İslam’la şereflendikten sonra nice Müslüman Japon, bankadaki birikimini kimseyle paylaşmadığı gibi İslam’ını da paylaşmıyormuş! Çağımızda hakkı beyan etme sorumluluğunu iyi bir şekilde icra eden bir örnekle bu makaleyi bitirmek istiyorum. Bu yaklaşım son derece gereksiz ve sakıncalı bir yaklaşımdır. Allah’ın lanetini gerektirecek kadar büyük bir günahtır. Zira davetçiler bu dinin mesajını halkların nezdinde apaçık kılmakla yükümlüdürler. Davetçiler şunu çok iyi bir şekilde bilmek zorundadırlar: Din insanlarda köklü bir değişim yapmak üzere gönderilmiştir, insanlardan etkilenmek için değil. Bu dinin yerel gelenek ve ideolojilere uyumlu hale getirilmesi onu rabbani olmaktan çıkarıp beşeri bir nizam düzeysizliğine indirir. İmam Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler davasını 1928’de kurduğu günden günümüze kadar ihvan davetçileri hakkı beyan etme ve onu gizlememe hususunda son derece örnek bir tavır sergilediler. Onlar tüm dönemlerde gür bir sedayla hakkı beyan ettiler ve bunun için nice sıkıntılara katlandılar. İhvan tarihindeki sürgünler, takipler, tutuklamalar, işkenceler ve şehadetler hep beyan sorumluluğunun bedelidir. İhvan, değişimde şiddeti metod olarak benimsememesine ve Müslüman topluluklarda şiddete başvurmamasına rağmen bunca fedakârlıkları neyle açıklayacağız? İhvan’ın ilk Genel Mürşidi ile son Genel Mürşidinin yaklaşımı aynıdır. Son Genel Mürşit Muhammed Bedii’nin kendilerine karşı işlenen katliamlara karşı söylediği ‘Barışçıl tavrımız onların kurşunlarından daha güçlüdür’ sözü hala kulaklarda çınlamaktadır. Evet, İhvan-ı Müslimin Filistin gibi bazı yerler hariç - ki burada Kâfir düşmanın fiili işgali söz konusudur - hiçbir Müslüman memlekette şiddet eylemlerine başvurmamıştır. Fakat her dönmede hakkı apaçık bir şekilde haykırmıştır ve bunun için nice bedeller ödemiştir. Diyebiliriz ki asrımızda İslam’ın siyasi varlığının sonlandırılmasından sonra (hilafetin ilgası) İslam mesajının anlaşılmasında bu hareket en önemli paya sahiptir. Bu sonuç için tüm bu çile ve sıkıntılar değer. 22 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Evet, İhvan-ı Müslimin Filistin gibi bazı yerler hariç –ki burada Kâfir düşmanın fiili işgali söz konusudur- hiçbir Müslüman memlekette şiddet eylemlerine başvurmamıştır. Fakat her dönmede hakkı apaçık bir şekilde haykırmıştır ve bunun için nice bedeller ödemiştir. Diyebiliriz ki asrımızda İslam’ın siyasi varlığının sonlandırılmasından sonra (hilafetin ilgası) İslam mesajının anlaşılmasında bu hareket en önemli paya sahiptir. Bu sonuç için tüm bu çile ve sıkıntılar değer.