TARTıŞMALI İLMI TOPLANTıLAR DİZİ Sİ - 36 A • KUR' AN ve TEFSIR ARAŞTIRMALARI-III Tartışmalı İlmi Toplantı 14-15 Ekim 2000 İstanbul ~No: İstanbul 2002 NASİH-MENSUH iLMİNİ BİLMENİN TEFSİRE GETiRDİKLERİ ve GÖTÜRDÜKLERİ Prof. Dr. Yakup ÇİÇEK M. Ü. İlahiyat Fakültesi Kur'an tefsiriyle yakından alakah olan ve İslam'ın ilk devirlerinden beri üzerinde durıı.lan ilimlerden birini teşkil eden "Nasih-Mensuh" baş­ lığı; nesh fiilinin ism-i faili ve ism-i mefulünden meydana gelen bir terkibdir N esh, lügatta değiştirmek, izale etmek, ortadan mek, yazmak, nakletmek gibi anlamlara geİir. kaldırmak, ilga et- "Allah, şeytanın karıştırdığını nesh eder (Hacc 22/52) ayetinde, nesih fiili "izale etmek"; N ahi 16/101. ayetinde ise tebdil etmek anlamında kullanılmıştır. Miras malının intikalinde aynı kökten gelen "tenasilhil'l-mevaris" tabiri, intikal anlamındadır. Ayrıca dilimizdedekullandığımız 'istinsah etmek' ifadesi nesih kökünden türeyen ve bir yazının aynen aktarılmasını ifade eden bir fiildir. Istılahta ise, "şer'! bir hükmü, başka bir şer'! hükümle kaldırmak" demektir. Diğer ifadesiyle "şer'! bir hükınün, o hükmün delilinden sonra gelen şer'! bir delil ile kaldırılması' demektir. Bu da iki şekilde olur: a) Mukaddem tarihli bir nassla değiştirilmesiyle olur. nassın hükmünün, muahhar tarihli bir b) Kur'an'ın kendinden önceki kitaplarda yer alan hükümleri yürürlükten kaldırmasıyla olur. Kur'an ve hadiste yer alan ilahı emir veya nehiylerle ilgili bazı hükümlerin, birçok hikmetlerle ya tamamen ya da yerine konan başka hükümlerle değiştirilcliğine şahit olmaktayız. 372 Kur'an-Kur'an İlimleri Hükmü kaldırılmış ayete "mensuh", hükmü "nasih" adı verilir. kaldıran ayete de Nasih-mensuh ilmi sayesinde hangi ayetlerle nasıl amel edileceği ve hangilerinin de hükümlerinin kaldırılmış olup onlarla amel edilerneyeceği bilinir. Nitekim Hz. Ali, dini konulardan bahseden birine, "nasih ve mensuh ilmini bilir misin?" diye sordu. O, hayır diye cevap verince "Kendini de başkalarını da helak edersin, dikkatli ol" dedi. Nesilıle Tahsis Arasındaki Farklar N esihle anlam yakınlığı olan kavramlardan biri "tahsis"tir. Ancak tahsis arasında birtakım farklar vardır. Bunları şöyle sıralayabi­ liriz: nesilıle 1. Nesih, hükınün bütün cüzlerini ilga eder, tahsis ise ilga ederken bir kısmını da ibka eder. hükınün bir kısırnın 2. Nesih, sadece emir ve yasaklarda olur; ama haberlerde söz konusu değildir. Tahsis ise hem emir ve yasaklarda ve hem de haberlerde olabilir. 3. Nesihte, mensuhun önce ve nasilıin de; sonranazil olması gereklidir. Oysa talısiste, tahsis edenle edil~n arasında böyle bir zaman farkı­ nın bulumnası gerekli değildir. 4. Nesh, yalmz Kur'an ve Sünnette söz konusu iken, da olabilir. talısis, onların dışındı Beda İle Nesih Aynı Şey Değildir Sözlükte açıklık anlamına gelen "beda" sözü, Allah'ın bir şeyi önceden bilmeyip sonradan farkına varması anlamında kullanılmaktadır. Neslıin bu anlamda anlaşılması asla doğru değildir. Beda sözlükte iki anlama gelir: Beda, kapalılıktan sonra açıklık kazanmak demektir. Nitekim, "Onlara Allalı katından hesap etmedikleri şey açıklık (beda) kazandı" (Zümer 39/47) ve "Amellerin kötülüğü onlar için açıklık (beda) kazandı" (Casiye 45/33) ayetlerinde bu anlamda kullanılmıştır. Beda, neş'et etmek, doğmak anlamına da gelerek, önceden mevcut olmayan yeni bir düşüncenin, bir bilginin ortaya çıkışı manasında kullanılır. Nitekim bir ayette "Görmelerinden sonra onlara onu hapsedeceği neş'et (beda) etti." (Yusuf 12/35) Yani Hz. Yusuf hakkında onlariçin yeni bir düşünce neşet etti, doğdu. Nasih-Menszıh İlmini Bilmenin Tefsire Getirdikleri ve Götürdülderi 373 Beda düşüncesi genelde bu ikinci anlamda kullanılmakla beraber her iki anlamında da Allah için mümkün değildir, müstahildir. Çünkü, bu takdirde Allah için bir bilgisizlik ve ilminin hudusü, sonradan ortaya çıkışı iddiası vardır. Oysa Allah'ın ilmi her yönüyle mutlaktır. N eshi, esas itibariyle yahudilere ait bir anlamak yanlıştır. N eshin görüş olan be da anlamında şartları Neshin gerçekleşebilmesi için birtakım madan neshe gidilmez. O şartlar şunlardır: şartlar vardır. Bunlar bulun- ,a) Nasih ile mensuh arasında, telifleri mümkün olamayacak kadar bir mana tenakuzu bulunmalıdır. Şayet aralannda bir telif imkanı varsa, o takdirde neshe gerek kalmaz. b) Neshe konu ayet ve hadislerin dini bir hüküm taşımaları ve men- suh nassın hükmünün ebedi reklidir. olduğuna dair bir kaydın bulunmaması ge- c) Nasih ve mensuh arasında zaman bakunından bir farkın bulunması lazımdır. Yani önce mensuh ve sonra da nasih nazil olmuş olmalı­ dır. d) Taşıdığı hüküm bakımından nasihin, mensuhun seviyesinde veya ondan daha üstün olması gerekir. N e she Karşı Çıkani!tr Konusu sadece şer'i hükümler yani emir ve yasaklar olan nesih, İslam alimlerinin çoğunluğuna göre Kur'an'da vuku bulmuştur. Bu ara- da neshe karşı çıkanlar Şimdi da vardır. önce neshi kabul etmeyenlerin, arz etmeye geçelim. ardından da kabul edenlerin görüşlerini kısaca N eshi reddedip onun yerine "tahsis"i ikame edenlerin ilki Mü tezile mezhebine mensup Ebu Müslim el-İsfeham (v. 322/933)'dir. Aynı görüşte olanlar arasında şu isimleri de sayabiliriz: eş-Şehristani, Muhammed Abduh, Seyyid Ahmed Han, Muhammed el-Hudari, Muhammed Tevfik Sıdkı, Eslem Cayrapuri, Ömer Rıza Doğı·ul (v. 1952) ve Süleyman Ateş ... Bunlar neshi, İslam'ın kendinden önceki dinleri yani Yahudiliği ve Hıristiyanlığı nesh etmesi olarak anlarlar. Kur'an-Kur'an İlimleri 374 N eshi reddedenler arasında; a) Nesh, aklen ve sem;an mümtenidir, b) Nesh aklen caizdir; ama sem'an mümtenidir görüşünde olanlar vardır. Ehl-i Kitap, genelde neshin aklen ve sem'an mümkün olmadığı kanaatindedir. Ebı1-Müslim ve İnaniyye mezhebi mensupları ise, neshin aklen mümkün ama sem'an mümteni olduğunu söylerler. Şimdi bunların görüşlerini kısaca görelim. Nesih Aklen Mümkün Değildir 1. Bunlar diyorlar ki: Mantık ölçüleriyle bakıldığında nesih ya sonradan zahir olan gizli bir hikmetten dolayı olur, ya da hikmetsiz olur. Dolayısıyla bu anlamda Allah'ın bir hükmü nesh etmesi nasıl kabul edilebilir? Bu nasıl mümkün olabilir? Bu görüşlerine· şöyle cevap verilmektedir: Bu iddiaların her ikisi de yub olduğunu bildirmektedir. den bilemernesi düşünülemez. batıldır. Çünkü Yüce Allah, Allamu'l-ğu­ nesh etmedeki hikmeti önce- Dolayısıyla Allah'ın bir hükmü hikmetsiz olarak nesh etmesi de mümkün değil­ dir. Çünkü hikmet sahibi olduğunu birçok ayetle haber vermektedir. Aksi halde abesle iştigal etmiş olur ki, bu ilgili ayetlere münafidir. Kısaca, iştiğal özellikle yahudilerin ileri sürdüğü " beda etme Yüce Allah için müstahildir. 2. Nesih, Allah için ya eelıli anlayışı" ve abesle ya da hasılın tahsilini gerektirir. Bunlar diyorlar ki: Neshi kabul etmek şu anlama gelir: Allah, mensuhu ebedi olmayan bir hüküm olarak biliyordu; daha sonra muvakkat olduğunun farkına vararak onu değiştirdi, neshetti, dersek bu, O'nun ilmi kesin değil demektir. Öte yandan Yüce Allah, mensuhu baştan muvakkat olarak biliyordu ve zamanı gelince de onu nesh etti dersek, bu da doğal olarak hasılın tahsili olur. O halde bu açıdan nesih, ya Allah için eelıli ya da var olanın varlığını gerektirir. Buna cevap olarak'denilebilir ki, Yüce Allah, ezeli ilmiyle, mensuh hükmün süreli olduğunu bildiği gibi bunun nasih ayetle nesh edileceğini de biliyordu. Nitekim nesih, Allah'a nisbetle bir beyan ve insanlara nisbetle de bir hükmün kaldırılmasıdır. Nasilı-Mensu/ı İZinini 3. Bir: tirir. şeyin Bilmenin Tefsire Getirdilderi ve Götürdülderi emredilmesi hüsnünü, yasaklanması da kulılıünü 375 gerek- Dolayısıyla nesih, bir şeyde birbirine zıd iki şeyin ictima etmesini iktiza eder. Çünkü Allah'ın bir şeyi emretmesi ardından onu yasaklaması ayın fiilde iyilik ve kötülüğün yani iki zıd şeyin iÇtima etmesi demektir. Buna cevap olarak denilir ki: Hüsün ve kubuh, fiilin sabit ve değişmez zati özelliklerinden değil­ dir. Aksine bu, Allah'ın emretmesineveya yasaklamasına bağlıdır. Bu görüşü savunan Mutezile mezhebi mensuplan bile fiilin güzellik ve çirkinliğinin şahıslara, durumlara ve vakitlere göre değiştiğini kabul ederler . • O halde nesihte iki zıddın içtima etmesi yoktur. Çünkü bir fiilin, güzel olduğu vakit ile çirkin olacağı vakit ve ortam ayın değildii. Neshin Varlığı Sem'an da Mümkün Değildir Neshin varlığına karşı çıkanlar, jlahl metinlerde yani Tevrat'ta, İn­ cil'de ve Kur'an'da neshin varlığım gösteren yazılı ifadelerin bulunmadı­ ğım, aksine olamayacağına dair sözlerin yer aldığım ileri sürerler. a. Tevrat Ehl-i Kitap'tan biri olan yahudiler bu konuda derler ki: Tevrat'ta "Bu şeriat, yer ve sema devam ettikçe devam edecektir". Yine "Cumartesi yasağına ebedi olarak devam ediniz" gibi ifa.deler ondaki hükümlerin değişmezliğini bildirir. Nesih ise bunlara ters düşer. Çünkü nesih, bir hükmün iptal edilmesidir. Buna cevap olarak denilebilir ki: Bu iddiaları, Hz. Musa'mn dininin başka bir dinle nesh edilemiyeceğini ifade eder. Oysa yahudiler, önceki dinlerin Yahudilikle nesh edildiğini iddia ederler. Tevrat'ın korunmuşluğu iddiası da doğru değildir. Nitekim yahudilerin elindeki Tevrat'ın dünyamn yaşı ile ilgili olarak verdiği rakam, inanilerin elindekinin verdiği rakamdan bin yıl daha fazladır. Hıristiyanla­ rın elindeki nüsha ise buna bin üç yüz sene ilave eder. O halde Tevrat'ın korunıııuşluğu ve asliyetini muhafaza ettiği iddiası doğı·u değildir. Yine Tavrat'ta Allah'ın Nuh tufanını göndermekten pişman olduğu, hatta ağladığı; Lut (a.s)'ın içki içip kızıyla zina ettiği; Harun (a.s)'ın da Kur'fuı-Kur'fın İlimleri 376 buzağıyı tanrı kabul edip Beni İsrail'i ona ibadet etmeye çağırdığı yer alır. Bunların valıiy kaynaklı, doğru bilgi olduklarını kabul etmek hiç mümkün olabilir mi? Bu da özellikle İslami anlayışa göre, bu kitapların talırifiııi göstermektedir. Öte yandan Tevrat'ın mütevatir olarak nakledildiği iddiası yahudilerce kesin olarak kabul görseydi, bu takdirde onların, Asr-ı Saaadet'te Peygamberimiz (s.a.v.)'le hüccet yarışına girmeleri gerekirdi. Çünkü bunun tüm gerekleri mevcuttu. Ama bu olmadı. Aksine onun peygamber olduğuna Abdullah b. Selam gibi iman edenlerin varlığını görüyoruz. b. İncil Hıristiyanlar derler ki: İncil'de "Sema ve arz yok olur; ama benim keZamını zail olmaz". denmektedir. Bu da neshin sem'an olamayacağını gösterir. Cevap olarak denilir ki: İncil'de evrensel hükümler değil, genelde Hz. İsa'nın doğumu, büyümesi ve çağrısı, bir de bazı Hıristiyan azizleri ile ilgili kıssalar yer alır. Asırları kucaklayacak bilgilerden, evrensel ölçülerden büyük oranda mahrumdur. Ayrıca tahrif edildiği konusu da tarim bir vakıa olarak dinler tarihinde ele alınmaktadır. O halde İncil açısından da neslıin sem'an vuku bulmadığını iddia etmek geçerli değil­ dir. c. Kur'an Neshi kabul etmeyen Ebu Müslim'in bu konudaki görüşü net değil­ dir. Neshin sem'an vukuunu, aynı dinin hükümleri arasında olmasını ve sadece Kur'an'da vuku bulmasını reddettiği nakledilir. Ancak, esas itibariyle Kur'an'daki neshi kabul etmediği, görüşünün odak noktasını oluş­ turur. Neshi tahsis şeklinde değerlendiren Ebu Müslim şöyle der: ''Yüce Allah, Kur'an'da neshin alamıyacağını bildirir. Nitekim, "Ona ne önünden ne de arkasından bir batıl-yanlış gelmez" ('Fussilet 41/42) ayeti Kur'an'ın hükümlerinin nesh edilemeyeceğini ifade eder. Çünkü nesilite önceki bir hükınün iptal edilmesi vardır. Buna cevap olarak denebilir ki: Ayette geçen "batıl" sözü, onunla arneli terk etmek şeklinde anlaşılırsa o zaman bu, ayetin tilavet_t~n değil de hükmünün nesh edildiği demek olur ki, bu da neshin imkansızlığını ifade etmez; aksine varlığını gösterir. Nô.sih-Mensuh İlinini Bilmenin Tefsire Getirdilderi ve Götürdüllleri 377 Ayetteki "batıl" kelimesi, 'hakka muhalif olan' demektir. Nitekim ayetlerdeki akaid bilgileri akla uygun, hükümleri hikmetle başbaşa, haberleri vakıaya muvafik ve lafizlan da tağyir ve tebdilden korunmuştur. Ayet de bunu ifade eder. Nesih, aslında hakim olan Allah'ın ilahi bir tasarrufudur; hikmetin gereği olup birçok faydalada bağlantılıdır. O halde ayetin bu tefsiri, neshin nefyedilmesinden ziyade varlığını gösterir. Ebu Müslim'in cumhura muhalefetinin sadece lafzi olduğıınu farz etsek bile, sözlerinin en azından Allalı'a karşı su-i edeb içinde olduğu açık­ tır. NitekimYüce_ Allah, ayette "Biz bir ayeti neslı edersek" (Bakara 2/106) buyurmaktadır. Yine "Bizim bilgimiz, ancak senin bize bildirdiklerindir; Sen alfmsin, hakımsin" CBakara 2/32) ayetide ilim konusunda da ölçülü olmanın gereğini hatırlatır. 'Yüce Allah'ın ayetlerde varlığın aynı fiili kullanarak açıkça bildirdiği nesih olayını, kesin ifadelerle yok saymak, söylediklerinin bir izahı mümkün olsa bile normal bir davranış değildir. Evet Yüce Allalı'ın ihtiyanndan sonra, ona zıt geçerli bir tercih olabilir mi! Nesilıle tahsis arasında yukarıda beyan edilen farklar da neshin tahsisten ayrı olduğunu gösterir. Neshi Reddedenlerin Delilleri Şimdi kısaca neshi kabul etmeyenlerin görüşlerini görelim: a) ·Ku;ç_]n'da rıeshin-varlığına ı:ıarahafen delalet ~-den herhangi bir ay~t mevcut değildir: Nesi:ltaraftatianııc-a ileri sürülen e}Bakara"2f106; en-Nahl 16/101 ve Ra'd 13/39. ayetleri Kur'an'ın, kendinden Önce nazil olan semavi kitaplan yürürlükten kaldırdığılll bildirmektedir. b) Aynı şekilde, hadislerde de Kur'an'da neshin üzerinde ittifak edilmiş herhangi bir hadis yoktur. varlığını gösteren c) Neshin varlığını kabul edenler çok zaman mensuhun önce, nasihin ise sonranazil olduğu konusunda kesin bir delile de. sahip değil­ lerdir. d) Mensuh olduğu iddia edilen ayetlerin sayısı konusunda da bir it- tifak mevcut değildir. e) Nesh konusu İslam akaidi ile ilgili değildir. Dolayısıyla reddi küfrü gerektirmez. . 378 Kur'fın-Kur'fuı İlimleri Neshi Kabul Edenlerin Delilleri İslam ulernasımn büyük çoğunluğu, neshin varlığım kabul etmektedir. Bununla ilgili de birtakım deliller ileri sürmektedirler: 1. Bazı ayetler, nesih olayından bizzat bu fiili kullanarak söz etmek- tedir: "Biz bir ayetin hükmünü nesh eder veya onu unutturursak (ertelersek ) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misiniz ki Allah herşeye kadirdir" (el- Bakara 2/106). Ayette geçen daha iyisi demek, daha sevaplısı demektir. "Biz bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde -ki Allah ne gayet iyi bilir-onlar (Muhammed'e) :'Sen sadece uyduruyorsun' derler. Hayır öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler." (enNahl 16/101). Ayette özellikle yahudilerin, 'Muhammed, bugün emrettiği­ ni yarın yasaklıyor; o ashabıyla alay ediyor', demelerine dikkat çekilerek 'bundaki hikmeti bilmedikleri bildirilmektedir. Bu ayette nesilıle yakın anlamlı olan "tebdil=değiştirmek" fiili geçmektedir. indirdiğini "Allah dilediğini siler (dilediğini de J sabit kılar; bütün kitapların O'nun yanındadır" (er-Ra'd 13/39). Bu ayette de nesih anlamında "silmek" fiili kullamlmıştır. Bu fiil, tevbe edenlerin günahiarım siler gibi anlam ifade eder. aslı 2. Neshin bizzat Kur'an'da icrna mevcuttur. bulunduğu konusunda Müslümanlar ara- sında 3. Bir ayetin bir başka ayeti nesh ettiği hususunda sahabeden gelen rivayetler de Kur'an'da neshin fiilen var olduğunu ifade etmektedir. 4. Nesh aklen mümkündür. Çünkü nasih-mensuh ayetler arasında bir tearuz bulunmaktadır. Bunun çözümünde de neshe başvurulması gereklidir. Neshin Çeşitleri Nesih, bir nassın hükmünün veya tilavetinin ya da hem hükmünün ve hem de tilavetinin kaldırılması şeklinde olur. Bu durum aynı zamanda neshin çeşitlerini oluşturur. Şimdi neshin çeşitleri üzerinde durarak konunun .daha iyi masına yardırncı olmaya çalışalım. anlaşıl­ Nfısih-Mensuh İZinini Bilmenin Tefsire Getirdilıleri ve Götürdülıleri 379 1. Metni Mensuh, Hükmü Baki Olanlar Bilindiği gibi ayetlerin ifade ettikleri hükümlerin yanında onların tilavetiyle ibadet edilmesi de ayrı bir özellikleridir. Metni mensuh olan ayetler, namaz gibi ibadetlerde kıraat edilemezler; ama ifade ettikleri hükümler bağİayıcıdır. , Buna örnek olarak "recm ayeti" zikredilmektedir. Bu ayetinmeali şöyledir: "Evli erkek ve evli kadın zina yaptıkları zaman Allah'tan bir ceza olarak onla~ı recmedin. Allah azizdir, hakimdir". Bu, ayet olarak indirilmiş, ancak belli bir zaman geçtikten sonra tilaveti nesh edilmiştir. Ama hükmü baki kalmıştır. Nitekim Hz. Ömer, bi:ı; Cuma hutbesinde şöyle demiştir: "Yüce Allah Muhammed (s.a.v.)'i hak peygamber olarak gönderdi. Ona kitap inzal buyurdu. Nfızil olanlar arasında "recm fıyeti:ı de vardır. Bizler o fıyeti okuduk., anladık ve ezberledik. Recm cezasını Rasulullalı uyguladı. Ardından biz de tatbik ettik. Zamanın geçmesiyle birisi çıkıp "biz Allah'ın kitabında recm hükmünü göremiyoruz" diyerek, bu farizayı terkederek sapıklığa düşeceğinden endişe ediyorum. Muksan olan kadın ve erkekler için, beyyine, gebelik veya itiraf gibi delillerle ispat edilmesi kaydıyla recm cezası Allah'ın kitabın­ da sabittir." (Buhari, hudud, 30; Ebı1 Davı1d, hudud, 23) Recm, ağır bir cezadır. Bununla ilgili olan ayet, niye tilaveti nesh edilen bir ayettir? diye düşünülebilir. Ama unutulmamalı ki, delil olarak taşıdığı özellik ve ifade ettiği bilgi kesin olmak kaydıyla ona karşı alına­ cak uygun tavır, onun kabul edilmesi ve hükmünün göz ardı edilmemesidir. Öte yandan bu konuda Peygamberimiz'in bu cezayı tatbik etmiş olması da unutulmamalıdır. Bu arada düşünülmeli ki, bu ayet ilk zamanlarda tilavet edilmiş, böylece ifade ettiği hüküm güzelce öğrenilmişti. Bu ayeti, daha sonra tilavetinin nesh edilmesiyle, zina ve fuhşiyatın irtikap edilmesi şöyle dursun, dile getirilmesinin bile uygun olmayacağına dikkat çekilmiştir, şeklinde değerlendirmek pek ala mümkündür. 2. Tilaveti Baki Hükmü Mensuh Ayetler Bu ayetler çoktur. Bunların tilaveti baki kalırken hükümleri nesh edilmiştir. Mesela bir ayette "Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kafire galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kafir olanlardan bin kişiye galip gelirler." (Enfal,B/65). Bu ayeti, 380 Kur'fuı-Kur'fuı İZinıleri ".. sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, onlardan iki yüz kişiye galip gelirler. Ve ğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle onlardan iki bin kişi­ ye galip gelirler." (Enfal,S/66) ayetiyle nesh edilmiştir. Yine bir ayette "İçinizden vefat edenler, geride kalan eşlerinin evlerinden çıkarılmadan bir yıl geçinılerinin sağlanmasını vasiyyet etsinler" (Bakara 2/240) ayeti, "Sizden vefat edenlerin eşleri, evlenmeden dört ay on gün beklerler. "(Bakara 2/234) ayetiyle nesh edilmiştir. 3. Hem Hükmü ve Hem de Tilaveti Mensuh .Ayetler Bazı rivayetlerde hem tilaveti ve hem de hükmü nesh edilen ayetlerden söz edilmektedir. Bunlann sayılarının yamnda yer aldıklan rivayetler de çeşitli değerlendirmelere tabi tutulmuşlardır. Hz. Aişe, şöyle demiştir: "On defa enızirnıe haramlık hükmü doğu­ rur" ayeti; Kur'an'da yer almaktaydı. Ancak daha sonra bu, "bilinen beş emme ile süt akrabalığı olur" ayetiyle neshedilmiştir. (Müslim, Reda,24) Yani ilk ayet hem hükmüyle hemde tilavetiyle nesh edilirken ikinci ayetin hükmü baki kalmıştır. ve 1' ı! Sonuç Nasih-mensuh konusunun getirdikleri ve götürdükleri konusunda söylemek mümkündür: _. şunlan _ _ Kur'an'ın doğru- bir şekilde anlaşılmasında bilinmesi gereken ilimlerden biri olan Nasih-mensuh ilmi, üzerinde çeşitli tartışma ve değer­ lendirmelerin yapıldığı konulardan biridir. İslam uleması, neshin cevazım kabul ederken, başta yahudiler ol- mak üzere Ehl-i Kitap tarafından kabul görmemiştir. Özellikle yahudiler, neshi önceden düşünülemiyen, farkına varılamıyan bir hususun daha sonra farkına varılması demek olan "beda" anlamında düşünmüşler­ dir. Bu anlayışın Müslümanlarca kabul edilmesi mümkün değildir. Neshi kabul edenler, ayetin ayetle nesh edileceği konusunda görüş içinde bulunurlarken, kimi ulema "Peygamber kendiliğinden konuşmaz, ancak kendisine vahyedileni söyler" (Necm 53/3) ayetini esas alarak sünnetin de ayeti nesh edebilceğini söylemişlerdir. Çünkü her ikisinin de kaynağı vahiydir birliği Emir ve yasaklarda ve talep ifade eden cümlelerde cari olan. nesih, inzalinin hemen ardından (necva ayeti (Mücadele 58/12) gibi) hükümlerin neshi, geçmiş ümmetierin şeriatında bulunan bazı alıkamın neshi ve bel- Nfısih-Mensuh İlınini Bilmenin Tefsire Getirdilderi ve Götürdükleri li sebebe bağlı olarak emredilen ve o sebebin hükümler olmak üzere sınıflandırılmıştır. kalkmasıyla 381 nesh edilen Öte yandan bir nass gelip uygulamaya konduktan sonra, kapsamına giren hükmün tamamen veya kısmen kaldırılması şeklinde "külli ve kıs­ mi nesih" kısıİnlarına da ayrılır. Külli neshe örnek olarak illeretten sonra Medine'de Mescid-i Aksa'ya dönülerek namaz kılınırken, nazil olan Bakara 2/144. ayetinde yer alan "Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir" emriyle, önceden uygulamaya konan bu hükmün tamamen kaldırılmasını zikretmek mümkündür. • Kısmi neshe de, Nur Süresi 24/4. ayetinde "mulısan=iffetli kadınla­ ra zina iftirası atanlara celde cezasını uygulayın" mealindeki ayet, aynı surenin 8. ayetlerindeki "Zevcelerine zina i{tirası atanlara lian uygulayın" mealindeki emirle nesh edilmesini misili verebiliriz. Bu ayet, önceki ayetteki umumu nesh etmiş, onun hükmünü zevceden başka kadınlara yapılan zina isnadı ile sınırlamıştır. Oysa bu ayetten önce birinci ayet, zevcesine zina isnadında bulunanlara da şamil idi. Aslında neshi kabul eden İslam nleması ile reddedenler, ayın olayı ve durumu farklı ifadelerle dile getirmişlerdir. Bu açıdan konu, İslam tarihi boyunca Müslümanlan rahatsız eden bir ihtilaf asla olmamıştır. Öte yandan hak bir din olan İslam hakkında son derece rahat olan Müslümanlar, konunun mahiyetini bir tarafa atıp ifadelerle uğraşmayı asla tercih etmemişlerdir. Onlara yakışan da aslında bundan başkası olamazdı. N eshin hikmeti olarak; insanlar için faydalı ve hayırlı olan sonuçları gerçekleştirmek ve teşri'de tedricllik yani teklifi hükümlerin yavaş yavaş gelmesi ve muhatapların durumlarına uygun değişikliklere tabi tutulması olarak sıralayabiliriz. Birincisine örnek olarak Medine'ye Kurban bayramında yardıma muhtaç bir bedevi topluluğu geldiğinde Yüce Allah, peygamberimizin diliyle "kurban etlerinin sahlanmamasını" emrederken, daha sonra bu durumun sona ermesiyle yasağı kaldırmış olmasım düşünebiliriz. · Kur'(m-Kıır'fın İlimleri 382 İkincisi, içinde başlangıçta namazın sabah-akşam olmak üzere farz kılınınasım ve benzeri konulan hatırlayabiliriz. Tahsis olarak tevil edilse, 'mücmelin beyarn ve mutlakın takyidi olarak aniaşılsa bile, ilgili nasslann doğru bir şekilde anlaşılması ancak nesih sayesinde mÜIIl:kün olmuştur. Mesela, Bakara 2/180. -ayette; ölmek üzere olanın, anne-babası ve akrabalan için vasiyyette bulunması emredilmiştir. Mirasla ilgili ayetler gelmeden önce kişinin, servetinden anne-baba ve akrabalarına bir miktar verilmesini vasiyyet etmesi emredilmişti. Daha sonra Nisa Suresi'nde gelen miras ayetleri ve "Yarise uasiyyet yoktur" yani gerekli değildir, hadisiyle nesh edilmiştir. Yine Nur Suresi 24/3. ayeti, zina edenin ancak zina eden veya müş­ rik olanla evleneceğini bildirmektedir. Bu ayet ayın sürenin 23. ayetiyle nesh edilmişti?. Bu şekilde bir çok ayetin nesh edildiği kaydedilmektedir. Buna rağ­ men bu ayetlerin nesh edilmediğini iddia edenler de olmuştur. Bu durum, aslında bu nasslann anlaşılmasında bir çıkınaza sebep olmamıştır.· Sadece ifade ile sımrlı ilmi bir ihtilaf olarak kalmıştır: Örnek olarak aldığımız birinci ayet mensuh kabul edilmeyerek "varis olmayan fakir akrabaZara uasiyyet edilmesini mendub bir emir olarak bildirnıektedir" denilebilir. İkinci ayet için "bu ayet fulışu. meslek edinenler hallkında nıulıkemdir, böyle olmayanlarla evlenmek caizdir" tarzında tefsir etmek geçerlidir. Ehl-i Kitap hariç İslam uleması arasında neshi reddedenler de bu anlayışlarıyla bir çıkınaza asla sebep olmamışlardır; çünkü, onlar nesih yerine tahsis, takyid ve beyan gibi kavramları kullanarak aynı nassları yine tefsir etmiş, yorumlamışlardır. Zengin bir düşünce alanına sahip olan Müslümanlar, İslam Tarihi boyunca ne nesih ve ne de diğer benzeri konularda karşılıklı redleşmeye götüren bir ihtilafa düşmemişlerdir. Aksine, nesih konusundaki ihtilafı ilmi bir yorum farkı olarak değerlendirmişlerdir. Günümüzde de bu tür ihtilafların aslım bir yana bırakarak, sadece ifade edilmelerinde kullamlan lafızlar üzerinde çelişki fırtınalaı·i estir- Nasih-Menszıh İlmini Bilmenin Tefsire Getirdikleri ve Götürdülıleri 383 meye kalkışmak, özellikle dininden ve dini kimliği:ı:ıden büyük oranda habersiz bulunan halkımızı şüphe ve tereddüde götürmekten başka bir şeye yaramayacağı unutulmamalıdır. Nasih-Mensuhla İlgili Bazı Kaynaklar: İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 40; İbnu'l-Cevzi., Fununu'l-Efnan fi uyuni ulumi'l-Kur'an, s.244; Firuzabadi, Besair zevi't-Temyiz fi Letaifi'lKitabi'l-Aziz, I/ll 7; Suyuti, el-İtkan, III/59; Taşköprizade, Miftahu'sHacı Saade, II/405; Halife, K?şfuzzunun, II/1920; Kannuci, Ebcedu'l- Ulu~n, II/511; İsmail Paşa el-Bağdadi, İzahu'l-Meknun, II/614; ez-Zer- kani, Menahilü'l-İrfan, II/69-166; Ali Şuvvah, Mu'cemu musennefati'lKur'ani'l-Kerım, Kerım, IV/225-247; Lübnan, 1963; Mustafa Zeyd, en-Nesh fi'l-Kur'ani'l- Ali Hasan el-Ariz, Fehul'-Mennan fi neshi'l- Kur'an, Kahire, 1973; Muhammed Mahmud, en-Nesh Beyne'l-İsbati ve'n-Nefyi, Kahire, 1976 ; Abdullah Mustafa, el-Edille el-Mutmainne ala subuti'n-Nesh fi'l-Kitabi ve's-Sünne, Lübnan, 1986; Ebu Ca'fer enNuhhas, en-Nasih ve'l-Mensuh fi'l-Kur'an, Mısır, 1905; Kahire, 1938; Ebu Bekir İbnu'l-Arabi, en-Nasih ve'l-Mensulı fi'l-Kur'an,; Ata b. Müslim (v.l15), en-Nasih ve'l-Mensuh; İbni Hişam ez-Zühri, (v.124), en- Nasih ve'l-Mensuh fi'l-Kur'an. Şu müelliflerin nasih- mensuh adıyla eserleri vardır: Muham- med b. Saib (v.146); Mukatil b. Süleyman (v.150); Ebu Ali Hüseyin elMerve-zi (v.157J; Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem (v.182); İsmail b. Ebu Ziyad Hicri II. Asır); Muhammed b. Haccac el-A'ver (v.206); Ebu Mu- hammed Hasan el-Kufi (v.224J; Ca'fer b. el-Mubeşşer (v.134); İbnu'l-Ha­ ris el-Bağdadi (v.235J; Ca'fer b. Beşires-Sakafi (v.235); Ahmed b. Han- bel ( v. 241J; Muhammed b. İsmail et-Ttirmizi (v.280); Abdullah b. Hü- 384 seyin b. Kasım (v.284); İbrahim b. İshak el-Harbi (v.285); Ebu Müslim İbrahim el-Basri (v.292); Hüseyin b. Mansur el-Hallac (v.309); Ebu Be- kir b. Ebi Davud es-Sicistani (v.316); Ebu Abdullah ez-Zübeyr (v.31 7); Kadı Ebu Ca'fer (v.318); Hazm (v.320); Ebu Bekir eş-Şeybam (v.326); İb­ nu'l-Münadi (v.334); İbn Hüzeyme el-Farisi (v.338); Ebu Abdiilah Hüseyin b. Ali (v.335); Kadı Kasım b. Esbağ (v.340); Kadı Ebü'l-Hakem (v.355); Ebu Said es-Seyrafi (v.368); Ebu Hüseyin Muhammed en-Nisaburi (v.368); Muhammed b. Alımed ez-Zühri (v.370); Hallac Ebül'l-Kasım ezZahid; İbn Babuye el-Kummi (v.381); Ebu Mansur Abdulkahir el-Bağ­ dadi (v.429); Valıidi Ali h. Alımed (v.468); Ebü'l-Velid el-Baci el-Kurtubi (v.474); Ebü'l-Abbas el-İşbili (v.531).