TTB STED

advertisement
Dergilerden
Beslenme Alýþkanlýklarý ve Özofagus
Kanseri Arasýnda Bir Baðlantý Var mý?
Özofagus kanseri, dünya çapýnda kansere
baðlý ölümler arasýnda altýncý sýrada yer alýyor.
Son 30 yýl içinde özofagus kanseri insidansý ve
buna baðlý mortalite ABD'de %15-20 oranýnda
artarken Avrupa'da mortalite, 1980'lerin
sonlarýndan beri düþüþtedir Son 30 yýlda yassý
hücre karsinomunun insidansý dünyanýn birçok
bölgesinde düþerken adenokarsinom insidansý,
ABD, Avustralya ve Avrupa'nýn birçok
bölgesinde dört kat armýþ durumda.
Günümüzde ABD'de adenokarsinom
insidansý, yassý hücre karsinomundan daha
yüksektir. Her iki tipte de tütün içimi temel bir
risk faktörü iken yassý hücre karsinomunda
alkol kullanýmý, adenokarsinomda ise
gastroözofageal reflü önemli. Alkol alýmýnýn
adenokarsinomla bir iliþkisi bulunmuyor.
Dünya Kanser Araþtýrmalarý Fonu'nun bir
kohort ve yirmi iki olgu-kontrol çalýþmasýný
yorumlayarak yayýmladýðý raporda "meyve ve
sebzeden zengin bir diyetin özofagus kanseri
riskini azalttýðý konusundaki kanýtlarýn ikna
edici olduðu" belirtiliyor. Lif, karotenoidler, folat
ve C vitamininden zengin besinler azalmýþ
riskle iliþkili iken, doymuþ yað ve kolesterolden
zengin diyetlerin riski artýrdýðý biliniyor. Çay,
kahve, süt ve süt ürünlerinin özofagus kanseri
ile tutarlý olarak gösterilmiþ bir iliþkisi
bulunmamakla birlikte, sýcak kahve, çay ve
çorbanýn da aralarýnda bulunduðu sýcak
yiyecek ve içecekler yassý hücre karsinomu
riskini artýrýyor. Karbonat içeren meþrubatlar,
gastroözofageal reflüyü artýrdýklarý için
adenokarsinom için bir risk faktörü olabilirler.
Alkol alýmý göz ardý edildiðinde, önlenebilir
özofagus kanserlerinin %20-40'ýnýn diyete
baðlý olduðu bildiriliyor.
Nat Clin Pract Gastroenterol Hepatol. 2006;4(1):2-3.
Çocuklarda Yineleyen Wheezing'in Akut
Alevlenmesinde Klaritromisin Kullanýmý
Birkaç yýldýr, astým hastalarýnýn tedavisinde
makrolid grubu antibiyotiklerin kullanýmý ile
ilgili raporlar yayýnlanmaktadýr. Kimileri bu
antibiyotiklerin astýmlý hastalarda yararlý
olabilecek antienflamatuvar ve baðýþýklýk
düzenleyici etkilerinin bulunduðunu öne sürdü;
kimileri de bazý astým hastalarýnýn kronik olarak
Klamidya ve mikoplazma türleri ile enfekte
olduðunu, dolayýsýyla makrolidlerin
antimikrobiyal özelliklerinden yarar
görebileceklerini savundu.
Araþtýrmacýlar, tekrarlayan wheezing'i olan
çocuklarda akut wheezing ataðýnýn
baþlamasýndan itibaren üç gün içinde
klaritromisin ya de plaseboyu 5 gün boyunca
almanýn nazofarinks ya da serumdaki sitokin
miktarlarýný deðiþtrip deðiþtirmediðini ölçtüler.
Klaritromisin alan grupta tümör nekroz faktörü
alfa (TNF-a), interlökin-1 ve interlökin-10'un
nazofarinksteki deriþimlerinde azalma
saptanýrken, bu enflamatuvar sitokinlerdeki
azalma, Mycoplasma pneumoniae ya da
Chlamydophila pneumoniae (eski adýyla
Chlamydia pneumoniae) için polimeraz zincir
tepkimesi pozitif olan hastalarda daha
belirgindi. Çalýþma, bu iki organizma ile astým
arasýndaki iliþkiyi güçlendiriyor. Bazý yazarlar,
bu iliþkinin gelecekte peptik ülser ile
Helicobacter pylori arasýndaki iliþki ile paralellik
göstereceðine inanýyorlar.
Ann Allergy Asthma Immunol. 2006;97:457-463.
ALLHAT Çalýþmasýnýn Kalp Yetmezliði ile
Ýlgili Verileri Doðrulandý
42.418 hipertansiyon hastasýnda,
antihipertansif ve lipid düþürücü ilaçlarýn çeþitli
sonuçlar üzerine etkilerini test eden randomize,
çift körlü ALLHAT çalýþmasýnýn kalp yetmezliði
konusunda vardýðý sonuçlar, kalp yetmezliðinin
tanýsý ile ilgili sorunlar nedeniyle kuþku
uyandýrmýþtý. Sonuçlar ALLHAT ve Framingham
gibi araþtýrmalardaki belirli algoritmalar ve
deðerlendirenlerin klinik yargýlarý temel alýnarak
yeniden incelendi ve doðrulandý. ALLHAT
çalýþmasýna göre, tiazid grubu bir diüretik olan
klortalidon, kalp yetmezliði geliþmesini
önlemede bir kalsiyum kanal blokörü
(amlodipin), bir anjiotensin dönüþtürücü enzim
inhibitörü (lisinopril) ve bir a1-blökerden
(doksazosin) üstün bulundu.
Am Heart J. 2007;153:42-53
Sayfayý Hazýrlayanlar: Dr. Özen Aþut,
Stj. Dr. Yýlmaz Yýldýz
• 2007 • cilt 16 • sayý 2• VIII
Download