AHENK güçlü bir simetri esası . bordürlerde ise düzenli aralıklarla tekrarlanan motifler sistemi. yani ritimle elde edilen bir ahenk dikkati çeker. Osmanlı mimarisi. özellikle klasik devrede, mimari kompozisyon ahenginin zirvesine ulaşmıştır. Yüksekliğin genişli ­ ğe oranı- dengelenmiş, kübik alt yapı yarım küre şeklindeki kubbelerle örtülmüştür. Dörtgen prizmalarla küre formların sade geometrisi en uygun ölçüler içinde bir araya getirilmiş, diğer yardımcı unsurların tamamı bu ana formların hizmetine sokulmuştur. Yapının ana gövdesi. özellikle selatin camilerinde görüldüğü üzere. kabaca bir pirarnidi andıran şema içinde çerçevelenmiş­ tir. Ancak ana kubbe aleminden indirilen hayali çizgiler. türlü kıvrımlar ve kı­ rılmal;:ır yaparak hareketli bir akışla inişini tamamlamıştır. Bu iniş hareketini. yapı kütlesinin köşe noktalarına oturtulan minareler dengelemektedir. Minarelerin şerefe seviyeleri ve genel yükseklikleri. yapı kütlesiyle hoşa giden uyumlar ve oranlar içinde birleşmekte­ dir. Medrese. hamam. bedesten ve kervansaraylarda da kubbeler dizisi. gerek sayı gerekse ölçü ve seviyeleri bakımın­ dan ritmik bir düzen göstermektedir. Süsleme bina yüzeyine ve iç mekana dikkatle dağıtılmış olup aşırı renk unsurlarından şiddetle kaçınılmıştır. iran Safevi devri eserlerinde görülen fazla miktarda çini kullanımı veya Arap camilerinde görülen çeşitli renklerdeki taş uygulaması, Osmanlı mimarisinde yerini sade bir malzeme dokusuna bırak­ mıştır. Çoğu zaman düzgün kesme taş­ ların ve kurşun kaplamaların tabii rengiyle yetinilmiş , zaman zaman tuğla örgüler ve az olarak da çiniler ölçülü bir kullanım alanı bulmuştur. Pencere sayı­ bir yandan cephelerdeki boşlukları belirlerken öte yandan iç mekanın ahengini yeteri kadar ışıkla canlandırmıştır. Aynı şekilde revak sıra­ ları. yükselen bina kütlesini yatay bir hareketle dengelemiştir. ( _,.<>1 ) Kalp, ruh, mimarisinde basit ölçülere olarak ahenk yaratma endişesinin en belirgin örneği penci kemer denilen formda görülür. Ancak belirli oraniara dayanılarak ortaya çıkarılan bu kemer türü klasik devirde ahenkli bir biçime ulaştırılmıştır. Osmanlı mimarisi. klasik devirden sonra '"güzel'" denilebilecek eserler meydana getirmiş olmakla birlikte. bina kütlelerinde görülen yükselme. fazla sayıda açılan pencereler ve nihayet Avrupa mimarisinden gelen aşı­ rı süslemelerle son devirlerde zevksiz bir mimari ;;ınlayışına dönüşerek uzun süre değişmeden kalabilen ölçü ve esaslardan kaynaklanan ahengini yitirmiş­ tir. BİBLİYOGRAFYA : Le Corbusier. The Modular. A Harmonious Measure to the Human Scale Uniuersal/y Applicab/e to th e Architecture and fvlechanics. Cam brid ge 1954 ; Module. Propo rtion . Symmelry. Rhythm l n şr . G. Kepesl. New York 1966 ; Y. Corwe . "Divriği: Pro blem s of Geog raph y, History and Geomctry", Th e Art o( Iran and Anatolia (rom th e 11 11' . 12"'. to th e 12"' Centwy A.D.. Co lloquies on Art and Archaeo logy in As ia. sy. 4 11 974 1: Orhan Cezmi Tuncer. "O ra ntı ve Modül Üzerine Selçuklu Yapılarından Bazı Örnekler", VD, XII I 1198 11. s. 449-488; a.mlf.. "Birkaç Selçuklu Taçka pısın da Geometrik Araştırmalar", VD, XVI 119821. s. 6 1·76 ; Attila Ar pat. "Sinan Camile rinde Kutsal (Misti k) Boyutlar ve Modüle r Düzen", Türk Dünyas i Araşt1rma lan . sy. 28 , istanbul 1984, s. 1·28. r:;:ı IJ!IIııı SELÇUK MÜLAYiM sır, hafi, ahfa "letaif-i hamse"nin sonuncusuna verilen ad. "Atvar-ı seb'a"nın da sonuncusuna a hfa denilir şeklinde sıralanan Osmanlı bağlı Süleymaniye Camii 524 AHFA sındaki kararlılık (bk. LETAiF-i HAMSE). L AHFEŞ (;,..<>')ll) Bazı L Arap dili alimlerinin lakabı. _j lj afeş kökünden türetilerek '" iyi göremeyen küçük gözlü kimse'" veya '"gece görüp gündüz göremeyen kimse'" anlamında kullanılan ahfeş , gözlerindeki bir görme bozukluğu sebebiyle ondan fazla alime lakap olarak verilmiştir. Hemen hepsinin müşterek özelliği Arap dil alimi olmalarıdır. Ahfeşler' in en meşhur­ ları el-Ekber, ei-Evsat ve ei-Asgar sıfat­ larıyl a tanın a nlardır. Mutlak olarak Ahfeş denince. yaygın şöhretinden dolayı hatıra ilk gelen Ahfeş ei-Evsat olmakla birlikte, yine de Ahfeşler'in çeşitli kaynaklarda birbirine karıştırıldıkları görülmektedir. Süyüti'nin adlarını verdiği ibk. Bugyetü'l- vu'a t.ll. 389: ei·Müzhir, ll. 454) diğer Ahfeşler (ehafiş) ise ş unlardır: Garibü'l-Muvatta' müellifi Ebü Abdullah Ahmed b. imran b. Sellame el-Elhani IÖ. 250 / 864'ten önce), kıraat alimi olarak da bilinen Ebü Abdullah Harun b. Müsa b. Şerik ed - Dımaşkl iö 292 / 904 ı. Asmai'nin talebelerinden Ebü Muhammed Abdullah b. Muhammed eiBağdadi (ll l. yüzy ıl ). ibn Cinni'nin hocalarından Ta'lilü 'l-kıra 'a t müellifı Ah med b. Muhammed ei-Mevsıli (IV . y ü zyı l ), ibn Abdülberr'in hocalarından Ebü'I-Asbağ Abdülaziz b. Ahmed ei-Endelüsi iö 389/ 999'dan sonra), şair Ebü 'I-Hasan Ali b. Muhammed el-idrisi iö . 450/ 1058den sonra), aruz alimi Ebü ' I-Kasım Halef b. Ömer ei-Yeşküri ei-Belensi (ö. 460/ 1068'den sonral ve Ebü'I-Hasan Ali b. ismail b. Reca ei-Fatımi. Ayrıca. Ahfeş diye anılan hadis ravilerinden Hüseyin b. Muaz b. Harb el- Hacebi iö 2771 890-9 1ı ibk. ibn Hacer, ll, 313-314 1. Ebü Bekir Muhammed b. Halil ei-Ahfeş es-Saglr edDımaşkl lö 360/ 970-71 'den sonral (b k. ibnü'I-Cezeri, ll, ı 381 ve devrinin zahidi, Arap dili ve fıkıh usulü alimi Salah b. Hüseyin b. Yahya ei-Ahfeş es-San 'ani'yi de iö ı 142/ 1729-301 ibk Şevkani, 1, 2962971 zikretmek gerekir. AHFES el-EKBER BİBLİYOGRAFYA: straesser), Kahire 1351-52/1932-33- Beyrut, ts. (Darü 'I-Kütübi 'l-ilmi yye), ll , 138; İbn Hacer. Lisanü 'l·Mfzan,. Haydarabad 1329-31 - Beyrut 1390/1971, ll, 313-314 ; Teh?fbü 'l-luga, "l.}fş" md.; Süyütf. Bugyetü '1-uu 'at 1nşr. Muhammed Ebü 'I-Fazl). Kahire 1384/ 1964- Beyrut 1399/ 1979, ll, 389; a.mlf.. el-Müzhir ln ş r. M. Ahmed Cade'lmevla v. dğr.l. Kahire, ts . IDaru ih ya i'lkütübi 'I-Arabf). ll, 454; Şevkanf. el-Bedrü 't-ta· li', Kahire 1348 - Beyrut, ts. (Darü'I-Ma.-rife). 1, 296·297; Mahmüd Hüsnf Mahmüd, "Min mevaiı 'ı'l-l_ıalt beyne'l-El_ıatiş en-nuhat", MMLAÜr., sy. 17·18 11402-1403 / 1982). s. 35· 54; C. Brockelmann-Ch. Pellat. "al-Akhfash", E/ 2 IFr.l. 1, 331. ~ - lfllll M. AHFEŞ ei-ASGAR Ebü'l-Hasen All b. Süleyman b. el-Fazi el-Ahfeş el-Asgar (ö. 316/928 [?]) _j 849'da Bağdat'ta doğdu. Sa'leb, Müberred, Fazı el-Yezfdf ve Ebü'l-Ayna'dan ders aldı. 900 yılında geldiği Mısır'dan 912'de ayrılarak Halep'e gitti, daha sonra Bağdat'a geçti ve 31 S (927) yılı Şaban veya Zilkade ayında, bir rivayete göre de 316 (928) yılında orada vefat etti. Ölümü hakkında şöyle bir rivayet zikredilir: Ahfeş, devrin meşhur şair ve edibi ibn Mukle'ye giderek yoksulluk içinde bulunduğunu belirtir ve kendisine yard ı m etmesi için vezir Ebü'l-Hasan Ali b. isa ile konuşmasını rica eder. Bunun üzerine ibn Mukle vezir ile görüşe­ rek fakihlere yapıldığı gibi Ahfeş'e de yardım edilmesini ister. Fakat vezir kalabalık bir topluluğun önünde ibn Mukle'ye hakaret ederek onu kovar. Durumu öğrenen Ahfeş ani bir kalp krizi ile ölür. Talebesi Merzübanfnin ifadesine göre Ahfeş, gerek rivayet gerekse nahiv ilmi konusunda pek bilgili olmadı­ ğı gibi şair de değildi. Kendisine nahiv meseleleriyle ilgili bir soru sorulduğu zaman canı sıkılır. hatta _ ısrarla bir şey soranı yanından kovardı. ibnü'r-ROmf'nin onun hakkındaki hicviyeleri meşhurdur. Fakat mizahtan hoşlanan Ahfeş kendisi hakkındaki bu hicivleri kaydeder ve ezberlemeye çalışırdı. Onu kı zdırama­ dığını gören ibnü'r-ROmf'nin sonunda Ahfeş'i hicvetmekten vazgeçtiği rivayet edilir. Sfbeveyhi'nin ünlü el-Kitôb ' ını şerhe­ den Ahfeş'in Kitôbü'l-Enva', Kitôbü'lVahid ve 'l-cem', Kitôbü 't-Teşniye ve'l- BIBLİYOGRAFYA: Yakut. Mu'cemü 'l-üdeba.' ln şr. Ahmed Ferfd Rifaf), Kah ire 1355-57 / 1936-38- Beyrut, ts. (Daru ih yai't-türasi'I-ArabT), XIX, 263 ; Zehebf, Ma'rifetü 'l·kurra', Kahire 1969, 1, 200; a.m lf., A'lamü '~·nübela', XIII, 566 ; ibnü"I-Cezerf, Gayetü 'n·nih!J.ye (nşr. G. Bergstraesse r), Kahire 1351-52 / 1932·33, ll, 347; Süyiitf, Bug· · yetü 'l-uu'at (nşr. Muhammed Ebü'I-Fazl). Ka· hire 1384/ 1964- Beyrut 1399/1979, ll, 320; Davüdf, Tabakatü 'l·mü{essirrn (nşr. Ali Muhammed Ömer), Kahire 1392 / 1972, ll, 347. İbnü' l -Enbarf. 1'/üzhetü 'l·elibba' ln ş r. Muhamm ed Ebü 'I-Fazl l, Kahire, 1386/1967, s. 248 ; Yakut. Mu' ce mü 'f-üdeba' lnşr. Ahmed Fe rf d Rifaj). Kah i re 1355·57 / 1936·38 - Bey· rut, ts. IDaru İh yai't-türas i 'I-Arabfl. XIII, 246· 257; İbnü'l-Kıftf, inbahü 'r-ru uat ln şr. Muha mmed Ebü 'I-Fazl). Kahire 1369-93/ 1950-73, ll, 276-278; İbn Hallikan. Ve{eyat lnşr. İh sa n Abbas). Beyrut 1968-72, lll, 301 -303 ; Zehebf. A'lamü 'n-nübela', XIV, 480·482 ; Süyütf, Bugye· tü 'l·uu'at (n ş r. Muhammed Ebü'I-Fazl), Kahire 1384/1964- Beyrut 1399 / 1979, ll, 167·168; Keş{ü'?·? unan, ll , 1382, 1427 ; liaf:ıu ' l·mek· nan, ll, 274; Hediyyetü 'l·'ari{fn, 1, 676; Abdurrahman Fehmi, Medresetü 'l· 'Arab, İstanbul 1304, s. 44 ; Sezgin, GAS, VII, 353; VIII, 17 4 ; IX, 161 ; Ömer Ferrüh. Tarff]u'l·edebi'l· 'Arabf, ll, 393·394; Abdülhüseyin el-Fetlf, "el-Atıfe ­ şü's-şagir 'iil.imün naJ;ıviyyün !em yünşıfhü ehlü 'aşrih" , el·Meurid, X/ 3 ·4, Bağdad 1981 , s. 33-66; Brockelmann. "Ahfeş", iA, 1, 156 ; a.mlf.-Ch. Pellat. "al-Akhfa~", E/ 2 IFr.l. 1, 331. yAŞAR KANDEMİR Kufe dil mektebi alimlerinden. larında BİBLİYOGRAFYA: (__,.s...')'l._;:...c;.')'l) L Kaynaklarda kıraat ve Arap dili konueserleri olduğu kaydedilmekte ise de bugüne kadar bunlara rastlamak mümkün olmamıştır. cem' , Kitôbü 'n-Nevadir, Kitôbü '1-Cerad, Kitôbü'l-Mesa 'iyye, Ta 'likat 'ala Kitabi'n-Nebdt li'l-Asma 'i; Daratü'l'Arab; Kitôbü 'l-Emôli ve el-Mühe??eb gibi eserlerinin adiarına kaynaklarda rastlan ma ktadır. İbnü'I-Cezerf, Gayetü 'n-nihaye (n şr. G. Berg- liJ İNci KoÇAK Iii AHFEŞ EMİN IşıK el-EKBER ( _r.S')'J._;:...c;. ~~ ) Ebü'l-Hattab Abdülhamld b . Abdilmecld el-Ahfeş el-Ekber (ö. 177 / 793) Arap dili alimi. L , Kays b. Sa'lebe _j oğullarının azatlısıdır. Ahfeş lakabıyla tanınan 1 AHFEŞ ed-DIMAŞKİ (~..UI._;:...c;.')'J) Ebu Abdiilah Harun b . Musa b. Şerik et-Tağlib\' ed-Dımaşkl (ö. 292/904) L Kıraat alimi. dilcilerin ilki oliçin "yaşça en büyük" anlamında el-Ekber sıfatıyla anıldı. EbO Amr b. Ala'dan ders aldı. Kendisinden de Sibeveyh, Kisai, isa b. Ömer, Yunus b. Habib ve EbO Ubeyde Ma'mer b. Müsenna ders aldılar. Kaynaklarda müttaki ve sözüne güvenilir bir alim olarak zikredilen Ahfeş' in Arap diline en büyük hizmeti, bedevi kabileler arasında dolaşa ­ rak lehçe araştırmaları ve derlemeler yapmış olmasıdır. Arap edebiyatında, kasideleri bir bütün olarak şerhetme geleneği yerine, her bir beyti ayrı ayrı ele alıp şerhetme yeniliği Ahfeş el-Ekber'e nisbet edilmekle beraber kaynaklarda herhangi bir eserinden söz edi!- . memektedir. duğu _j 201 (816) yılında doğdu. Kıraati arz ve sema yoluyla Abdullah b. Zekvan ve Hişam b. Arnmar'dan öğrendi. EbO Müshir el-Gassani ile Sellam b. Süleyman el-Medainf'den hadis rivayet etti. . Şam'da yaşadı ve uzun süre Babülcabiye'de " şeyhü ' l-kurra" unvanı ile kıraat öğretti. Bundan dolayı Ahfeşü Babilcabiye diye anıldı. Arap dili ve edebiyatınd a özellikle kıraat-ı seb'a ve garibü'l Kur'an konularında derin bilgi sahibiydi. Kıraat imamı İbn Amir'in ravisi İbn Zekvan tarikinin en önde gelen mümessillerinden biri olup Şam'da ahfeş lakabıyla anılanların da sonuncusudur. Kendisinden kıraat öğrenen ve rivayette bulunanlar arasında, başta Muhammed b. Nusayr b. Ca'fer b. EbO Hamza olmak üzere. ibrahim b. Abdürrezzak, ibn ŞenebOz, Muhammed b. Nasr el-Ahrem. Ebü'l-Hasan b. Esrem. EbO Bekir b. Futays, Ebü'l-Kasım et-Taberani, ibnü'n-Nasih, ibn Zekvan el-Ba'lebekki ve EbO Bekir en-Nakkaş gibi alimler anılabilir. BiBLİYOGRAFYA: Sfraff. Af]barü 'n·nahuiyyfn el-Başriyyfn (nş r. F. Krenkow). Paris 1936, s. 40, 48, 52; İbnü'l ­ Kıftf, inbahü 'r·ruuat lnşr. Muhammed Ebü 'IFazl), Kahire 1369-93 / 1950·73, ll, 157-158; İbn Hallikan. Ve{eyat (nşr. İhsan Abbas). Beyrut 1968-72, lll, 301; İbn Tağrfberdf. en-1'/ücQmü 'z· zahire, Kahire 1956- Kahire 1383 / 1963, ll, 86·87; Süyiitf. Bugyetü'l·uu'at (nşr. Muhammed Ebü'I-Fazl ), Kahire 1384/1964- Beyrut 1399 / 1979, ll, 74; Taha er-Ravf. Tarrf]u 'ulami'l-lugati'l-'Arabiyye, Bağdad 1949, s. 79; Sezgin, GAS, IX, ·48·49 ; ömer Ferriih, Tarff]u 'ledebi'l·'Arabf, ll, 118·119; Brockelmann, "Ahleş", iA, 1, 156; a.mlf.-Ch. Pellat, "al-Akhfa~", E/ 2 IFr.), I, 331. li İNci KoçAK 525