ALLAH’IN MESCİDLERİNİ MÂMUR EDENLER KİMLERDİR? Oruç (günlerinin) gecesinde eşlerinizle cinsî ilişki kurmanız size helal kılındı. (Haramdan korunmak ve sükunete kavuşmak için) onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbise (durumunda)sınız. Allah (onlara yaklaşmamakla) nefislerinizin arzularına karşı zâfiyet göstereceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul edip sizi bağışladı. Artık bundan böyle, (oruç gecelerinde de) onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şey (nesl)i isteyin. Beyaz iplik siyah iplikten (fecrin aydınlığı, gecenin karanlığından) seçilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin için; sonra da orucu akşam oluncaya (iftar vaktine) kadar tamamlayın. Fakat mescidlerde i‘tikâfa çekilmiş iken kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu (hükümler) Allah’ın (yasak) sınırlarıdır; sakın sınırlara yaklaşmayın! Allah, sakınıp korunsunlar diye âyetlerini insanlara böyle açıklar. (Bakara/187) Şüphesiz ki (bütün) secde edilen yerler/mescidler Allah(’a yaklaşmak ve O’na teslimiyeti göstermek) içindir. O halde Allah ile beraber (başka) birine (sığınıp) yalvarmayın. (Cin/18) Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, (İslâm’a uygun yaşamak için) Allah’tan başkasından korkmayan kimseler mâmur eder. (Onları yapar, cemaat ve âlimlerle şenlendirir) ler. İşte, onların doğru yola erenlerden olmaları umulur. (Tevbe/18) UNUTULAN SÜNNET: İTİKAF Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat edinceye kadar Ramazan'ın son on gününde itikafa girer ve derdi ki: “Kadir gecesini Ramazan'ın son on gününde arayın". Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan sonra, zevceleri de itikâfa girdiler." (Buhârî, Müslim) Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem her ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin ramazanında yirmi gün itikâfa girdi.” (Buhârî, Ebû Dâvûd, İbni Mâce) Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre : “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd) MERAK ETTİKLERİMİZ ORUÇLUYA MEKRUH OLAN ŞEYLER NELERDİR? 1. Herhangi bir şeyi tatmak, Bunda, nafile bile olsa, orucu, bozmağa yol açma vardır. Yemeğin tuzu yüzünden huysuzluk eden kocasından dolayı kadın, yemeğin tuzuna bakabilir. Tabiî ki ağıza alınan yemeğin veya suyunun yutulmayıp dışan bırakılması gerekir. 2. Gereksiz yere ağızda bir şey çiğnemek, 3. Sakız çiğnemek, Sakız çiğnemek, sakızdan bir şeyin tükrükle birlikte mideye inmemesi kaydıyla mekruhtur. 4- Nefsden emin olunmadığı, halde, ağız dudak emecek veya bel gelecek derecede öpüşmek, kucaklaşmak, 5. Tükrüğü, ağızda biriktirip yutmak, 6. Kan aldırmak, hacamat olmak, meşakkatli işlerde bulunmak gibi kendini zayıf düşüreceği sanılan şeyi yapmak oruçluya harama yakın mekruhtur. HAYIRLI RAMAZANLAR! İTİKAF YAPAN KİŞİ BÜTÜN VAKTİNİ NAMAZA AYIRMIŞ GİBİDİR İtikaf lügat deyiminde bir şeye devam etmek manasındadır. Bir şeye devam eden kimseye de mutekif (itikaf yapan) denir. Şeriatta ise itikaf: Bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde itikaf niyeti ile durmaktan ibarettir. İtikaflar: Vacib, müekked sünnet ve müstehab nevilerine ayrılır. Şöyle ki: Dil ile nezredilen bir itikaf vacibdir. Ramazan ayının son on gününde itikaf, kifaye yolu ile bir müekked sünnettir. Başka bir zamanda ibadet niyeti ile bir mescidde bir müddet yapılan itikaf da müstehabdır. Bir itikafın en az müddeti, İmam Ebu Yusuf’a göre bir gündür. İmam Muhammed’e göre bir saattir. Bir saat, fıkıh alimlerine göre, zamanın belirsiz olan az veya çok bir parçası demektir. Yoksa bir günün yirmi dört saatte biri demek değildir. (İtikafın en az müddeti, Maliki’lerce tercih edilen görüşe göre bir gündüz kadar, bir gecedir. Şafiilere göre de, “Subhanallah” denilmesinden bir an kadar fazla olan pek az bir zamandır.) İtikafın meşru olmasındaki hikmet ve yarara gelince, bu pek önemlidir. Resulü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Medine-i Münevvere’ye hicretinden sonra ahirete göçüşlerine kadar her Ramazanın son on gününü itikaf ile geçirirlerdi. İhlas ile olan bir itikaf, amellerin pek şereflisi sayılmaktadır. Bu sayede kalbler bir müddet olsun, dünya işlerinden uzak kalır ve Hakka yönelir, birer Beytullah olan mescidlerden birine şu şekilde devam eden bir mü’min çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerim olan mabudunun feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur. İslam büyüklerinden ünlü Ata demiştir ki: “İtikaf yapan, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup dilediğini elde etmedikçe buradan ayrılıp gitmem, diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah’ın bir mabedine sokulmuş, beni bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektir.” Bir mü’minin her gün azalmakta olan hayat günlerinden faydalanarak böyle kutsal bir yerde bir zaman ebedi ve ezeli yaratıcısına olanca varlığı ile yönelip saf bir kalb ve temiz bir dil ile ibadette bulunması, manevi bir zevke dalması ne büyük bir nimettir. İtikaf yapan bir kimse, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayırmış demektir. Çünkü fiili olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescid içinde namaza hazır bir haldedir. Bu bekleyiş ise, namaz hükmündedir. Sonuç: İtikaf sayesinde insanın maneviyatı yükselir, kalbi nurlanır, simasında kulluk nişanları parlar, ilahi feyizlere kavuşur. Ne mübarek, ne güzel bir hayat anı!.. Ö.Nasuhi BİLMEN ( Büyük İslam İlmihali) Bu köşenin içeriği KUR’AN’IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali’nden alınmıştır. Ayet meallerinin tamamına www.kuranimiz.net, ses dosyalarına www.akradyo.net adreslerinden ulaşabilirsiniz. Görüş ve önerileriniz için: bilgi@kuranimiz.net adresine e posta yazabilirsiniz.