RATLARDA CİVA KLORİD’İN KARDİYOTOKSİK ETKİSİ ÜZERİNE SODYUM SELENİT VE VİTAMİN E’NİN KORUYUCU ROLÜ Hatice ARIKAN YÜKSEK LİSANS TEZİ BİYOLOJİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KASIM 2011 ANKARA Hatice ARIKAN tarafından hazırlanan RATLARDA CİVA KLORİD’İN KARDİYOTOKSİK ETKİSİ ÜZERİNE SODYUM SELENİT VE VİTAMİN E’NİN KORUYUCU ROLÜ adlı bu tezin yüksek lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Yusuf KALENDER ………………………………… Tez Danışmanı, Biyoloji Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Meltem UZUNHİSARCIKLI ………………………………… Tez Danışmanı, Biyoloji Anabilim Dalı Bu çalışma, jürimiz tarafından oy birliği ile Biyoloji Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. (Ünvanı, Adı ve Soyadı)** …………………(imza)………. (Anabilim Dalı, Üniversite Adı) (Ünvanı, Adı ve Soyadı)*** …………………(imza)………. (Anabilim Dalı, Üniversite Adı) (Ünvanı, Adı ve Soyadı) ……………………(imza)……. (Anabilim Dalı, Üniversite Adı) (Ünvanı, Adı ve Soyadı) ……………………(imza)……. (Anabilim Dalı, Üniversite Adı) (Ünvanı, Adı ve Soyadı) ………………………(imza)…. (Anabilim Dalı, Üniversite Adı) Tarih: 02/11/2011 Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıştır. Prof. Dr. Bilal TOKLU Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ………………………….. TEZ BİLDİRİMİ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. Hatice ARIKAN iv RATLARDA CİVA KLORİD’İN KARDİYOTOKSİK ETKİSİ ÜZERİNE SODYUM SELENİT VE VİTAMİN E’NİN KORUYUCU ROLÜ (Yüksek Lisans Tezi) Hatice ARIKAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Kasım 2011 ÖZET Civa klorid insan ve hayvanlara oldukça toksik olduğu bilinen bir ağır metal olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada, sodyum selenit, vitamin E, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, sodyum selenit+civa klorid, vitamin E+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid erkek ratlara gavaj yoluyla verilmiştir. Muameleden 4 hafta sonra ratlarda ışık mikroskobuyla kalpte meydana gelen histopatolojik değişiklikler incelenmiş, antioksidan enzim aktiviteleri ile lipit peroksidasyonunun son ürünü olan malondialdehit (MDA) düzeyi kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak araştırılmıştır. Dördüncü haftanın sonunda kontrol, sodyum selenit, vitamin E ve vitamin E+sodyum selenit grupları arasında herhangi bir fark gözlenmemiştir. Civa klorid muameleli grupta süperoksit dismutaz (SOD), katalaz (CAT), glutatyon peroksidaz (GPx) ve glutatyon-S-transferaz (GST) aktivitelerinde kontrol grubuna göre anlamlı bir azalma gözlenirken, MDA seviyesinde kontrole göre anlamlı bir artış gözlenmiştir. Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli gruplarda araştırılan parametreler üzerine tamamen olmasa da koruyucu etkilerinin olduğu gözlenmiştir. Civa klorid muameleli gruptaki ratların kalplerinde birtakım histopatolojik değişiklikler meydana geldiği tespit edilirken, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli ratların kalplerinde ise daha az histopatolojik değişiklik v gözlenmiştir. Sonuç olarak vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+sodyum selenit civa kloridin sebep olduğu kardiyotoksik etkiyi azaltmış ancak tam olarak koruyamamıştır. Bilim Kodu : 203.1.057 Anahtar Kelimeler : Civa klorid, sodyum selenit, vitamin E, kardiyotoksisite, antioksidan enzimler, histopatoloji Sayfa Adedi : 76 Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Yusuf Kalender Yrd. Doç. Dr. Meltem Uzunhisarcıklı vi THE PROTECTIVE ROLE OF SODIUM SELENITE AND VITAMIN E ON CARDIOTOXIC EFFECT OF MERCURIC CHLORIDE IN RATS (M.Sc. Thesis) Hatice ARIKAN GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY November 2011 ABSTRACT Mercuric chloride, a heavy metal, has been recognized as a highly toxic metal to both humans and animals. In this study, sodium selenite, vitamin E, vitamin E+sodium selenite, mercuric chloride, sodium selenite+mercuric chloride, vitamin E+mercuric chloride and sodium selenite+vitamin E+mercuric chloride were given to male rats through gavage. Histopathological changes were investigated using light microscope, antioxidant enzyme activities and malondialdehite level, which is the product of lipit peroxidation, were determined in the rats 4 weeks after the administration compared to control group. At the end of the 4th week, there is no significant differences were observed between control, sodium selenite, vitamin E and vitamin E+sodium selenite groups. In mercuric chloride treated group while SOD, CAT, GPx and GST activities were significantly lower than the control group, MDA levels were significantly higher compared to the control group. In sodium selenite+mercuric chloride, vitamin E+mercuric chloride and sodium seletine+vitamin E+mercuric chloride treated groups we observed the protective effects on examining parameters but not completely. While some histopathological changes were detected in heart tissue in mercuric chloride treated group, less histopathological changes were observed in sodium selenite+mercuric chloride, vitamin E+mercuric chloride and sodium selenite+vitamin E+mercuric chloride treated groups. As a result, sodium selenite, vitamin E and vitamin E+sodium vii selenite significantly reduce mercuric chloride induced cardiotoxicity in rats, but not protect completely. Science Code : 203.1.057 Key Words : Mercuric chloride, sodium selenite, vitamin E, cardiotoxicity, antioxidant enzymes, histopathology Page Number : 76 Adwiser : Prof. Dr. Yusuf Kalender Assist. Prof. Dr. Meltem Uzunhisarcıklı viii TEŞEKKÜR Çalışmalarım boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren danışman hocalarım Sayın Prof. Dr. Yusuf Kalender’e ve Yrd. Doç. Dr. Meltem Uzunhisarcıklı’ya içtenlikle teşekkür ederim. Ayrıca tez çalışmalarım boyunca yardımlarını esirgemeyen değerli hocalarım Yrd. Doç. Dr. Ayşe Öğütcü Aslantürk, Araş. Gör. Fatma Gökçe Uzun, Araş. Gör. Filiz Demir’e ve arkadaşım Emine Türk’e çok teşekkür ederim. Beni bugünlerime getiren, her zaman her konuda beni destekleyen aileme çok teşekkür ederim. ix İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET........................................................................................................................... İV ABSTRACT ................................................................................................................Vİ TEŞEKKÜR ............................................................................................................. Vİİİ İÇİNDEKİLER ...........................................................................................................İX ÇİZELGELERİN LİSTESİ ......................................................................................... Xİ ŞEKİLLERİN LİSTESİ .............................................................................................Xİİ RESİMLERİN LİSTESİ .......................................................................................... Xİİİ 1. GİRİŞ ....................................................................................................................... 1 2. MATERYAL VE YÖNTEM ................................................................................. 32 2.1. Hayvanlar ....................................................................................................... 32 2.2. Kimyasallar .................................................................................................... 32 2.3. Hayvanlara Uygulama Planı ........................................................................... 32 2.3.1. Kontrol grubu ....................................................................................... 33 2.3.2. Sodyum selenit uygulanan grup ........................................................... 33 2.3.3. Vitamin E uygulanan grup ................................................................... 33 2.3.4. Vitamin E + sodyum selenit uygulanan grup ....................................... 33 2.3.5. Civa klorid uygulanan grup .................................................................. 33 2.3.6. Sodyum selenit + civa klorid uygulanan grup...................................... 34 2.3.7. Vitamin E + civa klorid uygulanan grup .............................................. 34 2.3.8. Sodyum selenit + vitamin E + civa klorid uygulanan grup .................. 34 2.4. Biyokimyasal İncelemeler .............................................................................. 34 2.4.1. Malondialdehit miktarının belirlenmesi ............................................... 35 x Sayfa 2.4.2. Antioksidan enzim aktivitelerinin belirlenmesi ................................... 35 2.5. Işık Mikroskobu İncelemeleri ........................................................................ 37 2.6. İstatistiksel Analizler ...................................................................................... 37 3. ARAŞTIRMA BULGULARI ................................................................................ 38 3.1. Malondialdehit Miktarının Değerlendirilmesi................................................ 38 3.2. Antioksidan Enzim Aktivitelerinin Değerlendirilmesi................................... 39 3.2.1. Süperoksit dismutaz enzim aktivitesi ................................................... 39 3.2.2. Katalaz enzim aktivitesi ....................................................................... 40 3.2.3. Glutatyon peroksidaz enzim aktivitesi ................................................. 41 3.2.4. Glutatyon-S-Transferaz enzim aktivitesi ............................................. 42 3.3. Histopatolojik Değerlendirme ........................................................................ 43 4. SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................... 50 KAYNAKLAR .......................................................................................................... 57 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................... 76 xi ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 3.1. Kalp dokusunda histopatolojik bulguların değerlendirilmesi………….49 xii ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 1.1. Şematik olarak ağır metellerin doğaya yayınımları………..…...….………3 Şekil 3.1. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grupları ve muameleli grupların MDAseviyeleri...…………………………………………………………38 Şekil 3.2. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grupları ve muameleli grupların SOD seviyeleri…………...………………………………………………39 Şekil 3.3. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grupları ve muameleli grupların CAT seviyeleri………………...…………………………………………40 Şekil 3.4. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grupları ve muameleli grupların GPx seviyeleri……………………………………………………………41 Şekil 3.5. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grupları ve muameleli grupların GST seviyeleri……………………………………………………………42 xiii RESİMLERİN LİSTESİ Resim Sayfa Resim 3.1. Kontrol grubu ratların kalp dokusunun histolojik yapısı……………..…44 Resim 3.2. Vitamin E ratların kalp dokusunun histolojik yapısı…………..……..…44 Resim 3.3. Sodyum selenit uygulanmış ratların kalp dokusunun histolojik yapısı....45 Resim 3.4. Vitamin E+Sodyum selenit uygulanmış ratların kalp dokusunun histolojik yapısı……………..…………………………………………..45 Resim 3.5. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı……………… ………………………………………..46 Resim 3.6. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı…………...…………………………….……………....46 Resim 3.7. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı…………………………………………..……………..47 Resim 3.8. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı……..……...…………………….……………………..47 Resim 3.9. Vitamin E + Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı……….……………………...…...………..48 Resim 3.10. Sodyum selenit + Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı…...…………………….…...………..48 Resim 3.11. Sodyum selenit+Vitamin E+Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunun histolojik yapısı………………………...49 1 1. GİRİŞ Çağımızda doğal dengeyi, insan ve hayvan sağlığını tehdit eden en önemli tehlikelerin başında çevre sorunları gelmektedir. Hızla artan dünya nüfusunun beslenmesi, gelişen endüstrilerin ve daha uygar yaşama düzeyi sağlama amacı ile sürdürülen çabaların istenilmeyen bir sonucu olarak ortaya çıkan bu konu günümüzde de giderek artan boyutlarda önemini korumaktadır [Baş ve Demet, 1992]. Metaller ve diğer atıklardan oluşan kirleticiler çok çeşitli kaynaklardan ortaya çıkabilmeleri, yaygın kirlilik oluşturmaları, çevre koşullarına dayanıklı olmaları, sürekli biyolojik sistemlere yönelik etki göstermeleri ve kolaylıkla besin zincirine girerek canlılarda artan yoğunluklarda birikebilmeleri nedeniyle diğer kimyasal kirleticiler arasında ayrı bir önem taşırlar [Baş ve Demet, 1992]. İnsan ve hayvanlar için hayati önemi olan metaller, endüstri ve uygarlığın temelini oluşturmaktadırlar [Vural, 2005]. Antik çağlarda bu metallerin cevherleri işlenmeye başlandığından beri metaller insan faaliyetleri sonucu olarak doğal çevrimler dışında atmosfere, hidrosfere ve pedosfere yayılmaya başlamışlardır [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. Bu şekilde bir taraftan kendisi bu metallere maruz kalmış, diğer taraftan da çevresini kirletmeye başlamıştır [Vural, 2005]. Metaller, doğal olarak yer kabuğunun yapısında bulunan elementlerdir. Periyodik cetvelde hidrojenden uranyuma kadar 90’ın üzerinde element mevcuttur ve bunların 20’si hariç diğerleri metal olarak karakterize edilir. Ancak bu metallerin 59 tanesi “ağır metaller” olarak sınıflandırılır [Sarı, 2005]. Çevresel problemler söz konusu olduğunda ağır metal tanımı “nispeten yüksek yoğunluğa sahip ve düşük konsantrasyonlarda bile toksik veya zehirleyici olan metal” olarak kullanılmaktadır. Bu yaygın kanıya, ağır metallerin belirli bir zaman aralığında canlı organizmada diğer metallere kıyasla akümülasyonunun fazla olması ve bunun sonucu negatif etkinin giderek artması yol açmaktadır. 2 Gerçekte ağır metal tanımı fiziksel özellik açısından yoğunluğu 5 g/cm 3’ten daha yüksek olan metaller için kullanılır. Bu gruba civa, kurşun, kadmiyum, krom, demir, kobalt, bakır, nikel ve çinko olmak üzere 60’tan fazla metal dahildir. Bu elementler doğaları gereği yer kürede genellikle karbonat, oksit, silikat ve sülfür halinde stabil bileşik olarak veya silikatlar içinde hapis olarak bulunurlar [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. Pek çok tehlikeli ağır metal her gün insanlar ve hayvanlar tarafından solunur ve absorbe edilir. Ağır metal kirliliği sadece gelişmekte olan ülkeler için değil aynı zamanda gelişmiş ülkeler için de ciddi bir çevre sorunudur, çünkü kirlilik giderek artmaktadır, fakat kirleticilerin azaltılmaması sorun oluşturmaktadır [Al-Attar, 2011a]. Çevrenin ağır metaller ile kirlenmesi doğal ve insan kaynaklı olabilmektedir. Doğal kaynaklar; ana kayalar ve metal içeren minerallerdir. İnsan kaynaklı (antropojenik) kaynaklar; tarım, siyah ve renkli metalürji, ulaşım, madencilik ve ilgili işlemlerdir [Al-Attar, 2011b]. Ağır metallerin ekolojik sistemde yayılımları incelendiğinde doğal çevrimden ziyade insan elinin çevreye yayılımında daha etkili olduğu gözlenmektedir [Bakar ve Baba, 2009]. Ağır metaller, yok olmadığı ya da ayrışmadığı için kalıcı çevresel kirleticilerdir. Ağır metaller çevresel alanlarında yayılan ve aralarında devretme yeteneğine sahip kimyasal maddelerdir. Gerçekten de, ince parçacıklar veya gaz formundaki kompozisyonu ile atmosfere yayılan ağır metaller, atmosferik akıntı tarafından önemli mesafelere taşınmakta ve uzak bölgelerin ekosistemlerine girmektedir [AlAttar, 2011b]. Ağır metallerin çevreye yayılmasına neden olan etmenlerin başında endüstriyel faaliyetler, motorlu taşıtların egzozları, maden yatakları ve işletmeleri, volkanik faaliyetler, tarımda kullanılan gübre ve ilaçlar ile kentsel atıklar [Asri ve Sönmez, 2006], metal kaplama, kurşun batarya, seramik, matbaacılık, fotoğrafçılık, tekstil, elektrik-elektronik, kimya, boya ve otomotiv endüstrileri [Sağlam ve Cihangir, 3 1995], çimento, demir-çelik, termik santraller, cam, çöp ve atık çamur yakma tesisleri gibi alanlar gelmektedir [Bakar ve Baba, 2009]. Sürekli ve kullanıma bağlı kirlenmenin yanı sıra kazalar sonucu da ağır metallerin çevreye yayınımı önemli miktarlara ulaşabilmektedir [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. Şekil 1.1. Şematik olarak ağır metallerin doğaya yayınımları [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. Birçok ağır metal, besin oranına bağlı olarak ve küçük miktarlarda insan ve diğer canlı organizmaların vücudunun fonksiyonu için gereklidir. Diğerleri, yaşayan organizmalara geçtiğinde zehirlenme ya da ölüme neden olabilmektedir [Al-Attar, 2011a]. Su ve besinler ile bünyeye alınan ağır metaller canlılarda birikerek tüm yaşam aktivitelerine zarar verebilme ve değiştirebilme potansiyeline sahiptirler. Toksik maddelerin doğrudan veya dolaylı olarak, eritrositlerin membran yapılarını, iyon 4 geçirgenliğini ve hücre metabolizmasını bozduğu ortaya konulmuştur [Kayhan ve ark., 2009]. Ağır metallerin en göze çarpan özellikleri arasında vücuttan atılmadıkları ve çeşitli dokularda (yağ dokusu, kemik vb.) biriktikleri gözlenir [Bakar ve Baba, 2009]. Zehirli metaller vücutta birikme yerlerine göre ikiye ayrılmaktadır; yumuşak dokuda toplananlar (As, Hg, Cd, Bi) ve kemik dokuda toplananlar (Pb, Be, Ba, Florür ve radyoaktif elementlerden bazıları) [Güley ve Vural, 1978]. Vücutta bulunan metal konsantrasyonları eşik değerleri aştığı andan itibaren zararlı etkileri gözlenmeye başlar [Bakar ve Baba, 2009]. Ancak etkileri konsantrasyonları yanında, metal iyonunun yapısına, çözünürlük değerine, kimyasal yapısına, redoks ve kompleks oluşturma yeteneğine, vücuda alınış şekline, çevrede bulunma sıklığına, lokal pH değerine bağlıdır. Metaller insan vücuduna solunum yolu, ağız yolu ve deri yolu ile girebilirler. Girdikleri yol aynı zamanda yarattıkları etkileri de yönlendirmektedir. Toksik etkilerini fizyolojik fonksiyonlar için gerekli olan bir veya daha fazla reaktif gruplarla birleşerek açığa çıkarırlar [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. İnsanlar binlerce yıldır pek çok farklı alanda ağır metalleri kullanmıştır. Bu ağır metallerin kullanımı en az iki önemli yolla sağlığı etkilemektedir. Birincisi, çevresel taşınma yoluyla, yiyecek, toprak, su, havanın insan katkılarıyla kontaminasyonu ve ikincisi, elementin biyokimyasal şekli ya da çeşitlenmenin değişimiyle olmaktadır [Castro-Gonzàlez ve Méndez-Armenta, 2008]. Ağır metallerin insan metabolizmasında oluşturdukları etki ve etkin oldukları aşamalar ana sistemler açısından kısaca ele alındığında; Kimyasal reaksiyonlara etki edenler Fizyolojik ve taşınım sistemlerine etki edenler Kanserojen ve mutajenik olarak yapı taşlarına etki edenler Alerjen olarak etki edenler 5 Spesifik etki edenler olarak sıralamak mümkündür [Kahvecioğlu ve ark., 2003; Bakar ve Baba, 2009]. Ayrıca ağır metaller biyolojik proseslere katılma derecelerine göre yaşamsal ve yaşamsal olmayan olarak sınıflandırılırlar [Kahvecioğlu ve ark., 2003]. Metal toksisitesi ile ilgili iki mekanizma mevcuttur. Birincisi, enzimin aktif bölgesinde yararlı olan metal, toksik metal ile yer değiştirir. İkincisi, toksik metal moleküle bağlanır ve metalik katyonun değişmesi enzimin aktivitesini değiştirir [Taylan ve Özkoç, 2007]. Ağır metaller, oksidasyon durumlarına bağlı olarak, oldukça reaktif olabilirler ve sonuç olarak, birçok organizma için toksik olabilirler. Ağır metallerin toksik etkisi reaktif oksijen türlerinin üretimi ve ortaya çıkan dengesiz hücresel redoks durumu ile ilişkili görünmektedir [Pinto ve ark., 2003]. Birçok çalışmada ağır metallerin biyolojik makromoleküllerin oksidatif reaksiyonlarında katalizör olarak davrandığını ve bu yüzden bu metallerin toksisiteleri ile doku hasarına neden olabildiğini göstermiştir [Al-Attar, 2011b]. Metaller, özellikle kurşun, civa, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller hem çevresel hem mesleki insan hayatı için potansiyel tehdit oluşturmaktadır [Kakkar ve Jaffery, 2005]. Ağır metaller canlı organizmalarda çeşitli genetik, sitolojik, fizyolojik ve biyokimyasal hasarlara neden olmaktadır [Yalçın ve ark., 2007]. Kadmiyum major çevresel toksik ajanlardan biridir. Çolakoğlu ve ark., Wistar ratlara subkutan yolla kadmiyum klorid enjekte etmişler ve sonucunda testis dokusunda interstisyel alanda kollagen artışı, Leydig hücrelerinde mitokondri artışı, spermatogenik hücrelerde lipit birikimi ve apoptozis tespit etmişlerdir. Uzun süre kadmiyum maruziyetinin infertiliteye sebep olan ciddi hasarlar oluşturabileceğini belirtmişlerdir [Çolakoğlu ve ark., 2011]. 6 Kadmiyum ile ilgili yapılan başka bir çalışmada ratlara 30 gün boyunca kadmiyum verilmiş ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, kadmiyum uygulanan grubun kan kadmiyum seviyelerinde anlamlı bir artışın meydana geldiği, amilaz ve lipaz aktivitelerinin artmasına rağmen, bu artışın anlamlı olmadığı görülmüştür. Histopatolojik incelemelerde ise, pankreas preparatlarında kanama odaklarının ve bağ dokusu artışının olduğu tespit edilmiştir [Gökalp ve ark., 2005]. Genç ve ark., yaptıkları çalışmada kadmiyumun uygulandığı sıçan grubunda serebellum Purkinje nöronlarının kaybına neden olduğunu ve kadmiyumun nörotoksik etkili olduğunu belirtmişlerdir [Genç ve ark., 1999]. Kurşun, hücresel olayları baskıladığı ve hayati organlara zarar verdiği bilinen ve çevresel veya mesleki yolla maruz kalınan bir ağır metaldir. Mazıcıoğlu ve ark., yaptıkları çalışmada klinik semptom veren hafif orta derecede yüksek kan kurşun düzeyleri ile seyreden olgularda fibrinojen seviyelerindeki azalmaya rağmen hemostatik sistemin diğer elemanlarının etkilenmediğini belirlemişlerdir [Mazıcıoğlu ve ark., 2008]. Ağır metal uygulanan bireylerde vücut ağırlığında başlangıç ağırlığına kıyasla belirgin bir azalma olduğu saptanmıştır ve bu sonuç, ağır metal uygulamasının bireylerin beslenme rejimlerinde ve metabolizmalarında çeşitli anormalliklere yol açması ile ilişkilendirilmiştir. Yalçın ve ark., kurşun ve civa ile muamele edilen farelerin canlı ağırlıklarında azalmaya ve alkalen fosfataz (ALP) değerlerinde önemli azalmalara neden olduğunu saptamışlardır [Yalçın ve ark., 2007]. Yapılan başka bir çalışmada, kurşun asetat ile muamele edilen kobayların elektrokardiyogramında kalp atımında yavaşlama, P-R aralığında uzama, kalp ritminde düzensizlik ve S-T parçasında uzama şeklinde değişiklikler meydana geldiği gözlenmiştir [Altınsaat ve ark., 1997]. Güler ve Karahan, yaptıkları çalışmada ratlara arsenik ile muamele etmişler ve arsenik trioksitle ratlarda oluşturulan zehirlenmelerde arseniğin daha çok karaciğere, 7 sodyum arsenatla oluşturulan zehirlenmelerde ise böbreğe geçtiğini gözlemişlerdir. Diğer yandan akut arsenik zehirlenmelerinde karbonhidrat metabolizmasının bozulmasına bağlı olarak serum glikoz düzeyinde azalma oluştuğu belirtilmiştir [Güler ve Karahan, 2000]. Yapılan başka bir çalışmada, ratlara arsenik trioksit (As2O3) ve sodyum arsenat (Na2HAsO4) uygulamışlardır. İki arsenik bileşiği de karaciğerde, sinuzoidlerde dilatasyon, hemoraji, hepatositlerde dejenerasyon, nekroz ve Kupffer hücre aktivasyonu, böbreklerde ise, hemoraji ve proksimal tübül epitellerinde dejenerasyona neden olduğu gözlenmiştir [Öztürk ve ark., 1999]. Çinko (Zn) ve bakır (Cu) ile yapılan çalışmalarda bakır fazlalığının tiroit hormonu T4 düzeyinde ve canlı ağırlık kazancında azalmaya neden olduğu [Önder ve ark., 2011], yüksek miktarda alınan bakırın eritrosit süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesini düşürdüğü, karaciğer ağırlığını ve serum Cu düzeyini artırdığı, yüksek miktarda alınan çinkonun ise eritrosit SOD etkinliğini azalttığı ve karaciğer ağırlığını artırdığı, birlikte alındığında ise pankreas ağırlığının arttığı [Aydemir ve Özcan, 2003], yine yüksek dozda çinkonun ratlarda alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST) ve ALP değerlerini artırdığı [Tekeli ve ark., 2002] gözlenmiştir. Doğal ortamda ağır metal konsantrasyonu arttığında organizmalar üzerinde toksik etki yapmakta ve enzimleri inhibe etmektedirler [Kayhan ve ark., 2009]. Çok toksik metaller, esansiyel aminoasitlerin sülfidril, histidil veya karboksil gruplarına yüksek affinite gösterirler ve proteinlerle etkileşerek enzimatik veya yapısal fonksiyonları değiştirirler. Bazı metaller de metabolik olarak benzedikleri elementlerin yerine geçerek toksik etki gösterirler [Vural, 2005]. Civa, tüm ağır metallerin en tehlikeli olanıdır [Houston, 2011]. Çok eski çağlardan beri insanlığın bildiği bir metal olan civa elementi oda sıcaklığında sıvı halde bulunan bir ağır metaldir [Güven ve ark., 2004; Çevre ve Orman Bakanlığı, 2006]. 14.06 g/cm3 yoğunluğu ile ağır metaller grubunun bir üyesi olan civa periyodik 8 cetvelin 2B grubunda bulunan bir geçiş elementidir. Civa atom numarası 80 olan, elektriği iyi ileten ama ısıyı iletmeyen, gümüş-beyaz bir metaldir [Bradl ve ark., 2005]. Civa yer kabuğunun oluşumuna katılan temel elementlerdendir. Çoğunlukla yüzeysel katmanlarda bulunur [Baş ve Demet, 1992] ve doğal dağılımla sürekli serbest hale geçtiği için insan dahil tüm canlılarda iz halinde bulunur [Vural, 2005]. Civa (Hg) litosfer, hidrosfer, atmosfer ve biyosfer dahil olmak üzere çevremizdeki en zehirli ağır metallerden biridir [Castro-Gonzàlez ve Méndez-Armenta, 2008]. Dünyada üretilen civa ve civa bileşikleri çeşitli endüstri dallarında kullanılmaktadır [Pehlivan ve ark., 1993] ve modern teknolojide bu madde bir çok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır [Vural, 1993]. Kloralkali fabrikalarında, elektrik cihazlarında, boyalar, termometre, barometre gibi ölçü aletlerinin yapımında, amalgam yapımı, kağıt endüstrisi ve tıpta civalı ilaçların yapımında, antiseptik, diüretik, antisifilitik [Vural, 2005], ayrıca asetaldehit ve vinilklorit gibi sentetik endüstriyel maddelerin üretiminde katalizör olarak, klor üretiminde elektrot olarak [Vural, 1993], tıbbi amaçlı laksatifler, haşarat öldürücü ajanlar, dezenfektanlar, fungusit olarak [Gupta, 2007], PVC (polivinilklorid) üretiminde [Pehlivan ve ark., 1993], aşılar, kontak lens solüsyonları ve kozmetiklerde [Özdabak, 2006] kullanılmaktadır. Ancak günümüzde civa kullanımı gerek metalik formunun ve gerekse bileşiklerinin flora ve fauna için çok zehirli olmasından dolayı azaltılmaktadır ve bazı endüstri kollarında kullanımı yasaklanmıştır [Güven ve ark., 2004]. En büyük civa kaynağı yer kabuğunun tabii gazlarıdır. Civa fosil yakıtlarda da bulunur [Baş ve Demet, 1992]. Fosil yakıtların yanması, madencilik sektöründe civa içeren kayaçların kırılması, civa üretimi esnasında ve katı atık depolarından sızma, atık pillerin rastgele atılması, diş hekimliğinde kullanılan amalgam dolgular ve evde kullanılan civa içeren aletlerin kırılması sonuçlanmaktadır [Bakar ve Baba, 2009]. civanın çevreye yayılması ile 9 Dünya Sağlık Örgütü tarafından şehir alanlarında 0.1-5 ng/m3, endüstriyel alanlarda 0. 5-20 ng/m3 ve kent alanı dışında 0. 001-6 ng/m3 olması gerektiği belirtilmektedir [Güler ve Çobanoğlu, 1997]. İnsan aktiviteleri, civanın normal topraktaki seviyesinden 200.000 kez daha fazla seviyede olmasına yol açmaktadır [Gupta, 2007]. Civa besin zinciri aracılığıyla biyolojik organizmalar tarafından olduğu kadar su ve hava tarafından da çevrede taşınmaktadır [WHO, 2003]. Civa çok düşük konsantrasyonlarda dahi etkili olduğu için, çevrede kısa süreli konsantrasyon artışları sağlık ve yaban hayatı üzerinde ciddi etkilere sahip olabilirler [Çevre ve Orman Bakanlığı, 2006]. Civa bileşikleri toksikolojik karakterlerine göre üç grupta incelenir [Baş ve Demet, 1992]. Civanın biyolojik etkisi bu üç temel kimyasal formuyla ilişkilidir. 1. Elementel civa buharı 2. İnorganik civa tuzları (Hg2+2, Hg+2) 3. Organik civa bileşikleri [Greim ve Snyder, 2008; Dökmeci, 2001] Civanın bütün formları, civanın maruz kalınan kimyasal formu, maruz kalma oranı, maruz kalma süresi ve maruz kalma yoluna bağlı olarak doku ve organların çoğunda toksik etkilere neden olabilir. Mesleki ve çevresel ortamlarda, civanın karşılaşılan en yaygın formu inorganik civa formudur [Carranza-Rosales ve ark., 2005]. İnorganik civa, iki değerlikli ve tek değerlikli katyonik formların tuzları olarak meydana gelir [WHO, 2003]. İnorganik civa bileşikleri ya da civa tuzları, klor, sülfür ve oksijen gibi diğer elementlerle birleştiğinde meydana gelir [Gupta, 2007]. Civa hem ökaryotik hem de prokaryotik hücreler için oldukça toksiktir [Rozgaj ve ark., 2005]. Civanın farklı formlarının toksisitesi, duyarlı dokularda farklı birikimleriyle ilişkilidir [Gupta, 2007]. 10 Civanın toksisitesi genellikle, vücudun her yerinde bulunan sülfidril gruplarındaki hidrojen iyonunun yerine geçip sülfüre kovalent bağla bağlanması ile oluşur. Bu da enzimlerin, transport mekanizmalarının, membranların ve yapısal proteinlerin yaygın disfonksiyonuyla sonuçlanır [Nelson ve ark., 2008]. Civa ve bileşiklerinin asıl etki gösterdikleri organlar merkezi sinir sistemi ve böbreklerdir. Bu etkiler ise civa bileşiklerinin organizmadaki tek metaboliti olan Hg+2 ile ilgilidir. Ayrıca civanın toksik etki şiddeti, absorbe olan civanın sülfidril grupları ile civa merkaptür meydana getirmesi ve bunun organizmada yayılarak gösterdiği etkiye bağlıdır. Civanın in vivo ve in vitro olarak sülfidril içeren enzimleri inhibe ettiği ve protoplazmik bir zehir özelliği kazandığı kabul edilmektedir [Vural, 2005]. İnorganik civa bileşiklerinin alınması durumunda bu bileşikler beyine gidemezler ancak böbreklerde akümüle olarak böbreklerin çalışmasını engellerler. Kısa süre maruz kalınması durumunda civanın ciğerler, ağız ve boğaz ile solunum yollarında hasar yarattığı tespit edilmiştir. Bunun yanında civa konsantrasyonunun vücutta yükselmesi, tansiyonun yükselmesine, kalp krizine, deride kızarıklık ve yaraların oluşması ile gözlerin zarar görmesine neden olabilir. Civa kontaminasyonu yüksek yiyeceklerin aşırı tüketilmesi durumunda tansiyon problemleri, kalp krizi ve kalp ile ilgili rahatsızlıklara rastlanmaktadır [Güven ve ark., 2004]. Civa klorid (HgCl2), tohum ıslahı, deri tabaklama, fotoğraf yoğunlaştırıcı, dezenfektanlar, mumyalama solüsyonları, ahşap ve anatomik örnekler için koruyucu olarak ve diğer civa bileşiklerinin üretiminde kullanılmaktadır. Civa klorid içeren farmasötikler topikal antiseptik ve dezenfektan olarak da kullanılmaktadır [Vaidya ve Mehendale, 2005]. Yılda bir ton civa klorid endüstriyel işleme ve kentsel yakıt yakma ile atmosfere salınmaktadır [Boujbiha ve ark., 2009]. Civa klorid kolaylıkla proteinlerle organik civa bileşiklerini oluşturduğu için civanın en toksik formlarından biridir. Civa klorid yüksek derecede toksiktir ve kan dolaşımı 11 içine bir kez emildiğinde aşındırıcıdır, inorganik civa kırmızı kan hücrelerinin içine girer ya da plazma proteinleri ile birleşir [El-Shenawy ve Hassan, 2008]. Civa kloridin çeşitli kan parametrelerinde ve karaciğer ve böbrek dokusunda patolojik değişikliklere yol açığı [Wadaan, 2009], erkek ve dişi üreme sistemi [Rao ve Sharma, 2001; Heath ve ark., 2009], boşaltım sistemi [Sharma ve ark., 2007a], kalp ve aort dokusu [Tunali-Akbay ve ark., 2007] üzerinde toksik etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Merkürik bileşiklerin doku hasarı etkisiyle sonuçlanan oksidatif stresi indüklediği kabul edilmektedir. Kumagai ve ark., civa klorid (1 mg Hg/kg) uyguladıkları farelerde beyin Mn-SOD seviyesinde önemli artış olduğu gözlemişlerdir. İnorganik civanın neden olduğu antioksidan enzimdeki artışın inflamasyona bağlı olduğu belirtilmiştir [Kumagai ve ark., 1997]. Yapılan çalışmada, hamsterlara civa klorid (HgCl2) enjeksiyonundan üç gün sonra, hemen hemen tüm hipoglossal gövdelerindeki miyelinsiz sempatik liflerin yok olduğu görülmüştür [Cheng ve ark., 2011] Lee ve ark., civa klorid ile muamele ettikleri insan glioma hücrelerinde HgCl2’in doza bağımlı olarak glutatyon (GSH) bileşeninin azalmasıyla birlikte hücre canlılığı kaybına neden olduğunu belirtmişlerdir [Lee ve ark., 2002]. Civa kloridin rat beyninin çeşitli bölgelerinde reaktif oksijen türlerini ürettiği gözlenmiştir. Rao ve ark., ratlara oral yoldan verilen civa kloridin beyinde serebral yarımküre, serebellum ve medulla oblangatada lipit peroksidasyonunu arttırdığını, total protein ve glikojeni değiştirdiğini, enzim aktivitelerini azalttığını, organ ve vücut ağırlığında azalmaya neden olduğunu belirtmişlerdir [Rao ve ark., 2010]. Rao ve Gangadharan yaptıkları çalışmada erkek ratlara üç farklı konsantrasyonlarda civa klorid uygulanmasının sonucunda doza bağımlı olarak sperm hareketliliği azalırken, sperm canlılığında önemli bir azalma olmadığını gözlemişlerdir. Civa 12 klorid uygulanan spermlerde süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GPx), glutatyon redüktaz (GR) aktivitesinde önemli azalma, malondialdehit (MDA) seviyesinde önemli artış ve hidrojen peroksit (H2O2) üretiminde önemli artış olduğunu tespit etmişlerdir [Rao ve Gangadharan, 2008]. Khan ve ark., farelerin üreme performansı üzerine HgCl2’in etkisini değerlendirmek için yaptıkları çalışmada hem dişi hem de erkek farelerin fertilite ve hayatta kalma indekslerinin azaldığını ve dişi farelerin ovaryumlarının ağırlıklarının kontrol grubundan oldukça farklı olduğunu gözlemişlerdir [Khan ve ark., 2004]. Alam ve ark., erkek Wistar ratlara 4mg/kg HgCl2 ile muamelenin sonucunda böbrekte ödem ve nekroz gibi histopatolojik değişiklikler ile renal dokularda katalaz (CAT), GPx, SOD ve GR gibi antioksidan enzimlerinin aktivitesinde ve glutatyonda azalma ve lipit peroksidasyonunda önemli artış meydana geldiğini gözlemişlerdir [Alam ve ark., 2007]. Augusti ve ark., ratlara civa klorid uygulanan ratlarda, kontrol ile karşılaştırıldığında GPx ve CAT aktivitesi artarken, SOD aktivitesinin baskılandığını gözlemişlerdir. Civa kloridin lipit ve protein oksidasyonunu, plazma kreatin seviyesini arttırdığı belirtilmiştir. Civa klorid maruziyetinden 12 saat sonra renal tübüler hasar, nekroz ile birlikte vurgulanmıştır [Augusti ve ark., 2008]. Sharma ve ark., erkek farelere 5 mg/kg civa klorid uygulamışlar ve civa kloridin süreye bağımlı olarak MDA seviyesinde artışa, böbrekte glomerül, proksimal ve distal tübüllerin dejenerasyonu gibi patolojik değişikliklere neden olduğunu belirtmişlerdir [Sharma ve ark., 2007a]. Park ve Park, civa klorid (2,4,6, ve 8 ppm) ile muamele ettikleri insan bronşiyal epitel hücreleri kültüründe civa kloridin hücre ölümüne, reaktif oksijen türlerinin (ROS) artışına ve sitozolik kaspas-3 aktivasyonuna yol açtığını gözlemişlerdir [Park ve Park, 2007]. 13 Rao ve ark., civa kloridin üç konsantrasyonunda insan lökosit kültüründe genotoksik etkisini incelemişlerdir. Sonuç olarak, civa kloridin hücre döngüsü kinetiğine etkisinin olmadığı, ancak hücredeki kardeş kromatit değişimi sıklığını doza bağımlı olarak önemli derecede artırdığı gözlenmiştir. HgCl2 ayrıca kan kültüründe Canafaza (anormal mitoz) neden olmuştur. Bu veriler civa kloridin mutajenik aktivitesini göstermektedir [Rao ve ark., 2001]. Sharma ve ark., yaptıkları çalışmada civa clorid intoksikasyonunun erkek farelerin kanında kalsiyum seviyesi, asid fosfataz ve lipit peroksidasyonu bileşenlerinde önemli artışa neden olduğu ve demir seviyesi, alkalin fosfataz ve GSH seviyesinde ise önemli bir azalmaya neden olduğu belirtilmiştir [Sharma ve ark., 2005]. Yapılan bir çalışmada erkek ratlara 30 gün boyunca civa klorid uygulanmasının sonucunda lipit peroksidasyonunda artış, GST, GPx, CAT aktivitesinde ve total radikal tutma antioksidan potansiyelinde artış, Cu,Zn-SOD aktivitesinde azalma olduğu gözlenmiştir [Gutierrez ve ark., 2006]. Klasik çalışmalar civa kloridin sitotoksisitesinin nekroz yoluyla hücre ölümüne neden olan morfolojik ve biyokimyasal değişiklikleri içerdiğini göstermektedir [Goering ve ark., 1999]. Ji ve ark., çevresel civaya besinsel olarak maruz kalan ratların karaciğerinde GSHPx ve GSH aktivitesinde artma, SOD aktivitesinde azalma ve serbest radikallerin artmasıyla MDA seviyesinde önemli artış olduğunu vurgulamışlardır [Ji ve ark., 2006]. Yapılan bir çalışmada, civa klorid uygulanan ratların karaciğerinde ALP aktivitesi ve üremide düzensizlik, total protein, kolesterol, plazma trigliserid seviyelerinde azalma, hipoglisemi, hepatik GSH bileşiğinde azalma olduğu görülmüştür [Merzoug ve ark., 2009]. 14 Bando ve ark., ratlara oral yoldan gavajla 3 gün boyunca 0.1 mg/kg civa klorid ile muamele etmişler ve oksidatif stresi belirleyen hepatik GSH/GSSG oranının azaldığını, hepatik antioksidan savunma sisteminin enzim aktivitelerinin ve protein seviyesinin arttığını, GPx ve CAT aktivitesinin arttığını belirtmişlerdir [Bando ve ark., 2005]. Yapılan bir çalışmada, HgCl2’in farelerin karaciğer ve böbrek dokularında δaminolevulinat dehidrataz (δ-ALA-D) aktivitesini inhibe ettiği görülmüştür. Ayrıca civa kloridin karaciğer ve böbrekte tiyobarbiturik asid reaktif maddelerinin (TBARS) seviyesini artırdığı gözlemlenmiştir [Brandão ve Nogueria, 2011]. Sharma ve ark., albino farelere civa klorid uygulamışlar ve civa kloridin karaciğerde histopatolojik değişikliklere (sentrilobüler nekroz, degranülasyon, sitoplazmik vakuolizasyon, karyoliz ve karyoreksis) ve lipit peroksidasyonunda artışa, antioksidan enzimlerdeki azalmaya neden olduğunu belirtmişlerdir [Sharma ve ark., 2007b]. Merkürik bileşikler gözde birikebilir ve çeşitli görme bozukluklarına neden olabilmektedir. Toimela ve ark., civa klorid ile muamele ettikleri retinal pigment epitel hücreleri kültüründe glutamat alımının konsantrasyona bağlı olarak azaldığını ve hücre içi kalsiyum konsantrasyonunun arttığını belirtmişlerdir [Toimela ve Tähti, 2001]. Mahboob ve ark., farelerde civa klorid ile muamele edilen grupta tüm dokularda lipit peroksidasyonunun arttığını, antioksidan enzimler olan SOD, GSH, GPx ve GR aktivitelerinin testiste arttığını ve böbrek ve epididimiste azaldığını, bu enzimlerin karaciğerde SOD artışı hariç etkilenmediğini belirtmişlerdir. Böylece civanın antioksidan enzim seviyelerinde dokuya spesifik değişikliklere neden olduğunu belirlemişlerdir [Mahboob ve ark., 2001]. Civa immün sistemi olumsuz etkilediği bilinen ksenobiyotik bir metaldir ve bağışıklık sisteminin hücrelerinin apoptozunu tetikleyerek immün disfonksiyona ve 15 DNA’da mutajenik etkiye neden olabileceği öne sürülmektedir ve yapılan çalışmalarla da desteklenmektedir [Dieter ve ark., 1983; Ben-Ozer ve ark., 2000; Kim ve Sharma, 2004]. Civa ve türevlerinin damar düz kas hücrelerini daralttığı bilinmektedir [Golpon ve ark., 2003] ve insan vücudunda civa birikiminin karotid aterosklerozun ilerlemesi ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür [Salonen ve ark., 2000]. Civa klorid ile yapılan bir çalışmada, erkek ratlar oral uygulama ile içme sularında 90 gün boyunca sürekli olarak 0,50 ppm ve 100 ppm civa kloride maruz bırakılmıştır. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında civa ile muamele edilen ratların testislerinin ağırlığında artış ve yardımcı eşey bezlerinin ağırlığında azalma olduğu, kauda epididimal sperm sayısı/hareketliliğinin önemli derecede azaldığı ve testikular bölümlerin kalitatif incelemesinde daha az olgun luminal spermatozoa bulunduğu görülmüştür [Boujbiha ve ark., 2009]. Biyolojik sistemlerde elektron alıcı moleküller olan ve fizyolojik veya patolojik reaksiyonlar esnasında başka moleküller ile kolayca elektron alışverişine girip onların yapısını bozan bu moleküllere serbest radikaller, oksidan moleküller veya en doğru adlandırma ile reaktif oksijen türleri denmektedir [Aydın ve ark., 2001; Durmuş ve Ünsaldı, 2005]. Reaktif oksijen türleri, reaktivitesi ve hasara eğilimi nedeniyle potansiyel toksik, mutajenik ve karsinojeniktir [Nordberg ve Arner., 2001]. Serbest oksijen radikalleri hücrenin protein, lipit ve nükleik asitleri içeren hücre yapılarına hasar verir [Antmen, 2005; Valko ve ark., 2007]. Reaktif oksijen türlerinin dengesiz üretimi, iskemi/ reperfüzyon hasarı, ateroskleroz , nörodejeneratif hastalıklar, kanser ve alerji gibi çok sayıda hastalığın patogenezinde rol oynar [Mate´S ve ark., 1999]. Çoğu olayda serbest radikal üretimi pato-mekanizmanın bir parçasıdır ve pek çok ksenobiyotiğin toksisitesi serbest radikal üretimi ile ilgilidir. Ağır metal olan civa, kadmiyum ve kurşun gibi bazı çevresel kirleticilere uzun süre maruz kalmalar, 16 oksidatif strese neden olabilir ki bu biyolojik sistemlerdeki istenmeyen etkilerin altında yatan mekanizmadır [Mercan, 2004]. Canlı organizmada normal metabolizma sırasında ya da patolojik yolla ortaya çıkan serbest radikaller ve bunlara karşı koruyucu sistem olan antioksidan savunma sistemi arasındaki dengenin serbest radikaller lehine kayması oksidatif stres olarak adlandırılır [Aydın ve ark.,2001]. Canlı hücrelerde bulunan protein, lipit, karbohidrat ve DNA gibi okside olabilecek maddelerin oksidasyonunu önleyen veya geciktirebilen maddelere de antioksidanlar ve bu olaya antioksidan savunma denir [Çavdar ve ark., 1997]. Bu antioksidan savunma sistemleri prokaryotik ve ökaryotik organizmaların hayatta kalmaları için kritik öneme sahiptir [Limo’n-Pacheco ve Gonsebatt., 2009]. Reaktif oksijen türlerinin oluşumunu ve bunların meydana getirdiği hasarı önlemek için vücutta birçok savunma mekanizması gelişmiştir. Antioksidanlar, peroksidasyon zincir reaksiyonunu engelleyerek, reaktif oksijen türlerini toplayarak lipit peroksidasyonunu inhibe ederler [Akkuş, 1995]. Vücut oksidatif hasara karşı enzimatik ve enzimatik olmayan sistemleri de dahil olmak üzere çeşitli savunma mekanizmaları geliştirmiştir [Demir ve ark., 2011]. Enzimatik olmayan (E ve C vitamini, ürat, melatonin, flavanoid, v.s.) ve enzimatik (SOD, GPx ve CAT) antioksidanlar serbest radikalleri ve reaktif oksijen türlerini temizleyici olarak gösterilmiştir [Uzun ve ark., 2010]. Süperoksit dismutaz (SOD), biyolojik sistemlerde serbest radikal aracılı süreçlerin düzenlenmesi için büyük öneme sahip bir antioksidan enzimdir [Denisov ve Afanas’ev., 2009]. SOD, reaktif oksijen türlerinden gelen süperokside bir elektron vererek H2O2’ye indirgerken, CAT ve selenyum-bağımlı GPx ise H2O2’yi suya indirger [Çaylak, 2011]. Malondialdehid (MDA) hücreler ve hücre içi membranlar ile reaktif oksijen türleri arasındaki etkileşimden sonuçlanan lipit peroksidasyonunun son ürünüdür [Uzun ve 17 ark., 2010]. Peroksidasyonla oluşan MDA, membran komponentlerinin çapraz bağlanmasına ve polimerizasyonuna sebep olur. Bu da deformasyon, iyon transportu, enzim aktivitesi ve hücre yüzey bileşenlerinin agregasyonu gibi intrinsik membran özelliklerini değiştirir [Akkuş, 1995]. MDA bu özelliği nedeniyle, mutajenik, hücre kültürleri için genotoksik ve karsinojeniktir [Mercan, 2004]. Ağır metal maruziyeti sonrası antioksidan desteğinin etkisini belirlemek için çeşitli çalışmalar devam etmektedir. Antioksidanların bazı ağır metallerin zararlarını azaltmak için önemli rol oynayabildiği belirtilmiştir [Ercal ve ark., 2001]. Serbest radikal oluşumunun ve aktivitesinin kontrol altına alınması için vücut antioksidanlar olarak bilinen birçok savunma sistemi geliştirmiştir [Koca ve Karadeniz, 2003]. Ayrıca, bu savunma mekanizmaları vitaminler ve selenyum gibi antioksidan maddelerin alınımı arttırılarak güçlendirilebilmektedir [Brenneisen ve ark., 2005]. Enzimatik olmayan ve diyetle alınan vitamin E hayvanlarda normal hücre farklılaşması ve fonksiyonu için gerekli olan [Olson, 1973], doğanın en etkili zincirkırıcı antioksidanıdır [Packer, 1991]. Vitamin E’nin, biyolojik sistemlerde lipit peroksidasyonunu etkili bir şekilde azaltarak [Kalender ve ark., 2006; Kalender ve ark., 2007] serbest radikal oluşumunu engellediği [Kalender ve ark., 2010] bildirilmiştir. Vitamin E, kalp kası hücrelerinin metabolizmasının ve fonksiyonunun çeşitli durumlarını düzenleyen ya da onaran, kalp kasında membran unsurlarının önemli bir lipofilik, zincir kırıcı antioksidanıdır [Janero, 1991]. Hücre membranlarında ve lipoproteinlerde peroksidasyonunun vitamin zincir E’nin temel reaksiyonunu antioksidan kırmak ve fonksiyonu, peroksil lipit radikallerini yakalamaktır [Young ve Woodside, 2001; Schneider, 2005]. Endojen savunmayı artırma mekanizmalarının tümünü kullanabildiği, bu nedenle çok hızlı ve geniş bir antioksidan etki kapasitesine sahip olduğu gösterilmiştir [Dündar ve Aslan, 1999]. Vitamin E, kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde önemli rol oynamaktadır 18 [Carrasquedo ve ark., 1999]. Ayrıca, civa toksistesine karşı koruyucu etkiye sahiptir [Rao ve Sharma, 2001]. Yapılan pek çok çalışmada vitamin E’nin ağır metaller ve kimyasal maddeler ile muamele edilen ratlarda toksik etkilere karşı koruyucu etki gösterdiği bildirilmiştir [Sobacı ve ark., 1993; Söğüt ve ark., 2004]. Kutlubay ve ark., alüminyumun böbreklerde glomerulus, proksimal tübül ve Bowman kapsülünde şişmeye, yapışıklık, hemoraji, interstisyel dokuda fibrozis gibi değişikliklere neden olduğunu tespit etmişlerdir. Vitamin E ile birlikte uygulandığında ise renal tübül hücrelerinin neredeyse normal görünümünde olduğu belirtmişlerdir [Kutlubay ve ark., 2007]. El-Demerdash ve ark., ratlara kadmiyum klorid ile muamele ettikleri grupta plazma, karaciğer ve beyinde serbest radikallerin arttığını, sperm konsantrasyonunun, hareketliliğinin, epididimis ve testis ağırlıklarının azaldığını ve anormal sperm ve ölümünün arttığını belirtmişlerdir. Vitamin E ile birlikte uygulandığı grupta ise serbest radikal seviyesinin azaldığını, vitamin E’nin kadmiyumun spermler üzerindeki toksik etkisini azalttığını gözlemlemişlerdir [El-Demerdash ve ark., 2004]. Ağır metal karışımı uygulanan bir çalışmada karaciğerde oluşan hemoraji ile birlikte kan damarlarının hepatositlerde konjesyonu, parçalanma, dilatasyon, hepatik hücre ilerlemiş hepatoselüler dizisinin düzensizliğini nekroz, içeren değişikliklere karşı uygulanan vitamin E’nin biyokimyasal ve histopatolojik değişiklikleri azalttığı gözlenmiştir [Al-Attar, 2011a]. Osfor ve ark., yaptıkları çalışmada ratlarda bakır ve kurşun intoksikasyonunda üre, kreatinin, ALT ve AST değerlerinin azaldığını, dokular ve serumda bakır ve kurşun seviyelerinin azaldığını ve bu toksik etkileri vitamin E’nin en aza indirdiğini gözlemişlerdir [Osfor ve ark., 2010]. 19 Agarwal ve ark., ratlarda civa kloridin neden olduğu histopatolojik değişiklikleri ve oksidatif hasara karşı vitamin E’nin koruyucu rolünü incelemişlerdir. Vitamin E uygulamasından sonra karaciğer ve beyin dokusunda civa nedenli artan lipit peroksidasyonunu düzenlendiğini gözlemişlerdir [Agarwal ve ark., 2010]. Vitamin E’nin civa ile birlikte uygulanmasının civanın neden olduğu erkek üreme sistemi toksisitesine karşı koruyucu role sahip olduğunu belirtmişlerdir [Rao ve Sharma, 2001]. Rani ve ark., ratlara 0.3mg/ml civa klorid verdiklerinde kan şekerinde artış ve hemoglobin oranında azalma tespit etmişlerdir. Vitamin E’nin ise kan şekeri değerini azalttığını ve hemoglobin oranını arttırdığını belirlemişlerdir [Rani ve ark., 2010]. Vitamin E gibi antioksidanların serbest radikal oluşumunu inhibe ettiği görülmüştür [Kalender ve ark., 2004]. Durak ve ark., civa klorid ile muamele ettikleri insan eritrositlerinde MDA seviyesinde artış olduğunu ve SOD, CAT ve GPx aktivitesinin azaldığını gözlemişlerdir. Vitamin E uygulamasının ise HgCl2’in neden olduğu sitotoksik etkisine karşı koruduğunu belirtmişlerdir [Durak ve ark., 2010]. Yapılan bir çalışmada, kadmiyum ile birlikte uygulanan vitamin E’nin antioksidan savunma sisteminin enzimatik ve enzimatik olmayan bileşikleri ile lipit peroksit konsantrasyonu ve hematolojik değerler üzerine kadmiyumun toksik etkisine karşı koruyucu etki gösterdiği belirtilmiştir [Ognjanović ve ark., 2003]. Hsu ve ark., rat spermlerinde kurşunun spermin savunma kapasitesini azalttığı ve böylece ROS üretimini artırdığını, sperm hareketliliği ve sperm-oosit penetrasyonunu azalttığı, vitamin E’nin ise ROS üretimini azalttığı, oosit penetrasyonunun kapasitesi ve hareketliliğindeki kaybını önlediğini gözlemişlerdir [Hsu ve ark., 1998]. Yapılan bir çalışmada, vitamin E ile ağır metaller birlikte verildiğinde böbrekte histolojik değişikliklerin en aza indiği ve serum kreatinin ve kan üre seviyesinin azaldığı bildirilmiştir [Hanafy ve Soltan, 2004]. 20 Rao ve ark., yaptıkları çalışmada vitamin E’nin fare ovaryumunda antioksidan sistemini koruyarak ve lipit peroksidasyonunu önleyerek nikel ve/veya kromun neden olduğu toksisiteye karşı koruyucu etkisinin olduğunu belirtmişlerdir [Rao ve ark., 2009]. Peroksidatif hasarın kontrolünde vitamin E ve selenyumun fonksiyonu genel olarak kabul edilmektedir. Sülfür gibi selenyumun da ağır metaller için yüksek bir afinitesi vardır [Ganther, 1980]. Özellikle civanın vücutta tutulmasını azalttığı bilinmektedir [Hansen, 1988]. Selenyum, GPx ve tiyoredoksin redüktaz gibi antioksidan özellikteki çeşitli enzimlerin yapısal komponentidir. Antikarsinojenik etkisi bulunan selenyum [Csanaky ve Gregus, 2003] aynı zamanda tiroid hormon metabolizmasının düzenlenmesinde, hücre büyümesinde ve eikosanoid biyosentezinde rol oynar [Grosicki ve Kowalski, 2002]. Epidemiyolojik çalışmalar civanın kardiyovasküler toksisitesi üzerine selenyumun muhtemel koruyucu etkisini desteklemektedir [Mozaffarian, 2009]. Selenyumun, ağır metal ve kimyasal maddelerin hayvanlar üzerinde yarattığı zararlı etkileri azalttığı ve iskemi reperfüzyonu onardığı çalışmalarla desteklenmiştir [Toufektsian ve ark., 2000; Farina ve ark.,2003a; Venardos ve ark., 2004; Su ve ark., 2008]. Selenyum sperm hareketliliği için gerekli olan ve çocuk düşürme riskini azaltabilen, eksikliği ise kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğerde anormallikler gibi birçok hastalıkla bağlantılı bulunmuştur [Toyran ve ark., 2007]. Farina ve ark., rat karaciğerinde civa kloridin lipit peroksidasyonu ile ilgili hepatik 2tiyobarbiturik asid-reaktif maddelerinin (TBARS) seviyesini artırdığını ve selenitin yalnızca hindistan yağı ile beslenen ratların karaciğerini civa kaynaklı lipit peroksidasyonuna karşı koruduğunu belirtmişlerdir [Farina ve ark., 2003b]. Perottoni ve ark., HgCl2 (17µmol/kg) ile muamele ettikleri ratların hepatik ve renal doku preparasyonunda TBARS seviyesinin arttığını, civa klorid ve sodyum selenitin 21 birlikte uygulandığı grupta ise sodyum selenitin in vivo civanın neden olduğu oksidatif hasar ve tiyol grupları ile etkileşimini önlediğini gözlemişlerdir [Perottoni ve ark., 2004]. El-Shenawy ve Hassan, civa klorid, selenyum ile birlikte verildiğinde, civa grubu ile karşılaştırıldığında kan üre azotu (BUN), serum kreatinin, ALT ve AST seviyelerinde önemli azalma, ALP seviyesinde önemli artış olduğunu belirtmişlerdir [El-Shenawy ve Hassan, 2008]. Agarwal ve Behari, civa kloridin ratların karaciğerinde neden olduğu enzimatik antioksidanlar üzerindeki etkilerini selenyumun düzenlediğini belirtmişlerdir [Agarwal ve Behari, 2007]. Yapılan bir çalışmada, ratlarda arseniğin karaciğerde merkez damar içinde hücresel debris ve sitoplazmik vakuolizasyon gibi zayıf patolojik değişikliklere neden olduğu ve selenyum ile birlikte uygulandığında selenyumun karaciğerin histolojik yapısını onardığı görülmüştür [Messarah ve ark., 2010]. Chmielnicka ve ark., ratlarda sodyum selenitin civa klorid maruziyetinden önce verildiğinde kontrol grubu ile karşılaştırıldığında kalp ve böbreklerde civa seviyesini neredeyse iki kat azalttığını ve karaciğer, kan, dalak ve akciğerde ise en azından birkaç bölümde bu metalin seviyesinin arttığını gözlemişlerdir [Chmielnicka ve ark., 1979]. El-Sharaky ve ark., yaptıkları çalışmada kadmiyum uygulanan ratlarda renal GPx, tiyoredoksin redüktaz (TrxR) aktivitesi ve GSH seviyesinin azalması ile ilişkili olan lipit peroksidasyonunun arttığını, kadmiyum selenyum ile birlikte uygulandığında ise selenyumun kadmiyum uygulamasının yol açtığı biyokimyasal değişikliklere karşı böbrek dokusunu koruduğu vurgulanmıştır [El-Sharaky ve ark., 2007]. Newairy ve ark., yaptıkları çalışmada ratlarda selenyumun karaciğerde antioksidan enzimlerinin aktivitesini arttırarak ve MDA seviyesini azaltarak kadmiyumun neden olduğu hepatotoksisiteyi onardığını belirlemişlerdir [Newairy ve ark., 2007]. 22 Chung ve Maines yaptıkları çalışmada, ratlara civa klorid (10μmol/kg) uygulamasından 30 dk sonra farklı dozlarda sodyum selenit uygulandığında, karaciğer ve böbrekte GSH metabolizması enzimlerinin aktivitesinde civa ile ilişkili baskılanmayı engellediği ve 30 μmol/kg Hg+2 uygulanan ratlara selenyumun uygulanmasıyla böbrekte GSH’ın konsantrasyonundaki baskılanmayı önemli olarak azalttığını belirtmişlerdir [Chung ve Maines, 1982]. Jihen ve ark., ratlara kadmiyum uygulaması yapmışlar ve karaciğer total SOD, CuZnSOD, GPx ve CAT aktivitelerinin azaldığını, MDA seviyesinin arttığını, kadmiyum+selenyum ile muamele edilen grupta ise selenyumun oksidatif stresi kısmen düzelttiğini gözlemişlerdir [Jihen ve ark., 2009]. DMBA (7,12-dimethylbenz[a]anthracene) ratlarda tümöre neden olduğu bilinen bir polisiklik aromatik hidrokarbondur. Talas ve ark., DMBA ile muamele ettikleri ratların akciğer ve böbreğinde meydana gelen SOD, CAT, Se-GSH-Px ve GR aktivitesindeki azalma ve MDA seviyesindeki artışı organoselenyum bileşikleri ile uygulandığında antioksidan etkilerini onardığını ve lipit peroksidasyonunu azalttığını belirtmişlerdir [Talas ve ark., 2009]. Özdemir ve Dursun yaptıkları çalışmada toksik ve kanserojen bir ağır metal olan kurşunun testis dokusunda toksisitesini araştırdıklarında kurşun verilen bütün deney gruplarında testis ağırlığının azalmış olduğunu ve selenyum ile birlikte verildiğinde eser element değerlerinin kontrol grubu değerlerine yaklaştığı gözlenmiştir. Sonuç olarak, selenyumun kadmiyum, kurşun gibi ağır metallerin toksik etkilerini tolere edebilecek kapasiteye sahip olduğunu belirtmişlerdir [Özdemir ve Dursun, 2007]. Wu ve ark., ratları 12 ay boyunca selenyumdan eksik ya da yeterli besinlerle beslemiş ve 1 ay boyunca içme sularında 1 μg sodyum selenit uygulamışlardır. Uygulamalar sonucunda kontrol ile karşılaştırıldığında selenyum eksikliği olan rat arterlerinin duvarında GPx aktivitesi ve ekspresyonu, SOD aktivitesi ve total antioksidan kapasitesinin oldukça azaldığını, selenyum ilavesiyle tüm sonuçların farklı ölçülerde onarıldığını belirlemişlerdir [Wu ve ark., 2003]. 23 Civa hematolojik ve immünolojik değişiklikler gibi organizmalar üzerine çeşitli toksik etkilere neden olabilen bir ağır metaldir. Brandão ve ark., farelere 1 hafta difenil diselenid vermişler ve bu hafta sonrasında 2 hafta boyunca civa klorid ile muamele etmişlerdir. Civa ile muamele edilen grupta eritrosit, hematokrit, hemoglobin, lökosit ve trombosit sayımında azalma ve retikülosit yüzdesinde artış meydana geldiğini, immünglobulin G ve M konsantrasyonu ve laktat dehidrojenaz (LDH) aktivitesini arttırdığını, difenil diselenidin hematokrit, hemoglobin ve lökosit seviyesinde azalmaya karşı koruyucu olduğunu, artan retikülosit yüzdesini düzenlediğini ve diğer etkilere karşı koruyucu olduğunu belirtmişlerdir [Brandão ve ark., 2008]. Thomas ve Smith yaptıkları çalışmada selenitin ratlarda metil civanın dağılımında etkili olduğu ancak serebrum ya da eritrositlerin çözünen bileşenlerinde glutatyona metil civanın bağlanmasında değişiklik olmadığı ya da plazmada devamlı düşük moleküler ağırlıklı metil civanın oluşumuna neden olduğunu bildirmişlerdir [Thomas ve Smith, 1984]. Yapılan bir çalışmada, civa klorid ve selenyumun birlikte verildiği farelerin karaciğerinde civanın konsantrasyonunun daha yüksek olduğu, böbrekte ise civanın konsantrasyonunun azaldığını belirtmişlerdir. Selenyumun böbrek ve karaciğerde civanın birikimi üzerine farklı etkilere sahip olduğunu bildirmişlerdir [Yamamoto, 1985]. Vitamin E ve selenyum antioksidan mekanizması tarafından toksisiteyi düzenleyen enzimatik olmayan antioksidan savunma sisteminin önemli bir kısmını oluşturur [Karabulut-Bulan ve ark., 2008]. Selenyum eksikliği ve vitamin E eksikliği ksenobiyotik metabolizması ve toksisitesini etkilemektedir [Hill ve Burk, 1982]. Her ikisi de biyolojik membranları oksidatif dejenerasyondan korur [Rana ve Verma, 1997; Uyanık, 2000]. Selenyum ve vitamin E koroner kalp hastalıklarına karşı koruyucu elementlerdir [Ellis ve ark., 1984; Tong ve Wang, 1998]. Ayrıca vitamin E ve selenyumun dokularda oksidatif hasarın önlenmesiyle ilişkili bulunduğu belirtilmiştir [Ganther, 1978]. 24 El-Demerdash yaptığı çalışmada alüminyumun ratlarda plazma, karaciğer, beyin, testis ve böbrekte serbest radikallere neden olduğu ve GST aktivitesini ve sülfidril gruplarının seviyesini azalttığını gözlemiştir. Vitamin E ve selenyum birlikte uygulandığında ise tüm parametreler üzerine alüminyumun toksik etkisini kısmen ya da tamamen azalttığını belirtmiştir [El-Demerdash, 2004]. Yapılan bir çalışmada, ratlarda metil civanın üreme sistemi ve gelişimi üzerine toksik etkisine karşı selenyum ve vitamin E’nin koruyucu etkisinin olduğu belirtilmiştir [Beyrouty ve Chan, 2006]. Yapılan bir çalışmada, ratlarda karaciğer, beyin, böbrek ve kanda sipermetrin tarafından oluşturulan oksidatif stres üzerine selenyum ve vitamin E’nin antioksidan sistemde kompleks etkilere ve oksidatif strese karşı koruyucu etkilere neden olduğu gözlenmiştir [Ateşşahin ve ark., 2005]. Singh ve ark., yaptıkları çalışmada vitamin E ve selenyumun humoral immün cevabın artmasında sinerjistik etki gösterdikleri sonucuna varmışlardır [Singh ve ark., 2006]. Fischer ve ark., selenyum ve vitamin E eksikliğinin antioksidan savunma, hücre döngüsü, apoptozun inhibisyonunda önemli genlerin ekspresyon seviyesinde düzenlenmenin azaldığını belirtmişlerdir [Fischer ve ark., 2001]. Kızıl ve Çay, E vitamini ve selenyumun, kansere neden olan bir polisiklik aromatik hidrokarbon olan benzo(a)pirenin sebep olduğu antioksidan enzim düzeyleri ve lipit peroksidasyonu üzerindeki olumsuz etkilerini düzeltmede ve kanserojen etkinliğini önlemede yararlı olduğunu tespit etmişler, özellikle her ikisinin birlikte kullanılmasının ise daha koruyucu olduğunu gözlemişlerdir [Kızıl ve Çay, 2010]. Nazıroğlu ve ark., kuzuların rasyonuna E vitamini ve selenyum eklediklerinde 0.3 mg sodyum selenit ve 250 mg E vitamini verdikleri gruplarda plazma T3 düzeylerinin hafif düzeyde arttığını ve yine plazma T4 düzeyi ile T4/ T3 oranının hafif düzeyde azaldığını gözlemişlerdir [Nazıroğlu ve ark., 1998]. 25 Nazıroğlu ve ark., ratlara kanser tedavisinde kullanılan sisplatin uygulayarak hayvanların lens, karaciğer ve böbreklerinde lipit peroksidasyonunun arttığını ancak antioksidan enzimler ve vitaminlerin azaldığını gözlemişlerdir. Selenyumun Vitamin E ile birlikte uygulanması ile antioksidanlarda önemli ölçüde düzelme sağlandığını belirtmişlerdir [Nazıroğlu ve ark., 2004]. Kleinschuster ve ark., embriyonik nöral retinal hücrelerinin histotipik agregasyonunda metil civanın agregasyonunu tamamen inhibe ettiğini ve buna karşı sodyum selenitin koruyucu etki gösterdiği, E vitamininin de koruyucu etki gösterdiği ancak selenyumdan daha az etkili olduğunu belirtmişlerdir [Kleinschuster ve ark., 1983]. Yapılan çalışmalarda vitamin E ve selenyumun ateroskleroza karşı koruyucu etki gösterdiği bildirilmiştir [Wόjcicki ve ark., 1991; Schwenke ve Behr, 1998]. Kalp, büyük çoğunluğu kas dokusundan (kalp kası) yapılı, ritmik olarak kasılıp gevşeyen kese şeklinde ve dört odacık içeren bir organdır. Üstteki iki odacık atrium, alttaki diğer ikisi ventriküllerdir. Sağ atrium vücuttan gelen venöz kanı toplar. Bu kan, sağ atriumdan sağ ventriküle geçer ve sağ ventrikül venöz kanı temizlenmek üzere akciğerlere sevk eder. Sol atrium, akciğerlerden gelen arteriyal kanı toplar. Kan, buradan sol ventriküle geçmesini takiben, sol ventrikülden bütün vücuda yayılır [Murathanoğlu, 1996]. Kalbin duvarı üç esas tabakadan yapılıdır. Bunlar içten dışa doğru, endokardiyum, miyokardiyum ve epikardiyum tabakalarıdır. Endokardiyumun iç alt tabakası endoteldir. Endotel hücreleri, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve apikal plazma zarlarında kısa mikrovilluslar bulunur. Serbest yüzeyleri glikoprotein yapıdaki ince bir tabaka örter. Bazal lamina incedir. Endotelin altında, ince kollajen fibriller içeren gevşek bağ dokusundan yapılı bir tabaka yer alır. Bu alt tabaka, subendotel tabakası adını alır. Subendotel tabakasını, subendokardiyum alt tabakası izler. Subendokardiyum, endokardiyumu ikinci tabaka olan miyokardiyuma bağlar ve 26 kollajen, elastik fibrilleri, kan damarlarını, ventrikül bölgelerinde iletici sisteme ait özelleşmiş kas fibrillerini içerir [Murathanoğlu, 1996]. Miyokardiyum, kalp duvarının ara tabakasını oluşturur ve esas olarak, kas dokusunun bir çeşidi olan, kalp kasından yapılıdır. Atriumlarda ince, ventriküllerde daha kalın olan miyokardiyumun en kalın olduğu kalp bölgesi, sol ventrikül duvarıdır. Miyokardiyumdaki kas hücrelerinin düzeni üç boyutludur. Bu nedenle histolojik preparatlarda, küçük bir bölgede her yöndeki kas kesitleri görülebilir. Kalpteki kas hücreleri, kasılan hücreler ve impuls üreten hücreler olmak üzere iki çeşittir [Murathanoğlu, 1996]. Epikardiyum, kalbi çeviren seröz bir örtüdür ve perikardiyumun viseral tabakasını oluşturur. Epikardiyumun dış yüzeyini, tek tabakalı yassı epitelden yapılı ve ince bir bağ dokusu tabakası üzerine oturan mezotel teşkil eder. Bu bağ dokusu tabakası ve viseral perikardiyum arasını sinirler, sinir gangliyonları, kan damarları ve ünilokülar yağ dokusu içeren, gevşek bağ dokusundan yapılı bir tabaka doldurur. Bu tabaka, subepikardiyum adını alır [Murathanoğlu, 1996]. Kalp ritmik kasılmalarla kanı dolaşım sistemine pompalayan kas kitlesinden oluşmuş bir organdır. Kalp kası hücreleri çok sayıda mitokondri içerir. Bunlar sitoplazma hacminin %40’ ından fazlasını doldurur. Bu durum, kalp kasının sürekli biçimde oksidatif metabolizmaya duyduğu gereksinimi yansıtmaktadır [Junqueira ve Carneiro, 2003]. Tunali-Akbay ve ark., yaptıkları çalışmada Wistar albino ratlara 5 mg/kg civa kloridi intraperitonal enjeksiyon ile uygulamışlar ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında HgCl2’in ratların aort ve kalp dokusunda serum ve doku örneklerinde GSH seviyesini azaltarak ve MDA seviyesini arttırarak oksidatif doku hasarına neden olduğunu, HgCl2’in kardiyotoksisitesini onaylayan tromboplastik aktivitesini artırdığını, serum LDH ve tümör nekroz faktör alfa (TNF-α) artırdığını belirlemişlerdir [Tunali-Akbay ve ark., 2007]. 27 Moreira-Rodrigues ve ark., ratlara HgCl2 (1 mg/kg) enjekte etmişler ve sonucunda miyosit apoptozunda artış ve sol ventrikül de fibrozis, kardiyak atrofi ile birlikte bazal ve izovolumetrik kalp atışında, sol ventrikül sistolik ve diyastolik disfonksiyon tespit etmişlerdir [Moreira-Rodrigues ve ark., 2010]. Rhee ve Choi, 2.0 mg/kg civa klorid ile muamele ettikleri tavşanların kalp dokusunda matrikste nadir birikim ve kristanın parçalanmasıyla mitokondrinin dilatasyonu, fokal membran parçalanması ile sarkoplazmik retikulumun dilatasyonu ve çapraz bantlaşmaya benzeyen miyofibriler dejenerasyon gözlemişlerdir [Rhee ve Choi, 1989]. Yapılan çalışmalarda civa klorid ile muamele edilen hayvanların kalplerinde yüksek kasılma zamanında ilerleyici bir azalma, güçte azalma meydana geldiği [Vassallo ve ark., 1999; Assis ve ark., 2003], miyozin ATPaz aktivitesinin etkilendiği [Vassallo ve ark., 1999; Moreira ve ark., 2003], bazal sistolik ve diastolik basınç ve kalp ritminin etkilediği [Massaroni ve ark., 1995; Machado ve ark., 2007], anjiotensin dönüştürücü enzimi artırdığı [Wiggers ve ark., 2008], sistemik arteriyel kan basıncının arttığı [Carmignani ve ark., 1992], kardiyak inotropizmin arttığı [Carmignani ve ark., 1983] belirtilmiştir. İnorganik civa in vivo olarak şiddetli kardiyotoksisiteye yol açma yeteneğine sahiptir ve sodyum pompasını inhibe eder, bu etki hücre içi Na+ artırır ve sonuç olarak Na+/Ca+2 değişimi aktivitesini indirger ve hücre içi Ca+2 konsantrasyonunu artırır. Falcachio ve ark., civa klorid ile muamele ettikleri ratlarda sağ miyokardiyumunun güç gelişimini indirgediği ve sodyum pompasını inhibe ettiğini belirtmişlerdir [Falcachio ve ark., 2005]. Civa kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkili olan önemli bir yüksek yoğunluklu lipoprotein bağlı antioksidan enzim olan paraoksonazı inaktive edebilmektedir [Virtanen ve ark., 2007]. 28 Dimitrov ve ark., adriamisin ile muamele ettikleri tavşanların kalp dokusunu elektron mikroskobu ile incelediklerinde mitokondri, sarkoplazmik retikulum ve miyofibrillerde değişikliklere neden olduğunu gözlemişlerdir. Selenyum ile birlikte uygulandığında ise selenyumun kalbin histolojik yapısını normal şekliyle koruduğunu belirtmişlerdir [Dimitrov ve ark., 1987]. Molina ve Garcia yaptıkları çalışmada selenyumdan eksik diyetle beslenen ratların kalbinde mitokondriyal ve sitozolik GPx aktivitesinin %87 azaldığını ve bu azalmanın kalpte mitokondriyal süspansiyon ve homojenatlarda peroksidasyonun artmasıyla ilişkili olduğu ve selenoenzimlerin kalpteki hidrojen peroksitin detoksifikasyonu için daha önemli olduğu belirtilmiştir [Molina ve Garcia, 1997]. Jamall ve Smith yaptıkları çalışmada ratlarda kadmiyumun kalp dokusunda histopatolojik değişiklikler ile kalp ağırlığında artışa ve SOD, GPx ve selenoenzimin aktivitesinde azalmaya neden olduğunu, selenyumun verilmesiyle GPx aktivitesinin azalmasını önlediğini ancak SOD üzerine kadmiyumun etkisini etkilemediğini belirtmişlerdir [Jamall ve Smith, 1985]. Kadmiyum ile yapılan bir çalışmada erkek ratların kalbinde antioksidan savunma sisteminde CuZnSOD, GPx, GST ve GR aktivitelerinde artış ve MnSOD aktivitesinde azalış meydana geldiği gözlenmiştir. Antioksidan savunma sisteminin değişikliklerinin ise uygulanan Vitamin E ve koenzim Q ile geri dönüştürüldüğü vurgulanmıştır [Ognjanović ve ark., 2006]. Güvendik ve Tümtürk yaptıkları çalışmada, akut miyokard infarktüslü ve koroner arter hastalığı olan hastalarda serum selenyum düzeylerinin arasında önemli fark olmadığı halde, kontrol grubu ile her iki grup arasında anlamlı fark olduğunu saptamışlardır [Güvendik ve Tümtürk, 1993]. Ayaz ve ark., rat kardiyomiyositlerinin iyonik akımında selenyumun kalp preparasyonunun hücre içi Ca2+ geçişi ve kendiliğinden kasılma parametreleri üzerine önemli bir etkisinin olmaması ile potansiyel etkisini biraz ilerlettiği 29 gözlenmiştir. Aynı çalışmada GSH seviyesinin arttığı belirtilmiştir [Ayaz ve ark., 2005]. Yapılan bir çalışmada, doksorubisin uygulanan farelerin kalbinde GPx aktivitesinin azaldığı, aksine kalpte SOD aktivitesinin etkilenmediği gözlenmiştir [Doroshow ve ark., 1980]. Yapılan çalışmalarda, vitamin E’nin kolesterolün neden olduğu aterosklerozu [Suarna ve ark., 2006] ve protein kinaz C aktivitesinin indüksiyonunu önlediğini belirtmişlerdir [Özer ve Azzi., 2000]. Rinne ve ark., vitamin E’nin kardiyomiyositlerdeki oksidatif hasara karşı direkt olarak koruyucu etki gösterdiğini belirtmişlerdir [Rinne ve ark., 2000]. Shirpoor ve ark., yaptıkları çalışmada, streptozotosin ile oluşturulan diabetik ratlara uygulanan bir radikal temizleyicisi olan vitamin E’nin kardiyomiyositlerde apoptozis, protein oksidasyonu ve lipit peroksidasyonunu azalttığı gözlenmiştir. Vitamin E tüketiminin ayrıca CAT ve SOD gibi antioksidan enzimleri de arttırdığı tespit edilmiştir [Shirpoor ve ark., 2009]. Vitamin E ile yapılan bir çalışmada, erkek ratlarda izopproterenol kaynaklı miyokardiyal infarküste biyokimyasal, elektrokardiyografik (EKG) ve hemodinamik değişiklikler üzerine 100 mg/kg/gün vitamin E uygulamasından sonra artmış olan nitrit, myeloperoksidaz ve C-reaktif proteini azalttığı gözlenmiştir. EKG ve hemodinamik değişikliklerin normale yakın değerlere döndüğü tespit edilmiştir [Upaganlawar ve Balaraman, 2010]. Kalender ve ark., yaptıkları çalışmada ratlara 6 hafta boyunca gavaj yolu ile bir pestisit olan endosulfan vermişler ve sonucunda kontol grubu karşılaştırıldığında endosulfan muameli gruptaki ratların kalp dokusunda SOD, GPx, CAT ve MDA seviyelerinde artış meydana geldiğini gözlemlemişlerdir. Ayrıca yapılan elektron mikroskop incelemelerinde miyokardiyal hücrelerde sitoplazmik ödem, mitokondrilerde şişme ve vakuolizasyon olduğunu belirtmişlerdir. Endosulfan 30 vitamin E ile birlikte verildiğinde ise SOD, GPx aktivitesinin ve MDA seviyesinin azaldığını, CAT aktivitesinde ise endosulfan verilen grup ile karşılaştırıldığında önemli bir değişikliğin olmadığını ve miyokardiyal hücrelerin mitokondrilerinde daha az şişme görüldüğünü tespit etmişlerdir [Kalender ve ark., 2004]. Kalender ve ark., idarubisin ile muamele edilen ratların kalplerinde elektron mikroskobu ile yaptıkları incelemeler sonucunda miyositlerin sarkoplazmik retikulumunda dilatasyon ile mitokondrilerde şişme ve vakuolizasyon meydana geldiğini, idarubisin+vitamin E muamelesi yapılan ratların kalp dokularında ise sadece sarkoplazmik retikulumda daha az dilatasyon meydana geldiğini belirtmişlerdir [Kalender ve ark., 2002]. Organofosfatlı bir insektisit olan diazinonun kalp dokusu üzerine etkileri araştırılmış ve kalp ağırlığında azalma, MDA seviyesinde artış ile birlikte elektron mikroskobu incelemelerinde, miyokardiyal hücrelerde vakuolizasyon, mitokondrilerde şişme gözlenmiş, vitamin E+ diazinon ile muamele edilen ratların kalp dokusunda birkaç mitokondride şişme olduğunu gözlemlemişlerdir [Ogutcu ve ark., 2006]. α-Tokoferolün ratların kalplerinde demir yüklenmesiyle meydana gelen demir toksisitesine karşı demir alımı veya salınımını, önce ya da sonra ya da aynı anda olmasına bakılmaksızın mitokondriyal demir toksisitesini tamamen engellediği gözlenmiştir [Link ve ark., 1999]. Bjelogrlic ve ark., yaptıkları çalışmada vitamin E’nin doksorubisinin akut kardiyotoksik etkisini inhibe etmekte başarısız olduğu, ancak kalp kası hasarının zamanla ilerlemesini engellediği belirtilmiştir [Bjelogrlic ve ark., 2005]. Yapılan bir başka çalışmada, hamsterlarda kardiyomiyopatik kalpte oksidatif stres üzerine vitamin E’nin protein oksidasyonu, GPx ve α-tokoferol seviyesini normale dönüştürdüğü belirtilmiştir [Li ve ark., 1998]. 31 Yapılan bir çalışmada, vitamin E’nin MDA üretimini ve miyokardiyal enzimlerinin kan düzeylerini azalttığı dolayısıyla da lipit peroksidasyonu ve miyokard hücre hasarını engellediği gösterilmiştir [Baltalarlı ve ark., 2000]. Hem selenyum hem de vitamin E eksikliği ve selenyum fazlalığı mekanik kardiyak fonksiyonlarda bazı önemli modifikasyonlara yol açmaktadır. Vitamin E ve selenyumun birlikte eksikliği ise insan ve laboratuvar hayvanlarında kardiyovasküler anormalliklere sebep olmaktadır [Turan ve ark., 1999]. Yapılan bir çalışmada, fiziksel egzersizin kalp ve akciğer dokusunda oksidatif strese neden olduğu ve vitamin E ve selenyumun uygulanmasıyla oksidatif stresten bu dokuların korunduğu gözlenmiştir [Reddy ve ark., 1998]. Poirier ve ark., selenyum ile vitamin E’nin birlikte uygulanmasının hamster kalp dokusunda balık yağının neden olduğu yüksek konsantrasyondaki lipit peroksitlerini azaltmadığını belirlemişlerdir [Poirier ve ark., 2002]. Bu tezin amacı, bir ağır metal olan civa kloridin rat kalbinde sebep olabileceği histopatolojik değişimleri incelemek, kalp dokusundaki SOD, CAT, GPx ve GST aktivitelerindeki ve MDA seviyesindeki farklılıkları belirlemektir. Ayrıca, kardiyotoksisite üzerine vitamin E, sodyum selenit ve sodyum selenit+vitamin E kombinasyonlarının koruyucu etkilerini araştırmaktır. 32 2. MATERYAL VE YÖNTEM 2.1. Hayvanlar Bu tez çalışması Gazi Üniversitesi Laboratuvar Hayvanları Yetiştirme ve Deneysel Araştırmalar Merkezi (GÜDAM) etik kurul onayı alınarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kullanılan erkek Wistar ratlar (yaklaşık olarak 300-320 gr ağırlığında) GÜDAM’den temin edilmiştir. Ratlar uygulama yapılmadan 10 gün önce karantina altına alınmıştır. Ratlar özel kafesler içerisinde bakılarak, standart laboratuvar diyeti ve su ile beslenmişlerdir. Ratlara 22±30C oda sıcaklığında, 12 saat aydınlık, 12 saat karanlık fotoperiyodu uygulanmıştır. Ratlar her kafeste 6 hayvan bulunacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Ratlara Gazi Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurul Yönergesindeki İlkelere uygun olarak muamele edilmiştir. 2.2. Kimyasallar Civa klorid (HgCl2, saflık % 99.99) ve sodyum selenit (Na2SeO3, saflık %99) Sigma Aldrich marka, Vitamin E (DL--tokoferol asetat; 500mg/ml) Merck marka kullanılmıştır. 2.3. Hayvanlara Uygulama Planı Ratlar kontrol grubu (n=6) ve uygulama grubu (n=42) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Uygulama grubu da kendi içerisinde yedi gruba ayrılmıştır. Bunlar: 1. Grup: Sodyum selenit uygulanan grup (n=6) 2. Grup: Vitamin E uygulanan grup (n=6) 3. Grup: Vitamin E + Sodyum selenit uygulanan grup (n=6) 4. Grup: Civa klorid uygulanan grup (n=6) 5. Grup: Sodyum selenit + Civa klorid uygulanan grup (n=6) 6. Grup: Vitamin E + Civa klorid uygulanan grup (n=6) 7. Grup: Sodyum selenit+ Vitamin E + Civa klorid uygulanan grup (n=6) 33 Uygulamalar sabah saatlerinde (09.00–11.00 arasında) aç olmayan ratlara yapılmıştır. Uygulamaların yapıldığı ilk gün deneyin 0. günü olarak kabul edilmiştir. Uygulamalardan 4 hafta sonra her gruptan 6 rat disekte edilmiş ve kalp dokuları histopatolojik incelemeler, antioksidan enzim aktiviteleri (SOD; CAT; GPx ve GST) ve MDA seviyelerinin belirlenmesi için alınmıştır. 2.3.1. Kontrol grubu Kontrol grubunda her bir rata günlük olarak 1 ml/ kg vücut ağırlığı (v.a.) mısır yağı oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.2. Sodyum selenit uygulanan grup Her bir rata günlük 0.25 mg/kg v.a. sodyum selenit [Koyuturk ve ark., 2007] distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.3. Vitamin E uygulanan grup Her bir rata günlük 100 mg/kg v.a. vitamin E [El-Demerdash, 2004] mısır yağı içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.4. Vitamin E + sodyum selenit uygulanan grup Her bir rata günlük 0.25 mg/kg v.a. sodyum selenit distile su içinde (1ml/kg v.a.), 100 mg/kg v.a. vitamin E mısır yağı içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.5. Civa klorid uygulanan grup Her bir rata günlük olarak 1 mg/kg v.a. civa klorid [Ramalingam ve Vimaladevi, 2002] distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 34 2.3.6. Sodyum selenit + civa klorid uygulanan grup Her bir rata günlük 0.25 mg/kg v.a. sodyum selenit distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. Sodyum selenit uygulamasından 1 saat sonra ratlara 1 mg/kg v.a. civa klorid distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.7. Vitamin E + civa klorid uygulanan grup Her bir rata günlük 100 mg/kg v.a. vitamin E mısır yağı içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. Vitamin E uygulamasından 1 saat sonra ratlara 1 mg/kg v.a. civa klorid distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.3.8. Sodyum selenit + vitamin E + civa klorid uygulanan grup Her bir rata günlük 0.25 mg/kg v.a. sodyum selenit distile su içinde (1 ml/kg v.a.), 100 mg/kg v.a. vitamin E mısır yağı içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. Sodyum selenit + vitamin E uygulamasından 1 saat sonra ratlara 1 mg/kg v.a. civa klorid distile su içinde (1ml/kg v.a.) çözülerek oral gavaj yoluyla verilmiştir. 2.4. Biyokimyasal İncelemeler Disekte edilen ratlardan çıkarılan kalp dokusu sodyum fosfat tamponu (pH 7.2) ile yıkandı. Yıkanan örnekler analiz işlemi yapılana kadar -80 oC’de saklandı. Dokular Teflon homojenizatör (Heidolph Silent Crusher M) kullanılarak homojenizasyon tamponu (pH 7.4) içinde homojenize edildi. Elde edilen homojenatlar SOD, CAT, GPx ve GST enzim aktiviteleri ve MDA miktarının tayini için santrifüj edilerek hazırlandı. MDA miktarı ve antioksidan enzim aktiviteleri spektrofotometrede (Shimadzu UV 1700, Kyoto, Japan) örneklerin absorbansı ölçülerek tespit edildi. Protein konsantrasyonu standart olarak bovin serum albumin kullanılarak Lowry ve ark., [1951]’nın tanımladığı metoda göre belirlendi. 35 2.4.1. Malondialdehit miktarının belirlenmesi Malondialdehit miktarının belirlenmesi için her gruptaki ratlardan alınan kalp dokuları kullanılmıştır. Ohkawa ve ark., [1979]’nın kullandığı metot temel alınarak 532 nm’de tiyobarbitürik asit (TBA) ile reaksiyona giren lipit peroksidasyonunun son ürünü olan MDA miktarı ölçülür. TBA ilave edilmiş olan karışımın spektrofotometrede 532 nm’de absorbansı okunur. Malondialdehit miktarı nmol/mg protein olarak verilmiştir. 2.4.2. Antioksidan enzim aktivitelerinin belirlenmesi Antioksidan enzim aktivitelerinin belirlenmesi için her gruptaki ratlardan alınan kalp dokuları kullanılmıştır. Süperoksit dismutaz (SOD) enzimi Toplam SOD tayininde Marklund ve Marklund [1974] metodu kullanılarak pyrogallol’un 3 dakikada 440 nm’de alkali ortamda otooksidasyonu ile yükselen absorbans ölçüldü. Bir ünite toplam SOD aktivitesi pyrogallol’un otooksidasyonun % 50 inhibiyonuna sebep olan protein miktarı olarak hesaplandı. Daha sonra homojenattaki 1mg protein başına toplam SOD aktivitesi U/mg protein olarak verilmiştir. Katalaz (CAT) enzimi Katalaz enziminin aktivite tayini Aebi [1984] tarafından belirtilen metod ile yapılmıştır. Spektrofotometrede absorbans okumadan önce elde edilen süpernatanta peroksizomlardaki katalazı açığa çıkarmak için Triton X-100 ilave edildi. Daha sonra üzerine hidrojen peroksit eklendi ve enzimatik reaksiyon başlatıldı. Üç dakika boyunca 240 nm’de H2O2’in parçalanmasını gösteren azalan absorbans ölçüldü. Sabit sayı (ε240: 0,0394 mM/cm) kullanılarak birim zaman başına absorbansdaki değişimler 36 katalaz aktivitesinin ölçümü olarak alındı. Enzim aktivitesi mmol/mg protein/dk birimiyle verilmiştir. Glutatyon peroksidaz (GPx) enzimi Glutatyon peroksidaz tayini Paglia ve Valentine [1987] tarafından belirtilen metoda göre yapıldı. Bu metod okside glutatyon (GS-SG) ve NADPH’ı substrat olarak kullanan glutatyon redüktazın 340 nm’de Nikotinamid-adenin-dinükleotid hidrojen fosfat (NADPH)’ı okside etmesi ile meydan gelen azalan absorbansın ölçülmesi esasına dayanmaktadır. NADPH’ın Nikotinamid-adenin-dinükleotid fosfat (NADP)’a yükseltgenmesi 340 nm’de absorbansın azalmasına sebep olur. Böylece dolaylı olarak GPx’in aktivitesinin tespitinde kullanılmaktadır. Bu karışımın üzerine hidrojen peroksit eklenerek enzimatik reaksiyon başlatıldı ve 3 dakika boyunca 340 nm’de azalan absorbanslar okundu. GPx aktivitesi (ε340: 6220 M/cm) 1 dakikada 1 mg protein tarafından harcanan NADPH miktarı olarak hesaplandı ve enziminin spesifik aktivitesi µmol/mg protein/dk olarak verilmiştir. Glutatyon-S-transferaz (GST) enzimi Glutatyon S-transferaz tayini Habig ve ark., [1974] tarafından geliştirilen metoda göre yapılmıştır. GST’nin bütün izozimleri için 1-chloro-2,4-dinitrobenzen (CDNB) substrat olarak kullanılmaktadır. GST enzimi tarafından CDNB, indirgenmiş glutatyon (GSH) ile konjuge edilerek glutatyonun oksidasyonuna bağlı olarak 340 nm’de absorbans yükselmektedir. Enzim aktivitesinin tayini için 3 dakika boyunca 340 nm’de yükselen absorbanslar okundu. Enzim aktivitesi 340 nm’de (ε340: 9.6 mM/cm) 1 dakikada süpernatantta bulunan 1 mg toplam protein başına oluşturulan tioeter miktarı olarak hesaplandı ve enzimin spesifik aktivitesi nmol/mg protein/dk olarak verilmiştir. 37 2.5. Işık Mikroskobu İncelemeleri Ratlardan alınan kalp dokuları ışık mikroskobu incelemeleri için ayrılmıştır. Kalp dokusunun ışık mikroskobu incelemeleri için dokular Bouin fiksatifi içinde tespit edilmiştir. Yıkama ve dehidrasyon işlemlerinden sonra dokular parafin bloklar haline getirilmiştir. Hazırlanan parafin bloklardan mikrotom (Microm) ile 6-7 µ kalınlığında kesitler alınmıştır. Alınan kesitler hematoksilen-eozin boyası ile boyanmış, fotoğraf makinesi ataçmanlı mikroskopta (Olympus E-330, Tokyo, Japan) incelenmiş ve fotoğrafları çekilmiştir. Her bir hayvandan alınan kalp dokusu örneklerinden 10 preparat incelenmiştir. Her praparat infiltrasyon, vakuolar dejenerasyon, fibrillerde disorganizasyon, ödem ve nekroz açısından değerlendirilmiştir. Tüm gruplardaki preparatlar patolojik bulguların derecesine göre (-)yok, (+)az, (++)orta ve (+++)şiddetli şeklinde çizelgede gösterilmiştir (Çizelge 3.1). 2.6. İstatistiksel Analizler Tezde kullanılan istatistiksel veriler Windows SPSS 11.0 bilgisayar programında tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve Tukey testi kullanılarak değerlendirilmiştir. P<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. 38 3. ARAŞTIRMA BULGULARI 3.1. Malondialdehit Miktarının Değerlendirilmesi Kontrol, vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+ sodyum selenit grupları arasında malondialdehit (MDA) seviyesi bakımından herhangi bir fark gözlenmedi. Civa klorid uygulanan grupta kontrol grubuna göre MDA seviyesinde istatistiksel açıdan anlamlı bir artış gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit +civa klorid ve sodyum selenit +vitamin E+civa klorid gruplarında kontrol grubuna göre önemli bir artış gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit +civa klorid ve sodyum selenit +vitamin E+civa klorid muameleli ratlar civa klorid muameleli ratlarla karşılaştırıldığında MDA seviyesi bakımından anlamlı bir azalma a,b,c,d,e 0,4 a,b,c,d,e 0,5 a,b,c,d,e MDA (nmol/mgprotein) 0,6 a,b,c,d belirlendi (p<0,05) (Şekil 3.1). Kontrol Vitamin E Sodyum selenit 0,3 Vitamin E+Sodyum selenit 0,2 Civa Klorid 0,1 Vitamin E+Civa klorid Sodyum selenit+Civa klorid 0 4 hafta Uygulama süresi Sodyum selenit+Vitamin E +Civa klorid Şekil 3.1. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grubu ve muameleli grupların MDA seviyeleri. aKontrol grubu ile diğer muameleli grupların karşılaştırılması. b Vitamin E muameleli grup ile sodyum selenit, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. cSodyum selenit muameleli grup ile vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. dVitamin E+sodyum selenit muameleli grup ile civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. eCiva klorid muameleli grup ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. n=6, Ortalama Standart Sapma (P<0,05) 39 3.2. Antioksidan Enzim Aktivitelerinin Değerlendirilmesi 3.2.1. Süperoksit dismutaz enzim aktivitesi Dördüncü haftanın sonunda elde edilen kalp dokularında SOD enzim aktiviteleri ölçüldü. Kontrol, vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+sodyum selenit grupları arasında istatistiksel açıdan herhangi bir fark gözlenmedi. Civa klorid uygulanan grupta kontrol grubuna göre istatistiksel olarak önemli derecede azalma gözlendi (p<0,05). Kontrol grubu ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid grupları karşılaştırıldığında kontrol grubuna göre anlamlı bir azalma gözlendi. Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid gruplarının SOD aktivitelerinde civa klorid muameleli gruba göre anlamlı bir artış tespit edildi (p<0,05) (Şekil 3.2). 6 a,b,c,d,e 8 a,b,c,d,e 10 a,b,c,d,e 12 a,b,c,d SOD (U/mgprotein) 14 Kontrol Vitamin E Sodyum selenit Vitamin E+Sodyum selenit Civa Klorid 4 Vitamin E+Civa klorid 2 Sodyum selenit+Civa klorid 0 4 hafta Uygulama süresi Sodyum selenit+Vitamin E +Civa klorid Şekil 3.2. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grubu ve muameleli grupların SOD seviyeleri. a Kontrol grubu ile diğer muameleli grupların karşılaştırılması. bVitamin E muameleli grup ile sodyum selenit, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. cSodyum selenit muameleli grup ile vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. dVitamin E+sodyum selenit muameleli grup ile civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. eCiva klorid muameleli grup ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. n=6, Ortalama Standart Sapma (P<0,05) 40 3.2.2. Katalaz enzim aktivitesi Dört hafta süren deneyin sonunda tüm grupların kalp dokularında CAT enzim aktiviteleri ölçüldü. Kontrol, vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+sodyum selenit grupları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark gözlenmedi. Civa klorid muameleli grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında civa klorid grubunda CAT enzim aktivitesinde istatistiksel olarak önemli bir azalma gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı bir azalma gözlendi (p<0.05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid grupları civa klorid muameleli grup ile karşılaştırıldığında enzim aktivitesinde a,b,c,d,e a,b,c,d,e a,b,c,d,e 4,5 4 3,5 3 2,5 2 1,5 1 0,5 0 a,b,c,d CAT (mmol/mgprotein) önemli bir artış tespit edildi (p<0,05) (Şekil 3.3). Kontrol Vitamin E Sodyum selenit Vitamin E+Sodyum selenit Civa Klorid Vitamin E+Civa klorid Sodyum selenit+Civa klorid 4 hafta Uygulama süresi Sodyum seleenit+Vitamin E +Civa klorid Şekil 3.3. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grubu ve muameleli grupların CAT seviyeleri. a Kontrol grubu ile diğer muameleli grupların karşılaştırılması. bVitamin E muameleli grup ile sodyum selenit, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa kloridve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. cSodyum selenit muameleli grup ile vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. dVitamin E+sodyum selenit muameleli grup ile civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. eCiva klorid muameleli grup ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. n=6, Ortalama Standart Sapma (P<0,05) 41 3.2.3. Glutatyon peroksidaz enzim aktivitesi Deney süresinin sonunda kalp dokularında GPx seviyeleri ölçüldü. Kontrol, vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+sodyum selenit grupları arasında istatistiksel olarak herhangi bir fark gözlenmedi. Ancak civa klorid ile muamele edilen grupta GPx düzeyinde kontrol grubuna göre istatistiksel bakımdan anlamlı bir azalma gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid gruplarında GPx enzim aktivitesi yönünden kontrol grubuna göre anlamlı bir azalma gözlendi (p<0.05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid gruplarında civa klorid uygulanan gruba göre anlamlı bir artışın meydana geldiği belirlendi (p<0,05) (Şekil 3.4). 2 1,5 1 a,b,c,d,e 2,5 a,b,c,d,e a,b,c,d,e 3 a,b,c,d GPx (µmol/mgprotein) 3,5 Kontrol Vitamin E Sodyum selenit Vitamin E+Sodyum selenit Civa Klorid Vitamin E+Civa klorid 0,5 Sodyum selenit+Civa klorid 0 4 hafta Uygulama süresi Sodyum selenit+Vitamin E +Civa klorid Şekil 3.4. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grubu ve muameleli grupların GPx seviyeleri. a Kontrol grubu ile diğer muameleli grupların karşılaştırılması. bVitamin E muameleli grup ile sodyum selenit, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. cSodyum selenit muameleli grup ile vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. dVitamin E+sodyum selenit muameleli grup ile civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. eCiva klorid muameleli grup ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. n=6, Ortalama Standart Sapma (P<0,05) 42 3.2.4. Glutatyon-S-transferaz enzim aktivitesi Deneyin sonunda kontrol, vitamin E, sodyum selenit ve vitamin E+sodyum selenit grupları GST enzim aktivitesi bakımından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak bir değişiklik gözlenmedi. Ancak civa klorid ile muamele edilen grupta GST enzim aktivitesinde kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid grupları GST enzim aktivitesi yönünden kontrol grubu ile karşılaştırıldığında önemli bir azalma gözlendi (p<0,05). Vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid grupları civa klorid grubu ile karşılaştırıldığında civa klorid grubuna göre istatistiksel olarak a,b,c,d,e a,b,c,d,e Kontrol a,b,c,d,e 0,045 0,04 0,035 0,03 0,025 0,02 0,015 0,01 0,005 0 a,b,c,d GST (nmol/mgprotein) anlamlı bir artışın meydan geldiği tespit edildi (p<0,05) (Şekil 3.5). Vitamin E Sodyum selenit Vitamin E+Sodyum selenit Civa Klorid Vitamin E+Civa klorid Sodyum selenit+Civa klorid 4 hafta Uygulama süresi Sodyum selenit+Vitamin E +Civa klorid Şekil 3.5. Dördüncü haftanın sonunda kontrol grubu ve muameleli grupların GST seviyeleri. a Kontrol grubu ile diğer muameleli grupların karşılaştırılması. bVitamin E muameleli grup ile sodyum selenit, vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. cSodyum selenit muameleli grup ile vitamin E+sodyum selenit, civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. dVitamin E+sodyum selenit muameleli grup ile civa klorid, vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. eCiva klorid muameleli grup ile vitamin E+civa klorid, sodyum selenit+civa klorid ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameleli grupların karşılaştırılması. n=6, Ortalama Standart Sapma (P<0,05) 43 3.3. Histopatolojik Değerlendirme Işık mikroskobu ile yapılan incelemelerde kontrol grubuna ait ratların kalplerinin histolojik kesitlerinde kalp hücreleri olan miyositler ve bağ doku normal yapıda görülmektedir (Resim 3.1). Vitamin E muameleli grup (Resim 3.2), sodyum selenit muameleli grup (Resim 3.3) ve vitamin E+sodyum selenit muameleli grupta (Resim 3.4) bulunan ratların kalp dokularında da kontrol grubu ile benzer şekilde normal histolojik yapı görülmektedir. Civa klorid ile muamele edildikten 4 hafta sonra ratların kalplerinde hücre infiltrasyonu (Resim 3.5), kalp kası fibrillerinde disorganizasyon ve dejenerasyon (Resim 3.6), bağ dokuda ödem, miyositlerde dejenerasyon ile beraber nekroz (Resim 3.7) ve kalp kası fibrillerinde dejenerasyon (Resim 3.8) tespit edilmiştir. Ratlara vitamin E+civa klorid ile muameleden 4 hafta sonra kalp kası fibrillerinde daha ılımlı disorganizasyon (Resim 3.9) gözlenmiştir. Ratlara sodyum selenit+civa klorid ile muameleden 4 hafta sonra kalplerinde vakuolar dejenerasyon (Resim 3.10) tespit edilmiştir. Ratlara sodyum selenit+vitamin E+civa klorid ile muameleden 4 hafta sonra kalp kası fibrillerinde daha ılımlı disorganizasyon (Resim 3.11) tespit edilmiştir. 44 Resim 3.1. Kontrol grubu ratların kalp dokusunun histolojik yapısı, H&E, X400 Resim 3.2. Vitamin E uygulanmış ratların kalp dokusunun histolojik yapısı, H&E, X400 45 Resim 3.3. Sodyum selenit uygulanmış ratların kalp dokusunun histolojik yapısı, H&E, X400 Resim 3.4. Vitamin E+Sodyum selenit uygulanmış ratların kalp dokusunun histolojik yapısı, H&E, X400 46 Resim 3.5. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda hücre infiltrasyonu (), H&E, X200 Resim 3.6. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda fibrillerde disorganizasyon (), H&E, X400 47 Resim 3.7. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda bağ dokuda ödem (), miyositlerde dejenerasyon ile birlikte nekroz (), H&E, X400 Resim 3.8. Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda dejenerasyon (), H&E, X400 48 Resim 3.9. Vitamin E+Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda fibrillerde daha ılımlı disorganizasyon (), H&E, X400 Resim 3.10. Sodyum selenit +Civa klorid muamelesinden 4 hafta sonra ratların kalp dokusunda vakuolar dejenerasyon (), H&E, X400 49 Resim 3.11. Sodyum selenit+Vitamin E+Civa klorid muamelesinden sonra ratların kalp dokusunda fibrillerde daha ılımlı disorganizasyon (), H&E, X400 Çizelge 3.1. Kalp dokusunda histopatolojik bulguların değerlendirilmesi Patoloji Gruplar Kontrol Sodyum selenit Vitamin E Vitamin E+Sodyum selenit Civa Klorid Sodyum selenit+Civa Klorid Vitamin E+Civa Klorid Sodyum selenit+Vitamin E+Civa Klorid İnfiltrasyon - Vakuolar dejenerasyon - Fibrillerde disorganizasyon - Ödem Nekroz - - - - - - - +++ +++ +++ + + + ++ ++ + - + - + + - + - + + - Skorlama dereceleri: (-)yok, (+) az, (++) orta, (+++) şiddetli. 50 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Günümüzde, ekosistemlerin toprak, su ve hava gibi ortamlarında yaygın bir şekilde birikmeye başlayan ağır metaller, dünya yüzeyindeki tüm organizmaların yaşamını tehdit eden önemli bir çevre sorunu halini almıştır [Asri ve Sönmez, 2006]. Ağır metaller binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılmaktadır. Ağır metallerin olumsuz sağlık etkilerinin olduğu uzun zamandır bilinmesine rağmen, ağır metallere maruziyet devam etmektedir ve son 100 yıl içinde emisyonlar çok gelişmiş ülkelerde azalmaktayken, dünyanın bazı bölgelerinde özellikle az gelişmiş ülkelerde hala artmaktadır [Järup, 2003]. Metaller, özellikle kurşun, civa, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller hem çevresel hem mesleki insan hayatı için potansiyel tehdit oluşturmaktadır. Civa yerkabuğunda geniş dağılıma sahip bir ağır metaldir. Bu elementin dünya çapındaki döngüsü antropojenik kaynaklar kadar doğal kaynaklar tarafından da etkilenir [Kakkar ve Jaffery, 2005]. Ekosistemde değişkenliği ve toksisitesinden dolayı, civa bir hayat riski oluşturan çevresel bir kirletici olarak nitelendirilmektedir [Azevedo ve ark., 2011]. Civa, tüm ağır metallerin en tehlikeli olanıdır [Houston, 2011] ve üçüncü en yaygın çevresel metal olarak rapor edilmiştir [Stacchotti ve ark., 2009]. Civaya maruz kalınmasının kalp, akciğer, böbrek, beyin ve immün sistemi içeren farklı biyolojik sistemlerde toksisiteye neden olduğu bilinmektedir [Azevedo ve ark., 2011]. Civa iyonları ve civalı bileşikler, SH-bağımlı enzimleri ve metabolitleri, NADP- ve NAD-bağımlı metabolik reaksiyonları inhibe edebilir ve tanımlanamamış mekanizmalarla radikallerin yapısını bloke ederek ya da hidrojen peroksidin artmasını uyararak oksidatif stres geliştirir [Seppanen,2004]. Civa klorid oksidatif stresi indükleyen prooksidanlardan biri olarak kabul edilmektedir [Rao ve Gangadharan, 2008]. Civa klorid tiyol grupları ile reaksiyona 51 girer böylece hücre içi tiyolleri, özellikle glutatyonu azaltır ve oksidatif strese neden olur [Gutierrez ve ark., 2006]. Bu tez çalışmasında 1 mg/kg vücut ağırlığı dozunda civa klorid 4 hafta (28 gün) boyunca oral yolla erkek ratlara verilmiştir. Uygulama süresince ratların hiçbirinde ölüm meydana gelmemiştir. Ancak deney süresince civa klorid uygulanan ratlarda alerjik etkiler gözlenmiştir. Civa klorid enzimatik antioksidanlar olan SOD, CAT, GPx ve GST aktivitelerinde de değişikliğe neden olmaktadır [Mahboob ve ark., 2001; Alam ve ark., 2007; Durak ve ark., 2010; Agarwal ve ark., 2010]. Bu tez çalışmasında da 4 hafta boyunca ratlara oral yoldan civa klorid uygulanmış ve uygulamanın sonunda kalp dokusundaki SOD, CAT, GPx ve GST aktiviteleri ölçülmüştür. SOD, ökaryotik hücrelerde süperoksit radikallerini hidrojen perokside metabolize eden bir enzimdir [Nordberg ve Arner, 2001]. Yapılan pek çok çalışmada bazı ağır metallerin SOD aktivitesinde azalmaya neden olduğu belirtilmiştir [Aydemir ve Özcan, 2003; Su ve ark., 2008; Jihen ve ark., 2009]. Yapılan bir çalışmada kadmiyum uygulamasının ratlarda karaciğer ve beyinde SOD aktivitesinde azalmaya neden olduğu gösterilmiştir [Nemmiche ve ark., 2007]. Rao ve Chhunchha, civa klorid ile muamele ettikleri ratların tiroid dokusunda SOD aktivitesinin önemli derecede azaldığını belirtmişlerdir [Rao ve Chhunchha, 2010]. Bu tez çalışmasında yapılan incelemeler sonucunda civa klorid ile muamele edilen grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında SOD aktivitesinde kontrol grubuna göre anlamlı bir azalmanın meydana geldiği gözlenmiştir. CAT, hücre organeli olan peroksizomların içinde yerleşen ve etkili bir şekilde hidrojen peroksidi suya ve moleküler oksijene dönüştüren bir enzimdir [Valko ve ark., 2006]. CAT’ın in vitro olarak vücuda absorbe olan elementel civayı Hg+2’ye okside edebileceği de ortaya konulmuştur [Aydın ve ark., 2001]. CAT, diğer organlarla karşılaştırıldığında kalpte mevcut olmasına rağmen daha düşük aktiviteye sahiptir ve miyokardiyumda H2O2 detoksifikasyonu için önemli bir yol olarak 52 fonksiyon gösterir [Thayer, 1986]. Ağır metallerle yapılan çalışmalarda dokularda CAT aktivitesinin azaldığı tespit edilmiştir [Chaurasia ve Kar, 1997; Jihen ve ark., 2009; Durak ve ark.,2010]. Yapılan bir çalışmada kadmiyum uygulamasının ratlarda karaciğer ve beyinde CAT aktivitesinde azalmaya neden olduğu belirlenmiştir [Nemmiche ve ark., 2007]. Rao ve Chhunchha, civa klorid ile muamele ettikleri ratların tiroid dokusunda CAT aktivitesinin önemli derecede azaldığını belirtmişlerdir [Rao ve Chhunchha, 2010]. Bu tez çalışmasında yapılan incelemeler sonucunda civa klorid uygulanan grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında CAT aktivitesinde kontrol grubuna göre anlamlı bir azalmanın meydana geldiği gözlenmiştir. GPx, iyi bilinen doğal bir antioksidandır. GPx, organik peroksitleri indirgenmiş GSH ile elimine eder. GPx toksik hidroperoksitlerin alkol ve suya indirgenmesini GSH’nun GSH disülfid (GSSG) oksidasyonu ile meydana getirir. [Köksal ve ark., 1999]. Jihen ve ark., ratlara kadmiyum uygulamışlar ve karaciğer dokusunda GPx aktivitesinin kontrol grubuna göre azaldığını gözlemişlerdir [Jihen ve ark., 2009]. Aleo ve ark., civa klorid uyguladıkları ratların böbrek dokusunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında GPx aktivitesinin azaldığını belirtmişlerdir [Aleo ve ark., 2002]. Bu tez çalışmasında 4 hafta boyunca ratlara civa klorid ile muamele edilmiş, muamele süresinin sonunda civa klorid uygulanan grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında civa klorid uygulanan grupta GPx aktivitesinde kontrole göre istatiksel açıdan anlamlı bir azalmanın gözlendiği belirtilmiştir. GST, ksenobiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynayan bir enzimdir [Aydın ve ark., 2001]. Başta araşidonik asit ve lineolat hidroperoksitleri olmak üzere lipit peroksidlerine karşı savunma mekanizması oluştururlar [Akkuş, 1995]. ElDemerdash alüminyum uygulanan ratlarda alüminyum uygulanan grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında alüminyum uygulanan grubun karaciğer, beyin, testis ve böbrekte serbest radikallere neden olarak GST aktivitesini azalltığını bildirmiştir [ElDemerdash, 2004]. Bu tez çalışmasında ratlara 4 hafta boyunca civa klorid ile muamele edilmiş, muamele süresinin sonunda civa klorid uygulanan grup ile kontrol 53 grubu karşılaştırıldığında civa klorid uygulanan grupta GST aktivitesinde kontrole göre istatiksel açıdan anlamlı bir azalmanın olduğu gözlenmiştir. Ağır metaller, örneğin civa ve bileşikleri lipit peroksidasyonunun son ürünü ve indikatörü olan MDA seviyesinde artışa neden olmaktadırlar [El-Sharaky ve ark., 2007; Su ve ark., 2008; Durak ve ark., 2010]. Lipit peroksidasyonu sonucu oluşan MDA, hücre membranlarındaki bileşiklerin çapraz bağlanmasına yol açar. Bu durum iyon geçirgenliğinin değişimi gibi olumsuz sonuçlara neden olur [Mercan, 2004]. Su ve ark., civa klorid ile muamele ettikleri ratların böbrek dokusunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında MDA seviyesinin arttığını belirtmişlerdir [Su ve ark., 2008]. Yapılan başka bir çalışmada yine civa klorid ile muamele edilen ratların karaciğer, akciğer, böbrek ve beyin dokularında kontrol grubuna göre MDA seviyesinde anlamlı bir artışın olduğu belirtilmiştir [Şener ve ark., 2007]. Yapılan bu tez çalışmasında 4. haftanın sonunda civa klorid uygulanan grup ile kontrol grubu karşılaştırıldığında civa klorid muameli grupta bulunan ratların kalp dokularında MDA düzeyinde anlamlı bir artışın meydana geldiği gözlenmiştir. Ağır metaller memelilerde ve diğer canlı dokularında histopatolojik ve sitopatolojik değişikliklere neden olmaktadır [Kutlubay ve ark., 2007; Fahmy ve ark., 2008;]. Ağır metallerin etkilediği ve hedef organlarının başında böbrek [Sharma ve ark., 2007a], karaciğer [Ji ve ark., 2006], beyin [Cheng ve ark., 2011], testis [Khan ve ark., 2004], akciğer [Park ve Park, 2007] gibi organlar bulunmaktadır. Ağır metallerin kalbi de etkilediği yapılan pek çok çalışma ile gösterilmiştir [Slotkin ve ark., 1985; Falcachio ve ark., 2005; Tunalı-Akbay ve ark., 2007]. Yapılan bir çalışmada, bir insektisit olan klorpyrifos ile muamele edilen ratların kalbinde ışık mikroskobu ile inceleme sonucunda miyokardiyal fibrillerde dejenerasyon ve disorganizyon, kalp kası hücrelerinde sitoplazmik vakuolizasyon, bağ dokusunda ödem ve kalp kası hücrelerinde dejeneratif değişilikler gözlendiği belirtilmiştir [Baş ve Kalender, 2011]. Bu tez çalışmasında 4 hafta boyunca oral yoldan ratlara civa klorid verilmiş ve bu ağır metalin kalp dokusu üzerine etkileri incelenmiştir. Civa klorid uygulanan ratların kalp dokuları ışık mikroskobu ile incelendiğinde bağ dokuda ödem, 54 miyositlerde dejenerasyon ve nekroz, fibrillerde dejenerasyon ve disorganizasyon, kalp kası hücrelerinde vakuolar dejenerasyon ve infiltrasyon tespit edilmiştir. Antioksidanlar, ortamdaki oksijeni alıkoyarak oksidasyon reaksiyonlarının başlamasını veya ilerlemesini engelleyen bileşiklerdir [Okcu ve Keleş, 2009]. Antioksidan vitaminler, bağışıklık sisteminin uyarılması ve karsinogenezin metabolik aktivitesinin değişimini içeren birçok biyolojik aktiviteye sahiptir [Uzun ve ark., 2009]. Vücut antioksidanlar olarak bilinen birçok savunma sistemi geliştirmiştir [Koca ve Karadeniz, 2003]. Bu antioksidan savunma sistemleri prokaryotik ve ökaryotik organizmaların hayatta kalmaları için kritik öneme sahiptir [Limo’n ve Gonsebatt, 2009]. Antioksidanlar, enzimatik ve enzimatik olmayan olarak sınıflandırılmaktadır [Durmuş ve Ünsaldı, 2005]. Düşük molekül ağırlıklı olan enzimatik olmayan antioksidanlar okside olarak başka bir substratın oksidasyonunu önemli ölçüde geciktirir veya önlerler. Bunların bir kısmı endojendir, bir kısmı ise α-tokoferol, selenyum, askorbik asit gibi diyetle alınmaktadır [Derviş, 2011]. Bu tez çalışmasında enzimatik olmayan antioksidanlar olan E vitamini ve sodyum selenitin, civa kloridin kalp üzerinde neden olduğu toksik etkiye karşı koruyucu etkileri incelenmiştir. E vitamini biyolojik membranlarda bulunan yağda çözünen bir vitamin ve potansiyel bir antioksidandır [Uzunhisarcıklı ve ark., 2007]. Tokoferoller, yağlarda, fındıkta, çimlenen tohum ve tahıllarda bulunur [Çaylak, 2011]. Tokoferol gibi antioksidanlar ile yapılan çalışmalar serbest radikal oluşumunu inhibe ettiğini ve etkili bir şekilde biyolojik sistemlerde lipit peroksidasyonunu en aza indirdiğini ortaya koymuştur [Uzunhisarcıklı ve ark., 2007]. Vitamin E, oksidatif nedenli kalp dokusu hasarına karşı potansiyel olarak koruyucudur [Janero, 1991]. Bu tez çalışmasında 4 haftalık uygulama süresinin sonunda yapılan incelemede antioksidan enzim aktiviteleri ve MDA düzeyleri karşılaştırıldığında kontrol grubu ve vitamin E grubu arasında herhangi bir fark gözlenmedi. Vitamin E+civa klorid muameli grupta antioksidan 55 enzim aktiviteleri ve MDA seviyelerine bakıldığında SOD, CAT, GPx ve GST aktivitelerinde civa klorid uygulanan gruba göre istatistiksel olarak önemli bir artış, MDA seviyesinde ise civa klorid muameli gruba göre anlamlı bir azalmanın meydana geldiği gözlendi. Histopatolojik olarak civa klorid grubu ve vitamin E+civa klorid grubu karşılaştırıldığında daha az patolojik değişim gözlenmiştir. Selenyum bir iz elementi olarak hayati öneme sahiptir ve hemen hemen tüm hayvanlar için esansiyeldir [Orak ve ark., 2000]. İnsanlarda düşük değerde olduğunda kalp hastalıkları ve kanser gibi çeşitli hastalıkların riskinin artmasıyla bağlantılıdır [Tinggi, 2008]. Selenyumun çeşitli deneysel modellerle tümörigenezisi inhibe ettiği belirtilmiştir [Klein ve ark., 2003]. Selenyumun çeşitli ağır metaller üzerinde koruyucu etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir [Biswas ve ark., 1999]. Bu tez çalışmasında 4 haftalık uygulama süresinin sonunda yapılan incelemelerde antioksidan enzim aktiviteleri ve MDA düzeyleri karşılaştırıldığında kontrol grubu ve sodyum selenit grubu arasında herhangi bir fark gözlenmedi. Sodyum selenit+civa klorid muameli grupta antioksidan enzim aktiviteleri ve MDA seviyelerine bakıldığında, SOD, CAT, GPx ve GST aktivitelerinde civa klorid uygulanan gruba göre istatistiksel olarak önemli bir artış, MDA seviyesinde ise civa klorid muameli gruba göre anlamlı bir azalmanın meydana geldiği gözlendi. Histopatolojik olarak civa klorid grubu ile sodyum selenit+civa klorid grubu karşılaştırıldığında daha az histopatolojik bulguya rastlanmıştır. Selenyum, vitamin E ile birlikte alındığında daha etkilidir ve antioksidan etkileri yönünden birbirlerini destekler tarzda davranmaktadırlar [Navarro-Alarcon ve Lopez-Martinez, 2000]. Selenyum ve vitamin E’nin her ikisinin de diyet kaynaklarının doku homojenatlarında, mitokondri ve mikrozomlarda lipit peroksidasyonunu engellediği bildirilmiştir [Dündar ve Aslan, 1999]. Bu tez çalışmasında 4 haftalık uygulama süresinin sonunda yapılan incelemede antioksidan enzim aktiviteleri ve MDA düzeyleri karşılaştırıldığında kontrol grubu ve sodyum selenit+vitamin E grubu arasında herhangi bir fark gözlenmedi. Sodyum selenit+vitamin E+civa klorid muameli grupta antioksidan enzim aktiviteleri ve MDA seviyelerine bakıldığında bu grupta SOD, CAT, GPx ve GST aktivitelerinde 56 civa klorid uygulanan gruba göre istatistiksel olarak önemli bir artış, MDA seviyesinde ise civa klorid muameli gruba göre anlamlı bir azalmanın meydana geldiği gözlendi. Histopatolojik olarak civa klorid grubu ve sodyum selenit+vitamin E+civa klorid grubu karşılaştırıldığında daha az patolojik değişim gözlenmiştir. Sonuç olarak, bu tez çalışmasında 4 hafta süresince ratlara 1 mg/kg vücut ağırlığı civa klorid uygulanmıştır. Civa klorid ratlarda kardiyotoksisteye neden olmuş, oluşan bu toksisite üzerine enzimatik olmayan antioksidanlar olan E vitamini ve sodyum selenitin tam olarak olmasa da koruyucu etkilerinin olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle, civa gibi pek çok ağır metalin çevreye kontaminasyonuna karşı önlemler alınmalı, ayrıca bileşiminde civa bulunan materyallerin kullanımından kaçınılmalı ya da kullanımında dikkatli olunmalıdır. 57 KAYNAKLAR Aebi, H., “Catalase in vitro”, Methods in Enzymology, 105: 121–126 (1984). Agarwal, R., Behari, J.R., “Role of Selenium in Mercury Intoxication in Mice”, Industrial Health, 45: 388-395 (2007). Agarwal, R., Goel,S.K., Chandra, R., Behari, J. R., “Role of vitamin E in preventing acute mercury toxicity in rat”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 29: 70-78 (2010). Akkuş, İ., “Serbest radikaller ve fizyopatolojik etkileri”, Mimoza Yayınları: 38, Konya (1995). Alam, M.S., Kaur, G., Jabbar, Z., Javed, K., Athar, M., “Eruca sativa seeds possess antioxidant activity and exert a protective effect on mercuric chloride induced renal toxicity”, Food and Chemical Toxicology, 45: 910-920 (2007). Al-Attar, A.M., “Vitamin E attenuates liver injury induced by exposure to lead, mercury, cadmium and copper in albino mice”, Saudi Journal of Biological Sciences, 18: 395-401 (2011a). Al-Attar, A.M., “Antioxidant effect of vitamin E treatment on some heavy metalsinduced renal and testicular injuries in male mice”, Saudi Journal of Biological Sciences, 18: 63–72 (2011b). Aleo, M.F., Morandini, F., Bettoni, F., Tanganelli, S., Vezzola, A., Giulina, R., Steimberg, N., Aposyoli, P., Mazzoleni, G., “Antioxidant potential and gap junctionmediated intracellular communication as early biological markers of mercuric chloride toxicity in the MDCK cell line”, Toxicology in Vitro, 16: 457-465 (2002). Altınsaat, Ç., Sulu, N., Uzun, M., Öztürkmen, A., “Deneysel intraperitoneal kurşun asetat uygulamasının kobaylarda elektrokardiyogram üzerine etkisi”, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 44: 259-265 (1997). Antmen, Ş.E., “Beta talasemide oksidatif stres”, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Ünivisersitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana (2005). Asri, F.Ö., Sönmez, S., “Ağır metal toksisitesinin bitki metabolizması üzerine etkileri”, Derim Dergisi, 23 (2): 36-45 (2006). Assis, G.P.S., Silva, C.E.C., Stefanon, I., Vassallo, D.V., “Effects of small concentrations of mercury on the contractile activity of the rat ventricular myocardium”, Comparative Biochemistry and Physiology Part C, 134: 375-383 (2003). 58 Ateşşahin, A., Yılmaz, S., Karahan, İ., Pirinçci, İ., Taşdemir, B., “The effect of vitamin E and selenium on cypermethrin-induced oxidative stres in rats”, Turkish Journal of Veterinary & Animal Science, 29: 385-391 (2005). Augusti, P.R., Conterato, G.M.M., Somacal, S., Sobieski, R., Spohr, P.R., Torres, J.V., Charao, M.F., Moro, A.M., Rocha, M.P., Garcia, S.C., Emanuelli, T., “Effect of astaxanthin on kidney function impairment and oxidative stres induced by mercuric chloride in rats”, Food and Chemical Toxicology, 46: 212-219 (2008). Ayaz, M., Ozdemir, S., Yaras, N., Vassort, G., Turan, B., “Selenium-induced alterations in ionic currents of rat cardiomyocytes”, Biochemical and Biophysical Research Communications, 327: 163-173 (2005). Aydemir, S., Özcan, M., “Sıçanlarda yüksek bakır ve çinkonun bazı hematolojik parametreler üzerine etkileri”, Journal of Veterinary & Animal Science, 27: 165172 (2003). Aydın, A., Sayal, A., Işımer, M., “Serbest Radikaller ve Antioksidan Savunma Sistemi”, GATA, 20: 38-53 (2001). Azevedo, B.F., Neto, H.A.F., Stefanon, I., Vassallo, D.V., “Acute cardiorespiratory effects of intracisternal injections of mercuric chloride”, NeuroToxicology, 32: 350354 (2011). Bakar, C., Baba, A., “Metaller ve insan sağlığı: Yirminci yüzyıldan bugüne ve geleceğe miras kalan çevre sağlığı sorunu”, I.Tıbbi Jeoloji Çalıştayı, Ürgüp Bld., Kültür Merkezi, Nevşehir, 163-185 (2009). Baltalarlı, A., Gökşin, İ., Önem, G., Gürses, E., Savaş, B., Rendeci, O., Saçar, M., “Koroner baypas hastalarına, E ve C vitamini verilmesinin, ameliyat sonrası erken dönemdeki etkileri”, Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 28: 692-695 (2000). Bando, I., Reus, M.I.S., Andres, D., Cascales, M., “Endogenous antioxidant defense system in rat liver following mercury chloride oral intoxication”, Journal of Biochemical and Molecular Toxicology, 19 (3): 154-161 (2005). Baş, H., Kalender, Y., “Chlorpyrifos Induced Cardiotoxicity in Rats and the Protective Role of Quercetin and Catechin”, Gazi University Journal of Science, 24 (3): 387-395 (2011). Baş, L., Demet, Ö., “Çevresel Toksikoloji Yönünden Bazı Ağır Metaller”, Ekoloji Dergisi, 5: 42-46, (1992). Ben-Ozer, E.Y., Rosenspire, A.J. , McCabe, Jr. M.J. , Worth, R.G. , Kindzelskii, A.L. , Warra, N.S. , Petty, H.R., “Mercuric chloride damages cellular DNA by a nonapoptotic mechanism”, Mutation Research, 470: 19–27 (2000). 59 Beyrouty, P., Chan, H.M., “Co-consuption of selenium and vitamin E altered the reproductive and developmental toxicity of methylmercury in rats”, Neurotoxicology and Teratology, 28: 49-58 (2006). Biswas, S., Talukder, G., Sharma, A., “Prevention of cytotoxic effects of arsenic by short-term dietary supplementation with selenium in mice in vivo”, Mutation Research/Genetic Toxicology and Environmental Mutagenesis, 441 (1): 155-160 (1999). Bjelogrlic, S.K., Radic, J., Jovic, V., Radulovic, S., “Activity of d,l-α-Tocopherol (Vitamin E) against cardiotoxicity induced by doxorubicin and doxorubicin with cyclophosphamide in mice”, Basic & Clinical Pharmacology & Toxicology, 97: 311-319 (2005). Boujbiha, M.A., Hamden, K., Guermazi, F., Bouslama, A., Omezzine, A., Kammoun, A., El Feki, A., “Testicular toxicity in mercuric chloride treated rats: Association with oxidative stres”, Reproductive Toxicology, 28: 81-89 (2009). Bradl, H.B., Kim, C., Kramar, U., Stüben, D. “Heavy metals in the environment”, Interactions of Heavy Metals, 119-124 (2005). Brandão, R., Borges, L.P., Oliveira, R., Rocha, J.B.T., Noueira, C.W., “Diphenyl disselenide protects against hematological and immunological alterations induced by mercury in mice”, Journal of Biochemical and Molecular Toxicology, 22 (5): 311319 (2008). Brandão, R., Nogueria, C.W., “Inhibition of hepatic δ-aminolevulinate dehydrase activity induced by mercuric chloride is potentiated by N-acetylcysteine in vitro”, Food and Chemical Toxicology, 49: 305-308 (2011). Brenneisen, P, “Steinbrenner, H., Sies, H., “Selenium, Oxidative stres, and Health aspects”, Molecular Aspects of Medicine, 26: 256-267 (2005). Carmignani, M., Finelli, V.N., Boscolo, P., “Mechanisms in Cardiovascular Regulation Following Chronic Exposure of Male Rats to Inorganic Mercury”, Toxicology and Applied Pharmacology, 69: 442-450 (1983). Carmignani, M., Boscolo, P., Artese, L., Rosso, G.D., Porcelli, G., Felaco, M., Volpe, A.R., Giuliano, G., “Renal mechanisms in the cardiovascular effects of chronic exposure to inorganic mercury in rats”, British Journal of Industrial Medicine, 49: 226-232, (1992). Carranza-Rosales, P., Salvador, S.F., Sepulveda-Saavedra, J., Cruz-Vega, D.E., Gandolfi, A.J., “Morphologic and functional alterations induced by low doses of mercuric chloride in the kidney OK cell line: ultrastructural evidence for an apoptotic mechanism of damage”, Toxicology, 210: 111-121(2005). 60 Carrasquedo, F., Glanc, M., Fraga, C.G., “Tissue damage in acute myocardial infarction: Selective protection by vitamin E”, Free Radical Biology & Medicine, 26 (11/12): 1587-1590 (1999). Castro-Gonzàlez, M.I, Méndez-Armenta, M., “Heavy metals: Implications associated to fish consumption”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 26: 263-271 (2008). Chaursia, S.S., Kar, A., “Protective effects of vitamin E against lead-induced deterioration of membrane associated type-I iodothyronine 5ʹ-monodeiodinase (5ʹDI) activity in male mice”, Toxicology, 124: 203-209 (1997). Cheng, S.J., Lee J.J., Chang, H.H., Chen, H.M., Chıang, M.L., Kuo, M.Y.P., Tseng, C.Y., Kok, S.H., “Differential Toxicities of Intraneurally-Injected Mercuric Chloride to Sympathetic and Somatic Motor Fibers: An Ultrastructural Study”, Journal Of The Formasan Medical Association, 110 (2): 93-99 (2011). Chmielnicka, J., Komsta-Szumska, E., Jedrychowski, R., “Organ and subcellular distribution of mercury in rats as dependent on the time of exposure to sodium selenite”, Enivironmental Research, 20: 80-86 (1979). Chung, A.S., Maines, M.D., “Inhibition of the enzymes of glutathione metabolism by mercuric chloride in the rat kidney: Reversal by selenium”, Biochemical Pharmacology, 31 (19): 3093-3100 (1982). Csanaky, I., Gregus, Z., “Effects of selenite on the disposition of arsenate and arsenite in rats”, Toxicology, 186: 33-50 (2003). Çavdar, C., Sifil, A., Çamsarı, T., “Reaktif oksijen partikülleri ve Antioksidan savunma”, Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi, 3-4: 92-95 (1997) Çaylak, E., “Hayvan ve bitkilerde oksidatif stres ile antioksidanlar”, Tıp Araştırmaları dergisi, 9 (1): 73-83 (2011). Çevre ve Orman Bakanlığı “Civa Kirliliğinin Çevre ve Sağlık Üzerine Etkileri” http://www.cevreorman.gov.tr/mozturk (2006). Çolakoğlu, N., Kükner, A., Ozan, E., Kara, H., Koyutürk, L., Kuloğlu, T., “Sıçan testis dokusunda kadmiyum klorid’ün oluşturduğu yapısal değişiklikler ve bu değişiklikler üzerine metallothionein’nin etkileri: Elektron mikroskobik çalışma”, Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi, 25 (1): 05-09 (2011). Demir, F., Uzun, F.G., Durak, D., Kalender, Y., “Subacute chlorpyrifos-induced oxidative stress in rat erythrocytes and the protective effects of catechin and quercetin”, Pesticide Biochemistry and Physiology, 99: 77-81 (2011). 61 Denisov, E. T., Afanas’ev, I.B., “Antioksidan enzimler, Antioksidanlar”, Oxidation and Antioxidants in Organic Chemistry and Biology, Tylor δ Frankis, New York, 835-903 (2009). Derviş, E., “Oral antioksidanlar”, Dermatoz, 2 (1): 263-267 (2011). Dieter, M.P., Luster, M.I., Boorman, G.A., Jameson, C.W., Dean, J.H., Cox, J.W., “Immunological and biochemical responses in mice treated with Mercuric Chloride”, Toxicology and Applied Pharmacology, 68: 218-228 (1983). Dimitrov, N.V., Hay, M.B., Siew, S., Hudler, D.A., Charamella, L.J., Ullrey, D.E., “Abrogation of adriamycin-induced cardiotoxicity by selenium in rabbits”, The American Journal of Pathology, 126: 376-383 (1987). Doroshow, J.H., Locker, G.Y., Myers, C.E., “Enzymatic defenses of the Mouse heart against reactive oxygen metabolites alterations produced by doxorubicin”, The American Society for Clinical Investigation, 65: 128-135 (1980). Dökmeci, İ., “Toksikoloji: Zehirlenmelerde Tanı ve Tedavi, 3.baskı”, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 345- 350 (2001). Durak, D., Kalender, S., Uzun, F.G., Demir, F., Kalender, Y., “Mercury chloride induced oxidative stres and the protective effect of vitamins C and E in human erythrocytes in vitro”, African Journal of Biotechnology, 9 (4): 488-495 (2010). Durmuş, A.S., Ünsaldı, E., “Serbest oksijen kaynakları, antioksidanlar ve kırık iyileşmesi”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları (2005). Dündar, Y., Aslan, R., “Bir antioksidan olarak vitamin E”, Genel Tıp Dergisi, 9 (3): 109-116 (1999). El-Demerdash F.M., Yousef M.I., Kedwany F.S., Baghdadi H.H., “Cadmiuminduced changes in lipit peroxidation, blood hematology, biochemical parameters and semen quality of male rats: Protective role of vitamin E and β-carotene”, Food and Chemical Toxicology, 42: 1563-1571 (2004). El-Demerdash, F.M., “Antioxidant effect of vitamin E and selenium on lipit peroxidation, enzyme activities and biochemical parameters in rats exposed to aluminium”, Journal of Trace Elements in Medicine and Biology, 18: 113-121 (2004). Ellis, N., Llyod, B., Llyod, R.S, Clayton, B.E., “Selenium and vitamin E in relation to risk factors for coronary heart disease”, Journal of Clinical Pathology, 37: 200206 (1984). 62 El-Sharaky, A.S., Newairy, A.A., Badreldeen, M.M., Eweda, S.M., Sheweita, S.A., “Protective role of selenium against renal toxicity induced by cadmium in rats”, Toxicology, 235: 185-193, (2007). El-Shenawy, S.M.A., Hassan, N.S., “Comparative evaluation of the protective effect of selenium and garlic against liver and kidney damage induced by mercury chloride in the rats”, Pharmocological Reports, 60: 199-208(2008). Ercal, N., Gurer-Orhan, H., Aykin-Burns, N., “Toxic metals and oxidative stres Part I: Mechanism involved in metal induced oxidative damage”, Current Topics in Medicinal Chemistry, 1: 529-539 (2001). Fahmy, M.A., Hassan, N.H.A., Farghaly, A.A., Hassan, E.E.S., “Studies on the genotoxic effect of beryllium chloride and the possible protective role of selenium/vitamins A, C and E”, Mutation Research, 652: 103-111 (2008). Falcachio, D., Assis, G.P.S de., Stefanon, I., Vassallo, D.V., “Small concentrations of mercury enhances positive inotropic effects in the rat ventricular myocardium”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 20: 22-25, (2005). Farina, M., Brandao R., Lara F.S., Pagliosa L.B., Soares F.A., Souza D.O., Rocha J.B.T., “Profile of nonprotein thiols, lipit peroxidation and δ-aminolevulinate dehydratase activity in mouse kidney and liver in response to acute exposure to mercuric chloride and sodium selenite”, Toxicology, 184: 179-187 (2003a). Farina, M., Soares, F.A., Feoli, A., Roehring, C., Brusque, A.M., Rotta, L., Perry, M.L., Souza, D.O., Rocha, J.B. T., “In Vitro Effects of Selenite and Mercuric Chloride on Liver Thiobarbituric Acid-Reactive Substances and Non-Protein Thiols From Rats: Influences of Dietary Cholesterol and Polyunsaturated and Saturated Fatty Acids”, Nutrition, 19: 531-535 (2003b). Fischer, A., Pallauf, J., Gohil, K., Weber, S.U., Packer, L., Rimbach, G., “Effect of selenium and vitamin E deficiency on differential gene expression in rat liver”, Biochemical and Biophysical Research Communications, 285: 470-475 (2001). Ganther, H.E., “Modification of methylmercury toxicity and metabolism by selenium and vitamin E: Possible mechanisms”, Environmental Health Perspectives, 25: 7176 (1978). Ganther, H.E., “Interactions of vitamin E and selenium with mercury and silver”, Annals New York Academy of Sciences, 355: 212-226 (1980). Genç, H., Bağırıcı, F., Demir, Ş., Güney, A., “Sıçan serebellumunda kadmiyumun neden olduğu Purkinje hücre kaybına nikardipinin etkisi”, Ondoukuz Mayıs Üniversitesi Tıp Dergisi, 16 (4): 282-289 (1999). 63 Goering, P.L., Thomas, D., Rojko, J.L., Lucas, A.D., “Mercuric chloride-induced apoptosis is dependent on protein synthesis”, Toxicology Letters, 105: 183-195 (1999). Golpon, F.A., Püçhner A., Barth, P., Welte, T., Wichert, P.V., Fettersen, C.O., “Nitric oxide-dependent vasorelaxation and endothelial cell damage caused by mercury chloride”, Toxicology, 192: 179-188 (2003). Gökalp, O., Özer, M.K., Koyu, A., Çiçek, E., Sütçü, R., Koçak, A., Özdem, S., Aktürk, O., “Ratlarda kadmiyumun pankreasa etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 12 (3): 27-30 (2005). Greim, H., Snyder, R., “Toxicology and risk assesment: A comprehensive introduction”, John Wiley & Sons, Ltd., England, 544-549 (2008). Grosicki, A., Kowalski, B., “Lead, cadmium and mercury influence on selenium fate in rats”, Bulletin of the Veterinary Institute in Pulawy, 46: 337-343 (2002). Gupta, R.C., “Mercury”, Veterinary Toxicology, Elsevier Inc., India, 442-448 (2007). Gutierrez, L.L.P., Mazzotti, N.G., Araujo, A.S.R., Klipel, R.B., Fernandes, T.R.G., Llesuy, S.F., Bello-Klein, A., “Peripheral markers of oxidative stress in chronic mercuric chloride intoxication”, Brazilian Journal of Medical and Biological Research, 39: 767-772 (2006). Güler, Ç., Çobanoğlu, Z., “Kimyasallar ve Çevre”, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi :50, 9-51 (1997). Güler, O., Karahan, İ., “Akut arsenik toksisitesi üzerine glikozun etkisinin araştırılması”, Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi, 14 (1): 53-60 (2000). Güley, M., Vural, N., “Toksikoloji”, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ankara, 48 (1978). Güven, A., Kahvecioğlu Ö., Kartal G., Timur S., “Metallerin Çevresel Etkileri-III”, Metalurji Dergisi, 138: 64-71 (2004). Güvendik, G., Tümtürk, N., “Serum selenium levels in cardiovascular disease”, Ankara Eczacılık Fakültesi Dergisi, 22: 1-2 (1993). Habig, W.H., Pabst, M.J., Jakoby, W.B., “Glutathione-S-transferases: The first enzymatic step in mercapturic acid formation”, Journal of Biological Chemistry, 249: 7130–7139 (1974). 64 Hanafy S., Soltan M.E., “Effect of vitamin E pretreatment on subacute toxicity of mixture of Co, Pb and Hg nitrate-induced nephrotoxicity in rats”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 17: 159-167 (2004). Hansen J.C., “Has selenium a benefical role in human exposure to inorganic mercury?”, Medical Hypotheses, 25: 45-53 (1988). Heath, J.C., Abdelmageed, Y., Braden, T.D., Nichols, A.C., Steffy, D.A., “The effects of chronic mercuric chloride ingestion in female Sprague–Dawley rats on fertility and reproduction”, Food and Chemical Toxicology, 47 (7): 1600-1605 (2009). Hill, K.E., Burk, F. R., “Effect of selenium deficiency and vitamin E deficiency on glutathione metabolism in isolated rat hepatocytes”, The Journal of Biological Chemistry, 257 (18): 10668-10672 (1982). Houston, M.C., “Role of mercury toxicity in hypertension, cardiovascular disease, and stroke”, The Journal of Clinical Hypertension, 13 (8): 621-627 (2011). Hsu P.C., Liu M.Y., Hsu C.C., Chen L.Y., Guo Y.L., “Effects of vitamin E and/or C on reactive oxygen species-related lead toxicity in the rat sperm”, Toxicology, 128: 169-179 (1998). Jamall, I.S., Smith, J. C., “Effects of cadmium on glutathione peroxidase, süperoxide dismutase and lipit peroxidation in the rat heart: A possible mechanism of cadmium cardiotoxicity”, Toxicology and Applied Pharmacology, 80: 33-42 (1985). Janero, D.R., “Therapeutic potential of vitamin E against myocardial ischemicreperfusion injury”, Free Radical Biology & Medicine, 10: 315-324 (1991). Järup, L., “Hazards of heavy metal contamination”, British Medical Bulletin, 68: 167-182 (2003). Ji, X., Wang, W., Jinping, C., Tao, Y., Zhao, X., Zhuang, H., Qu, L., “Free radicals and antioxidant status in rat liver after dietary exposure of environmental mercury”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 22: 309-314 (2006). Jihen, E.H., Imed, M., Fatima, H., Abdelhamid, K., “Protective effects of selenium (Se) and zinc (Zn) on cadmium (Cd) toxicity in the liver of the rat: Effects on the oxidative stres”, Ecotoxicology and Environmental Safety, 72: 1559-1564 (2009). Junqueira, L.C., Carneıro, J., “Temel Histoloji”, Nobel Tıp Kitabevleri, 10. Baskı, Ankara, 207: 226-231 (2003). Kahvecioğlu, Ö., Kartal, G., Güven, A., Timur, S., “Metallerin Çevresel Etkileri-I”, Metalurji Dergisi, 136: 47-53 (2003). 65 Kakkar, P., Jaffery F.N., “Biological markers for metal toxicity”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 19: 335-349 (2005). Kalender, S., Kalender, Y., Ates, A., Yel, M., Olcay, E., Candan, S., “Protective role of antioxidant vitamin E and catechin on idarubicin-induced cardiotoxicity in rats”, Brazilian Journal of Medical and Biological Research, 35: 1379-1387 (2002) Kalender, S., Kalender, Y., Ogutcu, A., Uzunhisarcıklı, M., Durak, D., Acikgöz, F., “Endosulfan-induced cardiotoxicity and free radical metabolism in rats: The protective effect of vitamin E”, Toxicology, 202: 227-235 (2004). Kalender Y., Uzunhisarcıklı M., Ogutcu A., Açıkgöz F., Kalender S., “Effects of diazinon on pseudocholinesterase activity and haematological indices in rats: The protective role of Vitamin E”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 22: 46-51 (2006). Kalender S., Kalender Y., Durak D., Ogutcu A., Uzunhisarcıklı M., Cevrimli B.S., Yıldırım M., “Methyl parathion induced nephrotoxicity in male rats and protective role of vitamins C and E”, Pesticide Biochemistry and Physiology, 88: 213-218 (2007). Kalender S., Uzun F.G., Durak D., Demir F., Kalender Y., “Malathion-induced hepatotoxicity in rats: The effects of vitamins C and E”, Food and Chemical Toxicology, 48: 633-638 (2010). Karabulut-Bulan, O., Bolkent, S., Yanardağ, R., Bilgin-Sokmen, Bahar, “ The role of vitamin C, vitamin E, and selenium on cadmium-induced renal toxicity of rats”, Drug and Chemical Toxicology, 31: 413-426 (2008). Kayhan, F. E., Muşlu, M. N., Koç, N. D., “Bazı ağır metallerin sucul organizmalar üzerinde yarattığı stres ve biyolojik yanıtlar”, Journal of Fisheries Sciences, 2 (3): 153-162 (2009). Khan, A.T., Atkinson, A., Graham, T.C., Thompson, S.J., Ali, S., Shireen, K.F., “Effects of inorganic mercury on reproductive performance of mice”, Food and Chemical Toxicology, 42: 571-577 (2004). Kızıl, M., Çay, M., “Benzo(A)piren uygulanan ratlarda E vitamini ve selenyumun kan ve dokularda lipit peroksidasyonu ve bazı antioksidan enzimler üzerine koruyucu etkileri”, Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi, 24 (2): 81-85 (2010). Kim, S.H., Sharma, R.P., “Mercury-induced apoptosis and necrosis in murine macrophages: Role of calcium-induced reactive oxygen species and p38 mitogenactivated protein kinase signaling”, Toxicology and Applied Pharmacology, 196: 4757 (2004). 66 Klein, E.A., Thompson, I.M., Lippman, S.M., Goodman, P.J., Albanes, D., Tylor P.R., Coltman C., “SELECT: The selenium and vitamin E cancer prevention trial”, Urologic Oncology: Seminars and Original Investigations, 21: 59-65 (2003). Kleinschuster, S.J., Yoneyama, M., Sharma, R.P., “A cell aggregation model fort he protective effect of selenium and vitamin E on methylmercury toxicity”, Toxicology, 26: 1-9 (1983). Koca, N., Karadeniz, F., “Serbest radikal oluşum mekanizmaları ve vücuttaki antioksidan savunma sistemleri”, Gıda Mühendisliği Dergisi, 32-37 (2003). Koyuturk, M., Yanardag, R., Bolkent, S., Tunali, S., “The potantial role of combined antioxidants against cadmium toxicity on liver of rats”, Toxicology and Industrial Health, 23: 393-401 (2007). Köksal, C., Konukoğlu, D., Ercan, M., Arslan, C., Kazımoğlu, K., Bozkurt, K., “Periferik arter hastalarında lipit peroksidasyonu ve antioksidan kapasite”, GKDC Dergisi, 7: 244-246 (1999). Kumagai, Y., Mizukado, S., Nagafune, J., Shinyashiki, M., Shino, H.T., Shimojo, N., “Post-transcriptional elevation of Mouse brain Mn-SOD protein by mercuric chloride”, Brain Research, 769: 178-182 (1997). Kutlubay, R., Oğuz E.O., Güven C., Can B., Sınık Z., Tuncay Ö.L., “Histological and ultrastructural evidence for protective effects on aluminium-induced kidney damage by intraperitoneal administration of α-tocopherol”, International Journal of Toxicology, 26: 95-101 (2007). Lee, Y.W., Ha, M.S., Kim. Y.K., “Role of reactive oxygen species and glutathione in inorganic mercury-induced injury in human glioma cells”, Neurochemical Research, 26 (11): 1187-1193 (2002). Link, G., Konıjn, A.M., Hershko, C., “Cardioprotective effect of α-tocopherol, ascorbate, deferoxamine, and deferiprone: Mitochondrial function in cultured, ironloaded heart cells”, Journal of Laboratoryand Clinical Medicine, 133 (2): 179-188 (1999). Li, R.K, Sole, M.J., Mickle, D.A.G., Schimmer, J., Goldstein, D., “Vitamin E and oxidative stres in the heart of the cardiomyopathic syrian hamster”, Free Radical Biology & Medicine, 24 (2): 252-258 (1998). Limo’n-Pacheco, J., Gonsebatt, M.E., “The role of antioxidants and antioxidant related enzymes in protective responses to environmentally induced oxidative stress”, Mutation Research, 674: 137-147 (2009). Lowry, O.H., Rosebrough, N.J., Farr, A.L., Randall, R.J., “Protein measurement with the Folin phenol reagent”, Journal of Biological Chemistry, 19: 265 (1951). 67 Machado, A.C., Padilha, A.S., Wiggers, G.A., Siman, F.D.M., Stefanon, I., Vassalo, D.V., “Small doses of mercury increase arterial pressure reactivity to phenylephrine in rats”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 24: 92-97 (2007). Mahboob, M., Shireen, K.F., Atkinson, A., Khan, A.T., “Lipid peroxidation and antioxidant enzyme activity in different organs of mice exposed to low level of mercury”, Journal of Environmental Science and Health B, 36 (5): 687-697 (2001). Marklund, S., Marklund, G., “Involvement of the superoxide anion radical in the autoxidation of pyrogallol and a convenient assay for superoxide dismutase”, European Journal of Biochemistry, 47: 469–474 (1974). Massaroni, L., Rossoni, L.V., Amaral, S.M.C., Stefanon, I., Olivera, E.M., Vassallo, D.V., “Haemodynamic and electrophysiological acute toxic effects of mercury in anasthetized rats and in Langendorff perfused rat hearts”, Pharmacological Research, 32 (1/2): 27-36 (1995). Mate’S, J.M., Perez-Gomez, C., De Castro, I.N., “Antioxidant enzymes and human diseases”, Clinical Biochemistry, 32 (8): 595-603 (1999). Mazıcıoğlu, M.M., Kaynar, L., Çetin, A., Mumcuoğlu, H., Saraymen, R., Karadağ, Ö.K., “Endüstriyel kurşuna maruz kalmanın pıhtılaşma sistemi üzerine etkileri”, Erciyes Tıp Dergisi, 30 (3): 150-156 (2008). Mercan, U., “Toksikolojide serbest radikallerin önemi”, Yüzüncü yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 15: 91-96 (2004). Merzoug, S., Toumi, M.L., Oumeddour, A., Boukhris, N., Baudin, B., Tahraoui, A., Bairi, A., “Effect of inorganic mercury on biochemical parameters in Wistar rat”, Journal of Cell and Animal Biology, 3 (12): 222-230 (2009). Messarah M., Klibet F., Boumendjel A., Abdennour C., Bouzerna N., Boulakoud M.S., El Feki A., “Hepatoproctective role and antioxidant capacity of selenium on arsenic-induced liver injury in rats”, Experimental and Toxicologic Pathology, article in press, doi: 10.1016/j.etp.2010.08.002, (2010). Molina, H., Garcia, M., “Enzymatic defenses of the rat heart against lipid peroxidation”, Mechanisms of Ageing and Development, 97: 1-7 (1997). Moreira, C.M., Oliveira, E.M., Bonan, C.D., Sarkis, J.J.F., Vassallo, D.V., “Effects of mercury on myosin ATPase in the ventricular myocardium of the rat”, Comparative Biochemistry and Physiology Part C, 135: 269-275 (2003). Moreira-Rodrigues, M., Henriques-Coelho, T., Moura, C., Vasques-Novoa, F., Sampaio-Maia, B., Pestana M., Leite-Moreira A.F., “Cardiac dysfunction in HgCl2- 68 induced nephrotic syndrome”, Experimental Biology and Medicine, 235: 392-400 (2010). Mozaffarian, D., “Fish, Mercury, Selenium and Cardiovascular Risk: Current Evidence and Unanswered Questions”, International Journal of Environmental Research and Public Health, 6: 1894-1916 (2009). Murathanoğlu, O., “Histoloji”, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Yayınları, İstanbul, 172-173 (1996). Navarro-Alarcón, M., López –Martínez, M.C., “Essentiality of selenium in the human body: Relationship with different diseases”, The Science of the Total Environment, 249: 347-371 (2000). Nazıroğlu, M., Çay, M., Tahan, V., Bal, R., Delibaş, N., “Effects of Selenium and Vitamin E supplementation of concentrations of plasma thyroid hormones in lambs”, Türkish Journal of Veterinary and Animal Sciences, 22: 157-160 (1998). Nazıroğlu, M., Karaoğlu, A., Aksoy, A.O., “Selenium and high dose vitamin E administration protects cisplatin-induced oxidative damage to renal, liver and lens tissues in rats”, Toxicology, 195: 221-230 (2004). Nelson, H., Lewin, H., Goldfrank, F., “Civa”, Goldfrankin Toksikolojik Aciller El Kitabı, Çeviri Editörleri, Salim Satar, İbrahim İkizceli, Seda Özkan, Nobel Kitabevi, Adana, 739-745 (2008). Nemmiche, S., Chabane-Sari, D., Guiraud, P., “Role of α-tocopherol in cadmiuminduced oxidative stres in Wistar rat’s blood, liver and brain”, Chemico-Biological Interactions, 170: 221-230 (2007). Newairy, A.A., El-Sharaky, A.S., Badreldeen, M.M., Eweda, S.M., Sheweita, S.A., “The hepatoprotective effects of selenium against cadmium toxicity in rats”, Toxicology, 242: 23-30 (2007). Nordberg, J., Arner, E.S.J., “Reactive oxygen species, antioxidants, and the mammalian thioredoxin system”, Free Radical Biology and Medicine, 31 (11): 1287-1312 (2001). Ognjanović, B.I., Pavlović, S.Z., Matelić, S.D., Žikić, R.V., Štajn, A.Š., Radojičić , R.M., Saičić, Z.S., Petrović, V.M., “Protective influence of vitamin E on antioxidant defense system in the blood of rats treated with cadmium”, Physiological Research, 52: 563-570 (2003). Ognjanović, B.I., Marković, S.D., Pavlović, S.Z., Žikić, R.V., Štajn, A.Š., Saičić, Z.S., “Combined effects of coenzyme Q10 and vitamin E in cadmium induced alterations of antioxidant defense system in the heart”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 22: 219-224 (2006). 69 Ogutcu, A., Uzunhisarcıklı, M., Kalender, S., Durak, D., Bayrakdar, F., Kalender, Y., “The effects of organophosphate insectiside diazinon on malondialdehyde levels and myocardial cells in rat heart tissue and protective role of vitamin E”, Pesticide Biochemistry and Physiology, 86: 93-98 (2006). Ohkawa, H., Ohishi, N., Yagi, K., “Assay for lipid peroxides in animal tissues by thiobarbituric acid reaction” Analytical Biochemistry, 95: 351–358 (1979). Okcu, Z., Keleş, F., “Kalp-Damar hastalıkları ve Antioksidanlar”, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 40 (1): 153-160 (2009). Olson, R.E., M.D., “Vitamin E and its relation to heart disease”, Circulation Journal of The American Heart Association, 48: 179-184 (1973). Orak, E., Yanardağ, R., Orak, H., “Selenyum ve kalp hastalıkları ile ilişkisi”, Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 28: 230-238 (2000). Osfor, M.M.H., Ibrahim, H.S., Mohamed, Y.A., Ahmed, S.M., Abd, A.A.S., Hegazy, A.M., “Effect of alpha lipoic acid and vitamin E on heavy metals intoxication in male albino rats”, Journal of American Science, 6 (8): 56-63 (2010) Önder, F., Uzun, M., Çenesiz, M., Karademir, G., Kaya, M., “Japon bıldırcınlarında (Coturnix coturnix japonica) rasyona yüksek düzeylerde bakır ilavesinin tiroit hormonları ve bazı kan değerleri üzerine etkisi”, Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 17 (4): 525-530 (2011). Özdabak, H.N., “Amalgam dolguların plazma ve tükürük civa konsantrasyonları ve bazı antioksidan seviyeleri üzerine etkileri”, Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, 1-143 (2006). Özdemir, S, Dursun, Ş., “Testis dokusunda kurşun toksisitesi ve eser element ilişkisi üzerine selenyum ve kateşinin rolü”, Cerrahpaşa Tıp Dergisi, 38: 95-98 (2007). Özer, N.K., Azzi, A., “Effect of vitamin E on the development of atherosclerosis”, Toxicology, 148: 179-185 (2000). Öztürk, G., Karahan, İ., Yılmaz, F., Güler, O., “Ratlarda parenteral akut arsenik toksikasyonunun karaciğer ve böbrekler üzerine etkisi”, Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Veteriner Dergisi, 13 (3): 277-282 (1999). Packer, L., “Protective role of vitamin E in biological systems”, The American Journal of Clinical Nutrition, 53: 1050-1055S (1991). Paglia, D.E., Valentine, W.N., “Studies on the quantitative and qualitative characterization of glutathione peroxidase”, Journal of Laboratory Medicine, 70: 158–165 (1987). 70 Park, E.J., Park, K., “Induction of reactive oxygen species and apoptosis in BEAS2B cells by mercuric chloride”, Toxicology in Vitro, 21: 789-794 (2007). Pehlivan, M., Pehlivan, E., Özler, M.A., “İnsan sağlığı üzerine civa ve civa bileşiklerinin etkisi”, Çevre Dergisi, 8: 33-35 (1993). Perottoni, J., Lobato, L.P., Silveira, A., Rocha, J.B.T., Emanuelli, T., “Effects of mercury and selenite on δ-aminolevulinate dehydratase activity and on selected oxidative stres parameters in rats”, Environmental Research, 95: 166-173 (2004). Pinto, E., Sigaud-Kutner, T.S.C., Leitão, M.A.S., Okamato, O.K., Morse,D., Colepicolo, P., “Heavy Metal-Induced Oxidative Stress In Algae”, Journal of Phycology, 39: 1008-1018 (2003). Poirier, J., Cockell, K., Hidiroglu, N., Madere, R., Trick, K., Kubow, S., “The effects of vitamin E and selenium intake on oxidative stres and plasma lipits in hamsters fed fish oil”, Lipits, 37 (12): 1125-1133 (2002). Ramalingam, V., Vimaladevi, V., “Effect of mercuric chloride on membrane-bound enzymes in rat testis”, Asian Journal of Andrology, 4: 309-311 (2002). Rana, S.V.S., Verma, S., “Protective effects of GSH, α-tokoferol, and selenium on lipit peroxidation in liver and kidney of copper fed rats”, Bulletein of Environmental Contamination and Toxicology, 59: 152-158 (1997). Rani, S., Singh, K., Ali, F., Ahirwar, V., Aali, N. S., “Protective effect of tocopherol against mercuric chloride toxicity on blood parameters”, IJPSR, 1 (9): 57-60 (2010). Rao, M.V., Chinoy, N.J., Suthar, M.B., Rajvanshi, M.I., “Role of ascorbic acid on mercuric chloride-induced genotoxicity in human blood cultures”, Toxicology in Vitro, 15: 649-654 (2001). Rao, M.V., Sharma, P.S.N., “Protective effect of vitamin E against mercuric chloride reproductive toxicity in male mice”, Reproductive Toxicology, 15: 705-712 (2001). Rao, M.V., Gangadharan, B “Antioxidative potential of melatonin against mercury induced intoxication in spermatozoa in vitro”, Toxicology in Vitro, 22: 935-942 (2008). Rao, M.V., Chawla, S.L., Sharma, S.R., “Protective role of vitamin E on nickel and/or chromium induced oxidative stres in the Mouse ovary”, Food and Chemical Toxicology, 47: 1368-1371 (2009) Rao, M.V., Chhunchha, B., “Protective role of melatonin against the mercury induced oxidative stres in the rat thyroid”, Food and Chemical Toxicology, 48: 7-10 (2010). 71 Rao, M.V., Purohit, A., Patel, T., “Melatonin protection on mercury-exerted brain toxicity in the rat”, Drug and Chemical Toxicology, 33 (2): 209-216 (2010). Reddy, K.V., Kumar, T.C., Prasad, M., Reddanna, P., “Pulmonary lipid peroxidation and antioxidant defenses during exhaustive physical exercise: the role of vitamin E and selenium”, Nutrition, 14 (5): 448-451 (1998) Rhee, H.M, Choi, B.H., “Hemodynamic and Electrophysiological Effects of Mercury in Intact Anesthetized Rabbits and Isolated Perfused Hearts”, Experimental and Molecular Pathology, 50: 281-290 (1989). Rinne, T., Mutschler, E., Wimmer-Greinecker, G., Moritz, A., Olbrich, H.G., “Vitamins C and E protect isolated cardiomyocytes against oxidative damage”, International Journal of Cardiology, 75: 275-281 (2000). Rozgaj, R., Kasuba, V., Blanusa, M., “Mercury chloride genotoxicity in rats following oral exposure, evaluated by comet assay and micronucleus test”, Arhiv za Higijenu and Rada Toxikologiju., 56: 9-15 (2005). Sağlam, N., Cihangir, N., “Ağır Metallerin Biyolojik Süreçlerle Biyosorbsiyonu Çalışmaları”, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11: 157-161 (1995). Salonen, J.T., Seppanen, K., Lakka, T.A., Salonen, R., Kaplan, G.A., “Mercury accumulation and accelerated progression of carotid atherosclerosis: A populationbased prospective 4-year follow-up study in men in eastern Finland”, Atherosclerosis, 148: 265-273 (2000). Sarı, B., “Metal sanayi atık çamurlarından ağır metal gideriminde biyoliç yönteminin kullanılması”, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana, 1-99 (2005). Schneider C., “Chemistry and biology of vitamin E”, Molecular Nutrition & Food Research, 49: 7-30 (2005). Schwenke, D.C., Behr, S.R., “Vitamin E combined with selenium inhibits atherosclerosis in hypercholesterolemic rabbits independently of effects on plasma cholesterol concentrations”, Circulation Research, Journal of the American Heart Association, 83: 366-377 (1998). Seppanen, K., “Does mercury promote lipid peroxidation?”, Doctoral disertation, Kuopio University Publications C. Natural And Environmental Sciences, Kuopıo 1-49 (2004). Sharma, M.K., Patni, R., Kumar, M., Kumar, A., “Modification of mercury-induced biochemical alterations in blood of Swiss albino mice by Spirulina fusiformis”, Environmental Toxicology and Pharmacology, 20: 289-296 (2005). 72 Sharma, M.K., Sharma A., Kumar A., Kumar M., “Evaluation of protective efficacy of Spirulina fusiformis against mercury induced nephrotoxicity in Swiss albino mice”, Food and Chemical Toxicology, 45: 879-887 (2007a). Sharma, M.K., Sharma, A., Kumar, A., Kumar, M., “Spirulina fusiformis provides protection against mercuric chloride induced oxidative stres in Swiss albino mice”, Food and Chemical Toxicology, 45: 2412-2419 (2007b). Shirpoor, A., Salami, S., Khadem-Ansari, M.H., Ilkhanizadeh, B., Pakdel, F.G., Khademvatani, K., “Caridoprotective effect of vitamin E: Rescues of diabetesinduced cardiac malfunction, oxidative stres, and apoptosis in rat”, Journal of Diabetes and Its Complications, 23: 310-316 (2009). Singh, H., Sodhi, S., Kaur, R., “Effects of dietary supplements of selenium, vitamin E or combinations of the two on antibody responses of broilers”, British Poultry Science, 47 (6): 714-719 (2006). Slotkin, T.A., Pachman, S., Bartolome, J., Kavlock, R.J., “Biochemical and functional alterations in renal and cardiac development resulting from neonetal methyl-mercury treatment”, Toxicology, 36, 231-241 (1985). Sobacı G., Özcan O., Yıldırım E., İncesu A.İ., Gün H., Kubar A., “Deneysel fototromboz modelinde E vitamininin antioksidan etkinliğinin ince yapı düzeyinde incelenmesi”, Türkiye Klinikleri Oftalmoloji Dergisi, 2: 323-327 (1993). Söğüt S., Yılmaz R.H., Songur A., Güleç M., Kotuk M., Ağlamış S., “Sıçanlarda sisplatin ile oluşturulan nefrotoksisitede bazı metabolik enzim aktiviteleri ve bunlar üzerine E vitamininin etkileri”, Tıp Araştırmaları Dergisi, 2 (1): 23-28 (2004). Stacchiotti, A., Volti, G.L., Lavazza, A., Rezzani, R., Rodella, L.F., “Schisandrin B stimulates a cytoprotective response in rat liver exposed to mercuric chloride”, Food and Chemical Toxicology, 47: 2834-2840 (2009). Su, L., Wang, M., Yin, S.T., Wang, H.L., Chen, L., Sun, L.G., Ruan, D.Y., “The interaction of selenium and mercury in the accumulations and oxidative stres of rat tissues”, Ecotoxicology and Environmental Safety, 70 :483-489 (2008). Suarna, C., Wu, B.J., Choy, K., Mori, T., Croft, K., Cynshi, O., Stocker, R., “Protective effect of vitamin E supplements on experimental atherosclerosis is modest and depends on preexisting vitamin E deficiency”, Free Radical Biology & Medicine, 41: 722-730 (2006). Şener, G., Sehirli, Ö., Tozan, A., Velioğlu-Övünç, A., Gedik, N., Omurtag, G. Z., “Ginkgo biloba extract protects against mercury (II)-induced oxidative tissue damage in rats”, Food and Chemical Toxicology, 45: 543-550 (2007). 73 Talas, Z.S., Ozdemir, I., Yilmaz, I., Gok, Y., “Antioxidative effects of novel synthetic organoselenium compound in rat lung and kidney”, Ecotoxicology and Environmental Safety, 72: 916-921 (2009). Taylan, Z.S., Özkoç, B.H., “Potansiyel ağır metal kirliliğinin belirlenmesinde akuatik organizmaların biokullanılabilirliliği”, Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 9 (2): 17-33 (2007). Tekeli, S.K., Toker, N.Y., Tekeli, F., “Çinkonun ratlarda canlı ağırlık ve bazı serum enzimleri üzerine etkisi”, Turkish Journal of Veterinary & Animal,. Sciences, 26: 79-84 (2002). Thayer, W.S., “Role of catalase in metabolism of hydrogen peroxide by the perfused rat heart”, FEBS Letter, 202: 137-140 (1986). Thomas, D.J., Smith, J. C., “Effects of coadministered sodium selenite on short-term distribution of methyl mercury in the rat”, Enivironmental Research, 34: 287-294 (1984). Tinggi, U., “Selenium: Its role as antioxidant in human health”, Environmental. Health and Preventive Medicine, 13: 102-108 (2008). Toimela, T.A., Tähti, H., “Effects of mercuric chloride exposure on the glutamate uptake by cultured retinal pigment epithelial cells”, Toxicology in Vitro, 15: 7-12 (2001). Tong, W.M., Wang, F., “Alterations in rat pancreatic islet β cells induced by Keshan diseasecpathogenic factors: Protective action of selenium and vitamin E”, Metabolism, 47 (4): 415-419 (1998). Toufektsian, M.C., Boucher, F., Pucheu, S., Tanguy, S., Ribuot, C., Sanou, D., Tresallet, N., Leiris, J., “Effects of selenium deficiency on the response of cardiac tissue to ischemia and reperfusion”, Toxicology, 148: 125-132 (2000). Toyran, N., Turan, B., Severcan, F., “Selenium alters the lipid content and protein profile of rat heart: An FTIR microspectroscopic study”, Archives of Biochemistry and Biophysics, 458: 184-193 (2007). Tunali-Akbay, T., Sener, G., Salvarli, H., Sehirli, O., Yarat, A., “Protective Effects of Ginkgo biloba Extract against Mercury(II)-induced Cardiovascular Oxidative Damage in Rats”, Phytotherapy Research, 21: 26-31 (2007). Turan, B., Hotomaroğlu, Ö., Kılıç, M., Yılmaz-Demirel, E., “Cardiac Dysfunction Induced by Low and High Diet Antioxidant Levels Comparing Selenium and Vitamin E in Rats”, Regulatory Toxicology and Pharmacology, 29: 142-150 (1999). 74 Upaganlawar, A., Balaraman, R., “Effect of vitamin E and green tea on hemodynamic, electrocardiographic and some biochemical alterations in experimentally induced myocardial infarction in rats”, Europen Journal of Integrative Medicine, 2: 135-141 (2010). Uyanık, F., “Bazı iz elementlerin organizmadaki başlıca fonksiyonları ve bağışıklık üzerine etkileri”, Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 9 (2): 49-58 (2000). Uzun, F.G., Kalender, S., Durak, D., Demir, F., Kalender, Y., “Malathion-induced testicular toxicity in male rats and the protective effect of vitamins C and E”, Food and Chemical Toxicology, 47: 1903-1908 (2009). Uzun, F.G., Demir, F., Kalender, S., Baş, H., Kalender, Y., “Protective effect of catechin and quercetin on chlorpyrifos-induced lung toxicity in male rats”, Food and Chemical Toxicology, 48: 1714-1720 (2010). Uzunhisarcıklı M., Kalender Y., Dirican K., Kalender S., Ogutcu A., Buyukkomurcu F., “Acute, subacute and subchronic administration of methyl parathion-induced testicular damage in male rats and protective role of vitamins C and E”, Pesticide Biochemistry and Physiology, 87: 115-122 (2007). Vaidya, V.S., Mehendale, H.M., “Mercuric Chloride”, Encyclopedia of Toxicology, Editör, Philip Wexler, Oxford, 33-36 (2005). Valko, M., Leibfritz, D., Moncola, J., Cronin, M.T.D., Mazura, M., Telser, J., “Free radicals and antioxidants in normal physiological functions and human disease”, The İnternational Journal of Biochemistry & Cell Biology, 39: 44-84 (2007). Vassallo, D.V., Moreira, C.M., Oliveira, E.M., Bertollo, D.M., Veloso, T.C., “Effects of Mercury on the Isolated Heart Muscle Are Prevented by DDT and Cysteine”, Toxicology and Applied Pharmacology, 156: 113-118 (1999). Venardos, K., Harrison, G., Headrick, J., Perkins, A., “Effects of dietary selenium on glutathione peroxidase and thioredoxin reductase activity and recovery from cardiac ischemia-reperfusion”, Journal of Trace Elements in Medicine and Biology, 18: 8188, (2004). Virtanen, J.K., Rissanen, T.H., Voutilainen, S., Tuomainen, T.P., “Mercury as a risk factor for cardiovascular diseases”, Journal of Nutritional Biochemistry, 18: 75-85 (2007). Vural, H., “Ağır metal iyonlarının gıdalarda oluşturduğu kirlilikler”, Ekoloji Dergisi, 8: 3-8 (1993). Vural, N., “Toksikoloji”, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ankara, 504-512, 521-532, (2005). 75 Wadaan, M.A.M, “Effects of mercury exposure on blood chemistry and liver histopathology of male rats”, Journal of Pharmacology and Toxicology, 4 (3) : 126131 (2009). WHO (World Health Organization), “Elemental mercury and Inorganic mercury compounds:Human Health Aspects”, Geneva, http://www.who.int/ipcs/publications/cicad/en/cicad50.pdf (2003). Wiggers, G.A., Stefanon, I., Padilha, A.S., Peçanha, F.M., Vassallo, D.V., Oliveira, E.M., “Low nanomolar concentration of mercury chloride increases vascular reactivity to phenylephrine and local angiotensin production in rats”, Comparative Biochemistry and Physiology, Part C, 147: 252-260, (2008). Wu, Q., Huang, K., Xu, H., “Effects of long-term selenium deficiency on glutathione peroxidase and thioredoxin reductase activities and expressions in rat aorta”, Journal of Inorganic Biochemistry, 94: 301-306 (2003). Wόjcicki, J., Rόżewicka, L., Wiszniewska, B., Samochowiec, L., Juźwiak, S., Kadłubowska, D., Tustanowski, S., Juzyszyn, Z., “Effect of selenium and vitamin E on the development of experimental atherosclerosis in rabbits”, Atherosclerosis, 87: 9-16 (1991). Yalçın, E., Maraş, M., Çavuşoğlu, K., “Kurşun ve civa ağır metal iyonlarının albino farelerde canlı ağırlık ve serum alkalen fosfataz düzeyi üzerine etkisi”, Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 9 (1): 61-67 (2007). Yamamoto, I., “Effect of various amounts of selenium on the metabolism of mercuric chloride in mice”, Biochemical Pharmacology, 34 (15): 2713-2720 (1985). Young I.S., Woodside J.V., “Antioxidants in health and disease”, Journal of Clinical Pathology, 54: 176-186 (2001). 76 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı Uyruğu : ARIKAN, Hatice : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 15.05.1985 Ankara Medeni hali : Bekar Telefon : 0 (312) 255 49 63 e-mail : arikanhatice@hotmail.com Eğitim Derece Eğitim Birimi Lisans Gazi Üniversitesi/ Biyoloji Bölümü 2009 Lise Y.D.A. Batıkent Lisesi 2003 Yabancı Dil İngilizce Mezuniyet tarihi