Prof. Dr. Abdulhalik Bakır Eserin Adı Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler I Eseri Hazırlayan Prof. Dr. Abdulhalik Bakır Ortaçağ Baskı Yeri ve Tarihi Ankara 2008 Tarih ISBN ISBN: 978-975-8201-88-3 Dizgi ve Kapak Çağrı Bakır Baskı Bizim Büro Basımevi Yayın Dağıtım Sanayi Ticaret Limited Şirketi-Ankara Ve . Medeniyetine Dair İsteme Adresi F. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü-Elazığ Çeviriler Tel: 0424 2370000/3494 I Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü yeniden basılamayacağı gibi, kayıt, fotokopi ve bilgi depolama da dahil elektronik ya da mekanik yöntemle yeniden çoğaltılıp dağıtılması yasaktır. ANKARA/2008 İÇINDEKILER SUNUŞ, 13 Farsnâme, 23 Halifelerin Hatunları (Hükümdarların Hür ve Cariye Eşleri), 151 Arap Kökenli Hıristiyanlar ve İslam Fetihleri İle Olan İlişkileri, 271 Ümeyye ve Hâşim Oğulları Arasındaki Çekişme ve Anlaşmazlıklar, 343 Hicri Birinci Yüzyılda Divanlar, 401 el-Beyrunî ve Tarihsel Araştırma Metodu, 415 Erken İslam Dönemi Gur Tarihi, 435 İslam Öncesi Dönemde Arabistanın Ticarî Altyapısı, 457 Ticâretin Güzelliklerine Yakındoğu Alkali Külleri İşaret, 475 ve Avrupa Andüstrileri, 719 Kölelerin Satın Alınması ve Geç Ortaçağlarda Yakındoğu Entrikalarla Satışa Sunulması Şeker Endüstrisi Teknolojisinin İle İlgili Risale, 543 Geri ley işine bir Örnek, 765 Basra Körfezinde Eski Ticarî Faaliyetler ve Bu Geç Ortaçağlarda Akdeniz Faaliyetlerin Medeniyete Tesirleri, 591 Ticaretinde Yahudiler, 837 İslam Ortaçağında Basra Körfezinin Tarihsel Kaynakları, 619 Basra Çarşıları Bir Ortaçağ İslam Şehrinde Ticarî Örgütlenme ve Faaliyleti, 639 İslam Ortaçağında Arap Ticaretinin Yükselişi, 663 İslamın İlk Asrında Dünya Ticaretinin Canlanmasında Umman'm Rolü, 683 Tacirleri Övmek ve Devlet Memurluğunu Yermekle İlgili Risale, 705 13 SUNUŞ Meslek hayatımın ilk yıllarında, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Arapça Okutmanı olarak göreve başladığım günden beri, Ortaçağ kültür mirasımıza dair kaleme alman kitap ve risale türünden eserlerin günümüz Türkçe'sine çevirilmesinin yeni nesiller açısından çok yararlı olacağını vurgulamaktayım. Bu görüşüme belirli zamanlarda bazı meslektaşlarımın muhalefet etmelerine rağmen, bu hedefimden vazgeçmedim ve çalışmalarımı olanca hızıyla bir taraftan araştırmaya, diğer taraftan da bu önemli işe yönlendirdim. Aslında önemli eserlerin bir dilden diğerine çevrilmesinin çok zor, zahmetli ve bir o kadar da hassas bir iş olduğunun bilincindeyim. Fakat bilinmektedir ki, Ortaçağda tarihimizle ilgili yazılan eserlerin büyük bir yekünü ve hatta tamamına yakını doğu dillerinden olan Arapça ve Farsça olarak yazılmışlardır. Örneğin, Hz. Peygamber, İlk dört halife, Emevîler ve Abbasîler gibi Arap-İslam dönemleri ile birlikte, bizi birinci derecede ilgilendiren Tolun oğulları, İhşidîler, Eyyübîler, Memlükler, Samanîler, Gazneliler, Karahanlılar, Atabekler, Artuklular, Selçuklular ve diğer Türkİslam devletleri ile ilgili eserlerin büyük bir kısmı bu durumdadır ve Türkçe'mize çevrilmeyi beklemektedir. Yukarıda değinmeye çalıştığımız husul ar işin millî yönü ile ilgilidir, elbette ki, bu işin bir de evrensel boyutu vardır, daha açık bir deyişle başka dillerde yazılan eserleri çevirerek yeni nesillerin hizmetine sunmak, uygarlık alanında büyük çığırlar açar ve bir milleti evrensel boyutlara taşır. Biz bunun önemli bir örneğini, Abbasîler döneminde, halife Abdullah elMe'mun döneminde Bağdat'ta "Beytü'l-Hikme" olarak adlandırılan Bilim Akedemi'sinin kurulmasından sonraki gelişmelerde görmekteyiz. Bu hükümdarın, Antik Çağ'da, Lâtince, Sanskritçe, Süryanice vs. dillerde yazılan bütün eserleri toplayarak o dönemde yaşayan çok mahir mütercimler vasıtasıyla Arapça'ya çevirmesi sonucunda, Abbasî devleti kısa süre sonra bilim ve teknolojiyi kullanarak bir dünya devleti haline gelmiştir. Aynı şeyin bir benzerini de çağımız Avrupa'sının, sayesinde, bugünkü uygarlık düzeyine ulaşmış olduğu ve hâlâ sürdürmeye devam ettiği yoğun çeviri faaliyetlerinde görmek mümkündür. Bilindiğ gibi Batı Avrupa'nın, X. Yüzyıldan itibaren bilim ve teknolojide büyük ilerleme kaydetmesinin en önemli sac ayaklarından biri, Endülüs'te Müslüman bilim adamları tarafından çeşitli bilim dallarında yazılan eserlerin batı dillerine 14 çevrilmesidir. Elbette ki, bu ilerlemenin gerçekleşmesinde batılı bilim adamları tarafından Antik Çağ'da yazılan eserlerin, batı dillerine çevrilmesi olayının da büyük rolü olmuştur. Batıda X. Yüzyıldan beri sürdürülen bu tercüme faaliyeti bugün hâlâ olanca hızıyla devam etmektedir. Örneğin Hollanda'nın Leiden şehrinde, 1700 yıllarından beri Doğu kültür mirasına dair önemli eserlerin tenkitli basımları ve çeşitli batı dillerine çeVirilmesi faaliyeti sürdürülmektedir. Bu yoğun faaliyet sonucunda Ortaçağda Arapça ve Farsça olarak yazılan yüzlerce değerli elyazması eser batı dillerine çevrilmiştir. Aynı şey Almanya'nın Frankfurt Üniversitesi'ne bağlı İslam ve Arap Araştırma Merkezi tarafından yürütülmekte ve her yıl Doğu'nun nice nice güzide eserleri tenkitli olarak veya batı dillerine tercüme edilerek, yayınlanmaktadır. Ya biz bu alanda bugüne kadar ne yaptık ve ne yapmakla meşgulüz? Aslında ben bu soruyu, bugüne kadar çok değerli eserler kaleme alan veya başka bir dilden dilimize eserler çevirip yayınlayan büyüklerime saygımı ifade ederek, kendini teoride vatanperver olarak tanıtan, fakat gerçekte özellikle de bilim alanında, yabancı dil bildiği halde, bu güzel memleketimize, atalar yadigarı biricik Türkiye'mize herhangi bir eser kazandırmayanlara yöneltmek istiyorum. Acaba biz neden hâlâ, dünyanın ikinci öğretmen olarak tanıttığı, Ortaçağın büyük Türk filozofu elBeyrunî'nin, birçok eserinin uzun zamandan beri belli başlı batı dillerine çevrildiği halde, güzel Türkçe'mize çevirmedik. Bu soruyu Ortaçağın diğer Türk asıllı filozoflarından İbn Sina'nın, Farabî'nin ve nice nice büyük değerlerin eserleri için de sormamız mümkündür. Acaba Üniversitelerimizin, Bilim Kurumlarımızın ve Kültür Bakanlığı'mızın bu konuda herhangi bir proje veya plan ve programı var mıdır? Hiç sanmıyorum, zira böyle bir girişim olsaydı bugüne kadar kendini gösterirdi. Ne üzücüdür ki, biz yüzlerce ve hatta binlerce el yazması ve yabancı dilde yazılmış matbu eseri, olduğu gibi bellibaşı kütüphane ve müzelerimizde yabancıların beğenisine ve hizmetine sunmaya devam etmekteyiz. Üstelik büyük zahmetlere katlanarak eser çeviren bilim adamlarımızın eserleri, hiçbir kurumumuzda kısa vadede yayınlanmamakta, aksine bunların ya 5-10 sene zarfında yayını gerçekleşmekte, ya da sahibi tarafından geri çekilerek kişisel çabalarla okuyucuların hizmetine sunulmaktadır. İşte bütün bu sıkıntılardan dolayıdır ki, biz bugüne kadar kaleme aldığımız eserlerimizi kendi kişisel çabalarımızla yayına hazırladık ve hazırlamaktayız. Okuyucuların hizmetine sunulan bu eser de (Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler I) böyle bir çabanın ürünü olup, on sekiz 15 adet kitap, kitapçık ve çağdaş makaleden oluşmaktadır. Burada eserde yer alan çalışmaları teker teker ele alıp bütün yönleriyle tanıtmayı uygun görmüyoruz, fakat okuyucuyu bir nebze de olsa, bazı yönlerden aydınlatmak amacıyla içerikleri hakkında genel bir tanıtım sunmanın yararlı olacağı kanaatındayız. İbnu'l-Belhî tarafından kaleme alınan "Farsnâme" adlı kaynak eser, birinci derecede Sasanilerin tarihini ve hükümran oldukları yerlerin coğrafyasını ele almakla beraber, o dönemde yaşayan kavimler hakkında da bilgi vermektedir. Eser anılan özelliği ile birinci elden ana kaynak kimliğine sahiptir. İbnu's-Sâ'î Tâcüddin Ebu Talib Ali b. Encüb tarafından yazılan ve"Halifelerin Hatunları (Hükümdarların Hür ve Cariye Eşleri)" adını taşıyan ikinci çalışma, adından da anlaşıldığı gibi, tamamen Abbasî devletinde (Büyük Selçuklu devleti de dahil) hüküm süren halife ve sultanlarn eşlerinin hayt hikayelerini ele almaktadır. Bu haliyle de eser, Abbasî döneminin sosyal ve kültürel hayatı ile ilgili önemli ve ilginç bir ana kaynak sıfatını taşımaktadır. Muhammed Dayfallah el-Batâyine tarafından yazılan üçüncü çalışma, İslam öncesi ve İslam'ın ilk döneminde Arap yarım adası, Irak ve Suriye'de yaşayan Hıristiyan Arap kabilelerinin, Hz. Prygamber ve ilk dört halife dönemlerinde gerçekleşen fetih hareketine karşı tutum ve tavırlarını, İslam devletinin, bu kabilelere karşı stratejisini ve bütün bu gelişmelerin sonuçlarını kapsamaktadır. Takıyyuddin el-Makrizî tarafından yazılan ve "Ümeyye ve Hâşim oğulları Arasındaki Çekişme ve Anlaşmazlıklar" adını taşıyan dördüncü çalışma, adından da anlaşıldığı gibi, İslam öncesi dönemden başlayarak Abbasî devletinin yıkılışına kadar süren uzun zaman zarfında Kureyş kabilesine mensup Hâşim ve Ümeyye oğullarının genellikle olumsuz olan ilişkilerine, Emevî devleti hükümdarlarının, Hz. Ali ve soyundan gelen insanlara karşı katı tavırlarına, Abbasî halifelerinin, adı geçen gruba karşı olumlu ve olumsuz davranışlarına değinmekte ve bu olayların genel bir yorumunu içermektedir. Remziye Abdulvehab el-Hayrav tarafından kaleme alınan ve "Erken İslam Döneminde Irak İdaresi" adlı eserin bir iç başlığını oluşturan "Hicri Birinci Yüzyılda Divanlar" ismindeki beşinci çalışma, birer önemli devlet 16 kurumu olan Cund (Askerlik), Beytülmal (Hazine), Haraç, Berîd (Posta), Hatem (Mühür), Zimam (Evrak) ve Resâil (Yazışmalar) adındaki dairelerin kuruluş, gelişim ve işlerliklerini ele almaktadır. Seyyid Rıdvan Ali tarafından yazılan "el-Beyrunî ve Tarihsel Araştırma Metodu" adlı altıncı çalışma, ünlü Türk filozofu Ebu'r-Reyhân elBeyrunî'nin hayatını, ilmî kişiliğini, bilimsel çalışmalarını, büyük bir yekûn tutan eserlerini ve bugünkü modern araştırma metotlarının temelini oluşturan tarihsel araştırma metodunu bütün detaylarıyla tanıtmaktadır. C. E. Bosvvorth tarafından yazılan ve "Erken Ìslam Döneminde Gur Tarihi" adını taşıyan yedinci çalışma, Gurların VII. Yüzyıldan XV. Yüzyıla kadar olan tarihleri çerçevesinde, Afganistan'daki Gur vilayeti ve burada kurulan Gur devletinin tarihini, hanedanlarını ve Gurların çeşitli faaliyetlerini ele almaktadır. Abdullah Alevî Hâci Hassan tarafından yazılan ve "İslam Öncesi Dönemde Arabistan'ın Ticarî Altyapısı" başlığını taşıyan sekizinci çalışma, VI. ve VII. Yüzyıllar Arap yarımadasını ele almakta ve özellikle Mekke ve Medine üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, Arap yarım adasının İslam öncesi dönemdeki ticarî uygulamalarla ilgili olan durumunu ve dışarıdan bu ticarete katkıda bulunan unsurların önemli özelliklerine dikkat çekmektedir. Ebu'l-Fadl Ca'fer b. Ali ed-Dımaşkî tarafından yazılan ve "Ticâretin Güzelliklerine İşaret" olarak adlandırılan dokuzuncu çalışma, tüccarlara pratik öğütler vermekte, piyasaya sürülen malların kalitelisi ve kalitesizini, kalpazanların hilelerini, sermayenin durumunu, çeşitlerini, ne şekilde kazanca dönüştürüleceğini, malların iyi ve kötüsünün ortaya çıkarılmasını, değerli taşları, baharatları, tekstil ürünlerini, halıları, mevsimlik mahsulleri, gıda maddelerini ve at, katır, sürü halindeki inek koyun keçi gibi hayvanları detaylı bir şekilde incelemektedir. Aynı zamanda eser, paranın toplanması, zenginlikten kaynaklanan güçlülük ve kurnazlık yoluyla kazanılması, tacirlerin zayıf veya güçlü, adaletli veya diktatör bir devletle iş yaptıklarında, yararını görecekleri çok faydalı öğütleri kapsamakta ve ticarî vekalet, komisyonculuk görevini üstlenenlerin tayini problemini de çözmeye çalışmakta, tacirlerin çarşı fiyatları ile ilgili bilgiler elde etmelerinin gerekliliği, malların teslimi ve depolanması, malî ve ticarî yönetim, stokça, komisyoncu ve ithalatçı şeklindeki üç çeşit tüccar sınıfı üzerinde durarak geniş bilgi vermektedir. 17 İbn Butlan b. el-Hasan el-Muhtar b. el-Hasan b. Abdûn el-Beğdâdî elMutatabbib tarafından yazılan "Kölelerin Satın Alınması ve Entrikalarla Satışa Sunulması İle İlgili Risale" adlı beş bölümden oluşan onuncu çalışma, kölelerin alımı ve satımı konusunda yararlanılacak tavsiyelerle doktorların müşahedeleri sonucunda, kölelerin organlarını kontrol etme, filozofların yaptıkları gibi, feraset ölçüsüyla kölelerin ahlakını öğrenme, ülkelerinin ve kaynakların özelliklerine göre her köle cinsinin çeşitlerini ve hangi işler için elverişli olduklarını tespit etme, hisbe görevi kapsamında, köle tüccarlarının, köleleri, müşterilere satmak için yapmış oldukları çeşitli hile ve antrikaları ortaya çıkarma konularını içermektedir. Rıda Cevad el-Hâşimî tarafından yazılan ve "Basra Körfezi'nde Eski Ticarî Faaliyetler ve Bu Faaliyetlerin Medeniyete Tesirleri" adını taşıyan on birinci çalışma, klasik kaynaklarda geçen Basra Körfezi ile ilgili bilgileri, siyasî pozisyonların, Basra Körfezi'ndeki ticarî faaliyetler üzerindeki etkilerini, Basra Körfezi'ne dair ticarî faaliyet araştırmalarmdaki yeni kaynakları, Basra Körfezi'nin tabiî ve coğrafık özelliklerini, Irak ile Basra Körfezi arasındaki iktisadî tekâmülü ve çivi yazısı metinleri ışığında, Basra Körfezi'ndeki ticarî faaliyetleri kapsamaktadır. Lebîd İbrahim Ahmed tarafından yazılan "İslam Ortaçağında Basra Körfezi'nin Tarihsel Kaynakları" adlı on ikinci çalışma, daha ziyade Eski ve Ortaçaçağlarda Basara Körfezi'nin ticarî konumu ile ilgili yazılan kaynakları ve bu kaynakların özetle içeriklerini ele almaktadır. A. C. Naci ve Y. L. Ali tarafından yazılan ve "Basra Çarşıları Bir Ortaçağ İslam Şehrinde Ticarî Örgütlenme ve Faaliyleti" başlığını taşıyan on üçüncü çalışma, Irak şehirlerine dair çarşıların bugünkü aktif ekonomisi hakkında geniş bilgi vermekte ve Basra'nın, Irak ekonomisinde ve coğrafyasında çok önemli bir yere sahip olmasını vurgulayarak, Ortaçağ Müslüman Basra'sındaki çarşılarca oynanan rolü tarihî bakış açısı içerisinde açıklamaktadır. Faysal es-Sâmir tarafından yazılan "İslam Ortaçağında Arap Ticaretinin Yükselişi" adlı on dördüncü çalışma, daha çok Ticaret edebiyatı, İslam Altını, Maaşların önemi, İslam Arap Paralarının Egemenliği, Uygarlığın Yükselişi, İktisadî Olgunlaşma ve Bankacılık Tekniğinin İlerlemesi olarak sunulan iç başlıklar çerçevesinde, "Ortaçağ İslam-Arap dünyasında hangi alanlar daha çok faal, hareketli ve canlı bir durumdaydı? O dönemde hangi alanlar, devlet ve bireyler tarafından büyük ilgi ve alaka 18 görmekteydi? Bu alanları daha geniş faaliyetlere iten maddî ve maddî olmayan (gelenek ve görenekler) amiller nelerdi?" Şeklindeki sorulara cevap aramaktadır. el-Habib el-Cünhânî tarafından yazılan ve "İslam'ın İlk Asrında Dünya Ticaretinin Canlanmasında Umman'ın Rolü" adını taşıyan on beşinci çalışma, Umman ülkesinin VI-XI. Yüzyıllarda dünya ticaretinde oynadığı aktiv rol üzerinde durmakta ve bu vesileyle de Umman'ın, Uzak Doğu ve Doğu Afrika ile olan ticarî ilişkilerine, bu aktiv ticarî faaliyet esnasında değiş-tokuşu yapılan eşyaların çeşitlerine ve son olarak da Çin'in dehlizi ve Doğu'nun ve Irak'ın deposu unvanına sahip olan ünlü ticaret limanı Suhâr'ın önemine değinmektedir. Ebu Osman Amr b. Bahr el-Câhız tarafından yazılan "Tacirleri Övmek ve Devlet Memurluğunu Yermekle İlgili Risale" adlı on altıncı çalışma, ana hatlarıyla devletin resmî kurumlarında görev yapanların güvensizliği ve duymuş oldukları eziklik ve aşağılık duygusu karşısında, tacirlerin sahip oldukları güven, azizlik ve bağımsızlık gibi meziyetleri dile getirmekte ve tacirlerin güçlendirilmesi ve kendilerini çalıştıranlara karşı nasıl mücadele edileceği yöntemini öğrenmeleri konusunu ele almaktadır. Eliyahu Ashtor özellikle Geç Ortaçağ İslam dünyasının ekonomik tarihi (endüstri ve ticaret) ile ilgili özgün çalışmalar ortaya koymuştur. Eserimizin birinci cildinde bu yazara ait üç adet, ikinci cildinde ise iki adet çalışma dilimize çevrilmiştir. Anılan yazar tarafından yazılan ve "Yakındoğu Alkali Külleri ve Avrupa Andüstrileri" adını taşıyan ve eserimizin on yedinci çalışmasını oluşturan bu eser, Sabun ve Cam Yapımı için Ham Maddeler, Haçlılar Dönemi, Yakındoğu Küllerinin İthalatı, Kimyasal Cepheler, Sabun, Cam ve Cam Endüstrilerinin Genişlemesi, XIV.XV. Yüzyıllarda Yakın Doğu Külünün İthalatı, Yakın Doğu ve Avrupa Külleri 1500-1650, Yakın Doğu Külüne Dair Ticaretin Gerilemesi gibi konulan kapsamakta ve genel çerçevede Ortaçağın son yüzyıllarında Avrupa'da sabun ve cam endüstilerinde meydana gelen gelişme ve gerileme konularını incelemektedir. Yine Elyahu Ashtor tarafından yazılan "Geç Ortaçağlarda Yakındoğu Şeker Endüstrisi Teknolojisinin Gerileyişine bir Örnek" adlı on sekizinci ve son çalışma ise, 1250'den 1400'e Kadar Devam Eden Sömürgeler, Coğrafî Dağılım, Şeker Üretiminin Hacmi, Şeker Endüstrisinin Yapısı, Teknolojik Durgunluk, Şeker Fiyatları, XV. Yüzyılda Yakındoğu Şeker Üretiminin 19 Çöküşü, Yakındoğu Dokuma Endüstrisi Hakkında Birkaç Değerlendirme, Doğu Kağıt Endüstrisinin Durumu, Teknolojik Çöküşün Bir Örneği iç başlıkları altında Ortaçağın son Yüzyıllarında Ortadoğu ülkelerinin özellikle de Mısır ve Suriye'nin şeker endüstrisi alanında kaydettiği ilerleme ve gerilemeleri ele almaktadır. Ayrıca eser, Yakındoğunun aynı yüzyıllarda dokuma ve kağıt endüstrilerindeki durumuna ve topyekün bütün bu sektörlerin çöküşüne sebep olan amillere de değinmektedir. Aynı yazar tarafından, "Geç Ortaçağlarda Akdeniz Ticaretinde Yahudiler" başlığı ile yazılan on dokuzuncu ve son çalışma ise, Ortaçağın son yüzyıllarında Yahudilerin Avrupa ve İslam dünyasının önemli ülkelerinde özellikle deniz ticareti alanında göstermiş oldukları faaliyetleri içermektedir. Tanıtmaya çalıştığımız on dokuz adet çalışmadan onbiri tarafımızdan, bir tanesi saygıdeğer meslektaşım Prof. Dr. İrfan Aycan'la, iki tanesi değerli öğrencim Aliye Aslan'la, dört tanesi değerli öğrencim Pınar Koçoğlu (Ülgen)'yla, bir tanesi de değerli öğrencim Ahmet Altungök'le birlikte tercüme edilmiştir. Bu vesileyle katkısı bulunan arkadaşlara teşekkür ederim. Bu çalışma, aynı zamanda daha önce 2004 yılında yayınladığımız "Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler" adlı eserin bir nevi genişletilmiş ikinci baskısını oluşturmaktadır. Bütün çabamız, atalarımızın bize çok kıymetli emaneti olan aziz Anadolu'muza, yararlı eserler kazandırmaktır. Faydalı bir şey yaptıysak ne mutlu bize... Prof. Dr. Abulhalik BAKIR Elazığ-Temmuz 2008 İBNU'L-BELHÎ FARSNAME 23 FARS MELİKLERİNİN BAHSİ VE ONLARIN 1 TARİHLERİ VE SOYLARI Fars'ın çoğulu Faris'ir; Fars ise Parslılar anlamına gelmektedir. Son zamanlarda Fars'ı Fars şeklinde yazmaya başlamışlardır. Bu, tarih ashabından muhakkik bir adam olan Hamza bin el-Hüseyin el-İsfahanî gibi bunun dışında adlarını saymanın konuyu uzatacağı birçok Fars ve Arap ulema ve tarihçilerinden itimada şayan olan kimselerden rivayet edilmiştir. Muhammed bin Cerir Taberî de Müzeyyel kitabında bunlarla anlam bakımından muvafıktır. Bendeniz bunları kendilerinden alıntı yaptım ki, ittifaken Fars meliklerinin hepsi şu dört tabakadan oluşur. 1-Pişdadiler 2-Keyaniler 3-Eşganiler 4-Sasaniler Bu tabakalardan ilk ikisi olan Pişdadiler ve Keyaniler, kendisi Zülkarneyn olarak adlandırılan İskender-i Rumî'den (Makedonyalı Büyük İskender) öncedirler. Diğer iki tabaka (s.9) olan Eşganiler ve Sasaniler İskender-i Rumî'den sonra gelmişlerdir. Her dört tabaka da Giyomres'in soyundan gelmektedir. Bütün bu padişahların sayısı İskender-i Rumî ve kendisinden sonra padişahlığa devam eden Rumlar ile beraber yetmiş iki tanedir. Bunların saltanatlarının süresi İskender-i Rumî ve ondan sonra padişah olan Rumlar ile beraber dört bin yüz seksen bir yıl ve birkaç aydır. Fars Tabakası Meliklerinin Pişdadiler Olarak Adlandırılan Birinci Bunların isim ve sayıları, Aryalılardan sayılan ve Manuçehr'den sonra Türkistan'da ayaklanarak ortaya çıkan Afrasyab ile beraber on bir padişahtır. Bunların saltanatlarının süresi hariçten gelerek İran'ı ele geçiren 1 Bu çalışma, İbnu'l-Belhî tarafından yazılan ve "Farsnâme" adı altında Guy Le Strange ve Ronald Alen Nikolson'un tenkitli bazımmı hazırlamış oldukları ve Fuat Sezgin'in Arap ve İslam Bilimleri Enstitüsü çerçevesinde yayınladığı (Frankfurt, 1992, c. 104) eserin tercümesidir. Eser, Ahmed Altungök ile birlikte Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmiş olup, ilk defa olmak üzere burada yayınlanmaktadır.