T.B.M.M. B : 48 16 . 12 . 1989 O :2 ANAP GRUBU ADINA MUSTAFA RIFKI YAYLALI (Erzurum) — Sayın Başkan, Yü­ ce Meclisin değerli üyeleri; Çevre Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimizi bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Sözlerime başlamadan önce, Yüce He­ yetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım. Sayın miletvekilleri, hepimizin malumları olduğu üzere, çevre kanunları, gerek dünyada, gerekse ülkemizde sürekli gündemde kalmakta ve her yıl gündemdeki ağırlığını artırmaktadır. Günümüzdeki çevre sorunları, ulusal sınırları da aşarak, uluslararası boyutta etkiler meydana getirmektedir. Bu nedenle, çevreyle ilgili problemlere aranan çözümler, uluslararası platform­ larda, en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Çeşitli ülkelerin mevzuatında ve Birleşmiş Milletler 1972 Stockholm Deklarasyonunda "Çevre Hakkı** adıyla yer alan yeni bir hakkın, insan hakları arasında mütalaa edilmeye başladığı ve bu hakkın birtakım hukukî vasıtalarla güvence altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Buna paralel olarak, hukukî, idarî ve teknik olarak yeni düzenlemelere gidilmekte ve karşılaşılan meselelerin halline çalışılmaktadır. Memnuniyetle ifade edilebilir ki, bugün dünyada, Türkiye gibi hızlı bir kalkınmayı başa­ ran ülkelerin sayısı çok sınırlıdır. Ancak, kalkınmanın ve sonuçta refahın artmasının bedelinin de bilinmesi gerekmektedir. Doğal kaynakların kullanımında gereken titizliğin gösterilmemesi halinde, tabiatın kendi­ ni yenileme gücünü aşan bir çevrede yaşamak zorunda kalan insanın, sağlığı ve hatta varlığı tehlikeye girmektedir. Çevrenin fiziksel ve biyolojik unsurlarının yanı sıra, kültürel varlıkların da korunması ve geliştirilmesi, günümüzde bütün ülkelerin üzerinde büyük bir hassasiyetle dur­ duğu konulardandır. Doğal kaynakların tahribi ve kirlenmeler, başta insan sağlığı olmak üze­ re, bütün canlıların hayatını doğrudan ilgilendirmekte, gelecek nesillerin mutluluğunu tehdit etmektedir. Bilindiği gibi, yeryüzünde yaşayan bütün canlılar, güneş, hava, su ve toprakla vazgeçilmez bir ilişki içindedirler ve yiyecek zinciri vasıtasıyla birbirlerine bağımlıdırlar. İnsan da, biyolo­ jik dünyanın bir üyesi olarak, varlığını, doğayla olan bu uyuma borçludur. Bu yüzden çevreye göstereceğimiz özen ve dikkat, bir bakıma kendi varlığımızın idamesi içindir, tnsan olarak, ay­ nı zamanda sakin bir çevrede dinlenme ihtiyacı içindeyiz ve bu ihtiyacımızı temiz hava, temiz su ve yeşillikle gidermek isteriz. Böylece bizim çevremiz, yalnız biyolojik hayatımız ve vücut sağlığımızla değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal sağlığımızla da yakından ilgilidir. Sayın milletvekilleri, ülkemizde genellikle hızlı nüfus artışıyla birlikte görülen sağlıksız şehirleşme ve hızlı ekonomik gelişme arzusunun meydana getirdiği endüstrileşme süreci, isten­ meyen, ancak giderek boyutlanan hava, su, toprak kirlenmeleriyle, gürültü, erozyon gibi diğer problemleri de beraberinde getirmiştir. 1970'li yıllara kadar değişik şekillerde yorumlanan bu problemler, 1970'li yıllardan sonra "çevre" kavramı içerisinde düşünülmeye başlanmış ve prob­ lemlerin bütüncül bir yaklaşımla çözülebileceği benimsenmiştir. Nitekim, Türkiye işin ta ba­ şından beri, yani 1972'de Stockholm'de yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansından iti­ baren, çevre problemlerinin ortaya çıkmadan tedbir almak ve sonradan çözümü çok pahalıya mal olacak sonuçlardan kaçınmak prensibini benimsemiştir. Ancak, hızlı bir sanayileşme ham­ lesine girmiş olan memleketimizde, bazı bölgelerimizde kaçınılmaz olarak kirlilik odakları mey­ dana gelmiştir. Gerek uluslararası boyutta kendi doğal kaynak yönetimimize sahip çıkabilmek, gerekse, dünyanın doğal kaynak yönetiminde söz sahibi olabilmemiz için, çağdaş bir yaklaşımla bu de­ ğerlendirmeleri yapmak ve kararlarımızı bu baza oturtmamız gerekmektedir. — 346 —