TİYATRO İZLEMEK ZORUNDA DEĞİLİM ---------------------------------------------------------------------------------Spor denince ülkemizde ilk akla gelen futbol. Trabzon boyutunda ise yine tartışmasız açık ara futbol. Bunun yanında şike ve teşvik pirimi iddialarının, soruşturma gözaltı ve tutuklamaların zirve yaptığı bir noktadayız. Her gazete ve kanalda birinci gündem bu. Oysa böyle mi olmalıydı? Spor dostluğun, kardeşliğin pekişmesini, enerjinin pozitif yönde kullanılmasını amaçlarken izleyenlere de keyif veren bir aktivite. Bu denli öz düşüncelerle atılan adımların bu gün geldiği nokta düşünüldü mü? Hedef neden şaştı? Spor aktiviteleri içinde ülkemizde olduğu gibi dünyada da futbol çok önemli bir yer tutmaktadır. Diğer spor dallarına ilginin zamanla azalarak yoğunluğun futbola kayması, spor denince akla futbolun gelmesi şüphesiz düşünülmemiştir. Futbol ile ülkelerin gelişmişliği arasında orantı kurmaya çalışanların yanıldığı, bu durumu toplumların eğitim ve kültür düzeyleriyle açıklamanın yetersizliği net olarak anlaşılmıştır. Gelişmiş ve zengin ülkelerde futbol önemli gündem. Son zamana kadar futbol açısından ilginin istisnası olan Amerika bile bu duruma artık dayanamaz hale gelmiştir. Ancak gelişmiş ülkelerde eğitim ve kültürel düzeyi düşük, kısa yoldan şöhret ve kazanç arzusunda olan kesimlerin futbola daha çok ilgi duydukları da gerçektir. Konuya futbol ile profosyonelce ilgi duyanlar ile taraftar ve izleyenler açısından ayrı ayrı bakmak analiz yapabilmek açısından daha sağlıklı olacaktır. Günümüzde futbol camiasının bütçe açısından enerji piyasasından daha büyük bütçeye sahip olduğu ve bütçenin giderek büyüdüğü ve bu pastaya iştah kabartan kesimlerin çoğaldığı görülmektedir. Emperyal güçler önceki asırlarda doğal kaynaklarını sömürdükleri ülkelerin bu kez doğuştan yetenekli gençlerini ve futbol izleyicilerini sömürmeye başlamışlardır. Kar topu gibi kontrolsüz şekilde büyüyen bu alan beraberinde toplumsal sorunların da kar topu gibi büyümesi gerçeği ile devletleri karşı karşıya bırakmaktadır. Astronomik futbolcu transfer rakamları, menajerlik paraları, en pahalı reklam bedelleri, afaki naklen yayın bedelleri, saha sonuçları üzerinden devlet kaynaklı bahisler, borsa portföyü ve daha pek çok yan alanlar pastanın ne denli büyüdüğü gerçeği ile bizi yüzleştiriyor. Bürolarının giderlerini dahi ödeyemeyen ulusal ve uluslararası kuruluşlar bu gün milyar dolarlar ile konuşabilmekte, ülkesinde dünya futbol şampiyonasını yapabilmek için elli milyar dolarlık tesis yapıp sonrada yıkacağını söyleyen ülkelerin ismini de duyabilmekteyiz. Bu alanda aktif rol alanların ve muhatap kesiminin düzeyi düşünüldüğünde kısa yoldan şöhret ve para kazanma arzusu önünde hiçbir engel tanımamakta, arkasına toplum ve taraftar rüzgârını da alarak değerleri ve kuralları ezip geçebilmektedir. Medya ve taraftar gücü, siyasetin bu noktada çekingenliği, iştahı kabaranların her alana sızması “ Kralın çıplak olduğu “ gerçeğini söyleme cesaretini ortadan kaldırmakta, çıkacak cılız sesleri de bastırmaktadır. Allahın verdiği yetenekten başka özelliği olmayan, genç yaşta şöhret ve milyon liraları olan ve parayı ne yapacağını bilmeden taraftar ilgisinden sarhoş olanlardan imza alabilmek, fotoğraf çektirebilmek uğraşı içinde olan ciddi toplum kesimi varsa sorunun ciddiyetini artık anlamamız zaruridir. Bu gücün farkında olan futbol kulübü yöneticileri özel yasa çıkartabildikleri için kulübün vergi borçlarını ödemezler. Devletin her kapısının kendilerine açık olduğunu bilirler, açılmayan kapıları da taraftarın rüzgârı ile açarlar. Bunların karşısında ne siyaset, ne kamu yöneticileri ve ne de toplumun diğer katmanları ses çıkaramazlar. Yandaşlığa soyunurlar. Spor takımının taraftarı işine gelmeyen tüm olayları takımına yapılan bir saldırı olarak görür ve toplum psikolojisi ile hareket ederek takımı için her şeyi mubah sayar. Hatta daha da ileri giderek o takımın yöneticisi şike yaptı “ bizim yöneticiler niye yapmadı “ “ bizimkiler neden teşvik pirimi vermedi? diyebilecek kadar da ileri gider. Çünkü onun için tek bir şey vardır. Saha sonucu. Saha sonucu iyiyse tüm yanlışlar doğrudur. Saha sonucu kötüyse tüm doğrular yanlıştır. Bu toplumsal yanlışlar gerçeğinden hareket eden yönetici için artık tek hedef saha sonucudur. İyi saha sonucuna ulaşmak için her yol meşrudur ve denenmelidir. Zira bu ana kadar deneyenlerin de başına bir şey gelmemiş olması onun moral motivasyonudur. Ülkemizdeki kulüp yöneticilerinin profilleri de bu süreci maniple etmektedir. Edepsizlik ve ahlaksızlık o kadar ayyuka çıkmıştır ki; her şey açıktan ve güç gösterircesine yapılmaya başlanmıştır. Futbol müsabaka talimatları, UEFA ve FİFA kuralları ortada iken ve ağır müeyyideler içeren 6222 sayılı sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi yasası mevcut iken şike ve teşvik eylemleri medyada kulüplerin başarısı gibi sergilenebilmektedir. Şike ve teşvik iddiaları ile soruşturulanlar “56222 sayılı yasanın çıkarılmasına destek verdik5” derken bu yasanın kendileri dışındakiler için uygulanmasını hedeflediklerini toplumun anlayamayacağını düşünecek kadar da aymazdırlar. Daha da ileri giderek rakiplerini kendi bataklıklarına çekmeye çalışarak masumları da sürece dâhil etmeye çalışıp kendilerini de kurtarmaya çalışırlar. Ancak bunun böyle gidemeyeceği, gitmediği apaçıktır. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Futbol izleyicilerine artık kimse tiyatro izletemeyeceğini umarım anlamıştır. Bir gün önce villalarında kuştüyü yastıklarında ipek pijama ile yatanların bir gün sonra cezaevinde yatak kavgası yapmalarından umarım ders çıkarılmıştır. Hukuk Devletleri kurallar rejimidir. Ancak bu günkü haliyle mevcut kurallar bu sorunları gidermeye yetmemektedir. Futbol Federasyonu Kanunu yeniden ele alınarak daha sağlıklı ve dengeli bir yapı oluşturulmalı ve acilen Profesyonel Spor Kulüpleri Kanunu çıkarılmalıdır. Futbolun önemli kurumları olan Merkez Hakem Komitesi, Tahkim Kurulu, Etik Kurulu ve Disiplin Kurulu atama ile değil, seçim ile iş başına gelmeli, seçilme yeterliliği için sıkı koşullar aranmalıdır. Denetim mekanizması değiştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Nasıl ve ne şekilde atandıkları, kimlere hizmet ettikleri kamuoyunca gayet iyi bilenin bu kurulların Türk sporuna fayda yerine zarar verdiği aşikardır. Futbol izleyicisine ve kamuoyuna da önemli görevler düşmektedir. Şike ve teşvik iddialarına karışanların lehine yürüyeceklerine iddiaların araştırılmasını istemeleri daha yakışık alacak bir davranıştır. Artık spor kulüplerine kartvizit ihtiyacı duymayan, bulundukları yerlere bir şeyler katacak nitelikli yöneticiler seçmenin zamanı da çoktan geçmiştir. Eğer bunu yapamazsak daha çok tiyatro izleriz.