HİCRÎ BİNDÖRTYÜZE DOĞRU ْ ص ْر ُك ْم َويُث َ ِب ص ُروا ه ت اَ ْقدَا َم ُك ْم ُ اّٰللَ َي ْن ُ َيَٓا اَيُّ َها الَّ ۪ذينَ ٰا َم َٓنُوا ا ِْن ت َ ْن EY İNANANLAR. SİZ ALLAH'IN DİNİNE, (ONUN PEYGAMBER-İ ZİŞANINA) YARDIM EDERSENİZ ODA SİZE YARDIM EDER. AYAKLARINIZI SABİT KILAR" (Muhammed: 7) Muhterem Müslümanlar, Günümüzden tam 1399 yıl önce, sonsuz ufukların çerçevelediği engin bir çölde, kız-kın güneş altında kutlu bir 'kafile ağır ağır yol almaktadır. Sonsuzluklara doğru bir ilerleyiştir bu adeta... ilk bakışta önemsiz, silik gibi görünen bu kafilede öyle bir insan vardır ki, ruhen, fikren, bedenen mana ve madde yönleriyle gelmiş geçmiş tekmil yaratıkların (İns ve Cinnin) fevkinde, fevkalbeşer bir yaratılışta olup, kainatın O'nun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı hitabına Yaradan tarafından mazhar olmuş mukaddes bir zattır. Adı ve yaptıkları bütün çağları dalgalandıracak, saracak, ürpertecek kadar temiz, ulvi, aydınlık, büyük, güçlü bir ruh. Aziz Cemaat Bu yüce zat Hz. Muhammed (S.A.S.) den başkası değildir. Ve başta Hz. Ebubekir Sıddık (R.A) olmak üzere yakın dostlarıyla Allah'ın emri üzerine Mekke’den Medine’ye hicret etmektedirler. Islama yeni bir yön, yeni bir hava, yeni bir güç vermek için... Islama ve insanlığa... Hicret.... İnsanlık tarihinin bu en önemli hadisesinin cereyan edişinden bu yana 1399 yıl geçmiş. Yeryüzü ve Gökyüzü bu mutlu günlerin gelmesini dört gözle beklemektedir. Bu hayırlı kafilenin ayak izleri çağlar boyu insanlığa yol gösterecek, bu izleri takip edenler mutluluğa, huzura, barışa, sükj.na, medeniyete, aydınlıklara çıkacaktır. Aksini yapanların akibeti de her zaman hüsran, çöküş, dağılış olmuştur, olmaktadır, olacaktır... Evet 1400 yıldır yanan ve kıyamete dek gittikçe gürleşerek yanacak olan sönmez İslâm meşalesi bunca zamandır ufukları, gökleri, yerleri, gönülleri aydınlatıyor... Onun ölümsüz ışığından nasibi olan mutluların Canlı cansız tekmil-yaratıklar) ebedi kutsi bir hazzın sarhoşluğu içindeyken bile, nasipsizlerin halleri akıllarına ve gözlerinin önüne geldikçe dayanılmaz ıstıraplara düşen mutluların görevi, görevleri büyüktür, kutsaldır, ağırdır... Fakat her şeye rağmen bu görevi yüklenmek ve ellerinden geldiğince yerine getirmek İçin büyük bir çaba sarf etmeleri, hatta ha yatlarının tek gayeleri yapmaları gerekir. Onlar bunun farkındadırlar... Böylesine ağır, güç ve ulvi bir göreve talip olan bir kimsenin ilk önce samimi bir imanla aydınlanmış, arınmış, güçlenmiş, yücelmiş, bir gönül taşımasının lüzumu ortada dır. Böyle bir kimse güçlüdür, adildir, merttir, merhametlidir, hayırseverdir, insan severdir, "insan'dır sözün kısası... Aziz Mü'minler Allah, Peygamber, Vatan, Millet, insanlık aşkıyla çarpan bir gönül... Ancak böyle bir gönüller kadrosudur ki büyük ilahi güçle insanlığı saptığı yanlış yoldan çevirerek mutluluk, barış, kardeşlik, aşk yoluna yöneltebilir. Ancak böylelikle, ta ilk çıkışından Deri daima en alçakça, en haince, en sinsice saldırılara hedef olmuş yüce islam dini, ezelden ebediyete doğru uzanan ve çağlar üstünden geçen o ışık yolda ilerleyebilecek, ilerletebilecek, ulvi sesi çember çember çağımızı ve gelecek çağları sarabilecek, sarsabilecek ürpertebilecektir... Madde sevgisinin yeryüzünü sardığı ve İnsanlığı tahakkümü altına almağa çalıştığı çağımızda, inanan, gerçekten inanan ve seven ruhların İslam'ın sonsuz gölgeli sancağı altında toplanmaları, Hz. Muhammed (S.A.S) in manevi rehberliğinde kutsal savaşlarım, herşeyi göze alarak başlatmaları, hızlandırmaları zamanı gelmiştir... 140C. hicri yıl, islam için yeni bir toparlanış, atılış, şahlanış yılı olmalıdır... İnsanlar için de, inanmayanlar için de başka bir kurtuluş yolu, reçetesi yoktur, düşünülemez... O islam ki, ruhlarda yaptığı, yapacağı olağan üstü gerçek inkılapla, insanoğlunun ulaşabileceği en yüksek maddi ve manevi medeniyete yükseltebilecek tek kusursuz, geçmişte olduğu gibi gelecekte de çağların sarılacağı biricik hal çaresi olarak görülmektedir. Böyle kabul edilmelidir, gerçek budur. Hicret olayı, sembolik olarak, insanlığın savaştan barışa, karanlıklardan aydınlıklara, vahşetten merhamete, sözün kısası "Beşeriyetin insanlığa yönelişi, geçişi kabul edilmedir. Muhterem Mü'minler! Hicretin 15. yüzyılının ülkemizde ve bütün Vslam aleminde büyük törenlerle kutlanması için yapılan hazırlıklar ne kadar memnuniyet ve sevinç vericidir. Kutlama törenleri her zaman rastladığımız cinsten törenlere benzememelidir. İslam’ın şanına, şerefine ve cihan şümullüsüne layık olmalıdır. Yapılacak en önemli işlerden biride, -Başta yüce Kuran olmak üzere başlıca İslam klasiklerinin ve günümüzde bu muhteşem davaya kafasını ve kalemini adamış şahsiyetlerin eserlerinin toplumun bütün kesimlerine dağıtılıp yaygınlaştırılarak daha müessir bir hale getirilmesi olmalıdır. Eğitim sistemimizdeki-büyük bir boşluk olarak göze çarpan dinî eğitimin. Kuran kurslarının yoğunlaştırılması, manevi ilimler Yüksek Okullarının açılması gereklidir. Yayın ve haberleşme İmkânlarının son derece ileri elverişli olmasından faydalanarak sağlıklı islam! yayınların iyi bir teşkilatlanmaya gidilerek yurt ve dünya çapında dağıtılması y6luna gidilmelidir. Konferanslar, filmler, vaazlar bu yaygınlaştırmada ve müessiriyette yardımcı unsurlar, ufuk genişletici vasıtalar olarak değerlendirilmelidir. Bu olağan üstü, eşsiz nizamın şuurlu tatbikçiler elinde cihana yeniden hakim olarak, üstün medeniyetler meydana getirmesi için hiç bir engel yoktur... Yeter ki Allah (C.C.) da bunu nasip etsin... Biz O'nun dinini yüceltmeye talip olursa!: O'da elbette bize yardımcı olacaktır. Ufukta parlamaya başlayan 15. yüzyıl güneşinin hem islam hem bütün insanlık elemine hayırlı uğurlu olmasını ulu Yaradan dan niyaz eylemekteyiz. Ve niyaz etmekteyiz ki, bu kutsî savaşta bizlerin, de büyük payı olsun... Allah ıslama layık olduğu, şanı. şerefi, şuuru en kısa zamanda yeniden nasip eylesin... Daha doğrusu biz Islama san Iarak hem kendimizi, hem insanlığı kurtarmaya talip olmalıdır, ki, dünya ve ahiret saadetine layık olalım... 15. hicri, 21. miladi yüzyılın İSLAM ÇAĞI olması dileğiyle... 15. yüzyılın İslama zafer, insanlığa mutluluk getirmesi niyazıyle Ocak 1980