Question 23 yılda nazil olan ve ayetleri kendini bir çok kere

advertisement
Question
23 yılda nazil olan ve ayetleri kendini bir çok kere nefyeden ve düzelten Kur’an insanlara
sonsuza dek nasıl yol gösterebilir?
Answer:
Kur’an kendi tanıklığıyla evrensel bir kitaptır: ‘Bu ancak alemlere bir öğüttür.’ Belli bir zaman,
mekan ve millete ait değildir: ‘Korkutucudur insanları.’
Allah’ın nazil ettiği ayetler, bütün zamanlarda insanların hidayet ihtiyacını karşılayacak şekilde
olup onların hidayeti için parlayan bir meşaledir. Beşeriyet daima onun saf ve berrak
maarifinden faydalanmaktadır.
İslam Peygamberi (s.a.a) son peygamber, İslam dini, son ilahi ve kamil din olduğu için
Peygamberimizden sonra başka bir peygamber gönderilmedi ve İslam hatem dindir.
Hatemiyet Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir.
Kur’an’ın tarihi, bu kitabın her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni ilim ve
marifet kaynakları açtığını ve bu ilahi kitabın insanın sabit ve değişken soru ve ihtiyaçlarını
karşıladığını göstermektedir. Ancak bu iş, hidayetin bütün yollarını ve temellerini bilen ve bu
temellerden çıkarılan detayları beyan eden dinde derinleşen kimseler vasıtasıyla ve içtihat
metoduyla gerçekleşmiştir.
Kur’an ayetlerini nefyetti ve düzeltti, sözünüze gelince, bu doğru değildir; zira biz inanıyoruz
ki, Kur’an’ın ayetlerinden hiç biri bir diğerini nefyetetmemiş ve Kur’an’da asla çelişki ve batıla
mahal yoktur. Bu sözden maksadınız, Kur’an’da nasihlerin varlığı ise, unutmamak gerekir ki,
bazı hükümlerin sonradan kaldırılması nefy ve düzeltme manasına gelmez; zira nasih demek
bir hükmün daha baştan geçici olduğu ve süresi sona erdiği için yerine başka hükmün
geleceği demektir. Yoksa daha baştan hükmün ebedi olduğu sonradan düzeltildiği anlamına
gelmez. Öyleyse basit ve yüzeysel algılama sonucu ilk bakışta bazı ayetlerde çelişki görülse de
ama gerçek ve etraflı bir inceleme ve dikkat sonucu Kur’an’da hiçbir çelişkinin olmadığı ortaya
çıkar. Müfessirler ilk bakışta çelişki zannedilen böyle şeyleri incelemiş ve hiçbir çelişkinin
olmadığını beyan etmişlerdir. Çünkü Kur’an’ın ayetleri birbirlerini tastik etmektedir.
Detaylı cevaplar:
Kur’an, kendisinin de tanıklık ettiği gibi evrensel, ebedi, insanın her yerde, her zamanda
ihtiyaçlarını karşılayan, hiçbir ırk, örf ve kültüre özgü olmayan bir kitaptır: ‘Bu ancak alemlere
bir öğüttür.’[1] ‘Korkutucudur insanları.’[2]
Allah-u Teala, Kur’an’ın muhteva ve maarifini öyle düzenlemiştir ki, yer ve zaman
gözetilmeksizin insanlar onun berrak maarifinden sürekli faydalanabilirler. Kur’an’ın tarihi,
onun bereketiyle her asır ve zamanda aydın görüşlü insanların önüne yeni maariflerin
açıldığını, maarifinin tüm zamanlarda ki insanların soru ve ihtiyaçlarına cevap verdiğini ve ilahi
maarife susayanları doyurduğunu göstermektedir.
Aşağıda Kur’an-ı Kerim’in kapsamlı, ebedi ve evrenselliğini ortaya koyan delillerde bazılarını
getiriyoruz[3]:
1- Kur’an bu şöyle buyuruyor:
‘Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.’ [4]
‘Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım.’ [5]
Bu ve benzeri ayetler, İslam dininin kamil olduğunu, söylenmesi gereken her şeyin
söylendiğini, beşerin hidayeti için gönderilmesi gereken hüküm ve kanunların gönderildiğini
gösterir.
2- İmam Sadık (a.s)’dan Kur’an maarifinin yeniliği ve canlılığı hakkında sorulduğunda şöyle
buyurdu: ‘Kur’an’ın yeniliğinin nedeni Allah-u Teala’nın onu belli bir zaman ve belli bir millete
göndermemesinden kaynaklanmaktadır. (O) Her zaman ve herkes içindir. Her zamanda
yenidir ve kıyamete kadar bütün insanlar için caziptit.’[6]
3- Hatemiyet Kur’an’ın kapsamlı ve ebedi oluşunun delilidir; zira resullerin gönderilmesinin
felsefesi Allah-u Teala’nın vahiy yoluyla insanları hidayet etmesi, saadet, ve maneviyat yoluna
girmeleri için ahkam ve kanunlarına yönlendirmesi, akaidi beyan etmesidir. İnsan yaşamı bir
taraftan daima değişiklik, ve tekamül halindedir, diğer taraftan da bütün ihtiyaçlarını
karşılayacak bir dine muhtaçtır. Öyleyse İslam Peygamberinde ve yeni dinde öyle bir özellik
olmalı ki, nübüvvetin, şeriatın ve kitabın yenilenmesine gerek kalmasın.
Başka bir deyişle, onun kalıcı olması ve beşerin ona hep ihtiyaç duyması, onun asla
eskimemesi ve hep yeni kalmasını gerektirmektedir. Kur’an’ın hiç eskimemesinin sırrı
Kur’an’daki yasamaların, fıtrata uygun oluşudur. Fıtratta ise değişiklik olmaz.
Ayrıca Kur’an yalnızca ahkâm, akaid, milletlerin halini anlatan, başarı ve yenilgilerin nedenleri,
ümmetlerin tarihi, ebedi dünyanın nasıl olduğu ve nefis tezkiyesini anlatan bir kitap değildir,
bunların yanı sıra bizleri, insanlara yardımcı olacak rehberlere de yönlendirmiştir. Onlar dinin
koruyucuları, müteşabihleri muhkemlerle açıklayabilen ilimde derinleşenler ve her dönemde
değişken ve yeni hükümlerin çıkarılabilmesi için içtihat metodunun temellerini atanlardır.
Kur’an hatemiyet döneminde ümmetin hidayetini üzerlerine almaları, zaman ve şartlara uygun
detaylı açıklamaları yapmaları için genel bir yol haritası çizecek ilimde derinleşen kimseleri
öngörmüştür. İçtihatın böyle bir rolü vardır.[7] Dolayısıyla ahkamın mevzularının ve şartların
değişkenlikleri göz önüne alındığında bu âlimlerin görevi, geneli tatbik etmek, ahkamın tefsiri
ve vahyin tükenmez kaynağından faydalanmaktır. Asr-ı saadette söz konusu olmayan bir
mesele günümüzde olabilir ve zaruri sayılır. Yeni ihtiyaçlar, âlim ve müçtehitler tarafından
genelin ayrıntıya uygulanması ve işletilmesi yöntemiyle bu tür meselelere cevap verilir.
Genellik gerçekte bu manaya gelmektedir. Kur’an eğer her şeyin ayrıntısını getirmiş ve her
şeyi beyan etmiş[8] diye buyuruyorsa bu anlamda söylenmiştir.
Bu kısmen uzun girişten sonra geçelim asıl konuya.
Biz inanıyoruz ki, Kur’an dışı güzel (fesih ve beliğ), manevi yönden ise birlik ve uyumu
içindedir. Öyle ki, ayet ve ahkâmının arasında hiçbir ihtilaf ve uyumsuzluk bulunamaz.
Kur’an’ın hiçbir ayeti diğerini reddetmez, aksine birbirlerini tastik eder, çelişki ve batıl ona yol
bulmaz[9]: ‘Kur'an'ı gereğince düşünmüyorlar mı?! Eğer Allah’tan başkası tarafından
gönderilseydi, onda birçok çelişki bulurlardı.’[10]
Ama Kur’an ayetlerinin nefy ve düzeltilmesinden kastınız nesh ise, nesh lügatte zail etmek ve
ortadan kaldırmak manasına gelmektedir; yani bir şeyi iptal edip yerine başka şeyi getirmek
demektir.[11] Istılahta ise İslam şeriatında sabit olan bir şeyi süresi dolduğu için kaldırmak
demektir.[12]
Kur’an’da üç çeşit nasih vardır:
1- Hükmün ve tilavetin neshi; yani Allah’ın hükümlerinden birini içeren Kur’an ayetlerinden bir
ayet sonra neshedilmiştir. Bu tür nesh, Kur’an’ın tahrif olmadığı ilkesiyle uyuşmadığı için
reddilmiştir ve böyle bir şey imkansızdır.
2- Hükmün dışında olan tilavetin neshi; yani ayetin kendisi kaldırılıp hükmün devam etmesi.
Böyle bir nesh de Kur’an’da yoktur.
3- Hükmün tilavet olmadan neshi; böyle bir nesh hem mümkündür, hem de Kur’an’da vardır.
Müfessirler bu konuda görüş birliğindedirler.
Bu tür nesh de ne kelami çelişki vardır, ne de görüş ihtilafı ve yenilenmesi. Bu ancak
mısdaktan kaynaklanan hükmi ihtilaftır. Yani bir mısdak, belli şartlarda maslahata sahip
olabileceğinden ona özel bir hüküm taalluk edebilir. İşte bu yüzden şartlar değiştiğinde söz
konusu maslahat ortadan kalkınca hükümde değişir. Yani daha başlangıçta bu maslahat sınırlı
ve geçici idi ve hüküm de geçici olarak konmuştu. Neml/101 ve Bakara/106 ve 107. ayetler
bu manayı beyan etmekteler.[13]
Neshin felsefesini ne olduğu konusuna gelince diyoruz ki, Kur’an’ın nazil olmasının hedefi
insan toplumunu yetiştirmektir. İnsanlık hastadır, onu iyileştirecek bir reçeteye ihtiyaç vardır.
Ama hastanın iyileşmesi için bazen ilacın değiştirilmesi gerekiyor. Kur’an, cehalet, gaflet, kibir
vb. gibi hastalıklara yakalanan, manevi ve yüce insani sıfatlardan haberi olmayan insanların
kurtuluş reçetesidir. Bu hastalıklardan kurtulmak ve insanların eğitilmesi için adım adım ahlaki
rezaletlerden temizlenip ahlaki faziletlerin onların yerini almayı gerektiren mükemmel
programlara ihtiyaç vardır. Nesh gerçekte, kötü ve alt mertebeden üst merhalelilere geçerken
kaçınılmaz bir olaydır. Çünkü bir çok yerde geçişler birdenbire mümkün değildir. Bu yüzden
merhale merhale gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla neshedilmiş ayetler geçiş dönemlerinde
geçici tedaviler hükmündedir.[14]
Nesheden ve neshedilmiş ilk bakışta çelişkili gibi görülebilirler, ama gerçekte ortada çelişki
diye bir şey yoktur; zira her birinin kendine özgü maslahatı vardır. Ancak neshedende olan
maslahat, neshedilmişte olandan sonradır.
Muhkem ve müteşabih ayetlerde aynı şekildedir. Kur’an’ın kendisi de buna değiniyor.
Müteşabih ayetlerin Kur’an’da olmasının nedeni insan idrakinin yetersizliği, manaların yüce
ufku, metafizik dünyanın yüce gerçeklerini ifade etmekte yalnızca günlük ihtiyaçları gidermesi
için var olan kelime ve ibarelerin yetersizliği ve bundan dolayı o manaları çekecek ve
yüklenecek gücünün olmaması olabilir.[15]
Peygamberler; alim, cahil, akıllı, aklı kıt olan herkes için gönderilmişlerdir. Birçok yüce ve
büyük manalar herkesin anlayabileceği şekilde değildir, yalnızca seçkin insanlar anlayabilirler.
Müteşabihlerin ilmi ise ilimde derinleşenlerin yanındadır.[16]
Zahiri ihtilafların nedeni budur. Bu da onun insanlığı kıyamete kadar hidayet etmesine ters
düşecek, birbirini nefyeden ve düzelten çelişkiler olduğu manasına gelmez.Refrence:
[1] - En’am/90
[2] - Müddessir/36
[3] - Daha fazla bilgi için bkz: Kur’an’da Kuru ve Yaş, 135.soru, (Site: 1101)
[4] - En’am/38
[5] - Maide/3
[6] - Bihar-ul Envar, c.89, s.15; Nur-us Sakaleyn, c.3, s.740
[7] - Seyyid Muhammed Ali İyazi, Camiiyyet-i Kur’an, s.51; Kapsamlılık ve hatemiyet hakkında
daha fazla bilgi için Murtaza Mutahhari’nin ‘Hatemiyet’, Cafer Subhani’nin ‘Hatemiyet Ez
Nazar-ı Kur’an ve Hadis’ ve Muhammed Taki Misbah’ın ‘Rahnema Şinasi’ adlı kitaplarına
başvurulabilir.
[8] - Nahl/89
[9] - ‘Şüphe yok ki bu Kur'an, üstün bir kitaptır ki önünden de, ardından da ona batıl gelmez.
Hikmet sahibi övgüye layık olan (Allah) tarafından indirilmedir.’ (Fussilet/41-42). Allame
Tabatabai’ye göre bu ayetten, Kur’an’ın hükümlerinin değişmeyeceği veya bir hükmün
kaldırılıp yerine başka bir hüküm konulacağı manasına geldiği anlaşılmaz. (Muhammed
Hüseyin Rohşad, Der Mahzar-ı Allame Tabatabai, s. 276)
[10] - Nisa/82
[11] - Seyyid Ali Ekber Kureyşi, Kamus-u Kur’an, c.7, Nasih maddesi
[12] - Seyyid Ebu’l Kasım Hoi, el-Beyan, s.277-278
[13] - ‘Bir ayetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut
onun eşidini…’ (Bakara/106); Bkz: Fahru Razi, et-Tefsir-ul Kebir, c.3 ve 4, s.226; Tefsir-i
Nümune, c.11, s.405 ve c.1, s.388. Nesholunmuş bazı ayetler şunlardır: Nisa/15-16’yı Nur/2
neshetmiştir; yine Resulullah’tan (s.a.a) önce gizlide sadaka verilmesi hakkındaki Mücadele/12
yine aynı surenin 13. ayetiyle neshedilmiştir.
[14] - Mehdi Ahmedi, Kur’an Der Kur’an, s.103-112
[15] - a.g.e.
[16] - Al-i İmran/7; Nisa/162
-----------------------------Kaynak:www. islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download