ÖN SÖZ Önceki baskılarında olduğu gibi, bu kitap duygusal ve davranışsal bozuklukları (DDB) olan çocuklara ve gençlere yönelik bir özel eğitim giriş kitabıdır. Kitabın tümünde DDB kısaltmasını kullandık. DDB kısaltması tek bir tanıyı içerebileceği gibi, birden fazla duygusal ve davranışsal bozukluğu da içerebilmektedir (DDB’ler ifadesini tercih etmedik). Kitapta konusu geçen çocuklar ve gençler, Yetersizliği Olan Bireylerin Eğitimini Geliştirme Yasası’na (IDEA 2004) ve özel eğitime yönelik diğer federal yasalarda ve yönetmeliklerde kullanılan federal dil doğrultusunda duygusal bozulma tanısı almış çocukları ve gençleri içermektedir.. Alanda baskın terim konumuna gelmiş olması nedeniyle federal dildeki terim yerine DDB terimini tercih ettik. DDB, tüm özel eğitim kategorilerinde yer alan çocuklarda ve gençlerde sık görüldüğü içiı, bu kitap aynı zamanda (geçmişte zekâ geriliği olarak adlandırılan) zihinsel ve gelişimsel yetersizliği olanların, öğrenme güçlüğü olanların ya da farklı tanı kategorilerinde yer alan öğrencilerin özelliklerine odaklanan dersler için de yararlı olacaktır. Okul psikolojisi, eğitim psikolojisi ya da normal dışı çocuk psikolojisi öğrencileri de bu kitabı yararlı bulacaklardır. Bu kitabı yazma gerekçelerimize yönelik birtakım açıklamalar yapmamız uygun olacaktır. Öncelikle, gelişimsel süreçler DDB’yi anlamamızda önemlidir. Geniş ve çok yönlü çocuk gelişimi alanyazınının ilgili bölümlerini birleştirip, bunların söz konusu bozukluklarla olan ilişkilerini göstermeye çalıştık. Bu zorlayıcı süreçte, bozuklukların neden ortaya çıktığına dair bilinenleri özetlemekle kalmadık, aynı zamanda duygusal ve davranışsal gelişimin özellikle eğitimciler tarafından nasıl yönlendirilebileceğine ilişkin öneriler de sunduk. İkinci olarak, temelde güvenilir bilimsel verilere dayanan araştırma ve kuramlara odaklanarak, sosyal öğrenme ilkelerine yönelik eğilimimizi açığa çıkardık. Alanyazını, ideolojiden daha çok kendimizi bilimsel verilere kaptırarak incelediğimizde, sosyal öğrenme eğiliminin anlaşılabilir olduğuna inanıyoruz. Üçüncü olarak bu kitap, hayal gücünü zorlayıp konuyu kapsamlı olarak ele almak gibi bir amaç gütmemektedir. Bir giriş kitabı, arkasında söylenmemiş çok şey ve bağlanması gereken pek çok yarım kalmış işler bırakmalıdır. Kuşkusuz ki, bu kitabı yazmanın en kolay yanı, okuyucuların atıfta bulunulan kaynaklarını ile diğer güvenilir bilgi kaynakları araştırarak bilgilere ulaşacakları ümidiyle, her şeyi açıklamasıdır. Öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının ilgilerine ve güçlük yaşadıkları alanlara değinmeye çalıştık. Dolayısıyla özellikle Üçüncü Kısım’da yer alan bölümlerde pek çok müdahaleyi özetledik. Ne var ki, bu açıklamaların kapsamlı olmadığını vurgulamak isteriz. Bu metin, öğretmenlerin etkili uygulamalar yapabilmeleri için gerekli olan eğitim yöntemlerini ve davranışsal müdahalelerin ayrıntılarını içermemektedir. Bu kitap, temelde bir ‘yöntemler’ ya da ‘nasıl yapılır’ kitabı değildir. BU BASKIDAKİ YENİLİKLER • • Araştırma sonuçlarını güncelleyen ve çeşitli bölümlerde yer alan fikir ve önerileri destekleyen 150’den fazla yeni ya da güncellenmiş kaynak atıfları; Kısımların ve bölümlerin yeniden düzenlenmesi, kısımların yeniden sıralanması ve 5 yerine 4 kısıma indirilmesi; xv xvi ÖN SÖZ • • • • • • • Bir DDB öğretmeni olarak nereden başlanması gerektiğine ilişkin “kişisel yorumu ilgili kısmın sonunda değil de başında yer alması ve Dördüncü Kısım’da değerleme ile sonlandırılması; Değerleme ile ilgili iki bölümünün tek bir bölümde toplanması; ‘Kişisel Düşünceler’ bölümlerinin maksimum uzunluğa gelecek şekilde düzeltilmesi; Sosyal becerilerin öğretimine yeni bir vurgulama yapılması ve bununla birlikte Üçüncü Kısım’daki her bölüme yeni kutucuklar eklenmesi; Pek çok yeni tablo ve şekillerin eklenmesi ki bunların bazılarının kendi tasarımlarımız olan şekiller içerisinde güncel konuları ve eğilimleri içermesi; Üçüncü Kısım’da, 5 DDB tanılı öğrencinin öğretmenleriyle gerçekleştirilen görüşmelerin yer aldığı olgu bölümlerine geçişler; Gerçek çocuklar ve gençlerle gerçekleştirilmiş uygulamalara ilişkin alıştırmalar sağlayan girişlerin ve soruların yer aldığı olgu kitabına 5 yeni olgunun eklenmesi. Önceki baskılardan yararlanan okurlar, onuncu baskıda dikkate değer güncellemeler ve yenilemelerle karşılaşacaklardır. Pek çok konuda atıfları ve bilgileri güncelledik, ancak günümüzde klasik araştırmalar olarak kabul edilenleri de, güncel araştırmacılar tarafından reddedilmedikleri gerekçesiyle kitaptan kaldırmadık. Kitabımız, okuyucuları kitabı okudukları süre boyunce kendilerine sorular sormaya teşvik etmektedir. Bunun, okumayı daha katılımcı hâle getirmesini ve öğrencilerin kendilerine ve diğerlerine sorabilecekleri soruları kısıtlamayacak şekilde önemli bilgilere odaklanabilmelerini sağlayabilmesini ümit ediyoruz. Bu baskı dokuzuncu baskıdan biraz daha kısadır. Tüm kitabı, konuları kapsamlı ve aynı zamanda kısa ve öz tutmaya çabalayarak, kısımları ve bölümleri yeniden düzenleyerek ve “duygusal ve davranışsal bozukluklar” gibi uzun bir ifadeye karşılık olarak DDB kısaltmasını kullanarak kısalttık. KİTABIN DÜZENLENMESİ Bu kitabın düzenlenmesi, diğer pek çok kitaptan önemlı ölçüde farklılaşmaktadır. Odak noktalarımız, DDB’nin tanımlanması ve bu bozuklukların ortaya çıkmasında etkili olan etmen ortaya koyan araştırmaların yorumlanmasıdır. Bu kitabı kuramsal modeller ya da psikiyatrik sınıflandırmalardan daha çok şu temel kavramlar çerçevesinde düzenledik: (1) DDB tanılı çocukların ve gençlerin eğitimine, bu konunun doğasını, boyutlarını, tarihsel sürecini ve kavramsal yaklaşımlarını içeren bir kişisel yorum ya da başlangıç noktası; (2) temel nedensel etmenler; (3) bozuk duyguların ve davranışların boyutları ve (4) değerleme. Dileriz ki bu düzenleme, öğrencileri yalnızca iyi öğretmenler olmaya değil, eleştirel düşünürler ve problem çözücüler olmaya da teşvik eder. Birinci Kısım, DDB tanılı öğrencilerin öğretmenlerinin nereden başlamaları gerektiğine –çalışmalarında gereksinim duyacakları temel varsayımlara– ilişkin bakış açımızla başlamaktadır. İkinci Bölüm, DDB’nin tanımına ve sıklığına ilişkin temel kavramları ve DDB tanılı çocuklar ve gençler için çağdaş özel eğitimin tarihsel öncüllerini içermektedir. Üçüncü Bölüm, alanın gelişimini ele almakta –bu alan psikoloji, psikiyatri ve halk eğitimi disiplinlerinden nasıl doğdu– ve temel güncel eğilimleri özetlemektedir. Dördüncü Bölüm, DDB tanılı öğrencilerin eğitim anlayışlarını yönlendiren temel kavramsal modelleri özetlemekte ve bu kitabın yönelimini ortaya koyan kavramsal modeli içermektedir. İkinci Kısım, özel eğitimciler açısından nedensel etmenlerin doğurgularına odaklanarak, bozuk davranışın kökenlerini incelemektedir. Beşinci Bölüm, biyolojik etmenleri, Altıncı Bölüm, ailenin rolünü; Yedinci Bölüm, okulun etkilerini ve Sekizinci Bölüm, kültürel etmenleri tartışmaktadır. Her bölüm çocukların ve gençlerin neden DDB gösterdiklerini ve bunlara yönelik ne tür önlemler alınabileceğini anlamamızı kolaylaştıracak güncel araştırma sonuçlarını bir araya getirmektedir. ÖN SÖZ xvii Üçüncü Kısım’da (9-14. bölümlerde) bozukluk türleri tartışılmaktadır. Bu altı bölüm, öğretmenlerin ve anne-babaların yaptıkları davranış derecelendirmelerine uygulanan faktör analizi sonuçlarından yola çıkılarak oluşturulan temel davranış boyutlarına göre düzenlenmiştir. Hiçbir kategorik şema tüm bozukluklara ilişkin belirli gruplar oluşturamamasına karşın, kitabın bölümleri empirik araştırmalardan elde edilen en tutarlı davranış boyutlarına göre düzenlenmiştir. Her bölüm, tanım ve müdahaleyi de içerecek şekilde özel eğitimle ilgili konuları vurgulamaktadır. Dördüncü Kısım, DDB’yi değerlemedeki süreçleri ve karşılaşılan güçlükleri kapsamlı bir biçimdek ele almaktadır. On Beşinci Bölüm, DDB için risk oluşturan öğrenci gruplarının taranmasında yaşanan güçlükleri, öğrencilerin özel eğitime uygunluğuna karar vermek amacıyla gerçekleştirilen değerlendirme sürecini ve öğrencilerin özel eğitime uygun olmaları durumunda onların bireyselleştirilmiş eğitim programlarında yer alacak öğretim ve müdahalelerin planlanmasını gözden geçirmektedir. Bu bölümde son olarak, anne-babaların, eğitimcilerin ve diğer uzmanların DDB’lerle ilgili ortak bir dil geliştirmelerini ve bozukluğun doğasını anlamlandırabilmelerini sağlayacak bir sınıflama sistemi geliştirmek adına yapılan değerlemelerde karşılaşılan güçlükleri konu alan bir tartışma yer almaktadır. EK Çocukların ve Gençlerin Duygusal ve Davranışsal Bozukluklarına İlişkin Olgular, Üçüncü Baskı*1 Bu kitapla birlikte, her bölüme eşlik etmesi için yazılmış vakaların-olguların olduğu bir olgu kitabı bulunmaktadır. Her olguda kısa bir giriş ile bunu takip eden olgu sunumu ve ilgili çalışma soruları yer almaktadır. Olgular kitabın ilgili bölümünde ele alınan ve gerçek çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin (genellikle öğretmenler ve anne babalardan oluşan) betimlendiği olgulardan oluşmaktadır. Sorular, öğrencilerin olguda yer alan çocuğun ya da gencin kitapta tartışılan konuları ne derece tanımladığını ve kendileri öğretmen olsalarda ne şekilde tepki vereceklerini düşünmelerini sağlayacak şekilde oluşturulmuştur. Olgu kitabı, kitabın içeriğini güçlendirmekte ve öğrencileri DDB tanılı öğrencilere öğretim yapma konusunda daha derinlemesine düşünmeye teşvik etmektedir. *Çeviri Editörünün Notu: Okuyucuların erişimini kolaylaştırmak amacıyla adı geçen esere, bu kitabın sonunda ayrı bir bölüm olarak yer verilmiştir. ÇEVİRİ EDİTÖRÜNÜN ÖN SÖZÜ Türkiye’de Duygusal-Davranışsal Bozukluğu Olan Çocuklar-DDBÇ ve onlara götürülecek hizmetler dendiğinde akla ilk gelen bilim alanları psikiyatri ve klinik psikoloji ve bu alanın uzmanları olan psikiyatristler ve klinik psikologlar olmaktadır. Çocuk ruh sağlığı kliniğinde çalıştığım uzun yıllar boyunca ben de aksini düşünmedim. Ne zaman ki özel eğitim alanıyla ilgilenmeye ve çalışmaya başladım, bu bakış açısının ne kadar kısıtlayıcı olduğunu anladım. Ruh sağlığı merkezlerinde sunulan hizmetlerin çoğu, tıbbi yaklaşıma dayalıdır ve öncelikli olarak DDBÇ’ların ruh sağlığına odaklanmaktadır. Bu çocukların özellikle eğitsel gereksinimleri olmak üzere pek çok özel gereksinimleri olduğu ve bu gereksinimler doğrultusunda özel bir eğitim almaları gerektiği ya bilinmemekte ya da göz ardı edilebilmektedir. Bu çocuklara ve gençlere, uygun eğitim hizmetleri sağlanmadığında sorunların giderek büyüyeceği gerçeği, ülkemiz eğitim camiası tarafından üzerine eğilinerek ve hak ettiği önem verilerek, ele alınıp anlaşılmaya çalışılmamıştır. DDBÇ’lere götürülecek hizmetlerin temelini oluşturan “tanım”ın bile ilgili yasalarda alan yazındaki gelişmeler doğrultusunda yapılmadığı gözlenmektedir. Yine, ülkemizde henüz bu çocukların ve gençlerin yaygınlığı ve sıklığı ile ilgili kapsamlı çalışmalar da yoktur. Bu çocuklara eğitsel açıdan yaklaşan kendi dilimizde kitaplar ise henüz yazılmamıştır. Eğer, öğretmenler DDB’lerin ne olduğunu, bu sorunlara yol açan nedensel etmenleri, müdahale ve önleme yollarının neler olduğunu, bu konuda diğer uzmanlar ve aileler ile nasıl işbirliği içerisinde çalışacaklarını bilmiyorlarsa ve müfredatı onların gereksinimleri doğrultusunda düzenleyemiyorlarsa tarafları çok zor günler bekliyor demektir. Son yıllarda, Türkiye’de özel eğitim hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte bu çocuklar ile çalışan farklı alanlardan uzmanların ve çalışmaların sayısı da giderek artmaya başlamıştır. Özellikle otizm spektrum bozukluğu olan çocukların eğitimleri ile ilgili gelişmeler dikkati çekmektedir. Ancak, bunun dışında diğer DDB’lerin eğitimleriyle ilgili çalışmaların yeterli olduğunu söylemekten ne yazık ki çok uzağız. Yıllardır, hem Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde, şimdi de Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesinde DDBÇ ile ilgili dersleri yürütmekteyim. Yararlandığım tüm kaynakların çoğu, hep Batı kültürlerini temel alarak yazılmış İngilizce kitaplardan ve diğer ilgili kaynaklardan oluşmaktadır. Ders notlarımı hazırlarken yararlandığım başlıca kaynaklardan biri de, elinizdeki kitabın, çok önceki bir basımıydı. Yıllar sonra kitabın 10. baskısının çeviri editörlüğü teklifiyle karşılaşınca, bir eski dostla karşılaşmışcasına heyecanlandım. Bu baskının hazırlanmasında J. M. Kauffman’a eşlik eden T. J. Landrum’ un katılımıyla birlikte, kitapta pek çok yenilik gözlenmektedir. Örneğin, yeni araştırmalar doğrultusunda yeni bilgiler eklenmiş; değerlemeye özel bir bölüm ayrılmış; bölüm sayısı arttırılmış; bölümlerin sonuna uzman görüşleri eklenmiş; gerçek olgulara-vakalara dayalı bir olgu kitabı eklenmiştir. Kitap, içerik itibariyle oldukça kapsamlıdır ve yazarlarının da belirttiği gibi eğitim, psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik, tıp vb. gibi alanlarda çalışan pek çok profesyonelin de yararlanacağı bir kaynaktır. Bu kitaba destek niteliğinde yine aynı yazarların, her bölüme eşlik eden, genellikle de anne-babaların ve öğretmenlerin yazdığı ilgili olguların yer aldığı “Çocukların ve Gençlerin Duygusal ve Davranışsal Bozukluklarına İlişkin Olgular” adlı bir de olgu kitapları vardır. Okuyucuların erişimini kolaylaştırmak amacıyla adı geçen esere, bu kitabın sonunda ayrı bir bölüm olarak yer verilmiştir. Öte yandan, yazarların kitapta kullandıkları dil ile başa çıkmanın hiç de kolay olmadığını belirtmeliyim. Kitabın dilinin karmaşıklığının üstesinden gelmedeki maharetleri nedeniyle tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyorum, onları içtenlikle kutluyorum. Ayrıca, editörlük için bana verilen süreyi aşmama rağmen, bana olan hoşgörülerini ve nezaketlerini her zaman koruyan Nobel Yayınevi sahibi sayın Nevzat Argun’a ve ve katkısı olan tüm Nobel çalışanlarına ve çeviri ekibimdeki her bir meslektaşıma yürekten teşekkür ediyorum. Alanda çalışan uzmanlara ve onların yardım sunduğu bireylere yararlı olması dileğiyle. Prof. Dr. Sema Kaner Şubat 2015