aegon emekl lk ve hayat a.ş. dengel emekl lk yatırım fonu fon kurulu

advertisement
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.201330.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun
bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması
amacıyla düzenlenmiştir.
Dönem içerisinde fon içtüzük, izahname ve tanıtım formunda değişiklikler yapılmıştır.
Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü, izahname ve tanıtım formuna, AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş.
şirket merkezi, bölge temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu Aydınlatma Platformu’ndan
ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: 2013 yılının ilk 6 ayına global likidite, kredi not artırımı ve (jeo)politik
gelişmeler damga vurdu. Mart-Mayıs dönemindeki global ralli hem reel sektör hem de piyasa
dinamiklerinde bolca hissedildi. Piyasalardaki genel beklentiler Haziran’a kadar ciddi şekilde
toparlanırken, döviz kuru ve takvim etkilerinden arındırılmış kredi artış hızı da %35 temposuna
ulaştı. Düşük faiz ortamı ve Ekim’den itibaren not artırım beklentileri iç talepteki toparlanmada
etkili oldu. TCMB ise bu süreçte yoğun sermaye girişlerinin TL’de aşırı değerlenme yaratmaması
için ROK ve faiz indirimiyle reaksiyon verdi ve TCMB’nin bu yöndeki her hamlesi piyasa faizini
biraz daha düşürdü. Maliye politikası bu olumlu havada doğalgaz ve elektrik dağıtım
özelleştirmelerinde önemli yol kat ederek bütçe hedefini garantiye aldı. Ancak Mayıs ortasında
Moody’s’den gelen yatırım yapılabilir ülke notundan sonra hava birden değişti. FED’in tahvil
alımlarında ölçülü yavaşlama moduna geçeceğinin sinyalini vermesi ve Gezi Parkı Gösterileri
piyasalarda sarsıntı yarattı. TL reel efektif %5,0 değer kaybederken Mayıs’ta %4,7’ye gerileyen
referans faiz %8,0’lere kadar tırmandı. Haziran’da açıklanan reel sektör güven anketlerinde
ciddi bir bozulma ortaya çıkmamasına rağmen Turizm ve perakende sektörden ivme kaybına
işaret eden haberler geldi.
Enflasyon: Beklentilerin altında TÜFE ve tarihi düşük ÜFE rakamlarıyla başlayan enflasyon,
Haziran’da %0,76’lık şok artışla yatırımcıları tedirgin etti. Temelde gıda fiyatlarındaki yüksek
artışın neticesinde tırmanan TÜFE Haziran sonunda %8,3 gibi yüksek hıza ulaşarak TCMB’nin
%5,3’lük yıl sonu hedefini ciddi anlamda riske soktu. Çekirdek enflasyon her ne kadar yılık
bazda 2012 sonuna göre gerileyerek %5,57 seviyesine inse de TL’de yarıyıl sonlarına doğru
yaşanan değer kaybının ilerleyen aylarda sızma tehdidi içermesi not edilmeli. Ayrıca, ÖTV’de
otomatik ayarlama mekanizması çerçevesinde yarıyıllık enflasyon sonrasında içki ve tütün
ürünlerine ikinci altı ayda %2,5’lik bir ayarlama ihtiyacı da ortaya çıktı. Bu noktada, Temmuz’da
başlayacak Ramazan ayının gıda fiyatlarında umulan gevşemeyi geciktirme ihtimali
piyasalardaki enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Bu havada 30 Temmuz’da
açıklanacak 2.Çeyrek Enflasyon Raporunda TCMB’nin 2013 TÜFE tahminini yukarı yönlü
güncellemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Büyüme: 1.Çeyrek’de %3,0 oranında büyüyen, 2.Çeyreğe büyük bölümünde kredi artışı başta
olmak öncü göstergelerden toparlanmanın kademe kazandığına işaret eden sinyaller alan
Türkiye ekonomisi büyük ihtimale 3.Çeyreğe %4,0-4,5 bandındaki potansiyel hızında giriş yaptı.
Ancak, gerek (jeo)politik ve gerekse global nedenlerle döviz kuru ve faizdeki hızlı artış
beklentileri sarsmaya başladı. Temmuz’da başlayacak tatiller, Ramazan ve ayrıca Turizme
yönelik endişeli bekleyiş de ikinci yarıyılda momentum kaybına yol açabilir. Bu noktada yurtiçi
kredilerin dövizden arındırılmış %35 temposundaki artışını koruması ve güven/beklenti
anketlerinde henüz belirgin bir kötüleşmenin olmaması iyi haber ancak TCMB’nin gün içi döviz
satış ihaleleriyle piyasaya girmesi ülkeden döviz çıkışı olduğunu göstermekte. Bu daha çok dış
sermaye kanalından büyüyen Türkiye ekonomisi için iyi haber değil. Global likidite/ticaret
koşullarının kötüleşmesi ve (jeo)politik gelişmeler büyüme tahminlerinde aşağı yönlü risk teşkil
ederken, kamu yatırım harcamalarındaki artış büyümeyi bir ölçüde desteklemektedir. İlk
çeyrekte %9,0 düşen özel sermaye yatırımlarının seyri büyüme açısından belirleyici olacaktır.
Sabit Getirili Piyasalar: Benchmark kağıdın bileşik faizi 2013 yılının ikinci çeyreğinde oluşan
olumlu yurtiçi/yurtdışı ekonomik hava sonrasında tarihi düşük seviyeler olan %4,61’e kadar
geriledi. Enflasyondaki düşüş beklentilerine paralel olarak Merkez Bankası’nın gösterge faiz
oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi, Moody’s tarafından ülkemizin yatırım
yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, tahvil ve bono piyasasındaki alım ağırlığını
destekledi. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilince,
gösterge kağıdın faiz seviyesi Merkez Bankası’nın orta ve uzun vadeli enflasyon hedefi olan %5,0
seviyesinin de altına indi. Ancak bu noktadan itibaren kar realizasyonu süreci başladı. Gezi
olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, panik
satışların oluşmasına sebep oldu. Bu gelişme ile birlikte yarıyıl sonunda gösterge kağıdın bileşik
faizi %7,89 seviyesini test etti. Bunun devamı olarak da ikinci yarıyıla FED’in parasal genişleme
sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy yatırımı
çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor.
Döviz Piyasaları: 2013 yılında genel trend olarak TL’nin diğer para birimlerine karşı değer
kaybının olduğunu izledik. Moody’s tarafından ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne
yükseltilme beklentisi ile yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasındaki portföy yatırımlarını
arttırması, belli dönemlerde TL’nin değer kazanımını destekledi. Ancak özellikle 2.Çeyrek’de kar
realizasyonu süreci başladı. Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini
şekillendirmeye başlaması, piyasalarda panik satışların oluşmasına sebep oldu. Yabancı yatırımcı
çıkışlarının artması, TL’nin diğer para birimlerine karşı hızlı değer kaybına neden oldu. Son bir
yıldır Dolar/TL paritesi 1,75-1,80 arasında düşük volatiliteli bir seyir izlemekte idi. Yukarıda bahsi
geçen gelişmelerin ardından Dolar/TL paritesi 1,955 seviyesini test etti. Merkez bankası TL’nin
aşırı değer kaybını önlemek için istisnai gün uygulaması ile likiditeyi sıkıştırarak ve döviz ihaleleri
ile müdahalede bulundu. Merkez Bankası ekonomik büyüme için bir risk yaratmamak maksadı ile
TL’nin aşırı değer kaybını engellemek için faiz artış mekanizmasını şu ana kadar kullanmadı.
İkinci yarıyılda TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybı devam edebilir. Değer kaybının
kontrollü seyretmesi için Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanması gerekebilecektir.
Hisse Senedi: BIST100 endeksinin 1.yarıyılda getirisi -%2,44 oldu. İkinci çeyrekte Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi ile Moody’s tarafından
ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, endeksin 93.398 seviyesini
test etmesine neden oldu. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne
yükseltildikten sonra hisse senedi piyasasında kar realizasyonu amaçlı satışların arttığı izlendi.
Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, kar
realizasyonu amaçlı satışları panik satışlar haline dönüştürdü. İkinci yarıyıla FED’in parasal
genişleme sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy
yatırımı çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor. 2.çeyrek sonlarındaki olumsuz gelişmeler ile birlikte 70.000 seviyeleri test
edildi. BIST100 için önemli orta vadeli kritik destek noktası 70.000 seviyesi olacaktır.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %29,80’i Hisse Senetlerinde,
%39,87’si Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarında, %15,79’u Ters Repoda, %14,42’si Vadeli
Mevduatta, %0,12’si Borsa Para Piyasası’nda değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım
Fonu’nun 01.01.2013-30.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından
hazırlanan faaliyet raporunun bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri
tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Dönem içerisinde fon içtüzük, izahname ve tanıtım formunda değişiklikler yapılmıştır.
Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü, izahname ve tanıtım formuna, AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş.
şirket merkezi, bölge temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu Aydınlatma Platformu’ndan
ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: 2013 yılının ilk 6 ayına global likidite, kredi not artırımı ve (jeo)politik
gelişmeler damga vurdu. Mart-Mayıs dönemindeki global ralli hem reel sektör hem de piyasa
dinamiklerinde bolca hissedildi. Piyasalardaki genel beklentiler Haziran’a kadar ciddi şekilde
toparlanırken, döviz kuru ve takvim etkilerinden arındırılmış kredi artış hızı da %35 temposuna
ulaştı. Düşük faiz ortamı ve Ekim’den itibaren not artırım beklentileri iç talepteki toparlanmada
etkili oldu. TCMB ise bu süreçte yoğun sermaye girişlerinin TL’de aşırı değerlenme yaratmaması
için ROK ve faiz indirimiyle reaksiyon verdi ve TCMB’nin bu yöndeki her hamlesi piyasa faizini
biraz daha düşürdü. Maliye politikası bu olumlu havada doğalgaz ve elektrik dağıtım
özelleştirmelerinde önemli yol kat ederek bütçe hedefini garantiye aldı. Ancak Mayıs ortasında
Moody’s’den gelen yatırım yapılabilir ülke notundan sonra hava birden değişti. FED’in tahvil
alımlarında ölçülü yavaşlama moduna geçeceğinin sinyalini vermesi ve Gezi Parkı Gösterileri
piyasalarda sarsıntı yarattı. TL reel efektif %5,0 değer kaybederken Mayıs’ta %4,7’ye gerileyen
referans faiz %8,0’lere kadar tırmandı. Haziran’da açıklanan reel sektör güven anketlerinde
ciddi bir bozulma ortaya çıkmamasına rağmen Turizm ve perakende sektörden ivme kaybına
işaret eden haberler geldi.
Enflasyon: Beklentilerin altında TÜFE ve tarihi düşük ÜFE rakamlarıyla başlayan enflasyon,
Haziran’da %0,76’lık şok artışla yatırımcıları tedirgin etti. Temelde gıda fiyatlarındaki yüksek
artışın neticesinde tırmanan TÜFE Haziran sonunda %8,3 gibi yüksek hıza ulaşarak TCMB’nin
%5,3’lük yıl sonu hedefini ciddi anlamda riske soktu. Çekirdek enflasyon her ne kadar yılık
bazda 2012 sonuna göre gerileyerek %5,57 seviyesine inse de TL’de yarıyıl sonlarına doğru
yaşanan değer kaybının ilerleyen aylarda sızma tehdidi içermesi not edilmeli. Ayrıca, ÖTV’de
otomatik ayarlama mekanizması çerçevesinde yarıyıllık enflasyon sonrasında içki ve tütün
ürünlerine ikinci altı ayda %2,5’lik bir ayarlama ihtiyacı da ortaya çıktı. Bu noktada, Temmuz’da
başlayacak Ramazan ayının gıda fiyatlarında umulan gevşemeyi geciktirme ihtimali
piyasalardaki enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Bu havada 30 Temmuz’da
açıklanacak 2.Çeyrek Enflasyon Raporunda TCMB’nin 2013 TÜFE tahminini yukarı yönlü
güncellemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Büyüme: 1.Çeyrek’de %3,0 oranında büyüyen, 2.Çeyreğe büyük bölümünde kredi artışı başta
olmak öncü göstergelerden toparlanmanın kademe kazandığına işaret eden sinyaller alan
Türkiye ekonomisi büyük ihtimale 3.Çeyreğe %4,0-4,5 bandındaki potansiyel hızında giriş yaptı.
Ancak, gerek (jeo)politik ve gerekse global nedenlerle döviz kuru ve faizdeki hızlı artış
beklentileri sarsmaya başladı. Temmuz’da başlayacak tatiller, Ramazan ve ayrıca Turizme
yönelik endişeli bekleyiş de ikinci yarıyılda momentum kaybına yol açabilir. Bu noktada yurtiçi
kredilerin dövizden arındırılmış %35 temposundaki artışını koruması ve güven/beklenti
anketlerinde henüz belirgin bir kötüleşmenin olmaması iyi haber ancak TCMB’nin gün içi döviz
satış ihaleleriyle piyasaya girmesi ülkeden döviz çıkışı olduğunu göstermekte. Bu daha çok dış
sermaye kanalından büyüyen Türkiye ekonomisi için iyi haber değil. Global likidite/ticaret
koşullarının kötüleşmesi ve (jeo)politik gelişmeler büyüme tahminlerinde aşağı yönlü risk teşkil
ederken, kamu yatırım harcamalarındaki artış büyümeyi bir ölçüde desteklemektedir. İlk
çeyrekte %9,0 düşen özel sermaye yatırımlarının seyri büyüme açısından belirleyici olacaktır.
Sabit Getirili Piyasalar: Benchmark kağıdın bileşik faizi 2013 yılının ikinci çeyreğinde oluşan
olumlu yurtiçi/yurtdışı ekonomik hava sonrasında tarihi düşük seviyeler olan %4,61’e kadar
geriledi. Enflasyondaki düşüş beklentilerine paralel olarak Merkez Bankası’nın gösterge faiz
oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi, Moody’s tarafından ülkemizin yatırım
yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, tahvil ve bono piyasasındaki alım ağırlığını
destekledi. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilince,
gösterge kağıdın faiz seviyesi Merkez Bankası’nın orta ve uzun vadeli enflasyon hedefi olan %5,0
seviyesinin de altına indi. Ancak bu noktadan itibaren kar realizasyonu süreci başladı. Gezi
olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, panik
satışların oluşmasına sebep oldu. Bu gelişme ile birlikte yarıyıl sonunda gösterge kağıdın bileşik
faizi %7,89 seviyesini test etti. Bunun devamı olarak da ikinci yarıyıla FED’in parasal genişleme
sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy yatırımı
çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor.
Döviz Piyasaları: 2013 yılında genel trend olarak TL’nin diğer para birimlerine karşı değer
kaybının olduğunu izledik. Moody’s tarafından ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne
yükseltilme beklentisi ile yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasındaki portföy yatırımlarını
arttırması, belli dönemlerde TL’nin değer kazanımını destekledi. Ancak özellikle 2.Çeyrek’de kar
realizasyonu süreci başladı. Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini
şekillendirmeye başlaması, piyasalarda panik satışların oluşmasına sebep oldu. Yabancı yatırımcı
çıkışlarının artması, TL’nin diğer para birimlerine karşı hızlı değer kaybına neden oldu. Son bir
yıldır Dolar/TL paritesi 1,75-1,80 arasında düşük volatiliteli bir seyir izlemekte idi. Yukarıda bahsi
geçen gelişmelerin ardından Dolar/TL paritesi 1,955 seviyesini test etti. Merkez bankası TL’nin
aşırı değer kaybını önlemek için istisnai gün uygulaması ile likiditeyi sıkıştırarak ve döviz ihaleleri
ile müdahalede bulundu. Merkez Bankası ekonomik büyüme için bir risk yaratmamak maksadı ile
TL’nin aşırı değer kaybını engellemek için faiz artış mekanizmasını şu ana kadar kullanmadı.
İkinci yarıyılda TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybı devam edebilir. Değer kaybının
kontrollü seyretmesi için Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanması gerekebilecektir.
Hisse Senedi: BIST100 endeksinin 1.yarıyılda getirisi -%2,44 oldu. İkinci çeyrekte Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi ile Moody’s tarafından
ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, endeksin 93.398 seviyesini
test etmesine neden oldu. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne
yükseltildikten sonra hisse senedi piyasasında kar realizasyonu amaçlı satışların arttığı izlendi.
Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, kar
realizasyonu amaçlı satışları panik satışlar haline dönüştürdü. İkinci yarıyıla FED’in parasal
genişleme sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy
yatırımı çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor. 2.çeyrek sonlarındaki olumsuz gelişmeler ile birlikte 70.000 seviyeleri test
edildi. BIST100 için önemli orta vadeli kritik destek noktası 70.000 seviyesi olacaktır.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %87,37’si hisse senetlerinde,
%12,48’si Ters Repoda, %0,15’i Borsa Para Piyasası’nda değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI STANDART
EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları Standart
Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.2013-30.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu
tarafından hazırlanan faaliyet raporunun bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık
değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Fon ünvanı, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 19.04.2013 tarih ve 394 sayılı izni
doğrultusunda “AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları Standart
Emeklilik Yatırım Fonu” şeklinde değişmiş olup, fon içtüzük, izahname ve tanıtım formunda
değişiklikler yapılmıştır. Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü, izahname ve tanıtım formuna, AEGON
Emeklilik ve Hayat A.Ş. şirket merkezi, bölge temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu
Aydınlatma Platformu’ndan ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
2012 yılı içerisinde tüm dünyada geçerli olan düşük büyüme / düşük faiz ortamında merkez
bankaları piyasaları bol ve ucuz likidite ile fonlamış ve bu ucuz para gelişmekte olan piyasalar
başta olmak üzere pek çok ülkenin finansal piyasalarında bulunan yatırım araçlarına yönelmişti.
Sabit getirili menkul kıymet getirilerinin hızla gerilediği bir ortamda daha yüksek getiriye
ulaşmak için risk iştahında artış olmuştu. Sene başındaki kayıplarından ötürü Çin’i dışarıda
bırakırsak hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi endeksleri
2012 yılını yüksek seviyelerde kapatmışlardı. 2013 yılına girilirken öncelikli soru piyasaları
destekleyen bu likidite bolluğunun ne kadar sürdürülebilir olduğu idi. Bu konuda başı çeken ABD
Merkez Bankası FED’in başlatmış olduğu, toplamda aylık 85 milyar ABD Doları tutarında varlık
alım programını devam ettirip ettirmeyeceği piyasalar adına büyük önem arz ediyordu. Ancak
Amerikan para politikasını belirleyen komite (FOMC) içinde programın faydasına ve potansiyel
maliyetlerine ilişkin yükselen eleştiriler, toplantı tutanaklarının açıklanmasıyla piyasada
dalgalanmalara neden oldu. Buna rağmen ilk yarının hemen başında mevcut olan risk iştahı ve
hisse senedi piyasalarına ilgi devam etti.
Şubat ayı ortalarında global piyasalardaki olumlu hava tersine dönmeye başladı. Çin hükümeti
enflasyon beklentilerinin artması ve konut piyasasında fazla ısınma riskine karşı ters repo
işlemlerini sınırladı ve fonlamayı düşürdü. Bu, Asya piyasalarında likidite sorununa yol açtı.
Özellikle Çin kaynaklı sorunlarla birlikte uzun süredir sağlıklı bir şekilde seyreden emtia fiyatları
Şubat başlarında sert bir düşüş trendine geçtiler. Ham madde yönünden oldukça zengin olan
ekonomilerden Brezilya ise baskılanan emtia fiyatları ile büyük darbe yedi. Mart ayında ise
Güney Kıbrıs’ın bankacılık problemi ve bu sorunu çözebilmek için Troika’nın Kıbrıs meclisinden
çıkartmak istediği kararlar Avrupa finans piyasalarında bütün dengeleri sarsabilecek bir hal aldı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin Euro’yu korumak için gerekli her türlü
adımı atmaktan imtina etmeyecekleri yönündeki vurgusu ve Mart ayında zayıf gelen tarım dışı
istihdam verisi sonrası Fed mevcut politikaları uzunca bir süre daha sürdüreceği yönündeki
inanışların kuvvetlenmesi mali piyasaları olumlu anlamda destekledi.
2013 yılının ikinci çeyreğinde de dünya genelinde düşük büyüme ortamının devam ettiğini
izledik. Uluslararası Para Fonu, 16 Nisan’da yayımladığı “Dünya Ekonomik Görünüm Raporu”nda
ABD’deki harcama kesintileri ile Euro Bölgesi’nde devam eden borç ve bankacılık krizi
sebepleriyle 2013 yılına ilişkin küresel büyüme tahminlerini %3,3 ile aşağı yönlü revize etti. Bu
çeyreği bir öncekinden ayıran gelişme ise yükselme trendine giren global faizler ve hızla aşağı
seyreden altın fiyatları neticesinde kırılganlığı görece yüksek gelişmekte olan ülke
piyasalarından sert sermaye çıkışları olmuştur. Yine bu dönemde global finansal piyasalar ABD
Merkez Bankası Fed kaynaklı likidite bolluğunun sürdürülebilirliğini sorgulamaya devam etti;
varlık alım programının azaltılabileceği yönündeki spekülasyonlar tüm yatırımcılar tarafından
çok yakından takip edildi. Özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarındaki finansal enstrüman
getirilerinin yüksek korelasyonla izlediği Amerikan 10 yıllık tahvil faizleri bu yüksek belirsizlik
süreci içerisinde %1,83 seviyesinden başladığı yükseliş periyodunda 24 Haziran günü %2,67
seviyesini görmüş ve ayın sonunda %2,49’a geri çekilmiştir. Spot altının onsu ise Nisan ayı
başında 1600 dolar seviyesinden başladığı düşüş süreci içersinde 27 Haziran günü 1200’lerin
altını test etmiş ve Haziran sonunda 1235 dolar seviyesinden kapanmıştır. Volatilite endeksi VIX
bir yılı aşkın süredir ilk kez bu dönemde 20’li değerlerin üzerine çıkmış oldu.
ABD’de Mart ayında yürürlüğe giren harcama kesintilerinin ardından başkan Obama 10 Nisan’da
2014 yılına ilişkin bütçe tasarısını Kongre’ye sundu. Nihai hedefi 2013 yılında GSYH’nin
%5,3’üne ulaşacağı tahmin edilen bütçe açığının 2016 yılında GSYH’nın %2,8’ine düşürülmesi
olan tasarı içersinde üst gelir grubunda bulunanlardan daha fazla vergi alınmasını ve bazı
harcama kalemlerindeki kesintilerin arttırılmasını öngörmekteydi. Amerikan bütçesindeki
harcama kesintilerinin büyüklüğü ilk çeyrekte sadece %1,8 büyüyebilen Amerikan ekonomisi
için büyük önem arz ediyor ve bu nokta her FOMC toplantı tutanağında da yer buluyor. Euro
Bölgesi ilk çeyrekte %0,2 oranında daralmıştı. ECB 2 Mayıs’ta gerçekleştirdiği para politikası
toplantısında beklentilere paralel olarak politika faizini 25 baz puan indirerek %0,5 düzeyine
düşürdü. ECB Başkanı Draghi toplantının ardından yaptığı açıklamada, zayıf ekonomik
görünümün yılın ikinci çeyreğinde de devam ettiğini, faiz indirimi kararının yılın kalan
döneminde ekonomideki toparlanmayı destekleyeceğini ifade etmekle birlikte ekonomik
görünüme ilişkin risklerin halen aşağı yönlü olduğunu vurguladı. Haziran ayında ünlü yatırım
firmalarının Çin’in bu yılki büyüme tahminlerini %7,4 ile aşağıya çekmesi ve Çin Merkez
Bankası’nın gölge bankacılık sisteminin yarattığı sorunlar neticesinde repo fonlamasını
azaltabileceği yönündeki açıklamalar piyasalardaki mevcut tedirginliği daha arttırdı. Bu ülkede
bir haftalık fonlama maliyetleri %4’lerden %13’lere kadar yükselmişken Moody’s’den gelen
rapor ile Çin bankalarının yüksek seviyede seyreden takipteki kredi oranına dikkat çekilmesi ile
piyasadaki risk algısı iyice yükseldi.
Önümüzdeki dönemde de FED’in muhtemel çıkış stratejileri üzerinden gelişecek tartışmalar
başta olmak üzere ECB’nin olası parasal genişleme programı ve Çin Merkez Bankası’nın ülkedeki
gölge bankacılığı kısıtlamaya yönelik getireceği yaptırımlar ve ülkedeki likidite sıkışıklığı
yakından takip edilecektir.
Yılın ilk çeyreğinde Türkiye hisse senedi piyasasında dalgalanmalar arttı. Mart ayında Borsa
İstanbul diğer hisse senedi piyasalarından olumlu ayrıştı. Politik tarafta atılan olumlu adımlar,
İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi ve kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin ülke kredi notunu
yatırım yapılabilir seviyenin bir alt kademesine yükseltmesi bu ayrışmada etkili oldu. 2012
senesini yıllık %6,16’lık enflasyonla kapayan Türkiye’de ilk çeyrekte gıda fiyatlarındaki artış ve
tütün üzerine gelen vergilerin etkisiyle yıllık bazda enflasyon %7,3 seviyesine çıktı. Çekirdek (I)
enflasyon %5,8 ile yatay seyrine devam ederek Merkez Bankası hedefi olan %5’in üzerinde
kaldı. Merkez Bankası, finansal istikrara odaklanarak, yurtiçine gelen portföy yatırımlarının TL’yi
değerlendirmeye yönelik etkisini yok etmek amacıyla faiz koridorunu %4,50 - %7,50 seviyesine
indirdi. Böylelikle yılın ilk çeyreğinde faiz koridorunun üst bandını 150, alt bandını ise 50 baz
puan indirmiş oldu. Kurul kredilerdeki beklenenden hızlı artış oranı karşısında finansal istikrara
dair riskleri dengelemek adına bir yandan faiz oranlarını düşük seviyelerde tutup diğer yandan
makro ihtiyati tedbirlere devam etti.
Yılın ikinci çeyreğinde Türkiye bono/tahvil ve hisse senedi piyasalarını etkileyen üç temel etken
vardı: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu bir
basamak artırarak “Ba1”den “Baa3”e yükselterek yatırım yapılabilir seviyeye çıkartması; Fed’in
varlık alımlarını sene sonundan önce kademeli olarak azaltacağı ve 2014 yılında tamamen
durduracağı haberi; Mayıs sonunda başlayan Gezi Parkı protestoları ile yükselen politik risk
primi. Piyasalar not arttırımını bir süredir fiyatlamakta olduğu için Moody’s’den gelen olumlu
haberin etkisi sınırlıydı. Buna rağmen BİST-100 endeksi 22 Mayıs’ta 93.179 puanla tarihi
zirvesini yakaladı. Fakat hemen ardından gelen olumsuzluklar iç piyasaya yönelik olumlu algıyı
tersine çevirdi. Küresel risk iştahına duyarlı Türkiye Haziran ayında en çok değer kaybeden
gelişmekte olan piyasalar (EM) arasında yer aldı. MSCI EM endeksindeki %6,8’lik kayba karşılık
MSCI Türkiye %13,7 değer kaybetti. Gösterge tahvil faizi 150 baz puana yakın artarak %7,50
seviyesinden ayı kapattı; uzun vadeli kağıtlarda getiriler %9 seviyelerine kadar yükselmiş,
ancak ay sonunda %8,5 seviyesine gerilemiştir. Haziran ayını 1,93 seviyesinde kapatan
Dolar/TL ve 2,22 seviyesinde kapatan sepet kurun ikinci çeyrek boyunca gördüğü değer kaybı
sırasıyla %6,4 ve %7,5 seviyesine çıkmış oldu.
Merkez Bankası ikinci çeyreğin ilk iki ayında finansal istikrara odaklanarak faiz indirimine devam
etti: faiz koridoru %3,50 - %6.50 seviyesine çekilirken politika faizi %4,50’a geriledi. Kurul, bu
dönemde kredilerdeki beklenenden hızlı artış oranı karşısında finansal istikrara dair riskleri
dengelemek adına bir yandan faiz oranlarını düşük seviyelerde tutup diğer yandan makro
ihtiyati tedbirlere devam etti. Mayıs ayı sonlarında başlayan olumsuzluklar neticesinde gevşek
ve sıkı para politikası konusunda bir seçime gitmeye zorlanan Merkez Bankası Haziran ayı Para
Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi ve faiz koridoruna dokunmadı. Ancak TCMB,
büyüme yönlü kaygılarla, gevşek para politikası uygulamaya devam ederse TL’deki değer
kaybının ve kur geçişkenliğiyle birlikte ortaya çıkacak olan enflasyonun finansal istikrarı tehdit
etme riskini de doğru gözlemledi. Volatilitede oluşan yüksek seyir TL’nin desteklenmesi
gerekliliğini ortaya çıkardı ve TCMB TL likiditesi sağladığı günlerde döviz satım ihaleleriyle kura
müdahalelerde bulundu. 2013 ilk çeyreğini yıllık %7,3’lük enflasyonla kapayan Türkiye’de ikinci
çeyrekte gıda ve ulaştırma fiyatlarındaki artış ile son dönemde kurdaki hızlı yükselişin etkisiyle
yıllık enflasyon %8,3 seviyesine yükseldi. Çekirdek (I) enflasyon ise %5,6 seviyesi ile MB
hedefinin hala üzerinde. 2012 yılsonunda yeniden dengelenmeyi başarılı bir şekilde tamamlayıp
cari açığını 47 milyar ABD Doları seviyesi ile GSYH’sının %6,1’ine kadar indirmeyi başaran
Türkiye, Ocak ayında bu kalemde tekrar bir ivmelenme gördü ve açık pozisyonunu arttırmaya
başladı. Mayıs ayındaki veri ile birlikte 12 ay birikimli cari açık 53,6 milyar dolar ile yıl içindeki
yeni dip seviyesini gerçekleştirmiş oldu.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %79,21’i Kamu Borçlanma
Senetlerinde, %2,71’i Ters Repoda, %5,86’sı ÖST’de ve %12,22’si Vadeli Mevduatta
değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Para Piyasası Likit Kamu Emeklilik Yatırım
Fonu’nun 01.01.2013-30.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından
hazırlanan faaliyet raporunun bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri
tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Dönem içerisinde fon içtüzük, izahname ve tanıtım formunda değişiklikler yapılmıştır.
Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü, izahname ve tanıtım formuna, AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş.
şirket merkezi, bölge temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu Aydınlatma Platformu’ndan
ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: 2013 yılının ilk 6 ayına global likidite, kredi not artırımı ve (jeo)politik
gelişmeler damga vurdu. Mart-Mayıs dönemindeki global ralli hem reel sektör hem de piyasa
dinamiklerinde bolca hissedildi. Piyasalardaki genel beklentiler Haziran’a kadar ciddi şekilde
toparlanırken, döviz kuru ve takvim etkilerinden arındırılmış kredi artış hızı da %35 temposuna
ulaştı. Düşük faiz ortamı ve Ekim’den itibaren not artırım beklentileri iç talepteki toparlanmada
etkili oldu. TCMB ise bu süreçte yoğun sermaye girişlerinin TL’de aşırı değerlenme yaratmaması
için ROK ve faiz indirimiyle reaksiyon verdi ve TCMB’nin bu yöndeki her hamlesi piyasa faizini
biraz daha düşürdü. Maliye politikası bu olumlu havada doğalgaz ve elektrik dağıtım
özelleştirmelerinde önemli yol kat ederek bütçe hedefini garantiye aldı. Ancak Mayıs ortasında
Moody’s’den gelen yatırım yapılabilir ülke notundan sonra hava birden değişti. FED’in tahvil
alımlarında ölçülü yavaşlama moduna geçeceğinin sinyalini vermesi ve Gezi Parkı Gösterileri
piyasalarda sarsıntı yarattı. TL reel efektif %5,0 değer kaybederken Mayıs’ta %4,7’ye gerileyen
referans faiz %8,0’lere kadar tırmandı. Haziran’da açıklanan reel sektör güven anketlerinde
ciddi bir bozulma ortaya çıkmamasına rağmen Turizm ve perakende sektörden ivme kaybına
işaret eden haberler geldi.
Enflasyon: Beklentilerin altında TÜFE ve tarihi düşük ÜFE rakamlarıyla başlayan enflasyon,
Haziran’da %0,76’lık şok artışla yatırımcıları tedirgin etti. Temelde gıda fiyatlarındaki yüksek
artışın neticesinde tırmanan TÜFE Haziran sonunda %8,3 gibi yüksek hıza ulaşarak TCMB’nin
%5,3’lük yıl sonu hedefini ciddi anlamda riske soktu. Çekirdek enflasyon her ne kadar yılık
bazda 2012 sonuna göre gerileyerek %5,57 seviyesine inse de TL’de yarıyıl sonlarına doğru
yaşanan değer kaybının ilerleyen aylarda sızma tehdidi içermesi not edilmeli. Ayrıca, ÖTV’de
otomatik ayarlama mekanizması çerçevesinde yarıyıllık enflasyon sonrasında içki ve tütün
ürünlerine ikinci altı ayda %2,5’lik bir ayarlama ihtiyacı da ortaya çıktı. Bu noktada, Temmuz’da
başlayacak Ramazan ayının gıda fiyatlarında umulan gevşemeyi geciktirme ihtimali
piyasalardaki enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Bu havada 30 Temmuz’da
açıklanacak 2.Çeyrek Enflasyon Raporunda TCMB’nin 2013 TÜFE tahminini yukarı yönlü
güncellemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Büyüme: 1.Çeyrek’de %3,0 oranında büyüyen, 2.Çeyreğe büyük bölümünde kredi artışı başta
olmak öncü göstergelerden toparlanmanın kademe kazandığına işaret eden sinyaller alan
Türkiye ekonomisi büyük ihtimale 3.Çeyreğe %4,0-4,5 bandındaki potansiyel hızında giriş yaptı.
Ancak, gerek (jeo)politik ve gerekse global nedenlerle döviz kuru ve faizdeki hızlı artış
beklentileri sarsmaya başladı. Temmuz’da başlayacak tatiller, Ramazan ve ayrıca Turizme
yönelik endişeli bekleyiş de ikinci yarıyılda momentum kaybına yol açabilir. Bu noktada yurtiçi
kredilerin dövizden arındırılmış %35 temposundaki artışını koruması ve güven/beklenti
anketlerinde henüz belirgin bir kötüleşmenin olmaması iyi haber ancak TCMB’nin gün içi döviz
satış ihaleleriyle piyasaya girmesi ülkeden döviz çıkışı olduğunu göstermekte. Bu daha çok dış
sermaye kanalından büyüyen Türkiye ekonomisi için iyi haber değil. Global likidite/ticaret
koşullarının kötüleşmesi ve (jeo)politik gelişmeler büyüme tahminlerinde aşağı yönlü risk teşkil
ederken, kamu yatırım harcamalarındaki artış büyümeyi bir ölçüde desteklemektedir. İlk
çeyrekte %9,0 düşen özel sermaye yatırımlarının seyri büyüme açısından belirleyici olacaktır.
Sabit Getirili Piyasalar: Benchmark kağıdın bileşik faizi 2013 yılının ikinci çeyreğinde oluşan
olumlu yurtiçi/yurtdışı ekonomik hava sonrasında tarihi düşük seviyeler olan %4,61’e kadar
geriledi. Enflasyondaki düşüş beklentilerine paralel olarak Merkez Bankası’nın gösterge faiz
oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi, Moody’s tarafından ülkemizin yatırım
yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, tahvil ve bono piyasasındaki alım ağırlığını
destekledi. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilince,
gösterge kağıdın faiz seviyesi Merkez Bankası’nın orta ve uzun vadeli enflasyon hedefi olan %5,0
seviyesinin de altına indi. Ancak bu noktadan itibaren kar realizasyonu süreci başladı. Gezi
olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, panik
satışların oluşmasına sebep oldu. Bu gelişme ile birlikte yarıyıl sonunda gösterge kağıdın bileşik
faizi %7,89 seviyesini test etti. Bunun devamı olarak da ikinci yarıyıla FED’in parasal genişleme
sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy yatırımı
çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor.
Döviz Piyasaları: 2013 yılında genel trend olarak TL’nin diğer para birimlerine karşı değer
kaybının olduğunu izledik. Moody’s tarafından ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne
yükseltilme beklentisi ile yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasındaki portföy yatırımlarını
arttırması, belli dönemlerde TL’nin değer kazanımını destekledi. Ancak özellikle 2.Çeyrek’de kar
realizasyonu süreci başladı. Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini
şekillendirmeye başlaması, piyasalarda panik satışların oluşmasına sebep oldu. Yabancı yatırımcı
çıkışlarının artması, TL’nin diğer para birimlerine karşı hızlı değer kaybına neden oldu. Son bir
yıldır Dolar/TL paritesi 1,75-1,80 arasında düşük volatiliteli bir seyir izlemekte idi. Yukarıda bahsi
geçen gelişmelerin ardından Dolar/TL paritesi 1,955 seviyesini test etti. Merkez bankası TL’nin
aşırı değer kaybını önlemek için istisnai gün uygulaması ile likiditeyi sıkıştırarak ve döviz ihaleleri
ile müdahalede bulundu. Merkez Bankası ekonomik büyüme için bir risk yaratmamak maksadı ile
TL’nin aşırı değer kaybını engellemek için faiz artış mekanizmasını şu ana kadar kullanmadı.
İkinci yarıyılda TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybı devam edebilir. Değer kaybının
kontrollü seyretmesi için Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanması gerekebilecektir.
Hisse Senedi: BIST100 endeksinin 1.yarıyılda getirisi -%2,44 oldu. İkinci çeyrekte Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi ile Moody’s tarafından
ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, endeksin 93.398 seviyesini
test etmesine neden oldu. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne
yükseltildikten sonra hisse senedi piyasasında kar realizasyonu amaçlı satışların arttığı izlendi.
Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, kar
realizasyonu amaçlı satışları panik satışlar haline dönüştürdü. İkinci yarıyıla FED’in parasal
genişleme sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy
yatırımı çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor. 2.çeyrek sonlarındaki olumsuz gelişmeler ile birlikte 70.000 seviyeleri test
edildi. BIST100 için önemli orta vadeli kritik destek noktası 70.000 seviyesi olacaktır.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %33,64’ü Devlet Tahvili ve Hazine
Bonolarında, %51,01’i Ters Repoda, %14,89’u Mevduatta, %0,46’sı Borsa Para Piyasası’nda
değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI
EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Uluslararası Borçlanma Araçları
Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.2013 - 30.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu
tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak
hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim
raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının
katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
2013 yılı birinci yarıyılı içerisinde İçtüzük’te ve İzahname’de değişiklikler yapılmıştır. Söz
konusu değişikliklere Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr sitesinden ulaşılabilir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: 2013 yılının ilk 6 ayına global likidite, kredi not artırımı ve (jeo)politik
gelişmeler damga vurdu. Mart-Mayıs dönemindeki global ralli hem reel sektör hem de piyasa
dinamiklerinde bolca hissedildi. Piyasalardaki genel beklentiler Haziran’a kadar ciddi şekilde
toparlanırken, döviz kuru ve takvim etkilerinden arındırılmış kredi artış hızı da %35 temposuna
ulaştı. Düşük faiz ortamı ve Ekim’den itibaren not artırım beklentileri iç talepteki toparlanmada
etkili oldu. TCMB ise bu süreçte yoğun sermaye girişlerinin TL’de aşırı değerlenme yaratmaması
için ROK ve faiz indirimiyle reaksiyon verdi ve TCMB’nin bu yöndeki her hamlesi piyasa faizini
biraz daha düşürdü. Maliye politikası bu olumlu havada doğalgaz ve elektrik dağıtım
özelleştirmelerinde önemli yol kat ederek bütçe hedefini garantiye aldı. Ancak Mayıs ortasında
Moody’s’den gelen yatırım yapılabilir ülke notundan sonra hava birden değişti. FED’in tahvil
alımlarında ölçülü yavaşlama moduna geçeceğinin sinyalini vermesi ve Gezi Parkı Gösterileri
piyasalarda sarsıntı yarattı. TL reel efektif %5,0 değer kaybederken Mayıs’ta %4,7’ye gerileyen
referans faiz %8,0’lere kadar tırmandı. Haziran’da açıklanan reel sektör güven anketlerinde
ciddi bir bozulma ortaya çıkmamasına rağmen Turizm ve perakende sektörden ivme kaybına
işaret eden haberler geldi.
Enflasyon: Beklentilerin altında TÜFE ve tarihi düşük ÜFE rakamlarıyla başlayan enflasyon,
Haziran’da %0,76’lık şok artışla yatırımcıları tedirgin etti. Temelde gıda fiyatlarındaki yüksek
artışın neticesinde tırmanan TÜFE Haziran sonunda %8,3 gibi yüksek hıza ulaşarak TCMB’nin
%5,3’lük yıl sonu hedefini ciddi anlamda riske soktu. Çekirdek enflasyon her ne kadar yılık
bazda 2012 sonuna göre gerileyerek %5,57 seviyesine inse de TL’de yarıyıl sonlarına doğru
yaşanan değer kaybının ilerleyen aylarda sızma tehdidi içermesi not edilmeli. Ayrıca, ÖTV’de
otomatik ayarlama mekanizması çerçevesinde yarıyıllık enflasyon sonrasında içki ve tütün
ürünlerine ikinci altı ayda %2,5’lik bir ayarlama ihtiyacı da ortaya çıktı. Bu noktada, Temmuz’da
başlayacak Ramazan ayının gıda fiyatlarında umulan gevşemeyi geciktirme ihtimali
piyasalardaki enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Bu havada 30 Temmuz’da
açıklanacak 2.Çeyrek Enflasyon Raporunda TCMB’nin 2013 TÜFE tahminini yukarı yönlü
güncellemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Büyüme: 1.Çeyrek’de %3,0 oranında büyüyen, 2.Çeyreğe büyük bölümünde kredi artışı başta
olmak öncü göstergelerden toparlanmanın kademe kazandığına işaret eden sinyaller alan
Türkiye ekonomisi büyük ihtimale 3.Çeyreğe %4,0-4,5 bandındaki potansiyel hızında giriş yaptı.
Ancak, gerek (jeo)politik ve gerekse global nedenlerle döviz kuru ve faizdeki hızlı artış
beklentileri sarsmaya başladı. Temmuz’da başlayacak tatiller, Ramazan ve ayrıca Turizme
yönelik endişeli bekleyiş de ikinci yarıyılda momentum kaybına yol açabilir. Bu noktada yurtiçi
kredilerin dövizden arındırılmış %35 temposundaki artışını koruması ve güven/beklenti
anketlerinde henüz belirgin bir kötüleşmenin olmaması iyi haber ancak TCMB’nin gün içi döviz
satış ihaleleriyle piyasaya girmesi ülkeden döviz çıkışı olduğunu göstermekte. Bu daha çok dış
sermaye kanalından büyüyen Türkiye ekonomisi için iyi haber değil. Global likidite/ticaret
koşullarının kötüleşmesi ve (jeo)politik gelişmeler büyüme tahminlerinde aşağı yönlü risk teşkil
ederken, kamu yatırım harcamalarındaki artış büyümeyi bir ölçüde desteklemektedir. İlk
çeyrekte %9,0 düşen özel sermaye yatırımlarının seyri büyüme açısından belirleyici olacaktır.
Sabit Getirili Piyasalar: Benchmark kağıdın bileşik faizi 2013 yılının ikinci çeyreğinde oluşan
olumlu yurtiçi/yurtdışı ekonomik hava sonrasında tarihi düşük seviyeler olan %4,61’e kadar
geriledi. Enflasyondaki düşüş beklentilerine paralel olarak Merkez Bankası’nın gösterge faiz
oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi, Moody’s tarafından ülkemizin yatırım
yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, tahvil ve bono piyasasındaki alım ağırlığını
destekledi. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilince,
gösterge kağıdın faiz seviyesi Merkez Bankası’nın orta ve uzun vadeli enflasyon hedefi olan %5,0
seviyesinin de altına indi. Ancak bu noktadan itibaren kar realizasyonu süreci başladı. Gezi
olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, panik
satışların oluşmasına sebep oldu. Bu gelişme ile birlikte yarıyıl sonunda gösterge kağıdın bileşik
faizi %7,89 seviyesini test etti. Bunun devamı olarak da ikinci yarıyıla FED’in parasal genişleme
sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy yatırımı
çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor.
Döviz Piyasaları: 2013 yılında genel trend olarak TL’nin diğer para birimlerine karşı değer
kaybının olduğunu izledik. Moody’s tarafından ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne
yükseltilme beklentisi ile yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasındaki portföy yatırımlarını
arttırması, belli dönemlerde TL’nin değer kazanımını destekledi. Ancak özellikle 2.Çeyrek’de kar
realizasyonu süreci başladı. Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini
şekillendirmeye başlaması, piyasalarda panik satışların oluşmasına sebep oldu. Yabancı yatırımcı
çıkışlarının artması, TL’nin diğer para birimlerine karşı hızlı değer kaybına neden oldu. Son bir
yıldır Dolar/TL paritesi 1,75-1,80 arasında düşük volatiliteli bir seyir izlemekte idi. Yukarıda bahsi
geçen gelişmelerin ardından Dolar/TL paritesi 1,955 seviyesini test etti. Merkez bankası TL’nin
aşırı değer kaybını önlemek için istisnai gün uygulaması ile likiditeyi sıkıştırarak ve döviz ihaleleri
ile müdahalede bulundu. Merkez Bankası ekonomik büyüme için bir risk yaratmamak maksadı ile
TL’nin aşırı değer kaybını engellemek için faiz artış mekanizmasını şu ana kadar kullanmadı.
İkinci yarıyılda TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybı devam edebilir. Değer kaybının
kontrollü seyretmesi için Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanması gerekebilecektir.
Hisse Senedi: BIST100 endeksinin 1.yarıyılda getirisi -%2,44 oldu. İkinci çeyrekte Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi ile Moody’s tarafından
ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, endeksin 93.398 seviyesini
test etmesine neden oldu. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne
yükseltildikten sonra hisse senedi piyasasında kar realizasyonu amaçlı satışların arttığı izlendi.
Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, kar
realizasyonu amaçlı satışları panik satışlar haline dönüştürdü. İkinci yarıyıla FED’in parasal
genişleme sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy
yatırımı çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor. 2.çeyrek sonlarındaki olumsuz gelişmeler ile birlikte 70.000 seviyeleri test
edildi. BIST100 için önemli orta vadeli kritik destek noktası 70.000 seviyesi olacaktır.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %86,65’i Yabancı Borçlanma
Senetlerinde, %1,14’ü Borsa Para Piyasası’nda, %12,21’i Ters Repo’da değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Esnek Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.201330.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun
bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması
amacıyla düzenlenmiştir.
Dönem içerisinde fon içtüzük, izahname ve tanıtım formunda değişiklikler yapılmıştır.
Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü, izahname ve tanıtım formuna, AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş.
şirket merkezi, bölge temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu Aydınlatma Platformu’ndan
ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fonun yönetim stratejisinin karşılaştırma ölçütü kullanmaya elverişli olmaması nedeniyle
karşılaştırma ölçütü belirlenmemiştir.
Ekonomik Program: 2013 yılının ilk 6 ayına global likidite, kredi not artırımı ve (jeo)politik
gelişmeler damga vurdu. Mart-Mayıs dönemindeki global ralli hem reel sektör hem de piyasa
dinamiklerinde bolca hissedildi. Piyasalardaki genel beklentiler Haziran’a kadar ciddi şekilde
toparlanırken, döviz kuru ve takvim etkilerinden arındırılmış kredi artış hızı da %35 temposuna
ulaştı. Düşük faiz ortamı ve Ekim’den itibaren not artırım beklentileri iç talepteki toparlanmada
etkili oldu. TCMB ise bu süreçte yoğun sermaye girişlerinin TL’de aşırı değerlenme yaratmaması
için ROK ve faiz indirimiyle reaksiyon verdi ve TCMB’nin bu yöndeki her hamlesi piyasa faizini
biraz daha düşürdü. Maliye politikası bu olumlu havada doğalgaz ve elektrik dağıtım
özelleştirmelerinde önemli yol kat ederek bütçe hedefini garantiye aldı. Ancak Mayıs ortasında
Moody’s’den gelen yatırım yapılabilir ülke notundan sonra hava birden değişti. FED’in tahvil
alımlarında ölçülü yavaşlama moduna geçeceğinin sinyalini vermesi ve Gezi Parkı Gösterileri
piyasalarda sarsıntı yarattı. TL reel efektif %5,0 değer kaybederken Mayıs’ta %4,7’ye gerileyen
referans faiz %8,0’lere kadar tırmandı. Haziran’da açıklanan reel sektör güven anketlerinde
ciddi bir bozulma ortaya çıkmamasına rağmen Turizm ve perakende sektörden ivme kaybına
işaret eden haberler geldi.
Enflasyon: Beklentilerin altında TÜFE ve tarihi düşük ÜFE rakamlarıyla başlayan enflasyon,
Haziran’da %0,76’lık şok artışla yatırımcıları tedirgin etti. Temelde gıda fiyatlarındaki yüksek
artışın neticesinde tırmanan TÜFE Haziran sonunda %8,3 gibi yüksek hıza ulaşarak TCMB’nin
%5,3’lük yıl sonu hedefini ciddi anlamda riske soktu. Çekirdek enflasyon her ne kadar yılık
bazda 2012 sonuna göre gerileyerek %5,57 seviyesine inse de TL’de yarıyıl sonlarına doğru
yaşanan değer kaybının ilerleyen aylarda sızma tehdidi içermesi not edilmeli. Ayrıca, ÖTV’de
otomatik ayarlama mekanizması çerçevesinde yarıyıllık enflasyon sonrasında içki ve tütün
ürünlerine ikinci altı ayda %2,5’lik bir ayarlama ihtiyacı da ortaya çıktı. Bu noktada, Temmuz’da
başlayacak Ramazan ayının gıda fiyatlarında umulan gevşemeyi geciktirme ihtimali
piyasalardaki enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Bu havada 30 Temmuz’da
açıklanacak 2.Çeyrek Enflasyon Raporunda TCMB’nin 2013 TÜFE tahminini yukarı yönlü
güncellemesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Büyüme: 1.Çeyrek’de %3,0 oranında büyüyen, 2.Çeyreğe büyük bölümünde kredi artışı başta
olmak öncü göstergelerden toparlanmanın kademe kazandığına işaret eden sinyaller alan
Türkiye ekonomisi büyük ihtimale 3.Çeyreğe %4,0-4,5 bandındaki potansiyel hızında giriş yaptı.
Ancak, gerek (jeo)politik ve gerekse global nedenlerle döviz kuru ve faizdeki hızlı artış
beklentileri sarsmaya başladı. Temmuz’da başlayacak tatiller, Ramazan ve ayrıca Turizme
yönelik endişeli bekleyiş de ikinci yarıyılda momentum kaybına yol açabilir. Bu noktada yurtiçi
kredilerin dövizden arındırılmış %35 temposundaki artışını koruması ve güven/beklenti
anketlerinde henüz belirgin bir kötüleşmenin olmaması iyi haber ancak TCMB’nin gün içi döviz
satış ihaleleriyle piyasaya girmesi ülkeden döviz çıkışı olduğunu göstermekte. Bu daha çok dış
sermaye kanalından büyüyen Türkiye ekonomisi için iyi haber değil. Global likidite/ticaret
koşullarının kötüleşmesi ve (jeo)politik gelişmeler büyüme tahminlerinde aşağı yönlü risk teşkil
ederken, kamu yatırım harcamalarındaki artış büyümeyi bir ölçüde desteklemektedir. İlk
çeyrekte %9,0 düşen özel sermaye yatırımlarının seyri büyüme açısından belirleyici olacaktır.
Sabit Getirili Piyasalar: Benchmark kağıdın bileşik faizi 2013 yılının ikinci çeyreğinde oluşan
olumlu yurtiçi/yurtdışı ekonomik hava sonrasında tarihi düşük seviyeler olan %4,61’e kadar
geriledi. Enflasyondaki düşüş beklentilerine paralel olarak Merkez Bankası’nın gösterge faiz
oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi, Moody’s tarafından ülkemizin yatırım
yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, tahvil ve bono piyasasındaki alım ağırlığını
destekledi. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükseltilince,
gösterge kağıdın faiz seviyesi Merkez Bankası’nın orta ve uzun vadeli enflasyon hedefi olan %5,0
seviyesinin de altına indi. Ancak bu noktadan itibaren kar realizasyonu süreci başladı. Gezi
olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, panik
satışların oluşmasına sebep oldu. Bu gelişme ile birlikte yarıyıl sonunda gösterge kağıdın bileşik
faizi %7,89 seviyesini test etti. Bunun devamı olarak da ikinci yarıyıla FED’in parasal genişleme
sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy yatırımı
çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor.
Döviz Piyasaları: 2013 yılında genel trend olarak TL’nin diğer para birimlerine karşı değer
kaybının olduğunu izledik. Moody’s tarafından ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne
yükseltilme beklentisi ile yabancı yatırımcıların tahvil ve bono piyasasındaki portföy yatırımlarını
arttırması, belli dönemlerde TL’nin değer kazanımını destekledi. Ancak özellikle 2.Çeyrek’de kar
realizasyonu süreci başladı. Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini
şekillendirmeye başlaması, piyasalarda panik satışların oluşmasına sebep oldu. Yabancı yatırımcı
çıkışlarının artması, TL’nin diğer para birimlerine karşı hızlı değer kaybına neden oldu. Son bir
yıldır Dolar/TL paritesi 1,75-1,80 arasında düşük volatiliteli bir seyir izlemekte idi. Yukarıda bahsi
geçen gelişmelerin ardından Dolar/TL paritesi 1,955 seviyesini test etti. Merkez bankası TL’nin
aşırı değer kaybını önlemek için istisnai gün uygulaması ile likiditeyi sıkıştırarak ve döviz ihaleleri
ile müdahalede bulundu. Merkez Bankası ekonomik büyüme için bir risk yaratmamak maksadı ile
TL’nin aşırı değer kaybını engellemek için faiz artış mekanizmasını şu ana kadar kullanmadı.
İkinci yarıyılda TL’nin diğer para birimlerine karşı değer kaybı devam edebilir. Değer kaybının
kontrollü seyretmesi için Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanması gerekebilecektir.
Hisse Senedi: BIST100 endeksinin 1.yarıyılda getirisi -%2,44 oldu. İkinci çeyrekte Merkez
Bankası’nın faiz oranlarını ve faiz koridorunu kontrollü bir şekilde indirmesi ile Moody’s tarafından
ülkemizin yatırım yapılabilir ülkeler statüsüne yükseltilme beklentisi, endeksin 93.398 seviyesini
test etmesine neden oldu. İkinci bir rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne
yükseltildikten sonra hisse senedi piyasasında kar realizasyonu amaçlı satışların arttığı izlendi.
Gezi olaylarının siyasi riskleri artırması ve FED’in çıkış stratejisini şekillendirmeye başlaması, kar
realizasyonu amaçlı satışları panik satışlar haline dönüştürdü. İkinci yarıyıla FED’in parasal
genişleme sürecini yavaşlatma stratejisini ortaya koyması ile artan yabancı yatırımcıların portföy
yatırımı çıkışları riski ve TL’nin değer kaybı ile beliren enflasyonist bekleyişlerdeki bozulma ile
başlanmaktadır. AB’de Portekiz ve Yunanistan’daki gelişmeler borç krizine ilişkin endişeleri tekrar
gündeme getiriyor. 2.çeyrek sonlarındaki olumsuz gelişmeler ile birlikte 70.000 seviyeleri test
edildi. BIST100 için önemli orta vadeli kritik destek noktası 70.000 seviyesi olacaktır.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %47,93’ü Hisse Senetlerinde,
%13,88’i Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarında, %28,61’i Ters Repoda, %7,87’si Vadeli
Mevduatta, %1,71’i Borsa Para Piyasası’nda değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK 3
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
KATKI EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – FAALİYET RAPORU
Bu rapor Aegon Emeklilik ve Hayat A.Ş. Katkı Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.201330.06.2013 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun
bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması
amacıyla düzenlenmiştir.
AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Katkı Emeklilik Yatırım Fonu, Sermaye Piyasası Kurulu’nun
26.03.2013 tarih ve 10/332 sayılı kararı ile kurulmuştur. Kurulca onaylanmış fon içtüzüğü,
izahname ve tanıtım formuna, AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. şirket merkezi, bölge
temsilcilikleri ve internet sitesi ile Kamuyu Aydınlatma Platformu’ndan ulaşılabilmektedir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
2012 yılı içerisinde tüm dünyada geçerli olan düşük büyüme / düşük faiz ortamında merkez
bankaları piyasaları bol ve ucuz likidite ile fonlamış ve bu ucuz para gelişmekte olan piyasalar
başta olmak üzere pek çok ülkenin finansal piyasalarında bulunan yatırım araçlarına yönelmişti.
Sabit getirili menkul kıymet getirilerinin hızla gerilediği bir ortamda daha yüksek getiriye
ulaşmak için risk iştahında artış olmuştu. Sene başındaki kayıplarından ötürü Çin’i dışarıda
bırakırsak hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi endeksleri
2012 yılını yüksek seviyelerde kapatmışlardı. 2013 yılına girilirken öncelikli soru piyasaları
destekleyen bu likidite bolluğunun ne kadar sürdürülebilir olduğu idi. Bu konuda başı çeken ABD
Merkez Bankası FED’in başlatmış olduğu, toplamda aylık 85 milyar ABD Doları tutarında varlık
alım programını devam ettirip ettirmeyeceği piyasalar adına büyük önem arz ediyordu. Ancak
Amerikan para politikasını belirleyen komite (FOMC) içinde programın faydasına ve potansiyel
maliyetlerine ilişkin yükselen eleştiriler, toplantı tutanaklarının açıklanmasıyla piyasada
dalgalanmalara neden oldu. Buna rağmen ilk yarının hemen başında mevcut olan risk iştahı ve
hisse senedi piyasalarına ilgi devam etti.
Şubat ayı ortalarında global piyasalardaki olumlu hava tersine dönmeye başladı. Çin hükümeti
enflasyon beklentilerinin artması ve konut piyasasında fazla ısınma riskine karşı ters repo
işlemlerini sınırladı ve fonlamayı düşürdü. Bu, Asya piyasalarında likidite sorununa yol açtı.
Özellikle Çin kaynaklı sorunlarla birlikte uzun süredir sağlıklı bir şekilde seyreden emtia fiyatları
Şubat başlarında sert bir düşüş trendine geçtiler. Ham madde yönünden oldukça zengin olan
ekonomilerden Brezilya ise baskılanan emtia fiyatları ile büyük darbe yedi. Mart ayında ise
Güney Kıbrıs’ın bankacılık problemi ve bu sorunu çözebilmek için Troika’nın Kıbrıs meclisinden
çıkartmak istediği kararlar Avrupa finans piyasalarında bütün dengeleri sarsabilecek bir hal aldı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin Euro’yu korumak için gerekli her türlü
adımı atmaktan imtina etmeyecekleri yönündeki vurgusu ve Mart ayında zayıf gelen tarım dışı
istihdam verisi sonrası Fed mevcut politikaları uzunca bir süre daha sürdüreceği yönündeki
inanışların kuvvetlenmesi mali piyasaları olumlu anlamda destekledi.
2013 yılının ikinci çeyreğinde de dünya genelinde düşük büyüme ortamının devam ettiğini
izledik. Uluslararası Para Fonu, 16 Nisan’da yayımladığı “Dünya Ekonomik Görünüm Raporu”nda
ABD’deki harcama kesintileri ile Euro Bölgesi’nde devam eden borç ve bankacılık krizi
sebepleriyle 2013 yılına ilişkin küresel büyüme tahminlerini %3,3 ile aşağı yönlü revize etti. Bu
çeyreği bir öncekinden ayıran gelişme ise yükselme trendine giren global faizler ve hızla aşağı
seyreden altın fiyatları neticesinde kırılganlığı görece yüksek gelişmekte olan ülke
piyasalarından sert sermaye çıkışları olmuştur. Yine bu dönemde global finansal piyasalar ABD
Merkez Bankası Fed kaynaklı likidite bolluğunun sürdürülebilirliğini sorgulamaya devam etti;
varlık alım programının azaltılabileceği yönündeki spekülasyonlar tüm yatırımcılar tarafından
çok yakından takip edildi. Özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarındaki finansal enstrüman
getirilerinin yüksek korelasyonla izlediği Amerikan 10 yıllık tahvil faizleri bu yüksek belirsizlik
süreci içerisinde %1,83 seviyesinden başladığı yükseliş periyodunda 24 Haziran günü %2,67
seviyesini görmüş ve ayın sonunda %2,49’a geri çekilmiştir. Spot altının onsu ise Nisan ayı
başında 1600 dolar seviyesinden başladığı düşüş süreci içersinde 27 Haziran günü 1200’lerin
altını test etmiş ve Haziran sonunda 1235 dolar seviyesinden kapanmıştır. Volatilite endeksi VIX
bir yılı aşkın süredir ilk kez bu dönemde 20’li değerlerin üzerine çıkmış oldu.
ABD’de Mart ayında yürürlüğe giren harcama kesintilerinin ardından başkan Obama 10 Nisan’da
2014 yılına ilişkin bütçe tasarısını Kongre’ye sundu. Nihai hedefi 2013 yılında GSYH’nin
%5,3’üne ulaşacağı tahmin edilen bütçe açığının 2016 yılında GSYH’nın %2,8’ine düşürülmesi
olan tasarı içersinde üst gelir grubunda bulunanlardan daha fazla vergi alınmasını ve bazı
harcama kalemlerindeki kesintilerin arttırılmasını öngörmekteydi. Amerikan bütçesindeki
harcama kesintilerinin büyüklüğü ilk çeyrekte sadece %1,8 büyüyebilen Amerikan ekonomisi
için büyük önem arz ediyor ve bu nokta her FOMC toplantı tutanağında da yer buluyor. Euro
Bölgesi ilk çeyrekte %0,2 oranında daralmıştı. ECB 2 Mayıs’ta gerçekleştirdiği para politikası
toplantısında beklentilere paralel olarak politika faizini 25 baz puan indirerek %0,5 düzeyine
düşürdü. ECB Başkanı Draghi toplantının ardından yaptığı açıklamada, zayıf ekonomik
görünümün yılın ikinci çeyreğinde de devam ettiğini, faiz indirimi kararının yılın kalan
döneminde ekonomideki toparlanmayı destekleyeceğini ifade etmekle birlikte ekonomik
görünüme ilişkin risklerin halen aşağı yönlü olduğunu vurguladı. Haziran ayında ünlü yatırım
firmalarının Çin’in bu yılki büyüme tahminlerini %7,4 ile aşağıya çekmesi ve Çin Merkez
Bankası’nın gölge bankacılık sisteminin yarattığı sorunlar neticesinde repo fonlamasını
azaltabileceği yönündeki açıklamalar piyasalardaki mevcut tedirginliği daha arttırdı. Bu ülkede
bir haftalık fonlama maliyetleri %4’lerden %13’lere kadar yükselmişken Moody’s’den gelen
rapor ile Çin bankalarının yüksek seviyede seyreden takipteki kredi oranına dikkat çekilmesi ile
piyasadaki risk algısı iyice yükseldi.
Önümüzdeki dönemde de FED’in muhtemel çıkış stratejileri üzerinden gelişecek tartışmalar
başta olmak üzere ECB’nin olası parasal genişleme programı ve Çin Merkez Bankası’nın ülkedeki
gölge bankacılığı kısıtlamaya yönelik getireceği yaptırımlar ve ülkedeki likidite sıkışıklığı
yakından takip edilecektir.
Yılın ilk çeyreğinde Türkiye hisse senedi piyasasında dalgalanmalar arttı. Mart ayında Borsa
İstanbul diğer hisse senedi piyasalarından olumlu ayrıştı. Politik tarafta atılan olumlu adımlar,
İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi ve kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin ülke kredi notunu
yatırım yapılabilir seviyenin bir alt kademesine yükseltmesi bu ayrışmada etkili oldu. 2012
senesini yıllık %6,16’lık enflasyonla kapayan Türkiye’de ilk çeyrekte gıda fiyatlarındaki artış ve
tütün üzerine gelen vergilerin etkisiyle yıllık bazda enflasyon %7,3 seviyesine çıktı. Çekirdek (I)
enflasyon %5,8 ile yatay seyrine devam ederek Merkez Bankası hedefi olan %5’in üzerinde
kaldı. Merkez Bankası, finansal istikrara odaklanarak, yurtiçine gelen portföy yatırımlarının TL’yi
değerlendirmeye yönelik etkisini yok etmek amacıyla faiz koridorunu %4,50 - %7,50 seviyesine
indirdi. Böylelikle yılın ilk çeyreğinde faiz koridorunun üst bandını 150, alt bandını ise 50 baz
puan indirmiş oldu. Kurul kredilerdeki beklenenden hızlı artış oranı karşısında finansal istikrara
dair riskleri dengelemek adına bir yandan faiz oranlarını düşük seviyelerde tutup diğer yandan
makro ihtiyati tedbirlere devam etti.
Yılın ikinci çeyreğinde Türkiye bono/tahvil ve hisse senedi piyasalarını etkileyen üç temel etken
vardı: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu bir
basamak artırarak “Ba1”den “Baa3”e yükselterek yatırım yapılabilir seviyeye çıkartması; Fed’in
varlık alımlarını sene sonundan önce kademeli olarak azaltacağı ve 2014 yılında tamamen
durduracağı haberi; Mayıs sonunda başlayan Gezi Parkı protestoları ile yükselen politik risk
primi. Piyasalar not arttırımını bir süredir fiyatlamakta olduğu için Moody’s’den gelen olumlu
haberin etkisi sınırlıydı. Buna rağmen BİST-100 endeksi 22 Mayıs’ta 93.179 puanla tarihi
zirvesini yakaladı. Fakat hemen ardından gelen olumsuzluklar iç piyasaya yönelik olumlu algıyı
tersine çevirdi. Küresel risk iştahına duyarlı Türkiye Haziran ayında en çok değer kaybeden
gelişmekte olan piyasalar (EM) arasında yer aldı. MSCI EM endeksindeki %6,8’lik kayba karşılık
MSCI Türkiye %13,7 değer kaybetti. Gösterge tahvil faizi 150 baz puana yakın artarak %7,50
seviyesinden ayı kapattı; uzun vadeli kağıtlarda getiriler %9 seviyelerine kadar yükselmiş,
ancak ay sonunda %8,5 seviyesine gerilemiştir. Haziran ayını 1,93 seviyesinde kapatan
Dolar/TL ve 2,22 seviyesinde kapatan sepet kurun ikinci çeyrek boyunca gördüğü değer kaybı
sırasıyla %6,4 ve %7,5 seviyesine çıkmış oldu.
Merkez Bankası ikinci çeyreğin ilk iki ayında finansal istikrara odaklanarak faiz indirimine devam
etti: faiz koridoru %3,50 - %6.50 seviyesine çekilirken politika faizi %4,50’a geriledi. Kurul, bu
dönemde kredilerdeki beklenenden hızlı artış oranı karşısında finansal istikrara dair riskleri
dengelemek adına bir yandan faiz oranlarını düşük seviyelerde tutup diğer yandan makro
ihtiyati tedbirlere devam etti. Mayıs ayı sonlarında başlayan olumsuzluklar neticesinde gevşek
ve sıkı para politikası konusunda bir seçime gitmeye zorlanan Merkez Bankası Haziran ayı Para
Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi ve faiz koridoruna dokunmadı. Ancak TCMB,
büyüme yönlü kaygılarla, gevşek para politikası uygulamaya devam ederse TL’deki değer
kaybının ve kur geçişkenliğiyle birlikte ortaya çıkacak olan enflasyonun finansal istikrarı tehdit
etme riskini de doğru gözlemledi. Volatilitede oluşan yüksek seyir TL’nin desteklenmesi
gerekliliğini ortaya çıkardı ve TCMB TL likiditesi sağladığı günlerde döviz satım ihaleleriyle kura
müdahalelerde bulundu. 2013 ilk çeyreğini yıllık %7,3’lük enflasyonla kapayan Türkiye’de ikinci
çeyrekte gıda ve ulaştırma fiyatlarındaki artış ile son dönemde kurdaki hızlı yükselişin etkisiyle
yıllık enflasyon %8,3 seviyesine yükseldi. Çekirdek (I) enflasyon ise %5,6 seviyesi ile MB
hedefinin hala üzerinde. 2012 yılsonunda yeniden dengelenmeyi başarılı bir şekilde tamamlayıp
cari açığını 47 milyar ABD Doları seviyesi ile GSYH’sının %6,1’ine kadar indirmeyi başaran
Türkiye, Ocak ayında bu kalemde tekrar bir ivmelenme gördü ve açık pozisyonunu arttırmaya
başladı. Mayıs ayındaki veri ile birlikte 12 ay birikimli cari açık 53,6 milyar dolar ile yıl içindeki
yeni dip seviyesini gerçekleştirmiş oldu.
2013 yılının birinci yarıyılı sonunda Dolar kuru 1,9311 TL, Euro kuru 2,5221 TL olmuştur.
BIST100 endeksi, birinci yarıyılı %2,44 düşüşle, 76.294,51 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %7,89 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılının birinci yarıyılında fon portföyünün ortalama %98,51’i Kamu Borçlanma
Senetlerinde, %1,38’i ÖST’de, %0,11’i Ters Repoda değerlendirilmiştir.
Kıvanç MANZAKOĞLU
Fon Kurulu Üyesi
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
Download