Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman

advertisement
On5yirmi5.com
Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman
Kanuni Sultan Süleyman , ya da birçok batı ülkesinde bilindiği isimle Muhteşem
Süleyman, onuncu Osmanlı padişahı ve 89. İslam halifesidir.
Yayın Tarihi : 6 Eylül 2011 Salı (oluşturma : 10/30/2017)
Saltanatı 30 Eylül 1520- 6 Eylül 1566
Padişahlık Sırası 10
Doğum Tarihi 27 Nisan 1495, Trabzon
Ölüm Tarihi 6 Eylül 1566, Zigetvar (71 yaşında)
Önce I. Selim
Sonra II. Selim
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası I. Selim
Annesi Ayşe Hafsa Sultan
Dini İslam
I. Süleyman veya Kanuni Sultan Süleyman , (Divan edebiyatı'ndaki adıyla Muhibbi) ya da birçok batı
ülkesinde bilindiği isimle Muhteşem Süleyman, onuncu Osmanlı padişahı ve 89. İslam halifesidir.
Ayrıca I. Süleyman'ın 10. Osmanlı sultanı olması sebebiyle On numarayı tamamlayan manasına
gelen Saibü'l Aşereri'l Kamilet de denmiştir.
1520 yılında, I. Selim'in ardından tahta çıktı.1521'de Belgrad, 1522'de Rodos, 1526'da
Mohaç,1534'de Bağdat ve Tebriz, 1538'de Boğdan'ın tamamı ve Preveze, 1541'de Macaristan'ın
tamamı, 1543'de Estergon, 1551'de Trablusgarp, 1553'de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566'da
Zigetvar I. Süleyman tarafından fethedildi. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı
İmparatorluğu'nu, kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye ulaştırdı (Avrupa'da 1.998.000 km2, Asya'da
4.169.000 km2, Afrika'da da 8.726.000 km2 olmak üzere). Zigetvar fethedilmeden 1 gün önce, 6
Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.
45 yıl 3 ay 7 gün padişahlık yaptı. Saltanatının 2745 gününü (7,5 sene) at sırtında seferlerde
geçirdi. 13 büyük seferinde at üzerinde yaklaşık 43 000 kilometre kadar mesafe katetti. 21 eyalet
ve 250 sancaktan oluşan Osmanlı Devleti çok geniş sınırlara ulaştı.
Çocukluk ve gençlik yılları
I. Süleyman, günümüzde Türkiye'nin Trabzon şehrinde, 27 Nisan 1495 tarihinde doğdu. Babası I.
Selim, annesi ise Ayşe Hafsa Sultan idi. Yedi yaşında bilim, tarih, edebiyat, din ve askeri taktikler
için İstanbul'da yer alan Topkapı Sarayı'ndaki Enderun'a gönderildi. Din dersi dışında Karakızoğlu
Hayrüddin Efendi'den tarih, edebiyat ve fen dersi aldı. Özel mesleği kuyumculuktu. Genç yaşlarda
Pargalı Damat İbrahim Paşa'nın arkadaşı oldu.
Süleyman, Şebinkarahisar ve Bolu Sancakbeyi olarak atanmak istendi. Fakat Amasya Sancakbeyi
olan amcası Şehzade Ahmet bu olaydan hoşnutsuzluk duydu. Bu sebepten 1509'da, Kırım'da
bulunan Kefe Valiliği'ne atandı.1512'de babası I. Selim'in tahta çıkmasıyla Manisa Valiliği'ne atandı.
Babası Selim'in 1520'de ölümü üzerine Manisa'dan İstanbul'a geldi ve tahta çıktı (30 Eylül 1520).
Sultan Süleyman'ın erken bir tanımlaması Venedik elçisi Bartelemeo Contari'nin gelişinden birkaç
hafta sonra elde ediliyordu. Contari;
"O yirmi beş yaşında, uzun fakat sırım gibi ve kibar görünüşlü. Boynu ince çok uzun, yüzü ince,
burnu kartal gagası gibi kıvrık. Gölge gibi bıyık ve küçük sakalı var. Bunlara rağmen hoş çehreli.
Derisi solgunluğa meyilli. Çalışmaya düşkün, bilgili, mahir bir efendi olacağı söylenir. Bütün insanlar
onun hükümdarlığında iyilik umut ediyor."
diye ifade etmektedir. Babasına büyük bir cenaze töreni düzenledi ve Sultan Selim Camii'ni
yaptırdı.Yeni padişah Silahdarlara 1000 akçe başiş verdi gündeliklere 5 akçe zam yaptı. Bütün
kimsesizlere 4 akçe dağıttı. Yeniçerilere 3000 akçe bahşiş verildi. Bir çok para daha verildi. Her
padişah tahta çıktığında cülus bahşişi verirdi. Bu uygulama 18. yüzyıla kadar sürdü.[11]Süleyman,
ceza vermekten de geri durmadı. Kaptan-ı Derya Cafer Bey ve birkaç silahdar halka zulmettiği
gerekçesiyle idam edildi.Bu yaptıkları onun "Kanuni" unvanını almasında önemli rol oynadı.
Fransa Kralı Fransuva ve Kanuni Sultan Süleyman. Seferler [değiştir] Canberdi Gazali İsyanı
[değiştir]Kanuni Sultan Süleyman'ın padişahlığı sırasındaki ilk isyan I. Selim zamanında Şam
Beylerbeyi olan Melik Eşref ünvanıyla hükümdarlığını ilan eden şam Valisi Canberdi Gazali
tarafından çıkarılmıştır. Vali "Bu oğlancığa padişahlık nasıl olurmuş göstereceğim, babasından kalan
hesabı ödeteceğim." diyordu. Memlük Devletini yeniden kurmak için isyan çıkaran Canberdi Gazali,
Mısır Valisi Hayrbay'dan (ö.1522) yardım istedi. Vali yardım göndermedi.1521 yılında yapılan
Mastaba Savaşı sonrası yakalanarak idam edildi.
Belgrad'ın fethi
Sultanın gençlik yıllarını gösteren bir minyatürAna madde: Belgrad'ın fethi
Kanuni Sultan Süleyman padişah olduğunda Macarlar onu tebrik etmemişti. Macaristan'a Behram
Çavuş adlı askeri, II. Layoş'a gönderdi. Ama öldürülmesi üzerine ilk seferini Belgrat'a yaptı. Kanuni,
Belgrat Seferi'nin ilan ederken söyle demiştir;
Bu, harp demektir! Biz hakareti sineye çekecek kudretsizlerden, tabansızlardan değiliz. Tez zafer
hazırlıkları tamamlansın. Belgrad Kapısı'nı kırmaya andımız vardır.
İlk önce Ahmed Paşa, 7 Temmuz'da Sabacz (Böğürdelen)i zapt eder. Böylece sultan ilk fethini
gerçekleştirmiş oluyordu. Bu sırada Belgrad'ın kuşatılması ile uğrasan Piri Mehmet Paşa ise buranın
karsışındaki Zemun Kalesi'ni ele geçirmişti.
Bu esnada Ahmed Paşa'nın tesiriyle Belgrad muhasarasının kaldırılıp Budin üzerine yürünmesi
kararını alan Sultan Süleyman, daha sonra bu karardan vaz geçerek 1 Ağustos'ta Zemun civarında
otağ kurup, kuşatmanın bir an evvel sonuçlandırılması emrini verir. Belgrad seferi esnasında
Osmanlı ordusunda ilk kez filler de bulunuyordu ki, Lütfi Paşa bunların iki tane oldugunu belirtir.
Ardından Belgrat'ı kuşattı. 1521 yılında Osmanlı Donanması Tuna nehri'den, Kanuni'de büyük bir
orduyla Belgrad'ı kuşattı. Kale komutanı Osmanlı karşısında dayanamayacağını anlayınca şehri
teslim etmek zorunda kaldı. Böylece Osmanlı, Avrupa'ya yapılacak yeni seferler için burayı üs olarak
kullanmaya başladı. Belgrad Muhafızlığına Balı Paşa getirildi.Bu sefer sonunda İstanbul'a gönderilen
bazı Belgradlılar kurulan Belgrad köyüne yerleştirildi.
Belgrad, bundan sonraki yıllarda Osmanlı Devleti'nin Avrupa'ya açılan en büyük kapısı oldu. Bu
sebeple Belgrad'a "Darü'l-cihad" denildi. Bu sefer sonunda İstanbul'a getirilen bazı Belgradlılar,
Belgrad ormanı ve çevresindeki köylere yerleştirilmişlerdir.Kanunî Sultan Süleyman, Belgrad'dan
İstanbul'a dönerken l9 Ekim'de iki yasındaki oğlu Murad'ın, gelişinden iki gün önce de bir kızının
ölüm haberini almıştı.
İstanbul'a girdikten on gün sonra da dokuz yasındaki oğlu Mahmud çiçek hastalığından öldü (29
Ekim). Vezirler, Pâdişah'ın çocuklarının cenazelerine yaya olarak refakat ettiler. Bunlar, Yavuz Sultan
Selim türbesinin yanına defn edildiler.
Rodos'un fethi
Rodos'un fethiI. Süleyman padişah olduğunda bazı devlet adamları yaşı küçük olduğundan Devlet-i
Aliyye'yi idare edemeyeceğini düşünüyorlardı.Kanuni, otoritesini sağlamak için ilk olarak Rodos'u
almak istiyordu. Ancak Macarlarla yaşanan olaylar sonucu ilk seferini Belgrad'a yaptı. Rodos Kalesi,
II. Mehmet zamanında kuşatılmış, lakin alınamamıştı. Süleyman'dan önce selefi I. Selim, Haliç
Tersanesi'nde büyük bir donanma kurmaya çalışmıştı. Sultan Selim Veziriazam Piri Mehmet Paşa'ya
"Neden Rodos'u fethetmek istemiyorsunuz?" deyince Selim;
Garplı (Batılı) devletler donanma kuvveti ile Avrupa'ya hakim olmuşlar. Ben senin donanmaya pek
önem verdiğini görmedim. Bu zaaf senin gevşek olmandan ve benim de sana yumuşak olmamdan
kaynaklanıyor. Mademki savaşı garba çevirmek istiyorsun, ben de az zamanda senden müthiş bir
donanma isterim.
Başka bir zamanda da Selim;
Ben cihangirliğe alışmış bir padişahım. Siz beni bir kale fethine götürmek istersiniz. Kale almanın
birinci şartı baruttur. Kaç aylık barutunuz var? Ceddim (Fatih) zamanındaki utanç unutulmamış iken
onu iki kat mı yapmak istersiniz? Bizzat gitmemi düşünüyorsunuz. Gidip de eli boş dönecek olursam
hiçbiriniz sağ kalmaz. Rodos'un zaptına dört aylık barut yetişir mi? Siz Rodos'u dört değil altı ayda
dahi alamazsınız. Belki 8 veya 9 ayda alınabilir. Bize sefer yok, meğer sefer ahrete ola.
demiştir. Piri Paşa donanmayı Selim ve Süleyman devirlerinde hızla geliştirdi. Süleyman ikinci
seferini Rodos'a yaptı. Çarpışmalar, 1 Ağustos'ta Alman burcuna top atışı ile başladı. Kanunî,
Kızıltepe denen yerde otağını kurdurarak kuşatmayı buradan idare eder. İlk başta ciddi anlamda
zorlanan Osmanlı Sultanı Serdar-ı Ekrem Çoban Mustafa Paşa'ya;
Kafirin tedbiri bizi yolumuzdan çeviremez. Rodos illa alıncaktır...Bre yiğitlik bu mudur? Niçin gayret
göstermezsiniz? Rodos şiddetli topçu ateşi ve hücumlarımız karşısında hala ayakta sallanıyor da
neden bir türlü düşmüyor? diyerek görevden aldı. Yeni Serdar Ahmet Paşa görevinde başarılı oldu
ve sonuçta; Bodrum, Tahtalı, Aydos, İstanköy ve Sömbeki kaleleriyle birlikte Rodos'u humbaracıların
büyük rol oynadığı savaşta 21 Aralık 1522'de bir teslim antlaşması imzalanır. 29 Aralık 1522'de
kale resmen alındı. Rodos hakimi Viliers de I'sle Adam affedilirken, büyükamcası Cem Sultan'ın
Hıristiyan oğulları idam edilirken, kızları İstanbul'a götürüldü. Aynı sene İskender adlı biri tarafından
başlatılan Yemen Sorunu sona erdi. Dulkadir Beylerbeyi olan Şehsuvaroğlu Ali Bey olayı da Ferhat
Paşa tarafından bertaraf edildi.
Ahmet Paşa isyanı
1524 yılında Süleyman Hain Ahmed Paşa'yı Mısır'a vali tayin etti. Ahmet Paşa Memlüklü devlet
adamlarını çevresinde toplayarak isyan etti. Vali olarak Mısır'a vardıktan sonra bağımsızlığını ilan
etti ve yeni bir devlet kurmak için para bastırarak hutbe okuttu. Sadrazam İbrahim Paşa, isyanı
bastırmak ile görevlendirilip Mısır'a gitmişse de, Hain Ahmed Paşa, sarayında kendi adamları
tarafından öldürülmüştür. 1525'de Yeniçeriler isyan etti, ancak olay büyümeden bastırıldı.
Mohaç Meydan Muharebesi
Şarlken'in giderek güçlenmesi üzerine Kanuni, Fransuva'nın da ısrarıyla, 3. Seferini Mohaç üzerine
yaptı. Mohaç Meydan Muharebesi (29.08.1526) öncesi akıncı komutanlarından Bali Bey’in
yakaladığı bir Macar esirinden öğrenildiğine göre, Macar ordusunun Mohaç ovasında olduğu
kesinleşti. Yapılan keşiflerde; düşman kuvvetlerinin Mohaç ovasına yerleştiği ve savaş için tertip
aldığı görüldü. Osmanlı ordusu da düşmana sezdirmeden yürüyüş kollarından açılarak savaş
düzenine geçirildi. Layoş'un yardımcısı Başkumandan Tomori ile İbrahim Paşa çarpıştı, ancak yenildi.
Başkomutan Tomori öldü. Geriden ilerleyen birlikler ve ardından tüm ordu Hilal taktiği yöntemini
uyguladı, Macarlar köşeye sıkıştı.
Macar ordusunun sağ yanında ağaçlar arasında saklanmış Bâli ve Hüsrev Beylerin akıncı
tümenlerinin gerilerden Macar ordusunun çekilme yollarını kapadığı da anlaşılınca Macar ordusu
kendisini çepeçevre Osmanlı ordu kuvvetlerinin arasında buldu. Bu durumdan kurtulmak için
Macarlardan ayakta kalabilenler kendilerini Tuna Nehri’ne atmayı denediler. İşte o sırada Osmanlı
ordusu her iki yandan ve cepheden, geriden ateş desteğine dayanarak taarruza başladılar. Çaresiz
kaldıkları için canlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyen Macarlar bu sefer de kendi zırhlı
süvarilerinin üzerlerine düştüler. İşte bu karışıklıklar içinde Tuna bataklıklarına sürüklendiler.
Çarpışmalar sonucunda düşman ordusundan 25.000’den fazla ölü yerlerde yatıyor, 20,000’e yakın
Macar da esir edilmiş bulunuyordu. Savaş boyunca devam eden şiddetli fırtınadan faydalanan pek
az bir düşman kaçabilmişti. Savaşı Sultan Süleyman kazandığı anlaşılmıştı.
Kral II. Layoş savaşı kaybettiğini görmüş, beraberindeki çok az koruyucusuyla Budin istikametinde
kaçmaya başlamıştı. Çele suyuna yaklaştığında arkasına bakmış ve pek az kişinin kendisini takip
ettiğini görmüştü.Çele suyu her yerinden geçit veren, derinliği olmayan bir nehirdi. Fakat o zaman
ardı arkası kesilmeyen yağmurlar yüzünden Tuna Nehri’nin fazla suları bu nehri de yükseltmişti. Kral
Layoş, tam karşı kıyıya geldiğinde atı çok yorgun olduğundan bütün çabalamalarına rağmen bir türlü
kıyıya çıkamıyordu. Sendeliyor, çabalıyor ama bir türlü karaya ayak basamıyordu. Sonra at birden
bire geriye yıkılarak kralla birlikte bataklığın içine yuvarlandı ve kayıplara karıştı.Kralın beraberinde
Obalt Zateviçku da bulunuyordu. Bu hadise onun gözleri önünde oldu. Obalt canını kurtarıp Budin’e
gidebildiği zaman, Macar ordusunun yenilişini ve kralın ölümünü oradakilere anlattı.
Dünyanın en kısa süren (2 saat) meydan savaşlarından birisi olarak kabul edilir. Osmanlı ordusu
yürüyüşüne devam ederek 13 Eylül 1526 günü, artık kendi memleketlerinin bir parçası olan
Macaristan’a ve onun başşehrine (Budin) girdiler. Sultan, İstanbul'a "Macaristan Fatihi" (EngürüsUngurus Fatihi) olarak döndü. Savaş sonunda Budin Osmanlı'ya katıldı. Macaristan, Osmanlı'ya bağlı
bir krallık haline geldi ve başına Jan Zapolya getirildi. Mohaç Meydan Muharebesi Dünya'nın en kısa
süren meydan savaşı olarak kabul edilir. Savaş 2 saat sürmüştür. Savaş sonunda Macar ordusunun
büyük bir kısmı bozguna uğratılmıştır. İki yıl içinde Gazi Bali Bey ve Hüsrev Bey komutasındaki
birlikler hızla ilerleyerek Hırvatistan, Dalmaçya ve Transilvanya'yı ele geçirdi.
Baba Zünnun isyanı
Süglün Koca 1526'da Osmanlı'ya ayaklandı. Bu isyan hemen bastırıldı ama isyanın temeli
atıldığından Baba Zünnun adından bir Alevi[29].1526 yılının Ağustos ayında, Bozok sancakbeyi
Mustafa Bey'in konağını basarak Bozok kadısı Muslihiddin Efendi'yi ve yazıcı Mehmet Efendi'yi
öldürttü. Üzerine yollanan Anadolu beylerinden oluşan kuvvetleri, Kayseri'deki Kurşunlu Boğazı'nda
yendi.
Hurrem Paşa, Kayseri sancakbeyi Berham Bey, İçel sancakbeyi Ali Bey bu çatışmada öldüler. İsyan,
İçel ve Tokat arasında yayıldı. Daha sonra büyük bir Osmanlı ordusu Sivas’ta toplandı. Kazova
yöresinde durum belirlemesi yapan Malatya sancakbeyi Yularkıstıoğlu İskender Bey’in giriştiği ilk
öncü çatışmalarda Osmanlı ordusu kayıplar verdi. Malatya beyini de yenen Baba Zünnun, 26 Eylül
1526'da Adana Beyi Piri Mehmet Paşa'nın oğlu Pirizade Mehmet Bey komutasındaki birliklere
Höyüklü'de yenildi ve öldürüldü.Oğlu Halil ise bir süre sonra yakalandı.
Kalender Çelebi İsyanı
1527'de de Kalender Çelebi adında biri ayaklandı. Bu ayaklanmayı bastırmak için İbrahim Paşa
görevlendirilir. İbrahim Paşa, yanına 3000 yeniçeri ve 2000 sipahi ile yola çıkar. İbrahim Paşa,
Aksaray'da kuvvetlerine, Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa ve Karaman Beylerbeyi Mahmut Paşanın
da kuvvetleri katılır. İbrahim Paşa, Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa ve Karaman Beylerbeyi
Mahmut Paşa komutasındaki birlikler, Kalender Çelebi üzerine gönderirler.
Kalender Çelebi ile Tokat yakınlarından Cincilfe denilen yerde 27.5.1527 tarihinde vuruşurlar. Bu
yenilgi, Kalender Çelebi’yi güçlendirir.Yeni katılımlarla kuvvetini 20-30 bine çıkarır. Ancak daha
sonra hızla kuvveti azalır. Kalender Çelebi, yanında kalan az bir adamlarıyla Nurhak dağlarına çekilir.
22.6.1527 tarihinde Elbistan civarlarında Osmanlı kuvvetleriyle tekrar vuruşur. Osmanlı kuvvetleri,
Kalender Çelebi’nin adamlarını dağıtır. Bu vuruşmada, Kalender Çelebi’nin ve yanında sadık
adamlarından Veli Dündar’ın kellesi, İstanbul’a I. Süleyman’a gönderilir. İbrahim Paşa Zülkadir
(Maraş) Eyaleti ve civarında ıslahatlar yaptıktan sonra geri döner.
I. Viyana Kuşatması
Osmanlı'nın Macaristan'ı fethetmesi Avusturya ile Osmanlı'yı karşı karşıya getirdi. Macaristan
üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen Ferdinand, Sutltana bir elçi göndererek Macaristan'ın
kendisine verilmesini istedi. Buna karşılık vergi vermeyi kabul ediyordu. Bu talebi karşısında
olumsuz cevap alan Ferdinand Budin'i kuşattı. Ama başarısız oldu.
Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macaristan'ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemiyordu.
Ferdinand, Şarklen'in de desteği ile Budin'e girdi. Kanuni Budin'i geri aldı. Ferdinand ve Şarlken,
Kanuni ile savaşmayı göze alamadı.Bunun üzerine Kanuni, Ferdinand ve Şarlken'i savaşa çağırmak
için Viyana'yı kuşattı. Ancak Ferdinand, Kanuni'nin karşısına çıkmadı. Kış mevsimi yaklaşması
üzerine 16. günde kuşatma kaldırıldı. Bu savaş, birçok yazarca çok önemli görülmüştür.
10 Mayıs 1529'da 120,000 bir ordu ile sefere çıkar. Macar topraklarına girildiği sırada, Zapolya,
İstanbul'a gelen elçisi Lasczky ve Macar asilzadeleri itaatlerini arz edip huzura kabul olunurlar. 7
Eylül'de şehre giren Kanunî, senelik belli bir vergi karşılığında burayı Zapolya'ya vererek merasimle
ona Macar Krallığı tacını giydirir. [Bazı tarihçiler (Hammer gibi) bu tacın Yeniçeri Sekbanbaşısı
tarafindan takıldığını iddia eder.
Bu sıralarda Macar krallık tacı Korona, Ferdinand'ın casusları tarafindan Viyana'ya kaçırıldı. Küçük
Bali Bey, 20 Ağustos'ta Viyana yolunda tacı ele geçirip 4 Eylül'de sultana gönderir. Sultan ise tacı
Zapolya'ya gönderir. Bu meşhur taç, Macarlar tarafindan kutsal sayılıyordu. Bu sebeple onlar, bu tacı
giymeyen hükümdara meşru kralları nazari ile bakmıyorlardı. Sultan ilerleyerek Viyana'yı kuşattı.
(27 Eylül)
Fakat Osmanlı ordusu muhasara için gerekli büyük toplar ile malzeme getirmediği için hazırlıksız
sayılırdı. Avusturyalılar, kaleyi başarılı savunuyorlardı. Surların önünde iki taraf da ağır zayiatlar
veriyordu. 14 Ekim l529'da yapılan umumi hücum da başarıya ulaşmayınca, kuşatmanın
kaldırılmasına karar verildi. Bu sefer sayesinde Macaristan'daki Osmanlı hakimiyeti sağlamlaşmıştı.
Alman Seferi
Alman Seferi, Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken'in ve kardeşi Avusturya ve Bohemya Kralı
Ferdinand'ın Macaristan'ın içişlerine karışması üzerine Kral Yanoş, Sultan Süleyman Handan yardım
istedi. Padişah, 25 Nisan 1532’de Alman Seferine çıkıp, yüz yirmi bin mevcutlu ordusuyla
Avusturya’yı zaptetti. Şarlken 250,000 kişiden fazla Hıristiyan ordusuyla Osmanlıların karşısına
çıkmaya cesaret edemedi.
Osmanlı Sultanının Alman Seferi de, düşman ülkesinin ezilmesi ve Avusturyalılardan birçok kaleyi
almasıyla neticelendi. Bu son seferin başarılı bir sekilde sonuçlanması üzerine beş gün üst üste
şenlik yapıldı. İstanbul, Üsküdar, Eyüp ve Galata beş gece kandiller ile donatıldı. Bu arada pazarlar,
dükkanlar, bezazistan ve çarşılar geceleri bile açık tutuldu.
Halk, hemen her gün birbirlerine ziyafetler çekerek eğlendi. Sultan Süleyman'ın, Alman Seferi
münasebetiyle Orta Avrupa’da bulunmasından korkup, meydan savaşından kaçan Şarlken, 22
Haziran 1533 tarihli İstanbul Antlaşması'yla Osmanlı Devletinin ve Sultanın üstünlüğünü kabul etti.
İstanbul Antlaşmasına göre:
1.Kral Ferdinand, Sultan Süleyman Hanı baba ve metbu (kendisine tabi olunan, uyulan) bilecek ve
ancak "kardeş" diye hitap ettiği veziriazamla eşit sayılacaktır.
2.Kral Ferdinand, Osmanlı ülkesine tecâvüz etmeyecek ve Sultan da Avusturya ülkesiyle ahâlisini
kendi tebaası bilecektir.
3.Kral Ferdinand, Macaristan üzerindeki verâset iddialarından vazgeçecek; Macaristan’ın batısı ve
kuzey batısındaki arâzisinin hakimi olacaktır.
4.Macar Kralı Yanoş ile Kral Ferdinand arasında, Osmanlıların uygun göreceği hudut geçerli olacaktır.
5.Eski Kraliçe ve Ferdinand’ın kızkardeşi Maria’nın kocasından miras kalan malikhane, geçimi için
ihsan edilecektir.
6.Bu antlaşma geçici değil, devamlıdır.
Avrupa’da, Fransa’dan başka Avusturya’nın da Osmanlı Sultanının himâyesini kabul etmesiyle
Şarlken’in "Avrupa İmparatorluğu" kurma projesi gerçekleşemedi. Türklerin takip ettiği siyaseti
gereğince, Sultan Süleyman ve Osmanlı Devleti, Avrupa’da tek başına söz sahibi oldu.
Hayrettin Paşa'nın Kaptan-ı Deryalığı
Baba Oruç ve kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa) 16. yüzyılın başlarında Akdeniz'de
ticaret yapan gemilere saldırıyorlardı.
Baba Oruç ve Hızır Reis 1516 yılında Cezayir'i İspanyollardan aldılar ve 1518 yılında Hızır Reis
Cezayir hükümdarı oldu. Cezayir 1519'da I. Selim'e itaat etti. Hızır, bir çok fetih hareketine girişti.
Namı Kanuni'ye kadar gelen Hızır Reis 1533 yılında Kanuni tarafından İstanbul'a çağırıldı. Kanuni
Hızır Reis'e Kaptan-ı Derya'lık teklif etti. Hızır Reis'in teklifi kabul etti. Hızır Reis, Hayrettin adını aldı.
Barbaros lakabı ise Oruç Resi'in kızıla çalan sakalından gelmektedir. O ölünce Hızır'a Barbaros
denmiştir. Avrupa'da Barbarossa denen Hızır Reis'e, Osmanlı'da Barbaros denmiştir. Barbaros bu
sırada Tunus'u almıştı.
Ancak ertesi sene Tunus yeniden kaybedildi. Semendire Sancakbeyi olan Bali Mehmed Bey'in Mora
Sancakbeyliğine atanması ile kısa bir süre önce kaybedilen Koron (II. Bayezit devrinde alınmıştı),
1534 Mart'ında yeniden ele geçirilmiştir.
Irakeyn Seferi
Kanuni döneminde Anadolu'da iç isyanlar çıkmaktaydı. Azerbaycan'da, yıkılan Akkoyunlu Devleti
yerine kurulan Safevî Devleti Osmanlı için ciddi tehdit oluşturuyordu. 6. Seferini Irakeyn Seferi de
denilen İran üzerine yaptı. Sultan Süleyman'ın rakibi Şah Tahmasb bu savaşlarda Bitlis Hanı
Şeref'ten Kanuni ise Ulama Han'dan destek aldı. Vezir-i Âzam İbrahim Paşa 1533 yılında başlayan
ilk seferde önden gönderildi. Van ve Ahlat'ı aldı.
Ardından 13 Temmuz 1534'de Tebriz'i barış ile teslim aldı. Süleyman ise bir süre sonra orduyla
sefere çıktı. Sultan Süleyman, Konya'da şair ve mutasavvıf İslâm âlimi Mevlana Celaleddin Rumi'nin
türbesini ziyaret ederek yoluna devam etti.
Sultan Süleyman Tebriz'de ve çeşitli yerlerde zafer kazananlara ödüller verdi. Hemedan'a kadar
ilerledi. Ancak ordu zayiata uğradı, toplar gömüldü ve birçok insan yolda öldü. Sorumlu görülen
Defterdar İskender Çelebi idam edildi. Bununla beraber ilerleyen ordu Bağdat'ı fethetti. Sultan
Süleyman burada birçok din büyüğünün (Ebu Hanife, İmam Musa Kazım, Abdülkadir Geylani v.b.)
türbesini ziyaret etti. 1535'te Tahmasb'ın saldırısı üzerine Sultan Süleyman Tebriz'e gitti. Kanuni
Sultan Süleyman daha sonra Tebriz'den Ahlat'a, oradan da Diyarbekir'e gelir. Osmanlı ordusunun
çekilmesiyle yeniden harekete geçen Tahmasb, boşaltılan yerleri alarak Tebriz'e döner.
Osmanlı ordusu ise 8 Ocak l536'da İstanbul'a ulaşır. Bu seferde İran tamamen elde edilemedi,
Safevilerin yıkılamayacak kadar önemli bir güç olduğu anlaşıldı. Ama Osmanlı Ordusu bu seferlerde,
Kuveyt, Lahsa, Katif, Necd, Hemedan, Katar, Bahreyn, Kasr-ı Şirin, Bağdat ve Tebriz şehirlerini ele
geçirdi (24.7.1538).
Korfu Seferi [değiştir]Venedik körfezinde ileri bir karakol gibi mühim bir mevkide bulunan Korfu
Adası’nı muhasara etmek ve onu zararsız bir hale getirmek, Venedikliler için pek büyük bir darbe
olacağı sanılıyordu. Süleyman, 17 Mayıs 1537'de İstanbul'dan ayrıldı ve 13 Temmuz'da Avlanyo'ya
geldi. Padişahtan hareket emrini alan Lütfi Paşa, Avlonya’ya gelmiş ve derhal huzura çıkarak Polya
sahillerindeki muvaffakiyetlerini sayıp dökmüştü.
Süleyman:
Venediklinin anlı şanlı kalesi Korfo’dur. Varın onu kuşatın. Yakıp yıkın ve tiz alın!
diye Korfo muhasarasını emretmiş Süleyman, adanın karşısındaki Bastika'da karargah kurmuştu.
İkinci Vezir Lütfi Paşa de Angelo kalesini kuşatmakla meşgul idi. Mücadele bütün şiddetiyle
sürerken Padişah, Sadrazam Ayas Mehmed Paşa'yı göndererek kuşatmanın kaldırılmasını emreder.
Lütfi Paşa ve Barbaros'un, kalenin her an düşebileceği ve kuşatmasının kaldırılmaması yolundaki
itirazları kabul edilmez. Kaynaklar, Padişahin bu ani kararının sebebini havaların soğuması ve
kuşatma zamanin geçmiş olması ile izah etmeye çalışırlar.
Buna göre kuşatma esnasında bir top mermisi askerin içine düşer. Bu yüzden dört gazi vefat eder.
Bunun üzerine Pâdişah: "Bir mücahit kulumu böyle bin kaleye vermem" diyerek kuşatmayı kaldırır.
Kuşatmanın kaldırılmasından sonra ordu 22 Kasım 1537'de İstanbul'a döner. 15 Eylül'de İstanbul'a
hareket eden padişah, kara ve deniz harekatının devamını emretti. Kaptan-ı Derya Barbaros
Hayreddin Paşa, Venedikliler'e ait Şira, Patmos, Naksos adalarını fethetti.
Preveze Deniz Muharebesi
Osmanlı donanması Barbaros Hayrettin Paşa 1533'de Kaptan-ı Derya olana kadar Akdeniz'de
herhangi bir varlık gösterememiştir. Osmanlı'nın kazandığı Preveze Savaşı bu durumda dönüm
noktası olmuştur. 1538 senesi kişinin sonlarına doğru Kanuni, vezirlere kendi masrafları ile
hazırlayıp teçhiz etmelerini emreylediği 150 gemi henüz hazır değilken, Barbaros Hayreddin
Paşa'ya denize açılmasını emreder. Bu arada Andrea Doria'nin Girit'e geldiği haberini alan Barbaros,
7 Haziran 1538 günü İstanbul'dan hareket edip Akdeniz'e açılır. Kendisine 3.000 yeniçeri ile bazı
sancakbeyleri (Kocaeli Beyi Ali Bey, Teke sancağı Beyi Hürrem Bey, Seyda sancak Beyi Ali Bey ve
Alâiye Beyi Mustafa Bey) katılmışlardı.
Barbaros komutasındaki Osmanlı donanması, Preveze'ye yönelirken Rodos civarındaki bazı adalara
da uğrar. Donanma Modon açıklarında iken Andrea Doria'nin Preveze'ye zapta çalıştığı, fakat
sonradan kuşatmayı kaldırarak müttefik Haçlı donanmasının harekât üssü olarak kararlaştırdığı
Korfu'ya çekildiği haberi gelir. Osmanlıların, Ege'deki bu harekâtı üzerine Korfu'da toplanan Venedik
donanmasına, Alman, İspanyol, Portekiz, Malta, Ceneviz ve Papalık gemileri de yardıma gelecekti.
Hayrettin'in emrinde 122 kadar gemi vardı. Andrea Doria'nın idaresindeki Haçlı donanmasının savaş
yapabilen (savaş gemisi) gemi mevcudu ise 302–602 arasında idi. Bunlardan 162'si kadırga idi. Bu
gemilerde 2500 top ve 60.000 asker vardı. Su halde şayi itibariyle Osmanlı donanması düşmana
nazaran üçte bir olduğu gibi top itibariyle de 16/1 idi. Bundan başka Barbaros idaresinde bulunan
Osmanlı donanmasında 8.000 cenkçi askere karsı müttefiklerin gemilerinde forsalar hariç altmış bin
asker bulunuyordu.
24 Eylül 1538'de Preveze önlerine gelen Barbaros, harp vaziyeti alır. Bir gün sonra Preveze
önlerine gelen Doria da Barbaros'un bulunduğu yerin iki mil açığına demir atar. Andrea Doria,
Barbaros'u Preveze'den çıkarıp savaşa girmeye mecbur etmek için 27 Eylül'de İnebahtı'ya hücumda
bulunmak üzere harekete geçer.
Ayni günün sabahı Osmanlı donanması da Korfu istikametinde harekete geçmişti. Güneş
yükseldiğinde müttefik Haçlı donanmasının komutanı olan Dorya, Osmanlı donanmasını arkasında
görüp şaşırır. Bu şaşkınlığı ile savaşa girip girmeme hususunda tereddüdüler geçirir. Bu
şaşkınlığından biraz kurtulduktan sonra harp vaziyeti alır. İki taraf Ayamavra Adası'nın bati kıyısında
üç dört mil açıkta karşı karşıya gelirler.Bunun üzerine Barbaros, alınacak tedbirleri kararlaştırmak
üzere harp meclisini toplar. Sonra da donanmaya harp nizamı aldırır.
Bu muharebede Osmanlı Donanması hilâl seklinde tertibat alır. Arkada Turgut Reis idaresinde
ihtiyat kuvvetleri bulunuyordu. Osmanlıların hilâl nizamına karşılık Haçlı donanması, borda nizami
almış ve birbiri arkasında üç saf teşkil etmişti. Bu sırada rüzgârın güneyden esmesi, Osmanlılar için
büyük bir tehlike meydana getiriyordu. (Barbaros Hayreddin Pasa, Katip Çelebi'nin ifadesine göre
Kur'an'dan ayetleri yazdırdığı sayfaları deniz yüzüne serptirip Allah'a niyazda bulunur. Bunun
üzerine rüzgâr hafifleyip yön değiştirir.)
Barbaros, gemilerini hilal şeklinde yan yana dizerek savaş düzeni alır. Sağ kanat komutanlığını
Turgut Reis'e, sol kanadınkini de Salih Reis'e vererek kendisi ortada yer alır. Düşmanın sayıca
üstünlüğü karşısında bir yarma harekatına girişen Barbaros, müttefik Haçlı filosunun gerilerine
kadar ilerler. Osmanlı donanmasının kendisini çevirdiğini gören Dorya, ancak ertesi gün (28 Eylül)
donanmasını harekete geçirebilir. Böylece, büyük bir bozguna uğratılan müttefik donanmasının 36
teknesi ele geçirildiği gibi 2175 de esir alınır.Bu savaşta Türk donanmasının kayıpları ise oldukça
azdı. Türkiye'de hala 27 Eylül günü Donanma Günü olarak kutlanmaktadır. Bu savaşta Akdeniz Türk
gölü haline geldiği bazı tarihçilerce kabul edilir
Boğdan Seferi
Süleyman, 8. Seferi'ni Kara Boğdan yani Moldovya üzerine yaptı. Kanuni, Macaristan seferi sırasında
Voyvoda Petro Rares'e bir berat göndererek, burayı onun idaresine bırakmıştı. voyvodalık, her yıl
Osmanlı Devleti 'ne 4000 duka altın, 40 kısrak ve 20 tay göndermekle yükümlü tutulmuştu. Bunun
içindir ki Voyvoda Petro Rares, Viyana seferi esnasında orduya elçisini göndererek sadakatini teyid
ile bu seferinden de vergisi olan 4000 duka altın ile 40 kısrak ve 20 taydan ibaret olan vergisini
bizzat takdim etmişti. Petro Rares, daha sonra gizlice Osmanlı Devleti 'nin aleyhine çalışmaya
başlamıştı. Osmanlı Devleti 'nin o taraflardaki mutemede adamı olup Osmanlılar'a bağlı bir hükümet
kurmak üzere Erdel'e gönderilmiş bulunan Venedikli Gritti'yi de öldürtmüştü.
Kanuni 1538 Mayıs'ında Boğdan üzerine yürümeyi kararlaştırır. Ancak bu kararını gizli tutar.
Barbaros'un donanma ile denize açıldığı (7 Temmuz) ertesi günü İstanbul'dan hareket eden Osmanlı
ordusu, Edirne'ye ulaşıp oradan hareket ettiği zaman Süleyman "Seferimiz Boğdan üzerinedir"
diyecektir. Ordu, Sultançayırı denen mevkide iken Rares'ten gelen bir elçi, emre itaat edileceğini
bildirmiş, ancak alınan haberlerden Rares'in samimi olmadığı anlaşılmış oldugundan sefere devam
edilmiştir. Osmanlı ordusunun harekâtı karsisinda Rares, Transilvanya içlerine doğru kaçmaktan
başka bir çare bulamamıştı.
Osmanlı ordusu ise Yas şehrini yakıp yıktığı gibi l6 Eylül l538'de Voyvodanın merkezi olan Suceva
şehrini de alır. Bu şehrin müstahkem bir kalesi olmasına rağmen şehir halkı, mukavemet
edemeyeceğini anladığından, kale anahtarlarını getirip Osmanlı kuvvetlerine teslim eder. Bunun
üzerine Kanunî, şehirde umumi af ilan ederek beylerin kendi aralarından bir voyvoda seçmelerini
ister. Seçilen voyvoda ise Petro Rares'in kardeşi Stefan Lacusta'dir. Kanunî, bu yeni voyvodaya bir
de berat verir.
Bu seferin sonunda Osmanlılar, Prut ile Dinester nehirleri arasında kalan yerleri ellerine
geçirmişlerdi. Elde edilen bu yerler, bir sancak haline getirilmişti. Bundan başka yıktırılan Kili kalesi
yeniden inşa edilmiş, Akkerman ise müstahkem bir hâle getirilmişti. Yine bu esnada Bender şehri de
ele geçirilmişti. Boğdan meselesinin hallinden sonra Osmanlı ordusu geri dönmüş, sefere katilmiş
bulunan Kırım Hanı I. Sahip Giray'a da geri dönme izni verilmişti.
Osmanlı ordusunun dönüsünden sonra, beylerin seçtiği ve Kanunî'nin göreve getirdiği yeni voyvoda
ile yeni idareciler, vaziyete hâkim olamazlar. Bunun üzerine Sultan Süleyman, Rares'i İstanbul'a
davet ederek ikinci defa voyvodalığı ona verir.[66]Boğdan Seferi Süleyman'ın en kısa süren
seferlerinden birisidir.
Budin (Macaristan) Seferleri (İstabur Seferi)
Ferdinand, Macaristan'ı bırakma niyatinde değildi. Jan Zapolya'nın 1540 yılındaki ölümü üzerine
Macaristan işleri karışmaya başladı. Zapolya'nın eşi kocasının ölümünden önce bir erkek çocuk
dünyaya getirmişti. Kraliçe İsabella , İstanbul'a bir elçilik heyeti göndererek oğlu Sigismund'un
Macar Kralı olması istirhamında bulunmuştu. Bu istirham üzerine Osmanlı Devleti , kendisine
teminat vermişti. Jan Zapolya'nın ölüp yerine oğlu Sigismund'un geçmesini fırsat bilen Ferdinand
Budin'i kuşattı.
Fakat Zapolya'nin öldüğünü duyan Ferdinand ile Şarlken'in kuvvetleri, Budin'i muhasara ederler.
Bununla beraber herhangi bir basari elde edemezler. Bu durum karsisinda Macaristan'a yeni bir
sefer yapılma mecburiyeti doğar.Osmanlı hükümdarı, 154l senesinin İlkbahar'ındaki hareketinden
evvel, derhal Rumeli Beylerbeyi, arkasından da üçüncü vezir Sokullu Mehmed Paşa'yı 3 bin yeniçeri
ve süvari kuvvetleriyle gönderir. Bundan sonra da bizzat kendisi sefere çıkar. Budin'i kurtarmaya
giden kuvvetler, bir aydan fazla uğraştıkları halde Almanları kovamadı. Bu arada Budin'i almaktan
ümidini kesen ve asil ordunun yaklaşmakta oldugunu duyan Ferdinand kuvvetleri, bir gece gizlice
kaçmak istedilerse de muvaffak olamayarak tamamına yakın bir kısmi imha edilir. Ordugahları da
Türklerin eline geçer. Başkomutanları olan Rokendorf yakalanarak Komaran mevkiinde öldürülür.
Bu savaş esnasında Avusturyalılar, ordugahlarının etrafına hendekler kazıp manialar koydukları ve
"Istabur - Tabur" adi verilen istihkâmları yapmışlardı. Macarlarca bu tahkimata verilen "Tabur" adi,
tarihlerimizde "Istabur" seklinde ifade edildiğinden, Kanunî'nin bu dördüncü Macaristan seferine
"Istabur seferi" adi verilmiştir.Budin'e gelindikten sonra küçük kral, Padişah'ın şehir dışındaki
karargâhına getirilir. Daha önce verilen karar gereği piyade kuvvetleri Budin'e girerler. Kraliçeye
küçük Kral Sigismund büyüyünceye kadar Budin'in Türk idaresinde kalacağı söylenir.
Bu seferle Macaristan doğrudan doğruya Osmanlı topraklarına ilhak olunup on iki sancaklık Budin
Beylerbeyliği teşekkül ettirilmiş oldu. Bu Beylerbeyliğe de Bağdat Valisi olup aslen Macar olan
Süleyman Paşa tayin olunur. Bundan sonra Macaristan'da derhal arazi tahriri yaptırılmıştır. Böylece
Macaristan, Osmanlılara, I. Ferdinand'a ve bir de Erdel'de Sigismund'a ait olmak üzere üç kısma
bölünmüş olur.
Estergon Seferi
1543 Macaristan Seferi Budin'den dönen ve kışı Edirne'de geçiren Süleyman, İstanbul'a geldiğinde
Ferdinand'ın elçileri gelerek eski isteklerini tekrarladılar. Buna göre Avusturya elçisi, Macaristan'ın
terk edilip kendilerine verilme karşılığında senede 100.000 duka altın vergi vermeyi vaat ediyordu.
Fakat böyle bir teklife sıcak bakılmadığından elçi, 9 Ekim l542'de geri dönmüştü.[71]Bu arada
Ferdinand, değişik milletlerden oluşan yaklaşık 80.000 kişilik bir ordu toplamıştı. Ferdinand'ın bu
büyük hareketini Fransız elçisi vasıtasıyla haber alan Osmanlılar, Budin'e yardim göndermek için
derhal hazırlıklara başlarlar. Tuna'yı takiben Peşte önlerine gelen bu büyük ordu, 8.000 kişilik bir
kuvvet tarafından müdafaa edilen kaleyi muhasara altına alır. Osmanlı kuvvetlerine göre sayıca kat
kat üstün olan bu ordu, yedi günlük bir kuşatmadan sonra bozguna uğrayıp geri çekilmek zorunda
kalır.
Peşte kuşatmasının duyulması üzerine gerekli hazırlıklarını tamamlayan Sultan Süleyman, yanında
oğlu Şehzade Bayezit oldugu halde 23 Nisan 1543'de İstanbul'dan Macaristan üzerine hareket
eder. Bu sırada önden gönderilen Osmanlı kuvvetleri ile hudut beyleri, Pojega civarındaki bazı
kaleleri, Nana ve Valpo gibi önemli iki kaleyi zapt ettikten sonra Sikloş'u kuşatırlar. Bu sıralarda
Ösek'e gelmiş bulunan sultan, Sikloş'un kuşatılmasına yardıma gider. Böylece kale 8 Temmuz
1543'te alınır. Bu arada Peç şehri de teslim olmuştu. Bundan sonra sultan Budin'e gelir. Ardından
Estergon üzerine varılır. Böylece şiddetli bir muharebe başlar.
Dayanamayacaklarını anlayan kaledekiler, bir heyet göndererek 10 Ağustos l543'te teslim olurlar.
Estergon'un fethi ile sonuçlanan bu seferde Ferdinand'ın elinden eski Macar krallarının merkezi olan
Estergon ve Budin'in güney-batısında Macar krallarının kabirlerinin bulunduğu bazı yerler alınır.
Böylece bu harekat sonucunda Budin'in emniyeti için civardaki kalelerin zaptı ve eyalete ilhakı
gerçekleşmiş olur. Sultan, İstanbul'a dönüş sırasında Saruhan sancakbeyi olan oğlu Şehzade
Mehmed'in Manisa'da vefat ettiği haberini aldı.İstanbul'a gedikten sonra da oğlunun cenazesinin
Manisa'dan İstanbul'a getirilmesini emrederek Şehzade Camii yanına defnolunur.
Şarlken'in Cezayir Seferi
Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı Donanması Kaptan-ı Deryası olmakla birlikte aynı zamanda
Cezayir Beylerbeyi görevinde de bulundurmaktaydı. İstanbul'da bulunduğu sıralarda yerine evlatlığı
Hasan'ı vekil olarak bırakmıştı. Hasan, Sicilya'dan Cebelitarık'a kadar Avrupa sahillerini tehdide
ediyor ve taşınan kıymetli malları ele geçiriyordu.
Bu tehdide ve tehlikeye bir son vermek isteyen Şarlken ya da V. Karl, bizzat kendisinin basında
bulunduğu ordusu ile Cezayir üzerine yürüme kararı alır. 65 parça kadırga, 400'e yakin nakliye ve
yelkensiz gemi ile Cezayir üzerine hareket eder. Imparatorun da yer aldığı Doria idaresindeki
donanma, 20 Ekim l54l'de Cezayir sahillerine gelir. Böylece yirmi beş bin kişilik bir kuvvetle Cezayir
kuşatılır. Ancak Cezayir kalesindeki Hasan Ağa'nın, az sayıdaki kuvvetinin büyük direnişi ve hava
şartlarının elverişsizliği yüzünden Şarlken, Cezayir önlerinde büyük bir hezimete uğrar. Şarlken,
fırtına yüzünden çoğu batmış bulunan donanmasını toparlayarak İspanya'ya zor bir şekilde
dönebilir.
Fransa'ya yardım seferleri
Osmanlı Donanması 2 defa Fransa'ya yardım göndermiştir. 1. cisi Barbaros Hayrettin Paşa'nın
yaptığı Nice, 2. cisi Turgut Reis'in yaptığı seferdir.
Hayrettin Paşa'nın Nice seferi
Şarklen, Trablusgarp'ı işgal ettikten sonra bu bölgeye Sen Jean Şövalyelerini yerleştirdi. Kazanılan
Preveze Savaşı sonrası Osmanlı'ya karşılık vermek adına hazırlanana Haçlı Donanması Cezayir'e
saldırdı. Şarlken, Fransa Kralı I. François ile yeniden mücadeleye girişir. Zaten tek başına Şarlken ile
basa çıkamayacağını anlamış bulunan François, Preveze Savaşı'ndan sonra yeniden Osmanlılar'a
yaklaşmak istiyordu. Bu sebeple Osmanlılardan yardim talebinde bulunur. Basından beri Fransızlarla
iş birliğinden yana olan ve l532'de I. François ile ilişki kurmuş bulunan Barbaros'un da uygun
görmesiyle Akdeniz'de Şarlken'e bağlı bulunan yerlere karşı ortak bir harekete karar verilir.Barbaros,
Fransız donanması ile birlikte müstakil bir harekata memur edilir. Süleyman bu konuda Barbaros'a
Hayreddin! Seni Fransızlara yardım etmek ve İspanya üzerine yüklenmek üzere başkomutan
yapıyorum. Bu seferki vazifen çok ağırdır. Çünkü Fransızlardan başka Akdeniz'de kimlerin
donanması varsa, onlara meydan okuyacaksın. Kapıkulundan gerekli sayıda tüfekçiden başka, sana
istediğin kuvvetleri de vereceğim.
demiştir. 29 Mayıs 1543'te yanında Fransız elçisi olduğu halde İstanbul'dan hareket eden Barbaros,
ll0 gemilik filosuyla Massına, Reggio ve Ostia gibi İtalyan sahillerini vurduktan sonra 20 Temmuz'da
Marsilya önlerine geldiğinde burada törenlerle karşılanır. Burada, Fransız donanmasının
hazırlıklarının tamamlanmasından sonra 30 gemilik Fransız donanması ile müştereken Şarlken'in
müttefiki ve Savoi Dükü olan Charles'in elinde bulunan Nice'i muhasara eder. Şehir, 20 Ağustos'ta
ele geçirildiği halde, Fransızların dindaşlarına karşı yavaş davrnamasından dolayı iç kaleyi fethe
lüzum görmediği ve Fransızların bu tavrına çok kızdığı için Barbaros, kuşatmaya son verir. Bundan
sonra Türk donanmasının kışı Toulon'da geçirmesi uygun görülür.
Fakat altı ay kadar Güney Fransa'da kalan Barbaros, François'in, Şarlken ile anlaşması karşısında
İstanbul'a dönmek zorunda kalır. Dönüş sırasında da Cenova'da esir bulunan Turgut Reis'le birlikte
orada esaret hayati yasayan birçok Müslüman ve Türk esiri de kurtarır. O, Cenova'daki Müslüman
esirleri kurtardıktan başka, oradan da birçok esir ve ganimet alıp 1544 senesinin yaz aylarında
İstanbul'a döner. Sultan tarafindan büyük deniz gazasının kahramanı sıfatıyla kabul edildi. 1546'da
Hayreddin Paşa öldükten sonra da fetihler durmadı.
Turgut Reis'in Seferi
Osmanlı Donanması l552 senesi ilkbaharında Kaptan-i Derya Sinan Paşa komutasında Bati Akdeniz
seferine çıkar. Donanma, Fransa Kralı II. Henri'nin, Şarlken ile aralarında meydana gelen düşmanlık
yüzünden Osmanlılar'dan yardim istemesi üzerine ikinci defa olarak Fransa'ya yardıma gidiyordu. Bu
sefere Karlıeli sancakbeyi Turgut Reis de katılmıştı. Fransa elçisi Daramon da üç gemi ile Osmanlı
donanması ile beraberdi. Başlangıçta Fransa'nın yardim talebini kabul etmeyen Kanunî, daha sonra
Avusturya ile aralarındaki nazik durum karsisinda Fransa'ya yardıma karar verir. Karlıeli Beyi Turgut
Reis, Sicilya kıyılarını vurmaya memur edilmişti. Donanma İtalya sahillerini dolaşarak Napoli'ye gelir.
Orada Fransız donanması beklenir. Fakat beklenilen donanma gelmeyince yolda rastlanılır diye bir
müddet kuzeye doğru seyredilir. Bu sırada Andrea Doria'nın Napoli tarafına geçeceği haber alınarak
Turgut Reis'in tavsiyesiyle Ponza adaları tarafında pusu kurulur. Pusuya düşürülen Andrea Doria
yenilerek Sardunya adasına doğru kaçar. 5 Ağustos l552'de cereyan eden bu hadisede Doria'nın 7
gemisi zaptedilir.
İkinci İran Seferi
Kanuni Avusturya seferinde iken Safevi Şahı I. Tahmasb Tebriz, Nahçıvan ve Van'ı ele geçirdi.
Bunun üzerine Kanuni toplam 11, Azerbaycan üzerine 2. seferine çıktı. 1548'de Van ve Tebriz geri
alındı.
Trablusgarp'ın fethi
Sultan, Trablusgarp'ın fethedilip, Müslümanlar'ın işgalden kurtarılması için hazırlıkların başlaması
emrini verdi. Turgut Reis'e de bir Kur'an ve bir altın kılıç gönderip, Trablusgarp'ın fethine yardımcı
olması emredilmişti. Eğer Trablusgarp fethedilirse bölgenin valiliği Turgut Reis'e verilecekti. Turgut
Reis ile birleşen Osmanlı donanması Malta'nın yanındaki Gazo Adası zaptetti. Sonra, Trablusgarp
Kalesi kuşatıldı. Kale 15 Ağustos 1551'de teslim oldu. Kaptan-ı Derya Sinan Paşa'nın Trablusgarp
Valiliği'ni Turgut Reis'e verdirtmeyip, Tacura Sancakbeyi Murad Bey'i vali olarak tayin etti. Bunun
üzerine Turgut Reis de donanmadan ayrıldı. Turgut Reis donanmayı terk edince leventlerin büyük
bir kısmı da Reis'in ardından gitti. Turgut Reis denizcilerin bir kısmını Osmanlı donanmasına geri
döndürdü. Daha sonra Turgut Reis'e Karlıili Sancakbeyliği verildi. 1554'te Kaptanıderya Sinan
Paşa'nın ölümüyle reisin önündeki en büyük engel kalkmıştı. Bir süre sonra İstanbul'a gelen Turgut
Reis, Kanunî'ye kendisine Trablusgarp Valiliği vereceği vaadini hatırlatınca, padişah tarafından
1556'da Libya Valiliği'ne tayin edildi.
Hint Deniz Seferleri
Akdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz
savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile
mücadeleye girişti Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü.Bu süre
içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan
ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'ne katıldı.
Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint
Okyanusu'nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar. I. Deniz Seferi Kanuni, İspanyol ve Portekiz
donanmalarının bulunduğu Hint Okyanusu'na sefer düzenledi. Düzenlenen ilk seferde Hadım
Süleman Paşa Yemen'i aldı. 1551 yılında düzenlenen ikinci seferde Osmanlı donanmasının başında
Piri Reis vardı.
Bu seferde Maskat'ı aldı ardından Piri Reis 1552'de Umman ve Basra üzerine 30 gemiyle çıktığı
seferde, Hürmüz Kalesi'ni kuşatmıştı. Portekizlilerden aldığı haraç karşılığı kuşatmayı kaldırdı ve
donanmasıyla Basra'ya döndü. Tamire muhtaç donanmayı orada bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile
Mısır'a döndü, gemilerden birisi yolda battı.
Donanmayı Basra'da bırakması kusur sayıldığı için Mısır'da hapsedildi. Basra valisi Kubat Paşa'ya
ganimetten istediği haracı vermemesi, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa'nın politik hırsı yüzünden
hakkında padişaha olumsuz rapor verildi ve dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanı
üzerine 1554'te boynu vurularak idam edildi.
İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan Piri Reis'in terekesine devletçe el konuldu. III. Deniz
Seferi'nin başında olan Seydi Ali Reis pek de büyük bir çatışma olmadan seferini tamamladı.
Gördüklerini Mir'at-ül Memalik adlı seyahatnamede topladı. Bu seyahatname Osmanlıda'ki ilk
seyahatname örneğidir.
Erdel Seferi
1551'de Alman kuvvetleri Erdel'e girdi. Sultan, Alman kuvvetlerinin Erdel'e girdiğine kani olunca
Avusturya elçisinden durumu sordurtarak onu haps ettirdiği gibi Rumeli Beylerbeyi Sokullu Mehmed
Paşa'yı Erdel üzerine yürümekle görevlendirmişti. 10 Temmuz 1551'de Sofya'dan hareket eden
Sokullu, bir müddet sonra 7 Eylül'de Slankamen'den ayrılarak Beçe önlerine gelip burayı ele geçirir.
Ayrıca, Beçkerek ve Çanad'dan başka 12 kaleyi daha zapt ederek Osmanlı hâkimiyetine katar.
Lipva'yi da kolaylıkla ele geçirdikten sonra Temeşvar'ı kuşatır. Fakat iklim şartlarının müsait
olmaması üzerine Belgrad'a döner. Kara Ahmet Paşa daha sonra Temeşvar'ı fetheder.
Sokullu Mehmed Paşa'nın çekilmesi üzerine Avusturya ordusu Erdel'e girerek Lipva'yi geri aldığı gibi
Segedin'i de muhasara eder. Bu sırada Segedin sancakbeyi olan Mihal oğlu Hızır Bey'in iç kaleye
kapanıp, Budin Beylerbeyi olan Hadim Ali Paşa'yı keyfiyetten haberdar etmesi üzerine Segedin
önlerine gelen Ali Paşa, Avusturya ordusunu imha etmişti. İki taraf arasındaki savaş 1562 yılına
kadar sürer.
Bu tarihte Ferdinand, Busbecq adındaki elçisini anlaşmak üzere İstanbul'a gönderir. Yine bu sırada
Şarlken'in çekilmesinden dolayı Ferdinand beş seneden beri Alman İmparatoru bulunuyordu.
Böylece en son olarak Ferdinand, Erdel'den vaz geçmiş ve eskisi gibi elinde bulunan Macaristan için
30.000 duka altını kabul ile sekiz senelik bir barış imzalamıştı (1562).
Nahcivan Seferi
Safeviler 1553 yılında tekrar saldırıya geçti ve Erzurum'u kuşattı. Bunun üzerine 12. Seferini de
(1553-1555) Azerbaycan'a yaptı. Bu sefere Nahcivan Seferi de denir. 1554 yılında Osmanlı Ordusu
Kars'a geldikten sonra, Erivan, Nahcivan ve Karabağ'ı alarak yakıp yıkmıştı. Bunun üzerine Şah
Tahmasp, o sırada ordusu ile Amasya'ya dönmüş olan Kanuni Süleyman'a elçi göndererek mektupla
barış istemiştir.
Şah, bu mektubunda Osmanlılara karşı dostluğunu belirttikten ve Bağdat'ı Osmanlılara bıraktığını
bildirdikten sonra, Azerbaycan hacılarının, İslam'ın kutsal yerlerini ziyaret etmelerine izin verilmesini
diliyordu. Padişah verdiği cevapta Azerbaycan'ın İran'a bırakıldığını ve istenilen iznin de verildiğini
bildirmiş, Şah tarafından bozulmadığı müddetçe, barışın devam edeceğini garanti etmiştir.
1555 yılında yapılan Amasya Antlaşması'na göre Tebriz Azerbaycan'a Bağdat ve Gürcistan'ın bir
bölümü Osmanlılar'a bırakıldı.Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi İmparatorluğu arasında yapılan ilk
yazılı antlaşmadır.Böylece sonuçlanmış olan İran Savaşları, Osmanlı Devleti 'ne Anadolu'nun
savunulması bakımından önemli olan Doğu Anadolu'yu kazandırmış ve Hint ticaret yolunun geçtiği
Irak arazisinin ele geçirilmesini sağlamıştır.
Şehzadelerin kavgası
1553'de Şehzade Mustafa olayı yaşandı. Mustafa, I. Süleyman'ın Mahidevran Sultan'dan olan ilk
çocuğudur. Şehzade Mustafa yetişkinliğe ulaşınca Osmanlı geleneğine uyarak Amasya'ya vali olarak
gönderildi. Yine gelenek olduğu üzere annesi Mahidevran Sultan da oğluyla birlikte Amasya 'ya gitti.
Şehzade Mustafa'nın I. Süleyman'ın en büyük oğlu olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle
babasından sonra tahta çıkması bekleniyordu. Ancak Mustafa, İran Şahı Tahmasp'a kendisinin
veliaht olmasından dolayı padişah olacağına dair mektuplar gönderdi. Osmanlı yöneticileri
Mustafa'nın büyük tehlike haline geldiğini savundu. Sonuçta Mustafa, 1553 yılında Ereğli ovasında
boğduruldu.
Bazı yazarlar Mustafa'yı, bazıları I. Süleyman'ı bir kısmı ise Hürrem Sultan ve Damat Rüstem Paşa'yı
eleştirir. Bu olaylardan bir süre sonra ise Şehzade Bayezit ayaklandı ve sonra İran'a gitti. Şah ise
barışı bozmamak için şehzadeyi öldürttü. Bu olayda bazı yazarlar Şehzadeyi haksız bulurken , bazı
yazarlar II. Selim'i bazı yazarlar ise Safevi Devleti'ni tahtta şehzade bırakmamak amacıyla komplo
kurduğunu belirtir.
Cerbe Deniz Muharebesi
1560 yılında Turgut Reis ve Piyale Paşa komutasında Osmanlı donanması ile Andrea Doria
komutasındaki çoğunluğunu Haçlı askerlerinin oluşturduğu İspanyol donanması arasında yapılan
savaşı Osmanlı İmparatorluğu kazandı. Savaşda Haçlı donanmasının yarısı batırıldı. Cerbe
Muharebesi'nde Osmanlı Akdeniz'de hakimiyetinin zirvesine çıkmıştır. Türklerin Akdeniz'deki
yenilmezliği 1571 İnebahtı Savaşı'na kadar devam etmiştir.
Malta Kuşatması
Trablusgarp ve Cezayir'in güvenliği için Malta'nın da alınması gerekiyordu. 1565 yılında Turgut
Reis'in ve Piyale Paşa'nın komutasındaki deniz askerleri (leventler) Malta Adası'nı kuşatma altına
aldı. Ancak kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı ve Turgut Reis savaşta aldığı darbe ile vefat etti.
Ancak 1566 yılında I. Süleyman'ın vefatına az kala Piyale Paşa komutasındaki gemiler Sakız Adası'nı
fethetmişlerdir.
Zigetvar Seferi
Avusturya Arşidükü Maksimilyan'ın İstanbul Antlaşması'nı bozması, vergisini ödememesi ve Erdel'e
girmesi üzerine Son seferini (13. seferi) de Zigetvar Beyi Zirini üzerine yaptı.
Yaklaşık 1 ay süren kuşatma sonrası Zigetvar Osmanlı'ya katıldı. Aslında hedef Viyana'ydı. Ancak
Sokullu Mehmet Paşa ordunun yetersiz olduğunu düşündüğünden kale kuşatıldıktan sonra
İstanbul'a geri döndü. Zigetvar fethedilmeden bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde Süleyman vefat
etti. Savaş sırasında Kanuni'nin öldüğü askerlere söylenmedi. Bu durum askerlerin moralinin
bozulmaması için yapılmıştır. Süleyman'dan sonra tahta II. Selim geçti. Sultan Süleyman
saltanatında 9 sadrazam, 7 de şeyhülislam ve 10 Kaptan-ı Derya görmüştür.
Kapitülasyonlar
Kapitülasyon, bir ülkenin vatandaşı olan, ya da olmayan kişilere ülkenin hükümdarı tarafından
verilen ayrıcalık hakkıdır. Tarihte kazandığı özel anlamla kapitülasyon, bir ülke tarafından başka bir
ülkenin vatandaşlarına verilen ticari ayrıcalıklar bütünüdür. İlk defa 1352'de Cenevizlilere verilen
Kapitülasyonlar daha sonra çeşitli devletlere verildi. Fransa'ya 1535 yılında Fransa ile dostluk
havası içerisinde iken Fransızların hazırladığı Kapitülasyon taslağı Osmanlı padişahınca tasdik
edilmemişti. Bu taslağa göre eşit şartlar ve mütekabiliyet esası getiriliyordu. Halbuki Osmanlı
Devleti padişahın tek taraflı yemini "Ahdi" ile verildiğinden Ahidname diye adlandırılmıştı ve her
padişah değiştiğinde yenilenmesi gerekiyordu. Resmen ilk Fransız Kapitülasyonu, Süleyman'ın
ölümünden 3 yıl sonra 1569 yılında verildi.
I. Süleyman devrinde gelişmeler
Görsel sanatlar
Mimari eserler
I. Sultan Süleyman 46 yıl saltanatta kaldı. I. Süleyman döneminde imar faaliyetleri devam etti ve ilk
iş olarak babası Yavuz Sultan Selim tarafından temelleri atılan İstanbul Sultan Selim Camii'ni
tamamladı. Bunun dışında vezirleri birçok yerde adlarına camii, külliye, medrese, hamam ve vakıf
yaptırdılar (örn. Rüstem Paşa Camii, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Bozöyük Kasım Paşa Camii vb.)
Bu dönemin en büyük mimarı Mimar Sinan olarak kabul edilir.
Sinan, Sultan Süleyman devri ve sonrasında 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22
türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve
48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir.
Ayrıca Süleyman, su yollarına önem vermiş ve birçok eski barajdan İstanbul'a su getirtmiştir.
Sultanın en önemli yaptırdığı hayrı ise Süleymaniye Camii olarak kabul edilir. Hatta bu camii ile ilgili
olarak birçok rivayet mevcuttur. Bunun dışında Bizans döneminde kalan çeşitli su kemerlerini çeşitli
yollarla İstanbul'a getirtti. Süleyman, mimariye çok önem veriyordu.
Ordunun durumu
Hazine
Kanuni Sultan Süleyman döneminde sadece Sivas Eyaleti'nde 20 milyon altın varken Avrupa'nın
tüm altını 50 milyondu.
Kişiliği
Kanuni, başarılı bir asker, kudretli olarak kabul edilen bir devlet adamı, eşine nadir rastlanan bir
devlet teşkilatçısıydı. Kanuni ünvanını kanunları yenileyip ek kanunlar yapıp, bunlara önem verdiği
için verildi.
Osmanlı'nın her çeşit yapılanması bu dönemde yükseldi. Ayrıca başarılı bir şair olan I. Süleyman,
Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını
kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla
gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının
gazel rekorunu kırmıştır.
I. Süleyman'ın en ünlü şiiri:
« Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat didükleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi
Ko bu ıyş u işreti çün kim fenadur akıbet
Yâr-ı baki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sagışmca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çarh içre bir saat gibi
Ger huzur itmek dilersen ey Muhibbî fârig ol
Olmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibi »
Muhibbî (I. Sultan Süleyman)
I. Süleyman, fermanlarının başında kendisini ve devletini daha çok överdi. Çünkü Osmanlı Devleti
çok güçlenmişti. Bir fermanının başlangıcı buna örnektir;
"Ben ki Sultan-i salâtin-i zaman burhân-i havakın-i avân tâc-bahs-i husrevân-i cihan zillullâhi'1meliki'l-mennân Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Şam ve Halep ve
Karaman ve Rûm'un ve vilâyeti-i Dulkadriye'nin ve Diyârbekir'in ve Azerbaycan ve Van'ın ve Budun
ve Tamisvar vilâyetlerinin ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve Halilü'r-Rahmânin
külliyen diyâr-i Arab’ın ve Yemen'in ve Bağdad ve Basra ve Cezayir vilâyetlerinin ve dahi nice
memleketlerin ki âbâ-i kiram ve ecdâd-i izamim -enârallâhü berâhinehüm- kuvvet-i kahire ile
fetheyledikleri ve cenabı-i celalet-meâbim dahi tig-i âtes-bâr simsîr-i zafernigârim ile fetheyledigim
nice diyarın sultanı ve pâdişâhı hazret-i Sultan Bâyezıd oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman
Şah Hân'ım"
Ailesi
Eşleri
Fülane Hatun:Şehzade Mahmud'un annesi
Hürrem Sultan:Kanuni nikahla almıştır. Ukrayna asıllıdır.4 Şehzade ve 1 Kadın Sultan'ın annesi
Mahidevran Sultan: Şehzade Mustafa'nın annesi
Gülfem Hatun: Şehzade Murad'ın annesi
Erkek çocukları
Şehzade Emirhan (1512-1533)
Şehzade Mahmud(1512-1521)
Şehzade Mustafa (1515-1553)
Şehzade Mehmed(1521-1543)
Şehzade Abdullah (1522-1524)
II. Selim(1524-1574)
Şehzade Bayezid(1525-1562)
Şehzade Cihangir(1531-1553)
Kız çocukları
Mihrimah Sultan(1522-1578)
Raziye Sultan
Fatma Sultan
Doğum ve ölüm tarihleri bilinmeyen Şehzade Ahmet,Şehzade Abdullah,Şehzade Abdullah,Şehzade
Mehmed adında oğulları olduğu bilinmektedir.
Doğum ve ölüm tarihi bilinmeyen Şehzade Mehmed bazı kaynaklara göre Hürrem Sultan'ın oğludur
ve küçük yaşta bir çocuk hastalığından ölmüştür.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman
Download