Sorularlarisale.com Bazı ilahiyatçılar tefriciyedeki: "O Nebi ki, onun yüzü suyu hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar dağılır, ihtiyaçlar karşılanır, arzulara ve güzel akıbetlere erişilir, bulutlardan yağmur dökülür..." ifadelerine şirk diyor? İslam dininde tevessül, yani Allah katında makbul bir şeyi vasıta kılarak Allah’tan bir şey istemek caizdir. Mesela, "Allah’ım Kabe hakkı için beni affet." demek, "Peygamber hürmetine bana yardım et, beni şu musibetten kurtar." demekte İslam alimlerince hiçbir sakınca görülmemiştir. Bunu sakıncalı ve şirk görenler ehli bidat olan Vehhabilik mezhebidir ki, sapkın ve Ehl-i sünnetin dışında olan bir mezheptir. Vesileleri vesilelikten çıkarıp, bizzat vesilelerden istemek şirk olur. Mesela, "Ey Kabe bana şunu ver, ey Peygamber beni affet, ey, filanca benim başımdan şu musibeti al..." demek, şirktir. Bu iki yaklaşımı birbiri ile karıştırmamak gerekir. Tevessül, yani vesile ile Allah’tan istemek caiz iken, bizzat vesileden yardım ve talepte bulunmak şirktir. Vesile edilen şey, Allah ile kul arasında kesif bir perde olup, Allah’tan istemeyi engelliyor ise, bu vesile şirk unsuru oluyor. Yok, vesile Allah ile kul arasında şeffaf bir perde olup, Allah’tan istemek manasına kuvvet veriyor ise, bu makbul ve caizdir. İşte maalesef Vehhabi zihniyeti bu hakikati kavrayamadığı için, tevessülü şirk olarak kabul ediyor. Vesile edilerek yapılan duaların makbul ve hak olduğuna dair ayet ve hadisler şöyle geçiyor: Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler, Allah’tan korkun, ona ulaşmak için vesile arayın ve onun uğrunda cihad edin. Umulur ki, felâha kavuşursunuz.” (Maide, 5/35) “Dua edenler Rabbına ulaşmak için bir vesile edindiler. Böylece kim (Allah’a) daha yakın olur diye ortaya çıkar. Bunlar, onun rahmetini umuyorlar ve onun azabından korkuyorlar. Şüphesiz ki onun azabı sakınması gerekli olan husustur.” (İsra, 17/:57) page 1 / 3 Hz. Enes anlatıyor: Hz. Ömer, kuraklık ve kıtlık olduğunda -halkla birlikte- yağmur duasına çıktığı her seferinde Hz. Abbas’ı vesile yapar ve şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Biz daha önce Peygamberimizi vesile yaparak senden yağmur istiyorduk ve sen de bize yağmur veriyordun. Şimdi ise -Peygamberimiz aramızda yok- onun amcasını vesile kılarak senden yağmur istiyoruz, ne olur bize yağmur ver.” derdi ve hemen yağmur yağmaya başlardı. (1) İmam Ahmed ve Trimizî’nin bildirdiğine göre, Gözünden muzdarip olan a’ma bir adam Hz. Peygamber (a.s.m)’e gelerek kendisi için dua etmesini istedi. Hz. Peygamber (a.s.m), ona: "İstersen senin için bunu tehir edeyim ki, ahiretin için hayırlı olur (Tirmizî’de: istersen sabredersin); istersen sana dua edeceğim.” dedi. Adam, dua etmesini isteyince, Hz. Peygamber (a.s.m), ona güzelce abdest almasını, sonra iki rekat namaz kılmasını ve ardından da şöyle dua etmesini emretti: “Allah’ım! Senin rahmet peygamberin olan Muhammed’i vesila kılarak senden istiyor ve sana yöneliyorum. Ya Muhammed! Bu ihtiyacımın giderilmesi için seninle / seni vesile ederek, Rabbime yöneliyorum. Allah’ım! Onun hakkımdaki şefaatini kabul buyur!”(2) Adam -gidip söylenenleri yaptı- dönüp geldiğinde gözleri açılmıştı.(3). Ayrıca Ehl-i sünnet alimlerinin hiçbirisi vesileyi inkar etmemiş, bilakis kabul edip teşvik etmişlerdir. Risale-i Nurları ve makbul evliyaları vesile yaparak dua etmekte ve onun hürmetine Allah’tan bir şey talep etmekte herhangi bir sakınca yoktur. Üstad Hazretleri de bu hususta Ehl-i sünnet gibi düşünmektedir. Risalede geçen şu cümle Üstad'ın bakışını ortaya koymaktadır: Bir gün bir duada, “Yâ Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin şerlerinden muhafaza eyle!” meâlinde duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit, gayet tatlı ve tesellidâr ve sevimli bir hâlet hissettim, Elhamdü lillâh dedim...”(4) page 2 / 3 Ehl-i sünnetin usulünü terk edip kendi hevalarını ölçü alan bazı sapkınların fikir ve görüşlerine itibar edilmemelidir. Ümmetin kolektif aklı Ehl-i sünnettir ve bu külli akıl, tevessüle cevazı Kur’an ve sünnetten istihraç ediyorlar. "Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk’ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin hakkınızda şahit olsun." (Bakara, 2/143) "Ümmetim bir sapıklık üzerine birleşmez." (5) fehvasınca, ümmetin ortak aklı olan Ehl-i sünnete tabi olmak gerekir. Kaynaklar: (1) bk. Buharî, İstiska, 3. (2) bk. Tirmizi, Daavat, 119, Müsned, IV/138. (3) bk. Tuhfet’u’l-Ahvezî, ilgili hadisin şerhi. (4) bk. Şualar, On Birinci Şua, On Birinci Mesele. (5) bk. İbn-i Mace, 3950, Enes’den. page 3 / 3 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)