SANAT ONTOLOJİSİ Prof. Dr. İSMAİL TUNALI •••• • i f İN K IL A P © 2002 İNKILÂP KİTABEVÎ Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş. Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince înkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye attir. Dizgi: Gülizar Çilliyüz Kapak Gökhan Atay Baskı: ANKA BASIM Matbaacılar Sitesi, No: 38 Bağcılar-İstanbul ISBN 975 - 10 - 1876-5 02-34-Y-0051-0216 02 03 04 05 9 8 7 6 5 4 3 2 1 :İİ: İNKILÂP Ankara Caddesi, Nu.: 95 Sirkeci 34410 İSTANBUL Tlf.: (0212) 514 06 10 - 11 Belgeç: (0212) 514 06 12 Web sayfası: http://www.inkilap.com e-posta: posta@inkilap.com YENİ BASKI İÇİN ÖNSÖZ “Sanat Ontolojisi’nin ilk baskısından kırk yıl sonra, bugün yeni ve beşinci baskısı yapılıyor. Kırk yıl boyunca bir kitabın yeni baskılarla canlılığını korumuş olması, yazarı için bir kıvanç olgusudur sanırım. Bu gün böyle bir kıvancı yaşamaktayım. Bu kez, “Sanat Ontolojisi”, içindeki sanatsal çözümlere dayanak olmak üzere, resimli olarak sunuluyor. Bununla, onun daha bir zenginlik kazanacağını söyleyebilirim. Kitabın böyle sunumunu sağlayan Yayınevi yönetimine ve kitabın basım işini titizlikle yürüten Sema Diker’e içtenlikle teşekkür ederim. İsm ail TUNAU 15 Nisan 2002 C addebostan ijjj, uS ı'nntrtK- ıt/Luauglo :>nuvı^ -icf r;ip; nnsfiy ,ıa£rulc D as Sein İst d a s naechste. Doch d ie N aehe bleibt dem M enscben a m lueiteslen. M. Heidegger, Über den “Humanismus”. ÖNSÖZ S anat ontolojisi, ça ğ d a ş sa n a t felsefelerin den bindir, belki d e en önemlisidir. S anat ontolojisi, s a n a t eseri dediğim iz var-olan ’ı som ut bir varlık o la r a k ele alıp çözü m lem ek ister. N asıl m addî, organ ik ve ru h î var-olan ’l a r varsa, aynı şekilde, bir şiir, b ir resim, b ir heykel, b ir y a p ı ve bir m üzik p a rça sı g ib i sa n a t eseri d ed i­ ğ im iz v a r-o la n ’la r d a vardır. Nasıl m addî, ruhî, organik, v.s. v a r-o lan ’ları onto­ loji d ediğ im iz b irfelsefe araştınyorsa, san at eseri dediğim iz var-olan ’ların d a ay­ nı şekilde som ut b irer var-olan o la ra k araştırılm ası, çözüm lenm esi gerekir. İşte, sa n a t eserini var-olan b ir şey o la ra k inceleyecek felsefe y in e bir ontoloji olacak, a m a artık b ir sa n a t ontolojisi o la cak . S anat ontolojisi, şu halde, sa n a t eseri d ed i­ ğ im iz v a r-o la n ’la n var-oluşlan y ön ü n d en inceleyen bir felsefedir. S anat eseri, var-olan bir şeydir, a m a h erh an g i çeşitten b ir var-olan değildir. B u bakım dan , onun k en d in e özgü b ir varlığının olm ası gibi, onu inceleyecek felsefen in d e g e ­ nel ontoloji dışın da ö zel b ir ontoloji olm ası gerekir. İşte, san at ontolojisi, b ir var­ olan olarak, a m a ken d in e özgü bir var-olan o la ra k san at eserlerini som ut b ir şe­ kilde ele alır. Am a, sa n a t eseri dediğim iz bu ken din e özgü var-olan, varlık bağı ile ö b ü r v a r-o la n ’larla belli b ir ilgi için de bulunur. Bunun için, san at ontolojisi d e g en el ontoloji ile belli bir bağlılık ve ilgi için d e y e r alır. Bu ilgi ve bağ, z o ru n ­ lu bir ilgi ve bağdır. B un un tabii bir sonucu d a şu du r ki, b iz san at eserlerini so­ m ut o la ra k çözüm lerken, bunu ontolojik ilkelere göre y a p a r ız . Bu b ak ım d a n s a ­ nat ontolojisi, g en el ontoloji ile birlikte çalışır ve iş görür. O halde, sa n a t eserinin som ut varlığı n edir? sorusu ile genellikle var-olan nedir? sorusu arasın d a tabii b ir ilgi olacaktır. B iz d e b u ra d a böyle bir ilgiyi g ö z ö n ü n de bulunduruyor ve bu n a u y arak d a çalışm am ızı iki kısım için d e ortaya koyuyouz. 1 .Kısım: Genellikle ontoloji; 2.Kı­ sım: S an at ontolojisi. Birinci Kısım da, m odern ontolojinin kurucusu olan Nicolai H artm ann ’m ontolojisini ele alıyor, 2. Kısım da, bu gen el ontolojiden b ir özel 6 SANAT ONTOLOJİSİ ontolojinin, y a n i b ir sa n a t ontolojisinin nasıl doğduğunu gösterip son ra doğru­ d a n doğruya sa n a t eserlerine eğiliyoruz. Bunu yaparken , ontolojik görüşle ç a lı­ şan başlıca estetikçilere başvuruyor, belli p roblem lerde on ları katşılaştm yor ve son ra ken d i düşün celerim izi geliştirm eye çalışıyoruz. Bu a çıd a n bakılırsa, su n ­ du ğu m u z çalışm a, b ir eleştiri özelliğinde görünür. S an at ontolojisi, sa n a t eserlerini som ut var-olan ’la r o la ra k k a v ra r dedik. Sa­ nat a la n ın a baktığım ızda, sa n a t eseri dediğim iz var-olan ’ı y a b ir şiir, y a bir re­ sim, y a b ir heykel, y a b ir yapı, y a d a b ir m üzik parçası, v.b. o la ra k g örü rü z. Sa­ n at eserinin varlığını som ut o la ra k in celem ek dem ek, b ir şiiri, b ir resimi, b ir y a ­ pıyı, bir m ü zik p a rça sın ı ontolojik y ön d en araştırm ak, çözü m lem ek demektir. B u n a göre, sa n a t ontolojisi de, aslın da b ir edebiyat ontolojisi, bir resim ontoloji­ si, b ir y ap ı eseri ontolojisi ve bir m üzik ontolojisi olacaktır. B iz de, bu çalışm ad a tabii o la ra k ayn ı şeyi yaptık. Ve bütün bu san at a la n la rın d a n bazı örn ekler a la ­ rak, on ları ontolojik y ö n d en a çık la m a y a çalıştık. Sonra, som ut b irer var-olan o la ra k bu tek tek san at eserlerinin incelenmesi, bizi bir d eğ er teorisine götürdü. Çünkü, estetik d eğ er de, san at eserlerinin varlığına ontik o la ra k y apışık b ir sfer’dir. B un un için, araştırm am ızın son bölü m ü n de bir d eğ er teorisi geliştiriyor ve bu d eğ er teorisini d e N icolai H artm ann ’a d a y a n a ra k tem ellendirm eye çalışıyo­ ruz. Sunduğum uz bu çalışm a, y a ln ız b ir teori, b ir sa n a t teorisi olmayıp, aynı z a ­ m a n d a o b ir m etodolojiyi d e b eraberin d e getiriyor. Çünkü, sa n a t ontolojisi, aynı z a m a n d a sa n a t eserlerini b ir kav ram a ve b ir çözü m lem e m etodudur. B u ontolo­ j ik m etodun özelliği, on u n sa n a t eserlerini ontik b ir bütün o la ra k ele alm asıdır. Eğer bu çalışm am ız, böyle b ir m etodun san at eserlerine uygulanm ası y ön ü n d en belli bir ışık ve dürtü verebilirse, bu bizim için büyük bir m utluluk olacaktır. 4 Kasım 1965 Suadiye İsm ail TUNAU GENELLİKLE ONTOLOJİ ÜÇÜNCÜ BASKI İÇİN ÖNSÖZ “S anat Ontolojisi ni 1963-64 yıllarında yazmıştım. Yayınlandığında kendi ala­ nında genel dünya literatüründe ilk üç beş kitap arasında yer aldığını ve konu­ suna yaklaşım biçimiyle onun günümüzde de özgünlüğünü koruduğunu rahat­ lıkla söyleyebilirim. “S an at O ntolojisi’, sanat yapıtlarına getirdiği yeni, ontolojik bakış tarzı ile ül­ kemizde olabildiğince etkili olmuştur diyebilirim. Öyle ki, bu kitaba dayanarak lisans, doktora ve doçentlik tezleri yapılmış, yine ona dayanarak yeni sanat an­ layışları ortaya konmuştur. Bugün bu etkinin somut ürünlerini görmek, kitabın yazarı olarak bana elbette büyük mutluluk vermektedir. Yazıldığından yirmi yıl sonra, bugün bu tür duygular içindeyim. “S an at O ntolojisi' nin akademik yaşamımda da önemli bir yeri vardır. O da­ ha sonraki tüm düşünsel-bilimsel çalışmalarıma yön vermiş ve onların temel on­ tolojik düşünüş biçimini belirlemiştir. Bundan ötürü onu, akademik çalışmaları­ mın “b a ş-y a p ıtf olarak nitelendiriyorum. Bu yeni baskı için kitapta herhangi bir değişiklik yapmadım, diline de do­ kunmadım. Çünkü her yeni baskıda dili değiştirmek, ilerde sonu gelmeyen bir çaba, bir Sisyphos çabası gibi geliyor bana. “S anat O ntolojisi’ bu güne kadar var­ lığını hangi ifade ve biçim içinde sürdürmüşse, bundan sonra da böyle sürdür­ sün istiyorum. 12 Ocak 1984 Suadiye İsm ail TUNAU ö a / ö w p i LaeAa to K ip d r 9v mıgii - r_: 7 feljfiîHBi;; qi.-’bi şad ı „ı n u ğ c r . i l i .(fj.i^ ı. . > v s$ . j j >l!i .vboirrüJjr-jJi! c /n o bnag fibrin < n o >lyim ! . :cl rm tşj.iiJg y «ta.- i jb s ü f n D n ü g /iBifi.'iRYsb sdjüb! ud i ■f»ini>Ü9 ud n ü g ı/8 . î u ^ ı ü i ı n o i j f^ y s iıo n t i * . rRİ Ir< irm ıv n ü b n ığ ıb lısrY T iıy 'jb n o b oh nrii.> m. A u .i u g v u b l ü t u d r ıü g u d ^ıLaiîyğab lid tgrisi h a d RifjKl'oi n işi al- j;.' i ı . j y u fl rA rü D ıı.'b it t e >ivod ki ,ı ıno< irtrv >, riiiJ- .m ' .t 'ç jt t n i b ııt e THbKirımM fid , a t; m Z ud r/ a b s l i i*.-t:^ri sb rtrç i r n p ir inğ; İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM Genellikle Ontoloji I. Eski Ontoloji II. Modern Ontoloji III. Var-olan A) Geleneksel ve reflexion’a dayanan var-olan kavrayışı B) Ontolojinin var-olan’ı kavrayışı C) Varlık tabakaları D) Kategoriler E) Tinsel varlık İKİNCİ KISIM Sanat Ontolojisi I. II. Sanat ontolojisinin Kuruluşu Estetik Obje Analizi A) Objektivation B) Varlık-tarzı bakımından sanat eseri ya da estetik obje C) Varlık tarzlannın verilişi D) Sanat eserinin varlık tabakaları 1. Edebiyat eserinde varlık tabakalan 2. Resimde varlık tabakaları 3. Plâstik’de varlık tabakaları 4. Yapı eserinde varlık tabakalan 5. Müzik eserinde varlık tabakaları III. Sanat Eserinin Ontik Yapısı ve Estetik Değer Güzelliğin Ontolojik Olarak Belirlenmesi 1. Estetik değerin realite’ye-katılma olarak belirlenmesi 2. Estetik değerin mutlak bir değer olarak kavranması 3. Estetik değerin bir görünüş değeri olarak temellendirilmesi Dip notlar Bibliyografya Adlar Dizini ÎŞOİ' ,j ■ -V i. • A nül< îrv ûBciKyEb s'nö&afisı e>v tefcibffâtet (A te ifo lo ln C t s a s ? isi unA ‘.'ic O jinateH lOilBvıiibjdO A ;bmrm>l’-d isıel-JİıhfiV (0 ,11 nEk^KcİEî j İi Iîb v a b a n a s ı lEyidsbH ..I •>40> ız u tm c ıV E 'A süinO ninh^H Jsna8 jİeieİo ısg >b -rid itefîı .n nhağob JİiJaBij! .S .III BÎRİNCÎ KISIM Genellikle Ontoloji I. Eski Ontoloji Çağdaş felsefe görüşleri arasında en temelli ve en önemlilerinden biri, hiç şüphesiz, ontolojidir. Yirminci yüzyılda Nicolai Hartmann’ın kurduğu ve geliştir­ diği bu yeni felsefe anlayışı, var-olan’ı ve varlığın bütününü kendine konu ola­ rak alır. Var-olan ve varlık nedir? Varlık tarzları, varlık tabakalan ve varlık kate­ gorileri nedir? soruları- onun özellikle araştırdığı, üzerinde durduğu bir takım ana ve temel sorulardır. Bu çeşitten sorularla uğraşan ontoloji, gerçi modern bir fel­ sefe anlayışıdır, ama yine hemen şunu söyleyelim ki, gerek ontoloji kavramı ve gerekse işaret edilen soru ve problemler, hiç de öyle modern ve çağdaş bir ta­ kım soru ve problemler gibi görünmüyor. Şöyle ki ontoloji terimini daha R.Goclenus’un (Lexikon philosoph. I6 l3 .s.l6 ) kullandığını görüyoruz. Sonra aynı kav­ ramı Christian Wolff (1679-1754) bir bağımsız felsefe disiplini halinde temellen­ dirir. Buna göre pek haklı olarak Wolff, ontoloji dediğimiz felsefe biliminin ku­ rucusu olarak düşünülebilir. Böyle bir düşünme de pek yanlış sayılmaz. Ama, bu sadece uzaktan bakıldığında ve problem yüzeysel olarak görüldüğünde böyledir. Çünkü ça ğ d a ş ontoloji ile Wolffa dayanan eski ya da klâsik ontoloji arasın­ da ad benzerliğinden başka ortak bir yan yoktur. Wolff ontolojisi eski, klâsik on­ toloji bir speculativ bilim, yani metafizikti. Oysa, çağdaş ontoloji, modern onto­ loji, bir metafizik olmadığı gibi, onun ana özelliği de anti-m etafizik oluşudur. Bunun için, çağdaş ontolojinin bu temel özelliğini görmeden, sadece adına ba­ karak onu eski ontolojinin bir devamı olarak görmek büyük bir yanlış olduğu gi­ bi, modern ontolojinin temel problemlerini ve bu problemlerin taşıdığı özelliği tanımamak da olur. Öte yandan, varlık kavramı ve varlık soruları tâ Platon’a, Aristoteles’e kadar geri gider. Daha Antik düşünm e, varlık kavramı etrafında dönüp dolaşır. Platon’da, örneğin to on (var-olan) bir ontos on (hakikî varlık) olarak id e d dır; bu­ nun karşısında bir yandan gign om en on (oluş), bir yandan da p h a in o m en o n (gö­ rünüş) bulunur. Buradan bir düalizm’in ortaya çıktığını görürüz. Ama ne var ki, 12 SANAT ONTOLOJİSİ felsefî düşünmenin kendisine yöneldiği şey, ne oluş ne de görünüş olmayıp, idea’nın varlığıdır. Bunun sonucu olarak da, felsefenin konusu özellikle kosm os noetos (zihnî dünya) oluyor. Ama, felsefe, varlığı bütünüyle kucaklamak yerine, tek yanlı bir yön içinde gelişiyor. Modern, yeni ontolojinin temel problemi olan var-olan, ya da varlık proble­ mi daha temelli olarak Aristoteles’de kendini gösterir. Prote philosophia’nın (ilkfelsefe-metafizik) üzerine eğildiği ana soru, ti esti (var-olan nedir?) sorusudur. Buna Aristoteles’in verdiği karşılık, to d e tidir (vardır). Burada varolan şeyin var olan bir şey olarak belirlendiğini görüyoruz. Varolan var-olan şeydir temel existential yargısı ile, felsefe için yeni bir temel keşfedilmiş olur. Bu yeni temel, on h e on’dur : Var-olan bir şey olarak var-olan. Bunun yanısıra yeni bir bilim de or­ taya çıkar; bu bilim, prote philosophia, yani metafizik’tir. Metafizik, var-olanı var­ olan bir şey olarak inceleyen bir temel bilimdir. Nicolai Hartmann’a, modern ontolojiyi kuran bu düşünüre göre, Aristote­ les’in soruyu böyle ortaya koyması doğrudur. Çünkü, Aristoteles’in var-olan de­ diği şey, genel varlıktan prensipçe farklıdır. Felsefenin ana ilgisinin genel varlık­ tan var-olan’a kayması, felsefenin gelişmesi bakımından çok önemli bir olaydır. “Bunun için Aristoteles’in Prote philosophia’yı “on he on” un bilimi olarak anla­ ması doğrudur. Eğer bu söz kelimesi kelimesine çevrilirse, o zaman (felsefe) so­ rusu “varlığa” değil, ama “var-olan’a yönelir, yani var-olan bir şey olarak varolan’a, ya da alıştığımız gibi söylersek, var-olan’a böyle bir şey olarak”1. İmdi, bu var-olan şey nedir? Aristoteles ilkin buna şöyle bir genel karşılık ve­ rir : “Var-olan hakkında bir çok bakımdan konuşulabilir”.2 Var-olan hakkında bir çok bakımdan konuşulabilir ne demektir? Bu, var-olan’ı çeşitli yönlerden kavra­ dığımızı ifade eder. Yani var-olanı biz ya kategori, ya kausalite, ya potens ya da aktus bakımından kavrayabiliriz.3. Şimdi, varlığı kendileriyle kavradığımız bu prensiplerin neler olduğunu çok genel bir iki çizgi ile göstermeye çalışalım. İlkin, varlığı kendileriyle kavradığımız bu prensipler kategoriler adına alır. Kategori, Aristoteles’e göre, var-olan’ı kendileriyle kavradığımız ve dile getirdiği­ miz deyiler olup, substans, nicelik, nitelik, ilgi, mekân, zaman, durum, sahip ol­ ma, etki ve edilgidir.”4. Ancak, var-olanı kendileriyle dile getirdiğimiz bu genel ifade formlarına, deyilere dikkat edilirse, bunların hepsinin var-olanı aynı dere­ cede ve aynı kesinlikle dile getirmediği görülür. Çünkü, her var-olan to d e ti (vardır) ifadesinde tam anlamını bulduğu gibi, to d e ti de en yetkin ifadesini substans kategorisinde elde edebilir. Çünkü, substans kategorisi, ti esti (nedir-) ontolojik sorusuna verilen en kesin, en yalın bir karşılık formudur. “Gerçi to de ti,bütün kategorilerle ilgilidir, ama hepsi ile aynı derecede ilgili değildir. Bazısı ile çok derinden ilgili olduğu halde, bazısı ile hiç de böyle derinden ilgili değil­ dir. Böylece de ti esti sorusu doğrudan doğruya yalnız substans kategorisi ile il­ gilidir, ama belirli bir ölçüde de öbür kategoriler ile”.5 O halde substans, var-olanı ana-özü içinde bize bildiren bir kategoridir; böyle olduğuna göre de, var-ola-