XIII. MİLLİ PSİKİYATRİ VE NÖROLOJİK BİLİMLER KONGRESİ KONGRE BAŞKANI PROF. DR. ORHAN ÖZTÜRK'ün AÇILIŞ KONUŞMASI Sayın Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Sayın Onursal Üye Hocalarım, değerli konuklar ve üyeler; 13. Ulusal Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi'nl açarken başta Genel Yazman Dr. Ahmet Göğüs olmak üzere, düzenlenmesinde ve işleyişinde emeği geçenlere, Hacettepe Üniversitesinin çeşitli olanaklarını kullanabilmek için yardımlarını esirgemeyen yöneticilere ve teknik personele, parasal yardımda bulunan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, TÜBiTAK, Ankara Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği ve ilaç Sanayii Kuruluşlarına; Kültür ve sanat katkıları ile Kongremizi yüceleştiren değerli sanatçılarımıza ve en çok, bilimsel bildirileri, tartışma ve ilgileri ile bu toplantıları her yıl artan bir etkinlikle yaşatan, geliştiren üyelerimize derin teşekkürlerimi sunmak isterim. Ülkemizde sinir hekimliği, beyin ve sinir cerrahisi, ruh hekimliği ve klinik psikoloji'de önemli gelişmeler olmuştur, daha da olacaktır. Bu gelişmelerin bütün yurtta, geniş halk kütlelerinin yararına ve toplumsal eşitlik ilkelerine uygun biçimde kullanıldığını söyleyemeyiz. Nöroloji ve Nöroşirurji alanlarında ülke çapında hızla artan iyi yetişmiş uzman, kadro ve hizmet gereksinimi vardır. Ruh sağlığı alanında ise işletilen sağlık kurumları büyük olanaksızlıklar ve eksiklikler içindedir. Örneğin, bugün Ankara'nın ortasında, bütün Türkiye'ye hizmet vermeye çalışan ve önemli Devlet Hastanelerimizden biri yatırılan ruh hastalarını biriktirerek kütle yüzlerce kilometre uzaktaki, gene hizmet yükü çoktan taşmış akıl hastanelerine yollamak zorunda kalmaktadır. En değerli hazinemiz aklımızdır. En önemli organımız beynimiz diye ne denli övünürsek övünelim, çok konuda aklımızı ve beynimizi yeteneklerimiz düzeyinde kullanabildiğimiz ve koruduğumuz kuşkuludur. Ülkemizde trafik kazalarının akıl almaz biçimde çoğalması, gençleri birbirine kırdıran bir ortam doğması bu kuşkuyu destekleyen önemli belirtilerdir. Bu arada şu noktayı da belirtmek isterim. Bütün büyük zengin araştırmalarına, teknolojik yönden üstün sağaltım kurumlarına, yaygın propoganda ve eğitim örgütlerine karşın, gelişmiş toplumlar da, öncelikle ruh sağlığı alanında büyük başarı sağlıyabildiklerini kanıtlayamamışlardır. Gelişmiş-sanayileşmiş toplumların ruh sağlığı alanında geçen yüzyıldanberi yaptıkları ve çözüm yolları bulmakta da büyük güçlük çektikleri uygulama yanlışlıklarından çok şey öğrenebiliriz, yararlanabiliriz. Örneğin, artık tuh hastalarını toplumdan uzaklaştıran, yabancılaştıran ve depo kurumlar olması önlenemeyen büyük hastaneler yapmayı durdurabiliriz. Yapılmış ve yapılmakta olanları da tek başına ruh hastalıkları ile uğraşan kurumlar olmaktan çıkarmaya çalışabiliriz. Korumaya ve ayaktan sağaltıma öncelik veren iyi eğitilmiş geniş kadrolu küçük ruh ve sinir sağlığı örgütlerini yurt düzeyine yayma çalışmalarını düşünmeye başlayabiliriz. Bu alanda bütün çabaların devletten. Öncelikle Sağlık Bakınlığı'ndan gelmesini beklemek haksızlık ve sorumsuzluktur. Üniversitelerin, kamuya ait ve Özel kuruluşların, işveren ve işçi Öğütlerinin, eğitim yapan bütün örgütlerin, basın yayının ruh sağlığı konusuna eğilmesi gerekir. Ancak, ruh sağlığı eğitimi yapalım derken de insanları, ana - babalan, gençleri gereksiz yere korkulara, suçluluk duygularına, karamsarlıklara boğan abartılmış propaganda ve eğitim programlarının ve yayınlarının yarardan çok zarar da getirebileceğini unutmamak gerekir. Kongremizde ele alınan konuların çoğu geniş kapsamlı sağlık sorunlarıdır. Uzmanlık eğitimi konusunda Kongre bu yıl öncelikle nörolojik bilimlerde eğitim sorunlarını işleyecektir. Ruh hekimliği ve klinik psikoloji eğitiminin de dürüst bir eleştirmesini yapmaya çalışmalıyız. Bu arada Üniversitelerde klinik psikoloji eğitiminin saptırıldığı yönleri psikolog arkadaşlarımın tartışacaklarını umarım. Öbür ana konulardan epilepsiler, skizofreniler, çocukluğun kalıtsal metabolik hastalıklar beyin damar hastalıkları, beyin urları en güncel sık karşılaşılan olgulardır. Ruh sağlığının temel yapı taşlarının atıldığı çocukluk çağındaki risk ortamlarının bilinmesi, tartışılması zorunludur. Son yıllarda toplumumuzun ruh sağlığını ağır derecede etkilediğini düşündüğümüz saldırganlık sorunu ruh hekimliğini yakından ilgilendirmektedir ve bu nedenle bilimsel tartışma konularından biridir. Saldırganlığın kol gezdiği bir toplumsal ortamda ruh hekimi bu konuya ilgisiz kalamaz. Bilindiği gibi ruh hastaları genellikle saldırgan değildirler. Çoğu zeki, duyarlı insancıl, acı çeken ve yaşamlarının daha ilk yıllarındanberi ya sevgi, ya da uygun özdeşim ve eğitim yoksunluğu ile karşılaşmış kişilerdir. Ama, ruh hastalığı olarak kabul edilmese bile, saldırganlık, sadistlik, kin ve nefret ruh hekimliğinin ve ruh bilimin konusu içindedir. Umarım ki bilimsel tartışmalarla bu konuya ışık tutacak ve yararlı biçimde uygulanabilecek öneriler de ortaya koyabiliriz. Törenin bitiminde değişik sergilerimizle ilgileneceğini umar, seçkin topluluğunuza derin saygılarımı sunarım. Prof. Dr. Orhan Öztürk Kongre Başkanı