DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI II. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ (23 - 27 KASIM 1998) (I) , TUı'4lyc Pljii!i1N ıt 'fi Isitım Mıışıınnıtlnrı M~rktıl;i KUtUphtHHıııi Tas. No: ANKARA-2003 ,, 1 Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan 1584 ilmi Eserler 1 93 Tashih Abdi! AKTAŞ Mustafa KAYA Yusuf APAYDIN Ali Osman PARLAK Dizgi Mehmet KARAVAŞ Hasan EKİNCİ HüseyinDiL Grafik RecepKAYA Baskı Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat. Tıc. İşl. Tel: (0.312) 354 9I 24 2003-06-Y-0003-584 ISBN: TkNo: 975-I9-3325-0 . ISBN: 975-I9-3326-9 © Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı Derleme ve yayın Şubesi Müdürlüğü Tel: (0.312) 295 73 06- 295 72 75 Il. DiN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 468 İKİBiNLi Yll..LARDA YENİ İRŞAD METODLARI NELER OLABİLİR? GülenACAR Teknolojinin son derece geliştiği ve bilim çağına girdiğimiz bu yıllarda maddi, menevi durumlarımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir. Yirminci asnn bu son çeyreğin­ de daha güzele ve. daha faydalı ya yönelmek uygarlığın gereğidir. Bilgisayar çağında bu cihazlardan yararlanmaksızın nasıl bilimsel gelişmeyi takip etmek mümkün değilse, çağın gelişmelerini gözardı ederek yalnızca geçmişle yetinrne de kişiyi o derece başarısız kılar. Günümüz insanının sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları olduğu gibi dini inanç ve da birçk sorunları vardır. Bu sorunlara köklü çözümler getirebilmek için metotlu ilmi çalışmalar yapılmalıdır. Manevi problemierin giderilmesi hususunda insanlara güzelce öğüt veren faziletli bir kişinin sözlerindeki şifa hiç bir şeyde mevcut değil­ dir. Zaman zaman bulutlardan serpilen rahmet damlalarıyla tabiat nasıl canlanırsa güzel bir sözle dinleyenlerin ruhları açılır, dirnaları nurlanır, fikren ahlaken büyük yükselme olur. yaşayışlarında Manevi ihtiyaçların ilmi araştırmalarla tespit edilmesinden sonra toplumun bu ihticevap verebilecek klasik metodları bilen fakat bu metodları yeni şartlara göre geliştirerek uyariayan elemanların ihtiyacı vardır. yaçlarına Bu kimseler bilgili, kültürlü, ehliyetli, sahasında ihtisas sahibi, yaşayışta örnek, dünya ve toplumdaki değişmeleri takip edebilen sabırlı, mütevazi ve dürüst münevver kimseler olmalıdır. Merhum Mehmet Akif yıllar öncesinden bize şöyle seslenrnektedir: Yedi yüz yıllık eserlerle bu dinin hiiHi, ihtiyacatını kaabil mi telafi? Asla. Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhiimı, Asnn idrakine söyletmeliyiz İslam'ı Kuru dava ile olmaz bu, fakat, ilm ister; Ben o kudrette adam görmÜyorum, sen göster? II. DiN ŞÜRASI 1EBLİÖ VE MÜZAKERELERİ Beşerin 469 hakka refık olmak için vicdanı, beraber yürümektir şam. Beşeriyyetle Yürümez dersen eğer, ruhu gider İslam'ın; O yürür, sen yürümezsen, ne olur encamın? (Safahat(Asım), 495-496) Tebliğimizdeki soruya cevap vermeden önce irşad kelimesinin manasını özetlemek istiyorum. İrşad (Ra-şe-de) fıilinden türetilmiş arapça kökenli bir kelimedir. Reşiid, Raşid, Reşid ve Mürşid gibi çeşitli şekillerde Kur'an'da geçmektedir. Rüşd, insanlara hak yolu göstermek ve çıkarlarını anlatmaktır. Doğru iş ve doğru yola da Rüşd adı verilir. Rü~düıı zıddı sapıklık (daliilet) ve azgın­ lıktır (gayy), (İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, m, 175). Ferd ve beşeriyet bakımından faydalı ve hayırlı yola Rüşd, bu yolu göstereniere Reşid, Raşid ve Mürşid adı verilir. İrşad kelimesi ile ilgili diğer kelimelerin manalarını vermemiz tebliğimize ışık tutacaktır. Davet: Kur'an'da daha çok bu kelime kullanılmaktadır. Davetçiye "Dili" denilmektedir. İsliimın gerçeklerine davet etmek irşad fıilinin eş anlarnlısıdır. (Nahl, 125) Tavsiye: Doğruyu ve gerçeği telkin manasma gelir. Asr suresindeki yenin lüzumuna işaret edilir. Terbiye: Eğitmek, olgunlaştırmak ve budur. Mürşid bir mürebbidir. Nasihat: Tatlı yetiştirmek karşılıklı demektir. Rab isminin tavsi- manasıda söz ve öğüt manasma gelir. (A'riif, 62, 79) Vaz veya Mevize: Nasihat; ders ve öğüt manasma gelir. Kur'an'da şöyle buyurulur. "Ey! İnsanlar Rabbinizden size bir öğüt ve kalbierde olana bir şifa inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir. (Yiinus, 57) Burada mevizanın manası: İnsanla­ n fenalıktan men etmek olduğundan Kur'an insanları fenalıktan nehy eden bir mevize demektir. (H.Beyan, V-VI, 2223) Zikra, tezkire, zikir: Tarihi hadiseleri hatıriayıp ders almak manasma kullanılır (Taha, 3, Gaşiye, 21). Bunlardan başka emr bi'I-ma'ruf-nehy anil-münker, hisbe, inzar, tebşir, adab-ı muaşeret, beşeri münasebetler ve halkla münasebetler gibi deyimlerde irşad manasında kullanılır (S.Uludağ, İslam'da İrşad, 22-23). İrşad ve tebliğ sırf bir propaganda olmadığı gibi bir usül veya metodda değildir. İr­ şad; irşad ve tebliğ metodu ile varılan neticedir. (Lisanü'l-Arab, m, 175) İrşad; kişinin kazanılması, gönlünün fetbedilmesi veya daha mükemmel bir merhaleye ulaştınlması demektir. Herhangi bir kimseye müsbet yönde tesir etmek bir irşaddır. İr­ şada verilen isimlerin çok oluşu bu kavramın ne kadar geniş olduğunu göstermektedir. (S.Uludağ, İslam'da İrşad, 23-24) İlk insanın yaratılışından günümüze kadar dünya çok çeşitli gelişmelere sahne olmuş­ tur. Buna paralel olarak da binlerce meslek çeşidi ortaya çıkmıştır. '. II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 470 Hz. Adem'in ilk yaptığı işlerden birisi, kendi sülbünden gelen nesiine birşeyler öğret­ mek ve onları terbiye etmektir. (Bakara, 30-33) Onun için bizde mazisi bu kadar eski olan terbiye, mürebbi ve muallim(öğretmen) gibi kelime ve kavrarnlara da değineceğiz. Terbiye arapça bir kelime olup, isHih etmek, düzene koymak, idare etmek, gözetmek.. anlamlarında kullanılmaktadır. eğitmek, Mürebbi kelimesine gelince; "Mürebbi", "terbiye" kökünden ism-i fiiildir. Terbiye eden, eğiten demektir. Bir de "tiilim" kavramı vardır. Ta'lim ise, "eğiterek, öğretmek" demektir. Bunun içindir ki, Kur'an-ı Kerim'de Peygamberlerin vazifelerine "tiilim" kendilerine de "muallim" denilıni~tir. Sonradan ıııu,ıllinı ~diınc~inin yc·riııi öğretmen alnıı~tır Diğer taraftan terbiye; Hz. Peygamber (s.a.v)'ın görevi açısından ele alındığında "tebliğ ve irşad" ~anasına gelir. Tebliğ eğitim ve öğretimi içine alan bir terimdir. İrşad ise, bir rehberliktir. Mürebbi ise; terbiye edendir. Tavır ve davranışları ile yetişmekte olan nesillere, ailede kendi çocuklarına, okulda öğrencilerine, sosyal çevrede ise, bütün insanlara iyi örnek olabilen ve onları iyiye, doğruya, güzele yönlendiren rehber kişidir. Bu konuda peygamberler ve diğer mürebbiler sırayla yerlerini alırlar. İslam eğitiminin gayesi ise şu şekilde özetlenebilir: İslam dininin gayesi, insanların dünya ve ahiret hayatlannın mutluluk içerisinde geç- mesini temin etmektir. İslam eğitiminin gayesi de, insanı "iyi insan (insan-ı kiimil) ve müslüman olarak yetiştirmekir denilebilir." (M.Öcal, Metodlar, 23-28. F.Bayraktar, Öğr.öğ. münasebetleri, 44-1 1) Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Eğitimin gayesi; Allah nzasına ulaşmak, ebedi hayatı elde etmek, nefisten cehaleti gidermek, dünya ve ahiret hayatını ihya etmektir. Konumuzu daha iyi kavrayabilmemiz açısından şu ayetleri zikredelim. ''İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (.Al-i İmriin, 104) "Siz insanlar için çıkarılnuş en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkorsunuz ve Allah'a inanırsımz." (AI-i İmriin, 110) Bir hadisi şerifte "Ya marufu emreder ve münkerden nehy ederseniz, ya da Allah üzerinize katından bir azap gönderir de duanız kabul olunmaz buyrulmaktadır." (Tirmizf, Fiten, 9, IV, 2169) Bir başka hadistede şöyle buyunılur: "Başkalarını doğı·uya çağıran kimseye kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Bununla beraber onların sevabmdan da hiç bir şey eksilmez. Sapıklığa çağıran kimseye ona uyanların günahı gibi günah verilir. Bununla beraber ona ~yanların günahından bir şey eksilmez." (Müslüm, İman, I-V, 16) Ayetlerde ve hadislerde geçen Ma'nıf; işaretleriyle tanınan demektir ve olumlu bir II. DİN ŞÜRASI 1EBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 471 mana ifade eder. Münker, ma'rufun karşıtıdır. Bu fiil tanımazlığa itmek demektir. Ma'ruf ve münker toplumu hayra ve şerre götüren şeylerdir. Bunlar bazı alimlerce adeta müslüman olmada aşılması gereken bir baraj olarak gösterilmiştir. Allah insanlık tarihi boyunca birbiri ardınca peygamberler göndererek insanları ma'rufa çağırırken, münkerden kaçınmalarını da emretmiştir. Ma'ruf'un emri, münkerin nehyi İslam'ın tebliği için önemli olduğu gibi İslam'dan sapmaların meydana gelmemesi için önemlidir. Öte yandan da mürninler birbirlerinin velileri oldukları için birbirlerinde gördükleri münkeri düzeltmeye ve aralarında ma'rufu yaymaya çalışmalıdırlar. (A.Ünal, K.T.K, 317) (Kur'an'da Temel Kavramlar) Aynca şu hususda dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu kadar ön.:mli olana c:ıv.:ti ki ın yapacak') Bütün rııüslümaııbr mı ! ._,b,ı :nü~.lüm:ml:ırd,ın bir grup mu? Hayıra çağırmak, iyiliği emretmek ve kötülüğe engel olmak bütün müslümanlara farkifayedir. Bu yapılmayınca hiç bir müslüman mesuliyetten kendini kurtaramaz. Fakat her yerde farzı ayn değildir, ümmetin tümünün vazifesidir. z-ı Ma'ruf(iyilik), İslam'ın gereği olan Allah'a itaat; Münker (kötülük) de İslam'ın geAllah'a karşı gelmek demektir. (Elmalılı Harndi Yazır, sad., II, 407) reğine uymayıp Al-i İmran, 110'uncu ayetin tefsirinde Mevdudi şöyle der: "0 halde müslümanlar kendilerine emanet edilen görevin sorumluluğunun bilincine varmalı ve kendileride öncekilerin düştükleri hatalara düşmemelidirler." (Tefhim I, 251) O halde her müslüman bildiği nisbette Allah'a davetle mükelleftir, bu müslüman ister halktan, ister alimlerden olsun bu kural değişmez. Aynca Hz. Peygamber veda hutbesinde "burada hazır olan, olmayana tebliğ etsin." (Buhari, İlim, 9-10) derken hiçbir aynma tabi tutmadan her müslümanı tebliğ ile mükellef tutmuştur. Sonuç olarak görüşleri birleştirdiğimizde; bilgili ve mütehassıs bir grubun davet görevini yerine getirmesi farz-ı kifaye ise, bütün müslümanların onlara destekçi olması farz-ı ayndır. (İ.Ersöz, İslam'da Davet Metodu, 12-15) Bu ön bilgileri verdikten sonra irşadın önemi, gerekliliği, irşad halkaları ve metod kelimesi üzerinde bilgiler verilecektir. Daha sonra K.Kerim' de ve hadislerdeki metodların incelenmesi yapılacaktır. İrşadın önemine ve faziletine kısaca değinirsek; dinf hükümetlerin tebliği ve ilahi emirlerin talimi demek olan irşad ve davet; çok önenıli ve kutsi bir görevdir. Bununla ilgili olarak Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Alimler peygamberlerin varisleridir." (Buharı, İlim 10) Din görevlileri Allah ve Resulüne vekalet demek olan: irşad, davet ve tebliğ mesleğini; diğer bütün mesleklerden üstün tutmaya mecburdur. Din müessesesinin ulviyet ve kutsiyetine inanılınazsa muvaffak olmaya imkan yoktur. Başarının sım bu inançtadır. Fakat bu inanç ve şuur bir kibir ve gurur vesilesi olmamalı, tevazuya engel teşkil etmemelidir. (İrşadda Usül, 39) II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 472 Davetin Gerekliliği: Beşer tarihine bakacak olursak ilk insan, ilk peygamber ve ilk davetçi Hz. Adem (a.s)'dir. Zaman zaman insanoğlu hak ve hakikatten sapmış, hidayet önderlerine lüzum hasıl olmuş ve kendilerine peygamberler gönderilmiştir. İnsanlar tabiatları icabı her zaman irşada, öğüt ve nasihata muhtaçtırlar. (Zilıi.yat, 35. A'Ia, 9-10) Dinf vazifelerini ihmal eden insanlara karşı yapılacak güzel öğütlerin az veya çok fayda vereceği inkar edilemez. İnsanlar ne kadar bozulursa bozulsun kalbier ne kadar katılaşırsa katılaşsın, Allah' a iman etmiş bulunan insanların iHihf gerçekleri dinlemeye, anlamaya ve ibret almaya açık bir kapısı bulunabilir. Yeter ki mürninler arasından bu açık kapıdan girecek onlara vazife sorumluluklanın münasip bir şekilde hatırlatacak mütehassıs kişiler bulunsun. (Şevki Saka, Kur'an-ı Kerim'in Davet Metodu) Hepimizin bildiği bir hadis vardır: "Din nasihatten ibarettir." (Buhari, I, 20) Bu hadis; nasihatindinin temeli ve direği olduğunu ifade eder. Peki nasihat kim için olacaktır? Hadisin devamı ashabın sorusu üzerine konuya açıklık getiriyor. "Allah için Kitabı ve Resulü için, müslüman devlet adamlan ve bütün müslümanlar için "Allah için nasihat nasıl olur? Bu hadisi doğru olarak anlayabilmemiz için -nasihat- kelimesinin arap dilindeki kök göz önünde bulundurmak gerekir. Nasihat yukanda açıkladığımız gibi sadece öğüt vermenin karşılığı olarak kullamlmamıştır. Aslında nasihatın kök anlamı samimi olmaktır. Bunun gereği olarak yeri gelince öğüt vermek nasihatın sadece bir bölümünü oluşturur. İşte bu anlamı gözönünde bulundurduğumuzda hadisi şöyle verebiliriz. "Din Allah için, kitabı ve Resulü için, müslüman devlet adamlan için, samimi olmaktır". Peki, bütün bu durumlarda samirniyet nasıl gerçekleşir, nasıl olur? (Saka, a.g.e., 22) manasım Bu hususu Müslim şarihi İmam en-Nevevi şöyle izah eder: Allah için nasihat: O'na iman, O'nu yüceltmek. Kitabı için nasihat: O'na inamp; aniayarak okumak ve tasdik etmek vs ... Resul için nasihat: Risaletini tasdik; suslar. getirdiğine iman, ahlakı ile ahlaklanmak gibi hu- Müslüman devlet adamlan için nasihat: Onlara hakkı emretmek, öğütlerde bulunmak. Bütün müslümanar için nasihat: Dünya ve alıiret işlerinde onları irşad, onlara eziyette bulunmaınak, bilmedikleri dinf hususlan öğrenmek, kavlen ve fıilen yardımda bulunmak, iyilikte emredip kötülükten sakındırmak, güzel öğütlerle onlara yön vermek ve ahlaklandırmak vb ... (Nevevi, Şerh-i Müslim, II, 37-40) Dün nasıl insanlık Peygamberlere muhtaç idi ise, bugün de alimiere ve davetçilere muhtaçtır. Gerçek davetçi cennet nimetini hakiki hedef olarak gözetmez ancak onu kendi iyi arnellerinin takdiri ve başarısına olanAllah nzasımn zarif bir nişanesi olarak görür. Nasıl ki insan kendisine verilen biı: kupa veya başarı belgesinden dolayı onu maddi değeri­ ne bakarak değil, ifade ettiği manevi kıyınetine bakarak sevinirse .. (A.Draz, İslam'ın İn­ sana Verdiği Değer, 98) IL DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 473 Davet Halkaları: Müslüman zaten Allah yoluna girmiş bir insandır bunu tekrar İslam dinine davet etmekte neyaran vardır? Bu bir tekrar değil midir? Akla gelebilecek bu gibi sorulara da şöyle cevap vermek mümkündür: Kur'an'ın genel hitab seyri içinde yer yer çeşitli topluluklardahitab ettiği gayet açıktır. Nitekim Ey! İnkar edenler! Ey! Kitab ehli'? gibi deği­ şik hitab şekliyle başlayan hitablar pek çoktur. Her grubun inanç özelliklerine göre birbirlerinden farklı olarak kendilerine hi tab edilmiştir. Müşrikleri, kitab ehlini ve münafıklan ilk önce iman esasianna davet etmekle işe başlayan Kur'an müslümanlanda imanlannda sağlam ve samimi olmaya, dinf vazifelerini yerine getirme hususunda gaflet göstermemeye, bilmediklerini öğrenmeye ve başkala­ rın;ıd;ı öğretmeyi emretnıektedir. (Elmalılı. VI. -+5-46) Konumuzu ilgilendirmesi yönünden insan kalbi hakkında söylenilen şu rivayetler ilgi çekicidir: .İnsan kalbinin çok değişken olduğu belirtilir. Hadiste: "Kalbe kalb denme sebebi değişkenliğidir. Kalbin misali çölde bir ağacın köküne takılrnış esen rüzgarla içten dışa çevrilip duran bir kuş tüyünün rnisalidir." buyrulur. Bir başka rivayette ise "Adem oğlunun kalbi tıpkı bir serçe gibidir. Bir günde yedi kere değişir" denmektedir. Bu değişme iyi veya kötü olabilir. Bu değişmeye gıda, iklim, içtimai muhit telkin ve terbiye vs. gibi şeyler tesir etmektedir. (İ.Canan, Sünnetle Terbiye, 50) Bundan dolayıdır ki nasih nasihat edecek ama hi tab edecek muhatabını iyi tamyacaktır. K.Kerim'de Peygamberlerin nasihatlanna dair onlann birçok rilmektedir. bir taşın haber ve- meydana gelen su daireleri nasıl bir merkezden çevreye doğru yayılıyorsa tıpkı onun gibi irşad faaliyetleride merkezden çevreye doğru yayıl­ malıdır. Tabii ve mantıki olan yol budur. İrşad faaliyetlerinin halkalan şunlardır: Göle atılan öğütlerinden etrafında a- İrşada kendinden ve yakınlanndan başlama: "Halka iyilik emrettiğiniz halde kendinizi unutuyor musunuz?" (Bakara, 44) bir baş­ ka ayettede ''Ey! İnananlar! kendinizi ve çocuğunuru cehennem ateŞinden koruyunuz. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır." (Talırim, 6) "Önce en yakın hısımlarllll uyar, sana uyan mürninleri kanatlarm altına al". (Şuara, 214-215) ayetleri bize ışık tutmalıdır. b- Dost ve ahbaplar c- Şehir halkı d- Yakın şehir halkı, millet, İslam milletleri ve insanlık. Bu hizmette muhatabırnız İslam'a inanan ve inanmayan bütün insanlar olmalıdır. Tabi ki herkesin bir alim kadar İslam'ın emir ve nehiylerini bilip nasihat etmesi beklenemez. Biz bilgirniz ölçüsünde alimiz ve tebliğle yükümlüyüz. iyiliği emreder, kötülüğü neyh ederken muhatablanrmzdan bize "Benim günahım bana ait, seni ilgilendirmez" diyenler olabilir. Kuşkusuz ki her fert, kendi inançlan ve amel- II. DiN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 474 lerinden mesuldur. Başkalannın günahlannın hesaplannı biz verecek değiliz. Fakat bileceğiz ki biz başkalannın günahlannı değil, onlan Hakk'a çağırmayıp, batıldanda uzaklaştınnamanın bize ait olan günahlannın cezasını çekeceğiz. Bu ceza hem ahirette hem de dünyada olacaktır. Bu yüzden hiç bir kimse hiç bir söz bizi yoldan alıkoymamalı, azmimizi asla kırmamalıdır. Bu konuyla ilgili Resulullah'ın anlattığı bir örneği inceleyelim. Allah'ın çizdiği hududa rivayet etmeyen kimse gemideki şu kavme benzer ki bunlar gemideki yerlerini kurayla paylaştılar. Bir kısmı geminin üst katına diğer kısrnıda alt katına yerleştiler. Kura neticesi olarak aşağıya yerleşenler su almak için çıktıklan vakit, üst kattakilerin yanından geçerlerdi. Bunun üzerine "hissernize düşen yerden bir delik açsakta yuk:ırıdakilcri rahatsız etmese k dediler. "Şimdi üst kattakiler. bunları istediklerini yapmakta serbest bırakiriarsa hepsi helak olurlar. Eğer onları bu tehlikeli işten me'n edersek, kendileri kurtulur ve onlarıda kurtarmış olurlar." (R.Salihin, I, 230) Öyleyse biz güİıalıkarlarla birlikte mahvolup gitmek istemiyorsak onlan uyarmak hareketlerinin yanlış olduğunu bildirmek ve kötü hareketlerini değiştirmek zorundayız. Bunun ne şekilde olacağını Peygamberimiz şöyle açıklamıştır. Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmesediliyle değiştirsin. Bunada gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin ki bu imanın en zayıf olanıdır. (Müslirn, Kitabü'l-İman, II, 2; Tirmizi, Kitabü'l-Fiten, Bab 2, Hadis no: 2172- Riyasü'z-Salihin, I, 228) Ayet ve hadislerin "Önder toplum olmak vasfını" vurguladığı açıktır. İnsan­ lığa lider olma şerefine inananlardan daha layık kim olabilir? Davette Metodun Rolü: Fransızca bir kelime olan metot (methode) yol, usül, tarz (Red House 617) biçim, yöntem karşılığı olup genel olarak bir gayeye ulaşmak için önceden çizilmiş bir yoldur. Metod her ilirnin temelidir, metodsuz ilim faydasız bir sermayedir. (A.Önkal, 61-62) Kur'an'da genel öğretim ve eğitim metodlan: İslam, insanı madde ve mana, beden ve ruhtan müteşekkil bir varlık, tüm temayül ve davranışlanyla bir bütün olarak ele alır. Her şeyiyle ilgilenir, Gaye, insanı mükemmelliOnu Allah'ın yarattığı fıtratla kucaklar, yaratılışında olmayan hiç bir şe­ yi ona yüklemez. İnsan hayatını organize eden bütün telleri akord eder. ğe ulaştırmaktır. İslam eğitim metodlan, bütünüyle insan fıtratına ve şahsiyetine uygundur. Metodlar, insan yapısına göre konmuştur, ölçü insanın yapısıdır. Kur'an-ı Kerim'in parlak bir terbiye metodu vardır. O, kişinin terbiyesinde öncelikle kalbe, Allah'a ve ahiret gününe imanı yerleştirir. İnsanın tepki ve duygulannı tahrik ederek, aklı ikna eder, böylece aklı ve duyguyu birlikte terbiye eder. Kur'an'da geçen eği­ tim-öğretim metodlannı ana ~aşlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz: 1- Tedricilik metodu . . 2- Soru cevap metodu. II. DiN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 475 3- Örnek edinme metodu. 4- İbret ve öğütle terbiye metodu. 5- kıssa ile terbiye metodu. 6- Darb-ı meselle terbiye metodu. 7- Teşvik ve sakındırma yoluyla terbiye metodu. 8- Emir bi'l ma'rufve nehy-i ani'l münker ile terbiye metodu. (F.Bayraktar, a.g.e, 3160) Kur'an imana giden yolun önünde duran engelleri kaldırmak için ne hitab eder. Btmdan dolayıdır ki. O önce hakmavı. sonra havretle dolan insanın bütünlüğü­ hakışlan ivi değerlendir­ mey.i, daha sonra düşünmeyı ve anlamayı bütün bu tikri ve hissi çabaları ders ve ıbret aima ile tamamlamayı, itaatı, şükrü ve sabn teşvik eder. (M .Aydın, İslam Üzerine Düşün­ celer, 84) Görülen bu kötülüğü ortadan kaldırmak ve bilinen bir iyiliğin yapılmasını sağlamak için çeşitli usüller mevcuttur. Bu derece ve kadernelere riayet etırıek irşad eden kimsenin başan şansını artınr. Onun için hangi irşad usülüyle ve ne şekilde müdahale edileceğini bilmek önemli bir meseledir. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'e şöyle hitab edi- yor: Ebi-i kitap ile ancak en güzel (metod} hangisi ise onunla mücadele ediniz. (Ankebüt, 46) De ki (Habibim) işte bn, benim yolurodur. Ben (insanlar) Allah'a (körükörüne debir hasiret üzere davet ediyorum. Ben de bana tabi olanlar da (böyleyiz). (Yusuf, 108) ğil) Ey Muhammed! Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanlarıda en iyi bilir. (Nahl, 125) Bu ayetlerde Allah (c.c), Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'e, davet ve tebliğde kullanametodlan açıklamıştır. Günümüzdeki din eğitimcilerinin de kullanacaklan bu metodlan üç madde şeklinde sıralayabiliriz: cağı 1- Davet ve Tebliğin Hikmetle Y~pılması: Hikmet, sözde ve işte doğruluk demektir. Peygamber Efendimiz, ayette tavsiye edilen metoda uygun olarak, sözü ile yaptıklan her zaman uyumlu ve tutarlı bir şekilde tebliğ görevini yapmış ve davette bulunmuştur. Öyle ise, bugünün din görevlileride, söz ve davranışlan ile kendi kendisi ile uyumlu ve tutarlı bir kişi olmalı, inandıncı, ikna edici delillerle eğitim ve öğretim yaptırmalıdır. 2~ Davet ve Tebliğin Güzel Öğüt (Nasihat)'le Yapılması: Peygamber Efendimiz (s.a.s.) insanlan tebliğ ve davetini, güleryüzle güzel öğütlerde bulunarak yapmıştır. O halde, bir din eğitimeisinin yapması gerekende budur. İnsanlan '. II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 476 kırmadan, insanlara öfkeleurneden ve onlara sabırla ve güzel öğütlerde bulunarak verilecek din eğitimi ve öğretimi, şüphesiz ki daha başarılı olacaktır. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz; Musa (a.s)'ye Firavun'a karşı bile yumuşak söz söylemesini tavsiye etmiş ve: "O'na yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar." (Tiiha, 44) buyurmuş- tur. Ruhta, kendine söylenenlerden etkilenme istidadı vardır. Umumiyetle bu geçici bir istidattır, onun için tekran gerektirir. Tesirli meviza (öğüt) vicdan yolundan direkt olarak ruha yolunu bulur, onu sarsar, bir müddet ruhun gizli duygularını tahrik eder fakat kendi haline bırakılırsa donuklaşır. Öğüt hem zaruri, hemde lazımdır. Çünkü ruhta devamlı tercih ve terbiyeye muhtaç bir takım fıtıf itici güçler vardır. Bu hususta mutlaka öğüt lazımdır. Lokıniin muresinde: "Hatırla ki; Lokman öğüt verirken yavrusuna şöyle demiş­ tir: Ey Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü şirk çok büyük günah ve zulümdür. Biz insana ana babasını tavsiye ettik •• diye başlayan ve özetle iyilik etmek, namaz kılmak, kibirli olmamak, tavırlarında ölçülü olmak gibi hususları içeren ayetler sıralanmaktadır. Bunlar öğütlerden birnebzecik örnektir. Çünkü Kur'an'ın çoğu muttakiler öğüdüdür. Öğüdü vermek kolay kabul etme ve yapma daha zordur. Bu yüzden yüz çevirenler uyarılnuş ve hoşlanmayacağmuz şekilde vasıflandırılnuş­ lardır." (Müddesir, 48-51) 3- Davet ve Tebliğin Tartışma (Mücadele) lle Yapılması: İlk iki yol sonuna kadar denendikten sonra başanya ulaşılamazsa ancak o zaman tartışma tavsiye edilmektedir. Ancak bu tartışma, hiçbir zaman kaba sözlerle olmayacak ve kavgaya dönüşmeyecektir. Çünkü ayette "en güzel şekilde tartışmak" ernrediliyor. Peygamberimiz (s.a.s.) hayatının hiç bir döneminde tebliğ görevini yerine getirirken kesinlikle kavgaya ve kaba söze yer vermerniştir. O halde din eğitimcilerinin tartışma usüllerinin en güzelini tercih etmesi gerekmektedir. Önemli olan, haklı olunan veya doğruluğuna kesinlikle inanılan bir konuyu iyi bir metodla ve ikna edici delillerle tartışıp, karşı fikirde olanlara benimsetebilmektir. (Metodlar, M.Öcal, 154-155. S.Uludağ, a.g.e. 51-52) Kur'an-ı Kerim'de Resulullah'ın önceki Peygamberlerin kıssalarına zaman zaman yer verilir. Bu kıssaların Kur'an-ı Kerim'de zikrediliş gayesinin, davetin her safhası ve sahası için bütün davetçilere örnekler sunmak, metod ve programlar takdim etınek olduğunu ifade edebiliriz. Resulullah'ın Davet Metodu: Resulullah'ın uygularnış, davetinde, yaşayışıyla, davranışıyla ve sözleriyle en geçerli metodları çevreye davet için gönderdiği ashabına da bazı metodları tavsiye ederek uy- malarını istemiştir. ''Kolaylaştırımz, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz." (Buhari, Il. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 477 İlim 12) buyurmuştur. Davette takip edilecek metod zaman ve zemine göre, muhatabın psiko-fizik durumuna uygun şekilde değişebilecek, İslam'ın müsamaha ölçüleri içerisinde yenilecektir. Hatta aynı muhattaba tek bir delil, bıkkınlık verecek tarzda tekrarlanıp durolmayacak sayısız delillerde olsa yavan bir uslüpla sunulmaya uğraşılmayacaktır. Bilakis deliller güzelce sıralanacak ve duruma göre gerekli olan metod hangisi ise ona baş­ vurulacaktır. İsHiıh dininin öğretimi bir yetişkinler eğitimi olarak başlamış ve devam etmiştir. Pey- gamberimiz evinde veya mescidde oturur, aldığı vahiyleri yetişkin müminlere bildirir, onların öğrenmelerini sağlardı. Peygamberin vefatından sonra O'nun usulü devam ettirildi. (B.Bilgin-M.Selçuk. Din Öğretimi, 41) Şu halde davette muvaffakiyet için uygulanabilecek metodlar neler olabilir. bu önceden tespit edilecek ve mutlaka riaet edilecektir (Önkal, a.g.e, 64) Resulullah'ın İsHim'a davet metodunu incelemenin lüzumuna gelince Resulullah'ııı döneminde bütün bir beşeriyet ne derece İsHim davetine muhtaç idiyse günümüzün insanı da belkide daha fazlasıyla bu davete muhtaçtır. Bu davette elbette başvurulacak yol, uygulanacak metod çok önemlidir. Peki acaba bu nasıl olacaktır? Bu metod öyle birmetod olmalıdır ki; tıpkı İslam'ın başlangıç dönemlerinde olduğu gibi yeniden canlı, evrensel ve herkese açık hale getirilmelidir. Biz tereddüt etmeden, çekinmeden, oyalanmadan ve yanılmadan düşünerek ve bilerek diyoruz ki; bu noktada gayeye erişmek, muvaffak olabilmek için tek yol, Resulullah Efendimizin yol ve metodudur. Zira Allah (c.c); bize dünya ve ahirete ilgilendiren her hususta ve her zamanda Allah Resulü'ne itaatı ve O'nun yolundan gitmeyi emreder. Kur'an-ı Kerim'de ''Ey İman edenler, Allah'a ve Resnlü'ne itaat edin." (AI-i imran, 32-132. Nisa, 59 vb) şeklinde pek çok ayet vardır. Bizzat Efendirniz bizlere sünnetini sıkı sıkıya tavsiye ve emir buyurmuştur. "Size iki şey bırakıyorum, onlara sarılırsanız daHilete düşmezsiniz. Allah'ın kitabı ve Resnlü'nün sünneti." (Ebu Davut, Talak, 40) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: ''Ey İna­ nanlar! Andolsun ki, sizin için Allah'ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve AIIah'ı çok ananlar için Resninilah en güzel örnektir." (Ahzab, 21) O'nun hayatı, Allah'ın Kur'an-ı Kerim ayetleriyle ortaya koyduğu kendisine davetin İlahi usül ve metodların, arneli olduğu sergilenişidir. Davetçinin karşılaşacağı bütün vaziyetleri veya onlara benzer, onlara çok yakın durunılan Peygamberimizin hayatında bulmak mümkündür. (A.Zeydan, Usulu'd-Da've, 326) Bundan ondört asır önce uygulanan metodların bugün geçerli olup larınca tartışma konusu yapılmak istenebilir. olmayacağı bazı­ Müslüman inanır ve yakinen bilir ki; İSLAM, hak din, Kur'an tek rehber ve Rasulullah son peygamberdir. Onlann getirdikleri hükünıler, bütün çağlara ve nesillere hitap eden eşsiz prensipler, her asnn ihtiyaçlarına cevap verecek emsalsiz esaslardır. Peygamberimizin tebliğ ettiği Kur'an ve bizzat yaşayarak sunduğu sünnet, kıyamete kadar bütün insanığa hak yolunun delili ve önderi olarak kalacaktır. II. DİN ŞÜRASI 1EBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 478 Bundan sonraki bölümlerde ortaya koyacağımız Hz. Peygamberin davet metodlannın bugünün ilim ve teknikleri sayesinde erişebildiği kadanyla kıyınet ve değerinin meydana çıktığı söylenebilir, gelişen imkanlar yönünden ileride O'nun daha iyi anlaşılarak takdir edileceğini, böylece her devirde örnek alınacağını ifade edebiliriz. Diğer taraftan asırlar geçse, insanlar ölüp insanlar doğsa, medeniyetler ilerleyip, tekde kainat üzerinde cereyan eden hadiseler mahiyetleri itibariyle pek fazla değişiklik arzetiDemektedirler. nikler gelişse İslam 'ın müsamaha ettiği ölçüler içerisinde, İslamf prensip ve esaslara ters düşme­ rnek kaydıyla İslam davet metoduna bir esneklik getirilerek zaman ve zemine göre, muhatabın durum ve seviyesi nazar itibara alınarak metodda devamlı bir yenilenme ve deği~ııwni:ı gerekliliğine km~ı' cılclim Aslında Peygamberimizin hayatı boyunca İslam'a daveti esnasında uyguladığı çok çeşitli metotlar, duruma göre hareket etmeyi doğrulayan ve gerekli kılan bir unsur duru- mundadır. Elbette bir çevre ve bölge ile diğer bölge ve çevreler arasında, değişik iklim ve muhitlerde, aynı zamanlarda sayısız farklılıklar olacak, bunlara dikkat, metot değişikliğini gerekli kılacaktır. (Tefsirü'l-Menar, VII, 324, IX, 291-292) Aynca günümüz tekniğinin geliştirdiği imkan ve vasıtalardan hakka ve hayra hizmette müslümanın istifade etmesi başkalannın istifadesinden daha önce gelir. Bu şekilde günün getirdiği üslfiplann İslam davetçisi, hayra yöneltecektir. (İ.Çakan, Hakkı Tavsiye, 65-66; 80-81) Yalnız değişen ve gelişen metotlar, İslam'a ve Kur'a uygun olmalı, Peygamberin davet metodlannın ruhuna mutabık kalınmalıdır. Elbette bunun tesbiti, bu ölçünün muhafazası ve devamlı murakebesi için herşeyden evvel Peygamberin İslam'a davet metodunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Biz biliyoruz ki; ResuluHalı Efendirniz yirmiüç sene gibi çok kısa bir süre içerisinde tarihte eşine rastlanmayan muazzam bir değişikliği meydana getirmiş nefsinden ve menfaatİnden başka hiç bir kayıtla bağlı olmayan bir topluluktan devirlerine "Asr-ı Saadet" dedirtecek, her devir için örnek bir hizmet grubu oluşturmuştur. Cenab-ı Mevla'dan temenrnirniz, bizi doğruya hidayet etmesi, hatalardan salim kıl­ ması ve kusurlanmızı bağışlamasıdır. (Önkal, A, Davet Metodu, 83-90) Sünnetle Genel Eğitim ve Öğretim Metodları: 1- Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Genel Eğitim Prensipleri Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kullandığı bazı eğitim ve öğretim metodlanın tek tek incelemeden önce, O'nun eğitim-öğretim esnasında dikkate aldığı bazı önemli prensiplerine işaret etmek faydalı olur kanaatindeyiz. Böylece O'nun eğitim anlayışı ve belli başlı eği­ tim ve öğretim prensipleri daha iyi anlaşılacaktır. a- Zamana riayet ederdi. Muasır eğitimde motivasyon, öğrenmeye hazır olma diyebiprensibe Peygamberimiz çok dikkat etmiştir. Her gün işlenen öğütleri sadece perşemme günlerinde olmak üzere haftada bir vermiştir. Bu metod tarihte ilk olarak leceğimiz bu II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 479 peygamberimiz tarafından kullanılmıştır. b- Peygamberimiz öğrettiklerinin aniaşılıp aniaşılmadığını kontrol ede, öğrenilenle­ rinde uygulanmasını isterdi. Abctest ve namaz uygulamalarındaki tatlı sert ikazlarını örnek alabiliriz. c- İyice anlaşılması ve akılda kalması için önemli hususlarla ilgili sözlerini üç defa tekrar ederdi. O ağır ağır, tane tane konuşurdu. Bu bir fikrin zihinde yer etmesi için önemli bir metoddur. her zaman ve her yerde benimsenmiş ve kabul edilmiştir. Tekrarın önemi ve gereği d- O her suale veya bilmediği suallere kesinlikle cevap vermez, sükut eder, vahyi beklerdi. Bu prensibe bilhassa öğretmen ve din görevlisi olanların daha çok dikkat etmeleri gerekir. e- O kolayı tercih ederdi. Bu İslam'ın ruhunda vardır. "Allah sizin için kolaylık diler güçlük istemez." (Bakara, 185. Maide, 87) ayeti bunu gösterir. Kolaylaştıncı bir muallim olarak gönderilen Peygamberimizin kolaylığı tercih etmesinden tabii bir şey olamaz. Peygamberimizin asırlar önce koyduğu bu uygulamaya bugünkü eğitim dilinde "Basitten mürekkebe, kolaydan zora, ilkesi adı verilmektedir. f- O muhatabını asla mahçup etmezdi. zik ve kibar davranırdı. Onların hatalarını yüzüne vurmaz. Onlara na- Bu prensipler ışığında Resulullah'ın eğitim öğretim metodlarını şöyle özetleyebiliriz: PeygamberimizKur'an-ı Kerim'de geçen eğitim öğretim metodlarını aynen kullan- mıştır. Şüphesiz ki şey değildi Peygamberimizin ahlakı, hareket ve davranışlarıyla Kur' an' dan başka bir ve Kur'an'ın canlı bir tercümesiydi. O'nun kullandığı eğitim öğretim metodları sayılmayacak kadar çoktu. O yeri geldiğinde birden fazla metod kullanmıştır. Bir mecliste sorulan suallere göre eğitim metodu kullanmıştır. Biz şimdi O'nun Sahabelere bir şey öğretirken takip ettiği metodlarından bazılarını önem sırasına bakmaksızın sayalım. 1- Tedricilik, 2- Sual-cevab, 3- Eksersiz ve tekrar, 4- Kıssa ile eğitim, 5- Duyguları eğitme metodu, 6- ikna ederek eğitme metodu. vs. gibi maddeler Peygamberimizin metodlarından idi. Bu metodlan kısaca açıklaya­ cağız: 1- Tedricilik metodu: Peygamberimiz bu metodu çok iyi kullanmıştır. Dolayısıyla İs­ yirmiüç yılda zafer kazanmasının sebeplerinden biri budur. O muhatablarının psikolojik durumlarını çok iyi bilen bir psikologdu. lam'ın '. n. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 480 Bir defasında Peygamberimize bedevinin birisi "islam nedir?" diye sorduğunda Resulullah İslam'ın beş şartını söyler. Bu zat: "vallahi bundan ne fazla, ne eksik yapanın" der ve gider. Arkasından Peygamberimiz "Eğer doğru söylüyorsa, kurtuldu." buyurdular. Bu bedeviye bilgiler sırayla ve tedricen verilmiştir. Eğitimci yerine göre bu metodu kulIanmalıdır. 2- Sual-cevab metodu? O'nun en çok kullandığı metoddur. O sahabeye bir soru sorar, cevabını muhatabdan bekler, sonra asıl cevabı kendisi verirdi. O bir gün şöyle buyurdu: "Ağaçlar içinde öyle bir cins vardır ki yapraklan hiç düşmez. O, tıpkı müslümana benzer. Nedir o, söyleyin bakalım? Sahabede "Siz söyleyin" diye karşılık verdiler. Resuluilah "o hurmadır" dedi. O, önce merak uyandırıyor, dikkat ve öğrenme arzusunu harekete geçiriyor. bu merak içinde olanlara cevabı vererek konuyu aydınlatıyordu. 3- Eksersiz ve tekrar metodu: Bir başka metodu; arneli metoddur. O, minbere çıkmış, orada namaz kılmış, sahabe de O'na uyarak namaz kılmişlardır. 0: "Ben bunu bana uymanız ve namazı benim kıldığırn şekilde öğrenmeniz için yaptım." buyurmuştur. Abctestte de aynı uygulamayı yapardı. O sahabeye bilgileri sesli tekrar ettiriyordu. 4- Kıssa ile eğitim: Bu eğitiminde iki hedefi vardı. Birincisi, Allah'ın rızasına nail olmak, ikincisi ise; teşekküre teşvik idi. O'nun kıssalan Kur'an-ı Kerim'e göre daha özel ve aynntılı kıssalar idi. 5- Duygulan eğitme metodu: O ganimetten az pay aldıkianna üzülenlere; "Siz yolunuzu şaşırmışlardandınız, Allah size hidayet etmedi mi?" diye sorduğunda; "bize Allah ve Resulu yeter." deyip yaptıklanna ağladılar. 6- ikna ederek eğitim: Bir konuya muhatabın anlayacağı açıdan yaklaşarak onu ikna etmek çok fayda sağlamaktadır. Değer vererek kalb kazanma, çocuklara ve yabancılara özel muamele, hediyeler verme ve hatırlatma O'nun metodlanndandır. İslam eğitimcilerinin belli başlı vasıflannı tezimiz boyunca verdik. Bunlara ilaveten ana hatlanyla şunlan sayabiliriz: Şefkatli, iyi bir rehber, ilme teşvik eden, muhatabın seviyesine göre ilim öğreten, özü sözü bir vakarlı, bilmiyorum diyebilen, sade hayat süren, takvalı, kanaatkar, maddeci olmayan, yumuşak huylu davranan, aağırbaşlı vs ... (Öğr. Öğ. 64-77. A.Önkal Davet Metodu, 295-313) Bu hususta merhum Akif'in tavsiyelerini alalım: "Vaizlik, nasililik gayet müşkil vazifelerdir. Bu kimselerin Hak yolunu tanıması kafi değildir. O caddeye çıkan yoUann nerelerden sapma ihtimali olduğunu bilmelidir. Bir de yanlış yol tutanlan "dalalettesin" demekle iş bitmez. Oraya nasıl düşmüş. Saha-ı irşada nasıl çıkacak buralannı tahmin etmeli sonra biçarelerin eline yapışmalıdır. Hele tekfır, tehdit, makamında ele alınacak silahIardan değildir. Onun için "sus! kafır oldun" nidası top gibi patıasa kuru sıkı telakki olunacaktır!. .. (Akif, Kur'an-ı Kerim'i tefsiri, 59) Resulullah'ı eğitimde başarılı kılan sebeplere kısa bir bakış: Pedogoji tarihleri, tetkik edildiğinde çeşitli eğitim sistemleri ve eğitimcilerle dolu olgörülür. Hayatın gelişmesine paralel olarak bazı telakkiler, bu arada eğitim-öğretim hususundaki görüşler değişmiş, her asnn insanı daha iyi, daha yeni ve daha güzeli ara- duğu II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 481 mıştır. Elbette fen ve teknikte, kültür ve medeniyete paralel olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerinde de bir takım değişiklikler görülebilir. İslam eğitim sistemi, batı eğitim sistemlerinden çok farklıdır. Biz burada Peygamberimizin hayatında şekillenen bu iki farkı örnek olarak vermekle yetineceğiz. a- Hz. Muhammed (s.a.s.) bir peygamber, bir öğretmen, bir Fakat O, bizzat Allah tarafından terbiye edilmiştir. mürşid ve terbiyeci idi. Şöyle buyuruyor: "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti .. (El-Munavi, Feyzu'l-Kadir, Kahire 1356, I, 224) O zaten İslam'ın ve Kur'an'ın canlı bir tezahürü idi. O'İıun hareketleri dolayısıyla İs­ lam terbiyesi ilahi kaynağa dayanmakta idi. b- Allall eınretım~. val1yetmiş, örnek olarak da Hz. Muhammed (s.a.s.)"i terbiye etPeygamberimiz ise aynen tebliğ etmiş. Sahabe'de bu örneğe tam uymuştur. miştir. Hz. Muhammed (s.a.s.) çeşitli öğretim metodlarını kullanmıştır. Sonuç olarak diyebiliriz ki Resulullah'ın eğitim ve öğretimdeki başarısını sözlerinin vahye dayanması, söylediklerini harfıyyen yapması ve kullandığı uygun metodlarda aramak gerekir. O'nun kadar güçlü ve başarılı bir terbiyeci görmek mümkün olmamıştır. Yirmiüç yıl gibi kısa bir sürede insanlığı ahlaksızlık batağından kurtarmış, düzlüğe çıkarmıştır. Belirtilen zaman aslında milletlerin. hayatında uzun bir zaman değildir. Resuluilah bu kadar kısa bir zamanda insanlığı en güzel şekilde terbiye ettiği gibi kendinden sonrakilere de sapmamak, sapurmamak için Kur'an ve sünneti bırakmıştır. O'nun eğitim ve öğretimdeki metod ve başarısını tam olarak anlayabilmek için hayatım ve faaliyetlerini iyi araştırmak gerekir. (Öğ-Öğrenci, 81) O'nun sözlerinin salıili olanlarını tesbitte hassasiyet gösterilmelidir. Hz. peygamber devri eğitim ve öğretim müesseseleri: "Ey örtüsüne bürünen kimse, kalk insanları inzar et" (Müdessir 1-3) fermanıyla yerinden fırlayan Peygamberimiz önce gizli sonra açıktan; evvela evlerde daha sonrada mescitlerde ve de her uygun mekanda da tebliğine devam etmiştir. Mescid-i Nebevi'de suffe isimli bir bölüm inşa edilmişti. Dörtyüze yakın talebe burada eğitim görüyordu. Gündüzleyin konferans salonu gibi kullanılan bu bölüm (Öğr. öğ., 91) çağımız mescitlerine örnek teşkil etınelidir. İrşad ehli cami cemaati dışındaki kimseleri hedef kitle olarak seçmelidir ve onlara ulaşmanın yollarını aramalıdır. Bu husus tebliğimizin en önemli maddesini kapsamaktaboyu külliye şeklinde düşündüğü bu oluşumların maalesef günümüze birkaç örnek dışında aktarılamadığını teessürle tesbit etmekteyiz. Hollanda Diyanet Vakfı tarafından yaptınlan Hollanda'daki Zaandam camii ve mini külliyesi örnek alı­ nabilir. Netikem Hollanda devlet makamları tarafından bu bina resmen ödüllendirilmiş­ tir. Bu tip bir yapının diğer camilere örnek teşkil etmesini temenni ediyorum. çünkü cami yanında camiye hazırlık olarak kabul edebileceğimiz bir mekamn birinci basamak olarak rolü tebliğ açısından çok önemlidir. Konferans salonuna kuralsız girebilen herkesimden insanlar çeşitli teknolojik imkanlardan da faydalamlarak yapılan yapıcı telkinlerle İslam dinine daha bilinçli bir şekilde yaklaşacaklardır. dır. Ecdadımızın asırlar '. II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 482 Ehil eğiticiler sayesinde yanlış bilgilendirmelerden annarak bidat ve hurafesiz eği­ tim göreceklerdir. Eğitimde metodun önemini vurgularken bir o kadar da mekanın ehemrniyeti önem arz etmektedir. İkibinli Yıllarla İlgili Tahminler: Yapılan araştırmalar sonucu ikibinli yıllarda dünyadaki bazı temel eğilimlerin özetle tahmin edilmektedir. "Demokratikleşme yayılacak, ilim ve teknoloji yaygınlaşacaktır. Araştırma ve geliştirme yoğunluk kazanacaktır. Dünya çapında modern sanayileşme yaygınlaşacak nüfus artışı devam edecektir. Şehirleşme ve büyük şehir merkezlerinin gelişmesi devam edecektir. Boş zamanlar artacak zevk ve sefaya düşkünlük şöyle olunacağı yavgınla~acaktır. sliratli bir tempo Topyekün imha etme kahiliyetine sahir silahhır 2000' li yıllar, lll)) çoğalacaktır. Değişme kazanacaktır. (f.Sadıklar, Davetçi geleceğin sorunlarını önceden tespit edip uyanık davranacak muhataplarına tedbir aldıracaktır. Bu hususta Hz. Ali'nin (r.a) şu sözü tebliğimizdeki sorunun en güzel cevabı olacaktır. "Çocuklarınızı sizden sonraki zamanlar için yetiştirin." (Örnek Metinler, D.İ.B.Y, 117-ll8) Hanımların İrşadı: İrşad konusunda hanım çok önemlidir. Aslında irşad sadece erkeklerin yürüttükleri bir faaliyet değildir. Yerine, zamanına ve durumuna göre bu faaliyet hanunlar tarafından da yürütülür. Mürşide ve vaize hanımiara İslam tarihinin her döneminde rastlanmıştır. Hanımlar erkeklerden farklı bir fizyonamiye ve psikolojiye sahiptirler. İslam'ın getirdiği en önemli yeniliklerden biri hanımı layık olduğu yere yükseltmesidir. Din görevlisi; hanımların irşadına ehemmiyet verir. Onları irşad aileyi irşaddır. Peygamberimiz hanım­ Iara özel suretle vaaz ederdi. Unutmamalıyız ki; hanımlar tarafından kurulmuş nice medrese, cami, türbe, han, hamam, sebil, hastahane ve vakıflar mevcuttur. (İslam'da İrşad, 125-126) Hanırnlar, endüstri çağı diyebileceğimiz yaşadığımız çağda ağırlıklarını hissettiremeBuna karşılık bilgi çağı diyebileceğimiz önümüzdeki çağlarda yerlerini şimdi­ den aldılar. (2000'li yıllar, 79) mişlerdir. Son nüfus sayıılıında ülke genelinde hanımların nüfusumuzun yanya yakınını teşkil ettikleri tesbit edilmiştir. Bu kadar büyük bir çoğunluğun bilinçli bir dinf eğitim almalan, özellikle farz olan ilim tahsiline yardımcı olunması dini bir sorurnluluktur. Bu durumda yetişmiş hanım görevlilere de çok ihtiyaç olacaktır. Şunu unutmamalıyız ki; beşik sallayan eller dünyayı sallayacaktır. Aynı durum hac içinde geçerlidir. Hacı adaylannın çoğunluğunun hanım olması açısından hanım görevlilere çok ihtiyaç vardır. Sevindirici bir gelişme olarak yirmi hanım görevli bu sene hacca gitmiştir. Temennimiz bu görevlilerin sayısının artırılmasıdır. Bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na yaptıklan diğer hayırlı çalışmalar gibi bu çalışmalanndan dolayı da teşekkürlerimi bir borç bilirim. II. DİN ŞÜRASI 1EBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 483 SONUÇ İnsanlık yeni bir arayış içerisine girmiş bulunuyor. Yöneliş ise ilahi vahye doğru ol- maktadır. İslam insanın temel meselelerine ilahi çözüm getiren bir değerler ve çözüm sis- temidir. Bugünkü müslümanların sorunlarına köklü çözümler İslam eğitim felsefesinin ve metodlannın doğru ve uygun biçimde aniaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır. (İ.Araştır­ malar, 1-1,72) istikamete çağıran bir kitaptır ve kendisine has bir özelliği vardır. Yaptığımız araştırmalar sonucunda inceleyebildiğimiz kadarıyla Kur'an kendi metodunu yine kendisi açıklamış bulunmaktadır. Hikmet ve güzel öğüt es:ısl::ırına '-!:!ii re İr<;:ıd fa:ılivetleriııin ~iirdürülmcsi. a':nı zaıııalllb mu!ıatahlarlada en '-!:!Üzel > mücadele edilmesi istenmektedir. Hikrnetle ve güzel öğütle kastedilen yine Kur'an-ı Kerim'in kendisi ve onun ölçülerine uyan ilim, güzel söz, davranış vs., gibi herşeydir. Kur'an ise bütünüyle insanlan doğru ~ Kur'an önce davet edilmesi gereken konuyu belirtmiştir. Bu konu insanlan Allah'a götüren yoldur. Diğer bir ifadeyle İslam dinidir. İslam'ın temelide iman esaslandır. Kur'an-ı Kerim'in ağırlık noktasını bu esaslarla ilgili ayetler teşkil etmektedir ve iman esaslarını benirusetmekte Kur'an'ın en etkili faktörlerinden biridir. Aynca örnek bir davetçi olmasının lüzumuna gelince; örneğin bir kere gösterilmesi defalarca anlatılmasın­ dan daha etkilidir. Yüce Allah, Hz. Muharnmed'i Kur'an ahlakına göre terbiye etmiş ve O'nu örnek bir irşad edici olarak gönderrniştir. Metodun uygulanması ve insanlar üzerinde etkili olması Allah için yapılan irşadlarla mümkün olur. Kur' an' da her çeşit iyi özellikleri kendinde toplayan bir davetçinin uygulayacağı metodun esaslan üzerinde durulmuştur. Kur' an, karşılaştığı insanlan fılaf ve sosyal dururnIanna önem atfeterek, onların anlayabileceği bir dilde kendilerine hitap etmiştir. Kur'an irşada önce temelden başlamayı prensip ederek, iyi olmayan bir inanç sistemi üzerine kurulmuş bulunan kötü ve zararlı alışkanlıklan yasaklamakla işe başlamadı. İlk önce insanın ruhf yapısından ve inanç sisteminden başlayarak zamanla diğer esaslara geçti. Gönüllere, zihniyetiere yerleşmiş bulunan küfür inancını yıkıp onun yerine "Allah 'tan başka ilah yoktur." esasını yerleş tirdikten sonra diğer ibadetler yerleştirilmiş sonra kötü alışkanlıklar yasaklanrnıştır. Kur' an tevhid inancını yerleştirmek için de şöyle bir metod takip etmiştir. Muhatabın inancını tenkid etmeden onun zayıf ve kötü yönlerine dokunmadan önce, kendi görüşü­ nü ortaya koymuş ve onun üstün yönlerini açık açık belirtmiştir. Yüce Allah'ın fiil ve sıfatlarından bahsederek O'nu tanıtmaya çalışmıştır. Kainatı yaidare etmesinden, herşeyin sırrını bildiğinden, dilediğine dilediği kadar nzık vereceğinden, tekrar tekrar söz ederek bu özelliklerin sadece Yüce Yaratan'dan başka hiç bir varlıkta bulunamayacağı gerçeğini ortaya koymuştur. Muhatablannı ikna etmede Kur' an, insan fıtratının özelliklerine ve çeşitli temayüllerine de büyük önem vermiştir. İnsan menfaatını sever ve hissi bir varlık olduğundan etkileurneye hazır durumdadır. Kur' an' da ratıp II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 484 tasvir edilen ebedi cennet nimetleri ve çizilen bu muhteşem tablolar karşısında insanın etkilenmemesi asla düşünülemez. Kur'an inananlara böyle bir hayat vadederken, inanmayanlara da dehşetli cehennem azabının varlığını bildirmektedir. Ayrıca geçmişteki imansız insanların başına gelen felaketlerden ders almamız istenmiştir. Geçmiş hadiselerin ibret verici yönleriyle tekrar edilmesi, insanlar üzerinde uyarıcı ve kalıcı etki bırakmakta­ dır. Pikirlerin meseller yoluyla anlatılması, zaman ve yer unsurları dikkate alınarak tedricilik ve kolaylık esaslarına göre yumuşak bir şekilde insanlara hitap edilmesi emir ve tavsiye edilmiştir. Tebliğimizin başında verilen sorunun cevabını araştırmalarımız sonucunda şöyle ve- rebiliriz: 2000'1i yıllarda: yeni den dönüş olmalıdır. irşad metodumuz: dinimizin "eskimez yeni" kaynaklanna yeni- en yeni teknolojik iletişim ağıyla ülkemizin ve dünyanın dört bir taraki; insan için asıl olan kalb ve akıl ile elde ettiği tecrübeleri ideal bir potada eritip, Kur'an ve sünnet süzgecinden geçirerek eşyanın hakikatine ulaşmaktır. Bu çalışmalar fına ulaştırılmalıdır, Şunu unutmamalıyız İnsanlığın içine düştüğü bunalımdan kurtuluşu; bütün kalbiyle Allah'a inanıp Peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanmış, çağdaş ilim ve teknolojiye sahip ve hakim nesillerle mümkün olacaktır. İhlaslı eğitimcilerimizin safkatıksız din anlayışımızı zararlı akımlardan, bidat ve hu- rafelerden temizleyebildikleri ölçüde irşad çalışmaları hedefine ulaşacaktır. Gayret bizden tevfik Allah'tandır. (c.c) DİLEK VE İSTEKLER İsHl.m zamanırnıza gelinceye kadar pek çok ülkede yayılmış ve de yayılmaya da devam etmektedir. Bu yayılmanın sıhhatli olabilmesi için ilhamırnızı Kur'an'dan alıp asnn idrakına sunmalıyız. Bizimde bu kutsal yayılmaya katkırnızın olması için dilek ve temennilerimizi şöyle sıralayabiliriz: 1- Akarsuların kaynağına gidildikçe coştukları hepimizin müşahedeleri arasındadır. İkinbi yıllarda bu coşkuyu yaşayabilmemiz için gerçek kaynağırnız Kur'an'a yönel- meliyiz. Üzerinde hitabet, tebliğ ve irşad metodolojisi açısından bilimsel ve pratik araş­ tırmalar yapmalıyız. 2- Kur'an-ı Kerim'de bize örnek olarak sunulan Peygamberimizi taklid değil takib etmeliyiz. O'nun hayatını yeni nesillere anlatmalıyız. O'nu tanıtınalı sevip sevdirmeli, O'na atılan taşları bir bir temizlemeliyiz. 3- Diyanet Saati programlarında ilmf sempozyum ve panelleri izleyebilmeliyiz. 4- Çocuk ve gençlere yönelik canlı ve dinamik programlar hazırlanmalıdır. Çizgi filmlerde dahil bu çalışmalarda iman, ibadet ve ahlak konularının işlenmesi ve güneeli II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 485 aksettirebilmek hedefimiz olmalıdır. Bununla birlikte özel gün ve geceler daha cazib bir şekilde kullanmalıdır. 5- Kitle haberleşme araçlarının, sesli' ve görüntülü yayınların irşadın etkinliği açısın­ dan ilk sıraları aldığı bilinmektedir. Burada verilen mesajların tatmin edici bilgilerle mücehhez olması gerekmektedir. 6- Ayetleri birer aşr'ı-şerif veya sureler halinde tarihi arka planıyla ve ekranda görüntülerle daha cazip bir şekilde sunmalıyız. Bu uygulama çağımız insanının Kur'an'ı daha iyi anlamasını sağlayacaktır. 7- Muhatabın fikrinin kilde geliştirilmelidir. alınması açısından anket veya soru cevap metodu, ilınf bir şe- 8- İnsanlarmuz İslam 'ın düşünce yapıswa aykırı görüş ve akımlardan korunmalıdır. 9- Kötü alışkanlıklarla mücadelede Yeşilay'la işbirliği yapılmalıdır. 10- İlmf ve dinf delillerle çevrenin korunması sağlanmalıdır. Her türlü israf bilinci verilmelidir. ll- Ruhsal ve bedensel özüdülere yönelik irşad metodları geliştirilmelidir. 12- Yurt içi, yurt dışı ve hac programları hizmetleri için daha geniş ve seminerlere ağırlık verilmelidir. çalışmalar yapıl­ malı 13- Hizmet içi eğitimierin malara önem verilmelidir. lı, artırılarak; Haseki eğitim programları paralelindeki çalış­ 14- Din göreviilerinin karlyer salıibi olmalarına yardımcı olacak çalışmalar yapılma­ bu çerçevede şark ve garp dilleri öğrenimine öncelik verilmelidir. 15- Klasik irşad metodlarının çok yönlü irşada dönüştürülmesi (Yani aksiyon, sanat entellektüel felsefe ve kültürel diyalog) gerekmektedir. 16- Bir "İRŞAD ENSTİTÜSÜ" kurulmalıdır. 17- Yardımlaşma, kültürel etkinlikler ve Iisan açısından diğer ülkelerle işbirliği yapıl­ malıdır. 18- İrşad faaliyetlerinin internete de kaydınlması temennimizdir. 19- Birlik ve beraberlik açısından irşadın önemi malumdur. İnsanları tevhid paydasında toplayıp İsHim'ın barış, kardeşlik, hoşgörü şemsiyesini daha büyük kitlelere aç- mak ve Hz. MevHina gibi "ne olursan ol gel!" diyebilmek metodların şruu olsa gerektir.