dogu ve batı arasında ıslam" kıtabı uzerıne

advertisement
, AÇIKOTURUM
-
•
r,
•
'
.
.
._
~
·
'
•
•
•
ALI IZZETBEGOVIÇ'IN ''DOGU VE BATI
•
•
••
•
ARASINDA ISLAM" KITABI UZERINE
ALIJA ALI IZZETBEGOVİÇ'S WORK "ISLAM BETWEEN EAST AND WEST"
.
ıa
l-
e
z
YÖNETEN: SÜLE~ BAYRAKTAR
Prof.· Dr. Ahmet lNAM, Doç. Dr. Yasin CEYLAN, Doç. Dr. M. Hayıi KlRBAŞoGLU.
Dr. Mehmet PAÇACI, Mevlüt UYANIK, İbrahim ÖZDEMİR. Prof. Dr. Salih AliDEMİR
TAKDİM
'l
Ali İzzet Begouiç'in geniş araştuma ue derin. düşünme mahsulü olan "Dogu ue Batı Arasında
Islam" adlı eserini okudum. Eserde çok çeşitli konular ele· alınmıştır. Eseri degerlendirmek için
her konu ayn ayn ele alınıp yazannfikirleri tartışılabilir. Ben ayrıntıya girmeden eserin bütünü
üzerinde durup onun ana filcri.ni anladıgım şekilde ifade etmek istiyorum.
lz.zet Begoviç insanın alemdeki yerini, ne oldugunu. nasıl bir tutum içine girmesi gerektigirıi
bildirmeye çalışmıştır. Bunun içirı bir taraftan insan eseri olan kültürün önemli unswl~nnı,
diger taraftan insanın aşkın uarlılcla ilişlciSirıi ifade eden dirıieri ele alıp degerlendirmiştir. Bu
degerlendirme yazann köklü bir felsefe, sıptat ve sosyoloji bilgisine sahip oldugunu gösteriyor.
Felsefi bir sezgi ile çeşitli kültür unsurlan arasında ilginç baglar kuruyor.
Insanm biri maddi digeri maneui iki dünyası bulundugu gerçegirıi öne alarak. düalizm.i
bütünlügü ile ele almayan Batı medeni~tinin eleştirisini yapıyor. !zzet B egouiç'e göre Batı..
insanın ya ideolojilerle yalnız maddi d~asına veya dirılerle yalnız maneui dünyasına önem
vermiştir. Bu yönde1cifaaliyeUerle meydana gelen Batı Medeniyeti, irısanın sorunlanm çözmede
başanlı olamamıştır; aksine, insanların mutsuzluk ve huzursuzluguna yol açnlı.ştır.
Islam dini, gerele ilkel dinlerden ve gerele Batıda hakim olan kitabı dirllerden farklı olarak,
ile ele alır. Onun maddi ve maneui dünyasını bir arada görür ııe onlara aynı degeri
verir. Telkin etti{)_ i insan faaliyetleri; i/ci dünya arasındaki bagı koparmama istikametirıdedir.
_.!!UT}-~f!_iÇ_~.:- -~z~t_ !3_egç!JJÇ'e gqr_e__i[l~_gn_l_ar.._i&in kt!-rtuluş _yolu Işlam'dadır. 9'nun telkirı ettigi
Allah'a teslimiyettedir. Tabü bu teslimiyet bilirıçsiz, atıl bir faaliyet degildir. O'nun gösterdigi
yolda faaliyette bulunmadır.
insanı bütünü
Çok istememe ragmen Islami Araştırmalar bürosunda yapılan tartışmaya lcatılarnadım.
Çok degerli bu eseri tekrar gündeme getiren Dergi yöneticilerirtl tebrik ederim.
P rof. Dr. Necati ÖNER
SÜLEYMAN BAYRAKTAR: Sayın Ahmet
!nam Bey, Begoviç'in Dogu ve Batı Arasında
Islam kitabı üzerine yapacagunız bu açık oturu~
mun ilk sorusunu size yöneltmek istiyorum. Bu
kitap Hııistiyanlann, Marxistlerin ve Müslümaniann iç içe yaşadıgı bir ortamda yazılmış.
Yani eski Yugoslavya'da. Bu ortamı göz önünde
bulundurarak siz, Begoviç'in olaylara bakışını.
kitabı yazarken kullandıgı metodu ve kitabın
felsefi temellerini
nasıl
degeylendiriyorsunuz?
AHMET İNAM: Benim anladıgın:ı kadanyla Ali !zzet Begoviç'in yapmaya çaJıştıgı. kendi
yaşadıgı toplumun kültürünün varolabilmesi
için gerekli, düşüneeye dayanan temelleri bulmaya çalışmak. Bu temelleri bulmaya çalışırken
Begoviç, bulundugu yer ve kültür açısından çok
şanslı bir durumda. Çünkü bulundugu yer olan
Yugoslavya hem Hıristiyan hem Marxizm h em
/
74
\
·ı
1i
1
ı
o
ı
i
!
ı
·i
ALl IZZETBEGOVIÇ'IN DOGU VE BATI ARASiNDA İSLAM KITABI ÜZERINE
de İslam· kültürüne sahip. İşte böyle bir ortamda
kitab·İ yazdığı dönemden sonra da İslam
Begoviç kendi halkına ve toplumuna bir yer buldüşüntlrleri çıkmış ve çok şeyler söylemişlerdir.
maya çalışıyor. Bu durum Türkiye a,çısından da
Belki daha da söylenecektir. Buralarda kalmaçok öğreticidir. lzzet Begoviç düşünen bir adam,
mak lazım. Şimdi kitabın. genel düştlrıce metosadece düştlrıen değil. aynı zamanda aksiyon
dunun batılı bir yöntem olduğunu söyledim:
adamı. Yapmakta olduğu siyasi harekete fikri
Bunun bir mahsuru da yoktur. Belki de Marxisttemeller bulmaya çalışıyor. Bu temelleri bul!ere sesleniyor olabilir. Demek istiyorki: bizim
maya çalışırken bir arayış içerisine giriyor. Bu
tuttuğumuz yol. siZin yolunuzdan daha ô.stündlır.
arayış kendi yaşayışını meşrulaştırma çabasınMarxtstlere birşeyler anlatmak istediği için
dan kaynaklanıyor. Bu sebeple kendisine saygı
onlann metodunu ve dilim kullanmış olabilir.
duymak gerekir. Çünkü üzerinde fazla düştlrıBuna da bir itirazım yok, yalnız benim kaygım
meden, kendisinden önce yazılmış bir takım kişu: burada önceden biçilmiş bir elbise söz konutapları otorite kabul edebilir ve arayışa girsu. Kullandığı malzeme çok geniş bir malzeme
meyebilirdi. Marxtzm ve Hıristiyanlıklada fazlaolduğu
ıçın
kendinden önce Marxıst
ca hesaplaşmazdı. Otoritelere baş vurur ve
düşünürlerin yaptığı şeye benziyor aslında
kurtulurdu. Begoviç'te saygı duyduğum nokta bu
yazdığı kitap. Çok geniş alanlara girdiği için zorarayış çabası ile açık bir kafayasahip oluşudur. ·
lamalar var kitapta. Aslında önemli kaynaklan
Kendisi bir aksiyon adamı olmasına rağmen,
bulmuş ve onlann üzerine bina etmeye çalışmış
nasıl bu kadar ince noktalarda bile felsefi teolduğundan ·bu "bir takım zorlamalar olmayabimellendirmeıer içerisine girebilmiş? Yalnız
!irdi. Bu tip çalışmalann şöyle bir tehlikesi var:
diğer yandan yazdığı kitabın uslübu batıda
bahsedilen alani~ olması itibariyle sosyoloji,
· yapılan meşrulaştırma çabalanndan da farklı
antropoloji v~ tarihte sürekli değişiklik
değil. Yani Marxtstlerin; Marxtzmin ilk dönemolduğundan bu alanlarda yen1 yeni görüşler orlerinde yazmış olduğu kitaplar gibi. Mesela niçin
taya çıkıyor ve dolayısıyla bir an geliyor ki,
tarihi mateıyalizm diğer görüşlerden üstündür?
dayandığı malzeme eskimeye başlıyor. BegoBegoviç'in yaptığı biraz ona benziyor. Çok
viç'in devlet adamı, hukukçu ve bir aksiyon
büyük sentezler peşindedir. Yöntemde Hegelciadamı olarak yaptığı bu çalışmaya biiyük saygı
dir, çünkü zıddiyetlerden yola çıkıyor: Kendi
duyulabilir. Felsefi temelleri açısından
·toplumunun bu zıtlarını lslamiyetin, Hegelci andeğerlendirecek olursak bile kendisine meslek.,.
·lamda içine alıp, kuşatıp . aşabileceğini öne
ten felsefeci olmayan biri olarak baktığınızda
sÜrüyor. Bu m~ada onun metodu: Hegelci ve
saygı duyabiliriz. Ancak Begoviç meslekten felMarxiZmin temelinde olan bir düşünce metodusefeci olsaydı bu kadar saygı duyacağımızı sandur. Çtlrıkü sh: 28-29'daki zıddıyetler cetveline
mazdım. Çünkü çok haddin1 aşan sentezler ve
bakarsak: İslamiyetin bu zıtlıkları aşacağı
birleştirmeler yapmış kitabında. Kitaptaki her
görünmektedir. Burada Hegelci metodun eleştibölüm ciltlerle yazılması gereken problemleri
risi yapılabilir. Bazılannca bu metod eskimiştir.
ihtiva ediyor. Ancak hedefleri açısından böyle
Gerçekten toplumda ve tabiatta böyle zıtlıklar
bir çalışma yapılabilir. Çtlrıkii kendisi meslek-:
var · mıdır? -Marx ve Engels de olduğu gibi
ten felsefeci ve sosyolog değil. Kendisinden önce
_ô?elUkle bu zıtlıklardan bir senteze -v~ılmak ·is-· .... -·de ·butip ·çai.ışma.IarTailacaj·apı.J.iiianiiŞ: BÜ.ne~-tenmektedir. Hllıni Ziya'nın Taıihin MaddecUiği
denle Begoviç'i değerlendirirken çok fazla inkitabında bu durumu görebiliriz. Bana böyle
safsız olmamak lazım. Ama göklere çıkarmak ta
gelmiyor. Çünkü insan zıtlıklar kurabilir ve o
doğru değil. Meslekten bir akademisyen felsefeci
.zıtlıklann aşılması için kendi görüşünü ileri
olarak baktığımızda göklere çıkanlacak birisi
siirebilir. Bu konuda 1zzet Begoviç'in yapbğı çok
olmadığını görürsünüz. Ama diğer taraftan bir
I!l~asızdır, diyen;ı.em. Hakikaten yerinde. Yalnız
aksiyon, mücadele ve fikir adamı olarak
bJr zorlama söz konusu: zıtlıklar bulacaksınız,
baktığınızda -biz de Ziya Gökalp gibi- hakikaten
ama ne kadar zıtlık dediği şey. zıtlıktır, o
saygı duyulacak biri olduğunu görürsünÜZ.
tarbşılabilir. ·Kendi görüşünüzün de bu zıtlıklan
Bence asıl ·sorulacak soru ortaya attığı, biZe
aştığını _ söyleyeceksin1z. Bunun şöyle bir malısunduğu problemleri nasıl tartışacağımızdır.
~uru va~~: önced!!n siZe bir şema verilmiştir,
Kendi tezlerin1 .ele alalım. Bunlar nasıl geliştisiZ ken~i bu şemaya uyduracaksınız. Bu da
rilebilir. Bu bii bakıma çok gen1ş bir malzeme
Hegelci bir görüştü.r. Ama Begoviç'in yapmaya
kitab dır B kita tan h
a1z
olarak hem
çalıştığı kendi külttlrtlrıün temellerin1 bulma,
ı · u · ~
em m_ eme .- •
Hırtsti~ı~ ve Marxizmle hesaplı:tşma çabası
ulaşınaya çalıştıgı sentezlenn ge~~şligi a~ı~~olduğundan yaptığının çok saygıdeğer bir şey
dan, hem de metodu açısından ogrenecegımız
olduğunu söyleyebilirim. Yalnız Begoviç'in bu
çok şey var. Bütün mesele bu malzemeyi nasıl
1
ISLAMİ ARAŞTIRMALAR, ClLT: 6. SAYl: 2, 1992
S . BAYRAKTAR. A.lNAM, Y. CEYLAN, M. H: mRBAşoaw, M. PAÇACI, M. UYANlK, I. ÖZDEMİR, S. AliDEMİR
tenkit edeceğiz, nasıl geliştireceğiz. nasıl gözden
Türkiye'de yaşayan bu kültürün Insanlan olarak bunu nasıl geliştirebilir, neler
öğrenebil.ir:iz? Onu tartışmak lazım.
geçireceğiz?
S. BAYRAKTAR: Ahmet Bey kitabın genel
bir değerlendirinesini yaptı ve bizim için bu kitapta tartışmamız gereken konulan gündeme
getirdiler. Kendile rine.•. çok teşekkür ederiz.
Sarunm İbrahim ÖZdemir Bey, hocam.ıza konuyla ilgili bir soru yöneltecek. Buyrun İbrahim
Bey.
75
4e
yoksun ürünlerle ve ferdiyete· karşı ilgsizliği
o, kişiliksizleşmeye götürür. Oysa milli ~tür ise
orijinal. faal ve bila vasıtadır. Kitle kültüründe
üreten vardır, tüketen vardır. İnsan angutlaşır."
Zannediyorum kendi halkı da o· angutlaşmayı
yaşıyor. Begoviç milli kültürün vurgulanması gerektiğini söylüyor. Bunu biraZ açar i:nısınız?
A. İNAM: Bu da koyduğu zıddıyetler tablosunda bir çıkış olarak görünCtyor. Yani bir yanda
Hıristiyanlar bir yanda Marxisiler bir yanda
İslamiyet. Ve İslam bıltün bunları aşaca,k bir
tablo getirecek. Bu konunwi da İslamiyetl bilen
İBRAHiM ÖZDEMİR: Hacarn sızın
arkadaşlar tarafından tartışılması gerekiyor.
yazılannızda sık sık vurguladığınız temel bii teKişilik teşekkülü olamayan bir kültürün gelişziniz var. Bir Türk olarak, Türk -kültürü
. mesinin mılmkün olamayacağını söyleyebiliriz.
içerisinde, kendi halkımıza kendi coğrafyamızda ·• Bu neye benziyor? Dünya kültürü diye bir şey
bir şeyler üretilmeli diye. Bunu yaparken de
var diyorlar. Dünya bir köydür hepimiz bu köydünya kültaründe olsun, felsefede olsun tılm bide yaşıyoruz. Herkes birbirine benzer diyorlar.
rikimlerin kullanılar_ak ortaya konmasını isBunun ço,k tehlikeli bir şey olduğunu
tiyorsunuz. Acaba size göre kendi toplumu için
söyleyebiliriz. Çünkıl bu insanlığı öldürebilecek
Begoviç bunu gerçekl~ştirebilmiş mi?
bir şeydir. Farklılığın ortadan kaldırılması, tek
bir görüşün egemen olması demektir. Binlerce
A. İNAM: Bana göre
Begoviç kendi
yıl yaşanmış olan gelenekler, dünyayı farklı an- .
kültürü içerisinde bunlan yapmıştır. Begoviç'in
larnda algılama biçimleri ortadan kalkmış
çok daha saygı duyulacak yanı eylem adamı
oluyor. Nasıl farklı kültürler dünya kültılrü
oluşudur. Hem düşüncede hem de pratikte bunu
içerisinde şahsiyetlerini kazanacaklarsa, aynı
ortaya kayabilmiş biri. Keşke bizde de böyle in~ültılr içerisinde de .farklı şahsiyetler olmas~
sanlar ortaya çıkabilseydi. Bizdeki aksiyon
lazım. Yani başta olan bir insanın el
ad.amlannın kaçı felsefi hasaplaşma içine gjreçırpmasıyla herkes onun dediğini yapıyorsa, o
bilecek bilgiye, donamma sahiptir? Be~ç
kültilrün gelişmesi mümkün değildir. Dolabizim kültO.rümılzün çok ihtiyaç duyduğu bir
yısıyla eğer biZim kültürümüz caiılanacaksa,
insan tipidir. Bizde akademisyenler kendi tildişi
dünya kültürü içerisinde olanca farklılıği ve zenkuleleri içine çekilmiştlr. Aksiyon tarafi.nı anlaginliği içinde görünecekse bunu aİıcak feİt olan,
mazlar, girmek istemezler, siyaseti b en ~a­
yani farklılığı olan insanlar yaratabilir. Bu nasıl
mam· derler; polisten. müdürden. dekandan,
bir şeydir? Hem geçmişiyle bu tqprağın
rektörden korkarlar. Meclise giren veya partilerkültürüyle birleşmiş, bu geleneği özümsemiş,
de mücadele edenlerin de bilg~~I! yo~~·
geleneğin üzerine dayanan bilgisi, görgıls!i.,
düşüncesi ve duygularıyla kendine has bir bakış
S. BAYRAKTAR: !zzet Begoviç'i bu
açısıyla gelmiş insanlar, hem de taşıdığı gelenek
kitabıyla değerlendirmeye alışımızın bize göre
ve kültür, hava, atmosfer, toprak olarak çrtak,
en orijinal yanı, kendisinin köklü bir kültürel birikime sahip olarak siyasi faaliyetlerde buluama o ortaklık ılzerine kendine has
düşünceleriyle geldiği için farklı. Öbür _tfulıl \>ir
nuyor olmasıdır. Türkiye olarak biZim sıkıntımız
biat toplumu haline geliriz ki. onu entellektüel
fikir adamları, si.yasetçiler ve halkın ayrı kulvarlarda koşuyar olmalarıdır. İbrahim Bey'İn soruaçıdan çok tahlıkeli görüyorum. Yani bo~
sunda da varolan evrensel kültür ve milli kültür
eğme. otoriteye sığınma çÖk tehlikeli bir şeyd·~:
Kafa tutma, isyan, polemik gazel bir şey ama,
konusuyla ilgili konulara olan ilgisinden dolayı
Mevlüt Uyanık Bey'in ekllyeceğl veya soracağı
nasıl savaşacaksın, nasıl tartışacaksın. Bu.
bizde çok fazla olmuş ve ortadoğu insanının
bir şeyler olabilir. Konu buraya gelmişken kenalışık olduğu bir şey değil. Hep otoriteye boyun
disine söz vermek istiyorum. Buyrun Mevlılt Bey.
eğmeye alıştığımız için, ılstad diye bilineniere
M .E VLÜT UYANlK: Hocam Begoviç'in
kafa tutma, onlarla tartışabilme, dolayısıyla
milli kültür ve kitle kültürıl ayınmı var. Sh.
alışılmış kalıplan yırtabilme. sarsabilme çok
104'de şöyle diyor: "Kitle kültürıl insanı ferdiyetkolay bir iş olarak gözo.kmılyor. Fakat bunu yası.ileştirir, kişiliksizleştirir. Manevi açıdan yekpamadığımız sürece de gelişme~ müg:ıkün
nesaklığa götürür. Manevi kıymetlerin seri hadeğil. Uki:Ualıkla, saygısızlığa varan çıkıntılıkla,
linde imalatıyla, kopyalarla, zevkle, değerden
JOURNAL OF ISUMIC RESEACRH VOL: 6 NO: 2,
ı992
ji
,;-·--
.r
... - --.
...., .
76
ALIIZZETBEGOVIÇ'IN DO(;U VE BA1T ARASINDA isU\M KITABI ÜZERINE
hak.ikaten kendi düşüncene sahip olduğun için
farklı görüşler gelirebilmenin arasındaki farkı
görebilmek lazım. Onun için de belki paradoksal
görünecek ama, ukala insanlann, heyecanlı insanların yetişmesine de izin vermek lazım. Yani
gençlerin ukalalık etmesine de göz yum~ak gerekiyor. Burada öyle garib bir durumdayız ki,
hem adama kendi şahsiyetini kazandıracak
hoşgörüyıl göstermek lazım, hem de haddini bildirecek bir tutum içerisinde olmak lazım. Tamam sen farklısınama çok fazla uçtun. Uçabilirsin ama bu kadan da fazla. Hem uçmasına
izin vermek lazım. hem de tozutmasına izin vermemek lazım. Böyle insanlar yetiştlrebilirsek, o
zaman bir takım zincirlerin kırıldığını görebiliriz. Bizler (kendimi de katarak söylüyorum)
uçmasını bilmiyoruz. Yani uçmasını bilemedlğimiz için hem yanlış yapmaktan, hem de bilgisizliğimizden korkuyoruz. Uçabilecek kanatlarımız fazla gelişmemiş. Çünkü bizi almışlar
büyük üstadlar, otoriteler hep kucaklarında taşımışlar. Bıraktıklan zaman peşlerinden yürüyoruz, uçamıyoruz. Uçtuğumuz .z aman da, işte bu
tozuttu, dağıttı. meczuplaştı gibi laflar ediliyor..
Içinde bulunduğumuz ortamdan da sürgün ediliyoruz. Ayıplarııyorsunuz, kınanıyorsunuı. atılı­
yorsun uz. Dağıttı bu adam, yaşlandı, bunadı
dJyorsunuz.
1
'
·ı
\
i
\.
M. tJY:ANIK: . Otorite kitle kültürünün bir
oluyor, yeknesaklığa ittiği için. Ama
problem şahsiyetli insan olursa otoriteleri
eleştirirken, yeni otoriteler oluşturmayacak.
Bundan sonra benim dediğim olacak değil de,
ben olacağım. Yani kültürel bir çokseslilik... . ,
parçası
1
it
i
..
anlamayacak, gOcenmeY.ecek, küsmeyecek. Bizde küsme gocenme oluyor. Şahsi bir prol;>lem
gibi algılanıyor.
·
·
Begoviç'in
yaşadığı
toplumda da böyle e-
leştirel ortam var mıdır .bilemiyorum? Fakat
işaret ettiği
hususun çok önemli olduğunu saBelki de İslam kültÔİünün çok büyük
problemlerinden biridir bu. Yani ' İslarri kültüründe ne kadar ferdiyete izin vardır? Dediğimiz
tipte bir insan bize yakışır mı? Yoksa yine biz
batının etkisinde böyle bir insan tipi mi
söylüyoruz? Çünkü liberalizm, entellektüel hayatın dışında özel teşebbüs, devletçiliğin ortadan kalkması gibi şeyler, bunun sosyo-ekonomik paraleli de var deyip biZ bu düşünce­
mizde oyuna mı geliyoruz? Hakikaten fark lazım
mıdır? Fert bir oyun mudur? Fert diye bir şey
olamaz mı? Belki de fert diye bir şey olamaz.
Fert deyip piyonlar çıkar.
nıyorum.
M. UYANIK: , Begoviç şöyle diyor: "Ki.tle
kültürü sadece ihtiyaçbin karşılar. Ama milli
(İslaınl) kültürde, insan ruhu .vardır. Onların tatmin edilmesi gerekiyor. Milli kültür-icmaa, dahili
muvafakata, iştlrake dayanmaktadır. Kitle kültürününün hakim prensibi · ise manifüjasyondur." Yani insan ruhu Onemli burda. Problemi
galiba Begoviç kendi düşünce konteksinde çözII!OŞ gibi geliyor bana.
A. İNAM: O ne kadar İslamidir, onu çözmek lazım? Çünkü Begovıç·ın· İsirum dediği şey
hakikaten İslami midir? Alışılmış anlamda
İslami mi? Yoksa yeni bir yorum mu getirmek
istiyor?
A. İNAM: Keşke olabilse, yani o nasıl olaS. BAYRAKTAR: Şimdi Begoviç'in tarcak bilemiyorum? Çünkü bizde akademik eğitim
. tışdığı bu konular, bizim İslam düşünce ·geleiçerisinde de adamın yüksek lisans yapması.
neğimizde _ de-tartışılmış ve hala tartışılmaya
doktora tezi ya.zması. yardiıiic1ao'Çent olıiiasl, -- devam etmektedir. Yani cemaatçilik, ferdoçent olması... bir sürü şeylerden geçiycırsuiıuz·
diyetçilik. kişinin hOrriyeti giöi konular. Fakat
ve her geçişte engelleme oluyor ve taviz verriıek
bu tartışmaların çoğunun ortak noktası, bulunzorunda kalıyorsunuı. O kadar çok taviz veriyorduğu ortamla olan ilişkileridir. Yani aşırı bireyci
sun ki sonunda kanadın falan kırılıyor. Tamayaklaşımların olduğu :bir ortamda cemen tıili bir insan haline geliyorsun, bu çok tehmaatçillkten bahsediliyor. Bireyin. töplum.
likeli. Bunu nasıl aşmak lazım? Belki de akadeiçinde yok olduğu ortamda ise ferdiyetcilikten
mik hayatın dışındaki insanlar bu İşi kurtarabahsediliyor. Burada yöntem sorunu da
cak. Biraz gazeteci, biraz hiç Kimseye bu anlamgOndeıiıe gelmektedir. Begoviç'in kUllandığı
da muhtaç olmayan birileri olabilir. Veya akayönteme ilişkin Hayri Bey'in de görüşlerini
demisyen olup ta kendine_çok fazla güvendiği
almak istiyorum.. Çünkü kendisinin kitabını
için, düşüncelerini çok sağlam temellere dayangündeme getirmemizde büyük katkısı var. Hayri
dırdığı için r~atlı.kla düşünceleriiii söyleyeBey, sizin de özellikle İslami anlamda yöntemle
bilen insanların ortaya çıkması lazım. Yani dobilgili çalİşmalannız olduğundan, kitabın metora dobra, harbi, kendi sözünü esirgemeyen -baş­
dunu tartışırken söyliyeceğin}.Z bir şeyler olabikalarının sözünü kastetmiyorum- kendine has
lir.
söZÜ var ve onu korkmadan söyleyebilen, söyleH. KIRBAŞOGLU: A. İnam Bey, Begodiği zaman da karşı taraf onu saygısızlık olarak
1
IsLAMi ARAŞTIRMALAR, ClLT: 6, SAYI: 2. 1992
S. BAYRAKTAR. A. INAM, Y. CEYLAN. M: H . KIRBAŞOÖLU, M. PAÇACI, M. UYANlK, 1. ÖZDEMIR, S. AKDEMIR
77
\
viç'in Hegelci metod kullandığından ve bir de
açık olduğundan bahsettiler. Hakikaten Begoviç'in en göze çarpan tarafı bu. Son derece açık
ve ön yargılanru en Ost seviyede aünış bir insan.
Sh.· 25'te şöyle diyor: "İslam, Sosyalizm ve
Hıristiyanlığın hakikat paylannı sadece tanı­
makla kalmıyor, bllakis üzerinde ısrarla duruyor. Çünkü eğer Sosyalizm yalansa, lslam da
tam hakikat değildir. İslamın doğruluğunu ispat
etmek,' Sosyalizm ve Hıristiyanlığın doğruluğunu
ve aynı zamanda hakikatlerinin noksanlığını da
ispat etinek demektir." Bu sözleriyle Begoviç
Maixizrtı lle Hıristiyanlığın İslam'la kesişen
noktalannın olduğ~nu vurgulamaktadır. Qnlan
toptan reddetmenin İslam'ın bir kısmını reddetmek olöuğumi söylemektedir. Bunıln' içln Marxizme ait bir metod kullanmış olabilir. Sunlan
taptan reddetmediği için, 'onu kullarımakta da
bi:J' beis görmemiş olabilir.
A. j:NAM: Şimdi Hayri bey, zıtların birliği
konusu vardır. Eğer siz düşmanınızı sürekli olarak ayakta tutmazsanız ondan bir şey
öğrenemezsiniz. O zaman siz de gelişemezsiniz.
Sizin varlığınız. size karşı olan unsurların
varlığıyla mümkündür. Bunti Begoviç çok iyi
kavramış. Devanilı olarak farklı kültürlerle etkileşim halinde olduğu için Yugoslavya'nın böyle
bir şansı var. Rumeli ve Balkanlardaki
Müslümanların böyle bir şansı var. O Viı:dar
kültürel yönden zengin ve farklı bir coğraWada
yaşıyorlar ki. bir takım saplanWardan kendilerini kurtarıyorlar. Mesela Marxistlerle aynı lokantada yemek yiyor, aynı kahvede çay içiyor,
Hıristiyanlarla aynı ortamda bulunuyor. Bu nedenle bir takım saplanWardan kurtulma
şansına sahip. O da Begoviç'i çok anlamlı ve
önemiL bir_ yere: getiriyor. :Yani egosaıitliisizim
bir anlamda ortadan kalkmış oluyor. Kendi yerini diğer kültürler arasında görebiliyor. Farklı insanlarla yaşadığı için mukayese imkanı oluyor.
S. BAYRAKTAR: Biz kitabı eksileriyle ve
artılanyla birlikte değerlendirmeye çalışıyoruz.
Kitabın yazan hukukçu olmasına rağmen bir
çok felsefi konuların içerisine girmiş bulunduğu ·
için, bu tarbşmaya hem Ahmet lnam Bey:i hem
de Yasin Ceylan Bey'i çağırdık. Ahmet lnam Bey
Begoviç'.i meslekten biri olmamasına rağmen
felsefi konulann içerisine girmesini saygıyla
karşılıyor ve Türk politikacılarına da örnek
olmasını istiyor. Şimdi bir felsefeci olarak Yasin
Bey' e bu, kitabı ve Begoviç'i genel hatlanyla
nasıl. değerlendirdiğini sormak istiyorum.
YASİN CEYLAN: Kitabın konusu; batı
külblrünlın doğu kaltürlıne üstlın geldiği tarih-
JOURNAL OF IS~ C RESEACRH VOL: 6 NO: 2, 1992
ten beri ortaya çıkmış olan bati~doğu mukayesesidir. Bu alanda Tanzimattan günümüze
kadar çok kitap yazılmıştır. Begoviç'in kitabını
ben okurken bir oryantal mütefekkirin kitabı
gibi okumak istedim, bunu göremedim. Müslümanlığa meyletrniş, İslam'da çözüm arayan bir
Hıristiyan mütefekkir olarak görmek istedim,
onu da göremedim. Yani hem Avrupalı hem
Müslüman ve yaşadığı toplum içerisinde
gördüğü eksikliklere çözüm arayan ve çözümü
İslam dininde arayan bir düşünür. Dolayısıyla
tartışılan İslam ve batı kültürüdür. Şimdi bu konuyu işleyen bir kitapta bu iki unsururl iyi bir
tarifini görmek lazım. Batı nedir sorusuna Begoviç'in verdiği cevap eksikUr. Çünkü verdiği
örnekler batı toplumunun zayıf noktalandır.
Batı kültürünün tarih süreci içerisinde ortaya
koyduğu aksaldıklan yine batı kaynaklanna
dayanarak veriyor.
A. İNAM: Bu gozel bir şey değil mi?
Y. CEYLAN: Batı kaynaklarının, batı
zaten tesbit ettiği eksiklikleri ortaya koymak tabii ki önemli bir şeydir. Ancak
onların farkında olmadığı eksikliği ortaya koymak, oryantal düşünürden beklenen şeydir. Nitekim batı toplumundaki gayri ahlaki durumlar,
adalet sistemini bozan durumlar, insanın ruh
ögesini gözardı eden durumlar, bunların hepsi
bindokuzyüzlü yılların başlanndan beri söyleniyor. Begoviç te aynı şeyleri söylüyor, ancak hiç
batı kültüründen kaynaklanan iyiliklerden bahsetmiyor.
düşünürlerinin
H. KIRBAŞOÖLU: 25. sayfada söylenen
Bence bunları bir .MOslümanın
söylemesi büyük bir olay. Sosyalizm baWdır
dendiğinde, Islam'ın bir bölümü gidiyor diyor.
Bunu da gözönüne almamızda fayda var.
şeyler...
Y. CEYLAN: Diğer yandan İslam ned.ir, sorusuna geldiğimizde sadece teorik yanıtlar var.
Pratikten hiç bir şey yok. Burada adaletsiz davranmış. Batının pratik zaaflanru, doğunun teorik faziletlerini ortaya ~oymuş.
·
H. KIRBAŞOÖLU: Tamamen değU.
A. İNAM: Ariıa o çok manidar bir şey.
Belki de doğunun pratiğinden şikayeti var.
Sözlınü etmiyorsa demek ki değiştirmek istiyor.
H . KIRBAŞOÖLU: Bunun altında yatan
fikri temeller de söz konusudur.
Y. CEYLAN: Pratik sistemlerin mukayeselle teorik sistemlerin mukayesesı arasında bir
mantıki yeterlillk vardır. Ancak teorik sistemlesı
ALJ IZZETBEGOVIÇ'IN DOGU VE BATI ARASINDA İSLAM KITABI ÜZERINE
78
da anlam yoktur aslında.
Pratik örnekler önemlidir. Nasıl biZ Avrupa topl umundaki aksaklıklara pratik örnekler veriyorsak. Islam sistemi içerisindeki iyiliklere de
pratik örnekler vermek zorundayız. Teoride iyilik ve kötülüklerin ortaya çıkması mümkün
değildir. Dolayısıyla Islam tarihinin ondört
asırlık icraatı bence bu eserde gözardı edilrin tartışılmasında
1
\
miştir.
·ı
A. İNAM: Bunu gözardı edebilmesi bence
çok manidar ve güzel bir şey. Bir Müslümanın
çıkıp böyle bir şey yapabilmesi önemli bir
olaydır.
1·
Y. CEYLAN: Kitabın dayandığı temeller
budur. Amacı da Avrupa kültürünün ortaya
koyduğu. topiumdaki bu aksaklıklara bir alternatif olarak lslamiyeti sunmaktır.
A. İNAM: Ama hangi İslamiyet? Pratiği olmayan İslamiyet. Teorik İslamiyet. Ama ne kadar güzel bir imkan. Çünkü teorik İslam'ı buna
göre biz pratiğe çevirebiliriz. Farklı pratikler ge-
tirebillriz.
Y. CEYLAN: Begoviç Avrupa kültÜrünün
bilhassa pratikteki aksak taraflarını ortaya
koyarken dayandığı felsefi temeller nelerdır?.
Bunu yaparken bence kendisi Avrupalı
düşünürler kadar orijinal değildir. Mesela bir
Whitehead'i okuduğumuzda, ta bin dokuzyüzlerio başında Avrupadaki bilimi, hadiselert yerel
ele alır. Ortaya çıkan aksaklıklan genel konteks i içerisinde·mülahaza etmediği için biz aradan
60-70 yıl geçmesine rağmen bu orijinalliği Begoviç'te göremeyiz.
M. UYANlK:
felsefeci değildir.
i
·ı
Yalnız
Begoviç meslekten
Y. CEYLAN: Zaten ben ona binaen .
söylüyorum. Demek istediğim bir Avrupalı filozofun, bir Sartre'm, . bir Russel'in. bir Whitehead'in kendi kültürlerine medeniyetlerine, bilhassa bilimin ve teknolojinin gelişmesine
yöpelik ortaya koyduğu tenkitler ve hOcumlar
Begoviç'inkinden çok daha kuvvetli, çok daha
orijinaldir. Ben o sebeple bunların dışında.
oryantal bir yaklaşımla bir tenkit görmek istedim onu bulamadım. Bir de Avrupalının kendi
kültt1nlnü tenkit seviYesini bile bulamadım. Begoviç çok eklektik davranıp devşirme bir sürü
kitaptan ne görmüşse o konuda onları biriktirmiş, bir araya getirmiş ve kendi eğilimini ispat
için onları ortaya koymuştur.
A. İNAM: Btınuri değeri yok mudur sence?
1
Y. CEYLAN:
Avrupanın
teorik tenkidini
yapabilmek için batı kültürünü tam ele almak
lazımdır. Yani ortaya çıkan iyilikleri ortaya koymadan, sadece zaaflanyla uğraşmak, Avrupanın
üzerine oturduğu teorik temelleri tam adaletll
bir şekilde eleştirrnek demek değildir.
M. UYANlK: Burda bir konuya değinebilir
miyim? Yeni bir kitap çıktı. Kepel'in D in
Dünyayı Yeniden Fetlıediyor: Tanrının lntikamı
diye. Çok ilginç bir kitap. Zannediyorum. Yasin
Hoca.ma bir açıklık getirebiliriz. Biz bozulmanın
ve çürümenin sadece bizde olduğunu zarıne­
diyorduk. lslamla Müslümanların aras~. uygulamalarını ayınyoruz. Böyle bir ifadelendirmeye
gidiyoruz. O kitap bana geniş bir bakış açısı
verdi. Aynı hareketler yeniden Musevileşme. yeniden Hırlstiyanlaşma diye oralarda da var. Ve
hepsi problemi aydınlanmanın akıl 've din
arasındaki kopuşuna götarüyorlar. Batı çok
Iyimser bir kültürde değil. Onlar bu problemi
Içlerinden duymuşlar. bizden daha iyi kavramışlar ve çözüm arayışma girmişler.
H. KIRBAŞOGLU: Begoviç iy1Ukleri zaten
kabul ediyor. Bu hareketleri İslam'la bir tutuyor.
İslam'ın da doğru olarak kabul ettiği gerçekleri
doğru kabul ettiği için, onlar üzerinde durmayıp
ta. olumsuzluklar üzerinde durması, bir bakıma
kendi tezini ortaya çıkarabUmesi için ~açınıl­
mazdır.
İ. ÖZDEMİR: Hocam ben oryantal kav-
istiyorum. Begoviç'in sadece
bahsetmesi mi oryantaldir? Yoksa
içinde yetiştiği kültür. aldığı eğitim. bulunduğu
devletin Manast olması ile tamamen o da bir
batılı mıdır? Bunun bir Massighon'dan veya
Watt'dan farkı ne olabilir? Onlardan ne kadar
farklı~)~_iye !:t biliyoı:1_ Bu__~onuda onlarla
arasındaki fark nedir? diye düşüiıülebilir. Yoksa
o kültürün içinde yetişmiş biri. Fakat İzzet Begoviç'te Türk ve diğer İslam ülkelerindeki
aydınlarda olmayan bir özellik var, bu bizim
tartışmamızdan belki ortaya çıkacak. İyi veya
kötü o başka.
.
ra.mınıza değinmek
İslam'dan
M. PAÇACI: Yasin Bey. bir düşünür için
yeterli görmüyor musunuz? Aslında meslekten
bir felsefeci değll diyorsunuz ki bu açıdan yeterli
değil. Ama dü'şünür olarak, kültür adamı olarak...?
Y. CEYLAN: Şimdi yeterli derken, bir ilmihalde faydalıdır. tırnihai bilmeyen insan için
faydalıdır. Fakat bir büyük tesir yaratacak,
kültür alanında bir adım öteye götürecek bir
eser. onun ötesinde bir eserdir. Begoviç'iıi eseri,
böyle bir eser değildir.
ls~i~~.C~T:6,
SAY1:2, 1992
S. BAYRAKTAR, A.INAM, Y. CEYI.AN, M. H. KIRBAŞOÖLU, M. PAÇACI, M. UYANlK, 1. ÖZDEMİR. S. AliDEMİR
A. İNAM: Ama biraz haksızlık etmiş olmuyor muyuz? Çünkü böyle bir eser .bizim
kültürılmüzde fazla yoktur. üstelik İbrahim çok
enteresan bir şey söyledi. Avrupalı bir
Müslüman olarak ileri sürdüğü şeyler çok yeni,
ilginç. manidar.
M. UYANlK: Bir de batının iyiliği zaten
Bu iyilikleri saymaya ne gerek var.
Adamın problemleri var. Probleme bir alternatif
geliştirmek istiyor. Eksikliklerden hareket etmesi normal. Bence bir sakıncası yok.
dağıtılıyor.
Marxıst olmak istemiyor.
olmak istemiyor. Kendisi olmak istiyor. Geçmişi de, dayandığı kültür de İslami. Bu
İslami kültürle Hıristiyanlar ve Marxıstler
arasında var olmak istiyor. Adam bunun çabası
içerisinde.
A.
İNAM:
Hıristiyan
Y. CEYLAN: ·Güzel de böyle bir kanşım
içerisinde kendisinin payının olabilmesi için
kendisini iyi tanıması ve iyi takdim etmesi
lazım. Şimdi burda iki kutupluluk var. Mesela iki
ekstrem arasında orta yol. Bir sürü İslam
düşünürü bunu işliyor. Yani Begoviç bunu
keşfetmiş değildir ki. Yani İslam her hükmünde
hem dünyayı hem ahireti belirler. Ne dünyaya
fazla meyledin, ne de ahirete fazla meyledin. Ortada kalın. En doğru yol ortanca yoldur. Bunlar
bizim kültürüroüzde vardır. Bunu herkesJ..bilir.
Şimdi bunu Hegel'in diyalektiğine day~rak
ileri sürmek ve sadece pratikte bunu yapmak bir
yenilik değildir. İki ekstrem var, ikisi de batıl
buİıun ortası da batıl olabilir. Yani iki batıl ekstremin ortası .mutlaka doğru mudur? Daha
sonra bu meseleleri tek tek tartıştığımızda, mesela bilimin ele aldığı konularda sen nasıl iki
kutuplu olacaksın? Nasıl bir uhrev1 umde bulacaksın, bilimin konularında.
M. UYANIK: Yani · siz bUimi
değerden
arındınyor musunuz?
Y. CEYLAN: Bir dakika. Sanatı ele alalım;
mesela, sanat, din ve etik ruhun yansımaları
olarak incelendiğinde, işte burda Avrupanın bir
nakısası vardır. Bunlan yaparken dahi iki unsu- ·
ru bir arada tutmanın nasıl mümkün olduğunu
pratikte gösteremtyor. Yani bir dünyevi
meşgalemizi halletmeye çalışırken, uhrevi ögeyi
nasıl gözeteceğiz. Dünyevi olayın çözümü
dünyevi şartlar içerisinde olur.
H . KIRBAŞOGLU: Yani dediğin doğru Begoviç her şeyi göstermiyor olabilir. Ama çağdaş
İslam düşüncesfui bir bütün olarak değerlen­
dirirsentz, bu ·sorulara cevap bulabilirsiniZ. Mesela Attas İslam tıbbını Hikmet+tıb+ahlak olaJOURNAL OF ISLAMlC RESEACRH VOL: 6 NO: 2, 1992
79
rak tanımlıyor. Hatta ruh bilimini de tıb bilimine dahil ediyor. Yani bir alternatif var. Bunlan
Begoviç söylemiyor ama, bu uygulamada böyle
tıp anlayışı ortaya koymuş Müslümanlar geçmişte. Şimdi yavaş yavaş buna dönüş başlıyor.
Yani insan sadece maddeden ibaret degil,
madde ve ruhtan müteşekkil. Bugün bilimin en
büyük problemi değerlerden soyutlanması ve
ilim ahlakının olmayışı. Geçmişte Müslümanlar
ahiret ve dünyayı dengeleyen şeyleri ortaya
koymuşlar ve göstermişlerdir. Mesela; ekonomiye en güzel örnek. Ahi teşkilatı. Bir nevi tarikat olan Ahi teşkilatı aynı zamanda da ekonomik bir teşkilat hüviyetinde.
M. PAÇACI: Mesela burada okuila caminin birlikte görülmesi meselesi var. Begoviç 312.
sh. da Avrupa'da Nizarniye şeklinde bir okul yoktur diyor. Halbuki bu okulda bugün ilahiyat
dediğimiz tefsir, hadis, ahlak, akatdie beraber
programın bir bölümü olarak hukuk, felsefe,
edebiyat, matematik, astronomi gtbi ilimler de
okunmakta yani bunlar birbirinden aynlmıyor.
Y. CEYLAN: Bunların en iyi örnekleri Avrupa'da vardır. Avrupanın Uk üniversitelerinde
hem teoloji hem felsefe vardır, hem de yanında
müsbet b ilimler var. Ortaçağda kurulan ilk
üniversiteler de hep böyle. Bunun Ezher'den bir
farkı yok ki. Hepsi böyle başlamıştır. Sonra departmanlar kurulmuş ve birbirinden ayrılmış­
lar.
M. PAÇACI: Yeni bir şey değildir ama, ikisinin birlikte ele alındığını göstermek için örnek
veriyorum.
Y. CEYLAN: Şimdi bilimdeki eksik incelemelerin, ortaya koyduğu sonuçlann eksik.Uği
yine bilimle ortaya atılır. Nitekim, mesela Whitehead müsbet bilimlerin belli bir alanda da
ilerlemesinden kuşku duyup, bazı eksiklikler
var, gayri insani unsurlar ortaya çıkıyor
dediğinde yine bilimsel hareket etmiştir. Yani
dinden, imandan, etikten unsurlar ortaya koyup,
bilim buna muhalefet ediyor dememiştir. Bilim
bir hadiseyi münferıt ele alıp bir konteks
içerisinde incele~ediği sürece, ortaya konulan
neticeler eksiktir dedim. Dolayısıyla gerek biUmde gerek sanatta. devamlı kendini yenileme,
kendi kendini eleştiri sistemi zaten vardır. Ve
insanlık hayatında hiçbir zaman dengede bir
devir olmamıştır. Mutlaka ~san, bir tarafa meyletmiş ve bir tarafı eksik bırakmıştır. Sonra
bu nun farkına varmış telafi etmeye çalışmış bu
sefer yeni bir aşırılık meydana gelmiştir. Hiçbir
alternatif her şeyi dengede tutacak diye ortaya
çıkamaz, ortaya çıksa da değeri yoktur. Şimdi
ALl IZZETBEGOVIÇ'IN DO(;U VE BATI ARASINDA ISU\M KITABI ÜZERINE
eksik.lerimizi hertaraf edecek teorik prensibler
ne olursa olsun bizim için fazla önemli değildir.
Şimdi Eflatun 'un vardığı neticeleri 8 - 1 O
yaşındaki çocuklara söylemenin ne faydası var?
Onu yaşamadığı müddetçe, onlan düşünüp o neticeye Eflatun'la birlikte gelmediği müddetçe
bunların ne anlamı vardır? İslamiyetın ortaya
koyduğu ahlaki prenslblerle kim ahlaklı olmuş?
En büyük ahlaksızlar bizdedir, değil mi? Biz
şimdi en kötüleri Avrupa'dan örnek verirken. en
iyileri de oradan vermiyor muyuz? Dt1rüstlüğü,
insaniyeti, nezaketi, fakire yardımı, sosyal entegrasyonu, bunlan hep Avrupa'dan örnek veriyoruz tDJi>lumumuzda.
\
·1
•
M. PAÇACI: Ama bunlar sadece Avruki, evrensel şeylerdir.
palının değil
Y. CEYLAN: Olsun, evrensel olsun.
H. KIRBAŞOGLU: Üçüncü yolda, senin
dediğin doğru olabilir. Angio-Sakson İngiliz geleneğini
bu
dediğine
örnek olarak veriyor o.
İslami çizgiye en yakın olarak onları görüyor.
Mesela zekata benzer fonlar var diyor. Ama
şimdi belki temel problem şu; batıyı mevcut
hakim kültür ve medeniyet olarak alıyor ve
bunun karşısında onunla boy ölçüşen bir İslam
kültürü yok. Dolayısıyla uygulamadan buna
örnek vermek mümkün olsa, zaten bu kitap
yazılmazdı. Bunu unutmamak lazım. Zaten boy
ölçüşmeye girdiği için şu anda yok, bunun
örneği yok. Yani İslam medeniyeti İslam
kültürü. İslam uygarlığı olmadığı için, bundan
örnek isternek yanlış olur.
M. PAÇACI: Tarihten getirebilir yalnız.
H. KIRBAŞOGLU: Tarihten getirmesi
hata olur. Çünkü zaman farklılığı var. Şimdi
dörieııi.in· şarua:rına· göre ·gerçekıeşthileii..f>ir üy.:
gulamayı. 20. yüzyıldaki bir takım kurumlarla
mukayese etmek doğru olmasa gerek.
·
M. PAÇACI: Tabü ki uygulama ayriı olmayacak, ama temelde bir takım benzerlikler
olabilir.
j
i
i
ı
j
f
H. KIRBAŞOGLU: Zaten veriyor zaman
zaman, kendi ifadelerini okuyorum: 'Tıp hiç bir
zaman bu gün olduğu gibi geçmişte de sırf bilim
değildi. Bilakis hem hikmet. hem cilılak ilmi,
hem de ruhla ilgilenen bir disiplindi" diyor.
Zaman zaman Ortaçağ İslamıyla bu kıyasla­
mayı yapıyor. Ancak günümÜZ İslam dünyası
bugün sözünü ettiğim örnekleri verecek durumdadeğil.
·
Y. CEYLAN: Şimdi
herhangi bir
Avrupanın
sayın
hocam; bugün
ekonomik
ülkesirıde
yapıyı. eğitim
dÜZenini, sosyolojik dOzeni tenkit
edip ortaya koymak mümkündür ve bunu yapan
düşünurlerde olabilir. Buna çözüm olarak ta
herhangi . bir ideolojiyi, bir felsefi sistemi ileri
sürmesi de mümkündür. Hiç uygulanmamış sadece teoride var olan bir sistemi, bir ideolojiyi
çözüm olarak önerebilir. Nitekim komünizm
öyle gelmiş~ir. Nasyonalizm de öyle gelm~ştlr.
Çözümler bunlarla güç kazanmış, uygulanmış.
ondan sonra ortadan kalkmış bunlar. Yerini
başka sistemlere terketmiş. Şimdi lslamiyete
baktığımızda, İslamiyet yeni çıkmadı ki, 1400
yıldır var. Dünyanın belli bir coğrafyasında,
çeşitli şekillerde ondörj asırdır uygulanıyor.
Dolayısıyla hiç uygulanmamış, yalnız ·zihinde
olan bir ideolojinin şansına sahip değildir. Yani
hadi bunu da uygulayalım bakalım ne olur?
Bunu uygulamadık ki diyecek halde değiliz. Bu
uygulanmış, uygulanıyor, hala Müslüman toplumlar var. Dolayısıyla bu mukayeseyl yaparken
İslam toplumlarında mevcut olan faziletlerden
örnek vermesi lazımdı. Ya tarihsel yapısından
ya da bugünkü yapısından.
H. KIRBAŞOGLU: Tarihsel yapıdan verirse adaletsizlik olur.
Y. CEYLAN: Bugünkü yapısından versin.
H. KIR.BAŞOGLU: Belli bir dönemle mukayese edebiliriz bak.
Y. CEYLAN: Neden ondört asıtdır bir
ülkenin eğitim yapısında, ahlak sisteminde, aile
terbiyesinde egemen olan İslam ile Avrupa'daki
sadece metafızik prensipiere dayanan değilde,
pratik amaçları da olan ve emirleri, disipİini
olan sistemle bugünkü İslam ülkelerini karşı­
taş tıraınıy9ruz?
H . K.IRBAŞ-oöLÜ: Yasin Bey bir de şu var.
Begoviç'in amacı sistem önermek değil. Ahmet
İnam Bey'in dediği gibi konumunu belirliyor.
Ama bundan hareketle bizim kendi alternatifimizi yavaş yavaş ortaya koymaınız lazım. Nitekim günümüz İslam düşüncesinde bunun izleri
var.
M. PAÇACI: Marxizinin bir teorisi var. Uygulamaya geÇtiğinde bir sürü reyızyonlar~
uğradı. Ama İslam'ın uygulanmış tarihsel bir
tarafı var. Asn saadet diyoruz v.s. Ama daha
sonra teoride gitgide dini terimlerle konuşursak
bizim de tahrif diyeceğimiz bir takım değişiklik­
ler oldu uygulama sırasında. Yani selefi hareket,
geriye dönme hareketiyle belki yine onu uygulamak mümkün olabilir. Tabi onun tarihselligine
değil de, onun ilkelerine dönerek.
ISLAMi ARA$I1RMALAR. ClLT: 6, SAYl: 2. 1992
S. BAYRAKTAR A.INAM, Y. CEYlAN, M . H. KIRBAŞOGLU, M. PAÇACI. M. UYANlK, 1. ÖZDEMİR. S. AKDEMlR
Y. CEYLAN: Bu apayn bir konudur. Ondört asırdır belli şekillerde uygulanan ve tarihte
doğn,ı giden, sonra değişen şeyler nasıl -ihya
olup tekrar-kurtaracak nesUleri? Bu apayn bir
konu. Biraz tarihsel yönü güçlü olan bir hadise.
M. PAÇACI: Burdan şuraya gelmek istiyorum. Yani bugüntlıl İslamıyla, Islam dediği­
miZ şeyle, aslında İslamın temel ilkeleıi, yahut
gerçek anlamda İslam tarifi uyuşmuyor.
Y. CEYLAN: Hiçbir teoıi ile pratik böyle
Komunizm ile Rusya'da uygulanan
komünizm aynı mıdır?· Hııistiyanlı.k ile bu günkü Hııistlyanlar bir midir? Bence bu başka tehliketeli getirir. Yani İslamiyet bugünkü yaşadığı­
mız İslamiyetin üstünde bir şeydir demek pek
avantajlı bir nokta değildir.
uyuşmaz.
A. İNAM: Ne bakımdan?
Y. CEYLAN: Çünkü ideal bir sistem olarak
yani pratik yönü zayıftır hususunu
ortaya çıkarır. Yani ideal sıstemleri teoıide
yapılaştırmak çok kolaydı~. Eğer pratiğe geçmiyorsa, pratikte örnekleri yoksa, onun bir değert
yoktur. Onun için İslam bu yaşadığımızın üstündedir demek bence çok tehlikelidir. Islamiyel
yaşadığımızdır ve bu yaşadığımız tslamiyette faziletler vardır._ Ben buna inanıyorum. B~,Pelki
hiç biriniz inanmıyorsunuz İslamın y~dı­
ğına. Bugtlıı bizde olup batı toplumunda olmayan çok büyük prensipler vardır ve bu
İslam'dan geliyor, İslam kültüründen geliyor. Siz
· bunların hepsini inkar ediyorsunuz. İslam uygutanmıyor diyorsunuz. Bence uygulanıyor ve
yaşanamaz,
vardır.
M. PAÇACI: Peki o zaman Yasin-Bey siz,
diyerek bugünkü İslam
toplumlarındaki sahtekarlıkların kaynağını da
İslam olarak gösteıiyorsunuz.
İslamiyet uygulanıyor
·. Y. CEYLAN: Tabi İslam toplumunun sahda İslamiyetın zaafındandır.
tekarlıklan
M. UYANlK: İslam'ın zaafindan mı kişilik
probleminden mi? Hocam şurayı bir okuyalım,
bakın problem yine Islamı ret veya kabule geliyor.
Y. CEYLAN: Ona gelmiyor, ona gelmiyor.
M. UYANİK: Sh. 2'12'yi bfr ' açarıiıısımz.
Tanrısız ahlak diye bir bölüm var. Dinin normlannın büyük bir kısmının ahlaki olduğu gerçek.
Diyor ki "ahlaklı ateistle, ahlaksız dindar nasıl
olur" Tanrısız ahlak mümkün müdür?" niye
Müslümanlar veya inanan insanlar, _üÇ dinin, kitapi1 dinin mensupları niye inandığı gibi
JOURNAL OF ISIJ\MIC RESEACRH VOL: 6 NO: 2. 1992
81
yaşamıyor
da, yaşadığı gibi inanıyor. Sizin
gibi ahlaksız konumuna düşüyor. Sh.
213'de 'Tannsız ahlak meselesi büyük ihtimalle
ebediyyen tatbikatta tetklkl mümkün olmayan
bir mevzu olarak kalacaktır. Çünkü tarih boyunca tamamen din dışı bir tek toplum bilinmediği
gibi, benzeri durumlarla da ilgili tecrübemiz
yoktur" devam edip gidiyor. Yani problem Begoviç'in tesbitine göre, insanın şahsiyeti ve dürüst
insandan kaynaklanıyor.
dediğiniz
Y. CEYLAN: Şimdi herşey insandır diyorsak o zaman insan yaşantısı dışında bir sistemi
tartışmak gereksizdir.
M. UYANIK: Siz diyorsunuz ki "problem
İslam'ın eksikliğindendir."
CEYLAN: İşte insanın eksikliğini,
sistemin eksikliği olarak ben
taıif ediyorum.
Y.
İslam'ın eksikliği,
S. BAYRAKTAR: Şimdi konu İslam'ın
meselesine geldi. Ahmet İnam
Bey'inde bu konudaki düşüncelelini almak istiyorum.
nasıl algılandığı
A. İNAM: Şimdi ben diyorum ki, bu kültüre
bir dinamizm getirilmek isteniyor. Bir grub
insan varki bunlar İslamiyeti bir kuvve olarak
bizi geliştirecek, kültürümllze canWık verecek,
hayatımızı düzeltecek, zenginleştirecek ve derinleştirecek bir şey olarak inanmıŞlardır. Böyle
bir beklentileri ve umutlan var. Yani bu olamaz
diyemeyiz. Bir takım insanlar da bu bakışla
teori yapmaya çalışıyorlar. Begoviç te bunlardan birisi. Şimdi bence bunu tarbşmayalun. Bu
ne. ·d erece haklıdır. Eskiye uyar, uymaz. Şunu
tarbşabiliriz; bu üniit yerinde midir? Begoviç'te ..
aynı şekilde, kendi toplumunu hakikaten bu
düşüncelerle varedebilir mi? Ayakta tutabilir
mi? Muhakkak yeniden tefsir yeniden yoruml~nmak durumuı:ıdadır ve belki de onun için
teori olarak kalması. bir kuvve olarak düşünül­
mesi uygundur. Böyle bir İslam yorumuyla geleceğimizi kurabilir miyiz, kuramaz mıyız? Bunu
tartışmak lazım. Bi.4niyorum bunu kabul eder
misiniz, etmez misiniz? Geçmişte ne olmuş, yahutta halen şu anda ne oluyor meselesi değil.
Ondört asırdır denenmiş olabHir. Yanlış yapıl­
mış olabilir. Sen ona diyebil.l,r misin ki artık bu
bitmiştir, bu İslam defterini kapatın. Yoksa
böyle ümit peşinde koşan insanlan anlayabilir,
onlarla birlikte olabilir, aynı heyecanı
yaşayabilir miyiz? Yaşayamaz mıyız? Çünkü
aynı kültürde aynı gemide bulunuyoruz.
Y. CEYLAN:
Şimdi
defteıi kapatamayız
bence ondört asırlık
bu bir. İkincisi bu gelenek.:
ALl IZZETBEGOVIÇ'IN DOGU VE BATI ARASINDA ISU\M KITABI ÜZERINE
sel savunuculuğu. insanı İslam noktai nazanndan değerlendirme meselesinin bırak.ılnıası !azını bana göre.
A. İNAM: Zaten onu bırakıyorlar. Yani
yeni arayışı kuwe olarak görüyoruz. Yani geleceğe yönelik...
Y. CEYLAN: İslamiyeti insan vakası içeri-
sinde bir yere koymak
lazım. İnsanı
temel alaneresindedir. NeBOyle bir hareket noktasıyla
caksın. İslamiyet Müslümanın
reye konulmalıdır?
ortaya çıkacaksın.
A. İNAM: Begovtç farklı mı düşünüyor?
1\
p
1
Y. CEYLAN: Birinciden kopamıyor. dini
olandan. Onun için batıdaki din. (religion) anlayışı ile İslam anlayışı arasındaki farkı çok iyi
görmüş kendisi. Şimdi batıda din Avrupalı
vakasılçerisinde belli bir yere yerleştirildi. Yani
o ortaçağdaki keşmekeş çöıümlendi Avrupada.
·'
H. KIRBAŞOGLU: Acaba!
Y . CEYLAN: B~a göre bu noktada. Yani
din Avrupanın neresindedir. Belli metafizik sorular vardır. ,Bunun cevabıhı bilim veremiyor.
sanat veremiyor. Ne veriyor; İnanç sistemleri veriyor, Hıristiyanlık veriyor, Yahudilik veriyor,
İslamiyet veriyor. Şimdi bunun ötesindeki sahalarda dini aramayı Begovlç İslamiyetin
üstünlüğü olarak ortaya .atıyor. Bizdeki din, Avrupadaki din değildir. Çünkü bizdeki din, aynı
zamanda kişinin pratik hayatıdır. Pratik hayat
aslında zaman mekan içerisinde devamlı
değişken şeyler olduğu için, bence bunları din
şemsiyesi içine almanın çok büyük zararlan
vardır. Onun için İslam, İslam toplumlarında
dahi bir m~<?~del~__içe.I]Ş.i!l.d~ğ.ir_._lslam toplum~ _
Iaiuıda kendine yer bulamıyor. İslam vergiye
kanşıyor, ticarete kanşıyor, insanın çeşitli
günlük hayatındaki eyle~erlne müdahale
ediyor ve buna da din diyor, bu da emirdir diyor.
Bu da Kur'an'da vardır diyor.. Bunl~ hepsini
aynı kategoride incelediğin zaman. Müslümanlığa aykırı düşmek çok .kolay olur. Hıris­
tiyanlyıkta aykırı dfışmek zordur. Çünkü İsa'ya
inandığı için. öbür dünyaya inandığı için, diğer
dünyevt işlerde ne yapsa da HıristiyJUı olarak
kalmakta devam ediyor. Dolayısıyla bence Begoviç Islam vakasıyla Avrupa kültüründeki din
j arasıiıdabir çözüm.su:nairuyor, tesbitte haklıdır,
1 doğrudur. Fakat İslaıİı.iyetin bir avantajı olarak
·i iler-i sürdüğu şey bence İslamiyetın dezavan-
l
taJ.ıdır.
ÖZDEMİR: Yasin Bey sizin dediğ~
kOltüründe gerçekleşmiştir. Mesela; dinin
i.
1
batı
yerini belirlenmiş. Descartes ve ondan sonra bilimin gelişmesiyle dine batılı insan bir yer
biçmiş ve o kurumlaşmış. Bak bugün 'postmodemist' tartışmalarda batı kültt1rü bir dezavan:
taj olarak tartışılırken, İslamın bu hususta bir
avantaj olduğu ifade ediliyor. Fakat bunu yaparken ben tekrarlıyorum. Begoviç'in İslam
algılayışı ile sizinki veya bizimki farklı. Diğer
İslam ülkeleri de farklı. Mesela şimdi ben sorabilirim; kaç İslam ülkesinde bizim böyle serbest
bir oturum yapma imkanımız var? İslam ülkeleri
dediğimiz bugt1n hep istıbdat altında. Saddam'ın
istlbdadından tutun Suudilerio istlbdadına
kadar. Şimdi Islam bize varlığa karşı bir tavır
almayı sağlıyor. Bilimin girmediği konularda
tavır almayı sağlıyor. Diğer konularda biz İslam
tarihindeki örneklere bağlı kalmak zorunda
değiliz. Biz onu· yeniden yorumlayabiliriz. Fakat
sadece Kur'an, bize çerçeve veriyor. Yani metafizik çerçevemiZi biz Kur'an'dan alıyoruz. Bu hususta ge leneğe bağlı kalmamamız. geleneği
eleştirebilmemiZ, onunla hesaplaşabilmemiz,
tahmin ediyorum bizim avantajımız o. Bizim bu
çağa mensub olduğumuzu bu belirliyor. Diğer
İslam ülkelerine göre biraz daha serbest
oluşumuz bize bu imkanı veriyor. Çünkü ODTü'deki Filistlnliler, diğer Arap çocuklarla karşıla­
şınca aramızda dağlar kadar fark var. Ne bizim
gibi rasyonel düşünüyorlar, ne de bizim gibi rneselelere olsun, geleneğe olsun, devlete olsun,
sisteme olsun sorgulama getirebiliyorlar.
Y. CEYLAN: Bundan ne ortaya
İbrahim
çıkıyor
Bey?
i. ÖZDEMİR: Bundan mı? Bundan artık
Begovtç'in dediği gibi bizim çağımızın problemlerinin,_toplumumuzun ·problemlerini-aşmamız­
da dinin bize yardımcı olabileceği kanaati
çıkıyor.
Y. CEYLAN: Yani biz fazla Müslüman
olduğumuz
için mi tartışabiliyoruz bunları, yoksa fazla Avrupalı olduğumuz için mi?
İ. ÖZDEMİR: Bize İslam diye giydirilen elbisenin gerçekte İslam olmadığının farkında
olduğumuz için.
·
Y. CEYLAN: Şu noktada bizim biraz. daha
özgür olmamızın sebebi nedir? .
i.
ÖZDEMİR: Ben onu ifade ettim.
Y. CEYLAN:' Yani bugünkü
kısıtlamalara
karşı yalnız
biz Mt1slt1man cemaatı karşı değiliz:
Bir sün1 grublar var. Bugünkü uygulamalan istemiyor. Tüm İslam toplumlarında bu \rar. Yalnız
bu istibdada karşı, dpğruluğu bize yalnız
.IsLAMi ARAŞilRMALAR. ClLT: 6, SAYI: 2, 1992
..-rm..........___________________
S. BAYRAKTAR, A. INAM. Y. CEYlAN. M. H. IORBAŞOGW, M. PAÇACI, M. UYANlK, 1. ÖZDEMlR. S. AliDEMİR
İslamiyet göstermiyor. Yani hür düşünebilen.
başını kaldırıp
dünyadaki diğer rejimiere bakan
herkes bir isyan havası içerisindedir.
[ ÖZDEMİR: Ama hocam b iz bu kültür ve
için ben şunu ifade etmek istiyorum. Mesela Osmanlının yasakladığı
alimler var. başta İbni Teymiyye olmak üzere.
Halbuki zamarum.ızda •tbni Teymiyye'den o kadar özgün araştırmalar yaptık ki. hiç te Osmanlının dediği gibi değil. Osmanlının buna
düşman olması, onun padişahlık anlayışına
karşı olduğu içindir. Ben bunu vurgulamak istiyorum. Bugün İslam ülkelerinde kendi menfaatle~Iaçısınd~. pir İslam imajı çiztp. millete
zorla giydirm.tşlerdir. Biz laik bir ortamda veyahut da Avrupayla fazla alışverişte bulunduğumuzdan bunun farkındayız. Bugün bilimin
veyahut aklın, rasyonalttenin herşeye yetmediğinin bilindiği, tartışıldığı. sorgulandığı bir
sırada; biz diyoruz ki. metafizik konuları İslam
karşılar. Çünkü bizim anladığımız İslam, gelenekte kalmış ve zorla benimsetilen İslam değil
diyorum.
coğrafyada ol<;luğumuz
A. İNAM: Yasin Bey. İbrahim çok önemli
bir şey söylüyor. Metafizik ihtiyaçlanmız d(yor.
Yanlış anlamıyorsam sen diyorsun ki; metafizik
ihtiyaçlarunızı gidermeye kalktığıniızda. _ti~am
bizim hayatımıza karışacak. Çünkü İsl~yet
yalnız metafizik ihtiyaçlanmızı gideren bir şey
değildir. Buraya girdiğinde senin hayatına. iş
dünyana karışacak ve buna inan, şuna inanma.
şöyle yaşa. böyle davran diyecek. İşte tehlike
buradadır demek istiyor Yasin Bey. Hakikaten
metafizik temelleri verebilir ama onun bedelini
ödersin, hayatına sınır koyar.
-- - --··· . ...... -·.
s. BAYRAKTAR: Şimdi efendim konu
İslamın uygulamalarıyla ilgili tartışmaya geldi.
Bu konu açık oturumumuzun sınırlarını aşar.
Gerçi kitap çok geniş yelpazede yazıldığı için,
bütün bunları tartışmayı kaçınılmaz kılmak­
tadır. Bunun için Hayri Bey'In bu konudaki
görüşlerini alarak kısaca tartışalım istiyorum.
----
H. KIRBAŞOGLU: Şimdi ben şöyle diyorum. Klasik dönemin uygulamalarında klasik
İslam fikhı esas alınıyor. Burda b ir takım hatalar. yanlışlar var. Evet İslam fıkhında bir takım
yapb.nmlar var. Fakat bu yaptırunlar içerisinde
devlet m,arifetiyle yani hukuki yaptınmlarla yerine getirilmesi gerekenler yanında kişinin
kendi h~ iradesiyle tabi olup olmamakta hür
olduğu şeyler de vardır. Mesela faiz yemenin
İslam Hukukunda herhangi bir müeyyidesi yok.
Faiz yeyip-yemeniek tamamen size ait birşey.
Yani yiyebilirsiniz ama uhrevi sonucuna d a kat-
JOURNAL OF ISLAMlC RESEACRHVOL: 6 NO: 2, 1992
lanırsınız.
mukafatına
Yahut ta yemezseniz uhrevi
nail olursunuz. Ama mesela Ibadetler söz konusu oluyor. Fıkıh geleneğimizde,
n amaz kılmayanın dövCılmesi. hapsedilmesi,
öldürülmesi gibi bir takım hükümler var. Bunların lslamiliği e lbette tartışılabilir. Bugün
özellikle inanç hürriyeti fikir hürriyeti, lslama .
inanmayanların İslam toplumundaki durumu
gibi konuları sadece klasik İslama göre
değerlendirmek bizi hataya götürüyor. Yani bir
takım konularda, kişi kendini bağlamak isterse
bağlayıcıdır. Çünkü iman konusunda bile Kur'an
açıkça Isteyen iman etsin, isteyen küfretsin
diyor.
Y. CEYLAN: Ancak, bence bu sizin an-
lattı~. geleneksel İslam mefhumunda büyük
bir değişmedir.
H. K.IRBAŞOGLU: Gayet tabii. Bunlar
zateri ilk dönemde de vard ı. Hz. Peygamber
döneminde.
Y. CEYLAN: F. Ralıman'ın eserlerinde de
böyle bir neticeye varmak mümkündür. Alparslan Bey'le konuştuğumda; İslam dini bir terbiye
sistemidir. Ailede. eğitimde bu sistem düşünce
~larak verilir. prensip ve uygulaması ferde
bırakılır diyor. Yani Allah'a inanan Hz. Muhammed'e inanan, Kur'an'ı okumuş bir Müslüman 20.
asırda da yaşıyor. Mühendistır. sosyologtur.
şudur, budur. Şimdi bu aslında radikal bir
değlşmedir. Şimdi biz bu noktaya geldiğimizde
kimse cesaret edip, bir şey söyleyemiyor.. Bak
Begoviç sizin konuştuğunuz kadar cesur· davranmıyor. Begoviç diyor ki, İslam, Avrupanın din
anlayışından farklıdır; çünkü İslam yalnız metafizik sorulara cevap verip, insanın o yönünü tatmin etmekle kalmıyor. pratik yönlerine de
müdahale ediyor. Biz bunları söylüyorsak, o
zaman İslamiyetl Avrupadaki din (reUglon) noktasına getirmeye çalışıyoruz demektir. Yani o
yönde bir şey.
M. UYANlK: Öyle bir ihtiyacımız yok. Bizi
niye
sıru.flandınyorsunuz?
H. K.IRBAŞOGLU: Elbette batının "dln"
anlayışıyla Islamın farkı var? Mesela ekonomik
alanda hangi öğretisi var İncil'in?
Y. CEYLAN: Sen ekonomik a landa
lslamiyeti sadece bir düşünce olarak veriyorsan, uygulamıyorsan. Hıristiyanlıkla ne · farkı
var. O da diyor yardım et. biz de diyoruz yardım
edin.
.
M. PAÇACI: Ama bir organiZasyon getiriyor, kurum getiriyor ." Yani adalete dayalı bir
kurum.
ALl IZZETBEGOVIÇ'IN DOOU VE SAn ARASINDA iSlAM KİTABI. ÜZERINE
\1
!
ı
ı
ı .
1
ı
ı
·!
1
1
H. KIRBAŞOÖLU: Begoviç'in açıklığına
konumuzia ilgli bir örnek daha vereyim. Diyor ki
"Mesele biraz daha incelenirse iyi ile kötü, helal
ile hararnı anlamad$ farkların sırf mühim olmayan hususlarda olduğu tesbit edilebilir."
Zaten bir çok şey evrenseldir. Yani İslam'ın getirdiği bir takım yasaklar ve emirlerip. zaten
çoğu evrenseldir. Nitekim Yahudilikteki on emrin aynısı Kur'an'da vardır ve bunlar bütün insanlarda müşterek olan şeylerdir. Adam
öldürmemek, yalan söylememek. anaya babaya
iyilik etmek, hırsızlık etmemek, zina etmemek
v.s. Dolayısıyla bu alanda çok büyük bir hareket
alanı var İslamiyet için. Yani modem çağa uygu"
lamada çok büyük bir elastikiyete s@Jp il\{eleri
veriyor, hazır çözümler surunuyor: Garaudy'nin
dediği gibi Kur'an-ı Kerim bir ansiklopedi değil,
bir ekonomi kitabı da değil ki alıp hemen uygulayacaksın. Sadece size genel ilkeler, değerler
veriyor. Bunlara uygun şekilde çözümler bulmak
size ait.
rulmasına izin verecek miyiz, buna karar vermeliyiz? Bence verilmesi gerekir. Ancak şunu yapabilirsin. "Fikirlerini kaba kuwetle yayamazsın.
eyleme dönüştüremezsin, baskı yapamazsın" diyebilirsin. Ama fıkir düzeyinde her tı:irlü fikrin
savunulmasına izin vermen gerekir. Kur'an'ı
okuduğumuz 'zaman Hz. Peygambere yapılan en
acı eleştirileri, Ehl-i Kitab'ın sorularını,
sıkıştırmalannı bizzat Kur'an bize naklediyor.
Bir başka örnek, İmam-ı Azam'la bir zındığın
minberde tartışması hep anlatılır. İmam-ı Azam
daha genç yaşta iken bu münazaraya katılır.
Ancak toplantıya geç gelir. Yolda· nehrln
taştığını, o sırada dağdan ağaçların kopup gelerek bir tekne haline geldiğini. kendisinin de o
tekne ile karşıya geçtiğini, bu yüzden geciktiğini
söyler. Zındık (mülhid) de, Müslümanlara
hitaben "Sizin benim karşıma bir çocuğu
çıkardığınızı sanıyordum, meğer siz bir deliyi
karşıma çıkarmışsınız, hiç anlattıklan olacak
şey mi?" der. Bunun üzerine lmam-ı Azam d·a , "o
ağaçların kendi kendine bir tekne haline gelebiM. PAÇACI: Bir de o ilkelerden yola
leceğini kabul etmiyorsun da, bu kainatın
çıkarak bir topluluk oluşuyor. Bu toplt,ıluk diyeyaratıcı olmadan kendi kendine var olabilelim ekonomik alanda bir kurumsaliaşmaya glceğine nasıl inanıyorsun?" diyerek, zındıği susdiyor. Zekat ta oradan çıkıyor. zekatın temelinde
turur. Olay doğru veya uydurma olabilir. Önemli
de sadaka yahut yardım gibi kavramlar var. Yani
olan bu kıssanın Müslüm~ kitlelerce benimsebu kural oiarak karşımıza çıkınca ve devlet
rup anlatılması. Fakat burda daha önemli olan
gücüyle cygulamaya kalkılınca bu sefer problem
Şudur. Bir zındık. Müslümanlarm minherine
çıkıyor. Müslümanlar da sürekli bunu vurguçıkıp ke,ndi fikrini anlatabillyor. Müslümanlar
luyorlar. Arkadaki ilkeleri vurgulamıyorlar. Bu
da çıkıp "sen oraya çıkıp nasıl kendi fikrini anbiraz tepkici laVJ!dan biraz da tarihin getirdiği
latabiliyorsun" demiyor. Hikayenin bu yönüne
etkilerden. Yani zekat kurumu sadece bu prenpek dikkat çekilmemiş Müslümanlar tarafından.
sipleri kabul etmiş, insanlarm bir araya gelip
Zaten İslam tarihinde Müslüman halifelerin sa"bu şekilde ku.rumlaştıralım" demelerinden orraylarında Hıristiyanlar, dinsiıler, maddeciler
taya çıkıyor. Meseia Yahudilerin kendi hukukuhepsi ilim adamı olarak yer bulmuş, tart]şmış.
nu uygulamalan böyle bir organız;;ı.syon -biz
buna devlet diyoruz--içerisinde-son derece dik- _ _~_i_ç_J?.i!..~~~ fll_Qrlerip.ğen d<?l~yı bir_engfzisyon görmemişler.
kat çekicidir. Aina devlet kavramımız da aslındfl.
çarpık. Çünkü devlet ~vramını da bugünkü qevM. PAÇACI: Medeıiiyeti oluşturmanın aslet anlayışımızdan alıyoruz. Zorb~ci, bir takım
gari şartı bunlar.
emirleri empoze eden bir devlet. İslami devlet
İ. ÖZDEMİR: Yahudiler 500. yıl ;v3kfmı
dediğimiZde bunları arılıyoruz. fialbı,ıki Medikurduklarında, bu müsamahanın İslam'dan
ne'de Yahudiler kendi hukukunu uygulamak kogeldiğini kimse Vtırgulamadı. Yani koca'Aviupanusunda serbest bırakılmış. Hıristiyanlar da, a da
Müslüman barındırmamışlar, İspanya'yı tekteistler de aynı şekilde. Yani orıların belli hurar
IjıristiY.anl~ştırmışlar. Yahudilere de git
kukları var v~ bu bakımdan da hukukta bir
demişler. -Yoksa öldürecekler- Fakat Yasin Bey
çoğulculuk sözkonusu, uygulamada. · Ahlaki
çok iyi bilir. Urfa ve civarında Yezidiler var.
prensiplerde zaten Kur'an'ın "ma'ruf' dediği
İstilçlal savaşına kadar Türkiye'de büyük bir
.şeyler bütün insanlar Için aynı olan, evrensel
nüfus vardı. Anadolu içinde köylerde serbestçe
şeylerdir. Yani çalmıyacaksın, çırpmayacaksın,
yaşıyorlardı. Ve yine Mezopotamya'da Asurlular
adam öldürmeyeceksin, üÇ kağıt yap·mayacaksın, bunu zaten herkes kabül ediyor.
vardı, Babilli'ler vardı, bir çok kültür vardı bu
İslam devletlerinde, şunlai-ı öldürelim _de, sevaH . KIRBAŞOÖLU: Senin tenkitlerini F.
ba girelim gibi hiçbir anlayış meydaiıa gelmeRalıman da yapıyor. Yani diyor ki: İslami bir
miştir.
toplum kurduğumuzda, Marxist bir partinin ku-
.
ISLAMI ARAşnRMAIAR. ClLT: 6. SAYI: 2,;1992
S. BAYRAKTAR. A. INAM, Y_· CEYUN, M. H. KJRBAŞOGLu, M. PAÇACI, M. UYANlK, 1. ÖZJ:?EMlR. S. AKDEMIR
H. KIR~AŞOGLU: Daha enteresanı, Hz.
Peygamber'in en son vasiyetlerinden bl.r1, "anian
Ehl-1 Kitab'ın hukukuna riayet edin" demesi
başkasının hak ve hukukuna saygı ifade ediyor.
Çok biiyOk bir gelişme. paşOniin...
ediyor. ."Gayri samimi bir sanatkar ölü doğan bir
sanat eseri meydana getlrlr. Bu aynı ·namaz gı­
blçllr. Heyecan ve huşu .Içinde kılınmaY.an
namaz, hangi dOnyada ve hangi bilinçte olursa.
olsun anlamsızdır" diyor.
S. BAYRAKTAR: Toplantıya geç katıldığı
için Salih Akdemlr Bey'in de kısaca görüşlerini
alalım ve tartışmaya devam edelim Isterseniz.
Y.CEYLAN .: Fakat Begoviç İsl~yet'tekl
mistik akımı, İslamiyet'in Hıristiyanlaşması
olarak görüyor?
S. AKDEMİR: Benim için Begovlç'in
öneml şudur. Bir devlet başkanıdır. Garaudy'nln
de, F. Ralıman'ın da uygulamada bir etkinllği
yok. Şimdi Bosna-He~ek MiislOmanlannın uygulamada karşılaştıkları çok güçlükler var. Kendileri bunları şu anda yapamazlar. Bir şeyi belirlemek yeferıı · değil. O binayı örmek lazllll\
Ht..İ.kukta ne yapacak. Mesela ceza kanununu
naşıl yapacak. Mesela bedense~ c~~ar ne ola-
H.KIRBAŞOOLU : Yalnız şu var: n;ıesela· o
tasavvuf için ·diyor kl; "Aslında İslam Hz.
İsa'dan, Hz. Muhammed'e doğru ilerlemektir.
Yani bireysel bir din anlayışından, toplumsal
bir din anlayışına gidiştlr. DerViş ise tam tersine.
Hz.Muhamıiıed'den. Hz.15a'ya dönOşü ifade eder."
Tasavvuf, tabü tamo için değil, genel hakim
anlayışı olarak tOplumsal yön,Onün olmayışı. bireysel İsiama ağırlık verişi yönünden birçok
İ slam dOşOnOrOnden tenkit almıştır. Bu konuda
Begovtçte onlara katılıyor.
cak.
.
.
A.İNAM: Bu boyut unutulmamalı. ÇOnkıl
her şey hukukla: ·sosyal düzenlemelerle, bir
takım dışardan konulmuş kurallarla·oluşmuyor.
İç alemlmlzl genişletecek bir hayat tarzının. bu
değerleri yaşamak için konması gerekiyor. Yani,
iç aleml olmayan insanlar bir kA!tOr ·meydana
ge~emezler. O zaman .biZ batı karşısında ezilir
gideriZ. Çünkı1 bütün gazeteler, televizyonlar
herşey onların elinde. Eğer iç alemlmlz, gön},;imüz yoksa, bizi ezer yok ederler. İstediğimiZ Gldar biZ kurumlar kuralım, birtakım kendi·
görüşlerlmlzi. meşrulaştıran argumanlar gelişti­
relim hepsi yok olur· gider. Tek dlreneceğlmlZ
şey şu. ben öyle görüyorum: Yani görılümüzü
gellştırmeU. gönlü yüce insanlar oluşturmalıyız.
EğitlmlmiZ bu tarafa yönelmeli şekilelUkten
~~~şmalı. Ama ~t,ı müthiş bir derunLkavrayış.
gerektlrlr. Böyle insanlara iZin verecek, böyle
insanlar çıkartmaya Imkan· sağlayacak bir
yaşama biçimi ve külto.rden yanayım. Herhalde
bu da Begovlç'in savunduğu toplum ve ahlak
tarzına aykın değil. . ..
İ.ÖZDEMİR : DedikleriniZi destekleyen
pekçok örnek var. Mevlana, Y.Emre, H.Bektaş
VeU gibi: Bugün bu şahsiyetler bir' çok insanları
pasifize edici kişiler olarak takdim edildi ama,
hiç onl~ özgür kafalar olduğu gündeme gelmedi. Fıkıh despotluğuna karşı, hoşgöru, onlar
tarafından sürekU olarak korunmtiştur.. Bazı .
arnelleri yerine getlremezsin, ,:mesela namaz
kılmazsın, faklh sana .cezat.iŞlem !-Jygular, ama
mutasavvi.flarda bunu göremezsin. Özgür kafalardır mutasavVıflar.
·
H.KIRBAŞOGLU : BegovıÇ•te kitabınin
171.
sayfasında
bu gönül meselesine· temas
JOURNAL OF ISLAMI C RESEACRH VOL: .6 NO: 2,
ı992
M.PAÇACI : Mesela lsa konusunda da
be$ katılmadığım noktalar var Begoviç'in, İsa
sadece bireye yönelmiş, toplumu unutmuştur,
tarzında ifadeleri var. İsa'yı değerlendirirken
onu içinde bulunduğu külto.rle birlikte değerlen­
dirmek .tazım. E$kl Ahit'le birlikte, Eski Ahit pey-·
galnberleriyle birlikte değerlendirmek lazım ki,
lsa'nın bir anlamı olsun. İsa'yı tek başına aldığınız zaman o sonuçlara ulaşabillrsiniz. Kaldı kl o sonuçlara ulaşmak da bence zor. Bence
İsa'nın mesajını şöyle anlamak. gerekiyor.
İsa'dan önce Yahudilerin durumu aynı bugünkü
MOslOmanların durumuna benziyor. Kurumsal~
!aşmış bir takım din adamlan sınıfı var, eUt var.
Ondan sonra bir takım. reaksiyonist hareketler
var, hatta bunu terörist hareketlere kadar
gıOtoımek mümkün. Bugan Müslüman devlet kuracağız diye. teröre başvuran MüslOmanlar var.
Çok benzerUkler var. lsa'nın hareketi, lsa'nın
yaptığı şu .anda tartıştığımız şeye, yani dinin
kökünde yatan, yahut kurumların altında yatan.
ahlaki evrensel ilkelere gelmek. .
H.KİRBAŞOÖLU : . Bir de Begoviç Hıris­
tiyanlığın yaşanmış biçiminl de bir arada ele
aJıyor ?<iruıediyorum. Sade.ce İncil bazında değtl
de, ~stiyanların da, Hıristiyanlığı algdayış
l,>~çiıı$li de. esas alarak bu· değer.end4'roeleri
yapıyor.
Y.CEYLAN : Hoş bir noktaya işaret ediyorkitapta. Şimdi ahlak sistemini, gen~l olarak ele
al~ğında Kant'tan etkllenmlş . Birde ekzistanslyalist felsefeden etkllenmlş. tiısaru hOr, tı:ı:rihl
yapan fail olarak ele alıyor. Dolayisıyla MüslOmanda tüm yapbklaruiın mesulu ol~ bir kader-
ALl IZZE'rBEGOVlÇ'IN DO(;U VE BATI ARASINDA IsLAM KITABI ÜZERINE
88
ci anlayışın olmaması gerektiğini kuvvetle
söylüyor. En sonunda da insanın ancak Allah'a
itaai Allah 'a boyun eğme, kaderine rıza.
· göstermekle huzur bulacağını söylüyor. Bu bir
tezatmış gibi geliyor insana. İşte ht1r irade var.
Yap yapacağını. Sen her şey yapabilirsin, şunu,
bunu yapabilirsin. Ondan sonra, diyor, herşeyi
yapamazsın. Değiştiremediğin şeyler var.- Bundan dolayı ruhi bunalıma girme. Allah'a teslim
ol kadere razı ol. Bu ikisini birleştirmeye
çalışmış. Bu gazel bir şey. Batı kt1ltt1rt1nde
görd0ğt1mt1z bOyQk ihtiras, her şeye hakim olma
fikri, her şeyi yaparsın edersin inan_cı
içerisindeki insanın huzursuzluğu ve punalımı
karşısında İslam kt1ltt1r0 içerislıideki "bazı
şeyieti yapaınazsın. Yapamadığın için de fazla
t1zt1lme" şeklindeki d.oşonce benim hoşuma gidiyor.
1
·ı
i
1
ı
l-
1
\
S. BAYRAKTAR: Begoviç'te de gört1ld0ğt1
üzere insanı hOr olarak kabul etmek sOz konusu.
Şimdi İslam kelam.ıİıda ve felsefesinde bu çok
tartışıla geien bir konu. Ht1r olan insanın, dini
emirlerle ve yasaklarla kendi sınırını daraltması
bir tezai gibi görünüyor. özellikle insan merkezli· dOşOndÜğOnden hOr olarak kabul edilen
fnsanın Allah'la irtibatı konusunda da Yasin
Bey'in farklı şeyler söyleyeceğini dQşOnOyorum.
Bu konuyla ilgili düşüncelerini a larak;
tartışmaya devam edelim.
Y.CEYLAN : Şimdi malum insanların
irtlbat sağladığı bir st1r0 nesne
var. Eviyle irtibatı olur, akrabalarıyla, mal
varlığı.yla. hedefieriyle falan. Bunları bilir görür,
hayatırida bizzat tecrübe eder. Şimdi insanın
epistemik yönden hiçbir zaman bilemeyeceği,
ilahi varlıkla irtlbatı nedir? Dinler bunu nasıl
sağlıyor?·Bunu sağlarken·ne dezavantajı ortaya
çıkıyoi? Fanatizm ihtiyatlı olmayan dindarın
dOştOğt1 tehlikedir. Yani insan aklı, hiçbir
zainan bilemeyeceği Allah ile bir irtibat
sağlaması bir meçhulOn tarifidir. Nedir biı?
Nasıl irtibat _kurablllrtz.· DolaYısıyla Begovtç
insanın daha mutlu olması, -tabi herkesin her
zaman mutlu olması mümkOn değildir- için bir
alternatif ileri sürüyor. Ama acaba ne kadar
daha mutlu? DolaYısıyla bu irtibat bence· çoı,t
önemli bir noktad.ıi'. Tt1m dinler bunu sağlamaya
· çaiışıyor. Peki nasıl bir irtibat kuruluyor? Bir
insanın :bilmediği ·bir kayn~tan esinlenmesi,
ordan. bilgiler aktapnası, gibi şeylere yol açmaz
mı bu irtlba,t? Bunun tehlikeleri yok mudur?
hayatlarında
ı
ı
i
ı
insan aklı hiçbir zaman kavrayamaz. Anlayacağı bir şey değil ki irtibat kursun. İrtlbat
kurduğumuz bir st1rt1 kurum var, bir s0rt1 nesne
var. Ama bilgi dahilindedir bunlar. Bilgi dahilin_de olmayan şeyle nasıl irtibat kurarsın? Bilmediğimiz bir kaynakta irtlbat kurm~' Çok tehlikeleri vardır. İyi, müsbet inançlar her· zaman
mt1sbet hareketlere yol açmazlar. Mesela
Inanıyor, inandığına da hOkmediyoruz, Fakat bir
sürQ hamlıklar yapıyor, hatalar yapıyor. Şimdi
lmanın kriteri nedir? Ben şahsen Imanın kriteri
olarak arnelden başka hiçbir şey göremiyorum.
lmanın tek kriteri ameldir. Birisi durmadan ben
inanıyorum deslh. Bunu yalan olarak ta
söyleyebilir, doğni oiarak tal Biraz. inaİımış olabilir, çok inanmış . olabilir: ·au· hiçbii zaman"
bizim bllemeyeceğimiz bir şey~:Hr. Fakat amel
çok iyi bir OlçOdOr. Hareketleri, yaptıkl~
dQşOndOğQ şeylerle ne derece ahenk içerisinde?
Bu bizim için önemli bir ölç0dt1r. Şimdi soruya
geliyorum. Amel böyle olunca doğru, dOzgün
amel bana göre mutlaka doğru prensibe
dayanır. Tabi bir entegre, dOzgün amel olacak.
İnsanın niyeti bozuk olur, sana yardım eder,
senin iyi niyetini kazanır. Sonra dakazık atar.
Tabi doğru arnelin şartlan var. Doğru amel
hemen yapılıveren tek bir amel değildir. Peş­
peşe birbirleriyle entegre olan, ahenk içerisindeki arneller bt1tonı1dür. O insanın doğru şeylere
inandığını gösterir. Kur'an-ı Kerim'de Iyi amel
işleyip Allah'a peygambere inanmayan. İslam'ın
temel prensiplerine inanmayanların arnellerinin boşuna olduğunu söylüyor. Biz diyoruz ki
doğru amel yapan insanlar. doğru prensipiere
Inanır. En azından doğru ahlaki prensipiere
Inandığı için dOzgOiı arneller Oretir,, yapar. Şimdi
eğer ·bu inançlar, ta ötede aşkın varlıkla ilgi kuranuyorsa Allah'a·, Peygamber'e, ·Kur'an'a inanmayan bir insanın arnellerinin boş . olduğunu
söylüyoruz. Bu ne derece m3ntıklı bir karardır?
s. AKDEMİR : İnsanların aşkınla olan
ilişkileri farklı olabilir. Biri ilmi soiuicunda
hemen
ulaşabilir.
Birinin ruhu zengtndir, hemen
ulaşır. Ama insan mutlaka. bir aşkının varlığını
s ..Aıp)EMİR : .Tam anlayamadım : Yani
. ·aşkınla nasıl mı bağlantı kuruluyor?
hissetmek zorunda olduğunu hissedebilir. Yani
ben inkar edenleri bu yazden iııkar ediyorum.
Mutlaka insanın yapısı itibariyle, ruhu itibariyle, mutlaka kendisinde ilahi bir nefes vardır,
Kur'an'a gore. · Hayat .dediğimiz şey bence Uahi
nefestir. Yani insanda ilahi bir parça var. Insan
zaten mecburen Allah'a ulaşmak durumunda.
Ama inkar eden adamın saı:ı:ıımt duygulannı ben
bilmiyorum ki. Bel_ki de inanıyor da,
inanmıyorum diyor!
: · Y-;CEYLAN : Evet! ÇOnkO aşkın varlığı,
Y. CEYLAN : İnkar edenl_e rin çoğu ·verilen
.· ·
.
ISLAMI ARAŞI1RMALAR. ClLT: 6. SAYI: 2, 1992-
S. BAYRAirn\R, A. lNAM, "f· CEYLAN, M. H. KlRBAŞOÖW, M. PAÇACI, M. UYANlK. 1. ÖZDEMIR. S. AliDEMIR.
inkar ediyor aslında. Onu mantıklı bulYani 1:9-evcut reçeteyi reddediyor. Be~
böyle bir ilişkiyi reddediyorum diyor. Mesela
Hıristiyaıılıktaki Allah, Yahudilikteki Allah, lslaı;niyetteki Allah benim kafama uymuyor diyor.
Mu~lak anlamda Allah'ı, inkar. ediyorum
anlamında değil. Şimdi kabul edenlerin çoğu da
yalan söylüyor. (neye inandığını biliD:iyor)
~anışlan inkar edenlerin çoğu da mevcutlan
inkar ediyor.
şeyleri
muyo~.
S. AKDEMİR : Kur'an'da üç insan tipi var.
Birincisi mll'min ikincisi kafir, llçfıncüsü
münafık. Kur'anın en çok milcadele ettiği, karşı
çıktığı kişller niüİıafıklar. Münafıklar kafirlerden
daha tehlikelidir. Kur'anda bt.Üılarin iŞiert oôşa
çıktı derken şu manada olabilir. Adam ztnayı. cinayetleri herşeyi normal 'görllyorsa; köleyi
öldürmek suç değilse, şunu yapmak suç değil
diyor5a. yani kendi sistemine göre, sömllrfıye
d~yanan .siste~e göre b~~ diyorsa, zaten bu
a~amın aşkınla ve ulvi değerle bit Ugisİ yoktur.
Bu adamın zaten arnelleri boşa çıkmıştır. Ama
senin dediğin gibi Allah'a inanıyorum ama
müesseseleri kabul etmiyorum diyorsa ve o
-··kabul etineyişinin sebebini de gerekçelendirebiliyorsa o adam büyük adamdır. Ben boyle bir
kişiniri cezalandınlacağını da·düşünmfıyorum.
Kur'an şunu söylüyor: Ve amilu's-salihf=
sağlaması "iyi iştir." Bir İspanyol atasözü ş~u
söylayor. "Amelsiz iman, telsiz gitar gibiClir,
çalmaz." Mutlaka iyi Iş olacak. O şekilde ortaya
çıkacak. Benim kanaatlme gör~ İslam
dünyasinda münaf~arın adedi çoktur.
lnanaiiı.ardan Ço~ut.
. ·
Y • .ÇEYLAN: Sen onlara mllnafık diyemez~in. inanıp yapamayanlar•.dersin. - - . . .. . -
H. KIRBAŞOGLU : Hayır! Sayın . Ceylan,
senin sorun inanmayıp Iyilik yapanlarla ilgiliydi. Acaba.· hangi şartlar altında bu iyilikler
gerçekleşiyor, biraz tesadüfi, oh.iyor. Esas olan
h~eket değil, onun altında yatan istek, iradedlr,
ona ahlakilik vereni Şimdi inanmayanın yaptığı
acaba te.Sada.fi midir? İnanandan farkı- nedir?
S • .AKDEMİR. : Kur'an, bu tar ıYruıcteri gosterlş
için yapıyorlar, şöhret içfı?. yapıyorlar,
diyor. Kaflrler·amellerini genelde gösteriş için
yapıyorlar, şöhret için ..yapıyorlar, egolarını On
plana çıkarmak için yapıyorlar; ·
· ·
H . ~OOLU ·: M~afikıar ayİl: Bl.f de
ateist olan var, inan,ınıypr ama Wl insan. Niye
boşa çıkİyor amelleri.
buf .
.
.':. · 'M. PAÇACI : 'İ'az:Uıs~lllği ·içı,İıde almak.gerekmiyor mu ayetle'r t? Şimdi iman d~diğlmiz za..:;
soru
. ~Op~ p~ ISLAMIC RESEACRH VOL: 6 N9.: 2, 1992
man, Islam kastediliyor. İnkar dediğimiz zaman
da, kokuşmuş bir Yahudilik var. Hıristiyanlık var
ve inkar var. Bunların sistem olarak önerdiği
şeyler de hep ahlak dışı şeyler. Yani mesela en
iyisi iyilik. İyiliğin kaynağı da riya, gösteriş.
Yoksa erdeme dayanan bir şey değ4..Dolayısıyla
· bunların davranışlan boşa çıkıyor. Sonuçta yine·
kota ortaya çıkıyor. Iyilikler de temelde ahlaki
olan bir ilkeden yola çıkarak yapılmış değil.
Dolayısıyla yine boş. Tarihi konteks içerisine
. yerleştirmek gerek!.yor ayetlert.
Y . CEYLAN : Kur'an'daki tabirle 'müşrik'­
iyi tavırlan vardır. Adamlar
bir sara hurafe şeye tnanıyorlar.
Temel iyilik presiplerini de ihmal etmişler. Buna
rağmen iyiliklerden her şeyden mahrum kalmış
değillerdir. Dolayısıyla Kur'an'ın "SiZde bu iyilikler var ama, bti boşunadır. çankh temel iyilJklere inanmıyorsunuz. " demesinin tarthi kontekste
bir ani~ vardır. Ancak bugari eğer ahlak, felsefenin ahlak konusu iyi irdelendiğl z~an­
iyi hareke~ temeli Alliııı•a ~anmaktır demekten ziyade 'Allah'a inanmak ahlakı gaçlendirir,
dersek ben kabul ederim bunu. Dolayısıyla Allah'a ve ahirete inanmadan iyi tavırların iyi hareketlerin prensiplerine inanmak sÜr~~yle hep
Iyi davranmak, iyilik etmek mümkündür. Dolayısıyla böyle bir insanın arneline siz boş diyebilir misiniz? Çün.kO. o iyilik prensiplerin,in kökeni
de ilahidir zaten. o insariın vicdanındaki temel
kanun var ya! Hani bir haksızlık ·yaparsm vicdan azabı duyarsıni
lerin, tabi
bazı
mllşriktirler,
· s.
AKDEMİR
i
Ştmdikiler · tabi hukuk
diyorlar. tıahidir onların hepsi.
var bunlar.
.
Y. CEYLAN : Bunun ilahi
Seniii kalbinde
olması ve
.
onunla hareket etmen, Uahın kendisJn.i kabul etıİıen,
onunla irtlbat kurmanla ne derece ilgilidir?. Az
önceki sorumda ne dedim? Bilemeyeceğin bir
kaynakla irtibat nedir? Çünkü eğer akli bir irtlbatsa din. dışına çıkar. Neyi aklen anlayabiliyQrsan, o akılla anlaşılabilir şeydir. Dini bu şekilde,
akılla ispat ed~mezsin~ Hıristiyan bir şeye
inanır,. akılla ispat- eqem~zsin. o <la bir tn:fbat
içertsindedir. Bu da . bir irtibat.. içerisinde~~r.
Olçt1s0. nedir? Ak1i olunca, akıl zaten hepsini
reddediyor. B~ kabul ~e~eZsin, ispa,t edemezsin. Akıldışı olunca hepsi eşit oluyor.: .
s. ~EMİR : Birisi bana: ."Kur'<l!l okudum bu .ara. hlç tatmin olmadım, çeUşkl::var''
decÜ. Be!Jd şartlı okumuşsundur; ded~ıA.. ·~Hayır
b~n bir ilim aqa.DlJ.yım, objektif okudum" d~di.
Bizim de objektif olduğumuzu söylemeıı$ \>ile
~ubjektlf_bir h~dise. Mesela dış çevre $izi şaıj:la-
AIJ IZZErnEGOVlÇ'IN DOGU VE BATI ARASINDA ISLAM KITABI ÜZERINE
88
mıştır.
Siz objektif olduğunuza inanırsınız. İn­
beri yazıp-çiziyor. · Bir tarafta
felsefeciler, bir tarafta ilim adamları, cilt cllt kitaplar. teoriler ortaya koyuyorlar. Hiç birisi vahyin ortaya koyduğu şu gerçeği ortaya koyaını­
yor. Öldükten sonra hayat vardır. Hiç bir bilim
adamı hiç bir ffiozof bunu kesin olarak diyemiyar.
sanlık asırlardan
\
·ı
Y. CEYLAN : Ama Canattkler diyor. Hiç bir
btltm adaıİıı hiç bir dlnlere inanmayan pirlmitlfler diyor. ÖlQ.mden sonra dir1llş vardır, diyorlar.
A. İNAM : O tenasüh anlayışı, ahiret
1.
ı
i
i
i
1
f
inancı değil.
s. AKDEMİR : Kur'an yaptıklannı.Zın
hepsi yazılıyor, hepsinden hesaba çekileceksiniz diyor. llim istediği kadar gellşsin, ilmen
bunu size hiçbir kimse söyleyemez. Eğer ben
öldükten sonra hesaba çekilmeyeceğime inanı­
yorsam; m~sela çok paraya ihtiyacım var diyorum. Bir kitabına uydurup ta bir yazlık, araba
alayım diyorum. Kur'an diyor ki doğru olun. yapmayın, hesaba çekilecekstntz. · Binaenaleyh
Kur'an insanlığa birincisi aşkın Allah fikrini,
ikincisi aleme sürekli müdahale eden Allah fikrini aş_ılar. ' teizmde tse bunlar yoktur. teizmde
Allah eı:İı.ekltğe ayrılmıştır. Aleme hareket
vermiş ve çekilmiştiı:. Alemdeu· haberdar
değlldir. · Kur'an'ın insanlığa en büyük hediyest
tse, sürekli aleme müdahale eden alemde olup
bitenleri kontrol eden ve öldükten sonra insanlan yaptıklarından hesaba çekecek olan Allah
tnancıdır. Pascal güzel bir şey söylüyor. Allah'a
inarima konusunda "Kazanırsanız her şey
kazwsıniz. kaybedersentz, hiç bir şey kaybetmezstniz." Kur'an, mü'minlerln de arnellerinin
boşa:· ·gtdebileceğini · ·s·öylüyor, .. Hlıchlat Stiresl'nde Filozoflar 1kl biri yı!dır cllt cilt y~orlar.
Nedir, bize verdikleri? İşte varoluşçular şöyle
diyor. ·şucular böyle diyor. Gerçeğin bir yönüne
parmak basıyorlar. Ama hfç · birisi bu
söyledigimiz konularda bize cevap vei:emiyorlar.
Allah ne.d ir? Ben o · Kur'an'ı çeUştk bulana: Siz
Kur'an'ı bizim blldiğlmiz kitaplar gibi okumayın.
Kur'an hayattır. Hayat ne · kadar karmaşıksa,
Kur'an'da o kadar karmaşıktır; Yirmi üÇ senede
insanların m~seleleriyle Allah uğraşıyor; 'peygamber· uğraşıyor. Onları · adam· etmeye
çalışıyor~
lf. · KIRBAŞOGLU : ~egovtç bu konuya
temas ediyor-ve şöyle diyor: "Kur'an'ın' alaiade
bir pkuyıicuya veya bfr talilllctye. ststemsiz· 'göio:ndüğQ ve birb1r1iıe zıt unsurlan bfr araya ge~
ttrdJğt üıtlbaını uyandırdığı malWı::i.dur. ·Ne varki
K. Kerim edebiyat değil hayatbr. DolayıSıyla ona
bir düşünce tarzı değil. bir yaşama tarzı olarak
bakmaya başlar başlamaz güçlük ortadan kalkar ve bu yanlış intibalar değerini kaybeder.
Kur'an'ın yegane tefsiri hayat olabllir ve bildiğiıniz gtbi:~iz. Muhammedin hayatı tam buydu.
İslam'ın öğretisi Kur'an'ın yazılı şeklinden anlaşılmaz ve mütenakız görOlebUir. Fakat Hz. Mu ..
hammed'in hayatında tam manasıyla· tabii bir
ahenk içinde; sevgi ile kuwet, ulvi ile tabii, ilahi
lle insani hususların pek mQessir birUği ortaya
çıkar. Dinle siyasetin meydana getirdiği bu patlayıcı karışım, milletin hayatında muazzam bir
enerji açığa çıkarmıştır. İslamın formülünün
hayatın formülüyle tam ·m!-ltabakat içinde
olduğu, bir anda göze çarpar bu noktacia."
S. BAYRAKT.AR:· Begoviç'in, gerek eski
Yugoslavya dönemindeki siyasi çalışmaları ve
gerekse şu anda Bosna-Hersek Cumhurbaş­
kanlığını yapıyor oluşu, fikirlerinin ffidişi kulelerde söylenenlerden farklı olduğunu bize gösteriyor. Bu konuda ftklrlerlntzi almak istiyoriıriı.
.
.
A. İN~ :Ben Begovtç'te kendi.toplumu-
nun yok olmaması için çok müthiş . bir şey
gördüm. O Marxtzmle Hrtstiyanlık arasında çok
farklı bir toplumda yışıyor. Farklı bir kültürün
insanı ve k~ndi kültürünün, kendine göre felsefi
bilimsel temellerini oluşturmaya . çalışıyor.
Aslında bO.tün aksiyon adamtannın, kendilerinin veya ektbtnin yapması gereken bir şey. ·
H. KIRBAŞOGLU : Bunu onun bizzat kendisinin yapması enteresan. Mesela siyasilerin
teortsyenleiı başkalandır. Begovtç tse hem teo:·
r1yi kuruyor, hem eylemini de kendisi yürütüyor.
A. İNAM : Evet .aynı zamanda onun bu
eseri seviyeU bir çalışmadır. Yani bizde de- böyle
poUtlkacılardan düşünürler çıkmıştır ama. onun
daha seviyeli olduğunu göro.yoruz.
İ.ÖZDEMİR :Sn. Ahmet İnam Bey. acaba
Begovtç
Eflatun'Uıı
uyarmı?
felsefeci devlet
adaını
.
'tipine
.
A. İNAM . : Elbette, yalnız çok abartmamak
lazım
tabü.
H . KIRBAŞOOLU : Kendisi zaten bu eserinin mütevazi bir deneme olduğunu söylüyor.
J3ir de yorumlarındaki go.çlülük bepce gerçekten
çok iyi. Belki bilinen. şeyleri söylüyor. ()zellikle
İslam'la ilgtli olarak ~· bu çağın dO.ŞOılcesine
hi~b etmek ·bakıİinhdan çok güÇlü bir yorumu
var. A)rnı zamanda kaleİninde · olduğu gibi' hitiı.­
betlnde de güçlü. Banttan dlnlediıİı~ Hitabetl (te
çok güçlü tam bir eylem adaınında bulunması
gereken 'özellikler var.
·ıSLAMI ARAŞllRMALAR. CİLT: 6, SAYI: 2, 1992
S. BAYRAKTAR. A. !NAM, Y_· CEYlAN, M. H. KIRBAŞ<>('ll.U, M. PAÇACI, M. UYANlK, 1. ÖZDEMİR. S. AliDEMİR
M. PAÇACI :Ben Ahmet İnam Bey'e bir
soru sormak istiY-orum. Begoviç'in blr fikir ·ortaya atmaya çalıştığını ve bunu aksiyana
geçirdiğini konuşuyoruz, söyluyoruz. Şu anda da
bu insan ve onun halkı bir savaş veriyor. Bu
savaşta bu fikirlerle bu topluluğun başanlı olma
şansı nedir? Yani başarılı olabilir mi? Bir yere
varabilir mi? Çilnkü Avrupa'nın ortasında bu
savaş devam ediyor; Avrupa bir medeniyet. güçlü
bir kültür. Bu duşünceleİin orada yaşama şansı,
daha ileride başarılı olma şansı sizce nedir?
ları lazım. Bir, çevrelerindeki avrupai Hıristiyan
toplumla çok yönlü ilişki içerisinde olmaları
şarttır. Kaçarak keridiiıi korumak mümkün
değildir. Yani kendilerini, onlardan soyutlamadan bu ilişki devam edecek. Peki ilişki devam
edip bunlar nasıl kendilerini kortıyacakiar.
1slam ·alemiyle de ilişkilerini çok yoğun tutmak
şartıyla ve devamlı fikir hareketleri olacak. Bir
zihinsel aktivite sayesinde kendilerini korumuş
olurlar ve oradaki Hıristiyan toplurnlara da bir
şey vermiş olurlar İslam toplumundan.
·
A. İNAM . : Şimdi çıkış noktası olarak, çok
iyi bir çıkış noktası olduğunu düşünüyorum.
Çünku batının. yani onu çepeçevre saran
kültüderin, geçmişiyle kendine-göre liesaplaşmış, bence bu yeterlidir. Yani çok ince eleyip.
sık dokumaya gerek yoktur. Ama şu haliyle yeterli değildir. Çünkü bundan sonra geliştirilmesi
gerekli çalışmalar yapmak durumunda, tabi
bizim kültürQmQzde. Şimdi bir ~ürü problem ortaya atmıştır. Bundan sonra çok daha başkaları
olabilir, veya politikacılar olabilir, bu çevrenin
dışında insanlar da olabilir. Bunları tartışıp
geliştır.mek zorundadırlar. Yoksa belki Bc::goviç
sonunda Batı'nın bütün bu kayıtsızlıklarına
rağmen bu savaşı kazanacaktır. Ama ondan
sonra kültürel savaş başlıyor. Bu kultürel
savaŞta o sadece bir başlangıç olarak meşaleyi
yakmiştır. Ondan sonra gelecek çalış~:4.ar
önemli. Bu yalnız onun kültürü için değil, blZim
kültorGmüz içinde de, önemli. Buridan çıkaraca­
ğımız dersler var. Geç kalmamak bu tip çalış­
malar yapmak lazım. Yani kimisi sentez yapacak. bilimie ilişkiler kuracak, ·kimisi sosyolojik
tarafina, kimisi hukuk tarafına bakacak, kiınisi
psikolojik .tarafına .bakacak, .kimisi "felsefi :boyutunu sorgulayacak; Surekli-üretmek gerekiyor. ·
Bu bakımdan davasına yardımcı olur inu derseniz, neden olmasın? derim.
·
A. İNAM · : Aynı şey btz1ın için de söz konusu. Biz Ortadoğu'da bu durumdayız. Bizim Ortadoğu'da kendimizl varetmemiz gerekiyor.
·
H. KIRBAŞOGLU : O zaman Sn. lnam. dediklerinize bağlı olarak eserde ele alınan konuların tek tek tartışılması yerinde olacaktır.
Y . CEYLAN : Sn.
Paçacı'nın
sorusuyla ilgili ben bir kaç cümle söyleyeyim. Tabii Begoviç
oradaki Müslümanları temsil ediyor. Bunlar
Hıristiyan halkla içiçe, Avrupai bir Müslüman
topluluk. TabU oradaki Müslüman entellektüeller Begoviçten ne kadar etkllenmtş? Onu
da bilmiyoruz. Çilnkü bu adam görOşlerinden
dolayı hapsedildi. kitaplan toplatıldı, gayri
kanuni ·bulundu. Oradaki Müslo.manlar ne derece aydın, onu da bilmiyoruz. Ancak orada
yaşayan Müslümanların Müslümanlıklarını ve
kimliklerini koruyabilmeleri için iki şey yapma-
JOURNAL OF ISLAMlC RESEACRH VOL: 6 NO: 2, 1992
H." KIRBAŞOGLU : Şimdi ben bir iki şey
söyleyeyim. Bunlar tamamen doğru ve bir
ölçüde onlar da bunu yapıyorlar. Sonra entellektüel olan sadece Begoviç değil, Begoviç'in
etrafında da böyle entellektüel, ciddi adamlar
olduğu söyleniyor. Ekibinin de ona uygun bir
yapıda olduğunu zaten kitabının başında c:uıla­
tıyor. Kendi-grubunu yetiştirmiş zamanında. bir
mücadele içinden gelmiş. Etrafindakiler onun
ağzına bakan insanlar değil. Yani onun geleneğini muhtemelen devam ettirecek kadroları
var. Bu. aslında bizim için de örnek olması gerekim bir çaba.
A. İNAM : Anladımki bir an önce savaş
bitsin de kültürel savaş başlasın, çalışmalar 'ö
alana kaydınlsın.
H. KIRBAŞoGLU : Peki bu diırumda Begoviç'in İslam düşüncesinin köşetaşlarından birisi olduğunu söyleyebilir ml:yiz?
Y. CEYLAN
:Taşlardan
biridir.
Köşe değil
· de yerel bir hadisedir.
M. UYANIK : Bu kendine ve Batılılara anlatmak istediği bir şeydir. Köşe taşı . olduğunu
ben söyleyemem kendi adıma.
·
M. PAÇACI : Siz söyleyebilir misiniz, getirdiği yeni
bir şey var mı?
H. KIRBAŞoGLU : Şimdi yenilikten kasıt
ne? Bence de önemli bir takım yönlert var. B1rtncis1 açıklık. Son derece açık. lkincısı dışlayıcı
bir tavn yok. O çok önemli. ç~k sağlıklı.
Üçüncüsü biz köşe taşı olarak kimf görüyoruz
şimdi? Mesela F. Rahman, R Garaudy? Bunlarla
Begoviç arasında bir takım paralelliklerin
olduğunu gösteren, -mesela İslam'ın özellikle
uygulamaya yönelik konularında, hükümlerin
amaçlarını (şekli-lafzi değilde) temel alan -bir
yaklaşımı
var.
All IZZETBEGOVIÇ'IN DOÖU VE BATI ARASINDA ISLAM KITABI ÜZERİNE
90
A. İNAM : Begoviç'ln belki başka kitaplan
onu da bllm~liyiz. Belki
sonra bir kitap daha yazacaktır.
da
var~ır,
beş
sene
'H~ KIRBAŞOÖ.LU : İslami deiderasyonu
var.
Hayatını
da yazıyormuş.
· Y. CEYLAN : Bana göre F. Ralıman seviyesinde değildir, onlar seviyesinde değildir.
Fakat eylem bakımından, aktivite bakımından
onlardan daha öndedir. Diğerleri ise . daha iyi
teorisyendirler.
ı
ı
H. KIRB;AŞOÖLU :Yalnız bana göre ele
aldığı
1.
'
konulann
daha kapsamlı.
genişliği bakımından
Y . CEYLAN : Onlar kadar derin
onlarqan
değU.
H. KIRBAŞOÖLU : Onlar kadar derin
değU
denemez. ancak
onların
kendi Ugi alan-
Ianiıda derinliği söz konusudur. Ama özellikle
İslami konulan ele alış ve ilgi kuruş bakımın­
dan, öbürlerinden daha kapsamlı gibi geldi.
Y. CEYLAN : Fakat gOnümüzde hiçbir entellektüel, mesela kendi dönemleri iç_in Afgant
lle ·Abduh'un yaptığını henüz yapabilmiş
değlldir. Onu söylemek lazım. Hala orijinal olarak devam ediyorlar. Onların o fevkalade Batı­
doğu mukayesesini yapıp İslam alemine kabul
ettinneleri büyük bir olaydır. Henüz onlar gibi
bir apam gelmiş değlldfr. Onların büyüklüğü
devam ediyor.
:Açık oluşu da Avrupada
ileri geliyor belki. Bir de daha da önemlisi Islami anlayış balo.mından Müslümanlar. şimdi bir kapaWık, bir savunmacılık yaşı­
yorlar~ Yani Batı sürekli saldırdıkça biz de bir
şeylerimizl koroyalım diye bir ~al-~_ç~lpyoruz.
Böyle bir endişe var. Tabi korunacak şeyler. nelerdir, onlan da henüz tartışmış değiliz.
M . PAÇACI
oluşundan
A. İNAM : Bazı şeylerı çok abartıyoruz.
Yani aşağılık duygusu duyuyoruz. Henüz kurtulamadık
·
M. PAÇACI : Müslümanlar, te~elde bu
kompleksi yaşıyorlar. Şu anda henüz .atabilmiş
değiller. Mesela bir yere çekebUmek, bir mahalleye çekUip kendi komünlerinl oluşturmak
bunun neticesi. Fakat belki, b~unduğu yer itibariyle'Begoviç bunu belli oranda aşabllmiş.
Y. CEYLAN : DüşünmüŞ, didinmiş, bir
şeyler yazmış,
mücadele etmiş, çile çekmiş. Begoviç'ten Allah razı olsun, ne diyeceğim. Fakat
bu demek değll ki tenkit etmeyelim, tenkitte edebiliriz, yetersiz buluruz. Bakın onun kitabı bizi
bir araya getirdi, bir şeyler söyledik. Bunun içln
sağolsun.
·
s; AliDEMİR : Ben şunu söyleyeyim: Birincisi Yugoslavya'da bunun gibi kaç kişi var,
meselesi. Ikincisi bu genel şeyleri söylemek kolaydır. Şimdi binayı atarsın ama, o bınayı örmek
vardır. Garaudy ile paralellik vardır. Garaudy Iki
sıstemı inceliyor ve neticede lslam)n insanlığa
katkısının aşkınla olan bağlarını yeniden te-s is
etme ve bireyselliği engelleme, bir de deli~e
büyürneyi ortadan kaldırma, gayeleri ön plana
getirme olduğunu söylüyor. Begoviçde ~ynı
şeyleri söylüyor sanırım.
H . KIRBAŞOÖLU : Hemen hemen aynı
şeyleri
söyltlyor.
S. · AKDEMİR : Ama Begoviç söylediğiiii
cesurca söylüyor. Binaenaleyh kilit taşı olur ı:n,u
olmazmı?
·
H . . KIRBAŞOÖLU : Bana göre olur7
S. BAYRAKTAR : Begoviç'Jn Doğu ve Batı
Arasında Islam kitabıyla ilgili b.u oturumu bu:
rada-bitirmek-ıstıyorum:- Toplantiya katildiğiniZ
için hepinize dergi adına teşekkür ederim. Bu
veslleyle Bosna-Hersek'te mücadele veren
Müslümaniann zafere ulaşmalarını temenni
ediyor. tom şehitlere Allah'tan rahmet dillyo·nım.
Y . CEYLAN : Tüm kültarler bu durumdadır.- Çin
öyledir. Japon öyledir. Hiİıd kültürü
bu durumdadır.
·
1
ı
1
ISLAMİ 'ARAŞTIRMALAR, ClLT: 6, SAYI: 2, 1992
Download