T.B.M.M. B : 97 ra ve faiz politikalarıyla ilgili ne yapmış­ lar? izninizle, ona çok kısa olarak değin­ mek istiyorum. 1980'den beri üzerinde durulan ana para politikalarından birisi, reel faiz poli­ tikasıdır. Hep sağcı hükümetler, açık eko­ nomiye inanıyoruz diyen hükümetler, re­ el faiz politikasından bahsetmişlerdir. Bu­ gün görüşülmekte olan Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı da bunu savunmaktadır. Faiz politikasıyla, ekonomiyi önemli ölçü­ lerde yönlendirebilirsiniz. Bu nedenle, faiz politikası, ekonominin yönetilmesi açısın­ dan önemli bir araçtır; ancak, faiz politi­ kasının başta tasarruflar ve diğer alanlar­ daki etkilerini iyice ölçmeden yola çıkan Özal hükümeti ve onun teorisyenleri ve uygulayıcıları, ekonomik sorunları daha da büyütmüşlerdir. Teorik olarak, yüksek faiz, talebi kı­ sıtlayarak, enflasyonist baskıları hafifletir; bu doğrudur. Halbuki, Türkiye'nin için­ de bulunduğu koşullarda, yüksek faizle enflasyonist baskıların hafifletilmesi müm­ kün değildir; işlemez. İstemeyişini yaşa­ dık. Neden işlemez? Bunun üç ana nede­ ni vardır : Birincisi, bir ülkede yatırım harcamalannın yüzde 50'sine yakını, eğer kamu yatırımları özelliğindeyse, yüksek faiz politikası o ülkede işlemez. Yatırım harcamalarının yüzde 50'sini kamu yapı­ yorsa eğer, -ki öyledir- kamu yatırımları, faize karşı, faiz oranlarına karşı çok du­ yarlı değildirler; bu nedenle işlemez, işle­ memiştir. Yüksek faizler, özel sektörün ye­ ni yatırımları için belki engelleyici olabi­ lirler; ancak, yenileme, modernizasyon, tamamlayıcı nitelikteki yatırımlar üzerin­ de bir etkisi olmaz. Çünkü, özel sektör bunları mutlaka yapmak zorundadır, ya­ hut da kapısına kilit vurmak durumunda­ dır. Bu nedenle de, yüksek faizin Türki­ ye'de, özel sektör üzerinde de çok büyük etkisinin olmayacağı görülmektedir. 6 . 6 . 1989 O :1 ikinci bir özelliği: Yüksek faizin, kre­ di talebini kısıtlayıcı fonksiyonu Türkiye'­ de pek işlemez ve işlememektedir. Çün­ kü, ülkemizde bugün birçok işletme, ban­ kalara büyük ölçüde borçludur. Bu borç­ larının faizlerini, yeni alacakları krediler­ le ancak ödeyebilmektedirler. Bu neden­ le, yeni kredi almadıkça, işletmelerin ya­ şamlarını sürdürmeleri mümkün değildir. Demek ki, bugünkü koşullarda, yüksek fa­ iz, kredi talebini de kısıtlayamaz. Üçüncü bir önemli nokta : Yüksek faiz politikası, mevduatlara verilecek yük­ sek faiz, tüketim harcamalarını da kısıt­ layabilecek nitelikte değil, Türkiye koşul­ larında. Neden? Bir süre için yüksek faiz bu söz konusu antienflasyonist etkisini gösterebilir, Türkiye'de ancak, mevduat sahipleri, faiz gelirlerinin elde edilmesine başlandığından itibaren hızlı bir tüketim yarışı içerisine girerler ülkede ve bunlar daha çok lüks yatırımlara gider. Altı ay, yedi ay veya en fazla bir sene, yüksek fa­ iz, tüketim harcamalarını sınırlayabilir ve­ ya tüketim harcamalarından tasarruflara bir yönelme, mevduatlara bir yönelme söz konuşu olabilir; ama, o kısa süreden son­ ra bu nemalar, faizler ele geçmeye başla­ dıktan sonra, enflasyonist etkisi daha da hızlanır. Devlet harcamalarında, yüksek faiz, acaba frenleyici oluyor mu, bunun üzerin­ de duralım. Başta da söyledim; aksine, yüksek faiz, bütçe açıklarını körükler. Büt­ çe açıklarını körükledikçe, devlet daha çok borçlanma lüzumunu hisseder. Daha fazla borçlandıkça da, siz, faiz piyasasına mü­ dahale ettiğiniz için, faiz oranları giderek artar; diğer bir deyişle, kısır döngü içeri­ sine girersiniz, işte, sizin, özellikle üzerin­ de durduğunuz, ekonomiyi yönlendirecek bir amaç, zamanınızda böyle dejenere edilmiştir. İşte bu önergede, bunları tar­ tışalım diyoruz, bunları beraberce gözden geçirelim diyoruz.