KÜRESELLEŞME OLGUSU “Küreselleşme nedir bilmiyoruz ama harekete geçmemiz gerekiyor” (Sopa- Taylandlı köylü hareketi lideri) “Küreselleşme olarak adlandırılan şey gerçekte ABD’nin egemen rolünün bir diğer adıdır” (H. Kissinger) “Küreselleşmeye karşı çıkmak, yerçekimine karşı çıkmak gibi bir şeydir” (K. Annan) KÜRESELLEŞME TANIMLARI Rodrick (1997- Ekonomi) “uluslar arası mal, hizmet ve sermaye pazarlarının bütünleşme süreci” Dunning (1993-Ekonomi/İşletme) “uluslar arası üretimin artışı” Giddens (1990-Sosyoloji)”Dünya genelinde sosyal ilişkilerin yoğunlaşması” Robertson (1992-Sosyoloji) “dünyayı bir bütün olarak düşünme bilincinin yoğunlaşması” Cairncross (1997- Sosyal araştırma) “bilginin küresel yayılımı” Worsley (1999- Antropoloji) “”bilgi sistemindeki çoğulculaşma sonucunda… kültürün küresel kitle toplumuna katkısı” KÜRESELLEŞMENİN DOĞASI Küreselleşme içerisinde yer aldığı çok sayıda alanı içermektedir. Bunlar, temel olarak, ekonomik, sosyal, siyasal, ideolojik, kültürel ve çevresel alanlardır. Bütün bu alanlar hakim sosyo-ekonomik sistem içerisinde işlerlik kazanmakta ve kapsamlı siyasi sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. KÜRESELLEŞME VE BOYUTLARI Kuralların, uluslararası bir sistem oluşturacak şekilde geliştirilmesi • • • • ÇEŞİTLİ BOYUTLARIYLA KÜRESELLEŞME Ekonomik Küreselleşme Teknolojik Küreselleşme Kişisel Küreselleşme Siyasal Küreselleşme • • • • • SİSTEMİ OLUŞTURAN UNSURLAR Uluslararası Ticaret Sistemi Sermayenin Mobilitesi İletişim Teknolojik Gelişim İşgücünün Mobilitesi KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE ULUS DEVLETİN DÖNÜŞÜMÜ Küreselleşme sürecinde mekan bir yönetim ölçeği olma özelliğini yitirmektedir. Ulus-devlet ölçeği de, mekanın bu aşınmasından pay almaktadır. İster savunma ya da adalet gibi geleneksel egemenlik işlevleri söz konusu olsun, ister ekonomik yeterlilikler söz konusu olsun; ulus, gittikçe aşınan, dünyanın büyüyen bütünleşmesine uyum sağlayamayan dar bir çerçeve olarak göze çarpmaktadır. DEVLETİ DEĞİŞİME ZORLAYAN BASKILAR Finansal ve endüstriyel pazarların küreselleşmesi, İdeolojik ve Siyasal Baskılar Avrupalılaşma Baskısı Teknolojik Baskılar ULUS DEVLETİN NİTELİKSEL DÖNÜŞÜMÜ Küreselleşme sonucunda ulus-devletin niteliği değişmiş midir ve eğer değişmişse, devletlerin geleneksel rollerinin yerini hangi mekanizmalar ya da sistemler almıştır? İç ve dış siyasal ya da ekonomik uygulamalar arasındaki geleneksel ayrım, yerini milli sınırları neredeyse tamamen yok sayan bir sermaye ve maliye sistemine bırakmıştır. Küreselleşmenin çoğunlukla ulus-devletin şu dört önemli yanını zayıflattığı söylenmektedir: Yetkileri, Şekli Özerkliği Meşruiyeti. Küreselleşme eğilimlerinin devletlerin ekonomi politikalarını önemli ölçüde değiştirdiği görülmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler 1970’li yıllardan itibaren hızla yayılan bir serbestleşme sürecine girmişler ve ekonomik yapılarında bir değişim süreciyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu ülkeler kamu kesimini daraltıcı etki oluşturan maliye ve para politikalarına ağırlık vermişlerdir. Dolayısıyla hem vergi oranlarını azaltıcı şekilde gevşek vergi politikaları hem de kamu harcamalarını daraltıcı sıkı harcama politikaları kullanmışlardır. Gelişmekte olan ülkeler bu yolla bir yandan devletin ekonomideki rolünün sınırlandırılması diğer yandan da özel girişimcilerin ağırlıklı olarak yönlendirdiği bir serbest piyasa sürecine girilmesini amaçlamışlardır. Ancak zamansız dışa açılma kamu açıklarının daha da artmasına ve bu ülkelerin hem yüksek enflasyon hem de düşük üretim seviyelerine sahip olmalarına neden olmuştur. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE KURALLI MALİYE POLİTİKASI “Maliye politikası araçlarının kullanımında politikacı ve bürokratlara verilen yetkilerin anayasal, yasal vb. düzenlemelerle sınırlandırılması” Mali Kural “Makroekonomik anlamda, mali performans göstergelerine kalıcı olarak getirilen bir sınırlama veya oran” Temel Mali Kural Türleri Denk Bütçe veya Açığa İlişkin Kurallar Bütçe gelir ve giderlerinin birbirine eşit olması veya bütçe açığının GSYİH’nın belirli bir oranında sınırlandırılması Cari gelirlerin ve cari harcamaların birbirine eşit olması (sadece sermaye harcamalarının finansmanı için borçlanmaya izin verir) Borçlanmaya İlişkin Kurallar Hükümetin yurtiçi kaynaklardan borçlanmasına getirilen yasaklamalar Hükümetin merkez bankası kaynaklarından borçlanması üzerine getirilen kısıtlamalar veya bu tür borçlanmaların geçmiş gelir ve giderlerin belli bir oranı ile kısıtlanması Borç Stoku ve Rezerve İlişkin Kurallar Brüt veya net kamu borç stokunun GSYİH’nın belli bir oranında sınırlandırılması Bütçe dışı fon rezervlerinin (sosyal güvenlik fonları gibi) yıllık prim ödemelerinin belli bir oranında hedef stok tutmalarının öngörülmesi. Vergilendirme ve Harcamaya İlişkin Kurallar Gelecekteki bir dönemde vergi ve harcamaların ne miktarda artacağının sınırlandırılması Mali Kuralların Uygulanma Sebepleri Makroekonomik İstikrarı Sağlamak Mali Sürdürülebilirlik Hükümet Politikasının Güvenilirliğini Sağlamak Diğer Finansal Politikaları Destekleme Negatif Dışsallıklardan Sakınma Mali Kuralların Düzenlenme Yöntemleri Anayasa Yasa Politika kuralları Uluslararası anlaşmalar Ülke Örneklerinde Maliye Politikası Kuralları Bütçe Dengesine Yönelik Sınırlamalar Borç Sınırlamaları Vergi ve Harcama Sınırlamaları 27 ABD X ABD: Eyaletler Düzeyinde 48 40 AB: Maastricht Anlaşması X X Almanya X Japonya X X Yeni Zelanda X X İsveç X X Federal Kanada X Kanada Eyaletleri 8 3 İngiltere X X İspanya X Avusturya X Belçika X 2 X Hollanda Norveç X X X Polonya X Arjantin X Peru X X X Brezilya X X X Hırvatistan X X Hindistan X X Hindistan: Eyaletler Düzeyinde 2 Ermenistan X Karadağ X Moldova X Sırbistan X Azerbaycan X Estonya X Gürcistan X Vietnam X Ukrayna Türkiye X X X X X X ABD – Federal Devlet 1985 - Gramm-Rudman-Hollings Yasası (GRH) (Denk Bütçe ve Acil Açık Kontrol Yasası (Balanced Budget and Emergency Deficit Control Act) (1986 yılından başlamak üzere beş yıllık bir program kapsamında her bir yıl için azalarak belirlenen açık hedeflerinin altıncı yıl olan 1991 yılında sıfırlanması öngörülüyor.) 1990 - Bütçe Uygulama Yasası (Budget Enforcement Act) (İsteğe bağlı harcamalarda yıllık tavan uygulaması ile birlikte sosyal güvenlik hariç diğer harcamaların parlamentoda görüşülmesinde “pay as you go” sistemini getirmektedir.) ABD - Eyaletler 48 eyalette bütçe dengesini sağlamaya yönelik mali kural, 40 eyalette borçlanmayı sınırlamaya yönelik mali kural, 27 eyalette de vergi ve harcama üzerine sınırlama getiren mali kural. KANADA – Federal Devlet Mali Yönetim Kanunu ve Harcama Kontrol Kanunu isimleri altında çıkarılan yasalar ile kamu mali yönetiminin düzenli bir işleyişe kavuşturulması ve harcamaların kontrol altına alınarak mali disiplinin sağlanması hedeflenmiştir. KANADA - Eyaletler Alberta: Açık Giderme Yasası ( 14 Mayıs 1993), Denk Bütçe ve Borç Ödeme Yasası (24 Nisan 1995) Saskatchewan: Denk Bütçe Yasası (18 Mayıs 1995) Manitoba: Denk Bütçe, Borç Ödeme, Mükellefi Koruma ve Mali Kayıp Düzenlemeleri Yasası (3 Kasım 1995) Quebec: Açığın Azaltılması ve Denk Bütçe Yasası (19 Kasım 1996) New Brunswick: Olağan Harcamalar ile Olağan Gelirlerin Dengelenmesi Yasası (7 Mayıs 1993), Denk Bütçe Yasası ( 13 Nisan 1995) Nova Scotia: Mali Önlemler Yasası (17 Mayıs 1996) Northwest Territories: Açık Azaltım Yasası (27 Nisan 1995) The Yukon: Yukon Mükellefi Koruma Yasası (26 Nisan 1996) AVRUPA BİRLİĞİ Maastricht Kriterleri Kamu Borçları: Üye ülkenin devlet borçları, GSYİH’nın % 60’ını aşmamalıdır. Bütçe Açığı: Üye ülke bütçe açıkları GSYİH’nın % 3’ünü aşmamalıdır. ALMANYA Federal Anayasa Madde-110: “Federal bütçe gelir ve harcamalar itibarıyla denkleştirilmek zorundadır.” Federal Anayasa Madde-115: “Borçlanma miktarı bütçede daha önce yatırım harcamaları için tespit edilen tutarı aşamaz.” (altın kural) İNGİLTERE Mali İstikrar Yasası (1997) ile uygulamaya konulan iki temel mali kural: Altın Kural: Ekonomik konjonktür boyunca hükümet cari harcamaları karşılamak için değil sadece yatırım yapmak için borçlanacaktır. Sürdürülebilir Yatırım Kuralı: Kamu sektörü net borcunun GSYİH’ya oranı % 40’ın altında olmalıdır. İSPANYA Bütçe İstikrarı Kanunu (2003): “Devlet, bütçesini dengede veya fazla olarak oluşturmalı, onaylamalı ve uygulamalıdır. Özel bazı şartlar denk bütçenin uygulanmasına engel olursa, nedenlerini açıklamalı, bu durumdan sorumlu gelir ve harcamayı belirlemeli ve doğru faaliyetlerle uyumlu bir orta-vadeli mali uyum programı oluşturmalıdır.” YENİ ZELANDA Resmi Bilgiler Yasası (1982), Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kanunu (1986), Devlet Sektörü Kanunu (1988), Merkez Bankası Kanunu (1989), Kamu Finansmanı Kanunu (1989), Finansal Raporlama Kanunu (1993), Mali Sorumluluk Kanunu (1994): - Borçlanmayı makul bir düzeye indirmek (Borçların makul düzeyi GSYİH’nın % 20’si ile % 30’u arası olarak tanımlanmıştır.), - Borçlanmayı makul bir düzeyde sürdürmek. LATİN AMERİKA ARJANTİN: Eylül 1999 - Mali Konvertibilite Kanunu (Kanun, bütçe açığı için bir tavan belirlemekte ve 2003 yılında dengeye gelecek şekilde açığın azaltılmasını öngörmektedir.) BREZİLYA: Mayıs 2000 - Mali Sorumluluk Kanunu (Kanun, farklı hükümet seviyeleri arasında mali destek işlemlerini yasaklar, personel harcamalarına sınır koyar ve hükümetin her seviyesinin borçluluk durumu üzerine Senato tarafından sınırlar konmasını gerektirir.) PERU: Aralık 1999 - Mali İhtiyat ve Şeffaflık Kanunu (Açık, harcama büyüklüğü ve kamu borcu artışı üzerine sınırlamalar koymaktadır ve bütçenin üç yıllık makroekonomik çerçeve içinde hazırlanmasını gerekli kılmaktadır). TÜRKİYE Türkiye’de Mali Kural Uygulamaları Bütçe Sınırlamaları Faiz Dışı Bütçe Fazlası Kuralı Borç Sınırlamaları T.C. Merkez Bankası Kanunu ile Merkez Bankasının Hazineye kısa vadeli avans vermesi yasaklanmıştır. (2001) Yerel yönetimlerin yurtdışı kaynaklardan borçlanması izne bağlanmıştır. Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile iç ve dış borçlanmaya limit getirilmiştir. Çok yıllı bütçe uygulamasına geçilerek 3 yıllık bütçe rakamları belirlenmekte, Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Çerçeve Raporu hazırlanmaktadır. Türkiye’de Mali Kural Hakkında Son Gelişmeler Orta Vadeli Program – (2009-2011) İlk defa “mali kural” ifadesi yer almaktadır. Programda “Kamu Harcama Politikası” başlığı altında ve program döneminde uygulanacak temel harcama politikaları içerisinde şu ifadeye yer verilmiştir: “Maliye politikasının yürütülmesinde esas alınacak mali kurallara ilişkin yasal ve kurumsal altyapı oluşturulacaktır.” KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE IMF VE İSTİKRAR POLİTİKALARI IMF’DE YAPISAL DÖNÜŞÜM IMF’nin kuruluşundan bu yana üstlendiği görevler zamanla değişime uğramıştır. Kısa vadeli kredilerden yapısal içerikli uzun vadeli istikrar paketi uygulamalarına gitmiştir. Verilen kredilerin vadesinin uzaması güvenli bir şekilde geri ödemelerinin sağlanması konusunu gündeme getirmiştir. Bu amaca yönelik olarak kredi kullandırılan ülkelerde bir takım kredi koşulları uygulanmaya başlanmıştır. KRİZLER VE İSTİKRAR PROGRAMLARI Kriz dönemlerinde gelişmekte olan birçok ülke uluslararası piyasalardan kaynak sağlayamamış hatta kullandıkları kaynakları geri ödemek zorunda kalmışlardır. Bu bağlamda yaşanan finansal krizler sonrası gelişmekte olan ülke ekonomileri için Uluslararası Para Fonu (IMF) ile istikrar programları uygulamak önem kazanmaya başlamıştır. IMF DESTEKLİ İSTİKRAR PROGRAMLARI İstikrar ve/veya yapısal uyum adı verilen programlar genel olarak, ödemeler dengesinde kalıcı bir iyileşme ve yurtiçi enflasyon hızında düşüş ya da her ikisinin bileşimi gibi genel makro iktisadi hedeflere ulaşmak amacıyla hazırlanmış iktisadi önlemler demeti olarak tanımlanmaktadırlar. IMF destekli istikrar programlarının uygulanmasını gerekli kılan koşullardan en önemlisi, dış ödemeler dengesindeki açıklar olarak ifade edilmektedir. IMF DESTEKLİ İSTİKRAR PROGRAMLARININ TEMEL AMACI IMF destekli istikrar programlarının temel amacı, uygun bir zaman periyodunda sağlıklı bir ödemeler dengesine ulaşmak için toplam talep ve toplam arz arasındaki dengesizliği gidermek ve tatminkar bir büyümenin gerçekleştirilmesidir IMF Destekli İstikrar Programlarının Politika Araçları Sıkı para politikası Devalüasyon Kamu Sektörü Harcamalarının Azaltılması: Kamu Sektörü Gelirlerinin Arttırılması: Piyasa Faiz Oranlarının Yükseltilmesi: Ücretlerin Kontrolü: Ticaretin Liberalleştirilmesi: Fiyat Kontrollerinin Kaldırılması Sıkı para politikası: Para politikasının amacı, yurtiçi enflasyonun kontrolü ve toplam talebin azaltılmasıdır. Özellikle IMF destekli istikrar programları ekonomide toplam banka kredi arzını azaltmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte, özel sektöre yönelik kredilerin kamu sektörüne yönelik kredilerden daha az düşürülmesini de öngörmektedir. Devalüasyon: IMF’e göre “geçici” ve “sürekli” olmak üzere iki dış dengesizlik vardır. Bu iki dengesizlik arasındaki en önemli fark, bir kur ayarlamasını gerektirip gerektirmemesindedir. Bu kritere göre, azgelişmiş ülkelerdeki dengesizlikler tamamen sürekli dengesizlikler olarak görülmektedir. Dolayısıyla, bu ülkelerin her kredi talebi, IMF’in kur ayarlama, yani devalüasyon talebini gündeme getirmektedir. Kamu Sektörü Harcamalarının Azaltılması: Kamu harcamaları toplam talep baskısına katkı yapmakta ve çoğu kez para yaratılmasıyla finanse edilmektedir. Para yaratımı fiyat düzeyini yükseltmekte ve ithal malların fiyatlarını göreli olarak daha fazla, ihraç edilecek malların fiyatlarını göreli olarak daha az rekabetçi yapmaktadır. Kamu Sektörü Gelirlerinin Arttırılması: IMF tipi programlar vergileri arttırarak, sübvansiyonları keserek ve kamusal mal ve hizmetlerin fiyatlarını arttırarak kamu sektörü gelirlerinde artış sağlamayı amaçlamaktadır. Piyasa Faiz Oranlarının Yükseltilmesi: Piyasa faiz oranlarının yükseltilmesinin amacı tasarrufun teşvik edilmesi, dolayısıyla toplam talebin azaltılması, sermayenin dışa kaçmasının önlenmesi ve kredi kullanımının rasyonelleştirilmesidir. Ücretlerin Kontrolü: Ücretlerin kontrolüyle hem toplam talep üzerindeki baskının azaltılması, hem de üretim maliyetlerinin hafifletilmesi, dolayısıyla ülkede üretilen mal ve hizmetlerin uluslararası düzeyde daha rekabetçi olması arzulanmaktadır. Bu durum, ayrıca hükümetin ücretlerle ilişkili harcamalarının da kontrolünü sağlamaktadır. Ticaretin Liberalleştirilmesi: Ticaretin liberalleşmesi tarifelerin, ihracat sübvansiyonlarının ve miktar kısıtlamalarının azaltılmasını içermektedir. Fiyat Kontrollerinin Kaldırılması: Burada amaç, kamu sübvansiyonlarının azaltılması, kamu iktisadi kuruluşlarının finansal açıdan bünyelerinin sağlamlaştırılması ve ekonomik sistemin işleyişinin rasyonelleştirilmesidir. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE KRİZLER VE POLİTİKA YAKLAŞIMLARI Özellikle gelişmekte olan ülkelerde küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği finansal liberalizasyon eğilimleri, 1970’li yıllardan itibaren bir yandan ülkelerin makroekonomik yapılarında bozulmaların yaşanmasına yol açmış ve bu ülkelerin finansal piyasaları daha da kırılgan hale getirmiştir. Finansal istikrarın sağlanmasında çeşitli makroekonomi politikası araçlarının eşanlı kullanımı önem taşımaktadır. Özellikle maliye ve para politikası araçları bu noktada büyük öneme sahiptir. Ancak finansal kriz dönemlerinde hangi maliye ve para politikalarının uygulanacağı konusu, finansal krizin türüne ve uygulanacak politikanın zamanlamasına büyük ölçüde bağlıdır Kriz dönemlerinde para ve maliye politikalarının uygulanması konusunda genellikle bu dönemler için sıkı para ve maliye politikalarının kullanılması önerilmektedir. Vergilerin artırılması, kamu harcamalarının kısılması ve likiditenin daraltılması bu önlemlerin temelini oluşturmaktadır. Aynı zamanda faizlerin yükseltilmesi, döviz kurunun dalgalanmaya bırakılması ve konvertibilitenin sürdürülmesi gibi önlemler alınmakta dır. Ancak bu önlemlerin çoğu kriz için çözüm olmak yerine krizi daha da derinleştirmektedir. Kamu harcamaları açısından ise gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda kamu harcama reformunun yapılması önem kazanmıştır. ABD KRİZİ VE KRİZİN KÜRESEL PİYASALARA YANSIMALARI ABD ekonomisinde özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren yaşanan ve yurt içi piyasalara hızla yayılan durgunluk süreci, ekonomiyi canlandırıcı yönde mali ve parasal önlemler almasını zorunlu hale getirmiştir. KRİZİ TETİKLEYEN TEMEL FAKTÖRLER ABD krizini tetikleyen temel faktörler; Düşük faiz politikasının uygulanması sonucunda düşük faizli konut kredilerinin (mortgage kredilerinin) yapısının bozulması ve buna bağlı olarak faiz yapısının uyumsuzlaşması, Konut fiyatlarında balon artışların ortaya çıkması, Menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, Kredi türev piyasalarının genişlemesi ve kredi derecelendirme sürecinde yaşanan sorunlar KÜRESEL KRİZİN ETKİLERİ Ekonomik büyümede yavaşlama Güven bunalımı Finansal küçülme Ek sermaye ihtiyacı Likidite sıkışıklığı Sermayenin maliyetinin (cost of capital) artması Enflasyon riski ABD krizinin dünya ekonomisine ve doğal olarak küresel piyasalara etkisinin iki temel noktada ortaya çıktığı belirtilebilir. Birincisi; ABD piyasalarında başlayan ve hızla diğer piyasalara yayılan daralma, küresel piyasalarda da likidite ve kredi daralmasına yol açmıştır. İkincisi; serbest piyasa ekonomisinin bu şekliyle uygulanmasının küresel piyasalar için ciddi bir tehdit oluşturduğu ve dolayısıyla serbest piyasa ekonomisinin kurallı piyasa ekonomisine dönüştürülmesi ve bu kuralların belirlenmesi için uluslararası düzeyde ortak bir plan oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. KRİZ YÖNETİM SÜRECİNDE MALİYE POLİTİKALARI ABD’de kriz yönetimi için başlangıçta para politikasının ağırlıklı olarak kullanıldığı ancak hemen ardından bu politikanın yetersizliğini telafi etmek için maliye politikalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Bu süreçte para politikası faiz politikası ve likidite desteği sağlanması şeklinde uygulanmıştır. Kriz sürecinde para politikasını destekleyici yönde uygulanan maliye politikasının temel özelliği ise genişletici etkiler oluşturacak mali önlemler içermesidir. Bu amaçla sunulan 150 milyar dolarlık ekonomik büyüme paketinin temel hedefi kısa dönemde harcama eğilimi yüksek olan kesimin tüketimini arttırarak yatırımları canlandırmak olmuştur. 150 milyar dolarlık ekonomik büyüme paketinin 100 milyar doları tüketiciler , 50 milya doları ise yatırımcılara ayrılmıştır. Krizle mücadele de öncelikle talep artışının sağlanması hedeflenmiştir. Bunun için kamu harcamaları yerine vergi indirimleri ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Öncelikle tüketicinin kullanılabilir gelirini talebe dönüştürebilmesi için kişisel gelirini arttırma amacıyla dolaysız vergiler azaltılmış daha sonra gelirin harcamaya dönüşmesi için tüketim mallarının fiyatını düşürücü etki oluşturacak şekilde dolaylı vergiler de azaltılmıştır. KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE’DE UYGULANAN MALİYE POLİTİKALARINA YANSIMALARI KÜRESEL KRİZ VE KAMU MALİ DENGESİ Küresel kriz karşısında Türkiye’nin kamu mali dengesinde ortaya çıkan gelişmeler, büyük ölçüde risk azaltıcı etkiler doğurmaktadır. 2009 yılında da daraltıcı önlemlerin alınması ve gelir arttırıcı politikaların uygulanması ve buna bağlı olarak mali disiplin hedefine devam edilmesi planlanmakla birlikte krizin reel piyasalara olumsuz yansımalarının azaltılması için alınan yatırım harcamalarını arttırıcı tedbirlerin bütçe dengesi üzerinde bir tehdit oluşturmaması için dikkatli bir maliye politikasının uygulanması gerekmektedir. KÜRESEL KRİZ VE BORÇLANMA POLİTİKASI Küresel krizin borçlanma üzerindeki doğrudan etkisi özel kesim dış borçlarının hızla artması şeklinde ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD krizinin küresel piyasalara yayılmaya başladığı 2003 yılından itibaren Türkiye’de de özel kesim dış borçları önemli ölçüde artmıştır. Türkiye krizden doğrudan etkilenen bir ülke olmamakla birlikte krizin etki ve sonuçları ile özellikle reel piyasalarda daha şimdiden karşı karşıya kalmaktadır. Etkin piyasa güçleri ve akademik çevreler tarafından paylaşılan ortak düşünce; Türkiye’nin krizden etkilenme derecesinin en kısa sürede belirlenmesi ve buna yönelik önlemlerin alınması gerektiğidir. Küresel finansal piyasa destekli ekonomik istikrar ve büyümenin reel sektör desteği olmaksızın sürmesi bu şartlarda mümkün değildir.