M. Meclisi B : 44 21 . 2 . 1975 ne büyük çapta sanayileşme ve yatırım yapmaya bağlıdır. îşçi de, işçi hakkı da, sendikacılık da buna bağlıdır. Bugün memleketimizde yeteri kadar da ol­ masa, yüzbinlerce işçiyi barındıran iş sahası açılmasaydı, ne işçiden, ne de işçi haklarından bahsetmek mümkün olmazdı. İşçiye sahip çıkmaya çalışan Sayın Ecevit saye­ sinde, işçinin yediği kuru ekmek, kuru ekmeğe ka­ tık yaptığı peynir 40 liraya çıkmış, dar gelirliden yana olduğunu söyleyen kişi, işçi ve fukaraları tam bir ezilmenin ve yoksulluğun içine itmiştir. Değerli milletvekilleri, hangi sektörden gelirse gelsin, kamu sektörü olsun, özel sektör olsun, önem­ li olan, memleket yararına daha çok yatırım yap­ mak, daha çok iş sahası açmak, daha çok fabrika. kurmaktır. İşçiyi iş arar durumdan kurtarıp, işve­ reni işçiye muhtaç hale getirmenin yolunu aramak­ tır. Durum böyle oldu mu, işçi, işverenin ayağma gitmez, işveren işçinin ayağına gider. İşte o zaman ancak, işçi hakkını tam olarak alma imkânına sa­ hip olur. Muhterem milletvekilleri, 1975 tahminlerine göre işgücü fazlalığının 2 milyon civarında olacağı söy­ lenmektedir. Ecevit Hükümetinin, ya kasıtlı veya­ hut bilgisizce davranışları ve Hükümet Başkanına yakışmayan beyan ve tutumu iş sahalarını daha da daraltmış ve memleket hayrına olan yatırım teşeb­ büslerini sindirmiş, memleketin kalkınması için 1974 yılında gerekli yatırımlar yapılmamış, mevcutlar da ya kapanmış, ya kapasitesini yarıya indirmişlerdir ve aynı zamanda işçiden yana görüntüsünü vererek, iş kaynaklarını kurutmak ve gerçekten Müslüman Türk işçisi olmayan, ne idüğü belirsiz, kökü dışarda, kanı bozuk, anarşist ve komünist kişiler teşvik ve tahrik edilmek suretiyle, işyerlerini yaktırıp, yıktır1 mak suretiyle, binlerce kişinin işsiz kalmasına sebep olmuştur. Tarım sahasındaki işsizlik daha da çoğalmış ve tarım işçisine hiçbir teminat getirilmemiştir. Değerli milletvekilleri, yapılan tahminlere göre, nüfusumuz her yıl bir milyon artmakta ve her yıl 400 bin kişi işgücüne yeniden katılmaktadır. Yurdumuzda her yıl ancak 200 bin kişiye iş imkânı bulunmakta­ dır. Tahrik ve teşviklere son verilmez, istikrar sağ­ lanmaz, yıkıcı, karıştırıcı cereyanlara dur denilmez, Hükümet krizi kısa zamanda giderilmez ve akıllıca yatırımlara geçilmez, her yıl biriken işgücü fazlalığı karşısında geniş iş sahaları açılmazsa, piyasa oturmaz, devlet çarkı normal dönmezse memleket büyük badi­ O : 3 relere maruz kalacaktır. Bundan da ancak, Türk Mil­ letinin fukara kalmasını isteyenler sevinecektir. Değerli milletvekilleri, Türk işçisi milliyetçidir, dindardır, vatanseverdir, namusludur, uyanıktır, kısa zamanda kendisini istismar edenleri, kene gibi sırtına yapışıp kanını emenleri, alınterini kana döndürerek, Türk işçisini birbirine kırdırarak, işçinin sırtından yüksek mevkilere çıkanları, işçinin kıldığı namazla alay edenleri, % 99'u Müslüman olan Türk işçisinin imanına «Çağdışı zihniyet» diyenleri, faziletli, imanlı, namuslu Türk işçisi kısa zamanda anlayacak, başında ise atacak, yanında ise kovacak; vatanı yıkmak için iş­ çiyi alet eden vatansızlara; «Kendinize Allah'sız, din­ siz, milliyetsiz, vatan arayın» diye karşısına dikilecek­ tir. HÜSEYİN ERÇELİK (Denizli) — Âmin, âmin. FEYZULLAH DEĞERLİ (Devamla) — Değer­ li milletvekilleri, uzun zamandan beri, çalışmak iste­ yen insana çalışma imkânı vermeyen, okumak isteyene okuma fırsatı tanımayan, her yatırımcıya, her müteşbbise «Hırsız, aracı, sömürücü» diyen zihniyet himaye görmemeli, himaye edenler lânetlenmelidir. HÜSEYİN ERÇELİK (Denizli) — Âmin, âmin. FEYZULLAH DEĞERLİ (Devamla) — Değerli milletvekilleri, yurt dışında çalışan işçilerimizin evle­ rinden, köylerinden ve sıcak yurdumuzdan gurbet el­ lere hangi şartlar altında ve nasıl gittikleri; yurda, köyüne, evine dönerken nasıl ve ne şekil alarak dön­ düğü içler acısıdır. Bunlar gerekli din eğitimi, millî •kültür, Türk dili ve Türk tarih şuurundan mahrum kalarak; yabancı kültür, yabancı dil ve yabancı dinle­ rin baskısıyle Türklüğünü, Müslümanlığını, dilini ve topyekûn benliğini kaybetme tehlikesiyle başbaşa bıra­ kılmamalıdır. Gurbet elden gelen.. HÜSEYİN ERÇELİK (Denizli) — Âmin, âmin. FEYZULLAH DEĞERLİ (Devamla) — «Âmin» demeye alıştığına teşekkür ederim. HÜSEYİN ERÇELİK (Denizli) — Tabiî, öğre­ niyorum. BAŞKAN — Efendim, buyurun devam edin. FEYZULLAH DEĞERLİ (Devamla) — Gurbet elden gelen, yabancı memleketlerde binbir çile çeke­ rek yurduna dönen kişilerin sadece «Ne getiriyor, ne kadar dövizle dönüyor» diye cebine bakarken, nasıl dönüyor, dili sağlam mı, dini bütün mü, müslüman Türk kültürü yerinde mi, Türk tarihi şuuruna sahip mi; yabancı memleketlerde doğup büyüyen Türk ço­ cuğu dil bilmez, din bilmez, tarih bilmez bir yabancı gibi dönüyorsa, gönderdiğin vatandaşını orada kaldı- — 490 —