ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 2.Ders Dr. İsmail BAYTAK ASYA HUN DEVLETİ BÜYÜK HUN M.Ö. 220 – M.S. 216 Tarihte bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Orta Asya Türk Birliği ilk kez sağlanmış oldu. Türk Tarihi Hun’larla başlar. Hunların ilk oturdukları yer Sarı Irmak’ın kuzeyi idi. Daha sonra Orhun ve Selenga ırmakları ile Ötüken çevresinde geniş bir alana yayılmışlardır. Göçlerden sonra Çin’in kuzeyinde merkezleri “Kutlu ülke” olarak anılan “Ötüken” çevresinde yaşamışlardır. Ötüken’i başkent yapmışlardır. Kazakistan’da Alma Ata şehri yakınlarındaki Esik Kurganında Altın elbiseli adam zırhı Hunlara aittir. Altaylarda 2500 yıllık Pazırık kurganlarında Hunlara aittir. bulunan halı, TEOMAN (TUMAN) Dönemi m.ö. 220-209 Asya Hun Devleti’nin bilinen ilk hükümdarıdır. Çin kaynaklarında Tu-man olarak geçer. M.Ö. 220’de başa geçen Teoman, dağınık hâlde yaşayan Hun boylarını himayesi altına alarak merkezi bir yönetim altında topladı. bir bayrak altında birleştirmeyi başardı. Zamanla bölgedeki tüm Hun kabilelerini de ve M.Ö. 220 yılında Dünya Tarihine yön verecek Büyük Hun İmparatorluğunu kurdu. Çin’in iç karışıklıklar içinde olmasından faydalanarak, Çin’in kuzey bölgesindeki otlakları ele geçirdi. Çinliler, Yüeçiler ve Moğollar asıllı Tunguzlarla savaşlar yapılmış, Çin topraklarının bir kısmı ele geçirilmiştir. Oğlu Mete tar. Öldürülmüştür. Türk boyları, bulundukları coğrafyaya en yakın güç olan Çinliler ile tarihleri boyunca mücadele ettiler. O döneme kadar Hunlar, varoluşlarını korumak için Çin ile savaşmışlardı. Hun İmparatorluğunun kurulmasıyla birlikte bu savaşlar varoluş mücadelesinden hakimiyet mücadelesine döndü. Teoman, hükümdarlığı süresince 4 yöne doğruda büyüyerek 11 yıl içerisinde bugünkü Kazakistan sınırlarından daha geniş bir alanı hakimiyeti altına aldı. Zamanla bölgede yaşayan bazı Tunguz ve Moğol boyları da Hun imparatorluğunun yönetimi altına girdiler. M.Ö. 209 yılına kadar yaşayan Teomanın iki karısından iki oğlu bulunuyordu. Oğulları arasında bir seçim yaparak karısı Yenşi’den olan oğlunu muhafazası altına alarak diğer oğlu Mete’yi, ihtilaflı olduğu Yüeçi’lere rehin olarak gönderdi. Ancak daha sonra oğlu Mete’nin ellerinde bulunmasına rağmen Yüeçilere savaş açtı. (Kimi Çin kaynakları Mete’yi öldürmek için bu savaşı başlattığını vurgular.) Teoman hedefine varmadan oğlu Mete, Yüeçilerin elinden kaçtı. Teoman, Mete’nin gösterdiği bu mukavemet karşısında onu ödüllendirmek için 10 Bin çadırlık bir topluluğu Mete’nin emrine verdi. Ancak Mete, güçlenerek Teomanı, üvey annesi Yenşiyi ve kendi kardeşini öldürerek kağan oldu. METE (Mao-dun) Dönemi M.Ö. 209-174 Türk devlet ve ordu örgütlerinin temelini atmıştır. İmparatorluğu iyi yönetebilmek amacıyla; İkili sistemi oluşturmuştur. Ülke Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmış. (Çabuk yıkılmalarına neden olmuştur) İlk düzenli ordu kurulmuştur. On’lu sisteme dayalı ilk askeri teşkilatı kurmuştur.onbaşı yüzbaşı. Kurultay-Toy oluşturulmuştur. AMAÇ: Türk boylarını egemenlik altına almak. Moğol boylarını egemenlik altına almak. Çin’i egemenlik altına almak. İpek Yoluna hakim olmak. Babası ve üvey annesinin entrikalarına rağmen kendisine kurulan tuzaklardan kurtulan Mo-tu (Mete/”Bahadır”), M.Ö. 209’da Hun tahtına çıkmış, önce doğuda kendini tehdit eden Tung-hu’ları, daha sonra güneydeki Yüe-chihları yenerek rakipsiz olduğunu göstermiştir. Akabinde Kuzeybatı Çin’deki atalarının eski topraklarını alarak devletini özellikle ekonomik açıdan güçlendirmiştir. Bunun yanında Orta Asya’da Kırgızlar ve Ting-lingler gibi 26 boy ve devletçiği kendine bağlayarak devletini geniş bir imparatorluk haline getirmiştir. M.Ö. 199 yılında kendisinden en az dört kat büyük orduya sahip Çin imparatorunu kuşatarak, ona büyük bir tehlike yaşatmıştır. Devletin sınırları Kore’den Aral Gölün’e, Baykal Gölü’nden Çin Sed- di’ne ve Doğu Türkistan’ı içine alacak şekilde genişlemiştir. Tamamını işgal edecek gücü olduğu halde Çin’i ele geçirmemiş, ancak kendi ekonomisini güçlendirmek maksadıyla Çin’i vergiye bağlamıştır. Mete zamanında Asya Hun Devleti ile Çin arasında ticaret ant. Bu anlaşmaların yapılmasında İpek Yolu’nun etkisi büyüktür. İpek Yolu üzerinde hâkimiyet isteği zaman zaman bu iki devleti, siyasi ve askerî açılardan karşı karşıya getirmiştir. Mete, Tartışmasız Türk Tarihinin en kudretli kağanıdır. Tarihi yazıtlarda Oğuz Kağan ve bazı araştırmacılara göre Kur-an’ı Kerim’de adı geçen Zulkarneyn a.s. olduğu iddia edilmektedir. Hükümdarlığı döneminde Hun İmparatorluğunun sınırlarını Hazar Denizinden Japon Denizi (Bugünkü Kuzey Kore) kadar genişletmiş, orta asyadaki demografik yapıyı şekillendirerek tarihe adını altın harflerle yazmış büyük bir imparatordur. Aynı zamanda ilk Düzenli orduyu kurarak diğer milletlere ilham kaynağı olmuştur. Tarihde Çavuş Oku olarak tabir edilen ıslıklı okun mucidinin Mete olduğu kabul edilir. Bu ok, hangi yöne giderse emrindeki askerlerin hepsi o yönü hedef alarak hedefi yok ederlerdi. Çin kaynaklarında geçen bir bilgide Mete, okunu kendi atına yöneltti. Askerleri de aynı yöne hedef aldı ancak bazı askerleri tereddüt etti. Bunun üzerine Mete, okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi ve ok atmakta tereddüt eden tüm askerlerini kendi okuyla öldürdü. Bu olay binlerce yıl boyunca Türk Askeri yapısındaki emrin tartışılmazlığı olgusunu ortaya çıkarttı. Mete’nin bu askeri disipline sahip ordusu, bir süre sonra oklarını Teoman’a yönelteceklerdi. M.Ö. 234 yılında doğan Mete, babası Teoman’ın ikinci oğludur. Mete yetişme sürecinde Hun İmparatorluğunun kuruluşu ve yükselişine şahitlik ederek kağanlık ve liderlik vasfınıda kazanmış oldu. Babası Teoman’ın 15 yaşında kendisini, ihtilafta olduğu Yüecilere rehin vermesiyle 4 yıl kadar esir yaşadı. Esir hayatı kardeşi ve babasına karşı kin duymasına sebep oldu. Kendisinin halen esir olmasına rağmen, babası Teoman’ın Yüecilere savaş açması açıkca kendi ölümü anlamına geliyordu. Ancak Mete, babası Teoman Yüecilerle karşılaşmadan önce kaçarak esaretten kurduldu. Babası, bu mukavemetini ödüllendirmek için Mete’nin emrine 10 Bin çadırlık bir beylik verdi. Mete, sahip olduğu liderlik vasfı ve esaret döneminin de etkisiyle güçlenerek büyük bir ordu kurdu. Kabar Beyin Mete Han hakkında diğer beylere çeşitli yalanlar uydurduğu haberi Mete Hanın kulağına ulaştı. M.Ö. 209 yılında babası Teoman’ı, üvey annesi Yenşi ve kardeşini öldürüp hükümdarlığı ele geçirerek Hun İmparatorluğunun ikinci ve en büyük kağanı oldu. Mete, önce babası Teoman’dan toprak talebinde bulunan doğu komşuları Donghu üzerine yürüdü ve ağır bir darbe vurarak antlaşma yaptı ve Donghu ları vergiye tabi tuttu. M.Ö. 208 yılında ise tamamen hakimiyeti altına aldı. Donghu’lardan sonra Kuzey Moğolistan bölgesinde yaşayan Tunguzlarıda hakimiyeti altına aldı. M.Ö. 177-165 yılları arasında ise gençlik yıllarında esareti altında bulunduğu Yüeçilerin üzerine seferler düzenledi. M.Ö. 203 de, Çinden sonra en büyük tehdidi oluşturan Yüeçileride mağlup ederek topraklarına kattı. Daha sonrada Ordos bölgesine hakim olmaya çalışan Tahin Türklerini yenerek bölgedeki hakimiyetini güçlendirdi. Bu hakimiyetten sonra bölgede hakimiyetine almadığı tek yönetim olan Çin kaldı. Yeni hedef olan Çinin üzerine sürekli ve yoğun seferler düzenleyerek Altın Nehir bölgesindeki Çin kalelerini egemenliği altına aldı. Bu zaferlerle sonradan Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticaret yollarının kontrolünü eline geçirmiş oldu. M.Ö. 221 Çinde siyasi birlik sağlanarak M.Ö. 206 da Han Hanedanı iktidara geldi. Bu dönemde Mete de bozkır birliğini kurarak bölgedeki hakimiyetini kesinleştirdi. Artık Çin ve Hun arasında çok büyük bir savaşın çıkması kaçınılmaz hale gelmişti. Çin Han hanedanı, Hunların üzerine 320 Bin kişilik devasa bir orduyla yürümeye karar verdi. Çin tarih kaynakları bu savaştan uzunca söz eder. Zira tümüyle Süvari birliklerinden oluşan Hun ordusu, sayıca az olmalarına karşın yüksek askeri teknikler ve stratejiler uygulayarak ordunun başındaki Han’ında başında bulunduğu Han Ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı. Bu savaş tarihe Baideng muharebesi olarak geçmiştir. Bu savaşın sonucunda Hunlar, Çin Hanedanlığını hem kuzey bölgesindeki geniş topraklara sahip olmuş hemde yüksek vergiye bağlayarak Çine tarih boyunca üzerlerinden atamayacakları Hun (Türk) korkusunu yaşatmıştır. M.Ö. 174 yılına kadar yaşayan Mete, öldüğünde Hazar Denizinden Japon Denizine kadar olan topraklara hakim olan 18 Milyon M² lik bir alana sahip, bölgedeki toplulukları kendi yönetimi altında toplamış, tarım havzaları ve vaha şehirler oluşturmuş, ekonomik olarak gelecek Hun yönetimlerin önünü açıp, yüksek disipline sahip düzenli ve çok güçlü bir orduya sahip devasa bir imparatorluk bırakmıştır. Kİ-Ok Dönemi M.Ö. 174-160 Mete’nin ölümü üzerine başa Ki-ok (Lao-Şang) geçmiştir. Ancak, Lao-Şang, Mete’nin tarih sahnesinden silmek için uğraştığı ve yok olma noktasına getirdiği Yüecileri kesin olarak mağlup etmiş ve tarih sahnesinden silmiştir. Ki-ok babasının yolunu izlemiş. Ondan devraldığı Mete’nin kurduğu muazzam imparatorluk devleti ve düzeni istikrarlı bir şekilde devam ettirildi. Hun İmparatorluğunun sınırları zaten çok büyük bir coğrafyaya hükmettiği için bu dönemde fazlaca sınır genişletilmedi. Ancak Çinli bir prensesle evlenerek Çin entrikalarının önünü açmış ve Çinlilerle akrabalık kurma yoluna gitmiştir. Çin ile olan siyasi ve ticari ilişkiler geliştirilmeye çalışılmıştır. Kİ-Ok Dönemi M.Ö. 174-160 Orta Asya’nın en büyük imparatorluğu haline gelen Asya Hun İmparatorluğunun bu güçlü durumu M.Ö. 174 yılında Mete’nin ölümünden sonra oğlu Chi-yü (M.Ö. 174-160) zamanında da devam etmiştir. Onun oğlu Chün-ch’en (M.Ö. 160126) döneminin ilk yirmi yılında Hun üstünlüğü sürmüş, ancak daha sonra onun ve diğer devlet adamlarının başarısız yönetimi yüzünden ülkede huzursuzluklar baş göstermiştir. Buna Çinlilerin entrikaları da eklenince savaş meydanlarında yenilgiler birbirini takip etmiştir. Hun İmparatorluğu, Lao-Şang döneminde istikrarını devam ettirirken Çin, Hun’lara karşı üstünlük sağlamak ve ağır yenilgiler alarak çekildiği ve küçüldüğü coğrafyada söz sahibi olmak amacıyla büyük ve önemli reformlar hayata geçirmeye başladı. Askeri strateji ve donanımlarını Hun askeri sistemine göre düzenleyip disipline etmeleri bu dönemde başladı. Aynı zamanda siyasi ve askeri reformlarla birlikte Hun birliğini yıkmak ve Hun İmparatorluğu bünyesindeki Türk olmayan toplulukları kışkırtarak Hunların gücünü azaltmak için çeşitli entrikalar üretmeye, tarih kaynaklarında sıkça rastladığımız tabirle kaleyi içten fethetmek için beşinci kol faaliyetleri yürütmeye başladı. Lao-Şang döneminde bu girişimleri sonuçsuz kalsa da ilerleyen dönemlerde başarılı olmuştur. Ki-ok’tan sonra yerine geçen hükümdarlar zamanında Asya Hun Devleti, Çinlilerin etkisi ve entrikalarıyla sarsılmış, Çin hâkimiyetine girmemek için büyük mücadeleler verilmiştir. Ancak bazı başarılara rağmen ülke bütünlüğü korunamamıştır. Lao-Şang’ın ölümünden sonra veliahtı Kün-Çin yönetime geçmiştir. Büyük Hun İmparatorluğu, muazzam gücünü Kün-Çin döneminde kaybetmeye ve küçülmeye başladı. Çin Hanlığının kendi içinde uyguladığı reformlar ve Hun bünyesinde yürüttüğü entrikalar başarılı olmaya başlamış ve Hun İmparatorluğunu Kün-Çin döneminde zayıflatmaya başlayarak ilerleyen dönemlerde bu imparatorluğu yıkmayı başarmıştır. Bu arada Çinliler Batı Türkistan’ın diğer halklarıyla (Yüe-chihlar, Wu-sunlar) temasa geçmişler ve Hunlara karşı ittifak yapmışlardı. Çin’e karşı askeri üstünlüklerini M.Ö. 119 yılında bir savaşta kaybeden Hunların mücadelesi durmadı. İpek Yolu'nun Çin kontrolüne geçmesi Hun ekonomisi bozmuştur. Huhanyeh zamanında ülke Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı. (MÖ 58). M.Ö. 56 yılına kadar bağımsızlıklarını korudular. Dışarıda Çinlilere karşı savaştıkları gibi, ülke içinde de onların müttefikleri olan Wu-huan- lar, Hsien-piler, Ting-lingler ve Wu-sunlarla mücadele ediyorlardı. M.Ö. 56 yılında tahta çıkan Hun hükümdarı Ho-han-ye, ülkesi için tek kurtuluş çaresinin Çin’deki Han hanedanına bağlanmak olduğu düşüncesini taşıdığını devlet meclisinde söyleyince büyük bir tartışma çıktı. Bağımsızlık taraftarları davalarını kaybedince hükümdarın kardeşi Chih-ch’i liderliğinde Batı Türkistan’a göç ettiler. Burada yerleşerek ayrı bir devlet kurdular ve M.Ö. 36’da üzerlerine gönderilen kalabalık Çin ordusuna kahramanca direndilerse de, mağlup olarak yok edildiler. Batı Hunları, Çin hâkimiyetine girdi. (MÖ 36). Doğu Hunları ise Kuzey ve Güney Hunları olarak ikiye ayrıldı. İkiye Bölünme: Kuzey ve Güney Hun Devletleri Çin’e bağlanmayı reddeden Kuzey Hun Devleti, bağımsız bir şekilde varlığını sürdürüyordu. Ancak, çıkan kıtlıklar yüzünden Kuzey Hunları ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Bunu bazen Çin’e karşı akınlar düzenleyerek çözümlemeye çalıştılar. Hükümdarları Wu-ta Şanyü, M.S. 52’de bir ara Çin’in himayesini kabul etti ise de, kendisinden sonra gelenler durumu toparladılar. Maveraünnehir’e kadar sefer düzenleyerek güçlerini ayakta tuttular; Semerkand kralının oğlunu rehin almayı başardılar. Arkasından Çin’deki Han İmparatorluğu’na karşı harekete geçtiler. Onların akmları karşısında bir şey yapamayan Çinliler barış istemek zorunda kaldılar. M.S. 48’de Çin’e bağlanan Güney Hun Devleti, ilk zamanlarında silik bir vaziyette idi. Çinliler daha çok Kuzey Hunları ile uğraştığı için arada kalmışlar ve Çinlilerle işbirliği yapmışlardı. Kuzeydeki devlet yıkılınca seslerini duyurmaya başladılar. Çin’e karşı bazı akınlar düzenleseler de genelde onların hâkimiyeti altında yaşamak zorunda kaldılar. M.S. 303 yılına kadar varlıklarını bu şekilde sürdürebildi- ler. Bazı kuvvetli Hun boyları Kuzey Han, İlk Chao, Son Chao, Kuzey Liang ve Hsia gibi küçük Hun devletlerini kurarak M.S. 439 yılına kadar varlıklarını devam ettirdiler. Ancak, M.S. 46 yılında Hun ülkesinde büyük bir kıtlık çıkınca devlet yeniden zayıflamaya yüz tuttu. Hun hükümdarı ekonomik destek için Çinlilerle anlaşmak zorunda kaldı. Wu-sunlarla Çinliler ortak harekât yapınca Hun ülkesi karışıklığa sürüklendi ve M.S. 48 yılında kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrıldı. Güney Hunları kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır (48). Bunlardan güneyde olan ise Güney Hunları da zamanla Çin hâkimiyetine girerek yıkılmıştır. Kuzey Hunları ise Siyenpiler tarafından yıkılmışlardır. Kuzey Hunları dağılarak Kavimler Göçü’nü başlattı. Çinliler, Kuzey Hunlarını savaş meydanlarında yenemeyince doğudaki Hsien- pileri ve Ting-lingleri ayaklandırdılar. Zor durumda kalan Kuzey Hunlarımn hü-kümdarı savaş meydanında ölünce 58’den fazla kabile Çin’e sığınarak onlara itaat etti. M.S. 73’ten sonra Çinliler ve Güney Hunları ortaklaşa Kuzey Hunlarına saldırıp bozguna uğrattılar. Böylece çöken Kuzey Hun Devleti M.S. 93 yılında tamamen tarihe karıştı. Halkının çoğunluğu batıya doğru kayarken, onların topraklarını doğudan gelen Hsien-piler işgal etti. Batı Hun Türkleri; baskı, kuraklık, mücadeleler ve toprak yetmezliği nedenleriyle Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya harekete geçmişlerdir. Avrupa’nın yapısı tamamen değişirken Türkler Avrupa Hun Devleti’ni kurmuşlardır. Feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıkmıştır. YIKILIŞI: Çinliler tarafından yıkılmıştır. Çin entrikaları baskıları… Türkler bağımsızlıklarını kaybettiler. Bu nedenle göç etmişlerdir. Türklerin bir kısmı Avrupa’ya göç etti. İpek Yolu’nn ÇİN’e geçmesi, Kavimler Göçü gerçekleşti. Doğuda kalan Hunlar ise Çin’in siyasi üstünlüğünü tanıyarak varlıklarını sürdürüyorlardı. M.Ö. 8 yılında Hun tahtına geçen Wuchu-liou, Çin’e olan siyasi bağımlılığa son verdi. Devleti eski gücüne kavuşturma yönünde önemli adımlar attı. Kuzey Çin’i yerle bir eden akınlar düzenledi. Onun M.S. 13’te ölümü üzerine başa geçen kardeşi ve diğer hükümdarlar devrinde de güçlü durum devam etti.