TEBÜK GAZVESÝ mus veya Dýmaþk’ta kaldýðý belirtilen Herakleios’a cizye âyetinin de eklendiði ikinci bir davet mektubu gönderdiði bildirilmektedir (Müsned, III, 441-442; IV, 74-75; Hamîdullah, el-Ve¦âßišu’s-siyâsiyye, s. 110-115). Hz. Peygamber, Tebük’te Þam üzerine yürünüp yürünmemesi konusunda yaptýðý istiþare sonucu daha ileriye gitmenin faydasýz olacaðý kanaatine vardý ve ordusuna dönüþ emri verdi. Sefer esnasýnda herhangi bir çatýþma meydana gelmemesine raðmen son derece güç þartlar altýnda 30.000 kiþilik bir ordunun çýkarýlmasý ve Bizans’a karþý gidilerek meydan okunmasý dolayýsýyla Tebük Gazvesi askerî ve siyasî bakýmdan büyük bir zafer sayýlýr. Zira bu gazve, müslümanlarýn kendi sýnýrlarýný düþmanlardan koruma hususundaki kararlýlýklarý yanýnda Bizans’a ve Arap yarýmadasý dýþýndaki komþu devletlere karþý Medine’nin askerî ve siyasî gücünü ortaya koydu. Tebük Seferi esnasýnda konaklama yerlerinde on beþ açýk mescid (namazgâh) yapýldý (Vâkýdî, III, 999). Bu gelenek daha sonra devam etti ve ordunun konakladýðý yerler namazgâh oldu. Tebük Gazvesi süresince öðle ile ikindi, akþamla yatsý namazlarý cemedilerek kýlýndý. Tebük dönüþünde bir grup münafýk Resûl-i Ekrem’e suikast düzenlemek için hazýrlýk yaptý. Bunu farkeden Hz. Peygamber, Huzeyfe b. Yemân’ý onlarýn üzerine gönderdi. Huzeyfe’nin geldiðini gören münafýklar tuzaklarýnýn Allah tarafýndan Hz. Muhammed’e haber verildiðini anlayýp kaçtýlar ve askerin içine karýþtýlar. Resûlullah’ýn, isimlerini Huzeyfe’ye açýkladýðý on iki münafýðýn suikast teþebbüsüne Kur’an’da iþaret edilir (et-Tevbe 9/74). Sefer dönüþü Zûevan’da konakladýðý sýrada bazý münafýklar Hz. Peygamber’e gelerek orada inþa ettikleri, sefere giderken dönüþte içinde namaz kýlacaðýný söylediði mescidlerine davet ettiler. Ancak bu sýrada mescidi yapanlarýn niyetlerinin müminlere zarar verip aralarýna nifak sokmak olduðunu bildiren âyetler indi (et-Tevbe 9/107-110) ve Resûl-i Ekrem, Kur’an’da Mescid-i Dýrâr diye adlandýrýlan bu yapýyý yýktýrdý (bk. MESCÝD-i DIRÂR). Hz. Peygamber’in son gazvesi olan Tebük Seferi yaklaþýk elli gün sürdü. Receb (ekim) ayýnda çýkýlan seferden ramazan (aralýk) ayýnda Medine’ye dönüldü. Halk büyük bir sevinçle Seniyyetülvedâ’ya giderek orduyu kasidelerle karþýladý. Resûl-i Ekrem her sefer dönüþü Medine’ye gelince önce mescide girip iki rek‘at namaz kýlar, ardýndan oturup sefere katýlmayanlarýn mazeretlerini dinlerdi. Tebük Gazve230 si’ne mazeretleri olmadýðý halde katýlmayan seksen kiþi Mescid-i Nebevî’ye gelerek sözde mazeretlerini açýkladýlar. Resûlullah onlarýn söylediklerini esas alýp kalplerinde gizledikleri þeyleri Allah’a havale etti (et-Tevbe 9/94-98). Bu arada ensardan Kâ‘b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî‘ ve Hilâl b. Ümeyye nefislerine aldanýp sefere gitmemiþlerdi. Bu üç sahâbî gerçeði Resûl-i Ekrem’e anlattý. Hz. Peygamber onlara toplumdan tecrit cezasý verdi; en yakýnlarý dahil hiçbir müslüman onlarla konuþmadý. Allah’tan baþka sýðýnacak bir yer kalmadýðýný anlayan üç kiþiye bütün geniþliðine raðmen yeryüzü dar geliyordu. Elli gün sonra affedildiklerini bildiren âyetler nâzil oldu (et-Tevbe 9/118-119). Tefsir ve hadis kitaplarýnda geniþ yer verilen bu hadise, sosyal sorumluluklarýn daðýlýmýndaki hassasiyeti göstermesi bakýmýndan dikkat çekicidir. Ebû Lübâbe’nin Allah’a ve resulüne ihanet ettiðini düþünerek kendini Mescid-i Nebevî’deki bir direðe baðlatmasý olayý, genellikle Benî Kurayza Gazvesi’ndeki tutumuyla alâkalandýrýlmakla birlikte onun Tebük Seferi’ne katýlmadýðý için Hz. Peygamber tarafýndan azarlanmasý yüzünden kendini bu þekilde cezalandýrdýðý da söylenmektedir. BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, III, 441-442; IV, 74-75, 247; Buhârî, “Megazî”, 78-81, “Mezâlim”, 25; Müslim, “Müsâfirîn”, 52-53, “Tevbe”, 53-54; Vâkýdî, el-Me³åzî, I, 990-1076; Ýbn Hiþâm, es-Sîre 2, II, 515-537; Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåt, II, 165-168; Belâzürî, Ensâb, I, 368; Taberî, TârîÅ (Ebü’l-Fazl), III, 100-111; Süheylî, er-Rav²ü’l-ünüf, IV, 290-311; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 276-282; Kelâî, el-Ýktifâß (nþr. Mustafa Abdülvâhid), Kahire 1389/1970, II, 376-397; Ýbn Seyyi- dünnâs, £Uyûnü’l-e¦er (nþr. Muhammed el-Îdü’lHatrâvî – Muhyiddin Müstû), Medine 1413/1992, II, 292-305; Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-me£âd, Beyrut 1405/1985, III, 3-38; Ebü’l-Fidâ Ýbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nþr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Riyad 1417/1997, IX, 144-203; a.mlf., Tefsîrü’l-Æurßâni’l-£a¾îm (nþr. Sâmî b. Muhammed Selâme), 1420/1999, IV, 132, 178; Makrîzî, Ýmtâ£u’l-esm⣠(nþr. Mahmûd M. Þâkir), Kahire 1941, II, 47-83; Þâmî, Sübülü’l-hüdâ, V, 626717; Diyarbekrî, TârîÅu’l-Åamîs, Kahire 1283, II, 222-233; Muhammed b. Abdülbâký ez-Zürkanî, Þer¼u’l-Mevâhibi’l-ledünniyye (nþr. M. Abdülazîz el-Hâlidî), Beyrut 1417/1996, IV, 65-114; M. Emîn b. M. Mahmûd el-Cekenî, es-Sîretü’n-nebeviyye min Fet¼i’l-bârî, Beyrut 1422/2001, II, 470-508; L. Caetani, Ýslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), Ýstanbul 1925, VI, 194-244; Muhammed b. Muhammed Ebû Þehbe, es-Sîretü’n-nebeviyye, Dýmaþk 1988, II, 495-527; M. M. Hasan Þürrâb, el-Me£âlimü’l-e¦îre fi’s-sünne ve’s-sîre, Beyrut-Dýmaþk 1411/1991, s. 69; Muhammed Hamîdullah, Ýslâm Peygamberi (trc. Salih Tuð), Ýstanbul 1424/2003, I, 336-342; a.mlf., el-Ve¦âßišu’s-siyâsiyye, Beyrut 1405/1985, s. 110-115, 119-121. ÿÝsmail Yiðit – TEBYÎNÜ’l-HAK…ÝK ( Q,+X ) &א — Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Kenzü’d-dekåßik adlý eserine Osman b. Ali ez-Zeylaî (ö. 743/1342) tarafýndan yazýlan þerh ˜ – ˜ (bk. KENZÜ’d-DEK…ÝK). TEBYÎNÜ KEZÝBÝ’l-MÜFTERÎ ( )7 &אCh"& ) Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir’in (ö. 571/1176), Ebü’l-Hasan el-Eþ‘arî’nin ilmî hayatýna ve hakkýnda ileri sürülen iddialara dair eseri. ™ — ™ Tam adý Tebyînü ke×ibi’l-müfterî fîmâ nüsibe ile’l-Ýmâm Ebi’l-¥asan el-Eþ£arî olup ismindeki “müfteri”den maksat Hasan b. Ali el-Ahvâzî’dir (ö. 446/1055). Kur’an kýraati ve hadisle uðraþan Ahvâzî’nin bu konularda zayýf olduðu, naslarýn lafýzlarýna takýlýp asýl mânaya ve hedeflere nüfuz edemediði görülmektedir. Dolayýsýyla Haþviyye’ye özgü anlayýþ sýnýrýný aþamayan Ahvâzî, Ebü’l-Hasan el-Eþ‘arî’yi eleþtirip müslümanlarýn gözünden düþürmek amacýyla Me¦âlibü Ýbn Ebî Biþr el-Eþ£arî adýyla bir eser telif etmiþtir. Müellifin ifadelerinden anlaþýlacaðý üzere kitapta aklýn akaid alanýnda kullanýlmasýný doðru bulmayan baþka muhaliflerin eleþtirilerine de cevap verilmektedir. Tebyînü ke×ibi’l-müfterî bir mukaddime ile on bölümden (bab) oluþmaktadýr. Mukaddimede Ýslâm dünyasýnda Mu‘tezile ve Müþebbihe’den meydana gelen iki aþýrý uca mensup gruplarýn zuhur ettiði, bunlarýn Ýslâm inancýný yanlýþ bir yöne çekmeye çalýþtýklarý, daha sonra Ebü’lHasan el-Eþ‘arî’nin ortaya çýktýðý ve doðru akîdeyi beyan edip bid‘at ehlini susturduðu kaydedilmektedir. Müellif, Müþebbihe içinde yer alan bazý kiþilerin cahil zümreleri Eþ‘arî aleyhinde etkilemeye baþlamasý üzerine gerçeðin ortaya konulmasý için kendisine baþvurulduðunu söylemektedir. Ardýndan mukaddimede müslümanlarýn birbirinin aleyhinde konuþmalarý ve kusurlarýný araþtýrmalarýnýn din açýsýndan doðru olmadýðý hususu âyet ve hadislerle ifade edilmektedir. Kitabýn birinci bölümü Ebü’l-Hasan elEþ‘arî’nin nesebine ve Mu‘tezile’den ayrýlýþ sebebine ayrýlmýþ olup onun nesebi hakkýnda Ahvâzî’nin yakýþýksýz beyanlarýnýn doðru olmadýðý kaydedilmekte, bu arada TEBZÎR kiþileri soylarý dolayýsýyla eleþtirmenin dinde yasaklandýðýna temas edilmektedir. Ýkinci bölümde Eþ‘arî’nin soydaþlarý olan eski Yemenliler’in Müslümanlýðý benimseyeceðine dair Resûlullah’ýn sözü zikredilmekte, ardýndan Cenâb-ý Hakk’ýn her asrýn baþýnda dinî hayatý yenileyecek bir kulunu görevlendirdiði yolundaki hadis nakledilerek Ebü’l-Hasan el-Eþ‘arî’nin bu müceddidlerden biri sayýldýðý yolundaki kanaat ifade edilmektedir. Eserin üçüncü bölümü Benî Eþ‘ar kabilesinin mânevî üstünlüðü hakkýnda rivayet edilen hadislerle baþlamakta, ileride ortaya çýkýp Ýslâm’a ve müslümanlara hizmet edecek ve iyi hasletler taþýyacak bir kavmin geleceðini beyan eden âyetin (el-Mâide 5/54) Ebû Mûsâ el-Eþ‘arî’nin kavmini hedeflediði þeklindeki hadis zikredilmektedir. Ahvâzî tarafýndan ileri sürülen, Eþ‘arî’nin eser telif etme yeteneðinin bulunmadýðý þeklindeki iddiaya karþý bunun baþlangýç dönemiyle sýnýrlý olduðu belirtilmekte, önceleri Mu‘tezile mezhebine baðlý kaldýðý yolundaki eleþtiriye de bu geçici durumun imamýn sonraki hizmetlerine engel teþkil etmediði biçiminde karþýlýk verilmektedir. Eserin dördüncü bölümünde Eþ‘arî’nin zengin ilmî birikimine ve buna tanýklýk eden bazý âlimlerin ifadelerine yer verildikten sonra onun 320 (932) yýlýna kadar telif ettiði 100 kadar eserin ismi sýralanmaktadýr (s. 128-136). Ardýndan el-MuÅtezen diye bilinen tefsir kitabýnýn iki sayfadan oluþan baþlangýç kýsmý zikredilmektedir (s. 137-139). Beþinci bölümde ibadet ve zühd hayatýna iþaret edilmekte, altýncý bölümde onun ümmetin en hayýrlýlarý arasýna girdiði belirtilmektedir. Yedinci bölümde bazý örneklerle Eþ‘arî’nin ehl-i bid‘attan uzak olduðu ortaya konmakta, ardýndan akîdesi hakkýnda bir fikir vermek amacýyla el-Ýbâne adlý risâlesinin baþýndan on iki sayfalýk bir metin kaydedilmektedir. Sekizinci bölümde, Ebü’l-Hasan el-Eþ‘arî ile Eþ‘arîler’in hak yolda bulunduðu konusunda rüyada görüldüðü söylenen Resûlullah’ýn beyanlarý zikredilmekte, dokuzuncu bölümde Eþ‘arî’yi öven bazý þiirler yer almaktadýr. Onuncu bölüm, müellifin yaþadýðý döneme kadar Eþ‘ariyye’yi benimsemiþ yetmiþ civarýndaki meþhur âlimin kýsa biyografilerini içermektedir. Tebyîn’in yarýsýndan fazlasýný onuncu bölüm, bunun da üçte ikisini söz konusu biyografi kýsmý teþkil etmektedir. Daha sonra akaid alanýnda kelâm yönteminin övgüye lâyýk bir hareket olmadýðý yolunda ileri sürülen iddiaya otuz sayfalýk bir hacim içinde karþýlýk verilmekte ve Ahvâzî’nin Me¦âlib’inden Eþ‘arî’ye yönelik otuz kadar eleþtiri metni nakledilip cevaplandýrýlmaktadýr. Tebyînü ke×ibi’l-müfterî, Eþ‘arî’nin mezhebini benimseyen bazý âlimlerin biyografisini içermesi, Hasan b. Ali el-Ahvâzî’nin Eþ‘arî’ye ve onun þahsýnda Sünnî kelâmýna yönelttiði eleþtirilere karþýlýk vermesi bakýmýndan önemli bir eserdir. Ahvâzî ilmî sayýlmayan birçok ithamda bulunduðundan Ýbn Asâkir ona farklý bir üslûpla cevap vermek zorunda kalmýþtýr. Ýthamlar arasýnda Eþ‘arî’nin Mu‘tezile mezhebinden dönmediði, eser telifi yeteneðinin bulunmadýðý, döneminde itibar görmeyip etrafýnda birtakým cahil ve bid‘atçý insanlarýn toplandýðý, idrar rahatsýzlýðý yüzünden yirmi yýl namaz kýlmadýðý gibi iddialar mevcuttur. Ancak Ýbn Asâkir de bunlara cevap verirken Eþ‘arî hakkýnda görüldüðü söylenen rüyalarý delil gibi kullanýp ifrata kaçmaktadýr. Eserin baskýsýna bir giriþ yazan Zâhid Kevserî müellifin bu türden birkaç hatasýna iþaret etmiþ, Ahvâzî’ye de yer yer aðýr eleþtiriler yöneltmiþtir. Eserde gerek Ahvâzî’den yapýlan nakillerde gerekse Ýbn Asâkir tarafýndan verilen cevaplarda cedel üslûbunun hâkim olduðu görülmektedir. Bunun yanýnda kitabýn sistemli bir plana sahip olmadýðý da belirtilmelidir. Hanbelî âlimlerinden Ýbnü’l-Mibred, Cem£u’l-cüyûþ ve’d-desâkir £alâ Ýbn £Asâkir adlý eserinde (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, nr. 1132/2) Tebyîn’de yer alan kelâmla ilgili savunmalara yönelik bir reddiye kaleme almýþtýr (DÝA, XXI, 126). Tebyînü ke×ibi’l-müfterî Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî tarafýndan ihtisar edilmiþtir (Keþfü’¾-¾unûn, I, 342). Þarkiyatçý F. M. van Mehren kitabýn 165 sayfalýk bir kýsmýný yayýmlamýþ, bunun seksen altý sayfalýk bölümünü Fransýzca’ya tercüme etmiþtir (Leiden 1878). R. J. McCarthy, Tebyîn’in içinde yer alan Eþ‘arî’ye dair bilgi ve savunmalarla ona nisbet edilen eserlere ait metinleri yine Eþ‘arî’ye ait el-Lüma£ ile birlikte neþretmiþtir (Beyrut 1952-1953). Muhtelif yazma nüshalarý günümüze ulaþan eser (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1127 [baþtan eksik]; Karaçelebizâde Hüsâmeddin, nr. 234; ayrýca bk. Brockelmann, GAL, I, 404; Suppl., I, 567), Hüsâmeddin el-Kudsî tarafýndan dedesi Seyyid Abdülbâký el-Hasenî el-Cezâirî’ye ait nüsha ile Millet Kütüphanesi Feyzullah Efendi bölümündeki nüsha (bu yazma nüsha adý geçen bölümde bugün mevcut deðildir), Kahire’de özel bir kütüphanedeki nüsha, Mehren’in kýsmî neþri ve Teymûriyye Kütüphanesi’nde bulunan muhtasar bir yazmaya dayanarak yayýmlanmýþ, Zâhid Kevserî bu neþrin baþýna kelâm fýrkalarýnýn ortaya çýkýþýyla ilgili bir mukaddime yazmýþ, bazý sayfalara dipnotlar eklemiþtir (Dýmaþk 1347; Beyrut 1399/1979; 1404/1984; Dýmaþk, ts. [Dârü’l-fikr]; nþr. Abdülbâký el-Kudsî, Beyrut 1983; nþr. Ahmed Hicâzî es-Sekka, Beyrut 1995). BÝBLÝYOGRAFYA : Tebyînü ke×ibi’lmüfterî ’nin unvan sayfasýyla son sayfasý (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1127) Ýbn Asâkir, Tebyînü ke×ibi’l-müfterî, tür.yer.; Keþfü’¾-¾unûn, I, 342; Serkîs, Mu£cem, I, 182; Brockelmann, GAL, I, 404; Suppl., I, 567; Necîb elAkýký, el-Müsteþriš†n, Kahire 1964-65, II, 842; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, £Uyûnü’l-müßellefât (nþr. Mahmûd Fâhûrî), Halep 1413/1992, I, 44-45; Mustafa S. Küçükaþcý – Cengiz Tomar, “Ýbn Asâkir, Ebü’l-Kasým”, DÝA, XIX, 323; Ferhat Koca, “Ýbnü’l-Mibred”, a.e., XXI, 126. ÿBekir Topaloðlu – ˜ TEBZÎR (bk. ÝSRAF). — ™ 231