T.C. ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ PEDODONTİ ANABİLİM DALI FARKLI MATERYALLER KULLANILARAK YAPILAN SÜT DİŞİ AMPUTASYONLARININ KLİNİK, RADYOGRAFİK VE HİSTOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRMESİ Dt. Özge EYÜBOĞLU Tez Yöneticisi Doç. Dr. Yücel YILMAZ Doktora Tezi ERZURUM–2007 T.C. ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ PEDODONTİ ANABİLİM DALI FARKLI MATERYALLER KULLANILARAK YAPILAN SÜT DİŞİ AMPUTASYONLARININ KLİNİK, RADYOGRAFİK VE HİSTOLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRMESİ Dt. Özge EYÜBOĞLU Tez Yöneticisi Doç. Dr. Yücel YILMAZ Doktora Tezi ERZURUM–2007 I İÇİNDEKİLER Sayfa No: TEŞEKKÜR …………………………………… II ÖZET ……………………………………. III İNGİLİZCE ÖZET ……………………………………. V GİRİŞ ve AMAÇ ……………………………………. 1 GENEL BİLGİLER ……………………………………. 3 GEREÇ ve YÖNTEM ......................................................... 37 BULGULAR ........................................................ 60 TARTIŞMA ........................................................ 103 SONUÇLAR ........................................................ 133 KAYNAKLAR ........................................................ 135 II TEŞEKKÜR Ana Bilim Dalı Başkanım ve Tez Danışmanım Doç.Dr. Yücel YILMAZ’a, istatistiksel analizlerdeki katkılarından dolayı Prof.Dr. Ömer AKBULUT’a, histolojik değerlendirmelerdeki yardımlarından dolayı Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı’na ve çalışmalarım boyunca desteğini esirgemeyen bölüm arkadaşlarıma ve aileme teşekkürü bir borç bilirim. III ÖZET Farklı Materyaller Kullanılarak Yapılan Süt Dişi Amputasyonlarının Klinik, Radyografik ve Histolojik Olarak Değerlendirmesi Bu çalışmanın amacı, formokrezol (FK), kalsiyum hidroksit (KH), demir sülfat (DS) ve mineral trioxide aggregate (MTA) amputasyonları yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerine göre, klinik ve radyografik olarak sonuç kriterleri ve sağ kalımları açısından; klinik ve radyografik olarak başarı ve başarısızlık sergileyen dişleri histolojik olarak; ayrıca, amputasyonlardan sonra üst restorasyon olarak 2 farklı siman tipi ile simante edilen PÇK’lerde meydana gelen değişiklikleri ve basitleştirilmiş-oral hijyen indeksi (OHI-S), plak indeksi (Pİ), gingival indeks (Gİ) ve sulkus derinliklerindeki değişiklikleri değerlendirmektir. Bu amaçla, 6-8 yaşları arasındaki (ort. 7,12 ± 0,8 yıl) 108 çocuğun (53 kız, 55 erkek) toplam 210 adet süt I. veya II. azı dişine amputasyon [FK=53 (kontrol), KH=57, DS=50, MTA=50] uygulanmıştır. Amputasyonlu dişler 3’er aylık klinik ve 6’şar aylık radyografik kontroller ile 27 aya varan sürede değerlendirilmişlerdir. Histolojik olarak 26 diş, dentin köprüsü, dentin köprüsü kalitesi, iltihap, nekroz yaygınlığı, odontoblast tabakasının devamlılığı, dejenerasyon, internal rezorpsiyon ve irritasyon dentini birikimi kriterlerine göre ışık mikroskobu altında incelenmiştir. Diş tipi ve yaş hariç, diğer faktörlere göre amputasyon uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). Amputasyonlu dişlerin sağ kalım oranları arasındaki farklılık yaş ve çene faktörlerine göre anlamlıdır (P<0,05). Histolojik olarak, amputasyon materyalleri arasında; dejenerasyon kriterine göre anlamlı (P<0,05), diğer faktörlere göre anlamsız farklılık bulunmuştur (P>0,05). PÇK’lerde IV görülen yüzey değişimleri açısından siman tipleri arasında anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). Hastaların başlangıç OHI-S skorları, kontrollerdeki skorlardan istatistiksel olarak farklıdır (P<0,05). PÇK’li dişler ile kontrol dişleri arasında Pİ ve Gİ açısından farklılık anlamlı (P<0,05); sulkus derinliği açısından ise, anlamsız bulunmuştur (P>0,05). Amputasyon materyalleri arasında Gİ değerleri açısından farklılık anlamlı (P<0,05); Pİ ve sulkus ölçüm değerleri açısından anlamsız bulunmuştur (P>0,05). Amputasyon materyalleri, 27 aya varan değerlendirmelerde, benzer klinik, radyografik ve histolojik (dejenerasyon hariç) sonuçlar sergilemişlerdir. FK grubu, Gİ skorlarının iyileşmesini geciktirmiştir. Sonuç olarak, diğer amputasyon materyalleri FK’ye alternatif olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Formokrezol, kalsiyum hidroksit, demir sülfat, mineral trioksit agregat, süt dişi amputasyonu, diş eti indeksleri. V SUMMARY Clinic, Radiographic and Histological Evaluation of Primary Teeth Pulpotomies Using Different Pulpotomy Materials The aim of this study was to evaluate clinically and radiographically result criteria and survival rates of formocresol (FC), calcium hydroxide (CH), ferric sulfate (FS) and mineral trioxide aggregate (MTA) pulpotomies with respect to age, gender, jaw, tooth type, root resorption level and material factors; to evaluate the successful and unsuccessful teeth histologically; to evaluate the changes of stainless steel crowns (SSCs) cemented with two different cements; and to evaluate the changes in Simplified Oral Hygiene Index (OHI-S), plaque index (PI), gingival index (GI) and sulculer depth. For this aim, 210 pulpotomy [FC:53 (control), CH:57, FS:50 and MTA:50)] was performed on first or second primary molars in 108 child (53 girls; 55 boys) within 6-8 years (mean age: 7,12 ± 0,8 years). Pulpotomized teeth were followed up to 27 months with 3-month clinic and 6-month radiographic time intervals. 26 teeth were evaluated histologically at light microscope for dentin bridge, quality of dentin formation in dentin bridge, inflamation, extension of necrosis, regularity of odontoblastic cell layer, degeneration, internal resorption and irritation dentin deposition criteria. The differences among the pulpotomies according to all factors except age and tooth type were statistically insignificant (P>0.05). The survival time of pulpotomies showed a significant difference with respect to age and jaw (P<0.05). Histological evaluation was showed that, the difference between pulpotomy materials was significant in terms of the degeneration criteria (P<0.05). The difference between cements was significant with respect to surface changes on SSCs (P<0.05). The baseline OHI-S level was statistically different from the follow-up OHI-S levels (P<0.05). The difference VI between SSCs and control teeth was statistically significant in terms of PI and GI scores (P<0.05), but insignificant with respect to sulculer depth (P>0.05). The differences among the pulpotomy materials were statistically significant in terms of GI (P<0.05), but insignificant in terms of PI and sulculer depth (P>0.05). Pulpotomy materials showed similar clinical, radiographic and histological (except degeneration criteria) results at the end of 27 months. FK material delayed the improving of GI scores. In conclusion, the other materials can be use as alternative for FC. Keywords: Formocresol, calcium hydroxide, ferric sulfate, mineral trioxide aggregate, primary tooth pulpotomy, gingival index 1 GİRİŞ ve AMAÇ Süt dişlerinde yaygın şekilde tercih edilen bir endodontik işlem olan amputasyon uygulaması, çürük nedeniyle etkilenmiş veya iltihaplı pulpanın çıkarılarak, sağlıklı kök pulpa dokusunun bırakılmasıdır.1 Bu amaçla en fazla tercih edilen materyal FK olmuştur1. Bununla birlikte, bu materyalin potansiyel zararları ile ilgili endişeler nedeni ile geçmişten günümüze alternatif olarak birçok materyal kullanılmıştır.2 Bu amaçla önceleri KH kullanılmasına rağmen, günümüzde bunlardan en popüler olanları DS ve MTA’dır.3-5 Bu çalışmanın amaçları şunlardır: - Amputasyon uygulamalarının yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerine göre klinik ve radyografik olarak TB, Bşr, TK ve Bşz sonuç kriterleri açısından değerlendirmeleri ve karşılaştırmaları, - Amputasyon uygulamalarının yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerine göre “sağ kalım” durumlarının değerlendirmeleri ve karşılaştırmaları, - Amputasyon uygulamalarında zamana bağlı olarak meydana gelen klinik ve radyografik başarısızlık şekillerinin değerlendirmeleri, - Amputasyon uygulanmış olan dişlerden klinik ve radyografik başarı ve başarısızlık sergileyenlerin bazılarının histolojik değerlendirmeleri ve - Amputasyon uygulanan hastaların oral hijyen seviyelerinin değerlendirilmesi ve amputasyon ve PÇK uygulamalarının dişlerin Pİ, Gİ ve sulkus ölçüm değerleri üzerine etkilerinin değerlendirilmesidir. 2 GENEL BİLGİLER Süt dişlerinde amputasyon uygulamalarının başarılarının, başarı üzerine etkili faktörlerin ve uygulanan tedaviye karşı pulpa cevabının anlaşılabilmesi için dentinpulpa kompleksinin iyi bilinmesi gerektiği ifade edilmiştir.6 Dentin-Pulpa kompleksi Dentin ve pulpa, embriyolojik ve fizyolojik olarak yakın ilişkili tek bir kompleks olarak kabul edilmektedir.7,8 Embriyolojik olarak her ikisi de nöral krista orijinli ektomezenşimden kaynak alan dental papilladan meydana gelir.9 Dentin Dentin-pulpa kompleksinin sert doku kısmını oluşturan dentin, dişin en hacimli mineralize dokusudur.10 Dentin, fizyolojik olarak pulpayı korur ve pulpanın stimüle olmasını sağlar.7 Dentin, %69,3 inorganik kısım (mineraller), %13,2 su ve %1,5 organik matriksten oluşur. Dentinin inorganik kısmının hacimce yaklaşık olarak yarısını hidroksiapatit kristalleri oluşturmaktadır. İnorganik kısımda kalsiyum, fosfor, karbondioksit, magnezyum, sodyum, potasyum, klorid, florin, sülfür, bakır, demir, çinko ve kurşun gibi mineraller yer alır. Organik matriksin %18’i kollajen, %2’si nonkollajendir ve bileşiminde fosforin, proteoglikanlar ve kondroitin sülfat mevcuttur.11 Süt dişinin hayat döngüsü boyunca farklı zaman dilimlerinde ve durumlarda farklı tiplerde dentin birikimi meydana gelmektedir. Primer dentin: Dişin gelişimi sırasında meydana gelen dentine, primer dentin adı verilir. Bu dentin, pulpa odasını çevreleyerek dentinin taslağını oluşturur.12 Diş ağız içerisinde fonksiyona gelene ve dişin apeksi kapanana kadar primer dentin yapımı devam eder.12 3 Manto dentin: Dentinogenezisin başlangıcında sentezlenen primer dentinin dış tabakasıdır. Bu tabaka, primer dentinin diğer kısımlarına göre daha az mineralizedir.12 Sekonder dentin: Dişin kök oluşumu tamamlandıktan ve diş ağız içerisinde fonksiyona geldikten sonra, dişin hayatı boyunca, daha yavaş oranda olmak üzere yapımı süren dentin, sekonder dentindir. Sekonder dentin, primer dentine göre daha az mineralizedir ve daha düzensiz yapıdadır.12 Tersiyer dentin: Sekonder dentin yapımının devamı esnasında, atrisyon, abrazyon, kavite preparasyonu, erozyon veya çürük gibi irritasyonlar sonucunda odontoblastların bir cevabı olarak meydana getirilen dentin, tersiyer dentin olarak adlandırılmıştır. Tersiyer dentin, reaksiyoner ve tamir olmak üzere iki şekilde meydana gelebilmektedir.12 1- Reaksiyoner dentin (irritasyon dentini): Çürük veya yaralanmanın pulpaya ulaşmadığı ve odontoblastlarda hasara neden olmadığı durumlarda postmitotik odontoblastların uyarılması sonucu meydana gelmektedir.12,13 2- Tamir dentini: Çürük veya pulpa yaralanması ile odontoblastların ölümü sonucu pulpa hücrelerinden farklılaşan odontoblastlar veya odontoblast benzeri hücreler tarafından oluşturulduğu ifade edilmiştir. Odontoblast benzeri hücrelerin oluşturduğu dentin genellikle düzensiz yapılıdır. Tubuller sıklıkla daha düzensiz, dentin daha az mineralizedir ve primer dentine oranla daha fazla organik madde içermektedir.12 Predentin: Dentinin pulpal kısmında çeşitli kalınlıklarda uzanan dentin tipidir. Mineralize olmamış dentin matriksidir ve kollajeni, glikoproteinleri ve proteoglikanları içerir. Aktif dentinogenezisin meydana geldiği yerlerde en kalındır ve varlığı dentinin devamlılığının sağlanması için önemlidir.12 4 Sklerotik dentin: Çürük, atrizyon, abrazyon ve kavite preparasyonu gibi stimülasyonlar sonucu pulpanın canlılığını sürdürebilmek için dentin tubullerinin, minerallerin birikimi sonucu kalsifik materyal ile dolması, peritubuler dentinin hacimce artması ile tubullerin daralması ve geçirgenliklerinin azalması ile meydana gelir.10,13 Dentin tiplerinin yapısal özellikleri Dentin tubulleri: Dentinde, odontoblastların sitoplazmik uzantılarının ve dentin sıvısının bulunduğu çok sayıda dentin tubulu mevcuttur.10 Dentin tubulleri pulpadan mine-dentin bileşimine doğru ışınsal olarak uzanırlar. Pulpaya doğru gidildikçe kalınlıkları artar.12 Intratubular (Peritubular) dentin: Dentin tubullerinin etrafını saran tabakaya peritubuler dentin denir. Bu tabakadaki organik matriks çok incedir ve sık liflerden oluşur.10 Peritubuler dentinde bir miktar da inorganik yapı mevcuttur ve intertubular dentinden %40 daha fazla mineralizedir.12 İntertubular dentin: Dentin tubulleri arasındaki alanlara intertubuler dentin adı verilir. İntertubuler dentin organik bir yapıdır ve organik matriks içinde inorganik bir yapı mevcuttur.10 Odontoblastların primer salgılarını uyarır ve apatit kristallerinin biriktiği sıkı örülmüş tip I kollajen fibril ağını içerir.10 Organik matriksteki kollajen lifler peritubuler alandakinden daha kalındır. İnorganik yapısı ise kristaller şeklindedir ve bunlara apatit kristalleri denir.12 Tabakalı (inkremental) büyüme çizgileri: Dentinogenezis ritmik olarak meydana gelir ve bu çizgiler en iyi dişin boyuna kesitlerinde görülebilir. Dentinin ritmik depozisyonu sonucu bu çizgiler 20µm’lik aralıklar ile ayrılmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan çizgilere, von Ebner çizgileri denir. Dentin tubullerindeki sekonder kıvrımların uyumu sonucu oluşan çizgilere Owen’in kontür çizgileri denmektedir. En belirgin 5 kontür çizgisi neonatal çizgidir. Neonatal çizginin, doğumun neden olduğu fizyolojik travma sonucu, mineralizasyonda düzensizlik meydana gelmesi ile oluştuğu bildirilmiştir.12 Pulpa Diş pulpası, dişin kuronal kısmında dentin ve mine tarafından çevrelenmiş olan pulpa odası içinde ve kök kısmında dentin ve sement tarafından çevrelenmiş olan kök kanalları içinde bulunan, hücreler, hücreler arası madde, lifler, kan damarları ve sinirlerden oluşan homojen yumuşak bir bağ dokusudur.10,14-16 Süt ve daimi dişlenmede pulpanın en önemli görevi, dişin temel yapısını oluşturan, genel morfolojisini tanımlayan ve onu sağlam ve mekanik olarak güçlü kılan dentinin yapımını sağlamaktır.15,17 Pulpa diş için koruyucu, besleyici ve tamir edici fonksiyonlara sahiptir. 18 Ayrıca, daimi dişlenmeden farklı olarak süt dişlerinde pulpanın fizyolojik kök rezorpsiyonunda da rol oynadığı ifade edilmiştir.17,15 Pulpa, odontoblast tabakası, hücreden fakir tabaka ve hücreden zengin tabaka olmak üzere üç bölüme sahiptir.16 1- Odontoblast tabakası: Pulpanın periferinde özel salgı hücreleri olan odontoblastlar dizilidir.1,14 Odontoblast tabakası, kuronal bölgede 5-7 hücre kalınlığında, apikal bölgede ise 1-2 hücre kalınlığındadırlar.19 Odontoblastlar pulpanın kuronal kısmında silindirik şekilde, orta kısmında kübik ve apikal kısımda yassı şekildedirler.15 2- Hücreden fakir tabaka (Weil Zonu): Odontoblastların altında hücresiz zon bulunur ve bu bölge Weil Zonu olarak adlandırılır. Weil Zonu’nda, myelinsiz sinirlerin ve kan damarlarının pleksusları ve fibroblastların silindir şeklindeki sitoplazmik uzantıları bulunur.1,15,16 Weil Zonunun genç pulpalarda ve dentin 6 oluşumunun devam ettiği zamanlarda bulunmadığı, pulpa yaşlandıkça bu tabakanın daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.16 3- Hücreden zengin tabaka: Weil Zonu’nu, hücre yoğunluğunun fazla olduğu hücreden zengin tabaka takip eder.16 Bu tabakada, pulpanın merkezine göre daha çok sayıda fibroblast bulunur. Hücreden zengin tabaka, kuron pulpasında kök pulpasına göre daha belirgindir.16 Bu tabaka tamir dentininin yapımı ile ilişkilidir. Hücreden zengin tabakada, fibroblastların dışında makrofajlar, lenfositler ve plazma hücreleri bulunur. Hücreden zengin ve fakir tabakalar, kök ucuna yakın yerlerde daha az bulunurlar.16 Pulpanın merkezine doğru gidildikçe, hücre yoğunluğu yeniden azalır. Burada, bağ dokusu, ana kan damarları ve sinirler bulunur.15 Diş Pulpasının Hücreleri 1- Odontoblastlar 2- Farklılaşmamış ektomezenşimal hücreler ve fibroblastlar 3- Savunma hücreleri 1- Odontoblastlar Odontoblastlar, diş pulpasının en farklı hücreleridirler.10,14 Pulpanın periferal kısmında, predentinin hemen altında, bu hücrelerin tek sıralı ince bir tabakası uzanır.15 Odontoblastlar, hücre siklusunu tamamlamış postmitotik hücrelerdir. Predentine komşu olan odontoblastlar, hücre yapılarının distal sonlanmalarında, hücreler arası iletişimi sağlayan bağlantılar ile birbirlerine bağlanırlar. Hücreler arası birleşme yerinin periferinden odontoblast hücrelerinin sitoplazmik uzantıları çıkarak dentin tubullerine girer. Daha sonra bu uzantılar predentin zonundan geçerek mineralize dentine girerler.10 7 Odontoblastların asıl görevi, dentinin organik matriksini oluşturan birçok nonkollajen proteinleri salgılamak ve sentezlemektir20. İlaveten, odontoblastlar özellikle de hücresel fonksiyonellik için önemli olan transforming growth factor-β (TGF-β) ailesi olmak üzere yönetici molekülleri salgılarlar. Odontoblastlar ekstrasellüler matriks yapısını belirleyip mineral iyonlarının girişini kontrol ederek dentin matriksinin mineralizasyonunu da kontrol ederler.21 Süt dişlenmesinin tamamlanmasını takiben odontoblastlar pasif duruma geçerler. Hücre aktivitelerinin azalmasına bağlı olarak hücre gövdeleri kısalır, sentez ve sekresyondan sorumlu organellerin sayısı azalır. Bununla birlikte, odontoblastlar daha yavaş bir oranda olmak üzere, fizyolojik sekonder dentin salgısını ve sentezini devam ettirerek fonksiyonel kalırlar. Çeşitli stimülasyonlar karşısında ise, salgı özelliklerini tekrar düzenleme yeteneğine sahiptirler ve cevap olarak tersiyer dentin sentezlerler.21 2- Farklılaşmamış ektomezenşimal hücreler ve fibroblastlar Yeni sürmüş dişlerde pulpanın kor kısmındaki baskın hücreler; fibroblastlar ve farklılaşmamış mezenşimal hücrelerdir.22 Fibroblastlar, özellikle de hücreden zengin tabakada, pulpa dokusunun en baskın hücre populasyonunu oluştururlar ve mikroskopta iğ şeklinde görülürler.16 Pulpanın farklılaşmamış mezenşimal hücreleri, fibroblastlara, odontoblastlara veya odontoklastlara dönüşebilirler23. Yaralanma sırasında makrofaj haline geçerek yabancı maddeleri sindirebilirler.16 Bu hücrelerin olgunlaşmış bağ dokusu hücrelerinden herhangi birine dönüşmelerinde, hücre bölünmesi için uyarıldıkları zaman, genetik ve çevre faktörlerinin etkili olduğu ifade edilmiştir.16 8 3- Savunma hücreleri Pulpa dokusunda, mezenşimal hücrelerden farklılaşan diğer hücre tipleri makrofajlar ve onların immün komponentleridir.16 Normal pulpada görülürler ve sayıları pulpadaki hasar ile ilişkili olarak artar.16 Normal pulpa dokusunda tek tük polimorf nükleer lökositler (PNL) de görülebilir.10 Diş pulpasının lifleri 1- Kollajen lifler 2- Retiküler lifler 1- Kollajen lifler: Pulpada sinir ve kan damarları ile ilişkili olarak az miktarda kollajen lifler bulunur. Bunlar pulpanın apikal bölgesinde, kuronal tarafta dizilmiş şekilde, kalın ve yoğun bir görünüme sahiplerdir. Pulpanın orta ve kuronal bölgelerinde ise, rasgele dizilmiş şekilde, ince ve daha az yoğun olarak görülürler.15 Liften fakir ve hücreden zengin durum, genç pulpanın karakteristik özelliğidir ve yaşla birlikte değişir. Daha yaşlı pulpalarda fibröz bileşen daha fazladır ve hücre sayısı daha azdır.12 2- Retiküler lifler: Pulpanın retiküler lifleri yalnızca gümüşle boyandıklarında görülebilirler.24 Kollajen esaslı olan retiküler lifler, dentine yakın yerlerde daha sık görülürler ve bunlar, Von Korff lifleri olarak adlandırılırlar.24 Von Korff lifleri mineralize olmamış dentin kısmında bulunurlar ve dentin oluşumunda rol oynarlar.24 Diş pulpasının damarları ve sinirleri Pulpaya apikal foramenden, lateral ve aksesuar kök kanallarından kan damarları ve sinirler girer, venüller ve lenfatikler çıkar.10,14 Süt dişi pulpası kan damarları açısından çok zengindir.14 Ayrıca, trigeminal sinirin çok sayıda duysal lifleri de pulpaya girmektedir.14 9 Hem duysal hem de sempatik sinir sonlanmaları, pulpanın kan damarlarının duvarlarında sonlanırlar ve vazomotor kontrolden sorumludurlar.10 İltihabi sürecin erken safhasında aktive olurlar.10 Etkilenmiş alanda damar geçirgenliğini ve kan hacmini arttırarak hasara karşı cevabı başlatan vazodilatasyonu başlatırlar.10 Çürük atağı yavaş ve hafif olduğunda pulpada sklerotik dentin ve sekonder dentin oluşumunun gerçekleştiği bildirilmiş ve dentin-pulpa kompleksinin bu fizyolojik cevabı, biyolojik esaslı bir “doğal dolgu materyali” olarak adlandırılmıştır.8,17 Ancak, çürüğün süt dişinin ince kuronal dentininde hızla ilerlemesine karşılık, tubuler sklerozis ve sekonder dentin depozisyonunun ya minimal olduğu ya da görülmediği ifade edilmiştir.17 Daimi dişlere nazaran süt dişlerinin pulpa odalarının daha geniş, pulpa boynuzlarının daha çıkıntılı ve mine ve dentinlerinin daha ince olması nedeni ile çürüğe bağlı pulpada oluşan açılmalar süt dişlerinde daha büyük sıklıkta meydana gelmektedir.25 İatrojenik veya çürük nedeni ile oluşan yaralanmalara karşı pulpa cevabı, iki basit savunma mekanizması şeklinde meydana gelir.25 Bunlar, reperatif dentinogenezis veya iltihaptır. Reperatif dentinogenezis Pulpada yaralanma meydana geldiğinde:26 1- Lizis ve pıhtının makrofajlarla çözünmesi 2- Pıhtı sahasına fibroblastların ve endotelyal hücrelerin göçü, granulasyon dokusununun oluşması 3- Göç eden hücrelerin organizasyonu ve diferansiasyonu ile dokuz gün içinde fonksiyonel odontoblastların meydana gelmesi görülür.26 Reperatif dentin, pulpanın mezenşimal hücrelerinden farklılaşan yeni odontoblastların aktivitesi ile birikir. Diş pulpasındaki doğal yara iyileşme proçesi esnasında, 10 mezenşimal hücrelerden odontoblast benzeri hücreler farklılaşır ve osteodentin veya fibrodentin sert doku oluşumu ile ilişkili olarak reperatif dentin oluşumu meydana gelir. 7,10 Sayegh27 amputasyon veya direkt pulpa kapaklamalarını takiben hücresel-fibriler, globüler ve tubuler olmak üzere üç farklı yapıda dentinin oluştuğunu bazen de bu üç temel tipin kombinasyonlarına rastlandığını belirtmiştir. Oluşan bu dentinler: Hücresel-fibriler dentin: Tedaviden sonraki ilk iki ay içinde oluşan hücresel-fibriler dentin, hem dejenere odontoblastların hem de yeni farklılaşan odontoblastların oluşturduğu yeni lifler ve hücresel elemanların bir karışımıdır.27 Globuler dentin: Tedavinin ilk üç ayı içinde ortaya çıkar ve matriksin organizasyonu henüz tamamlanmadığı için az ve fazla mineralize sahalar içermektedir.27 Tubuler dentin: Düzenli şekilde mineralize olmuş tubuler dentine ancak 3 ay sonra rastlanılabildiği bildirilmiştir. Dentinin olgunlaşmasının bu son evresinde, matriksin organik yapısı iyice organize olmuş ve kalsifikasyon büyük ölçüde tamamlanmıştır.27 Bununla beraber, Schröder28 dentin köprüsü oluşumunu 4 aşamaya ayırmıştır: 1Başlangıç mineralizasyonu (distrofik kalsifikasyon) 2- Düzensiz kemik benzeri doku ve hücresel inklüzyonlar 3- Odontoblast benzeri hücrelerin (preodontoblastlar) düzenlendiği predentin benzeri doku 4- Odontoblastların sıralandığı predentinin oluşumu.28 İltihap İltihap, hasara karşı canlı dokuda meydana gelen bir seri morfolojik ve biyokimyasal değişikler olarak tanımlanabilir.10 Pulpadaki hasara fizyolojik (fiziksel travma, yüksek ısı), kimyasal (asit vb kimyasal irritanlar) veya mikrobiyolojik ajanların neden olduğu belirtilmiştir.29 Ayrıca, doku hasarının immün reaksiyonlar (savunma sistemini aktive eden ve dokularda immün komplekslerin oluşumunu ve birikimini 11 sağlayan durumlar) ile de oluşabileceği ifade edilmiştir.10 İltihabın meydana gelmesi ile vücudun humoral ve hücresel savunma mekanizmaları, irritanları elimine etmek, hasara uğramış hücreleri uzaklaştırmak ve hasarı onarmak için hasar sahasına göç ederler.10 Bu nedenle, iltihap genellikle yararlı bir amaca hizmet eder. Bununla birlikte, iltihap zararlı ve yıkıcı da olabilir. Hasar sahasına savunma elemanlarının hareket edebilmesi için bir mikrodolaşım değişimi (arterioler vazodilatasyon ve endotelial hücrelerin geçmesi için postkapiller venlerin permeabilitesinin artması) görülür.10 Bu vasküler ve hemodinamik değişimler hasar sahasından salınan histamin, seratonin, kininler, anafilotoksinler, prostoglandinler ve lökotrienlerdir gibi kimyasal mediatörler ile gerçekleştirilir. Artmış vasküler permeabilite sonucunda eksudasyon gelişir. Vasküler endotelyuma komşu olan ve endotelyal hücrelere tutunmuş olan lökositler, endotelyal hücreler arasındaki boşluklara pseudopodlar göndererek damar lümeninden çıkarlar. Ardından, kemotaktik faktörün etkisi ile hasar sahasına hareket ederler.10 Hasar sahasına ilk olarak polimorf nükleer nötrofilik lökositler hareket ederler.30 Akut iltihaptaki baskın hücreler polimorf nükleer nötrofilik lökositler ve monositlerdir.30 Kronik iltihapta ise, makrofajlar, lenfositler ve plazma hücreleri baskındır.30 Çürüklü süt azı dişleri tedavi edilmediği takdirde reperatif dentinogenezis yetersiz kalır. İltihabın ilerlememesi ve pulpanın nekroze olmaması için vital pulpa tedavileri önerilmiştir.31 Vital pulpa tedavilerinin amaçları;21,32-35 *yaralanan bölgenin uzaklaştırılması ile enfeksiyonu kontrol altına almak ve dentin ile pulpayı diğer yaralanmalardan korumak, *dentinogenezis oluşumunu sağlayan biyolojik işlemleri sürdürmek, 12 *süt dişinin tedavi edilmesi yoluyla, sürekli dişlerin ve çenelerin normal olarak gelişebilmesinin sağlamak, *süt dişlerinin ağızda kalmasının sağlanması ile ark bütünlüğünü ve normal çiğneme fonksiyonunu korumak ve *süt dişlerinin erken kaybını önleyerek estetiği korunmak ve olası konuşma bozukluklarını ve kötü alışkanlıkları önlemektir. Süt dişlerinde dentin tabakasının ince olması ve pulpanın dış yüzeye yakın olması nedeni ile çürüğün ekskavasyonu veya mekanik preparasyonu sırasında pulpa açıklığının meydana gelmesinin sık karşılaşılan bir durum olduğu ifade edilmiştir.36,37 Çürük dentinin uzaklaştırılması sırasında pulpaya yaklaşıldıkça, pulpa dokusu bakteriyel ve kimyasal irritasyonlar açısından şüpheli duruma gelir.15 Ayrıca, çürüğün dentinin 2/3’üne ulaştığı durumlarda indirekt pulpa kapaklaması uygulanırsa, farkında olmadan pulpada açıklık meydana getirilebileceği ve pulpa dokusuna zarar verilebileceği belirtilmiştir.1 Çürükle pulpanın açılması sonucu uygulanan direkt pulpa kapaklaması, genellikle süt dişlerinde önerilmemektedir.1,38 Camp20 süt dişlerinde direkt pulpa kapaklamasının kontrendike olduğunu bildirmiştir. Pulpa çürükle açıldığında çoğunlukla iltihap mevcuttur ve yaygınlığını tespit etmek güçtür.1 Bu durumda, direkt pulpa kapaklaması uygulandığında sıklıkla pulpal iltihap ve bunun sonucunda total nekroz meydana gelebildiği bildirilmiştir.17 Süt dişlerinin amputasyon tedavisi, direkt pulpa kapaklamasına göre önemli seviyede daha başarılı bulunmuştur.23 Ayrıca, pulpa açıklığının aksiyal duvarda meydana geldiği dişlerde, kalan pulpa dokusunun kanlanmasının bozulduğu ve bunun sonucunda da nekroz meydana geldiği ifade edilmiştir.20 Çürükle bu şekilde pulpa açılması meydana geldiğinde direkt pulpa 13 kapaklamasının uygulanmaması ve amputasyon tedavisinin tercih edilmesi gerektiği bildirilmiştir.31 Amputasyon Tedavisi: Çürük proçesi reperatif dentin yapımından daha hızlı ilerlediğinde, çürükle temasta olan kuronal pulpa dokusu genellikle mikroorganizmalar ile kontamine olur. Pulpanın kan damarları dilate olur ve sahada iltihabi hücreler görülür.1 Çürük lezyonuna komşu saha ile sınırlı bir iltihap meydana gelir; fakat kalan pulpa dokusu sağlıklı olabilir.1,40 Bu durumda, eğer klinik ve radyografik değerlendirmeler sonucunda kök kanal pulpasının etkilenmediği düşünülüyorsa, tedavi seçeneğinin amputasyon olması gerektiği ifade edilmiştir.40 Diş hekimliğinde amputasyon tedavisi fikrini ilk kez 1866’da Atkinson,41 “açılmış olan pulpa dokusunun kuronal kısmının çıkarılıp kalan pulpa dokusunun ise, sağlıklı durumda olduğundan emin olununcaya kadar geçici bir süre kapatılması” şeklinde tanımlamıştır. Bugün ise, amputasyon tedavisi, etkilenmiş veya enfekte diş pulpasının kuronal kısmının çıkarılıp normal yapıdaki kök pulpasının etkili ve bakterisit bir madde ile korunması ile dişin vitalitesinin ve fonksiyonunun sürdürülmesi işlemi olarak tanımlanmıştır.42,43 Amputasyon tedavisi, süt dişlerinin endodontik tedavileri arasında en çok başvurulan ve aynı zamanda uygulaması kolay ve başarılı olan bir tedavi şeklidir.14,43,44 Süt dişi amputasyon uygulamalarının endikasyon ve kontrendikasyonları Endikasyonları aşağıdaki gibidir: 1,25,39,45-48 Klinik 1- Spontan ağrı mevcut olmaması 2- Apse, şişlik veya fistül bulunmaması 14 3- Patolojik mobilite bulunmaması 4- Palpasyona ve perküsyona hassasiyetin mevcut olmaması 5- Tedavi esnasında pulpa kanamasının herhangi bir hemostatik ajan kullanılmaksızın 3-5 dk içinde kontrol edilebilmesi Radyografik 1- Kök rezorpsiyon seviyesinin 1/3’ü geçmemiş olması 2- Patolojik internal veya eksternal kök rezorpsiyonu bulunmaması 3- Lamina dura ve periodontal aralığın normal olarak izlenebilmesi 4- Kök kanallarında kalsifik silikleşmeler görülmemesi Kontrendikasyonları aşağıdaki gibidir: 1,25,39,45-48 Klinik 1- Restore edilemeyecek kadar yaygın madde kaybına sahip dişler 2- İşbirliğine yanaşmayan çocuklar 3- Sistemik rahatsızlığı olan çocuklar (romatizmal kalp veya konjenital kalp defektleri, diabet, kronik böbrek hastalıkları, immün sistemi baskılanmış çocuklar vb.) 4- Amputasyon uygulaması sırasında kök pulpasında meydana gelen kanamanın kontrol altına alınamaması 5- Dişte spontan veya sürekli ağrı hikayesi 6- Pulpa tavanı kaldırıldığında, seröz veya pürülant eksudanın mevcut olması 7- Fistül mevcudiyeti 8- Patolojik mobilite mevcudiyeti Radyografik 1- Süt dişinin 2/3’ünden daha fazlasının rezorbe olması veya alttaki daimi diş üzerinde kemik kriptasının mevcut olmaması 15 2- Furkal sahada patoloji olan dişler 3- Kök kanallarında patolojik internal veya eksternal rezorpsiyonun görülmesi Bu kriterler esas alınarak süt azı dişlerine amputasyon uygulamaları yapılmaktadır.20 Amputasyon uygulamalarında kullanılacak olan materyallerin taşıması gereken özellikler; • bakterisit olmalı, • pulpa dokusu ve çevre yapılara zararsız olmalı, • kök pulpasını odontoblastlar ile sınırlı bir dentin köprüsü ile tamamen kapatmalı ve iyileşmesini sağlamalı • dokuyu iltihapsız olarak korumalı ve süt dişinin fizyolojik kök rezorpsiyon işlemini etkilememelidir.1,11 Bu özelliklerin tümünü içereni henüz tanımlanamamış olmasına rağmen, hâlâ yeni materyal araştırmaları devam etmektedir.1,49 Amputasyon Materyallerinin veya Uygulamalarının Sınıflandırması Amputasyon uygulamalarının sınıflandırılması ilk kez 1994 yılında Ranly50 tarafından yapılmıştır. Ranly50 amputasyon materyallerini veya uygulamalarını tedavi amaçlarına göre; devitalizasyon, koruma ve rejenerasyon olmak üzere üç grup olarak sınıflandırmıştır. 2006 yılında Srinivasan ve arkadaşları2 yeni çalışmalarda rapor edilen uygulamaları ve materyalleri de aynı kriterlere göre sınıflandırabilmek için Ranly’nin sınıflandırmasını günümüze uygun olarak modifiye etmişlerdir. Bu sınıflama; I- devitalize edici olanlar (FK, glutaraldehit ve elektrocerrahi), II- koruyucu olanlar (KH, DS, MTA ve lazerler) ve 16 III- rejeneratif olanlar [zenginleştirilmiş kollajen, dondurulup kurutulmuş kemik, demineralize dentin, kemik morfogenetik protein (BMP) ve osteojenik protein (OP)]. Bu sınıflamada, klinik ve histopatolojik çalışmaların en yaygın yapıldığı materyaller, devitalize edici olanlardan FK, koruyucu olanlardan KH ve son zamanlarda DS ve MTA’dır.3,51-53 Rejeneratif olanlar ile daha çok laboratuar çalışmalar gerçekleştirilmiştir ve bu yöntemler deney aşamasındadır.13,54, FK: Devitalizasyon kategorisindeki materyallerden FK, süt dişlerinin amputasyon tedavisinde günümüzde halen yaygın şekilde kullanılmaktadır.1,25,55 Buckley’in FK’si 1904 yılında non-vital daimi dişlerin tedavisi için kök kanal dezenfektanı olarak geliştirilmiştir.56 İlk kez 1930 yılında Sweet57 tarafından süt azı dişlerinin amputasyon tedavisi için kullanıma sunulmuştur. FK, canlı dokuları fikse eden kuvvetli bir germisiddir58. FK’den çıkan formaldehit gazı (metanolün tam olarak yanmamasından oluşan bir gaz), organik yapılara, dentin kanallarına ve dar yan kanallara nüfuz ederek eğer mevcut ise, bakterileri fikse eder.58 FK’nin aktif bileşenleri trikrezol ve formalindir.17 Bunlardan ilki, amputasyon sahasındaki mikroorganizmaları öldürdüğüne inanılan güçlü, kısa süre etkili antiseptik bir ajandır.17 Kostiktir, hücre zarlarındaki lipidleri eriterek hücrelerde dehidratasyona neden olur.58 Böylece, hücrelerin bütünlüğünü bozarak pulpanın homojenize bir yapıya bürünmesine neden olur.58,59 Dokuyu fikse edici özelliği ile asıl aktif bileşen olan formalin ise, ağırlık olarak %37 formaldehit gazının sudaki solusyonudur.17 Pulpanın ve bakterilerin proteinleri ile reaksiyona girerek toksinleri ve otolitik enzimleri denature eder.59 Histolojik bir çalışmada, FK’nin uygulanmasını takiben amputasyon yüzeyine komşu olan bölgelerde pulpanın birkaç dakika içinde 17 fibröz ve asidofilik hale gelmesi ile koagulasyon nekrozu oluştuğu ve daha uzak bölgelerde daha sınırlı bir etki ile vital sağlıklı bölgeye geçildiği gösterilmiştir.58 Böylece, fikse dokudan sağlıklı pulpa dokusuna geçişin sağlanması ile dişin fizyolojik olarak düşmesine kadar biyolojik bir dengenin sağlanacağı bir ortam yaratıldığı ifade edilmiştir.58 FK uygulanan pulpada 7-14 gün içerisinde 3 belirgin bölge gözlenir:58,60 1- FK’nin temas ettiği dokunun nekroz olması sonucu bu bölgenin altında meydana gelen geniş bir fiksasyon zonu 2- Hücre ve fibrilden zayıf, açık renk boyanmış bir atrofi bölgesi 3- Atrofi bölgesine komşu, iltihabi hücrelerden zengin ve apikal bölgedeki normal pulpa dokusuna doğru uzanan geniş bir bölge. Son belirtilen bölgeyi apikalde normal vital pulpa dokusu takip eder.60 Bununla beraber, Salako ve arkadaşları61 ve Alaçam,60 FK’de iltihapsız mükemmel iyileşme görülmediğini belirtmişlerdir. FK uygulamasını takiben 60 günden 1 yıla kadar olan sürelerde ise, pulpanın ilerleyen bir şekilde fikse olduğu ve kalan pulpanın fibröz bir hal aldığı bildirilmiştir.58 Avantajları: 1,17,55,62,63 1- Uygulaması kolaydır 2- Mükemmel klinik başarı sağlar 3- Antimikrobiyal etkilidir 4- Ekonomiktir Dezavantajları:17,62-72 1- Sistemik dağılım 2- Sistemik toksisite 3- Sitotoksik etkiler 18 4- Mutajenik ve karsinojenik etkiler 5- Diş eti ve kemik kriptasında irritasyon ve nekroz 6- Alttaki daimi dişte mine defekti 7- Ağız içindeki dokulara temasında lokal hasar 8- Doku iyileşmesini uyarmama 9- Kalan pulpada patolojik değişimler 10- Alerjik etkiler KH: Süt ve daimi diş vital amputasyonlarında koruma amaçlı uygulanan biyolojik bir kapaklama materyalidir. Solüsyon içinde kalsiyum ve hidroksil iyonlarına ayrılır ve 11,5 ile 12 arasında değişen yüksek alkalen pH sergiler.58,69 İlk kez 1938’de Teucher ve Zander73 süt dişlerinin amputasyonlarında KH’yi uygulamışlardır. KH ile direkt teması sonucu pulpa dokusunda sırasıyla 3 tip reaksiyon meydana gelir:74 1- Başlangıç reaksiyonları: KH alkalen olması nedeni ile vital pulpa dokusu ile temasında oldukça kostiktir ve 1 saat içinde pulpada yüzeyel bir nekroz zonu oluşturur. Bu safhada ödem ve likefaksiyon nekrozu gözlenir. Mevcut doku ve plazma proteinleri hidroksil iyonlarını kısmen nötralize eder. Bu zonun apikalinde daha az kimyasal etki oluşur ve bu da koagulasyon nekrozu ile sonuçlanır. 6 saat ile birkaç gün içinde sağlam dokuya iltihabi hücreler göç eder. Nekrotik zona komşu olarak yaygın şekilde mezenşimal ve endotelyal hücreler göç eder ve çoğalır.74 2- Matriks oluşumu: 4 gün sonra nekroz zonu ile ilişkili olarak yeni kollajen oluşumu meydana gelir. 7 gün sonra kollajen dokuda hücresel inklüzyonlar ve pulpa hücrelerinde DNA sentezinde artış gözlenir.74 19 3- Bariyerin mineralizasyonu ve hücresel diferansiasyon: 7 gün sonra başlangıç nekrozunun en derin tabakasında pulpa dokusuna komşu olarak mineralizasyon meydana gelmeye başlar.74 Mineralizasyon, nekrotik zona komşu olarak hücrelerde dejenerasyon ve koagulasyon zonunun distrofik kalsifikasyonu ile mineral birikintilerinin oluşması ve kollajen miktarının artması ile başlar. Bu süreye özgü olarak, mineralizasyonun başladığını gösteren matriks kesecikleri gibi zarla çevrili yapılar mevcut olur. 1 ay sonunda kuronal kısımda hücresel inklüzyonlar ile düzensiz kemik benzeri doku ve pulpa kısımda odontoblast benzeri hücreler ile çevrilmiş predentin benzeri doku bulunan bariyer gözlenir. 3 ay sonunda bariyer kuronal olarak düzensiz doku ve pulpal olarak düzensiz tubullerin bulunduğu ve yeni odontoblastlarca çevrilen dentin benzeri doku olmak üzere iki tabakalıdır.74 Köprünün kalınlığı, 12 aylık süre boyunca artmaya devam eder. Kalsifik köprü altındaki pulpa dokusu vitaldir ve iltihabi hücre mevcut değildir.75 KH’deki kalsiyum iyonlarının yeni oluşan dentinin yapısına katılmadığı bildirilmiştir.76 KH’nin dentin köprüsü oluşumunu sağlamadaki asıl mekanizması açık değildir.33 Bununla birlikte, sert doku bariyerini oluşturması ile ilgili çeşitli teoriler mevcuttur:17,33,77,78 1- KH’nin 12 gibi yüksek pH’ya sahip olması, mineralizasyonda rol oynayan bir enzim olan alkalen fosfatazın aktive olmasını sağlar. 2- Yüksek pH’si, iltihabi sürecin asidik reaksiyonlarına karşı lokal bir tampon görevi görür ve bu pH osteoklastlardan laktik asit sentezlenmesini nötralize ederek mineralize dokuların daha fazla yıkılmasını engelleyebilir. 3- Kalsiyum ve Hidroksil iyonları tamir dokusunda oluşan yeni kapillerlerin geçirgenliğini ve hücreler arası sıvının akışını azaltarak mineralizasyon sırasında kan yolu ile gelen kalsiyum iyonlarının konsantrasyonunu arttırır. 20 4- pH’sı ile ilişkili olan kostik etkisinin ve meydana getirdiği yüzeyel nekrozun sekonder dentin yapımını stimüle ettiği düşünülmektedir. Avantajları:75,77,79,80 1- Sistemik toksisiteye neden olmaz 2- Hidroksil iyonlarının fosfolipidleri yıkarak hücre membranına zarar vermesi ve bakteriyel DNA ile reaksiyona girerek replikasyonu (kopyalanmayı) önlemesi ve yüksek alkalinitesinin iyonik bağlanmayı engelleyerek bakteriyel proteinleri denature etmesi ile antimikrobiyal etkinlik yaratır 3- Kalsifik bariyer oluşumunu stimüle eder 4- Biyolojik iyileşmeyi kolaylaştırır Dezavantajları:48,81,82 1- KH ile pulpa dokusu arasında iyi bir temasın olmaması durumunda aradaki kan pıhtısının dentin köprüsü oluşumunu engellemesi, kronik pulpitis ve internal rezorpsiyon oluşumuna zemin hazırlaması 2- Düşük klinik başarı oranı 3- Sitotoksik etkiler 4- Depolama esnasında hava ile temasının olmaması gerekir. DS: Süt dişlerinin vital amputasyonlarında koruma amaçlı uygulanan ve aldehit olmayan bir kimyasaldır.50 DS ajanının diğer bir formu olan %20 demir subsülfat (Monsel’in solüsyonu) ilk olarak, deri ve mukozal biyopsilerde hemostatik ajan olarak kullanıma sunulmuştur.83 Diş hekimliğinde %15,5’lik DS, öncelikle ölçü alımı sırasında gingival retraksiyon ajanı olarak kullanılmıştır.84 Vital süt dişlerinin amputasyon ajanı olarak DS ise, ilk kez 1988’de Landau ve Johnsen85 tarafından KH yerleştirme öncesi 21 hemostaz sağlamak için kullanılmıştır. Sonradan DS amputasyonları FK’ye alternatif olarak sunulmuştur.32,51,84 Üretici firma daha sonra %20’lik DS solüsyonunu geliştirmiştir ve bu solüsyonun dokularla daha uyumlu olduğunu bildirmiştir (pH=1,9). DS’nin aktif mekanizması, iltihap akışından sorumlu olan pıhtı oluşumunu önlemek ve amputasyon sahasında bir protein bariyeri oluşturmaktır.36 DS kanla hem demir hem de sülfat iyonları ile reaksiyona girerek kan proteinlerinin aglütinasyonunu sağlar.86 Pulpa açıklıklarının yüzeyinde bir metal protein pıhtısı gibi aktivasyon gösterir ve bu pıhtı, irritan bileşenlerin altında, kan damarlarını mekanik olarak toksik olmayan bir membran olarak kapatır ve hemostaz sağlar.4,87 Amputasyonu takip eden 2 hafta sonunda, amputasyon sahasının altında nekrotik bir zon ve bu zonu izleyen iltihabi infiltrat; 4 hafta sonunda, amputasyon sahası altında atrofik bir zon ve bunu takip eden fibröz doku oluşumu ve bazı örneklerde kök kanal ağızlarına komşu pulpa dokusunun kuronal tarafında kalsifik birikim gözlendiği rapor edilmiştir.61 Avantajları:4,11,59,86,87 1- Histolojik iyileşmeyi etkileyen pıhtı oluşumunun neden olduğu problemleri önler ve kalan pulpanın iltihap ve internal rezorpsiyon değişimlerini minimale indirir. 2- Oluşturduğu protein bariyeri, DS’nin sistemik dolaşıma katılımını önler. Başka bir deyişle, difüze olması engellenmiş olur 3- Protein bariyeri, irritan materyallere karşı koruyucu özellik sağlar 4- Toksik değildir 5- Bilinen bir yan etkisi yoktur 6- Ucuzdur Dezavantajları:80,87 22 1- Kanamayı durdurucu etkisi ile altındaki pulpa dokusunun patolojisini maskeleyebilir 2- İnternal rezorpsiyon görülebilir MTA: MTA süt ve daimi dişlerin vital amputasyonlarında koruma amaçlı uygulanan bir amputasyon materyalidir. Diş hekimliğine ilk kez 1993 yılında Lee ve arkadaşları88 tarafından tanıtılmış olan MTA, insanlarda kullanımı için 1998’de ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) tarafından onaylanmıştır.89 İlk olarak geliştirilen gri MTA’nın dişlerde renklenmeye neden olması nedeni ile daha sonra beyaz MTA geliştirilmiştir.5 MTA, vital pulpa üzerinde rezorbe olmayan kalıcı bir örtme sağlayabilmek için geliştirilmiş bir materyaldir.40,89,90 Karıştırılırken başlangıç pH’si 10,2’dir. 3 saat sonunda 12,5’e çıkar. Materyalin sertleşme süresi 4 saat olmakla beraber tam sertleşme 24 saatte meydana gelir ve 70 MPa’daki sıkıştırma gücüne karşı koyar.89 İçeriğinde esas olarak %50-75 kalsiyum oksit, %15-25 silikon dioksit ve aluminyum oksit bulunmaktadır. Toz hidrate olduğunda, amorf bir yapı içinde kalsiyum oksit kristallerinin bulunduğu koloidal bir jel meydana gelir. Bu jel; %33 kalsiyum, %49 fosfat, %6 silika, %3 klorid ve %2 karbondan oluşur.77 Gri formda beyaz MTA’dakinden farklı olarak aluminyum ve demir bulunur.91 MTA’nın pulpa dokusunda sert doku oluşumunu başlatabildiği gösterilmiştir.90,92,93 Ayrıca, in vitro olarak hızlı hücre büyümesi meydana getirebildiği tespit edilmiştir.94 MTA’nın, kemik hücrelerinden sitokin salımını teşvik ettiği ve sert doku oluşumunu aktive ettiği bildirilmiştir.94 Bununla birlikte, başka bir çalışmada, MTA’nın sadece kemik indükleyici olduğunu, kemik etkileyici olmadığını ileri sürülmüştür.90 23 KH’de belirtildiği gibi MTA’nın da dentin köprüsü oluşumunu sağlaması ile ilgili teoriler mevcuttur. Bu teoriler:90,92,95 1- MTA’nın dentin köprüsü oluşumunu arttırma yeteneği, mikrosızıntıyı önleme ve biyouyumlu olma özelliklerinden kaynaklanmaktadır. 2- MTA’da bulunan trikalsiyum oksit, doku sıvıları ile reaksiyona girerek KH oluşturur. Bunun sonucunda da KH’tekine benzer şekilde sert doku bariyeri oluşur. Avantajları:76,89,94 1- KH’ye göre daha kısa sürede, daha fazla dentin köprüsü oluşumu sağlar ve daha az iltihaba neden olur 2- Pulpa kanamasının tamamen durdurulması gerekmez çünkü nem varlığında sertleşir 3- Sertleşme sonrası yüksek baskı gücünü karşılayabilir 4- Tam olarak sertleşme gerçekleştiğinde toksisitesi önemsiz 5- Biyouyumludur 6- Bir miktar mikrosızıntı sergilese de tıkaçlamada ZOE, IRM ve amalgama göre daha üstündür Dezavantajları: 2,76,96-98 1- Sertleşmesi için uzun süre gerekir 2- Gri formu dişlerde renklenmelere yol açar 3- Antimikrobiyal etkisi KH’den daha düşüktür 4- Pahalıdır 5- Depolama esnasında hava ile temasının olmaması gerekir 24 Yapılmış olan literatür taramasında, süt dişlerinin amputasyonlarının ilkine 1930 yılında rastlanılmıştır.57 O yılda, Sweet57 non-vital süt dişlerinin amputasyon tedavisinde, FK’nin çok seanslı olarak kullanımını önermiştir. 60’lı yılların ikinci yarısına kadar FK’nın uygulanması çok seanslı olmuştur. 60’lı yılların ikinci yarısında, iki seanslı uygulamaya geçilmiştir.99 Bu uygulamada, seanslar arasında FK’li peletim pulpa odasında bırakılmıştır.99 Çok veya 2 seanslı uygulamanın, her seansta anestezi ve izolasyon uygulama gereksinimine bağlı ekonomik ve davranış kontrol problemleri ve kuadrant diş hekimliğinin uygulanamaması gibi dezavantajlarından dolayı aynı yıllarda tek seanslı uygulamaya geçilmiştir.31 Emmerson100 FK’nin asıl etkisinin ilk 5 dk’da meydana geldiğini bulmuştur. 5 dk’lık uygulama şeklinde ilk kez Berger101 rapor etmiştir. Redig99 çok seanslı uygulama ile 5 dk uygulama yöntemlerini karşılaştırmış ve çok seanslı uygulama ile daha iyi sonuçlar elde etmiştir. Bununla beraber, Ranly50 1994 yılında, bu uygulamanın FK’nin asıl avantajları olan tamamen mumifikasyon, sterilizasyon ve metabolik baskılamayı ortadan kaldırdığını ve devitalizasyonun tamamen meydana gelmediğini bildirmiştir. Ancak, 5 dk uygulama tanımlandığından beri, FK uygulaması bu şekilde yapılmaktadır.82 1978’de Myers ve arkadaşları’nın64 FK’nın sistemik olarak yayıldığını gösterdikleri çalışmalarından ve 1984’te Ranly’nin102 FK’nin zararlı etkileri hakkında bir derleme yayımlamasından beri, FK eleştirilere maruz kalmıştır. Üç konu üzerine tartışmalar başlamıştır:64-68 • Lokal toksisite • Formaldehitin lokal uygulanmasının sistemik etkisi ve • Mutajenite ve karsinojenite. 25 Bunlara ilaveten, daha sonra, alerjik etkiler, uygulanan dişin etrafındaki kemik kretinde ve gingival dokularda nekroz, süt dişinde erken düşme gibi endişeler ortaya çıkmıştır.63,67,71,103-105 Sweet106 kendi uygulamasını modifiye ederek ZOE’ye FK’yi ilave etmiştir. Bununla birlikte, Ranly ve arkadaşları107 in vitro olarak formaldehitin kimyasal olarak ZOE simana bağlanmadığını göstermişler ve FK’nin ZOE karışımına ilave edilmemesi gerektiğini belirtmişlerdir. Garcia-Godoy108 ZOE’ye karıştırılan FK’nin, 5 dk direkt uygulanmasındaki etkinliğine sahip olmadığını ifade etmiştir. FK kullanımındaki endişeler ve bu eleştirilerden dolayı, FK’nin ZOE ile birlikte kullanımı terk edilmeye başlanmıştır.75 Bu uygulama, FK uygulamalarının yarattığı endişelere karşı atılan adımlardan biridir.109 Loos ve arkadaşları110 süt dişi amputasyonlarında kullanılan FK materyalinin, gerekli olandan daha güçlü bir etkiye sahip olduğunu rapor etmişlerdir. Buna bağlı olarak, bazı yazarlar sitotoksik hasarlarının daha az olması ve eşit etkinliği nedeni ile FK’nin 1/5’lik dilusyonunu önermişlerdir.111,112 1/5’lik dilusyon, 1 kısım FK solusyonu, 1 kısım distile su ve 3 kısım gliserinin karıştırılması ile elde edilmektedir.20 Yapılan çalışmalarda, 1/5’lik FK dilüsyonunun tam güçlü olanı kadar etkili olduğu bulunmuştur.111,112 Günümüz pratiğinde standart 1/5’lik dilusyon kullanılmaktadır.17 Bu uygulama ise, ikinci adım olmuştur.109 Üçüncü adım, alternatif materyallere yönelinmesidir. Geçmişten günümüze, alternatif olarak glutaraldehit, elektrocerrahi, lazer, kollajen, osteojenik protein, kemik morfogenetik protein (BMP) gibi çeşitli materyaller ve yöntemler klinik veya laboratuar çalışmalarında kullanılmıştır.32,43,90,113,114 Ayrıca, son zamanlarda, DS ve MTA materyalleri yaygın olarak klinik kullanıma sunulmuştur.32,90,115,116 26 Klinik ve Radyografik Çalışmalar Süt dişlerinde amputasyonların klinik ve radyografik olarak değerlendirilmeleri, KH için 1930’lu yıllardan ve FK için 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren yapılmıştır.3,81,99,111,117-119 DS ve MTA materyalleri ise 1990’lı yıllardan beri değerlendirilmektedir4,40,118 Amputasyon çalışmalarında elde edilen klinik başarı oranları farklı sonuçlara sahiptir.34,40,51,55,120,121 Geniş sınır üzerine, çalışmalardaki endikasyon ve başarı değerlendirme kriterleri, dişteki kuronal ve radikuler pulpa dokusunun iltihap derecesi, takip süresi, uygulama şekillerindeki farklılık (FK’deki gibi) ve uygulanan materyalin tipi (KH’deki gibi) gibi faktörler etkili olmuştur.8,77,119 Amputasyonların klinik ve radyografik bulgularının değerlendirildiği çalışmalar çoklu materyal karşılaştırılması yerine, çoğunlukla iki materyalin karşılaştırılması şeklinde yapılmıştır. Bu karşılaştırmalarda çoğunluğunda kontrol grubu olarak FK kullanılmıştır.34,40,51,55,120,121 Pulpa tedavisi uygulanan süt dişlerinde, erken düşme, anormal veya tamamlanmamış rezorpsiyon durumları gibi problemler oluşabilmektedir.75 Bu tür problemlerin meydana gelip gelmediğini tespit etmek için amputasyon tedavisi sonrasında bu dişlerin klinik ve radyografik olarak periyodik takiplerinin (3’er aylık) gerekli olduğu bildirilmiştir.75,119 Yapılan çalışmalarda meydana gelen başarısızlık oranları ya klinik ve radyografik olarak ya da ikisinin kombinasyonu şeklinde bildirilmiştir .34,121,122 FK’nin klinik başarı oranı %68-100 ve radyografik başarı oranı %56-97 gibi geniş sınırlarda değişim sergilemiştir.4,34,92,118,120,123,124 Redig99 1968’de 5 dk uygulama tekniği ile gerçekleştirdiği FK amputasyonları 18 ay izlemiş ve klinik ve radyografik olarak %85 başarı oranı elde etmiştir. FK amputasyonların 5 yıla varan bir 27 değerlendirmesi sonucunda klinik ve radyografik olarak %98 başarı tespit edilmiştir.111 Holan ve arkadaşları125 ortalama 29 aylık klinik ve radyografik değerlendirme sonucunda %86 başarı oranı rapor etmişlerdir. 5 yıllık değerlendirme gerçekleştirilen başka bir çalışmada FK amputasyonlarda (%88,2 klinik ve %82,3 radyografik) daha düşük başarı oranı elde edilmiştir.126 KH’nin klinik ve radyografik başarı oranları %31-100 arasındadır.82 1955’te Via117 KH amputasyonları ortalama 24.8 ay boyunca izlemiş ve %31,1 başarı oranı tespit etmiştir. Heilig ve arkadaşları3 9 ay sonunda, klinik olarak %100 ve radyografik olarak %88 başarı oranı rapor etmişlerdir. Gruythuysen ve Weerheijm81 KH amputasyonların klinik ve radyografik olarak 12 ay sonunda %87,7 ve 24 ay sonunda ise, %80,4 başarı oranına sahip olduğunu bildirmişlerdir. Waterhouse ve arkadaşları120 ortalama 22,5 aylık klinik ve 18,9 aylık radyografik takipleri sonucunda FK’de %16, KH’te ise, %33 başarısızlık tespit etmişlerdir. DS amputasyonların uygulandığı klinik çalışmalar hemen hemen benzer takip sürelerine (20 ile 24 ay) sahiptir.4,51,118 Bu çalışmalarda klinik olarak benzer sonuçlar elde edilirken (%92,7-100), radyografik olarak farklı sonuçlar gözlenmiştir (%43’ten %97,2’ye kadar).4,51,118 Smith ve arkadaşları32 süt azıların DS amputasyonlarının zamana bağlı olarak klinik başarıda değişiklik gözlenmemesine rağmen, radyografik başarının düştüğünü bildirmişlerdir. Bununla beraber, Smith ve arkadaşlarının32 onların ifadesi yalnızca DS için geçerli olmayıp diğer amputasyon uygulamalarında da rastlanılan bir bulgu olmuştur. Fuks ve arkadaşları51 FK ile DS amputasyonların ortalama 20,5 aylık değerlendirilmesi sonucunda klinik ve radyografik olarak benzer başarı oranlarına (sırasıyla %83,8 ve %92,7 klinik+radyografik) sahip olduklarını bildirmişlerdir. Ibricevic ve Al-Jame4 de 24 aylık klinik ve radyografik takipleri sonucu 28 FK ve DS’nin aynı etkiye sahip olduğunu tespit etmişlerdir. Vargas ve Packham118 22 ay süresince yalnızca radyografik olarak yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, FK’nin %56 ve DS’nin %43 radyografik başarı oranları sergilediğini rapor etmişlerdir. Bu yazarlar düşük başarı oranını, radyografilerde not ettikleri normal dışı durumların tümünü başarısızlık olarak kaydetmelerinden kaynaklandığını belirtmişlerdir.118 İlk olarak, lateral kök perforasyonlarının tamiri amacıyla klinik kullanıma sunulan88 MTA’nın süt azıların amputasyonlarında kullanımını Torabinejad ve arkadaşları127 önermişlerdir. Maroto ve arkadaşları52 6 aylık radyografik takip sonucunda, MTA amputasyonlarda %100 başarı tespit etmişlerdir. Eidelman ve arkadaşları40 FK ve MTA amputasyonları 13 aylık takip süresinde klinik ve radyografik olarak değerlendirmeleri sonucunda, MTA’nın FK’ye alternatif olabileceğini ifade etmişlerdir. Benzer takip süresi ile yapılan bir çalışmada (12 aylık) MTA ile amputasyon uygulamalarının ve FK amputasyonlardan daha üstün sonuçlar sergilediği ve ayrıca, gri MTA’nın da beyaz MTA’ya göre daha yüksek başarıya sahip olduğu bildirilmiştir.5 Farsi ve arkadaşları123 da 24 ay sonunda klinik ve radyografik olarak MTA’nın FK’dan daha yüksek başarı oranı sergilediğini tespit etmişlerdir. İn vitro bir çalışmada, MTA’nın KH’e göre antibakteriyel etkilerinin karşılaştırılabilir olduğu ve klinik başarısızlık nedenlerinden biri olan bakteriyel mikrosızıntıyı önlemede de MTA’nın daha etkili olduğu ortaya konulmuştur.93 Amputasyon tedavilerinden sonra klinik olarak yaygın şekilde tespit edilen başarısızlıkların ağrı, şişlik, fistül, mobilite, perküsyon hassasiyeti gibi semptomlar veya bunların kombinasyonları şeklinde olduğu rapor edilmiştir.32,34,115,119,120 Radyografik olarak ise, internal rezorpsiyon, pulpa kanal silikleşmesi ve furkal/periapikal radyolusentlik semptomları ile sık karşılaşıldığı bildirilmiştir.4,40,119,120,124 29 İnternal rezorpsiyon, dentinin pulpal yüzeyinden orijin alan bir rezorpsiyon şeklidir. Sağlıklı pulpa dokusundaki diferansiye olmamış mezenşimal hücrelerin, pulpanın irritasyonu veya eksternal bir uyarı sonucu odontoklastlara dönüşmesi ile oluşan yıkıcı bir proçestir.128 Süt dişlerinde travma, bruksizm, ortodontik tedaviler, pulpanın iltihabı veya pulpa tedavileri sonucu meydana gelebildiği bildirilmiştir.128,129 Ayrıca hiçbir etkene bağlı olmaksızın da meydana gelebildiği (idiopatik) ifade edilmiştir.128,129 İnternal rezorpsiyon mevcut olan dişler klinik olarak hiçbir semptom vermeyebilir ve bu durum, rutin radyografik muayenede tespit edilebilir.129 Bu dişlere endodontik tedavi veya çekim uygulanabileceği bildirilmiştir.130,131 Smith ve arkadaşları32 amputasyon uygulamaları sonrası yaptıkları radyografik değerlendirmeler sonucunda, internal rezorpsiyonun dental orijinli olduğunu, pulpa tedavisine veya ZOE’ye ikincil bir pulpa cevabı olarak meydana geldiği bildirmişlerdir. Ayrıca, rezorpsiyonun dişle sınırlı kaldığı ve kemikte bir değişime neden olmadığı müddetçe tedavinin başarılı kabul edileceği ifade edilmiştir.32,92 Ayrıca, Smith ve arkadaşları32 internal rezorpsiyon gözlenen dişlerin bir kısmında rezorpsiyon sahalarında kalsifikasyon kanıtları gözlemlerken, diğer rezorpsiyonlu dişlerde, rezorpsiyonun devam ettiğini; ancak dişlerin fizyolojik kök rezorpsiyonuna müdahale etmediklerini ve bu dişlerin normal fizyolojik düşme zamanlarında düştüklerini rapor etmişlerdir. Pulpa kanal silikleşmesi sıklıkla travma sonucu normal pulpa ve onu çevreleyen dentinin patolojik bir değişimi olarak tanımlanmıştır.131,132 Etki mekanizmasının tam olarak anlaşılamamış olan pulpa kanal silikleşmesinin mikroskopik olarak, çok odaklı distrofik kalsifikasyonlar ile karakterize olduğu ifade edilmiştir.132 Pulpa kanal silikleşmesinin iyi huylu (benign) bir durum olduğu bildirilmiştir. Pulpa kanal 30 silikleşmesi görülen dişler genellikle normal olarak düştükleri için, tedavilerinin dişin düşme zamanına kadar izlenmesi olduğu ifade edilmiştir.130 Amputasyon uygulamasından birkaç ay sonra radyografide kökleri çevreleyen veya kökler arasındaki kemikte, alveolar abse oluşumu tespit edilebilmektedir. Ayrıca, enfeksiyon sonucunda meydana gelen kemik rezorpsiyonunun kortikal kemiğe yayılana kadar radyografide görülemeyeceği bildirilmiştir.44 Meydana gelen enfeksiyona ya yeterli kaplama sağlanamaması sonucu oluşan kuronal sızıntının ya da hatalı tanı sonucu amputasyon uygulanan pulpada zaten mevcut olan enfeksiyonun semptom vermesinin neden olduğu bildirilmiştir.119 Bu dişlerin tedavisinin çekim olduğu bildirilmiştir.75 Histolojik Çalışmalar Histolojik çalışmalar klinik-radyografik-histolojik kombinasyonlar şeklinde veya yalnızca histolojik değerlendirmeler şeklinde gerçekleştirilmiştir.27,60,133,134 Klinik ve radyografik çalışmaların aksine, insan histolojik çalışmaları bazı amputasyon materyalleri için mevcut iken, bazıları için mevcut değildir.27,60,134 Bu yüzden bu materyallerin pulpa dokusunda yaratmış oldukları histolojik değişiklikler hayvanlarda yapılmış olan çalışmalarda tespit edilmektedir.86,135 Sayegh27 1-57 ay arası takip süresi içinde KH amputasyonlu süt dişlerini çekerek yeni dentin oluşumunu ölçmüş ve ortalama 336 µm dentin köprüsü kalınlığı tespit etmiştir, ancak ölçülmüş olan dentin köprüsünün radyografik delilinin olup olmadığı hakkında bir bilgi vermemiştir. 1988’de Aktören35 FK, glutaraldehit ve mortal amputasyonları 6 ay sonunda klinik, radyografik ve histolojik olarak değerlendirdiği çalışmasında, FK amputasyonların %90 klinik ve %78 radyografik başarı sergilediğini tespit etmiştir. Histolojik olarak, FK amputasyonun süt dişi kök pulpasında ilerleyici 31 nekroz oluşturduğunu (%62,5 oranında) ve nekrotik dokunun giderek fibrotik doku ile yer değiştirdiğini, ayrıca kuronal ve apikal 1/3 bölgelerinde kalsifik dejenerasyona da yol açtığını bildirmiştir.35 Alaçam60 FK, glutaraldehit-kalsiyum hidroksit ve glutaraldehit-çinkooksit ojenol amputasyonları 12 ay boyunca klinik, radyografik ve histolojik olarak değerlendirmiştir. FK amputasyonların klinik olarak %91,3 ve radyografik olarak %82,6 oranında başarı tespit ettiğini, histolojik olarak örneklerin hiçbirinde iltihapsız iyileşme gözlenmediğini, ayrıca örneklerde köklerin orta üçlüsünde dev hücreler ve internal rezorpsiyon mevcut olduğunu rapor etmiştir.60 Inoue ve arkadaşları133 KH amputasyon uygulamasından 14 ve 42 gün sonra çekilen dişleri elektron mikroskobunda incelemişler ve preodontoblastlar ile sert doku bariyeri arasında veya sert doku bariyerine gömülü olarak sinir terminalleri tespit etmişler ve bu sinir terminallerinin, pulpa hasarından sonra hücrelerin düzenlenip çoğalmasında etkili olabileceğini bildirmişlerdir. Elliott ve arkadaşları134 FK ve CO2 lazer amputasyonları 28 ve 90 gün sonunda klinik, radyografik ve histolojik olarak incelemeleri sonucu, FK amputasyonlarda %100 klinik ve %93,3 radyografik başarı tespit etmişlerdir. Histolojik olarak ise, kuronal kısımda nekroz zonu, bu zonun altında ödem, akut ve kronik iltihabi hücreler, pulpanın orta üçlüsünde, normalde kübik olan odontoblastların bir miktar yassılaştığını ve apikal bölgede apekse komşu dentin lakünlerinde çok çekirdekli dev hücrelerin mevcut olduğunu tespit etmişlerdir.134 Waterhouse ve arkadaşları119 FK ve KH amputasyonları 1, 6 ve 12. aylarda değerlendirdikleri çalışmalarında başarısızlık tespit ettikleri dişleri çekerek histolojik olarak incelemişlerdir. KH grubundaki dişlerde dentin köprüsü oluşumu ve kanal duvarlarında dentin birikimi, apikalde pulpanın kaybolması, dentin köprüsü ile kanal duvarlarında rezorpsiyon ve bariyerin apikalinde eksuda ve nekroz tespit etmişlerdir.119 FK grubundaki dişlerde dentin köprüsü oluşumu 32 olmaksızın dentin birikimi, reaksiyoner dentin, kök kanal silikleşmesi, lokalize pulpa apsesi ve internal rezorpsiyon gözlemlemişlerdir.119 Agamy ve arkadaşları5 MTA ve FK amputasyonlu süt azıları 12 aylık klinik ve radyografik ve 6 aylık histolojik olarak değerlendirdikleri çalışmalarında, FK’de %90 ve MTA’da %100 klinik başarı elde ederlerken, FK’de %90 radyografik ve MTA’da %42 radyografik başarı elde etmişlerdir. Histolojik olarak, MTA grubundaki dişlerde amputasyon sahasında kalın dentin köprüsü, odontoblast tabakası ve fibrosellüler matriks ile normal pulpaya benzer yapı, birkaç iltihabi hücre veya izole kalsifik yapılar gözlemlerlerken, FK grubundakilerde ince, zayıf kalsifiye dentin, iltihabi hücre adacıkları ile nekroz gözlemlemişlerdir.5 Chacko ve Kurikose136 KH ve MTA amputasyonları uyguladıkları daimi dişleri 4 ve 8 hafta sonra çekerek yaptıkları histolojik değerlendirmede, KH amputasyonlu dişlerde orta veya yaygın iltihap ve dentin köprüsünde düzensiz tubul seyri gözlemlemişlerdir. MTA amputasyonlu dişlerde ise, hiç veya minimal iltihap ve dentin köprüsünde düzenli tubul seyri tespit etmişlerdir.136 DS histolojik olarak hayvanlar üzerinde değerlendirilmiş,86,135 insanlar üzerinde yapılan histolojik bir çalışmaya rastlanmamıştır. Fuks ve arkadaşları135 maymun süt azı dişlerinde DS ve FK’ye pulpa cevabını histolojik olarak değerlendirdikleri çalışmalarında DS ile tedavi edilmiş dişlerin pulpalarının %60’ının normal yapıda olduğunu ve bu cevabın FK ile benzer olduğunu ifade etmişlerdir. Cotes ve arkadaşları86 sıçan dişlerinde FK uygulanan dişlerde DS uygulananlara göre iltihabi cevabın daha az görüldüğünü ve DS uygulamanın pulpa cevabı üzerine iyileştirici bir etkisi olmadığını bulmuşlardır. Fibrotik dejenerasyon, pulpadaki kollajen fibrillerin uzunluk, kalınlık ve sayı açısından diğer elemanların aleyhine çoğalmasıdır.137 İltihap veya yaşlanma nedeni ile meydana geldiği bildirilmiştir.137 33 Kalsifik dejenerasyon (distrofik kalsifikasyon), diş pulpasının patolojik olarak kireçlenmesidir.137 Diğer dejenerasyon tipleri yalnızca histolojik incelemelerde tespit edilebilirken, kalsifik dejenerasyon radyografik tetkiklerde de gözlenebilir.137 Bu tip dejenerasyona pulpadaki kan dolaşımının bozulmasının yol açtığına inanılmaktadır 137 KH, FK, DS ve MTA amputasyon materyallerinin bir arada klinik, radyografik ve histolojik olarak başarılarının değerlendirildiği bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Amputasyon Uygulamalarında Üst Restorasyonlar Amputasyon uygulamalarının başarılı olabilmesi için, etkili bir restoratif uygulama önem taşır.120 Bu amaçla, üst restorasyon olarak amalgam, PÇK ve rezin materyaller kullanılmıştır.122,125,138,139 İn vitro bir çalışmada, amalgam restorasyonların, amputasyon uygulanmış süt azı dişlerinde diş dokusunu desteklemediği ve güçlendirmediği bildirilmiştir.140 Ayrıca, Gruythuysen ve Weerheijm81 2 yıl sonunda amalgam ve PÇK ile restore ettikleri amputasyonların başarı oranlarını karşılaştırmışlar ve amalgamın başarı oranını daha düşük bulmuşlardır (sırasıyla %85,1 ve %68). Başka bir çalışmada, yine amalgam veya PÇK kullanarak yapılan amputasyonlar değerlendirilmiştir.125 Amputasyon sonrası eğer dişin düşmesine 2 yıldan az bir süre kalmışsa ve yalnızca tek yüzlü kavite mevcut ise, amalgamın tercih edilebileceği ifade edilmiştir.125 Amputasyon materyallerinin, adeziv restoratif materyallerin dentine bağlanması üzerine etkileri ile ilgili çeşitli görüşler mevcuttur.141,142 Bazı çalışmalarda, PÇK’ler estetik olmadığı için, bu materyallere alternatif olarak kullanılan adeziv materyallerin süt dişi dentinine bağlanmasını FK’nın arttırdığı bildirilmiştir.141,143-145 Bu duruma proteinleri fikse eden ve dentin kollajenlerini stabilize eden formaldehitin çapraz-bağlı yapılar oluşturmasının katkıda bulunduğu belirtilmiştir.144,145 Bunun 34 aksine, Salama142 FK ve DS uygulamalarının kompozit rezin materyallerinin süt dişi dentinine bağlanmalarını önemli seviyede azalttığını bildirmiştir. Amputasyon uygulamalarında ideal üst restoratif materyalin PÇK olduğu bildirilmiş ve PÇK’nin amputasyon uygulaması ile aynı seansta yerleştirilmesinin başarıyı doğrudan etkileyen bir faktör olduğu ifade edilmiştir.146 Amputasyon uygulamalarının PÇK’lerin başarıları üzerine etkilerinin değerlendirdiği çalışmalar sınırlıdır.147 Messer ve Levering147 FK amputasyon uygulanmış olan dişlere yerleştirilen PÇK’lerde %26 başarısızlık tespit etmişler ve amputasyon başarısızlığının kuron başarısızlığına neden olduğunu bildirilmişlerdir. PÇK’lerin simantasyonunda kullanılan siman materyallerinin kuronların başarıları üzerine etkilerini değerlendiren çalışmalar yapılmıştır.148-150 Bununla birlikte, amputasyonlu dişlerde siman materyallerinin başarılarının değerlendirildiği bir çalışmaya rastlanılamamıştır. PÇK’lerin simantasyonunda geçmişten günümüze, nonadeziv ve adeziv simanlar kullanılmıştır.148-150 Garcia-Godoy148 18 ay süresince çinkofosfat ve polikarboksilat simanların PÇK başarıları üzerine etkilerini değerlendirmiş ve iki nonadeziv simanın bağlanmaları arasında farklılık bulamamıştır. Karatoprak149 cam ionomer adeziv siman ile simante ettiği PÇK’lerin, non adeziv simanlar olan polikarboksilat ve çinkofosfat simanlardan daha iyi tutuculuk sergilediğini rapor etmiştir. Yılmaz ve arkadaşları150 çalışmalarının in vitro ve in vivo kısımlarında cam ionomer ve rezin modifiye cam ionomer simanların PÇK tutuculukları arasında farklılık tespit etmemişlerdir. PÇK’lerin oral hijyen seviyesi, plak indeksi, gingival indeks ve sulkus ölçümlerinde meydana getirdiği değişikliklerin değerlendirildiği pek çok çalışma olmasına rağmen,151-154 amputasyon uygulanmış PÇK’li dişlerin veya farklı amputasyon 35 materyalleri içeren PÇK uygulamalarının bu ölçümlerde meydana getirdiği değişimlere odaklanan bir çalışmaya rastlanılmamıştır. PÇK’lere bağlı olarak OHI-S değerlerinin değişimi, plak birikimi, gingival problemlerin oluşması ve sulkus ölçümlerinde değişim gibi durumlar ile karşılaşılabildiği bildirilmiştir.155 Bu problemlerin kaynağı üzerinde etkili olan faktörler arasında PÇK’lerin hatalı yerleştirilmesi veya aşırı konturlanması vardır.149 Bunların sonucunda ise, oral hijyenin sağlanmasının zorlaşarak plak birikiminin ve gingival dokuda hastalığın meydana gelebileceği ifade edilmiştir.149 Webber151 PÇK uygulamalarının hastaların OHI-S seviyelerini olumsuz yönde etkilemediğini rapor etmiştir. Yapılan çalışmalarda, subgingival restorasyonlardaki en büyük endişenin, bu restorasyonların plak tutunması kolaylaştırması olduğu bildirilmiş ve bu durumun meydana gelmemesi için restorasyonun kenar uyumunun ve cilasının iyi olması gerektiği ifade edilmiştir.152,156,157 Karatoprak149 PÇK’li dişlerde kontrol dişlerine göre plak indeks değerlerinin daha düşük olmasına rağmen, gingival indeks değerlerinin kontrol grubundan yüksek olabileceğini rapor etmiştir. Bunun nedeninin klinik olarak ortaya çıkarılamayan subgingival plak olabileceğini bildirmiştir.149 Durr ve arkadaşları154 ortalama 17 aylık değerlendirme sonucu PÇK ve kontrol dişlerinde benzer plak ve gingival indeks değerleri elde etmiştir ve bu değerler plak indeksi için “iyi” (0,80±0,65), gingival indeks için ise “orta seviyede gingivitis” (1,14±0,49) sınırları içindedir. Kayalıbay156 6 aylık değerlendirme sonucunda, PÇK uygulaması sonrası sulkus ölçüm değerinin arttığını, bununla birlikte PÇK uygulaması ile gingivitis oluşumu arasında bir ilişki bulunmadığını rapor etmiştir. Gingivitis ile ilgili benzer durumlar, çeşitli yazarlar tarafından rapor edilmiştir.156,160 Ancak, gingivitisin PÇK’nin ideal bir şekilde yerleştirilmemesinden kaynaklanabileceği ifade edilmiştir.154,158 Bununla birlikte, Sharaf ve Farsi159 kötü oral hijyene sahip çocuklarda PÇK etrafındaki 36 gingivada “şiddetli gingivitis” gözlendiğini, iyi oral hijyenli çocuklarda ise, PÇK etrafında “sağlıklı gingiva” mevcut olduğu rapor etmişlerdir. Süt dişlenmesinde elde edilen sulkus derinliklerinin 1-2.1 mm arasında değişim gösterdiği bildirilmiştir.160-163 Kayalıbay156 PÇK uygulama öncesi tespit ettiği sulkus derinliğinin (ortalama 1,1 mm), PÇK uygulamasının ardından arttığını (1,33 mm) bildirmiştir. Karatoprak149 da PÇK’lerin ortalama sulkus değerlerini belirtilmiş olan sınırlar içinde (0,5-2 mm) bulduğu çalışmasında, PÇK uygulamasından sonraki 12 ay boyunca dişlerin %75’inin sulkus derinliğinin artış gösterdiğini gözlemlemiştir. PÇK’lerin gingival dokularda meydana getirilebilecekleri problemlerin nedenlerinden birinin, simantasyon materyallerinin iyice uzaklaştırılmamasına bağlı olabileceği bildirilmiştir.164 Garcia-Godoy ve Landry164 yapıştırıcı cam ionomer ile simante ettikleri PÇK’li dişlerin perikuronal gingival dokularının, kuron uygulaması yapılmamış dişlerinkine benzer olduğunu vurgulamışlardır. 37 GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma, Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Ana Bilim Dalı Prof. Dr. Cengiz OKTAY Kliniği’ne başvuran yaşları 6-8 arasında (ort. 7,12±0,8 yıl) olan 108 çocuğun (53 kız ve 55 erkek) toplam 210 süt I. veya II. azı dişi (102 süt I. ve 108 süt II. azı dişi) üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışma için, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Etik Kurulundan onay alınmıştır (01.01.2006/22). Ayrıca, tedavi öncesi hasta ve ebeveynler tedaviler hakkında bilgilendirilmiş ve ebeveynlerin yazılı izinleri alınmıştır. Uygulamaya başlamadan önce, çalışmayı gerçekleştirecek olan uygulayıcı hekimin kalibrasyonu yapılmış, sonra hasta ve diş seçimine geçilmiştir. I- Hekim Kalibrasyonu: Dişlerin klinik ve radyografik açıdan değerlendirilmesi, periodontal açıdan değerlendirilmesi, amputasyon ve paslanmaz çelik kuron (PÇK) uygulaması, kontrol seanslarında amputasyon ve PÇK uygulamalarının klinik ve radyografik olarak değerlendirilmesi açısından hekim çalışma öncesinde kalibre edilmiştir. Yapılan değerlendirmeler için değerlendirici-içi Kappa değerleri hesaplanmıştır. II- Hasta ve Diş Seçim Kriterleri Hastaların çalışmaya dâhil edilmesinde kullanılan, tedaviye gereksinim duyan hastaların ve dişlerin seçim kriterleri aşağıda belirtilmiştir. a- Hasta Seçim Kriterleri;47,55,165,166 • diabet, kardiopati, renal bozukluk veya başka bir sistemik rahatsızlığa sahip olmaması, • bir ilaca veya lokal anesteziğe karşı bilinen veya şüpheli alerjik bir hikayesinin olmaması, 38 • aspirin, asetominofen, nonsteroid iltihap önleyici ilaçları düzenli bir şekilde kullanıyor olmaması veya uygulamadan 24 saat öncesine kadar herhangi bir ilaç almasına gerek olan bir duruma sahip olmaması, • hasta ile işbirliği kurulabilmesi [hastanın Frankl davranış skalasına göre 3 veya 4 skoruna sahip olması (Frankl 3: Tedaviyi kabul eder, zamanla uyarılarak diş hekimi ile uzlaşarak istekli hale gelir, diş hekiminin yönlendirmelerini işbirliği olarak kabul eder. Frankl 4: Diş hekimi ile iyi bir dostluk kurar, dental uygulamalara karşı ilgilidir, güler ve eğlenir)] ve • nitröz oksit veya genel anestezi gerektirmemesidir. b- Diş Seçim Kriterleri Dişlerin seçiminde klinik (Hem görsel hem de büyütme ile görsel teknikler kullanılarak) ve radyografik (periapikal radyografi tekniği kullanılarak) değerlendirme kriterlerinden faydalanılmıştır.1,32,55,92,115,125,167,168 1-Dişlerin Klinik Olarak Seçim Kriterleri: Dişlerin klinik olarak değerlendirilmesinde direkt olarak görsel ve oral kamera (D60204449 RF System, Japan) ile dişlerin görüntüleri alınarak büyütme ile görsel yöntemleri uygulanmıştır. Ayrıca, oral kamera ile kaydedilen görüntüler kontrol seanslarında karşılaştırma yapılabilmesi için saklanmıştır. Dişlerin;1,32,51,55,92,122,125,169 • aktif çürük görünümüne sahip olması, • spontan veya gece ağrısı hikayesi olmaması, • dişte çürük dışında renk değişikliği olmaması, • apse, şişlik veya fistül bulunmaması, • patolojik mobiliteye sahip olmaması, • palpasyona ve perküsyona hassasiyet göstermemesi, 39 • infraokluzyon durumunun bulunmaması, • tedavi esnasında pulpa kanamasının 3-5 dk. içinde kontrol edilebilmesi ve • PÇK ile restore edilebilir olması özelliklerine kriterlerine uygun olmasına dikkat edilmiştir. 2- Dişlerin Radyografik Olarak Seçim Kriterleri; Dişlerdeki çürük seviyelerinin, furkal ve apikal sahaların değerlendirilmesi için radyografiler, açıortay tekniği kullanılarak alınmıştır. Radyografi alımı sırasında çocuklara kurşun yelek ve yakalık takılmıştır. Radyografiler 70 kV, 8 mA’de röntgen cihazı (IRIX70E, Trophy ETX, France) kullanılarak ve silindir konla, aynı hekim tarafından alınmıştır. Işın dozu üst çenede 0,25, alt çenede 0,20 s süre ile verilmiştir. Dişlerin;92,115,125,167,168 • Ekstrand ve arkadaşlarının167 çürük tespitinde kullandıkları 3 ve 4 skoruna sahip olması (Skor 3: Dentinin orta 1/3’üne yayılan radyolusentlik; Skor 4: Dentinin pulpal 1/3’üne yayılan radyolusentlik), • Kök rezorpsiyon seviyesi skalasına168 göre Resi veya Res1/4 skorlarına sahip olması, • patolojik internal veya eksternal kök rezorpsiyonu göstermemesi, • lamina dura ve periodontal aralığın normal olarak izlenebilmesi, • kök kanal silikleşmesinin görülmemesi ve • alttaki daimi diş germinin mevcut ve konumunun normal olması kriterlerine uygun olmasına dikkat edilmiştir. III- Hastaların oral hijyen seviyelerinin ve periodontal doku durumlarının değerlendirilmesi 40 Alt veya üst çene süt I. veya II. azıların amputasyon ve PÇK uygulamaları öncesinde, çocukların oral hijyen seviyesi (OHI-S’nin plak için olan kısmı kullanılmıştır), Pİ, Gİ ve sulkus ölçüm değerleri kaydedilmiştir. OHI-S değerlendirmesi için, süt dişlenmesinde ve karışık dişlenmede ayrı ayrı olacak şekilde 6 diş seçilmiştir. Her diş üzerinde bukkal, lingual, mezial ve distal yüzeylerde skorlama yapılmıştır. Kullanılacak olan dişlerin eksikliğinde ise, distaldeki komşu diş üzerinde skorlama işlemi gerçekleştirilmiştir.154 Süt dişleri için OHI-S:170 - Üst çene sağ süt ikinci azı, - üst çene sol süt orta keser, - üst çene sol süt birinci azı, - alt çene sol süt ikinci azı, - alt çene sağ süt orta keser ve - alt çene sağ süt birinci azı dişleri seçilmiştir. Karışık dişlenme için OHI-S:159 - Üst çene sağ daimi birinci büyük azı, - üst çene sol daimi veya süt orta keser, - üst çene sol daimi birinci küçük azı veya süt birinci azı, - alt çene sol daimi birinci büyük azı, - alt çene sağ daimi veya süt orta keser ve - alt çene sağ daimi birinci küçük azı veya süt birinci azı dişleri seçilmiştir. OHI-S skorları171 0: Birikinti yok 1: Diş yüzeyinin 1/3’ünden daha azında yumuşak birikinti 41 2: Diş yüzeyinin 1/3’ü ile 2/3’ü arasında yumuşak birikinti 3: Diş yüzeyinin 2/3’ünden daha fazlasında yumuşak birikinti Elde edilen skor ortalamaları;161 0.0-0.69=iyi 0.7-1.8=orta 1.9-3.0=zayıf PÇK ve kontrol dişlerinin (karşı arktaki simetrik diş) ve kontrol dişi mevcut değilse distalinde bulunan dişinin Pİ, Gİ ve sulkus ölçüm değerleri hesaplanmıştır. Pİ skorları172 0: Diş eti bölgesinde plak yok 1: Serbest dişeti ve komşu diş bölgesinde plağın film tabakası mevcut. Plak mevcut olabilir veya sondun diş üzerinde gezdirilmesi uzaklaştırılabilir. 2: Gingival cepte ve/veya komşu diş yüzeyinde yumuşak birikintilerin orta seviyede birikimi, çıplak gözle görülebilir 3: Gingival cep ve/veya gingival kenarda ve/veya komşu diş yüzeyinde fazla miktarda yumuşak madde Elde edilen skor ortalamaları;173 0: mükemmel 0,1-0,9: iyi 1,0-1,9: orta 2,0-3,0: zayıf 42 Gİ skorları172 0: Normal diş eti 1: Hafif iltihaplı, renkte hafif değişiklik, hafif ödem, palpasyonda kanama yok 2: Orta derecede iltihap, kızarıklık, ödem ve parlaklık, palpasyonda kanama 3: Şiddetli iltihap, belirgin kızarıklık, ödem, ülserasyon ve spontan kanamaya eğilim Elde edilen skor ortalamaları;161 0: sağlıklı gingiva 0,1-1,0: hafif gingivitis 1,1-2,0: orta seviyede gingivitis 2,1-3,0: şiddetli gingivitis Sulkus Ölçümleri Periodontal sond (Hu Friedy, Fox; Williams) kendi ağırlığı ile dişlerin aksına paralel olacak şekilde uygulanmıştır. Dişlerin mezial, distal, vestibul ve palatinal yüzeylerinden elde edilen sulkus ölçümleri mm olarak kaydedilmiştir. Çalışmada süt ve karışık dişlenme için belirlenmiş olan dişlerde ve amputasyon ve PÇK uygulanmış olan dişlerde ve kontrol olarak simetrik dişlerde, OHI-S, Pİ, Gİ ve ulkus ölçüm değerleri tedaviye başlanmadan hemen önce ve tedaviden sonraki 3’er aylık kontroller esnasında yapılmıştır.153 Ebeveyn ve çocuklara her kontrol seansında oral hijyen eğitimi verilerek motivasyonları sağlanmıştır. IV- Tedavi İşlemleri: Tedavi işlemleri şu basamaklardan oluşmaktadır: A- Lokal anestezi uygulamaları, B- Amputasyon uygulamaları ve 43 C- Üst restoratif uygulama A- Lokal Anestezi Uygulamaları Mc Donald ve Avery’nin174 talimatları doğrultusunda alt çene süt azıları için inferior alveoler sinir bloğu, üst çene azı dişleri için ise, infiltrasyon anestezisi uygulanmıştır. Her bir çenede tükürük temassızlığının sağlanmasını takiben, enjeksiyon yapılacak sahaya topikal anestezik olan Vision-gel (Tablo 1) bir kulak çubuğu yardımı ile masaj yapılarak uygulanmış ve 1 dk. süreyle beklenmiştir. Daha sonra, Ultracain DS (Tablo 1), 27 numaralı uç ve 50 mm’lik enjektörler (Hayat-7361, İstanbul, Türkiye) ile uygulanmıştır. Üst çenede infiltrasyon anestezisi için, amputasyon uygulaması yapılacak olan süt azı dişinin kökleri arasından iğne dokuya sokularak bir miktar solüsyon verilmiş ve ardından dişin uzun aksı ile 450’lik açı yapacak ve köklerin apeksine yakın olacak konuma getirilecek şekilde, 1 ml’lik lokal anestezik solüsyon submüköz olarak 30 s’de verilmiştir.175 İnferior alveoler sinirin blok anestezisi için, enjektör iğnesinin doğrultusu karşı arktaki iki süt azının arasından geçecek şekilde, azı dişlerinin okluzal yüzleri hizasındaki pterigomandibular üçgen seviyesinden dokuya sokulmuş ve az miktarda solüsyon enjekte edilmiştir175. Daha sonra, mandibular foramene doğru iğne ilerletilmiş ve yaklaşık 1 ml solüsyon 30 s süreyle enjekte edilmiştir.175 Büyük çocuklarda (7-11 yaş) mandibular foramenin azı dişlerinin okluzal seviyesi hizasında iken küçük çocuklarda (2-7 yaş) okluzal seviyenin daha aşağısında olması göz önünde bulundurulmuştur.175 Her iki anestezi uygulamasının ardından 5 dak. beklenmiştir. 44 B- Amputasyon Uygulamaları Anestezi sağlandıktan sonra, rubber dam süt II. azı dişine, süt II. azı dişinin olmadığı durumlarda ise, süt I. azı dişine yerleştirilmiştir. Bir elde sakşın tutularak ve diğer elde aeretör ile çalışılarak tüm amputasyonlar tek uygulayıcı tarafından gerçekleştirilmiştir (Fuks AB’nin kişisel konuşmasından alınmıştır). Enfeksiyon riskini en aza indirmek için aeretör ve su spreyi sistemlerinde steril salin solüsyonu kullanılmıştır. Aeretör ile #330 nolu elmas fissür frez (NorthBel 820/042, Italy) kullanılarak kaviteler açılmış ve 11 nolu çelik frez (NTI, P11.002, Germany) kullanılarak mikromotor ile çürük dentin kısımları temizlenmiştir92. Çürük tamamen uzaklaştırıldıktan sonra, #330 nolu elmas fissür frez kullanılarak aeretör ile, pulpa odası net olarak görülecek şekilde pulpa tavanı kaldırılmıştır. Kaşık şeklinde keskin steril bir ekskavatör (Jensen JP-1, Germany) ile kuron pulpası çıkarılmıştır. Steril salin solüsyonu ile saha yıkanarak pulpa artıkları uzaklaştırılmıştır. Sahanın dezenfeksiyonu %0,2’lik Klorheksidin glukonat (Tablo1) ile nemlendirilmiş steril pamuklar ile sağlanmıştır. Kanama kontrolü, salin solüsyonu ile nemlendirilmiş, pulpa odasının 1/3’ü hacminde steril pamuk peletin 3-5 dk. basınç ile kanal ağızlarına uygulanması ile sağlanmıştır.119 Takiben, dişlere FK, KH, DS veya MTA amputasyon materyallerinden herhangi birisi rastgele seçilmiş ve uygulanmıştır. Bu materyallere göre dört grup oluşturulmuştur. FK Grubu: Kontrol grubudur. Amputasyon materyali olarak laboratuar şartlarında hazırlanmış olan FK solüsyonu (Tablo 1) kullanılmıştır. FK ile nemlendirilmiş pulpa odasının 1/3’ü büyüklüğünde steril pamuk peletteki FK fazlalığı, steril bir gazlı bez ile giderilmiş ve kanal ağızları üzerine direkt olarak yerleştirilmiştir.119 Ayrıca, materyalin 45 fazlalığının kaviteden sızmasını önlemek için kavitedeki pelet üzerine pamuk yerleştirilmiştir.119 FK toplam 5 dk süreyle bekletilmiştir.123 Peletler uzaklaştırıldıktan sonra, kanamanın durmuş ve amputasyon sahasının koyu kırmızı veya kahverengi olmasına dikkat edilmiştir.11,76 FK amputasyonu uygulanmış olan alt sağ süt IV no’lu dişin klinik ve radyografik görüntüleri Şekil 1a-1d’de verilmiştir. KH Grubu: KH preparatı olan Calcicur (Tablo 1) kullanılmıştır. Kanal ağızlarına 0,5-1 mm Calcicur materyali özel enjektörü yardımı ile yerleştirilmiştir. KH amputasyonu uygulanmış olan alt sol süt IV no’lu dişin hem klinik hem de radyografik görüntüleri Şekil 2a-2d’de verilmiştir. DS Grubu: Bu grupta Viscostat (Tablo 1) ile DS amputasyonu gerçekleştirilmiştir. Üretici firmanın önerileri doğrultusunda fırça uçlu özel enjektöre 1/4 cc’lik DS solüsyonu çekilmiştir. Pulpa açıklıkları üzerine 15 s süreyle fırça uç ile solüsyon hafif ovularak uygulanmış ve 15 s sonunda serum fizyolojik ile solüsyonun tamamı uzaklaştırılmıştır. Pulpa açıklıklarında kanamanın oluşmamış olmasına dikkat edilmiştir DS amputasyonu uygulanmış olan alt sol süt V no’lu dişin hem klinik hem de radyografik görüntüleri Şekil 3a-3d’de verilmiştir. MTA Grubu: Amputasyon materyali olarak Pro Root MTA (Tablo 1) kullanılmıştır. Üretici firmanın önerileri doğrultusunda MTA tozu hacimce 3:1 oranında steril su ile karıştırılarak açık olan pulpa dokusu üzerine yerleştirilmiştir. Materyal nemli ortamda sertleştiği için, saf su ile nemlendirilmiş pelet ile temas ettirilmiş ve takiben pelet 46 uzaklaştırılmıştır.93,99 MTA amputasyonu uygulanmış olan alt sol süt V no’lu dişin hem klinik hem de radyografik görüntüleri Şekil 2a-2d’de verilmiştir. Şekil 1. Süt IV no’lu dişin klinik görünümü b. Radyografik görünümü c. Kuronal pulpa ampute edilmiş ve kanama kontrolü sağlanmış görünümü d. FK materyali uygulaması sonrası klinik görünüm 47 Şekil 2. a. Süt IV ve V no’lu dişlerin klinik görünümleri b. Radyografik görünümleri c. Kuronal pulpaların ampute edilmiş ve kanamaları kontrol altına alınmış görünümleri d. Süt IV nolu dişin KH ve süt V nolu dişin MTA materyali uygulandıktan sonraki klinik görünümleri Şekil 3. Süt V no’lu dişin klinik görünümü b. Radyografik görünümü c. Kuronal pulpa ampute edilmiş ve kanama kontrolü sağlanmış görünümü d. DS materyali uygulandıktan sonraki görünüm 48 Tüm gruplardaki işlemleri takiben, üretici firmanın önerileri doğrultusunda hazırlanmış olan 2 mm kalınlığındaki çinko oksit ojenol kaide materyali (Tablo 1) kavite tabanına yerleştirilmiştir90,119 Daha sonra, matriks bandı (Hahnenkratt, 10145, Schweiz) ve taşıyıcısı (Hawe neos Dental, 1120, Germany) dişe yerleştirilmiş ve tüm kavite, bir cam ionomer kaide simanı olan Ionobond ile doldurulmuştur. C- Üst Restoratif Uygulama Restoratif uygulamalar, amputasyon uygulamasından hemen sonra aynı seansta gerçekleştirilmiştir. Tüm gruplarda Ionobond materyalinin üretici tarafından belirtilen sertleşme süresi için 4 dk beklenmiştir. Rubber dam çıkarılmış ve PÇK uygulanması için dişlerin kesim işlemine geçilmiştir. Dişin kesimine okluzal yüzden başlanmıştır. Okluzal yüzün 1/3 kısmı, #14 nolu alev uçlu frez (NorthBel, 847/014, Italy) yardımı ile tüberkül eğimleri dikkate alınarak 1-1,5 mm kesilmiştir.152 Dikey boyut kaybının veya dişteki harabiyetin fazla olduğu durumlarda daha az miktarda kesim yapılmasına dikkat edilmiştir. Daha sonra, ara yüz kesimine geçilmiştir. Frezin kesim yapılan dişe temas ettirilerek bukko-lingual yönde hareket ettirilmesi ile mezial ve distal kontak noktaları kaldırılmıştır. Diş okluzo-gingival yönde 10-150’lik açı yapacak şekilde biçimlendirilmiştir. Vestibul ve lingual yüzlerde aşırı kesimden kaçınılarak mine kütleleri kaldırılmıştır. Tüm gingival bitirme çizgileri hafifçe subgingival olacak şekilde basamaksız olarak sonlandırılmıştır. Kesim sonucu oluşan keskin kenarlar yuvarlaklaştırılmıştır. Bir kumpas ile karşı arktaki simetrik dişin boyutunun veya (eğer bu diş mevcut değilse) kesim yapılan dişe komşu dişler arasındaki mesafenin ölçülmesi ile uygun boyuttaki kuron seçilmiştir. Boğaz yolu steril bir gazlı bez yardımı ile kapatılmış ve kuron lingualden vestibule doğru diş üzerinde denenmiştir. Kuron kenarları diş eti içine 0,5-1 mm girecek şekilde ayarlanmış ve okluzyon kontrolü 49 yapılmıştır. Diş etinde aşırı beyazlama olan veya okluzyonda 1 mm’den fazla açıklığa neden olan durumlarda kuron kenarları kısaltılmış ve kısaltılan yüzeyler Sof-Lex cila diskleri (Tablo 1) ile cilalanmıştır. Cilalama işleminden sonra, kuron kenarları 114 nolu pens (003-114-00, Dentaurum, Germany) ile konturlanmıştır. Kuronun oturmasında problem mevcutsa 139 nolu pens (003-139-00, Dentaurum, Germany) yardımıyla giderilmiştir. Kuronun sıkı adapte olduğu yerleştirme sırasında “tık” sesinin alınması ile anlaşılmıştır. Ayrıca, sıkı bir şekilde dişe adapte edilmiş olan kuronun adaptasyon kontrolü Bite-wing radyografiler ile yapılmıştır. Radyografide kuron kenarlarının minesement bileşiminde olmasına dikkat edilmiştir.159 PÇK ince yapısı nedeniyle radyografide geçirgen göründüğü için amputasyon materyalinin kontrolü de bu radyografi üzerinde yapılmıştır. Kuronların dişlere simantasyonu öncesinde diş eti, taşan siman materyalinin yapışmasını önlemek amacı ile vazelin ile izole edilmiştir. Daha sonra, dişler gazlı bezler ile izole edilmiş ve üzerlerinde kan ve tükürük kalmayacak şekilde yıkanıp kurutulmuşlardır. Kuronların içi de yıkanarak temizlenmiş ve kurutulmuştur. Dişe uyumlu bulunan kuronlar cam ionomer esaslı bir yapıştırıcı siman olan Aquameron (Tablo 1) veya rezin modifiye cam ionomer yapıştırıcı siman olan RelyX Luting (Tablo 1) simanlarından biri ile simante edilmişlerdir. Üretici firmanın önerilerine göre hazırlanan siman materyali (Aquameron ve RelyX Luting için hacimce toz/likit oranı: 1/2, 3/3; sırasıyla) ile kuronun içi tamamen doldurulmuştur. Kuron lingualden vestibule doğru hafif parmak baskısı ile yerleştirilmiş ve kuronlu diş ile karşıt diş arasına pamuk rulo konularak anlık ısırtma yapılmıştır. Taşan fazlalık simanlar pamuk yardımı ile uzaklaştırılmış; ayrıca, siman sertleştikten sonra siman artıkları ara yüzden diş ipi kullanılarak, lingual ve bukkal yüzlerde ise bir dental sond yardımı ile temizlenmiş ve tekrar okluzyon kontrol 50 edilmiştir. 1 mm’ye kadar olan yükseklikler tolere edilebilir kabul edilmiştir. Tedavisi tamamlanmış olan dişlerin oral kamera ile okluzal, vestibul ve lingual görüntüleri kaydedilmiştir. Tedavi bitirildikten sonra, hastanın anestezi uygulanmış olan bölgesine ağız köşesinden uç kısmı çıkacak şekilde gazlı bez yerleştirilmiştir. Uyuşma hissi geçene kadar yemek yememesi; aksi halde, yanak veya dudak ısırma meydana gelebileceği hastaya ve ebeveyne anlatılmıştır. Uygulanmış olan amputasyonların ve üst restorasyonların son durumları Şekil 4 ve 5’te verilmiştir. Şekil 4 a. FK amputasyon ve PÇK uygulanmış olan alt sağ süt IV no’lu dişin radyografik görünümü b. a’daki dişin klinik görünümü c. DS ve PÇK uygulanmış olan alt sağ süt V no’lu dişin radyografik görünümü d. c’deki dişin klinik görünümü 51 Şekil 5. a. KH ve PÇK uygulanmış olan alt sol süt IV ve MTA amputasyon ve PÇK uygulanmış olan süt V no’lu dişlerin radyografik görünümleri b. a’daki dişlerin klinik görünümleri Amputasyon uygulaması gerektirmeyen çürük dişlerin restorasyonları akıcı kompozit rezin (Tetric Flow) veya poliasit modifiye kompozit rezin (Dyract) ile gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada kullanılan materyallerin markaları, içerikleri, ürün numaraları ve üretici firmaları Tablo 1’de gösterilmiştir. 52 Tablo 1. Çalışmada kullanılan materyaller Materyal İçerik Sakarin ile tatlandırılmış Vision-Gel Ultracain D-S Serum fizyolojik Klorhex Calcicur Formocresol Viscostat ProRoot MTA Sultan Çinko Oksit Ojenol Ionobond Paslanmaz Çelik Kuron Sof-Lex Aquameron RelyX Luting %20 Benzocaine jel 1 ml’nin bileşiminde 40 mg artikain hidroklorür, 0,006 mg epinefrin hidroklorür, 0,5 mg sodyum metabisülfit, 1 mg sodyum klorür, 0,6325 mg 0,1 N hidroklorik asit ve 1ml enjeksiyonluk su bulunmaktadır. %0,9 izotonik sodyum klorür. 100 ml’sinde 0,9 gr sodyum klorür (154 mEq/L sodyum ve 154 mEq/L klorür) %0,2 Klorheksidin glukonat, gliserin, limon ve nane esansı Su esaslı, radyoopak KH 1 kısım konsantre solüsyon (19 ml fomaldehit, 35 ml trikrezol, 15 ml gliserol, 31 ml su) + 3 kısım gliserol + 1 kısım su Sıvı bir taşıyıcının içinde %20 demir sülfat solusyonu ve bağlayıcı ajanlar içerir. Toz: Trikalsiyum aluminat, trikalsiyum silikat, silikat oksit ve trikalsiyum oksit, ademir oksit, magnezyum ve radyoopasite için bizmut oksit Likit: Likit: Steril saf su veya salindir Molekül formülü ZnO olan bir metal oksit Cam polialkenat (ionomer) siman %77 nikel, %15 krom, %7 demir ve daha az oranda manganez, silikon ve karbon Toz: Na, Ca, cam fluorosilikat ve poliakrilik asit Likit: Saf su Toz: Radyoopak fluoroaminosilikat cam Likit: modifiye, polialkenoik asidin sudaki solüsyonudur ve HEMA (2-Hidroksietilmetakrilat) Ürün no 365 Üretici Firma Vision-Gel, Germany Aventis Pharma, İstanbul, Türkiye 410149 Biosel, İstanbul, Türkiye 187-96 Drogsan, Ankara, Türkiye Voco Cuxhaven, Germany - 1093 - 649 Ultradent, Utah, USA 03081235 Dentsply, Konstanz, Germany 11803 Sultan Chemists, Englewood, USA Sultan Chemists, Englewood, USA Voco Cuxhaven, Germany 3M ESPE, Seefeld, Germany 740109 1083 70-2004-69925 70-2005-23879 1172 3505 3M ESPE, Seefeld, Germany Voco Cuxhaven, Germany 3M ESPE, Seefeld, Germany 53 V- Amputasyon ve PÇK Uygulamalarının Değerlendirilmesi Amputasyon ve PÇK uygulanmış olan dişlerin 3’er aylık klinik ve 6’şar aylık periyotlar ile periapikal radyografiler kullanılarak radyografik kontrolleri yapılmıştır.47,153 Ayrıca, kontrol periyotlarında diğer dişlerde yeni/tekrarlayan çürük gelişip gelişmediği de değerlendirilmiştir. Amputasyonların ve PÇK’lerin klinik ve radyografik değerlendirme kriterleri aşağıda belirtildiği şekildedir. 1- Amputasyonların Klinik ve Radyografik Değerlendirme Kriterleri a- Klinik Değerlendirme Kriterleri;1,32,55,92,115,125 - vestibul sulkusta şişliğin olup olmaması, - vestibul diş etinde renk değişikliğinin olup olmaması, - fistül varlığı - perküsyon ve palpasyon hassasiyeti olup olmaması ve - ilgili sahada lenfadenopati olup olmamasıdır. b- Radyografik Değerlendirme Kriterleri;1,92,115,122,125,168 - periapikal sahada radyolusentlik olup olmaması, - patolojik internal ve/veya eksternal kök rezorpsiyonu mevcut olup olmaması, - fizyolojik kök rezorpsiyon durumu ve - kök kanallarında silikleşmenin mevcut olup olmamasıdır. 2- Üst Restorasyonun Değerlendirme Kriterleri152,154,159,164 - OHI-S, - Pİ, - Gİ, - sulkus ölçümü, 54 - tutuculuk (Bir kaşık ekskavatör ile diş eti oluğu içerinden kurona hafif kuvvet uygulanarak tespit edilmiştir), - okluzal yüzey değişimi [aşınma, ezilme ve delinme (Ağız içi kamera ile kaydedilmiş görüntüler üzerinde değerlendirilmiştir)], - ara yüz kontağı [(komşu süt azı dişi mevcut ise), diş ipi ara yüzden geçirilerek kontak mevcut veya açıklık mevcut şeklinde not edilmiştir], - kenar adaptasyonu (Dental sond ile buccal ve lingual duvarlarda gezilerek, iyi kenar uyumu, zayıf kenar uyumu ve açıklık var şeklinde değerlendirilmiştir), - kenar uzunluğu (Diş eti oluğu içerisinde veya diş eti oluğu üzerinde) olarak belirlenmiştir) ve - konumdur (Kuronda ilk haline göre göze çarpan bir rotasyon veya aksiyal eğimde bozulma olup olmamasına göre değerlendirilmiştir). 3- Amputasyon Uygulamalarında Başarısızlık Mevcudiyeti Belirtilen kriterlere göre kontrol edilen dişler başarılı veya başarısız olarak değerlendirilmiştir. Meydana gelen başarısızlıklar veya fizyolojik kök rezorpsiyonu sonucu dişlere çekim endikasyonu konulmuştur. Çekim endikasyonu şu durumlarda konulmuştur:47,176 1- Çiğnemede ağrıya neden olan aşırı mobilite 2- Bukkal veya labial fistül 3- Vestibul sulkus ve diş etinde şişlik 4- Yaygın periapikal radyolusentlik 5- Alttaki küçük azı dişinin kökünün 2/3’ü oluşmuşsa 6- Radyografik olarak internal rezorpsiyon varlığında ağrı mevcut ise 7- Kök rezorpsiyonu 2/3’ü geçmiş ise. 55 5. ve 7. maddelerden biri veya daha fazlasının mevcut olduğu durumlarda çekim yapıldıktan sonra yer koruma amaçlı hiçbir işlem yapılmamıştır. 4. maddenin mevcut olduğu durumlarda, gerekli görülmüş ise yer tutucu uygulanmıştır. Bu maddelerin dışındaki diğer nedenlerden dolayı çekim yapılmış ise, yer tutucu uygulaması yapılmıştır. 4- Başarısız Sayılmış Fakat Çekim Endikasyonu Konulmayan Durumlar: İnternal rezorpsiyon ve pulpa kanal silikleşmesi durumlarının alttaki daimi dişe zarar vermediği ifade edilmiş ve eğer dişte ağrı veya başka bir semptom mevcut değil ise, bırakılabileceğinden dolayı bu dişler takip edilmiş; ancak, sonraki kontrollerde istatistiksel değerlendirmelere dahil edilmemiştir40,115 Çekilmiş olan dişler histolojik değerlendirme için %10’luk formalin solüsyonunda depolanmışlardır. VI- Amputasyonların histolojik değerlendirmeleri Işık mikroskobunda histolojik değerlendirmenin yapılacağı dişler, EDTA (ethylene-diamine-tetraacetic acid) solusyonunda (Neutral EDTA: 250 mg EDTA disodium salt + 1750 ml distile su) dekalsifiye edilmişlerdir. Daha sonra dişlerin kökleri -eğer diş üst çeneye ait bir diş ise, meziodistal yönde trifurkal sahadan geçerek bukkal kökler ile palatinal kök ayrılacak şekilde; eğer diş alt çeneye ait bir diş ise, bukkolingual yönde furkal sahadan geçecek şekilde- birbirinden ayrılmıştır. Kök rezorpsiyonu daha düşük seviyede olan kök bu işlem için seçilmiştir. Seçilen kökün kuronal kısmı köke dik olacak şekilde amputasyon materyaline zarar verilmeksizin bistüri ile kesilerek uzaklaştırılmıştır. Değerlendirme için her dişin fizyolojik olarak en az rezorbe olan kökü seçilmiş ve bu kökler %10’luk formalinde ( 10 ml %40’lık formaldehit, 90 ml su) 48-72 saat fikse edilmiştir. Daha sonra, diş kökleri dereceli alkol serileri ile dehidrate 56 edilip ksilol serilerinde şeffaflandırılarak parafinde bloklanmıştır. Parafin bloklardan mikrotom (Jung. AG. Heıdelberg, Germany) ile kesilen 4-6 µm’lik kesitler cam lamlar üzerine alınmıştır. Bu kesitler genel histolojik yapıyı değerlendirmek amacıyla Hematoksilen-eozin (Harris’in hematoksileni) yöntemi ile boyanmıştır. Boyanan kesitler Kanada Balsamı ile kapatıldıktan sonra ışık mikroskobunda (Nikon. Eklipse E 600) incelenerek 4,10 ve 20X büyütmelerde fotoğrafları alınmıştır. Histolojik değerlendirme kriterleri:35,60,136,177 1- Dentin köprüsü oluşumu Skor Tanımlama 0 Yok 1 Tamamlanmamış 2 Tamamlanmış 2- Dentin köprüsünün kalitesi Skor Tanımlama 0 Tubul yok 1 Düzensiz tubuller 2 Düzenli tubuller 3 Tubulsuz+Düzenli tubullu kombinasyonu 4 Tubulsuz+Düzensiz tubullu kombinasyonu 57 3- Pulpal iltihap Skor Tanımlama 1 İltihap yok 2 Minimal iltihap 3 Orta seviyede iltihap 4 Yaygın iltihap 5 Apse oluşumu 4-Nekroz yaygınlığı Skor Tanımlama 1 Nekroz yok 2 Parsiyel (lokalize) nekroz 3 Total (yaygın) nekroz 5- Dejenerasyon tipi Skor Tanımlama 0 Dejenerasyon yok 1 Fibrotik dejenerasyon 2 Kalsifik dejenerasyon 3 Fibrotik+kalsifik dejenerasyon kombinasyonu 58 6- Odontoblast hücre tabakasının devamlılığı Skor Tanımlama 0 Yok (Odontoblast hücre tabakası mevcut değil) 1 Düzensiz (Kök kanalı boyunca pulpanın sadece bazı kısımlarda odontoblast tabakası mevcut) 2 Düzenli (Kök kanalı boyunca odontoblast tabakası mevcut) 7- Kök kanallarında internal rezorpsiyon Skor Tanımlama 0 Yok 1 Var 8- İrritasyon dentini birikimi Skor Tanımlama 0 Yok 1 Var 59 VII- İstatistiksel Değerlendirme: Amputasyon uygulamalarından önce dişlerin klinik ve radyografik seçim kriterlerinin ve kontrol seanslarında amputasyonların klinik ve radyografik başarı durumlarının değerlendirilmesinde değerlendirici-içi tekrarlanabilirlik Kappa istatistiği kullanılarak hesaplanmıştır. Amputasyon materyallerine göre hastaların yaş ortalamaları ve takip süreleri arasında farklılığın olup olmadığı, tek yönlü ANOVA kullanılarak karşılaştırılmıştır. Amputasyon uygulamaları arasında yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerine göre TB, Bşr, TK ve Bşz kriterleri esas alınarak farklılık olup olmadığı χ2 analizi kullanılarak tespit edilmiştir. Yukarıdaki faktörler esas alınarak amputasyon uygulamalarının “sağ kalım” oranlarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi kullanılmıştır. Takip süresi boyunca değerlendirmesi yapılan amputasyonlu dişlerden elde edilen “sağ kalım” sürelerinin grafik üzerinde verilmesini sağlamak; ayrıca, amputasyonlu tüm dişlerin son durum ihtimallerini değerlendirilebilmek için Kaplan Meier analizi kullanılmıştır. Histolojik değerlendirme sonucunda amputasyon materyalleri arasında; dentin köprüsü, dentin köprüsü kalitesi, iltihap, nekroz yaygınlığı, odontoblast hücre tabakasının devamlılığı ve dejenerasyon tipi kriterleri açısından farklılık olup olmadığının tespitinde tek yönlü Kruskal-Wallis varyans analizi kullanılmıştır. Eğer farklılık mevcut ise, farklılığın tespiti için Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Kök kanallarında daralma ve kök kanallarında internal rezorpsiyon kriterlerine göre farklılık olup olmadığının tespitinde ise, Kolmogorov Simirnov iki örnek testi kullanılmıştır. Kök rezorpsiyonu başlamamış (Resi) ve henüz başlamış (Res1/4) dişler arasında internal 60 rezorpsiyon açısından farklılık ve ilişki olup olmadığı χ2 ve Spearman Korelasyon testleri kullanılarak tespit edilmiştir. Kök rezorpsiyon seviyesi ile internal rezorpsiyonun ilişkisini tespit etmek amacı ile Korelasyon analizi uygulanmıştır. Amputasyon uygulanan hastaların OHI-S değerlerini ve dişlerin Pİ, Gİ ve sulkus ölçüm değerlerinin zamana bağlı dağılımları arasında restorasyon tipine ve amputasyon materyaline göre farklılık olup olmadığının tespiti için ANOVA tekrarlı ölçümlerde varyans analizi ve Bonferroni çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır. Bu çalışmanın histoloji kısmındaki internal rezorpsiyon ve irritasyon dentini birikimi kriterleri hariç tüm kriterlere göre istatistiksel değerlendirmeler SPSS 11.5 (SPSS Inc., Chicago IL, USA) istatistik programında %5 önem seviyesinde yapılmıştır. Bu iki kritere göre istatistiksel analiz, SPSS istatistik programında KolmogorovSmirnov iki örnek testi bulunmadığı için Özdamar’ın178 belirttiği şekilde ve %5 önem seviyesinde yapılmıştır. 61 BULGULAR Bu çalışmada 6-8 yaşları arasındaki (ort. 7,12±0,8 yıl) 108 çocuğun (53 kız, 55 erkek) toplam 210 adet süt I. veya II. azı dişine çeşitli amputasyon uygulamaları yapılmıştır. Amputasyon uygulamalarının yaş, cinsiyet ve süt azı dişlerine göre dağılımları Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Amputasyon uygulamalarının yaşlara ve süt azı dişlerine göre dağılımı Amputasyon materyalleri Yaş Cinsiyet Diş Toplam FK KH DS MTA Tipi Kız 6 Erkek Kız 7 Erkek Kız 8 Erkek Toplam IV 3 3 5 5 16 V 3 4 2 4 13 IV 6 6 3 3 18 V 3 6 3 1 13 IV 2 5 3 4 14 V 6 5 3 2 16 IV 6 10 4 7 27 V 6 4 7 7 24 IV 5 2 4 3 14 V 6 4 6 7 23 IV 3 3 4 3 13 V 4 5 6 4 19 53 57 50 50 210 Tablodaki tüm verilerin dağılımında diş sayısı esas alınmıştır. Amputasyon uygulamalarından önce dişlerin klinik ve radyografik seçim kriterlerinin, kontrol seanslarında amputasyonların klinik ve radyografik başarı durumlarının ve periodontal doku durumlarının değerlendirilmesinde değerlendirici-içi tekrarlanabilirlik için Kappa değerleri sırasıyla 0,92, 0,85 ve 0,87 olarak hesaplanmıştır. 62 Şekil 6’da, amputasyon uygulamalarının süt azı dişlerinin numaralarına göre dağılımları verilmiştir. Toplam 102 süt I. azı dişine ve 108 süt II. azı dişine amputasyon uygulanmıştır. 45 hastaya 1’er, 33 hastaya 2’şer, 21 hastaya 3’er ve 9 hastaya 4’er adet amputasyon uygulaması yapılmıştır. 45 41 40 33 Frekans 35 28 27 30 23 25 20 22 18 18 15 10 5 0 54 55 64 65 74 75 84 85 Diş numaraları Şekil 6. Amputasyon uygulamalarının süt azı dişlerinin numaralarına göre dağılımı Amputasyon materyallerine göre, hastaların yaş ortalamalarının ve sonuç kriterleri göz önünde bulundurulmaksızın hesaplanan ortalama takip sürelerinin dağılımı Tablo 3’te verilmiştir. Amputasyon materyallerine göre, yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, hastaların hem yaş grupları hem de takip süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05). 63 Tablo 3. Farklı amputasyon materyalleri uygulanan grupların yaş ortalamaları (yıl), ortalama takip süreleri (ay) ve standart sapmaları Yaş Ortalaması±SD Takip süresi±SD Materyal [Mod;Medyan] [Mod;Medyan] FK 7,1±0,8 [7;7] 20,5±7,5 [24;24] KH 7,0±0,8 [7;7] 19,8±8,5 [24;24] DS 7,1±0,8 [7;8] 21,4±6,8 [24;24] MTA 7,1±0,8 [7;7] 23,3±5,1 [24;24] Mod: Veriler içinde frekansı en büyük olan değer Medyan: Verilerin büyüklüklerine göre sıralanmasında tam ortaya düşen değer Amputasyon Uygulamalarının Klinik ve Radyografik Bulguları Amputasyon materyallerinin klinik ve radyografik değerlendirmelere göre tespit edilen başarısızlık durumlarının dağılımları Tablo 4’te verilmiştir. Tablo 4. Amputasyonların başarısızlıklarının edildikleri durumlara göre dağılımları tespit Başarısızlık Materyal FK Klinik 2 Radyografik 7 KH 3 9 DS 0 6 MTA 1 4 Toplam 6 26 Tablo 4’e göre, çalışma süresince toplam 210 dişin 6’sında (%2,9) klinik başarısızlık gözlenmiş ve bunların tümünde radyografik başarısızlık da tespit edilmiştir. Yalnızca radyografik başarısızlık 20 dişte (%9,5) not edilmiştir. Klinik ve radyografik değerlendirmeler sonucu, yaş, cinsiyet, çene, diş, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerinin TB, Bşr, TK ve Bşz sonuç kriterlerine 64 göre dağılımları elde edilmiştir. Faktörlerin sonuç kriterlerine göre dağılımları ve χ2 analiz sonuçları Tablo 5’te verilmiştir. Tablo 5. Yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyonu ve materyallere göre klinik ve radyografik olarak belirlenen sonuç kriterlerinin dağılımı ve χ2 analiz sonuçları Sonuç Kriterleri [(%)] Faktörler TB Bşr TK Bşz Toplam P 6 25 (42,4) 14 (23,7) 8 (13,6) 12 (20,3) 59 (100) 7 34 (41,5) 30 (36,6) 10 (12,2) 8 (9,7) 82 (100) 8 22 (31,9) 35 (50,7) 6 (8,7) 6 (8,7) 69 (100) Toplam 81(38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) Kız 23 (24) 43 (44,8) 18 (18,7) 12 (12,5) 96 (100) Erkek 58 (50,9) 36 (31,6) 6 (5,2) 14 (12,3) 114 (100) Toplam 81 (38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) Alt 48 (40) 37 (30,8) 11 (9,2) 24 (20) 120 (100) Üst 33 (36,7) 42 (46,7) 13 (14,4) 2 (2,2) 90 (100) Toplam 81 (38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) IV 37 (36,3) 38 (37,2) 12 (11,8) 15 (14,7) 102 (100) V 44 (40,7) 41 (38) 12 (11,1) 11 (10,2) 108 (100) Toplam 81 (38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) 1 75 (45,7) 50 (30,5) 17 (10,4) 22 (13,4) 164 (100) Kök Rez. 2 6 (13) 29 (63) 7 (15,3) 4 (8,7) 46 (100) Seviyesi Toplam 81 (38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) FK 16 (30,2) 23 (43,4) 7 (13,2) 7 (13,2) 53 (100) KH 22 (38,9) 14 (24,5) 12 (20,9) 9 (15,7) 57 (100) DS 16 (32) 23 (46) 5 (10) 6 (12) 50 (100) MTA 27 (54) 19 (38) 0 (0) 4 (8) 50 (100) Toplam 81 (38,6) 79 (37,6) 24 (11,4) 26 (12,4) 210 (100) Yaş Cinsiyet Çene Diş tipi Materyal Tabloda verilmiş olan sayıların tümü diş sayılarını ifade etmektedir. 1: Kök rezorpsiyonu başlamamış (Resi skoru), 2: Kök rezorpsiyonu henüz başlamış (Res1/4skoru) TB: Takip bitirme Bşr: Başarılı TK: Takip Kaybı Bşz: Başarısız †: Marjinal seviyede önemli *: %5’lik önem seviyesinde anlamlı 0,054† 0,000* 0,000* 0,762 0,000* 0,033* 65 Tablo 5’teki faktörlerin sonuç kriterlerine göre istatistiksel değerlendirmeleri şöyledir: Yaş grupları arasında istatistiksel olarak marjinal önem seviyesinde anlamlı farklılık tespit edilmiştir (P<0,05). χ2 analizinin kendi içinde parçalanması sonucu, farklılığın Bşr ve Bşz sonuç kriterlerinden kaynaklandığı bulunmuştur. Cinsiyet faktörü değerlendirildiğinde, kızlar ve erkekler arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,05). Farklılığın TB sonuç kriterinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Çene faktörü göz önünde bulundurulduğunda, alt ve üst çene arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir (P<0,05). Farklılık yaratan sonuç kriterinin Bşz olduğu bulunmuştur. Diş tipi faktörüne göre, süt I. ve süt II. azılar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05). Kök rezorpsiyon seviyeleri faktörü değerlendirildiğinde, kök rezorpsiyonu başlamamış (Skor=Resi) ve henüz başlamış (Skor=Res1/4) dişler arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (P<0,05). Farklılığın sonuç kriterlerinden TB’den kaynaklandığı bulunmuştur. Materyal faktörünün klinik ve radyografik olarak değerlendirilmesi sonucunda, materyaller arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0,05). χ2 analizinin kendi içinde parçalanması sonucu, farklılık yaratan materyalin KH ve sonuç kriterlerinin de TB, Bşr ve TK olduğu tespit edilmiştir. Amputasyon materyallerine göre sonuç kriterlerinin sayıları ve ortalama ay dağılımları Tablo 6’da verilmiştir. 66 Tablo 6. Amputasyon materyallerine göre sonuç kriterlerinin sayıları (n) ve ortalama ay dağılımları (Ay±SD) Sonuç Kriterleri Materyaller TB Bşr TK Bşz FK 16/25,3±1,5 23/23,0±3,2 7/2,1±2,3 7/10,3±4,8 KH 27/25,5±1,5 14/24,2±2,3 12/2,4±2,2 9/11,0±4,5 DS 16/25,3±1,5 23/23,4±2,3 5/3,6±2,5 6/13,0±4,5 MTA 27/25,8±1,5 19/23,2±1,7 0/0,0±0,0 4/7,5±3,0 Toplam 86/25,5±1,5 79/23,4±2,4 24/2,6±2,3 26/10,7±4,5 Farklı tipteki amputasyonların farklı zaman dilimlerindeki klinik başarısızlıklarının dağılımı Tablo 7’de verilmiştir. Tablo 7. Farklı tipteki amputasyonların farklı zaman dilimlerindeki klinik başarısızlıklarının dağılımları Aylar (Bşz/n) Materyal 3 6 9 12 15 18 21 24 27 ΣN FK 2/48 0/46 1/44 0/43 0/39 0/39 0/37 0/34 0/11 3 KH 0/52 0/47 1/43 0/42 1/38 0/37 0/36 0/33 0/16 2 DS 0/48 0/47 0/44 0/44 0/41 0/41 0/39 0/32 0/12 0 MTA 0/50 1/50 0/47 0/47 0/46 0/46 0/46 0/40 0/17 1 Farklı tipteki amputasyonların farklı zaman dilimlerindeki radyografik başarısızlıklarının dağılımı Tablo 8’de verilmiştir. 67 Tablo 8. Farklı tipteki amputasyonların faklı zaman dilimlerindeki radyografik başarısızlıklarının dağılımları Aylar (Bşz/n) Materyal ΣN 6 12 18 24 FK 2/46 4/43 1/39 0/34 7 KH 1/47 5/42 2/37 1/33 9 DS 1/47 3/44 2/41 0/32 6 MTA 3/50 1/47 0/46 0/40 4 Amputasyonların klinik başarısızlıkları vestibul sulkusta şişlik, vestibul diş etinde renk değişimi, fistül, perküsyon hassasiyeti, palpasyon hassasiyeti ve lenfadenopati kriterlerinin kombinasyonları şeklinde gözlendiği için dağılımları verilmemiştir. Bununla beraber, radyografik başarısızlıklar birbirinden bağımsız şekillerde not edildiği için dağılımları verilmiştir. Amputasyon materyallerinde radyografik olarak tespit edilen başarısızlık şekilleri Tablo 9’da gösterilmiştir. Tablo 9: Amputasyon Materyallerinin Radyografik Başarısızlık Şekilleri Materyaller Toplam Başarısızlık Şekilleri FK KH DS MTA Periapikalde radyolusentlik 2 2 0 1 4 (%16) İnternal rezorpsiyon 1 3 4 3 11 (%44) Eksternal rezorpsiyon 0 0 0 0 0 (%0) Pulpa kanal silikleşmesi Toplam 4 4 2 0 10 (%40) 7 (26,9) 9 (34,6) 6 (23,1) 4 (15,4) 26 (%100) 68 Tablo 9’da gösterilen “başarısızlık şekillerinin” tümü farklı dişlerde meydana gelmiştir. Aynı dişte birden fazla “başarısızlık şekli” tespit edilmemiştir. Yaygın olarak internal rezorpsiyon ve pulpa kanal silikleşmesi görülmüştür. Tespit edilen klinik ve radyografik başarısızlık şekilleri Şekil 7’de verilmiştir Şekil 7. a. Alt süt V no’lu dişte enfeksiyon sonucu meydana gelen fistül oluşumu; b. a’ daki süt V no’lu dişin radyografik görünümü (Furkal sahadan periapikal sahaya uzanan radyolusentlik); c. Üst süt V no’lu dişin distal kökünde internal rezorpsiyon; d. Alt süt IV no’lu dişin mezial kökünde pulpa kanal silikleşmesi Klinik ve radyografik olarak başarı sergileyen bir dişin görünümü Şekil 8’de verilmiştir. 69 Şekil 8. a. Klinik ve radyografik olarak başarı sergileyen süt IV no’lu dişin 24 aylık radyografik görünümü (Distal kökte dentin köprüsü oluşumu); b. Klinik ve radyografik olarak başarı sergileyen süt IV no’lu dişin 27 aylık klinik görünümü. (PÇK’de ezilme) 70 Amputasyon Uygulamalarının Sağ Kalım Bulguları Bu çalışmadaki amputasyonların çeşitli faktörlere göre (yaş, cinsiyet, çene, diş tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal) Kaplan-Meier analiz yöntemi ile elde edilmiş olan sağ kalım grafiklerinin y eksenindeki ondalıklı rakamlar sağ kalım yüzdelerini göstermektedir (0,1=%10 ve 1,0=%100). Yaş faktörü göz önünde bulundurulduğunda, 6 ve 7 yaş için en son başarısızlıklar 18. ayda gözlenmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranları sırasıyla %76,9 ve %88,8’dir. 6 yaş grubundaki çocuklara uygulanmış olan amputasyonların 47’si (%79,7) başarılı olurken, 7 yaş grubuna uygulanan amputasyonların 73’ü (%90,1) başarılı bulunmuştur. 6 yaş grubundaki çocuklara uygulanmış olan amputasyonların 12’sinde (%20,3) başarısızlık gözlenirken, 7 yaş grubuna uygulanan amputasyonların 8’inde (%9,9) başarısızlık gözlenmiştir. 6 ve 7 yaş için ortalama sağ kalım süreleri 23 ve 25 aydır. 8 yaş için en son başarısızlık 24. ayda gözlenmiş ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %89,9 olarak hesaplanmıştır. 8 yaş grubunda 64 (%91,4) amputasyon başarılı, 6 (%8,6) amputasyon başarısız bulunmuştur. 8 yaş için ortalama sağ kalım süresi 26 aydır. Şekil 9’da amputasyonların yaş gruplarına göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, en keskin düşüşlerin 6 yaş grubunda olduğu, diğer gruplardaki düşüşlerin hemen hemen birbirine yakın seyrettiği görülmüştür. 6 ve 7 yaş grubu, 18. aydan çalışmanın sonuna kadar düz seyrederken, 8 yaş grubu, 12 ile 24 ay arasında düz bir seyir göstermiştir. Yaş gruplarının sağ kalımları arasında istatistiksel olarak marjinal seviyede anlamlı farklılık tespit edilmiştir (Wilcoxon: P=0,05). 71 Yaşa Bağlı Sağ Kalım 1,0 ,9 ,8 Yaş Sağ Kalım ,7 ,6 8-yaş ,5 ,4 7-yaş ,3 ,2 6-yaş 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 ,1 Takip Süresi (Ay) Şekil 9. Amputasyonların yaş gruplarına göre zamana bağlı Kaplan-Meier sağ kalım eğrileri Cinsiyet faktörü değerlendirildiğinde, kızlar için en son başarısızlıklar 18. ayda meydana gelmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranı %84,8’dir. Kızlara uygulanan amputasyonların 84’ünün (%87,5) başarılı ve 12’sinin (%12.5) başarısız olduğu gözlenmiştir. Kızlar için ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. Erkekler için en son başarısızlık 24. ayda tespit edilmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranı %87,0’dır. Erkeklere uygulanan amputasyonların 100’ünde (%87,7) başarı ve 14’ünde (%12,3) başarısızlık tespit edilmiştir. Erkekler için ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. 72 Cinsiyete Bağlı Sağ Kalım 1,0 ,9 ,8 Sağ Kalım ,7 ,6 Cinsiyet ,5 ,4 Erkek ,3 ,2 Kız 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 ,1 Takip Süresi (Ay) Şekil 10. Amputasyonların cinsiyetlere göre zamana bağlı Kaplan-Meier sağ kalım eğrileri Şekil 10’da amputasyonların cinsiyetlere göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, kızların eğrisi 18. aydan çalışmanın sonuna kadar düz bir seyir göstermiştir. Erkeklerde 15-24 ay arası düz bir seyir gösterirken, 24. ayda tekrar düşme görülmüş ve yine düz bir seyir sergilemiştir. Kızlar ve erkekler 27 ay boyunca benzer sağ kalım sergilemişlerdir ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (Wilcoxon: P=0,63). Çene faktörü göz önüne alındığında, üst çenede en son başarısızlık 9. ayda not edilmiş ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %97,5 olarak hesaplanmıştır. Üst çeneye uygulanan amputasyonların 87’si (%97,7) başarılı bulunurken, 2’si (%2,3) başarısız bulunmuştur. Üst çene için ortalama sağ kalım süresi 26 aydır. Alt çenede en son başarısızlık 24. ayda not edilmiş ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %78,2 olarak hesaplanmıştır. Alt çeneye uygulanan amputasyonların 97’si (%80,2) başarılı 73 bulunurken, 24’ü (%19,8) başarısız bulunmuştur. Alt çene için ortalama sağ kalım süresi 24 aydır. Çeneye Bağlı Sağ Kalım 1,0 ,9 ,8 Sağ Kalım ,7 ,6 Çene ,5 ,4 Alt ,3 ,2 Üst 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 ,1 Takip Süresi (Ay) Şekil 11. Amputasyonların çenelere göre zamana bağlı Kaplan-Meier sağ kalım eğrileri Şekil 11’de amputasyonların çenelere göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, üst çene eğrisi başlangıçtan çalışma sonuna kadar çok az düşüş sergileyerek düz bir seyir göstermiştir. Alt çenede ise, 12. ayda keskin bir düşüş gözlenmiş ve bunu keskin olmayan düşüşler izlemiştir. Üst çenenin alt çeneye göre istatistiksel olarak anlamlı seviyede daha yüksek sağ kalım sergilediği tespit edilmiştir (Wilcoxon: P=0,00). Diş tipi faktörü değerlendirildiğinde, süt I. azılar için en son başarısızlıklar 18. ayda tespit edilmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranı %83,6’dır. Süt I. azı dişlerine uygulanan amputasyonların 87’sinin (%85,3) başarılı ve 15’inin (%14,7) başarısız olduğu bulunmuştur. Süt I. azı dişleri için ortalama sağ kalım süresi 24 aydır. Süt II. azı 74 dişleri için en son başarısızlık 24. ayda tespit edilmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranı %88,4’tür. Süt II. azı dişlerine uygulanan amputasyonların 97’si (%89,8) başarılı ve 11’i (%10,2) başarısız bulunmuştur. Süt II. azı dişleri için ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. Şekil 12’de amputasyonların diş tiplerine göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, süt I. azıların eğrisi 12. ayda keskin bir düşüş sergilerken, diğer periyotlarda keskin olmayan düşüşler göstermiş veya düz bir seyir göstermiştir. Bununla birlikte, süt II. azıların eğrisi daha keskin düşüşler göstermiş, 18. aydan itibaren düz bir seyir sergilemiştir. Süt II. azılar, süt I. azılara göre tüm kontrollerde daha yüksek sağ kalım sergilemiş olsalar da aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (Wilcoxon: P=0,25). Diş Tipine Bağlı Sağ Kalım 1,0 ,9 ,8 Sağ Kalım ,7 ,6 Diş Tipi ,5 ,4 Süt II. azı ,3 ,2 Süt I. azı 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 ,1 Takip Süresi (Ay) Şekil 12. Amputasyonların diş tiplerine göre zamana bağlı Kaplan-Meier sağ kalım eğrileri 75 Kök rezorpsiyon faktörü göz önünde bulundurulduğunda, kök rezorpsiyonu başlamamış olan dişler (Skor=Resi) için en son başarısızlık 24. ayda meydana gelmiştir ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %85,2 olarak hesaplanmıştır. Kök rezorpsiyonu başlamamış dişlere uygulanan amputasyonların 143’ü (%86,7) başarılı bulunurken, 22’si (%13,3) başarısız bulunmuştur. Kök rezorpsiyonu başlamamış dişler için ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. Kök rezorpsiyonu henüz başlamış dişler (Skor=Res1/4) için en son başarısızlık 18. ayda meydana gelmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranı %89,6 olarak hesaplanmıştır. Kök rezorpsiyonu henüz başlamış dişlere uygulanan amputasyonların 41’i (%91,1) başarılı bulunurken, 4’ü başarısız (%8,9) bulunmuştur. Kök rezorpsiyonu henüz başlamış dişler için ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. Kök Rezorpsiyonuna Bağlı Sağ Kalım 1,0 ,9 ,8 Sağ Kalım ,7 ,6 Kök Rezorpsiyonu ,5 ,4 Başlamış ,3 ,2 Başlamamış 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 ,1 Takip Süresi (Ay) Şekil 13. Amputasyonların kök rezorpsiyon seviyelerine göre zamana bağlı KaplanMeier sağ kalım eğrileri Şekil 13’te amputasyonların kök rezorpsiyon seviyelerine göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, kök rezorpsiyonu başlamamış ve henüz 76 başlamış dişlerin eğrileri benzer şekilde seyir sergilemişlerdir. Her iki eğride de en keskin düşmelerin 12. ayda meydana geldiği görülmüştür. Kök rezorpsiyonu başlamamış dişlerde, henüz başlamış olanlara göre daha düşük sağ kalım gözlenmiş olsa da, aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (Wilcoxon: P=0,47). Materyal faktörü değerlendirildiğinde, FK ve DS materyalleri için en son başarısızlık 18. ayda gözlenmiştir. Bu aydan itibaren sağ kalım oranları sırasıyla %84,9 ve %86,7 olarak hesaplanmıştır. FK materyali ile yapılan amputasyonların 46’sı (%86,8) başarılı bulunurken, DS materyali ile yapılan amputasyonların 44’ü başarılı (%88) bulunmuştur. FK materyali ile yapılan amputasyonların 7’sinde (%13,2) başarısızlık gözlenirken, DS materyali ile yapılan amputasyonların 6’sı (%12) başarısız bulunmuştur. FK ve DS materyalleri ile yapılan amputasyonların ortalama sağ kalım süreleri sırasıyla 24 ve 25 aydır. KH materyali için en son başarısızlık 24. ayda gözlenmiş ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %80,1 olarak hesaplanmıştır. KH materyali ile gerçekleştirilmiş olan amputasyonların 48’i (%84,2) başarılı bulunurken 9’u (%15,8) başarısız bulunmuştur. KH materyali ile gerçekleştirilen amputasyonların ortalama sağ kalım süresi 24 aydır. MTA materyali için en son başarısızlık 12. ayda meydana gelmiş ve bu aydan itibaren sağ kalım oranı %92,0 olarak hesaplanmıştır. MTA materyali ile yapılan amputasyonların 46’sı (%92) başarılı bulunurken, 4’ü (%8) başarısız bulunmuştur. MTA materyali ile uygulanan amputasyonların ortalama sağ kalım süresi 25 aydır. Tüm amputasyonların 184’ü (%87,6) başarılı bulunurken 26’sı (%12,4) başarısız bulunmuştur. 77 Materyale Bağlı Sağ Kalım 1,0 Materyal ,9 ,8 Sağ Kalım ,7 MTA ,6 DS ,5 ,4 KH ,3 ,2 ,1 30 27 24 21 18 15 12 9 6 3 0 FK Takip Süresi (Ay) Şekil 14. Amputasyonların materyallere göre zamana bağlı Kaplan-Meier sağ kalım eğrileri Şekil 14’te amputasyonların materyallere göre zamana bağlı sağ kalım eğrileri verilmiştir. Buna göre, sağ kalım eğrileri değerlendirildiğinde, FK ve DS 18. aydan itibaren düz bir seyir izlemişlerdir. KH materyali çalışma boyunca düşüşler göstermiştir. MTA materyali için grafik 12. aydan çalışmanın sonuna kadar düz bir seyir göstermiştir. Materyallerin sağ kalımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (Wilcoxon: P=0,53). 78 Amputasyon Uygulamalarının Histolojik Bulguları Histolojik değerlendirme için 36 diş çekilmiş; bununla birlikte, bunlardan 10’u histolojik kesitlerin alınıp hazırlanması sırasında kaybedilmiştir. Kesit alınabilmiş olan 26 örneğin tümü değerlendirilebilmiştir. Değerlendirme için her bir dişin en uzun kökü seçilmiş, diğer kökler kök rezorpsiyonunun ilerlemesinden dolayı tercih edilmemiştir. Histolojik değerlendirme için hazırlanan dişler, amputasyon uygulaması sonrasında 4 aydan 27 aya kadar süreyle (ort. 22,4±6,1 ay) ağızda kalan dişlerden oluşmuştur. Bunlardan 9 diş, klinik ve radyografik olarak başarılı olarak kaydedilmiş ve fizyolojik kök rezorpsiyonu ilerlediğinden dolayı (ort. 24,1±5,8 ay); 3 diş, enfeksiyon nedeni ile klinik ve radyografik olarak başarısız olarak kaydedildiğinden dolayı (ort. 10,3±5,5 ay) ve 14 diş ise, radyografik değerlendirmelerde başarısız olarak kaydedilmiş; fakat, , fizyolojik kök rezorpsiyonu ilerlediğinden dolayı (ort. 23,9±3,0 ay) çekilmiş ve incelenmiştir. DS grubunda klinik başarısızlık gözlnmediğinden dolayı, klinik ve radyografik başarısızlık sergileyen örneklerin içerisinde DS grubuna ait örnek bulunmamıştır. FK ve KH amputasyonlu dişlerin histolojik değerlendirme kriterlerine göre skor dağılımları Tablo 10’da verilirken, diğer materyallerin skor dağılımları Tablo 11’de verilmiştir. Tablo 10 ve 11’deki histolojik değerlendirme kiterlerine göre elde edilen sonuçların özeti ve istatistiksel analiz sonuçları Tablo 12’de verilmiştir. 79 80 81 82 Amputasyon materyalleri arasında, dentin köprüsü, dentin köprüsü kalitesi, iltihap, nekroz yaygınlığı, odontoblast hücre tabakasının devamlılığı ve dejenerasyon kriterleri açısından farklılığın tespiti için Kruskal Wallis analizi kullanılarak yapılan istatistiksel analiz sonucunda, dejenerasyon kriterine göre farklılık anlamlı (P<0,05), diğer faktörlere göre ise, anlamsız bulunmuştur (P>0,05). Dejenerasyon kriterinde gözlenen farklılığın hangi gruptan kaynaklandığını tespit etmek için uygulanan MannWhitney U testi sonucunda, farklılığın MTA-DS grupları arasında oluştuğu bulunmuştur (P<0,05). Kök kanallarında internal rezorpsiyon ve irritasyon dentini birikimi kriterlerine göre yapılan Kolmogorov-Smirnov iki örnek testine göre, farklılığın anlamsız olduğu tespit edilmiştir (P>0,05). Kök rezorpsiyonu başlamamış dişler ile henüz başlamış dişlere uygulanmış olan amputasyonlardan sonra, meydana gelen internal rezorpsiyonlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05). Kök rezorpsiyonu ile internal rezorpsiyon arasında bir ilişki olup olmadığının tespiti için uygulanmış olan Spearman Korelasyon analizi sonucunda, aralarında pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır (R=0,623). Meydana gelen dentin köprüleri MTA grubunda çoğunlukla “tamamlanmış” (Skor 2) iken, diğer gruplarda ise, daha çok “tamamlanmamış” (Skor 0) şekilde görülmüştür. Tüm gruplarda en fazla “tubulsuz” (Skor 0) dentin köprüsü kalitesi ile karşılaşılmıştır. İltihap değerlendirildiğinde, tüm gruplarda iltihap yanıtlarına rastlanmış; bununla birlikte, hiçbir grupta apse oluşumu (Skor 5) ile karşılaşılmamıştır. Lokalize nekrozun (Skor 2) tüm gruplarda meydana gelebildiği gözlenirken, yaygın nekroz (Skor 3) MTA dışındaki gruplarda tespit edilmiştir. 83 Değerlendirilmiş olan amputasyonlu dişlerin hiçbirinde “düzenli odontoblast tabakası”na (Skor 2) rastlanmamıştır. En az dejenerasyona MTA grubunda rastlanırken, DS amputasyonlu dişlerin tümünde dejenerasyon not edilmiştir. İnternal rezorpsiyona en az FK grubunda rastlanırken, DS grubundaki tüm dişlerde bu bulgu gözlenmiştir. Pulpa kanal silikleşmesine ise, KH ve MTA grupları arasında ve FK ve DS grupları arasında benzer şekilde rastlanmıştır. Histolojik değerlendirme kriterlerine ait bulgular Şekil 15’ten Şekil 26’ya kadar verilmiştir. 84 Şekil 15. a. KH amputasyonlu dişe ait küçük büyütmedeki ışık mikroskobu görünümü [DK: Dentin köprüsü (Tamamlanmış tubulsuz); *: Pulpada dev hücreler; KD: Kalsifik dejenerasyon; O: Düzensiz odontoblast tabakası (10X)]; b. A’daki dentin köprüsünün daha büyük büyütmedeki görünümü [DK: Dentin köprüsü (20X) (507†)] Şekil 16. a. KH amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [DK: Tamamlanmamış tubulsuz dentin köprüsü; NT: Köprünün altında nekrotik pulpa tabakası; FD: Fibrotik dejenerasyon; KD: Kalsifik dejenerasyon (10X)]; b. a’daki işaretli sahanın daha büyük büyütmedeki görünümü [KD: Kalsifik dejenerasyon (20X) (487†)] †: Histoloji A.B.D. protokol numarası 85 Şekil 17. a. MTA amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [DK: Tamamlanmış tubulsuz dentin köprüsü (4X)]; b. a’daki işaretli sahanın büyük büyütmedeki görünümü [N: Nekroz alanı (10X) (513†)] Şekil 18. a. MTA amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [İR: İnternal rezorpsiyon (4X)]; b. a’daki dentin köprüsünün daha büyük büyütmedeki görünümü [DK: Tamamlanmış tubullu dentin köprüsü (10X) (481†)] 86 Şekil 19. a. DS amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [DK: Dentin köprüsü; İD: İrritasyon dentini (4X)] b. a’daki dentin köprüsünün büyük büyütmedeki görünümü [DK: Dentin köprüsü (Tubulsuz ve düzensiz tubullu) (10X)]; c. a’daki perforasyon sahasının büyük büyütmedeki görünümü [P: Perforasyon sahası H: Hemaroji (10X) (482†)] Şekil 20. a. KH amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [İD: İrritasyon dentini (10X)]; b. a’daki pulpa dokusunun büyük büyütmedeki görünümü. Kronik iltihabi (lenfosit) hücre infiltrasyonu (20X); c. a’daki irritasyon dentinin büyük büyütmedeki görünümü [İD: İrritasyon dentini (Hücresel ve damarsal inklüzyonlar mevcut) (20X) (505†)] 87 Şekil 21. a. FK amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü (4X); b. a’daki pulpa dokusunun büyük büyütmedeki görünümü [N: Nekroz alanları (10X)]; c. Pulpa dokusunun daha büyük büyütmedeki görünümü. Kronik iltihabi (lenfosit) hücre infiltrasyonu (20X) (490†) Şekil 22. FK amputasyonlu dişin ışık mikroskobik görünümü [FD: Fibrotik dejenerasyon (10X) (498†)] 88 Şekil 23. a. KH amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobu görünümü (4X); b. a’da işaretli olan sahanın daha büyük büyütmesi [KD: Kalsifik dejenerasyon] (10X); c. a’daki internal rezorpsiyon sahasının daha büyük büyütmesi [İR: İnternal rezorpsiyon (10X) (511†)] Şekil 24. a. MTA amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobik görünümü [İD: İrritasyon dentini; İR: İnternal rezorpsiyon] (4X); b. a’daki internal rezorpsiyon sahalarının daha büyük büyütmedeki görünümü [İR: İnternal rezorpsiyon] (10X); c. b’deki internal rezorpsiyon sahasındaki odontoklastların daha büyük büyütmedeki görünümleri [*: Odontoklastlar (20X) (504†)] 89 Şekil 25. a. MTA amputasyonlu süt azı dişinin küçük büyütmedeki ışık mikroskobu görünümü [İR: İnternal rezorpsiyon *: Odontoklast İD: İrritasyon dentini] (10X); b. a’daki işaretli sahanın büyük büyütmedeki görünümü. Pulpada yaygın kronik iltihabi (lenfosit) hücre infiltrasyonu [(20X) (484†)] Şekil 26. KH amputasyonlu süt azı dişinin ışık mikroskobik görünümü. Kök kanalı içerisinde apikal bölgeye yakın sahada dentin köprüsü oluşumu [İD: İrritasyon dentini (4X) (507†)] 90 Üst Restorasyonlarının Klinik Bulguları ve Amputasyon ve Üst Restorasyon Uygulamalarının Periodontal Değişim Bulguları Amputasyon uygulanan dişlere simante edilen PÇK’lerin tutuculuk, ara yüz kontağı, kenar adaptasyonu, kenar uzunluğu ve konum açısından değerlendirilmeleri sonucunda, başarısızlık tespit edilmemiştir. Bununla beraber, PÇK’lerin 36’sında (%17,1) yüzey değişimi not edilmiştir. Yapıştırıcı siman materyallerine göre, PÇK’lerin yüzey değişimleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). Aquameron ile simante edilen PÇK’lerin 31’inde (%20,7), RelyX Luting ile simante edilenlerin ise, 5’inde (%8,3) yüzey değişimi tespit edilmiştir (Şekil 8b). PÇK’lerin yalnızca birinde (%0,5) delinme not edilmiştir (Şekil 27). Bu PÇK, Aquameron ile simante edilen gruptadır. Şekil 27. PÇK’de delinme 91 OHI-S Bulguları: 27 aya ulaşan amputasyonlu diş sayısı 53’tür. ANOVA tekrarlı ölçümlerde varyans analizinin özelliğinden dolayı, 27. aya ait kontroller istatistiksel değerlendirmeye dâhil edilmemiştir. ANOVA tekrarlı ölçümlerde varyans analizi sonucu, başlangıçtaki OHI-S skorları takip süresi boyunca anlamlı farklılık ortaya koymuştur (P<0,05). Farklılığın tespiti için yapılan Bonferroni testi sonucunda, farklılığın başlangıçtan kaynaklı olduğu görülmüştür (Tablo 13). Tablo 13. Hastaların genel OHI-S skor ortalamalarının dağılımları ve Bonferroni analizi sonuçları Takip Süreleri OHI-S Başlangıç 0,65±0,31a 3 ay 0,45±0,27b 6 ay 0,42±0,29b 9 ay 0,37±0,26b 12 ay 0,40±0,25b 15 ay 0,40±0,27b 18 ay 0,40±0,26b 21 ay 0,40±0,28b 24 ay 0,40±0,29b 27 ay 0,44±0,27* *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 92 0,7 0,6 Skor ort 0,5 0,4 0,3 0,2 OHI-S 0,1 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Aylar B: Başlangıç Şekil 27. Hastaların genel OHI-S skor ortalamalarının dağılımları Tablo 13’teki veriler Şekil 27’de özetlenmiştir. Şekil 27’ye göre, OHI-S skor ortalamalarında, başlangıçtan 3. aya geçişte keskin bir düşme gözlenmiştir. OHI-S skorları 0,65 ile 0,44 arasında (“iyi”) değişim göstermiş ve skor ortalamalarının 12. aydan 24. aya kadar sabit bir seyir izlediği ve 24. ayda hafif bir yükseliş sergilediği tespit edilmiştir. Pİ Bulguları: PÇK yerleştirilmiş olan dişlerin Pİ değerleri ile kontrol dişlerinin Pİ değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). PÇK ve kontrol dişlerinin Pİ ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Tablo 14’te verilmiştir. 93 Tablo 14. PÇK ve kontrol dişlerinin Pİ ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri PÇK Kontrol Başlangıç 0,80±0,52a 0,67±0,52a 3 ay 0,34±0,43b 0,30±0,42b 6 ay 0,27±0,42bc 0,29±0,41b 9 ay 0,21±0,33cd 0,26±0,36bd 12 ay 0,24±0,34bc 0,26±0,36be 15 ay 0,18±0,29ce 0,23±0,35be 18 ay 0,18±0,32cf 0,20±0,34bef 21 ay 0,18±0,29cg 0,16±0,29cde 24 ay 0,13±0,26defg 0,14±0,26cf 27 ay 0,19±0,33* 0,14±0,30* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 0,9 0,8 Pİ Skor ort 0,7 0,6 0,5 0,4 0,3 PÇK 0,2 Kontrol 0,1 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 28. PÇK ve kontrol dişlerinin Pİ ortalama değerleri 94 Tablo 14’teki PÇK ve kontrol dişlerinin Pİ ortalama değerlerinin dağılımı Şekil 28’de özetlenmiştir. PÇK grubunda Pİ değerleri 0,80 ile 0,13 arasında (“iyi”) değişim sergilerken, kontrol grubunda Pİ değerleri 0,67 ile 0,14 (“iyi”) arasında değişim sergilemiştir. PÇK yerleştirilmiş olan dişlerin GI değerleri ile kontrol dişlerinin GI değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). PÇK ve kontrol dişlerinin GI ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Tablo 15’de verilmiştir. GI Bulguları: Tablo 15. PÇK ve kontrol dişlerinin Gİ ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri PÇK Kontrol Başlangıç 0,53±0,54a 0,36±0,45a 3 ay 0,13±0,27b 0,12±0,29bde 6 ay 0,10±0,24b 0,14±0,30df 9 ay 0,07±0,20bc 0,07±0,19ce 12 ay 0,09±0,21b 0,10±0,24ef 15 ay 0,05±0,15bc 0,07±0,21cef 18 ay 0,05±0,16bc 0,06±0,19cef 21 ay 0,03±0,11c 0,05±0,16ce 24 ay 0,03±0,09c 0,03±0,12c 27 ay 0,02±0,56* 0,03±0,14* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 95 0,6 Gİ Skor ort 0,5 0,4 0,3 0,2 PÇK 0,1 Kontrol 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 29. PÇK ve kontrol dişlerinin Gİ ortalama değerlerinin dağılımı PÇK ve kontrol dişlerinin Gİ ortalama değerlerinin dağılımı Şekil 29’da verilmiştir. GI değerleri PÇK 6. aya kadar 0,53-0,10 sınırlarında (“hafif gingivitis”) iken, 6. aydan sonra 0,07-0,02 sınırları (“sağlıklı gingiva”) içinde skor ortalamaları sergilemiştir. Kontrol dişlerinde de 6. aya kadar 0,36-0,10 sınırlarında (“hafif gingivitis”) iken, 6. aydan sonra 0,07-0,03 sınırlarında (“sağlıklı gingiva”) skor ortalamaları sergilemiştir. Sulkus Ölçüm Bulguları: PÇK yerleştirilmiş olan dişler ile kontrol dişlerinin sulkus ölçüm değerleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (P>0,05). PÇK ve kontrol dişlerinin ortalama sulkus ölçüm değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Tablo 16’da verilmiştir. 96 Tablo 16. PÇK ve kontrol dişlerinin ortalama sulkus ölçüm değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri PÇK Kontrol Başlangıç 2,06±0,36a 1,94±0,37a 3 ay 1,62±0,28b 1,60±0,30b 6 ay 1,36±0,24cef 1,38±0,24cd 9 ay 1,34±0,21e 1,38±0,21cd 12 ay 1,34±0,19e 1,36±0,21c 15 ay 1,46±0,22f 1,44±0,22bcd 18 ay 1,44±0,20f 1,46±0,21d 21 ay 1,44±0,21ef 1,46±0,21bd 24 ay 1,46±0,26ef 1,46±0,21bd 27 ay 1,52±0,25* 1,54±0,25* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 2,5 Sulkus Ort 2 1,5 1 PÇK 0,5 Kontrol 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 30. PÇK ve kontrol dişlerinin ortalama sulkus ölçüm değerlerinin dağılımı 97 PÇK ve kontrol dişlerinin ortalama sulkus ölçüm değerlerinin dağılımı Şekil 30’da özetlenmiştir. Ortalama sulkus değerleri PÇK grubunda 1,03 ile 0,73 mm arasında ölçüm değerleri sergilerken, kontrol grubundaki dişlerde 0,97 ile 0,73 mm arasında ölçüm değerleri sergilemiştir. PÇK ve kontrol dişlerinin sulkus ortalama ölçüm değerleri tüm takip süresi boyunca paralellik sergilemiştir. Amputasyon materyalleri arasında Pİ skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05). Amputasyon materyallerinin PI skor ortalamaları ve Bonferroni analizi sonuçları Tablo 17’de verilmiştir. Materyallere Göre Pİ Bulguları: Tablo 17. Materyallere göre Pİ skor ortalamaları ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri FK KH DS MTA Başlangıç 0,80±0,41a 0,77±0,60a 0,83±0,60a 0,80±0,57a 3 ay 0,38±0,48b 0,28±0,45b 0,26±0,35b 0,40±0,43b 6 ay 0,34±0,46b 0,23±0,43b 0,31±0,47b 0,22±0,31bc 9 ay 0,21±0,30b 0,21±0,38b 0,26±0,36b 0,18±0,27c 12 ay 0,27±0,36b 0,33±0,40b 0,22±0,32b 0,16±0,26bc 15 ay 0,19±0,32b 0,22±0,30b 0,21±0,33b 0,13±0,24c 18 ay 0,19±0,35b 0,21±0,31b 0,15±0,32b 0,16±0,31bc 21 ay 0,20±0,31b 0,17±0,28b 0,18±0,31b 0,17±0,29bc 24 ay 0,13±0,29b 0,17±0,30b 0,14±0,27b 0,11±0,19c 27 ay 0,30±0,76* 0,36±0,38* 0,15±0,34* 0,18±0,32* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 98 0,9 0,8 Pİ Skor ort 0,7 0,6 0,5 0,4 FK 0,3 KH 0,2 DS 0,1 MTA 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 31. Amputasyon materyallerinin Pİ skor ortalamalarının dağılımı Tüm materyallerde başlangıçtan 3. aya kadar keskin bir düşüş gözlenmiştir. Hafif değişikliler meydana gelmesine rağmen, materyallerin Pİ skorları 0,83 ile 0,11 arasında (“iyi”) değişmiştir (Şekil 31). Materyallere Göre Gİ Bulguları: Amputasyon materyalleri arasında Gİ skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). Amputasyon materyallerinin Gİ skor ortalamaları ve Bonferroni analiz sonuçları Tablo 18’de verilmiştir. 99 Tablo 18. Materyallere göre Gİ skor ortalamaları ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri FK KH DS MTA Başlangıç 0,37±0,42a 0,67±0,56a 0,53±0,58a 0,55±0,57a 3 ay 0,21±0,36ab 0,07±0,24b 0,12±0,23b 0,11±0,23b 6 ay 0,16±0,31ab 0,06±0,21b 0,11±0,25b 0,08±0,19b 9 ay 0,13±0,25ab 0,05±0,17b 0,10±0,22b 0,05±0,14b 12 ay 0,13±0,27ab 0,11±0,24b 0,06±0,20b 0,04±0,10b 15 ay 0,04±0,13b 0,10±0,25b 0,04±0,12b 0,02±0,05b 18 ay 0,04±0,13b 0,10±0,26b 0,03±0,10b 0,02±0,05b 21 ay 0,01±0,00b 0,05±0,15b 0,05±0,16b 0,01±0,00b 24 ay 0,02±0,06b 0,05±0,14b 0,03±0,10b 0,01±0,00b 27 ay 0,01±0,00* 0,06±0,10* 0,01±0,00* 0,01±0,00* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 0,8 0,7 Gİ Skor ort 0,6 0,5 0,4 0,3 FK 0,2 KH DS 0,1 MTA 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 32. Amputasyon materyallerine göre Gİ ortalama değerlerinin dağılımı 100 Şekil 32’de, amputasyon materyallerine göre Gİ skor ortalamalarının dağılımı verilmiştir. KH, DS ve MTA gruplarında, başlangıçtaki Gİ değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir azalma meydana gelmiş ve bunu, diğer takip sürelerinde istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir azalma izlemiştir. FK grubunda ise, 12. aya kadar başlangıç ile istatistiksel olarak anlamlı olmayan değişimler görülmüş ve 12. aydan itibaren yalnızca başlangıçtaki Gİ değerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlenmiştir. Gİ değerleri FK grubunda 0,37’dan 0,01’e (hafif gingivitisten sağlıklı gingivaya), KH grubunda 0,67-0,06’ya (hafif gingivitisten sağlıklı gingivaya), DS grubunda 0,53’ten 0,01’e (hafif gingivitisten sağlıklı gingivaya) ve MTA grubunda 0,55’ten 0,01’e (hafif gingivitisten sağlıklı gingivaya) kadar değişim sergilemiştir. Materyallere Göre Sulkus Ölçüm Bulguları: Materyaller arasında sulkus ortalama değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05). Amputasyon materyallerinin sulkus ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Tablo 19’da verilmiştir. Amputasyon materyallerine göre sulkus ortalama değerleri takip süresi boyunca paralel bir seyir göstermiştir (Şekil 33). 101 Tablo 19. Materyallere göre sulkus ortalama değerleri ve Bonferroni analizi sonuçları Kuron Tipi Takip süreleri FK KH DS MTA Başlangıç 1,94±0,33a 2,02±0,30a 2,06±0,37a 2,02±0,42a 3 ay 1,64±0,29ab 1,68±0,30b 1,58±0,30ab 1,58±0,26b 6 ay 1,46±0,24b 1,34±0,25c 1,32±0,26b 1,64±0,20bc 9 ay 1,48±0,27ab 1,64±0,20bc 1,28±0,17b 1,26±0,18c 12 ay 1,50±0,22ab 1,64±0,18bc 1,24±0,15b 1,30±0,18bc 15 ay 1,58±0,24ab 1,46±0,21bc 1,32±0,18b 1,44±0,20b 18 ay 1,54±0,24ab 1,48±0,20bc 1,38±0,24b 1,44±0,21bc 21 ay 1,48±0,22b 1,40±0,21bc 1,40±0,18b 1,46±0,21b 24 ay 1,50±0,23b 1,40±0,19bc 1,38±0,19b 1,48±0,21b 27 ay 1,64±0,21* 1,64±0,19* 1,56±0,32* 1,56±0,26* Aynı harfle gösterilen gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamsız *: İstatistiksel değerlendirmeye katılmamıştır. 2,5 Sulkus ort 2 1,5 1 FK KH 0,5 DS MTA 0 B 3 6 9 12 15 18 21 24 27 Takip Süresi B: Başlangıç Şekil 33. Amputasyon materyallerine göre sulkus ortalama değerlerinin dağılımı 102 TARTIŞMA Süt dişinin başarılı bir şekilde hayat döngüsünü tamamlayınca kadar, ağız içinde semptomsuz olarak kalmasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilen amputasyonlar, bu dişlerin endodontik tedavilerinde en yaygın tercih edilen uygulamalardan biridir.1,179 Bu çalışmanın tartışma bölümü, bulguların daha iyi tartışılabilmesi için “Amputasyon Uygulamalarının Klinik-Radyografik ve Sağ Kalım Sonuçlarının Tartışması”, “Amputasyon Uygulamalarının Histolojik Sonuçlarının Tartışması” ve “Üst Restorasyonların Sonuçları ile, Amputasyon ve Üst Restorasyonların Periodontal Değişim Sonuçlarının Tartışması” olarak üç bölümden oluşmaktadır. Amputasyon Uygulamalarının Klinik-Radyografik ve Sağ Kalım Sonuçlarının Tartışması Bu çalışmada FK, KH, DS ve MTA materyalleri kullanılarak uygulanmış olan amputasyonların TB, Bşr, TK ve Bşz sonuç kriterleri üzerine yaş, cinsiyet, çene, süt azı tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerinin etkileri değerlendirilmiştir (Tablo 5). Amputasyon uygulamalarının değerlendirilmesinde kullanılan sonuç kriterlerinden TB ve Bşr sergileyen amputasyonlar “başarılı” olarak düşünülebilir. TB’nin başarılı olarak düşünülme nedeni, çalışmanın sonu olan 27. ayda bu amputasyonların Bşz sergilememesi ve bu dişlere sahip olan çocukların kontrollere gelmiş olmasıdır. Bununla beraber, eğer takip süresi uzarsa, TB olarak değerlendirilen amputasyonlar belki de, zamana bağlı olarak başarılı olmayabilirler veya çocuklar kontrollere gelmeyerek amputasyonlar TK olarak kayda geçebilirler. Takip süresinin uzamasına bağlı olarak başarının değişip değişmediği konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bazı yazarlar takip süresinin uzamasına bağlı olarak başarı oranının düşebileceğini bildirirlerken92180,181, diğerleri ise, başarı oranının zamana bağlı olarak 103 değişmediğini bildirmişlerdir.93,136 Tulunoğlu ve arkadaşları181 geniş tedavi zaman dilimlerinin ebeveynlerde tedavi protokolüne ve kontrol seanslarına adaptasyon eksikliğine yol açabileceğini bildirmişlerdir. Bunun sonucunda ise, TK meydana gelebilir. Tedavi sonrası klinik takiplerin yanı sıra radyografik değerlendirmenin de yapılması gerektiği ifade edilmiştir.119 Bu yüzden, bu çalışmada amputasyon uygulamaları klinik ve radyografik olarak değerlendirilmiş ve 26 amputasyon başarısız olarak kaydedilmiştir. Başarısız olan dişler çalışmadan çıkarılmıştır. Ancak, bunlardan yalnızca radyografik başarısızlık sergilemiş olan 20 diş izlenirken, hem klinik hem de radyografik başarısızlık sergileyen geri kalan 6 diş çekilmiştir. Bu çalışmada, amputasyon uygulamalarının yaş, cinsiyet, çene, süt azı tipi, kök rezorpsiyon seviyesi ve materyal faktörlerine göre TB, Bşr, TK ve Bşz kriterleri esas alınarak değerlendirilmesi amacı ile χ2 analizi kullanılmıştır. Amputasyon uygulamalarının aynı faktörler esas alınarak sağ kalım oranlarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi uygulanmıştır. Takip süresi boyunca, değerlendirmesi yapılan amputasyonlu dişlerden elde edilen sağ kalım sürelerinin grafik üzerinde verilmesini sağlamak ve ayrıca, tüm dişlerin son durum ihtimallerini değerlendirilebilmek için Kaplan Meier analizi kullanılmıştır. Kaplan Meier analizinde, örneğin; eğer bir amputasyon 6. aydan sonra takip edilemiyorsa ve en son kontrolü olan 6. ayda başarılı olarak kaydedilmişse, verilerin girilmesinde bu amputasyon için takip kaybı söz konusu olmayıp amputasyon başarılı olarak kaydedilir.182 Amputasyonların yaş, cinsiyet, süt azı tipi, kök rezorpsiyonu ve materyal faktörlerini esas alarak hem TB, Bşr, TK ve Bşz gibi sonuç kriterlerini hem de sağ 104 kalım durumlarını değerlendiren çalışmalar yapılmıştır.32,92,124,146,180,183,184 Ancak, bu çalışmalar sınırlı materyaller (FK ve/veya DS) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Diş tipi hariç, diğer faktörlere göre amputasyon uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken (P<0,05), yaş faktörüne göre farklılık marjinal seviyede anlamlı bulunmuştur (P=0,054) (Tablo 5). Sağ kalım oranlarına göz atıldığında ise, amputasyonlu dişler arasındaki farklılık yaş ve çene faktörlerine göre anlamlı iken (P<0,05), diğer faktörlere göre anlamsızdır (P>0,05). Hem sonuç kriterlerine hem de sağ kalım oranlarına göre yaş faktörü değerlendirildiğinde, ilkinde marjinal seviyede (P=0,054), ikincisinde ise, anlamlı seviyede (P<0,05) farklılık tespit edilmiştir. Marjinal seviyedeki farklılığın Bşr ve Bşz kriterlerinden kaynaklandığı görülmüştür. Diğer yaşlara göre, Bşz’nin 8 yaş grubunda en düşük; 6 yaş grubunda ise, en yüksek olduğu görülmüştür. Sağ kalım oranları değerlendirildiğinde de bu sonuca benzer olarak en yüksek sağ kalım oranını 8 yaş grubu sergilerken, en düşük sağ kalım oranını 6 yaş grubu sergilemiştir. Bu sonuca izolasyon ve farklı materyaller ile amputasyon uygulanan çocukların yaş ortalamalarının farklılığı katkıda bulunabilirdi. Ancak, bu çalışmada tüm hastalarda izolasyon, rubber dam uygulaması ile sağlanmıştır. Ayrıca, farklı amputasyon materyalleri ile yapılan amputasyonların uygulandığı çocukların yaş dağılımları da benzerdir (ort. 7,0’dan 7,1 yıla kadar) ve istatistiksel olarak aralarında farklılık yoktur (P>0,05). Boeve ve Dermaut124 8 yaşındaki çocuklardaki amputasyon başarısızlığının 6 ve 7 yaşındakilerde tespit edilenlerden daha düşük oranda olduğunu rapor etmişlerdir. Boeve ve Dermaut’un124 sonuçları çalışmamızdaki bulgular ile uyumludur. Bizim çalışmamızdan farklı yaş gruplarını içeren bir çalışmada da, 6 yaşından küçük ve büyük çocuklara uygulanan amputasyonların başarı oranları karşılaştırılmış ve aralarında farklılık tespit 105 edilmemiştir.185 Amputasyon uygulanan dişlerin sağ kalım oranlarının değerlendirildiği çalışmalarda yaş faktörünün etkisi üzerine odaklanılmamıştır.32,180,183,184 Bununla birlikte, hastaların yaş aralığının 2,7-12,4 yıl arasında (ort. 7,4 yıl) olduğu bir çalışmada, amputasyonlu dişlerin 26 aydaki sağ kalım oranının %96 olduğu bildirilmiştir.32 Aynı yaş sınırları içerisinde farklı değerlendirme sürelerine sahip (24 ay, 36 ay) diğer çalışmalarda ise, daha düşük sağ kalım oranları elde edilmiştir (%62-63).183-184 Bizim çalışmamızda da yaş grubu ilk çalışmanın sınırları içerisindedir ve elde edilmiş olan sağ kalım oranları bu çalışmalarda belirtilen değerler arasındadır. Bu çalışmada, kızlar ve erkekler arasında sonuç kriterlerine göre her ne kadar istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuş olsa da, bu farklılık TB’den kaynaklanmış, Bşz’den kaynaklanmamıştır; çünkü, her iki cinsiyette de benzer başarısızlık oranları bulunmuştur. Ayrıca, amputasyonlu dişler, cinsiyetler arasında benzer sağ kalım oranları sergilemiştir (P>0,05) ve 27. aydaki sağ kalımlar kızlar için %87,0 ve erkekler için %87,7’dir. Cinsiyet faktörünün değerlendirildiği diğer çalışmalarda da bu çalışmadakine benzer şekilde, kızların ve erkeklerin benzer başarısızlık oranları sergilediği tespit edilmiştir.146,185 Cinsiyet faktörünün amputasyonların sağ kalımları üzerine etkisinin değerlendirildiği bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Yapılan amputasyon çalışmalarının bazılarında amputasyon başarısı açısından çeneler arasında farklılık gözlenmezken;146,185 bazılarında alt çenede üst çeneye göre önemli seviyede daha fazla başarısızlık tespit edilmiştir.124,125,180 İkinci bahsedilen durum çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. Ek olarak, üst çenedeki amputasyonlu dişler alt çenedekilerden daha yüksek sağ kalım oranı sergilemişlerdir (P<0,05). Strange ve arkadaşları92 alt ve üst çenedeki amputasyon uygulamalarının klinik olarak benzer 106 sonuçlar sergilediğini; ancak, radyografik olarak alt çenede üst çeneye göre önemli seviyede daha fazla başarısızlık tespit edildiğini bildirmişlerdir. Bu farklılığın üst çenede maksiler sinüslerin varlığının radyografilerin değerlendirilmesinde güçlük yaratabilmesinden kaynaklanabileceğini ifade etmişlerdir.92 Klinik ve radyografik değerlendirmelerin bir arada yapıldığı bizim çalışmamızda farklılığın ortaya çıkmasına, bu durum katkıda bulunmuş olabilir. Bu çalışmadakinden farklı olarak, Thompson ve arkadaşları180 amputasyon uygulamalarının sağ kalım oranlarını değerlendirdikleri çalışmalarında, alt ve üst çenelerin benzer sağ kalım oranları sergilediğini belirtmişlerdir. Diş tipi faktörü değerlendirildiğinde, uygulanmış olan amputasyonların sonuç kriterleri açısından benzer sonuçlar sergilediği tespit edilmiştir. Süt I. ve II. azılarda benzer başarısızlık oranları gözlenmiştir. Bu sonuç diğer çalışmaların bulguları ile uyumludur.92,146,180,185,186 Mevcut çalışmalarda çocukların yaş aralığı 1,4’ten 10,2’ye kadar değişim sergilemiştir.92,146,180,185,186 Yine, Thompson ve arkadaşları180 çalışmalarında, diş tipini de değerlendirmişler ve süt I. ve II. azıların benzer sağ kalım oranları sergilediğini bildirmişlerdir. Bu durum çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. Süt I. ve II. azıların morfolojik olarak farklı yapılar sergilemesine rağmen, histolojik farklılıklara sahip olmamaları bu sonucun elde edilmesine katkıda bulunmuş olabilir.12 Sarı19 yapmış olduğu tez çalışmasında, kök rezorpsiyonunun başlamış olduğu dişlerde yaralanmalara karşı pulpa cevabının kök rezorpsiyonu başlamamış olanlarınkiler ile benzer olduğunu bildirmiştir. Bu çalışmada kök rezorpsiyonu başlamamış (Resi skoru) ve henüz başlamış (Res1/4 skoru) dişlere uygulanan amputasyonlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (P<0,05). Ancak, farklılığın Bşz’den değil, TB’den kaynaklı olduğu tespit edilmiştir. Başka bir 107 deyişle, kök rezorpsiyon seviyesi –bu çalışmada iki farklı kök rezorpsiyon seviyesi skoru vardır- Bşz üzerine etkili olmamıştır. Dolayısıyla, tespit edilen benzer Bşz oranları bu durum ile açıklanabilir. Buna ilaveten, kök rezorpsiyonu başlamamış ve henüz başlamış dişlere uygulanan amputasyonların sağ kalım oranları da benzer bulunmuştur (sırasıyla %85,2 ve %89,6). FK, hakkındaki endişelere rağmen, yüksek sayılabilecek klinik ve radyografik başarıları nedeni ile hâlâ en yaygın tercih edilen materyaldir ve birçok çalışmada kontrol grubunu oluşturmaktadır.40,48,51,123 Bu çalışmada da FK kullanılmış ve kontrol grubunu oluşturmuştur. Amputasyon materyallerinden FK %13,2; KH %15,7; DS %12,0 ve MTA %8,0 Bşz oranı sergilemiş ve bu sonuç kriterine göre –diğer sonuç kriterlerinden farklıistatistiksel olarak materyaller arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05). Klinik başarısızlık sergileyen amputasyonlu dişlerin tümünde radyografik başarısızlık da gözlendiğinden dolayı, verilmiş olan Bşz oranları klinik ve radyografik kombinasyonlardır. Diğer çalışmalarda, başarısızlık oranlarının FK’de %1,0-27,0, KH’de %11,8-12,8, DS’de %2,8-20,0 ve MTA’da %0,0-3,0 arasında olduğu gözlenmiştir.3,4,40,51,81,92,123,124,138,187,188 Bizim çalışmamızda tespit edilmiş olan başarısızlık oranları FK ve DS materyalleri için bu sınırlar içerisinde ve orta seviyelerde iken, KH ve MTA materyalleri için bu sınırların üzerindedir. Klinik olarak, FK için 9., KH için 15. ve MTA için 6. aydan itibaren başarısızlık gözlenmemiştir. DS materyalinde ise, hiçbir kontrolde klinik başarısızlık ile karşılaşılmamıştır. Radyografik olarak, KH için tüm kontrollerde başarısızlık tespit edilirken, FK ve DS materyalleri için 18. aydan ve MTA materyali için 12. aydan itibaren başarısızlık ile karşılaşılmamıştır. Farooq ve arkadaşları122 en yüksek 108 başarısızlık oranlarının ilk 24 ayda gözlendiğini rapor etmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise, bu duruma ilk 18 ayda rastlanmıştır. Waterhouse ve arkadaşları120 klinik ve radyografik değerlendirmeleri sonucunda, KH’de klinik ve radyografik olarak 12. ayda başarısızlık tespit etmişlerdir. Ancak, Waterhouse ve arkadaşlarının120 değerlendirme süreleri bizim çalışmamızdakinden daha kısadır (12 ay). Smith ve arkadaşları32 DS amputasyonlarda radyografik başarısızlıkların zamana bağlı olarak arttığını bildirmişlerdir. Bununla beraber, bu çalışmanın bulguları Smith ve arkadaşlarının açıklamasını desteklememektedir. Bu çalışmada, DS grubunda yalnızca 18. aya kadar başarısızlık ile karşılaşılmıştır, daha sonrasında hiçbir başarısızlık tespit edilmemiştir. Bu çalışmadakine benzer şekilde Holan ve arkadaşları138 MTA amputasyonlarda 12. aydan sonra başarısızlığa rastlamamışlardır. Materyallere göre sağ kalım oranları değerlendirildiğinde, 27 aydaki sağ kalım oranları FK için %84,9, KH için %80,1, DS için %86,7 ve MTA için %92,0 olarak hesaplanmıştır. FK amputasyonların bu çalışmadakine göre daha uzun süredeki sağ kalımlarının değerlendirildiği çalışmalarda, bu çalışmada elde edilenden daha yüksek sağ kalım oranları rapor edilmiştir.92,179 DS amputasyonlu dişlerin sağ kalımlarının değerlendirildiği çalışmalarda da yine bu çalışmadakinden daha yüksek sağ kalım oranları elde edilmiştir (%90, %96).32,115 Bu çalışmada diğer çalışmalara göre daha düşük sağ kalım oranları elde edilmesi, radyografik başarısızlık sergileyen dişlerin sağ kalım açısından başarısız olarak not edilmesinden ve çalışmadan çıkarılmasındandır. Amputasyon uygulaması sırasında kalan kök pulpa dokusunun iltihabi ve dejenerasyon durumu, başarıyı etkileyen önemli faktörlerden biridir.75 Pulpanın iltihabının tespitinde yararlanılan yöntemlerden biri dental hemogram olmuştur. Ancak, pulpanın yüzeyel kısmı ile kök kanal pulpasının hemogram sonuçları arasında tedavinin 109 gidişatını etkileyecek farklılıkların bulunduğu ifade edilmiştir.75 Pulpadaki iltihap durumunun ortaya konmasında yararlanılan ve kesin sonuç sergileyen diğer yöntem, histolojik değerlendirmedir.75,76,178,189 Bu değerlendirilmenin yapılabilmesi için ise, dişin çekilmesi gerekir. Bu yüzden, amputasyon uygulamalarından önce en yaygın kullanılan yöntemler dişin klinik ve radyografik olarak değerlendirilmesi olmuştur. Bu çalışmada da bu yöntemlerden yararlanılmıştır. Dişlerin tedavi öncesinde klinik ve radyografik seçim kriterlerinin değerlendirilmesi, kalibre edilmiş tek bir uygulayıcı tarafından dikkatle gerçekleştirilmiştir. Değerlendirici için hesaplanmış olan Kappa değerleri 0,75’ten büyük olduğundan dolayı, “çok iyi örtüşme”yi ifade etmektedir.190,191 Guelmann ve arkadaşları146 amputasyon uygulamasından sonraki 3 ay gibi erken bir dönemde klinik ve radyografik olarak meydana gelen başarısızlıkların kök pulpasının başlangıçtaki iltihabından kaynaklanabileceğini bildirmişlerdir. Bununla birlikte, Waterhouse ve arkadaşları119 bu süreyi 12 aya kadar yükseltmişlerdir. Ayrıca, PÇK’nin yeterli kuronal kaplama sağlayamadığı durumda oluşan mikrosızıntının da buna kaynak olacağını belirtmişler; ancak, PÇK simantasyonunda kullanıkları materyali bildirmemişlerdir.119 Bu çalışmada 6 dişte klinik ve radyografik olarak enfeksiyon tespit edilmiş ve bu dişler çekilmiştir. Bu dişler klinik olarak vestibul sulkusta şişlik ve renk değişimi, fistül, perküsyon ve palpasyon hassasiyeti ve lenfadenopati; radyografik olarak ise, perapikalde radyolusentlik semptomları sergilemişlerdir (Şekil 7a ve 7b). 6 dişten 2’si (FK) ilk 3 ay esnasında başarısızlık göstermiştir. Bu durum ile FK grubunda karşılaşılması ilginçtir! Çünkü, FK’nin kök pulpasını fikse ederek pulpadaki akut iltihabı kronik hale geçirerek dişin düşme zamanına kadar ağızda semptomsuz olarak kalmasını sağladığı belirtilmiştir.36,101 Bu durumu FK’nin tam güçlü yerine 1/5’lik dilusyonunun kullanılması yaratmış olabilir. FK’nin dilue edilmesi ile, yetersiz 110 devitalizasyon ve fiksasyon etkisinin meydana geldiği bildirilmiştir.99,192 Bununla birlikte, sitotoksik hasarlarının daha az olması ve eşit etkinliği nedeni ile günümüzde standart olarak kullanımı kabul edildiği için bu çalışmada da 1/5’lik dilusyon kullanımı tercih edilmiştir.111,112 Geri kalan 4 diş (FK=1, KH=2 ve MTA=1) ise, 6 aydan 15 aya kadar değişen zaman dilimlerinde başarısızlık sergilemiştir. Bu durumun oluşmasında birinci neden, KH ve MTA materyallerinin devitalize veya fikse edici etkileri bulunmadığı için pulpa dokusundaki iltihap mevcudiyetinin bu materyallerin başarısında etkili bir faktör olması olabilir.32,120 İkinci neden ise, Waterhouse ve arkadaşlarının119 belirttikleri gibi, başarısızlıkların gözlenmesinde mikrosızıntının etkili olması olabilir. Ancak, bu durum bu çalışmada geçerli olmayabilir. Yılmaz ve arkadaşları150 PÇK’lerin simantasyonunda yapıştırıcı rezin modifiye cam ionomer siman kullanılmasının mikrosızıntıyı elimine etmede yapıştırıcı cam ionomer simana göre daha başarısız olduğunu bulmuşlardır. Buna rağmen, bu çalışmada klinik ve radyografik olarak enfeksiyon belirtileri sergileyen dişlerin 4’ü yapışırıcı cam ionomer ve 2’si yapıştırıcı rezin modifiye cam ionomer siman kullanılarak simante edilmiştir. Ayrıca, eğer mikrosızıntıdan kaynaklı enfeksiyon gelişmiş olsaydı, MTA kullanılarak ampute edilmiş olan dişlerde bu tip başarısızlık görülmeyebilirdi. Çünkü, MTA’nın mikrosızıntının azaltılmasında oldukça etkili olduğu belirtilmiş hatta, nem ile kontaminasyon sonucu daha sert bir yapıya büründüğü ifade edilmiştir. Bu yüzden, öncelikle kullanıldığı yerler, perforasyon sahalarıdır.127 Bu nedenle, yazar başarısızlıkların gözlenmesinde ilk durumun etkili olduğuna inanmaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak da, başlangıçta iltihaba sahip olan dişlerin 15 aya varan sürelerde semptom verebileceği gözlenmiştir. 111 Bu çalışmada internal rezorpsiyon ve pulpa kanal silikleşmesi başarısızlık olarak not edilmiş ve bunlar, kaydedilmiş olan başarısızlıkların sırasıyla %44’ünü ve %40’ını oluşturmuştur (Tablo 9; Şekil 7b ve 7d). Bununla beraber, bu bulgular bazı çalışmalarda başarısızlık olarak kaydedilmemiştir.32,40,92,115,125,138 Smith ve arkadaşları32 bu duruma gerekçe olarak altta bulunan daimi diş germi etkilenmedikçe, radyografik başarısızlıkların önemli olmayabileceğini bildirmiştir. Bu yüzden, çalışmamızdaki bu değerlendirme farklılığı %12,4’lük genel başarısızlığın elde edilmesinde etkili olmuştur. Bazı araştırıcıların rapor etmiş oldukları düşük başarısızlık oranları, bu durumları başarılı olarak nitelendirmelerindendir.32,40,92 Amputasyon uygulamaları sonrası meydana gelen internal rezorpsiyonun pulpanın başlangıçtaki iltihap durumundan mı, materyale bağlı olarak mı veya materyalin kan pıhtısı üzerine yerleştirilmesinden mi kaynaklandığı net değildir ve bu konu üzerine çeşitli görüşler mevcuttur.74,120 Meydana gelen internal rezorpsiyonun başlangıçta dentin tubullerinde mevcut olan bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanabileceği ifade edilmiştir.193 Bu çalışmada, internal rezorpsiyon istatistiksel olarak farklılık sergilememekle beraber, FK hariç diğer materyallerde daha yüksek oranlarda tespit edilmiştir. KH ve MTA antibakteriyel özelliklere sahiptirler.97 DS’nin ise, yalnızca düşük pH’sine bağlı olarak antibakteriyel etki gösterebileceği düşünülmüştür.194 Bununla beraber, bu üç farklı materyalden hiçbirinin pulpanın derinliklerine diffüze olma özelliği yoktur ve bunlar yalnızca yerleştirildikleri yüzeyde etkili olabilirler. Güçlü germisid ve antibakteriyel etkilere sahip olan FK’nin ise, dokunun derinlerine doğru penetre olma özelliğine sahip olduğu bildirilmiştir.62 Bu nedenle, diğer materyallere göre FK daha güçlü bir antibakteriyel etki sergilemiş olabilir. Sonuçlarımız bu durumu desteklemektedir. Diğer çalışmalarda ise, çoğunlukla 112 FK amputasyon uygulama sonrasında bu çalışmadakinden daha yüksek internal rezorpsiyon oranları rapor edilmiştir.40,51,92,138,180 FK ve DS amputasyonlarda pulpa üzerine direkt olarak yerleştirilen ZOE’nin hidrolizi sonucu öjenolün açığa çıktığı, öjenolün doku ile direkt temasında ise, vazodilatasyona, histamin salımına, yaygın iltihabi yanıta ve bunun sonucunda da internal rezorpsiyona yol açabileceği bildirilmiştir.195-197 FK amputasyonlarda oluşan nekrotik dokunun, öjenol ile doku arasında bir bariyer oluşturabileceği; ancak DS amputasyonlarda öjenolü dokudan ayıran tek şeyin metal-protein membran olduğu ifade edilmiştir.32 Bu nedenle, DS amputasyonlarda daha sık internal rezorpsiyon gözlenebileceği bildirilmiştir.32 Casas ve arkadaşları183 2 yıl sonunda, DS amputasyon uyguladıkları süt dişlerinde bu çalışmadakinden daha yüksek oranda internal rezorpsiyon rapor etmişler ve bunun ZOE kaide materyalinden kaynaklı olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan çalışmalarda hem düşük asidik pH’nin hem de yüksek bazik pH’nin pulpada değişimler yaratabildiği bildirilmiştir.178,193,198 Özçelik177 DS amputasyonlardan sonra meydana gelen internal rezorpsiyonun, materyalin düşük asidik pH’sinden (pH=1,9) kaynaklanabileceğini ileri sürmüştür Ayrıca, Tronstad193 KH amputasyon uygulamasından sonra, internal rezorpsiyonun meydana gelmesinde, KH’nin yüksek pH’sının (pH=11,5) irrite edici özelliğinin rol oynayabileceğini bildirmiştir. Bu nedenle, bu çalışmada tespit edilen internal rezorpsiyonlar her iki durumdan da kaynaklanmış olabilir. Buna ilaveten, KH’ye benzer şekilde yüksek pH’ye (başlangıçta pH=10,2; 3 saat sonra pH=12,5) sahip olan MTA materyalinin uygulanmasından sonra bu çalışmada gözlenen internal rezorpsiyon da bu durumdan kaynaklanmış olabilir. 113 Amputasyonlarda internal rezorpsiyonu meydana getiren diğer bir faktör, materyalin kan pıhtısı üzerine yerleştirilmesidir.28,36,119,120 Pıhtının dentin köprüsü oluşumunu engellediği ve kronik pulpitis oluşumuna zemin hazırlayarak internal rezorpsiyona neden olduğu bildirilmiştir.2,28,48 KH amputasyonlarda vital dokunun kesilmesi sonucu hemoraji ve eksuda oluşacağı için, aradaki kan pıhtısının engellenmesinin teknik olarak zor ve biyolojik olarak şüpheli olduğu ifade edilmiştir.119 Her ne kadar, KH ve MTA materyallerinin yerleştirilmesi sırasında dikkatle çalışılmış olsa da, bu materyaller kan pıhtısı üzerine yerleştirilmiş olabilir. KH amputasyonların en büyük dezavantajının internal rezorpsiyona neden olması olduğu bildirilmiştir.2,59 Bununla birlikte, Heilig ve arkadaşları3 9 aya varan takipleri sonucunda KH amputasyon uygulanmış olan dişlerde yalnızca %5,9 oranında internal rezorpsiyon rapor etmişlerdir. Bu çalışmada KH amputasyonu uygulanan dişlerde Heilig ve arkadaşlarının3 çalışmasına benzer bir internal rezorpsiyon oranı (%5,3) tespit edilmiş ve bu oran FK’de tespit edilenden (%1,9) daha yüksek olmasına rağmen, MTA’dakine benzer olmuş (%6); fakat, DS grubunda tespit edilenden (%8) ise daha düşüktür. 27 aylık bir değerlendirme süresine sahip olan bu çalışmada internal rezorpsiyon bulgusuna 6-18 aylar arasında (ort. 10,2±3,7) rastlanılmıştır. Eidelman ve arkadaşları40 internal rezorpsiyonu 17 aylık değerlendirmede not ederlerken, Holan ve arkadaşları138 ise, 4. aydan 38. aya kadarki değerlendirmeleri boyunca not etmişlerdir. Waterhouse82 amputasyon uygulamalarından sonra, 1 aydan 60 aya varan sürelerde internal rezorpsiyon gözlenebildiğini bildirmiştir. Travma veya pulpanın iltihabının neden olabildiği eksternal rezorpsiyona amputasyon uygulamalarından sonra da rastlanılmıştır.92,180,199 Bu durumun, enfekte kök kanalındaki bakteri toksinlerinin veya iltihabın, dentin tubulleri aracılığı ile 114 periodontal ligamete geçerek, semette ve komşu kemikte rezorpsiyona yol açması sonucu oluştuğu ifade edilmiştir.199,200 Casas ve arkadaşları115 DS amputasyonlardan sonra %33’e varan bir oranda eksternal rezorpsiyon rapor etmişlerdir. Bu çalışmada ise, Casas ve arkadaşları’nın115 bulgularının aksine, ne DS amputasyonlu dişlerde ne de diğerlerinde eksternal rezorpsiyon bulgusuna rastlanılmıştır. Kalsifik metamorfozis (distrofik kalsifikasyon) veya reperatif dentin orijinli olabilen birikimler, radyografide kök kanal silikleşmesi şeklinde gözlenirler.132,201 Silikleşmeye bu durumlardan hangisinin neden olduğu radyografiler üzerinde anlaşılamaz; ancak, histolojik olarak ayırt edilebilirler.58 Bu yüzden, bu çalışmada radyografilerde tespit edilen pulpa kanal silikleşmesi, başarısızlık şekli olarak not edilmiştir. Pulpadaki kalsifikasyonların kesin nedeni bilinmemekle beraber, Seltzer202 pulpadaki metabolik fonksiyon bozukluğunun neden olduğu damarsal beslenme eksikliğine bağlı olarak hücre ölümünün ve sonrasında da kireçlenmenin ortaya çıktığını bildirmiştir. Ayrıca, pulpa kanal silikleşmesinin genellikle iyi huylu bir durum olduğu ve tedavisinin dişin düşmesine kadar izlenmesi olduğu belirtilmiştir.130 Bununla beraber, amputasyon sonrası kontrol amaçlı alınan geleneksel periapikal radyografilerde gözlenen pulpa kanal silikleşmesinin yanıltıcı olabileceği de vurgulanmıştır.201 Garcia-Godoy201 radyografide pulpa kanal silikleşmesi tespit edilen dişlerin kanal boşluklarını kanal aletleri ile değerlendirmiş ve hiçbirinde kalsifik bir yapı ile karşılaşmadığını rapor etmiştir. Bu çalışmada aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamasına rağmen, MTA hariç diğer materyaller ile yapılan amputasyonlarda pulpa kanal silikleşmesi not edilmiştir. Bu çalışmada kullanılmış olan amputasyon materyallerini değerlendiren diğer çalışmaların bazılarında %80’lere varan pulpa kanal silikleşmeleri not edilirken, bazılarında ise, hiç pulpa kanal silikleşmesi 115 gözlenmediği rapor edilmiştir.3,40,51,84,125,203 Bu reaksiyonun FK amputasyonlardan sonra gözlenmesinin, pulpanın kısmen vital kaldığının bir göstergesi olduğu ifade edilmiştir.92 Yapılan çalışmaların çoğunluğunda en yaygın radyografik bulgunun pulpa kanal silikleşmesi olduğunu bildirmiştir.3,40,,81,125,203 Bu durum çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. Bu çalışmada pulpa kanal silikleşmesine 12. aydan 18. aya kadar (ort. 15,3±4,4) rastlanılmıştır. Yapılan bir çalışmada bu bulgu 7 aydan 46 aya kadar not edilirken, diğer bir çalışmada başlangıçtan itibaren 36 aya varan tüm radyografik değerlendirmelerde not edilmiştir.138,203 Çalışmamızda radyografik olarak internal rezorpsiyon ve pulpa kanal silikleşmesi gözlenen ve klinik olarak semptom vermeyen dişler başarısız olarak değerlendirilmiş ve çalışmadan çıkarılmışlardır. Ancak, bu dişler klinik ve radyografik olarak düşme sürelerine kadar izlenmeye devam edilmişlerdir. Waterhouse ve arkadaşları120 bu çalışmadakine benzer şekilde, klinik semptom gözlenmeyen ve radyografik başarısızlığa sahip dişlere müdahale etmemişler ve izlemişlerdir. Amputasyon Uygulamalarının Histolojik Sonuçlarının Tartışması Amputasyon uygulamalarının klinik ve radyografik olarak değerlendirildiği birçok çalışma bulunmasına rağmen, bu uygulamalar ile ilgili insan histolojik çalışma sayısı sınırlıdır ve bu çalışmalarda da amputasyon materyallerinin pulpa üzerine uzun süreli etkilerini inceleyenler azdır.27,60,119 Bu çalışmada, klinik ve radyografik olarak başarı (9 diş), klinik ve radyografik olarak başarısızlık (3 diş) ve yalnızca radyografik başarısızlık sergilemiş olan (14 diş) toplam 26 diş histolojik değerlendirme için seçilmiştir. Bu dişlerde, farklı amputasyon materyallerine karşı pulpanın histolojik yanıtının değerlendirilmesi ve klinik ve radyografik bulguların histolojik bulgular ile 116 örtüşüp örtüşmediğinin tespiti için histolojik değerlendirme yapılmıştır. Klinik ve radyografik olarak meydana gelen başarısızlıkların histolojik olarak değerlendirilip diğer çalışmalar ile tartışılması için başarılı dişlerin yanı sıra belirtilen sayıdaki başarısız dişler de histolojik olarak incelenmiştir. Ek olarak, yapılmış olan amputasyon çalışmalarında yalnızca radyografik başarısızlık gözlenen dişlerin histolojik yanıtları hakkında çok az bir değerlendirmeye rastlanıldığı için, bu dişlerde de histolojik değerlendirme yapılmıştır.112 Her grupta eşit sayıda örnek hazırlanmaya çalışılmış ve MTA dışında bu başarılmıştır. Bu grupta ise, daha fazla diş histolojik olarak değerlendirilmiştir. Bu dişler, klinik ve radyografik olarak uzun süreli takip gerektirmesi ve histolojik kesitlerin alınmasındaki güçlükler nedeni ile diğer gruplar ile eşitlenmemiştir ve bu dişlerin tümü değerlendirilmiştir.119,136 Histolojik değerlendirmelerden elde edilmiş olan veriler sınırlı sayıda olmasına rağmen, materyaller arasında karşılaştırmaların yapılabilmesi için non-parametrik istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. Bu çalışmada çekilmiş olan amputasyonlu dişlerin histolojik değerlendirme kriterleri, Aktören188, Özçelik177, Alaçam60 ve Chacko ve Kurikose’nin136 histolojik değerlendirme kriterlerinin modifiye edilmesi ile elde edilmiş ve kullanılmıştır. Bu kriterlerden birisi, dentin köprüsü oluşumudur. Bu da yapılan tedavinin başarı kriterleri arasında yer alır.78,95,117 Dentin köprüsü, pulpanın hemen üzerindeki dentinin kalkmasına bağlı olarak pulpa dokusunda meydana gelen yaralanmalara karşı odontoblastların ve odontoblast benzeri hücrelerin meydana getirdiği reaksiyon sonucu oluşturulan kalsifik bir yapı olarak tanımlanmaktadır.21 Dentin köprüsü oluşumunun beklendiği endodontik girişimlerden biri de amputasyonlardır. Bu çalışmada histolojik olarak değerlendirilmiş olan 26 dişten 17’sinde (%65,4) dentin köprüsü oluşumu not 117 edilmiştir (Şekil 15-19). Histolojik olarak dentin köprüsü oluşumu gözlenen dişlerin hiçbirinde radyografik olarak dentin köprüsü oluşumu tespit edilmemiştir. Waterhouse ve arkadaşları119 radyografik değerlendirmede dentin köprüsünün, kemik ve yumuşak dokunun superpoze olmasının kalsifik yapının görülmesini maskelemesi nedeni ile görülemeyebileceğini bildirmişlerdir. Ayrıca, üst restorasyon için kullanılmış olan PÇK’ler de buna katkıda bulunabilir. Dentin köprüsü oluşumu, endodontik girişimlerin başarı kriterleri arasında olmasına rağmen, Waterhouse ve arkadaşları119 dentin köprüsü oluşumu gözlenen dişlerde aynı zamanda enfeksiyon da tespit etmişlerdir. Bu tip bulgu, bu çalışmada enfeksiyon nedeni ile kaybedilmiş olan 3 dişin tümünde tespit edilmiştir (Tablo 10, 11). Ayrıca, bu 3 dişin histolojik değerlendirilmesi sonucu, tümünde orta seviyede iltihap gözlenirken, hiçbirinde nekroza rastlanılmamıştır. Her ne kadar, oluşmuş olan dentin köprüsünün damarlar ve hücrelerin yarattığı tünel defektleri nedeniyle mikrosızıntı ürünü olan bakterilerin penetrasyonu için koruyucu bir bariyer görevi görmediği; ancak, zamanla geçirgenliğinin azaldığı bildirilmiş olsa da, bu çalışmadaki enfeksiyonların daha önce de belirtildiği gibi mikrosızıntı kaynaklı olmadığı düşünülmektedir.136,204-206 Bununla birlikte, bu başarısızlık üzerinde kimyasal irritanların oluşmuş olan tünel defektleri yoluyla pulpaya geçmesi veya daha önce de vurgulandığı gibi enfeksiyonlu sahaya amputasyon uygulanması etkili olmuş olabilir. Çünkü, Milosevic207 kök pulpası, kuronal pulpa amputasyonu sırasında iltihaplı olsa bile, pulpa dokusunda dentin köprüsü oluşumu meydana gelebileceğini; ancak, kök pulpasındaki iltihabın kalacağını bildirmiştir. Pulpa dokusunda hafif irritasyon ve nekroz oluşumuna neden olan materyallerin dentin köprüsü oluşumunu stimüle ettiği bildirilmiştir.28 Farklı materyaller deneysel kavitelere yerleştirildiğinde reperatif dentin yapımı meydana geldiği için, bu dentinin 118 yapımı, materyalden çok odontoblastların genetiğine bağlanmıştır.7 Ayrıca, odontoblastlar ile yakın ilişkide bulunan sinir fibrillerinin ve dentin matriksindeki büyüme faktörlerinin de sert doku bariyeri oluşumunda rol oynayabilecekleri belirtilmiştir.133,136 Bu çalışmada kullanılmış olan amputasyon materyallerinin histolojik değerlendirmelerinde not edilmiş olan dentin köprüsü oluşum skorları ve mevcut olan dentin köprülerinin kalite skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05; Tablo 12). Yapılmış olan çalışmalarda, amputasyon materyallerinin dentin köprüsü oluşumu ile ilgili çelişkili bulgular vardır. Bazı çalışmalarda, FK ve DS amputasyonlardan sonra, dentin köprüsünün oluşmadığı rapor edilirken, diğer çalışmalarda ise, bu amputasyonlardan sonra köprü oluşumu not edilmiştir.5,61,86,119,135,178,208 Bu çalışmada da histolojik olarak değerlendirilen hem FK amputasyonlu hem de DS amputasyonlu dişlerde dentin köprüsü oluşumu not edilmiştir (Tablo 10 ve 11; Şekil 19). KH amputasyonlarda, uygulanan KH’nin dentin köprüsü oluşumunu sağlayan odontoblast ve odontoblast benzeri hücrelerin hızlı diferansiasyonunu stimüle ettiği bildirilmiştir.136 Bu çalışmada histolojik olarak değerlendirilen KH amputasyonlu 6 dişin tümünde dentin köprüsü oluşumu gözlenmiştir (Tablo 11; Şekil 15). MTA’nın çok yüksek doku rejenerasyon potansiyeline ve sert doku oluşumunu başlatma özelliğine sahip olduğu bildirilmiştir.136,209 Bu çalışmada, MTA amputasyonlu 8 dişten 6’sında dentin köprüsü oluşumu not edilmiştir (Tablo 12; Şekil 18). Amputasyon uygulamalarında dentin köprüsü oluşumu kadar, oluşan kalsifik bariyerin tamamlanmış olmasının da pulpayı korumada önemli role sahip olduğu ifade edilmiştir.78,209,210 Eğer meydana gelen kalsifik bariyer tamamlanmazsa, kalan pulpa dokusunun yeterince korunamayacağı, bunun sonucunda da kronik iltihabın ortaya 119 çıkabileceği belirtilmiştir.209 Bu çalışmada tespit edilen dentin köprülerinden 9’u (%52,9) “tamamlanmış” olarak diğerleri ise tamamlanmamış olarak görülmüştür (Şekil 15-19). KH amputasyonlardan sonra meydana gelen dentin köprüsünün tamamlanmamış şekilde kalabileceği bildirilmiştir.209 Chacko ve Kurikose136 MTA amputasyonlu dişlerde dentin köprüsü oluştuğunu ve bunun KH amputasyonlu dişlerde gözlenenden daha yüksek oranda tamamlanmış olduğunu bildirmişlerdir. FK ve DS amputasyonlardan sonra oluşan dentin köprülerinin tamamlanmış olup olmadığı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bizim çalışmamızda FK için daha çok “tamamlanmamış” (Skor 1), DS için “tamamlanmış” (Skor 2), KH için daha çok “tamamlanmamış” (Skor 1) ve MTA için daha çok “tamamlanmış” (Skor 2) dentin köprüsü oluşumu gözlenmiştir. Tamamlanmamış dentin köprüsü oluşumunun, amputasyon materyalinin yerleştirilmesi sırasında materyalin pulpaya doğru itilmesine bağlı olabileceği ifade edilmiştir.136 Sarı19 pulpanın normal yapısal özelliklerini kök rezorpsiyonu kökün 2/3’ü seviyesine ulaşıncaya kadar koruduğunu ve kök rezorpsiyonunun henüz başladığı dişlerde pulpa kapaklamasının ardından tamir dentini oluşumunun etkilenmediğini bildirmiştir. Bu durum, çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. Kök rezorpsiyonu başlamamış dişlere uygulanan amputasyonların %59,1’inde dentin köprüsü oluşumu not edilirken, kök rezorpsiyonu henüz başlamış dişlerin %100’ünde dentin köprüsü oluşumu not edilmiştir. Bu çalışmada, Chacko ve Kurikose’nin136 dentin köprüsü kalitesi için belirttiği skorlar kullanılmasına rağmen, mevcut skorların dışında oluşumlar da gözlenmiştir. Bu oluşumlar tubulsuz yapı (skor 0) ile düzensiz tubul yapısı (skor 1) veya tubulsuz yapı (skor 0) ile düzenli tubul yapısı (skor 2) kombinasyonlarıdır. Sınıflamaya 120 kombinasyonların ilavesinin yapılması gerekliliğini, bu çalışmanın histolojik sonuçları ortaya koymuştur (Şekil 19). Fuks ve arkadaşları112 FK amputasyonlardan sonra oluşan dentin köprüsünün tubulsuz ve düzensiz yapıda olduğunu bildirmişlerdir. Sarı19 KH amputasyonlardan sonra tubullu ve tubulsuz kombinasyon şeklinde dentin köprüsü oluşumunu bildirmiştir. Bu çalışmada da KH grubunda dentin köprüsü kalitesi kombinasyonlu şekilde gözlenmiştir; bununla birlikte, “tubulsuz ve düzensiz tubullu kombinasyonu”na (skor 4) rastlanmamıştır. Yoshiba ve arkadaşları211 da çalışmalarında KH amputasyonlardan sonra oluşan dentin köprüsünün düzenli tubullu ve tubulsuz kombinasyon şeklinde olduğunu gözlemlemişlerdir. Bazı çalışmalarda DS amputasyonlardan sonra dentin köprüsü oluşumu not edilmesine rağmen, meydana gelen köprünün kalitesi hakkında bir bilgi verilmemiştir.44,93 Bu çalışmada DS amputasyonlu dişlerde dentin köprüsü kombinasyonlar (skor 3 ve 4) şeklinde tespit edilmiştir. Menezes ve arkadaşları212 MTA amputasyonlardan sonra, tubullu dentin köprüsü oluşumunu rapor etmişlerdir. Bu çalışmada da MTA’da düzensiz tubullu yapılara rastlanmamıştır; tubulsuz veya tubullu yapılar gözlenmiştir (Şekil 17 ve 18). Tüm gruplarda iltihap ve nekroz bulguları not edilmiştir (Şekil 20 ve 21). Kontrol grubu (FK) ile diğer amputasyon materyalleri arasında bu bulgular açısından istatistiksel farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05). Nekroz (pulpanın ölümü) travma, iltihabın ilerlemesi veya pulpanın kan desteğindeki aksamalar sonucu meydana gelebilen histolojik bir olaydır.213 Pulpa nekrozu periodontal ligament etkileninceye kadar, pulpa sinirlerinin fonksiyon görmemesinden dolayı asemptomatiktir.213 Bu çalışmada histolojik olarak yaygın nekroz bulgusuna sahip dişlerin hiçbirinde klinik semptom not edilmemiştir. 121 FK ve DS ile yapılmış olan çalışmalarda sıklıkla hem iltihap hem de nekroz bulgusuna rastlanmış, nekroz bulgusunun ilerleyici karaktere sahip olabileceği belirtilmiştir.19,60,86,135,178 Bu çalışmada ise, FK grubunda histolojik olarak değerlendirilmiş olan 6 dişin 3’ünde [“minimal”den (Skor 1) “yaygın” (Skor 4) seviyeye kadar değişen)], DS grubunda da 6 dişin 2’sinde [(“minimal”den (Skor 2) “orta” (Skor 3) seviyeye kadar değişen)] iltihap gözlenmiştir. İlaveten, nekroz bulgusuna ise, FK grubunda 3 dişte (2’si “lokalize” ve 1’i “yaygın”) ve DS grubunda 2 dişte (“yaygın”) rastlanılmıştır. FK ve DS amputasyonlarda kullanılan ojenolün iltihap önleyici etkiye sahip olduğu bildirilmiş olmasına rağmen, süt dişlerinde yapılmış olan amputasyon veya direkt pulpa kapaklama çalışmalarında pulpadaki iltihabi yanıttan ojenolün pulpa dokusu ile direkt teması sorumlu tutulmuştur.86,178,196 Bu çalışmada ZOE’nin pulpa ile direkt olarak temasta olduğu FK ve DS gruplarında, ZOE’nin direkt olarak pulpa dokusu üzerine yerleştirilmediği diğer gruplara göre daha fazla iltihap gözlenmemiştir. Bu yüzden, meydana gelen iltihaplar ZOE’deki ojenolün mevcudiyeti ile ilişkilendirilemez. Diğer amputasyon materyallerinden KH grubundaki dişlerin 2’sinde iltihap tespit edilmiş ve iltihabın “minimal” (Skor 2) veya “orta” seviyede (Skor 3) olduğu gözlenmiştir (Şekil 20). Özçelik177 KH amputasyonlu dişlerin çoğunluğunun iltihapsız veya hafif iltihaplı olduğunu bildirmiş; ayrıca, bazı dişlerde nekroz tespit etmiştir. Bu sonuç, çalışmamızın bulguları ile uyumludur. Yapılan bir çalışmada MTA amputasyonlu dişlerde KH amputasyonlu dişlere göre daha az iltihap ve nekroz bulgusuna rastlanmıştır.136 Bu çalışmada ise, KH ve MTA amputasyonlu dişler, iltihap ve nekroz kriterleri açısından benzer sonuçlar sergilemişlerdir. Bununla birlikte, MTA grubu dışındaki tüm gruplarda yaygın nekrozlu dişlere rastlanmıştır. MTA’da yaygın 122 nekroz bulgusuna rastlanmaması, bu materyalin pulpadaki dolaşımı stimüle etme özelliğinden kaynaklanmış olabilir.94 Amputasyon uygulanmış olan dişlerde, sağlıklı dişlerdekine benzer şekilde odontoblast tabakasının devamlılık sergilemesi beklenir.1 Bununla beraber, süt dişlerine yapılmış olan amputasyon uygulamalarının birçoğunda, bu düzenli yapının korunamadığı, odontoblast hücre tabakasının ya yok olduğu ya da düzensiz bir durum sergilediği rapor edilmiştir.19,60,86,135,178 Bu çalışmada değerlendirilen dişlerin çoğunda (20 diş) düzensiz odontoblast tabakası gözlenirken geri kalan dişlerde (6 diş) ise, odontoblast tabakasının mevcut olmadığı tespit edilmiştir (Tablo 12; Şekil 15 ve 17). Materyallerin odontoblastik hücre tabakasının devamlılığı üzerine etkileri değerlendirildiğinde, materyaller istatistiksel olarak farklılık ortaya koymamışlardır (P>0,05). Tüm gruplarda düzensiz odontoblast tabakası varlığına rastlanmasından dolayı, süt dişlerinin yaşlanmasının bu duruma katkısı olabileceği düşünülmüştür. Bununla birlikte, bu düşünce üzerine tartışmalı sonuçlar rapor edilmiştir. Sahara ve arkadaşları214 fizyolojik kök rezorpsiyonunun meydana geldiği dişlerde, odontoblast tabakasının düzensiz veya yok olabileceğini bildirirlerken, Sarı19 kök rezorpsiyonunun ilerlemiş olduğu dişlerde kök rezorpsiyonu başlamamış olanlardaki gibi odontoblast tabakasının düzenli bir seyir izlediğini bildirmiştir. Ayrıca, bu çalışmada odontoblast tabakasına, histolojik değerlendirmede iltihap tespit edilmiş olan 12 dişin 3’ünde ve nekroz tespit edilmiş olan 9 dişin 3’ünde rastlanmamıştır. Bununla birlikte, iltihap ve nekroz bulgusuna rastlanmamış olan 8 dişin yalnızca 1’inde bu hücre tabakasının mevcut olmadığı görülmüştür. Bu yüzden, odontoblast tabakasının ortadan kalkmasında iltihap ve nekrozun etkili olduğu düşünülmüştür. 123 Pulpadaki fibrotik ve kalsifik dejenerasyonlar patolojik değişimler olarak kabul edilmektedirler.199 Bu çalışmada tüm materyal gruplarında bu dejenerasyonlar, tek başlarına (Şekil 15,22 ve 23) veya kombinasyon şeklinde (Şekil 16) not edilmiştir. Amputasyon materyallerine göre pulpalardaki dejenerasyon skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (P<0,05). Farklılık DS-MTA grupları arasındadır. Aktören35 FK amputasyonlardan sonra, nekrotik dokunun apikalden kuronale doğru olacak şekilde fibrotik dokuya dönüştüğünü bildirmiştir. Özata ve arkadaşları208 da inek dişlerine amputasyon uyguladıkları çalışmalarında, FK uygulamasından sonra, fibroblastik akvitede ve pulpanın apikal üçlüsündeki kollajen liflerde artış gözlemlemişler, ancak bu çalışmadakinin aksine, bu bulguya KH amputasyonlu dişlerde rastlamamışlardır. DS amputasyonlardan sonra da fibrozis meydana gelebildiği bildirilmiştir.178 Ayrıca, FK amputasyonlu dişlerde kalsifik dejenerasyon meydana gelebildiği ve bunun osteodentin yapısında olduğunu bildirilmiştir.35,61,112 Çalışmamızda tüm gruplarda kalsifik dejenerasyonlara rastlanmıştır. Bunlardan bazıları osteodentin yapısı göstermiştir. Özçelik177 KH amputasyonların büyük çoğunluğunda kalsifik dejenerasyon gözlemlemiştir. Bu çalışmada KH amputasyonlu 6 dişin 3’ünde kalsifik dejenerasyon not edilmiştir. Yapılan çalışmalarda MTA amputasyonlardan sonra pulpanın normal yapı sergilediği, histolojik değişime uğramadığı bildirilmiştir.61,215 Ancak, bu çalışmada MTA amputasyon sonrası fibrotik (1 diş) ve fibrotik ve kalsifik (1 diş) dejenerasyon meydana geldiği gözlemlenmiştir. Amputasyon materyallerinin internal rezorpsiyon üzerine etkileri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05; Şekil 18, 19 ve 23-25). Histolojik değerlendirme sonucu, internal rezorpsiyon oluşumu en az FK amputasyonlu 124 dişlerde gözlenirken (1 diş), DS amputasyonlu dişlerin tümünde tespit edilmiştir. Oysa ki, DS, kan pıhtısı oluşumunu elimine ederek KH amputasyonlarda kan pıhtısının neden olduğu internal rezorpsiyon oluşumunu ortadan kaldırmak amacıyla amputasyon uygulamalarında kullanıma sunulmuştur.85 Çalışmamızın sonucu, DS’nin bu durumu önlemede etkili olmadığını göstermektedir. Özçelik177 internal rezorpsiyona DS amputasyonlu dişlerde KH amputasyonlu dişlerden daha yüksek oranda rastlamıştır. Amputasyon uygulamasının sonrasında meydana gelen internal rezorpsiyonun dentin ve sementi perfore edebileceği rapor edilmiştir.177 Bu tip bulgu bu çalışmada DS ve MTA gruplarında birer dişte tespit edilmiştir. Diğer materyal gruplarında bu tip bir bulguya rastlanmamış olması, histolojik örnek sayılarının sınırlı olması ile ilişkili olabilir. Histolojik çalışmalarda MTA amputasyonlardan sonra internal rezorpsiyon oluşumu rapor edilmemiştir.5,61,136 Bununla birlikte, bu çalışmada MTA amputasyonlarda diğer amputasyonlara benzer seviyelerde internal rezorpsiyon oluşumu not edilmiştir. Süt dişlerinde kök rezorpsiyonunun mekanizması tam olarak anlaşılamamış olsa da rezorpsiyonun son aşamalarında bile pulpanın okluzal kısmında normal fonksiyona sahip odontoblastların bulunduğu, rezorpsiyon olayından ise, genel olarak odontoklastların sorumlu olduğu kabul edilmektedir.216 Bu çalışmada, odontoklastların tespit edildiği dişlerde odontoblastların da mevcut olduğu gözlenmiştir. Sönmez186 amputasyon uygulanan süt dişlerinin kök rezorpsiyon seviyesi ile internal rezorpsiyon oluşumu arasında bir ilişki bulunmadığını rapor etmiştir. Bu çalışmada ise, kök rezorpsiyonu başlamamış dişler ile henüz başlamış dişlere uygulanmış olan amputasyonlardan sonra meydana gelen internal rezorpsiyonlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamış (P>0,05) ve kök rezorpsiyonunun başlaması ile internal rezorpsiyon arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. 125 Bazı çalışmalarda kök kanallarında meydana gelen dentin reperatif dentin olarak adlandırılmıştır.86,49,178,208 Ek olarak son yıllarda, Waterhouse ve arkadaşları120 bu birikimi, tersiyer dentinin bir şekli olan reaksiyoner dentin (irritasyon dentini) olarak nitelendirmişlerdir. Pulpa dokusunda dentin yapımının, materyalin pulpa hücrelerini etkilemesi ile direkt olarak veya pulpadaki sterotipik yara iyileşmesinde rol alarak indirekt olarak etkili olması ile sağlandığı bildirilmiştir.93 Amputasyon uygulamasında materyal ile kök kanalları içindeki pulpa dokusu direkt bir temasta bulunmadığı için, ikinci durumun sonucunda irritasyon dentini meydana gelebilmektedir. Çünkü reperatif dentin, yaralanmış olan pulpa dokusunun materyal ile direkt teması sonucu oluşabilmektedir. Bu çalışmada, tüm gruplarda kök kanallarında irritasyon dentin birikimi tespit edilmiş ve amputasyon materyallerinin irritasyon dentini oluşumu üzerine etkileri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05; Şekil 10, 19 ve 24-26). Cotes ve arkadaşları86 irritasyon dentini yapımının DS amputasyonlarda FK amputasyonlardakine göre daha yüksek oranda görüldüğünü bildirmişlerdir. Bu çalışmada ise, Cotes ve arkadaşlarının86 çalışmalarından farklı olarak, DS ve FK benzer seviyelerde irritasyon dentini yapımı sergilemiştir. FK uygulamasının KH’ye kıyasla pulpanın iyileşme proçesini yavaşlattığı fakat durdurmadığı bildirilmiş, her iki amputasyonda da irritasyon dentininin meydana geldiği rapor edilmiştir.208 Bu bulgu bu çalışmanın sonuçları ile uyumludur. Agamy ve arkadaşları5 MTA amputasyonlu dişlerde hem kök kanalında reperatif dentin yapımı hem de pulpada kalsifik dejenerasyon meydana gelebildiğini rapor etmişlerdir. Bu çalışmada, benzer şekilde hem MTA hem de diğer materyal gruplarında her iki durumun bir arada meydana gelebildiği not edilmiştir. 126 Daha önceden de belirtildiği gibi, radyografik olarak pulpa kanal silikleşmesi sergileyen dişlerin histolojik olarak bu bulguya sahip olup olmadığı tam olarak bilinemez. Eğer pulpa kanal silikleşmesi mevcut ise, radyografide bunun hangi durumdan kaynaklandığı anlaşılamayabilir. Histolojik olarak incelenen dişlerin 7’sinde daha önce radyografilerde pulpa kanal silikleşmesi not edilmiştir. Bu dişlerin 2’sinde hem kalsifik dejenerasyon hem de irritasyon dentini birikimi; 2’sinde yalnızca kalsifik dejenerasyon; 1’inde yalnızca irritasyon dentini birikimi ve 2’sinde ise ne kalsifik dejenerasyon ne de irritasyon dentini birikimi tespit edilmiştir. Bununla beraber, histolojik olarak değerlendirilmiş olan 12 dişte ya kalsifik dejenerasyon, ya irritasyon dentini ya da bunların kombinasyonlarına rastlanmış; ancak, bunların radyografileri değerlendirildiğinde hiçbir pulpa kanal silikleşmesi gözlenmemiştir. Bu sonuçlar, hem radyografide pulpa kanal silikleşmesi değerlendirmesinin objektif bir değerlendirme olmadığını hem de radyografik değerlendirmelerde not edilen pulpa kanal silikleşmesinin kalsifik dejenerasyon veya irritasyon dentini birikiminden mi kaynaklandığının anlaşılamayacağını ortaya koymuştur. Oysa ki, Peterson ve arkadaşları130 ve Foreman ve arkadaşları132 yapmış oldukları çalışmalarında pulpa kanal silikleşmelerini direkt olarak kalsifik dejenerasyon olarak not etmişlerdir. Bu durumun çözülmemiş bir sorun olarak kalmaya devam ettiği düşüncesindeyiz. Üst Restorasyonların Sonuçları ile, Amputasyon ve Üst Restorasyonların Periodontal Değişim Sonuçlarının Tartışması Amputasyon uygulanan dişlerde büyük oranda madde kaybının meydana geldiği ve zaman içinde dişin kırılganlığının arttığı ifade edilmiştir.216 Amputasyon başarısını etkileyen önemli faktörlerden birinin, mikrosızıntının elimine edilebilmesi için yeterli bir kavite örtmesinin sağlanması olduğu belirtilmiştir.120 Zayıflamış olan kuronu 127 desteklediği, sağ kalım süresi uzun olduğu ve son yıllarda da geliştirilmiş olan yapıştırıcı simanların kullanımı ile mikrosızıntıyı en aza indirdiği için bu çalışmada, amputasyon uygulamalarından sonra, üst restorasyon olarak PÇK’ler tercih edilmiştir.23,217,218 Farooq ve arkadaşları122 amputasyon uyguladıkları seansta PÇK yerleştirdikleri dişlerde amputasyon başarı oranını %82 bulurlarken, ilk seansta geçici olarak restore edip tedaviden sonraki 3 ay içinde PÇK ile restore ettikleri amputasyonların başarı oranını %39 bulmuşlardır. Bu yüzden, bu çalışmada PÇK’ler amputasyon uygulamalarını takiben aynı seansta yerleştirilmiştir. Uygulanan PÇK’ler ya Aquameron ya da RelyX Luting yapıştırıcı simanlardan biri kullanılarak simante edilmiştir. Yılmaz ve arkadaşları218 endodontik girişimsiz dişlerde 30 aylık süre sonunda yalnızca 1 dişte simantasyon başarısızlığı gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada Yılmaz ve arkadaşlarının218 çalışmasındaki ile aynı siman materyalleri ile simante edilen PÇK’lerin hiçbirinde simantasyon başarısızlığı sonucu kuron düşmesi not edilmemiştir. Prefabrike kuronlar olan PÇK’lerde ezilme, çökme ve delinme gibi yüzey değişimlerinin meydana gelebileceği bildirilmiştir.218 Yılmaz ve arkadaşları218 Aquameron ile simante ettikleri PÇK’lerin %14,5’inde ve RelyX Luting ile simante ettiklerinin %10,9’unda yüzey değişimi not etmişlerdir. Bu çalışmada da, Aquameron ile simante edilen PÇK’lerin %20,7’sinde yüzey değişimine rastlanırken, RelyX Luting ile simante edilenlerin ise yalnızca %8,3’ünde yüzey değişimi tespit edilmiştir (Şekil 8b). Ayrıca, Aquameron ile simante edilen bir PÇK’de delinme (%0,5) not edilmiştir. Yüzey değişimine bağlı olarak siman materyalinde çatlamalar meydana gelebileceği bildirilmiş olmasına rağmen, bu çalışmada yüzey değişimi gözlenen PÇK’lerde kuron düşmesi görülmemiştir.218 RelyX Luting ile simante edilenlerde daha az yüzey değişimi 128 meydana gelmesinin nedeni, bu yapıştırıcı simanın rezin içeriğinden kaynaklanmış olabilir.218 Bu çalışmada, amputasyon ve PÇK uygulamalarının periodontal dokular üzerine etkilerinin değerlendirilmesinde, ANOVA tekrarlı ölçümlerde varyans analizi kullanılmıştır. 27 aylık kontrole ulaşan amputasyonlu diş sayısı 53’tür ve bu analizin özelliğinden dolayı, 27. aya ait kontroller istatistiksel karşılaştırmaya dâhil edildiği takdirde, yalnızca bu süreye kadar takip edilen dişler değerlendirileceği için istatistiksel karşılaştırmalar 24 aylık kontrole kadar yapılmıştır. Bununla birlikte, 27. aya ait ortalama değerler istatistiğe katılmaksızın tablolarda verilmiştir. Bu çalışmada oral hijyen seviyelerinin değerlendirilmesinde OHI-S’nin plak birikimi skorları kullanılmıştır.171 Amputasyon uygulanmış olan hastaların OHI-S skor ortalamaları başlangıçtan 27. ayın sonuna kadar 0,65’ten 0,44’e kadar değişen bir azalma göstermiştir. Green ve Vermillion171 elde edilen değişim aralığını “iyi” olarak belirtmişlerdir. Amputasyon uygulanan dişler, PÇK’ler ile restore edilirken, diğer çürükler akıcı kompozit rezin veya kompomer materyaller ile restore edilmiştir. OHI-S skor ortalamalarının “iyi” olarak bulunmasına çürüklerin restore edilmesi sonucu ısırma gücünde artma ve buna bağlı olarak retansiyon yerlerinin ortadan kalkması ile gıda akışının yarattığı fizyolojik temizlenmenin sağlanması ve çocukların ve ebeveynlerinin kontrollerdeki motivasyonları, katkıda bulunmuş olabilir.219-222 Bu çalışmada her ne kadar PÇK’li dişler ile kontrol dişlerinin Pİ değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuş olsa da (P<0,05), her iki grupta da Pİ değerleri “iyi” sınırları içerisinde kalmıştır (Şekil 8b). PÇK’li dişler genellikle kontrol dişlerinden daha düşük Pİ değerleri sergilemişlerdir. Diğer çalışmalarda da benzer sonuçlar rapor edilmiştir.153,154 Einwag153 ve Karatoprak149 bu durumu PÇK’nin 129 cilalı ve düzgün bir yüzeye sahip olmasına bağlamışlardır. Bu çalışmada, çürük mevcut olan kontrol dişlerine uygulanmış olan kompozit ve kompomer rezin restorasyonların bitirme işlemleri, Sof-Lex cila diskleri ile gerçekleştirilmiştir. Rezin restorasyonların bu diskler kullanılarak düzeltilmesi sonucu çok düzgün bir yüzeyin oluşacağı belirtilmiştir.221 Bu durum da plağın daha az tutunması ile sonuçlanır. Bu çalışmanın amaçları arasında, amputasyon materyallerinin gingival dokular üzerinde yarattığı değişikliklerin değerlendirilmesi de vardır. Amputasyon materyallerinin gingival dokular üzerine etkileri değerlendirilirken, Pİ değerlerinin sonuçlar üzerinde etkili olup olmadığının gözlenebilmesi için, amputasyon materyallerine göre Pİ değerleri de hesaplanmış ve istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır. İstatistiksel değerlendirme sonucunda, amputasyon materyallerine göre, PÇK’lerin Pİ değerleri arasında anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05). Tüm materyallerde PÇK’lerin Pİ değerleri “iyi” sınırları içindedir. Sharaf ve Farsi159 iyi oral hijyene sahip çocukların PÇK’leri etrafındaki gingivanın da sağlıklı olduğunu rapor etmişlerdir. Bu çalışmada PÇK ve kontrol dişlerinin Gİ değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (P<0,05). İlk 3 aylık kontrolde PÇK’li dişlerin Gİ değerleri, kontrol dişlerine göre daha fazla bir düşüş sergilemiştir. Başlangıçta hem PÇK’li hem de kontrol dişleri “hafif gingivitis” (sırasıyla 0,53 ve 0,36) bulguları sergilerken, 9. aydan itibaren her iki grup da “sağlıklı gingiva” (0,07 ve 0,07) bulgusu sergilemiştir (Şekil 8b). İyi cilalanmış ve diş eti altında konturlanmış kompozit rezinlerin gingival sağlığı olumsuz yönde etkilemediği bildirilmiştir.222 PÇK’ler de ideal bir şekilde yerleştirilmiş, kenarlarının kısaltıldığı durumlarda iyi bir şekilde cilalanmış ve siman artıklarının uzaklaştırılmış ise, gingival dokulara zarar vermediği bildirilmiştir.154,158,164 Bu çalışmada, hem diğer 130 restorasyonların gerçekleştirilmesi hem de PÇK’lerin konturlanarak uygulanması tek hekim tarafından gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, bu durum, gingival dokulardaki değişimlerin hekime bağlılığını ortadan kaldırmıştır. Amputasyon materyalleri açısından Gİ değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmiştir (P<0,05). Kullanılmış olan tüm amputasyon materyallerinin uygulandığı dişlerin Gİ değerleri ilk 3 ayda düşüş göstermiştir. Ancak, FK’deki düşüş diğer materyallerdeki kadar keskin olmamıştır. Diğer materyaller 3. aydan itibaren çalışma boyunca çok hafif değişimler sergilemiştir. FK materyalinin Gİ skor ortalamaları ise, diğer materyallerin 3 ayda gösterdiği ortalama değerlere 12. ayda ulaşabilmiştir. Materyaller arasında Pİ açısından farklılık tespit edilmediği için, Gİ değerlerindeki bu farklılığın plaktan kaynaklı olduğu düşünülmemiştir. Burada, gingival dokulardaki iltihaba FK’den salınan formaldehitin negatif etkiye sahip olduğu hipotezi kurulabilir. FK ile yapılan in vitro çalışmalarda FK emdirilmiş pamuk pelet kanal ağızlarında ister 3 dk. bekletilmiş olsun isterse de pulpa odasında bırakılsın, FK’de bulunan formaldehitin süt dişlerinin kök dentininden ve sementinden diffüze olduğu ve difüzyonun 96 saatlik sürede zamana bağlı olarak tedrici olarak arttığı gösterilmiştir.67,223 Ancak, bu çalışmalarda süre 96 saat ile sınırlı tutulmuştur. Belki de, süre daha uzun tutulsaydı, salım daha fazla olabilirdi. Lewis224 FK’deki formaldehitin periodonsiyum çevresine yayıldığını bildirmiştir. Yamasaki ve arkadaşları225 FK’nin endodontik tedavide kullanımının periapikal dokularda iltihaba, apikal kök ve alveol kemiğinde rezorpsiyona neden olduğunu bildirmişlerdir. Wemes ve arkadaşları70 FK’yi kök kanal ilacı olarak kullandıkları insan histolojik çalışmalarında, 8 hafta sonunda bile, periapikal dokuda orta derecede bir iltihabın kaldığını bildirmişlerdir. Her ne kadar, formaldehitin insan plazmasındaki biyolojik yarı ömrünün 1-1,5 dk. kadar kısa bir süre olduğu ve hızla metabolize olduğu 131 bildirilmiş olsa da, difüzyonu sonucu neden olabildiği doku hasarının ne kadar sürede düzeldiği bildirilmemiştir.226 Meydana gelen gingival değişimler FK’nin olası bir salımı sonucu olabilir. KH’den iyon salımı olsa bile, kalsiyum iyonlarının doku tarafından iyi tolere edildiği bildirilmiştir.130 MTA’nın doku sıvıları ile temasında hızla sertleştiği belirtilmiştir.224 DS’nin ise kök dentininden difüzyonunun tespiti zordur. Çünkü, gingival hastalıklarda o bölgedeki demir seviyesinin arttığı bildirilmiş. Bu nedenle tespit edilen demirin kaynağı bulunamaz. MTA ve DS’nin difüzyonu hakkında herhangi bir bilgi mevcut olmamasına rağmen, her iki materyalde de KH’dekine benzer gingival değişimler tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda süt dişlenmesinde gingival sulkus derinliğinin 1-2 mm arasında değişim sergilediği bildirilmiştir.161-163,227 Bu çalışmada elde edilen gingival sulkus değerleri hem PÇK hem de kontrol dişlerinde bu sınırlar içindedir ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (P>0,05). Kayalıbay156 da benzer şekilde PÇK’li dişler ile kontrol dişlerinin gingival sulkus ölçüm değerleri arasında istatistiksel farklılık olmadığını; bununla birlikte, PÇK’li dişlerin bir miktar daha yüksek değerler sergilediğini rapor etmiştir. Tüm amputasyon materyalleri için gingival sulkus değerleri başlangıç değerine göre azalma sergilemiştir ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (P>0,05). Bunun nedeni, başlangıçta özellikle diş eti altına uzanabilen ve plak birikimine neden olan derin çürüklerin restore edilmesi olabilir. 132 SONUÇLAR 1- Amputasyonların sonuç kriterlerine göre değerlendirilmesinde, eğer istatistiksel olarak farklılık tespit edilirse, χ2 analizi alt gruplara ayrılıp farklılığın TB, Bşr, TK ve Bşz kriterlerinin hangisinden kaynaklandığı belirlenmeli; aksi taktirde, sonuç yanıltıcı olabilir. 2- Amputasyon başarıları üzerine cinsiyet, diş tipi ve materyal faktörleri etkili bulunmazken, yaş, çene ve kök rezorpsiyon seviyesi faktörleri etkili bulunmuştur. 3- Tüm amputasyon materyallerinin uygulandığı dişler benzer sağ kalım oranları sergilemiştir. 4- Aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamasına rağmen, klinik olarak en iyi sonuçları DS grubu sergilerken, radyografik olarak MTA grubu sergilemiştir. 5- FK ve KH gruplarında en fazla gözlenen başarısızlık şekli pulpa kanal silikleşmesi iken, DS ve MTA gruplarında internal rezorpsiyondur. 6- Amputasyon uygulaması yapılan dişlerin hiçbirinde eksternal rezorpsiyon bulgusuna rastlanmamıştır. 7- Radyografik olarak dentin köprüsü oluşumu görülemeyen dişlerde, histolojik olarak köprü mevcut olabilmektedir. Hatta, dentin köprüsünün oluşumu, klinik olarak semptom veren iltihaplı dişlerde de mevcut olabilir. 8- Dentin köprüsü kalitesi ve dejenerasyon değerlendirme kriterlerine, kombinasyonlar da ilave edilmelidir. 9- Tüm amputasyon materyalleri histolojik olarak pulpada iltihap ve nekroz yaratabilir. 133 10- Amputasyon uygulamalarının tümünde odontoblast tabakası, düzensiz bir hal alabilir veya ortadan kalkabilir. 11- Diğer materyaller ile karşılaştırıldığında, pulpa dokusunun dejenerasyonu en az MTA grubunda görülmüştür. 12- Radyografik değerlendirmede gözlenen pulpa kanal silikleşmesi, histolojik sonuçlar ile uyumsuzluklar sergilemiştir. Eğer histolojik değerlendirme yapılmazsa, bu durumun orijini anlaşılamaz. 13- Klinik ve radyografik bulgular ile histolojik bulgular örtüşmeyebilir. Histolojik değerlendirme, klinik ve radyografik değerlendirmelere göre daha net bilgi vermiştir. 14- Amputasyonlu süt azı dişlerinde Aquameron ve RelyX Luting simanlar simantasyon başarısızlığı sergilememişlerdir. 15- Aquameron ile simante edilen PÇK’lerde, RelyX Luting siman ile simante edilenlere göre daha fazla yüzey değişimi tespit edilmiştir. 16- Çürüklerin restore edilmeleri ve hasta ve ebevenlerin oral hijyen konusunda eğitilmeleri, OHI-S değerlerinin düzelmesine katkıda bulunmuştur. 17- Amputasyon uygulamalarından sonra üst restorasyon olarak kullanılan PÇK’ler Pİ, Gİ ve sulkus ölçüm değerleri üzerinde olumsuz bir etki yaratmamıştır. 18- FK materyali, diğer materyaller ile karşılaştırıldığında, Gİ değerlerinin düzelmesini geciktirmiştir. 134 KAYNAKLAR 1. Fuks AB. Pulp therapy for the primary and young permanent dentitions. Dent Clin North Am 2000; 44;3: 571-596. 2. Srinivasan V, Patchett CL, Waterhouse PJ. Is there life after Buckley's formocresol? Part I-A narrative review of alternative interventions and materials. Int J Paediatr Dent 2006; 16; 2: 117-27. 3. Heilig J, Yates J, Siskin M, McKnight J, Turner J. Calcium hydroxide pulpotomy for primary teeth: a clinical study. J Am Dent Assoc 1984; 108; 5: 775-778. 4. Ibricevic H, Al-Jame Q. Ferric sulfate as pulpotomy agent in primary teeth: twenty month clinical follow-up. J Clin Pediatr Dent 2000; 24; 4: 269-272. 5. Agamy HA, Bakry NS, Mounir MMF, Avery DR. Comparison of mineral trioxide aggregate and formocresol as pulp-capping agents in pulpotomized primary teeth. Pediatr Dent 2004; 26; 4: 302-309. 6. Rickets D. Management of the deep carious lesion and the vital pulp dentine complex. Br Dent J 2001; 191; 11: 606-610. 7. Kafrawy AH. Biologic considerations in the selection and use of restorative materials. Dent Clin North Am 1983; 27; 4: 645-657. 8. Frankl SN. Pulp therapy in pedodontics. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1972; 34; 2: 293-309. 9. Goldberg M, Lasfargues JJ. Pulpo-dentinal complex revisited. J Dent 1995; 23; 1: 15-20. 135 10. Mjör IA, Sveen OB, Heyeraas KJ. Normal Structure and Physiology. In: Mjör IA (ed) Pulp-dentin biology inrestorative dentistry. Carol Stream IL Quintessence Pub. Co. 2002: 1-22. 11. Fuks AB. Pulp therapy for the primary dentition. In: Pinkham JR, Casamassimo PS, McTigue DJ, Fields HW, Nowak AJ (eds) Pediatric Dentistry. Infancy through adolescence. 4th ed. St Louis, Missouri. Elsevier Saunders. 2005: 375393. 12. Ten Cate R. Dentin-pulp complex. In: Ten Cate R (ed) Oral Histology Development, structure and function. 5th ed . Missouri. Mosby. 1998: 150-196. 13. Nakashima M. The induction of reparative dentine in the amputated dental pulp of the dog by bone morphogenetic protein. Arch Oral Biol 1990; 35; 7: 493-497. 14. Gülhan A. Pedodonti. İstanbul. İstanbul Üniv. Rektörlüğü Basımevi. 1994: 231243. 15. Tagger E, Tagger M. Endodontic Treatment of Primary Tooth. In: Ørstavik D, Pitt Ford TR. Essential endodontology. Prevention and treatment of apical periodontitis. 4th ed. Madlen. Blackwell Pub. 2002: 308-330. 16. Bayırlı G. Diş Pulpası ve ağrı. İstanbul: İstanbul Üniv. Basımevi. 1992: 41-84. 17. Whithworth JM, Nunn JH. Paediatric Endodontics. In: Welbury RR (ed) Paediatric dentistry. New York. Oxford University Press. 2001: 157-188. 18. Avery JK. Dental Pulp. In: Steele PF (ed) Essentials of oral histology and embryology. A clinical approach. 2nd ed. St Louis Missouri. Mosby. 2000: 107123. 19. Sarı Ş. Süt dişlerinin kök ve kanal morfolojisi ile kök rezorpsiyonunun endodontik uygulamalara etkisinin in vivo ve in vitro koşullarda araştırılması. 136 Ankara Üniv. Sağlık Bil. Enstitüsü. Pedodonti A.B.D. Doktora Tezi. Ankara 1997. 20. Camp JH. Pulp therapy for primary and young permanent teeth. Dent Clin North Am 1984; 28; 4: 651-668. 21. Tziafas D, Smith AJ, Lesot H. Designing new treatment strategies in vital pulp therapy. J Dent 2000; 28; 2: 77-92. 22. McDonald RE, Avery DR. Development and morphology of the primary teeth. In: McDonald RE, Avery DR (eds) Dentistry for the child and adolescent. 7th ed. St Louis, Missouri. Mosby. 2000: 52-59. 23. Kopel HM. Considerations for the direct pulp capping procedure in primary teeth: A review of the literature. J Dent Child 1992; 59; 2: 141-149. 24. Kitasako Y, Shibata S, Cox CF, Tagami J. Location, arrangement and possible function of interodontoblastic collagen fibres in association with calcium hydroxide-induced hard tissue bridges. Int Endod J 2002 ; 35; 12: 996-1004. 25. Andlow RJ, Rock WP. A Manual of Paedodontics. 3rd ed. London. Chuchill Livingstone. 1982: 101-110. 26. Fitzgerald M. Celluler mechanism of dentinal bridge repair using 3HThymidine. J Dent Res 1979; 58: 2198-2206. 27. Sayegh FS. Qualitative and quantitative evaluation of new dentin in pulp capped teeth. J Dent Child 1968; 35; 1: 7-19. 28. Schröder U. Effects of calcium hydroxide-containing pulp-capping agents on pulp cell migration, proliferation, and differentiation. J Dent Res 1985; 64: 541548. 137 29. Constance M, Greeley B. Pulp therapy for the primary and young permanent dentition. In: Forrester DJ, Wagner ML, Fleming J (eds) Pediatric dental medicine. 3rd ed. Philadelphia. Lea & Febiger. 1981: 436-472. 30. Kim S, Trowbridge H, Suda H. Pulpal reaction to caries and dental procedures. In: Cohen S, Burns RC. St Louis. 8th ed. Mosby Co. 2002: 573-602. 31. Kennedy DB. Paediatric Operative Dentistry. 3rd ed. Jordan Hill, Oxford. Butterworth-Heinemann. 1992: 207-261. 32. Smith NL, Seale NS, Nunn ME. Ferric sulfate pulpotomy in primary molars: A retrospective study. Pediatr Dent 2000; 22: 192-199. 33. Anusavice KJ. Phillips’ Science of Dental Materials. 10th ed. Philadelphia. W&B Saunderc Co. 1996: 75-110. 34. Prokash C, Chandra S, Jaiswal JN. Formocresol and glutaraldehyde pulpotomies in primary teeth. J Pedod 1989; 13; 4: 314-322. 35. Aktören O. Süt dişi amputasyon tedavisinde çeşitli madde ve tekniklerin karşılaştırılması. Istanbul Üniv. Sağlık Bil. Enstitüsü. Pedodonti A.B.D. Doktora tezi. İstanbul 1988. 36. Ranly DM, Garcia-Godoy F. Current and potantial pulp therapies for primary and young permanent teeth. J Dent 2000; 28: 153-161. 37. Akal N, Ulusu T, Ergun E. Kalsitoninin perfore kopek dişi pulpalarındaki etkilerinin histopatolojik değerlendirmesi. Ankara Üniv. Diş Hek Fak Derg 1990; 17; 3: 365-371. 38. Rodd HD, Waterhouse PJ, Fuks AB, Fayle A, Moffat MA. UK national clinical guidelines in paediatric dentistry. Int J Paediatr Dent 2006; 16 (Supp. 1): 15-23. 138 39. Goodman JR. Endodontic dental treatment for children. Br Dent J 1985; 158: 363-366. 40. Eidelman E, Holan G, Fuks AB. Mineral tiroxide aggregate vs formocresol pulpotomized primary molars: a preliminary report. Pediatr Dent 2001; 23; 1:1518. 41. Atkinson WH. The preservation of exposed dental pulps. Dent Cosmos 1866; 7: 425. 42. Mack RB, Dean JA. Electrosurgical pulpotomy: A retrospective human study. J Dent Child 1993; 60; 2: 107-114. 43. Kopel HM, Bernick S, Zachrisson E, Do Romero SA. The effects of glutaraldehyde on primary pulp tissue following coronal amputation: an in vivo histologic study. J Dent Child 1980; 47; 6: 425-430. 44. van Amerongen WE, Mulder GR, Vingerling PA. Consequences of endodontic treatment in primary teeth Part I: A clinical and radiographic study of the influence of formocresol pulpotomy on the life-span of primary molars. J Dent Child 1986; 53; 5: 364-370. 45. Grossman LI, Oliet S, Del Rio CE. Endodontic Practice. 11th ed. Philadelphia. Lea & Febiger 1988: 102-116. 46. Allen KR. Endodontic treatment of primary teeth. Austr Dent J 1979; 24; 5: 347351. 47. Duggal MS, Curzon MEJ. Pulp Therapy For Primary Teeth. In: Duggal MS, Curzon MEJ, Fayle SA, Pollard MA, Robertson AJ (eds) Restorative Techniques in Pediatric Dentistry. An illustrated guide to the restoration of extensively carious primary teeth. London. Martin Dunitz Ltd. 1995: 45-46. 139 48. Heinrich-Weltzien R, Kühnisch J. Süt dişlerinde endodontik tedavi. Bazı tedavi yöntemlerinin olanakları ve sınırları. Quintessence Turk 2004; 4; 1: 61-69. 49. Öztaş N, Ulusu T, Oygur T, Çokpekin F. Comparison of electrosurgery and formocresol as pulpotomy techniques in dog primary teeth. J Clin Ped Dent 1994; 18; 4: 285-289. 50. Ranly DM. Pulpotomy therapy in primary teeth: new modalities for old rationales. Pediatr Dent 1994; 16; 6: 403-409. 51. Fuks AB, Holan G, Davis JM, Eidelman E. Ferric sulfate versus dilue formocresol in pulpotomies primary molars: long-term follow up. Pediatr Dent 1997; 19; 5: 327-330. 52. Maroto M, Barberia E, Planells P, Garcia-Godoy F. Dentin bridge formation after mineral trioxide aggregate (MTA) pulpotomies in primary teeth. Am J Dent 2005; 18: 151-154. 53. Yacobi R, Kenny DJ, Judd PL, Johnston DH. Evolving primary pulp therapy techniques. J Am Dent Assoc 1991; 122; 2: 83-85. 54. Yıldırım S, Alaçam A, Sarıtaş ZK, Oygür T. Transforming growth factor-ß1’in pulpa tedavilerinde kullanılabilirliğinin histolojik olarak araştırılması. Gazi Üniv Diş Hek Fak Derg 2001; 18; 3: 123-132. 55. Rivera N, Reyes E, Mozzaoui S, Moron A. Pulpal therapy for primary teeth: Formocresol vs Electrosurgery: A clinical study. J Dent Child 2003; 70: 71-73. 56. Buckley JP. The chemistry of pulp decomposition with a rational treatment for this condition and its sequelae. Am Dent J 1904; 3: 764-771. 57. Sweet CA. Procedure for treatment of exposed and pulpless deciduous teeth. J Am Dent Assoc 1930; 17: 1150-1153. 140 58. Alaçam A. Pedodontik Endodonti. In: Alaçam T (ed) Endodonti. 11.th ed. Ankara. Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Basımevi. 1990: 809-858. 59. Ranly DM, Garcia-Godoy F. Reviewing pulp treatment for primary teeth. J Am Dent Assoc 1991; 122: 83-85. 60. Alaçam A. Pulpal tissue changes following pulpotomies with formocresol, glutaraldehyde-calcium hydroxide, glutaraldehyde-zinc oxide eugenol pastes in primary teeth. J Pedod 1989; 13; 2: 123-132. 61. Salako N, Joseph B, Ritwik P, Salonen J, John P, Junaid TA. Comparison of bioactive glass, mineral trioxide aggregate, ferric sulfate and formocresol as pulpotomy agents in rats. Dent Traumatol 2003; 19: 314-320. 62. Hill D, Berry CW, Seale NS, Kaga M. Comparison of antimicrobial and cytotoxic effects of glutaraldehyde and formocresol. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1991; 71; 1: 89-95. 63. Lewis BB, Chestner SB. Formaldehyde in dentistry: a review of mutagenic and carcinogenic potential. J Am Dent Assoc 1981; 103: 429-434 64. Myers DR, Shoaf HK, Dirksen TR, Pashley DH, Whitford GM, Reynolds KE. Distribution of 14C-formaldehyde after pulpotomy with formocresol. J Am Dent Assoc 1978; 96: 805-813. 65. Myers DR, Pashley DH, Whitford GM, McKinney RV. Tissue changes induced by the absorption of formocresol from pulpotomy sites in dogs. Pediatr Dent 1983; 5; 1: 6-8. 66. Zarzar PA, Rosenblatt A, Takahashi CS, Takeuchi PL, Costa LA. Formocresol mutagenicity following primary tooth pulp therapy: an in vivo study. J Dent 2003; 31: 479-485. 141 67. Lekka M, Hume WR, Wolinsky LE. Comparison between formaldehyde and glutaraldehyde diffusion through the root tissues of pulpotomy-treated teeth. J Pedod 1984; 8: 185-191. 68. IARC (International Agency for Research on Cancer, World Health Organisation) Press Release No: 153, (Çevirimiçi http://www.iarc.fr/ENG/Press_Releases/archives/pr153a.html, June 15, 2004) 69. Schröder U. Pedodontic Endodontics. In: Koch G, Poulsen S (eds) Pediatric Dentisry: A clinical approach. 2nd ed. Copenhagen. Blackwell Munksgaard. 2001: 213-231. 70. Wemes JC, Jansen HWB, Purdell-Lewis D, Boering G. Histologic evaluation of the effect of formocresol and glutaraldehyde on the periapical tissues after endodontic treatment. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1982; 54; 3: 329-332. 71. Cambruzzi JV, Greenfeld RS. Necrosis of crestal bone related to the use of excessive formocresol medication during endodontic treatment. J Endod 1983; 9; 12: 565-567. 72. Prush RJ, Olen GA, Sharma PS. Relationship between formocresol pulpotomies on primary teeth and enamel defects on their permanent successors. J Am Dent Assoc 1977; 94: 698-700. 73. Teuscher GW, Zander HA. A preliminary report on pulpotomy. Northwest. Univ. D. Res & Grad. Quart 1938; 39 (5): 48. 74. Schröder U. Effects of calcium hydroxide-containing pulp-capping agents on pulp cell migration, proliferation, and differentiation. J Den Res 1985; 64: 541548. 142 75. McDonald RE, Avery DR, Dean JA. Treatment of deep caries, vital pulp exposure, and pulpless teeth. In: McDonald RE, Avery DR (eds) Dentistry for the child and adolescent. 7th ed. St Louis, Missouri. Mosby 2000: 413-439. 76. Camp JH, Pulver F, Barrett EJ. Endodontic treatment for the primary and young permanent teeth. In: Cohen S (ed) Pediatric Endodontics: Pathways of The Pulp. 8th ed. St Louis, Missouri. Mosby 2002: 797-844. 77. Witherspoon DE, Small JC, Harris GZ. Mineral trioxide aggregate pulpotomies. A case series outcomes assessment. J Am Dent Assoc 2006; 137: 610-618. 78. Foreman PC, Barnes IE. A review of calcium hydroxide. Int Endod J 1990; 23: 283-297. 79. Stuart KG, Miller CH, Brown CE, Newton CW. The comparative antimicrobial effect of calcium hydroxide. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1991; 72: 101-104. 80. Kilpatrick N, Seow WK, Cameron AC, Widmer RP. Pulp therapy for primary and young permanent teeth. In: Cameron AC, Widmer RP (eds) Handbook of Pediatric Dentistry. 2nd ed. St Louis, Missouri. Mosby 2003: 71-85. 81. Gruythuysen RJM, Weerheijm KL. Calcium hyroxide pulpotomy with a lightcured cavity-sealing material after two years. J Dent Child. 1997;64; 4: 251253. 82. Waterhouse PJ. Formocresol and alternative primary molar pulpotomy medicaments: a review. Endod Dent Traumatol 1995; 11; 4: 157-162. 83. Epstein E, Maibach HI. Monsel's Solution: history, chemistry and efficicacy. Archs Oral Biol 1964; 90: 226-228. 84. Fei A-L, Udin RD, Johnson R. A clinical study of ferric sulfate as a pulpotomy agent in primary teeth. Pediatr Dent 1991; 13; 6: 327-332. 143 85. Landau MJ, Johnsen DC. Pulpal responses to ferric sulfate in monkeys. Pediatr Dent 1988; 67: 215 Abstract (#822). 86. Cotes O, Boj JR, Cnalda C, Carreras M. Pulpal tissue reaction to formocresol vs ferric sulfate in pulpotomized rat teeth. J Clin Ped Dent 1997; 21; 3: 247-253. 87. Patchett CL, Srinivasan V, Waterhouse PJ. Is there life after Buckley's formocresol? Part II- Development of a protocol for the management of extensive caries in the primary molar. Int J Paediatr Dent 2006; 16: 199-206. 88. Lee S-J, Monsef M, Torabinejad M. Sealing ability of a mineral trioxide aggregate for repair of lateral root perforations. J Endod 1993; 19; 11: 541-544. 89. Schmitt D, Lee J, Bogen G. Multifaceted use of ProRoot MTA Root Canal Repair material. Pediatr Dent 2001; 23; 4: 326-330. 90. Aeinehchi M, Eslami B, Glanbariho M, Saffar AS. Mineral trioxide aggregate (MTA) and calcium hydroxide as pulp capping agents in human teeth: a preliminary method. Int Endod J 2002 ;36 :225-231. 91. Camilleri J, Montesin FE, Brady K, Sweeney R, Curtis RV, Pitt Ford TR. The constitution of mineral trioxide aggregate. Dent Mater 2005; 21: 297-303. 92. Strange DM, Seale NS, Nunn ME, Strange M. Outcome of formocresol/ZOE sub-base pulpotomies utilizing alternative success criteria. Pediatr Dent 2001; 23: 331-336. 93. Tziafas D, Pantelidou O, Alvanou A, Belibasakis G, Papadimitrou S. The dentinogenic effect of mineral trioxide aggregate (MTA) in short-term capping experiments. Int Endod J 2002; 35: 245-254. 94. Mitchell PJC, Fard TRP, Torabinejad M, McDonald F. Osteoblast biocompatibility of mineral trioxide aggregate. Biomaterials 1999; 20: 167-173. 144 95. Holland R, de Souza V, Nery MJ, Otoboni Filho JA, Bernabe PFE, Dezan E. Reaction of rat connective tissue to implanted dentin tubules filled with mineral trioxide aggregate or calcium hydroxide. J Endod 1999; 25; 3: 161-166. 96. Naik S, Hedge Amita M. Mineral trioxide aggregate as a pulpotomy agent in primary molars: An in vivo study. J Indian Soc Pedod and Prevent Dent 2005; 23; 1: 13-16. 97. Torabinejad M, Hong CU, McDonald F, Pitt Ford TR. Physical and chemical properties of a new root-end filling material. J Endod 1995; 21; 7: 349-353. 98. Akyüz S, Çağlar E. Mineral trioxit agregat. Akademik Dental Diş Hek Derg 2004; 6; 2: 38-40. 99. Redig DF. A comparison and evaluation of two formocresol pulpotomy technics utilizing "Buckley's" formocresol. J Dent Child 1968; 35; 1: 22-30. 100. Emmerson CC, Miyamoto O, Sweet CA, SR, Bhatia HL. Pulpal changes following formocresol applications on rat molars and human primary teeth. J S Calif Dent Assoc. 1959; 27: 309-323. 101. Berger JE. A review of the erroneously labelled mummification techniques of pulp therapy. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1972; 34; 1: 131-144. 102. Ranly DM. Formocresol toxicity. Current knowledge. Acta de Odontología Pediátrica 1984; 5; 2: 93-98. 103. Gutierez JH, Donoso E, Villena F, Jofre A. Diffusion of medicaments with in root canal dentin. A scanning electron microscope study. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1991; 72: 351-358. 145 104. ‘s Gravenmade EJ, Wemes JC, Dankert J. Quantitive measurements of the diffusion in vitro of some aldehydes in root canals of human teeth. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1981; 52; 1: 97-100. 105. Hunter ML. Premature exfoliation of primary molars related to the use of formocresol in a multivisit pulpotomy technique: a case report. Int J Ped Dent 2003; 13: 362-364. 106. Sweet CA. Treatment of vital primary teeth with pulpal involvementtherapeutic pulpotomy. J Colo Dent Assoc 1955; 33: 10-14. 107. Ranly DM, Montgomery EH, Pope HO. The loss of 3H-Formaldehyde from zinc oxide-eugenol cement-An in vitro study. J Dent Child 1975; 42; 2: 128-132. 108. Garcia-Godoy F. Penetration and pulpal response by two concentrations of formocresol using two methods of applicatio. J Pedod 1981; 5; 2: 102-135. 109. King SRA, McWhorter AG, Seale NS. Concentration of formocresol used by pediatric dentistry in primary tooth pulpotomy. Pediatr Dent 2002; 24; 2: 157159. 110. Loos PJ, Straffon LH, Han SS. Biological effects of formocresol. J Dent Child 1973; 40; 3: 193-197. 111. Morawa AP, Straffon LH, Han SS, Corpron RE. Clinical evaluation of pulpotomies using dilue formocresol. J Dent Child 1975; 42; 50: 360-363. 112. Fuks AB, Bimstein E, Bruchim A. Radiographic and histologic evaluation of the effect of two concentrations of formocresol on pulpotomized primary and young permanent teeth in monkeys. Pediatr Dent 1983; 5; 1: 9-13. 113. Ranly DM, Lazzari EP. A biochemical study of two biofunctional reagents as alternatives to formocresol. J Dent Res 1983; 62; 10: 1054-1057. 146 114. Aktören O, Gençay K. Assessment of glutaraldehyde and formocresol pulpotomies in primary molars. J Dent Res 1977; 76; 60. Abstract (#372). 115. Casas MJ, Layug MA, Kenny DJ, Johnston DH, Judd PL. Two-year outcomes of primary molar ferric sulfate pulpotomy and root canal therapy. Pediatr Dent 2003; 25: 97-102. 116. Ritwik P, Cuisia ZV, Dabir P, Musselman RJ. MTA pulpotomies in the primary molars of children: Results after 3 years. Int J Pediatr Dent 2003; 13: Supp. 1: 11. 117. Via WF. Evaluation of deciduous molars treated by pulpotomy and calcium hydroxide. J Am Dent Assoc 1955; 50: 34-43. 118. Vargas KG, Packham B. Radiographic success of ferric sulfate and formocresol formocresol pulpotomies in relation to early exfoliation. Pediatr Dent 2005; 27: 233-237. 119. Waterhouse PJ, Num JH, Withworth JM, Soames JV. Primary molar pulp therapy-histological evaluation of failure. Int J Pediatr Dent 2000; 10: 313-321. 120. Waterhouse PJ, Num JH, Withworth JM. An investigation of the relative efficiacy of Buckley’s Formocresol and calcium hydroxide in primary molar vital pulp therapy. Br Dent J 2000; 188; 1: 32-36. 121. Dean JA, Mack RB, Fulkerson BT, Sanders BJ. Comparison of electrosurgical and formocresol pulpotomy procedures in children. Int J Ped Dent 2002; 12: 177-182. 122. Farooq NS, Coll JA, Kuwabara A, Shelton P. Success rates of formocresol pupotomy and indirect pulp therapy in the treatment of deep dentinal caries in primary teeth. Pediatr Dent 2000; 22; 4: 278-286. 147 123. Farsi N, Alamoudi N, Balto K, Mushayt A. Success of mineral trioxide aggregate in pulpotomized primary molars. J Clin Pediatr Dent 2005; 29; 4: 307312. 124. Boeve C, Dermaut L. Formocresol pulpotomy in primary molars: a long term radiographic evaluation. J Dent Child 1982; 49; 3: 191-196. 125. Holan G, Fuks AB, Keltz N. Success rate of formocresol pulpotomy in primary molars restored with stainless steel crown vs amalgam. Pediatr Dent 2002; 24; 3: 212-216. 126. Liu J. Nd: YAG laser pulpotomy of human primary teeth. International Congress Series 2003; 1248: 251-256. 127. Torabinejad M, Chivian N. Clinical applications of mineral trioxide aggregate. J Endod 1999; 25; 3: 197-205. 128. Holan G. Idiopathic internal resorption followed by apposition of calcified deposits in primary molars: a case report. Int J Paediatr Dent 1998; 8: 213-217. 129. Salama F, Ready MA, Sharawy M, Hanes CM. Successive internal resorption. J Pedod 1990; 14; 3: 165-169. 130. Peterson DS, Taylor MH, Marley JF. Calcific metamorphosis with internal resorption. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1985; 60; 2: 231-233. 131. McDonald RE, Avery DR. Management of trauma to the teeth and supporting tissues. In: McDonald RE, Avery DR (eds) Dentistry for the child and adolescent. 7th ed. St Louis, Missouri. Mosby co. 2000: 485-542. 132. Foreman PC, Barnes IE. Calcific metamorphosis/internal resorption: a case report. Int Endod J 1990; 23: 283-297. 148 133. Inoue H, Taniguchi K, Okamura K, Izumi T, Tamura N, Kajiwara S-I, Yamada K, Kuroda E, Watanabe K, Kitamura K. Ultrastructural relation between nerve terminals and dentine bridge formation after pulpotomy in human teeth. Archs Oral Biol 1995; 40; 7: 669-675. 134. Elliott RD, Roberts SMW, Burkes J, Phillips C. Evaluation of the carbon dioxide laser on vital human primary pulp tissue. Pediatr Dent 1999; 21; 6: 327331. 135. Fuks AB, Eidelman E, Cleaton-Jones P, Michaeli Y. Pulp response to ferric sulfate, diluted formocresol and IRM in pulpotomized primary baboon teeth. J Dent Child 1997; 64; 4: 254-258. 136. Chacko V, Kurikose S. Human pulpal response to Mineral Trioxide Aggregate (MTA): A histologic study. J Clin Pediatr Dent 2006; 30; 3: 203-210. 137. Çalışkan MK. Endodontide Tanı ve Tedaviler. İstanbul. Nobel Tıp Kitabevleri 2006: 83-110. 138. Holan G, Eidelman E, Fuks AB. Long term evaluation of pulpotomy in primary molars using mineral trioxide aggregate or formocresol. Pediatr Dent 2005; 27; 2: 129-136. 139. Tsai TP, Su HL, Tseng LH. Glutaraldehyde preparations and pulpotomy in primary molars. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1993; 76: 346-350. 140. El-Kalla IH, Garcia-Godoy F. Fracture strength of adhesively restored pulpotomized primary molars. J Dent Child 1999; 66; 4: 238-242. 141. Sarı Ş, Özalp N, Özer L. The effect of formocresol on bond strength of adhesive materials to primary dentine. J Oral Rehabil 2004; 31: 671-674. 149 142. Salama FS. Influence of zinc-oxide eugenol, formocresol, and ferric sulfate on bond strength of dentin adhesives to primary teeth. J Contemp Dent Pract 2005; 6; 3: 14-21. 143. Seale NS. The use of stainless steel crowns. Pediatr Dent 2002; 24; 5: 501505. 144. Soeno K, Taira Y, Atsuta M. Influence of formaline cresol on bond strength of adhesive luting agent to dentin. J Oral Rehabil 2000; 27: 623-628. 145. Haller B, Hofmann N, Klaiber B, Bloching U. Effect of storage media on microleakage of five dentin bonding agents. Dent Mater 1993; 9; 3: 191-197. 146. Guelmann M, Fair J, Turner C, Courts FJ. The success of emergency pulpotomies in primary molars. Pediatr Dent 2002; 24; 3: 217-220. 147. Messer LB, Levering NJ. The durability of primary molar restorations: II. observations and predictions of success of stainless steel crowns. Pediatr Dent 1988; 10; 2: 81-85. 148. Garcia-Godoy F. Clinical evaluation of the retention of preformed crowns using two dental cements. J Pedod 1984; 8: 339-344. 149. Karatoprak O. Paslanmaz çelik kuronlar etrafındaki diş eti dokularının değerlendirilmesi ve tutuculuk özelliklerinin in vitro olarak karşılaştırılması. Atatürk Üniv. Sağlık Bil Enst. Pedodonti A.B.D. Doktora tezi. Erzurum 1996. 150. Yilmaz Y, Dalmis A, Gurbuz T, Simsek S. Retentive force and microleakage of stainless steel crowns cemented with three different luting agents. Dent Mater 2004; 23; 4: 577-584. 151. Webber DL. Gingival health following placement of stainless steel crowns. J Dent Child 1974; 41; 3: 26-29. 150 152. Myers DR. A clinical study of the response of the gingival tissue surrounding stainless steel crowns. J Dent Child 1975; 42; 4: 281-284. 153. Einwag J. Effect of entirely preformed stainless steel crowns on periodontal health in primary, mixed dentitions. J Dent Child 1984; 51; 5: 356-359. 154. Durr DP, Ashrafi MH, Duncan WK. A study of plaque accumulation and gingival health surrounding stainless steel crowns. J Dent Child 1982; 49; 5: 343-346. 155. Fayle SA. UK national clinical guidelines in paediatric dentistry. Int J Paediatr Dent 1999; 9: 311-314. 156. Kayalıbay H. Paslanmaz çelik kuron uygulanan çocuklarda, ağız hijyeni, gingivitis ve cep derinliklerinin incelenmesi. Hacettepe Diş Hek Fak Derg 1990; 14; 2: 123-127. 157. Peterson DS, Jubach TS, Katora M. Scanning electron microscope study of stainless steel crown margins. J Dent Child 1978; 45; 5: 376-380. 158. Randall RC. Preformed metal crowns for primary and permanent molar teeth: review of literature. Pediatr Dent 2002; 24; 5: 489-500. 159. Sharaf AA, Farsi NM. A clinical and radiographic evaluation of stainless steel crowns for primary molars. J Dent 2003; 32: 27-33. 160. Kırzıoğlu Z, Karatoprak O. Karışık dişlenme boyunca gingival sulkus ve bağlı gingivada boyutsal farklılıklar. Atatatürk Ü Diş Hek Fak Derg 1994; 4; 1: 67-72. 161. Carranza FA. Glickman's Clinical periodontology. 7th ed. Philadelphia. WB Saunders Co. 1990: 286-286. 151 162. Bergquist J, Ratliff M. Periodontal conditions of children. In: Forrester DJ, Wagner ML, Fleming J (eds) Pediatric dental medicine. 4th ed. St Louis, Missouri. Elsevier Saunders. 1981: 198-208. 163. Rosenblum FN. Clinical study of the depth of the gingival sulcus in the primary dentition. J Dent Child; 1966; 33: 289-297. 164. Garcia-Godoy F, Landry JK. Evaluation of stainless steel crowns luted with a glass ionomer cement. J Pedod 1989; 13: 328-330. 165. Malamed SF, Gagnon S, Leblanc D. Efficiacy of articaine: A new amid local anesthetic. J Am Dent Assoc 2000; 131: 635-642. 166. Wright GZ. Psychologic management of children's behaviors. In: McDonald RE, Avery DR (eds) Dentistry for the Child and Adolescent. 7th ed. St Louis, Missouri. Mosby 2000: 34-51. 167. Ekstrand KR, Ricketts DNJ, Kidd EAM. Reproducibility and accuracy of three methods for assessment of demineralisation depth on the occlusal surface: An in vitro examination. Caries Research 1997; 31: 224-231. 168. Fanning EA. Relationship of dental caries and root resorption. Arch Oral Biol 1962; 7: 595-601. 169. Falster CA, Araujo FB, Straffon LH, Nör JE. Indirect pulp treatment: in vivo outcomes of an adhesive resin system vs calcium hydroxide for protection of the dentin-pulp complex. Pediatr Dent 2002; 24; 3: 241-248. 170. Gizani S, Vinckier F, Declerck D. Caries pattern and oral health habits in 2 to 6 year old children exhibiting different levels of caries. Clin Oral Invest 1999; 3: 35-40. 152 171. Greene JC, Vermillion JR. The simplified oral hygiene index. J Am Dent Assoc 1964; 68: 7-13. 172. Löe H. The gingival index, the plaque index and the retention index systems. J Periodontol 1967; 38; 6: 610-616. 173. Zarkowski P. Community oral health planning and practise. In: Darby ML (ed) Mosby's Comprehensive Review of Dental Hygiene. 5th ed. St Louis, Missouri. Mosby. 2002: 817-885. 174. McDonald RE, Avery DR. Local anesthesia for the child and adolescent. In: McDonald RE, Avery DR (eds) Dentistry for the child and adolescent. 7th ed. St Louis, Missouri. Mosby. 2000: 283-296. 175. Andlow RJ, Rock WP. A Manual of Paedodontics. 3rd ed. London. Chuchill Livingstone. 1982: 63-74. 176. Gellin ME. Indications and contraindications for the removal of primary teeth. Dent Clin North Am 1969; 13; 4: 899-911. 177. Özçelik C. Süt dişlerine uygulanan ferric sülfat amputasyonunun klinik ve histopatolojik olarak incelenmesi. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Sağlık Bil Enstitüsü Doktora Tezi. Ankara 1999. 178. Özdamar K. Biyoistatistik. 2nd ed. İstanbul. Bilim Teknik Yayınevi. 1989: 353-364. 179. Gentner MR, Meyers LA, Symons AL. The floor of pulp chamber following pulpotomy. J Clin Pediatr Dent 1991; 16; 1: 20-24. 180. Thompson KS, Seale NS, Nunn ME, Huff G. Alternative method hemorrhage control in full strength formocresol pulpotomy. Pediatr Dent 2001; 23; 3: 217222. 153 181. Tulunoğlu Ö, Ulusu T, Genç Y. An evaluation of survival of space maintainers: A six year follow-up study. J Contemp Dent Pract 2005; 6; 1: 1-9. 182. Hayran M, Özdemir O. Bilgisayar İstatistik ve Tıp. Ankara. Medikomat. 1996: 427-450. 183. Casas MJ, Kenny DJ, Johnston DH, Judd PL, Loyug MA. Outcomes of vital primary incisor ferric sulfate pulpotomy and root canal therapy. J Can Dent Assoc 2004; 70; 1: 34-38. 184. Casas MJ, Kenny DJ, Johnston DH, Judd PL. Long-term outcomes of primary molar ferric sulfate pulpotomy and root canal therapy. Pediatr Dent 2004; 26; 1: 44-48. 185. Guelmann M, Mcllwain MF, Primosch RE. Radiographic assessment of primary molar pulpotomies restored with resin based materials. Pediatr Dent 2005; 27; 1: 24-27. 186. Sönmez D. Süt dişi vital amputasyonlarında internal rezorbsiyon komplikasyonunun değerlendirilmesi. Ankara Ü. Pedodonti A.B.D. Doktora tezi. Ankara 2006. 187. Vij R, Coll JA, Shelton P, Faroog NS. Caries control and other variables associated with success of primary molar vital pulp therapy. Pediatr Dent 2004; 26; 3: 214-220. 188. Aktören O, Gençay K. A two year clinical-radiographic follow-up of the pulpotomies in primary molars. J Dent Res 2000; 79: 543 Abstract (#3193) 189. Hobson P. Pulp treatment of deciduous teeth. Part 1. Factors affecting diagnosis and treatment. Br Dent J 1970; 128: 232-238. 154 190. Landis JR, Koch GG. The measurement of observer agreement for categorical data. Biometrics 1977; 33; 1: 159-174. 191. Lussi A, Francescut P, Schaffner M. Fissür çürüklerinde yeni ve geleneksel tanı yöntemleri. Quintessence Turk 2004; 4: 13-21. 192. Spedding RH, Mitchell DF, McDonald RE. Formocresol and calcium hydroxide therapy. J Dent Res 1965; 44; 5: 1023-1034. 193. Tronstad L. Root resorption-etiology, terminology and clinical manifestations. Endod Dent Traumatol 1988; 4; 6: 241-252. 194. Karanika-Kouma A, Dionysopoulos P, Koliniotou-Koubia E, Kolokotronis A. Antibacterial properties of dentin bonding systems, polyacid-modified composite resins and composite resins. J Oral Rehabil 2001; 28; 2: 157-160. 195. Hume WR. The pharmacologic and toxicological properties of zinc oxideeugenol. J Am Dent Assoc 1986; 113; 5: 789-791. 196. Watts A, Paterson RC. Pulpal response to a zinc oxide-eugenol cement. Int Endod J 1987; 20; 2: 82-86. 197. Segura JJ, Jimenez-Rubio A, Calvo JR. Effects of formocresol alone vs formocresol with eugenol on macrophage adhesion to plastic surfaces. Pediatr Dent 1998; 20; 3: 177-180. 198. Koliniotou-Koumpia E, Tziafas D. Pulpal responses following direct pulpa capping of healthy dog teeth with dentine adhesive systems. J Dent 2005; 33: 639-647. 199. Andreasen JO, Jacobsen I. Traumatic injuries-follow-up and long-term prognosis. In: Koch G, Poulsen S (eds) 2nd ed. Copenhagen. Blackwell Munksgaard. 2001: 381-395. 155 200. Andreasen JO, Andreasen FM, Bakland LK, Flores MT. Traumatic Dental Injuries. A manual. 2nd ed. Iowa. Blackwell Munksgaard. 2003: 10-15. 201. Garcia-Godoy F. Radiographic evaluation of root canal calsification following formocresol pulpotomy. J Dent Child 1983; 50; 6: 430-432. 202. Seltzer S. Endodontology. 2nd ed. Philadelphia. Lea&Febiger: 1988: 46-63. 203. Willard RM. Radiographic changes following formocresol pulpotomy in primary molars. J Dent Child 1976; 43; 6: 34-35. 204. Cox CF, Sübay RK, Ostro E, Suzuki S, Suzuki SH. Tunnel defects in dentin bridges: Their formation following direct pulp capping. Oper Dent 1996; 21: 411. 205. Nakabayashi N, Pashley DH. Hybridization of dental hard tissues. Tokyo. Quintessence Publishing Co 1998: 17-20. 206. Langeland K. Re: A comparison of pulpal response to freeze-dried bone, calcium hydroxide and zinc-oxide eugenol in primary teeth in two cynomolgus monkeys. Pediatr Dent 1996; 18; 3: 190-192. 207. Milosevic A. Calcium hydroxide in restorative dentistry. J Dent 1991; 19; 1: 313. 208. Özata F, Piskin B, Erdilek N, Aktener O, Tuncer AV. Comparison of calcium hydroxide and formocresol pulpotomies in primary teeth in lambs: Preliminary study. J Endodontics 1987; 13; 7: 328-335. 209. Holland R, de Souza V, de Mello W, Nery MJ, Bernabe PF, Otoboni Filho JA. Permeability of the hard tissue bridge formed after pulpotomy with calcium hyroxide: a histologic study. J Am Dent Assoc 1979; 99: 472-475. 156 210. Via WF. Evaluation of deciduous molars treated by pulpotomy and calcium hydroxide. J Am Dent Assoc 1955; 50: 34-43. 211. Yoshiba K, Yoshiba N, Iwaku M. Histological observations of hard tissue barrier formation in amputated dental pulp capped with α-tricalcium phosphate containing calcium hydroxide. Endod Dent Traumatol 1994; 10: 113-120. 212. Menezes R, Bramante CM, Letra A, Carvalho VGG, Garcia RB. Histologic evaluation of pulpotomies in dog using two types of mineral trioxide aggregate and regular and white Portland cements as wound dressing. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 2004; 98: 376-379. 213. Cohen AS, Brown DC. Orofacial painemergencies: Endodontic diagnoses and management. In: Cohen AS, Burns RC. Pathways of the pulp. 8th ed. St Louis. Mosby Co. 2002: 31-76. 214. Sahara N, Okafuji N, Toyoki A, Ashizawa Y, Yagasaki H, Deguchi T, Suzuki K. A histological study of the exfoliation of human deciduous teeth. J Dent Res 1993; 72; 3: 634-640. 215. Shayegan A, Petein M, Abbeele AV. Mineral trioxide aggregate as pulpotomy and pulpotomy agent in primary teeth. Int J Pediatr Dent 2003; 13; Supp. 1: 13. 216. Eronat C, Eronat N, Aktug M. Histologic investigation of physiologically resorbing primary teeth using Ag-NOR staining method. Int J Pediatr Dent 2002; 12: 207-214. 217. Croll TP, Killian CM. Zinc oxide-eugenol pulpotomy and stainless steel crown restoration of a primary molar. Quintessence Int 1992; 23; 6: 383-388. 157 218. Yılmaz Y, Sımsek S, Dalmıs A, Gurbuz T, Kocogulları ME. Evaluation of stainless steel crowns cemented with glass-ionomer and resin-modified glassionomer luting cement. Am J Dent 2006; 19; 2: 106-110. 219. Dalmış A. Farklı restoratif materyaller ile uygulanan kısa post kor ve üst restorasyon uygulamalarının in vivo ve in vitro değerlendirmesi. Atatürk Üniv. Pedodonti A.B.D. Erzurum 2004. 220. Tsai HH. Maximum bite forece and related dental status in children with deciduous dentition. J Clin Pediatr Dent 2004; 28; 2: 139-142. 221. Dijken JWV, Meurman JH, Stadigh J. Marginal adaptation of composite resin restorations placed with or without intermediate low viscous resin. Acta Odontol Scand 1983; 41: 377-383. 222. Lawrence W, Blank MS, Raul G. The gingival response to well-finished composite resin restorations: A 28-month report. J Prosthet Dent 1981; 46: 157160. 223. Rusmah M, Rahim ZHA, Hons BSC. Diffusion of buffered glutaraldehyde and formocresol from pulpotomized primary teeth. J Dent Child 1992; 59; 2: 108110. 224. Lewis BB. Formaldehyde in dentistry. American Dental Assoc J 1993;124;9: 14-16. 225. Yamasaki M, Nakamura H, Kameyama Y. Irritating effect of formocresol after pulpectomy in vivo. Int Endod J 1994; 27: 245-251. 226. Milness AR. Persuasive evidence that formocresol use in pediatric dentistry is safe. J Can Dent Assoc 2006; 72; 3: 247-248. 158 227. Bimstein E, Lustmann J, Soskolne WA. A clinical and histometric study of gingivitis associated with the human deciduous dentition. J Periodontol 1985; 56; 5: 293-296.