TBMM B:28 9.12.2009 0:3 Saygıdeğer milletvekilleri, bireyler, ihtiyaçları ve imkânları ötesinde gücünü aşan konut alımları yaparak büyük bir talep oluşturmuşlardır. Buna kamu yatırımları ve TOKİ uygulamalarının eklenmesi, finansman imkânları, arz ve talebin birbirini tetiklemesiyle sektörde ciddi ve plansız bir büyüme gerçekleşmiştir. Yükselen her sektörün bir iniş trendine girmesinin doğallığı yanında 2007 ortalarında patlak veren ve hâlâ da devam eden siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, Amerika Birleşik Devletleri'nde mortgage sisteminin çöküşü, küresel krizin sonucu akaryakıt ve demir-çelik gibi ham madde fiyatlarının sürekli değişkenliği inşaat sektörünü olumsuz etkilemiş, plansız büyüyen sektörü aynı hızla daralmaya itmiştir. Gerek resmî kurumlara iş yapan müteahhitler gerekse özel sektör müteahhitlerinin taahhütleri sektördeki bu fiyat artışlarından olumsuz etkilenmektedir. Sektördeki bu kötüye gidiş yalnızca maddi zararlarla atlatılamayacak kadar sosyal sorunları beraberinde getirecektir. Son yıllarda köyden kente göç eden tarım işçileri inşaattaki hızlı üretim sürecinde çalışmış ve kentlerde yaşamaya başlamışlardır. Bahsedilen olumsuzlukların yol açtığı sektördeki durgunluk büyüme sürecinde yüksek sayıda istihdam edilen bu bireyleri işsiz bırakacaktır. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektöründeki daralma, iki yüzden fazla ara sektörü olumsuz etkileyerek genel ekonominin de daralmasına sebep olmuştur. Bu dönemde, krediyle gayrimenkul satın alan insanların düşeceği bunalım sonucu sosyal patlama oluşturacak bir sürece doğru gidilmektedir. Böylesi bir sonuç, toplumda telafi edilemeyecek büyük yaralar açabilir. Hükümet bu duruma kayıtsız kalmamalı ve telafisiz sonuçlara yol açacağını belirttiğimiz inşaat sektöründeki bu olumsuzlukları öncelikli sorunlar olarak ele almalıdır. Devlet eliyle yatırım amaçlı alınan değil, barınma ihtiyacından dolayı satın alınabilecek sosyal konutlar üretilmelidir. Ortaya koyduğu konut modeliyle sektördeki vatandaşının ürettiği konutlara rakip oluşturmayacak modeller ve projeler gerçekleştirilmelidir. Yerel veriler, yerel kaynaklar ve yerel iş gücü asla göz ardı edilmemelidir. Saygıdeğer milletvekilleri, harç ve vergiler inşaat sektörünün önünü tıkamaktadır. Ruhsat alınması, inşaat süresi ve inşaatın bitirilip kullanma izni alınması sırasında çeşitli sayıda ve önemli miktarda harç alınmaktadır. Harç veya vergi tahsil edilirken değişik kurumlarca farklı kıstaslar kullanılmaktadır. Ruhsat alma ve inşaata başlamak için çok sayıda evrak ve imza gerekmekte, bürokrasinin çokluğu zaman ve sinerji kaybına sebep olmaktadır. SSK prim oranlarının yüksekliği sektörü olumsuz etkilemektedir. Büyük projelerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının projelerinin siyasi yandaşlık ve oy toplama, adam kayırma düşüncesiyle serbest rekabete açılmadan ihale edilmesi sektörü haksız rekabet ortamına sürüklemektedir. İnşaat sektörü kalifiye eleman sıkıntısı çekmekte olup, meslek liseleri sektörün ihtiyaç duyduğu ara elemanları yetiştirmekten uzaktır. Vasıfsız işçi istihdam eden en önemli sektör olan inşaat sektöründeki durgunluk muazzam bir vasıfsız işçiler ordusuna dönüşmüştür. Devlet ihalelerinin yerelden yapılmaması ve yeterli fizibilite çalışmaları yapılmadan ve finansman ayrılmadan yapılan yatırımlar sektöre maalesef zarar vermektedir. Bürokrasiyi azaltmak amaç olmalıdır. Yapı Denetimi ve İmar Kanunu gibi yasa ve yönetmelikler bürokrasiyi azaltıcı ve etkin denetimi sağlayacak şekilde mutlaka yeniden düzenlenmelidir. İnşaat sektörünü kalifiye eleman sıkıntısından kurtarmak için Millî Eğitim Bakanlığı, ticaret ve sanayi odaları, meslek odaları, üniversiteler, sektör temsilcileri ortak çalışarak çözüm yollan bulmalıdır. İnşaat sektörüne KOBİ desteği mutlaka sağlanmalıdır. SSK prim oranlan düşürülmeli, devlet katkısı sağlanmalıdır. -755-