DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI 4 V • • ULUSLARARASI BIRINCI ISLAM ARASTIRMALARI. SEMPOZYUMU • (Tebliğ ve Ivliizakereıer) First International Symposium on Islamic Studies 16 - 18 Eylül 1 September, 1985 1Z M 1 R İMAM ŞAFit'YE GÖRE HABER-İ VAHİD Prof. Dr. A:bdülkadir ŞENER Bilindiği gibi, İslam hukukunun asli kaynaklarını Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in Sünneti oluşturmaktadır. İcma, kıyas vb kaynaklar ise, bu iki kaynağın ışığında ortaya çıkmış ictihadi ve dolayısıyla beşeri kaynaklardır. İslam hukukçuları, Hz. Peygamber'in Sünnetini yani hadisleri, bakımından, genellikle ikiye 1) Senedi 2) Senedi Sened muttasıl muttasıl rivayet ayırırlar: olan hadisler, olmayan had~sler. bakımından muttasıl olan had:sıeri de üçe ayırırlar: a) Mütevatir hadisler, b) Meşhur hadisler, c) Haber-i vahid (haber-i ah&d) hadisler. Biz, bu kısa tebliğimizde "haber-i vah.d" denilen hadislerin İslam hukukunda huccet olup olmadığı konusunda İmam Şafii' (ö.204/820)'nin düşünce ve görüşlerini, er-Risale (Kahire 1940), el-Umm (Kahire 1321-1325) ve İhtila­ fu'l-Hadzs (el-Umm, c. VII'nin kenarında) adlı eserlerini takip ederek, belirtmeye çalışacağız (Bak. Risale, s. 369-461; el-Umm, c VII, s. 254-262; lhtiiafu'l-Hadis, s. 2-38). İmam Şafii, İslam hukukunu esas itibariyle dört ana kaynağa dayandı­ rır: Bunların birincisi Kitab ve salbit olan sünnet, ikincisi İcma, üçüncüsü sahabilerin sözleri, dördüncüsü de kıyastır. 1 .· Burada ŞMJ'nin Kitab ve Sünneti, Fıkhın kaynağı olma bakımından aynı derecede kabul etmiş olmasına ve "sabit olan sünnet" tabirine dikkatinizi çekmek isterim. Şafii'ye göre Sünnet, Hz. Peygamber'in kalb~ne ilham edilmiştir; ona da uymak farzdır. Kur'an-ı Kerim'in, "O size Kitab ve hikmeti öğretir. " (Bakara, 129, 151; Al-i 'İmran, 164; Nisa, 113; Cumu'a, 2) ve Hz. Peygamber'in hanımıarına hitaben, "Evinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın." (Ahzab, 34) ayetlerinde geçen "hikmet" sözü, Allah u .a'lem, Sünnettir. 2 (1) el-Unun, VII, 246. (2) Risale, 76-79, 103-105. -287- Şafii'ye göre Sünnet, ya Kur'an'ın mücmel hükümlerini açıklar, ya da Kur'an'da mevcut olmayan konularda bir kısım hükümleri ihtiva eder. Bu her iki grup hükümler de aslında Allah katındandır. Çünkü Hz. Peygamber, kendisi hüküm koyarken Allah'tan aldığı yetkiyle hareket etmektedir.3 Şafii'nin "silibit olan sünnet" tabiri de sahih olan sünneti ifade etmektedir. Şafii, buna "haber-i Iazim" (bağlayıcı haber) de der. Bir haber, yani hadis sahih ise, haber-i vahid tarzında da olsa, Şafii'ye göre huccet:r Onun bu hususu isbat için ileri sürdüğü delilleri biraz sonra sunacağız. İmam Şafii'nin çağında bazı zümreler Sünnete cephe almışlar ve hatta ona hücum etmeye başlamışlardı. Şafii, el-Umm'un "Cimau'l-J:Im" başlıklı bölümünde bunları üçe ayırır: 1) Aynı mealde bir Kur'an ayeti bulunan hadisleri kablll edenler. 2) Mütevatir sünneti ka:bul eden ve mütevatir olmayan sünneti reddeden1er, 3) Sünneti toptan inkar edenler, İmam Şafii, bu her üç zümreye karşı Sünneti şiddetle müdafaa etmiş ve "Sünnetin Koruyucusu" (nasırü's-sünne) unvanını ·almaya hak kazanmış­ tır. Şrui', Sünneti: a) Haber-i amme, b) Haber-i hassa, c) Münkati' (Mürsel) tarzında da ele alır. O, özellikle "haber-i hassa" ve zaman zaman da "haber.-i vahid" diye ifade ettiği gayr-i miitevatir hadislerin İslam hukukunda huccet olduğunu yılınadan savunmuştur. İmam Şafii, er-Risaıe',sinde, ilim adamları için huccet teşkil edecek olan haber-i hassa'yı, Hz. Peygamber'e veya bir sahabi'ye ulaşacak tarzda bir kişinin bir kişiden naklettiği haberdir, diye ifade eder. 4 Şafii, haber-i vahid'in huccet her tabakada; olması için onu rivayet eden kimselerin 1) Din konusunda güvenilir olması, 2) Doğru sözlü olmakla tanınması, 3) Rivayet ettiği şeyi iyice bilmesi, 4) Lafız yönünden hadisin manasını saptıracak olan hususları bilmesi, 5) Manasını bilmiyorsa hadisin işittiği gibi harfi harfine rivayet etmesi (çünkü bu durumdamana itibariyle rivayet ederse belki yanılır ve hadisj asıl C3l (4) Risrue, 88. Risa.Ie, 369, 370. -288- manasından saptırır' ya da lafzı zikretmeyip manaya göre rivayet ed:yorsa manayı :bilm,es_i)' E:l)berinden rivayet ediyorsa hadisi tam olarak ezber etmiş olması; yazılı olarak rivayet ediyorsa k'tabını yanında bulundurması, ' · 7) Karşılaştığı kimselerden işitınediği şeyleri rivayet eden ve Hz. Peygamber'den güvenilir ravilerce yapılan rivaytlere muhal'f şeyler nakleden müdellislerderi olmaması gerekfğini söyler. 5 -6) .Hadis rivayetinin bazı yönlerden şahadete benzediğini ve bazı yönlerden de şahadetten tamamen ayrıldığını söyleyen. Şafii, hukukta tek kişinin şaha~ deti ,geçerli olma,dığı halde, hadis rivayet'nde tek ravinin haberinin huccet oluşunu' şöyle izah eder: Şahit, kendi menfaatini düşünme, çocuklarını veya yakınlarını kayırma gibi açık bir töhmetle karşı karşıyadır. Muhaddis. ise, . .. Hz. Peygamber'in helal ve haramla ilg'li bir sözünü rivayet ederken, böyle kendi şahsı veya başkası iç'n bir menfaat sağlama, birini suçlama veya savunma gibi ,şeylerin peş'nde olmaktan uzaktır. Hadisin ifade ettiği hüküm karşısında ravinin kendisi ile diğer insa,nlar ara.sında bir fark yoktur. 0 . ÜS· te:lik Hz. Peygamber, "&:ına yalan yere bir hadis isnat eden kimse Cehennc:ımde .kendisine bir yer bulsun.'' buyurmuştur. 7 1rria~ Şafii, sadık bir' ravi tarafından r:vayet edilen haber-i valıid'in hucc~t olduğunu isbat etmek için şu delilleri ileri sürer: Hz. Peygamber, "Benim sözümü işiten, onu ezber eden ve onu iyice aklında tutup rivayet .eden kulu .,Allah nurkı.ndı'rsın. Bir bilgiye .sahip olan b.a- . ., - ·ı . 7 h .•• 1 'R'" • '1 • . ' • •· • 'k. l k zı !Jeı.şı.~er tn~gı.n Ot-rnay.cı_~-"'!Lır~r .........tır oı.,gıye ıscuıı'[) oran oazı. LA.m.se_.er; onu· endilerinden ldalut. bilgin olan kimsı2lere nakledebilirler. Müslümanıiı kalbi, işi yalnız Allah için yapma, müslümana nasiluıtta bulunma v.e onların cemaatinden ayrılmama hususunda hiyanetten uzaktır." buyurmuştur. Bu hadiste ifa.. · 1) de edUdiğine göre, Hz. Peygamber'in hadisini işiten, onu ezber edip rivayet eden k'Şi övülmektedir. Bu kişi tektir ve bilgin olması da şart koşulmamıştır. Sadece onu iyice aklında tutmuş obnasına önem verilmiştir. 8 2) Yine Hz. Peygamber, "Koıtuğuna oturup kendisine benim bir emir veya yasağım iletildiği zaman; "Bilmiyoruz, biz J(lncak Alıah'ııı Kitabında bulduğumuz şeye uyarız" diyen bir kimse iı2 asza karşııaşmayayım." buyurmuş­ tur. Bu hadis göstermektedir ki, Hz. Peygamber'den nakledilen bir uymak gerekir; isterse o konuda Kur'an nassı bulunmasın. 0 (sı {6) ('7) C8l (9} Risale, Hisale, Risale, Risiüe, Risale, 370, 37L 392. 396, 397. 401, 402. 403, 404. -289 ~ habere 3)İmaın Mruik, Zeyd b. Eslem vasıtasıyla Ata b. Yesar'dan şöyle rivayet etm'ştir: "Bir kimse oruçlu iken karısını öpmüş, sonra cıa buna çok üzüimüş ve karısını, Hz. Peygamber'in hanımlarından Ommü ıSeleme'ye göndererek, rJU mesekyi sormasını istemiştir. Vm.mü 1 Seleme de ona; 'Hz. Peygamber oruçlu iken ilcarısını öper.' demiştir. Karısı gelip bunu bildirince adam, daha çok üzülmüş ve: 'Biz, Hz. P·'3ygamber giiJi olamayız, : Allah istediği şeyleri ona 'helal kılar.' demiş. Karısı, rtekrar Vmmü Sele~'y.e gittiğinde, Hz. Peygamber, ~nıu jgörmüş ve: 'Bu ikadın i1lE istiyor?' diye sormuş. Om,;,ü Seıe'ln€ durumu ~nlatınca, Hz. Peygamber, 'Benim böyle yaptığımı ona haber -vermedin mi?' demiş. Vmmü Seleme d'3 .söylediğini, kocasının tatmin olamadı" ğını ve geri gönderdiğini 'söylemiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber kızmış ve 'Vallahi, AUah'a karşı ;Sizin ıen lmüttaJdniz, O'nun wmir ve yasaklarını en iyi biieniniz benim.' buyurmuştur. Bu hadiste Hz. Peygamber'in, Ümmü Seleme'ye, "Benim böyle yaptığımı ona haber vermedin mi?" demiş olması, ha- ber-i vah'd'in hüccet olduğunu açıkça göstermektedir. 10 4) İmam Malik, Abdullah b. Dinar vasıtasıyla Abdullah b. Ömer'den şöy­ le rivayet etm;ştir: "Cemaat Kuba mescidinde sabah namazı kıZarken bir kişi gelmiş Şam'a ve Hz. Peygamber' e gelen bir ayetl..e kıblenin değiştiğini haber vermiş, doğru dönmüş .olarak oomaz kılan cemaat derhal Ka'be'ye doğru dön- müştür." ~ubalılar, Ansardan olup bilgili kimselerdi ve Allah'ın farz kıldı~ı yöne dönerek namazlarını kılıyorlardı. Onlar bu farzı delilsiz. de~iştirebilirler miydi? Demek ki, sadık bir kişinin haberi, onlar iç'n bir huccet teşkil etmiş ve namazın içinde ona uyarak yönlerini değiştirmişlerdir.U 5) Yine İmam Malik, İshak b. Abdullah b. IDbi Talha vasıtasıyla Enes b. Malik'ten şöyle rivayet etmiştir: "Ben Taılw, Ebu Ubeyde b. el-Cerra~ ve Ubey b. Ka'b'e hurma !şarabı veriyordum. Birisi gelip, 'Şarap yasaklandı' dedi. Bunun üzerine Ebu Talha, bana: 'Kalk ya Enes, şu küpleri kır.' dedi. Ben de onları kırdım." Burada görüldüğü gibi adı geçen sa:habiler helal olduğı.İ için şarap içiyorlardı. Bir k'şinin gelip onun artık haram kılındığını ha- ber vermesi üzerine şarap küplerinin sahibi EbU Talha, derhal onlann kırıl­ masını emretmiş ve bu hususun doğru olup olmadığını Hz. Peygamber'e sormaya ger.ek görmem:ş veya bir haber-i amme (mütevatir haber) gelmesini beklememiştir .1 !1 İmam Şafii., haber-i vahid'in huccet olduğunu isbat sadedinde gamber'in uygulamalarından (lO} Risale, 405, 406. (ll} RisAle, 406, 4\n. (12) Risıll.e, Hz. Peypek çok örnek zikreder ve O'nun birçok kere 409, 410. -290- herhangi 'bir işi icra etmesi için bazılarını tek başlarına görevlendird:ğini, mesela, Muaz b. Cebel'i Yemen'e tek başına gönderdği.ni, bir gün 12 kişiyi 12 krala elçi olarak ve onları islama çağırmak üzere tek tek yola çıkardığı­ nı, valilerine emir ve yasaklarını b]diren mektupları birer kişiyle gönderdiğini kaydeder. 13 Şafii, Hz. Ömer'in de Hz. Peygamber'den nakledilen haber-i vahid'i kalbul ederek, şahsi görüş ve ict'hadlarına göre yaptığı uygulamalardan vazgeçtiğini zikreder. 14 Hz. Ömer'in haber-i vahid'i kabul ettiğine dair örnekler arasında Şafii şunu da ileri sürer: Hz. Ömer, b'r gün "Mecusiler hakkında ne yapacağımı bilmiyorum." demiş; Abdurrahman b. Avf da, Resulüllah'ın, "Onıara Ehl-i Kitôb muamelesi yapın." deidğini haber verm'ş ve bunun üzerine Hz. Ömer, Hecer Meclisilerinden cizye almaya baŞlaİnışhrY Şa­ fii,· ayrıca Abdullah b, Abbas gibi pek çok sahabin'n haber-i vahid'i kabul ettiğini sened zikrederek belirtir. 10 Ömer b. Abidlaziz alım satımla ilgili bir anlaşmazlığı çözmek için bir hüküm verm'ş. Urve b. Zübeyr ona gelip bu hükmün Hz. Aişe'nin naklettiği bir hadise aykırı düştüğünü söylemiş. Ömer b. Alıdilaziz bunun üzerine verdiği hükümden vazgeçmiş ve Hz. Peygamber'in Sünnetine uymuştur. 17 Bu konuda ŞB.fi'inin verdiği örneklerin hepsini zikretmek istemiyoruz. 'İmam Şafii kend:si de, "SaJıiJı bir hailis bulunursa işte ben:m mezhebim odur." derdU 8 Bunun içind;r ki Şafii'nin bilgi dağarcığı öğrendiği yeni hadislerle ve yaptığı yeni araştırmalarla kabardıkça, görüş ve ictihadlarında değişmeler olmuştur. Bunlara çevre ve zamanın şartları da katılınca Şafii'­ nin görüşleri, daha sonra eski ve yeni mezhebi tarzında ikiye ayrılmıştır. Tv1ukayese bakımından bir fikir verrnesi için Iırnaıu. EbU Hanife (5. 150/ 767), İmam Malik (ö. 179) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)'in haber-i vahid konusundaki düşüncelerine de işaret etmek isterim. EbU Hanife, haber-i vahid'i rivayet eden şahsın güvenilir ve adaletli olmasının yanında, kendisinin de o habere uyması gerektiğini ve ona aykırı bir davrariışta bulunmamasını şart koşar. İmam Malik ise, haber-i vah1d'in delil teşkil edeb'lmesi için Med1nelilerin arneline aykırı olmaması gerekir, der. İmam Malik'e göre Medinelilerin ameli, bin kişinin bin kişiden r:vayeti demektir. Dolayısıyla Medinenerin arneline aykırı olan haber-i vahid, meşhur -----~-"--- (13) Örnekler için Bak. Risa!e, 410-418. ( 14 ı Risale, Risale, Risale, RisiUe, cısı C16l (171 426 vd. 430, 435. 441, 422. 448, 449. Ct8l, -Muhammed Ebu Zehra, "İslamda Fıkhl Mezhebler Tarihi, Çev.." Abdulkadir Ş~ner, İstanbul 1978, s. 35s. " " -291- rivayetle çatışıyor demektir. Böyle bir durumda meşhur ri vayetin tercih edilmesi daha uygun olur. Zanni bir delil olma nitelig'ni taşıdıgı için itikadi konularda huccet sayılmayan; ancak am el konusunda kaynak olarak kabul edilen haber-i vahidin Kur'an ve dinin kesin kurallarına aykırı olmaması gerekir.10 Şafii ile birlikte diğer İslam hukukçuları da sıhİıatinden emin oldukları haber-i vahidi kıyas'a tercih ederler ve bu tür haberlerin genel kaideler karşısında bazı istisnai hükümler getirdiğini söylerler. 20 SO N .U 'Ç: İslam hukukunun asli kaynaklarım Kur'an ve Hz. Peygamber'in Sünneti teşkil eder. İcma, kıyas vb. fer'i kaynaklar, ictihadi ve beşeri kaynaklardır. Hz. Peygamber'in Sünneti de rivayet bakımından derecelere ayrılır. Haber-i vahid. (haber-i ahad) tarzında rivayet ed len hadislerin hangi şartlar altında d~lil teşkil edip etmeyeceği hususu, İslam hukuku tarihinde önemli tartışma­ lara yol açmı,ştır. İmam Şafii, Sünnetin, özellikle haber-i vahidin İslam hukukunda itiraz kabul etmez bir huccet olduğunu savuı:ımuştur. Çünkü Allah, Hz. Peygamber'c itaati farz kılmış ve O'na Kur'an'ı açıklama yetkisi vermiştir. O'nun, Kur'an'da mevcut olmayan konularda hüküm vazetmesi de Allah'tan aldığı yetkiye dayanır. Dolayısıyla o hükme uymak da farzdır. Şafii'n:n "haber-i hassa", "haber-i lazim" ve "sabit olan sünnet" adlarını verdiği sahih bir sünnet, sadık ravilerce bize ulaşmışsa, haber-i vahid de olsa, müslümanlar iç"n uyulması zorunlu bir huccettir. Bu konuda Ebu Hanife, Malik ve Ahmed b. Hanbel de bir ölçüde Şafii gibi düşünürler. Iraklı rey taraftarlarıyla Hicazlı hadis taraftarları arasında sentezcl bir yere sahip olan İmam Şafii, Sünneti ş;ddetle savunmuş ve ictihad yaparken başvurulan şahsi re'yi öyle eleştirmiştir ki, sonuçta bu, hadisç·lerin ve re'y aleyhtarıarının kuvvdlenmesine yol açmıştır. Hatta hadisçilerden İslam hu~ kukunda re'ye h·ç yer vermeyen Zahiriler, Şafii'nin en saglam ictihad metodu olarak benimsediği kıyası dahi reddetmişler ve bu işi yaparken de bizzat Şa­ fTnin mantığını kullanmışlardır. (19) (20) Ebu Zehra, İslam Hukuku MetodolojiSi, Çev. Abdulkadir Şeenr, Ankara. 1981, S. 96, ~97. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, İstihsan ve 1&tıslah, Ankara 1974, s. llL - 292 -=- ,......~ı~ (,l...~.::.l..! \.s:.L;..ı (v-) alli ,)s- L~J 1 ıL: Jr_) ;;~vs- c:9ı-.1: 0 ~ 1.5 jJ ı ~l>J 1J~ 0 1 J~ ~ ~ 10-' 'ı ':.-~ ı J ı "-: ı..YF- ~~~ r~;~ı 15 _, o~ ı ...;-ıol:.: ~ ı$> .v-l_,J 1 ı:.r- ~ I_,J ı ? J..:>- 0ı ~ F 1 ~ı ~ ~ <1.: <!.. ..)..;>- 0-" 0~ ~ _r.->J ı ı j_r-: ~J 1 i~ ') J • .ı.;_, ..ı 4) ı \.,:.; L._.J....-.,.-:: ~ w\;:.(; "'-: ı.!.- ..L>--:: w ')l9 Le (; 4 .,_.J J ..ı...::J ~- L;_,_r"-" " ~ ..ı ..l..> ...h._JJ ı .J J.: iJ _, ~ ~ ., ~_) ı j 1 ~ ~ W Le ~a 0 :_.,_J ı k .:ı..: ı.!.- ....1.>--:: '1 _, " r 0 :.r ı ;{ (,;, 0A J J--t :; ı 0-• u L.J ..ı... 0A .0 ı J ı )ı lf~ ı Jı a-: 0~ _, ı ...h.JJı ..:r c.!..; ..l..:>-J 1 LS .J~-: ~.!..:- ...ı..:>J ı ı..s ..ı):: ıY""' 0~ 0 ı _, ..:r l.::..r: u "-: \.:5 0-<> ı!.. ....1.>- 0 t "-: bJ l.h; 1>- ')J-PY' ~ ..L>J ~ ~ ı,j..:>- cL ..!>- 0-":'" • t.ı.....,.;') ..ı .u_,; 4) 1 .ı.: ~ ') ~ ;-..j ı J-<ıı ı ~ d~ ..~.;>-!,.ı ı ..1.:>- !7 J ı.,"':-::.- ._\_:. ~~ J';;-;._ _r.-> 0_,$' J.s, ~ L!J 1 J ~ ) u-o 0 _,. ı .ı ı 1-r~ J <.Y" L:J ı ..ı 1.>-T 4J.i; ıjJ ı ~ 1 Jyi; _, , tl.fj) r,;..J 1 r-r..: _, ~ı J:.Y""..: -1 (~) alli Jr_) cr .,.;') u .ı_r.:> ç) )ll l9 ..ı Lo ı~ ı_, ~_,ı ".r ~ ~ ( (..,.,) alli Jr_) 0 1 ~_~__6ı ...ü ..~>- 1_, ~ I.J ..~>- v' L:J 1 J ı, .... :. 0 ı ,)s- ~..ıL; .,_;§e (v-) ~L.:J ı l...a.....: 1 1..Lo, J.s- ~ - L:..i i J ..ı..:......: ) ı o J .ı..a..i\ .,_;_,.;__r"'-: \.S...ij i ...i.:> i_,j i t ~ ~ . J ı )Ir_) _r..s:, ~ı ..~.;>-!_, u-oj '-:!.; ~ c.._,.) ~ı 0 ~ J ı J.a:: (__,) alli Jr_)~ J_;; ( _, • t'L '1 ı J 1 ~y-~ \.i; ı d__; .ı; ';J_, ı.:.ı-';J ~ ( _, J 1.::-J 1 ..~ ı.:,..r J..:J 0-" qi...:J 1 _,· '\:1~ ~ ~~ __,...,. '1 ~ ~':J_, c~ )".r 1 j .).>- · •U:.J 1 .l>~~ v# l_,.;ts' ~ v-: ..ı.....>l _,dJ lo rlo '1 ...ı..;.ç. ..h... ,Jb LS i-' ..T ı_,~>-: ı i lo '1 ı_, --~)U ı ..b_,r..ı IJu--: .J_,.:;~-_, ~ :.t')l., )lı .ü.J 1 ~ ~ ( ~ ) ~ ı ~- 29;) - cr .