SONUÇ Türkiye, 19 Şubat 2001 de, tarihinin en ağır 'ekonomik krizi'ne sürüklendi. MGK toplantısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında patlak veren ihtilaf ve hiçbir zaman yalanlanmayan 'rivayetler'e göre, Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a anayasa kitapçığını fırlatmasıyla 'tetiklenen' kriz sonucunda, Türkiye, yüzde 9,4 küçüldü. Türk Lirası, pul oldu. Binlerce işyeri kapandı. Yaklaşık 500 bin kişi işini kaybetti. Ülke, 'özgüveni'ni ve geleceğe yönelik umutlarını yitirdi. 'Kriz'in bedelini, bunda sorumluluğu olmayan tüm ülke halkı, yoksullaşarak ödedi. Hükümet, 'kriz'den sonra hem –görünürde– değişmedi; hem de çok değişti. 'Kriz'le birlikte, 'ekonomik kurtarıcı' olarak Washington'daki finans merkezleriyle sağlam ilişkileri bulunan ve bu ilişkileri sürdürebilecek 'güven'e sahip Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, hükümete 'dördüncü ortak' olarak katıldı. Ekonomi, Kemal Derviş'in ellerine teslim edildi ve Kemal Derviş'le takazaya giren –çoğunlukla MHP'li– bakanlar koltuklarını kaybettiler. Bu arada, TBMM'deki parmak hesapları neticesinde haklarında soruşturma açılmasa da, iki bakan 'yolsuzluk' iddialarının rüzgarına dayanamayarak koltuklarını boşalttılar.Türkiye'nin ekonomisi, 'kriz'in ardından 'uzaktan kumandalı' biçimde IMF'nin ve IMF'nin 'uzaktan kumandası' altındaki Amerikan Hazine'sinin kontrolüne girdi. Siyaseti ise, bu sürece 'bağımlı' hale geldi. Hükümet, ömrünü ancak 'IMF onay belgeli' ve Kemal Derviş'in 'nezaret' ettiği 'ekonomik program'ın uygulamasını sağlamakla güvence altına alır hale geldi. Alparslan Türkeş'in vefatından sonra MHP’ nin başına geçen, “bir şey değişecek, her şey değişecek” sloganıyla 1999 seçimlere giren ve partisine büyük bir oy patlaması yaptırıp onu ikinci büyük parti haline getiren ve iktidarı paylaşan Devlet Bahçeli, krizlerle ve şanssızlıklarla dolu bir koalisyonun şansız ortağı olmuştur. Bahçeli’ nin karakteristik özellikleri olan uyum, uzlaşma, hoşgörü koalisyon sürecinin daha da kısalmasına engel olmuş, Türk siyasi hayatına “koalisyon adabı” kavramını kazandırmıştır. Ortağı olan DSP ve onun şahsında MHP’ ye yapılanları görüp siyasi manevraları ustaca yaparak siyasi hayatın tezgahını kendince bozmuştur. Yaşanılan ekonomik krizler olmasa idi, belki de Türkiye, seçim sisteminin mecburen yarattığı koalisyon dönemlerinin sorunsuz geçirilmesi yönünde iyi bir örneğini yaşayacaktı. Hem de toplumsal, ekonomik ve siyasi uzlaşma, hoşgörüyü kendince sindirerek.