TBMM B: 136 16 . 7 . 2010 O: 6 Aynı konuda açıklama talebi birden fazlaysa bu konuda “sirküler” adı verilen metinlerle ortak açıklama da yapılabilmektedir. Bu tasarının 15’inci maddesiyle özelgelerin yayınlanması öngörülmektedir. Böylelikle vergi incelemelerinde yayınlanan bu özelgeler dikkate alınarak özelgelerin tamamı vergi hukukunun asli kaynağına dönüştürülmektedir. Bu durumda özelgeler icrai işlem olacağından yargı organlarında iptal talebiyle de dava açılabilecek düzenleyici bir işlem hüviyetine kavuşmaktadır. Bu durum ayrı bir hukuksal süreç başlatacaktır. Düzenleyici işlem niteliğine bürünen özelgelerin değiştirilmesi hâlinde ise yine ayrı bir hukuksal sonuç ortaya çıkacaktır. Özellikle kişinin lehine yapılan değişikliklerde cezanın ortadan kalkması hâlinde lehe olan hüküm uygulanacağından geçmişe dönük etki de yaratabilecektir. Gelir İdaresi Başkanlığına verilecek özelge talebine belli bir süre içerisinde veya söz konusu özelgeye konu olan verginin beyan dönemi içinde cevap verilme zorunluluğu getirilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, çıkarılacak yönetmelikle özelge talebinin Dilekçe Kanunu ve Bilgi Edinme Kanunu ile de ilgisinin kurulması gerekmektedir. Mevzuatın yeterince açık olmamasından, mükelleflerin mevzuata yeterince nüfuz edememesinden veya vergi idaresinin görüş değiştirme ihtimalinden dolayı mükellefler bilgi edinme çerçevesinde görüş istemektedirler. Taşrada yıllardır mükelleflere özelgeler verilmektedir. Taşra birimleri bu konuda birikimli bir hâle gelmiştir. Bu imkânın taşradan alınarak merkezde oluşturulacak komisyona verilmesi, komisyonun kapasitesini çok aşan özelge talebi yığılmasına yol açacaktır. Bize göre komisyon sadece sirküler hazırlamalıdır. Değerli milletvekilleri, özelge ve sirküler müessesesi, vergi hukuku bakımından yıllardır tartışılan ve eleştiri konusu olan bir husustur. Aslında özelge ve sirküler müessesesini özünde doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu konuda tebliğ çıkarmanın yeterli olması gerekir ancak maalesef yeterli olmuyor. Burada, Vergi Usul Kanunu’nun 413’üncü maddesinde belirtildiği şekilde, özelge ve sirküler yoluyla vergi uygulamaları bakımından açık olmayan hususları izah etmek ve tereddütleri gidermek başkadır, idarenin bir yasa koyucu gibi hareket ederek vergi koyma veya vergi kaldırma anlamına gelecek tasarrufta bulunması başkadır. Arada kıldan ince, kılıçtan keskin bir nüans vardır. Bu konuda maalesef, zaman zaman bu ince sınır aşılmaktadır. O yüzden, bu tasarının 15’inci maddesinde öngörülen yönetmelikte, belirttiğimiz bu hususların özenle, ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Özelge ve sirkülerin sınırlarını alabildiğince daraltmak gerekir. Değerli milletvekilleri, eskiden vergi herkesin vermesi gereken, vermezse zorla alınması gereken bir kamu geliriydi ancak günümüzde, devletlerin ekonomi anlayışlarıyla insan hakları ve hukuk devleti anlayışları gereğince ve bu değişimler sonunda da devletler vergi toplamada da mükellefi çoğu zaman karşısına alarak vergi toplamak yerine, mükellefle birlikte vergi toplamayı yani gönüllü uyumu esas alan sistemlerle vergi toplamanın avantajlarını kabul etmişlerdir. Bu yeni anlayışın özünü ise önceliği mükellefe vermek ve onun haklarına saygı göstermek oluşturmaktadır. Mükelleflerin talepleri basittir: Şeffaflık, doğru ve adaletli uygulama, haklarına saygı gösterilmesi gibi temel noktalara dayanmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bu maksatla pek çok devlet, mükelleflerin haklarını, mükellef hakları bildirgesi veya mükellef hakları imtiyazı şeklinde kabul etmiştir. Kabul edilen mükellef hakları incelendiğinde, bu hakların genel ve özel haklar biçiminde oluştuğu görülmektedir. Genel haklar genel yasalarda topluca vurgulanmakta, özel haklar da vergi müesseselerinde ve özel vergi kanunlarında yer almaktadır. Ülkemizde de Gelir İdaresinin web sayfasına mükellef hakları bildirgesi konulmuştur ancak bu uygulama bir anlam taşımamaktadır maalesef. Çünkü bir hukuk belgesi değildir ve hak ihdas etmemektedir. Dolayısıyla bu bildirge idare, mükellef ve yargı nezdinde hayata geçememiştir. – 989 – GÖKHAN-136 215–219