C. Senatosu B : 51 Yine özel bir kısımda şöyle bir şey var; öden­ miş sermayesinin c/c 5'inden fazlasına sahip olmayan kişilerin en az 250'yi geçmesi halinde bir teşebbüs kurarlarsa, buna da öncelik tanıyacak. Şimdi, yukarıda birtakım muafiyetler var; her­ hangi bir bankanın verdiği kredilerden farklı işlem­ ler yapacak vesaire... Bir kuruluş düşünün, 250 kişi 10'ar bin liradan 2,5 milyon lira koydular, bir te­ şebbüse geçtiler. Görünüşü itibariyle c/r 5'ini de geç­ mediğine göre hisseler, bütün muafiyetlerden fayda­ lanacak, teşvik primleri alacak, bankadan kredi ala­ cak, kurulacak. Kuruldu; bir sene sonra bir varlık­ lı kişi bu 250 hisse senedinin 200 tanesini toplarsa ne olacak?... 10 - 15 sene devamlı olarak en az 250 kişinin kurduğu, görünüşte bir halk yatırımı gibi gözüküyor, bu bir iki kişinin eline geçecek, şimdi mevcut hol­ dinglerde olduğu gibi. Buna dair bir koruyucu ted­ bir de yok. Öyle ise, bu yetki kanununda, banka kurulurken hükümete verilen drektifler yetersiz. Eğer bir hükü­ met de, işçi nazarında kendisnine bir itimat yeri bul­ muyorsa, bu hiç yürümez. Nitekim, şimdi içinde bu­ lunduğumuz devrede Hükümete gelen tebrik telgraf­ larına bakıyoruz, iş alanlardan, işçilerden çok, işve­ renlerden geliyor; memnuniyet o yönden geliyor. Öyle ise, bunun adının başına, bankanın ismine bir «îşçi» kelimesi eklemekle bu, işçi yatırım bankası olmuyor. Ben bu noktada ikazda bulunmak için söz aldım. Aslında güzel bir şey; fakat şu haliyle, bu hedefler içersinde bir banka kurulacaksa, bunun Türkiye'de işçi yatırımlarını teşvik edeceğini sanmıyorum. Bu­ gün öğrenildiğine göre, dışarıda, Avrupada milyar­ larca marklık dövizlerimiz beklemektedir. Bu işçi­ lerimiz bir tek şey bekliyorlar; Türkiye'de işçilere itimat telkin edecek, güven sağlayacak bir yönetimin kurulma gününü beklemektedirler. Bu itimat telkin edilmedikçe, bu banka da, mevcut diğer kurulmuş bankalardan farklı olmayacaktır, bir fayda sağlama­ yacaktır ve işçi yatırım bankası değil, bir Devlet bankası, bir sanayi bankası gibi bir banka olacaktır. Bu bakımdan, bunların düzeltilmesini dilerim. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. BAŞKAN — Sayın Halil Özmen, üzerinde. HALİL ÖZMEN (Kırşehir) — Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar: Görüştüğümüz mevzu, Devlet Sanayi ve îşçi Yatı­ rım Bankası kurulmasıyle ilgili yetki kanunu tasarısı. Geç kalmış bir kanun olmakla beraber, hazırlandığı, 17 . 4 , 1975 O : 1 getirildiği için; hazırlayan ve yüce huzurunuza geti­ ren arkadaşlarımıza en derin saygılarımı sunarım. Muhterem arkadaşlar; İşçilerimiz bu kanunun çıkmasını dört gözle bekle­ mektedirler. Bu kanun çıktığı zaman, Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da bulunan arkadaşlarımız sevi­ necekler ve orada yapmış oldukları tasarrufları bura­ ya devredeceklerdir. Esasen kanunun amacı açıkça gö­ rünmektedir; açıkça sizlere, değerli arkadaşlarıma du­ rumu göstermektedir. Amaç, dışarıya giden işçileri­ mize büyük ümit telkin etmek ve onların dışarıda tasarruf ettikleri paraları Türkiye'ye getirmektir. Bü­ tün gaye bu; ama çok geç kalınmıştır, yıllar geçmiş­ tir, yıllarca işçilerimizin emekleri, tasarrufları dışa­ rıda, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da, Fransa' da kalmıştır. Muhterem arkadaşlar; Sadece kalan, oralda tasarruf edilen paralar mıdır acaba? Hayır. Türkiye'de olduğu gibi, Almanya'da ve ona benzer yabancı devletlerde çok daha garantili ve sosyal güvenliği sağlayan sigorta müesseseleri vardır ve bunlar son derece itimada şayandır, âdeta devlet içinde birer devlettirler. 10 - 11 seneden beri dışarıya işçi gönderiyoruz; bu 10 sene içerisinde Türkiye'nin kayıplarını; işçilerin dövizleri bakımından olduğu gi­ bi, Alman sigortalarına sigorta primi olarak verdik­ leri paraları hesap etseniz, milyarlar Alman sigorta müesseselerinde yatmaktadır. Bunu çok değerli arkadaşlarım 11 seneden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Yüce Senatoda an­ lattılar. Bunları ben çok iyi hatırlıyorum; fakat her nedense bir türlü bu mühim konu üstünde durulmadı. Şimdi değerli arkadaşlarıırıız bir kanun getiriyorlar, bu kanun çıkarsa ben inanıyorum ki, yüzde yüz başa­ rı elde edilecektir. Değerli arkadaşlar; Gördüğümü söylemek mecburiyetindeyim, vazifem icabı söylemem gerekiyor; Türkİye^de idarî bir reform yapılmadıkça, zihinlerde bir reform yapılmadıkça, aklıselim ile hareket edilmedikçe, hiç bir teşebbüsün sonuca varacağına ve parlalk bir netice getireceğine inanmıyorum. Beni mazur görün. Size küçücük bir misal arz edeyim. Sene 1945'ten bu tarafa Türkiye'de memurluk yapıyoruz ve kaç se­ neden beri de birlikte çalışıyoruz. Bir mektubun pos­ taneye verilmesinde, arkadaşın alması için «Zata mah­ sus» kelimesini yazıyorum. «Zata mahsus» kelimesi yazıldığı için 180 kuruş istiyor. Hiç duydunuz mu?.. İşte bu, Türkiye'de idarî reformun yapılmadığına, ol-