T.B.M.M. B : 48 yönetime devam edilecektir. Sıkıyönetim, hiçbir

advertisement
T.B.M.M.
B : 48
yönetime devam edilecektir. Sıkıyönetim,
hiçbir müdahale olmaksızın, Anayasa ve
kanunlarla verilen yetkilerin hepsini kul­
lanacaktır.
Cumhuriyetin polisinin, ideolojik
şartlanmalara ve içinde bölünmelere ma­
ruz kalması kesinlikle önlenecektir. Cum­
huriyetin polisi, her türlü imkânlarla teç­
hiz edilecek, eğitim, disiplin ve moral ba­
kımından fevkalade yüksek bir durumda
olması sağlanacaktır.
Anayasanın 123 üncü maddesiyle ge­
tirilen olağanüstü hallerle ilgili tedbirlere
ek olarak, bir fevkalade haller kanunu çı­
karılacaktır. Bu kanun, kamu düzenini
ciddî bir şekilde tahribe yönelecek, can ve
mal güvenliğini telafisi imkânsız zararla­
ra uğratacak tehlikeler karşısında idareye
fevkalede tedbirler alma imkânı
sağlayacaktır" denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın başında da belirttiğim üze­
re, hükümet programları gibi, bütçe ka­
nun tasarılarının Yüce Meclisimizde gö­
rüşülmesi de, yapılanların muhasebesi ve
yapılacaklara, yeni hedeflere işaret edilme­
si açısından büyük önem taşır. Bu sebep­
le, benden evvel Bakanlığımız bütçeleri se­
bebiyle Meclisimizde yapılan bir iki ko­
nuşmaya değinmekte yarar görüyorum.
Bakınız, 22.5.1974 tarihinde zamanın
içişleri Bakanı şöyle söylüyor : "Ülkemiz­
de son yıllarda meydana gelen ve hepimiz­
ce bilinen olaylar, devletin başta gelen gö­
revinin, kamu düzen ve güvenliğini sağ­
layıp korumak olduğunu bir kere daha
açıkça ortaya koymuştur. Bu sebeple, her
şeyden önce ve her ne pahasına olursa ol­
sun, iç barışın sağlanmasının gerektiğine
inanıyorum. Bu temel görüşün ışığı altın­
da, zabıtamızın personel, araç, gereç ve
eğitim imkânlarının takviyesi yönündeki
çalışmaları daha da artırarak devam ettir­
me azmindeyiz..."
20 . 12 . 1988
O : 2
Aradan beş yıl geçtikten sonra bu­
gün, SHP Grubu adına Bakanlığımız büt­
çesi üzerinde konuşan zamanın içişleri
Bakanı Sayın Hasan Fehmi Güneş Beye­
fendi de, Bakanlığımız bütçesi ile ilgili ola­
rak 20.2.1979 tarihli konuşmalarında, po­
lisin dernek kurmasının ve derneklere üye
olmasının anayasal hakkı olduğunu belir­
terek, şöyle devam etmektedir : "... De­
ğerli arkadaşlar, bugün benim polisim,
günde en azından 12 saat çalışır. Öbür 12
saatine istirahat deriz; ama işten ayrılır,
fukara gecekondu bölgesinde oturuyordur,
iki saatte oraya gider, işte yatar, ertesi gün
iki saat önce gene yola çıkacaktır; işinin
başına gelmek için pantolonunu ütülemeye, traş olmaya vakti yoktur. Ona, o ağır
görevin gerektirdiği sosyal koşulları da
sağlayacağız.
Ankara'yı gezerken görürsünüz; Kı­
zılay'da bir toplum polisi arabası bekler,
benim polisim onun içinde oturur, niçin
oturur?.. Onu orada göreve hazır tutuyo­
ruz. Orada bir korsan yürüyüş olursa,
anında müdahale edecek. Düşününüz de­
ğerli arkadaşlarım, bir emniyet görevlisi
bir otobüsün içinde -çalışmadığı için ka­
loriferi yanmaz- o otobüsün içinde ve oto­
büs sırasında oturmaktadır; halk da hep
onları gözlemektedir, vitrindeki manken­
ler gibi. Bir kısmı da kuşkusuz eğri bakış­
larla bakmaktadır ve biz otobüsün içinde
beklettiğimiz, rahat oturup bekleme im­
kânı sağlamadığımız bu polisten, orada
hemen çıkmış bir korsan yürüyüşünü bas­
tırmasını bekliyoruz... şimdi, bu kadar kö­
tü koşullarda bıraktığımız, bulundurdu­
ğumuz arkadaşlarımızdan etkin görevler
alamayız. Onun için bunları söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bizim şu anda
karşısında bulunduğumuz, gerçekten çok
başarılı olduğumuzu söyleyemediğimiz,
başarısızlığımızı bir ölçüde kabul etmek
durumunda kaldığımız teröre de sağlam
biçimde yaklaşmamız lazım. Gördüğü323 —
Download