KUR` AN NÜZULÜNÜN MEKKE DÖNEMİ

advertisement
KUR' AN NÜZULÜNÜN MEKKE DÖNEMİ
SEMPOZYUM
29 Haziran- Ol Temmuz 2012 ÇORUM
Editör
Prof. Dr. Mesut OKUMUŞ
Editör Yardımcıları
Arş. Gör. Ömer DİNÇ
Arş. Gör. Fatma PEHLiVAN
ÇORUM BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI
ÇORUM2013
"MEKKİ AYETLERDE İNSAN EŞİTLİGİ
VE SOSYAL ADALET MERKEZLi TEMALAR"
BAŞLIKLI TEBLİGİN MÜZAKERESİ
Prof. Dr. Ali Rıza GÜL·
Sayın Başkan, Saygıdeğer Hocalarını, Değerli Meslektaşlarını, Hanınıefendi­
ler, Beyefendiler,
Sizlerin, özellikle de sayın başkanın müsamahasına sığınarak, sözlerime şahsen önerusediğim bir hususa temas ederek baş­
lamak istiyorum. Ülkemizde din alanında yapılan ilml çalışmalara ilişkin eleşti­
rinin pek gelişınediği bilinen bir gerçektir. Doğrusu, bu alanda genel olarak eleş­
tiri kültürünün gelişmediği, eleştiriden pek de hoşlamlmadığı aşikardır. Bunun,
yanlış dindarlık algısından, muhafazakarlıktan, şu veya bu nedenle tarafgir tavır
takınmaktan kaynaklanan genel birtakım nedenleri olduğu söylenebilir. Bazen de
iyi niyetli olmama, eleştiri ilke ve yönteınlerini bilmeme, eleştiri adabına uymama, nezaket ilkelerini göz ardı etme gibi, eleştirmenden kaynaklanan nedenlerin,
alammızda eleştiri hakkında olumsuz bir algıya yol açtığım ve eleştiri kültürünün
gelişmesini önlediğini bilmekteyiz. Oysa eleştiri olmadan bilim gelişmez, geliHepinizi
saygıyla selamlıyorum.
şemez.
Müzakeresini yapacağımız makaleyle ilgili müzakereye geçmeden önce açık
kalpiilikle belirtelim ki, biz eleştiriyi, "kötüleme ve karalama" faaliyeti olarak
değil, eseri "anlama, değerlendirme, öneri sumna, katkı yapma ve geliştirme"
faaliyeti olarak görüyoruz. Bir yönüyle eleştirinin bilgi alış-veriş süreci olduğunu
biliyoruz. Kural tammazlığın, ilkesizliğin ve öznelliğin, eleştiriyi dikenli ve itici,
dolayısıyla da sevimsiz bir kavrama dönüştüreceğinin farkındayız. Bilimin gereğinden fazla abartılmaması ve kişilik haklarının önüne geçirilmemesi gerektiğini
düşünenlerden olduğumuzu ifade etmeliyiz. Değerlendirme yaparken, eleştirme­
nin duygulan kadar -hatta daha fazla- yazann ve okuyucularm da duygulan ol-·
duğunu ve onlann incitilmemesi gerektiğinin bilincindeyiz. Nihai mükemmellik
peşinde de değiliz. 1 Bizim de eksikliklerimizin bulunduğunu, söylediklerimizin
ve söyleyeceklerimizin son nokta olmadığım itiraf ediyoruz. Üstelik bunu biliEskişehir Osmangazi Üniversitesi ilahiyat Fakültesi. E-mail: alirizagul@hotmail.com.
Eleştiri hakkında
bkz. J. C. Carloni-Jean C. Filloux,
Eleştiri Kuramları,
Çev. Tahsin Yücel,
İstanbul: Multiligual Yabancı Dil Yayınlan, 2004; Mehmet Rifat, Eleştirel Bakış Açıları, İs­
tanbul: Dünya Kitaplan, 2004; A. Mecit Canatak, "Modern Eleştiri Kurarnlan ve Mehmet
Kaplan'ın Şiir Tahlil Metodu", Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştımıaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 34, Erzurum 2007, ss. 139-155 (http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/taed/article/
view/1814/1813 10.08.2012).
432
Kur 'an Niizfiliiniin Mekke Dönemi
me saygımızın bir gereği olarak görüyoruz. Eleştiri hususunda bilimsel kriteriere
ortaya çıkabilecek birçok problemi hertaraf edeceğille inanıyoruz. Bu
yüzden değerlendirmemizi bu kriterler doğrultusunda yapacağız. 2 Bu arada bilimsel araştırma yöntemlerine ve yazım tekniklerine de kısaca temas edeceğiz.
uymanın,
Şimdi, Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nin değerli öğretim üyelerinden
Doç. Dr. Nurettin Turgay'ın Mekkf Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar başlıklı çalışmasını, ifade etmeye çalıştığımız bu temel bakış açısı
doğrultusunda değerlendirmeye başlayabiliriz. Adı geçen makaleyi değerlendirir­
ken, çoğunlukla nesnel/biçimci, ihtiyaç basıl oldukça da çok yönlü (çözümleyici)
eleştiri yöntemini esas alacağız. Birinci yöntemle tamamen nesnel kalmayı, ikinci
yö?temle de eksikliklere dikkat çekmeyi arzuluyorıız. Temel amacımız, meslektaşımıza katkıda bulunmak, makalesinin olgunlaşmasına yardımcı olmaktır.
Evvela belirtmeliyiz ki, İslam'ın eşitlik ve sosyal adalet prensiplerini Mekk.i
ayetlerde olduğu kadarıyla ortaya koymayı amaçlaması itibariyle, adı geçen makale takdire şayandır. Ayrıca makalede İslam'ın ve imanın, güven, barış, huzur
ve saadet yönünün vurgulanması, insanlar arasında asla ayırım yapılmaması, her
ne olursa olsun menfaat duygularının ilahl emirlerin önüne geçirilmemesi, baş­
kalarının haklarının ihlal edilmemesi gerektiğinin belirtilmesi, dinin temel fonksiyonlarını ortaya koyması bakımından elbette altı çizilebilecek noktalardandır.
Başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyasının toplumsal barış, huzur ve kardeşliğe
ihtiyaç duyduğu şu zamanlarda bu tür söylemlerin önemi elbette büyüktür. Ancak
bu makalede bilimsel açıdan bazı olumsuzlukların bulunduğu da bir gerçektir.
Şimdi bunlar üzerinde durmak istiyoruz.
Adı
geçen makalede, başlıkların sistematik ve birbirleriyle uyumlu olmayışı
dikkat çeken ilk husustur. Oysa başlıkların birbirinin peşi sıra belli bir mantık
örgüsü içerisinde dizilerek birbiriyle uyumlu hale getirilmesi, bilimsel metinlerin şekil şartlarındandır. Ana başlık alt başlıkları, alt başlıklar da ana başlığı
çağrıştıracak biçimde seçilmelidir. Bu yapılırken de alt başlıkların ana başlığın
yansıttığı konunun birer bölümünden ibaret olduğu dikkatten kaçırılmamalıdır.
Aksi halde başlıklar arasında düzensizlik meydana gelir, anlatırnda bütünlük olmaz, metin baştan sona düzensiz ve sıkıcı bir çehreye bürünür. Müzakeresini
yaptığımız makalede başlıkların birbiriyle uyumlarının beklenen düzeyde sağ­
lıınamadığını müşahede ediyoruz. Yalnızca "Kardeşlik" alt başlığı ana başlıkla
uyumlu görünmektedir. "Maün Süresi ve Sosyal Adalet" alt başlığının da kısmen
bu uyuma sahip olduğunu söyleyebiliriz. "İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet" başlığı
2
Bilimsel değerlendirme hakkında bkz. Cihan Dura, "Bilimsel Araştırmalann Değerlendirilme­
si İçin Bir Model ve Puanlama Formu Önerisi", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa!ı?."i!tesi
Dergisi (Prof Dı: Oral Sander'eArmağan), C. l-4, Sayı: 51, 1997 (1996), ss. 165-182 (http://
dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/476/5508.pdf); Selahattin Turan, Kitap ve Makale Eleştiri
Yazısı Plam, 2006 (http://sturan.info/upload!KitapElestrisiPlani_201 O.pdf 26.06.20 12).
" ...İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar" Başlıklı
yerini
almış
Müzakeresi
433
Bir yazıda iki ana başlığın
olamayacağı aşikardır. Ayrıca ana başlıkta "tema" kelimesinin kullanılmasını çok
da uygun bulmuyoruz. Zira "Fatiha Süresi" ve "İslam" alt başlıklarının tema olmadıklarını düşünüyoruz. Bilimsel yazım tekniğinde böylesi genel düzenle ilgili
sorunlar, yazıyı yazmaya başlamadan önce (hazırlık aşamasında) yapılan sıkı bir
ön planlama ile aş ılır. Ele aldığımız makalede böyle bir planlamanın emarelerille
rastlayamıyoruz. Şu halde bu makalenin önce ana başlığının, sonra da alt başlık­
larının gözden geçirilerek, yeniden düzenlenmesi yerinde olacaktır.
ise, sanki ana
başlığın
Tebliğin
gibi
durmaktadır.
Öte yandan, bu makalede bulunması gereken bazı temel başlıklara ve bilgilere de maalesef rastlayamıyoruz. İslam, toplumda sosyal adaletin yerleşmesi için
radikal (köklü), yenilikçi ve dinamik tedbirler ve ilkeler önermiştir. Çalışmada,
toplumun fakir kesiminin durumunu iyileştirmeye ve gelir dağılımını düzeltmeye
yönelik bu tedbirlere hiç değinilmediği görülmektedir. Oysa faiz, aldatma, tekelcilik, vurgunculuk, istifçilik gibi haksız kazanç yollarını eleştiren, acımasızlığın
iktisadi tezahürlerine karşı duran İslam, bunların yerine çalışma, meşru kazanç,
merhamet etme (iktisadi anlamda), muhtacı koruma, yoksula yardım etme, onun
özel biçimi olarak zekat verme gibi ilkeler koymuştur. Aynı zamanda bu öneri ve
tedbirler, sosyal adaletsizliği önleyecek sosyal politika araçlandır. İlk ayetlerde
haksız kazanç biçimlerinin kınanmasından, İslam'ın "kişinin hak ettiği kadar kazanması" ilkesini getirdiği anlaşılmaktadır. Mekke dönemindeki ayetlerde, hem
adil olan ve haksızlık yapmayan Allah'a isim olan, hem de gerçeği, doğruyu,
haklı oluşu, hakkı ve hakkaniyeti ifade eden "hak" kavramının önemli bir yer
tutması, bu yorumu güçlendirmektedir. Dikkat etmek gerekir ki, Kur'an'ın bu
teklifleri, vahiy dönemi şartlanyla doğrudan ilgilidir. Bunlar yol gösterme kabilinden olup, yeni toplumun bireylerini üretime çekecek, mal varlığını tabana
yayacak, paylaşımı adil hale getirecek ve tüketimi dengeleyecek yeni ve farklı
politikaların uygulanmasına engel değildir.
Bilimsel metin oluşturmanın şekil şartlarından biri de kaynak gösterme iş­
leminin belli standartiara uygun olarak yapılmasıdır. Müzakere ettiğimiz araş­
tırınada dipnotlu kaynak gösterme yöntemi kullamlmıştır. Araştırmada kaynak
kullanma tekniğine genel olarak uyulduğu görülmektedir. Bununla birlikte baş­
vurulan kaynakların yetersiz olduğıınu da söyleyebiliriz. Ancak daha önemlisi,
konuyla doğrudan ilgili bazı çalışınalara hiç referansta bulunulmamasıdır. Seyyid
Kutub'un İslam 'da Sosyal Adalet (Çev. M. Beşir Eryarsoy, İstanbul: Ağaç Kitabevi Yayınları, 2006), Macid Hadduri'nin İslam'da Adalet Kavramı (Çev. Selahattin Ayaz, İstanbul: Yöneliş Yay., 2000), Abdurrezzak Kümüne el-Huseyııl'nin
el-Adlii'l-ictimdfji'l-İsldm (Beyrut: Müessesetü'l-a'la li'l-matbüat, 1401/1981),
Abdulhamid Berahlnıl'nin el-Addletii '1-ictimdiyye ve 't-tenmiye ji '!-iktisadi '1isldnıf (Beyrut: Merkezü dirasati'l-vahdeti'l-arabiyye, 1997), Ali Şensoy'un İs­
lam Ekonomisi Açısından Dayamşma ve Sosyal Güvenlik (İstanbul: Mavi Ya-
434
Kur 'an Niiziiliiniin Mekke Dönemi
yıncılık, 2001), Recep İhsan Eliaçık'ın, Sosyal İslam Dinin Direği Paylaşımdır
(İstanbul: Destek Yayınları, 201 1), Muhammed Nur Denek'in, İslam, Eşitlik ve
Sosyal Adalet (Ankara: Phoenix Yayınevi, 2010) isimli eserleri bunlardan yalnız­
ca birkaçıdır.
Bir taraftan itikatla, diğer yandan hukuk ve iktisatla ilgisi kurulan bu çalışma­
da, adı geçen alanlara ilişkin herhangi bir kaynak ve araştırmaya yer verilmemesi
önemli bir eksikliktir. İlgili kaynaklara müracaat edilmemesi, bilgi eksikliğini de
tabii olarak beraberinde getirmektedir. Mesela, şayet akaid ve kelaı::ılkaynakların­
daki iman-amel ilişkisiyle ilgili değerlendirmelere bakılsaydı, adalet yapmama,
ayırırncılık yapma, ötekileştirme gibi kavramlar şirkle özdeşleştirilemeyecek, dolayısıyla adalet yapmayanlara, ayırırncılık yapanlara veya ötekileştirenlere şirk
isnat edilemeyecekti. Böylelikle de İslam kardeşliğini zedeleyen ve oldukça radikal diyebileceğimiz görüşler benirnsenemeyecekti. Keza çağdaş araştırmalara
müracaat edilseydi, adalet, sosyal adalet ve eşitlik kavramlanyla nelerin kastedildiği görülecek, bu kavramların hangi alanlan kapsadığı, hangilerini kapsamadığı
fark edilecek, insanların akıl, bilgi, beceri, stratejik hareket vb. farklılıklarından
kaynaklanan farklı kazanımlarının eşitliğin bozulmasıyla ilgisinin bulunmadığı
kavranacaktı. Bütün bu süreçler neticesinde yazar görüşlerini ve yazısını yeniden
kurgulama ihtiyacı hissedecekti.
Esasen Kur'an'da yer alan konularla ilgili araştırmalar, yalnızca ayetlerle ve
onların tefsirleriyle sınırlı tutulamaz, tutulmamalıdır. Kur'an'ın konularından
herhangi birini ele alan bir araştırmada, araştırmacının o konuyla ilgili tefsir haricindeki kaynaklara da müracaat etmesi beklenir. Öte yandan bir bilim dalının
diğer bilim dallarından istifade etmesi, günümüz bilim anlayışının olmazsa olmazlan arasında yer alır. Takdir edilir ki, bunun sayılamayacak kadar çok faydası vardır. Sadece bir kapı aralayacak olursak, bir iktisatçının iktisadi ayetlerden
anlayacağı şey, bazen bir tefsirciden çok daha fazla olabilir. Kur'an araştırmala­
rında tefsir alanının dışındaki eserlerden ele alınan konularla ilgileri nispetinde
yararlamlması son derece önemlidir. Bu bakımdan eşitlik, adalet, sosyal adalet
gibi devlet nizamıyla, iktisatla ve hukukla ilgili eski ve yeni kaynaklardan hiç
yararlanmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyoruz.
Değerli meslektaşırnız Nureddin Demir'in makalesine biraz da içerik açısın­
dan. göz atmak istiyoruz. Evvela belirtrnek istiyoruz ki, bilimsel yazı, rastgele
kelime, cümle ve paragraflann bir araya gelerek oluşturduğu çalakalem bir metin
değildir. Tam aksine, bilimsel yazı yazmanın belli bir yöntemi ve bu yöntemin
gerektirdiği ilkeler dizini vardır. Zamana ve zemine göre küçük değişiklikler gösterebilen bu yöntem ve ilkeler, yazarın bilim içerisinde kalmasının, bilimsel bir
dil ve metot kullanmasının ve makul olmasının teminatıdır. İyi uygulandığın­
da bu yöntem ve ilkelerin, metne bunların ötesinde estetik bir güzellik kattığı
"...insan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar" Başlıklı Tebliğin Müzakeresi
435
da bilinen bir gerçektir. Neticede bilimsel yazı yazma işi, her biri toplam anlama katkı sağlayan kelime ve cümlelerle yapılan bir raks ve bir anlatım sanatına
dönüşür. Araştırmacı/yazar bu sanatı belli süreçler içerisinde icra etme imkarn
bulabilir. 3 Böyle bir bilim ve sanat eserini okumak da değerlendirmek de insana
tarifi imkansız bir haz verir.
Bir bilimsel yazının içeriğinde aranan ilk özellik, giriş, gövde ve sonuç bölümlerinin nizami, anlatırnın düzgün olmasıdır. Bilimsel bir metnin giriş kısmın­
da, ele alınan konunun sınırlan, araştırmanın birincil ve ikincil amaçlan, metodu,
imkanlan-imkansızlıklan ve plam belirlenir; araştırmanın kaynaklan tanıtılır,
varsa ilgili diğer eserlerden farklan belirtilir, uygulamadaki faydalan ve bilim
alanına katkılan ortaya konulur. Bunlann ilırnali, konunun dağılmasına, gereksiz
bilgilerin metne girmesine ve nizamsızlığa yol açtığı gibi, diğer metin kusurlanın da tetikler. Sınırlan, metodu, amacı ve plam belli olmayan bir metinde en
kıymetli bilgiler bile heder olup gider. Eserin giriş kısmı bu sakıncalan bertaraf
edebilecek biçimde hazırlanır. Değerlendirdiğİrniz makalenin giriş kısmında bu
hususlara maalesef hiç dikkat edilmediği görülmektedir. Giriş başlığı altında yer
alan kesin yargı ifadeleri -ki, cünılelerin çoğu böyledir-, makalenin bu kısmım
sonuç görünümüne büründürmektedir. Halbuki bu tür sonuç cünıleleri, araştırma­
nın ilerleyen bölümlerinde belli mantık yürütmelerden ve ispatlardan sonra kurulabilir. Aynca sonucu baştan bu kadar belli olan bir konu için akademik araştırma
yapmaya da gerek yoktur. Tabii bunu yalnızca araştırma ilkeleri açısından söylüyoruz; yoksa yazann ele aldığı konu gerçekten incelenmesi gereken bir konudur.
Araştırmanın ana gövdesini oluşturan gelişme bölümüne gelince daha feci bir
tablo ile karşılaşıyoruz. Bu bölümde ana konu alt konulara sistematik bir biçimde
bölünmemiş, bunun bir sonucu olarak konuya uygun başlıklar tespit edilememiş,
düşünceler ve paragraflar sistematik bir sıra ile dizilememiş, genellikle birbirinden kopuk bırakılımştır. Bu bölümde yapılan yegane şey, Giriş başlığı altında
yazıya dökülen tek paragraflık anlatırnın bazı ayetlerden ve tefsir kitaplarından
yerli yersiz alıntılar yapılmak suretiyle çoğaltılarak tekrar edilmesinden ibarettir. Bu yapılırken ana başlığın dışına çıkılarak, Mekkl ayetler bağlamında ince-
3
Bilimsel yazı yazma teknikleri hakkında geniş bilgi için bkz. Doğan Kökdemir vd., Akademik
Yazım Kuralları Kitapçığı, 2. Baskı, Ankara: Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Yay., 2004 (http://elyad.baskent.edu.tr/pivolka/akademik.pdf) Şenel Payraziı-Ali
E. Şahin, "Uluslararası Dergiler İçin İngilizce Makale Yazma ve Yayımlama Sürecine İlişkin
Temel Öneriler", Eğitim ve Bilim Dergisi, Cilt: 34, Sayı: 151, 2009, ss. 117-31 (lıttp://egi­
timvebilim.ted.org.tr/index.php/EB/article/viewFile/612/91 ); Canan Uluoğlu, Bilimsel Makale Yazım Teknikleri (http://uvt.ulakbim.gov.tr/tip/sempozyum6/uluoglu.pdf); ŞebnemApaydın,
Araştımıa Makalesi Yazımı (http://www.agri.arıkara.edu.tr/fcrops/1289_MANUSCRIPT.pdf);
Ali Çakıroğlu, Yazılı Anlatım (http://www.fto.org.tr/DB_Image/I 0/1223Nazılı%20anlatım.
ppt); Kansu Büyükafşar, Bir Makale Nasıl Yazılır? (http://wwwl.gantep.edu.tr/-tipdekanlik/
bilgipaketi!kongre_sunumlar/28%20Ekim/Bir"lo20Makale%20Nas%FDl%20Yaz%FDl%FDr.
pdf; http://www.bilimselarastirma.com/) (26.06.2012).
Kur 'an Niiziiliiniin Mekke Dönemi
436
lenınesi gereken konuya ilişkin fıkirler rahatlıkla Medine'de inen Bakara, Al-i
İmran, Tevbe, En'am ve Hucfırat sürelerinden alıntılanan ayetler üzerine kurula-
bilmektedir. Mekkl ayetlerle sınırıanan bir araştırmada Medelli ayetlerden elbette
yararlanılabilir; fakat bu, konu Mekkl ayetler çerçevesinde ortaya konulurken
tespit edilen bir durumun Medine döneminde de devam ettiğini belirten bilgilere
ihtiyaç duyulduğunda yapılabilir.
Dikkatlerden kaçmayan diğer bir husus da araştırmacının kaynaklardan yeterli
derecede ve olması gerektiği şekilde yararlanınamasıdır. Araştırmacı, kardeş Cti)
kelimesinin anlamı üzerine ayrıntılı bir biçimde dururken, özellikle "katıksız/temiz
tevhit inancı, kirli şirk, hak, hukuk, adalet, eşitlik, sosyal adalet" gibi kavramlar
üzerine fikirlerini bina ederken bu kaynaklarda yer alan tanırnlara neredeyse hiç
atıf yapmamaktadır. Öyle ki, hakkı gözetınemenin, hukuka uymamanın, toplumda
adalet ve eşitlik ilkelerini hakim kılınamanın ve sosyal adaleti sağlamamanın şirk
olduğu şeklindeki temel tezini ortaya koyarken tefsir kaynaklarını ve çağdaş araş­
tırmaları görmezden gelmektedir. Oysa bir ilmi çalışmada ilgili eserlerde yer alan
bilgilerin tartışılması beklenirken, en temel tezinde bile kendisini kaynaklardan soyutlayan yazar, ayetleri istediği yönde kullanabilmektedir.
Biz bunları, şirkten kaçınılmasın, tevhid inancına sahip olunınasın, adalet sağ­
lanınasın anlamında söylemiyoruz. Bizim hassasiyetimiz, İslam'ın ve Kur'an'ın
siyasi amaçlara alet edilmemesi, Kur'an'ın imanla ilgili kavramlarının Müslüve pratik sonuçlara bakılarak tarif edilmeye çalışılma­
ması noktasındadır. Aksi halde hayatta karşılaşılan bazı uygulamalar kişisel bakış
açısına bağlı olarak hukuksuzluk, adaletsizlik veya eşitsizlik şeklinde algılanabi­
lir ve Müslümanlar birbirlerine müşrik damgası yapıştırabilir. Bu ise, toplumsal
huzursuzluğa ve sonu gelmeyecek fıtnelere yol açar. İmanla ilgili bir kavramın
tarifı ile do ğurması gereken pratik sonuçları birbirinden farklıdır. İman elbette bir
müminin adalet yapmasını gerektirir; fakat adalet yapmaması müminin şirk içerisinde olduğunu değil, imanının zayıf olduğunu ve günaha girdiğini gösterir. Bu
noktada İslam bilim geleneğinde imanla ilgili kavramların uygulamadan ayrıştırı­
larak tarif edildiğini, arnelin imandan bir cüz olduğu bahanesiyle Hz. Ali 'yi, onu
destekleyen sahabileri ve diğer Müslümanlan tekfır edenlerin Hariciler olduğunu
da hatırlatınak isteriz.
manların uygulamalarına
Değerli arkadaşımız aynı
.c
hataya, Allah'ın herkesin Rabbi olduğundan hareketle, "insanlar arasında şu veya bu şekilde ayırım yapmanın, birilerini herhangi
bir sebepten dolayı ötekileştirmenin Mekke müşriklerinin içinde bulunduğu kirli
şirk anlayışından farkı olmadığını" izah etıneye çalışırken de düşmektedir (s. 5).
Şayet bu düşünce tarzıyla hareket edecek olursak, namaz, oruç gibi daha öncelikli
dini veeibelerini yerine getirmeyenleri ötekileştirenlerden daha önce şirk anlayışına sahip olmakla itharn etınemiz gerekir ki, bunun İslam'la bağdaşmadığı,
" ... İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar"
kaba bir
bakış açısını yansıttığı
Başlıklı Tebliğin
Müzakeresi
ve Müslümanlar için son derece
437
zararlı
oldu-
ğu aşikardır. Böyle bir mantık yürütme biçimi İsHimi ilimler açısından da kabul
edilebilir değildir. Öte yandan, hangi milliyet veya mezhebe mensup olurlarsa
olsunlar, Müslümanların birbirlerini dışlamadıklan, tam aksine birbirlerini diğer
din mensupları arasında emsaline çok az rastlanacak kadar kabullendikleri ve
kaynaştıklan tecrübe ile sabittir.
Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyiz ki, hemen her ülkede rastlanabilecek
ufak-tefek meseleleri bahane ederek, Müslümanlar arasına kin ve nefret tohumlan ekmeye, üstelik bunu Kur'an adına yapmaya hakkımız yoktur. İslam toplumunun Kur'an ve tefsir konusunda uzmanlaşmış bilim adamı olma sorumluluğu
bize, barışa, huzura, birlik ve beraberliğe hizmet etme görevi yüklemektedir. Biz,
toplum içerisinde fitneye sebep olacak, insanlar arasında nifak çıkaracak, toplumları birbirine düşürecek, Müslümanların birlik ve beraberliklerini bozacak
yönelimlere sahip olma veya onları destekleme konumunda değiliz. Unutmamalıyız ki, haksızlık ne kadar kötü ise, ona karşı çıkmanın masumiyetine sığınarak
Kur'an ayetlerini çarpıtmak da o kadar, hatta daha fazla kötüdür. Bilim adamı
sorumluluğuna sahip olan bizler, şahit olduğumuz haksızlığı da her zaman söylemeliyiz. Fakat bunu yaparken bilimsellikten, objektif anlatırndan, nezaketli ve
birleştirici üsluptan asla ödün vermemeli, kışkırtıcı, düşmanlaştıncı ve bölücü
söylemlerden şiddetle kaçınmalıyız. Hele İslam'ı ve Kur'an'ı böylesi söylemiere
hiç alet etmemeliyiz. Aksi halde anarşi ve terör odaklarının değirmenine su taşımanın sorumluluğunu taşıyamayız. Haksızlıklara karşı çıkarken, şayet bu ince
çizgiyi koruyamazsak, asıl ayınıncılık yapanlar bizler oluruz.
Sayın
Demir'in makalesinin gelişme bölümleriyle ilgili olarak önemli bir ekde değinmek istiyoruz. Hepimiz biliyoruz ki, insanlar kavramlarla düşü­
nürler. Anlatırnın temelini kavramlar oluşturur. Bir bilimsel yazıda en az başlık­
ların simetrisi ve anlatırnın güzelliği kadar önemli olan diğer bir husus kullanılan
temel kavramları tanımlamaktır. Herkes tarafından neredeyse aynı anlamlar verilerek kullanılan yaygın kavramların tanımlanmaması elbette mazur görülebilir.
Fakat yazının üzerine kurgulandığı diğer kavramlar tanımlanmazsa, anlatım bulanık kalır, ana düşünce tanıtılamaz. Kavramlarla neyin kastedildiği ortaya konmazsa, makalede aniatılmak istenen birçok şey belirsiz kalır. Bazı kelimelere özel
anlam yüklendiğinde, bu belirsizliğin çok daha artması kaçınılmaz olur. Dahası,
belirsiz kelime ve kavramlarla bilimsel metin oluşturmaya kalkışmak, bilinmeyen bir nesneyi hayaller kurarak tasvir etmeye benzer. Değerlendirmesini yaptı­
ğımız makale bu yönden de maalesef oldukça problemlidir. Makalede "katıksız/
temiz tevhit inancı, kirli şirk, hak, hukuk, eşitlik, adalet" gibi konunun omurgasını teşkil eden kavramlar, sadece sosyal adalet kavramı için yetersiz bir tanıma
yer verilmesi haricinde tarif edilmemiştir. Böylece konu bilinçli veya bilinçsiz bir
biçimde belirsizliğe doğru çekilmiştir. Üstelik "kirli şirk" ve "katıksız iman" sıfat
sikliğe
Kur 'an Niizüliiniin Mekke Dönemi
438
tamlamalan ile neyin kastedildiği açıklanmayarak, konu daha da bulanık hale
getirilmiştir. Bununla neyin amaçlandığım anlayamadığımızı belirtmek istiyoruz.
İşaret ettiğimiz
bu noksanlıklar, -görebildiğimiz kadanyla- bilimsel bir mebölümünün nasıl yazılması gerektiğine ilişkin bilgi
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu hususa kısaca değinrnek yerinde olacaktır. Ana gövde de diyebileceğimiz gelişme bölümü, bilimsel bir metnin
temelini teşkil etmektedir. Bu bölümde ana ve alt düşünceler temel tezi destekleyecek biçimde işlenir; bu düşünceler ana ve alt konulara, başlıklara ve paragratlara bölünür; bunlar birbirini mantıksal bir örgüyle sürdürülür; düşünsel dokuya uygun bir üslup/anlatım biçimi geliştirilir; konular, başlıklar ve paragraflar
arası_ı;ıda uygun geçiş cümleleri kullamlarak bağlantılar yapılır; alıntılamalarda
kopyala-yapıştır mantığından mümkün olduğunca kaçımlır; bulgular amaca uygun olarak tartışılıp yorumlanır; elde edilen bilgi birikimi, irdeleme, ayıklama ve
tercih yapılarak, sebep-sonuç ilişkileri kurularak ve fayda-zarar incelemelerine
girilerek analiz edilir; bu esnada tanımlama, örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, somutlama, soyutlama, sayısal veriler kullanma vb. düşünce geliştirme
yöntemlerine başvurulur; farklı görüşler iyi niyetle, mümkün olduğunca objektif
kalınarak ve ilı:ni ölçütlere uygun olarak değerlendirilir; gerekçelendinne/temellendirme mantıklı, sistematik ve bilimsel kriteriere uygun biçimde yapılır. Araş­
tırmacı çalışmasının gövde kısmında, konunun gerektirdiği yerli ve yabacı literatüre hakim olduğunu gösterecek kadar kaynağa başvurarak, gerektiğinde alan
dışındaki ilgili metinlerden de yararlanarak, görüş ve tezlerini güçlü delillerle
savunabilmeli, savunduğu görüşlerin doğruluğunu ortaya çıkaracağı teorik ve/
veya pratik faydalan da belirtip ispat etmelidir. Daha da çoğaltabileceğirniz bu
kriter ve yöntemlere uyulmazsa, ne kadar iyi bir konuyla ilgili olursa olsun, metin
bilimsel olmaktan çıkar.
tin
oluşturulurken gelişme
Sonuç olarak, ilı:ni çalışma yapmanın da, onu yazıya geçirmenin de biçimsel,
metodik, etik, dilsel vb. birtakım ilkeleri, metot ve teknikleri vardır. 4 Bilimsel
metin, rastgele kelimelerin bir araya toplandığı cümleler yığım değil, her başlığı­
nın, her fıkrinin, her kelimesinin, her cümlesinin bir bütünlük arz edecek biçimde
4
Bilimsel araştırma yöntemleri hakkında bkz. Jacques Barzun-Henry F. Graff, Modem Araştır­
macı, Çev. Fatoş Dilber, Ankara: TÜBİTAK, 2003; Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yön·temi, 21. Basım, İstanbul: Nobel Yayın Dağıtım, 2010; Metin Arslan, Araştımza Yöntem ve
Telmikleri Ders Notları, Birecik, 2012 (http://muratgokdere.net/forstudents/bil.aras.tek.ppt);
İbrahim Arslanoğlu, Araştmna Teknikleri Ders Notları (http://w3.gazi.edu.tr/-iarslan/arastek.doc); M. Cüneyt Birkök, Bilimsel Araştırma Yöntemleri (http%3A%2F%2Fwww.scribd.
com%2Fdoc%2F6736466%2FBILIMSEL-ARASTIRMA-YONTEMLERI&ei=GfH6T90II
KiG4gSRwaHJBg&usg=AFQjCNHrLiyAfPVRgxsuGlatJavw5TKIUg); Hasan Bozgeyikli,
Bilimsel Araştımza Yöntemleri Nitel-Nieel Araştırma Yöntemleri (http://egitim.erciyes.edu.
tr/-hbozgeyikli!sunular/arsyon.ppt); A.Hilal Batı, Nitel Araştımza Yöntemleri (http://halksagligi.med.ege.edu. tr/seminerler/2003-04/NitelArastirmaYontemleri_ HB. pdf) (09. 07.20 12).
" ... İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar" Başlıklı Tebliğin Müzakeresi
439
dizildiği amaçlı, metodik ve sistemli bir yazıdır. Bir yazının akademik değeri bu
metot, ölçüt ve ilkelere uygunluğuyla doğru orantılıdır. Müzakeresini yaptığı­
mız makalede -bazı olumlu yönler bulunmakla birlikte- araştırma tekniklerinin
gerektirdiği düzeye maalesef ulaşılamamıştır. Bu çalışma, intihal vb. etik kusurlardan uzak olmakla birlikte, bilimsel makale yazım ilkeleri açısından son derece
yetersizdir. Öyle ki, makalenin zayıflığı ve sistemsizliği, İslam'ın düşünsel gücünü ve yapısal sistematiğiili neredeyse gölgede bırakacak durumdadır. Şahsen
tanıdığımız ve iyi niyetini bildiğimiz yazarın, bu makalesini gözden geçirerek,
Kur'an'ın edebi bir şaheser oluşuna, yüce İslam dininin ve bin dört yüz küsur
yıldan beri onun etrafında biçimlenen kültürün ihtişamına yakışır hale getirmesi,
temel kavramlan tanımıayarak belirsizliği gidermesi, amaçlarını açıkça ortaya
koyarak yanlış anlaşılınayı önlemesi en samimi beklentimizdir.
Download