Hz. Peygamber'in Tebliğ Metodu lş1ğtnda /slam'm Güncel Sunumu 2003 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri Yayın No: 364 Sempozyumlar ve Paneller Serisi:35 ©Bütün Hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir 1. Baskı, Haziran 2006, Ankata, 1.000 adet ISBN 975-389-485-6 06.06.Y.0005.364 Redaksiyon : Dr. Mehmet BULUT Kapak ve Iç Tasarım: TN Iletişim Kufi Besmele: Hişam ei-Gan1vl Uygulama: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Türkiye Oiyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 16.07.2003/1117-21 sayılı kararıyla basılmıştır. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt tesislerinde hazırlanıp basılmıştır. TÜRKIYE DIYANET VAKFI Yayın Matbaacılık ve Ticaret Işletmesi OSTIM örnek Sanayi Sitesi 1. Cadde 358. Sokak No: 11 06370 Yenimahalle 1 Ankara Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks: 354 91 32 e-posta: tdvyayin@diyanetvakfi. org. tr Tebliğde Sanat Unsurlarının Kullanımı Prof. Dr. Nusret ÇAM* ünyanın bilinebilen en eski devirlerinden beri, insanların şu veya bu şe­ iştigal ettiklerinin en güzel işareti Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın çeşitli yerlerde karşımıza çıkan ınağara ve kaya resiınleridir. Bütün bu resimleri dikkate alarak, estetik duygunun ve sanat faaliyetlerinin, insanlığın tarihi ile yaşıt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Durum İslam'ın tasavvufi yoruıncuları açısından çok daha farklı olup, bu süreç ilk yaratılış anına dayanmaktadır. Çünki insanın duyduğu ilk söz olan "Elestü bi-Rabbikum" (Ben sizin Rabbiniz değil miyim) sözü, doğrudan doğruya, ''Ahsenü'l-Halikin" (Yaratanların en güzeli) olan Allah tarafından (Mu'ıninıln, 14) irat edilmiştir ve bu sebeple de insanın duyduğu ilk söz aynı zamanda güzel ilk sözdür. Müsfürnanlar, özellikle de günümüzdeki müslümanlar bu kadar Kur' an okuınalarına rağmen bu ayette geçen ''Ahsen" ve "yaratanlar" sözlerinin ne anlama geldiğini ne yazık ki kavrayabilrniş değillerdir. Eğer biz ınüslüınanlar, bu ayeti yeterince aniayıp hayatımıza tatbik etmiş olsaydık hem "yaratmak yalnızca Allah'a mahsustur" deyip insanlarımızın yaratıcı gücünü öldürrnezdik, hem de güzelliği hayatımızın gayesi ve davranışlarıınızın tabii sonucu olmaktan çıkarınazdık. D kilde sanada İslami açıdan baktığımızda insan, bir taraftan yüce ve mutlak bir varlık olan Allah tarafından yaratılmış olması sebebiyle Yaratıcısı'na karşı sorumluluk ve *Ankara Üniv. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. 298 1 Hz Peygarnbr'ln Tebllg Metodu lglglnda ~ s l W Guncel ~n Sunumu mahviyet bilinci ile hareket etmek durumunda iken, diger taraftan da, "Allah'm, Adem'e, yani insana kendi ruhundan iiflemesi': "Yeryiiziinde Allah'zn halijiesi olarak yaratzlmasl", 'Xllah'zn, insanz kendi suretindeyaratmasz" ve "insanrn, Allah& ahErik1 ile ahlbklanmasznzn istenilmesi"sebebiyle de, qok degerli, qok qerefli ve qok ulvf bir varlktir. Ne yaz~kki insanln bu iki z ~yonu, t kendisi tarafindan qogu zaman dengeli bir qekilde anla~lhphareket tarz~haline getirilememiqtir. Bunun neticesinde insan~nbireysel veya toplumsal davran~~larlnda qogu zaman ifrat ve tefrit yaqanmiqtir. insanin, Yaratan'ml ve kendi yaratil~qgayesini degiqik qekillerde idrak etmesinden veya hiq anlayamamasindan ileri gelen bu temel mesele, dinlerin ve ideolojilerin kaynagl oldugu kadar, bunlarln insana ve sanata baluqin~da belirlemi~tir.insanln estetik bir varl~koldugu gerqegini yalnlzca Ayetlerden ve hadislerden degil, ayni zamanda onun binlerce yllllk seriivenini gun lq~g~na qlkaran arkeoloji, etnografya ve benzeri ilimlerin verilerinden de ogrenmekteyiz. Gerqekten de dini telakkileri ve ideolojileri ne olursa olsun, tarih boyunca insanlarm, kendilerini ifade etme hususunda muriicaat ettikleri en muhim yollardan bir tanesi de hiq quphesiz sanat olmuqtur. Hatta bilindigi uzere pekqok araqtlrmaci, sanatin tamam~yledinden dogmu? oldugu kanaatindedir. Bu noktada sanat hem bir dint tecriibe ve ifade biqimi, hem de bir tanltim ve teblig, hatta propaganda aracl olarak kar~imizaqlkmaktadir. Sanat, bir taraftan kaynag, diger taraftan da muhatab~dogrudan dogruya insan oldu@ iqin bu gibi maksatlarla kullanilan ilk ifade vAsitas1 olagelmiqtir. Hele insanlar iizerinde tabiatl icabl hiq iirkutmeden, zahmetsiz ve kolayca etki blrakrnasi ozelligi, sanat~,mesajlarln ulaqt~rilmasindaveya karql mesajlarm kr~lmasmdaher zaman akla gelen ilk vaatalardan biri yapmlqhr. Bir f k i n kabul ettirilmesinde veya reddedilmesinde bqvurulan diger yollardan olan savaqm tahripkiir, zahmetli ve pahah; duz anlatim~nise soguk ve sllucl oldugu kate almirsa, belki otekiler kadar qabuk netice vermemekle beraber, daha ucu kolay ve qekici olma ozellikleri dolaylsiyle sanahn onemi qok daha iyi anlap1 cakt~r.Bilhassa qiir ve musiki, biitiin bu ozellikleri yanlnda qabuk ve kolay yarat~lmalar~ sebebiyle, tebliglerde ve karq~tebliglerde insanlarin miiracaat ettikle ri ilk sanat iirunleri olmuqtur. Butiin bunlara iliiveten qiir ve musiki, bir ye baqka bir yere taqmmas~en kolay olan sanat iirunleridir. Cemiyetler zengin tikqe iqin iqine resim, heykel, mimarllk, tiyatro ve benzerleri girmiq, teknol nin geliqmesiyle birlikte bunlan baqta sinema olmak uzere diger sanat tiirleri t kip etmiqtir. Asl~nabalullrsa, bir sanat eseri propaganda ve telkin aracl 01 du~iinulmeksizin,sirf bedii hislerle yaratilrnlq olsa bile, tabiati geregi insanla iizerinde kendi varllglni ve tesirini bir qekilde hissettirir. Tebltglw ve Muzakereler 1 299 Her turlu iletiqimde oldugu gibi, dini iletiqimde de bir fikrin kendisi kadar, onun takdim biqimi de onemli oldu& iqin, tarih boyunca biitiin dinler, devletler ve ideolojiler, sanat eserinin bu giiciinden faydalanmak istemiqlerdir. Mani daha iyi okunmasi iqin onlar~resimlemiqdini mensuplar~,kutsal kitaplar~n~n lerdir. Hz. Davud'un sesinin giizelligi ve hatta bir rivAyete gore mezmur denilen bir mfisiki Aleti icra etmesi ve yine Yusuf peygamberin yiiz giizelligi, herhalde tebligde de etkili olmuqtur. Ayni qekilde, Kur'an-i Kerim'den ogrendigimize gore, konuqma guqliigii qektigi iqin Hz. Musa, kendisine daha iyi konuqan kardeqi Harun'un yard~mciolarak verilmesini Allah'tan talep etmiq ve Allah da bunun uzerine Harun'u Musa'nm yardimcis~yapmlqt~r(TAhA, 27-36). Fakat Harun, Musa'dan daha duzgiin konuymasina ragmen, kavmine karp gevqek davrand@, yani tebligin diger qartlarin~yerine getirmedigi iqin muvaffak olamayarak sonunda karde~iMusa'dan azar iyitmiq, hatta onun h~rpalamaslnamaruz Kur'an'da giizel sanatlarla ve bunlarin tebligde kullanimi ile dogrudan a&kah herhangi bir ayet bulunmamaktad~r.Aynca, birqok kimsenin zannettiginin aksine resmin veya heykelin yasak olduguna dair de Kur'an'da herhangi bir delil mevcut degildir. Onun yasaklad~g~ qey, masumAne niyetlerle yap~lantasvirler degil, putlard~r.1slAm1n Kutsal Kitabinda resmin ve heykelin yapilabilecegini gosteren en meqhur iki Ayet Sebe suresi 13 ile &-i imran sfiresinin 49. Ayetleridir. Bunlardan birincisinin ifadesine gore Hz. Suleyrnan heykeller yaptirm~y, ikincisine gore ise Hz. 1sa mucize gostermek iqin kug taslagi yapmlqhr. Her ne kadar 1slAm'da tasvir yasag~varmiq gibi goziikse bile bu, tarihin hiqbir devrinde mutlak bir yasak qeklinde miitalaa edilmeyip daha ziyAde dini mekhnlarla smir11 tutulmuq olup bunun neticesinde islAm sanati soyuta yonelmiq ve boylece kendisine yepyeni bir q~giraqmlgtir. Zaten tasvirin haraml~gihakkmdaki eski gorugler de son zamanlarda yerini daha gerqekqi fikirlere blrakrniq durumdadir. IslAmi tecrubenin belk de en saf ve en deruni bir ifade tarzi olan mihikinin yanmda, hat, tezhip ve mimari qaheserlerimiz ile bunlarda kullanilan tezyinat, her zaman i ~ i n1slAm'in sessiz, fakat vakur tebligcileri olmuqtur. Bunun en giizel iki misali hAlen bu gorevlerini biiyiik bir haqmet ve huqQ ile devam ettiren Istanbul'daki Sultanahmet CAmii ile Kurtuba'daki Ulu CAmiidir. Hatta denilelir ki, taq, tugla, mermer gibi gfiya canslz malzemelerden meydana gelen bu erler, bunlara ruh veren dini, felsefi ve estetik degerler neticesinde eriqtikleri yiiksek sanat sayesinde giiniimuzde hiqbir kimsenin ve devletin yapamad@ giiler yiizlii tebligi yalniz baglarina yapmaktad~rlar.Ayni qekilde, heybetli mimarieri yan~ndazengin ve zarif tezyinatlarl ile baqta Hindistan'daki Tac Mahal, Konya'daki Mevlevihane ve Bursa Yeqil Turbe olmak iizere her turbe, mezar ve - 300 1 Hz Peygarnber'cn Tebl~gMetodu Is~glndaI s l W ~ Guncel n Sunurnu dini yapl, isliim'da oliimiin hiq de korkulacak bir hadise olmaylp, tam tersine Cennet bahqesine aqilan bir kapi oldugu mesajinl kendi olqiilerinde verir mahiyettedir. Baqka bir deyiqle Yahya Kerniil'in: 0 l u m cisdde bahar iilkesidir bir rinde Gonlu her yerde buhurdan gibi yzllarca tiiter, Ve serin sewiler altznda kalan kabrinde Her seher bir giil aqar; her gece bir biilbul oter msralariyla ba~layanmeqhur Rindlerin Olumii qiirinde imbikten geGrilerek mQsiki hiiline getirilrniq sozlerle terenniim ettigi duyguyu bu eserler mermerin, hamn, kalemiqi nalugm ve $ininin efsunlu &en@ ve tesiriyle dile getirmektedirler. Neticede karqlmiza isliimin oliime kary talundig~mutevekkil ve dostqa bir tavlr qhaktadir. Siirin, belli bir &in anlatdmasinda vhita olarak kullanllmasinin belki de en asil ornegine, Mehmet Akif in Canakkale Savaqlan muniisebetiyle ordumuzu ve hallumizi harekete geqirmek iqin yazdlgl Canakkale qiirinde rastlamaktaylz. Esiisen, qiirin isliimda bir teblig aracl olarak kullanllmasi ornegine vahiyle birlikte giihit olmaktaylz. Zira Kur'an-I Kerirn, bir qiir kitabl olmamakla birlikte mesajini yalnlzca diiz ifadelerle vermemiq, bu mesajln daha iyi anlagdabilmesi ve kolayca kabul edilmesi iqin etkili anlatimln vazgeqilmez unsurlan olan tegbih, mecaz, kiniiye, tevriye, tenasiip, cinas, seci gibi edebi sanatlara da yer vermiqtir. Hele, anlaqllmaslistenilen konuyu belli bir zaman diliii iqerisinde olaylar ve qahdarla kurgulayarak anlatlm qekli olan tahkiye, Kur'an'da geni~bir yer tutar. Bzellikle Cennetle ilgili teqbihler kadar Hz. Nuh, ibrahim, Yusuf, LQt, Musa ve Isa'yl konu alan olaylann anlatlm tarzi da qok can11ve etkileyicidir. Bu sebepledir ki Allah, sozlerin giizel qekilde soylenmesini ve Kur'an'm en etkili bir qekilde okunmasinl istemektedir. Yine Yuce Tanr~,ResQlii'ne: "fqte, rahmeti sayesinde Allah'm onlara guzel ve yumuqak davrandin o zaman. Eger sen de onlara kaba ve katl davransaydln onlar qoktan dagllip gitmiqti senin etrafindan." demek suretiyle (Al-i imran 159) bize tebligin yordam~nida iqaret etmektedir. Kur'an, Suarii stiresinin son tiyetlerinde qiiirler hakklnda qunlari soylemektedir: Siiirlere gelince, onlara da saplklar uyarlar. Gormez misin her vtidide bu qairler yapmadddarl qeyleri soyleyerek Tebliğler ve Müzakereler 1 301 nasıl da şaşkın şaşkın gezerler! Fakat böyle değildir, iman edip de iyi amel işleyenler Tanrı'yı çokça anıp, hatırlayanlar ve zulme uğradıktan sonra öçlerini alanlar. Dikkat edileceği üzere bu ayetler, yalancı, sapık şairlerı kınarken, imanlarını dile getirmek ve uğradıkları zulmün intikamını almak için şiir söyleyen iman sahibi güzel ahlaklı şairleri hariç tutmakta ve onları övmektedir. Bu ifadeler diğer sanat unsurlarının kullanımı hakkında da bize bir fikir verebilir. Nitekim Hz. Peygamber de şairlere özel bir önem vermiştir. Bu sebeple, kendisine yapı­ lan sözlü sataşmalara karşılık vermek için devrin anlayışına uygun bir şekilde, yanında Hassan isimli bir şair bulundurmuştur. Ayrıca meşhur Kaside-i Bürde şairi Ka'b bin Züheyr'in kendisinden af dileyip müslüman olmak istemesini konu alan kasidesini büyük bir zevkle dinledikten sonra Ka'b'ı affetmekle kalmayıp üzerindeki hırkayı çıkarıp ona vermiştir. Kasidenin baş tarafinda yapılan kadın tasvirinin meşhur Osmanlı şairi Nedim'in şiirlerini aratmayacak kadar şuh olmasına rağmen, İslam Peygamberinin, bu şiiri sonuna kadar dinlemesi, fakat onu takbih etmeyip şiirde konusu edilen kadının kim olduğunu sormakla yetinmesi ise dikkate değer başka bir cihettir. Hem Kur'an-ı Kerim'in ve İslam Peygamberi'nin şiire karşı bu olumlu tavrı, hem de Türk ve Arap toplumlarında İslam öncesinden beri var olan kuvvetli bir şiir geleneği, İslam dünyasında şiirin dini bir ifade ve tebliğ aracı olarak kullanılması neticesini doğurmuştur. Bu sebepledir ki başta dini, ahlaki ve tasavvufı konular olmak üzere pekçok konu şiir halinde kaleme alınmıştır. Hatta dil öğretmek maksadıyla hazırlanan gramer kitaplarının bile zaman zaman manzum olduğu görülmektedir. Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Yunus, Eşrefoğlu Rumi, Hatayi, Pir Sultan Abdal, dini düşüncelerini insanlara ulaştırmak için şiiri bir tebliğ vasıtası olarak kullananlar arasında akla gelen ilk isimlerdir. Hatta bazı tarikatlar, resmi de buna dahil etmiştir. Türk kültür tarihinde şiirin ve musikinin tebliğ vasıtası olarak kullanılmasına herhalde en iyi örnek Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inin yüzlerce yıldan beri camilerde ve evlerde bir ibadet ve tören havası içerisinde okunup dinlenmesidir. Bu törenlere çoğu zaman şeker, yemek ve gülsuyu ikramlarının da iştirak etmesi, tebliğin estetik boyutunu çok daha ön plana çıkarmaktadır. Hatta, hiç namaz kıl­ madığı halde, sırf bu mevlid törenlerinin estetik cazibesi sayesinde dinle barışık nice insaııların varlığını herhalde hiçkimse inkar edecek değildir. ği Bundan başka, radyo ve televizyonun beşeri hayatımızı henüz işgal etmedieski zamanların uzun kış gecelerinde okunan Hz. Ali, Battal Gazi, Köröğlu, 302 1 Hz.Peygarnber'ln Tebl~gMetodu lgiglnda Islh'ln Guncel Sunumu Kerem 1le Ash, Ferhat ile Sirin, Yusuf 1le Ziileyha gibi hikiyeler Turk cengiverliginde, Alicenaphginda, yi@tlikve mertliginde herhalde biiyiik rolu olmahdir. Ba~taAlevilik, Bekta~ilik,Mevlevilik ve Cerrahilik oldugu halde birqok dint yorumlarin teqekkiiliinde, geni~kitlelere ula~tuilmasmdave hatta varllklarini korumasinda hem ~iirin,hem de musikinin yeri, ogretinin dogrudan dogruya kendisi kadar onemlidir. Aslina bakilirsa bu durum, 1slamin kendisi iqin de boyledir. Eger estetigi, ogretiden tamamen qlkarip atarsak, dint tebligi yalnizca diiz soylemler i m i ~gibi takdim edersek, tebligi yalnizca kas ve kemik yiglnindan murekkep bir insan derekesine dii$.irmii~oluruz. Halbuki insanlar, yalniz kaslariyla kemikleriyle ve hatta beyinlerinin salt kendisiyle degil, bunlarin, insanin ruh denilen esrarengiz fakat o derecede gerqek ba~kabir yoniiyle birleqerek jest, mimik, renk, koku ve iqlk halinde yansimasiyla qahsiyet ve deger kazanmaktadir. Burada bir benzetme yapacak olursak, giizel bir yemek, ancak kaliteli malzemelelerin, iyi bir ustanin elinde hazirlanip temiz ve giizel bir ~ekildetakdimiyle deger - kazanir. Malzeme ne kadar iyi, a ~ qna i kadar miihir olursa olsun, eger yemegin iqinde veya qevresinde ikrah ettirici bir Sey var ise o yemegin hiqbir degerinin kalmayacagi, derhal o yerde"n uzakla~ilmasmmgereklilig hemen hemen herkesin ba~indan geqen tecrubelerle sabittir. Hatta bazan estetik ve temizlik faydadan daha onde gelir. Bu da gosteriyor ki bir fikrin takdimi, en az o fikrin kendisi kadar iine~nlidir.fletigim uzmanlarlnln tesbitlerine gore, siizlerin, yani fikirlerin iletigimdeki pap ancak % 10 o l d u e halde, slkar&gmuz seslerin pap % 30'u, jestlerin ve mimiklerin, yani viicut dilinin pap % 60'1 bulmaktaclr. Bu oranlar bazan baqka aragtmalarda siras~yla%7, % 38 ve % 55 olarak giiziikmektedir. Aslina bakillrsa yalnlzca insanlarin degil, fikirlerin ve toplumlarin da viicut dili vardir. Bunlarln ba~indaise qevre ve mimarhk gelmekte olup onu sanatin diger alanlar~takip etmektedir. Vucut dilinin etkili kullanilmasinin ba~ariyiartirdi$ bilinmektedir. Gerqekten de Kur'an-i Kerim'in samimi ve emin bir resuliin elinde do$u bir ~ekildetakdim edilmesi ve ''guzel seslerle siis1enerek"okunmas1 sonucunda, ona diigman kimseler tarafindan bile gizli gizli dinlenmi~,Hz. ~ m e rondaki , Ahenk ve hikmet sayesinde miisliiman olmuqtur. Ayni ~ekilde, tarihte ve giiniimiizde nice kimselerin, Kur'an'in, ezanin ve camilerin estetik ciizibesiyle 1slAmi kabul ettikierine pekqogumuz ~ a h iolmu~uzdur. t 1slAm Peygamberi, "Kur'an'i seslerinizile giizelle~tiriniz"derken boyle bir etkiye dikkat qektigi halde, ne yazik ki bir hslm musliimanlar, daha dogrusu cahiliye geleneklerinden kurtulamayan birtahm mezhep mensuplari "teganni haramdir" diye ezani ve Kur'an'i qirkin sesle okumayl, "kubbe, tiirbe, minare bidattir" di- Teb fiğler ve Müzakereler 1 303 ye de sanatı, mimariyi ve tarihi imha etmeyi ideolojk bir saplantı haline getirmişlerdir. Sanatı ve estetiği haram olarak gören böyle bir anlayışın tebliğini ise ancak silahla ve/veya kaba bir propaganda ile yapacağını, bunun ise İslam açı­ sından ne kadar acı sonuçlara mal olduğunu yakın zamanlarda ne yazık ki pekçok kez şahit olduk. Bazı yabancı televizyonlarda şık kıyafeti, kendinden emin duruşu, dili iyi kullanması, jestlerini ve mimiklerini bir aktör kadar konuyla bütünleştirmesiy­ le gerçek bir hitabet örneği sergileyen bazı kimseleri, dillerini bilmesek bile dinlemekten, daha doğrusu seyretmekten büyük bir zevk duyduğumuzu da itiraf etmek gerekir. Aslında bu yüksek hitabet gücü tesadüfi, bireysel ve gelip geçici olmayıp, Batı ülkelerindeki daha ana okullarından itibaren başlayan ciddi lisan, resim, müzik ve sahne sanatları eğitiminin bir sonucudur. Ama ne yazık ki Batı ülkelerinin en küçük köyünden en büyük şehirlerine kadar bütün mabetierinde gördüğümüz bu hitabet kaabiliyetini camilerimizde görmek mümkün olarnamaktadır. 1980'lerin ilk yarısında Erzurum' da, Türkiye'nin son meddahı ve halk hikayeleri sanatkarı Behçet Mahir'in, Ramazan gecelerinde Pelitmeydanı kahvehanesinde anlattığı, baştan başa İslam akidesinin ve ahlakının pratik hayata aktarılması ile şekillenen hikayeleri, halkın nasıl can kulağıyla dinlediğini ve her dinleyicinin kendisini, hikayenin kahramanı imiş gibi görecek şekilde nasıl etkilendiğine pekçok insan gibi ben de bizzat şahit oldum. Yine itiraf etmek gerekirse pekçok din görevlilerimiz, cami cemaati üzerinde aynı etkiyi yaratamaktan uzaktır. Bunun pekçok sebebi olmakla birlikte, müslüman ih1hiyatçıların ve din görevlilerinin hitabet sanatını yeterince kullanmamalarının bu gibi olumsuzluklarda payını asla gözardı etmemek gerektiği de bir hakikattir. Günümüzdeki bu olumsuz durum ne acıdır ki yalnızca hitabet sanatı ile sı­ nırlı· kalmayıp, mesajın her türlüsünde ve her aşamasında kendisini göstermektedir. Ezanın yalnızca bed bir sesle okunınası değil, bu namaz davetlerinin yapıldığı dinin şehadetleri olan camiierin ve minarderin mimarisindeki zevksizlik de mesajı olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye' de bununla ilgili maalesef binlerce örnek mevcut olup bu zevksizliğin genel esaslarını bilhassa minarelerin aşırı yükseltilmesiyle kendisini gösteren orantısıilık; çevre ile uyumsuzluk, abartılmış ölçüler, tabiattan kopukluk, renk seçimindeki dikkatsizlik, taklitçilik ve kullanışsızlık teşkil etmektedir. Bu sebeple aslında başlı başına bir mesaj kaynağı olan mimariyi günümüz müslümanları, çoğu zaman kendi aleylerine çevirmektedirler. Bunun en başta gelen sebebi, mimarımızdan banimize, cemaatimizden ustamıza kadar bütün herkesin köklü bir sanat eğitimi almamasıdır. Unutmamak gerekir ki Süleymaniye'yi bina eden Koca Sinan, işinde ne kadar mihir bir mimar ise, onu yaptlran padiqah da neredeyse o derecede usta bir kuyumcu ve Karpnda ben pervhneyim, sen ?em'-i tdbdnsm bana A~kznlaben divdneyim, sen dfet-i cdnszn bana Bir biilbiil-i nhldnlnem, td subha dek giryhnrnem Soyle senin hayrdnrnem, sen dahi hayransrn bana Ziilfirne gonliim bestedir, dhtm giige peyvestedir CAn& Muhibbi hastadiir, sen derde dermdnssn bana qiirini yazacak kadar da iyi bir air, yani soz ustasl idi. Bu orneklerin de aqlkqa gosterdigi uzere baqta belagat ve hitabet sanatl 01mak iizere estetik, yani giizellik goz ardi edilerek tebligin yapllamayacagl meydandadlr. Zaten Arapqa "teblig" soziiniin kendi kelime yaplsr da, "belAgat" sozii ile dokrudan dogruya ilgilidir. Bu da gosteriyor ki "teblig", asla "beliigat", yani hitabet sanatl olmadan gerqekleqtirilemez. Bu sebeple, giinumiiz Bat1 diinyasmda teblig metodlarmm tarihten, psikolojiden, sosyolojiden, sosyal psikolojiden, sosyal antropolojiden ve giizel sanatlardan ciddi bir gekilde istifade edilrriek suretiyle haz~lanmasikarqismda, baqta Diyanet i~lerive iliihiyat Fakiilteleri olmak iizere butiin ilgili kurum ve kuruluglarm, muhtevasi ve metodlari eskirnig, gostermelik bir "Hitabet" dersinin imkhnlariyla veya soziim ona hizmet iqi egtimlerle, stajlarla ulaqtmnaya muvaffak olamayacaklar~nianlamalarmm zamani gelm@tir.Zira teblig, az once lusmen ifade ettigimiz uzere zarf-mazruf ili~kisindeoldu@ gibi muhtevanln kendisi kadar onemlidir. Biraz daha ozele gelecek olursak, giiniimiiz gerqeklerini dikkate alarak bir teblig yapmak istedigimiz zaman, soz sanatlarinln tebligde kullanilmasmda eskiden oldugu gibi ciddi bir problemle kar~llaqllmayacaglanlaqllmaktadlr. Gunki bunun hem geleneksel alt yaplsl ve arka plan1 mevcuttur, hem de sahne sanatlarlnda oldu& kadar qok fazla fkhi meseleleri ihtiva etmez. Fakat resme, bilhassa da heykele ve sahne sanatlanna gelince durum degiqmektedir. Aslina balulirsa lsliim diinyasinda resmin ve tasvirin yasak oldugunu soyleyenlerin saylsi her geqen giin sevindirci qekilde azalmaktadir. Bu durum, tebligde sanatln kullanllmasinln imkanlarlnl geniqletmek iqin olumlu geliqmelerdir. Giiniimiizde sanatln miisliimanlar tarafindan teblig unsuru olarak kullanlimas~ndakarpmiza qikan en onemli engeller ve neticeleri qunlardlr: 1. Gene1 olarak estetikin ve sanatln din ile bazdaqamayacagl zannlyla miisliimanlarin estetik bir meselesinin olmamas~.Bunun sonucunda, fslim diinyaslnda estetik yaratlclligln kayboldugu, bunun yerini zevksizligin veya taklitqili- Tebli()ler ve MÜZakereler 1305 ğin aldığı görülmektedir. 2. Sanatın, tebliğde kullanmadaki yerinin yeterince kavranamaması. Böyle bir durum ise emirler ve yasaklar manzumesi şeklinde algılanan dini hükümlerio çok yalın ve itici bir şekilde takdimi neticesini doğurmaktadır. 3. Tebliğde sanatın öneminin farkına varılmış olsa bile sanatın çoğu zaman israf, gösteriş, tekebbür gibi dinin yasak ettiği unsurları içeriyor olması endişe­ sı. da diğer sosyal faaliyetlerin de önünde en önemli engel olarak kadının görülmesi. Bu durum kendisini özellikle sahne sanatlarında göstermektedir. Böyle bir endişe ve tutum, itiraf etmek gerekir ise ya bu sanatların hiç kullanılmamasına sebep olmakta, ya da onları kadük ve yavan bırakmak suretiyle etkisini azaltmaktadır. s. İslam Peygamberi'nin yüzünün gösterilmesinin caiz olmayacağı şeklinde­ ki bir düşünce de görsel sanatlarda tebliğin imkanlarını ciddi şekilde kısıtla­ 4. Sanatın maktadır. Özetle beş madde halinde sıraladığımız bu hususlarda müslümanların endişesinin tamamen yersiz olduğunu söylemek asla mümkün değildir. Böyle bir endişe neticesinde hemence şu sorular karşımıza çıkmaktadır: ı. Eğer tebliğ adına herşeye tırmış cevaz verecek olursak dini tamamen buharlaş­ olur muyuz? 2. Şayet İslami kuralları bir tarafa bırakarak kendimize has bir görsel ve sahne sanatları tekniği ve tarzı yaratamaz isek, böylece muarız olduğumuz kimseler gibi konuşur ve yaşarsak, o zaman neyin tebliğini, niçin yapacağız? 3. Böyle tehlikeler ortada iken tebliğde illa da sanatı kullanmak mecburiyetinde miyiz? Onun bıraktığı açığı başka yollardan telafi edemez miyiz? . 4. Sanat ve estetik, esasen bize Batı' dan geçmiş olan ve bizim de nefsimize hoş geldiği için İslamileştirmeye çalıştığımız, fakat aslında İslam'ın özüne ters, sırf tüketim ekonomisinin bir gereği olarak sunulan dayatmacı değerler değil midir? Buna mukabil şu soruların da cevabını aramak gerekmektedir: a) Herşeyden önce sanatın ve tebliğin gayesi nedir? Sanatın gayesi ile dinin gayesi birbirini rahatsız etmeden örtüşebilirler mi? Hz. Süleymar'ın, kendisine Allah katından süratli koşu atları gönderildiğinde onları okşayıp "muhakkak ben mal sevdasına Allah' a şükretmek için düştüm" şeklindeki ifadesi ve daha sonra yine aynı şükür ifadesi olarak sarayında (at) heykelleri yaptırtması bu konuda bize dini açıdan bir delil olabilir mi? Yine aynı şekilde, Hz. İsa'nın insanlara tebliğini ulaştırmak için mucize göstermek amacıyla çamurdan kuş taslağı 306 1 Hz Peygamber'm Tebllg Metodu Ig~g~nda IslSrn'ln Guncel Sunurnu yapmasi teblig-sanat iliqkisi qerqevesinde ne anlama gelir? b) Dini endi~elerletebligde sanatl, ozellikle de gorsel sanatlarl gozardi etmenin meydana getirecegi zararlar neler olabilir? c) Baz~kesimlerin sirf estetik veya ticari maksatlarla, ya da inkultiirazisyon (yani kendi kulturiinii hakim lulma) ve misyonerlik gayesiyle bize yabanci birtalum degerleri takdim ederken qaglmizin en onemli propaganda vasitasi olan radyo, televizyon, sinema, bilgisayar, internet gibi kitle egitim araqlarmda sanati qok etkili bir qekilde kullanmalari kar~lsindakendimizi nasil savunabiliriz? d) Bunlara ayni teknik ve metodlarla cevap vermek iqin, eger varsa fikhi ve zihni birtalum engelleri nasll aqabiliriiz? e) Bu engelleri agmada acaba Kur'an'dan, hadislerden ve ya~an~lmiq tecrubelerden nasll istifade edebiliriz? f) Kur'an-1 Kerim'de mu'minleri iyilige ozendirmek iqin yap~lanCennet tasvirlerinde konu edinilen hurilerle ilgili aqlk tasvirler, acaba sanatin tebligde kullanlmi iqin de bir luyas ve deli1 olabilir mi? g) Ayni qekilde Hz. Peygamberin Ktib bin Zuheyr'in okuugu kasidenin baq tarafinda geqen kadin tasviri kar~ismdaolumsuz herhangi bir ifade beyan etmemesi qeklindeki tavrlni, O'nun, KAb'm 1slAm dinine teslimiyetini ifadede bu tasviri bir vaslta olarak kullandigina hamlederek, bu tan1 sanatln diger dallanna da teqmil edebilir rniyiz? h) Hz Muhammed'in, yanindan hiq aylrmadlgi Hassan'a, ktifirlere karqi "Soyle ya Hassan" diye soylettigi ~iirlerneleri ihtiva etmekteydi? 1) Filuhglann, $Air sozlerindeki dine ayluri gibi gozuken birtalum hususularda bunlar nesir tiiriinde degil de qiir tiiriinde yazildlklar~iqin hoqgorii ile bakmalarinln sinirini diger sanatlara da teqmil edebilir miyiz? i) Hz. Muhammed'in (S.) uzun emel konusunu anlatirken yere qizgiler qekerek anlatmasi, teblig iqin sanatln gerekliligini i~aretetmez mi? J) Rabb'imiz, insanlarin azg~nllkve Hakka isyan sebebiyle yaptiklari evleri ve binalari lunarken (Suara 128-129 ve Fecir 6-11) "Iqinde Allah'm adlnln anlldigi mescitlerin yiiceltilmesine izin vermesi" ile ilgili Ayet (Nur 36) her yasagin bir istisnasinln bulundugu, daha dogrusu bir iq, iyi niyetlerle ve iyi maksatlar iqin yapllirsa bunun haram sayilamayacagl anlami taqlmaz ml? k) Kur'an'da bilhassa Hz. Musa, Hz. ha, Hz. Yusuf, Hz. 1brahim gibi peygamberlerle ilgili gorsel degeri qok yiiksek etkileyici ifadelerin zihinlerde birer tiyatro sahnesi gibi canlanmasl karqlsmda bunlan daha da etkileyici hale getirmek iqin teblig maksadlyla sahne sanatlarl halinde takdim edebilir miyiz? 1) Musliimanlar araslnda hep kadin sesinin ve goruntusiinun haramhgindan Tebliğler ve Müıakereler 1307 bahsedilse bile Kur'an'da (Hz. Yusuf-Züleyha olayının ve Ve mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini dik dik bakmasınlar öyle (Nur, 31) ayetinin ışığı altında) erkeklerin de kadınlar üzerinde aynı etkiye sahip olması karşısında erkeklerin de sesini yasaklamak mı icap eder? Geçmişte dinen böyle bir yasaklama yapılmadığına göre, aynı konumdaki kadın sesinin ve görüntüsünün mutlak haramlığından bahsetmek mümkün müdür? Eğer böyle bir mutlak haramlıktan bahsedemez isek bunun hem sanat, hem de tebliğ açısından anlamı nedir? m) Eğer tebliğ mutlaka zaruri ise ve bunun sanat yönünün çok kuvvetli olması için gereken birtakım şartlar, fıkhi hükümlerle bağdaşamıyorsa, fıkhın diğer prensiplerinden olan "ameller niyetZere göredir" ve "mecburiytler hararnı mübah kılar" prensiplerine göre hareket edebilir miyiz? n) Ve son olarak, Hz. Hamza'nın hayatının etrafında İslami tebliği konu alanAntony Quen'in başrolünü oynadığı meşhur Çağrı filmini, bu kadar etkileyici yapan tarihi, teknik ve estetik unsurlar nelerdir? Keza, bu fılmde müslümanların itiraz edebilecekleri herhangi bir husus var mıdır? Doğrudan olmasa bile dolaylı olarak Resulüllah'ın hayatından ve mesajından kesitierin verildiği bu fılmde, üstelik genel inanca uygun olarak, İslam peygamberinin yüzünün gösterilınemesine rağmen varlığının devamlı şekilde aramızda hissedilmesi gibi üstün bir teknik, buna benzer konuların anlatımında niçin başkalarına örnek olmasın? Bu arada şunu da belirtelim ki, bu kadar canlı ve gerçekçi anlatımıyla İslami tebliği seyredenlerİli kalbine ve hafızasına başarılı bir şekilde nakşeden bu filmde emeği geçenlerin hemen hemen tamamının gayrimüslim olması, biz müslümanlar için üzerinde çok düşünülmesi gereken ibret verici bir hadisedir. o) Ya da, tebliğde estetiği ve sanatı gözardı ederek, şehircilikte gecekondu ile, mimaride ruhsuz ve zevksiz taklit beton yığını binalarla, dini musikide "yeşil pop" ile ve şiirde, romanda yavan sloganik ifadelerle mi insanlara ulaşınaya alışacağız? Sonuç olarak, yaşamakta olduğumuz son acı olayların da ışığı altında söylemek gerekirse eğer insanlık tarihinde medeni, şahsiyedi ve saygıdeğer bir yere sahip olmak istiyorsak sanatı yalnız tebliğ için değil, doğrudan doğruya sanat olduğu için de hayatımızın bir parçası haline getirmek zorundayız. Tarihin her devrindeki ileri ülkelere baktığımız zaman onlarda sanatın da mutlaka ileri olduğunu görmekteyiz. Bunun sebebi, estetik ve sanat duygusu sayesinde gelişen bir ruh dünyasına sahip olan bir cemiyetin, bilgiye ve bilgi yollarına daha iyi ulaşıp elde ettiği neticeleri başarılı bir şekilde ifade etmeleridir. 308 1 Hz.Peygamber'm Teblig Metodu l&nda IslWm Guncel Sunurnu Ayni gekilde, belki de bilgi yollarina kendi yaiaticl kaabiliyetleri ve gayretleri ile ulagan kimseler, ayni gayretlerinin ve kaabiliyetlerinin bir urunu olarak sanatta da ileri mevkilere ulqmaktadirlar. Yiiksek estetik duygunun pratige aktardmiv ~ekliolan sanat ile bilgi arasindaki bu yakn iligki medeniyetin tesisinde qok onemli iki imil olup, bunlar hukuk ve teknoloji ile birlegtiginde medeniyeti meydana getirmektedirler. Unutmamak gerekir ki hukukun da, bilginin de, sanatin da beslendigi as11 kaynak sevgidir. Veya en azindan bunlarin temelinde sevgi oldugu takdirde herkesin arzuladigi medeniyet tegekkul edecektir. Mayaslnda sevginin olmadigi sanat, bilgi, hukuk ve teknoloji insanllk iqin felAketten bagka hiqbir gey veremez. Nasil ki sevgiden, bilgiden ve estetikten mahrum bir insan kaba ve itici ise, ayni gekilde bunlardan mahrum bir toplum ve devlet de ya geri ve ilkel, ya da barbardir. Diger taraftan qogumuzun gozden kaqirdigi bir nokta da bilhassa giinumiiz isliim diinyas~ndasanatin, sevginin ve bilginin insan hayatinin devaminda ancak ikinci derecede onemli bir deger olarak alg~lanmasid~r. ilk balu~tainsan~n hayatini devam ettirmesinde as11 faktor olarak hava, su, yemek, uyku ve cinsel hayat gorulebilir. Gerqekten de insan viicudu havasiz, susuz, uykusuz ve yemeksiz uzun sure canh kalamaylp oliir. Cinsel hayat olmadan da insan neslini devam ettiremez. Aslina bakilirsa bir insan sanatsiz, hukuksuz, bilgisiz ve sevgisiz de yavayamaz, olur. Bu oliim, bedenin oliimii gibi be& herkesin hemence farluna varabilecegi, tesiri hemence gorulebilen bir Glum degildir, ama etkisi qogu zaman bedenin olumunden daha derinden hissedilen ve komplikasyonlari ~ o daha k giddetli olan bir olumdiir. Zira bilginin, sevginin, hukukun, sanatin ve estetigin mevcut olmadigi zaman belki insan viicudu hayatiyetini devam ettirebilmektedir ama o insan ruhen olrniig demektir. Hele bedene iit haz ihtiyaqlarinin yegine hayat tarzi olarak idealize edildigi sanatin, estetigin, bilginin, hukukun, yani insana sayginin bir kenara itildigi bir dunyada kar~imizaqlkacak olan tablo qok daha korkun~ olacaktir. Bu tesbitlerden sonra insan ister istemez soruyor: Guniimuzde isl~rndunyasinin bu oliim sessizligi veya kendimizi hiqkimseye bir turlii kabul ettiremeyivimiz, ya da kendimiz dahil bir tane dahi dosutumuzun olmayl~iacaba boyle bir ruh oliimuniiniin bir sonucu mudur? Ve bunun qarelerinden bir tanesi de estetigi ve sanati hayatimizin vazgeqemeyecegimiz bir parqasl haline getirmek degil midir? Tiirkiye'nin en guzide 1lAhiyat Fakultesi'nde yirmi ylldan fazla zamandan beri ders vermekte, ogrenci yeti~tirmekteoldugu halde Munir Nurettin Selquk'un adlni hi$ duyrnami~bir ogretim gorevlisi biralun bagkaslna, kendi ogrencisine ne kadar faydali olabilir? mah oldugunu tahmin ettigi bir konuyu da, bir sempozyuma veya en azmdan bir tartqmaya aqmq olduklarmi da beyan ettiler. Dinleyiciler de bu konuda karar verecekler, tartqmah bir konudur. Onu ba~kabir celseye blrakrnak iizere, sozii, ikinci tebligci, Doq. Dr. Ramazan Acun Bey'e, "internet Ortarninln Teblig Iqin Sundugu imk~nlar"ba~llkli tebligini takdim etmek uzere sozii blrkyorum. - Buyurun efendim.