RÖNESANS DÖNEMİ BİLİM Rönesans'ı, Ortaçağ ile Yeniçağ arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlayabiliriz; ancak Ortaçağ ansızın sona ermediği gibi Yeniçağ da ansızın başlamamıştır. Ayrıca Ortaçağ'ın bitmesi ve Yeniçağ'ın başlaması her ülkede aynı tarihlerde gerçekleşmemiştir; örneğin İtalya'da diğer ülkelerden daha önce, 14. yüzyılın ortalarında başlamıştır. Bu dönemin sınırları yaklaşık olarak 1350'lerden, Giordano Bruno`nun 600 yılında ölümüne kadar uzanan süreç olarak kabul edilir. Bu süreci, Galilei`nin ilk büyük kitabı Dialogo Sapra i due Massimi Sistemi del Mondo`yu (İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog) yayınladığı 1632 yılına kadar uzatmak da mümkündür; ancak kuşkusuz ki hiçbir dönem, ne bütün ülkeler için, ne de belli bir ülkenin tümü için geçerli olabilir. Ortaçağ'ın karakteristik özelliklerinden birisi yeniliklere karşı duyulan korkudur. Rönesans ise bu konuda daha hoşgörülü olmuştur. Her yenilik sorunlar yaratmış, ancak yenilikler insanların karşısına giderek artan bir sıklıkla çıkmaya başlayınca, bunlara alışılmış ve yeniliklere karşı daha az güvensizlik duyulur olmuştur; sonunda insanlar yeniliklerden hoşlanmışlardır. Rönesans • • Rönesans kelime olarak “Yeniden doğuş” demektir. İtalyanca karşılığı Rinascimento, ri-tekrar, nascere-doğmak • Rönesans Floransa başlayan 14. yy ile 16.yy lık bir dönemi kapsayan Avrupa düşünce ve sanatındaki atılımların yanısıra, birtakım değişimlerin ve yeni değerlerin maddi, manevi ve teknik gelişimiyle kendi ni gösteren dönemdir. • Rönesans, Ortaçağ’ın sonunu vurgularken modern zamanların kapısını açar. • Rönesans kelimesi ilk kez 1550 yılında G.Vassari tarafından yazılan “Ünlü İtalyan, mimar, ressam ve heykeltraşların yaşamları” adlı eserinde kullanılmıştır. • Rönesans, diğer bütün özellikleri bir yana, Ortaçağ'ın kavramlarına ve yöntemlerine karşı bir başkaldırıdır. Hepimizin bildiği gibi her nesil kendineden önceki nesile değişik nedenlerden dolayı kızar. Fakat Rönesans'da yapılan başkaldırı, diğerlerine göre daha sert olmuştur. • • Fransız tarihçisi Michelet, Rönesans’ı “dünyayı ve insanı keşfetme “ olarak niteler •Bilim alanında, yapılan yenilikler devrim niteliğindedir. Rönesans döneminin bilim adamı yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya koymuştur. Bu yeniliklerin başında coğrafi keşifler gelmektedir. Bu keşifler Portekizli Gemici Henry tarafından başlatılmış ve diğerleri tarafından devam ettirilmiştir. Sadece birkaç isim hafızalarımızı tazelememiz için yeterli olacaktır: Bartholomeu Dias, Kristof Kolomb, Vasco De Gama, Amerigo Vespucci, Magellan. Rönesans, coğrafi keşiflerin gerçek anlamda altın çağı olmuş, 1600 yılına varıldığında bilinen dünya yüzeyi iki katına çıkmıştır. Yeni iklimler ve doğanın yeni yüzleri ortaya çıkarılmıştır. COĞRAFİ KEŞİFLERİN NEDENLERİ: 1.Dini ve Siyasi Nedenler: a)Türklerin İstanbul’u alarak Avrupa’nın ortasına kadar ilerlemesi b) Hristiyanlığı başka toplumlara yayma isteği. 2.Ekonomik Nedenler: a)Portekiz ve İspanya devletlerinin toprakları İber yarımadası üzerinde idi. b b)Artan nüfusun ihtiyacına toprakların verimliliğinin cevap vermemesi. c)Akdeniz ticaretinin de ellerinde olmaması. COĞRAFİ KEŞİFLERİ KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER: 1. Hurafelere inanmayan cesur gemicilerin bu ülkelerde yetişmesi. 2. Pusulanın bulunması. 3. Okyanuslara dayanıklı gemilerin yapılması. 4. Coğrafya bilgisinin özellikle haritacılığın gelişmesi. 5.Matbaanın icadı ile edinilen bilgilerin çok hızlı yayılması. COĞRAFİ KEŞİFLERİN SONUÇLARI: 1. Dünya hakkındaki bilgiler değişti. Haritalarda üç eski kıtanın yanına önce Amerika sonra da diğer kıtalar eklendi. Ayrıca Dünya’nın yuvarlak olduğu anlaşıldı. Bu da kilisenin Dünya hakkındaki fikirlerinin geçersiz olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 2. Keşifler sonucunda Portekizlilerin Kızıldeniz ve Basra körfezini kapatmaları ve yeni yolu kullanmaları Akdeniz ticaretini geriletti. 3. Batı Avrupa’da bulunan Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı. 4. Yeni keşfedilen yerlerde Katolik Hristiyanlık yayıldı. 5. Bir çok insan yeni keşfedilen yerlere göç ederek, Avrupa’da da fazla nüfusun doğurduğu sıkıntı giderildi. 6. Uzak ülkelerin sömürülmesi için büyük şirketler kuruldu. 7. Avrupa’ya getirilen değerli madenler fiyat arttırımına sebep oldu. Bundan da burjuva ve köylü sınıfı etkilendi. 8. Bir çok yeni bitki ve hayvan türü yeni kıtalara taşındı. Avrupalılarca bilinmeyenler de eski kıtalara getirildi. Tütün gibi yeni keşiflerle tütün içimi gibi yeni alışkanlıkların oluşmasına neden oldu. 9. Avrupalılar pek çok yeni ırk ve kültür hakkında bilgi sahibi oldu. 10. Uzun süren yolculuklar bazı gıda yokluğundan yeni hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oldu. Salgın hastalıklar yayıldı. 11. Avrupalılar, kıtalarına getirdikleri değerli mallarla gelecekte kuracakları sanayi inkılaplarının sermayesini oluşturdular ve mallarını satacak büyük pazarlara ve ham madde ihtiyacını karşılayacakları sömürgelere sahip oldular. Rönesans Rönesans, insanın kendi üzerine eğildiği, kendini keşfettiği ve hümanist görüşün önem kazandığı bir dönemdir. Ortaçağ'da egemen olan Hristiyan anlayışına göre bu dünyanın değeri, insanı öbür dünyaya hazırlayışı ile ölçülüyordu. Oysa hümanistler insanın bu dünyadaki yaşamı ile ilgilenmişlerdi. İnsan, insan olarak bütün gücü, bedeninin bütün güzelliği, sevinci ve kederi, bütün duyguları, yanılgıları ve tutkuları ile ele alınıp incelenmeliydi. Bütün bunlar insanın kendi üzerine eğilmesine, başka deyişle, insanın kendini keşfetmesine neden olmuştur. Rönesans dönemi yenileşmenin çıkış noktası Antikçağ düşüncesi, karşısında olduğu anlayış ise Ortaçağ düşüncesidir. Fakat zamanla ilginç bir sonuç ortaya çıkmıştır; çünkü “yeniden doğuş” Antikçağ kaynaklarına geri dönmek suretiyle gerçekleşmiş olmakla birlikte, edebiyat ve felsefede, özellikle de bilimde Antikçağ’ın dışında, hatta karşısında birtakım sonuçlara ulaşılmıştır. Nitekim bilimde Kopernik ile başlayan değişim, Aristo tarafından temsil edilen Antikçağ bilim anlayışının kökten sarsılmasıyla sonuçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle Rönesans düşüncesinin Ortaçağ düşüncesine karşı tutumunun dayanak noktası Antikçağ düşüncesi olmuş, fakat sonuçta Antikçağ düşüncesi kökten değişmiştir. Rönesans’ın önemi de buradadır; yani kültür hareketi olarak başlayıp birçok alanda yeni bir anlayışın ortaya çıkmasıdır. Rönesans'ın Nedenleri *Ortaçağ'ın sonlarına doğru kültür ve sanatta önemli bir birikimin oluşması. *Avrupa'nın İspanya'da Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığı ile İslam Medeniyeti'ni tanıması. *Matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin yayılması. *Avrupa'da kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin (mesenlerin) ortaya çıkması. *Coğrafi Keşiflerden sonra zenginleşen Avrupa'da, sanattan ve edebiyattan zevk alan bir sınıfın ortaya çıkması. *Antikçağ (Eskiçağ) eserlerinin incelenmesi. *İstanbul'un fethinden sonra Bizanslı bazı bilginlerin İtalya'ya göç ederek eski Yunanca'yı öğretmeleri ve eski eserleri tanıtmaları. • Rönesans'ın Sonuçları *Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı. *Skolastik düşünce yıkıldı. Düşüncede serbest bir ortam doğdu. *Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı. *Kilise zayıfladı. Bu durum Reform Hareketlerini başlattı. *Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken, Rönesans hareketleriyle Avrupa Ülkeleri öne geçti. *Avrupa'da insan faktörü öne çıktı. İnsanlar kendi haklarına sahip çıkmaya başladılar. Rönesans ve Bilim • • • • • Nicolaus Copernicus (KOPERNIK)1473-1543 Tycho Brahe (1546-1601) Leonardo da Vinci(1452-1519) Francis Bacon(1561-1626) Descartes(1596 - 1650) Leonardo da Vinci • • • • • • • • • • Ressam Heykeltraş Mimar Bilgin Mühendis Filozof Leonardo sanat dışı çalışmalarında dağınık, süreksiz ve yavaş davranmıştır. Uygulamalı alanlardaki projeleri arasında uçan makine, helikopter, çeşitli savaş silah modelleri yer alır. Anatomi üzerindeki çalışmaları başlı başına değer taşır; Sayısı 750 yi bulan çizgi ve 10 insan cesedi üzerinde yaptığı diseksiyon çalışması ona anatomi tarihinde önemli bir yer sağlamıştır. Fizikte, özellikle mekanikte ulaştığı sonuçları Galileo ve Newton’un buluşlarına çok yakındır. Leonardo jeolojiyede büyük ilgi duymuştur. Ona göre , dağlarda bulunan fosillerin bir bölümü deniz yaratıklarına aittir. Yerküre kabuğunun değişikliklere uğradığı kesindir. Bilimin gözlem ve deneye dayanması konusunda ısrarcıdır. Francis Bacon (1561-1626) • • • bilimin önemini ve insanligin refahi yönünden vaadettigi olanaklari ilk kavrayan düsünürlerden birisidir. Onun asil ilgisi bilimi anlamak, bilgi edinmenin dogru ve etkili yolunu kesin bir biçimde bulup ortaya çikarmaktir. Çünkü ona göre, doganin gizemlerini çözmek ve kanunlarini kesfetmek insanligin refahi ve ilerlemesi için gereklidir. Bacon'a göre, insanlarin yanlisa düsmelerinin nedenleri sunlardir: 1. Üniversitelerde ögretimin bozulmus olmasi: Ona göre, bunun temelinde yatan neden skolastik düsüncenin egemen olmasidir. 2. Insan Akli: Bacon'a göre, insanlarin yanilmalarinin nedenlerinden birisi de kendi aklidir. Çünkü insan akli çabuk karar vermeye ve genellemeye düskündür. Bir konu üzerinde biraz durunca yorulur, gereken sabri gösteremez ve yanlisa düsebilir. Öyleyse dogru bilgi nasil elde edilecektir? Bunun için iki sey gereklidir. 1. Önyargilardan siyrilmak. 2. Saglam bir yöntem uygulamak. Nicholas Kopernik • • • • • Kopernik, düsünce tarihinde bir dönüm noktasini simgeler. Onun adiyla anilan sistem yalniz modern bilimin dogusuna degil, insanin evren içindeki yerini saptamada yeni ve daha ölçülü bir görüsün ortaya çikmasina da baslangiç sayilir. Gerçekten de Kopernik’le birlikte insanoglunun kendini evrenin merkezinde sayma iddiasi yikilmis, doganin bir uzantisi, bir parçasi oldugu düsüncesi dogmustur. Bu devrimin kaynagi “Göksel Kürelerin Dolanimi Üzerine” adli yapitidir. Kopernik sistemi birçok yönlerden Aristoteles görüsünden ayrilmaz. Kitabinin ilk bölümünün basliklari bu gerçegi göstermeye yeter: • Evrenin küresel oldugu • Arzi’in küresel oldugu • Göksel cisimlerin hareketlerinin düzgün dairesel, ve sürekli oldugu... gibi Onun sistemine devrimci niteligi veren sey yerküreyi evrenin merkezi olmaktan çikarip, Günes çevresinde dolanan siradan bir gezegen saymasidir. Kopernik, klasik kültür, matematik Astronomi, tıp, hukuk, ekonomi teoloji üzerine çalışma yapan çok yönlü bir bilim adamıdır. Tycho Brahe • • • Tycho Brahe ise Yer'i evrenin merkezinden kaldirmanin doguracagi bilimsel ve dinsel sakincalari göz önünde bulundurmus ve Yer-Günes Merkezli Evren Kurami ile Kopernik'e karsi çikmistir. Brahe, sisteminden çok, yaptigi gözlemlerle önem tasir. Onun yaptigi gözlemler sayesinde Aristoteles fizigi ve kozmolojisi büyük darbeler almistir. 1572 yilinda, Cassiopea takimyildizinda yeni bir yildiz ortaya çikar. Yaptigi hesaplamalarla Brahe, bu gökcisminin sabit yildizlar bölgesinde bulundugunu ve yeni bir yildiz oldugunu ortaya çikardi. Aristoteles fizigine göre eterden yapilmis olan bu bölge mükemmeldi ve burada yeni hiçbir sey varliga gelemeyecegi gibi, var olan bir sey de yok olamazdi. Oysa bu 1572 yildizi (bugünkü deyimi ile nova) Aristoteles'in temel prensiplerine karsiydi. Brahe, 1577'de ise, bir kuyruklu yildiz gözlemler. Bu yildizin Ay küresinin disinda, bu kürenin çok uzaginda oldugunu saptar. Bu da Aristoteles kozmolojisine aykiri idi. Çünkü Aristoteles'e göre, kuyruklu yildizlar Ay küresinin altindadir. Böylece onun yaptigi bu gözlemler sayesinde Aristoteles kozmolojisi büyük darbeler alir. Bundan sonra Kepler'i beklemek gerekecektir. 1576 yilinda Hven Adasi'nda dönemin en önemli gözlemevini kuran Brahe, bu gözlemevinde, o zamana kadar Bati Dünyasi'nda karsilasilmayan büyük boyutlu gözlem araçlari insa edilmis, özellikle duvar kadrani çok ilgi çekmistir. Pratik astronomide büyük bir yenilik olan günlük gözlemler de yapmistir Tycho Brahe’nin Dünya Sistemi Kepler ve Yasaları • Johannes Kepler (1571-1630) in bilimsel gelişmeye katkısı 1- Önce Güneş sistemiyle ilgili bulguları ile daha kapsamlı Newton teorisinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar 2- Hipotez veya teorilerin gözlemsel olgulara uygun düşmesi üzerindeki ısrarıyla bilimsel araştırma ve yöntem anlayışını yeni bir düzeye çıkarır. “…..evrendeki, tüm cisimler içinde en yücesi, en büyüğü özü salt ışık olan güneştir. Güneş, tek başına herşeyi yaratan, koruyan ve ısıtan kaynaktır. Evrenin zengin, tükenmez ve katıksız ışık çeşmesi olan güneş…. Hareketi ile gezegenlerin padişahı, gücüyle dünyanın kalbi, güzelliğiyle gözü, en yüce tanrı katında meleklerle konaklamaya layık bir varlıktır.” 1. Yasa – Her gezegen, güneşin merkezlerinden birinde bulunduğu bir elips üzerinde hareket eder. 2. Yasa – Bir gezegeni güneşe bağlayan çizgi eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar. 3. Yasa – Bir gezegenin yörüngesel periyodunun karesi, dolandığı elipsin ana eksen uzunluğunun küpü ile doğru orantılıdır. Kimya, Tıp ve Canlılar Bilimlerinde Durum • • Rönesans, sanat, edebiyat ve felsefede yeniden doğuşun yer aldığı bir dönemdir; bilimde aynı ölçüde bir canlılık göze çarpmaz. Gözlerin eski Yunan kaynaklarına çevrildiği bu dönemde, Hipokrat ve Galen gibi bilim adamlarının çalışmalarına da önem verilir.Fakat özgün inceleme ve deney yerine eski otoritelere bağlanma eğilimi yeniden kafalara egemen olmaya başlar. Eski gelenek ve otoritelere ilk yüz çeviren İsviçreli hekim Thephrast von Hohenheim (1490-1541) olmuştur. Hekimliğe başlamadan önce değişik ülkelerde mineral, araç, hastalık ve tedavi yöntemlerini inceler. Halk tarafından Romalı büyük hekim Celsius’a benzetitidiğinden “Paracelsus” adı ile anılır. Paracelsus, günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda, biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür. Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Akademik olan her şeye meydan okumuştur. Zamanında uygulanan tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı çıkmış ve mücadele vermiştir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir. Onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesi gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrates ve Galen gibi otoritelerin eserlerini yakmasıdır. Böylece, Orta Çağ'da dogmatik hale gelen Galen, İbn-i Sina gibi, yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu. Van Helmont (1579-1644) • • • Değişik maddelerin hava türünden olduğunu keşfetmiş ve bunlara ortak bir isim olmak üzere ilk kez “gaz” kelimesini kullanmıştır. Suyun biricik element olduğuna inanıyordu. Bunu ispatlamak için, belli bir ağırlıkta bir miktar kuru toprağa bir söğüt diker ve yalnız su verir. Beş yıl geçtikten sonra söğüt 62 kg ağırlık kazandığı halde topraktaki eksilme sadece 60 gram kadardır. Bu nedenle ağacın maddesinin sudan meydana geldiği sonucunu çıkarır. Aslında bu sonuç o zaman için mantık dışı da sayılmaz: Yeşil bitkilerin havadaki karbondioksitten karbon aldıkları bir sonraki keşifdir. William Harvey • William Harvey (1578-1657) İngiliz tıp doktoru. Folkestone'da dünyaya geldi. Cambridge Üniversitesi'nde sanat ve tıp okuduktan sonra tıp eğitimini Fabricius adında ünlü bir anatomi profesörünün yanında sürdürmek üzere Padova'ya gitti. 1602'de Londra'ya dönüp muayenehane açtı. 1609'da St. Bartholomew Hastanesi'ne doktor olarak atandı. 1618'de önce I. James'in daha sonra da I. Charles'in özel hekimliğine getirildi. Kalpten başlayan kan dolaşımını doğru olarak tanımlayan ilk kişi olarak bilinmektedir. Bu konudaki fikirlerini René Descartes in Description of the Human Body adlı çalışmasından almıştır. Her ne kadar İspanyol doktor Michael Servetus kan dolaşımını ondan çeyrek yüzyıl kadar önce tanımlamış olsa da, kalıcı belgeler olmadığı için bu olay Harvey'e atfedilmektedir. Harvey 1657 yılında hayatını kaybetmiştir. mage of veins from Harvey's Exercitatio Anatomica de Motu Cordis et Sanguinis in Animalibus Francis Bacon (1561-1626) • • • • • Bacon'ın felsefesinin merkezinden bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O'na göre bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan İngiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir. Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin, gelişimini göstermiş, doğa ve akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikrini yerleştirmiştir. Bacon’ın en başta karşı çıktığı şey bilgisizlikti. Bacon bir adamı olmaktan çok bir düşünür, filozoftur. Bilim felsefecisi olarak iki yönden yetersiz kaldığı söylenebilir. 1- Hipotez veya teorinin bilimde yer ve işlevini iyi anlayamamış olması 2- Matematiksel yöntemlerin bilime sağladığı büyük olanakları görmemesi René Descartes (1596-1650) Batı düşüncesinin son yüzyılardaki en önemli düşünürlerindendir. Öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, İnandığının hepsini birden büsbütün silerek, her şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı. Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yaptı. Metot üzerine konuşmada • . hep karmaşıktan basite inerek, gerçeği kuşatmaya yarayacak kuralları bir bir saydı. Felsefeyi, bütün inceleme kitaplarının Latince yazıldığı bir çağda, Fransızca yazarak ve «sağduyu dünyada en iyi bölüştürülmüş şeydir» diyerek, herkesin, uzman olmayanların bile anlayabileceği bir duruma indirgedi. Descartes her tür araştırmanın pratik niteliği üzerinde ısrarla durur. Ona göre en önemli bilimlerden mekanik, insanlara yardım edecek makineleri yapma sanatı; tıp, vücudu ve ruhu tedavi etme sanatı; ahlâk, mutlu yaşama sanatıdır. • • • Şüpheciliğe farklı bir yaklaşım getirir. Septik şüphe. Metodik şüphe. • Ona göre septik şüphe anlamsızdır. Olması gereken metodik şüphedir. Metodik şüpheyi şu şekilde uygular: Önce tanrıdan, çevreden, kendinden ve başka insanlardan şüphe eder. Bunu şüphe edemeyeceği son sınıra kadar götürür. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmek vârolmaktır. "Düşünüyorum o hâlde varım" noktasına ulaşır. Latince "De omnibus dubidantum" (Her şeyden şüphelen) en önemli sözlerindendir. Descartes gibi rasyonalist düşünürlerin gözden kaçırdıkları noktaları şöyle özetleyebiliriz. 1-Bir çıkarım veya ispat biçimi olan dedüksiyonun bir bilgi üretme yolu olarak görülmesi 2-Aksiyon vr postulat denilen ilk önermelerin inkarı imkansız birer mutlak doğru sanılması 3- akıl ve sezgi yoluyla ulaşılan, doğruluğu zorunlu ilkelerden olgusal dünyaya ilişkin sonuçların çıkarılabileceğine inanılması • • • • Galileo Galilei (1514-1642) • Galileo hem yüzyıllardır hakim olan Aristoteles akımından, hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duyarak Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yaratmıştır. ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 yaşında Matematik profesörü olan Galileo, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır. 1609'da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır. • Galileo, kendisinden önce Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Kilise dünya merkezli bir evren anlayışını savunuyordu ve Copernicus teorisini dine aykırı buluyordu. 1614'te ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632'de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Bu olaylar nedeniyle Galileo tarihte bilim ve din çatışmasının bir sembolü haline gelmiştir. Galileo mahkeme karşısında, Joseph-Nicolas Robert-Fleury'in portresi. Galileo’nun Fiziğe Katkıları • Galileo sözünü kimseden esirgemeyen bir yapıya sahipti. Galileo fizikte hareket ile ilgili konulara ilgi duymuştur. Tüm engeller ortadan kaldırıldığında cisimler hareketlerini sonsuza kadar sürdürürler. (Aristo görüşüne ters) Görüşü Galileo tarafından bilime kazandırılmıştır. • Fiziğin iki önemli yasasını keşfetmiştir. 1- Eylemsizlik ilkesi: Her cisim bir dış kuvvetin etkisi olmadıkça hareket halindeyse hareketini aynı hızla düz bir düz çizgi üzerinde, duruyorsa hareketsizliliğini” , sürdürür. (Newton mekaniğinin 1. yasası) 2- “Cisimlerin Serbest Düşme Yasası: Serbest düşen bir cismin düştüğü mesafe, düşme süresinin karesiyle doğru orantılı olarak değişir. s= ½ gt2 (s:düşme mesafesi, t:düşme süresi, g:yerçekimi ivmesi) "Galileo, belki diğer insanlardan modern bilimin doğuşundan sorumlu olduğu için daha fazla bir kişiydi." Stephen Hawking Galileo’nun Astronomi’ye Katkıları Galileo daha en başından Kopernik’in heliosentrik teorisini benimser ve teoriyi doğrulamak için yoğun bir araştırma içine girer. Galileo 1609'da Hollandalı bir mucitin icat ettiği teleskobu bir arkadaşın aldığı mektuplar aracılığı ile öğrenmişti. Bu mektuplardan yola çıkarak ve kendi becerilerini kullanarak bir dizi teleskop geliştirmeye başladı. 1610'da bir cismi 30 kez büyüten bir teleskop geliştirdi.Sonrasında teleskoplarını kullanarak uzayı gözlemlemeye başladı. Mayıs 1610'da gözlemlerini Siderus Nuncius (Yıldız Habercisi) adlı kısa kitabında yayınladı ve bu çalışma büyük bir heyecan yarattı.Kitabında Ay'ın yüzeyinde dağlar olduğunu, Samanyolu galaksisinin küçük yıldızlardan oluştuğunu ve Jüpiter gezegeninin dört uydusu olduğunu söylüyordu. Ayın yüzeyinin pürüzsüz ve kusursuz olmadığını, dağ ve çukurların olduğunu gördü. Temmuz 1610'da teleskobunu Satürn gezegenine çevirdi ve Satürn'ün üç parçadan oluştuğunu gördü.Teleskobu Satürn'ün çevresindeki halkayı gösteremiyordu ve halkayı iki tarafında parçalar olarak görüyordu. Aynı sene Venüs'ün Ay benzeri evrelerden geçtiğini gördü ve Venüs'ün Güneş etrafında döndüğü sonucuna vardı. Ama bu gözlemini Dünya'nın Güneş'in etrafında döndüğü tezi için kullanmadı, sadece Venüs'ün Güneş etrafında döndüğü sonucuna vardı. Isaac Newton (1642-1727) • 16. yy da başlayan modern bilim Newton ile yetkin bir düzeye ulaşır. Ondan önce elde edilen sonuçlar çoğu zaman dağınık ve birbirinden kopuk kalmıştır. İlk ke z Newton ile bütün sonuçları kapsayan teorik düzeyde bir sistem ortaya çıkmıştır. Newton içine kapalı, gösterişten polemikten kaçan bir kişiliğe sahiptir. hoşlanmayan, Gün ışığının bize beyaz görünmesine karşın aslında pekçok rengin bir karışımı veya bileşiminden meydana geldiğini ispat etmesi onun ünlenmesi için önemli bir adım oldu. Daha önceki görüşe göre; beyaz ışık türdeş olup, renkler cisimlerin bu ışık üzerindeki etkisinden doğuyor şeklindeydi. Özellikle Christian Huygens ve Robert Hooke bu Newton ‘un görüşlerine karşı çıkan iki önemli bilim adamıydı. Newton’un Gök Mekaniği • • • Newton optik üzerindeki çalışmalarıyla, on yedinci yy biliminin gelişimini doğrudan etkileyen önemli katkılar getirmekle kalmaz, bilimin ne tür araştırmalarla ilerleyebileceği konusunda da önemli örnekler verir. Newton, görünüşte aralarında hiçbir ilişki olmayan pek çok olgu türlerini (örneğin, elmanın yere düşmesi ile Ay’ın Dünya çevresinde dönmesi gibi) bir kavram çevresinde toplama ve açıklama olanağını sağlayan geniş kapsamlı teori düzeyine çıkartmıştır. Newton Kepler’in üçüncü yasası olan mesafenin karesiyle ters orantılı olarak değişen bir çekim kuvvetinin doğruluğunu ispat etmek için uzun ve karmaşık hesaplamalar yapar. Sonunda çekim kuvvetinin yalnız üçüncü yasayı değil, onunla birlikte başka sonuçları da açıkladığını görür. Newton ve Principia • • • Newton tarihin en önemli bilim eserlerinden biri olan Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabını Latince yayınladı. Kitapta ispatlar geometri ile yapılmış, evrensel kütle çekimi açıklanmış ve cisimlerin kütleleri ile doğru orantılı, mesafeleri ile ters orantılı birbirlerini çektiklerini açıklamıştır. Kitap Newton tarafından üç ana bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde Galileo'nun deneylerinden övgü ile söz eder ve Kepler kanunlarını matematiksel olarak ispatlar. Bu bölümde kendi ismi ile anılan Newton hareket yasalarını açıkladı. İkinci bölümde akışkan içindeki hareketleri incelemiştir ve en iyi gemi biçimi için öneriler koymuştur. Bu bölümde dalga hareketlerini matematiksel incelemesi ilgi çekmiştir. Evrende var olan herhangi iki cisim birbirlerini kütlelerinin çarpımı ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı olarak çekerler. F= G.m1.m2 /l2 Doğa, harflerini zahmetsizce okudğu açık bir kitaptı onun için. Gözlem verilerini düzenleme ve açıklama için kullandığı kavramlar, yaşantıdan, planlayıp gerçekleştirdiği mükemmel deneylerden, kendiliğinden oluşur gibiydi. O, bir tek kişide, deneyciyi, teorsiyeni, teknisyeni ve daha da önemlisi, yaratıcı sanatçıyı birleştirmiştir. Önümüzde güçlü, güvenilir ve tek başına dimdik duruyor daima. Albert Einstein Işığa İlişkin Kuramlar • • Christian Huygens (1629-1695) gökbilimci, matematikçi, fizikçi Işığın parçacıklardan değil, dalgalardan meydana geldiği düşüncesindeydi. Robert Hooke (1635-1703) ışığın eğri dalgalardan ibaret olabileceği düşüncesini oraya atmıştır. Öyle ki dalgaların taşındığı “esir” denen ortamın parçaçıkları, ışığın ilerlediği yöne dik açı yaparak hareket ederler. On Yedinci Yüzyıl’da Bilim :Bilimsel Devrim • • Bu dönemin en büyük özelliği, bilimsel yöntemin, yani önermelerin doğruluğunun deneysel olarak sınanması yolunun ortaya çıkması ve buna bağlı olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin felsefeden bütünüyle ayrılmasıdır. Özellikle astronomi alanında Kepler ve fizik alanında ise Galilei ve Newton’un yapmış olduğu araştırmalar ve kurmuş olduğu kuramlar sonucunda bilimde çok büyük bir atılım gerçekleştirilmiş ve bilim, diğer düşünsel etkinlikleri yönlendiren bir düşünsel etkinlik konumuna yükselmiştir. Bu nedenle bu çağ, bilim tarihçileri tarafından Bilimsel Devrimler Çağı olarak adlandırılmıştır.