TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI 1171 HZ. MUHAMMED ve • GENÇLIK (Kutlu Doğum Haftası --- --------~ --- ANKARA 1995 : 1992) TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYI.\; MATBAACILIK VE TiCARET iŞLET,\tF.Si \\e;ruTı\'e! Tel: Cod_ Bayrndor Sk. ~o: 55 • KJJ_,ıJ,;A'.;(A~-\ 418 59 49 • 417 09 04 • 42.0 2~ ~5 • F,1X.!312J41-GIJW' ıl12) Tel~x:4343ltd,ktr. Yayın No : ı 7ı Sempozyumlar ve Paneller Serisi - 5 ISBN 975~389~ı78~4 95.06Y0005. ı 7ı Bu kitap Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İsıetmesi'nin Dizgi. Fotomekanik. Ofset ve Ciiİ tesislerinde hazırlanmıştır İSUM'A YAPILAN iTİRAZLARDAN BAZI ÖRNEKLER Doç. Dr. Osman ESKİCİOGLU Tarihte daha önceki diniere itiraz edildiği gibi İsliim'a da bir çok itirazlar yapılmıştir. İtiraz; kabul etmemek, geri çevirmek, reddetmek. sözle veya fiille engellemek demektir. İnsalara gelen dinlerin, haksızlığı kaldırmak, adaleti sağlamak, sapmaları düzeltmek, doğru yola getirınek, tek kelime ile insanın düşünce ve davranışıanna şekil vermek için gönderildiğ:inden toplumdan bazı kimselerin itirazlarına hedef olmaları tabildir. Bu sebeple islama da karşı çıkmışlar, itiraz etmişler ve hatta yalanlıyanlar bile olmuştur. Bu durum ayet-i kerimede Hz. Peygambere hitaben şöyle ifade ediliyor; "Eğer seni yalanlariarsa aldırış etme, gerçekten senden evvel beyyineler, sayfalar ve aydınlaticı kitaplar getiren, nice peygamberleri yalanladılar"lll. islama ilk itiraz Peygamberimizin amcası Ebü Lehep'ten geldi. Olay tarihlerinde şöyle açıklanır; Rasul-ü Ekrem ilk vahyi aldığı andan itibaren hemen davete başladı. Kendisine daha çok gençler, fakirler ve halk tabakası inanıyordu. İnanmıyanlar ise O'nun bu davetine pek karşı çıkmıyordu. Artık çarşıda, pazarda, sokak ve toplantı yerlerinde hep O'ndan bahsediliyordu. Hatta yoldan geçerken bile parmakla gösterilerek; "İşte gökten haber getiren Abdülmuttaliboğlu bu!" diyorlardı. Nihayet Hz. Peygamber kavmini uyarınakla emrolundu. 0>)'11 "-G~ :.ı:1~ "Yakın alerabanı uyar"( 2 J. Bu ayet nazil olunca Hz. Muhiınmed, ~oynl.ak oymak bütün akrabasını Safa Tepesinde topladı; İslam - Ey Kureyş, dedi. Size şu dağın arkasında düşman askeri var desen1 bana inanır mısınız? İnanın.z, dediLer. "Çünkü senden yalan sadır olmamıştır". - ÖyLeyse bana inanın. Allah bana yakın akrabamı uyarmamı emretti. Siz de benim yakın akrabamsınız. İleride şiddetli bir azap var. Siz, Jıı 'i[ :J! 'J "Allah'dan başka ildh yoktur" demedikçe size dünya ve ahiret mLLtluluğu vadedemem. Böyle derseniz Allah'ınhuzurunda sizin için şa(ll A!-i lmran, 3/184. [2) Şuara, 26/214. --KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - - 171 - - Ilidik yapanm. ALLo.h'a inanırsanız Arap size tdbi oLur. Acem size boyun eğer. Peygamberin bu konuşmasından sonra Ebü Lehep ortaya atılarak: "Elin kurusun. yuh sana, bizi bunun için mi topladın'' diyerek hakaret etti ve oradaki toplulugu dagıttı. Bunun üzerine illlah, Tebbet Süresini indirdi. :,.;~ ,.4) "_) r.( :.::_;; "Elleıi kurnsun Ebu Leheb'in ve kurudu da". İşte tarihte ilk defa islama itiraz. böylece Ebü Lehep tarafından başlatıl­ n1ış oldu.l3l İslaına itiraz eden çevreleri müşrikler, yahudiler. hristiyanlar ve ınü­ olmak üzere dört kısına ayırmak n1ürnkündür. İtiraz edilen konular ise şu şekilde sıralanabilir: nafıklar 1- isıamın getirdiğ;i tevhid inancına itiraz. 2- İslamın elçisi Rasulullah'ın şahsına itiraz, 3- İslamın iman esaslarından biri olan ahiret inancına itaraz, 4- İslam dininin kaynagı ve mukaddes kitabı olan Kur'an-ı Kerim'e itirazl4 l. İslama karşı olan bu grupların yerlerini Kur'an'da aradığıınız zaman ayet-i kerime ile karşılaşıyoruz: "İnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düşman olarak yahudileri ve illlah'a ortak koşanlan bulursun. İnananlara sevgi bakımından en yakınlan da "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun"l5l. şu Burada yahudi ile müşıiklerin, müslümanların amansız düşmanı olçok açık ve net bir şekilde beyan edilmektedir. Hıristiyanlar ise müslümanlara sevgi bakımından en yakın olanlarıdır. Bu ayette üç grup zikredilerek münafıklardan bahsedilmen:ıiştir. Münafıkların yerini tesbit etınek için Kur'an-ı Kerim'e baktıgımız zaman onlann genel olarak müşrik ve kafirlerle beraber zikredildigini ve aynı hükümlere tabi olduklannı görüyoıuzl 6 1. Şu halde müşrik, yahudi ve münafıklar ayrı bir grup olarak islama düşman; hıristiyanlar ise Kur'an'ın ifadesiyle sevgi bakımından mü'n1inlere en yakın olanlardır. dukları, Müşriklerle münafıklar başka türlü nasıl bir tarafta, hııistiyanlar diger tarafta veya bir tasnif yapılırsa yapılsın şu bir gerçektir ki, tarihte (3) M. Hüseyin Heykel,Hz. M. Mustafa, (çev.: Ö. R. Doğrul), ist-1948, s. 131. (4) Süleyman Ateş, İsh'im'a 'İtirazlar ve Kur'Un-ı Kerim'den Cevaplar, Yeni Desen Tic. Ltd. ŞU. Matbaası, Ankara-1966, s. 28. (5) Maide. 5/82. (6) Bkz. Nis8., 4/138, 140; Ahz:ib, 33/73. - - 1 7 2 ---------------KUTLUDOGUM-- müslümanlar İslam dışı çevrelerden çok çekmişlerdir. Bunlar. müslümanların saf ve teıniz ilikadlarını bozmak için yalan. tezvir ve iftira gibi her türlü yola başvurmuşlardır. İşte yalanların bir tanesi: Onlar: "Muhammed Kur'an'ı. Tevrat'ı taklid ederek yazdırmıştır. O, Tevrat'ı kopya etmekten başka bir şey yapmamıştır". diyorlar1 71. Eğer Hz. Peygamber Tevrat'ı aynen kopya ettiyse. Tevrat'ta bulunan bazı şeylerin Kur'an'da da olması gerekmez mi? Mesela Tevrat'ta Hz. Nuh, Lut ve Davud gibi peygamberlerin haşa zina ettikleri yazılıdıriSI. Halbuki Kur'an'da kesinlikle böyle bir şey yoktur ve olamaz, çünkü bu onlara yahudiler tarafın­ dan uydurulmuş iftiradan başka birşey değildir. Çünkü Tevrat. Hz. Musa'nın vefatından on asır kadar sonra derlenmiş ve birçok yerleri de tahrif edilmiştir.1 9 1 Halbuki Kur'an-ı Kerim Allah'ın sözü olup vahyedildiğ;i sırada yazılınış ve bugüne kadar olduğu gibi muhafaza edilmiştir. Kur'an'da Tevrat'ta bulunmayan ay, güneş ve diğer gezegenlerle ilgili, yer. gök ve tabii olaylarla ilgili o kadar ayetler vardır ki, bunlar Kur'an'ın kopya olmadığım gösterir. Eğer bazı benzerlikler varsa, aynı kaynaktan gelmeleri dolayısıyla bundan daha tabii ne olabilir. Putperestler. Allah'ın varlığına. birliğine ve kfunatik ulühiyetine itiraz ederler. Fert ve toplum hayatında Allah'ın emirlerinin uygulanmasım istemezler. Allah'tan başka şeylere taparlar. Putlarını kendileri yapar ve kendileri taparlar. Ağaç, taş ve topraktan yaparlar sonra da karşısına geçip taparlar. Sistemlere taparlar, liberalizme veya sosyalizme, kapitalizme veya komünizme taparlar, bunlan kendileri kor ve kendileri yıkar­ lar. Müşrikler, Allah'ın gönderdiği hayat tarzını kabul etmezler. Çünkü ulühiyet anlayışlan çarpıktır. Ehli kitap da ya insanı ilahlaştırdılar (hı­ ristiyanlar gibi) veya Allah'ı haşii. insan seviyesine indirdiler (yahudiler gibi) Allah'ın eli sıkı dedilerlıoı. Allah fakir, biz ise zenginiz dedilerll 11. Allah çocuk edindill21, Allah Meryem oğlu İsa'dırll31, Allah üç kişiden üçüncüsüdür dediler(14l. islama itiraz edenler sadece Allah'a ve O'nun ulühiyetine itiraz et(7) Maurice Bueaille, Kitabı Mukaddes Kur'an ve Bilim, (çev.: Suat Yıldırım). Silm Matbaası, T.Ö.V .. neşri. !zmir 1981, s. 186-1.87. (8) Bkz. Tevrat Tekvin, 9/20-25; 19/30, 38; Il. Samuel, II/4, 5. (9) Bkz. A. Hamdi Akseki. İslam. Neşre hazırlayan: H. Tahsin fcyizli, Nur Yayınları, Ankara- 1981. s. ı 14. (lO) M.iide. 5/64. (1 1)AH İmr8.n, 3/181. (12)Bakara. 2/116; Yunus. 10/68. (13)M8.ide, 5/l7. 72. (14) Müide, 5/73. --KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - - 1 7 3 - - ınekle kalmadılar, O'nun elçi olarak gönderdiği Hz. Muhammed'in peyde kabul etmediler. "Allah elçi olarak bir insanı, bir beşeri mi gönderdi?" dedilerll51. Hz. Peygamber için haşa sihirbaz. deli ve beyni yıkanmış dedilerlıBI. Bu Kur'an, iki şehirden büyük bir adama (ya Mekke zenginlerinden Velid b. Mugfre'ye veya Taif zenginlerinden Urve es-Sakafı'ye} indirilmeliydi, dedileri ı 71. gamberliğini :._Son yıllarında bu islama yapılan saldırı ve itiraz kervanına maalesef memleketimizden de katılanlar olmuş, bazı gazete ve mecmualarda islamı eleştıren ve küçük düşüren yazılar yazılmış ve kitaplar yayınlan­ mıştır. İslam ve Kadın, Şeriat ve Kadın, Tabu Can Çekişiyor, İslam Çağı­ mıza Yanıt Verebilir mi? gibi başlıklar altında islama itiraz edenler, aslında bunu yapmakla kendi cehalet, bilgisizlik ve inançsızlıklarını ortaya koymuş oluyorlardı,) İtirazcılar, inanmadıkları için itiraz ederler, kıskançlık yüzünden itiraz ederler. Ehli kitabı çekemedikleri için müslümanların inandıktan sonra küfre dönmelerini arzuladıkları ayette şöyle açıklanmaktadır: "Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine apacık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlik yüzünden, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmek isterler"( ısı. Şeriat ve kadın deyip islama iftira atanlar, kadınlarımızı dinden sogutmak istiyorlar. Kadın, erkek deyip kan-koca arasını açmak, kuşak farkı deyip genç-ihtiyar arasını açmak, ana-baba deyip evlat-ebeveyn arasını açmak istiyorlar. Kadın hakları diyenler, toplumu böyle parçaladılar. Üretici ile tüketiciyi karşı karşıya getirenler, toplumda düşman sı­ nıflar oluşturdular. Oysa toplum kadın, erkek, çoluk çocuk, genç ve ihtiyar bir bütün olarak kendi kendini yöneten canlı bir uzviyettir. Dini yaşama ve Allah'ın halifesi olarak mükellef olma yani hukukta söz sahibi olma bakımından kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de Allah'ın koyduğu kanunlara uyarlar. Bu sebeple erkek kadınlara karşı, kadın da erkeklere karşı herhangi bir hak iddiasında bulunamaz, Çünkü hak ve vazifenin kaynağı Allah'ın iradesidir. Allah'ın iradesinden başka kanun yoktur. Onun için kadın erkek ayrılığı yok, eşitliği var, her ikisi de ilahı hitaba mazhar, kadın erkekle birlikte Allah'ın halifesi, O'nun emirlerini uygularlar. (15) isra, 17/94. (l6)Z8.riy8.t, 51/52; Duhan, 44/14. (17)Zuhruf. 43/31. (l8)Bakara, 2/109. - - 174 - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- İtirazcılar, bilgisiz olduklan için de itiraz ederler. Bu sebeple Din Bu kitap cehalet örnekleriyle doludur. Yazar, Bakara Sılresi'nde anlatı­ lan bir olayı akıl ve bilim dışı sayıyor. İslil.mda dinle bilim arasında. akıl ile nakil arasında çelişki bulunamaz. Çünkü bilim, Allah'ın fen kanunları, din ise yine O'nun beşeri ve sosyal kanunudur. Bu bilim ve fen cahili yazarın, iftira attığı ayeti birlikte paklıyalım. adlı Olay Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılır: Adaının biri, yıkıln1ış. çökn1üş ve harabe haline gelmiş bir kente uğrar. Altı üstüne gelmiş bu yıkıntıları görünce, kendi kendine konuşur: Allah bu kenti bir daha diriltemez der. Böylece sanki Allah'ın her şeye kadir olduğunu inkar etmiş gibi olur. Bu sebeple Allah da onu öldürür ve yüz yıl sonra diriltir. Allah adama sorar: "Ne kadar zaman geçti." O da: "Bir gün veya bir günden az" diye cevap verir. Allah: "Hayır, yüz yıl geçti", der. "Bak yiyeceğine ve içeceği­ ne bozulmamış"1ı9ı. Bu ayeti çeşitli şeklllerde yorumlayanlar olabilir. İnananlar, Allah'ın böyle şeylere kadir olduğunu, Allah'ın izniyle ölünün dirilebileceğini, şartları gerektiğinde yüz yıl değil, bin sene geçse bile yemeğin bozulmayacağını kabul ederler. Cahil olup da meseleye akıl ve bilim yönünden bakanlar ise yazarımız gibi inancı yoksa inkar ederler. Bir defa ayette zaman izafiyetinden bahsediliyor. Bir taraftan yüz yıl geçmiş gibi, diğer taraftan ise bir gün geçmiş gibidir. Bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen orada bulunan yemek de ekşiyip bozulmamıştır. Bu ayetin bilimsel manasını insanlık ancak 20 y.y. 'da Einstein'in fizikteki izafiyet teorisiyle anlayabilmiştiL Madde enerjiye, enerji maddeye dönüşebilir. Madde kendi boyutundan çıkıp enerji boyutuna geçerken zaman yavaş­ lar ve nihayet ışık hızına ulaşınca zaman durur. Zamanın durduğu bir yerde bir saniye ile bin yılın farkı olur mu, daha doğrusu böyle bir mekanda zaman düşünülebilir mi? Burada zaman olmadığı gibi zan1anın fonksiyonları da olamaz. Dolayısıyla ayette zikredilen adam ölüp yüz yıl geçtikten sonra dirildiğinde yemeğinin de bozulmadığını görmesi akıl ve bilime aykırı değil, az önce söylediğimiz gibi zamana izafı bir olaydır. Onun için bu ayetin bilime aykırı olduğunu, ancak bilimi bilmeyenler yazabilir. Peygamberimizin mirac olayını, cinlerin hayatını ve Allah dostu veli kerametini lıep bu izafiyet teorisi ile açıklamak mümkündür. kulların Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar bütün insanlığa ışık tutacak ilahl bir kltaptır. O sebeple ilimler ilerledikçe O'nun ayetlerinden (19) I3akara, 2/259. ----KUTLUDOGUM--------------------------- 175 ----- da anlaş ılacaktır. Bugün bilimsel anlamı­ bir ayet, yüz, bin veya daha uzun bir zaman sonra anlaşılacaktır. O zaman anlaşılacak bir ayeti, yorumunu yapamadığı için bu ayet bilin1e aykırı demek yanlıştır. Kur' an, bir fizik bir kimya kitabı değil. ekorıoıni, astronorni veya biyoloji kitabı değil. Ama Kur'an'da fizik. kimya. astronomi ... ilimlerine ait kural ve kanunların uygulandığı olay ve hükümlerden bahsedilir. Kur'an Allah'ın sözüdür. Allah Rabbül aıenıindir: Allah bütün alen1lcrin, insan, ha:ı.rvan, bitl\:i ve cansız varlık yani tünı k8.inatın Rabbi, yaratıcısı ve yetiştiricisi olduğ;u için, tüm <~Hemde O'nun kanunları cereyan eder. Fizik, kimya, elmnomi ve sosyoloji kanunlarını koyan O'dur. Çünkü O Rabdır. İnsana düşen, onun koyduğu kanunlan bulup uygulama yapmaktan ibarettir. Mesela, Newton kanunu diye bilinen yer çekim kanunu Newton tarafından konulınuş değil. Bu kanunu Newton açıkladığ;ı için onun adına izafe edilmiş­ tirl20l Yani kevnl kanun denilen fizik, kimya, astronomi kanunlarını koyan, teşıii kanun denilen felsefe, sosyoloji, psikoloji kanunlarını koyan, bütün fen bilimleri ile sosyal bilimlerin kanunlarını koyarı Allah'tır. O yüzden din bilim ayrılığı yok, bütünlüğü vardır. ilimle ilgili olanların manaları nı açıklayamadığımız Kur'arı·a itiraz edenler, haklı oldukları için değil, inanmadıkları ve bilmedikleri için itiraz ediyorlar. Kalplerinde eğrilik bulunan klmseleıin, manası anlaşılması güç ayetlerle uğraşıp durduklan ifade edilerek şöyle buyuruluyor: "Sana Kitabı indiren O'dur. Onda (Kur'an'da) Kitabın temeli olan kesin anlamlı (muhkem) ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlı (müteşabih)dırlaL Kalbierinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkar­ mak ve kendilerine göre yorumlamak için, müteşabih ayetlere yapışıp onlarla uğı-aşır durur lar. Oysa onların yorumunu ancak Alah bilir. İlim­ de yüksek payeye erişenler ise, "Biz Ona inandık, hepsi Rabbimiz katın­ dadır", derler12II_ Yukarıda adamın ölüp yüz yıl sonra dirilmesinden bahseden ayet de bir ayet olduğu için çeşitli anlamlı olması dolayısıyla ilm! seviyeleri farklı olan kimseler tarafından çeşitli yorumlar yapılması normaldir. Fakat böyle müteşabih ayetleri herkesin anlaması ve isabetli yorumlar yapması mümkün değildir. müteşabih İmam Malik hazretlerine bir gün bir adam gelip -sr--l.f_r)l ayetinin manasını sorınuş (20) E Imalılı Muhammed Hamdi lslanbul-1935, i, 125, 126. (21)Al-i imr.in. 3/7. (22JT<:iha, 20/5. ve Allah Yazır, arşa nasıl istiva etti? Hak Dini Kuran Dili, Diyanet J-<- .:,...>)11221 demiş. İmam işleri Başkanlıgı Yayınları, - - 1 7 6 - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- Malik, başını önüne eğmiş. biraz murakabeye daldıktan sonra vücudundan bir ter boşanmış ve denıiş ki: "İstiva ınaluın, keyfiyeti ga:yTi makul. buna iman vacip. bu sual ise bidattır. Zannediyorum ki sen sapık bir adanısın". Sonra eınir vermiş o adaını huzurundan çıkarmışlar.( 2 3l Netice olarak ifade etnıeliyim ki, isıanı rahmet dinidir, barış dinidiL dünya ve ahiret muthıluğ;unun adıdır. İslam tünı insanlık için faydadan başka birşey degildir. içten ve dıştan hangi çevreden gelirse gelsin, islaına itiraz insanlık aıerrıi için fayda getirmiyecektir. islam herkesle ve her dinle barış içerisindedir. Tarihi yanılgılar ve yanlış anlamalar, bu gerçeği ortadan kaldıraınaz. Rengi, dili, dini ve dünya görüşü ne olursa olsun herkesin İslamda yaşama hakkı vardır. Bu sebepten dolayı İsl§.ın bayragının dalgalandığı yerde nıüslüınan, hıristiyan, yahudi. ınecusi ve müşrik kim olursa olsun, vatandaşlık nimetlerini birlikte paylaşırlar. Gelecekte böyle huzur dolu yepyeni bir dünya diliyorum. İslaın. (23) Elmalılı, lll, 2 ı 80. -~KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - - 1 7 7 - -