SetaPerspektif

advertisement
Seta Perspektif
S E TA
P E R S P E K T İ F
S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | 1 1 K a s ı m 2 0 1 1
GAYRİ SAFİ YURTİÇİ HASILA (GSYH)
2011- II. ÇEYREK (NİSAN, MAYIS, HAZİRAN)
DEĞERLENDİRMESİ
BÜYÜME TRENDİ
Uluslararası piyasalarda 2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz, Türkiye ekonomisini
2008 yılı son çeyreği ile 2009 yılı son çeyreğine kadar geçen dönemlerde özellikle dış ticaret
kanalı ile kısmen de olsa olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Küresel ekonomik kriz alınan tedbirler sayesinde temel makro ekonomik göstergeler üzerinde kalıcı etki bırakmadan ülke
ekonomisini ancak teğet geçmiştir. 2009 yılı son çeyreğinde ekonomide başlayan yüzde
5,9’luk büyüme oranı ve 2011 yılı ikinci çeyreğinde devam eden yüzde 8,8’lik büyüme oranı
ile ekonomide büyüme trendinin devam ettiğinin bir göstergesi olmuştur. Ayrıca, 2011 yılının ilk çeyreğinde büyümenin yüzde 11,6; ikinci çeyrek de yüzde 8,8 olarak gerçekleşmesi
büyümede yavaşlama anlamına gelse de, ülke ekonomisinin küresel krizin yarattığı olumsuz etkilerden uzaklaştığını göstermesi açısından anlamlı olmuştur (Grafik 1).
Ekonomik büyümede ortaya çıkan bu tabloya, 2001 ekonomik krizinden sonra uygulanan
mali tedbirlerin ve bankacılık sektöründe gerçekleştirilen reformların katkısı çok büyük
olmuştur. Aynı zamanda, kriz sonrası dönemde makroekonomik dengelerin korunması,
finansal istikrarın sağlanması ve enflasyonla mücadeleye devam edilebilmesi için uygulanan politikalar da gerçekleşen bu büyüme rakamlarına önemli bir katkı sağlamıştır. Bununla beraber, ekonomi yönetimi tarafından zamanında ve gerekli olduğu durumlarda
uygulamaya koyulan politikaların
GRAFİK 1: BIR ÖNCEKI YILIN AYNI DÖNEMINE GÖRE
küresel ekonomik kriz süresince
SABIT FIYATLARLA GSYH’DA YAŞANAN
gerçekleşen kesintisiz büyümeye
DEĞIŞIM (%)
katkısı yadsınamaz. Türkiye`de
son yıllarda gerçekleştirilen reformlar ve yakalanan istikrar ortamı sayesinde yıllık yüzde 5-7
arasında potansiyel bir büyüme
oranına ulaşılmıştır. Bu nedenle,
Türkiye ekonomisinin 2011 yılında
yüzde 7’nin üzerinde bir büyüme
oranına ulaşmaması için bir sebep gözükmemektedir. Gerçekleşen bu büyüme trendi nedeniyle,
Kaynak: TÜİK
Erdal Tanas Karagöl
ekaragol@setav.org
SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı
Nenehatun Caddesi No:66, GOP,
Çankaya 06700 Ankara, TÜRKİYE
Tel: +90 312 551 21 00 |
Faks: +90 312 551 21 90
www.setav.org | info@setav.org
1
S E TA
P E R S P E K T İ F
2011 yılı için Orta Vadeli Program’da (OVP) tahmin
edilen büyüme rakamı yüzde 7,5 olmuştur.
Sektörlere göre gelişme hızları incelendiğinde; 2011
yılı birinci ve ikici çeyreğinde sanayi sektörü gelişme hızları sırasıyla yüzde 13,5 ve yüzde 7,6 olarak
gerçekleşmiştir. Bu inişli çıkışlı durumun altında,
sanayinin ağırlıklı olarak orta düzey teknoloji içeren
mallarla küresel piyasalarda rekabet etmesi yatmaktadır. Hizmet sektörünün gelişme hızının yüzde 10,5
olduğu 2011 yılı ikinci çeyreğinde, balıkçılık sektörü
en yüksek gelişme hızını gerçekleştirerek yüzde 20
seviyesine ulaşmıştır (Grafik 2). Buna ek olarak tarım
ve ormancılık sektörlerinde de yüzde 6’lık gelişme
hızının gerçekleşmesi, üçer yıllık aralıklarla yayımlanan Orta Vadeli Program’larda bölgesel kalkınmaya
verilen önemi yansıtırken, uygulanan politikaların
da etkinliğini göstermektedir.
GRAFİK 2: SEKTÖRLERE GÖRE GSYH GELIŞME HIZLARI
(%)
Kaynak: TÜİK
KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GSYH
2001 yılının ikinci çeyreğinde büyümede sağlanan
artışlar, ülkede kişi başına düşen GSYH miktarında
da artışı beraberinde getirmiştir. TÜİK’e göre 2010
yılında kişi başına düşen GSYH değeri cari fiyatlarla 10067 ABD Doları olarak hesaplanmış iken, bu
değer 2002 yılında 3492 ABD Doları olarak hesaplanmıştır (Grafik 3). Diğer yandan 2010 yılında kişi
başına gayri safi yurtiçi hasıla değeri TL olarak cari fiyatlarla 15119 TL olarak hesaplanmıştır. Son 10 yılda
kişi başına düşen gelirde gerçekleşen yaklaşık 3 kat
artış, hem ülkede vatandaşların yaşam standardında
olumlu değişiklikler meydana getirmiş hem de gelir
dağılımı üzerinde pozitif etki yapmıştır.
2
Diğer yandan, küresel ekonomik kriz başta ABD ve
Euro Bölgesi olmak üzere tüm dünyayı kasıp kavururken ve ekonomik büyüme rakamları yerlerde sürünürken hatta Yunanistan gibi Avrupa Birliği (AB)
üyesi bir ülkenin iflası konuşulurken Türkiye eko-
GRAFİK 3: YILLAR İTIBARIYLE KIŞI BAŞINA DÜŞEN
GSYH (ABD DOLARI)
Kaynak: TÜİK
nomisi 2011 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 büyüyerek dünyada Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci
ekonomi olmuştur. Gerçekleşen bu büyüme oranı
ile Türkiye ayrıca Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesi konumuna gelmiştir (Grafik 4). Türkiye, ticaretinin
büyük bir kısmını gerçekleştirdiği AB ülkelerinde ve
ABD’de devam eden kürsel ekonomik krize rağmen,
ekonomik büyümede gerçekleştirdiği bu rekor büyüme oranları ile aslında Türkiye’deki ekonomik faaliyetlerin diğer gelişmiş ülkelere göre ne kadar farklı
ve ekonomik yapının ne kadar dinamik olduğunu da
göstermiştir.
Dolayısıyla, şu anda dünyanın en büyük ilk 17 ekonomisi içinde yer alan Türkiye’nin 2023 yılı için “en
büyük 10 ekonomileri arasında yer almak” ve “kişi
başına düşen milli gelirde 25 bin dolar seviyesine
ulaşmak” hedefleri için gerçekleşen bu büyüme
trendinin devam etmesi zorunludur. Bunun için,
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde de belirtildiği
gibi ülke sanayisinin rekabet edebilirliği ve verimliliği yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay
alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri
teknolojili ürünler üretir duruma gelmesi hayati derecede önem arz etmektedir. Ayrıca, üretim için gerekli olan girdilerin yerli ürünlerle karşılanması ekonomi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çaba
ile yerli üretimin teşvik edilmesi, ekonomide gözle
görülür bir canlanma sağlanması, dış ticaret açığı ve
buna bağlı olarak cari açıkla mücadelede önemli bir
mesafe alınması sağlanacaktır.
ÖZEL SEKTÖRÜN KATKISI
2011 yılı ikinci çeyreğinde gerçekleşen büyüme
oranı, ekonomide yaşanan bütün sektörlerdeki canlılıktan kaynaklanmıştır. Son yedi çeyrek boyunca
ülke ekonomisinde devam eden kesintisiz büyüme
trendinde, özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları ön planda yer alırken kamunun payı oldukça kısıtlı kalmıştır (Grafik 5). Bu durumun oluşması hem
S E TA
P E R S P E K T İ F
GRAFİK 4: 2011 YILINDA SEÇILMIŞ ÜLKELERIN II. ÇEYREK BÜYÜME ORANLARI
Kaynak: Dünya Bankası
reel sektör hem de tüketici güveninde olumlu bir
tablonun oluşmasının sonucudur. Faizlerin düşük
seviyelerde bulunması ve enflasyonun da en düşük
oranlarda gerçekleşmesi özel tüketim için ciddi bir
teşvik unsuru olmuştur. Küresel kriz ortamında özel
sektöre sağlanan kolaylıklar, teşvikler ve fırsatların
iyi değerlendirilmesinin bir neticesi olarak da özel
sektörde de büyüme gerçekleşmiştir. Özel sektör
kaynaklı büyümede makine ve teçhizat yatırımlarının yüksek payları büyümeyi daha da anlamlı hale
getirmektedir. Ayrıca, gerçekleşen bu büyümeye hiç
kuşkusuz güçlü bankacılık sektörünün, düşük bütçe açığı/GSYH oranının ve düşük oranlı borç stoku/
GSYH oranının katkısı çok yüksek olmuştur. Bu durum sayesinde bankacılık sektörüyle ciddi miktarda
ülkeye giren krediler reel sektöre aktarılarak büyümeye kaynak sağlanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken bir başka
husus da Türkiye’nin yaşanan kriz ortamını lehine
çevirebilme kabiliyeti olmuştur. Başta AB ülkeleri
olmak üzere, pek çok ülkede kamu borçlarının ve
bütçe açıklarının GSYH içindeki oranının yüksek
olması nedeniyle kamu maliyesinin sürdürülebilirliğinin gündemde olduğu bir dönemde, Türkiye
ekonomisinde kamu borçlarının ve bütçe açıklarının
GSYH içindeki oranı Maastricht kriterlerinin altında kalmıştır. Kamu maliyesi alanında sağlanan bu
başarılar, Türkiye’nin diğer birçok gelişen ülkelerden ayrışmasına katkı sağlamıştır. Türkiye’nin kriz
döneminde diğer ülkelerden ayrışarak hatırı sayılır
bir büyümeyi yakalaması, ülke ekonomisinin güçlü
görünümünün bir göstergesi olmuştur. Bu güçlü
görünümün uluslararası piyasalar tarafından dikkat
çekmesi nedeniyle güvenli liman arayışında olan
GRAFİK 5: ÖZEL SEKTÖR VE KAMU SEKTÖRÜ GELIŞIM
HIZLARI (%)
Kaynak: TÜİK
uluslararası sermayenin ülkeye girişi devam etmiştir.
Ülkeye giren uluslararası sermaye tasarruf açığının
yüksek olduğu bu dönemde, tasarruf açığını kapatarak ekonomik büyüme için vazgeçilmez bir kaynak
olduğunu göstermiştir.
Yaşanan bu olumlu gelişmeler hiç kuşkusuz uluslararası derecelendirme kuruluşları gözünde de ülke
ekonomisinin yatırımlar açısından sağlamlığı ve
güvenilirliği kabul görmüş ve dolayısıyla kredi notunun yükseltilmesi gündeme gelmiştir. Bilindiği
üzere, 2002 yılından itibaren, Türkiye’nin bankacılık
sektöründe yaptığı reformlar, kamu maliyesindeki
iyileşmeler, makro ekonomik göstergelerde elde
ettiği başarılar, siyasi istikrar ve uluslararası sermaye
girişlerindeki artışa rağmen kredi derecelendirme
kuruluşlarının yanlı tutumları nedeniyle Türkiye’nin
gerçekleştirdiği başarılar maalesef göz ardı edilmiştir. Ancak, son yedi çeyrekte yakalanan büyüme tren-
3
S E TA
P E R S P E K T İ F
dinin etkisi olsa gerek, Eylül 2011’de uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Standard&Poor’s (S&P)
Türkiye’nin yerel para birimi kredi notunu BB+’dan
BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır.
BÜYÜME VE SÜREKLİLİK
Ekonomide gerçekleşen büyümenin altında yatan
faktörlerden belki de en önemlisi, uygulanmakta
olan ekonomi politikalarına piyasa aktörleri tarafından verilen güvenin devam etmesidir. Bu yüzden,
küresel krizin devam ettiği dönemlerde özel sektör
ve uluslararası yatırımcılar yatırım yapmaya devam
etmiştir. Özel sektör ve uluslararası yatırımcılar tarafından gerçekleştirilen bu yatırımlar bir yandan
ekonomide üretim kapasitesini artırırken, diğer yandan talep yoluyla ekonomik büyümeyi de hızlandırmıştır. 2011 yılın ilk yarısında özel sektör tarafından
gerçekleştirilen yatırımlarda görülen artış, Türkiye
ekonomisinde güçlü büyüme trendinin devam edeceğinin bir göstergesi olmuştur.
Türkiye’nin ekonomik büyümede başardığı bu trendin sürekli olabilmesi için, ekonomik büyümeyi kısıtlayan tasarruf yetersizliği ve rekabet eksikliği gibi
temel sorunlara çare bulunmalıdır.
Ayrıca, küresel ekonomik krizin özellikle de AB ülkelerinde derinleştiği bu dönemde ekonomik büyüme üzerinde tehdit olarak algılanan cari açık sorunun olumsuz etkisini minimum seviyeye indirmek
için üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığının
azaltılması, ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi, ArGe’ye dayalı katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi ve ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim
kapasitesinin artırılması önem arz etmektedir.
SONUÇ
Cari açığın azaltılması için iç talebin yavaşlatılması
amacıyla alınan tedbirlerin üçüncü çeyrek büyüme
rakamlarını olumsuz etkilese de özellikle ihracatta
meydana gelecek artış ekonomik büyümenin kesintisiz devam etmesine katkı sağlayacağı beklenmektedir. Ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi
ve cari açığın azaltılması ancak ihracat artışı ile sağlanacaktır. Ancak, ihracatın büyük kısmının gerçekleştiği AB ülkelerinde devam eden borç krizinin bu
ülkelerde kemer sıkma politikaları nedeniyle devam
eden bütçe kısıntıları, harcamaların azaltılması ve
bunun sonucunda genel olarak talebin düşmesine
neden olacağı tahmin edilmektedir. Talep daralması nedeniyle başta 2011 yılında ve özellikle de 2012
yılında AB ülkeleri ekonomilerinde durgunluğun
yaşanacağı konusunda güçlü beklentiler mevcuttur.
Eğer küresel ekonomik krizin olumsuz etkileyeceği
dış pazarlarda daralma olursa kısa dönemde meydana gelecek bu daralmayı ikame etmek için iç talebe
her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.
Çünkü AB ülkelerinde ve ABD’de devam eden küresel ekonomik krizden Türkiye’nin etkilenmemesinin
en büyük sebebi hem yatırımcı hem tüketici açısından ülkede devam eden güven ve istikrar ortamının
uzun süredir süreklilik arz etmiş olmasıdır.
Erdal Tanas KARAGÖL, 1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu. Yüksek lisansını Connecticut
Üniversitesinde, doktorasını York Üniversitesi’nde, 2002 yılında “Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisi ve Dış Borç Öteleme
Riski” adlı teziyle tamamladı. Karagöl’ün Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme, Savunma Harcamaları, Enerji Tüketimi, Ekonomik
Büyüme ve İşsizlik ve Kamu Harcamaları, Yoksulluk ve Sosyal Yardım alanlarında makaleleri vardır. Yapılan akademik çalışmalar,
Energy Economics, Defence and Peace Economics gibi Social Sciences Citation Index’de (SSCI) taranan dergilerde yayınlanmıştır.
4
Nenehatun Caddesi No:66, GOP, Çankaya 06700 Ankara, TÜRKİYE
Tel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90
www.setav.org | info@setav.org
Download