanmış bullalar (mühürlü kil topaklar) Acemhöyük'ün politik ve ticari ilişkilerinin olduğu bölge ve kişileri tanıtır. Baskıların çoğu Anadolu/Yerli stildeki damga mühürlere, diğerleri Eski Asur, Eski Babil ve Eski Suriye stillerine aittir. Bunlar arasında Asur Kral I. Šamši-Adad'a (M.Ö. 1809-1776), çağdaşları Mari ve Sım'al oğulları ülkesi kralı Yahdun-Lim'in kızı prenses Nagihanum(?)'a, Kargamış Kralı Aplahanda'ya ait olanlar birer tarihi belge niteliğindedir. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Acemhöyük'de ele geçen işlenmemiş, yarı işlenmiş ve atık fildişleri bu gözde eşyaların bir kısmının yerli atölyelerin ürünü olduğunu kanıtlar. Obsidiyen ve kaya kristalinden yapılmış vazo, kadeh, hayvan biçimli içki kapları; altın iplikle işlenmiş boncuklarla süslü kumaş kalıntıları saraydaki renkli yaşamın diğer izleridir. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK • Sarıkaya Sarayının lüks eşyaları arasında fil ve suaygırı dişlerinden yapılmış yatak, taht gibi mobilya parçaları, oyun tahtaları, aplik ve kutular yer alır. Bu eşyalar heykelcikler, kabartmalar ya da çizilerek yapılmış motiflerle bezenmişti. Bazı örneklerde günümüze kadar korunmuş kırmızı boyalar, altın kaplamalar bu eşyaların ne denli göz alıcı olduklarını gösterir. Başları altında çevrelenmiş lapislazuli kakmalı tunçtan, en önemlisi altından iki kat daha değerli olduğu bilinen, demirden çiviler bu eşyalara renkli bir görünüm de kazandırır. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Acemhöyük'ün bu gönence erişmesindeki en büyük etken Bolkardağ, Aladağ gibi zengin maden yataklarına yakın olmasıdır. Büyük olasılıkla maden ticaretinde de söz sahibi konumdadır. Sarıkaya Sarayı ve onunla çağdaş konutlarda ele geçmiş gümüş ve bakır külçeler gerektiğinde para yerine kullanılmak ve bazı alaşımlarla madeni eserlerin üretilmesi için depolanmıştı. Külçelerin tartılmasında çeşitli birimlerde hazırlanmış taş ağırlıklar kullanılıyordu. Altın, gümüş, tunç, bakır, kurşun gibi çeşitli metallerden yapılmış süs eşyaları, silahlar, tanrı/tanrıça figürinleri kentte ele geçen madeni eserlerin çeşitliliğini gösterir. Körük, pota, döküm kalıbı gibi madencilik gereçleri bu eserlerin çoğunun yerli atölyelerde üretildiklerini kanıtlar. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK • Şehir halkının yaşam biçimine ışık tutacak bulgulara höyüğün kuzeybatısında ve Aşağı Şehir'deki kazılarda rastlandı. Kenti bütünüyle kaplayan sokaklar meydanlara bağlanmaktaydı. Araziye uygun olarak, kimi zaman eğimli sokaklar 2-4.5 m genişlikteydi. Toprak yollar, çamurdan kısmen olsun arındırılmak için çanak kırıkları, çakıl ve kemik parçaları ile döşenmişti. Kil borularla bazı yerlere ulaştırılan su ve taş kaplı atık su kanalları alt yapı sistemini oluşturuyordu. • Sokakların iki yanında yer alan kerpiç konutlar 2-5 odalı, yamuk, dikdörtgen ya da kare planlıydı. Yakın çevrede kaynağının olmaması nedeniyle taş temel çok ender olarak kullanıldı. Buna karşılık temeller çoğu zaman ardıç, karaçam, meşe, şimşir gibi ağaçlardan kesilmiş hatıllarla desteklendi. Bu ağaçlar M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde Acemhöyük çevresinin bitki örtüsünü öğrenmemizi de sağladı. ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK ASSUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI BİR DİĞER ÖNEMLİ KARUM: ACEMHÖYÜK Ölü gömme adetlerine ilişkin veriler yerleşim yerinden ve mezarlık alanından elde edildi. Yerleşim yerinde evlerin tabanları altında çoğu bebek ve çocuk, ender olarak da yetişkinler doğrudan toprağa ya da küplere gömüyordu. Kentin büyüklüğü ve nüfus yoğunluğu çoğu ölünün yerleşim dışındaki mezarlıklara gömüldüğünü gösterir. bu mezarlıkta ölüler iki farklı yöntemde, yakılarak veya ceset olarak gömülmüştü. Mezar tipi olarak basit toprak ve küp kullanılmıştı. Yakılan ölülerin külleri ve arta kalan kemikleri toplanarak ya çeşitli kapların içine konuluyor ya da doğrudan toprağa kazılan küçük çukurlara dolduruluyordu. Mezarların hemen hepsinin içine ve (veya) dışına pişmiş toprak, taş, kemik, fildişi, tunç, kurşun ve altından yapılmış çeşitli kaplar, süs eşyaları, kutular, aplikler ve mühürler ölü hediyesi olarak bırakılıyordu. HATTİLER VE UYGARLIKLARI ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI HATTİLER Hattiler Anadolu’nun ismi bilinen en eski halkıdır. Genellikle Orta Anadolu merkezli bir coğrafyada şehir devletleri-beylikler şeklinde bir örgütlenmeye sahiplerdi. Kabaca M.Ö. 2500-2000/1700 arasındaki süreçte bu halkın bölgede yaşadığı kabul edilir. (ETÇ sonu OTÇ) Anadolu Yarımadasının bilinen en eski adı "Hatti Ülkesi" dir. 1700 yıl boyunca bu isimle anıldı Anadolu. İlk olarak Mezopotamya kaynaklarında, Akkad Sülalesi Döneminde (2350-2150) bu adlandırmaya rastlıyoruz. VII.yy. Asur kaynaklarına dek bu adlandırma kullanılmıştır. Bu isim öylesine yerleşmişti ki, Hititler bile yeni yurtlarından "Hatti Ülkesi" diye söz etmişlerdir ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI HATTİLER Anadolu Yarımadasının bilinen en eski adı "Hatti Ülkesi" dir. 1700 yıl boyunca bu isimle anıldı Anadolu. İlk olarak Mezopotamya kaynaklarında, Akkad Sülalesi Döneminde (2350-2150) bu adlandırmaya rastlıyoruz. VII.yy. Asur kaynaklarına dek bu adlandırma kullanılmıştır. Bu isim öylesine yerleşmişti ki, Hititler bile yeni yurtlarından "Hatti Ülkesi" diye söz etmişlerdir HATTİ ÜLKESİ: Merkezler ve Ticaret Yolları ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI HATTİLER Hatti uygarlığı ve kültürü hakkında bilgiler son derece sınırlıdır. “Hint-Avrupalı” bir halk değildir. Hitit uygarlığının biçimlenmesinde çok etkilidirler. Hatti Dili hakkında bilgilerimiz son derece sınırlı Dili bilinen hiçbir dil grubuna girmez, uzmanlar Asya kökenli bir dil olabileceğini düşünmektedirler (kelime köküne ön ek ve son ek alır) Hitit döneminde sadece dinsel metinlerde bu dil kullanılırdı. ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI HATTİLER • Hitit kültüründe Hatti izlerinin görüldüğü en önemli alan dindir. • Tanrıların ve bazı mitolojik konuların Hatti kökenli olduğu açıktır. • Dini metinlerde ve bazı dualarda Hattice kullanılırdı. (Gökten düşen ay tanrısı metni) ANADOLUNUN BİLİNEN EN ESKİ HALKI HATTİLER • • • • • • • • • Hatti uygarlığının arkeolojik olarak izlerinin sürülebildiği yerler Alacahöyük (Arinna) Hattuş (Hattuşaş) Alişar Eskiyapar Horoztepe Hasanoğlan Etiyokuşu Mahmatlar ALACAHÖYÜK : KRAL MEZARLARI Çorumun Alaca ilçesindedir. 1835 yılında W.G. Hamilton ilk kez keşfeder. 1907 yılında T. Makridi Bey, Sfenskli Kapı’da küçük bir kazı yapar. Atatürk'ün teşvikleriyle 1935 yılında R.O. Arık, 1936-1983 yılları arasında H.Z. Koşay ve M. Akok kazar. 1994’den beri A.Çınaroğlu tarafından kazılmaktadır. ALACAHÖYÜK Kazılarda 4 ana yerleşme evresi saptanır. Kalkolitik Çağ'dan Demir Çağı'na kadar süren, yaklaşık 15 yapı evresi ortaya çıkarılmıştır. Bu esas evrelerden, III. evre İlk Tunç Çağı'na tarihlenmektedir. Anadolu’da Hatti Kültürünün en özgün örnekleri olan ünlü Alacahöyük prens mezarları da bu tabakaya aittir. ALACAHÖYÜK KRAL MEZARLARI • 1936-39 yılı kazılarında Alacahöyük mezarlarında altın, gümüş gibi zengin ve görkemli buluntuların ortaya çıkışı gerçekten de tüm ilginin Anadolu'ya odaklanmasına yol açmıştır. Kral mezarlarının tarihlenmesi konusunda, pek çok bilim adamı kazı sırasındaki belgelemenin yetersiz olmasına rağmen, çeşitli ve farklı öneriler sunmaktadır. Alacahöyük kral mezarlarından saptanan belgelerden, MÖ 3. bin yılın sonunda Hatti Dönemi'ne damgasını vuran Hint-Avrupalı toplulukların yerel halklar üzerinde hakimiyet kurduğunu ve kendi kültürlerini bu topluluklara kabul ettirdiği düşünülmektedir. İç Anadolu Bölgesi'ne olasılıkla Kafkaslar üzerinden gelen bu yeni topluluk, kendi dinsel inanışlarını da beraberlerinde getirmişlerdir. ALACAHÖYÜK KRAL MEZARLARI • Güneş kursu, geyik ve boğa heykelcikleri İTÇ III evresi öncesi kültürlerde bulunmamaktadır. Oda mezarları da yöreye yabancıdır. Bu yerde kerpiç ve sanduka mezarların olmayışı da yabancı bir topluluğun varlığını teyit etmektedir. Kral mezarları dışındaki kalıntılardan yerli Hatti halkının kendi geleneklerini devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. • Bu kişilere ait mezarlık yakın çevrede araştırma yapılmadığından saptanamamıştır. Alacahöyük şimdilik tümüyle ETÇ III evresinin sonuna tarihlenmektedir. 2005 yılında yapılan çalışmalarda, Hitit mücevher atölyesinin kuzey kısmında sürdürülen kazıda ETÇ çanak çömlekleriyle beraber rastlanan mimari kalıntının yoğun bir yangın tabakası içinden açığa çıkarıldığı göz önüne alındığında, ETÇ yapısının şiddetli bir yangınla tahrip edildiği anlaşılmaktadır ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ POLATLI Ankara il merkezinin yaklaşık 65 km güneybatısında, Polatlı İlçesi'nin hemen yanındadır. 1949 yılında S. Lloyd ve N. Gökçe tarafından daha fazla tahribata uğramaması için üç haftayı geçmeyecek bir sürede kazılmıştır. Diğer yerleşimler… KARAOĞLAN Ankara'nın 25 km güneyinde, Mogan Gölü'nün güneydoğu ucunda yakın, aynı adlı köyün altındadır. 1937 yılında A. İnan tarafından bilim dünyasına duyurulan, yine aynı yıl içinde kazılmaya başlanan Karaoğlan Höyüğü'ndeki bilimsel kazı, 1942 yılına kadar R.O. Arık yönetiminde devam etmiştir. ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ: ESKİYAPAR Çorum il merkezinin kuzeybatısındaki, Alaca İlçesi'nin 6 km batısında, Eskiyapar Köyü'nün bulunduğu yerdedir. Kazıcıları, Eskiyapar hazinelerini ve bunların bulunduğu tabakayı, MÖ 3. bin yılın son iki yüzyılına (2.200-2.000) koymayı teklif etmektedir. Definenin batı ve güneydoğu ile olan ilişkileri, hem deniz hem de kara ticaretinin daha MÖ 3. bin yılında Anadolu'da yoğun bir şekilde başlamış olduğu ve Eskiyapar'ın bünyesinde belki bir kent başkanını barındırdığı ileri sürülebilir. Bu kadar zengin bulgular ancak yöresel ticareti elinde tutan ya da kontrol eden bir beye ait olabilir. Olasılıkla kente yapılan bir hücum sonucunda kentin düşmesi, sahiplerinin belki ölmesi, bu hazinelerin binlerce yıl, bu yıkık yapının altında unutulmasına yol açmıştır. ANADOLU’DA HATTİ İZLERİ: MAHMATLAR • Amasya il merkezinin güneydoğusunda, Amasya'dan Tokat'a giden karayolunun 23-24 km'de, kuzeye düşen meyilli arazide, karayolunun 650 m kuzeyindedir. Mahmatlar buluntuları bir mezar mı, bir yerleşmeye mi, ya da daha sonra kullanılmak amacıyla gömülmüş bir depo buluntusuna mı ait sorularına cevap vermek çok zordur. Kazıda bir balta parçası ve az sayıda çanak çömlek dışında, kemik, yontma ve sürtme taş gibi diğer kültür bulguları bulunmamıştır. Bu küçük boyutlu çanaklar da, depo buluntusu ile beraber mi gömülmüşlerdir. Yoksa burası çok kısa süreli ve dal-örgü tipinde mimarisi olan geçici bir yerleşme yeri miydi sorusunu cevaplamak da imkansızdır. Şimdilik Koşay ve Akok'un yorumuna katılmak ve sadece bir depo buluntusu olduğunu ileri sürmek doğru olacaktır. Buluntular, Alacahöyük mezarlarındaki buluntularla karşılaştırıldığında MÖ 3. bin yılın ikinci yarısına konabilir.