C. Senatosu B : 90 Hepiniz kafalısınız, tek kapı şu sarı kapıdır. Bu kapıdan girenler; gömuyeceğinı, duymıyacağım, konuşmıyacağım diyecekler, hesap sora­ mayacaklar, soracaklarından kuşku duyulanlar içeri almmıyacakHar. SızaJbilenler ise ağızlarını açtılar mı kendilerini sokakta bulacaklardır. Bu kapıda gelir ile deve ticareti yapılır. Eğitim iş­ lerine bir çıkmık ayrılır ve geçinilip gidilir. İstiyen istediği kadar notere gitsin, tarihsiz giriş kartları ne güne duruyor. Yargı yolu da açık, mahkeme kararlarına karşı yeniden kongre uy­ durmak yolu da demeye gelen bu tasan top­ lumsal gelişimle çelişmekte, yangına körükle gitmektedir. Halk kuzu gibi yöneltilen kuru ka­ labalık olarak görüldükçe, köylü uyuşukluk içre tutuldukça, işçi azgınlıkla, gençlik bozgun­ culukla, aydın komünistlikle suçlandıkça, ordu tutucu güçlerin koruyucusu yerine konuldukça öğretmen kırım kırım kırıldıkça, yobazlık besle­ nip azdınldıkça, kısacası Atatürk yatsındıkça ve Anayasa mızıkçılığa getirildikçe kargaşa dinmiyecek, sürüp gidecektir. Bütün bunlar kurulu düzenin, bozuk düzen olduğunu, düzenin halk yararına düzenlenmesi gerektiğini ve bu gereği anlıyanm beri gelme­ diğini göstermektedir. Toplumsal gelişimin mutlu Türkiye özlemindeki sapmaz, şaşmaz doğrultusunda kalkınma ve sanayileşme geliş­ tikçe, toplum içinde işçinin bilgisi, bilisi, bilinci artacak, işçi ülkenin durumu ile, sorunlariyle ka.ynaşıp kenetlenecek, toplumsal aksaklıklan giderme ağırlığı, sömürüyü durdurma gücü ka­ zanacak, ülke sorunları içinde kendi sorunlannı kavrıyacak, sorumluluklannı da birlikte kavrıyacak inanca, bilince ve güvence erişecek, ül­ kede yepyeni ve çok gerekli denge güvencesi olarak doğuşacaktır. Hükümet olaylann ardın­ da ektiklerini biçerken, sıkıyönetimde makkartioilerin koşusunda, devrimci avında, hükümlü ve kaçak Mehmet Şevki Eygi'nin dışardan, ayaktaşlannm içerden işleyip durdukları 31 Martçılığı görmemek, Hükümetin tutumu gere­ ği ise sıkıyönetimin de anlayışı gereği midir? Devrimci örgütlerin başları hangi nedenle tu­ tuklanıyor? İşçiler sıkıyönetim olmasa işlerin­ den atılabilirler mi? Atatürk ordusunun dev­ rimci kişiliği ve ağırlığı neden düşünülmüyor, vurdum duymazca öğütülüyor? Ama, Cumhuri­ yet Senatosu işçiyi ordu ile karşı karşıya getir­ menin doğuracağı ağır sonuçlan düşünmek, de— 117 10 . 7 . 1970 0 :1 rin derin düşünmek zorundadır. Saygılarımla (Millî Birlik Grupu ve C. H. P. sıralanndan al­ kışlar.) BAŞKAN — Sayın Koksal. OSMAN" KOKSAL (Cumhurbaşkanınca S. Ü ) — Sayın Başkan, sayın senatörler; çıkar çevresi 27 Mayıstan bu yana kaygı içindedir. Sömürülenler uyanıyor, Atatürk devrimciliği yaygınlaşıyor diye. Bu yasa işçi kesiminde bu kaygıları gidermek amacını güdüyor. Sömüren­ lerin yardakçıları ile işçi liderleri Erzurum'da oturup anlaşıyorlar. Şaşılacak şey. Dünyada bütün işçiler sömürülmekten çetin, kanlı, sü­ rekli savaşlardan sonra kurtulabilmişlerdir. Onun için de haklarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. AcaT:a bizde tarihsel aşama bozulduğu için mi isçi liderleri işçi hakları üzerinde pazarlığa gir­ mişlerdir. Bu pazarlığı güçlendirmek için çe­ şitli illerde mitingler düzenleneceğini gazeteler yazıyor. Hayret doğrusu. Hak almak için mi­ ting yapıldığı görülmüştür, ama hak vermek için miting yapıldığı duyulmamıştır. Mitingler­ de komünistler, anarşistler, diktacılar, aşırıcılar haklarımızdan sömüren katlar yararına fe­ dakârlık yapmamıza karşı çıkıyorlar mı denile­ cektir? Değil işçi liderleri, tüm isçiler özgürlük­ lerine fedakârlık için ayağa kalksalar bizleri yine karcılarında bulacaklardır. Erzurum anlaşmasını bir bakan oracıkta açıklıyor, imtiyazlara müjde veriyor, işçileri tahrik ediyor. Anlaşma gereğince tasarı Mec­ listen çıkıyor. Ne var ki, akabinde tarihimin en büyük işçi olayları patladı. Yıllarca sömürülmüş, itilmiş, kakılmış, çile çektirilmiş, çeşit­ li siyasi parti, sendika, federasyon, konfederas­ yonlara bağlı ve türlü düşünce eylemleri içinde yer almış yüzbini aşkın işçi, kendilerini geriye iten faşist yasayı protesto için yürüyüşe geçti­ ler. Türkiye'de ne zaman bağımsız Türkiye, yeni düzen sloganları dolaylarında olaylar olsa, bu olayların nedenlerini birkaç diktacıya, anar­ şiste, komüniste, aşırıcıya bağlamak gelenek haline geldi. Nitekim, 16 Haziran işçi olaylarını da bir avuç diktacı, komünist, anarşist ve aşırıcınm çıkardığı ileri sürüldü. Olaylara gerçek teşhisi koymak gereklidir. Çeşitli siyasi parti­ lere, sendika, federasyon, konfederasyonlara bağlı, değişik fikirde yüzbini aşkın işçiyi bir