İLİ TARİH : ERZİNCAN : 05.07.2016 اﻟﺮ ِﺣﯿﻢ ْ ِﺑ ﻤﻦ ﱠ ﺴ ِﻢ ﷲِ ﱠ ِ ْاﻟﺮﺣ RAMAZAN BAYRAMI “Bu gün Bayram, Ğufrâneke Yâ Rahmân!” Kardeşlerim! Allah (c.c.) okumuş olduğum âyet-i kerîme’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.” [1] Bir hadis-i şerif’lerinde ise Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyorlar: "Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir."[2] İslâm âlemi olarak 5 Temmuz 2016/1 Şevvâl 1437 Salı günü yani bu gün, yeni bir Ramazan Bayramına daha milletçe huzur ve mutluluk içinde kavuşmuş bulunuyoruz. Rabbimize sonsuz hamd-ü senâlar olsun. Ramazan-ı şerif, her yıl ruh dünyamıza güzellik, gönüllerimize zenginlik vermek, iradelerimizi eğitmek ve toplumsal hayata huzur iklimi getirmek üzere yücelerden gelen bir kutlu misafirdir. Bu kutlu misafiri, bir yıl sonra tekrar karşılamak üzere geldiği yüceler katına “elveda yâ şehr-i Ramazan” diyerek hüzünle uğurluyoruz ancak, bu üzüntümüz Ramazan bayramına kavuşmak suretiyle yerini sevince bırakıyor. Aziz Mü’minler! Bugün üzülerek görüyoruz ki, İslâm coğrafyasının isimlerini acılarla birlikte zihinlerimize kazıdığımız birçok bölgesinde ve diğer beldelerde Rabbin yüce katında bayramı hak ettiği halde, zalimlerin silahlarının gölgesinde olmaktan ötürü bayramını bayram gibi yaşayamayan kardeşlerimiz var. İftar sofralarına, sahur sofralarına atılan bombalarla yüreklerine ateşler düşmüş, ocakları başlarına yıkılmış nice din kardeşlerimiz var. Bu kutlu ayda bile, insanlıktan nasibini alamamış kişilerce katledilip, daha bayramlığını giyemeden körpe bedenleriyle bembeyaz kefene sarılan masum çocuklarımız var. Öpülesi elleri evlat kanına bulanmış, yüreği atılan bombalarla parça parça edilmiş analarımız, çaresizlik girdaplarına itilmiş babalarımız var… “Biz sahura kalkamıyoruz, iftar da yapamıyoruz… Allah bizim tuttuğumuz oruçlarımızı kabul eder mi?” diye mâsumâne niyetiyle soru soran yokluk içinde kıvranan yoksullar var. Bayramlar, aynı dinin, aynı inancın ikliminde bizleri birleştiren, yürekleri bütünleştiren, kardeşliği pekiştiren, kırgınlıkları onaran ilahi armağanlardır. Bayramlar, iman kardeşliğinin gerçek tezahür sahneleridir. Bayramlar, inancı, ibadeti, tarihi ve kültürü bir sevinç atmosferinde buluşturarak bizi istikbale taşıyan ve tarih sahnesinde biz Müslümanlara süreklilik kazandıran müstesna zaman dilimleridir. Kardeşlerim! Bizler biliyoruz ki hâlâ yaşıyor olduğumuz mübarek Ramazanlar ve kutlu bayramlar, insanlık ve İslam âlemi için tekrar dirilişin muştusu ve habercisidir. Biliyor ve Allah’a dua ediyoruz ki, bugün bu bayram vaktinde üzerimize sağanak sağanak yağan rahmet yağmurları, insanlık için ve bilhassa İslam âlemi için umut çiçekleri büyütürken, zalimlerin içini yakan ateşe, öfkeye ağır bir tokat mahiyetindedir. Bayramlar; barışın, esenliğin, yani İslam’ın bayramıdır. Topluluk halinde misakımızı hatırlayarak zaaflarımıza karşı durmanın bayramıdır. Bizi kendimize yabancılaştıran maddeye tutsaklığa karşı direnmenin, fıtrata dönmenin bayramıdır. İmsak ile dizginlenen nefislerin mükâfatı olarak dua ile nimetlerin ikrama dönüştüğü iftârın bayramıdır. Yokluğu, açlığı ve susuzluğu hissederek, rızıkları başkasıyla paylaşmanın, ikramın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, karşılıksız vermenin yani infâkın bayramıdır. Nefislerimizin arınması gibi mallarımızda da başkalarının hakkının olduğunu düşünerek malımızın arındığı zekâtın bayramıdır. Hayatımızın şükrü olarak kardeşlerimize verdiğimiz fitrenin bayramıdır. Bayramlar; hiç kimsenin üstün olmadığı herkesin aynı saatlerde sadece nefes alma vermeyle eşitlendiği tevhidin bayramıdır. Hiçliğin, yokluğun, aczin, eğilmenin bilicine ererek Rabbe en yakın olunan anın yani secdenin ve bunun yaşandığı mescitlerin bayramıdır. Bu bayram, tilavetin, anlamanın, okumanın, Kuran ile yenilenmenin yani kıraatin bayramıdır. Allah’ı bilmenin, şükretmenin, duanın, niyazın, teravihin yani namaz ile durulan kıyamın bayramıdır. Sabrın, nefisleri terbiye etmenin, hassasiyetin, kötü söz söylemenin ve hiç bir kimseyi incitmemenin, dikkatin, rikkatin, nezâketin ve nezâhatin bayramıdır. Susuzluğa râzı olduğumuz, açlıkla sınandığımız uzun gündüzlerin sonunda geldik bu selâmet ve esenlik sabahına… Bayramımız yeni bayramlar doğursun. Sevincimiz yeni sevinçlerin toprağı olsun. Huzurumuz nice huzursuzlukların çaresi olsun. Mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki acılara teselliler sunsun. Soframızda açlar doysun. Elimizden susuzlar hep suya kansın. Darda ve zorda kalanların, darlıkları ve zorlukları yok olsun. Aziz Kardeşlerim! Bugün Müslümanlar olarak idrak ettiğimiz bayram tüm insanlık adına bir ümit ateşidir. Cennetten dünyaya mağfiret için gelen Hazreti Âdem’in duası olmak için hepimiz buradayız. Tuvâ Vadisi’nde “Ben bir ateş gördüm” diye sevinen Hazreti Musa’nın ümidini çoğaltmak için buradayız ve yaşıyoruz. Sorumsuz değiliz, sorumsuzluk sahipleri olmamalıyız. Savaşlarla ve acılarla sarsılan yeryüzü, Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (SAV)’in son temsilcileri olan bizlerden sıcacık bir ümit kıvılcımı bekliyor. Hazreti İsa tebessümünü umuyor bizden bütün insanlık. Hazreti İbrahim’in serinliğini bekliyor bütün dünya. Bir Yakup sabrı umuyor, bir Yusuf müjdesi istiyor bütün insanlık bizden ve bütün müminlerden… Son’a doğru koşar adım yaklaştığımız şu âhir zamanda, muhâtabı bulunduğumuz insanlığın en soylu damarını ortaya çıkarmak durumundayız. İyilik duygusunu vicdanlardan, aktif hayata taşımak zorundayız. İyiliği sadece konuşan, tartışan değil, taşıyan ve yaşayan olma sorumluluğumuz var. Artık iyiliği birebir yaşamanın huzur ve huşûuna talip olmak gerekiyor. Bu duygu ve düşüncelerle bayramınızı tebrik ediyorum. Bayramınız mübarek olsun. Hazırlayan: Şeref İŞLİYEN Merkez Uzun Çarşı Camii M.K. Redaksiyon: İl İrşâd Kurulu [1] Bakârâ; 2/208 [2] Riyazü’s-Sâlihin; Hadis No:1571