ANTĠDĠYABETĠK ĠLAÇ ETKEN MADDESĠ METFORMIN’ĠN IN VITRO GENOTOKSĠK ETKĠLERĠ JALANK H. MAHMOUD YÜKSEK LĠSANS TEZĠ BĠYOLOJĠ GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ OCAK 2013 ANKARA JALANK H. MAHMOUD tarafından hazırlanan ANTĠDĠYABETĠK ĠLAÇ ETKEN MADDESĠ METFORMIN‘ĠN IN VITRO GENOTOKSĠK ETKĠLERĠ adlı bu tezin Yüksek Lisans Tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Doç. Dr. Deniz YÜZBAġIOĞLU …………………………… Tez DanıĢmanı, Biyoloji Anabilim Dalı Bu çalıĢma, jürimiz tarafından oy birliği ile Biyoloji Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir. Doç. Dr. Zehranur YÜKSEKDAĞ …………………………… Biyoloji, Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Deniz YÜZBAġIOĞLU …………………………..... Biyoloji, Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Serkan YILMAZ …………………………… Sağlık Bilimleri, Ankara Üniversitesi Tez Savunma Tarihi: 23/01/2013 Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıĢtır. Prof. Dr. ġeref SAĞIROĞLU Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ……………………………. TEZ BĠLDĠRĠMĠ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada bana ait olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. JALANK H. MAHMOUD iv ANTĠDĠYABETĠK ĠLAÇ ETKEN MADDESĠ METFORMIN’ĠN IN VITRO GENOTOKSĠK ETKĠLERĠ (Yüksek Lisans Tezi) JALANK H. MAHMOUD GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ Ocak 2013 ÖZET Metformin Diabetes Mellitus tedavisinde kullanılan bir antidiyabetik ilaç etken maddesidir. Bu çalıĢmada, Metformin’in in vitro genotoksik etkileri, insan periferal kan lenfositlerinde, kromozom anormalliği (KA), kardeĢ kromatid değiĢimi (KKD), mikronükleus (MN) ve komet testleri kullanılarak belirlenmiĢtir. Ayrıca, Metformin’in mitotik indeks (MĠ), replikasyon indeksi (RĠ) ve nükleer bölünme indeksi (NBĠ) üzerine etkileri de incelenmiĢtir. Metformin’in 12,5; 25,0; 50,0; 75,0; 100,0 ve 125,0 µg/mL’lik konsantrasyonları kullanılmıĢtır. Metformin kromozomal anormallik (Metformin’in 24 saatlik uygulaması hariç) ve kardeĢ kromatid değiĢimi frekansını negatif kontrole göre önemli düzeyde artırmıĢtır. MN frekansı 125,0 μg/mL’lik konsantrasyon haricinde hiçbir konsantrasyonda etkilenmemiĢtir. Tüm uygulamalarda mitotik indeks anlamlı oranda düĢmüĢtür, ancak bu düĢüĢ doza bağlı değildir. Nükleer bölünme indeksi en yüksek iki konsantrasyon olan 100,0 ve 125,0 μg/mL’de düĢerken, diğer dozlarda herhangi bir etki gözlenmemiĢtir. Replikasyon indeksinde ise herhangi bir değiĢiklik gözlenmemiĢtir. Komet testi sonuçlarına göre Metformin kuyruk yoğunluğu (125,0 µg/mL hariç) ve kuyruk momentini etkilememiĢtir. Buna karĢılık Metformin komet kuyruk uzunluğunu dört konsantrasyonda (25,0; 75,0, 100,0 ve 125,0 µg/mL) önemli oranda arttırmıĢtır. In vitro insan lenfositlerinde Metformin’in yüksek v konsantrasyonlarının özellikle uzun süreli maruziyette klastojenik ve anojenik etkili olabileceği sonucuna varılmıĢtır. Bilim Kodu : 203.1.048 Anahtar Kelimeler : Genotoksik etki, antidiyabetik ilaç etken maddesi, Metformin, insan lenfosit kültürü, kromozomal anormallik (KA), kardeĢ kromatid değiĢimi (KKD), mikronukleus (MN) , komet testi. Sayfa Adedi : 64 Tez Yöneticisi : Doç. Dr. Deniz YÜZBAġIOĞLU vi IN VITRO GENOTOXIC EFFECTS OF THE ACTIVE INGREDIENTS OF ANTIDIABETIC DRUG, METFORMIN (M.Sc. Thesis) JALANK H. MAHMOUD GAZĠ UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY January 2013 ABSTRACT Metformin is an active ingredient of antidiabetic drug which is used in the treatment of Diabetes Mellitus. In this study, the in vitro genotoxic effects of Metformin has been determined in human peripheral blood lymphocytes by using chromosome aberrations (CAs), sister chromatid exchanges (SCEs), micronuclei (MN) and comet assays. In addition, the effects of Metformin on mitotic index (MI), replication index (RI) and nuclear division index (NDI) were also investigated. 12.5; 25.0; 50.0; 75.0; 100.0 and 125.0 µg/mL concentrations of Metformin were used. Metformin significantly increased the frequency of chromosome aberrations (except treatment of Metformin for 24 h) and sister chromatid exchanges compared with the negative control. MN frequency was not effected at any concentrations except 125.0 μg/mL. Mitotic index was significantly decreased at all treatments but this decrease is not dose dependent. Nuclear division index was reduced at two highest concentrations (100.0 and 125.0 μg/mL) and no significant effect observed at other concentrations. No difference observed in replication index. According to the comet assay results Metformin did not effect tail moment and tail intensity (except to 125.0 µg/mL) at all concentrations. In contrast, Metformin significantly increased the comet tail length at four concentrations (25.0; 75.0, 100.0 and 125.0 µg/mL). It is concluded that higher concentrations of Metformin have clastogenic and vii aneugenic effects especially at long time exposure on human lymphocytes in vitro. Science Code : 203.1.048 Key Words : Genotoxic effect, active ingredient of antidiabetic drug, Metformin, human lymphocytes culture, chromosomal aberration (CA), sister chromatid exchanges (SCE), micronuclei (MN), comet test Page Number : 64 Adviser : Assoc. Prof. Dr. Deniz YÜZBAġIOĞLU viii TEġEKKÜR ÇalıĢmalarım boyunca yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren DanıĢmanım Doç. Dr. Deniz YüzbaĢıoğlu‘na, Yüksek Lisans eğitimim boyunca bilgi ve görüĢlerinden yararlandığım hocam Prof. Dr. Fatma Ünal‘a, her zaman yanımda olan ve manevi katkılarıyla beni destekleyen hocam Prof. Dr. Yavuz Beyatlı‘ya saygılarımla teĢekkür ederim. Ayrıca laboratuvarda çalıĢan Yüksek Lisans ve Doktora öğrencisi tüm arkadaĢlarıma teĢekkür ederim. Yüksek lisans eğitimim boyunca maddi, manevi destekleri ile her zaman yanımda olan aileme de sonsuz teĢekkürlerimi sunarım. ix ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET........................................................................................................................... iv ABSTRACT ................................................................................................................ vi TEġEKKÜR ............................................................................................................... vii ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................... ix ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ ......................................................................................... xi ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ ............................................................................................. xii RESĠMLERĠN LĠSTESĠ ........................................................................................... xiii SĠMGELER VE KISALTMALAR ........................................................................... xiv 1. GĠRĠġ ....................................................................................................................... 1 2. GENEL BĠLGĠLER ................................................................................................. 3 2.1. Diyabet ve Tarihçesi ......................................................................................... 3 2.2. Ġnsülin ............................................................................................................... 3 2.3. Diyabetin Sınıflandırılması .............................................................................. 4 2.3.1. Tip 1 diyabet .......................................................................................... 4 2.3.2. Tip 2 diyabet .......................................................................................... 5 2.3.3. Gestasyonel diyabet ............................................................................... 6 2.3.4. Diğer diyabet tipleri ............................................................................... 6 2.4. Diyabet ve Kanser ............................................................................................ 6 2.4.1. Diyabette kanser riskini arttıran mekanizmalar ..................................... 7 2.4.2. Diyabet ve oksidatif stres ..................................................................... 10 2.5. Diyabette Tedavi ............................................................................................ 11 2.5.1. Oral antidiyabetik tedavi ...................................................................... 12 2.5.2. Biguanidler ........................................................................................... 13 x Sayfa 2.6. Genotoksisite Testleri .................................................................................. 15 2.7. Metformin ve Farklı Antidiabetik Ġlaçlarda YapılmıĢ Genotoksisite ÇalıĢmaları ................................................................................................... 19 3. MATERYAL VE METOT .................................................................................... 22 3.1. Materyal.......................................................................................................... 22 3.1.1. Kromozom incelemesi için materyal .................................................... 22 3.1.2. Test materyali ....................................................................................... 22 3.2. Metot .............................................................................................................. 23 3.2.1. Ġnsan lenfosit kültüründe gerçekleĢtirilen çalıĢmalar ........................... 23 3.2.2. Ġzole lenfositlerindeki çalıĢmalar ......................................................... 26 4. ARAġTIRMA BULGULARI ................................................................................ 28 4.1. Kromozomal Anormallik (KA) Testi Sonuçları ............................................. 28 4.2. KardeĢ Kromatid DeğiĢimi (KKD) Testi Sonuçları ....................................... 31 4.3. Mikronukleus (MN) Testi Sonuçları .............................................................. 33 4.4. Komet Testi Sonuçları .................................................................................... 35 5. TARTIġMA VE SONUÇ ...................................................................................... 38 KAYNAKLAR .......................................................................................................... 52 ÖZGEÇMĠġ ............................................................................................................... 64 xi ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ Çizelge Sayfa Çizelge 4.1. Metformin‘in insan lenfositlerinde kromozomal anormallikle ve frekansları üzerine etkisi…………………………………….…......29 Çizelge 4.2. Metformin‘in insan lenfositlerinde KKD, RĠ ve MĠ üzerine etkisi.…………………………………………………….........31 Çizelge 4.3. Metformin‘in insan lenfositlerinde mikronükleus frekansları ve nükleer bölünme indeksi üzerine etkisi..................................................34 Çizelge 4.4. Metformin uygulanması ile insan lenfositlerinde oluĢan DNA hasarı………………………………………………………………......36 xii ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ ġekil Sayfa ġekil 2.1. Genotoksinlerin DNA üzerindeki etki mekanizması ve sonuçları……….16 ġekil 3.1. Metformin‘in moleküler yapısı.…………………………………………..22 ġekil 4.1. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki anormal hücre frekansı…………………………………...………............29 ġekil 4.2. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki kardeĢ kromatit değiĢimi frekansı..........................................................................32 ġekil 4.3. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki mitotik indeks frekansı...............................................................................32 ġekil 4.4. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki mikronükleus frekansı………………………………………………...….34 ġekil 4.5. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerinde oluĢan komet kuyruk yoğunluğu, kuyruk uzunluğu ve kuyruk momenti……..…...........36 xiii RESĠMLERĠN LĠSTESĠ Resim Sayfa Resim 2.1. Galega officinalis......................................................................................13 Resim 4.1. Metformin ile muamele edilen insan lenfositlerinde gözlenen kromozom anormallikleri…....................................................................30 Resim 4.2. Metformin ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde gözlenen kardeĢ kromatid değiĢimleri…...……………………………..33 Resim 4.3. Metformin ile muamele edilen insan lenfositlerinde gözlenen mikronükleuslu binukleat hücreler…………………………………......35 Resim 4.4. Metformin ile muamele edilen izole insan lenfositlerinde oluĢan DNA hasarlarının komet testi ile görünümü.…………………………..37 xiv SĠMGELER VE KISALTMALAR Bu çalıĢmada kullanılmıĢ bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur. Simgeler Açıklama % Yüzde µL Mikrolitre C Santigrat derece g/mL Mikrogram/ Mililitre mg/kg Miligram/kilogram mol/litre Mikromolar/litre mL Mililitre mg Miligram rpm Devir sayısı V Volt mA Miliamper Kısaltmalar Açıklama BrdU Bromodeoksiüridin CHL Çin hamsteri akciğer hücreleri CHO Çin hamsteri ovaryum hücreleri Cyt-B Sitokalasin-B DMSO Dimetil sülfoksit DNA Deoksiribonükleikasit DPX Depex EDTA Etilendiaminotetra asetik asit H2O2 Hidrojen Peroksit HPLC Yüksek performanslı sıvı kromotografisi H2O2 Hidrojen Peroksit HPLC Yüksek performanslı sıvı kromotografisi KA Kromozomal anormallik xv Kısaltmalar Açıklama KCl Potasyum klorür KKD KardeĢ kromatid değiĢimi MĠ Mitotik indeks MMC Mitomycin-C MN Mikronükleus NaCl Sodyum Klorür NaOH Sodyum Hidroksit NBĠ Nükleer bölünme indeksi PBS Fosfat Tamponu RĠ Replikasyon indeksi SSC Salin sitrat tamponu 1 1.GĠRĠġ Pankreas, vücudun temel sindirim bezi olan ekzokrin pankreas ve insülin, glukagon, somatostatin ile pankreatik polipeptidin (PP) kaynağı olan endokrin pankreas olmak üzere iki farklı organdan oluĢur. Ekzokrin pankreasın salgıladığı ürünlerin (sindirim enzimleri) temel rolü gıdaların sindirimini sağlayarak, emilimlerini sağlamak iken; endokrin pankreas hormonları tüm gıdaların emilme düzeyini, hücresel depolanmasını ve besinlerin metabolizmasını ayarlar. Endokrin pankreasın disfonksiyonu veya hormonlarına hedef dokuların bozuk yanıtı diyabeti de içeren besin metabolizması hastalığına neden olur [Masharani, 2008]. Diabetes Mellitus (DM) ortak özelliği hiperglisemi olan ve baĢta karbonhidratlar olmak üzere birçok metabolik bozukluğu içine alan heterojen bir hastalıktır. BaĢlıca 3 çeĢit diyabet vardır. Bunlar: Tip 1 Diyabet, Tip 2 Diyabet ve Gestasyonel diyabet (gebelikte görülen) diyabettir [Ankara Diyabet, 2012; Turkdiab, 2012]. Bu tiplerin oluĢmasında genetik temel, çevresel faktörler ve hayat tarzı etkilidir [Masharani, 2004]. Tip 1 diyabet, genellikle genç yaĢlarda görülen, pankreasta insülin salgılayan hücrelerin harabiyeti sonucu mutlak insülin eksikliği ile ortaya çıkan diyabet olup ömür boyu sürmektedir. Tip 1 diyabetin otoimmün nedenli olduğu düĢünülmektedir. BağıĢıklık sistemi pankreasa saldırmakta ve insülin yapan hücreleri tamamen yok etmektedir. Bu saldırının nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Tip1 diyabetli olan hastaların pankreasları insülin üretmediğinden tedavi Ģekli ömür boyu insülin kullanımıdır [Turkdiab, 2012]. Tip 2 diyabet, diyabetin sık görülen türüdür. Genellikle ileri yaĢlarda görülen diyabet tipidir. Pankreastan insülin salgılanmaktadır. Ancak salgılanan insülin miktarı ya vücudun normal fonksiyonlarını yerine getirmek için gerekenden azdır ya da insülin çeĢitli nedenlerden dolayı gereken etkiyi gösterememektedir. Kas ve doku hücreleri insüline dirençli hale gelmektedir. Esas olarak genetik temellidir. Bir kiĢide Tip 2 diyabetin ortaya çıkmasında ailesel yatkınlığın rol oynadığı düĢünülmektedir. 2 Tedavisinde antidiyabetik ilaçlar veya bazı vakalarda insülin iğnesi kullanılmaktadır [Turkdiab, 2012]. Gestasyonel diyabet, gebelikte baĢlayan veya ilk kez gebelikte tanısı konulan karbonhidrat tolerans bozukluğudur. Bir diğer tanımlamaya göre ise gebelikte görülen hiperglisemidir. Gestasyonel diyabet gebelerin yaklaĢık % 3-5‘inde görülebilir [Russel ve ark., 2007]. Gestasyonel diyabet hiperglisemi ile birlikte insülin direncine neden olur ve karbonhidrat metabolizmasının bozulmasına yol açar. Bu da anne ve bebeğin sağılığı açısından risk taĢır. Gebelik süresince düzenli beslenme ile karbonhidrat metabolizması dengede tutularak, gebelik sonrasında etkisini yitiren bir hastalıktır [Blayo, 2004]. AraĢtırmamızda genotoksik etkilerini incelediğimiz etken madde Metformin, biguanidler grubundan olup Tip 2 diyabetin tedavisinde ilk baĢvurulan antidiyabetik ilaçtır. Karbohidrat metabolizmasına, lipid profiline ve kilo dengesine etkileri ve diğer ilaçlara göre daha ucuz olması geliĢmekte olan ülkelerde sıkça kullanılmasını sağlamaktadır. Ayrıca Metformin baĢka antidiyabetik ilaç etken maddeleri ile kombine olarak yeni ilaçlarda sıkça kullanılmaktadır. Metformin‘in farklı test sistemlerinde yapılmıĢ genotoksisite çalıĢmaları oldukça sınırlıdır. Diyabet tedavisi ömür boyu süren bir tedavi Ģeklidir. Bu nedenle tedavide kullanılan ilaçların genotoksik risk teĢkil edip etmediklerinin belirlenmesi insan sağlığı bakımından son derece önemlidir. Bu çalıĢmanın amacı, antidiyabetik etken madde olan Metformin‘in genotoksik etkilerinin dört farklı genotoksisite testi; kromozom anormallikleri, kardeĢ kromatid değiĢimi, mikronukleus ve komet testi ile in vitro olarak incelenmesidir. 3 2. GENEL BĠLGĠLER 2.1. Diyabet ve Tarihçesi Diyabet tanımı ilk kez 2. yy‘da Kapadokyalı Aretaeus tarafından kullanılmıĢtır. Diyabetlilerin idrarlarının tatlı olduğu 17. yy‘da Ġngiliz Thomas Willis tarafından belirtilmiĢtir. Berlinli Paul Langerhans 1869‘da pankreasta özel küçük hücre kümeleri olduğunu tespit etmiĢ ve 1893‘de Edouard Laguesse tarafından onun ismine itafen, bu hücre gruplarına ―Langerhans adacıkları‖ denmiĢtir. Ġnsülin ise 1921 yılında keĢfedilmiĢtir. Frederick Sanger insülinin primer yapısını 1955‘de tanımlamıĢ ve Nobel ödülü almıĢtır [Yönem, 2011]. Diyabette aĢırı glikoz metabolizmasına neden olan hiperglisemi uzun vadede disfonksiyona neden olur ve özellikle gözleri, böbrekleri ve sinirleri etkiler, kalp ve damar hastalıklarıyla kendini gösterir. ÇeĢitli patojenik süreçler diyabet geliĢimini hızlandırmaktadır. Bunun sonucunda insülin eksikliği ile pankreasın β-hücrelerinin yıkımından doğan anormallik sonucu insüline karĢı direnç oluĢur. Diyabette karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasındaki hasarların temelinde yetersiz insülin etkilidir [Ada, 2009]. Kanda normalden daha az glikoz bulunması ise hipoglisemiye neden olur. Plazma glikozunun bulunması gereken değer 72-144 mg/dl‘dir. Plazma glikozunu bu aralıkta tutmaya yarayan sistemlerin bozulması hipoglisemiye yol açar. Plazma glikozu normal seviyenin altına düĢtüğünde plazma glikozunu arttırıcı mekanizmalar devreye girer [Service, 2010]. 2.2. Ġnsülin Ġnsülin pankreas β-hücrelerinden salgılanan, 51 aminoasit tarafından oluĢturulan bir hormondur. Ġnsülinin biyolojik aktivitesi % 7-8‘i kadardır. Karaciğer ve böbrekte insülinaz enzimlerince yıkılır [Yönem, 2011]. 4 Ġnsülin salgısının en güçlü uyaranı glikozdur. Glikoz aracılığı ile insülin salgısının olması için glikozun pankreasın β-hücreleri içine alınması gerekir. β-hücresinden dolaĢıma salgılanan insülinin hedef dokuları karaciğer, kas ve yağ dokusudur. Ġnsülin bu dokularda bulunan özel insülin reseptörlerine bağlanarak etkisini gösterir [Yönem, 2011]. 2.3. Diyabetin Sınıflandırılması Diyabetin giderek artmasıyla hastalığın sınıflaması sürekli yenilenmektedir. Diyabetin tüm tiplerinde temel özellik hiperglisemi olmakla beraber, hiperglisemiye neden olan mekanizmalar farklıdır. Diyabetin bazı formlarında insülin eksikliği veya bozuk insülin salgılanmasına neden olan genetik bir hasar varken, diğer bazı tiplerinde temel özellik insüline karĢı direnç olmasıdır. Diyabet genel olarak, Tip 1 diyabet, Tip 2 diyabet, Gestasyonel diyabet ve Diğer Diyabet tipleri olarak sınıflandırılır [Konca ve Ayvaz, 2011]. 2.3.1. Tip 1 diyabet Tip 1 Diabetes Mellitus (DM) çocukluk yaĢ grubunda sık görülen insülin üretiminde görev alan pankreasın beta hücrelerinin süre gelen otoimmün veya otoimmun dıĢı nedenlerle harabiyeti sonucu geliĢen insülopeni ve hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalıktır [Abacı ve ark., 2007]. Bu otoimmün olayın enfeksiyonlar ve diğer çevresel etkenlerle tetiklendiği ve beta hücrelerine özgü moleküllerce sürdürüldüğü sanılmaktadır. Bundan sonra beta hücreleri azalmaya baĢlar ve insülin salgısı giderek düĢer ama henüz glikoz toleransı bozulmamıĢtır. Bu noktadan sonra beta hücrelerinin sayısı normal glikoz toleransının sürdürülmesine yetmez. Bu olayla beta hücrelerinin yıkımı devam ettiğinden Tip 1 diyabet kalıcı olarak yerleĢir [Deyneli, 2011]. 5 2.3.2. Tip 2 diyabet Tip 2 diyabet (ya da insüline-bağımlı olmayan Diabetes Mellitus), kronik ve kompleks etiyolojiye sahip olan bir metabolik bozukluktur. Yükselen kan glikoz düzeyleri nedeniyle, periferal dokularda meydana gelen insülin rezistansı (insülin duyarlılığının azalması) en karakteristik özelliğidir [Gür, 2010]. Ġnsülin Direnci Ġnsüline direnç olması, insüline duyarlı dokularda glikoz kullanımını azaltır ve karaciğerde glikoz yapımını arttırır. Bu her iki durum da hiperglisemiye katkıda bulunur [Bergamini ve ark., 2007]. Ġnsülin Salgısında Azalma Tip 2 diyabetin baĢlangıcında insülin direncini yenerek normal glikoz tolereansını devam ettirmek için insülin sekresyonu artar. Ancak Tip 2 diyabette insülin salgı kapasitesinin azalma nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte bir genetik kusurun beta hücrelerinin yıkımına yol açtığı varsayılmıĢ ise de yapılan çalıĢmalarda bir mutasyon varlığı gösterilememiĢtir [McCulloch ve ark., 2010]. Karaciğerde Glikoz Yapımında ArtıĢ Karaciğer glikojenoliz ve iskelet kası ile yağ dokusundan gelen substratları kullanarak plazma glikozunu belirli sınırlarda tutmaya çalıĢır. Ġnsülin, glikozun karaciğerde glikojen halinde depolanmasını uyarır ve glikoneogenozi baskılar. Tip 2 diyabette hiperinsülinemiye rağmen karaciğerde insüline karĢı direnç vardır. Bu durum da hiperglisemiye ve karaciğerde glikojen depolanmasına neden olur [Yönem, 2011]. 6 2.3.3. Gestasyonel diyabet Gestasyonel diyabet (GDM) ilk kez gebelikte ortaya çıkan ya da gebelik sırasında tanı konulan glikoz tolerans bozukluğudur [Karakurt ve ark., 2009]. Gebelikte glikoz kontrolünü sağlamak için annenin pankreatik beta hücreleri insülin direncini yenmek amacıyla daha çok insülin salgılar. Bir Ģekilde insülin direncine karĢı insülin salgılama yetersiz kalır. Gebelikte iki türlü insülin direnci görülür. Ġlk olanı gebeliğin geç döneminde görülen, insülin direncine neden olan postreseptör düzeyindeki değiĢikliklerin neden olduğu insülin direncidir. Ġkinci tür insülin direnci de gebelik öncesi var olan ve sonra kronikleĢen türüdür. Bu durum gebelik sırasında fizyolojik değiĢiklikler nedeniyle ortaya çıkar [Yılmaz ve Yürekli, 2011]. 2.3.4. Diğer diyabet tipleri Diğer diyabet tiplerinin sebepleri arasında insülin salgısı veya insülinin etkisindeki genetik kusurlar, insülin etkisini bozan metabolik anormallikler ve glikoz intoleransı yapan birçok sebep yer alır. Bu durum gençlerin eriĢkin tipi diyabeti (MODY), olarak adlandırılır. Erken yaĢta baĢlayan hiperglisemi ve insülin sekresyon bozukluğuyla karakterize edilir [Yönem, 2011]. 2.4. Diyabet ve Kanser Diyabet ve kanser arasındaki iliĢki 19. yy‘ın baĢlarında araĢtırılmaya baĢlanmıĢtır ve uzun süre bu iki hastalığın patojenik mekanizma bilgileri incelenmiĢtir. Yapılan epidemiyolojik çalıĢmalar ıĢığında diyabetli hastalarda birçok kanserin görülme sıklığının arttığı gözlenmiĢtir. Bu durum her iki hastalığın risk faktörlerinin ortak olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu risk faktörleri yanlıĢ beslenme, fiziksel hareketsizlik ve obezitedir [Cannata ve ark., 2010]. 7 2.4.1. Diyabette kanser riskini arttıran mekanizmalar Hiperglisemi GeniĢ populasyonlarda yapılan birçok çalıĢma bozuk açlık glikoz konsantrasyonunun birçok kanserde risk faktörü olduğu göstermiĢtir [Jee ve ark., 2005; Rapp ve ark., 2006; Stattin ve ark., 2007; Stocks ve ark., 2009]. Kanser hücrelerinin çoğalması çeĢitli substratlar ve enerji gerektirir. Glikoz, GLUT1, GLUT2, GLUT3 gibi glikoz membran taĢıyıcılarının ekpresyonunu arttırır ve glikoz hücre içine girer [Macheda ve ark., 2005; Airley ve Mobasheri, 2007]. Sağlıklı hücrelerde glikoz piruvata ve diğer ATP formlarına dönüĢürken kanser hücreleri piruvatı laktik aside çevirir ve glikozu DNA, RNA ve protein sentezi için kullanarak hücre yapımını hızlandırır [Kim ve Dang, 2006; DeBerardinis ve ark., 2008]. Kanser hücrelerinin bu farklı metabolizması oksijen varlığına rağmen laktat üretiminin artmasına yol açmıĢtır ve buna 1927‘de Warburg etkisi denmiĢtir [Airley ve Mobasheri, 2007; Yeluri ve ark., 2009]. Laktik asit üretiminin fazlalığı hücre dıĢı matriksin pH‘ını düĢürür ve normal dokularda hücre ölümüne neden olarak tümör hücrelerinin geçiĢini kolaylaĢtıran kolejanozların aktivitesini arttırır [DeBerardinis ve ark., 2008]. Glikoz metabolizmasındaki farklı enzimlerin değiĢik aktiviteleri neoplastik hücrelerdeki Warburg etkisinden sorumludur. Bunlardan yoğun bir Ģekilde çoğalan kanser hücrelerinin normal hücrelere nazaran 200 kat daha büyüme aktivitesini sağlayanlardan biri hekzokinaz-2 dir [Pedersen, 2007; Mathupala ve ark., 2009]. Ayrıca glikolizasyon son ürünleri hücre içi boĢluklara katılır ve o hücreye birçok hücrenin membranında bulunan ilgili reseptörler aracılığı ile bağlanırlar. Bu durum, dokularda ve immün hücrelerde (makrofaj ve nörtofil) inflamasyon süreçlerinin aktivasyonuna neden olur [Sparvero ve ark., 2009; Alexiou ve ark., 2010]. Glikoz fazlalığı hücrede glikolizasyon son ürünü birikimi ve oluĢumu nedeniyle hücre hasarlarına neden olur. Bu bileĢikler hücrelerde dejeneratif değiĢikliklere 8 neden olur, hücrelerin metabolizmasının sinyal yollarını değiĢtirebilir ve karsinojenik etkiye neden olabilir [Yamagishi ve ark., 2005; Wuenschell ve ark., 2010]. Obezite ve Adipoz dokuların fonksiyonel bozuklukları Adipoz dokular sadece enerji depolama ve termal tampon değil ayrıca immün sistemin hormon salgılatıcılarıdır. Peptid hormonları adipositler tarafından salgılanır ve adipokinez olarak adlandırılır. Adipokinezler glikoz metabolizmasında, immün reaksiyonlarda ve inflamatuar yanıt gibi fizyolojik süreçleri düzenler. Bu hormonlardan en iyi bilineni adinopektinler ve leptinlerdir [Diez ve Iglesias, 2003]. Adinopektin, yağ asidi metabolizmasını kuvvetlendirir, insülin yoğunluğunu arttırır. Adinopektinin düĢük düzeyi obezitede oluĢur ve Tip 2 diyabet riskinin artmasıyla iliĢkilidir [Diez ve Iglesias, 2003]. Leptin, tokluk hissi veren ve gıda alınımını düzenleyen bir hormondur. Adipoz dokularda lipolizisi ve insülin yoğunluğunu arttırır. Obez hastalarında düzenleyici eylemlerin yokluğunda leptin seviyelerinin arttığı gözlenmiĢ, bunun da leptin direncinden kaynaklandığı görülmüĢtür [Gorska ve ark., 2009]. Leptin lökosit reseptörleriyle proinflamatuvarı; endotel hücreleri ve trombosit aktivasyonu yoluyla protrombolikleri etkiler. Bu hücre membranında ve DNA hasarlarına neden olan serbest oksijen radikalleri üreten endoteliyal hücreleri uyarır ve sitokin tümör nekrozis faktor (TNF-a) proinflumatuarını salgılatan monositleri uyarır. Bu da kanser hücrelerinin çoğalmasını tetikler. Adipositlerin sitoplazmasındaki retikulum bozukluğu, anormal protein ve aĢırı yağ asiti birikimine, anormal intraselüler sinyallere, insülin direncine, serbest radikal üretiminin artmasına ve adiposit aktivasyonuna neden olur [Boden, 2009]. Sonuç olarak; adipoz hücrelerinin metabolizmasındaki anormallik ve karındaki yağ birikimi insülin direncine ve kronik inflamasyona neden olur [Barbarroja ve ark., 2010]. Bunlar uygunsuz yaĢam tarzı, zararlı çevresel faktörler ve genetik yatkınlığın etkisi olmasına rağmen kanserin geliĢmesinin koĢullarıdır. 9 Ġnsülin direnci ve Hiperinsülinemi Ġnsülin, yaĢam için zorunludur. Protein ve yağların yanı sıra karbonhidrat metabolizmasını düzenler. Ġnsülin, kas ve karaciğerde glikojen sentezini arttırır, adipositlerde serbest yağ asitlerinin esterleĢtirir, lipolizis ve glikoneogeneisisi, protein parçalanmasını engeller ve hücre içine potasyum taĢınmasını kolaylaĢtırır. Hücreler içindeki amino asit taĢımasının artmasıyla ve çeĢitli hücre sinyal yolaklarının aktivasyonunu düzenleyerek, DNA ve protein sentezini etkiler [Bergamini ve ark., 2007]. DüĢük konsantrasyonlarda insülinin metabolik aktivitesi dominanttır, buna karĢın yüksek dozlarda insülin anti-apoptotik ve Ģiddetli mitojenik etki gösterir [De Meyts, 1994]. Ġnsülin insülin/IGF ekseni olarak bilinen, birbirleriyle iliĢkili bağlayıcı proteinler, reseptörler, hormonların kompleks sistemleri içinde hareket eden farklılaĢmayı ve büyümeyi uyarır. Bu sisteme insülin, insülin-benzeri büyüme faktörleri (IGF-1, IGF-2), büyüme faktörü reseptörleri (IGF-1R, IGF-2R), insülin reseptörlerinin iki farklı formu (IR-A, IR-B), hibrit reseptörleri ve insülin-benzeri büyüme faktörü bağlayıcı proteinleri (IGFBPP-1 6) dahildir [Holly ve Perks 2006]. IGF-1, büyüme hormonunun etkisi altında karaciğer tarafından salgılanır ve sentezlenir. Bu reseptör aracılığıyla hareket ederek (IGF-1R) apoptozisi engeller ve hücre proliferasyonunu arttırır. IGF-II fetal geliĢimde önemli rol oynar ve bazı organların geliĢimi için esastır. IGF-II IGF reseptörüne bağlanarak büyüme etkisi gösterir. IR ve IGF-IR reseptörleri tirozin kinaz reseptörü grubuna aittir. Ġnsülin reseptör aktivasyonları ile insülin bağlamanın iki yolu vardır: mitojeni aktive edici kinaz yolağı ve fosfaidiloinositol 3 kinaz (PI3K) yolağı [Robey ve Hay, 2009; Courtney ve ark., 2010]. Kanser terapilerinde PI3K sinyal yollarının engellenmesi üzerine çok sayıda makaleler bulunmaktadır [Robey ve Hay, 2009; Courtney ve ark., 2010]. Kanser hücrelerinde insülin reseptörlerinin, IGF-I ve bunun reseptörlerinin aĢırı ekspresyonu görülür ve hücre geliĢimi içinde bu mekanizmalar kullanılabilir [Kim ve ark., 2009; Werner ve Bruchim, 2009]. 10 2.4.2. Diyabet ve oksidatif stres Serbest Radikaller Serbest radikaller için birçok tanım yapılmasına rağmen otoritelerin üzerinde birleĢtiği tanım; bir serbest radikalin moleküler ya da atomik yörüngesinde bulunan ve genelde çok reaktif olan çiftleĢmemiĢ elektron bulunduran bir kimyasal ürün olduğu Ģeklindedir. Atomlardaki elektronlar yörünge olarak bilinen boĢluklarda hareket ederler. Her yörüngede birbirine zıt yönde hareket eden en fazla iki elektron bulunur [AkkuĢ, 1995]. Serbest radikaller hücrelerin lipid, protein, DNA, karbohidratlar gibi tüm önemli bileĢiklerine etki ederler ve de yapılarının bozulmalarına neden olurlar. Biyolojik sistemlerdeki reaktif oksijen türleri (ROS), süperoksit anyonu (2O2-), hidroksil radikali (HO-), nitrik oksit (NO-), peroksil radikali (ROO-) ve radikal olmayan hidrojen peroksit (H2O2) gibi serbest radikaller oksidatif stresin en önemli nedenlerinden birini oluĢtururlar [Babior, 2000]. ROS‘ların oluĢumunu ve bunların meydana getirdiği hasarı önlemek için vücutta bazı savunma mekanizmaları geliĢtirilmiĢtir. Bunlar ―antioksidan savunma sistemleri‖ olarak bilinirler. Oksidatif Stres Oksidatif stres, serbest radikal oluĢumu ile antioksidan savunma mekanizması arasındaki ciddi dengesizliği göstermekte olup, sonuçta doku hasarına yol açmaktadır [Serafini ve ark., 2004]. Diyabette reaktif oksijen türlerinin rolü 1980‘li yıllardan beri geniĢ çapta tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Diyabet ve diyabet komplikasyonlarının reaktif oksijen türleri ile olan iliĢkisini gösteren çalıĢmalarda, nonenzimatik glikasyon, enerji metabolizmasındaki değiĢikliklerden kaynaklanan metabolik stres, sorbitol yol 11 aktivitesi, hipoksi ve iskemi-reperfüzyon sonucu oluĢan doku hasarının serbest radikal üretimini arttırdığı ve antioksidan savunma sistemini değiĢtirdiği vurgulanmaktadır [Elmalı ve ark., 2004]. Oksidatif strese en duyarlı yapılardan biri olduğu da bilinen beta hücrelerinde gözlenen hasarın, hipergliseminin toksik etkilerinden kaynaklandığı düĢünülmektedir [Robertson ve ark., 2004]. Hidrojen peroksidin, yüksek reaktiviteye sahip bir ROS ürünü olan OH radikaline dönüĢmesi sonrası insülin reseptör sinyal sistemi üzerinde etkili olduğu ve insülin tarafından reseptör aracılığı ile düzenlenen sinyal transdüksiyon yollarında anahtar bir rol oynayabileceği görüĢü araĢtırmacıların savları arasında bulunmaktadır [Donalth ve ark., 1999]. Diyabet oluĢturulan rat deney modellerinde oksidatif stres belirteci olarak 8-OHdG (8-hidroksi deoksiguanozin) düzeylerinde de artıĢ gözlenmiĢtir [Ihara ve ark., 1999]. Hiperglisemi ile oksidatif stres arasında yakın iliĢki olduğu görüĢü in vivo çalıĢmalar ile de desteklenmiĢtir [Ceriello, 1997]. Deneysel hayvan çalıĢmalarında insanlardakine benzer diyabet oluĢturmak için kullanılan N- nitroso türevi Dglikozamin yapısındaki streptozotosin, oksidan maddeler meydana getirerek langerhans adacıklarını selektif olarak tahrip etmekte ve uygun olmayan cevapları vererek diabeti baĢlattığı düĢünülmektedir [Das ve ark., 2001]. Sonuç olarak; diyabetik hastaların uzun süreli yüksek kan glikoz konsantrasyonlarına maruz kalmaları oksidatif stresi arttırabilir. Anti-oksidanlar, büyük bir olasılıkla diyabette bozulan oksidatif stresin, protein glikasyonunun ve glukoz metabolizmasının düzeltilmesinde önemli etkiler oluĢturabilirler. 2.5. Diyabette Tedavi Diyabet tedavisinde insülin ve/veya oral antidiyabetikler kullanılmaktadır. Tip 1 diyabette tedavi yöntemi insülin alımı iken; Tip 2 diyabette tedavi yöntemi kandaki glikoz miktarını düĢürmek için oral anti-diyabetik ilaçların alınmasıdır. 12 Hipergiliseminin kontrolü için çeĢitli sınıflara ait oral antidiyabetikler çoğu kez de bunların kombinasyonları kullanılmaktadır. 2.5.1. Oral antidiyabetik tedavi Tip 2 diyabet tedavisinde yaĢam tarzı değiĢiklikleri ile plazma glikozu ayarlanmazsa tedaviye oral antidiyabetik ajanlar eklenir. Bu antidiyabetik ajanlar genellikle insülin sekresyonunu arttırma, insülin duyarlılığını arttırma veya karbonhidrat absorpsiyonunu azaltma yoluyla etki edebilir. Plazma glikozunu ayarlama amacıyla kullanılan oral antidiyabetik ilaçlar (OAD=Oral Antidiabetic Drugs) Ģöyle sınıflandırılabilir [Konca ve Ayvaz, 2011]; 1. Ġnsülin Salgılatıcı Ġlaçlar a) Sülfonilüreler - Glipizid - Gliklazid - Glibenklamid - Glibornurid - Glimeprid b) Meglitinidler 2. - Repaglinid - Nateglinid Ġnsülin duyarlaĢtırıcı ilaçlar a) Biguanidler - Metformin b) Tiazolidinedionlar - Rosiglitazon - Pioglitazon 3. Alfa- Glikozidaz Ġnhibitörleri - Akarboz 13 4. Ġnkretin Mimetik Ġlaçlar a) GLP-1 Analogları - Exenatid - Liraglutid b) DPP-4 Ġnhibitörleri - Sitagliptin - Vildagliptin - Saxagliptin 2.5.2. Biguanidler Yetersiz insülin varlığında hücrelere glikoz giriĢini arttırır, karaciğerde glikoz yapımını ve barsaklardan glikoz emilimini azaltırlar. ĠĢtahı da dolaylı olarak azaltırlar. Ülkemizde piyasada biguanid grubundan Metformin bulunmaktadır [Özcan, 2005]. Metformin Metformin, Tip 2 diyabet tedavisinde 1960‘lı yıllardan beri kullanılmakta olan bir biguaniddir [Lebovitz, 2005]. Ġki molekül guanidin içerir. Doğada Galega officinalis (Fransız leylağı ya da sedef otu) olarak bilinen bitkide bulunur (Resim 2.1). Resim 2.1. Galega officinalis [EcemiĢ ve Atmaca, 2012] 14 Diyabet Birliği (ADA) ve Avrupa Diyabet ÇalıĢma Birliği (EASD)‘nin uzlaĢmasına göre; diyabet tanısı konulduğunda diyet ve yaĢam tarzı değiĢiklikleri ile birlikte kullanımı için herhangi bir kontrendikasyon yoksa Metformin tedavisine baĢlanması önerilmiĢtir [EcemiĢ ve Atmaca, 2012]. Metforminin hücre içi hedefi AMP (Adenozin monofosfat) tarafından aktive olan protein kinaz, anahtar proteinlerin fosforilasyonu yolu ile AMP-aktive protein kinaz (AMPK) glikoz ve lipid metabolizmasında ve hücresel enerji regülasyonunda rol oynar [Krentz ve Bailey, 2005]. Metformin yalnızca insülin varlığında etkilidir ve esas etkisi hepatik glikoz çıkıĢını azaltmaktır. Ayrıca kas ve karaciğer gibi periferik dokularda özellikle yemeklerden sonra insülin aracılı glikoz utilizasyonunu arttırır. Antilipolitik etki ile serum serbest yağ asidi konsantrasyonunu düĢürür [Bailey ve Turner, 1996]. Plazma trigliserid, yağ asidi, düĢük dansiteli lipoprotein (LDL) kolesterol düzeylerinde azalmaya, yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) kolesterol düzeyinde artıĢa neden olur [EcemiĢ ve Atmaca, 2012]. Metforminin pankreatik β hücreleri üzerinde direkt etkisi yoktur ve insülin sekresyonunu direkt olarak etkilemez. Sadece plazma glikoz seviyelerinin değiĢtirilmesi üzerinden etkileri mevcuttur. Bu nedenle hipoglisemik değil antihiperglisemiktir [Lebovitz, 2005]. Deneysel hayvan çalıĢmalarında non-oksidatif metabolizma yolu ile intestinal glikoz kullanımını arttırdığı gösterilmiĢtir. Bu iĢlemde laktat üretilmektedir. Laktatın büyük kısmı glikoneogenez için substrat oluĢturur ve karaciğerde metabolize edilir. Bu durumun hipoglisemiyi önleyici etkileri olduğu düĢünülmektedir [Çorakçı ve ark., 2009]. Ġnsülin ve insülin benzeri büyüme faktörleri (IGF) birçok normal ve transforme hücre tiplerinde proliferasyonu uyardığı gibi bu reseptörler aracılığıyla sinyalizasyonu stimüle eden ajanların da proliferasyonu arttırması beklenmektedir [Nyenwe ve ark., 2011]. Son yapılan populasyon çalıĢmalarından elde edilen bilgilere göre Metformin‘in bazı kanserlerin insidansını azalttığı ve prognozda iyileĢmeye yol açtığı görülmüĢtür. Bir çalıĢmada Metformin kullanan diyabetik hastalarda diğer tedavileri alan diyabetik hastalara göre kanser riskinin daha az olduğu görülmüĢtür 15 [Evans ve ark., 2005]. Yine bir baĢka çalıĢmada Metformin kullanan diyabetik hastalarda sülfonilüre ve insülin tedavisi alan hastalara göre kansere spesifik mortalitede azalma gözlenmiĢtir [Bowker ve ark., 2006]. Metformin‘in genotoksisitesi ile ilgili FDA (2008) raporunda in vitro testlerde (S. typhimirium - Ames testi, fare lenfoma hücreleri – Gen mutasyon testi, insan lenfositleri – Kromozomal anormallik testi) ve farelerde yapılan in vivo mikronükleus testinde negatif sonuç verdiği açıklanmıĢtır [FDA, 2008]. Ancak bu raporda kullanılan dozlar, uygulama süreleri ve sonuçların detayları bulunmamaktadır. Metformin‘in FDA raporunda uzun vadeli karsinojenite çalıĢmasına rastlanmıĢtır. Bu çalıĢmada ratlara Metformin‘in 104 hafta boyunca günde 900 mg/kg‘lık dozu ve farelere de 91 hafta boyunca günde 1500 mg/kg‘lik dozu verilmiĢtir. Bu dozlar insanda uygulanan 2000 mg‘lık doza göre seçilmiĢtir. Sonuçta ratlarda ve farelerde Metformin‘in karsinojenik etkisiyle karĢılaĢılmamıĢtır [FDA, 2008]. 2.6. Genotoksisite Testleri Genetik toksisite ya da genotoksisite; çekirdek, kromozom ve DNA yapısında meydana gelen DNA eklentileri, DNA kırıkları, gen mutasyonları, kromozom anormallikleri, klastojenite ve anöploidi gibi hasarları kapsayan genel bir terimdir. DNA veya genomun kopyasının çıkarılmasını sağlayan enzimlerle etkileĢime giren ve mutasyona neden olan genotoksik maddelerin DNA‘da hasar meydana getirmesi veya bazı değiĢimlere yol açması ise genotoksik etki olarak tanımlanmaktadır [Atlıġekeroğlu ve ġekeroğlu, 2011]. DNA molekülünde mutasyonlara yol açan ajanlar ya da mutajenler, DNA üzerindeki etkilerini ya doğrudan, ya da genomik bilgilere göre sentezlenen proteinlere bağlanarak dolaylı yolla gösterirler. DNA hasarında rol alan kilit moleküllerde ve yollardaki bozukluklar ise doku hasarı, yaĢlanma, kanser, infertilite ve bazı genetik ve multifaktoryal hastalıklara yol açmaktadır (ġekil 1) [Mateuca ve ark., 2006; Atlıġekeroğlu ve ġekeroğlu 2011]. 16 Ġlaçların genotoksisite testleri ile ilgili olarak Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)‘nün kimyasalların test edilmesi için hazırladığı yönergeler dikkate alınmaktadır. Buna göre etken madde piyasaya sürülmeden önce - Bakterilerde gen mutasyon testi - Memeli hücrelerinde in vitro kromozomal hasarın sitogenetik değerlendirmesi veya in vitro memeli hücrelerinde gen mutasyonu testi - Rodent hematopoietik hücreleri kullanılarak in vivo kromozomal hasar testi yapılmalıdır [OECD, 2008]. Ġnsanların maruz kaldığı çeĢitli kimyasal maddelerin (pestisit, gıda katkı maddeleri, kozmetikte kullanılan kimyasallar vb.) ve ilaçların potansiyel genotoksisitelerinin belirlenmesinde çeĢitli testler yapılmaktadır. Bu testlerden in vitro insan lenfosit kültürlerinde en yaygın uygulananlar kromozomal anormallik (KA), KardeĢ kromatid değiĢimi (KKD), mikronukleus (MN) ve Komet testleridir. ġekil 2.1. Genotoksinlerin DNA üzerindeki etki mekanizması ve sonuçları [Atlı-ġekeroğlu ve ġekeroğlu, 2011] 17 Kromozomal anormallik testi DNA düzeyindeki hataların yansıması olarak kromozomlarda meydana gelen anormalliklerin tespitine dayanan bir testtir. Kromozomal anormallikler hasar görmüĢ kromozomların tamir edilememesi veya yanlıĢ tamirinden kaynaklanır. Bu hasarlara fiziksel ve kimyasal ajanlar neden olmaktadır. Yaygın görülen anormallik tipleri kromatid kırığı, kromozom kırığı, fragment, disentrik kromozom, halka kromozom, kardeĢ kromatidlerde birleĢme gibi yapısal ve poliploidi gibi sayısal kromozom anormallikleridir. ÇeĢitli çalıĢmalar, insanlarda kromozomal anormallik frekansındaki artıĢ ile kanser oluĢumu arasında pozitif bir korelasyon olduğunu göstermektedir [Bolognesi, 2003; Doak ve ark., 2012]. KKD, kardeĢ kromatitlerin homolog lokusları arasında DNA replikasyon ürünlerinin simetrik değiĢimidir. DNA çift zincir kırıklarının homolog rekombinasyon yoluyla onarılmasını göstermektedir. Ayrıca KKD‘ler nokta mutasyonların indüksiyonu, gen amplifikasyonu ve sitotoksisite ile yakından iliĢkilidir [Latt ve ark., 1980; Wilson ve ark., 2007]. Bir maddenin KKD frekansında artıĢa neden olması, o maddenin hücredeki replikasyon mekanizmasını etkilediğinin ve DNA hasarı oluĢturabildiğinin göstergesidir. KKD testi bir çok çalıĢmada kimyasalın klastojenik aktivitesinin belirlenmesinde kullanılmaktadır [Santoro ve ark., 2008; Beg ve ark., 2009; Montoro ve ark., 2012]. Bununla birlikte KKD frekansındaki artıĢ ile kanser arasında bir iliĢki kurulamamıĢtır. Bu nedenle KKD frekansındaki artıĢ genotoksik bir kimyasala maruz kalmanın biyolojik bir göstergesi olarak kabul edilmelidir [Preston ve ark., 2010]. Mikronukleus testi çeĢitli ajanların hem klastojenik hem de anöjenik etkilerini belirlemek için uygulanan yöntemlerden biridir. Bu nedenle insanlarda genotoksik kimyasallara maruziyetin belirlenmesinde sıklıkla kullanılmaktadır [Cho ve ark., 2009]. Bu yönteme Sitokinezi BloklanmıĢ Mikronükleus (Cytokinesis-Blocked Micronucleus Assay=CBMN Assay) metodu da denmektedir. Sitokinezi durdurmak amacıyla bir aktin polimeraz inhibitörü olan sitokalasin B (Cyt B) kullanılmakta ve bu sayede ilk bölünmesini geçirmiĢ mitotik hücrelerin binükleer görüntüleri elde edilmektedir [Fenech, 2007]. Mikronükleuslar, asentrik kromozomal fragmentlerinin 18 ya da bütün kromozomların hücre bölünmesi sırasında ana çekirdek dıĢında kalmasıyla ayrı bir yavru çekirdek Ģeklinde oluĢmaktadır [Fenech, 2007; Poletta ve ark., 2008]. Farklı çalıĢmalara göre insan periferal lenfositlerinde artmıĢ MN frekansı ile kanser insidansı arasında önemli bir korelasyon vardır [Bonassi ve ark., 2007; Parry ve Kirsch-Volders, 2010; Preston ve ark., 2010]. Son yıllarda geliĢen Komet tekniği, çeĢitli ajanların yol açtığı DNA tek ve çift zincir kırıklarının ve onarımının tespiti için kullanılan hassas, hızlı ve güvenilir bir yöntemdir. Tek hücre jel elektroforez (Single cell gel electrophoresis) tekniği olarak da adlandırılan Komet yöntemi, birçok memeli hücresinde çeĢitli ajanların indüklediği DNA hasarı ve onarım bozukluğunun tayinini amaçlayan çalıĢmalarda kullanılmaktadır [Garry ve ark., 2003; Poletta ve ark., 2008; Hoelzl ve ark., 2009]. Bu yöntemin temelinde kırıklar sonucu oluĢan küçük DNA parçalarının kırılmamıĢ bütün haldeki DNA moleküllerine göre elektroforez Ģartlarında daha hızlı hareket etmesi vardır. Hücreler önce bir agaroz jele gömülür daha sonra lize edilir ve elektroforezde küçük DNA molekülleri, ana çekirdeği geride bırakarak ileri doğru hareket eder [Singh ve ark., 1988; Shaposhnikov ve ark., 2009]. DNA, floresan bir boya ile boyanmakta ve floresan mikroskop altında incelenmektedir. Görüntüler kuyruklu yıldıza benzediği için teknik ‗komet‘ olarak adlandırılmıĢtır. Ġleriye gidebilen DNA miktarı ve göçün mesafesi, bu hücrede bulunan DNA ipliğindeki kırıkların sayısı ile orantılıdır. DNA hasarı yüksek olan hücrelerde, kromozomal DNA, hücre çekirdeğinden anoda doğru büyük göç göstermektedir [Singh ve ark., 1988]. Genotoksinleri ilk etki ettikleri bölgelerde değerlendirebilmesi, hemen hemen tüm ökaryotik hücrelere uygulanabilmesi, düĢük hasar seviyesini ölçebilmesi, az sayıda hücre örneği gerektirmesi, hızlı, basit ve ucuz bir yöntem olması gibi avantajlarından dolayı geniĢ bir kullanım alanına sahiptir [Choy, 2001, Atlıġekeroğlu ve ark., 2011]. 19 2.7. Metformin ve Farklı Antidiabetik Ġlaçlarda YapılmıĢ Genotoksisite ÇalıĢmaları Metformin‘in insan lenfositlerinde genotoksik etkilerinin incelendiği yayınlanmıĢ bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Bununla birlikte farklı test sistemlerinde gerçekleĢtirilmiĢ bazı genotoksisite testleri mevcuttur. Tek ya da çoklu oral Metformin alımının genotoksik ve sitotoksik potansiyelin araĢtırıldığı bir çalıĢmada normal ve diyabetik ratlarda mikronükleus, kromozom anormallikleri, kemik iliği hücrelerinin mitotik aktivitesi, sperm- baĢ anomalisi ve bazı oksidatif stres markerları sitogenetik yöntemler aracılığıyla incelenmiĢtir. Ratlarda diyabet oluĢumu streptozotosin enjeksiyonu ile indüklenmiĢtir. Diyabetik ve diyabetik olmayan ratlarda tek doz olarak Metformin 100, 500 ve 2500 mg/kg uygulaması yapılmıĢ ve 24 saatlik etkisi incelenmiĢtir. Ayrıca, çoklu doz çalıĢmasında diyabetik ve diyabetik olmayan ratlar günlük 100 ve 500 mg/kg Metformine 4 ve 8 hafta maruz bırakılmıĢ ve sonrasında kemik iliği ve sperm hücreleri toplanarak değerlendirilmiĢtir. Her deney için eĢ zamanlı kontrol grupları da bulundurulmuĢtur. Kemik iliği hücrelerinde kromozomal anormallik ve polikromatik ile normokromatik eritrositlerde MN testi yapılmıĢtır. Elde edilen veriler Metforminin ratlarda test edilen dozların hiçbirinin genotoksik veya sitotoksik bir etkisinin olmadığını göstermiĢtir. Sperm örneklerinde ise Metformin‘in her hangi bir hasara neden olmadığı hatta iyileĢtirici etkisi olduğu açıklanmıĢtır [Attia ve ark., 2009]. Rabbani ve arkadaĢlarının 2009 yılında yaptığı bir çalıĢmada, Pioglitazone ve Metformin kombinasyonunun erkek ratlarda polikromatik ve normokromatik eritrositlerde MN frekansını azalttığı gözlenmiĢtir [Rabbani ve ark. 2009]. Ancak Rabbani ve arkadaĢlarının (2010) yaptıkları bir baĢka araĢtırmada Metformin, Glimepirid ve Pioglitazone‘nin sıçanlarda üreme toksisitesi üzerine etkilerini incelenmiĢ ve Metformin ile Pioglitazone‘nin sperm anomalilerini ve oksidatif stresi azalttığı; ancak Metformin ile Glimepirid‘in sperm anormalliğini indüklediği bulunmuĢtur. 20 Amador ve arkadaĢları tarafından 2012 yılında yapılan bir çalıĢmada, Metformin‘in genotoksisitesi Çin hamster yumurtalık hücrelerinde (CHO-K1) in vitro koĢullarda kromozom anormallikleri ve komet testi ile, farelerde ise in vivo mikronükleus testi ile değerlendirilmiĢtir. In vitro testlerde kromozom anormalliği gözlenmezken, komet testi ile DNA hasarı gözlenmiĢtir. MN testinde ise genotoksik etki sergilemediği açıklanmıĢtır. In vitro test sonuçlarının kronik Metformin maruziyetinin genotoksik olabileceği ihtimalini gösterebileceğini açıklamıĢlardır [Amador ve ark., 2012]. Metformin‘in oksidatif stresle indüklenen DNA hasarı karĢısındaki olası koruyucu etkileri in vitro koĢullarda incelenmiĢtir. Metformin‘in ve N-asetilsisteinin (NAC) etkileri birbiri ile karĢılaĢtırılmıĢtır. Bu amaçla 20 donör kullanılmıĢ ve bireylerden toplanan periferal kan lenfositleri 10- 50 µM arası değiĢen konsantrasyonlarda Metformin ve NAC ile muamele edilmiĢtir. Bundan 1 saat sonra 48 saatlik 15 µM kümen hidroperoksit muamelesi yapılmıĢtır. Komet testi ve mikronükleus tekniği kullanılarak oksidatif DNA hasarına karĢı koruyucu etkileri değerlendirilmiĢtir. Metformin‘in lenfostilerde kümen hidroperoksitin indüklediği DNA hasarını azaltmamıĢtır. Ancak 50 µM NAC‘ın koruyucu etki gösterdiği belirlenmiĢtir [Onaran ve ark., 2006]. Farklı anti-diyabetik ajanların genotoksik etkileri de araĢtırılmıĢtır. Thiazolidin sınıfına ait bir anti-diyabetik ajan olan Rosiglitazone (RSG)‘un ratlarda periferal kan ve akciğer hücrelerinde DNA hasarına neden olup olmadığı Komet testi ile incelenmiĢtir. Ratlara 14 gün boyunca günlük 0; 0,5; 1 ve 2 mg/kg‘lık dozlar gavaj yoluyla verilmiĢtir. Hepatositlerde DNA hasarında doza bağlı olarak bir artıĢ meydana geldiği gözlenmiĢ; buna karĢın periferal kan lenfositlerinde sadece en yüksek dozda DNA hasarı saptanmıĢtır [Bedir ve ark., 2006]. Thiazolidin sınıfından diğer bir anti-diyabetik ajan olan Pioglitazone (PIO)‘nin de ratlarda akciğer ve periferal kan lenfositleri kullanılarak Komet testiyle genotoksik etkileri incelenmiĢtir. Ratlara 14 gün boyunca günlük 0, 10, 20 ve 40 mg/kg‘lık dozlar gavaj yoluyla uygulanmıĢtır. Sonuç olarak; PIO‘nun hem akciğer hem de 21 lenfosit hücrelerinde doza bağlı olarak oksidatif lezyonlar nedeniyle DNA hasarını arttırdığı gözlenmiĢtir [Bedir ve ark., 2008]. BeĢ ya da daha fazla yıl Pioglitazone ve Glimepirid kombinasyonu kullanan Tip 2 diyabetli hastalarda mikronükleus sıklığı incelenmiĢtir. Bu antidiyabetik ilaç kombinasyonunu kullanan Tip 2 diyabetli 127 hasta ve 140 sağlıklı birey (kontrol grubu) çalıĢmaya dahil edilmiĢ, oral ve yanak mukoza hücrelerinde Mikronukleus frekansı incelenmiĢtir. Ġlaç kombinasyonunu kullanan hastalarda kontrol grubuna göre yüksek oranda MN bulunduğu belirlenmiĢtir [Ahmed Shaik ve ark., 2010]. 22 3. MATERYAL VE METOT 3.1. Materyal 3.1.1. Kromozom incelemesi için materyal Bu çalıĢmada antidiyabetik ilaç etken maddesi olan Metformin‘in olası genotoksik etkilerinin incelenmesi amacıyla kültüre edilmiĢ insan periferal lenfositleri ve izole lenfositler kullanılarak dört farklı genotoksisite testi uygulanmıĢtır. Periferik kan, 2425 yaĢlarında iki bayan donörden temin edilmiĢtir. Donörlerin sigara, alkol ve ilaç kullanmamasına, herhangi bir hastalığı olmamasına ve genotoksik ajanlara maruz kalma öyküsü bulunmamasına dikkat edilmiĢtir. 3.1.2. Test materyali Metformin Metformin‘in kimyasal adı 1,1-Dimetilbiguanid hidroklorid Ģeklindedir. CAS NO: 1115-70-4, moleküler ağırlığı 165,62 g/mol olup kimyasal formülü C4H11N5 · HCl‘dür. ġekil 3.1‘de Metformin‘in moleküler yapısı verilmiĢtir. ġekil 3.1. Metformin‘in moleküler yapısı 23 3.2. Metot 3.2.1. Ġnsan lenfosit kültüründe gerçekleĢtirilen çalıĢmalar Kromozom anormalliği (KA) ve kardeĢ kromatid değiĢimi (KKD) testleri Bu çalıĢmada kromozomal anormallik (KA) testi için Evans ve arkadaĢlarının (1984) metodu bazı değiĢikliklerle [YüzbaĢıoğlu ve ark., 2006; Evans ve ark., 1984], KardeĢ Kromatid DeğiĢimi (KKD) testi için ise Perry ve Wolff‘un (1974) ve Speit ve Haupter‘in (1985) yöntemleri uygulanmıĢtır [Perry ve Wolff, 1974; Speit ve Haupter, 1985]. ÇalıĢmada lenfosit kültür ortamına (Chromosome medium B) donörlerden alınan 1/10 oranında heparinize edilmiĢ periferik kan (0,2 mL) steril Ģartlarda ekilmiĢtir. Sartorius membran filtre ile steril edilerek hazırlanan BrdU (5-Bromo-2deoksiuridin=Bromodeoksiüridin) solüsyonu (10 µg/mL) tüplere ilave edilmiĢtir. Ardından kültür tüpleri 37ºC‘deki inkübatörde 72 saat inkübasyona alınmıĢtır. Kültür süresinin baĢlangıcından 24 ve 48 saat sonra Metformin‘in 12,5; 25,0; 50,0; 75,0; 100,0 ve 125,0 µg/mL‘lik konsantrasyonları kültür tüplerine ilave edilmiĢtir. Deneyde eĢ zamanlı olarak bir negatif kontrol ve bir de pozitif kontrol (MMC, 0,2 µg/mL) kullanılmıĢtır. Kültürün 70. saatinde her tüpe kolkisin çözeltisinden (0,06 µg/mL) eklenmiĢtir. Ġnkübasyon süresi sonunda (72. saatte) tüpler etüvden çıkarılarak 1200 rpm‘de 10 dakika santrifüj edilmiĢ ve süpernatant atılmıĢtır. Daha sonra tüplere 0,075 M KCl çözeltisinden ilave edilmiĢ ve 30 dakika inkübasyona bırakılmıĢtır. Ardından tüpler 1200 rpm‘de 10 dakika santrifüj edilmiĢ ve süpernatant atılmıĢtır. Tüplere, fiksasyon iĢlemi için 3:1 metanol:asetik asitten ilave edilmiĢ ve 45 dakika bekletilmiĢtir. Tespit iĢlemi 2 kez daha tekrarlanmıĢtır. Süpernatant atıldıktan sonra kalan kısım pipetaj yapılarak hücre süspansiyonu elde edilmiĢ ve önceden temizlenmiĢ lamlar üzerine farklı alanlara gelecek Ģekilde damlatılmıĢtır. Hazırlanan preparatlar, oda sıcaklığında 24 saat kurumaya bırakılmıĢtır. 24 Mikronükleus testi Mikronukleus (MN) testi Fenech ve arkadaĢlarının (2000) metodu bazı değiĢikliklerle [Palus ve ark. 2003] uygulanarak yapılmıĢtır [Fenech ve ark., 2000; Palus ve ark., 2003]. Kültür iĢlemi Kromozom anormalliği (KA) ve kardeĢ kromatid değiĢimi (KKD) testlerindeki gibi gerçekleĢtirilmiĢtir. Kültürdeki hücreler Metformin‘in 12,5; 25,0; 50,0; 75,0; 100,0 ve 125,0 µg/mL‘lik konsantrasyonları ile 48 saat muamele edilmiĢtir. 44. saatte Cytochalasin-B (5,2 µL) eklenerek sitokinezin durması sağlanmıĢtır. 72. saatte tüpler, 1000 rpm‘de 10 dakika santrifüj edilmiĢ ve süpernatant atılmıĢtır. Daha sonra tüplere 0,075 M KCl solüsyonundan ilave edilmiĢtir. Tüpler 1000 rpm‘de (10 dakika) santrifüj edilip süpernatant atılmıĢ ve fiksasyon 3:1 metanol:asetik asitte gerçekleĢtirilmiĢtir. Fiksasyon iĢlemi 3 kez tekrarlanmıĢ ve 3. fiksatife sitoplazmanın korunması amacıyla % 1‘lik formaldehit eklenmiĢtir. Tüpler son kez santrifüj edilmiĢ ve süpernatant atılmıĢ, geriye kalan hücre süspansiyonu pipetle homojenize edilmiĢtir. Daha önceden temizlenmiĢ lamlar üzerine, farklı alanlara birer damla damlatılarak süspansiyonun yayılması sağlanmıĢ ve kuruması için preparatlar 24 saat oda sıcaklığında bırakılmıĢtır. Preparatların boyanması Kromozomal anormalliklerin, mikronükleusların ve mitotik indeksin belirlenmesi amacıyla preparatlar homojen olarak boyanmıĢtır. Bu amaçla preparatlar % 5‘lik Giemsada (pH 6,8) 20-25 dakika boyanmıĢtır. KardeĢ kromatit değiĢimlerinin gözlenmesi için ise, floresan+Giemsa boyaması, Speit ve Haupter‘in (1985) metoduna göre bazı modifikasyonlarla uygulanmıĢtır [Speit ve Haupter, 1985]. Buna göre preparatlar düz bir tepsiye konularak üzerleri ince bir tabaka halinde fosfat tamponu (pH 6,8) ile kaplanıp 254 nm dalga boyunda 10-13 dakika ıĢınlanmıĢtır. Preparatlar, 60ºC‘de 1xSSC (Sodyum klorür+Tri-Sodyum sitrat) solüsyonunda 1 saat inkübasyona bırakılmıĢtır. Daha sonra % 5‘lik Giemsa ile (pH 6,8) 20-25 dakika 25 boyanmıĢtır. Oda sıcaklığında kurutulan preparatlar DEPEX ile daimi hale getirilerek mikroskobik incelemeye alınmıĢtır. Kromozom anormalliklerinin ve mitotik indeksin saptanması Kromozomal anormalliklerin belirlenmesi için her bir uygulama grubunda, iki donöre ait preparatlarda kromozomları iyi dağılmıĢ olan 100‘er metafaz (toplam 200 metafaz) incelenmiĢtir. Ġncelenen toplam hücre sayısı içindeki anormal hücrelerin yüzdesi ve hücre baĢına düĢen kromozom anormalliği sayısı belirlenmiĢtir. Ayrıca bu preparatlarda mitotik indeks de (MI) saptanmıĢ ve bu amaçla tüm uygulamalar için hazırlanan preparatlardan her bir donör için 1000‘er hücre (toplam 2000 hücre) değerlendirilmiĢtir. Mitotik indeks, bölünen hücre sayısının toplam hücre sayısına oranı yüzde cinsinden hesaplanarak belirlenmiĢtir. KardeĢ kromatid değiĢiminin ve replikasyon indeksinin saptanması KardeĢ kromatid değiĢimi (KKD) sayısının belirlenmesinde, her iki donöre ait preparatların her birinde, kromozomları iyi dağılmıĢ ve ikinci mitoz bölünme geçiren 25‘er hücre (toplam 50 hücre) incelenmiĢtir. KardeĢ kromatitlerin farklı boyanması için kültür ortamına, timin bazının analoğu olan BrdU ilave edilmiĢtir. Böylece hücre DNA‘sı replike olduğunda yeni sentezlenen polinükleotid ipliği içine timinin yerine ortamda bulunan BrdU geçmiĢtir. BrdU‘i içine almıĢ DNA UV ıĢınlanmaya maruz bırakıldığında, boyama sonucunda bu bölgeler açık renkli gözlenmiĢtir. Boyanma farkı sayesinde DNA‘da kardeĢ kromatidler arasındaki değiĢimler belirlenmiĢtir. Replikasyon indeksini (RI) hesaplamak için, her iki donörden hazırlanan preparatların her birinden 100 hücre (toplam 200 hücre) incelenmiĢtir. Ġncelenen hücreler arasında birinci (M1), ikinci (M2) ve üçüncü (M3) mitoz evresindeki hücreler sayılmıĢ ve replikasyon indeksi (RI) = [1x(M1)+ 2x(M2)+ 3x(M3)]/N (N= incelenen toplam hücre sayısı) formülüyle hesaplanmıĢtır. 26 Mikronükleus (MN) frekansının ve nükleer bölünme indeksinin (NBI) saptanması Mikronükleus frekansını saptamak için; karyokinezi gerçekleĢtirmiĢ, fakat sitokinezi engellenmiĢ çift çekirdekli (binükleat) hücreler değerlendirilmektedir. Binükleat hücreleri elde etmek için, kültüre 44. saatte Sitokalasin-B ilave edilmekte ve sitoplazma bölünmesi engellenmektedir. ÇalıĢmada her iki donöre ait her bir preparattan 1000 tane, toplam 2000 tane çift çekirdekli hücre incelenmiĢ ve mikronükleus içeren hücreler belirlenmiĢtir. Mikronukleus taĢıyan çift çekirdekli hücreler 1 mikronükleuslu, 2 mikronükleuslu, 3 mikronükleuslu olmak üzere sayılmıĢ ve [1x(1MN)+2x(2MN)+3x(3MN+4MN)]/N (N; incelenen toplam hücre sayısı) formülü kullanılarak hücre baĢına düĢen MN sayısı (MN/hücre) belirlenmiĢtir. Nükleer bölünme indeksi belirlenirken her bir uygulama grubunda iki donörden 500‘er adet (toplam 1000) hücre değerlendirilmiĢtir. Hücreler 1 çekirdekli (1N), 2 çekirdekli (2N), 3 çekirdekli (3N) ve 4 çekirdekli (4N) Ģeklinde sayılmıĢ, nükleer bölünme indeksi [1x(1N)+2x(2N)+3x(3N+4N)]/n (n; incelenen toplam hücre sayısı) formülünden yararlanılarak hesaplanmıĢtır. 3.2.2. Ġzole lenfositlerindeki çalıĢmalar Komet testi Bu çalıĢmada Komet testi için Singh ve arkadaĢlarının (1988) kullandıkları metot bazı modifikasyonlarla uygulanmıĢtır [Singh ve ark., 1988]. Donörlerden alınan kandan biocoll kullanılarak lenfositler izole edilmiĢtir. Ġzole lenfositlerde hücre canlılığı trypan blue kullanılarak ≥%98 olarak belirlenmiĢtir. Lenfositler test maddesinin konsantrasyonları (12,5; 25,0; 50,0; 75,0; 100,0 ve 125,0 µg/mL) ile bir saat 37°C‘de inkübasyona alınmıĢtır. Pozitif kontrol olarak H2O2 (100 µM) ve negatif kontrol olarak da saf su kullanılmıĢtır. Bir saat inkübasyon süresi sonunda santrifüj iĢlemi ile süpernatant atılmıĢ ve PBS (Fosfat tamponu) ile resüspanse edilmiĢtir. DüĢük erime ısılı agar ile lenfositler karıĢtırılmıĢ ve daha önceden yüksek erime ısılı agar ile kaplanmıĢ lamların üzerine bu karıĢım yayılmıĢtır. Preparatlar buzdolabında bekletildikten sonra lysing (çözünme) solüsyonuna alınmıĢtır. Daha 27 sonra elektroforez tamponunda bekletilmiĢ ve 25 V, 300 mA‘de 20 dakika elektroforeze tabi tutulmuĢtur. Ardından nötralizasyon tamponunda (0,4 M Tris, pH 7,5) bekletilen lamlar Etidyum Bromid (EtBr) ile boyanarak incelemeye alınmıĢtır. Her bir konsantrasyon için 200 hücre (her iki donörden 100‘er hücre) floresan mikroskopta ―Comet Assay IV‖, Perceptive Instruments Ltd., UK analiz sistemi kullanılarak incelenmiĢtir. Hücrelerin hasar dereceleri % kuyruk yoğunluğu, kuyruk uzunluğu ve kuyruk momenti cinsinden değerlendirilmiĢtir. Ġstatistiksel analizler Uygulama ve kontrol gruplarından elde edilen mitotik indeks (MI), replikasyon indeksi (RI), anormal hücre frekansı, hücre baĢına düĢen kromozom anormalliği ve mikronükleus frekansı sonuçları z-testi ile, kardeĢ kromatid değiĢimi ve komet testi sonuçları t-testi ile analiz edilmiĢtir. Ayrıca doz-etki iliĢkisini ortaya koymak amacıyla mitotik indeks, replikasyon indeksi, KKD/Hücre sayısı, anormal hücre frekansı, KA/Hücre sayısı, MN/Hücre sayısı, nükleer bölünme indeksi, % kuyruk yoğunluğu, kuyruk uzunluğu ve kuyruk momenti için SPSS 13.0 bilgisayar programıyla regresyon analizi uygulanmıĢtır. 28 4. ARAġTIRMA BULGULARI 4.1. Kromozomal Anormallik (KA) Testi Sonuçları Metformin anormal hücre oranını ve hücre baĢına düĢen anormallik miktarını 24 saatlik uygulamada anlamlı düzeyde etkilememiĢ ancak 48 saatlik uygulamada en düĢük konsantrasyon (12,50 µg/mL) hariç tüm konsantrasyonlarda kontrole göre önemli oranda ve konsantrasyona bağlı olarak arttırmıĢtır (Anormal hücre oranı için r= 0,81, hücre baĢına düĢen anormallik miktarı için r= 0,80) (Çizelge 4.1, ġekil 4.1). Metformin kromozomlarda beĢ farklı yapısal anormalliğe neden olmuĢtur. Bunlar kromatid ve kromozom kırıkları, disentrik kromozomlar, kardeĢ kromatidlerde birleĢme ve fragment oluĢumudur (Çizelge 4.1). Tek bir uygulamada (75 µg/mL) ve çok düĢük oranda (% 0,38) rastlanmak üzere sayısal kromozom anormalliği olan poliploidi de gözlenmiĢtir (Çizelge 4.1). Resim 4.1‘de Metformin uygulaması ile belirlenen kromozomal anormallikler verilmiĢtir. En yaygın görülen yapısal anormallik kromatid kırıklarıdır (% 64,29). Daha sonra kromozom kırıkları (% 17,67) ve kardeĢ kromatidlerde birleĢme (% 9,39) gelmektedir. Daha düĢük oranda olmakla birlikte diğer yapısal anormalliklerin sıralaması Ģu Ģekildedir; % 5,64 oranında fragment ve % 2,63 oranında disentrik kromozomlar. 29 Çizelge 4.1. Metformin‘in insan lenfositlerinde kromozomal anormallikler ve frekansları üzerine etkisi Test maddesi Uygulama Süre Kons. (saat) (μg/mL) Anormal hücre ± SH (%) Anormallikler kzk kkb 1 4 1 1 1 1 2 Kontrol MMC Metformin 24 24 24 0,0 0,2 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 ktk 1 20 1 4 8 4 5 1 Kontrol MMC Metformin 48 48 48 0,0 0,2 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 5 30 14 12 20 15 13 18 2 19 2 3 1 4 10 64,29 17,67 Kromozomal anormallik yüzdesi 1 1 2 3 4 5 2 2 KA/Hücre ± SH ds 1 1 ktd 1 - f 3 1 1 p 1 - 1,0±0,70 13,5±2,42 0,5±0,49 3,5±1,30 3,5±1,30 3,5±1,30 3,0±1,21 3,0±1,21 0,010±0,010 0,140±0,260 0,005±0,050 0,035±0,010 0,040±0,014 0, 035±0,013 0,030±0,012 0,030±0,012 1 1 1 1 1 3 - 1 2 2 3 1 1 - 4,5±1,47 24,5±3,02 8,5±1,97 9,5±2,07* 13,0±2,38** 11,5±2,26** 10,0±2,12* 15,5±2,56*** 0,045±0,015 0,280±0,030 0,085±0,020 0,100±0,021* 0,140±0,025** 0,120±0,022** 0,100±0,021* 0,160±0,026*** - 5,64 0,38 9,39 2,63 Kons.: Konsantrasyonlar, ktk: kromatid kırığı, kzk: kromozom kırığı, kkb: kardeĢ kromatidlerde birleĢme, ds: disentrik kromozom, ktd: kromatid değiĢimi, f: fragment, p:poliploidi * Kontrole göre P< 0,05 düzeyinde anlamlı (z testi) ** Kontrole göre P< 0,01 düzeyinde anlamlı (z testi) *** Kontrole göre P< 0,001 düzeyinde anlamlı (z testi) Anormal Hücre (%) 25 20 15 10 24 saat 5 48 saat 0 Konsantrasyonlar ġekil 4.1. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki anormal hücre frekansı 30 (a) (c) (b) (d) (e) (f) Resim 4.1. Metformin ile muamele edilen insan lenfositlerinde gözlenen kromozom anormallikleri a) Kromozom kırığı b) Kromatit kırığı c) KardeĢ kromatidlerde birleĢme d) Disentrik kromozom e) Fragment f) Poliploidi 31 4.2. KardeĢ Kromatid DeğiĢimi (KKD) Testi Sonuçları Metformin KKD oranını 24 saatlik uygulamada en düĢük doz olan 12,5 µg/mL‘lik konsantrasyon hariç tüm konsantrasyonlarda kontrole göre önemli oranda ve konsantrasyona bağlı olarak arttırmıĢtır (r= 0,90). 48 saatlik uygulamasında ise KKD frekansı tüm konsantrasyonlarda kontrole göre anlamlı düzeyde artmıĢtır. Bu artıĢ konsantrasyona bağlıdır (r= 0,64). (Çizelge 4.2, ġekil 4.2, Resim 4.2). ÇalıĢmada tespit edilen en az KKD sayısı 2, en fazla KKD sayısı ise 18‘dir. Mitotik indeks değerleri incelendiğinde Metformin‘in 24 saatlik uygulamasında 12,5 ve 50,0 µg/mL‘lik konsantrasyonlar hariç tüm konsantrasyonların mitotik indeksi kontrole göre düĢürdüğü gözlenmiĢtir. Ancak bu düĢüĢ konsantrasyona bağlı değildir. 48 saatlik uygulamada ise tüm konsantrasyonlar mitotik indekste kontrol grubuna göre anlamlı oranda ve konsantrasyona bağlı olmayan bir azalmaya neden olmuĢtur (Çizelge 4.2, ġekil 4.3). Metformin‘in replikasyon indeksi üzerine herhangi bir etkisinin olmadığı belirlenmiĢtir (Çizelge 4.2). Çizelge 4.2. Metformin‘in insan lenfositlerinde KKD, RI ve MI frekansları üzerine etkisi Test maddesi Süre (saat) Uygulama Konsantrasyon (μg/mL) Kontrol MMC Metformin 24 24 24 0,0 0,2 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 Minmax KKD 2-6 13-45 1-8 2-7 3-18 3-10 4-11 4-10 Kontrol MMC Metformin 48 48 48 0,0 0,2 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 2-8 17-48 2-9 3-10 3-10 3-10 3-10 3-11 KKD/hücre ± SH M1 M2 M3 RĠ ± SH MĠ ± SH 3,16±1,17 28,70±1,22 3,10±0,20 4,12±0,19* 5,30±0,34* 5,32±0,22* 6,20±0,23* 6,04±0,23* 62 71 49 55 45 35 49 56 24 40 32 22 33 36 34 25 114 89 119 123 122 129 117 119 2,26±0,06 2,09±0,06 2,35±0,06 2,34±0,06 2,39±0,06 2,47±0,05 2,34±0,06 2,32±0,06 6,25±0,54 3,90±0,43 5,50±0,51 3,65±0,42a3 6,00±0,53 4,60±0,47a1 4,30±0,45a2 3,45±0,41a3 3,76±0,21 30,16±1,18 5,20±0,26* 5,66±0,24* 5,16±0,22* 5,90±0,23* 5,98±0,27* 5,26±0,27* 42 66 64 66 52 67 38 58 35 61 46 39 41 55 52 58 123 73 90 95 107 78 110 84 2,41±0,06 2,04±0,06 2,13±0,05 2,15±0,06 2,28±0,06 2,06±0,06 2,36±0,06 2,13±0,06 4,75±0,48 2,40±0,34 2,75±0,37 a3 2,95±0,38 a2 3,25±0,40 a1 3,20±0,39 a1 3,10±0,39 a2 3,50±0,41 a1 * Kontrole göre p<0,05 düzeyinde anlamlı (t-testi) a1 Kontrole göre p<0,05 düzeyinde anlamlı (z testi) a2 Kontrole göre p<0,01 düzeyinde anlamlı (z testi) a3 Kontrole göre p<0,001 düzeyinde anlamlı (z testi) 32 35 30 KKD/Hücre 25 20 24h 15 48h 10 5 0 Kontrol MMC 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 Konsantrasyonlar ġekil 4.2. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki kardeĢ kromatit değiĢimi frekansı 8 7 Mitotik indeks (%) 6 5 4 24h 3 48h 2 1 0 Kontrol MMC 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 Konsantrasyonlar ġekil 4.3. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki mitotik indeks frekansı 33 Resim 4.2. Metformin ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde gözlenen kardeĢ kromatid değiĢimleri 4.3. Mikronukleus (MN) Testi Sonuçları MN testi sonuçlarına göre Metformin mikronükleus frekansında kontrole göre en yüksek üç konsantrasyonda artıĢa neden olmuĢtur. Ancak, yalnızca en yüksek konsantrasyon olan 125,0 µg/mL‘lik konsantrasyonda anlamlı düzeyde artıĢ belirlenmiĢtir. MN frekansında konsantrasyona bağlı bir artıĢ tespit edilmiĢtir (r= 0,90) (Çizelge 4.3, ġekil 4.4). Bu çalıĢmada Metformin uygulaması sonucunda yoğun olarak bir mikroçekirdekli binükleatlara rastlanmıĢtır (Resim 4.3). Üç mikroçekirdekli binükleatlara hiç rastlanmazken, iki mikroçekirdekli binükleata yalnızca en düĢük konsantrasyonda (12,5 µg/mL) rastlanmıĢtır. Metformin Nükleer bölünme indeksini (NBI) tüm konsantrasyonlarda düĢürmüĢtür. Ancak bu düĢüĢ zayıf oranda konsantrasyona bağlı (r= 0,49) ve yalnızca en yüksek iki konsantrasyon olan 100,0 ve 125,0 µg/mL‘lik konsantrasyonlarda kontrole göre anlamlıdır (Çizelge 4.3). 34 Çizelge 4.3. Metformin‘in insan lenfositlerinde mikronükleus frekansları ve nükleer bölünme indeksi üzerine etkisi Uygulama Test maddesi Süre Konsantrasyon (saat) (μg/mL) Sayılan BN hücreler içinde binükleat mikronükleus frekansları hücre (1) (2) (3) Nükleer Bölünme MN ± SH Ġndeksi ± SH (%) (NBI) sayısı Kontrol 48 0,0 2000 7 - - 0,35 ± 0,13 1,82 ± 0,42 MMC 48 0,2 2000 34 - - 1,70 ± 0,28 1,77 ± 0,41 Metformin 48 12,5 2000 5 1 - 0,35 ± 0,13 1,82 ± 0,42 25,0 2000 5 - - 0,25 ± 0,10 1,81 ± 0,42 50,0 2000 6 - - 0,30 ± 0,12 1,80 ± 0,42 75,0 2000 8 - - 0,40 ± 0,14 1,76 ± 0,41 100,0 2000 13 - - 0,65 ± 0,17 1,74 ± 0,17** 125,0 2000 20 - - 1,00 ± 0,22** 1,48 ± 0,38* * Kontrole göre p<0,05 düzeyinde anlamlı (z testi) ** Kontrole göre p<0,01 düzeyinde anlamlı (z testi) ***Kontrole göre p<0,001 düzeyinde anlamlı (z testi) 1,8 1,6 1,4 MN (%) 1,2 1 0,8 48h 0,6 0,4 0,2 0 Kontrol MMC 12,5 25,0 50,0 75,0 100,0 125,0 Konsantrasyonlar ġekil 4.4. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerindeki mikronükleus frekansı 35 (a) (b) Resim 4.3. Metformin ile muamele edilen insan lenfositlerinde gözlenen mikronükleuslu binukleat hücreler a) bir mikronükleuslu binükleat b) iki mikronükleuslu binükleat 4.4. Komet Testi Sonuçları Komet testi sonuçlarına göre Metformin tüm konsantrasyonlarda kuyruk yoğunluğunu kontrole göre konsantrasyona bağlı artırmıĢtır (r=0,65). Ancak bu artıĢ yalnızca en yüksek konsantrasyonda (125,0 µg/mL) anlamlı düzeydedir. Metformin kuyruk uzunluğunu ise 12,5 ve 50,0 µg/mL‘lik konsantrasyonlar hariç tüm konsantrasyonlarda anlamlı oranda artırmıĢtır. Bu artıĢ konsantarsyona bağlıdır (r= 0,71). Bununla birlikte Metformin kuyruk momentini etkilememiĢtir (Çizelge 4.4, ġekil 4.5, Resim 4.4). 36 Çizelge 4.4. Metformin uygulanması ile insan lenfositlerinde oluĢan DNA hasarı Test Maddesi Uygulama Süre Konsantrasyon Kuyruk Kuyruk Kuyruk Yoğunluğu Uzunluğu Momenti (saat) Negatif Kontrol 1 8,69 ± 1,03 55,63 ± 0,95 2,14 ± 0,35 Pozitif Kontrol (H2O2) 1 100 μM 0,0 µg/mL 20,68 ± 1,68 145,62 ± 7,07 12,25 ± 1,36 Metformin 1 12,5 µg/mL 11,29 ± 1,10 54,83 ± 1,13 2,57 ± 0,31 25,0 µg/mL 11,09 ± 0,97 61,94 ± 1,52* 2,53 ± 0,28 50,0 µg/mL 9,35 ± 1,02 55,28 ± 1,13 2,38 ± 0,36 75,0 µg/mL 9,82 ± 0,95 62,35 ± 1,64* 2,43 ± 0,28 100,0 µg/mL 11,48 ± 1,01 62,35 ± 1,34* 2,77 ± 0,30 125,0 µg/mL 12,02 ± 1,16* 65,28 ± 1,91* 3,16 ± 0,39 * Kontrole göre p< 0,05 düzeyinde anlamlı (t testi) 160 140 DNA Hasarı 120 100 80 Kuyruk uzunluğu 60 Kuyruk yoğunluğu 40 Kuyruk momenti 20 0 Konsantrasyonlar ġekil 4.5. Metformin ile muamele edilmiĢ insan lenfositlerinde oluĢan komet kuyruk yoğunluğu, kuyruk uzunluğu ve kuyruk momenti 37 (a) (b) (c) Resim 4.4. Metformin ile muamele edilen izole insan lenfositlerinde oluĢan DNA hasarlarının komet testi ile görünümü a) hasarsız DNA b) orta hasarlı DNA c) çok hasarlı DNA 38 5. TARTIġMA VE SONUÇ Diyabet kalp damar hastalığı, nöropati, nefropati ve retinopati gibi ciddi makro ve mikrovasküler komplikasyonlara neden olan ilerleyici kronik bir hastalıktır [Satman ve ark., 2011]. Diyabet hastalığının dünyada 285 milyon insanı etkilediği tahmin edilmektedir [IDF, 2009]. 2002 yılında gerçekleĢtirilen Türk Diyabet Prevalans ÇalıĢmasında [TURDEP] 20 yaĢ ve üzerinde olanlarda diyabet prevalansının %7,2 olduğu açıklanmıĢtır. On yıl sonra aynı çalıĢma güncelleĢtirilmiĢ ve bilinen diyabet prevalansının %7,5 olduğunu, tanı konmamıĢ diyabet prevalansının ise %6,2 olduğu belirtilmiĢtir [Satman ve ark., 2011]. Diyabet tipleri içinde en yaygın görüleni Tip 2 diyabettir. Bu diyabet tipinin tedavisinde çoğunlukla ilk baĢvurulan ilaçlar Metformin etken maddesini içeren ilaçlardır [Turkdiab, 2012]. Metformin, hem karaciğerin hem de periferik dokuların insüline duyarlılığını arttırır. Karaciğerde hem glukoneogenezi hem de glukojenolizi baskılar. Daha belirgin olarak açlık, kısmen de tokluk kan Ģekerini düĢürür. En uygun doz günde 2 gramdır. En önemli yan etkileri bulantı, kusma, gaz, karın ağrısı, diyare gibi gastrointestinal Ģikâyetlerdir. Metformin ayrıca ağızda metalik tat hissine ve uzun süreli kullanımda vitamin B12 eksikliğine neden olabilir. Biguanidlerin laktik asidoza neden olabileceği bilinmektedir. Fakat Metformin‘e bağlı laktik asidoz insidansı 100 000 hastada 1‘den azdır. Yine de laktik asidozu kolaylaĢtırabilecek durumlar varlığında kullanılması önerilmez [Ayvaz ve Kan, 2010]. Potansiyel karsinojeniteyi tahmin etmek için genotoksisite verilerinin kullanılması, tüm kanserlerde genetik değiĢikliklerin bulunması prensibine dayanmaktadır. Genotoksisite kimyasalların hücre bölünmesi esnasında genetik materyalde değiĢikliğe neden olabilme yetenekleridir [Gwinn ve ark., 2011]. Bir kimyasalın genotoksik riske sahip olduğunu söyleyebilmek için birbirini tamamlayan genotoksisite testlerinin yapılmıĢ olması gerekir. Uluslar arası Kimyasal Güvenlik Programı [IPCS] tarafından yapılan açıklamada ―Tek bir mutajenite testinde elde edilen bariz pozitif sonuca karĢın çoklu negatif sonuçların belirlenmesinin bu kimyasalın mutajen olmadığını söylemek için yeterli olmayabileceği‖ belirtilmiĢtir 39 [Eastmond ve ark., 2009]. Bu nedenle insanların yaĢamları boyunca maruz kaldıkları çeĢitli kimyasalların genotoksisitelerinin belirlenebilmesi amacıyla birçok araĢtırmacı tarafından çalıĢmalar yapılmaktadır [Bedir ve ark., 2006; 2008; YüzbaĢıoğlu ve ark., 2008; Timoroğlu ve ark. 2012; Doak ve ark., 2012; Montoro ve ark., 2012]. Ġnsan lenfositlerinin kullanıldığı in vitro testlerden en yaygın kullanılan ve güvenilirliği yüksek olan testler ise kromozomal anormallik, kardeĢ kromatid değiĢimi, mikronukleus ve Komet testleridir [YüzbaĢıoğlu ve ark., 2006; Zengin ve ark., 2011; Doak ve ark., 2012]. Metformin‘in insan lenfositlerinde genotoksik etkilerinin incelendiği yayınlanmıĢ bir çalıĢmaya rastlanmamıĢtır. Ancak bazı genotoksisite testleri farklı test sistemlerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢmaların sonuçları çeliĢkilidir. Bazı çalıĢmalar Metformin‘in genotoksik olmadığını ve DNA hasarına karĢı koruyucu olabileceğini gösterirken, bazıları da özellikle kronik uygulamalarda genotoksik risk oluĢturabileceğini vurgulamaktadır [Onaran ve ark., 2006; Leigh ve ark., 2010; Amador ve ark., 2012]. Bu çalıĢmada, çok yaygın kullanılan bir antidiyabetik etken maddesi olan ancak daha önce insan lenfositlerinde genotoksisiteleri ile ilgili herhangi bir çalıĢması bulunmayan Metformin‘in in vitro genotoksik etkileri kromozom anormallikleri (KA), kardeĢ kromatid değiĢimi (KKD), mikronükleus (MN) ve Komet testleri kullanılarak incelenmiĢtir. Metformin özellikle 48 saatlik uygulamalarda hem kromozomal anormallik oranını hem de kardeĢ kromatid değiĢimi oranını artırmıĢtır. 24 saatlik uygulamada ise kromozomal anormallik oranı artmazken kardeĢ kromatid değiĢimi frekansı artmıĢtır. Mikronukleus frekansı yalnızca en yüksek konsantrasyonda (125,0 µg/mL) anlamlı düzeyde artmıĢtır. Komet testi sonuçları incelendiğinde ise kuyruk yoğunluğu (en yüksek konsantrasyon hariç) ve kuyruk momentinde bir değiĢiklik saptanmamıĢ ancak kuyruk uzunluğunda artıĢ belirlenmiĢtir. Mitotik indeks hemen hemen tüm uygulamalarda düĢmüĢtür. Aynı zamanda en yüksek iki konsantrasyonda (100,0 ve 40 125,0 µg/mL) nükleer bölünme indeksi de düĢmüĢtür. Replikasyon indeksinde herhangi bir değiĢim belirlenmemiĢtir. Kromozomal anormallik testi kromozomların yapılarında ve sayılarında meydana gelen değiĢikliklerin belirlenmesi temeline dayanan bir testtir. Kromozomal anormallik oranındaki artıĢ, genetik hastalıkların ve kanser riskini arttıran klastojenitenin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir [Hagmar ve ark., 1998; Ji ve ark, 2001; Bolognesi, 2003; Bozkurt ve ark., 2004; Doak ve ark., 2012]. Bu nedenle kromozomal anormallik testi güvenilirliği yüksek olan bir testtir. Genotoksik potansiyeli olan ajanlar ya doğrudan DNA üzerinde hasar meydana getirirler ya da dolaylı yoldan etkili olurlar. Dolaylı yoldan etki edenler hücre bölünmesinde görev yapan çeĢitli biyomolekülleri etkileyerek genetik hasar oluĢtururlar. Etkiledikleri biyomoleküller arasında hücre bölünmesi esnasında kromozomların hareketinde görev yapan proteinler (mikrotüpcükler, kinetokorlar, sentrioller), DNA replikasyonunda görev alan proteinler (polimerazlar, topoizomeraz), DNA tamir mekanizmalarında ve hücre döngüsünün kontrol noktalarında rol oynayan proteinler sayılabilir. Bu tip dolaylı etki sonucunda da kromozomların yapısında ve sayısında anormallikler oluĢabilmektedir [Doak ve ark., 2012]. Kromozomlarda tek bir kardeĢ kromatitdeki çift zincir kırıkları veya her iki kardeĢ kromatitdeki kırılmalar sırasıyla kromatid ve kromozom kırıklarına neden olmaktadır [Savage, 1975]. Bu anormalliklerin ortaya çıkabilmesi için zincir kırıklarının yanlıĢ tamir edilmesi veya tamir edilememesi gerekmektedir. Eğer kırık G0 veya G1 fazında oluĢursa ve tamir edilemezse kromozom tipi hasara neden olmaktadır. Ancak kırık S fazında oluĢur ve tamir edilemezse tek zincir kırığı nedeniyle kromatit tipi kırıklar gözlenecektir [Albertini ve ark., 2000; Hagmar ve ark., 2004]. Bu çalıĢmada, Metformin en fazla kromatid kırıklarının oranını artırmıĢtır. Bu nedenle Metformin‘in S fazında etkili olduğu ancak daha düĢük oranda olmakla birlikte G0 ve G1 fazlarında da hasara neden olabildiği söylenebilir. Metformin‘in neden olduğu bir diğer anormallik kardeĢ kromatidlerde birleĢmedir. Bu tip anormallik 41 kromozom uçlarının delesyononu ve iki kardeĢ kromatidin birbirleriyle birleĢmesi sonucu oluĢmaktadır [Murli, 2003; YüzbaĢıoğlu ve ark., 2006]. Metformin ayrıca fragmentlere de neden olmuĢtur. Fragmentler, kromozom ya da kromatitlerdeki kırılmalar ve genellikle terminal delesyonlar sonucu oluĢmaktadır [Kayraldız ve TopaktaĢ, 2001; Yılmaz ve ark., 2008]. Metformin sayısal anormallik olan poliplodiye de düĢük oranda neden olmuĢtur. Haploid kromozom takımının ikiden fazla kat artması sonucu oluĢmaktadır. Kromozomal anormallik testi sonuçları değerlendirildiğinde Metformin‘in özellikle uzun süreli uygulamasının in vitro koĢullarda klastojenik aktivite gösterdiği belirlenmiĢtir. Metformin KKD oranında artıĢa neden olmuĢtur. KKD frekansında artıĢ tespit edilmesi, ajanın hücredeki replikasyon mekanizmasını etkilediğini ve DNA hasarı oluĢturabildiğini göstermektedir [Bozkurt ve ark., 2004; Santoro ve ark., 2008; Beg ve ark., 2009; Montoro ve ark., 2012]. KKD ve kromatid tipi anormalliklerin oluĢum mekanizması birbirine benzemektedir. Ancak yapılan bir çalıĢmada insan lenfositleri hücre döngüsünün S veya G 2 evresinde, KKD ve kromatid aberasyonu frekansında farklılıklar gözlenmiĢtir [Ishii ve Watatani 1984]. AraĢtırıcılar KKD oluĢumunun S fazında, kromatid aberasyonlarının oluĢumunun ise S ve G 2 fazında meydana geldiği belirlemiĢlerdir. Bundan dolayı iki sitogenetik testin birbiri için tamamlayıcı özellikte olduğunu açıklamıĢlardır [Ishii ve Watatani, 1984; Bozkurt ve ark., 2004; Hagmar ve ark., 2004]. Mikronükleus testi kimyasalların potansiyel genotoksisitesini belirlemede yaygın olarak kullanılan metotlardandır. Mikronükleuslar hücre bölünmesi esnasında asentrik kromozom fragmentleri veya tüm bir kromozom kaybını göstermektedir. Bundan dolayı MN testi ile kromozom kayıpları saptanmakta [Fenech 2000] ve hem klastojenik hem de anöjenik etkiler belirlenebilmektedir [Parry ve KirschVolders, 2010]. Mikronukleuslar çeĢitli nedenlerle oluĢabilmektedir. Bunlar tamir edilmemiĢ veya yanlıĢ tamir edilmiĢ DNA hasarlarından, iğ ipliği, kinetokor, ya da diğer mitotik aparatların fonksiyon kaybından kaynaklanabilirler. Oksidatif stres, 42 klastojen veya anöjenlere maruz kalınması halinde, hücre bölünmesinde görev yapan genetik kontrol noktalarında ve/veya DNA tamir genlerinde meydana gelen hatalardan dolayı da MN frekansı artabilir. Çünkü bütün bu olaylar, kromozomlarda yeniden düzenlenmeler, değiĢmiĢ gen ekspresyonları veya anöploidi gibi yollarla MN oluĢtururlar [Fenech, 2000]. Bütün bu yapıların, farklı kanser tiplerinde ortaya çıkan kromozom düzensizlikleri ile iliĢkili olduğu düĢünülmekte ve son yıllarda yaygın olarak kanser takip ve önleme programlarında biyobelirteç olarak kullanılmaktadır [Fenech ve ark., 2003; Bonassi ve ark., 2007; Cardinale ve ark., 2012]. Metformin MN frekansını yalnızca en yüksek konsantrasyonda (125,0 µg/mL) artırmıĢ diğer konsantrasyonlarda böyle bir etki göstermemiĢtir. Metformin‘in KA ve KKD frekansında artıĢa neden olup MN frekansını etkilememesi anöjenik etkisinden ziyade klastojenik etkisinin olabileceğini göstermektedir. Bu çalıĢmada Metformin‘in DNA hasarı oluĢturup oluĢturmadığını belirlemek için Komet testi de uygulanmıĢtır. Komet testinin birçok avantajı bulunmaktadır. Bunlar arasında çok düĢük düzeydeki DNA hasarlarının dahi ayırt edilebilmesi, az sayıda hücrenin yeterli olabilmesi, değiĢik hücre ve dokulara uygulanabilir olması, hızlı sonuç vermesi ve DNA kırıklarının görsel olarak belirlenebilmesi sayılabilir [Fairbairn ve ark., 1995; Tice ve ark., 2000]. Komet testinde kuyruk uzunluğu, kuyruk yoğunluğu ve kuyruk momenti belirlenmektedir. Önceleri kuyruk uzunluğunun doğrudan fragment büyüklüğü ile bağlantılı olduğu düĢünülmekteydi. Ancak daha sonra bu görüĢün doğru olmadığı belirlenmiĢtir. Çünkü kuyruk uzunluğunun deney koĢullarından (elektroforez Ģartları, kamera özellikleri ve analiz programı farklılıkları vb.) etkilenebildiği belirlenmiĢtir. Ayrıca düĢük DNA hasarında kuyruk uzunluğu artarken yüksek DNA hasarında ise artmadığı görülmüĢtür. Kuyruk yoğunluğu ise yüksek DNA hasarında artmaktadır ve aynı zamanda kırık frekansıyla da doğrudan iliĢkilidir. Kuyruk yoğunluğu deney Ģartlarından etkilenmemekte ve laboratuvarlar arasında önemli bir fark göstermemektedir [Tice ve ark., 2000; Collins, 2004]. Bu nedenlerle Komet testinde en çok kabul gören parametre kuyruk yoğunluğudur. Kuyruk 43 momenti ise kuyruk uzunluğu ve kuyruk yoğunluğunun arasındaki iliĢkiyi veya komet baĢ ve kuyruk merkezi arasındaki mesafeyi gösteren bir parametredir. Kuyruk momenti doza bağlı bir iliĢki göstermemektedir. Ayrıca komet görünüĢü ile ilgili bir izlenim vermemekte ve sonuçları laboratuvarlar arasında farklılıklar göstermektedir [Fairbain ve ark., 1995; Collins, 2004]. Bu çalıĢmada da Metformin kuyruk uzunluğunda artıĢa neden olmuĢ kuyruk yoğunluğunu ise yalnızca en yüksek konsantrasyonda artırmıĢtır. Kuyruk momentini ise etkilememiĢtir. Sitotoksisitenin ve hücre proliferasyonunun belirlenmesinde kullanılan önemli göstergelerden biri Mitotik indekstir [Eroğlu, 2007]. Mitotik indeksteki düĢüĢ, hücrelerin mitoza girmesini sağlayan G2 safhasının engellenmesinden, enerji üretim merkezindeki bozukluktan ve ATP seviyesindeki azalmadan kaynaklanabilmektedir. Ayrıca DNA sentezinin engellenmesi, DNA sentezi ve iğ oluĢumundan görev yapan enzimlerin baskılanması ve G2 periyodunun uzaması da nedenler arasında gösterilmektedir [Epel, 1963; Van‘t Hof, 1968; Jain ve Andsorbhoy, 1988; Hidalgo ve ark., 1989; YüzbaĢıoğlu ve ark., 2006]. Mitotik indeksteki azalma hücre döngüsünün baskılandığını ve hücrenin proliferasyon kapasitesindeki kaybı yansıtır [Albert ve Magee, 2000; Lopez-Nigro ve ark., 2003]. Metformin mitotik indeksi anlamlı oranda düĢürmüĢ ve sitotoksik etki sergilemiĢtir. Ayrıca çalıĢmada Replikasyon indeksi ve Nükleer bölünme indeksi de hesaplanmıĢtır. Metformin RI üzerinde etkili olmamıĢtır. Nükleer bölünme indeksinin belirlenmesi, genotoksik maruziyete bağlı olarak oluĢan immün cevabın belirlenmesinde kullanılan önemli bir biyomarkır olan mitojen cevabın ölçülmesini sağlar. Dolayısıyla sitostatik etkinin göstergesidir [Fenech, 2007]. Metformin en yüksek iki konsantrasyonda (100,0 μg/mL‘de 1,75 ve 125,0 μg/mL‘de ise 1,48) NBI‘nin düĢüĢüne neden olmuĢtur. Bu durum hücrelerin sitokinez bloklanması esnasında bölünmede baĢarısızlık yaĢadıklarını göstermektedir. Bu nedenle de çoğu hücre mononukleattır. 44 Metformin, biguanid oral antihiperglisemik ajan olup, genel olarak Tip 2 Diabetes Mellitus tedavisinde kullanılmaktadır. Metformin‘in hastalar için avantajlara sahip bir ilaç olduğunu gösteren çeĢitli çalıĢmalar vardır. Örneğin ratlarla yapılan bir çalıĢmada Metformin ve aynı gruptan olan fenformin etkileri karĢılaĢtırılmıĢtır. Bigunaidlerden olan fenformin %50‘den daha yüksek ölüm oranı gösteren yüzlerce laktik asidoz vakası sebebiyle 1977 yılında piyasadan çekilmiĢtir. Biguanidlerin temel etki mekanizmasının laktik asit kullanımının azalmasına sebep olabilen hepatik glukoneogenezin inhibisyonu olduğu düĢünülmektedir. Yapılan çalıĢmada Metformin hidrokloridin 50, 100 200 mg/kg/gün, fenformin hidrokloridin 100, 200, 400 mg/ kg/gün‘lük konsantrasyonları kullanılmıĢtır. Klinik bulguların tespiti ve ölüm oranını günlük olarak değerlendirilmiĢ ve uygulama süresince ratların vücut ağırlığı hafta iki kere ölçülmüĢtür. 1. ve 28. günlerde kan alımı gerçekleĢtirilmiĢtir. Metformin‘in tekrarlı dozlarda bile insan terapötik seviyesinden daha yüksek seviyelerdeki sistemik ilaç maruziyetinde laktik asit seviyesini artırmadığı gözlenmiĢtir. Bunun tersine, fenforminin insan terapötik seviyesinin altındaki dozları laktik asit seviyesini artırmıĢ, doz uygulanmasından 24 saat sonra çok yüksek seviyelere ulaĢmıĢ ve aynı durum tekrarlı dozlarda da gözlenmiĢtir. Bu klinik olmayan bulgular Metformin‘in fenformin gibi laktik asit seviyesini artırmadığı ve bu sebepten insan terapötik maruziyet seviyesinde laktik asidoz için risk teĢkil etmediğini göstermiĢtir [Bando ve ark., 2010]. Birçok çalıĢma Metformin‘in kanser önleyici etkileri olduğunu vurgulamaktadır. Metformin‘in anti-tümörijenik potansiyelini, proliferasyondaki etkisini ve endometriyal kanser hücre hatlarındaki hücre sinyalizasyonundaki ana hedefinin belirlenmesini amaçlayan bir çalıĢma Leigh ve arkadaĢları tarafından yapılmıĢtır. ÇalıĢmada endometriyal kanser hücre hatları ECC-1 ve Ishikawa kullanılmıĢtır. Hücreler Metformin‘in çeĢitli dozlarıyla ( 0.01; 1; 2; 5 mM) 24- 72 saat muamele edilmiĢtir. Hücre proliferasyonu Metformin maruziyetinden sonra değerlendirilmiĢtir. Hücre döngüsü ilerleyiĢi flow sitometri ile belirlenmiĢtir. Sonuç olarak Metformin‘in her iki hücre hattında da büyümeyi doza bağlı olarak engellemiĢtir. Metformin ile muamele bölünmenin G1‘de durmasına sebep olmuĢtur [Leigh ve ark., 2010]. 45 Diğer bir çalıĢmada Metformin‘in tümör büyümesi üzerine etkisi izojenik HCT116 p53+/+ ve HCT116 p53_/_ kolon kanseri hücre hatlarında araĢtırılmıĢtır. Metformin uygulamasının HCT116 p53_/_ ksenogreflerinde tümör büyümesini seçici olarak baskıladığı gözlenmiĢtir [Buzzai ve ark., 2007]. Metformin‘in epitelyal yumurtalık kanserinin hücre hatları üzerindeki etkisi de incelenmiĢtir. Bu amaçla OVCAR-3 ve OVCAR-4 hücre hatları cisplatinle birlikte veya tek olarak Metformin‘e maruz bırakılmıĢtır. Hücre hatları Metformin ile 24- 96 arasında değiĢen sürelerde 1-100 mM arası farklı dozlarda muamele edilmiĢtir. Cisplatin maruziyeti için 5-10 µg/mL arasında dozlar seçilmiĢ, 37°C‘de 4 saat inkübasyona alınmıĢ ve sonrasında ortam değiĢtirilerek kontrol olarak DMSO ya da Metformin ile muamele yapılmıĢtır. AMPK‘ nin (AMP‘nin aktive ettiği protein kinaz) rolünü değerlendirebilmek için 24 saat Metformin maruziyetini tabiken hücreler AMPK inhibitörü olan C bileĢiği (Dorsomorphin) ile 30 dakika ön uygulamaya tabii tutulmuĢtur. Sitotoksisite testleri Alamar kolorimetrik testi kullanılarak 3 kez tekrarlı olarak uygulanmıĢtır. Metformin maruziyetini takiben toplam ve fosforillenmiĢ AMPK, p70S6K ve S6K seviyeleri Western blotlama ile ölçülmüĢtür. Sonuç olarak Metformin‘in OVCAR-3 ve OVCAR-4 hücre hattında doz ve zamana bağlı olarak büyümede yavaĢlamaya sebep olduğu ortaya konulmuĢtur. Metformin, cisplatinin yumurtalık kanseri hücreleri üzerindeki sitotoksik etkisini desteklemiĢtir. Metformin‘in büyümeyi engelleyici etkisi AMPK inhibitörü olan C bileĢiği ile kısmen hafifletmiĢtir. Western blotlama Metformin‘in sitotoksik konsantrasyonlarda, AMPK fosforilasyonunu artırıp p70S6K ve S6K fosforilasyonunu azalttığını göstermiĢtir. Bunun anti-proliferatif mekanizması olabileceği açıklanmıĢtır [Gotlieb ve ark., 2008]. Kanser görülme sıklığı ile Metformin kullanımı arasında bir iliĢki olduğunu ilk olarak Evans ve arkadaĢları tarafından tespit etmiĢtir [Evans ve ark., 2005]. Daha sonra 2006 yılında kanser ölüm oranının yılda 1000 kiĢiden sülfonilüreaz kullananlar için % 4,9, Metformin için %3,5 ve insülin kullanıcıları için %5,8 olduğu belirlenmiĢtir (Bowker ve ark., 2006). ZODIAC (The Zwolle Outpatient Diabetes Project Integrating Available Care: Zwolle Diyabet Hastalarının Ayaktan Tedavisini 46 Sağlayan Entegre Projesi) denemelerinden elde edilen verilere göre, Metformin kullanan hastalarda kansere bağlı ölüm oranının daha düĢük olduğu gözlenmiĢtir [Landman ve ark., 2010]. 198 hasta üzerinde yapılan farklı bir çalıĢmada 36 aydan daha uzun süre Metformin‘e maruziyetinin kanser oluĢum riskini önemli ölçüde azalttığını göstermiĢtir [Monami ve ark., 2009]. Currie ve arkadaĢları 60 000‘ den fazla diyabetik hastayı incelemiĢ ve insülin ya da insülin salgılatıcı kullananlarda solid tümör geliĢme riskinin Metformin kullanan, sülfonilüre monoterapisi ve insülin- bazlı diyet tedavisi görenlerdekinden yüksek olduğu tespit edilmiĢ ve Metformin kullanımı kolon ya da pankreas kanserinin görülme sıklığındaki düĢüĢle iliĢkilendirilmiĢtir. Bu çalıĢmada Metformin kullanımının göğüs ya da prostat kanseri geliĢimini etkilemediği belirtilmiĢtir [Currie ve ark., 2009]. Yang ve arkadaĢları [2010] ile Monami ve arkadaĢları [2011] Metformin ile azalmıĢ kanser görülme sıklığı arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuĢlardır. Farklı araĢtırmacılar Metformin kullanımının farklı kanser tiplerinde kemoterapi sonrası daha iyi sonuçlar elde edilip edilemeyeceği üzerinde çalıĢmıĢ, bu ilacı kullanan diyabetik hastalarda kullanmayanlarla kıyaslandığında pankreatik kansere yakalanma riskinin önemli ölçüde düĢük olduğu gözlenmiĢtir [Li ve ark., 2009]. Bodmer ve arkadaĢları [2010] ise 5 yıldan daha uzun süre Metformin kullanan hastalarda göğüs kanseri görülme sıklığının azaldığını ortaya koymuĢtur. Son olarak Bernstein ve arkadaĢları sadece diyet tedavisi, sülfonilüre takviyesi, insülin terapisi ve monoterapi veya sülfonilüre türevleri ile Metformin‘in kombinasyonunu içeren farklı antidiyabetik tedavileri görmüĢ, ameliyatının üzerinden en az 1 yıl geçmiĢ Diabetes Mellitus Tip 2 hastası menopoz sonrası 90 kadında göğüs kanseri reseptörlerinin durumunu incelemiĢlerdir. Bu çalıĢmada farklı muamale gruplarının tümör dokularında östrojen reseptörü varlığına rastlanmamıĢtır. Tek ya da sülfonilüre ile kombine olarak Metformin tedavisi gören kadınlarda progesteron reseptör-pozitif meme karsinomunun gözlenme sıklığı incelenmiĢtir. Sadece sülfonilüre (P= 0,043) ve sülfonilüre veya insülinle kombine (P=0,41) uygulanan gruplarda bu sıklığın arttığı gözlenmiĢtir. Metformin ve sülfonilürelerin göğüs kanser hücrelerinde reseptör durumu ile ilgili mekanizmayı değiĢtirdiği söylenebilir [Berstein ve ark., 2011]. Ġskoçya‘ da yapılan bir durum- kontrol çalıĢmasında daha fazla oranda Metformin kullanımının, kullanım süresinin, reçete sayısının ve dağılan oranın kanserin daha az görülmesi ile arasında 47 doza bağlı bir iliĢki olduğunu ortaya konmuĢtur [Evans ve ark., 2005]. Yeni Metformin kullanmaya baĢlayan Tip 2 diyabet hastalarıyla yapılan bir takip çalıĢmasında 10 yıllık süreç sonrasında kanser görülme sıklığının %37 oranında azaldığı tespit edilmiĢtir [Duncan ve ark., 2009; Libby ve ark., 2009]. Metformin‘in kanser kök hücrelerini seçici olarak öldürdüğünün keĢfedilmesi, antineoplastik özelliklerine daha fazla ilgi gösterilmesi konusunda çalıĢmalar yapılmasına yol açmıĢtır. Hirsch ve arkadaĢları insan göğüs epitelyal hücrelerini kök hücre açısından zenginleĢtirmek amacıyla genetik olarak manipüle etmiĢ ve bunlarla 3 farklı göğüs tümör hücre hattını test etmiĢlerdir. Flow sitometri kullanılarak Metformin‘in etkilerini değerlendirmiĢ ve araĢtırmacılar ilacın kanser kök hücrelerine seçici olarak toksik olduğunu gözlemiĢlerdir [Hirsch ve ark., 2009]. Bodmer ve ark. [2011] yaptıkları bir çalıĢmada Metformin ve diğer antidiyabetik ilaçların yumurtalık kanseri ile olan iliĢkisi incelemiĢlerdir. Bu çalıĢmada Ġngilterebazlı Genel Pratik AraĢtırma Veritabanı (UK-based General Practice Research Database= GPRD) kullanılarak Metformin veya diğer antidiyabetik ilaçların yumurtalık kanserine yakalanma riskini artırıp artırmayacağı 1611 hasta üzerinde araĢtırılmıĢtır. Sülfonilüre olmadan uzun süreli Metformin kullanımının (≥30 reçete) yumurtalık kanseri görülme riskini düĢürdüğü gözlenmiĢtir. Ġnsülinin uzun süreli kullanımının ise (≥40 reçete) yumurtalık kanseri görülme riskini düĢük oranda artırdığı gözlenmiĢtir [Bodmer ve ark., 2011]. Bodmer ve ark. [2012] yaptığı bir çalıĢmada Metformin veya diğer antidiyabetik ilaç ile akciğer kanseri arasındaki iliĢki Ġngiltere- bazlı Genel Pratik AraĢtırma Veritabanı (UK-based General Practice Research Database= GPRD)‘ nın durum- kontrol analizi yapılarak incelenmiĢtir. Sonuç olarak, uzun dönem Metformin kullanımının (≥40 reçete) akciğer kanseri görülme sıklığında bir değiĢikliğe sebep olmadığı gözlenmiĢtir. Sülfonilüreazın uzun süreli kullanımının ise akciğer kanseri gözlenme sıklığını çok az seviyede düĢürdüğü tespit edilmiĢtir. Sadece diyabetik hastalarla sınırlandırılan bir değerlendirmede, erkeklerde azalma belirginken, kadınlarda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlenmemiĢtir [Bodmer ve ark., 2012]. Mazzone ve ark. Metformin ve tiazolidinedion (TZD)un akciğer kanseri geliĢimi üzerine olası koruyucu etkilerini incelemiĢlerdir. ÇalıĢmada akciğer kanseri olup Metformin ve/ veya TZD kullanan 48 ve kullanmayan hastalar arasındaki kanser karakteristikleri karĢılaĢtırılmıĢtır. 93 939 kiĢi Diabetes Mellitus, 507 kiĢi akciğer kanseri hastası olarak tanımlanmıĢtır. Metformin ya da TZD kullanmayan grupta, Metformin‘i tek olarak kullanan akciğer kanserli gruptaki hastalara nazaran metastaz görülme riskinin daha yüksek olduğu (%40,8, %28,2) ve teĢhis konulmasından itibaren hayatta kalma süresinin daha kısa olduğu gözlenmiĢtir. Sonuç olarak Metformin ve/veya TZD kullanımının diyabetik hastalarda akciğer kanser geliĢime riskinin daha düĢük olduğu ortaya koyulmuĢtur [Mazzone ve ark., 2012]. Lee ve ark. aynı zamanda hem Diabetes Mellitus hem de CRC (kolorektal kanser) hastası olan 595 hastayı incelemiĢlerdir. Hastalar 258 Metformin kullanan ve 337 Metformin kullanmayan hasta Ģeklinde 2 grupta incelenmiĢtir. YaklaĢık 41 aylık tedavi sonrasında Metformin kullanan 258 hastadan 55‘i CRC- spesifik (% 21,3) olmak üzere toplamda 71 ölüm ( %27,5) gözlenirken, Metformin kullanmayan 337 hastadan 104‘ü CRC- spesifik (%30,9) olmak üzere toplamda 136 ölüm ( %40,4) gözlenmiĢtir. Metformin kullanımı tek değiĢkenli analiz ile genel ( p= 0,018) ve CRC- spesifik (p= 0,042) ölüm oranının düĢmesi ile iliĢkilendirilmiĢtir [Lee ve ark., 2012]. Metformin‘in kanser büyümesini in vitro ve in vivo olarak engellemesi için birkaç farklı mekanizma öne sürülmektedir. Bu mekanizmalar: 1) LKB1/AMPK (Metformin‘in biyolojik aktivasyon yolağı) aktivasyonu, 2) hücre döngüsünün durdurulması ve/veya apoptozisin indüklenmesi 3) protein sentezinin inhibisyonu, 4) insülin seviyesinin sirkülasyonunda azalma, 5) dağılmıĢ protein yanıtlarının (UPR, unfolded protein response) inhibisyonu, 6) immün sistemin aktivasyonu ve 7) kanser kök hücrelerinin yok edilmesi Ģeklindedir [Kourelis ve ark., 2011]. Metformin‘in kanser önleyici mekanizmalara sahip olduğu destekleyen genotoksisite çalıĢmaları da bulunmaktadır. Metformin‘in FDA [2008] raporunda genotoksik potansiyeli bulunmadığı bildirilmektedir. Bu rapora göre in vitro testlerde (Ames testi, Gen mutasyon testi, Kromozomal anormallik testi) ve farelerde yapılan in vivo testte (mikronükleus testi) negatif sonuç verdiği açıklanmıĢtır [FDA, 2008]. Ancak 49 raporda kullanılan dozlar, uygulama süreleri ve sonuçların detayları verilmemiĢtir. Aynı raporda Metformin‘in uzun süreli karsinojenite çalıĢmasına ratlarda ve farelerde karsinojenik etkisinin olmadığı açıklanmıĢtır [FDA, 2008]. Normal ve diyabetik ratlarda mikronükleus, kromozom anormallikleri, kemik iliği hücrelerinin mitotik aktivitesi, sperm- baĢ anomalisi ve bazı oksidatif stres markerları sitogenetik yöntemler aracılığıyla incelenmiĢtir. Diyabetik ve diyabetik olmayan ratlarda tek doz olarak Metformin‘in (100, 500 ve 2500 mg/kg) 24 saatlik etkisi incelenmiĢtir. Aynı çalıĢmada diyabetik ve diyabetik olmayan ratlar günlük 100 ve 500 mg/kg Metformin‘e 4 ve 8 hafta maruz bırakılmıĢ ve sonrasında kemik iliği ve sperm hücreleri toplanarak değerlendirilmiĢtir. Kemik iliği hücrelerinde kromozomal anormallik ve polikromatik ile normokromatik eritrositlerde MN testi yapılmıĢtır. Elde edilen veriler Metformin‘in ratlarda test edilen dozların hiçbirinin genotoksik veya sitotoksik bir etkisinin olmadığını göstermiĢtir. Metformin‘in somatik ve germinal hücrelerde diyabetin indüklediği genomik kararsızlık ve hücre proliferasyon değiĢikliklerini doza bağlı Ģekilde azalttığı gözlenmiĢtir. Diyabet, lipid peroksidasyonu ve indirgenmiĢ glutatyon seviyesinin düĢmesini içeren oksidatif strese ait karakteristik biyokimyasal değiĢimleri artırmaktadır. Metformin muamelesi bu biyokimyasal markerlarda iyileĢtirici etki göstermektedir. Sonuç olarak hiçbir grupta genotoksik bir etkiye rastlamamıĢlardır. Çoklu doz çalıĢmasında alınan sperm örneklerinde ise Metformin‘in her hangi bir hasara neden olmadığı hatta iyileĢtirici etkisi olduğu açıklanmıĢtır. Bu verilere göre Metformin‘in genotoksik veya sitotoksik olmayan bir bileĢik olduğu ve hiperglisemi tarafından indüklenen genomik kararsızlığa karĢı koruyucu etkisinin olabileceği ortaya konulmuĢtur [Attia ve ark., 2009]. Farklı bir çalıĢmada Pioglitazone ve Metformin kombinasyonunun erkek ratlarda polikromatik ve normokromatik eritrositlerde MN frekansını azalttığı açıklanmıĢtır [Rabbani ve ark., 2009]. Ancak Metformin‘in genotoksik risk teĢkil ettiğini açıklayayan çalıĢmalar da mevcuttur. Rabbani ve arkadaĢlarının [2010] yaptıkları bir araĢtırmada Metformin ile 50 Pioglitazone‘nin sperm anomalilerini ve oksidatif stresi azalttığı; ancak Metformin ile Glimepirid‘in sperm anormalliğini indüklediği açıklanmıĢtır. Metformin‘in genotoksisitesi Çin hamster yumurtalık hücrelerinde (CHO-K1) kromozom anormallik ve komet testi ile incelenmiĢtir. Aynı çalıĢmada mikronükleus testi kullanılarak farelerde in vivo genotoksisitesi araĢtırılmıĢtır. In vitro testler için 114,4 µg/ mL ve 572 µg/ mL‘lik dozlar kullanılmıĢtır. In vivo MN testinde ise farelere intraperitonel olarak 95,4; 190,8 ve 333,9 mg/kg‘lık dozlar enjekte edilmiĢ ve 24 saatlik etki incelenmiĢtir. In vitro testlerde kromozom anormalliği gözlenmemiĢ ancak her iki konsantrasyonla 24 saatlik muamele sonrasında komet testi ile DNA hasarı gözlenmiĢtir. DNA hasarının 114,4 µg/ mL‘lik dozda daha yüksek olduğu tespit edilmiĢtir. In vitro testlerde hücre ölümü tespit edilmemiĢ ancak Metformin‘in en yüksek dozu kemik iliği hücrelerini baskılamıĢtır. MN testinde ise genotoksik etki belirlenmemiĢtir. In vitro test sonuçlarına göre kronik Metformin maruziyetinin genotoksik olabileceği ihtimali vurgulanmıĢtır. AraĢtırıcılar bu sonuçtan ötürü hamile bayanlara Metformin tedavisi uygulanmadan önce DNA hasarına karĢı hassasiyetinin daha detaylı olarak çalıĢılmasını önermiĢlerdir [Amador ve ark., 2012]. Bu çalıĢmanın MN sonuçları çalıĢmamızla uyumludur. Metformin‘in oksidatif stresle indüklenen DNA hasarı karĢısındaki olası koruyucu etkilerinin in vitro koĢullarda değerlendirildiği bir çalıĢmada Metformin‘in etkileri N-asetilsisteinin (NAC) etkileri ile karĢılaĢtırılmıĢtır. Bu amaçla 10 yaĢlı ( yaĢları 7087 arasındaki 5 bayan, 5 erkek) ve 10 genç ( yaĢları 20-39 arasındaki 5 bayan 5 erkek) donör kullanılmıĢ, bireylerden toplanan periferal kan lenfositleri 10- 50 µM arası değiĢen konsantrasyonlarda Metformin ve NAC ile muamele edilmiĢtir. Bu uygulamadan 1 saat sonra 48 saat boyunca kümen hidroperoksit (15 µM) maruziyetine bırakılmıĢtır. Oksidatif DNA hasarına karĢı koruyucu etki Komet testi ve mikronükleus tekniği ile değerlendirilmiĢtir. Metformin‘in lenfostileri kümen hidroperoksitin indüklediği DNA hasarından korumadığı buna karĢın 50 µM NAC‘ın koruyucu etki gösterdiği açıklanmıĢtır. Aynı zamanda NAC, kümen hidroperoksitin indüklediği DNA fragmentasyonunu engellerken, Metformin‘in engelleyemediği belirtilmiĢtir. Lenfosit kültürlerinde oksidatif hasara karĢı koruyucu etki 51 gösterememesine rağmen Metformin‘in her iki yaĢ grubunda hücreleri lipid peroksidasyonundan önemli ölçüde koruduğu ancak bunun NAC‘nin peroksidatif hasardan koruması kadar etkili olmadığı gözlenmiĢtir [Onaran ve ark., 2006]. Bu çalıĢmada Metformin‘in özellikle uzun süreli uygulama ve yüksek konsantrasyonlarının klastojenik ve sitotoksik etki sergilediği gözlenmiĢtir. Her ne kadar Metformin birçok antidiyabetik ilaca göre hastalara avantaj sağlıyor ve kanseri önleyici mekanizmaları olabileceği açıklanıyorsa da genotoksik risk potansiyelinin olabileceği göz ardı edilmemelidir. Özellikle in vivo ve epidemiyolojik genotoksisite çalıĢmalarının yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. 52 KAYNAKLAR Abacı, A., Böber, E., Büyükgebiz, A., ―Tip 1 Diyabet‖, Güncel Pediatri, 5: 1-10 (2007). Airley, R. E., Mobasheri, A., ―Hypoxic regulation of glucose transport, anaerobic metabolism and angiogenesis in cancer: novel pathways and targets for anticancer therapeutics‖, Chemotherapy, 53: 233–256 (2007) AkkuĢ, Ġ., ―Serbest radikaller ve fizyopatolojik etkileri‖, Mimoza Yayınları, 1: 3-24 (1995). Albert, R.E., Magee, P.S., ―The tumorigenicity of mutagenic contact sensitizing chemicals‖, Risk Analysis, 20(3): 317-325 (2000). Albertini, R.J., Anderson, D., Douglas, G.R., Hagmar, L., Hemminki, K., Merlo, F., Natarajan, A.T., Norppa, H., Shuker, D.E., Tice, R., Waters, M.D., Aitio, A., ―IPCS guidelines for the monitoring of genotoxic effects of carcinogens in humans, International Programme on Chemical Safety‖, Mutation Research, 463(2): 111–172 (2000). Alexiou, P., Chatzopoulou, M., Pegklidou, K., ―RAGE: a multi-ligand receptor unveiling novel insights in health and disease‖, Current Medicinal Chemistry ,17: 2232–2252 (2010). Amador, R.R.,Longo, J.P.G.,Lacava, Z.G.,Dórea, J.G.,Santos, A.M., ―Metformin (dimethyl-biguanide) induced DNA damage in mammalian cells‖, Genetics and Molecular Biology, 35(1): 153-158 (2012). American Diabetes Association Position Statement, ―Diagnosis and classification of diabetes mellitus‖, Diabetes Care, 32(1): 62-67 (2009). Atlı-ġekeroğlu, Z., ġekeroğlu, V., ―Genetik toksisite testleri‖, TÜBAV Bilim Dergisi, 4(3): 221-229 (2011). Attia, S.M., Helal, G.K., Alhaider, A.A., ―Assessment of genomic instability in normal and diabetic rats treated with metformin‖, Chemico Biological Interactions, 180(2): 296-304 (2009). Ayvaz G., Kan E., ―Tip 2 Diabetes mellitus Tedavisinde Oral Antidiyabetik Ġlaçlar, Tip 2 diabetes mellitus Tedavisi‖, Mised, 23 (24): 8-13 (2010). Babior, B.M., ―Phagocytes and oxidative stres‖, The American Journal of Medicine, 109(1): 33-44 (2000). 53 Bailey, C.J., Turner, R.C., ―Metformin‖, The New England Journal of Medicine, 334: 574-579 (1996). Bando, K., Ochiai, S., Kunimatsu, T., Deguchi, J., Kimura, J., Funabashi, H., Seki, T., ―Comparison of potential risks of lactic acidosis induction by biguanides in rats‖, Regulatory Toxicology and Pharmacology, 58: 155–160 (2010). Barbarroja, N., Lopez Pedrera, R., Mayas, M. D., ―The obese healthy paradox: is inflammation the answer?‖, Biochemical Journal, 430: 141–149 (2010). Bedir, A., Aliyazicioglu, Y., Bilgici, B., Yurdakul, Z., Uysal, M., Suvaci, D.E., Okuyucu, A., Kahraman, H., Alvur, M.K., ―Assessment of Genotoxicity in Rats Treated With the Antidiabetic Agent, Pioglitazone‖, Environmental and Molecular Mutagenesis, 49: 185-191 (2008). Bedir, A., Aliyazicioglu, Y., Bilgici, B., Yurdakul, Z., Uysal, M., Suvaci, D.E., Okuyucu, A., Kahraman, ―Genotoxicity in Rats Treated With the Antidiabetic Agent, Rosiglitazone‖, Environmental and Molecular Mutagenesis, 47: 718-724 (2006). Beg, T., Siddique, Y. H., Ara, G., Gupta, M., Afzal, J., ―Protective action of EGCG against anticancer drugs MMS and CP‖, The Internet Journal of Pharmacology, 6(2): 1-7 (2009). Bergamini, E., Cavallini, G., Donati, A., ―The role of autophagy in aging: its essential part in the anti-aging mechanism of caloric restriction‖, Annals of the New York Academy of Sciences, 1114: 69–78 (2007). Berstein, L.M., Boyarkina, M., Tsyrlina, E.V., Turkevich, E.A., Semiglazov, V.F., ―More favorable progesterone receptor phenotype of breast cancer in diabetics treated with metformin‖, Medical Oncology, 28(4): 1260-1263 (2011). Blayo, A., Mandelbrot, L., ―Screening and Diagnosis of Gestational Diabetes‖, Diabetes&Metabolism, 30: 575-580 (2004). Boden, G., ―Endoplasmic reticulum stress: another link between obesity and insulin resistance/inflammation?‖, Diabetes, 58: 518–519 (2009). Bodmer, M., Meier, C., Krahenbühl, S., Jick, S.S., Meier, C.R., ―Longterm metformin use is associated with decreased risk of breast cancer‖, Diabetes Care, 33(6): 1304–1308 (2010). Bodmer, M., Becker, C., Meier, C., Jick, S.S., Meier, C.R., ―Use of metformin and the risk of ovarian cancer: A case–control analysis‖, Gynecologic Oncology; 123: 200-204 (2011). 54 Bodmer, M., Becker, C., Meier, C., Jick, S., S.i Meier C., R., ―Metformin does not alter the risk of lung cancer: A case–control analysis‖, Lung Cancer; 78: 133- 137 (2012). Bolognesi, C., ―Genotoxicity of pesticides: a review of human biomonitoring studies‖, Mutation Research, 543(3): 251-272 (2003). Bonassi, S., Znaor, A., Ceppi, M., Lando, C., Chang, W.P., Holland, N., KirschVolders, M., Zeiger, E., Ban, S., Barale, L., Bigatti, M.P., Bolognesi, C., CebulskaWasilewska, A., Fabianova, E., Fucic, A., Hagmar, L., Joksic, G., Martelli, A., Migliore, L., Mirkova, E., Scarfi, M.R., Zijno, A., Norppa, H., Fenech, M., ―An increased micronucleus frequency in peripheral blood lymphocytes predicts the risk of cancer in humans‖, Carcinogenesis, 28: 625–631 (2007). Bowker, S.L., Majumdar, S.R., Veugelers, P., Johnson, J.A., ―Increased cancerrelated mortality for patients with type 2 diabetes who use sulfonylureas or insulin‖, Diabetes Care, 29: 254-258 (2006). Bozkurt, G., Abay, E., AteĢ, Ġ., Karaboğaz, G., Türe, M., Savran, F.O., Palandüz, S., Temocin, K., AlgüneĢ, Ç., ―Clastogenicity of selective serotonin-reuptake inhibitors‖, Mutation Research, 558: 137-144 (2004). Buzzai, M., Jones, R.G., Amaravadi, R.K., ―Systemic Treatment with the Antidiabetic Drug Metformin Selectively Impairs p53-Deficient Tumor Cell Growth‖, Cancer Research, 67: 6745-6752 (2007). Cannata, D., Fierz, Y., Vijayakumar, A., ―Type 2 diabetes and cancer: what is the connection?‖, Mount Sinai Journal of Medicine, 77:197–213 (2010). Ceriello, A., ―Acute hyperglycemia and oxidative stress generation‖, Diabetic Medicine, 14(3): 45-49 (1997). Cho, Y.H., Kim, Y.J., An, Y.S., Woo, H.D., Choi, S.Y., Kang, C.M., Chung, H.W., ―Micronucleus-centromere assay and DNA repair gene polymorphism in lymphocytes of industrial radiographers‖, Mutation Research, 680: 17-24 (2009). Choy, W.N., ―Genetic toxicology and cancer risk assessment‖, Marcel Dekker, New York, 29-187 (2001). Collins, A.R., ―The comet assay for DNA damage and repair: principles, applications, and limitations‖, Molecular Biotechnology, 26: 249–261 (2004). Courtney, K.D., Corcoran, R.B., Engelman, J.A., ―The PI3K pathway as drug target in human cancer‖, Journal of Clinical Oncology, 28: 1075–1083 (2010). Currie, C.J., Poole, C., Gale, E.A., ―The influence of glucose-lowering therapies on cancer risk in type 2 diabetes‖, Diabetologia, 52(9): 1766–1777 (2009). 55 Çorakçı, A., Azal, Ö., Beyhan, Z., ―Diabetes Mellitus‘ta Oral Ajan Tedavisi, Diabetes Mellitus‖, Multidisipliner YaklaĢımla Tanı, Tedavi ve Ġzlem, Ed: Ġmamoğlu, ġ, Özyardımcı, C, Deomed Yayıncılık, 9: 137-176 (2009). Das, K., Chainy, G.B.N., ―Modulation of rat liver mitochondrial antioxidant defense system by thyroid hormone‖, Biochimica et Biophysica Acta (BBA)-Molecular Basis of Disease, 1537(1): 1-13 (2001). De Meyts, P., ―The structural basis of insulin and insulin-like growth factor-I receptor binding and negative co-operativity, and its relevance to mitogenic versus metabolic signalling‖, Diabetologia, 37(2): 135–148 (1994). DeBerardinis, R. J., Lum, J. J., Hatzivassiliou, G., ―The biology of cancer: metabolic reprogramming fuels cell growth and proliferation‖, Cell Metabolism, 7: 11–20 (2008). Deynel i, O., ―Tip 1 diabetes mellitus‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(4): 566-569 (2011). Dı´ez, J.J., Iglesias, P., ―The role of the novel adipocyte-derived hormone adiponectin in human disease‖, European Journal of Endocrinology, 148: 293–300 (2003). Doak, S.H., Liu, Y., Chen, C., ―Genotoxicity and cancer‖, Adverse Effects of Engineered Nanomaterials, 14: 243-261 (2012). Donalth, M. Y., Gross, D. J., Cesari, E., Kaiser, N., ―Hyperglycemia- induced β cell apoptosis in pancreatic islets of Psammoys obesus during development of diabetes‖, Diabetes, 48(4): 738-744 (1999). Duncan, B.B., Schmidt, M.I., ―Metformin, cancer, alphabet soup, and the role of epidemiology in etiologic research‖ , Diabetes Care , 32:1748 –1750 (2009). Eastmond, D.A., Hartwig, A., Anderson, D.,Anwar, W.A., Cimino, M.C., Dobrev, I., Douglas, G.R.,. Nohmi, T., Phillips, D.H., Vickers, C., ―Mutagenicity testing for chemicalrisk assessment: update of the WHO/IPCS Harmonized Scheme‖, Mutagenesis, 24: 341–349 (2009). EcemiĢ, G.C., Atmaca, H., ―Oral antidiyabetik ajanlar‖, Journal of Experimental and Clinical Medicine, 29: 23-29 (2012). Elmalı, E., Altan, N., Bukan, N., ―Effect of sulphonylurea glibenclamide on liver and kidney antioxidant enzymes in streptozotocin- induced diabetic rats‖, Drugs R.D., 5(4): 203-8 (2004). Epel, D., ―The effects of carbon monoxide inhibition of ATP level and the date of mitosis in sea urching egg‖, Journal of Cell Biology, 17: 315-319 (1963). 56 Eroğlu, Y., Eroğlu, H.E., Ilbas, A.I., ―Gamma ray reduces mitotik index in embriyonic roots of Hordeum vulgare L.‖, Advances in Biological Research, 1(12): 26-28 (2007). Evans, J.M., Donnelly, L.A., Emslie-Smith, A.M., Alessi, D.R., Morris, A.D., ―Metformin and reduced risk of cancer in diabetic patients‖, British Medical Journal, 330: 1304-1305 (2005). Fairbairn, D.W., Olive, P.L., O‘Neill, K.L., ―The comet assay: a comprehensive review‖, Mutation Research, 339: 37–59 (1995). Fenech, M., ―Cytokinesis-block micronucleus cytome assay‖, Nature Protocols, 2(5): 1084-1104 (2007). Food and Drug Administration, “Glucophage (Metformin Hydrochloride Tablets) and Glucophage Xr (Metformin Hydrochloride Extended-Release Tablets)‖, NDA 20-357/S-031 New York, 3-32 (2008). Garry, S., Nesslany, F., Aliouat, E., Haguenoer, J.M., Marzin, D., ―Assessment of genotoxic effect of benzo[a]pyrene in endotracheally treated rat using the comet assay‖, Mutation Research, 534(1-2): 33-43 (2003). Gorska, E., Popko, K., Winiarska, M., ―Pleiotropic effects of leptin (in Polish)‖, Pediatric Endocrinology, Diabetes and Metabolism, 15: 45–50 (2009). Gotlieb, W.H., Saumet, J., Beauchamp, M.C., Gu, J., Lau, S., Pollak, M.N., Bruchim, I., ―In vitro metformin anti-neoplastic activity in epithelial ovarian cancer‖, Gynecologic Oncology, 110: 246–250 (2008). Gür, S., ―Antidiyabetik Aktivite AraĢtırma Yöntemleri‖, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dergisi, Farmakoloji Anabilim Dalı, 23 : 49-52 (2010). Gwinn, M.R., Johns, D.O., Bateson, T.F., Guyton, K.Z., ―A review of the genotoxicity of 1,2-dichloroethane (EDC)‖, Mutation Research, 727: 42-53 (2011). Hagmar, L., Stromberg, U., Bonassi, S., Hansteen, I.L., Knudsen, L.E., Lindholm, C., Norppa, H., ―Impact of types of lymphocyte chromosomal aberrations on human cancer risk: results from Nordic and Italian cohorts‖, Cancer Research, 64(6): 2258– 2263 (2004). Hidalgo, A., Gonzalez-Reyes, J.A., Navas, P., Garcia-Herdugo, G., ―Abnormal mitosis and growth inhibition in Allium cepa roots induced by propham and chlorpropham‖, Cytobios, 57: 7-14 (1989). Hirsch, H.A., Iliopoulos, D., Tsichlis, P.N., Struhl, K., ―Metformin selectively targets cancer stem cells, and acts together with chemotherapy to block tumor growth and prolong remission‖, Cancer Research, 69:7507–7511 (2009) 57 Hoelzl, C., Knasmüller, S., Misic, M., Collins, A., Dusinska, M. Nersesyan, A., ―Use of single cell gel electrophoresis assays for the detection of DNA-protective effects of dietary factors in humans: Recent results and trends‖, Mutation Research, 681: 68-79 (2009). Holly, J., Perks, C., ―The role of insulin-like growth factor binding proteins‖, Neuroendocrinology, 83: 154–160 (2006). Ihara, Y., Toyokuni, S., Uchida, K., Odaka, H., Tanaka, T., Ikeda, H., Hiani, H., Seino, Y., Yamada, Y., ―Hyperglycemia causes oxidative stress in pancreatic β cells of GK rats, a model of type 2 diabetes‖, Diabetes, 48(4): 927-932 (1999). International Diabetes Federation, ―Diabetes atlas‖, 4th edition, Brussels, IDF, 233(2009). Ġnternet: Ankara Diyabet Derneği http://www.ankaradiyabet.org.tr/d2.aspx (2012). ―Diyabet Tipleri‖ Ġnternet: Türkiye Diyabet Vakfı ―Diyabet Tedavisi‖ http://www.turkdiab.org (2012). Jain, A.K., Andsorbhoy, R.K., ―Cytogenetical studies on the effects of some chlorinated pesticides‖, Cytologia, 53: 427-436 (1988). Jee, S.H., Ohrr, H., Sull, J.W., ―Fasting serum glucose level and cancer risk in Korean men and women‖, Journal of the American Medical Association, 293: 194– 202 (2005). Karakurt, F., Çarlıoğlu, A., Kasapoğlu, B., Ġnegöl GümüĢ, Ġ., ―Gestasyonel Diabetes Mellitus Tanı ve Tedavisi‖, Yeni Tıp Dergisi, 26: 134-138 (2009). Kayraldız, A.,TopaktaĢ, M., ―The in vivo Genotoxic effects of sodium metabisulfite in bone marrow cells of rats‖, Russian Journal of Genetics, 43(8): 905-909 (2007). Kim, J. W., Dang, C. V., ―Cancer‘s molecular sweet tooth and the Warburg effec‖t, Cancer Research, 66: 8927–8930 (2006). Kim, W. Y., Jin, Q., Oh, S. H., ―Elevated epithelial insulin-like growth factor expression is a risk factor for lung cancer development‖, Cancer Research, 69: 7439–7448 (2009). Konca, C., Ayvaz, G., ―Tip 2 diabetes mellitusun insülin dıĢı tedavisi‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(5): 575-580 (2011). Kourelis, T.V., Siegel, R.D., ―Metformin and cancer: new applications for an old drug‖, Medical Oncology, 29: 1314–1327 (2012). 58 Krentz, A.J., Bailey, C.J., ―Oral antidiabetic agents: Current role in type 2 diabetes mellitus‖, Drugs, 65: 385-411 (2005). Landman, G.W., Kleefstra, N., Van Hateren, K.J., Groenier, K.H., Gans, R.O., Bilo, H.J., ―Metformin associated with lower cancer mortality in type 2 diabetes: ZODIAC-16‖, Diabetes Care, 33(2): 322–326 (2010). Latt, S. A., Sehrek, R. R., Loveday, K. S., Dougherty, C.P., Schuler, C.F., ―Sister chromatid Exchange‖, Human Genetics, 10: 267-331 (1980). Lebovitz, H.E., ―Management of hyperglycemia with oral antihyperglycemic agents in Type 2 diabetes‖, Diabetes Mellitus, 41: 687-710 (2005). Lee, j.H., Kim, T., Jeon, S.M., Hong, S.P., Cheon, J.C., Kim, W.H., ―The effects of metformin on the survival of colorectal cancer patients with diabetes mellitus‖ Cancer, 131: 752- 759 (2012). Leigh, A.C., Zhou, C., Mendivil, A., Malloy, K.M.,Gehrig, P.A., Bae-Jump, V.L., ―Metformin is a potent inhibitor of endometrial cancer cell proliferation— implications for a novel treatment strategy‖, Gynecologic Oncology, 116: 92-98 (2010). Li, D., Yeung, S., Hassan, M.M., Konopleva, M., Abbruzzese, J.L., ―Antidiabetic therapies affect risk of pancreatic cancer‖, Gastroenterology, 137(2): 482-488 (2009). Libby, G., Donnelly, L.A., Donnan, P.T., Alessi, D.R., Morris, A.D., Evans, J.M.M., ―New users of metformin are at low risk of incident cancer: A cohort study among people with type 2 diabetes‖, Diabetes Care, 32:1620-1625 (2009). Lopez-Nigro, M.M., Palermo, A.M., Mudry, M.D., Carballo, M.A., ―Cytogenetic evaluation of two nitroimidazole derivatives‖, Toxicology In Vitro, 17: 35-40 (2003). Macheda, M. L., Rogers, S, Best, J. D., ―Molecular and cellular regulation of glucose transporter (GLUT) proteins in cancer‖, The Journal of Cellular Physiology, 202: 654–662 (2005). Masharani, U, ―Pancreatic hormones & Diabetes amellitus‖, Basic & Clinical Endocrinology, Ed: Greenspan, F.S., Gardner, D.G., Basic and Clinical Endocrinology, 8: 658-660 (2008). Masharani, U., Karam, J.H., German, M.S., ―Pancreatic hormones & Diabetes amellitus‖, Ed: Greenspan, F.S., Gardner, D.G., Basic & Clinical Endocrinology, 7: 658-746 (2004). 59 Mateuca, R., Lombaert, N., Aka, P.V., Decordier, I., Kirsch-Volders, M., ―Chromosomal changes: induction, detection methods and applicability in human biomonitoring‖, Biochimie, 88(11): 1515–1531 (2006). Mathupala, S.P., Ko, Y.H., Pedersen, P.L., ―Hexokinase-2 bound to mitochondria: cancer‘s stygian link to the ‗‗Warburg Effect‘‘ and a pivotal target for effective therapy‖, Seminars in Cancer Biology, 19: 17–24 (2009). Mazzone, P.J., Hardeep, R., Beukemann, M., Xu, M., Jain, A., Sasidhar, M., ―The effect of metformin and thiazolidinedione use on lung cancer in diabetics‖, BMC Cancer, 12: 410 (2012). McCulloch, D.K., Robertson, R.P., ―Pathogenesis of type 2 diabetes mellitus‖, UpToDate, 17: 3 (2010). Monami, M., Lamanna, C., Balzi, D., Marchionni, N., Mannucci, E., ―Sulphonylureas and cancer: a case-control study‖, Acta Diabetologica, 46(4): 279– 284 (2009). Monami, M., Colombi, C., Balzi, D., Dicembrini, I., Giannini, S., Melani, C., Vitale, V., Romano, D., Barchielli, A., Marchionni, N., Rotella, C.M., Mannucci, E., ―Metformin and Cancer occurence in insulin-treated type 2 diabetic patients‖, Diabetes care, 34 (1): 129-131 (2011). Montoro, A., Soriano, J.M., Barquinero, J.F., Almonacid, M., Montoro, A., Verdu G., Sahuquillo, V., Villaescusa, J.I., Sebastia, N., ―Assessment in vitro of cytogenetic and genotoxic effects of propolis on human lymphocytes‖, Food and Chemical Toxicology, 50: 216-221 (2012). Murli, H., ―Screening assay for chromosomal aberrations in Chinese hamster ovary (CHO) cells with argentyn 23‖, Final Report, (2003). Nyenwe, E.A., Jerkins, T.W., Umpierrez, G.E., Kitabchi, A.E., ―Management of type 2 diabetes: Evolving strategies for the treatment of patients with type 2 diabetes‖, Metabolism, 60: 1-23 (2011). Onaran, Ġ.,Guven, G.S.,Ozdas, S.B.,¸Kanigur, G.,Vehid, S., ‖ Metformin does not prevent DNA damage in lymphocytes despite its antioxidant properties against cumene hydroperoxide-induced oxidative stress‖, Mutation Research, 611: 1–8 (2006). Organization for Economic Co-operation and Development (OECD), ―OECD Guidelines for the Testing of Chemicals‖, Health Effects, 4: 471–486 (2008). Özcan, ġ.,‖Oral antidiyabetik tedavisinin yonetimi‖, Diyabet Hemşireliği Derneği Kitabı 6: 56-66 (2005). 60 Parry, J.M., Kirsch-Volders, M., ―Special issue on in vitro MN trial‖, Mutation Research, 702: 132-134 (2010). Pedersen, P.L., ―Warburg me and Hexokinase 2: multiple discoveries of key molecular events underlying one of cancers‘ most common phenotypes, the ‗‗Warburg Effect‘‘, i.e., elevated glycolysis in the presence of oxygen‖, Journal of Bioenergetics and Biomembranes, 39: 211–222 (2007). Poletta, G.L., Larriera, A., Kleinsorge, E., Mudry, M.D., ―Caiman latirostris (broadsnouted caiman) as a sentinel organism for genotoxic monitoring: basal values determination of micronucleus and comet assay‖, Mutation Research, 650(2): 202209 (2008). Preston, R.J., Skare, J.A., Aardema, M.J., ―A review of biomonitoring studies measuring genotoxicity in humans exposed to hair dyes‖, Mutagenesis, 25(1): 17-23 (2010). Rabbani, S.I., Devi, K., Khanam, S., ―Inhibitory effect of glimepiride on the nicotinamide–streptozotocin induced nuclear damages and sperm abnormalities in diabetic Wistar rats‖, Indian Journal of Experimental Biology. 47(10): 804–810 (2009). Rabbani, S.Ġ., Devi, K., Khanam, S., ―Role of Pioglitazone with Metformin or Glimepiride on Oxidative Stress-induced Nuclear Damage and Reproductive Toxicity in Diabetic Rat‖, Malaysian Journal of Medical Sciences, 17(1): 3–11 (2010). Rapp, K., Schroeder, J., Klenk, J., ―Fasting blood glucose and cancer risk in a cohort of more than 140,000 adults in Austria‖, Diabetologia, 49: 945–952 (2006). Robertson, R.P., Harmon, J., Tran, P.O., Poitout, V., ―β-cell glucose toxicity, lipotoxicity, and chronic oxidative street inn type 2 diabetes‖, Diabetes, 53(1): 119124 (2004). Robey, R.B., Hay, N., ―Is Akt the ‗‗Warburg kinase‘‘?-Akt-energy metabolism interactions and oncogenesis‖, Seminars in Cancer Biology, 19: 25–31 (2009). Santoro, A., Bianco, G., Picerno, P., Aquino, R.P., Autore, G., Marzocco, S., Gazzerro, P., Lioi, M.B., Bifulco, M., ―Verminoside and verbascoside-induced genotoxicity on human lymphocytes: Involvement of PARP-1 and p53 proteins‖, Toxicology Letters, 178(2): 71-76 (2008). Satman, I., Tutuncu, Y., Gedik, S., Dinccag, N., Karsidag, K., Yilmaz, T., Omer, B., Kalaca, S., Telci, A., Cakir, B., Tuomilehto, J., ―The TURDEP-II Study Group. Diabetes epidemic in Turkey: results of the second population based survey of diabetes and risk characteristics in Turkey (TURDEP-II)‖, In: Poster: A- 11-2498. 61 47th EASD annual meeting, 12–16 September 2011, Lisbon; Diabetologia, 54(1): 2498. (2011). Savage, J.R.K., ―Classification and relationships of induced chromosomal structural changes‖, Journal of Medical Genetics, 12: 103–122 (1975). Serafini, M., Del Rio, D., ―Understanding the association between dietary antioxidants, redox status and disease: is the total antioxidant capacity the right tool?‖, Redox Report, 9(3): 145-152 (2004). Service, F.C., ―Diagnostic approach to hypoglycemia in adults‖, UpToDate, 17: 3 (2010). Shaik, N.A., Shaik, J.P., Ahamad, S.A., ―Increased frequency of micronuclei in diabetes mellitus patients using pioglitazone and glimepiride in combination‖, Food and Chemical Toxicology, 48: 3432–3435 (2010). Shaposhnikov, S., Frengen, E., Collins, A.R., ―Increasing the resolution of the comet assay using fluorescent in situ hybridization-a review‖, Mutagenesis, 24(5): 383-389 (2009). Singh, N.P., McCoy, M.T., Tice, R.R., Schneider, E.L., ―A simple technique for quantitation of low levels of DNA damage in individual cells‖, Experimental Cell Research, 175: 184-191 (1988). Sparvero, L. J., Asafu Adjei, D., Kang, R., ―RAGE (Receptor for Advanced Glycation Endproducts), RAGE ligands, and their role in cancer and inflammation‖, Journal of Translational Medicine, 7: 17 (2009). Stattin, P., Björ, O., Ferrari, P., ―Prospective study of hyperglycemia and cancer risk‖, Diabetes Care, 30: 561–567 (2007). Stocks, T., Rapp, K., Bjørge, T., ―Blood glucose and risk of incident and fatal cancer in the metabolic syndrome and cancer project (me-can): analysis of six prospective cohorts‖. PLOS Medicine, 6:e1000201, (2009). Tice, R.R., Agurell, E., Anderson, D., Burlinson, B., Hartmann, A., Kobayashi, H., Miyamae, Y., Rojas, E., Ryu, J.C., Sasaki, Y.F., ―Single cell gel/Comet Assay: guidelines for in vitro and in vivo genetic toxicology testing‖, Enviromental and Molecular Mutagenesis, 35: 206-221 (2000). Timoroğlu, Ġ., YüzbaĢıoğlu, D., Ünal, F., Yılmaz S., Aksoy H., Çelik M., ―Assessment of the genotoxic effects of organophosphorus insecticides phorate and trichlorfon in human lymphocytes‖. Environmental Toxicology, DOI 10.1002/tox 21783 (2012). 62 Van‘t Hof, J., ―The action of IAA and kinetin on the mitotic cycle of proliferative and stationary phase excised root meristems‖, Experimental Cell Research, 51(1): 167-176 (1968). Werner, H., Bruchim, I., ―The insulin-like growth factor-I receptor as an oncogene‖, Archives of Physiology and Biochemistry, 115: 58–71 (2009). Wilson, D.M., Thompson, L.H., ―Molecular mechanisms of sister-chromatid Exchange‖, Mutation Research, 616: 11–23 (2007). Wuenschell, G.E., Tamae, D., Cercillieux, A., ―Mutagenic potential of DNA glycation: miscoding by (R)- and (S)-N2-(1- carboxyethyl)-20-deoxyguanosine‖, Biochemistry, 49: 1814–1821 (2010). Yamagishi, S., Nakamura, K., Inoue, H., ―Possible participation of advanced glycation end products in the pathogenesis of colorectal cancer in diabetic patients‖, Medical Hypotheses, 64: 1208–1210 (2005). Yang, X., So, W.Y., Ma, R.C., Kong, A.P., Lee, H.M., Yu, L.W., Chow, C.C., Ozaki, R., Ko, G.T., Chan, J.C., ―Low HDL cholesterol, metformin use and cancer risk in Type 2 diabetes—the Hong Kong Diabetes Registry‖, Diabetes Care, 34(2): 375-380 (2010). Yeluri, S., Madhok, B., Prasad, K. R., ―Cancer‘s craving for sugar: an opportunity for clinical exploitation‖, Journal of Cancer Research and Clinical Oncology, 135: 867–877 (2009). Yılmaz, C., Yürekli, B.ġ., ―Gestasyonel diabetes mellitus ve pregestasyonel diyabet‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(12): 656-658 (2011). Yılmaz, S., Aksoy, H., Ünal, F., Çelik, M., YüzbaĢıoğlu, D., ―Genotoxic action of fungicide Conan 5FL on mammalian cells in vivo and in vitro‖, Russian Journal of Genetics, 44 (3): 273-278 (2008). Yönem, A., ―Diabetes mellitusa genel bir bakıĢ‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(3): 547-548 (2011). Yönem, A., ―Diabetes Mellitus fizyoloji, tanımlama, sınıflama, etiyopatogenez, klinik özellikler‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(3): 543-546 (2011). Yönem, A., ―Diabetes Mellitus fizyoloji, tanımlama, sınıflama, etiyopatogenez, klinik özellikler‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(3): 551-553 (2011). 63 Yönem, A., ―Diabetes Mellitus fizyoloji, tanımlama, sınıflama, etiyopatogenez, klinik özellikler‖, Endokrinoloji, Ed: Özata, M., İstanbul Tıp Kitabevi Yayıncılık, 10(3): 555-558 (2011). YüzbaĢıoğlu, D., Çelik, M., Yılmaz, S., Ünal, F., Aksoy, H., ―Clastogenicity of the fungicide afugan in cultured human lymphocytes‖, Mutation Research, 604 (1-2): 53-59 (2006). YüzbaĢıoğlu, D., Ünal, F., Yılmaz, S., Aksoy, H., Çelik, M., ―Genotoxicity testing of fluconazole in vivo and in vitro‖, Mutation Research, 649:155–160 (2008). Zengin, N., YüzbaĢıoğlu, D., Ünal, F., Yılmaz, S., Aksoy, H., ―The evaluation of the genotoxicity of two food preservatives: sodium benzoate and potassium benzoate‖, Food and Chemical Toxicology, 49: 763–769 (2011). 64 ÖZGEÇMĠġ KiĢisel Bilgiler Soyadı, adı : JALANK H. MAHMOUD Uyruğu : Irak Doğum tarihi ve yeri : 13.02.1973, Kerkük Medeni hali : Bekar e-mail : jalankh@yahoo.com Eğitim Derece Eğitim Birimi Lisans Musul Üniversitesi 1997 Lisesi Kerkük Esdihar Kız Lisesi 1991 Mezuniyet tarihi ĠĢ Deneyimi Yıl Yabancı Dil Ġngilizce ve Türkçe Yer Görev