T.B.M.M. B : 39 11 . 12 . 1988 kapsam içerisinde, süratle uygulama alan­ larına aktarılmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çevre problemleri günümüzde iki boyut­ lu bir özellik göstermektedir. Bir yandan, ülkemizde de görüldüğü gibi, bazı bölge­ lerimizde kirlilik yoğunlaşmakta, -ki, bu problemin ülke ölçeğindeki boyutudur- di­ ğer yandan ise kirlenmeler, hava, su gibi akıcı ortamlarda sınırlar ötesine taşmış ve problemler milletlerarası bir hüviyet ka­ zanmaya başlamıştır. Hava, su gibi akış­ kan ortamların yanı sıra, göçmen kuşlar, göçmen balıklar ve benzerlerinin göçleri sırasında karşılaştıkları güçlükler, çevre konularının milletlerarası boyutunu güç­ lendirmiş ve çeşitli milletlerarası sözleşme­ lerin hazırlanmasına yol açmıştır. Çevre problemlerinin, sınır tanıma­ yan nitelikte olanlarının bir kısmı, iyi ni­ yetlerle çözüme ulaştırılmaya çalışırken, diğer bir kısmı, ülkelerin kaçamak davra­ nışlarına konu olmakta, ülkeler yasal ol­ mayan yollardan kirlilik yükünden kurtul­ maya çalışmakta,' bunu yaparken de kir­ liliği milletlerarası sulara ve havaya ver­ mekte veya başka isimler altında diğer ül­ kelere satmaya tevessül etmektedirler. Son zamanlarda Türkiye'de bu tip kirlenme­ lere konu olmuştur. Sanayi hammaddesi sıfatıyla, yurt içindeki çeşitli kuruluşlara zehirli madde­ ler ve radyasyon içeren maddelerin ihracı ve Karadeniz kıyılarına vuran variller ko­ nusunun, Türk kamuoyunu meşgul eden konular olduğu hepimiz tarafından bilin­ mektedir. Bu konularla ilgili olarak, Tür­ kiye, Çevre Kanununda yaptığı değişikli­ ği, diplomatik kanallarla bütün gelişmiş ülkelere duyurarak dikkatlerini çekmiş bu­ lunmaktadır. Türk Hükümetinin, tehlikeli atıklar konusunda göstermiş olduğu dina­ mik ve kararlı duyarlılığı, gerçekten tak­ dire değer bir davranıştır. Ayrıca, bütün O : 2 bu yapılanlara -ilave olarak, tehlikeli katı atık nakliyecilerinin, Türkiye içindeki iş­ birlikçi firmaları tespit edilerek, kanunla­ ra aykırı davrananlar hakkında takibata başlanmış bulunmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepimiz kendi tarihimizden hatırlayacağı­ mız gibi, biz Türkler, çağlar boyunca te­ mizliğe büyük önem vermişizdir. İnsan­ lık henüz mikrop kavramını bilmiyorken, Türkler, akarsuyun durgun suya olan hij­ yenik üstünlüğünü eşsiz sağduyusuyla fark etmiştir. Canlı doğal kaynakların kullanıl­ masında, tarih boyunca tahripkâr olmamışızdır, ormanlar, meralar, av hayvanlan ihtiyaç nispetinde kullanılmıştır. Hatta, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethet­ tikten sonra, Halic'in dolmaması için, bu­ raya su taşıyan akarsuların, Kâğıthane ve Alibeyköy Dereleri havzalarında ziraat ya­ pılmasını, hayvan otlatılmasını, bina in­ şaatını ve ağaç kesilmesini yasak etmiş, bununla da kalmayarak, dik yamaçlara, ayrıkotu ve ağaç diktirmiştir. Yine, Lale Devrinde, azar azar gelen çamurun Halic'e girmesini önlemek için, Kâğıthane Deresinin kenarına bir tuğla fabrikası kurulmuş ve deredeki çamur, tuğla yapımında kullanılmıştır. Sayın milletvekilleri, kaynaklarımızı kirletmeden, bozmadan kullanmak ve bu kaynaklardan sürekli yararlanacak şekil­ de koruma-kullanma dengesini tesis et­ mek, üzerinde çok hassasiyetle durmamız gereken prensiplerdendir. Kirlettikten sonra temizlemenin çok pahalıya mal ol­ duğunu, ülkemizdeki uygulamalardan bil­ mekteyiz. Kirlenme veya bozulma sonu­ cu, birtakım canlıların nesilleri tüketiliyorsa, onlann geri getirilmesinin hiçbir şekil­ de mümkün olmadığı daima hatırda tu­ tulmalıdır. Çevre konularının güncel bir yakla­ şımla ele alınıp değerlendirilmesi, bu ko- — 78 —