egzersizler, koruyucu, tedavi edici ve muayene pozisyonları

advertisement
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
İŞLETME İLE İLGİLİ TEMEL
KAVRAMLAR
• İşletme Kavramı ve İşletmelerin
Doğası
• Üretim ve Üretim Faktörleri
• İnsan İhtiyaçları
• Ekonomi ve Ekonomik Sistemler
• Yönetici
• Maliyet ve Gelir
• Verimlilik ve Etkinlik
• İşletmelerin Tarihsel Gelişimi
• İşletme Bilimi ve Diğer Bilim Dalları
ile İlişkisi
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• İşletme kavramını tanıyıp üretim
faktörlerini açıklayabilecek,
• Ekonomi ve ekonomi sistemlerini
kavrayabilecek,
• Yönetici, maliyet ve gelir, verimlilik
ve etkinlik gibi kavramları
anlayabilecek,
• İşletmelerin tarihsel gelişimini
bilecek,
• İşletme Biliminin diğer bilim
dallarıyla ilişkisini
değerlendirebileceksiniz.
İŞLETME BİLİMLERİNE
GİRİŞ
Prof.Dr.Ö.Faruk İŞCAN
ÜNİTE
1
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
GİRİŞ
İŞLETME KAVRAMI VE İŞLETMELERİN DOĞASI
İşletme, müşteriler tarafından arzu edilen ürün ve hizmetleri sağlayarak kâr elde
etmeyi amaçlayan bir kuruluştur. İşletmeler; otomobil, yiyecek-içecek, sağlık hizmeti,
film ve sayısız diğer ürün ve hizmeti sağlayarak tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılar.
Mal ya da ürün; bilgisayar ya da otomobil örneklerindeki gibi, işletmeler
tarafından üretilen ve insanların ihtiyaçlarını gideren somut bir varlıktır. Hizmet ise
işletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak için sağladıkları; taşınamayan,
dokunulamayan, biriktirilemeyen, bir başka anlatımla somut olmayan araç ya da
varlıklardır.
Örnek
İşletmeler çağdaş
yaşam içerisinde günlük
hayatımızın vazgeçilmez
bir etkileşim halkasını
oluşturmaktadır.
İçinde bulunduğumuz dünyada işletmeler yaşamın bütün yönlerini kuşatmış
bulunmaktadır. Günlük hayatımızda ihtiyaçlarımızı karşılamak amacı ile birçok işletme
ile temas kurup alışveriş yapmakta ve işletmeler sayesinde bu ihtiyaçlarımızı
gidermekteyiz. İşletmeler, insan ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile üretim faktörlerini bir
araya getirip mal ve hizmet üreterek toplumsal yaşamı kolaylaştırmada birincil öneme
sahip bir rol oynarlar.
Bütün bu süreci bilimsel bir bakış açısı ile incelemeye çalışan işletme bilim dalı,
işletmelerin faaliyette bulunmalarını kolaylaştıracak ve onlara sorunlarını çözmede
yardımcı olacak yol ve yöntemler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle işletme
disiplini, bütünüyle teorik bir disiplin olmaktan ötede uygulamaya dönük bir çalışma
alanıdır.
Bu bölümün amacı işletme ile ilgili temel kavramları açıklamak, işletmeciliğin
tarihsel gelişimini ortaya koymak ve bir bilim dalı olarak işletme ile diğer disiplinler
arasındaki ilişkiyi vurgulamaktır.
• Avukatlar, lokantalar, araba yıkama yerleri
ve hava yolu şirketleri hizmet sağlarlar.
Kâr, işletmelerin, arzu edilen bir mal ya da hizmeti sağlamak ve piyasaya sunmak
amacıyla insan, teknoloji ve bilgi olgularını bir araya getirmekle üstlendikleri riskin
ödülüdür. İşletmecilikte son derece önemli bir olgu olan kâr, işletmelerin hem
kuruluşunda hem büyümesinde temel motiftir. Risk ise, zarar ya da kayıp durumuna
yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığıdır. Tüm işletmeler her zaman kâr elde
etmez ve bu da işletmeciliğin doğasında mevcuttur. Bugün genel olarak risk ve kâr
arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir başka deyişle, risk arttıkça, kâr potansiyeli de
artmaktadır. Her gün tüm dünyada binlerce işletme kurulmaktadır ancak bunlardan
çok azı geleceğin Koç Holding’i ya da Microsoft’u olabilecektir. Bu işletmelerin ne yazık
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
ki pek çoğu yaşamını uzun süre devam ettiremeyecektir. Yaşamlarını sürdürebilen
işletmeler ise işletmeciliği etkileyen eğilimleri anlayabilen ve bunlara uyum
sağlayabilenler olacaktır.
Bütün kuruluşların temel amacı kâr elde etmek değildir. Bazı kuruluşlar, genel
işletme amacı olan kâr dışındaki bir takım amaçlar için oluşturulur ve bunlara kâr
amaçlı olmayan kuruluşlar denir. Bu kuruluşlar, kârın ötesinde bir kamu hizmeti
oluşturarak toplumsal yaşamda önemli rol oynar. En büyük kâr amaçlı olmayan kuruluş
devlettir.
İşletmeler, hepimizin yaşam standardının temeli olan mal ve hizmetleri üretir.
Yaşam standardı; bir ülkede insanların sahip oldukları para ile mal ve hizmetlerden
yararlanabilme düzeyini ifade eder ve gerçek gelir, kişi başına tüketim, hizmet
görebilme gibi çeşitli göstergelerle belirlenir. Yaşam standardı yüksek ülkelerde bireyler
sahip oldukları gelirle ihtiyaçlarını daha tatmin edici ölçüde karşılayabilirler.
İşletmeler, topluma mal, hizmet ve iş sağlayarak toplumun yaşam kalitesi
açısından belirleyici bir role sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü Yaşam kalitesini; hedefleri,
beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer
yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama biçimi şeklinde tanımlamaktadır. Bir
başka ifadeyle yaşam kalitesi, insanların algıladığı mutluluk derecesidir ve alım gücü,
eğitim standartları, sağlık hizmetleri, dinlenme ve boş zaman olanakları gibi ölçütleri
vardır.
Şekil 1.1. İşletmelerin Doğası
ÜRETİM VE ÜRETİM FAKTÖRLERİ
Üretimle maddî fayda,
mekân, zaman ve
mükiyet faydası
sağlanmaktadır.
Üretim, fayda ve değer yaratmak amacıyla mal ve hizmetlerin meydana
getirilmesi veya yaratılmış mal ve hizmetlerin fayda ve değerlerini artırmak amacıyla
harcanan çabaların tümüdür. İnsan ihtiyaçlarını tatmin etme kabiliyetini artıran her tür
faaliyet üretim olarak adlandırılabilir. Bu, toprağın işlenerek bir ürün elde edilmesi
şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, bir fabrikada belirli girdileri bir ürüne dönüştürmek ya
da yine insan ihtiyacına yönelik olarak bir hizmeti ortaya çıkarmak şekillerinde de
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
olabilir. Üretimle maddenin tatmin özelliği değiştirilerek maddî fayda, mal ve hizmetleri
bir yerden başka bir yere aktararak mekân (yer) faydası, malları bol bulundukları
zamanlarda depolayıp az bulundukları zamanda kullanıma sunarak zaman faydası, mal
ve hizmetleri satarak ihtiyaç sahiplerine kazandırarak mülkiyet faydası sağlanır.
Üretim faktörleri, mal ve hizmetleri ortaya çıkarmak için kullanılan
kaynaklardır. Üretim faktörlerinin verimli bir şekilde kullanımı, işletmelerin aynı
kaynaklarla daha fazlı çıktı üretmesine imkân sağlar. Üretim faaliyetinde yer alan dört
geleneksel üretim faktörü mevcuttur: Doğal kaynaklar, emek (işgücü), sermaye ve
girişimcilik. Bu sınıflamaya beşinci faktör olarak bilgiyi eklemek mümkündür.
 Doğal kaynaklar: Doğada bulunan ve doğrudan ya da işlenerek dolaylı bir
şekilde üretim sürecinde girdi olarak kullanılabilen maddelerdir. Toprak, su, bitkiler ve
mineral maddeler temel doğal kaynaklardır. Bugün şehirleşmenin artışı, çevre kirliliği
gibi sorunlar, zaten kıt olan doğal kaynakların kullanımına ilişkin sorunları daha da
artırmıştır. Pek çok ülkede kaynakların kullanımı konusunda daha hassas ve korumacı
birtakım kanunlar yürürlüğe sokulmaktadır.
 Emek: Kas ve beyin güçleri ile üretim sürecinde yer alan insanların katkıları
emek olarak adlandırılır. Bu faktör, mal ve hizmet üretiminde rol alan herkesin
yeteneğini kapsar. Bir inşaat işçisi, işini yaparken kas gücünü kullanırken aynı işyerinde
çalışan inşaat mühendisi ise beyin gücünü kullanarak sürece katkı verir.
 Sermaye: Mal ve hizmetlerin üretimi ve müşteriye ulaştırılması sürecinde
kullanılan makine, araç-gereç, teçhizat gibi parasal değeri olan her tür donanımdır. Bazı
sınıflamalarda tüm bunları satın almada kullanılan para da bu donanımın içinde yer alır.
Ancak paranın kendisi hiçbir şey üretemez; fakat girdilerin temin edilmesinde kullanılır.
 Girişimci: Mal ve hizmet üreterek kâr elde etme niyetiyle; doğal kaynak, emek
ve sermayenin bir araya getirilmesini sağlayan kişidir. Sürecin sonucunda kâr da zarar
da ortaya çıkabileceğinden girişimci faktörü, emek faktöründen ayrılarak risk
almaktadır.
Tartışma
Günümüz dünyasında
bilgi olgusu bir üretim
faktörü olarak
değerlendirilmektedir.
 Bilgi: Bir örgütün; müşteri, ürün, süreç, organizasyon, başarı ve başarısızlık
hakkında bildiği veya organize edilmiş ve yapılanmış verileridir. Bilgi; örgütün
araştırma, gözlem veya deneyim yolu ile elde ettiği anlayıştır. Bu anlayış, örgütsel
açıdan anlamlı ve faydalı olan veriler yolu ile kazanılır. Örgütsel bilgi, zaman içerisinde
oluşur ve örgüte derin anlayış düzeyi elde etme, fikir ve zekâ oluşturma imkânı verir.
İşletmeler, diğer üretim faktörlerine sahip olsalar bile, eğer bilgi yeterli değilse,
üretimden beklenen sonuç elde edilemeyecektir. Çevresel koşulların değişim hızı
arttıkça, işletmelerin çalışma şekli de değişmek zorundadır. Bu ise ancak gerekli bilginin
elde edilip sürece dâhil edilmesiyle mümkün olacaktır.
• Üretim faktörlerinden hangisi sizce diğerlerinden daha
önemlidir. Forumda tartışabilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
İNSAN İHTİYAÇLARI
Kaynakların kıt oluşu
insan ihtiyaçlarının
bütünüyle
karşılanmasını
engellemektedir.
Yeryüzündeki bütün ekonomik faaliyetlerin temelinde insan ihtiyaçlarının
karşılanması veya tatmin edilmesi amacı yatmaktadır. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak
için çalışıp çabalamalı yani ekonomik faaliyet içerisinde bulunmalıdırlar. İhtiyaç,
organizmanın içerisindeki bir eksikliktir. İnsanda buna benzer bir eksiklik olduğu zaman,
insan bu eksikliği gidererek tatmin olmak ister. Bunun için de iş adı verilen amaçlı
eylemde bulunur. Kaynakların kıtlığı, insan ihtiyaçlarının tümünün karşılanmasını
engeller. İhtiyaçların sınırsız, bunları karşılamada kullanılacak kaynakların ise sınırlı
olması temel ekonomik bir sorundur. İhtiyaçlar karşılanmadığında acı, üzüntü, kaygı
gibi durumlar yaşanabileceği gibi giderildiği zaman da sevinç, zevk ve gurur ortaya
çıkar.
Amerikalı ünlü psikolog Abraham Maslow, insan ihtiyaçlarının detaylı ve sistemli
bir sınıflandırmasını vermeye çalışmıştır. Maslow, insanların gösterdiği her davranışın
bir ihtiyacın tatminine yönelik olduğunu ve bu ihtiyaçların belirli bir sıralaması
olduğunu ifade etmektedir. Bir başka deyişle alt seviyedeki bir ihtiyaç giderilmedikçe,
üst kademedeki bir ihtiyaç kişiyi herhangi bir davranışa itmemektedir. Maslow’a göre
kişinin ihtiyaçları beş ana kategoride toplanabilir.
Fizyolojik İhtiyaçlar
Hayatın sürdürülebilmesi için gerekli, su, uyku, beslenme, ısı, giyinme ve barınma
gibi ihtiyaçlar fizyolojik ihtiyaçlardır. Bunlar en temel ihtiyaçlardır ve genelde tatmin
edildikten belirli bir süre sonra tekrar ortaya çıkarlar. Bir insanın solunum için ihtiyaç
duyduğu oksijen miktarı gibi. Fizyolojik ihtiyaçlar, ısınma ve karın doyurma
örneklerindeki gibi, göreceli olarak birbirinden bağımsızdır. Bu ihtiyaçlar, açlığın
midede hissedilmesi gibi, genelde vücudun belli bir bölgesinde tanımlanabilirler. Refah
düzeyi açısından gelişmiş toplumlarda bu tür ihtiyaçlar insanı motive etmez; çünkü
büyük ölçüde giderilmişlerdir. Gelişmemiş toplumlarda ise insanlar davranışta
bulunurken büyük ölçüde fizyolojik ihtiyaçların etkisindedir. Bu ise pek çok açıdan
olumsuz sonuçlara yol açtığı gibi iş yaşamı açısından da çalışanların verimliliklerinin
sürekli bir biçimde düşmesine sebep olmaktadır.
Güvenlik İhtiyaçları
Fizyolojik ihtiyaçları giderilen insan bir üst seviyeye geçmekte ve fizikî
tehlikelerden korunma ve ekonomik güvenliğe sahip olma gibi ihtiyaçları ortaya
çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle güvenlik ihtiyaçları kişinin can ve mal güvenliğini
sağlamaya yönelik ihtiyaçlardır. Bu doğrultuda iş güvencesine sahip olma ya da
emeklilik hakkı gibi konular güvenlik ihtiyacı kapsamındadır.
Güvenlik ihtiyaçlarında da fizyolojik ihtiyaçlarda olduğu gibi devamlılık sonsuz
değildir. Bir başka ifadeyle bu ihtiyaçlar da karşılanınca, davranışı yönlendirme
özelliğini kaybederler. Ayrıca kimi zaman bu tür ihtiyaçların fazlasıyla karşılanması zarar
verebilir. Aşırı güven duygusuna sahip olmak, insanları başkalarına bağımlı kılarak daha
üst seviyedeki ihtiyaçların ortaya çıkmasına engel olabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Sevgi ve Bağlanma İhtiyacı
Fizyolojik ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçları, fiziksel ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçları
tatmin olan kişi diğer insanlarla ilişkiyi içeren birtakım ihtiyaçlara yönelir. Bunlar da;
sevme, sevilme ve ait olma şeklindeki sosyal ihtiyaçlardır. İnsanlar önce ailede sonra da
farklı sosyal ortamlarda diğerleri tarafından tanınmak ve sevilmek isterler. İşyerinde ise
çalışanlar iş arkadaşları ve yöneticiler ile iyi ilişkiler oluşturmak ve grup faaliyetlerine
katılmak arzusundadırlar. Sosyal ihtiyaçları genelde biçimsel olmayan ya da enformel
gruplar tatmin eder.
Saygı Görme İhtiyacı
Saygı görme ihtiyacı
bazen başkalarının kişiyi
değerlendirmesi
açısından söz konusu
iken kimi zaman da
kişinin kendini takdir
etmesi şeklindedir.
İhtiyaçlar hiyerarşisinin dördüncü basamağında diğerlerinden saygı görme ve
başarma ihtiyacı yer alır. İnsanlar diğerlerinin kendilerine yönelik olarak göstereceği
ilgi, tanınma, kabul ve takdire ihtiyaç duyarlar. Sosyal ihtiyaçların tatmin edilmesi ile
ortaya çıkan saygı görme ihtiyacının sosyal ihtiyaçlarla ilişkisine atfen Maslow “Bir defa
beğenildiğimizi anladık mı hayran olunmayı da isteriz.” demektedir. Bireyler hayatın her
alanında iyi performans sergilediklerinin düşünülmesinden ve katkılarından ötürü takdir
edilmekten hoşlanırlar.
Saygı görme ihtiyacı, başkalarının kişiyi değerlendirmesine yönelik olabileceği
gibi, insanın kendi kendini takdir etmesi şeklinde de olabilir. İnsanın kendine güven
duyması, kendini güçlü, yeterli bir kişi olarak görmesi kendini takdir duygusundan
kaynaklanmaktadır. Toplumsal yaşamda statü elde etme, saygı görme ve değer verilme
ise başkalarının takdirine bağlı konulardır.
Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı
Buraya kadar ifade edilen tüm ihtiyaçlarını gideren kişi artık bu noktadan sonra
ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duymaktadır. Kendini gerçekleştirme
ihtiyacı, kişisel bütünlükle ilgilidir ve insanın kendi potansiyelini görebilmesi, kendine
yetmesi, yaratıcı olması ve sürekli olarak kendini geliştirmesi gibi konular içerir. Bu
aşamaya gelmiş insan, yaşamdan keyif alır; yaratıcı olduğu için her konuda
diğerlerinden bağımsız bir şekilde düşünerek çözüm üretebilir. Sadece kendi sorunları
ile değil diğerlerinin sorunları ile de ilgilenerek onların yaşamlarına katkı sağlamaya
çalışır.
Kendini kanıtlama veya gerçekleştirme ihtiyacı, kişinin sahip olduğu bilgi ve
yetenekleri çerçevesinde topluma hizmet etmek için tüm kapasitesini kullanabileceği
bir ortama sahip olması ile karşılanabilir. Bir başka ifadeyle kendini gerçekleştirme
ihtiyacı, insanların kişiliklerine bağlı olarak, kişiden kişiye farklı şekil alabilir. Spordan
siyasete, akademisyenlikten profesyonel kariyere kadar geniş bir yelpazede bir
karışımla karşılanabilir. Buna göre, kişi ister profesör isterse doktor, avukat, mühendis,
öğretmen veya başka bir meslekten olsun toplumun kendisinden beklediği rolü en
etkili, mükemmel ve ideal olarak yerine getirebilmesi ile kendini gerçekleştirmiş olur.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Şekil 1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi
EKONOMİ VE EKONOMİK SİSTEMLER
Herkesin istediğini
almasını sağlayacak
ölçüde kaynak mevcut
olsaydı muhtemelen
işletmelere olan
gereksinim de bu
ölçüde yüksek olmazdı.
İşletmeler insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak mal ve hizmet üretimi
sürecinde kaynaklar kullanırlar. Ancak daha önce ifade edildiği gibi, insan ihtiyaçları
sınırsız; yeryüzündeki kaynaklar ise, sınırlı ya da kıttır. Bütün ihtiyaçları karşılayabilecek
kadar kaynak olsaydı, muhtemelen işletmelerin gerekliliği ve önemi de bu kadar fazla
olmayacaktı. Bu olgudan hareketle ekonomi, kıt üretim faktörlerinin çeşitli mal ve
hizmetlerin üretiminde kullanılmak üzere nasıl seçileceğini ve üretilen mal ve
hizmetlerin tüketim amacıyla toplumun bireyleri arasındaki dağıtımını inceleyen bir
bilim dalıdır. Buna ilişkin kararların alınabilmesi için şu sorulara cevap aranmaktadır:

Hangi mal ve hizmetler ne miktarda üretilmelidir?

Bu mal ve hizmetler nasıl ve kimler tarafından üretilmelidir?

Üretilen mal ve hizmetleri kimler kullanmalıdır?

Üretim ve dağıtım sonucu ortaya çıkan değerlerin dağıtımı
nasıl gerçekleştirilmelidir?
Toplum içerisindeki ekonomik faaliyetler bu ve benzeri sorulara cevap arayarak,
ihtiyaç-kaynak dengesizliğini azaltarak, bireylerin refahını artırmaya çalışır. Söz konusu
ekonomik uğraşılar sonucu üretilen mal ve hizmetler, bireylerin ihtiyaçlarını giderir;
bireyler tatmin olur ve fayda ortaya çıkar. Burada, bir takım yeteneklerin geliştirilmesi
önem kazanmaktadır:

Kıt kaynakların tümünden etkin bir şekilde yararlanılması,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar

Kıt kaynakların, ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayacak ölçüde
kullanılması,
 Mevcut kaynaklarla üretilen mal ve hizmet miktarının
artırılması.
Bu kapsam içerisinde ekonomik faaliyetlere ilişkin farklı bakış açıları mevcuttur.
Ekonomik faaliyetlere ilişkin düşünce sistemleri dört ana kategoride toplanabilir:
Kapitalizm, güdümlü ekonomi, sosyalizm ve sosyal devlet anlayışı ve karma ekonomik
sistem.
Kapitalizm
Kapitalist sistemin
temel özelliği özel
mükiyet hakkının
tanınmasıdır.
Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu
ve işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim ve mal ile hizmet fiyatlarını piyasa
ekonomisinin belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle birey ya
da grupların oluşturduğu tüzel kişilik ya da şirketlerin emek, arazi, üretim aracı ve para
ticareti yapabilmeye hakkı vardır. Bugün küresel ekonomi içerisinde kapitalizm
doğrultusunda çarpıcı bir eğilim ya da yönelimin olduğu gözlenmektedir. Bu eğilim, Eski
Doğu Almanya örneğinde olduğu gibi, bazen hızlı ama sancılı olmakta bazen de Rusya
örneğindeki gibi daha uzun soluklu ve karmaşık bir süreç şeklinde ortaya
çıkabilmektedir.
Kapitalizm, belli ekonomik hakları sağlayan bir sistemdir. Bu haklar mal edinme
ya da özel mülkiyet, kâr elde etme, özgür seçim yapma ve rekabet edebilme
şeklindedir. Özel mülkiyet, kapitalizm açısından merkezî öneme sahiptir. Bu sistemde
temel teşvik edici, girişimciliği cesaretlendiren kârdır. Kâr, ürün ve hizmet üretimi için
olduğu kadar; tesis inşa etmek, kâr payı ve vergi ödemek ve iş yaratmak için de
gereklidir. Bir girişimci ya da çalışan olma noktasında bireylerin sahip olduğu serbest
seçim özgürlüğü, bireylerin istek, ilgi ve eğitimlerini temel alarak ne yapmak
istediklerine karar verme hakkına sahip olmalarını da ifade eder.
Kapitalist sistemde, rekabetin hem işletmeler hem de tüketiciler için iyi olduğu
kabul edilir. Rekabet, daha kaliteli ve çeşitli mal ve hizmet üretilmesine imkân tanırken;
fiyatları dengede tutar ve üreticilerin verimliğini artırır. Üreticiler, ürün ve hizmetlerini
olası en düşük maliyetle üretip olası en yüksek fiyatla satmaya çalışırlar. Ama kâr
yüksek olduğunda daha fazla işletme bu kârdan pay alabilmek için piyasaya girer ve
artan rekabet fiyatları geriye çeker. Bu durumda üreticilerin kârlılıklarını
sürdürebilmeleri için daha verimli faaliyet yollarını bulmaları gerekir.
Güdümlü Ekonomi (Komünizm)
Güdümlü ekonomi, kaynak dağıtımının ve ekonomik karar verme sürecinin
merkezi hükümet planlamasıyla gerçekleştirildiği bir sistemdir. Bu sistemde hangi mal
ve hizmetlerin nerede, kim tarafından, ne kadar üretileceğine devlet karar vermektedir.
Saf kapitalizm ve güdümlü ekonomi bir ölçeğin iki uç noktasını oluşturmaktadır;
gerçek dünya ekonomileri ise bu ölçek üzerinde herhangi bir noktada bulunmaktadır.
En kapitalist kabul edilen ülkelerde dahi ekonomik denge ve büyümeyi sağlamak için
devlet politikaları mevcuttur. Ayrıca kanunlar aracılığıyla devlet, fakire, işsize ve
yaşlılara para transferini sağlamaktadır. Ayrıca pek çok devlet, girişimciliği teşvik etmek
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Sosyalizm ve Sosyal Devlet Anlayışı
Sosyalizm, ana endüstrilerdeki faaliyetlerin devlet ya da özel sektör tarafından
güçlü devlet kontrolü altında gerçekleştirildiği bir sistemdir. Sosyalist bir devlet, ulaşım
ve iletişim gibi kilit öneme sahip büyük ölçekli endüstrilerin kontrolünü elinde tutar.
Küçük işletmeler açısından özel mülkiyete izin verilebilir. Bu sistemde devlet ayrıca
değişen derecelerde işletme amaçlarını, mal ve hizmetlerin seçimini, fiyatlarını ve
çalışan haklarını belirler. Sosyalist devletler, vatandaşlarına sağlık ve işsizlik ödemesi
gibi bir takım konularda, kapitalist devletlerin pek çoğundan daha fazla olanak sağlar.
Bunun sonucunda da sosyalist devletlerde vergiler de işsizlik de oldukça yüksek olabilir.
Büyük Britanya (Birleşik Krallık), Danimarka, Çin, İsrail ve İsveç gibi ülkeler sosyal
devlet anlayışına ilişkin uygulamalara sahip olsalar da, sistemin uygulaması ülkeden
ülkeye değişmektedir.
Örnek
Bugün güdümlü
ekonomik sistemin
kalan en iyi örnekleri
Kuzey Kore ve Küba
olarak ifade
edilmektedir.
ve artırmak, küçük girişimci ve işletmelerin rekabet etmesini kolaylaştırmak amacıyla
kanunlar koyar ve uygular.
1991 yılındaki çöküşten önce Sovyetler Birliği, güdümlü bir ekonomik sisteme
sahipti; ancak yine de fiyatlar, belirli ölçüde piyasa koşullarında belirlenmekteydi ve
özel mülkiyete kısmen izin verilmekteydi. Rusya, Çin ve Türkiye’nin de içinde
bulunduğu pek çok Doğu Avrupa ülkesinde son dönemde gerçekleştirilen reformlar bu
ekonomileri daha kapitalist ve piyasa odaklı sistemlere dönüştürmektedir.
• Danimarka’da işletmelerin pek çoğu özel sektöre
aittir ve özel sektörce işletilir; ancak nüfusun üçte
ikisi, devletin refah programı çerçevesinde malî
açıdan desteklenmektedir.
Dolayısıyla sosyalizm hemen her ülkede farklı şekilde uygulanabilen bir sistemdir.
Karma Ekonomik Sistem
Bu sistem, farklı ekonomik sistemlerin birleştirildiği bir yapıya sahiptir. Sistem,
bazı endüstrilerin devlet tarafından, bazılarının ise özel sektör tarafından sahiplenilip
işletilmesine dayalıdır. Örneğin Kanada’da devlet, iletişim ve ulaşım gibi bazı
sektörlerde faaliyet göstermektedir.
Karma ekonomik sistem, kapitalizmin ve sosyalizmin iyi yanlarını alıp, aksayan
yanlarını saf dışı bırakarak daha iyi bir sistem ortaya koyma çabasının bir ürünüdür.
Karma ekonomi düzenini benimseyenlere göre kapitalist düzen liberalizme
dayanmaktadır. Bu toplumsal görüşte kişinin hak ve çıkarları ihmal edilebilmektedir.
Sosyalizmde ise toplumun çıkarları her türlü kişisel çıkarın üstünde tutulmaktadır. Oysa
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
karma ekonomik sistemde, kapitalizm ve sosyalizmin taşıdığı temel çelişkiler çözülmüş
yani kamu yararı ile kişisel çıkar bağdaştırılmıştır.
Karma ekonomik sistem
bir anlamda kapitalist
sistemle sosyalist
sistemin bir arada
uygulanmasıdır.
Tablo 1.1. Dünyadaki Temel Ekonomik Sistemler
Kapitalizm
Güdümlü
Ekonomi
(Komünizm)
Devlet
işletmelerin
tamamına ya
da çoğuna
sahiptir
Sosyalizm
Karma Sistem
Altyapıya ilişkin
endüstriler devlete
aittir. Yüksek vergilerle
devlet gelir dağılımını
düzenler
Bazı piyasalar serbest
bazı piyasalar ise devlet
kontrolündedir.
Merkezi bir devlet
planlamacılığı
yaygındır. Bazı
işletmeler bürokrasi
tarafından
yönetilmekte ve bu
kuruluşlarda kârlılık
ortaya çıkmamaktadır
Özel sektör
kapitalizmle aynı
tedbirlere sahipken
kamu sektörü de
güdümlü ekonomi ile
aynı niteliktedir
Özel mülkiyet
esastır ancak bazı
işletmeleri devlet
kontrol
etmektedir. Özel
sektör kamu
sektörüne göre
daha geniştir
Nükleer enerji ve
posta hizmetleri
gibi belirli
endüstriler devlet
tarafından
denetlenmekte ve
düzenlenmektedir
İşletme
Sahipliği
Özel Mülkiyet
(Kamu mülkiyeti
ve müdahalesi
en alt
seviyededir)
Piyasa
Kontrolü
Tam bir ticari
özgürlük söz
konusudur.
Devlet kontrolü
yoktur ya da en
alt seviyededir.
Piyasayı
bütünüyle
devlet
kontrol
etmektedir
Çalışan
Açısından
Teşvik
Tedbirleri
Yüksek
performans ve
yenilikçilik
esastır. Kâr
büyük ölçüde
işletme
sahiplerinindir
İşletme
Yönetimi
İşletmeler
sahipleri ya da
profesyonel
yöneticiler
tarafından, en alt
düzeyde devlet
müdahalesi ile
yönetilmektedir
Sürekli bir
yayılma ya da
artış
Çok
çalışmaya ya
da kaliteli
ürün
üretimine
yönelik
herhangi bir
teşvik yoktur
Devlet
bürokrasisi
merkezi
planlama ile
yönetim
faaliyetini
gerçekleştir
Gelecekte
Tahmini
Durumu
Büyüme ya
da artış
beklenmem
ektedir
Önemli ölçüde devlet
planlaması ve
düzenlemesi söz
konusudur. Kamu
kurumlarını bürokratlar
yönetmektedir
Mevcut yapının devamı
ya da küçük bir büyüme
söz konusudur
Kaynak: Gitman ve McDaniel, 2002
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Özel sektördeki
tedbirler
kapitalizmle
aynıdır. Kamu
sektöründe ise
teşvik edici
önlemler çok
önemli değildir
Özel sektör
yönetimi kapitalist
sistemdeki gibi
kamu sektörü
yönetimi ise
sosyalizmdeki
gibidir
Büyüme ya da
yaygınlaşma
beklenmektedir
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
YÖNETİCİ
Profesyonel yönetici
başkasına ait kaynakları
sonucu doğrudan
girişimciye ait bir
şekilde yönlendirmekte
ve bu iş karşılığında bir
ücret almaktadır.
Bir işletme, girişimci tarafından yönetilebilir. Bu takdirde girişimci hem
işletmenin sahibi hem de yöneticisidir. Bunun tam tersi durumda girişimci, yönetim
görevini esas işi yöneticilik olan profesyonel kişilere bırakabilir. Profesyonel yönetici,
bir kurumsal yapı içerisinde örgüt amaçlarını gerçekleştirmek için, pozisyon gücünü
kullanarak başkalarının davranışlarına yön veren, işini başkası aracılığı ile yapan ve bu iş
karşılığında belli bir ücret alan kişidir. İşletmelerde yönetici, bir ihtiyacı karşılamak
üzere mal ve hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirilmesi sürecini
yönlendiren kişidir ve profesyonel yönetici bu işi bir ücret karşılığında yapar. Yönetici
bir noktada girişimi girişimci adına çalıştırma sorumluluğunu üstlenen kişidir.
Yönetimin uzmanlık gerektiren bir olgu olduğunun kabul edilmesi ve sahiplikle
yöneticiliğin birbirinden ayrılması ile profesyonel yönetici kavramı ortaya çıkmıştır.
Yaptığı işin sonucunun doğrudan kendine ait olmaması, yöneticiyi girişimciden ayırır.
Bir başka deyişle yönetici, faaliyetler sonucu ortaya çıkan kâr ya da zarardan doğrudan
etkilenmez. Sonuçta ortaya çıkan kâr ya da zarar, doğrudan girişimciye aittir. Ancak
yönetici de kâr durumunda başarılı; zarar durumunda ise başarısız kabul edileceğinden,
girişimci gibi doğrudan olmasa da, süreçten dolaylı olarak etkilenecektir.
İşletmelerde amaçlar ve bu amaçlara ulaşmayı sağlayacak araçlar belirlendikten
sonra işler önce ana iş grupları olarak belirlenir. Bu ana iş gruplarına atanan ve işletme
ile çevresi arasındaki ilişkileri düzenleyen ve işletmenin bütününü ilgilendiren konularla
ilgilenen yöneticiler üst düzey yöneticilerdir. Yönetim kurulu başkanı, genel müdür,
şirket veya grup sorumluları, başkan yardımcıları üst düzey yöneticilerdir.
Ana iş grupları parçalara ayrıldığında bu parçaların her birine üst düzey
yöneticiler tarafından sorumlu yöneticiler atanır. Bu yöneticiler, üst yönetim tarafından
ortaya konan içerik çerçevesinde amaçların uygulamaya konmasından sorumludur. İşte
orta düzeydeki bu işleri üst yönetime karşı sorumlu olarak yönetmekle görevli olan
yöneticiler orta düzey yöneticilerdir. Bölüm müdürleri ve yardımcıları, bölge müdürleri
orta düzey yöneticilere örnek olarak verilebilir.
Orta düzeydeki işlerin parçalara ayrılması ve bunlara yönetici atanması ile de alt
yönetim düzeyleri oluşturulur. Dolayısıyla alt düzeylerdeki işlemsel işlerle görevli olan
ve orta düzey yöneticilere sorumlu olarak çalışan yöneticiler alt düzey yöneticiler
olarak adlandırılır. Bölüm şefleri ve ustabaşılar alt düzey yönetici örnekleridir.
MALİYET VE GELİR
Maliyet, bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve müşteriye ulaştırılması sürecinde
kullanılan unsurların parasal ifadesidir. Bu kapsamda kira, maaş, sarf malzemeleri
(araç-gereçler), ulaştırma masrafları maliyet unsurlarına örnek olarak verilebilir. Bir
işletmenin ürettiği mal ve hizmetler için ortaya çıkan maliyetin iki kaynağı
bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, sabit maliyetler; ikincisi ise, değişken maliyetlerdir.
Sabit maliyet, personel giderleri ya da bina vergisi gibi üretim maliyeti ile doğrudan
ilişkisi olmayan maliyettir. Bu maliyetler üretimin en fazla olduğu dönemde de en az
olduğu dönemde de yapılması gereken asgari harcamalardır. Değişken maliyet ise
üretim miktarı ile birlikte değişen maliyettir. Hammadde ve işçilik maliyetleri değişken
maliyet örnekleridir. Toplam maliyet, sabit ve değişken maliyetlerin bileşkesidir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Gelir, müşterilere sağlanan mal ve hizmetler karşılığında elde edilen varlık
akışıdır. Bir başka ifadeyle gelir, işletmelerin müşteriye mal ya da hizmet sağlamakla
kazandıkları paradır. Gelir, ekonomik olarak üretim faaliyetlerine katılan faktörlerin
yaratılan sonuçtan paylarını ifade eder. Farklı üretim faktörlerine ait üç tür gelir
türünden söz etmek mümkündür: Kâr, rant, faiz ve ücret.
Kâr, tüm maliyet ve harcamalar ödendikten sonra artan paradır. Başka bir
şekilde ifade edecek olursak, kâr, bir faaliyetin gerçekleşmesi sonucunda elde edilen
gelir ile faaliyet için yapılan giderler arasındaki farktır ve bu pay girişimci faktörüne ait
olan paydır.
Rant, herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için
gerekli olan miktardan fazla yapılan ödeme veya toprağın ve üzerindekilerin kullanımı
için ödenen fiyattır. Rant, üretimde kullanılan doğal kaynaklar faktörünün karşılığında
elde edilen gelir payıdır. Rant; ücret ve faiz gibi önceden belirlenen bir kıymettir.
Faiz, paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarıdır. Faiz, sermayenin belirli bir
süre kullanımı karşılığında ödenen bedeldir. Faiz genellikle yüzde (%) olarak ifade edilir.
Sermayenin kaynağı, tasarruf olduğundan faiz oranının artması sermaye birikimini
olumlu yönde etkileyebilir. Ancak sonuçta önemli olan, birikimlerin yatırıma
dönüştürülebilmesidir.
Üretim faktörlerinde emeğin gelirden aldığı pay olarak nitelenebilecek ücret,
yaptıkları işin karşılığı olarak çalışanlara ödenen paradır. Ücretin hangi esaslara göre
hesaplanacağı tarafların anlaşmasına bağlıdır. Zaman birimine, parça başına, götürü
veya yüzde esasına göre ücret belirlenebilir.
VERİMLİLİK VE ETKİNLİK
Verimlilik kaynak
hassasiyetini
vurgulayan bir çalışma
prensibi iken; etkinlik
amaca tam olarak
ulaşmaya odaklanan bir
ilkedir.
Verimlilik, belirli bir çıktının, bu çıktının ortaya çıkarılmasında kullanılan girdilere
oranıdır. Yüksek verimlilik, aynı miktar kaynakla daha çok üretmek ya da aynı girdiyle
daha çok çıktı elde etmektir. İşletmelerde kaynak hassasiyetini vurgulayan bir prensip
olarak verimlilik, en az kaynak kullanımı ve maliyetle amaçlanan sonuçlara varabilmek
olarak da tanımlanabilir. İhtiyaçların sınırsız, bunları karşılamada kullanılacak
kaynakların sınırlı olması sebebiyle bu kaynakların tümünün bilinçli ve planlı bir şekilde
kullanılması zorunludur. Dolayısıyla işletmelerde verimlilik ancak bir düzen ve uyumun
sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bir işletmede üretim unsurları arasında her açıdan bir
uyum varsa bütün faktörler atıl kalmadan kullanılabilecek ve verimlilik düzeyi yüksek
olacaktır. Sonuçta küçük ya da büyük her işin en düşük maliyetle yani verimli olarak
yapılması işletmeciliğin temel esaslarındandır.
Verimlilik, girdi ile çıktı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir ölçüm olduğundan
işletmelerin kârlılığı verimlilikle doğrudan ilişkili olmaktadır. Bunu sağlamak için
işletmeler akılcı bir çalışma sistemi kurgulamanın yanı sıra personelin istek ve arzu ile
motive olmuş bir şekilde çalışabilecekleri bir ortamı da hazırlamak zorundadır.
Çalışanların işletme amaçlarını benimsemeleri de, onların bu amaçların gerçekleşmesi
için çabalarını artıracağından verimliliğe katkı sağlayacaktır. Teşvik edici bir ücret
sistemi de verimliliği artırıcı bir unsur olarak gereklidir.
Etkinlik ise genel anlamda bir faaliyet, hareket ya da davranışın, amacına ulaşma
derecesidir. Bir başka ifadeyle etkinlik, sonuçlara varabilmekle aynı anlamı
taşımaktadır. İşletme açısından etkinlik; üretim faktörlerinin ya da kaynakların işletme
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Bireysel Etkinlik
içinde belirlenen amaçlar doğrultusunda ne ölçüde yeterli bir şekilde kullanıldığını
gösteren bir ölçüttür. Şayet daha önce saptanmış, arzu edilen, hedeflenen bir sonuca
ulaşılmış ise etkinlik söz konusudur. Diğer bir ifadeyle etkinlik; gerçekleşen performans,
önceden saptanan performans standardı ile karşılaştırıldığında gerçekleşen
performansın standarda ne ölçüde yaklaşıp yaklaşmadığını ortaya koyar.
Etkinlik ölçümü işletmenin nerede olduğunu görmesini sağlar. Eldeki girdilerden
ne denli iyi biçimde çıktı üretileceğini göstermesi yanında, mevcut kapasitenin
kullanımına ilişkin olarak da bir gösterge oluşturur. Etkinliğin artırılması, işletme
çıktılarının olanaklar dâhilinde en yüksek düzeye çıkarılmasını amaçlar.
İşletmelerde etkinlik ve verimlilik bir arada en temel çalışma prensibini oluşturur
ve birbirini tamamlar. Bir başka ifadeyle tek başına etkinlik de verimlilik de yeterli
değildir. Belirlenen bir amaca tam olarak ulaşmak kadar bunun ne şekilde ve hangi
maliyetle gerçekleştiği de son derece önemlidir. O nedenle işletme yönetiminde hem
etkin hem de verimli olmak esastır.
• Faaliyet alanını ve kapsamını hayali olarak
belirleyeceğiniz bir işletmeye ilişkin olarak kısa bir
verimlilik ve etkinlik analizi gerçekleştiriniz.
İŞLETMELERİN TARİHSEL GELİŞİMİ
İnsanın var olduğu ilk günden beri ekonomik faaliyetler başlamışsa da ekonomik
örgütlenmelerin 16 ve 18. yüzyıllarda arttığını görmekteyiz. Bu tarihsel gelişim süreci
içerisinde amaç, büyüklük, kullanılan teknoloji gibi olgularda çok önemli değişiklikler
olmuştur. İşletmelerin tarihsel gelişimini çeşitli başlıklar altında incelemek mümkündür:
Sömürgecilik Dönemi
15. yüzyılın sonlarından itibaren çeşitli Avrupa devletlerinin dünyanın geniş
alanlarını keşfetmeleriyle dünya üzerindeki doğal zenginliklerin, servetlerin ve emek
gücünün kullanımı mümkün olmuş ve bu da sermaye birikimini hızlandırmıştır. Bu
dönemde yerel ve tarımsal üretim, ekonomik faaliyetin odak noktasını oluşturmaktadır.
Ayrıca el sanatlarına dayalı küçük ölçekli imalat da görülmektedir. Bu şekilde üretilen
mallar uzak bölgeler arasında kara ve deniz yolu aracılığı ile taşınmış ve ticaret bu
şekilde gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki ekonomik faaliyetin kapsamı sınırlıdır. Bir başka
ifadeyle insanlar daha çok kendi ihtiyaçlarını üretip tüketmeye çalışmışlar; pazara
yönelik bir üretim faaliyeti gerçekleştirilmemiştir.
Sanayileşme Dönemi
Sanayileşme dönemi ile
birlikte girişimcilik ve
işletmecilik de hızla
gelişmiştir.
Sanayi devrimi ile birlikte 1750’den itibaren teknolojik alt yapının gelişmesiyle
birlikte büyük ölçekli işletme olgusu gündeme gelmiş ve işletmecilik faaliyeti fazla
sayıda çalışanın bir araya getirilip çalıştırılmasıyla geniş ölçekli üretim yapılmasına
dayalı bir hâle bürünmüştür. Bu devrimle birlikte ortaya çıkan fabrika sistemi, küçük ve
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
dağınık üretim birimlerinin tek bir çatı altında toplanması ve merkezileşmesi sonucunu
doğurmuştur. Fabrikalar geniş ölçekli üretimle ortaya çıkan paydan kâr etmiş,
teknolojik gelişmelerin artması da hem üretim hacmini hem de kârı artırmıştır.
İşletmeler büyüdükçe ham maddeyi daha büyük miktarlarda ve daha ucuza alma
imkânına sahip olmuş ve iş bölümü ve uzmanlaşma üretimdeki verimliliği artırmıştır.
Sanayi Devriminin ortaya çıkardığı fırsatlar, girişimciliği artırmış; ticari açıdan
elverişli pek çok buluş ve yeni üretim teknikleri ortaya çıkmıştır. Bu girişimci ruh,
işletmeciliğin ve yaşam standardının gelişmesine yol açmıştır. Bu dönüşüm de üretilen
mallar için talebi artırmıştır.
Üretim Dönemi
Üretim döneminde
işletmeler genel piyasa
taleplerini dikkate
almış, tüketici istek ve
ihtiyaçlarına ayrıntılı bir
ilgi göstermemiştir.
20. yüzyılın başlarında üretilen mallara ilişkin talep arttıkça işletmeler üretimdeki
süreçlere daha fazla odaklanarak verimliliği ve etkinliği artırmaya çalışmıştır. Çalışma
şekli tamamen uzmanlaşmaya dayalı bir içeriğe bürünmüş; Henry Ford’un işletmeciliğe
getirdiği montaj hattı, pek çok endüstride ortak uygulamaya dönüşmüştür. İşletme
sahipleri, yönetimin uzmanlık gerektiren bir iş ya da işlev olduğunun kabulü ile birlikte
sorumluluğu işletme yönetimi konusunda uzmanlaşmış bir yönetici sınıfına bırakmaya
başlamıştır. İşletmelerde daha kısa sürede daha fazla üretim gerçekleştirmek temel
odak noktası olmuştur.
Üretim döneminde işletmeler, dış çevre ve etkilerden çok; iç süreçlere
odaklanmıştır. Tüketici istek ve ihtiyaçlarına yönelik ilgi bu dönemde çok fazla
görülmemektedir. Bunun yerine işletmeler piyasa taleplerini daha genel hatlarla
yorumlayarak üretilecek ürünlere karar vermiştir. Tüketicilerin ürünün ayrıntısına
yönelik farklı tercihleri, üretime yansımamıştır. Örneğin Henry Ford’un fabrikalarında
üretilen arabaların tamamı siyah renkte üretilmiştir.
Pazarlama Dönemi
Pazarlama dönemi ile
birlikte işletmecilikte
müşteri yönelimli ya da
odaklı olma eğilimi
artmıştır.
1930’dan itibaren tüm dünyada etkili olan büyük ekonomik krizin etkisiyle
işletmeler artan üretim hacmini doğrudan satışa çevirememiştir. Bu ise yöneticilerin
pazarlamaya daha fazla dikkat göstermesine sebep olmuş; satış ve reklam yeni bir
önem kazanmıştır. Bu dönemde satış ve pazarlama eş anlamlı kelimeler hâline
gelmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tüketim mallarına yönelik talepte bir patlama
yaşanmıştır. Bu gelişme ile birlikte işletmeler arasındaki rekabet de artmıştır. Artık
işletmeler pazarlamanın yalnızca satış demek olmadığını keşfetmeye başlamıştır.
Böylelikle işletmeler, tüketici istek ve ihtiyaçlarına yönelik analizler gerçekleştirmiş ve
bu ihtiyaçları tatmin edecek ürünler tasarlamaya çalışmışlardır. Bir başka ifadeyle artık
işletmecilikte müşteri yönelimli olma olgusu gündeme gelmiştir.
İşletmelerde pazarlama araştırması yapan birimler oluşturulmuş; gerçek üretime
başlamadan önce tüketici istekleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylelikle tüketici
daha önce otomobil almak istediğinde siyah renge mahkûmken artık istediği renkte
arabayı alabileceği bir ortama kavuşmuştur.
Bu dönemde işletmeler ayrıca ürün ve hizmetlerini rakiplere göre
farklılaştırmaları gerektiğini de anlamıştır. Müşterilerin zihinlerinde bir mal, hizmet ya
da şirkete ilişkin bir kimlik oluşturma süreci olarak tanımlanabilecek markalaşma,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
pazarlama yönelimli şirketlerin kullandığı önemli bir araç hâline gelmiştir. Marka,
firmanın ürününü rakiplerin ürünlerinden ayıran isim, işaret, sembol, tasarım ya da bu
unsurların bir bileşkesi olabilmektedir. Markalaşmanın dünyadaki ilk önderlerinden biri
küçük bir lokanta satın alarak bunu dünya çapında bir lokanta zincirine (McDonald’s)
dönüştüren Ray Kroc’tur.
Pazarlama döneminde işletmeciliğin yapılış şekline ilişkin köklü değişiklikler
ortaya konulmuştur. En küçük işletmeler bile bu dönemle birlikte müşteri istek ve
ihtiyaçlarının önemini anlamıştır.
İlişki Dönemi
İlişki dönemi ile birlikte
işletmeler açısından
yeni müşteriler elde
etmek kadar eldeki
müşterileri korumanın
da önemli bir mücadele
alanı olduğu kabul
edilmiştir.
Çağdaş işletmecilik artık yeni bir döneme girmektedir. Sanayi toplumunda
üretimdeki ilerleme ve gelişmeler işletmecilik sürecine yön verirken yeni dönemde bilgi
teknolojisindeki ilerlemeler, işletmeciliği derinden etkilemektedir. Bilgi iletişim
teknolojisindeki gelişmeler işletmelerin hem müşterileri, çalışanları, tedarikçileri ile
hem de diğer kuruluşlarla derin ve doğrudan bağlantılar kurma imkânını artırmıştır.
Dolayısıyla işletmeler artık karşılıklı fayda ortaya çıkarma amacına yönelik bu tür
ilişkiler geliştirme üzerine odaklanmaktadır.
Geleneksel işletmecilik anlayışında işletmeler değişim ya da etkileşim sayısına
odaklanırken, taraflar arasındaki iletişim ya da etkileşim önemli bir konu olarak
görülmezdi. Bu bakış açısında önemli olan en az bir kere satış yapabilmek için mümkün
olduğunca fazla sayıda müşteriyi cezp etmekti. Fiyat indirimleri, kuponlar gibi
uygulamalarla kısa vadeli satın alma kararlarına etki etmek amaçlanmaktaydı. Ancak
ilişki dönemi ile birlikte işletmeler, yeni müşteriler aramak kadar mevcut müşterileri
korumanın da önemli bir strateji olduğunu kavrayarak, mevcut müşterileri ile uzun
vadeli ilişki oluşturma konusuna verdikleri önemi artırmıştır. Böylelikle işletmeler
müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına yönelik olarak doğru algı oluşturma imkânına da
kavuşmuştur. Bu ise işletmelerin ürün ve hizmetlerini rakiplerine oranla
farklılaştırmalarına olanak sağlamış ve rekabet avantajlarını artırmıştır.
İlişki dönemi ile birlikte işletmecilikte yaratıcılık ve yenilik gibi olguların önemi
artmıştır. Yarının işletme yöneticilerinin, küresel dünya içerisindeki bu karmaşık ilişki
ağını yönetebilmek için, daha vizyoner ve yaratıcı bir bakış açısına sahip olması
gerektiği açıktır.
İŞLETME BİLİMİ VE DİĞER BİLİM DALLARI İLE İLİŞKİSİ
Bir bilim dalı olarak işletme, işletme içi ve dışı süreçlerle ilgili olarak sebep-sonuç
ilişkilerini ele alarak, kurumsal amaçlara etkin ve verimli bir şekilde nasıl ulaşılabileceği
sorusunu sistematik bir bilgi birikimi ile cevaplamaya çalışır. Doğal olarak bu
çalışmalarda diğer bilim dallarının da etkisi ve katkısı söz konusudur. Bu nedenle
işletme bilim dalı, iktisat bilimi, davranış bilimleri, hukuk bilimi, matematik-istatistik
bilimi ve bilgi teknolojileri dalları ile yakından ilgilidir.
İktisat ve İşletme Bilim Dalı
İktisat bilimi, insan ihtiyaçları ile bu ihtiyaçları karşılamak için mal ve hizmetlerin
üretimini, bölüşümünü ve tüketimini inceleyen; ne üretmeli, nasıl üretmeli ve kimler
için üretmeli sorularına cevap arar. İşletmeler, bir ülkedeki ekonominin temel
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
Ekonomik yaşamı bir
bütün olarak ele alan
iktisat bilimi, işletme
bilimine kıyasla daha
kapsamlı ve daha
kuramsal bir nitelik
göstermektedir.
İnsan kaynağı işletmeler
açısından en önemli
kaynak olduğundan
onun davranışının
sebpe ve sonuçlarının
anlaşılması
işletmecilikte son
derece önemlidir.
unsurlarındandır. İktisat bilimi açısından önemli olan toplumsal ihtiyaçların nasıl
karşılanıp ekonomik refahın nasıl elde edileceği iken işletme bilim dalı, bireylerin
ihtiyaçlarını doğru bir şekilde inceleyerek bu ihtiyaçları giderecek mal ve hizmetlerin
üretilmesi için uğraşır. İşletme yönetiminde ekonomik koşullara ilişkin olarak mevcut ve
gelecekteki durum hakkındaki bilgiler son derece önemlidir. Ekonomik yapının
özelliklerini bilmeden işletme amaçlarını gerçekleştirmek imkânsızdır. Bu durumda
iktisat ve işletme bilim dallarının karşılıklı etkileşim içerisinde ve birbirini tamamlayan
iki toplumsal bilim olduğu açıktır.
Davranış Bilimleri ve İşletme Bilim Dalı
Davranış bilimleri, birey ve grup olarak insanların çeşitli özelliklerini, tutumlarını
ve karşılıklı etkileşimlerini çeşitli yöntemlerle inceleyerek insanı ve içinde bulunduğu
grubu tanımaya çalışan sosyal bilim topluluğudur. Psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji,
antropoloji ve örgütsel davranış bu topluluğunun belli başlı dallarındandır. İşletmelerde
en önemli unsur insan unsuru olduğundan, onun davranışının sebep ve sonuçlarının
anlaşılması, işletme yönetimi açısından son derece önemlidir. İnsan unsuru olmaksızın
bir işletmenin varlığından söz edilemez. Bu nedenle, insanı çeşitli yönleriyle inceleyen
davranış bilimleri işletmeler açısından dikkate alınması gereken bir bilim dalı
olmaktadır.
Toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylar sosyolojinin araştırma
konusudur. Bu bağlamda toplumun yapısı, organizasyonu, işleyişi ve değişimi gibi
konular sosyoloji alanını oluşturur. İşletmeler de belirli bir toplumsal yapı içerisinde
faaliyet gösterdiğinden toplumsal yapıya ilişkin bir bilgi alt yapısına sahip olmak ve
toplumsal kurallara uygun hareket etmek zorundadır. Bu ise ancak sosyolojinin yardımı
ile mümkün olabilecektir. Dolayısıyla işletme bilim dalı ile sosyoloji arasında yakın bir
ilişki söz konusudur.
Psikoloji ise insan davranışlarını ve zihinsel işleyişi bilimsel bir bakış açısı ile
ortaya koymaya çalışan bir disiplindir. Psikoloji, davranışı beyin ve çevre etkileşimi ile
açıklamaya çalışır. Sosyal psikoloji ise toplum içinde bireyin davranışlarını inceleme
konusu yapmıştır. Her iki alan da işletmelerde insanın daha iyi anlaşılmasını sağlamak
suretiyle, olumlu bir iş ortamı oluşturulmasında ve iş gücünü motive etmede faydalı
bilgiler sağlamaktadır. Örgütsel davranış da gruplar arası ilişkiler, çatışma ve yönetimi
sosyal uzlaşma ve değişim yönetimi gibi alanlarda işletme yönetimine katkı
sağlamaktadır.
Hukuk ve İşletme Bilim Dalı
Hukuk kelimesi toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen
yasalar bütününü ifade etmektedir. İşletmeler belirli bir düzen içinde faaliyette
bulunurlar. Bu düzenin sınırlarını belirleyen hukuk olduğu için işletme bilim dalı ile
hukuk arasında sürekli bir ilişki mevcuttur. Bu ilişki işletmelerin kuruluş aşamasında
başlayıp faaliyetlerini gerçekleştirme, amaçlarına ulaşma ve başta müşteriler olmak
üzere toplumun farklı kesimleriyle ilişkilerini düzenleme sırasında devam etmektedir.
Eğer bir iş ya da faaliyet hukuk tarafından yasaklanmışsa, işletmeler bu faaliyetlerden
uzak durmak zorundadır. Her tür işletme faaliyetinde hukuk kurallarına uygun hareket
etmek işletmeler açısından temel bir zorunluluktur. İşletmeler hukuk dallarından,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
borçlar hukuku, ticaret hukuku, şirketler hukuku, usul, icra, iflas hukuku ve iş hukuku ile
çok yakın ilişki içerisindedir.
Matematik-İstatistik ve İşletme Bilim Dalı
İktisadi mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren işletmelerde faaliyetlerin amaca
ulaşmada etkinliğini ölçmek için bir dizi istatistiksel ve matematiksel teknik
kullanılmaktadır. İşletmelerde tedarik ve üretim sürecinde, ekonomik sipariş miktarı,
stok kontrolü, maliyet düşürme, kâr artırma gibi konulardaki sorunlara en iyi çözümü
bulabilmek için istatistik ve matematikten yararlanılır.
Sağlıklı üretim denetimini mümkün kılan kalite kontrolü, pazarlama araştırması,
çalışan ihtiyacında meydana gelen değişiklikler gibi unsurlar işletmelerin istatistiksel ve
matematiksel tahmin yöntemlerini ve yöneylem araştırmasını yaygın bir şekilde
kullanmasını zorunlu hâle getirmektedir. Denetim sisteminin kurulup işletilmesinde de
matematik ve istatistik bilimlerinden yararlanılmaktadır. Özellikle çağdaş dünyada
bilgisayar ve internet altyapısındaki gelişmeler, eskiden çok uzun bir sürede ve yüksek
maliyetle elde edilebilecek bilgilerin, kısa zamanda ve daha sağlıklı bir şekilde
sağlanmasına yol açmıştır. Matematik ve istatistik bilgilerine dayalı bu tür bilgisayar
programlarının işletmelerde pek çok sorunun çözümüne katkı sağladığı açıktır.
Bilgi Teknolojileri ve İşletme Bilim Dalı
İçinde bulunduğumuz
cağın bilgi toplumu
olarak ifade edilmesi
bilginin ve bilgi
teknolojilerinin
işletmecilik açısından
da son derece önemli
bir olgu olduğunun
kanıtıdır.
Son dönemde bilgisayar teknolojisinde ortaya çıkan hızlı gelişmeler, işletmelerde
elektronik bilgi işlem sistemlerinin yaygın bir şekilde kullanılması sonucunu
doğurmuştur. Bilginin ticari alana aktarılması ve uygulanmasındaki yenilikler inanılmaz
bir hız kazanmıştır. Bu ise bir taraftan bilginin işletme açısından önemini artırırken diğer
taraftan da bu bilginin kullanımı ile mal ve hizmetlerde değişiklik yapma zorunluluğunu
getirdiğinden mal ve hizmetlerin yaşam sürelerini kısaltmaktadır.
Bilginin öneminin artmasından hareketle işletmelerde bilgi yönetimi konusu
önemli bir başlık hâline gelmiştir. Bu doğrultuda müşterilere en iyi ürün ya da hizmeti
sunma yeteneğini artırmak amacıyla bilginin örgütsel bir varlık olarak elde edilmesi,
paylaşılması, semeresinin alınması ve ondan kaldıraç etkisinin yaratılması sürecinin
planlı ve yapısal bir bakış açısıyla gerçekleştirilmesi önemli bir kurumsal çaba hâline
dönüşmüştür. İşletmenin performansını, verimliliğini ve rekabet gücünü artırmak,
organizasyon kararlarını ve faaliyetleri iyileştirmek ve en iyi uygulamaları elde etmek,
maliyetleri düşürmek ve yenilikçi bir organizasyon oluşturmak gibi konularda bilgi
teknolojileri işletmelere büyük katkı sağlamaktadır
Bilgi sistemi yaratan bilgi teknolojisi, bir örgütün dijital sinir sisteminin bel
kemiğini oluşturur. Çünkü teknoloji bilginin sağlayıcısıdır. Bilgi yönetiminde teknolojinin
önemi şöyle ortaya konulabilir: Teknoloji, geniş bir veri miktarının alınmasını,
özümlenmesini, bir yerden diğerine aktarımını ve paylaşılmasını sağlar. Teknoloji var
olan bilgiyi geliştirir, otomatikleşmiş çözümler için temel oluşturur ve kullanıcıya bilgiye
kolayca ulaşma imkânı verir. Teknoloji sayesinde veri, yararlı bilgiye dönüştürülüp
birçok farklı yerde depolanabilir. Bilgi teknolojisinin kullanımı yolu ile hem dış çevredeki
unsurlarla ilişki kurulması hem de örgüt içerisinde bilgi yaratma ve paylaşma
stratejisinin oluşturulması sağlanır. Daha somut bir şekilde bilgi teknolojileri
işletmecilikte aşağıdaki noktalar açısından önemli bir stratejik silah görevi görür:
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
 Bilgi teknolojisi işletmenin, fiziksel ve endüstriyel sınırlarının ötesine
genişlemesini sağlayarak geleneksel rekabet avantajı kaynaklarının
olumsuzluklarını ortadan kaldırır.
 Bilgi teknolojisi yoluyla işletmeler, vizyonlarını iç ve dış çevreye
iletebilirler.
 İhtiyaç duyulan özel ve eş zamanlı bilgi, bilgi teknolojisi sayesinde elde
edilebilir.
 Bilgi transferi ile işbirliği fiziksel sınırların ötesine genişletilerek, yenilikçi
ve yaratıcı faaliyetler desteklenebilir.
 İşletme, bilgi teknolojisini yeni müşteri ve kâr kaynağı keşfetmek için
kullanabilir.
 İşletme, bilgi teknolojisinden zaman, hız, atiklik ve enerji kompresörü
olarak yararlanabilir.
 Takımlar arası işbirliği bilgi teknolojisi sayesinde sağlanabilir.
 Bilgi teknolojisi sayesinde işletme birçok pazara girebilir ve sanal pazarlar
yaratabilir.
 Çağdaş işletmeler, yeni ürün, hizmet, tasarım ve süreç ortaya çıkarmada
bilgi teknolojisinden yararlanabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Özet
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
•İşletmelerin ve ekonomik yaşamın temeli insan istek ve
ihtiyaçlarıdır. İşletmeler bu ihtiyacı gidermek amacıyla başlıca
üretim faktörlerinin bir araya getirilerek mal ve hizmetlerin
üretildiği ve satıldığı ve tüm bunların sonucunda kâr elde etmenin
amaçlandığı kurumlardır. Bu doğrultuda bir üretim faktörü olarak
girişimci, diğer üretim faktörlerini (doğal kaynaklar, emek, sermaye
ve bilgi) bir araya getirerek sürecin riskini üslenmekte ve sonuçta
ortaya çıkan kâr ya da zarar doğrudan ona ait olmaktadır.
•Bu sürecin içerisinde gerçekleştiği ekonomik sistemlere ilişkin
dünyada farklı uygulamalar mevcuttur. Hangi mal ve hizmetlerin
kim tarafından, ne kadar üretileceğini ve süreç sonucunda ortaya
çıkan değerlerin kime ait olacağı sorularını cevaplamaya çalışan
ekonomik sistemler, hiçbir devlet müdahalesini hoşgörmeyen ve
sürecin tamamının özel sektör tarafından yürütülmesi gerektiğini
belirten saf kapitalizmden, tamamen devlet kontrolünde ya da
sahipliğinde bir işleyiş öngören güdümlü ekonomi ya da komunizme
kadar geniş bir aralıkta ortaya çıkmaktadır.
•Yönetimin uzmanlık gerektiren bir işlev olduğunun kabul edilmesi
ile birlikte sahiplik ve yöneticilik birbirinden ayrılmış ve bu süreci
profesyonel olarak yöneterek çalışan ve bu iş karşılığında bir ücret
alan bir grup, yönetici grubu şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu sürecin
yönetilmesinde en önemli iki temel ilke etkinlik ve verimliliktir.
Etkinlik hedefe tam olarak ulaşma odaklı bir prensip iken verimlilik
ise kaynak hassasiyetini vurgulayan, az kaynak kullanarak mümkün
olan en fazla faydayı ortaya çıkarma gerekliliği üzerinde duran bir
ilkedir.
•Ekonomik örgütlenmelerin tarihsel gelişimine baktığımzda ise
sömürgecilik döneminden başlayıp içinde bulunduğumuz ilişki
dönemine kadar süren bir gelişim sürecinden söz edebiliriz. Bu
süreçte zamanla işletmeciliğin çok daha müşteri merkezli hale
gelerek üretilen mal ve hizmetlerin hem sayıca hem de nitelik
açısından zenginleştiğini görmekteyiz.
•Sistematik bir bilgi birikimi ortaya koymaya çalışan işletme bilim
dalı, bu amaca yönelik olarak diğer bilim dallarından da yararlanır.
İktisat, davranış bilimleri, matematik-istatistik ve hukuk bilim dalları
bu noktada işletme bilim dalının en çok ilgilendiği disiplinlerdir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Ödev
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
• Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini örneklerle
açıklayarak 200 kelimeyi aşmayacak bir metin
hazırlayınız.
• Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı
altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi, kişilerin sahip oldukları para ile mal ve
hizmetlerden yararlanabilme düzeyini ifade eder?
a) Yaşam standardı
b) Yaşam kalitesi
c) Tüketim
d) Fayda
e) Tatmin
2. Aşağıdakilerden hangisi mal veya hizmetlerin üretimi ve müşteriye ulaştırılması
sürecinde kullanılan her tür donanımı ifade eder?
a) Emek
b) Doğal kaynaklar
c) Sermaye
d) Girişimci
e) Bilgi
3. Kaynak dağıtımının ve ekonomik karar verme sürecinin merkezi hükümet
planlamasıyla gerçekleştirildiği ekonomik sistem aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kapitalizm
b) Güdümlü ekonomi
c) Sosyalizm
d) Karma ekonomik sistem
e) Liberalizm
4. Genel anlamda bir faaliyet, hareket ya da davranışın amacına ulaşma
derecesini niteleyen kavram aşağıdakilerden hangisidir?
a) Etkinlik
b) Verimlilik
c) Üretkenlik
d) Kârlılık
e) Başarı
5. Aşağıdakilerden hangisi işletme bilim dalının, insan unsurunun davranışını
anlamada yararlandığı bilim dallarından değildir?
a) Psikoloji
b) Sosyoloji
c) Hukuk
d) Antropoloji
e) Örgütsel Davranış
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
6. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
sağladıkları taşınamayan, dokunulamayan, biriktirilemeyen araç ya da varlıklara
verilen isimdir?
a) Mal
b) Hizmet
c) Ürün
d) Süreç
e) Fayda
7. Mal veya hizmetleri satma yolu ile ihtiyaç sahiplerine kazandırılması ile
anlatılmak istenen fayda türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Maddi fayda
b) Mekân faydası
c) Zaman faydası
d) Mülkiyet faydası
e) Şekil faydası
8. Aşağıdaki ihtiyaçlardan hangisi kişisel bütünlükle ilişkilidir?
a) Fizyolojik ihtiyaçlar
b) Güvenlik ihtiyaçları
c) Sevgi ve bağlanma ihtiyacı
d) Saygı görme ihtiyacı
e) Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
9. Müşterilere sağlanan mal ve hizmet akışından elde edilen varlık akışı
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
a) Maliyet
b) Gelir
c) Kâr
d) Rant
e) Faiz
10. Aşağıdaki dönemlerin hangisinde Henry Ford’un işletmeciliğe getirdiği montaj
hattı pek çok endüstride ortak uygulama haline dönüşmüştür?
a) Sömürgecilik dönemi
b) Sanayileşme dönemi
c) Üretim dönemi
d) Pazarlama dönemi
e) İlişki dönemi
Cevap Anahtarı
1.A, 2.C, 3.B, 4.A,5.C, 6.B,7.D, 8.E,9.B,10.B
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
İşletme İle İlgili Temel Kavramlar
YARARLANILAN ve BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Boone, L.E., Kurtz, D.L. (2002). Contemporary Business. Orlando: Harcourt Publishing.
Dessler, G. (2001). Management, Leading People and Organizations in the 21st Century.
New Jersey: Prentice Hall Inc.
Dilbaz, N. (1996). “Yaşam Kalitesi: Ölçümü ve Psikiyatri”. Psychomed.2 (1). ss.20-24.
Dinçer, Ö., Fidan, Y. (2009). İşletme Yönetimine Giriş. İstanbul: Alfa.
Ertürk, M. (2009). İşletme Biliminin Temel İlkeleri. İstanbul: Beta.
Fırat, R. (2005). “Yaşam Kalitesi mi, Yaşam Standardı mı?” Köprü Dergisi Ağ
Sitesi:http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayılar&Goster=Yazı
&Yazı No=679[Erişim tarihi: 02 Ocak 2010],
Gitman, L.J., McDaniel, C. (2002). The Future of Business. Ohio: Southwestern
Publishing.
http://www.kobifinans.com.tr/tr/bilgi_merkezi/0217/17812 [Erişim tarihi: 02.01.2011]
İşcan, Ö.F., Naktiyok, A. (2005). Dijital Çağ Örgütleri.İstanbul: Beta.
Martensson, M. (2000). “A Critical Review of Knowledge Management As A
Management Tool”. Journal of Knowledge Management.4 (3). ss.204-217.
Maslow, A.H. (1943). “ A Theory of Human Motivation”. Psychological Review.50 (4),
ss.370-396.
Maslow, A.H. (1954). Motivation and Personality. New York: Harper and Row.
Mische, Michael A. (2001). Strategic Renewal, New Jersey: Prentice Hall Inc.
Needle, D. (2010). Business in Context, Hampshire: Cengage Learning.
Özgen, H., Öztürk, A., Yalçın, A. (2005). Temel İşletmecilik Bilgisi.Adana: Nobel Kitabevi.
Plessis, M.; Boon, J.A. (2004). “Knowledge Management in eBusiness and Customer
Relationship Management: South African Case Study Findings”. International
Journal of Information Management, 24, ss.73-86.
Şimşek, Ş. (2010). İşletme Bilimlerine Giriş. Konya: Eğitim Kitabevi.
Ülgen, H., Mirze, K. (2007). İşletmelerde Stratejik Yönetim. İstanbul: Arıkan.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Download